0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » TARİH / SİYASET / EKONOMİ » OSMANLI TARİHİ ve MEDENİYYETİ » Türk Dili

önceki konu   diğer konu
1 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
vehbi70 su an offline vehbi70  
Türk Dili
919 Mesaj -
Türk Dili
Türk dili, Ural-Altay dil grubuna dahil olup, Moðol, Tunguz, Kore ve Japon dillerinin de yer aldýðý Altay dilleri ailesi veya Altay dilleri topluluðuna mensuptur. Yapý bakýmýndan Altay dilleri ailesine giren bütün dillerde olduðu gibi, Türkçe de eklemeli (mülâsýk = yapýþkan) dillerdendir.
Ýlk devreleri karanlýk olmakla birlikte elde bulunan vesikalar ve Çin kaynaklarýnýn verdiði bilgiler, Türk dilinin geçmiþinin, tarih öncesine gittiðini göstermektedir. Ancak, Türkçe derli toplu metinler, Yenisey-Orhun mezar taþlarý ile ele geçmiþtir. Bilhassa Orhun Âbideleri'nde iþlenmiþ bir Türkçe ile karþýlaþýlmasý, Türklüðün kendine has alfabe sistemi, dil ve tarih þuurunun bulunmasýna bakýlýrsa, Türk dilinin tarih itibariyle daha eski zamanlara götürülebileceði fikrini vermektedir. Zaten bu sahanýn âlimleri, Orhun Âbidelerindeki iþlenmiþ ve geliþmiþ Türkçe'ye bakarak, dilin tarihî devrelerini, milattan önceki devirlere çýkarmaktadýrlar. Þimdiye kadar Rusya ve Çin sýnýrlarý içinde bulunmasý, yapýlacak kazýlarý imkânsýz kýldýðýndan, Türk dilinin eskiliði meselesi þimdilik bu kadar aydýnlatýlmýþtýr. Esik, Kurgan vs. gibi kazýlar da zaten Ruslar tarafýndan yapýlmaktadýr. Aydýnlatýcý bilgiler, bu itibarla sýnýrlý olmaktadýr. Ancak, bundan sonraki çalýþmalar, Türk dili için ümit verebilir.

Geçmiþiyle birlikte Türkçe; Altay, En Eski Türkçe, Ýlk Türkçe, Eski Türkçe, Orta Türkçe, Yeni Türkçe ve Modern Türkçe devri olmak üzere yedi ana devrede ele alýnmaktadýr.

Altay devri; Türk-Moðol dil birliðini meydana getirmekte olup, Türkçe'nin Moðolca ile ayrýlmaya baþladýðý veya bir olduðu devirdir. Kýsaca bu devir, Türk ve Moðol dillerinin ana kaynaðýný teþkil etmektedir.

Proto-Türkçe de denilen En Eski Türkçe devriyle Ýlk Türkçe devirleri hakkýndaysa kesin bilgi bulunmamakta ve Türk dilinin bu devreleri karanlýk kalmaktadýr. Ancak Türkçe'nin milattan önceki ve milattan sonraki 1000 yýla yakýn bir zamaný, bu devrenin içindedir. Bu devrin temsilcisi Hunlar olup, haklarýndaki bilgiler, derme çatma ve daðýnýk da olsa, Çin kaynaklarýndan elde edilmektedir.

