0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » SİYER-İ NEBİ » PEYGAMBER EFENDİMİZ VE SAHÂBESİ

önceki konu   diğer konu
15 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
tarıkyılmaz72 su an offline tarıkyılmaz72  
Konu icon    PEYGAMBER EFENDİMİZ VE SAHÂBESİ
163 Mesaj -
PEYGAMBER EFENDÝMÝZ
VE SAHÂBESÝ

Sevgili okuyucular! Allah’ýn Sevgilisi, Kâinatýn Efendisi, Yüce Yaratan’ýn Biricik ve En Son Peygamber'I, Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in, yaþadýðý o gönüller dünyasýnda yaþamayý hiç hayal ettiniz mi? Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in etrafýnda pervane olmuþ, O’nun aþkýyla yanýp tutuþmuþ olan sahâbeyi tanýmak, onlarýn yaþadýðý herþeyi yaþamak...
O Cenab-ý Muhammed; varlýðýn bir tanesi, iþte güneþ, ay, yýldýz O’nun nurunun pervanesi... Yalnýz güneþ, ay, yýldýz mý? Ashab-ý kiram, gelmiþ geçmiþ bütün nebîler ve bütün resûller O’nun nurunun pervanesi olmamýþlar mý?
Peygamber Efendimiz (S.A.V), 14 asýr önce Ýslâmiyeti teblið etmekle görevli kýlýnmýþ ve bu görevini yerine getirerek bütün hayatý boyunca Ýslâmiyeti insanlara teblið etmiþtir. O’na tâbî olan ashab-ý kiram ise Ýslâmiyeti O'nunla birlikte yüceltmiþtir. Gayretleriyle, mücâdeleleriyle, fedakârlýklarýyla ve Allah için uðruna akýttýklarý tertemiz kanlarýyla... Onlar 14 asýr evvel Ýslâmiyeti yaþayarak ve yaþatarak yüceltmiþlerdir.
Allahû Tealâ, bütün zamanlarda yaþayan mü’min kullarýna sahâbeyi örnek göstermektedir. Zebur’da, Tevrat’ta, Ýncil’de ve Son Kitap Kur'ân-ý Kerim’de. Henüz sahâbe dünyada mevcut deðilken, onlarýn yaþayacaklarý hayatlarýný geçmiþ yüzyýllarda yaþamýþ insanlara örnek göstermiþtir. Sahâbeden asýrlar sonra bugün bizlere yine sahâbeyi örnek göstermektedir. Onlar, Allah’ýn bütün emirlerini yerine getirmiþ olmalarý sebebiyle saadet devrini yaþadýlar ve bütün âlemlere, bütün zamanlara örnek oldular. Ýki Cihan Sultaný'na, Þahitlerin Þahidi Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e hizmet etmiþ, O’nun en yakýný olmuþ, O’nunla birlikte gelen nura uymuþ aþýk sahâbeler, Allah dostlarý, Allah taraftarlarý oldular.
“Bu ne sevda ki yere uzanmýþ yiðitlerim,
Bir baþka güzellikte göz nuru þehitlerim.” diyor þair. Kimin için? Sahâbe için.
Canlarýný, Allah uðruna seve seve veren, þehit olmak için birbirleriyle yarýþan sahâbe için. Ancak sahâbe, sahâbe olmadan evvelki devirlerini, körleþen, katýlaþan kalpleriyle küfür ve vahþet içinde yaþadýklarý zamanlarýný hayatlarý boyunca hiç unutmadýlar. Neden unutmadýlar biliyor musunuz? Allah'a köle olabilmek için, onlarý bedevî halden alýp da gýybet çukurunun, ateþten bir çukurun içinden kurtaran þefkatle, merhametle, güzellikle, ilimle, hilmle irþada ulaþtýran Güzeller Güzeli Sevgili Peygamberimiz (S.A.V)’in kölesi olabilmek için. O Sevgili Peygamber ki; onlarýn üzerine kol kanat germiþ, onlarý korumuþ, muhafaza etmiþ, onlarý hidayete, irþada ulaþtýrmýþtý. Peygamberimiz sahâbe için:
“Benim sahâbem gökteki yýldýzlar gibidir. Hangisine tâbî olursanýz, hidayete erersiniz.” demiþti. Bedevîyi sahâbe haline getiren, Güzeller Güzeli Sevgili Peygamberimiz'in övgü dolu sözleri. Buna karþýlýk sahâbe kendi hayatlarýndan da önde tuttuðu Sevgili Peygamberleri'ne karþý edebte haddi aþmamak gayesiyle geldikleri noktayý, bir zamanlar ne olduklarýný hiç unutmadýlar. Kendilerini o zillet çukurundan çýkaran Peygamberleri'nin kadir ve kýymetini unutup da gaflete düþmekten çok korktular. Ýþte bu sebeple o Peygamber aþýklarý, Sevgili Peygamberimiz (S.A.V)’in deðerini insanlýk dünyasý içinde bu âlemde en iyi bilenlerdir. Onlarýn hepsinin adýný anmak, hepsini bu satýrlarýn içine sýðdýrmak elbette mümkün deðil. Belki bütün hayatýmýzý versek, onlarý anlatmaya yine yetmeyecektir. Ancak kitabýmýzda onlarý sonsuz hürmet, sevgi ve hasretle anmak istiyoruz. Bu sebeple Rabbimizin hoþgörüþüne sýðýnarak onlarýn içinden bazýlarýna ait örnekler vererek “sahâbe” konulu bu yazýmýzda amacýmýz, onlarla beraberliði bir nebze olsun yaþamak ve yaþatmak oldu.


