0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » M E A L » ilim konusunda en geniş Tefsir'ler..3

önceki konu   diğer konu
1 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
eness_25 su an offline eness_25  
ilim konusunda en geniş Tefsir'ler..3
13 Mesaj -
[size=12]EMMEN HÜVE GANÝTÜN ENE ELLEYLÝ SECÝDEV VE GA ÝMEY YEHZARÜL EHIRATE VE YERCÜ RAHMETE RABBÝHÝ. GUL HEL YESTE VÝLLEZÝNE YE-A LEMÜNE VELLEZÝNE LA YE-A LEMÜNE ÝNNEME YETEZEKKERUL ULÜL ELBEB..


****Yoksa geceleyin secde ederek ve kýyamda durarak ibadet eden, ahiretten çekinen ve Rabbinin rahmetini dileyen kimse (o inkarcý gibi) midir? (Resûlüm!) De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Doðrusu ancak akýl sahipleri bunlarý hakkýyla düþünür.zümer 9



Habîbim! De ki: Hiç bilenler ile bilmeyenler bir olur mu?, (Sûre-i Zümer 9) ..
[/size=12]

Buyurarak ilmin ve âlimin mutlak üstünlügünü beyan buyurmustur.




Kurtubi Tefsir'ine göre


Hayýr itaatte bulunan kimse, sözü edilen kimseden daha üstündür.!!!


Kanit: Ýtaat eden" dört türlü açýklanmýþtýr:

1- Bundan kasýt itaatkâr kimsedir. Bu açýklamayý Ýbn Mesud yapmýþtýr.
2- Namazýnda huþu duyan kimsedir. Bu açýklamayý Ýbn Þihab yapmýþtýr.
3- Namazýnda kýyamda duran kimse demektir. Bu açýklamayý Yahya b. Sel-lam yapmýþtýr.
4- Rabbine dua eden kimsedir

Peygamber (sav)´dan þöyle buyurduðu rivayet edilmiþtir: "Kur´ân´da geçen bütün "kunut" lafýzlarý aziz ve celil olan Allah´a itaat anlamýndadýr.Taberani, Evsat, II, 224.
Cabir´den rivayete göre Peygamber (sav)´a hangi namaz daha faziletlidir diye sorulmuþ, o da: "Kunutu uzun olan" diye cevab vermiþtir.11] Müslim, I, 520; Tirmizi, II, 229

Ýlim ehlinden bir takým kimseler bunu kýyamýn uzun olmasý diye yorumlamýþlardýr.
Abdullah´ýn, Nafî´den, onun Ýbn Ömer´den rivayetine göre Ýbn Ömer´e ku-nutun ne demek olduðu sorulmuþ, o da: Benim bildiðim kunut namazda kýyamý uzun tutmak ve Kur´ân okumaktan baþka bir þey deðildir, demiþtir.

Mücahid dedi ki: Rüku´un uzunca yapýlmasý ve gözün baþka yerlere bakmaktan alýkonulmasý kunutun kapsamý içerisindedir.
Ýlim adamlarý namaza durdular mý gözlerini saða sola bakmaktan alýkoyar ve hu´du´ ile hareket eder (boyun bükerek durur), namazlarýnda etrafa ba-kýnmazlar. Bir yerleriyle oynamaz ve unutmalarý hali dýþýnda- dünya ile ilgili bir þeyi hatýrlarýna getirmezlerdi.

Gece saatlerinde" buyruðu ile ilgili olarak el-Hasen þöyle demiþtir: Gecenin saatleri baþý, ortasý ve sonudur. Ýbn Abbas´tan ise "gece saatleri" gecenin ortasý, yarýsý demektir, dediði nakledilmiþtir. Ýbn Abbas da þöyle demiþtir: Kýyamet gününde mevkýfte beklemenin Allah tarafýndan kendisine hafifletilmesini, kolaylaþtýrýlmasýný isteyen kimseyi Allah gece karanlýðýnda secde ederken, ayakta durup namaz kýlarken, âhiretten korkarak ve Rabbi-nin rahmetini umarak görsün.

Gece saatlerinin akþam ile yatsý arasý olduðu da söylenmiþtir. Bununla birlikte el-Hasen´in açýklamasý umumi bir açýklamadýrÂhiretten korkarak" buyruðunu Said b. Cübeyr âhiret azabýndan korkarak diye açýklamýþtýr.

Rabbinin rahmetini umarak" [color=darkblue]cennet nimetlerini umarak... demektir.ez-Zeccac dedi ki: Yani nasýl bilenlerle bilmeyenler bir deðil ise ayný þekilde itaat eden ile isyankâr kimse de eþit deðildir.
Baþkasý ise þöyle demektedir: Bilenler, bildiklerinden istifade edenler ve gereðince amel edenlerdir. Bildiðinden faydalanmayan ve gereðince amel etmeyen bir kimse, bilmeyen kiþi konumundadýr."Ancak özlü akýl sahipleri" yani mü´minlerden akýl sahibi olan kimseler ",öðüt alýr."




Fahruddin Er-Râzi, Mefâtihu’l-Gayb,a göre


Allah Teâlâ, müþrikler ile sapýklarýn sýfatlarýný ve onlarýn, Allah'dan baþkalarýna tutunmalarýný anlatýnca, bunun peþinden, ancak Allah'a rücû eden, Allah'ýn lütfundan baþkasýna itimat etmeyen hak ehli, mü'mýnlerýn durumunu anlatmak üzere Yoksa, o, "... gecenin saatlerinde secdeye kapanýr, kýyamda durur bir halde taat ve ibâdet eden kimsenin durumu böyle midir?" buyurmuþtur.


Peki niçin gece dersek..Bu lafýzda, gece ibadete durmanýn faziletine ve onun, gündüz ibadete durmaktan daha üstün olduðuna bir dikkat çekme bulunur. Bazý açýklamalar da bunu teyit eder:
1) Gece ibâdeti, gözlerden daha saklýdýr. Bu sebeple, riyadan da çok uzak olur?

2) Karanlýk, görmeyi engellerken, insanlarýn uykuda olmalarý da, duyulmaya mani olur. Kalb, haricî hallerle meþgûliyyetten uzak olunca, esas arzu edilmesi gereken (aslî matluba) döner ki bu da, Marifetullâh ve O'na kulluk hizmetidir.

3) Gece, uyku zamanýdýr. Uykuyu terketmekte, aðýr ve zor olur. Bu vakitte yapýlan ibadetin sevabý da, daha çok olur.

4) Cenâb-ý Hak þöyle buyurmuþtur.Þüphesiz, gece kalkýþý (kalb ile uzuvlar arasýnda) tam bir uyuma ve saðlam bir kýraata daha elveriþlidir" <Müzemmil.buyurmuþtur.Ayetteki, sâciden kelimesi, hâl'dir. Bu kelimeler, peþpese gelen iki haber olmak üzere, sâcidun ve kâimun þeklinde de okunmuþtur. Arapçadaki vâv Ýse, iki sýfatýn arasýný birleþtirmek için gelmiþtir.


Bil ki bu ayet, pekçok acîb sýrlara delâlet etmektedir


1. Bu ayete, amel'in zikredilmesine baþlanmýþ, ilmin zikredilmesiyte de bitirilmiþtir. Amel'e gelince, bu, kiþinin itaatkâr, sâcid ve kâim olmasýdýr. Ýlme gelince, bu da, Cenâb-ý Hakk'ýn,"Hiç, bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?*' buyruðudur. Bu ifade, Ýnsanýn kemâlinin bu iki maksûdun gerçekleþmesine baðlý olduðunu gösterir. Çünkü amel, baþlangýç; ilim ve mükaþefe ise, nihayet ve sonuçtur.

2) Allah Teâlâ, amelden yararlanmanýn, ancak insan, ona devam ettiði sürece meydana geleceðine dikkat çekmiþtir. Çünkü kunût, kiþinin, kendisine vâcib olan tâatleri yapmasýný ifade eder. Bu da, amelin ancak, insan ona devam ettiði sürece faydalý olacaðýný gösterir. Ayetteki, kelimeleri amellerin çeþidine; "ahiret (azabýn)dan korkarak,

Rabbinin rahmetini umarak (...)" ifadesi de, insan amellere devam ettiðinde ona önce, kahr ve korku makamýnýn tecellî ettiðine iþarettir."Ahiret (azabýgöz kırpmandan korkarak.."ifadesi, bunu gösterir. Bundan sonra ise rahmet makamý gelir ki, "Rabbinin rahmetini umarak" ifadesi de bunu gösterir. Sonra da, mükaþefe nevileri meydana gelir ki, "Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?" ayeti de bunu gösterir.


Reca'nýn Havf'a Galibiyeti

3) Cenâb-t Hak, korku makamýndan da, "ahiret azabýndan korkarak..." diyerek bu korkuyu kendisine nisbet etmemiþtir. Ümit makamýnda ise,"Rabbinin rahmetini umarak"buyurmuþ ve bu ümidi kendisine nisbet etmiþtir ki Allah'ýn huzurunda olmaya, recâ (ümid) tarafýnýn daha uygun olduðuna delâlet eder.


"Gecenin saatlerinde secdeye kapanan... kimse (gibi)midir?" ayeti ile, Hz. Osman (r.a)'ýn kastedildiði, çünkü onun tek bir rekâtla bütün geceyi ihya ettiði ve tek rekâtta bütün Kur'ân'ý okuduðu söylenmiþtir. Ama doðru olan, bu ifade ile, böyle olan herkesin kastedilmiþ olmasýdýr. Buna böyle mana verilmesi halinde, içine hem Hz. Osman (r.a), hem de baþkalarý girmiþ olur. Çünkü ayet, Hz. Osman (r.a)'a hasredilmemiþtir..


Allah Teâlâ'nýn, "De kiHiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?"hitabý ilmin fazileti ile ilgili önemli bir dikkat çekiþtir. Bu hususu,"Âdem'e bütün isimleri Öðretti" (Bakara, 3i>ayetini tefsir ederken, alabildiðine anlattýk. Keþþaf sahibi þöyle der: "Hak Teâlâ, "bilenler" Ýfadesiyle, bahsi geçenleri, yani "taat ve ibadet eden" kimseleri; "bilmeyenler" ifadesiyle de, böyle olmayan kimseleri kastetmiþtir.

Böylece, kânitu (yani taat ve ibadet edenleri) "âlimler" saymýþtýr ki bu, ameli olmayanýn, gerçek âlim olamayacaðýna dikkat çekmedir." Keþþaf sahibi sözüne þöyle devam eder: "Ýþte bu ayette, ilimleri az olup, sonra da itaat ve ibadette bulunmayýp, hem o ilimlerinde aldanan, hem de dünya hususunda fitneye düþen kimseler için büyük bir ayýp vardýr. O halde bunlar, Allah katýnda câhil kimselerdir."

Daha sonra Allah "Ancak temiz akýl sahipleridir ki, hakkýyla düþünür" buyurmuþtur ki bu,Alimler ile cahiller arasýndaki büyük farký, yine ancak temiz akýl sahipleri anlar" demektir. Alimlerden birisine "Sizler, ilmin maldan daha üstün olduðunu söylüyorsunuz. Ama ilim adamlarýný, krallarýn ve zenginlerin kapýlarýnda görüyoruz.