Eski Türkçe devri; Göktürkler'in tarih sahnesine çýkmasýyla baþlamýþtýr (536). Kaðanlýðý, Türk dilli milletlerin teþkil ettiði Doðu Göktürk Devleti, 630 yýlýnda; Batý Göktürk Devleti ise 659 yýlýnda, Çin idaresine geçmiþtir. Bu esaretten ve durgunluktan sonra, Ýkinci Göktürkler, Kutlug Kaðan ve Vezir Tonyukuk’un önderliðinde baðýmsýzlýklarýna kavuþmuþlardýr. 682 yýlýndan sonra olan bu ikinci silkiniþ ve kuruluþ devrinde, Eski Türkçe eserler yazýlmýþtýr. Geçmiþin musibetlerinden ve tecrübesizliklerinden, gelecek nesillerin ders almasýný ve Türk milletinin yok olmamasýný, düþmanýn tatlý sözüne ve yumuþak hediyelerine aldanýlmamasýný isteyen vezir ve kaðanlar kendi aðýzlarýndan, Orhun Âbideleri diye adlandýrýlan tarihî eserleri miras býrakmýþlardýr.

Kendilerine has bir alfabeyle yazýlan Orhun metinleri, taþlar üzerine kazýlmýþtýr. Âbideler, Vezir Tonyukuk, Bilge Kaðan ve Kültigin adýna dikilmiþ olup, kullanýlan dil, bir hayli iþlek ve açýktýr. Bilhassa Bilge Kaðan Âbidesinde Türkçe, sanat kabiliyetini de sergilemiþ ve alabildiðine gür bir hitabet dili kullanýlmýþtýr.

Eski Türkçe devrinin belgeleri yalnýz Göktürklerden kalan tarihî miras deðildir. Bu devre, Uygur Türkleri'nin de katkýsý vardýr. Yalnýz Uygur metinleri daha çok dinî olup, Türk dilinin Uygurlara ait kýsmý, Budizm, Mani, Nesturî vs. gibi dinlere aittir. Uygurlar, önceleri Göktürk yazýsýný kullanmakla birlikte daha sonra bu millî alfabeyi terk etmiþler ve Soðdlar tarafýndan kullanýlan Uygur alfabesini almýþlardýr. Bu alfabe, Türkçe'nin seslerini karþýlamak yönünden Göktürk alfabesine nispetle fakirdir. Ancak her iki alfabenin müþterek tarafý, Ýslâmî Türk yazýsýnda olduðu gibi, saðdan sola okunup yazýlmasýdýr. Bir de Uygur alfabesinde harfler birleþebilmektedir. Uygur harfleri ayrýca Moðollar tarafýndan da kullanýlmýþtýr. Ancak Uygurlarýn Manihey yazýsýný da kullandýklarýný belirtmek gerekir. Göktürk yazýsýný ise, tarihte yalnýz Göktürkler kullanmýþlardýr.

Eski Türkçe'yi gerek Göktürk, gerekse Uygur Türklerinin býraktýðý eserlerden takip etmekteyiz. (Bkz. Türk Edebiyatýgöz kırpma

Orta Türkçe devrinde Türklük dünyasý, yeni bir medeniyete açýlmýþ ve Türkçe, Ýslâm dünyasý içinde yer almýþtýr. Türklük, bu devre kadar çeþitli dinlere girmiþ çýkmýþ olmakla beraber, hâlâ bir arayýþýn içindedir. O, tabiatýna en uygun dinin nihayet Ýslâmiyet olduðunu anlamýþ; onuncu asrýn baþlarýnda Karahanlýlar'ýn kurduðu devlet sayesinde yeniden toparlanmýþ, Satuk Buðra Han'ýn (ölm. 992) da 950 yýlýnda bu dini kabulüyle, Ýslâmî inanç içindeki yerini resmen almýþ ve tarih boyunca üzerine düþen vazifeyi hakkýyla yapmýþtýr.

Bu bakýmdan, Orta Türkçe devresine giren eserler, pek azý müstesna, ana kaynak olarak verilen Türk âdet ve örfleri yanýnda Ýslâmîdirler. Türk dili de bu medeniyete geçiþle, artýk yeni kelimelere açýlmýþtýr. Bu devrin dil yadigârlarýnýn ilki Kutadgu Bilig ve Dîvânü Lügâti’t-Türk’tür. Yûsuf Has Hacib, Kutadgu Bilig’i ile Türkçe'nin bu devirdeki kabiliyetini ortaya koyarken, Kaþgarlý Mahmud da Dîvânü Lügâti’t-Türk adlý eseriyle baþtan baþa Türkçe'yi, þive ve aðýzlarýna kadar incelemeye çalýþmýþ ve bu sahada ilk defa eser yazma þerefini kazanmýþtýr.