4-1- HZ. OSMAN
Haya ve edeb incisi Hz. Osman, 34 yaþýndayken Ýslâmiyete giriyor. Bütün ailesinin, amcalarýnýn, bütün tanýdýklarýnýn ve akrabalarýnýn isyanlarýna, karþý koymalarýna karþýlýk davasýndan vazgeçmiyor. Hz. Osman’ý okuduðumuz kitaplardan nasýl biliriz? Hz. Osman yumuþak huylu, hiç kimseyi kýrmayan, gücendirmeyen kerem sahibidir. Ancak ne zaman ki ona, Allah’ýn Resûl’ünden, Muhammed’den vazgeçmesi söyleniyor, bu sebepten dolayý ona zulüm edilmeye baþlanýyor, iþte o yumuþak, halim selim Hz. Osman, birdenbire bir arslan kesiliyor. Ne kadar zulüm edilirse edilsin, Hz. Osman ona yapýlan herþeyden razý oluyor, baþýndan vazgeçmeye de hazýr; ama Allah ve Allah Resûl’üne olan aþkýndan vazgeçmemekte kararlýdýr.
Ýþte Hz. Osman’la ilgili kitaplardan aldýðýmýz ona ait bir aný:
Saadet devrinde bir gündü. Hz. Osman, 7 tane altýn tabaðýn içinde altýnlarla birlikte 7 hizmetkârýný Resûlullah’a gönderdi ve bu hediyeyi kabul etmesini istedi.
Hepsini birden Allah’ýn Resûl’üne veren hizmetkârlara Âlemin Fahri þöyle buyurdular:
“Hediyeleri kabul eyledim. Gidip efendinize benden selâm söyleyiniz.”
O anda hizmetkârlar yerlerinden kýmýldamadýlar. Mutlulukla tebessüm ettiler. Yüzlerinde pýrýltýlar ile Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e þöyle söylediler:
-Ey Allah’ýn Resûl’ü, efendimiz tabaklarla birlikte bizleri de size hediye etti.
Ýþte o anda Sevgili Peygamberimiz (S.A.V), Hz. Osman’ýn bu güzelliði karþýsýnda öylesine duygulandý ki, Yüce Rabbine þöyle dua etti: “Ya Rabbi! Osman’ý Sana havale ettim.”


4-2- HZ. ALÝ
Düþmanlarý yere seren, kale kapýlarýný bir lahzada kaldýrabilen ve putlarý deviren, insanlarý o ünlü kýlýcýyla yere seriveren Hz. Ali’nin Peygamber’e aþkýdýr ki; onu Allah’ýn yenilmez arslaný yaptý. Þair, Hz. Ali için ne diyor:

<<Gece gündüz Allah’ý zikretti, andý Ali,
Bu ne sevda, bu ne aþk, tutuþup yandý Ali!>>

Ýþte onu Allah’ýn arslaný yapan, ona bu kadar güç ve kudreti veren, Rabbimize olan hayranlýðý, aþký idi.
“Ali gecesini gündüzünü Allah’ý zikretmekle geçirdi.” diyor þair.
Hz. Ali, daimî zikre ulaþmýþ, Allah’ýn tezekkür, hüküm, hayýr sahibi kulu olmuþtur. Hikmet sahibi kulu olmuþtur. Önce Allah’a aþýk olmuþ, sonra O’na hayran olmuþ, sonunda O’nun kölesi olmuþtur. Allah’ýn kölesi olmak, bu dünyaya köle olmaktan, tutkulara, iptilalara köle olmaktan çok farklýdýr. Allah’a köle olmak insana mutluluk verir, kuvvet verir, güç, kudret verir. Gerçek hürriyeti verir.
Onun en önemli özelliklerinden bir tanesi 23 yaþýnda îmân ve aþk ile dolu olan o kalbiyle birlikte, canýndan çok sevdiði Sevgili Efendisi’nin emri üzerine O’nun ölüm yataðýna girivermesiydi. Bu emri yerine getirirken bir an bile kendi canýný düþünmemiþti. Sevgili Peygamberi’nin bu emri, onun için herþeye bedeldi. Çünkü O’nu canýndan da çok seviyordu. Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in emri ancak ona verilen þanlý bir þerefti.
Kýzgýn tabanlarý ýsýran çölde, Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in emri üzerine, Hz. Ali, 400 km. yaya yürüyerek Mekke’den Medine’ye gitmiþtir. Gökyüzünde alev saçan güneþ, uçsuz bucaksýz kumlarda Mekke ile Medine arasýnda tek baþýna garip bir yolcu... Hz. Ali yolculuðunu tamamladý, Sevgili Peygamberi’ne ulaþtý. Ýþte kýzgýn çölleri aþýrtan ondaki güç Allah sevgisi, Allah aþkýydý, peygamber aþkýydý.


4-3- HZ. HAMZA
Peygamberler Peygamberi’nin sevgili amcasý, Ýslâm’ýn ilk sancaktarý Hz. Hamza. Allah’ýn Resûl’ü, Hz. Hamza için þöyle buyuruyor: “Kýyâmet gününde Yüce Allah’ýn huzurunda þehitlerin efendisi Abdülmuttalip’in oðlu Hamza’dýr.” diyor.
Kureyþ’in asil ve soylu efendisi, en büyük savaþ kartalý Hz. Hamza, bütün servetini Mekke’de terketti. Hz. Muhammed (S.A.V)’in izni ile herþeyini geride býrakarak Medine’ye göç etti. O’nun yoluna baþýný koydu ve bir daha geri dönmedi. Ýþte onun en acýklý hikâyesi Uhud Savaþý’nda þehit olduktan sonraydý. Kin ve nefretle dolu olan düþmanlarý þehit düþen Hz. Hamza’nýn cansýz yatan fizik vücudunun göðsünü yardýlar, ciðerlerini çýkardýlar, aðýzlarýna alýp çiðnediler. Bakýnýz yazarlar kitaplarýnda bu olayla ilgili þöyle söylüyorlar:
“Gökkubbe o ana deðin böyle bir vahþi cinayeti asla görmedi.”