Bunlarýn, âlimlerin kapýlarýna gittiklerini görmüyoruz" denilmiþ. Buna o âlim, "Bu da ilmin üstün olduðuna delâlet eder. Çünkü âlimler, maldaki-zenginlikteki menfaati anlamýþ ve dolayýsýyla bunun peþine düþmüþtür. Cahiller ise, ilmin faydasýný anlamadýklarý için, ilmin peþine düþmemiþlerdir" diye cevap vermiþtir





Tefsir'ül münir'e göre


Yoksa o, gece saatlerinde secde ederek, ayakta durarak ibadet eden, ahiretten korkan ve Rabbinin rahmetini uman gibi midir? De ki: "Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?" Doðrusu ancak aklý selim sahipleri öðüt alýr..


Nüzul Sebebi:

"Yoksa o, gece saatlerinde..." þekilde baþlayan 9. ayetin nüzul sebebiyle ilgili olarak Ýbni Ebî Hatim, Ýbni Ömer (r.a.)'den, þöyle dediðini rivayet et¬miþtir: "Bu ayet Osman b. Affân hakkýnda nazil oldu." Ýbni Sa'd da Ýbni Abbâs (r.a.)'m þöyle dediðini rivayet etmiþtir: "Bu ayet Ammâr b. Yâsir (r.a.) hakkýnda inmiþtir." Cüveybir ise Ýbni Abbâs (r.a.)'dan, "Bu ayet, Ýbni Mesud, Ammâr b. Yâsir ve Ebû Huzeyfe'nin azatlýsý Salim hakkýnda indi." dediðini rivayet etmiþtir

Yoksa o gece saatlerinde" geceye tekabül eden saatlerde namaz için "ayakta durarak ibadet eden" Allah'a itaat eden ve Ondan korkan, "ahiret-ten korkan" ahiret azabýndan çekinen "ve Rabbinin rahmetini uman gibi midir?" Yani Rabbinin cennetini uman. Burada hazfedilmiþ bir cümle vardýr. Takdirî ifade þöyledir:

Bu kimse, küfür ve baþka sebeplerle Rabbine asi olan gibi midir? Bunun bir benzeri de þu ayettir: "De ki: Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?" Bu ifade, anýlan iki sýnýfýn eþit olmadýðýný bildirmektedir. Yani bu iki zümrf birbirine eþit deðildir. Týpký alimlerle cahillerin bir olmadýðý gibi, Allah'a ibadet edenlerle isyan edenler de bir deðildir. "Ancak akl-ý selim sahipleri." doðru düþünebilen akýl iz'an sahibi "öðüt alýr" ders çýkarýr

Ýnsana bir zarar dokundu mu, hemen içtenlikle Rabb'ine yönelerek Ona dua eder. Sonra Allah ona kendisinden bir nimet verdi mi, önceden O'na yalvarmakta olduðunu unutur da, O'nun yolundan saptýrmak için Al¬lah'a eþler koþmaya baþlar." Bu, kâfirlerin ortaya koyduðu çeliþkili bir tutumdur.

Kâfir, hastalýk, fakirlik, korku gibi bir sýkýntýya maruz kaldýðý zaman Rabbine dönererek ve Ona tevbe ederek yakarýþlarda bulunur. Üzerine çöken musibetin kalkmasý için O'na sýðýnýr. Derken ona musallat olan sýkýntý kalkar. Sonra Allah Tealâ ona bir nimet verdiði veya onu bir mülkün sahibi yaptýðý ve o kimse bolluk ve refah haline ulaþtýðý zaman bu dua ve tazarruyu, daha önce kendisine dua ettiði Rabbini unutur.

Rahata eriþtiði zaman putlarý veya baþka þeyleri Allah'a ortak koþmaya baþlar ve onlara kulluk eder; hem kendi dalâlete düþer, hem de bu ameliyle diðer insanlarý dalâlete düþürür ve onlarýn Ýslâm'a girmesine ve Allah'ý birlemelerine mani olur. Buradaki "Allah'ýn yolu" ifadesi, Ýslâm ve tevhidtir.

Dolayýsýyla bu ayetin ille anlamý þöyle olmaktadýr: "Bu kimse, muhtaç olduðu zaman Allah'a tazarru eder ve O'na sýðýnýr." Nitekim Yüce Allah'ýn þu kavl-i ilâhisi de buna benzemektedir: "Denizde size bir sýkýntý dokun¬duðu zaman, O'ndan baþka bütün yalvardýklarýnýz kaybolur. Fakat sizi kurtarýp karaya çýkarýnca yine yüzçevirirsiniz. Gerçekten insan nankördür." (Ýsrâ, 17/67)




(Burada çok ince mesajlar verilmekte,o kafir ki,kendisine bi sýkýntý vurdugunda yada zorlukla karþýlaþtýðýnda.ALLAH 'a dua eder deniyor.Peki bi kafir nasýl olurda dua eder.?Ýþte buna Ýsra süresi 67.ayeti kerimesinin tefsirden güzel bi cevap geliyor.Cevap'a geçmeden önce yahudilerin bi kýssasýný anlatalým.Onlar iman etmiyorlarda Cebrail a.s ALLAH ým bunlar iman etmiyorlar demiþti.ALLAH cc ben onlara ettiririm buyurdu..Daha sonra bir Meleðe emir verdi Tur dað'ýný Melek onlarýn üstüne kaldýrdý.(Bakara Süresi 93.) Baktýklarki dað üstlerine geliyor.

Tamda baþlarýnýn üstüne geldi ve onlar baktýlarki durum ciddi sýkýþtýlar.Öyleki Tur dagi üzerlerine kadar kondu ve eðildiler.Yanaklarý topraða deðdi.Ozaman söz verdiler ALLAH'ým tamam iman ettik secde edecegiz dediler.Ne zmaanki dað üstlerinden kalktý gene isyanlarýna devam ettiler.Ayet-i kerime'de þimdi yazýlacak olan Hz Ýkrime olayýylada daha net biþekilde bu kafirlerin nasýl dua edip sonradan sapýttýklarýný daha güzel anlýyacaðýz .



Ebu Cehil oðlu Ýkrime Hz. Peygamberden kaçýp kurtulmak istemiþ ve Habeþistan'a geçmek üzere deniz yolculuðuna çýkmýþ, bu sýrada korkunç bir fýrtýna belirmiþ. Bunun üzerine gemidekiler birbirlerine demiþler ki: Bu fýrtýnanýn geçmesi için yalnýz ve yalnýz bir tek Allah'a duâ edip yalvarmanýz gerekir. Bunun üzerine Ýkrime kendi içinden þöyle demiþ :

Allah'a andolsun ki eðer Allah'tan baþkasý denizde fayda vermiyorsa, elbette ki karada da fayda vermeyecektir. Allah'ým Sana ahdim olsun, eðer beni bu fýrtýnadan kurtarýrsan, gider elimi eline koyar ve onu Rauf ve Rahîm olarak bulurum muhakkak. Denizden kurtulmuþlar ve Ýkrime Rasûlullah'a dönüp gelerek müslümanlýðý kabul etmiþ ve iyi bir müslüman olmuþ. Allah ondan razý olsun ve onu hoþnûd etsin.

«Ama O, sizi karaya çýkarýp kurtarýnca yüz çevirirsiniz.» Denizde Allah'ýn birliðini hatýrlamanýzý unutur ve eþsiz olarak yalnýz ve yalnýz Allah'a duâ etmekten vazgeçersiniz.«Ve insan zâten pek nankör olandýr..Bakýnýz Hz Ýkrime sözünde durdu ama bazýlarý ise caydý týpký Selman'ý Farisi r.a ýn PEYGAMBER imizi görüp hemen ona biat etmesi ve diðerlerinin yani yahudi alimlerinin yüz cevirmesi gibi halbuki ALLAH cc o hahamlarýn EFENDÝMÝZ sav ý kendi ana babalarýný tanýdýklarýndan daha fazlasý ile onu tanýdýðýný beyan etmekteydi.

Selman'ý Farisi r.a Hz Ömer r.a ile konuþurken Hz Ömer kendisine ey Selman sen RASULULLAH'ý görünce hemen tanýdýnmý diye sordu oda evet ya Ömer anamdan babamdan daha iyi tanýdým çünki o tam tarif üzre Tevrat'ta anlatýlmýþtý halbuki ben anamý babamý onu tanýdýgým gibi tanýyamam(zira annemi ve babamý dogarken görmüþ degilim ve onlara RAB 'bim bunlar senin annen babanda demedi)oysa EFENDÝMÝZ'e ALLAH cc kefil oldu deyince hz Ömer alnýndan öptü onu bu kabulünden dolayý oysa diger hahamlar kýskançlýk ve kibirlerinden dolayý inkar ettiler.Bu konu ile alakalý Bakara Süresi 101 ve 174 tefsir'lerinde geniþ ölçüde anlatýmlar mevcuddur.Ehli kitap'ýz diyenler neler yapmýþlar orda yazýlýdýr.




“Allah tarafýndan kendilerine, yanlarýnda bulunaný tasdik edici bir elçi gelince ehl-i kitaptan bir gurup, sanki Allah'ýn kitabýný bilmiyormuþ gibi onu arkalarýna atýp terk ettiler.”(Bakara, 2/101)

“Allah'ýn indirdiði kitaptan bir þeyi (âhir zaman Peygamberinin vasýflarýnýgöz kırpma gizleyip onu az bir paha ile deðiþenler yok mu, iþte onlarýn yeyip de karýnlarýna doldurduklarý, ateþten baþka bir þey deðildir. Kýyamet günü Allah ne kendileriyle konuþur ve ne de onlarý temize çýkarýr. Orada onlar için can yakýcý bir azap vardýr.”(Bakar, 2/174)



Bunlar gibi isyankarlar. ALLAH'a isyanlarýnda haddi aþtýklarý alani biþekilde ortada.Ýþte bunlar gibi kafir kefereler,zalimler,sýkýþtýklarýnda ALLAH diye inlerler.Rahat olunca inkar ederler.Ýsyan ederler.
Ýkinci anlam ise þöyledir: "Bu kimse, refaha ulaþtýðý zaman önceden yaptýðý dua ve tazarruyu unutur." Þu ayet de bu anlamý desteklemektedir:



"Ýnsana bir darlýk dokunduðu zaman yaný üzere yatarken, otururken, yahut ayakta bize yalvarýr; ama biz onun darlýðýný kaldýrýnca, sanki ken¬disine dokunan bir darlýktan ötürü bize hiç yalvarmamýþ gibi hareket eder. " (Yûnus, 10/12).


Yoksa o, gece saatlerinde secde ederek, ayakta durarak ibadet eden, ahiretten korkan ve Rabbinin nimetini uman gibi midir?" Yani hal ve kazanç itibariyle bu kâfir mi daha güzeldir, yoksa Allah'a iman eden, itaat ve huþu ehli olan, gece saatlerinde Allah için namaz kýlan kimse mi? Onun huþuu, secde ve kýyam hali boyunca devam eder. O kimse ahiretten korkar ve Rabbinin rahmetini umar.