Kaþgarlý’nýn, Dîvânü Lügati’t-Türk’ü bir tarafa, bu devre içine Kutadgu Bilig de dahil Müþterek Orta-Asya Türkçesi'yle yazýlan bütün eserler girmektedir. Yalnýz Türklük âleminin daðýnýk olmasý ve çeþitli yerlerde yeni kültür merkezleri kurmalarý, Türkçe'nin yeni þîve ve aðýzlarýný meydana getirmiþtir. Sâmânoðullarý ve Gazneliler'in idaresi altýnda bulunan yerlerde de çeþitli eserler verilmiþtir. Baþta Kutadgu Bilig olmak üzere, Atabetü’l-Hakâyýk, Ahmed Yesevî’nin Hikmetler’i ve daha pekçok eser Müþterek Orta-Asya Türkçesi'nin Kaþgar þîvesi veya aðzýyla yazýlmýþtýr.

Müþterek Orta-Asya Türkçesi'nin Batý Türkistan þîvelerinin merkezini, Harezm ili teþkil etmektedir. Bu þîvenin belli baþlý kültür merkezleriyse Yedisu, Merv ve Buhara þehirleri olmuþtur. Bölge, çeþitli Türk aðýzlarýnýn varlýðýný koruduðu ve gösterdiði bir yer olmakla, Kaþgar’a nispetle daha çok karýþýklýk göstermektedir. Bu bölgenin en karakteristik eseri, Ali oðlu Mahmud’un Nehcü’l-Ferâdis’idir.

Orta Türkçe devrinin içinde yine 13. yüzyýldan sonra, batýda Osmanlý; kuzey ve güneyde Kýpçak; doðuda ise Çaðatay Türkçesi yer almaktadýr. Bu Türk þîvelerinde, Orta Türkçe devrinde pekçok eser yazýlmýþ, bilhassa Kýpçak ve Çaðatay Türkçesi sahalarýnda, dille ilgili olan, gramer ve lügat kitaplarýna geniþ yer verilmiþti. Çaðatay Türkçesi, eserlerini bilhassa 15. yüzyýla doðru Semerkand ve Herat gibi kültür merkezlerinde vermiþtir.

On beþinci yüzyýldan sonra, Orta Türkçe, yerini Yeni Türkçe devresine býrakmýþtýr. Türkçe'nin bu devresi, 20. yüzyýla kadar sürmüþtür. Bu devirde Türklüðün tek bir alfabe sistemi vardýr. Bütün Türk dünyasý, Ýslâmî Türk alfabesini kullanmakta ve bu alfabeyle anlaþma gayet kolay olmaktaydý. Bu devir Türkçesi, en büyük dil yadigârlarýný Osmanlý Türkçesi'yle vermiþtir. Ancak, Türkçe'nin dýþ ve iç yapýsý yönünden pek fazla deðiþmeye baþlamasý, bu devirde dilde çeþitli akýmlarýn doðmasýna sebep olmuþtur.

Türk yazý dili: Türkçe, yazýlý edebiyata geçerken Arap, Fars, Çin, Yunan vs. gibi belli baþlý dillerin dýþýnda pekçok batý dili, henüz yazýlý edebiyata geçmemiþtir. Fransýz edebiyatý 14, Rus edebiyatý 11, Ýspanyol edebiyatý 12, Ýtalyan ve Alman edebiyatlarý 13, Ýngiliz edebiyatý ise 15. yüzyýldan sonra yazýlý edebiyata sahiptirler. Dolayýsýyla yazý dillerinin ortaya çýkmasý da Türkçe'den bir hayli sonradýr.