4-4- HZ. BÝLÂL
Sahâbenin içinde Hz. Bilâl’in yeri ayrýdýr. Hz. Bilâl’i þöyle düþünün. Kýzgýn çöllerde kayalarýn üzerine yatýrýlýyor ve kocaman bir kaya parçasý göðsüne dayanýyor, sürekli sorgulanýyor.
-Haydi bakalým cevap ver, senin taptýðýn kimdir?
Hz. Bilâl cevap veriyor:
“Allah bir, Allah bir.”
Çok kýzýyorlar, öfkeleniyorlar. Vuruyorlar, vuruyorlar.
Hz. Bilâl cevap veriyor:
“Lâ ilâhe illâllah”.
Vazgeçmiyorlar. Tekrar vuruyorlar, tekrar vuruyorlar.
Hz. Bilâl tekrar cevap veriyor:
“Lâ ilâhe illâllah ”.
Boynuna ip takýyorlar, Mekke’nin sokaklarýnda sürüyorlar, Hz. Bilâl’I:
“Lâ ilahe illâllah”.
Bu ne metanet? Bu ne cesaret, ne yürek? Ne uðruna? Ýslâm olmak uðruna, Allah ve Muhammed aþkýna!
Yine azgýn ve þaþkýn kâfirler bir gün Hz. Bilâl’i yakalayýp ellerini kollarýný baðladýktan sonra:
-Sana bir þans veriyoruz Ya Bilâl! Muhammed’in peþini býrak. O’nun peþinden gitme, O’na tâbî olma, O’nun sözünü dinleme, O’nunla birlikte gelene uyma.
-Eðer bu söylediklerimizi yaparsan o zaman kurtulursun Ya Bilâl, diyorlar.
Hz. Bilâl cevap veriyor:
-Ben zaten kurtulmuþum. Siz kurtulmaya bakýn.
Bu söz, onlarý iyice çileden çýkarýyor ve vuruyorlar da vuruyorlar. Vücudundan kanlar fýþkýrýyor. Yüzlerce sopa baþýna inip inip kalkýyor. Sonunda býrakýp gidiyorlar.
Hurdahaþ olmuþ o bedenden, usul usul, fýsýltý halinde þu ses yükseliyor:
“La ilâhe illâllah”.
Kur’ân-ý Kerim der ki:
“Sahâbe hep Kur’ân konuþurdu. Boþ lâf etmezlerdi.”
Bu kâfir topluma can çekiþirken dahi Hz. Bilal Kur’ân gerçeðini hatýrlatýyor. Tâbî olmadýktan sonra kurtuluþun olamayacaðýný anlatmaya çalýþýyor.
“Ben kurtuldum, siz kurtulmaya bakýn.” diyor.
Bin türlü eziyet ve cefaya karþý sadece bir tek silâhý vardý Hz. Bilâl’in: Aþk ve îmân. Bakýnýz Hz. Bilâl, için þairler ne yazýyorlar:
“Bir çift pabucu ve bir hýrkasý vardý. Fakat yüreði dünya kadardý.”
Dünyayý Ýslâm’a ezanla davet eden, bu muhteþem mazlumdu. Hz. Bilâl’i kölelikten sultanlýða ulaþtýran ise Allah aþkýydý. Aþk nelere kaadir deðildir ki! Aþksýz yaþayanlar, susuz yaþayan bitki gibi deðil midir? Bir süre sonra bitki kuruyacak çerçöp olacaktýr. Bu insanlar, Allahû Tealâ’nýn Kur’ân-ý Kerim’de bahsetmekte olduðu yaþayan ölülerdir.
Oysa ki aþk, bahçelere bahar rüzgârý hediye eder.
Aþk, dað eteklerine yýldýz gibi goncalar serper.
Aþk güneþinin ýþýðý, denizleri deler geçer de,
Balýða yolunu bulduran bir göz ihsan eder.
Bahsi geçen bu aþk hangi aþktýr? Allah aþkýdýr sevgili okuyucular. Bütün güzellikleri yaþatan Allah’a duyulan aþktýr.
(Ýnsanlar Allah’a aþýk olduklarý basamaða birdenbire ulaþamazlar. 28 basamakta dizayn edilen ahsen-i takvimin yaþanmasý zaman içinde gerçekleþir. Kemâlât basamaklarý birer birer aþýlýr. Bihakkýn takvanýn sahibi olanlar 28. basamaðýn 5 ve 6. kademelerine ulaþmýþ olanlardýr. Burasý Allah aþýklarýnýn makamýdýr. Ýþte Peygamber aþýklarýndan bahsettiðimiz zaman Kur’ân-ý Kerim dizayný içindeki onlarýn yerlerinin 28. basamaðýn 5 ve 6. kademeleri olduðunu bilelim.)
Âlemlerin Efendisi ebediyete intikal ettiði günden sonra Hz. Bilâl bir daha ezan okuyamamýþtý. O gün onun için en büyük kayýp olmuþtu. Ve bir daha ezan okuyabilecek gücü ve kudreti kendinde bulamamýþtý.


4-5- HZ. ÖMER
Sahâbenin üstünlerinden, sahâbenin baþta gelenlerinden Hz. Ömer, gecenin karanlýðýnda tenha sokaklarda yürürken sesler duyuyor. Kalpleri îmânla dolu sahâbenin Kur’ân okuyan seslerini duyuyor ve gözleri yaþlarla doluyor.
Þöyle düþünüyor:
“Ey Rabbim karanlýk gecelerde nice aydýnlýk gönüller var! Nice kandil mumu gibi yanan aþýklar var.”
“Resûlullah’sýz dünyada yaþamak istemeyen nice zahidler, âlimler var.”
“Karanlýk gecelerde nice aydýnlýk gönüller var.”
Bu aydýnlýk gönüller, Allah’ýn nuruyla aydýnlanmýþtýr. Hiçbir karanlýðýn, bu aydýn gönülleri karartmaya gücü yetmez. Onlar, sabah akþam Allah’ý zikrederler, zikrettikçe Allah’tan kalplerine gelen rahmet, fazl, salâvâtla beslenirler, rýzýklanýrlar. Allah’ýn nurlarý 28 basamakta kapkaranlýk kasiyet baðlý kalpleri yýkar, temizler, pür nur eder. Ýþte Allah aþkýyla dolu gönüller, bu gönüllerdir. Allah’ýn Kur’ân-ý Kerim’de farz kýldýðý daimî zikir emrine itaat etmiþ olanlarýn gönülleridir. Ýþte Hz. Ömer de Allah aþkýyla yanan, gözyaþlarý içinde sabahlayan, aydýn gönüllü sahâbenin içinden, ileri gelenlerinden biriydi.
Sahâbeyi anlatmak mý? Kolay mý sahâbeyi anlatmak? Onlarýn güzelliklerini sayarak bitirmek? O sahâbeyi anlatabilmek, Ýki Cihan Sultaný'na, Þahitlerin Þahidi'ne hizmet etmiþ, uðruna canlarýný vermiþ sahâbeyi anlatabilmek, bu dünyadaki belki de en zor iþ. Çünkü yaþamadan yaþanmýþý anlatmak, bizi gerçeðe ne kadar yaklaþtýrýr bilemeyiz. Þair:
“Var mý þu âlemde sahâbe gibi yüce ahlâk, yüce îmân sahibi?” diyor.
Kur’ân-ý Kerim’de Allahû Tealâ buyuruyor ki :
“Sahâbeyi size örnek verdim. Sizden önce Tevrat’ta ve Zebur’da da örnek verdim.”
Neden? Çünkü onlar Kur’ân’ýn bütününe tâbî oldular ve bize:
“Onlar Kur’ân’ýn bütününe tâbî olmuþlarsa siz de tâbî olabilirsiniz.” diyor.
“Onlar Kur’ân-ý yaþamýþlarsa siz de yaþayabilirsiniz” diyor.
“Resûlullah’sýz dünyada yaþamak istemeyen o nice zahidler, âlimler gibi biz de bu dileðin sahibi olmalýyýz. Resûlullah artýk aramýzda deðil ama O'nun varisleri aramýzda. Allah’ýn Kitab’ýný Resûlullah’tan sonra miras býraktýklarý var. Biz insanlara, sahâbe gibi yaþayýp, onlar gibi mutlu olmanýn bütün imkânlarýný vermeye devam ediyor. Bu sebeple sahâbeyi örnek veriyor. Karanlýklardan bizi aydýnlýða çýkaracak imam resûllere tâbî olarak, sahâbeye tâbî olmamýzý, onlarýn tâbî olduðu resûllere tâbî olmamýzý istiyor. Saadet devrini bize sunuyor. Kur’ân ile müjdeliyor, elhamdülillah.
O halde ne yapmalýyýz? Onlar gibi hayata Kur’ân’la bakalým, Kur’ân’la düþünelim, Kur’ân’la karar verelim, Kur’ân konuþup, Kur’ân dinleyelim. Eðer Kur’ân ilmini Allah’ýn tayin ettiði Resûl’den alýr da hayatýmýza tatbik edebilirsek bizler de ahirin sahâbesi olabiliriz. Ahir zaman, asr-ý saadeti neden yaþamasýn? Yoksa bu dünya hayatýnýn ne önemi var?
“Neye yarar ki yaþamak
Gönülde bu aþk olmasa!
Hayat ancak çelik çomak,
Îmân ile meþk olmasa!”
Sevgili Peygamberimiz (S.A.V) sahâbesine inanýyor, onlara güveniyor, onlardan destek buluyor, yardým alýyor, onlar tarafýndan hürmet ediliyor, saygý duyuluyor. Gelmiþ geçmiþ bütün Allah’ýn resûllerinin etrafýnda Allah’ýn yardýmcýlarý olmuþtur. Sahâbe de Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in etrafýnda Allah taraftarlarý, Allah’ýn yardýmcýlarýydýlar.
Peygamberimiz (S.A.V)’in onlarý örnek gösterdiði þu sözüyle hatýrlayalým:
“Benim sahâbem gökteki yýldýzlar gibidir. Hangisine uyarsanýz, hangisine tâbî olursanýz sizi doðru yola götürür.”
Bu sözün içinde güven var, emin olmak var, onlara sahip çýkmak var. Birlik ve beraberliðin bütünü var. Böylesine onlar Peygamber’leriyle birlik olmuþlar, hem çok olmuþlar, hem tek olmuþlar. Bu sebeple asr-ý saadeti yaþamýþlar.