Bu kimse bu haliyle korku ve ümit hallerini birlikte yaþar. Ýþte sahibini kazanca erdiren kâmil kulluk budur. Bu ayetin sorduðu sorunun cevabý ise açýktýr. Ebû Hayyân þöyle der: "Bu ayette gece namazýnýn gündüz namazýna üstün olduðuna ve gece namazýnýn gündüz namazýna tercih olunacaðýna delil vardýr "De ki: "Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Doðrusu ancak akl-ý selim sahipleri öðüt alýr."

Yani alimlerle cahiller bir midir? Allah'ýn ayetlerinden gerekli öðüdü alan ve onlar hakkýnda gereði gibi düþünenler ancak akl-ý selim sahipleridir, cahiller deðil! Bu iki sýnýf arasýndaki farký da cahiller deðil, ancak akýl sahibi kims'eler bilir.
Bu iki fýrka bir deðildir. Hakk'ý idrak eden ve dosdoðru yöntemi bilip uygulayarak gereðince amel eden alim kiþi, karanlýkta önünü görmeden yürüyen ve batakta ve dalâlette yürüyen kiþi ile bir deðildir.

Bu ayette, anýlan iki fýrkanýn bir olmadýðý gerçeðinin soru tarzýnda gelmesinin sebebi þudur: Böyle bir ifade, önce zikredilen iki grubun bir olmadýðý konusunda tekit bildirir. Bu iki grup, kendi içinde çeliþkili olan kâfir ile, Allah'a itaat eden ve huþu ehli olan mümindir. Týpký alim ile cahilin bir olmadýðý gibi, mümin ile insanlarý Allah'ýn yolundan çýkarýp dalâlete sürüklemek için Allah'a ortaklar koþan müþrik de bir deðildir. Bunlardan ilki hayýr ve ilmin zirvesinde, diðeri ise þer ve cehaletin en aþaðý mertebelerindedir.

Ebû Hayyân þöyle der: "Bu ayet, insanýn kemâle ulaþmasýnýn, ancak þu iki amacý gerçekleþtirmekle mümkün olur: ilim ve amel. Týpký bilenlerle bilmeyenlerin bir olmadýðý gibi, itaat edenle isyan eden de bir deðildir. Buradaki "ilim"den maksat, Allah'ý bilmeye götüren ve kulu, Allah'ýn gazabýndan kurtaran þey'dir




Et-tefsir'ül hadis'e göre


Yoksa o, gece saatlerinde boyun eðerek, secde ederek, ayakta durarak ibadet eden, ahiretten korkan ve Rab-bi'inin rahmetini uman gibi midir? De ki; "Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?" Doðrusu ancak akýl sahipleri öðüt alýr.


Ayetlerde, sadece Allah'a boyun eðen ve O'na kul olanýn, gece yarýlarýnda, gündüzün belli saatlerinde, zorluk ve refah vakitlerinde O'nu zikr eden, ahiret hesabýný ve ahvalini hesaplayan, Rabbi'nden rahmetine kendisini de katmasýný dileyenden daha efdal (üstün) birinin olup olamayacaðý sorgulanýyor. Peygamber (s)'e ikinci soru Rabbani emirle geliyor; bilen kimselerle bilmeyenler arasýný eþitlemek ya da her iki grubu bir makama koymak doðru mudur? Saðlam ve ileri görüþlü akýl sahipleri, sadece iþlerin ha¬kikatini zikreder ve idrak ederler.

Ýlk sorunun, geçen ayette iþaret edilen kafir müþrik ile salih mü'min arasýnda karþý¬laþtýrma yolu ile sorulduðu akla gelebilir. Allah'ý zorluk anýnda hatýrlayan, refah anýnda O'nun yolundan sapan müþrik, kafirdir. Ýkinci soru birinci soruyu tamamlamaktadýr. Sa¬lih toplumun sadece bilenler ve idrak edenler olduðunu uyarmaktadýr.

Bu ayet ile geçen ayet arasýnda üslup yönünden bir münazara vardýr. Her ikisinde de konu geneldir. Her ikisi de Pcygamber(s)'c inkar ile idrak ve itaatin neticelerini ilan et¬mesi için emrolunur. Bu nedenle, bu ayetin ilkin önceki ayette baðlantýlý olduðu söyle¬nebilir. Her ikisi de siyak ile baðlantýlýdýr. Uyarma ve açýklama babýnda gelmiþtir.

"Hiç Bilenlerle Bilmeyenler Bir Olur Mu?"

Ayetin ikinci yarýsý, sosyal konumuna bakmaksýzýn sapýk ve delalette olan müþrik¬ten, salih mü'minin daha üstün olduðunu olumlu bir isbatla açýklýyor. Bilmeyenler ile bilenler arasýnda eþitlemeyi inkar ediyor. Burada, salih mü'minin üstünlüðünün ispatý Kýyamete kadar açýkça belirtiyor.

"Bilen kimselerle, bilmeyenler" ibaresiyle kastedilenler, müminler ve kafirlerdir.Her nekadar müminlerin alim'leri övülsede burdaki mevzu mümin,kafir mevzusudur. Ýlk kesim iþlerin hakikatini idrak ederek hidayet yoluna tabi oldular, diðerleri ise bunu gör¬meyerek kör oldular. Bununla beraber bu Ýbareyi þu þekle koyarak söylemek mümkün:
ÝkÝ durum yada iki adam yada iki grub arasýnda kýyas konusu olacak her þeyi içine alýr. Biri görüþ yada tavrýný apaçýk bir hüccetle ilme ve düþünceye dayandýrýyor, diðerleri ise hakikati anlamýyor, hakkýn konumunu bilmiyor, tavrýný da ilim ve delile dayandýrmýyor. Bu nedenle bu ibare, hakký, doðruyu ve hikmeti içermesi nedeniyle Kur'an'ýn meselle¬rinden bir meseli oluþturuyor.

Bazý müfessirlcr.ayetin, Ammar bin Yasir ile müþriklerin zengin ve liderlerinden Huzeyfe el-Mahzumi arasýnda kýyas için indiðini rivayet ederler. Birincisi gece gündüz Allah'a ibadet eder, hududlarýna uyar, rahmetini temenni eder. O bu davranýþlarýyla sapýtan, müstekbir müþrikten Allah katýnda daha üstündür, Ammar.yerine Ebu Bekir yada Osman veya Ýbn Mesud'un adlarýný zikreden rivayetler vardýr.

Bununla beraber birden lazla müfcssirler, bu ayetin müminler ile müþrikler arasýnda tercih yapmak için geneli kapsamaktadýr demektedirler Bu ayetin özel münasebetten ayrý düþünüyoruz. Ayclin Allah Rasulü'nün ashabýndan çok namaz kýlan, Allah için ibadet eden bir þahýs ile bu þahsa karþý tercih ve teselli babýnda buðzedici bir tavýr koyan, müstekbir, asi ve zengin bir þahsý kýnamak ve uyarmak amacýný içermesi ihtimal dahilindedir.




Þifa Tefsir'ine göre


(Ateþde yanacak olan kafirler mi hayýrlý?) yoksa ahiretten sakýnarak, Rabbinin rahmetini umarak geceleri secde ederek, kýyamda durarak gönülden ibadet eden mi? (daha hayýrlýgöz kırpma Deki; "hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?" Ancak akýl sahipleri öðüt alýrlar.


Kul darda kaldýðýnda insanlardan ümidini kesdiðinde Allah'a yalvarýr yakarýr. Ama Allah ona bol nimetler verdiðinde ise verenin Allah olduðunýi unutur ve sebebleri il ahi aþtýrýr.

"Bana filan verdi" der. Halbuki o filan bir perdedir, o perdeyi ilahlaþtýrýr. Onu ve kurallarýný Allah'ýn yerine koyar. Yoldan çýkar. Bir müddet dünyadan faydalanabilir. Ama sonu cehennemdir.

Allah'a inanan kýyam, rüku ve secdede bulunan ve ahiret azabýndan sakýnan, Rabbin rahmetini isteyenler daha hayýrlýdýr.
"Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?"



Tabiatta yüzün üzerinde elementi bulup da; "bunlarý tabiat yarattý, tabiat kendiliðinden oluþtu" diyen bir bilim adamý ile, "bu elementleri de, tabiatý da yaratan Allah'týr" diyen bir mü'min eþit deðildir.

Asýl bilen mü'mindir. Çünkü o iþin aslýný bilmektedir. Allah'a inanmayan binlerce bilim adamýyla, iman eden bir mümini hiçbir zaman, gönül terazininiz kefelerine koyarak tartý bile yapmayýn..


Yukarýda mavi yazý ile yazýlmýþ olan bu yazý daha doðrusu Tefsir gerçekten çok bariz bi þekilde mümin olmanýn þerefini ortaya koyuyor.Bazý Müslüman kardeþler Mümin'ler neden biþey bulamýyor.Hep baþkalari buluyor bizler geri kaldýk diyorlar.Ve batýlý bilimcilerin bizimle alay ettigini diyorlar.Evet bende günlerdir bunun izah ýný yapmaya çalýþýyorum ilim bu ilim ALLAH ýný bilen herþeyi bilir.

Bunlara sayýsýz örnekler var biakçýndan bahs edeceðiz ÝNÞAALLAH.. Hadi bakalým konuþsun batýlý bilimciler. Týp,Matematik,Astroloji,Fen,Coðrafya,Kimya,Teknik Ýlimler,Jeoloji,(Jeoloji Dünyamýzla ilgili problemleri araþtýran bir ilim dalýgöz kırpmaki Müslüman bilim adamlarý bu konuda çýðýrlar açmýþlardýr.Ve sayamýyacaðým kadar çok Bilim dallarýnda Müslümanlar'ýn açtýgý çýðýrlar..

Týp diyorlar Lokman Hekim'in Týp'pýný kullanýyorlar Yunan Týp pý onun öncülügünde bulgular yaptý inkar edebiliyorlarmý bunu? Matematik diyorlar. Ebul Vefa'yý ve Harezmi'yi unuttularmý? hint rakamlarýna 0 ý ekleyen ve bugünki kullanýlan rakamlarý bulan Harezmi Degilmi?

Astroloji diyorlar. Alýn 300 sene önce yazýlan ve yüksek bi ilim ile donatýlmýþ Ýbrahim Hakký Efendi'nin Marifatnamesi ki,bu Marifetname'yi Ýngiliz'ler araþtýrmýþlar.Diyorlarki Dünya ile yýldýzlar arasýndaki mesafeyi 300 sene önce bi hesapla (tabi bilmiyorlar nasýl hesapla buldugunu)bulmuþ büyük bi baþarý gerçekten ayakta alkýþlarýz demiþler.Ama neymiþ 6 saat yanýlmýþ 6 saat fark etmiþ tabi daha sonra daha yüksek bi teknoloji ile yanýlmýyorsam 98 de olsa gerek tekrar araþtýrma yapýlmýþ bakmýþlar gene ayný hesap en son 2002 de yapmýþlar..