Türkçe'nin devrelerinden bahsederken, Türk dilinin ilk yazýlý vesikalarýnýn Eski Türkçe devrinde olduðu zikredilmiþti. Eski Türkçe, Türklüðün, 11. yüzyýla kadar devam eden tek yazý dilidir. Eski Türkçe'den sonra batýya yapýlan göçler ve yeni kültür merkezlerinin teþekkülüyle Türkçe, çeþitli bölgelerde farklýlýklar göstermeye baþlamýþtýr. Kaþgarlý Mahmud, bu hususta Dîvân’ýnda ilk bilgi veren dil âlimlerinden ve araþtýrýcýlardandýr.

Eski Türkçe'den sonra Türk yazý dili, Batý ve Kuzey-Doðu Türkçesi olmak üzere iki ana kola ayrýlmýþtýr. Orta Türkçe devresinde görülen bu ayrýlma, batýda Osmanlý ve Âzerî Türkçesi'ni ortaya çýkarýrken, Kuzey-Doðu Türkçesi de; kuzeyde Kýpçak, doðuda Çaðatay Türkçesi'ni meydana getirmiþtir. Bunlardan Osmanlý Türkçesi, Türklüðün uzun ömürlü ve kesintisiz olan, en büyük yazý dilidir. Yerini, 1908’den sonra Türkiye Türkçesi'ne býrakmýþtýr. Batý Türkçesi'nin doðu dairesini meydana getiren Âzerî Türkçesi ise, þifahî edebiyatýn ve þiir an’anesinin tesiriyle varlýðýný sürdürmüþtür. Çaðatay Türkçesi de yerini Modern Özbek Türkçesi'ne býrakmakla birlikte, Doðu Türkçesi'ni bugün; Kazak, Kýrgýz, Özbek vs. temsil etmektedir. Doðu Türkistan’ýn dili olan Modern Uygur Türkçesi de ayný daire içinde yer almaktadýr.

Batý Türkçesi'nin doðu kolu olan Âzerî Türkçesi ise, önceleri Tebriz aðzýna dayanmakla birlikte sonralarý Bakü ve Karabað aðýzlarýnýn yayýlmasýyla üçlü bir kültür merkezine sahip olmuþtur. Bakü ve Karabað, bu þîvenin Kuzey; Tebriz ve Ýran kýsmý da Güney dalýný meydana getirmektedir. Bu ayýrma, daha çok Âzerî Türklüðünün siyasî parçalanmaya tâbi tutulmasýyla ortaya çýkmýþtýr. Bölgede fýrsat ele geçince istiklâl ilan eden bazý hükümetler, hemen Türkçe tedrisata baþlamýþlar ve Türkiye’den öðretmenler getirerek dil birliðine yönelmiþler, ancak bu hareketler, Ýran ve Rusya’nýn iþbirliðiyle yok edilmiþ, zaman zaman bu iþbirliðinin içine Ýngiltere de katýlmýþtýr.

Türkçe'nin Ana Türkçe'ye baðlý olan iki lehçesi daha vardýr. Bunlar; Çuvaþ ve Yakut lehçeleridir. Ana Türkçe’de birleþen bu lehçeler; yukarýda sözü edilen þîvelerden ayrý bir yol takip ederek, tarih boyunca günümüze kadar gelmiþlerdir. Bunlardan Çuvaþça, Türk-Moðol dil akrabalýðýnýn ve birliðinin aydýnlatýlmasýnda köprü vazifesi gören mühim bir lehçedir. Fikir ve düþünce itibariyle asýl Türklükten ayrýlmayan bu lehçe, kendine mahsus ayrý bir yol takip etmiþtir. Bugün, anlaþýlmaz bir durum arz etmektedir. Zaten lehçe; bir dilin, bilinmeyen bir zamanda, kendisinden ayrýlan ve anlaþýlmayacak kadar farklýlýklar gösteren koluna denmektedir.