4-6- UHUD
Uhud günü Allah Resûl’ünün önünde et ve kemikten bir hisar çevirenler arasýnda Hz. Þemmas Bin Osman da vardý. Kâinatýn Efendisi saðýna, soluna dönüp baktýkça hep Þemmas’ýn kýlýcýyla kendisini korumaya ve kâfirleri uzaklaþtýrmaya çalýþtýðýný görüyordu. Bir ara Allah’ýn Resûl’ü müþrikler tarafýndan iyice kuþatýldý ve tehlike büyüdü. Hz. Þemmas hemen atýldý, kendi vücudunu Allah’ýn Resûl’üne kalkan yaptý. Oklar ve mýzraklar Þemmas’ýn vücudunu delip geçti ve Þemmas Âlemlere Rahmet Olan’ýn önünde yere düþtü. Burada sözü Mehmet Akif’e verelim:
“Þüheda gövdesi; bir baksana daðlar taþlar,
O rükû olmasa eðilmez baþlar.”
Cihan günlerini saadet-i cennetlerine döndüren Peygamberimiz (S.A.V)’in sahâbeleri iþte böyleydi. Birçoðu þehit olmak mertebesine yükseldi.
Al-i Ýmran Suresi 168. âyet-i kerimesi münafýklarý anlatýyor. Münafýklar þehit olmak üzere Allah için çarpýþan sahâbelerin arkasýndan:
“Eðer bize itaat etselerdi, gitmeselerdi, öldürülmezlerdi.” diyorlar.
Ve Allahû Tealâ ölümden kaçan münafýklara Al-i Ýmran-168’de cevap veriyor:
“Eðer siz doðru biliyorsanýz, doðru söylüyorsanýz, haydi bakalým ölümü kendinizden savýn da görelim."
3/AL-Ý ÝMRAN-168: “Ellezîne kâlû li ýhvânihim ve kaadû lev etâûnâ mâ kutil(kutilû), kul fedreû an enfusikumul mevte in kuntum sâdýkîn(sâdýkîne).”
O (münafýk) kimseler ki, (savaþa gitmeyip) oturdular da savaþa katýlan kardeþleri için, “Eðer bize itaat etselerdi, öldürülmezlerdi.” dediler. (Sen de onlara) de ki; “Eðer doðru söylüyor iseniz (sözünüze sadýksanýz), haydi ölümü kendinizden savýn.”
Ölüm bir kaderdir. Allah’ýn tayin ettiði bir kaderdir.
4/NÝSA-78: “Eyne mâ tekûnû yudrikkumul mevtu ve lev kuntum fî burûcin muþeyyedeh(muþeyyedetin), ve in tusýbhum hasenetun yekûlû hâzihî min indillâh(indillâhi), ve in tusýbhum seyyietun yekûlû hâzihî min ýndik(ýndike), kul kullun min ýndillâh(ýndillâhi), fe mâli hâulâil kavmi lâ yekâdûne yefkahûne hadîsâ(hadîsen).”
Nerede olursanýz olun ölüm size ulaþýr. Hatta saðlam kalelerde bulunsanýz bile. (Senden dolayý) onlara bir iyilik isabet ederse: "Bu Allah’tandýr." derler. Bir kötülük isabet ederse: "Bu senin tarafýndandýr." derler. De ki: "Hepsi Allah’ýn katýndandýr." Bu topluluða ne oluyor ki söz anlamaya yanaþmýyorlar?
Ölümü uzaklaþtýrmak mümkün deðildir. Münafýklarýn ölümü kendilerinden uzaklaþtýrmak istemelerinin sebebi ölümden korktuklarý içindir. Onlar ölümün korkulacak, kaçýlacak bir þey olmadýðýný bilmiyorlardý. Aslýnda ölüm, Kur’ân-ý Kerim’e göre bir son deðil, tam tersi sonsuz bir hayatýn baþlangýcýdýr. Bu dünya hayatý sadece biz insanlarý imtihan içindir. Ölümden sonra tekrar yaratýlacaðýz. Sonsuz bir hayat bizleri bekliyor. Sonsuz bir azap veya sonsuz bir mutluluk. Kur’ân-ý Kerim’in bütününe tâbî olan sahâbe, bu sonsuz mutluluðun baþlangýcý olan ölüme koþarak gidiyor, Allah için þehit olmak istiyorlardý. Ama münafýklarýn onlarý anlamasý mümkün deðildi. Çünkü onlarýn kalplerinde Kur’ân-ý Kerim’i anlamamalarý için ekinnet vardý. Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in sözlerini iþitmemeleri için kulaklarýnda vakra, Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in gerçek kimliðini görememeleri için gözlerinde perde vardý. Allahû Tealâ Al-i Ýmran Suresi 169. âyet-i kerimesiyle konuya daha açýklýk getiriyor:
“Allah yolunda öldürülen o kimseleri ölüler sanmayýnýz. Hayýr, onlar diridirler ve Rab’leri katýnda rýzýklandýrýlýrlar.”
Yüce Rabbimiz bu dünya hayatýný yaþayan birçok insan için: “Onlar yaþayan ölülerdir.” derken, þehit olmuþ fizik olarak artýk göremediðimiz Allah dostlarý için: “O kimseleri ölüler sanmayýnýz.” diyor.
3/AL-Ý ÝMRAN-169: “Ve lâ tahsebennellezîne kutilû fî sebîlillâhi emvâtâ(emvâten), bel ahyâun ýnde rabbihim yurzekûn(yurzekûne).”
Allah yolunda öldürülen o kimseleri, ölüler sanmayýn. Hayýr, (onlar) diridirler ve Rab’leri katýnda rýzýklanýrlar.
Yine Bakara Suresi 154. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ ilâve ediyor ki;
2/BAKARA-154: “Ve lâ tekûlû li men yuktelu fî sebîlillâhi emvat(un), bel ehyâun ve lâkin lâ teþ’urûn(e).”
Ve Allah yolunda öldürülen kimseler için “ölüler” demeyin. Hayýr, onlar diridirler, fakat siz, farkýnda olmazsýnýz.
“Fakat siz farkýna varamazsýnýz.”
Gerçekten farkýna varamayýz. Onlarý gönül gözüyle görenler hariç, hiç kimse onlarýn yaþadýðý gerçeðini bilemez. Ancak onlar o anda ölü olmadýklarýný, Allah tarafýndan rýzýklandýrýldýklarýný ve sonsuz bir saadete ulaþtýklarýný bilirler.
Ölmeden birkaç dakika önce onlara Allah cenneti gösterir. Þehid olduklarý zaman ise mutlaka Allah’ý görürler, yüzlerinde mutlu bir tebessüm belirir ve canlarýný teslim ederler.
Al-i Ýmran Suresi 170. âyet-i kerimesinde þehit olanlarýn isteklerini Allahû Tealâ dile getiriyor:

3/AL-Ý ÝMRAN-170: “Ferihîne bi mâ âtâhumullâhu min fadlýhî, ve yestebþirûne billezîne lem yelhakû bihim min halfihim, ellâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne).”
(Allah'ýn) onlara kendi fazlýndan verdiði þeyle (Allah'ýn FAZLI ile) ferahlarlar. Ve arkalarýndan henüz kendilerine katýlmayan (henüz þehit olmayan) kimselere, "onlara bir korku olmayacaðýný ve onlarýn mahzun da olmayacaklarýný" müjdelemek isterler.
Çünkü onlar diridirler, Rab’leri katýnda rýzýklanýrlar.
3/AL-Ý ÝMRAN-171: “Yestebþirûne bi ný’metin minallâhi ve fadlin, ve ennallâhe lâ yudîu ecral mu’minîn(mu’minîne).”
(Onlar) Allah’tan bir ni'met ve bir fazl ile müjdelenirler. Ve muhakkak ki; Allah, mü’minlerin mükâfatýný zayi etmez.
Þehit olmaya kararlý olan sahâbe kendilerine mal kaybý ve yaralanma isabet ettikten sonra da Allah yolunda mücâdele etmeye devam ediyorlar. Allah’ýn ve Resûl’ün davetine icabet ediyorlar, ondan vazgeçmiyorlar.
3/AL-Ý ÝMRAN-173: “Ellezîne kâle lehumun nâsu innen nâse kad cemeû lekum fahþevhum fe zâdehum îmânâ(îmânen), ve kâlû hasbunallâhu ve ný’mel vekîl(vekîlu).”
O (ahsen) kimseler ki; insanlar onlara: "Andolsun ki; (düþmanýnýz olan) insanlar hiç þüphesiz size (saldýrmak) için toplanmýþlar. Aman onlardan korkun." dediler. O zaman (bu söz) onlarýn ancak îmânýný artýrdý. Ve dediler ki: "HASBUNALLAHU VE NÝ’MEL VEKÝL (Allah bize kâfidir ve O, ne güzel vekildir).
Münafýklar sahâbeyi Allah için savaþmaktan caydýrmak, korkutmak için mücâdele ediyorlar. Ama Rabbimiz onlarýn dostudur.
3/AL-Ý ÝMRAN-175: “Ýnnemâ zâlikumuþ þeytânu yuhâvvifu evliyâ’eh(evliyâ’ehu), fe lâ tehâfûhum ve hâfûni in kuntum mu’minîn(mu’minîne).”
Size o (haberi getiren) ancak þeytandýr. Kendi dostlarýný (savaþ ve ölümle) korkutur. Eðer siz (gerçek) mü’minler iseniz onlardan korkmayýn, Benden korkun.
Þeytan kendi dostlarýný savaþla, ölümle, hastalýkla korkutur. Münafýklar þeytana dost olmuþ onun ilkasýný baþkalarýna ulaþtýran kimselerdir. Savaþ da, ölüm de, hastalýk da Allahû Tealâ’nýn dizaynýdýr. Allahû Tealâ:
“Eðer siz gerçekten mü’minlerseniz ondan (þeytan) ve onun söylediklerinden korkmayýnýz. Ama Benden korkun.” diyor.
8/ENFAL-64: “Yâ eyyuhen nebiyyu hasbukallâhu ve menittebeake minel mu'minîn(mu'minîne).’’
Ey Peygamber! Allah sana ve mü’minlerden sana tâbî olanlara kâfidir.
Ýblis Allah’ý, Allah’ýn kudretini tamamen unutturmuþ, insanlarý korkutmayý baþarmýþtýr. Ama Allahû Tealâ bütün þehit olanlarýn hepsini müjdeliyor.
“Onlara korku yoktur, onlar mahzun da olmayacaklardýr.” buyuruyor.
Tehlike karþýsýnda korkmamak, Allah’a güvenip dayanmak sahâbenin iþiydi. Onlar Allah’a güvenirdi, Allah da onlara yardým ederdi. Allah hep onlarla birlikteydi. Allah o sahâbeyi sadece kalpleri güçlenmesi için, kalplerinde tatmin duygusunu yaþayabilmeleri için savaþ sýrasýnda tam üçbin meleði ile destekledi. Aslýnda Allahû Tealâ’nýn desteklemesi ve yardýmý için meleklere ihtiyacý yoktu. Ama Allahû Tealâ o mü’min kullarýnýn kalplerini tatmin edebilmek için meleklerini gönderdi. Yardým Allah’a aittir. Allah’ýn yardým etmeyi dilemesi yeterdir, Allah’ýn yardým için vasýtaya da ihtiyaç yoktur. Ýsterse üçbin melekle, isterse hiçbir vasýta kullanmadan yardým eder.
3/AL-Ý ÝMRAN-180: “Ve lâ yahsebennellezîne yebhalûne bi mâ âtâhumullâhu min fadlýhî huve hayran lehum. Bel huve þerrun lehum. Seyutavvekûne mâ bahýlû bihî yevmel kýyâmeh(kýyâmeti). Ve lillâhi mîrâsus semâvâti vel ard(ardý). Vallâhu bi mâ ta’melûne habîr(habîrun).”
Allah'ýn fazlýndan kendilerine verdiði þeyi, (Allah yolunda infâk etmeyip) cimrilik edenler, sanmasýnlar ki; bu kendileri için hayýrdýr. Bilakis... Bu onlar için bir þerrdir. Cimrilik ettikleri þey, kýyâmet günü boyunlarýna dolanacaktýr. Göklerin ve yerin mirasý Allah'ýndýr. Allah, yaptýðýnýz þeylerden haberdardýr (HABÎR'dir).
Al-i Ýmran Suresi 26. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ Resûl’üne diyor ki:
3/AL-Ý ÝMRAN-26: “Kulillâhumme mâlikel mulki tû’tilmulke men teþâu ve tenziul mulke mimmen teþâ’(teþâu), ve tuýzzu men teþâu ve tuzillu men teþâ’(teþâu). Bi yedikel hayr(hayru). Ýnneke alâ kulli þey’in kadîr(kadîrun).”
De ki: "Ey mülkün maliki olan Allah’ým. Mülkü dilediðine verirsin, dilediðinden de mülkü alýrsýn. Dilediðini azîz edersin, dilediðini de zelil edersin. Hayýr yalnýz Senin elindedir. Muhakkak ki; Sen, herþeye KAADÝR’sin.
Sahâbe bu 2 âyet-i kerimenin idraki içindeydi. Veren Allah, alan Allah. Onlarýn muhatabý hep Allah’tý. Ýþte sahâbe bu manayý özümleyebildiði için, Allah’ýn bu gerçeðini yaþayabildiði için sahâbe olmuþtu. Herþeyi onlara veren Allah’a, dilerse herþeyi onlardan alacak olan Allah’a sýðýnmýþlardý. Allahû Tealâ:
“Sizi biraz korku ile biraz açlýk ile biraz maldan, biraz candan, ürünlerin eksiltilmesinden imtihan ederiz.” diyor.
Sahâbe bütün bu imtihanlarýn hepsinden geçmiþ. Korkuyla, açlýkla, mallarýndan, canlarýndan alýnmasýyla, ürünlerinin eksilmesiyle... Hepsiyle cihad etmiþlerdi. Bu zorluklar karþýsýnda vazgeçmemiþler, azmetmiþler, yenilmemiþlerdi. “ALLAH BÝR’DÝR.” “Lâ ilâhe illâllah muhammeden resûlullah.”
Ýþte Allahû Tealâ buyuruyor: “Sabredenleri müjdele.”
Allahû Tealâ bütün sahâbeyi müjdelemiþ. Peygamber Efendimiz (S.A.V), hepsine cennet müjdesini, peygamberlerle birlikte haþrolunmak müjdesini onlara bahþetmiþtir.