Daha yüksek teknolojý ile bakmýþlar gene ayný hesap ama bu sefer biþeyi fark etmiþler.Hani 6 saat yanýldý demiþlerdiya iþte o 6 saat senede bi uzaklýk ve yakýnlýk mesafesinde oynama sonucu ortaya çýkmýþ yani senede 6 saat fark edermiþ al iþte teknolojileri daha 300 sene öncesi gibi ölçemiyor.Ayýp ayýp biraz daha modernleþin tekniginiz külüstür çalýþmýyor

Daha sonra Fen diyorlar.Ahmet Fergani'yi unutuyorlarmý? enlemler arasýndaki mesafeyi hesapladýðý gibi, Dünya'nýn eksenindeki eðimi en doðru þekilde hesaplýyor ve bi çýðýr açýyordu.Batýlý bi fen bilimci vardý ismi aklýmda kalmadý ama onlarýn en ünlü Fen'cilerindendi Fergani bi çýgýr açmýþ bu konuda deyince ona karþý karalama baþlatmýþlardý.Bakýn doðruyu kabul edecek bi medeniyet bile degil bu batý medeniyeti ama mecburen kabul ediyorlardý.

Sonra coðrafya diyorlar bundan 450 sene önce yaþamýþ Piri reis i unutuyorlarmý? Portekiz'liler denizde yol bulmayý onun Kitab-ý Bahriye adlý eseriyle öðrenmedilermi ? daha yeni yeni onun çizmiþ olduðu Dünya haritasýyla keþifler yapýlýyor.1500 lü yýllar nerde þimdiki zamane nerde bakýn 450 sene önce çizilen bi harita ve yeni yeni keþf eden üstelik en donanýmlý teknikle keþf eden bir bilim hangisi daha efdal ya Piri Reis te zamanýnda da olsa idi bu teknik nolurdu acaba acaba kürre'yi ,zerre'yi,Atom'u kaç milyar'a bölerdi??

Ýslam dünyasýnda yetiþen bilim adamlarýndan Cabir Bin Hayyan Kimyasal maddeleri, uçucu maddeler, uçucu olmayan maddeler, yanmayan maddeler ve madenler olarak dört grupta toplar. Cabir Bin Hayyan'ýn bu çalýþmasý, modern kimyanýn kurucusu olarak bilinen Lavoisier'e öncülük eder.
El-Kindi, Einstein'dan 1100 yýl önce 800 yýlýnda, izafiyet teorisi ile uðraþýr. El-Kindi, Zaman cismin var olma süresidir, zamanla bilinebilen ve ölçülebilen hýz ve yavaþlýk da hareketin sonucudur.

Zaman, mekan ve hareket birbirinden baðýmsýz deðildir, göðe doðru çýkan bir insan aðacý küçük görür, inen insan ise büyük görür der.
Týp ve eczacýlýkta Lokman Hekim Razi gibi alimler, anatomi ve tedavi alanýna pek çok yeni bilgi eklerken ki sayýlamýyacak kadar 'büyük iþler yapmýþlar.Kalp'e yapýlan masaj tekniðiinden tutunda týrnak ucuna varana kadar Týp'ta çýgýr açmýþlardýr.

Tarih ve coðrafya bilimlerinde Idrisi, Hamevi ve Taberi ve adýný bu satýrlara sýðdýramayacaðýmýz pek çok Ýslam alimi, bilimsel teorilerde önemli ilerlemeler kaydetmiþlerdir. Özellikle optik alanýnda, on birinci yüzyýlda Ýbn-i Heysem, bu bilim dalýný tek baþýna yeniden inþa etmiþtir.

Dokuzuncu yüzyýlda yaþamýþ olan Sabit bin Kurra, astronomi alanýndaki ilk büyük yeniliði gerçekleþtirmiþ, Batlamyusçu sisteme dokuzuncu yýldýzsýz küreyi eklemiþtir. Onüçüncü yüzyýlda, bu sistemin karþýlaþtýðý güçlükleri fark eden yine Müslüman astronomlar olmuþ ve Batlamyusçu olmayan gezegen modellerini geliþtirmiþlerdir.

Yüzyýllar önce Semerkant, Baðdat ve Ýstanbul'dan Latinceye veya Fransýzcaya çevirilen kitaplar, buluþlar, ilk bulan alimler göz ardý edilerek Avrupalý bilim adamlarý tarafýndan nasýl sahip çýkýldý?
Dekart, Galile, Kopemik, Newton, Lavoisier, Kepler, Wright Kardeþler, Toriçelli, Kristof Kolomb, Vasco de Gama...

Ýçinizde bunlarý tanýmayan var mý? Ýlkokuldan baþlayarak tanýmaya baþladýðýmýz bu yabancý bilim adamlarý tarih kitaplarýna bakarsanýz, birçok önemli buluþun ilk sahibi. Yüzyýllar önce Semerkant, Baðdat ve Ýstanbul'dan Latinceye veya Fransýzcaya çevrilen bir çok kitaplar ilk bulan alimler göz ardý edilerek Avrupalý bilim adamlarý tarafýndan sahip çýkýldý. Günümüzde batýlý bilim adamlarý bunlarý yer yer itiraf etmektedirler.
Mesela Newton'dan yerçekimini ilk bulan kiþi diye bahsederiz.Aslýnda bahs ettiriliyoruz. Oysa yerçekimini ilk keþfeden, bilim adamý, pek tanýmadýðýmýz bir Müslüman Razi'dir.

Þimdi gelin, Batý kaynaklý önyargýlarý bir kenara býrakalým ve bilimsel birçok buluþu ilk yapan Ýslam bilginlerini tanýyalým bakalým kimler neyi bulmuþ kimlerde onlarýn bu bilgilerini her zamanki gibi hainlikle çalmýþ!!!



Ýlk kaðýt fabrikasýný kuran alim Ýbni Fazýl
• Kýzamýk ve çiçek hastalýðýný keþfeden; alim Razi
• Mikrobu ilk tanýmlayan alim Akþemseddin
• Cüzzamý bulan alim ... Ýbni Cessar
• Vebanýn bulaþýcý olduðunu bulan alim Ýbni Hatip
• Verem mikrobunu bulan alim Kambur Vesîm
• Retina tabakasýný bulan alim Ýbni Rüþd
• Ýlk göz ameliyatýný yapan alim Ammar
• Ýlk kanser ameliyatýný yapan alim Ali bin Abbas
• Küçük kan dolaþýmýný bulan alim Ýbnünnefis
• Ýlk Tabipler odasý baþkaný Ali bin Rýdvan
• Sýfýrý ilk kullanan alim Harizmi
• Trigonometriyi ilk bulan alim Battani
• Tanjant, kotanjant ve kosekantý ilk kullanan alim Ebul Vefa
• Trigonometri kitabýný yazan alim Nasiruddin Tusi
• Ýlk trigonometrik dönüþüm formülünü bulan alim Ýbni Yunus
• Binom formülünü ilk bulan alim Ömer Hayam
• Ýlk difransiyel kitabýný yazan alim. Sabit bin Kura
• Ondalýk kesiri ilk bulan alim Gýyaseddin Cemþid
• Ýlk usturlabý yapan alim Zerkali
• Dünyanýn döndüðünü keþfeden ilk alim Biruni
• Dünyanýn çevresini ilk ölçen alim Musa kardeþler
• Güneþin yüzündeki lekeleri ilk bulan alim Fergani
• Yýldýzlarýn yer ve açýklýklarýný ölçen ve ilk cetveli geliþtiren alim Cabir bin Eflah
• Ýlk otomatik kontrol sistemleri tasarlayan alim Ahmet bin Musa
• Sibernetiði ilk kuran alim Ýsmail-El Gezeri
• Ýlk optik temellerini koyan alim Ýbni Heysem
• Sesin .fiziki açýklamasýný ilk yapan alim Farabi
• Ýlk torna tezgahýný yapan alim Ýbni Karara
• Kanatlarla uçan ilk alim Hazerfen Ahmed Çelebi
• Ýlk uçaðý yapan alim Ebu Firnas
• Yer çekimini ilk bulan alim Razi
• Sarkaçlý saati ilk yapan alim Ýbni Yunus
• Maddelerin özgül aðýrlýðýný ilk hesaplayan alim Hazini
• Atomun parçalanabileceðim ilk bulan alim Cabir bin Hayan
• Gök kuþaðýný ilk açýklayan alim Kutbettin Þirazi
• Ýlk kimya laboratuarýný kuran alim Cabir
• Saf alkolü ilk elde eden alim Razi
• Fosforu ilk bulan alim Beþir
• Havan topunu ilk bulan alim Fatih Sultan Mehmed
• Ýlk kýta seyahatnamesini yazan alim Ýbni Battuta
• Ýlk dünya haritasýný çizen alim Mürsiyeli Ýbrahim
• Ýlk ecza kitabýný yazan alim Ýbni Baytar



Ve bunlar gibi sayýlamýyacak kadar buluþ ve ilim iþte, Müslüman budur.Akýllý keþfi açýk yaptýgýný ferasetle yapan ilmini adeta güneþ gibi saçandýr.Batý medeniyetinin iþide gerek ABD olsun gerek yandaþlarý fark etmez anca yapsalar yapsalar Müslüman'larýn haklarýný çalýp yaðma ederler.Þimdilerde de öyle deðilmi.?

Dedem Fatih Sultan Havan top'unu döktürdügünde ve gemileri karadan yürüttüðünde Bizans þaþkýn ördeðe dönmüþtü.Batý'lý bazý ilim adamlarý (tabi vicdan sahibi)olanlar. Müslüman alimlerin buluþlarýný büyük buluþlar olarak çýðýr açan buluþlar olarak kabul etmiþtir.

Onlarda biþey yok çalma çýrpma kopyalama hariç.....Ancak bunu yaparlar iþleri güçleri hak hukuk ezmek çalmak talan etmek...Bizde Ýlim bitmedi Ýlim'ci bitti..Þimdi onlar bizim tekniklerimizi bize satýyorlar.Meydan onlara kaldý. Onlara çýgýr açýyorlar,Müslüman'larda iþ yok diyen kardeþim öyle deðil iþin aslý burda iþ bizde ilim,teknik bizde yapýlan çok büyük iþler bizde ama þimdi ne eksik bizde okuyan keþf eden bulan

Fatih'ler,Cabir'ler,Razi'ler,Hazini'ler,Fergani'ler Biruni'ler ,Farabi'ler ,sayýlamýyacak kadar çok alim'ler eksik..Ýlim var ama tahsil edeni yok daha doðrusu ALLAH cc istediði kývama gelen insan yok olsa eger ALLAH'a layýk olunsa veya olunmaya çalýþsa neler olurdu neler.

Alýn iþte Osman'lý þanlý ecdad'ta bunlarýn mekik araçlarý bunlarýn mekanik leri makina takýmlarý yoktu ama onlar öyle iþler yaptýlarki batý medeniyeti þimdi ellerindeki bu teknoloji ile ancak onlarýn bulgularýna ayna oluyorlar.Ama gizli bi ayna iþine geleni yansýtan gelmiyeni sakllýyan bi ayna güneþ balçýkla sývanmaz ne kadar saklasalarda uzayda ezan seslerini dinledik ELHAMDULÝLLAH...