Türk dili, bütün bu târihî devreler ve yazý dilinin geliþmesi içinde çeþitli kültürlerin ve dillerin tesirinde kalmýþtýr. Bu yüzden de dilde bazý cereyanlar ortaya çýkmýþtýr. Bunlarýn baþlýcasý Türkçecilik cereyanýdýr.

Türk Dili, tarihî devirler içinde, yalnýz Göktürk Türkçesi'nde açýklýk göstermektedir. Ancak bu zamandan sonradýr ki Türkçe, Uygurlar zamanýnda ve Ýslâmî devreye geçildiði zamanlarda, Türk milletinin çeþitli medeniyet ve dinlerle karþýlaþmasýnýn sonucu, yabancý dillerden pekçok kelime almýþtýr. Eski Türkçe devresinde bu durum daha çok, Soðdca'dan gelmiþtir. Tercüme edilen Brahma, Mani ve Buda metinleri, yeni fikir ve mefhumlarý karþýlamak için, din kültürünün kelimelerini de beraberlerinde getirmiþlerdir.

Ýslâmî devre içinde de ayný durum görülmektedir. Bu zamanda Türk dünyasý, bütün gönlünü Ýslâmiyet'e açtýðý gibi, dilimiz de pekçok kelimeyi almaktan çekinmemiþtir. Fakat bu durum, Kaþgarlý Mahmud’la baþlayan bir cereyaný da doðurmuþtur. Türkçe, yalnýz Ýslâm medeniyeti içinde deðil, komþu bulunduðumuz ve devlet içinde yer alan kavim ve milletlerin dillerinden de pekçok kelime almýþtýr. Tanzimat'tan sonra bile, batýya açýlmamýzla batý menþeli kelime ve gramer þekilleri, gitgide Türkçe'de yer etmiþtir. Bu durum, hangi devirde olursa olsun dilin iç ve dýþ tarihi yönden baþka dillerin tesiri altýnda kalmasýna sebep olmuþ ve tarihte Türkçecilik cereyanýný doðurmuþtur.

Kaþgarlý Mahmud ile baþlayan dil þuuru, Türkçecilik cereyanýnýn çeþitli þîvelerde nüvesini teþkil etmiþ ve müelliflerle þairler, Türkçecilik cereyanýný baþlatmýþlardýr. Bu durum, Karamanoðlu Mehmed Bey gibi bazý beylerde Arapça ve Farsça'ya karþý, Türkçe'nin devlet dili olmasý için bir tepki þeklinde doðmuþ, bazý müelliflerde sadece Türkçe yazmak arzusu ile ortaya çýkmýþ; bazý þâirlerdeyse Türkçe'nin iþlenmesi ve gramer düþüncesiyle gerçekleþtirilme yoluna gitmiþtir. Fakat asýl istek, 13. ve 15. yüzyýllarda, beyliklerin desteði ve teþvikiyle olmuþtur. Osmanlý, Ýsfendiyar ve Aydýnoðullarýnda görüldüðü gibi, beyler, eserleriyle bu cereyana katýlmýþlardýr. Ayrýca Karamanoðlu Mehmed Beyden önce 13. yüzyýl baþlarýnda, Selçuklu sarayýnda Türkçe yazan þairler vardýr. Ahmed Fakih ile Hoca Dehhânî bunlardandýr.

Arapça ve Farsça'dan ayrýlmanýn imkânsýz olduðunun, mensubu bulunduðumuz Ýslâm inancý ile bilinmesini isteyen bazý müellif ve þairler de, Türkçe'yi bu dillerden alýnacak kelimelerle iþleyip, çeþni ve halâvetine kavuþturmak istemiþlerdir. Þunu da belirtmek lâzýmdýr ki, Türkçe, sadece baþka dillerden kelime almamýþ, en azýndan aldýðý kadar da baþka lisanlara kelime vermiþtir.