4/NÝSA-69: “Ve men yutýýllâhe ver resûle fe ulâike meallezîne en’amellâhu aleyhim minen nebiyyîne ves sýddîkîne veþ þuhedâi ves sâlihîn(sâlihîne), ve hasune ulâike refîkâ(refîkan).”
Ve kim Allah’a ve Resûl’e itaat ederse iþte onlar, Allah’ýn kendilerine ni’met verdiði nebîlerle (peygamberlerle) ve sýddîklerle ve þehitlerle ve salihlerle beraberdirler. Onlar (ne güzel) arkadaþtýrlar.


4-7- HANIM SAHÂBELER
Haným sahâbelerin bazýlarý mü’minlerin anneleridir. Onlardan bazýlarý Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in kýzlarýdýr. Ehl-i beyttir ve bazýlarý ise Bedr gününde yaralarý tedavi edebilmek ve þehit olabilmek gayesiyle Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in yanýna çýkýp harbe gitmeyi istemiþ, Resûlullah’ýn da onlara evde kalmalarýný ve bu þartlarla da þehitlik ünvanýný alacaklarýný müjdelemiþ olduðu hanýmlardýr. Onlardan bazýlarý yine zulme uðramýþ ensar hanýmlarý, bazýlarý da muhacir hanýmlarýydý. Bu fazilet sahibi, ilim ve haslet sahibi sahabî hanýmlarýnýn hepsini sevgi ve hürmetle anýyoruz. Hepsinin ayrý ayrý Ýslâmiyete vermiþ olduklarý hizmetleri var. Gönüllerindeki güzellikleri dile getirmek elbette ki mümkün deðildir.