Birazdan yazýlacaklarý okuduðumuzda þu kelam ýn ne kadar yerinde ve anlamlý olduðunu gayet net anlýyacaðýz nedir o kelam. VARKEN ÝLMÝ KURAN'Ý NE LAZIM ÝLMÝ YUNAN'Ý iþte þimdi buna bi göz atalým evvela Fatih Sultan Mehmet'in döktügü havan topundan tutunki diðer Ýslam alimlerine verilmiþ bunca nimeti asýl nedeni nerde imiþ görelim ALLAH KURAN'la ilme bilgiye yön verir.

Evet bu çok akýllýca ancak akýl sahibi düþünen tefekkür edenlerin anlýyacaðý biþey...Boþuna RAB bimiz akýl sahibleri anlar buyurmadý yeryüzünde ibretler var.Biz bu KURAN'da kuru yaþ ne varsa zikir ettik. Gibi ve benzeri ayetleri anlamak çok farklý bi akýl ve ilim gerektiriyor iþte nereye gidersek gidelim illa ilim illa ilim lazým..Bakalým KURAN ý KERÝM bize ne ögütler vermiþ ne mucizevi imalar var....




1.."Derken doðum sancýsý onu bir hurma dalýna sürükledi. Dedi ki: "Keþke bundan önce ölseydim de, hafýzalardan silinip unutuluverseydim." Altýndan (bir ses) ona seslendi: "Hüzne kapýlma, Rabbin senin alt (yan)ýnda bir ark kýlmýþtýr." Hurma dalýný kendine doðru salla, üzerine henüz oluþmuþ-taze hurma dökülüversin."

Artýk, ye, iç, gözün aydýn olsun. Eðer herhangi bir beþer görecek olursan, de ki: "Ben Rahman (olan Allah) a oruç adadým, bugün hiç kimseyle konuþmayacaðým."" (Meryem Suresi, 23-26)



Evet burda neden hurma dan bahs edilmiþ niye patates,sogan,buðday,lahana vs vs þeyler degil ALLAH cc hamileliði sýrasýnda Hz. Meryem'i her açýdan, en güzel þekilde desteklemiþtir.

Çok iyi bakým gerektiren ve hayati riskler içeren bir olay olan doðum esnasýnda, týbbi malzemeleri, tecrübeli bir yardýmcýsý olmayan bir kiþinin, yalnýz baþýna bu iþin üstesinden gelebilmesi zordur.

Buna raðmen bu konuda hiçbir tecrübesi olmayan Hz. Meryem, Allah'ýn rahmeti ve yardýmý ile bu zor iþi tek baþýna baþarabilmiþtir.Peki neden hurma??



..El Cevap..Yüce Allah'ýn, Hz. Meryem'e 'hüzne kapýlmamasýný', 'hurma yemesini' bildirmesinin ve onun yaný baþýnda 'bir su arký yaratmýþ olmasýnýn' pek çok hikmeti vardýr. Tüm bu ayetler, doðumu kolaylaþtýran birçok iþaret içermektedir. Nitekim Allah'ýn Hz. Meryem'in doðumunu kolaylaþtýrmak için sunduðu bu nimetlerin, özellikle hamile ve doðum yapan kadýnlar için önemi ve faydalarý, bugün bilimsel olarak da bilinmektedir..Bakýn hurma'nýn Týp ta ki yeri daha yeni kefþ ediliyor.


Baþka bi yaklaþýmlada Evrimcilerin kabul ettigi muazzam jeoloji olaylarý var bi kaç tanesi þunlardýr.



Geceyi, gündüzü, Güneþi ve Ay'ý yaratan O'dur; herbiri bir yörüngede yüzüp gidiyor. (Enbiya Suresi, 33)

Güneþin sabit olmadýðý, belli bir yörüngede yol almakta olduðu bir baþka ayette de þöyle bildirilmektedir:
Güneþ de, kendisi için (tesbit edilmiþgöz kırpma olan bir karar yerine doðru akýp gitmektedir. Bu üstün ve güçlü olan, bilenin takdiridir. (Yasin Suresi, 3


Kuran'da bildirilen bu gerçekler, çaðýmýzdaki astronomik gözlemlerle anlaþýlmýþtýr. Astronomi uzmanlarýnýn hesaplarýna göre Güneþ, Solar Apex adý verilen bir yörünge boyunca Vega Yýldýzý doðrultusunda saatte 720 bin km.'lik muazzam bir hýzla hareket etmektedir.

Bu, kabaca bir hesapla, Güneþ'in günde 17 milyon 280 bin km. yol katettiðini gösterir. Güneþ'le birlikte onun çekim sistemi içindeki tüm gezegenler ve uydularý da ayný mesafeyi katederler. Ayrýca, evrendeki tüm yýldýzlar da buna benzer planlý bir harekete sahiptirler




Özen içinde yollar ve yörüngelerle donatýlmýþ' göðe andolsun. (Zariyat Suresi, 7


Evrende yaklaþýk 200 milyar galaksi mevcuttur ve her galakside ortalama 200 milyar yýldýz bulunur. Bu yýldýzlarýn pek çoðunun gezegenleri, bu gezegenlerin de uydularý vardýr.

Tüm bu gök cisimleri çok ince hesaplarla saptanmýþ yörüngelere sahiptir. Ve milyonlarca yýldýr her biri kendi yörüngesinde diðerleriyle kusursuz bir uyum ve düzen içinde akýp gitmektedir. Bunlarýn dýþýnda pek çok kuyruklu yýldýz da kendisi için tespit edilmiþ yörüngede yüzüp gider
Kuran'da Allah, gökyüzünün ilginç bir özelliðine þöyle dikkat çeker:




Gökyüzünü korunmuþ bir tavan kýldýk; onlar ise bunun ayetlerinden yüz çeviriyorlar. (Enbiya Suresi, 32)


Gökyüzünün bu özelliði, 20. yüzyýldaki bilimsel araþtýrmalarla kanýtlanmýþtýr

Yerküremizi çepeçevre kuþatan atmosfer, canlýlýðýn devamý için son derece hayati iþlevleri yerine getirir. Dünyaya doðru yaklaþan irili ufaklý pek çok göktaþýný eriterek yok eder ve bunlarýn yeryüzüne düþerek canlýlara büyük zararlar vermesini engeller.





Gökyüzünü korunmuþ bir tavan kýldýk; onlar ise bunun ayetlerinden yüz çeviriyorlar. (Enbiya Suresi, 32



Atmosfer, bunun yanýsýra, uzaydan gelen ve canlýlar için zararlý olan ýþýnlarý da filtre eder. Ýþin ilginç olan yaný, atmosferin sadece zararsýz orandaki ýþýnlarý, yani görünür ýþýk, kýzýl ötesi ýþýnlar ve radyo dalgalarýný geçirmesidir. Çünkü bunlar yaþam için gerekli ýþýnlardýr.

Atmosfer tarafýndan belirli oranda geçmesine izin verilen ultraviyole ýþýnlarý, bitkilerin fotosentez yapmalarý ve dolayýsýyla tüm canlýlarýn hayatta kalmalarý açýsýndan büyük önem taþýr. Güneþ tarafýndan yayýlan þiddetli ultraviyole ýþýnlarýnýn büyük bölümü, atmosferin ozon tabakasýnda süzülür ve Dünya yüzeyine yaþam için gerekli olan az bir kýsmý ulaþýr.. (Harun Yahya KURAN ve Bilim)





ATMOSFERÝN KATMANLARI


Kuran ayetlerinde evren hakkýnda verilen bilgilerden biri, gökyüzünün yedi kat olarak düzenlendiðidir:


Sizin için yerde olanlarýn tümünü yaratan O'dur. Sonra göðe istiva edip de onlarý yedi gök olarak düzenleyen O'dur. Ve O, herþeyi bilendir. (Bakara Suresi, 29)

Sonra, duman halinde olan göðe yöneldi... Böylece onlarý iki gün içinde yedi gök olarak tamamladý ve her bir göðe emrini vahyetti... (Fussilet Suresi, 11-12)



Kuran'da gök kelimesi tüm evreni ifade etmek için kullanýldýðý gibi, Dünya göðünü ifade etmek için de kullanýlýr. Kelimenin bu anlamý alýndýðýnda, Dünya göðünün, bir baþka deyiþle atmosferin 7 katmandan oluþtuðu sonucu ortaya çýkmaktadýr. Nitekim bugün Dünya atmosferinin üst üste dizilmiþ farklý katmanlardan meydana geldiði bilinmektedir. Üstelik ayette bildirildiði gibi, tam yedi temel katmandan...
Bilimsel bir kaynakta bu konu þöyle açýklanýr

Bilim adamlarý atmosferin birçok katmandan oluþtuðunu keþfettiler. Katmanlar, basýnçlarý ve bunlarý oluþturan gazlarýn bileþimi gibi belirgin fiziksel özelliklerle birbirlerinden farklýlaþýrlar... Atmosferin Dünyaya en yakýn katmaný "TROPOSFER"dir.

Atmosferin toplam kütlesinin %90'ýný oluþturur... Troposfer'in üzerindeki katman "STRATOSFER" dir... Stratosfer'de ultraviyole ýþýnlarýnýn emildiði katmana "OZONOSFER" adý verilir... Stratosfer'in üzerindeki tabakaya "MEZOSFER" adý verilir... Mezosfer'in üzerinde "TERMOSFER" yer alýr... Ýyonize olmuþ gazlar Termosfer'in içinde "ÝYONOSFER" adý verilen bir katman oluþtururlar... Dünya atmosferinin en dýþ tabakasý 450 km. den 960 km. ye uzanýr. Bu katmana "EKZOSFER" adý verilir..Harun Yahya KURAN ve Bilim)



Daglarýn düzeneði...



Daðlarý görürsün de, donmuþ sanýrsýn; oysa onlar bulutlarýn sürüklenmesi gibi sürüklenirler. (Neml Suresi, 8



Daðlarýn bu hareketi, üzerinde bulunduklarý yer kabuðunun hareketinden kaynaklanýr. Yer kabuðu kendisinden daha yoðun olan manto tabakasý üzerinde adeta yüzer gibi hareket etmektedir. Ýlk olarak bu yüzyýlýn baþlarýnda Alfred Wegener isimli Alman bir bilim adamý, yeryüzündeki kýtalarýn dünyanýn ilk dönemlerinde bir arada bulunduklarýný, daha sonra farklý yönlerde sürüklenerek birbirlerinden ayrýlýp uzaklaþtýklarýný öne sürmüþtü.

Ancak jeologlar, Wegener'in haklý olduðunu onun ölümünden 50 yýl sonra yani 1980'li yýllarda anlayabildiler. Wegener'in, 1915 yýlýnda yayýnladýðý bir makalede belirtmiþ olduðu gibi yeryüzündeki kara parçalarý yaklaþýk 500 milyon yýl önce birbirlerine baðlýlardý ve Pangaea ismi verilen bu büyük kara parçasý Güney Kutbu'nda bulunuyordu.

Yaklaþýk 180 milyon yýl önce Pangaea ikiye ayrýldý. Farklý yönlere sürüklenen bu iki dev kýtadan birincisi Afrika, Avustralya, Antartika ve Hindistan'ý kapsayan Gondwana idi. Ýkincisi ise, Avrupa, Kuzey Amerika ve Hindistan'sýz Asya'dan oluþan Laurasia idi. Bu bölünmeyi izleyen yaklaþýk 150 milyon yýl içindeki çeþitli zamanlarda Gondwana ve Laurasia daha küçük parçalara ayrýldýlar.(Harun Yahya KURAN ve Bilim)





Ýþte demir mucizesi!!!