Anadolu sahasýnda ilk Türkçecilik cereyanýný baþlatanlar, 14. asýrda, Gülþehrî, Âþýk Paþa, Kadý Darir, Þeyhoðlu Mustafa, Hoca Mesud gibi þahsiyetlerdir. Bu halkaya 15. yüzyýlda Ýkinci Murad Han, Devletoðlu Yûsuf, Sarýca Kemâl, Aydýnlý Visâli, 16. asýrda ise Tatavlalý Mahremî ve Edirneli Nazmî eklenmiþlerdir. Hatta 16. yüzyýlda gözle görülen bu akýma, þuarâ tezkirelerinde yer verilmiþ, daha sonra Türkî-i Basit Cereyaný diye adlandýrýlmýþtýr.

Doðu Türkçesi'ndeyse bu cereyan, Timur Han'da nüvesini bulmakla birlikte, asýl, Türkçe âþýðý bir hükümdar olan Hüseyin Baykara ve mektep arkadaþý Ali Þîr Nevâî’de þahsiyetini bulmuþtur. Hüseyin Baykara, bu hususta bir ferman çýkarýrken, Ali Þîr Nevâî de Türkçe'nin üstünlüðünü ispat yoluna gitmiþ ve onun kudretli bir dil olduðunu göstermek için pekçok eser yazmýþtýr. Hüseyin Baykara’nýn ise Türkçe Dîvân’ý vardýr.

On yedinci yüzyýlýn ikinci yarýsýnda bu fikre sahip çýkan, Nâbî’dir. On sekizinci asýrda Sâdi Çelebi, mahallîleþme cereyanýnýn temsilcisi olan Nedim, 19. yüzyýlda Padiþah Ýkinci Mahmud Han ve Vakanüvis Esad Efendi de ayný fikirden hareket etmiþler ve bu hâl, Tanzimat'a kadar gelmiþtir. Tanzimat'tan sonra Namýk Kemal, Ali Süâvi, Ahmed Midhat Efendi, Þemseddin Sâmi, Muallim Nâci, iþi ilmî ölçüler içinde halletmek için, çeþitli fikirler ileri sürmüþlerdir.

Bundan sonra, artýk, dilde iki düþünce vardýr: Bunlardan birisi; ilmî ölçüler içinde Türkçe'ye sahip çýkmak; diðeriyse tasfiyecilik denilen dili fakirleþtirme cereyanýdýr. Bunlardan birinci fikre, Türk Derneði mensuplarý ile Selânik’te Genç Kalemler sahip çýkmýþlardýr. Türk Derneði “kullanýlacak lisânýn, en sâde Osmanlý lisâný olacaðýný” söylerken, Genç kalemlerse konuþtuðumuz Ýstanbul lisanýný istemektedir. Türk Derneðinin görüþlerine Necip Âsým; genç Kalemlerinkine de Ali Cânib, Ömer Seyfeddin ve Ziya Gökalp üçlüsü önderlik etmiþlerdir.

Cumhuriyet devrinde, bir ara denenen, Türkçe olmayan bütün kelimeleri dilden atmak þeklinde özetlenen ve Tasfiyecilik olarak isimlendirilen hareket, ortaya çýkan vahim neticeleri sebebiyle terk edilmiþ ve 1936 yýlýndan sonra tasfiyecilik hareketlerine, kesinlikle iltifat edilmemiþtir. Hattâ Atatürk, Türkçe'nin eskiliði ve baþka dillerin kaynaðý olduðu tezinin neticesi olarak, Güneþ-Dil Teorisini ortaya atmýþ ve yabancý olduðu söylenen her kelimenin Türkçe olduðunu kabul etmiþtir. Bu durumda “Hangi dilden gelirse gelsin Türk Milletinin konuþtuðu her kelime Türkçe'dir” hükmü ortaya çýkmýþtýr.