4-7-1- HZ. HATÝCE
Ýþte Hz. Hatice vehüveyled: Onun için Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in sözlerini analým. Sevgili Peygamberimiz (S.A.V) þöyle buyuruyorlar: “Allah, bana ondan daha hayýrlý bir zevce vermedi. Ýnsanlar beni inkâr ettiðinde o bana inandý, insanlar beni yalanladýðýnda o beni doðruladý, insanlar beni mahrum býraktýðýnda o malý, mülküyle beni destekledi. Sadece ondan Allah bana çocuklar ihsan etti.”
Kureyþliler Kâbe’nin içine mü’minler hakkýnda aðýr ve zulmedici kararlarý yazan bir kâðýt astýklarý zamana dönelim. Bu kâðýda göre Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in ölü veya diri teslim edilmediði taktirde O’nunla birlikte olanlara hayat hakký tanýnmýyordu. Onlarý ablukaya almýþlardý. Bu abluka tam üç yýl devam etti. Orada Sevgili Peygamberimiz (S.A.V)’in Sevgili Eþi Hz. Hatice de vardý. Açlýða, kýtlýða onlarla birlikte katlandý. Allahû Tealâ’nýn onlarla birlikte olduðu, en çok yakýn olduðu devrede Hz. Hatice de onlarýn arasýndaydý. Öyle ki aþýrý açlýktan dolayý karýnlarýna taþ baðladýklarý söylenir. Üç yýl sonunda, onlara atýlan bu ok Kureyþ’in karargâhýna tekrar geri döndü. Ve bütün Kureyþliler, Leheb haricinde, yapýlan bu zulmün farkýna vardýlar. Ne zaman ki; bu zulmedici kararý belirttikleri kâðýdý Kâbe’den almaya gitmiþlerdi, iþte o anda baktýlar gördüler ki kâðýt ortada yok. Allahû Tealâ, o kâðýdýn yok edilmesi üzere karýncalarý görevlendirmiþ. Karýncalar, o kaðýdýn hiçbir parçasýný býrakmamacasýna yemiþler, bitirmiþler.
Peygamber Efendimiz (S.A.V), zevcesiyle birlikte evine döndükten kýsa bir süre sonra 65 yaþýnda Sevgili Hatice (R.A) Hakk’ýn rahmetine kavuþtu. Sevgili Peygamberimiz (S.A.V)’in ilk zevcesi, sahâbenin üstün hanýmlarýndan biri olan Hz. Hatice için Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in þu iki sözünü iletirler: “Bana onun sevgisi bahþedildi.”
“Ben, Hatice’nin sevdiklerini severim.”

4-7-2- HZ. AYÞE
Ayþe bin Ebu Bekir; ehli beyt içinde Hz. Ayþe’nin ilminin üstünlüðünü herkes duymuþ ve bilmiþtir. Yüce Allah’ýn onun adýna Kur'ân-ý Kerim’de âyet indirdiði bilinmektedir. Allahû Tealâ’nýn, Hz. Ayþe’nin uðradýðý iftirayý Kur'ân-ý Kerim âyetiyle açýklýða kavuþturmuþtur. Hz. Ayþe, genç yaþýnda dul kalmýþ olmasýna raðmen, hayatý boyunca Ýslâmiyete canla, baþla hizmet vermiþtir.
Bütün haným sahâbelere salât-u selâm olsun.



4-8- KUR’ÂN VE SÂHABE

Kur’ân-ý Kerim’de Allahû Tealâ’nýn farzlarý vardýr.
Kur’ân-ý Kerim, insanlarýn bu farzlarý yerine getirmesi halinde mutlaka cennete gideceðini bildirmektedir.
Kur’ân-ý Kerim, Allah’ýn bu farz emirleri yerine getirilmediði taktirde muhakkak ki cehenneme gidileceðini de bildirmektedir.
Kur’ân-ý Kerim, son olarak Allahû Tealâ’nýn bütün bu farz emirlerinin hepsinin sahâbe tarafýndan yerine getirildiðini ve onlarýn sonsuz bir saadete ulaþtýðýný bildirir. Onlarý bize örnek olarak verir. Kur’ân-ý Kerim’i bu istikamette dört açýdan ele almak mümkündür:
1. Allah’ýn emirleri ve nehiyleri.
2. Allah’ýn farz emirleri yerine getirildiði taktirde cennete ulaþýlacaðýnýn garantisi.
3. Getirilmediði taktirde cehenneme mutlaka gidileceðinin garantisi.
4. Allah’ýn farz emirlerini harfiyen yerine getirmiþ olan sahâbenin hayatý.
Sahâbenin hayatý, bir ispat vasýtasýdýr. Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in hayatý Kur’ân’dý. O’nun sünnetine uymak, Kur’ân’a uymaktýr. Sahâbe, O’nunla birlikte, O’na indirilen Nur'a uymuþ ve O’nun sünnetini aynen yerine getirmiþtir. Ve Kur’ân bizlere diyor ki:
“Siz de sahâbenin yaptýðýný yapýn. Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in sünnetine uyun, Kur’ân’a uyun. Rad Suresi 20,21,22, 23 ve 24. âyet-i kerimeler bize sahâbeyi anlatan âyetlerdir.
Sahâbe Allahû Tealâ’ya ulaþmayý dilemiþ ve âmenû olmuþtur:

13/RAD-20: “Ellezîne yûfûne biahdillâhi ve lâ yenkudûnel mîsâk(a).”
Onlar Allah ile ahdlerini (nefslerinin yeminini, ruhlarýnýn misakini ve vechlerinin ahdini) ifa ederler (yerine getirirler). Ve misaklerini (ruhlarýnýn Allah’a ezelde verdiði ölümden evvel Allah’a ulaþma yeminini) bozmazlar.
13/RAD-21: “Vellezîne yasýlûne mâ emerallâhu bihî en yûsale ve yahþevne rabbehum ve yehâfûne sûel hisâb(i).”
Ve onlar Allah’ýn (ölümden evvel) Allah’a ulaþtýrýlmasýný emrettiði þeyi (ruhlarýný) O’na (Allah’a) ulaþtýrýrlar. Ve Rab’lerine karþý huþû duyarlar ve kötü hesaptan (cehenneme girmekten) korkarlar.
13/RAD-22: “Vellezîne saberûbtigâe vechi rabbihim ve ekâmûssalâte ve enfekû mimmâ rezaknâhum sirren ve alâniyeten ve yedreûne bil hasenetis seyyiete ulâike lehum ukbed dâr(i).”
Onlar sabýrla Rab’lerinin vechini (Zat’ýný, Zat’a ulaþmayý, Allah’ýn Zat’ýný görmeyi) dilerler. Ve namazý kýlarlar. Rýzýklandýrýldýklarý þeyden gizli ve açýk olarak infâk ederler (baþkalarýna verirler) ve seyyiati hasenata çevirirler, onlar için ne güzel bir yurt (cennet) var.
13/RAD-23: “Cennâtu adnin yedhulûnehâ ve men salaha min âbâihim ve ezvâcihim ve zurriyâtihim vel melâiketu yedhulûne aleyhim min kulli bâb(in).”
Adn cennetleri; Allah babalarýndan, zürriyetlerinden ve zevcelerinden salâha ulaþmýþ olanlarý bu cennetlere koyar. Melekler onlarý karþýlayarak bütün kapýlardan içeri alýrlar.
13/RAD-24: “Selâmun aleykum bimâ sabertum feni’me ukbed dâr(i).”
Sabretmenizden dolayý üzerinize selâm olsun. Bu dârý dünyanýn en güzel akibetidir.