Ve kendisinde çetin bir sertlik ve insanlar için (çeþitli) yararlar bulunan demiri de indirdik... (Hadid Suresi, 25)


Ayette, demir için özel olarak kullanýlan "indirme" kelimesi, mecazi olarak insanlarýn hizmetine verilme anlamýnda düþünülebilir. Fakat kelimenin, "Gökten fiziksel olarak indirme" þeklindeki gerçek anlamý dikkate alýndýðýnda, ayetin çok önemli bir bilimsel mucize içerdiði görülmektedir.

Çünkü modern astronomik bulgular, Dünyamýz'daki demir madeninin dýþ uzaydaki dev yýldýzlardan geldiðini ortaya koymuþtur.
Evrende aðýr metaller, büyük yýldýzlarýn çekirdeklerinde üretilir. Güneþ sistemimiz ise demir elementini kendi bünyesinde üretebilecek bir yapýya sahip deðildir.

Demir ancak Güneþ'ten çok daha büyük yýldýzlarda bir kaç yüz milyon dereceye varan sýcaklýklarda oluþabilmektedir. Nova veya süpernova olarak adlandýrýlan bu yýldýzlardaki demir miktarý belli bir oraný geçince, artýk yýldýz bunu taþýyamaz ve patlar. Bu patlama sonucu, içinde demir bulunan gök taþlarý uzaya daðýlýr ve bir gök cisminin çekimine yakalanýp çarpana kadar boþlukta dolaþýr.

Tüm bunlardan anlaþýlacaðý gibi demir madeni dünyamýzda oluþmamýþ, gök taþlarý vasýtasýyla süper novalardan taþýnarak, aynen ayette bildirildiði þekilde "Dünya'ya indirilmiþtir". Bu gerçek, herþeyi sonsuz bilgisiyle kuþatan Allah'ýn sözü olan Kuran'da yer almaktadýr.Sadece "hadid" kelimesinin sayýsal deðeri 26'dýr. 26 sayýsý ise demirin atom numarasýdýr.(Harun Yahya KURAN ve Bilim)

Kuran'da, insanlarý ölümden sonra diriltmenin Allah için çok kolay olduðu anlatýlýrken, insanlarýn özelikle parmak uçlarýna dikkat çekilir:




Evet; onun parmak uçlarýný dahi derleyip-(yeniden) düzene koymaya güç yetirenleriz. (Kýyamet Suresi, 3-4)



Parmak uçlarýnýn vurgulanmasý, son derece hikmetlidir. Çünkü tüm insanlarýn parmak izi, tamamen kendilerine özeldir. Þu an dünya üzerinde yaþayan her insanýn parmak izi birbirinden farklýdýr. Dahasý, tarih boyunca yaþamýþ insanlarýnki de birbirlerinden farklýdýr.Harun Yahya KURAN ve Bilim)




Ýþte Yaðmur mucizesi!!!



Kuran'ýn bir ayetinde rüzgarlarýn "aþýlama" özelliðine ve bunun sonucunda yaðmurun oluþtuðuna dikkat çekilir:



Ve aþýlayýcýlar olarak rüzgarlarý gönderdik, böylece gökten su indirdik de sizleri suladýk. (Hicr Suresi, 22



Ayette, yaðmur oluþumundaki ilk aþamanýn rüzgarlar olduðuna dikkat çekilmektedir. Oysa bu yüzyýlýn baþlarýna kadar, rüzgarla yaðmurun yaðmasý arasýnda bir baðlantý bulunduðu bilinmiyordu. Rüzgarlarýn yaðmurun oluþumunda önemli bir "aþýlayýcý" rol oynadýklarý, modern meteorolojik çalýþmalarla fark edildi.

Rüzgarlarýn bu aþýlama özelliði þöyle gerçekleþir:
Okyanuslarýn ve denizlerin yüzeyinde, köpüklenme nedeniyle her an sayýsýz hava kabarcýðý oluþmaktadýr. Bu kabarcýklar patladýklarý anda, milimetrenin 100'de biri çapýndaki binlerce parçacýðý havaya fýrlatýrlar. "Aerosol" adý verilen bu parçacýklar, rüzgarlar sayesinde karalardan gelen tozlarla karýþarak atmosferin üst katmanlarýna taþýnýr.

Rüzgarlarýn bu þekilde yükseklere taþýdýðý parçacýklar, burada su buharý ile temas eder. Su buharý da bu parçacýklarýn etrafýna toplanarak yoðunlaþýr ve su damlacýklarýna dönüþür. Bu su damlacýklarý önce bir araya gelerek bulutlarý oluþturur, bir süre sonra da yaðmur olarak yeryüzüne iner.

Görüldüðü gibi rüzgarlar, havada serbest halde bulunan su buharýný denizlerden taþýdýklarý parçacýklarla "aþýlamakta" ve böylece yaðmur bulutlarýnýn oluþumunu saðlamaktadýr. Eðer rüzgarlarýn bu özelliði olmasa, yüksek atmosferdeki su damlacýklarý hiçbir zaman oluþamayacak ve yaðmur diye birþey de olmayacaktý...(Harun Yahya KURAN ve Bilim)
Burada önemli olan nokta ise, rüzgarlarýn yaðmur oluþumundaki bu kritik görevinin asýrlar önce Kuran ayetinde bildirilmiþ olmasýdýr.




DENÝZLERÝN BÝRBÝRÝNE KARIÞMAMASI



Denizlerin, araþtýrmacýlar tarafýndan çok yakýn bir geçmiþte tespit edilen bir özelliði, Kuran'ýn bir ayetinde þöyle bildirilir:


Birbirleriyle kavuþmak üzere iki denizi salýverdi. Ýkisi arasýnda bir engel (berzah) vardýr; birbirlerinin sýnýrýný geçmezler. (Rahman Suresi, 19-20)




Birbirine açýlan, fakat sularý kesinlikle birbiriyle karýþmayan denizlerin ayette bildirilen bu özelliði, okyanus bilimciler tarafýndan çok yakýn bir zaman önce keþfedilmiþtir. "Yüzey gerilimi" adý verilen fiziksel bir kuvvet nedeniyle, komþu denizlerin sularýnýn karýþmadýðý ortaya çýkmýþtýr. Denizlerin farklý yoðunluklarýndan kaynaklanan yüzey gerilimi, adeta bir duvar gibi sularýnýn birbirine karýþmasýný engeller.(Harun Yahya KURAN ve Bilim)



Not: Captan Custo'nun bu gerçeði KURAN'dan keþf edip iman ettiði söylenmiþtir..Mevzusu gecen yerinde Kýzýldeniz olduðu söylenir.


BEBEÐÝN CÝNSÝYETÝ


Yakýn bir zamana kadar, insanlar, bebeðin cinsiyetinin anne hücreleri tarafýndan belirlendiðini sanýyordu. Ya da en azýndan, anne ve babadan gelen hücrelerin birlikte cinsiyet belirledikleri zannediliyordu. Ancak Kuran'da bu konuda farklý bir bilgi verilmiþ ve erkeklik ve diþiliðin, "rahme dökülen meniden" yaratýldýðý bildirilmiþtir:



Rahime dökülen meniden erkek ve diþi iki çifti O yarattý... (Necm Suresi, 45-46)



Kuran'ýn verdiði bu bilginin doðruluðu, genetik ve mikrobiyoloji bilimlerinin geliþmesiyle birlikte bilimsel olarak da ispatlandý. Cinsiyetin tümüyle erkekten gelen sperm hücreleri tarafýndan belirlendiði, kadýnýn ise bu iþte hiçbir rolü olmadýðý anlaþýldý.(Harun Yahya KURAN ve Bilim)



ANNE SÜTÜ



Biz insana anne ve babasýný (onlara iyilikle davranmayýgöz kırpma tavsiye ettik. Annesi onu, zorluk üstüne zorlukla (karnýnda) taþýmýþtýr. Onun (sütten) ayrýlmasý, iki yýl içindedir. "Hem bana, hem anne ve babana þükret, dönüþ yalnýz banadýr." (Lokman Suresi, 14)





Gözdeki mucize


"De ki: 'Sizi inþa eden (yaratan), size kulak, gözler ve gönüller veren O'dur.' Ne az þükrediyorsunuz? " (Mülk Suresi, 23)


Göz, görüntünün ayný anda hem siyah-beyaz, hem de renkli fotoðrafýný çeker. Daha sonra bu fotoðraflar beyinde sentezlenerek normal görüntü halini alýr.

Retina tabakasýnda bulunan çubuk hücrelerinin görevi, bakýlan nesnenin biçimini siyah-beyaz olarak ayrýntýlý bir þekilde algýlamaktýr. Koni hücreleri ise nesnenin renklerini tespit ederler. Sonuçta, her iki hücreden alýnan sinyallerin deðerlendirilmesiyle, dýþ dünyanýn görüntüsü þekillenir ve renkli bir halde beynimizde oluþur.



Gözdeki Üstün Teknoloji


Fotoðraf makinesi göze göre son derece ilkel bir yapýya sahiptir. Hatta gözün görüntü iletme tekniði en geliþmiþ kameralardan bile kat kat üstündür. Sonuç olarak da gözün ilettiði görüntü insanoðlu tarafýndan yapýlmýþ herhangi bir aletin iletebildiði görüntüden çok daha kalitelidir.

California Teknoloji Enstitüsü'nden Carver Mead baþkanlýðýnda bir araþtýrma ekibi, retinada kolayca gerçekleþtirilen iþlemlere imkan tanýyan tasarýmýn sýrrýný araþtýrmaktadýr. Carver Mead, Caltech firmasýndan biyolog Misha Mahowald ile birlikte retinadaki sinir aðýna benzer yapýda elektronik devreler tasarlamýþtýr. Yapýlan bu devrelerde gözdeki gibi ýþýk algýlayýcýlarý bulunmaktadýr. Algýlayýcýlar týpký retinada olduðu gibi bir diðer algýlayýcýyla baðlantý halindedir. Kullanýlan direnç, amfi gibi elektronik devre parçalarýnýn, ýþýk algýlayýcýlarýnýn, retina hücreleri gibi kendi aralarýnda haberleþebilmelerine imkan tanýmaktadýr.

Ancak tüm çabalara raðmen, bu devreyi, retina aðýnda olduðu gibi birebir olarak taklit edebilmek mümkün olmamýþtýr. Çünkü canlý bir retinadaki hücrelerin ve bunlarýn arasýndaki baðlantýlarýn sayýsý çok fazladýr. Bunun yerine tasarým mühendisleri þu an için, retinadaki sinir aðýnýn ön iþlemlerini nasýl yaptýklarýný anlamaya çalýþýp, ayný iþi yapabilen daha basit devreler tasarlamaktadýrlar. Allah eþi olmayan, tek güç sahibi olandýr. (Renkli Dünyaya Açýlan Pencere: Gözlerimiz HaRun Yahya)



Hangi mucizeyi yazalým yerdeki tohumlardan, çiçeklerden ,agaçlardan, denizlerden,gökteki bulutlara kadar.Zerreden kürreden maddeden neye bakarsanýz bakýn orda KURAN'ý bulacaksýnýz.ALLAH'ýn sanatlarýný bulacaksýnýz...Ýþte hiç bilenle bilmiyen bir olurmu bu olsa gerek..