Atatürk’ün ölümünden sonra ise, tasfiyecilik, yalnýz dildeki kelimeleri atmakla kalmamýþ, ilim tanýmaz bir yola da sapmýþtýr. Türkçe'nin kendi kaide ve kanunlarýna bile ehemmiyet verilmemiþ ve pekçok kelime uydurulmuþtur. Bu hareket, Türk Dil Kurumu’nun önderliðinde olmuþtur. Kurum, ilim dýþý bir yol takip ederek, pekçok dil âlimini bünyesinden uzaklaþtýrmýþ, halk aðzýndan derlenen kelimeleri, Türk yazý diline mal edememiþ ve bu iþi siyasî devrimcilere býrakmýþtýr. 12 Eylül 1980’e kadar süregelen bu hareket, sonunda durdurulmuþtur.

Konuþulduðu saha 19.878.368 km2 olan Altay dillerinin % 55,11’ini Türklerin yaþadýðý yerler meydana getirmektedir. Türklerin yaþadýðý saha, Avrupa kýtasýndan büyük olup, 10.955.840 km2'yi bulmaktadýr. Bu sahanýn büyük bir kýsmý, Asya topraklarýndadýr. Daðýlan SSCB’nin % 37’sini teþkil ederken, halen Çin topraklarýnýn da % 18’inde Türkler yaþamaktadýr. Bunun dýþýnda Afganistan, Ýran ve Eski Osmanlý topraklarýnda ve Kýbrýs’taki Türklerin nüfusu, büyük bir yekûn tutmaktadýr (Bkz. Türk Göçleri).

Türklüðün bu daðýnýklýðý, eski çaðlardan beri böyle olup, geniþ vatanda yerleþmeleri ve pekçok kültür merkezleri meydana getirmeleri, Türkçe'nin pek fazla kardeþlenmesine sebep olmuþtur. Ayný dilin, bu kadar coðrafya içinde bölgelere göre çeþitli kollarýnýn teþekkül etmesi, bu sahayla uðraþan âlimleri, Türk þîvelerinin tasnifi gibi güç bir problemin içine atmýþtýr. Bu meseleyle ilk karþýlaþan, Kaþgarlý Mahmud olmuþtur. Bugün Türk þîvelerinin tasnifi üzerinde çalýþan pekçok Türkolog mevcuttur.

Bu meselede âlimlerin bir kýsmý coðrafî özelliklere, bazýsý ise Türkçe'nin yapý ve sesinden hareketle gramere dayalý tasniflere yer vermiþlerdir. Radlof, Ramstedt, Samoyloviç, Liggeti, Baskakov ve Reþid Rahmeti Arat’ýn tasnifleri, bunlar içerisinde ayrý bir mevki iþgal eder. Gerçekteyse, Arat’ýn tasnifi, bu hususta en uygun tasniftir.
Gönderen: 07.08.2006 - 09:16
Bu Mesaji Bildir   vehbi70 üyenin diger mesajlarini ara vehbi70 üyenin Profiline bak vehbi70 üyeye özel mesaj gönder vehbi70 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 1177 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 11:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
VuSlaT_ZaMbaK (40), HAMAS (41), cilekesh (34), Umuda_Dogru (35), muhammed yakub (53), -selenay- (38), kiciman (53), -Dushi- (37), melike_ (44), 271277sedat (47), katade_58 (42), samimikul (52), sansarselim (39), omerbicak (47), rajaahmet (48), BETÜL SULTAN (44), Toprakkiz (38), perteviyat (54), azra aksu (51), esiir (47), eminem (44), cihann4 (41), merve987 (38), ceylan (43), byberk (39), mehmetaliakti (45), serkanberber20 (50), FTK (38), p.celik (39), keklik (38), nazan (38), GREY (54), ketcapm (39), faruk1987 (37), semanurnl (54)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.73921 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.