Þimdi daha net anlaþýlýr VARKEN ÝLMÝ KURAN'Ý NE LAZIM ÝLMÝ YUNAN'Ý kelamý ne yokki neler yokki ALLAH cc parmak uçlarýmýza varana kadar herþeyi ayan beyan belirtmiþtir.Bu KURAN ne büyük bi Kitap'týr.Onu okuyanlar anlýyanlar iþte akýl sahipleri olanlar onlardýr.. Her ayette baþka bi muamma baþka bi gizem var aklýný ona yoranlar keþifler yapýyorlar.Aklýný tombalaya at yarýþlarýna yoranlarda ancak hýý bune yeniyormu diyorlar.

.He yeniyor geç bile kaldýn ye yakýnda aþ diye kaðýtlarý yiycekler.ALLAH hidayet nasip etsin.. Bak neden battýk anladýkmý þimdi yürü kýzým koþ oðlum diye ganyanlarda baðýran insanlar ve hangi kumar kaðýdýný nereye kullanýcaðýnýn hesabýný yapanlar elbette bu hesaplardan bi haber olur.Sonra trene bakarýz daha da geç kalýrsak Bolu pazarýndan Niðde'ye geçeriz Bolu pazarý dünya Niðde'de ahiret olur.

Sonra ahlar vahlar kar etmez.Nasýl ki bi insan usta olmadan önce çýrak oluyor.Sonra usta oluyorsa aynen KURAN içinde çýrak olmak ve sonra usta olmak gerekiyor. Bu Kitap hem þifa hem deva hem fizik hem matematik hem coðrafya hem astronomi kýsaca bu Kitap herþey bütün var yok bunda yazýlý bulanlara helal olsun....Kim ki KURAN bilmedi sanki o dünyaya gelmedi derler.Ne güzel derler...

.Ýþte bilenle bilmiyen bir olmazýn baþka boyutlarda izahýydý bunlar.Ýþte geri kalmamýzýn tek nedeni var KURAN'dan koptuk baþka biþey degil tek sebeb bu.....Þimdi ayetin tefsirine Müfessirlerin yorumu ile devam ediyoruz...



Ýbni Kesir Tefsir'ine göre


Yoksa o, geceleyin secde ederek, kýyamda durarak (secde ve kýyamý halinde) Allah'a itaat eden kimse gibi midir?» Kunût'un namazdaki huþu' olduðunu ileri sürenler bu âyeti delil getirirler. Buna göre Kunût; baþkalarýnýn ileri sürdükleri gibi sâdece kýyamdan ibaret deðildir. Sevrî'nin Firâs kanalýyla... Ýbn Mes'ûd'dan rivayetine göre o, Kânit'i; Allah'a ve Rasûlüne itaat eden, anlamýna almýþtýr.

Ýbn Abbâs, Hasan, Süddî ve Ýbn Zeyd âyette geçen) kelimelerini; gecenin ortasýyla açýklarlar. Sevrî ise Mansûr'dan rivayetle der ki:. Bize ulaþtýðýna göre bu, akþam ile yatsý arasýdýr. Hasan ve Katâde ise bu ifâdeleri; gecenin evveli, ortasý ve sonu ile açýklamýþtýr.

Yoksa o, (ibâdet ettiði sýrada) âhiretten korkan ve Rabbýnýn rahmetini dileyen kimse gibi midir?» Ýbâdette her ikisinin de (korku ve ümit halinin de) bulunmasý gerekir. Ayrýca korkunun hayat süresince gâlib duygu olmasý þarttýr. Bu sebepledir ki: «Âhiretten korkan ve Rabbýnýn rahmetini dileyen...» buyurmuþtur.

Ölüm halinde ise gâlib olan duygu ümid olmalýdýr. Nitekim Ýmâm Abd Ýbn Humeyd, Müsned'inde der ki: Bize Yahya Ýbn Abdülhamîd'in... Enes'ten rivayetine göre; o, þöyle anlatmýþ: Allah Rasûlü (s.a.) ölüm halindeki birinin yanýna girmiþti. Ona: Kendini nasýl buluyorsun? diye sordu da adam: Umuyo-yorum ve korkuyorum, diye cevab yerdi.

Allah Rasûlü (s.a.) þöyle buyurdular: Böyle bir yerde kulun kalbinde bu iki duygu birleþmiþse þüphesiz Allah Teâlâ onu umduðuna nail eder, korktuðundan emîn kýlar. Hadîsi Tirmizî ve Neseî, Gece ve gündüz babýnda Ýbn Mâce ise Seyyar Ýbn Hatim kanalýyla Ca'fer Ýbn Süleyman'dan rivayet etmiþlerdir.. Ýbn Ebu Hâtim'in Ömer Ýbn Þebbe kanalýyla...

Yahya el-Bekkâ'dan rivayetine göre; o, Ýbn Ömer'i «Yoksa o, geceleyin secde ederek, kýyamda durarak itaat eden, âhiretten korkan ve Rabbýnýn rahmetini dileyen kimse gibi midir?» âyetini okurken iþitmiþ. Ýbn Ömer peþinden þöyle demiþ:

Bu, Osman Ýbn Affân (r.a.)dýr. îbn Ömer'in böyle demesi Hz. Osman'ýn geceleyin çok namaz kýlmasý ve Kur'ân okumasý sebebiyledir. O1 kadar ki Hz. Osman bazan bir rek'atta bütün Kur'ân'ý okurmuþ. Bu Ebu Ubeyde tarafýndan Hz. Osman'dan rivayet ediliyor. Þâir Hassan Ýbn Sabit onun hakkýnda þöyle diyor:

«Yüzünde secde nurlarý parlayan, Geceyi tesbîh ve kýrâetle parçalayan, Ak saçlý bir ihtiyarý kurbân ettiler.»
Ýmâm Ahmed der ki: Rebî' Ýbn Nafî'nin kitabet yoluyla... Temîm ed-Dârî'den rivayetine göre Allah Rasûlü (s.a.) þöyle buyurmuþtur: Kim bir gecede yüz âyet okursa, ona bütün geceyi kunutla geçirmiþ sevâbý yazýlýr. Bu hadîsi Neseî de gece ve gündüz babýnda Ýbrahim Ýbn Ya'kûb kanalýyla... Heysem Ýbn Humeyd'den rivayet etmiþtir.

«De ki: Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?» Bu kimse ile bundan ve Allah yolundan saptýrmak için Allah'a eþler koþan kimse hiç bir olur mu? «Doðrusu, ancak akýl sahipleri hakkýyla düþünür.)» Bu ikisi arasýndaki farký ancak aklý olanlar bilir




Taberi Tefsir'ine göre



( kâfir mi hayýrlýdýr?) Yoksa gecenin saatlerini, secde ederek, ký¬yamda durarak ibadetle geçiren, âhiretten korkup da rabbinin rahmetini uman mý? Ey Muhammcd, sen onlara þöyle de: "Hi ç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Ancak akýl sahipleri düþünür.


*Bu âyet-i kerimenin baþý farklý kiraatlarla okunduðu için farklý þekiller¬de izah edilmiþtir. Bu izahlardan biri, mealde verildiði gibidir.

Baþka bir izah þekli de þöyledir: "Ey kâfir, sen cehennemliklerdensin. Gece saatlerinde secde ederek ve kýyamda durarak ibadet eden kiþi cennetlik, sen ise cennetliklerdensin."

Baþka bir izah þekli de þöyledir: "Gece saatlerinde secde ederek ve kýyamda durarak ibadet eden âhiret azabýndan korkan ve rabbinin rahmetini uman kimse, insanlarý Allahýn yolundan saptýrmak için ona ortak koþan kimse gibi olur mu?"

Âyet-i kerimede "Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?" buyurulmaktadýr. Bunun izahý ise þöyledir: "Hiç, rablerine itaat ettikleri takdirde sevap kazanacaklarýný ve ona karþý geldikleri takdirde günahkar olacaklarýný bilenlerle hiç-birþey bilmeyen, yaptýðý amellerden hayýr ve þer ümit etmeyenler bir olur mu? Elbette ki bunlar bir deðildir. Fakat bunu ancak akýl sahibi olanlar düþünüp anlarlar. Cahiler böyle bir farký idrak edemezler.




TEFHÝMU'L KUR'AN Mevdudiye göre


28. Burada, biri kendisine bir musibet geldiðinde sadece Allah'a rücu eden, baþka zamanlarda O'nun dýþýndaki kimselere kulluk yapan kimseler, diðeri her türlü halde Allah'a yönelen kimseler olmak üzere iki tip insan arasýnda bir mukayese yapýlmaktadýr.

Bu birinci grubu Allah Teâlâ, cahil, ikincileri ise, alim olarak nitelemektedir. Bunlar okuma yazma bilmeseler de âlimdirler, zira asýl ilim, hakikatin ilmidir ve bu ilme göre amel etmektir. Ýnsanýn kurtuluþu buna baðlýdýr. Sanki þöyle denmek isteniyor "Bu iki grubun eþit olmasý mümkün mü?" Bu insanlarýn dünyada bir araya gelmeleri nasýl mümkün deðilse, ahirette de bir araya gelmeleri mümkün olmayacaktýr.

29. Yani, sadece iman etmekle yetinmeyin, yanýsýra Allah'tan korkarak, O'nun emirlerini yerine getirin. Yasak ettiði þeylerden uzak durun ve dünyada Allah'tan korkarak hayatýnýzý sürdürün.

30. Yani, onlara bu dünyada da ahirette de güzellik vardýr.

31. Þayet bir belde, Allah'a itaat eden kimseler için, yaþanamayacak hale gelirse, onlar zorluðun ve sorunlarýn daha az olduðu bir yere hicret etsinler.

32. Yani, onlar Allah yolunda her türlü musibete ve sýkýntýya katlanarak, hak yolda yürümeye devam ettiler. Bunlarýn içine, hicret ederek, öz vatanlarýna hasret duyanlar ile, hicret edemeyip bulunduklarý yerde, musibetlere göðüs geren ve müslümanlýklarýnda diretenler de dahildir.

33. Yani, benim görevim sadece teblið etmek deðildir. Örnek olmak ve teblið ettiklerimi de bizzat yaþamak da görevlerim arasýndadýr.

34. "Hüsrana uðrayanlar", Allah'ýn insana verdiði ömür, akýl ve diðer nimetleri boþa harcayanlardýr. Ýnsan bunlarý dünyada boþ yere heder eder



El-Veciz Fi Tefsir’il Kitab’il Aziz e göre


“Yoksa itaat eden” Kalkýp Allah'a itaat eden “Gece saatlerinde” Vakitlerinde “Korkar” Azabýndan “Ahiretten”
Bu kimse ile isyan eden kimse bir midir? Sonra bu ikisinin bir örneðini vermektedir.

“Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?” Yani alimle cahil bir olur mu?Ýþte böylece itaat edenle isyan eden de bir olmaz.

“Ancak akýl sahipleri öðüt alýr” Ancak akýl sahibi kimseler Allah'ýn bu nasihatinden ders alýr..




Savfetü't Tefasir Muhammed Ali Es'Sabuni'ye göre


Yoksa gece saatlerinde, namazda secde edip ayakta durarak Rabbine ibadet eden itaatkâr kimse, Allah'a þirk koþup onun ortaklan olduðunu kabul eden kimse gibi midir? Kurtubî þöyle der: Yüce Allah, mü'minin, yukarda anlatýlan kâfire benzemediðini açýkladý. mü'min, âhiret azabýndan korkarak ve Rabbinin rah¬meti olan cenneti umarak ibadet eder. Ýþte bu takva sahibi mü'min, o günahkâr kâfir ile bir olur mu? Allah katýnda bunlar eþit olmaz.

Yüce Allah buna bir misal vermek üzere þöyle buyurdu: De ki: Âlim ile câhil bir olur mu? Bu ikisi nasýl eþit deðilse, itaat edenle isyan eden de ayný þekilde eþit olmaz.Ancak akl-ý selim sahibi kimseler öðüt ve ibret alýr.
Fahreddin Râzî þöyle der: Bi¬lin ki, bu âyet bir çok hayret verici sýrrý göstermektedir. Yüce Allah âyetin baþýnda ameli anlattý, sonunda da ilmi anlattý. Amele gelince o, ibadet, secde ve kýyamdýr. Ýlim ise, Yüce Allah'ýn, "bilenlerle bilmeyenler bir olur mu?" kelâmýnda anlatýlmýþtýr. Bu gösteriyor ki, insanýn olgunluðu sadece bu iki maksada baðlý kýlýnmýþtýr. Zira amel baþlangýçtýr.

Ýlim ve bilgi ise sonuçtur. Âyette hazif vardýr takdiri þöyledir: Ýtaat eden kimse baþkasý gibi olur mu? Ýfadeden anlaþýldýðý için bu hazif güzel olmuþtur. Çünkü Yüce Allah, bu âyetten önce kâfiri anlattý. Sonra da, bilen¬lerle bilmeyenlerin bir olamayacaðýný misal verdi. Burada ilmin üstünlüðü¬ne, önemli bir þekilde dikkat çekilmektedir.





Abdulvahit Metin belagat Tefsir'ine göre


Yoksa o, gece saatlerinde secde ederek, ayakta durarak ibadet eden...


" cümlesinde hazf, eksiltme yapýlmak suretiyle gerçekleþtirilmiþ icazlý bir anlatým vardýr. Yani böyle kimse, kâfir olan gibi midir?..Tevekkül eder ile tevekkül edenler ve iyi iþ yaptýlar ile iyi iþ" arasýnda cinâs-ý iþtikak(ayný türden benzer) vardýr.Yani iyi iþ yapanla yapmýyan birmidir.



Celal yýldýrým Tefsiri


Yoksa böylesiý gece saatlerinde secde ederek, ayakta durarak ibâdetini yapýp Âhiret'ten çekinen, Rabbmin rahmetini uman kimse gibi midir?..»


Varlýk âleminde bunca nimetlere ve açýk belgelere; indirilen âyetlere raðmen hâlâ inkâr ve nankörlük içinde ömrünü harcayýp tüketmeye çalýþan gafillerin karakteri üzerinde durulduktan sonra, kendini imân ve amel-i sâlih düzeyinde Hakk'a verip teslimiyet içinde gece kalkarak ümit ve korku duygusuyla ibâdet eden mü'minler övülüyor ve bunlarla o inkarcý nan¬körlerin hiçbir zaman bir tutulmayacaðý açýklanýyor.

Zira birinciler, yaratýldýklarý amaca yönelik, baðlý bulunduklarý fýtrat ve hilkat kanunlarý doðrultusunda Allah'a kulluk etmenin derin zevkine eriþenlerdir. Ýkinciler ise, fýtrat ve hilkat kanununa ters düþüp kâinatta kendilerine ayrýlan çizgiden sapanlar, yaratýlýþýnýn hikmet ve amacýný bilmeyenler ve o sebeple de Hakk'a baþ kaldýranlardýr
«De ki: hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Bunu ancak akýl sahipleri düþünüpöðüt alýr.»

Bu anlatým tarzýyla, ilme ve ilim adamýna takdîr sunulmakta; akýl sahibi övülmekte ve aklýný gerçeði bulmak için kullananlarýn ilâhî iltifat ve rahmete mazhar kýlýnacaklarýna iþaret edilmektedir.Böylece Cenâb-ý Hakk'ýn varlýðý ve birliði, kâinatta hükümrân olan yüksek kudreti ve indirdiði kitap, gönderdiði peygamber ancak ilimle bilinip anlaþýlýr.

O bakýmdan Resûlüllah (A.S.) Efendimiz ilmi ve ilim adamýný över, teþvik eder mahiyette 130'a yakýn hadîs buyurmuþtur. Biz onlardan sadece üç tanesini teberrüken buraya nakletmekle yetiniyoruz.

«Ýlim tahsil etmek her müslümana farzdýr.» (ibni mace mukaddime17)
«Kim ilim tahsiline çalýþýrken eceli gelirse, onunla peygamberler arasýnda, peygamberlik derecesinden baþka bir derece olmadýðý halde Allah'a kavuþur..(Taberâni/el-Evsat'ta : Ýbn Abbas (R.A.)dan)

«Sadakanýn en üstünü, müslüman kiþinin ilim öðrenmesi ve öðrendikten sonra onu müslüman kardeþine öðretmesidir.»aglaibni mace mukaddime 20)



Risale-i Nur'dan Damlalar..


Þu Varlýk âleminin ilim ve hikmetle âdeta kaynaþtýðýný hepimiz biliyor ve görüyoruz. Göz hakkýnda kütüphaneler dolusu kitap yazýlmýþ olmasý gözdeki mânâ zenginliðinin en güzel bir ifadesi olduðu gibi, o kitaplar da sanki göze yerleþtirilen ve onda kendini gösterin ilmin kitaplaþmýþ hâli gibidir.

Göz, kâinat kitabýndan sadece bir kelime yahut bir harf. Onun penceresinden âleme baktýðýmýzda her þeyin bir lafz-ý mücessem yani cisim giymiþ bir söz, mânâ dolu bir kelâm olduðunu daha rahat görebilir ve okuyabiliriz. Said Nursi Hz'leri



Kur'an yolu Tefsir'inegöre


[color=brown][b]Buradaki "insan"la öncelikle Kur'an'ýn muhataplarý arasýndaki inkarcý kiþilerin kastedildiði âyetin devamýndan anlaþýlmaktadýr. Baþka yerlerde de belirtildiði gibi(bakara-177) gerçek mümin hem sýkýntýlý zamanlarýnda hem rahat zamanlarýnda hep Allah ik olur, O'na güvenip dayanýr. Bu baðlýlýðýný kötü günlerinde isyan etmeden sabýrla, Ýyi günlerinde azmadan þükürle gösterir,

Allah'tan gelen her þeyi, "Lütfün da hoþ, kahrýn da hoþ" diyerek karþýlar. 9. âyet, inancýnda döneklik yapan biriyle her durumda Allah'a iman ve baðlýlýðýný sürdürenin ayný deðerde olamayacaðýný ifade etmektedir.

Hâlis imanýn ve samimi din-darlýðýn çok veciz bir özeti olan bu âyette, böyle bir dindarlýðýn en çarpýcý amelî tezahürü olan gece namazýna, sorumluluk boyutu olan ahiret endiþesiyle rahmet ümidine ve dindarlýðýn zihnî þartý olan bilgi donanýmýna dikkat çekilmiþtir.

Ýbadette dinî þuur ve duygu ne kadar yoðun olursa ibadetin deðeri de o oranda yüksek olur. Bu yoðunluk geceleri daha da fazla olacaðý için âyette Özellikle gece ibadetinden söz edilmiþtir.

Derin dindarlýðýn diðer bir tezahürü de âhiret bilincinin canlý oluþudur. Ebedi hayata inanan iyi bir mümin, her durumda Rabbine kulluk görevlerini yerine getirmekle birlikte, bir yandan da kulluðuyla O'nun merhamet ve sevgisini kazanmayý, bu sayede âhiret kurtuluþuna nail olmayý arzular.

"Hiç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu" ifadesindeki "bilme"den maksat, bu âyetler baðlamýnda öncelikle, yalnýz zor durumda kalýndýðý zaman deðil, her zaman Allah'ý bilip tanýmayý (ma'rifatullah), bu Ýrfan sayesinde yaratýlmýþlara kul olmaktan kurtulup yaratana kul olmanýn önemini kavramayý ifade eder.

Bununla birlikte "HÝç bilenlerle bilmeyenler bir olur mu" cümlesi, daha genel olarak -hangi konuda olursa olsun- ilmin yani doðru bilginin Allah katýnda mutlak bir deðer olduðuna iþaret eder. Esasen iman da ilim sayesinde kazýnýlýr. Nitekim kaynaklarda ilim, "bir þeyi gerçek yönüyle kavramak, gerçekle örtüþen inanç (itikad) þeklinde tanýmlanýr.(Râgýb el-Isfahânî, el-Müfredât,)

Kur'an-ý Kerîm'de gerek dinî gerekse din dýþý konularla Ýlgili olarak ilim kelimesi ve türevlerinin 750 defa geçmesi, bilginin ve bilme faaliyetinin önemine iþaret eder. Kendisini de Allah'tan gelmiþ bir bilgi olarak tanýtan Kur'an(Bakara 2/120) "Rabbim, ilmimi arttýr!" diye Allah'a dua etmemizi öðütler. Hz. Peygamber de ilmi övmüþ ve teþvik etmiþtir.(Tirmîzî, "Ýlim", 19)

Âlimleri peygamberlerin vârisleri olarak gösteren hadis(Buhârî, "Ýlim" 10)bilginin deðeri yanýnda ilim adamlarýnýn, bilgilerini insanlýðýn haynna kullanmakla sorumlu olduklarýna da iþaret eder. Buna1 göre, ilim bizatihi bir deðer olsa da birçok hadiste Ýlmin amelle bütünleþmesi gerektiðine vurgu yapýlmýþtýr.(meselâ bk. Müslim, "ez-Zikir ved'du'âgöz kırpma

Þu halde davranýþ ve uygulama planýnda olumlu sonuçlar doðurmayan veya kötülükle
Gönderen: 09.02.2007 - 03:23
Bu Mesaji Bildir   eness_25 üyenin diger mesajlarini ara eness_25 üyenin Profiline bak eness_25 üyeye özel mesaj gönder eness_25 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 1405 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 11:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
ilhan29 (55), bozadeniz (43), islamboy84 (40), kü&ccedil;ük &t.. (49), teknur (50), hlim (51), veleye (60), Abdullah_78 (46), sefa60 (45), Gaziantepli (34), sivasliunsal (48), mcu (44), asess (45), akif21 (61), mimar_sophie (44), mamusali (49), Bilal_YETER (41), edare (42), terrazi (43), FaTMaNuR (60)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.74994 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.