Onlar ruhlarýný, vechlerini, nefslerini ve iradelerini Allah’a teslim ederek hidayete de ermiþlerdir.


4-8-1- BÜTÜN SAHÂBE ÝSLÂM’IN 7
SAFHASINI YAÞAMIÞTIR

1. Allah’a ulaþmayý dilemiþlerdir.
13/RAD-20: “Ellezîne yûfûne biahdillâhi ve lâ yenkudûnel mîsâk(a).”
Onlar Allah ile ahdlerini (nefslerinin yeminini, ruhlarýnýn misakini ve vechlerinin ahdini) ifa ederler (yerine getirirler). Ve misaklerini (ruhlarýnýn Allah’a ezelde verdiði ölümden evvel Allah’a ulaþma yeminini) bozmazlar.

2. Peygamber Efendimiz’e tâbî olmuþlardýr.
39/ZUMER-18: “Ellezîne yestemiûnel kavle fe yettebiûne ahseneh(u), ulâikellezîne hedâhumullâhu ve ulâike hum ûlul elbâb(i).”
Onlar (sahâbe) sözleri iþitirler ve onlarýn (sözlerin) ahsen olanýna (Peygamber Efendimiz (S.A.V) tarafýndan söylenilenine) tâbî olurlar. Ýþte onlar hidayete erenlerdir (ruhlarýný ölmeden evvel Allah’a ulaþtýranlardýr). Ve onlar ulûl’elbabtýr (daimî zikrin sahipleridir).
7/A’RAF-157: “Ellezîne yettebiûner resûlen nebiyyel ummiyyellezî yecidûnehu mektûben indehum fît tevrâti vel incîli ye’muruhum bil ma’rûfi ve yenhâhum anil munkeri ve yuhýllu lehumut tayyibâti ve yuharrimu aleyhimul habâise ve yedau anhum ýsrahum vel aglâlelletî kânet aleyhim, fellezîne âmenû bihî ve azzerûhu ve nasarûhu vettebeûn nûrellezî unzile meahu ulâike humul muflihûn(muflihûne).’’
Onlar ki, yanlarýndaki Tevrat’ta ve Ýncil’de yazýlý bulduklarý ümmî nebî resûle tâbî olurlar. Onlara ma’ruf ile (irfanla) emreder, onlarý münkerden nehyeder ve onlara tayyib olanlarý (temiz ve güzel olan þeyleri) helâl kýlar. Habis olanlarý (kötü ve pis þeyleri) onlara haram kýlar. Ve onlarýn aðýrlýklarýný (günahlarýný sevaba çevirip, günahlarýnýn aðýrlýðýný kaldýrýr: Furkan-70) kaldýrýr. Ve üzerlerindeki zincirleri (ruhu vücuttan ayrýlmasýn diye üzerinde olan ve ruhu vücuda baðlayan zincir: Secde-24) kaldýrýr. Artýk onlar, ona îmân ettiler ve ona saygý gösterdiler ve ona yardým ettiler, ve onunla beraber indirilen nura (Kur’ân-ý Kerim’e) tâbî oldular. Ýþte onlar, onlar felâha (kurtuluþa, cennet mutluluðuna ve dünya mutluluðuna) erenlerdir.
12/YUSUF-108: “Kul hâzihî sebîlî ed’û ilallâhi alâ basîretin ene ve menittebeanî, ve subhânallâhi ve mâ ene minel muþrikîn(e).”
De ki; “Benim ve bana tâbî olanlarýn basiret üzere (kalp gözüyle, basar ederek, Allah’ý görerek) Allah’a davet ettiðimiz yol iþte bu yoldur. Ve Allah’ý tenzih ederim. Ve ben müþriklerden deðilim.”
9/TEVBE-100: “Ves sâbikûnel evvelûne minel muhâcirîne vel ensâri vellezînettebeûhum bi ýhsânin radýyallâhu anhum ve radû anhu ve eadde lehum cennâtin tecrî tahtehel enhâru hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden), zâlikel fevzul azîm(azîmu).’’
O sabikûn-el evvelîn (evvelki hayýrlarda yarýþanlardan ulûl'elbab, ihlâs ve salâh makamlarýný, en üst üç makamý iþgal edenler): onlarýn bir kýsmý muhacirînden (Mekke'den Medine'ye göç edenlerden) bir kýsmý ensardan (Medine'deki yardýmcýlardan) ve bir kýsmý da onlara (ensar ve muhacirîne) ihsanla tâbî olanlardandý. (Sahâbe irþad makamýna sahip olduklarý için onlara tâbî olundu). Allah, onlardan razý ve onlar da O'ndan (Allah'tan) razýdýr. Onlara Allah, altlarýndan ýrmaklar akan cennetler hazýrladý ve orada ebediyyen kalacaklardýr. Ýþte bu, en büyük (azîm) mükâfattýr.

3. Bütün sahâbe hidayete ermiþ, ruhlarýný Allah’a ulaþtýrmýþlardýr.
13/RAD-21: “Vellezîne yasýlûne mâ emerallâhu bihî en yûsale ve yahþevne rabbehum ve yehâfûne sûel hisâb(i).”
Ve onlar Allah’ýn (ölümden evvel) Allah’a ulaþtýrýlmasýný emrettiði þeyi (ruhlarýný) O’na (Allah’a) ulaþtýrýrlar. Ve Rab’lerine karþý huþû duyarlar ve kötü hesaptan (cehenneme girmekten) korkarlar.
Ýþte Bakara Suresi 156. âyet-i kerimede de yine Allahû Tealâ diyor ki:
2/BAKARA-156: “Ellezîne izâ esâbethum musîbetun, kâlû innâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn(e).”
Onlar ki; kendilerine bir musîbet isabet ettiði zaman: “Biz muhakkak ki Allah içiniz (O’nun için yaratýldýk) ve muhakkak O’na döneceðiz (ulaþacaðýz).” dediler.
Hakikaten Allahû Tealâ’ya inanýyorlar, Allahû Tealâ’ya karþý isyan etmiyorlar. Ne yapýyorlar? Allahû Teala’nýn varlýðýna birliðine inanarak O’na itaat etmeye hazýr durumdalar. Kibirlenip gururlanmýyorlar ve bu sebeple Allahû Tealâ onlarý seçiyor. Allah’ýn seçtiði bu insanlar sonra “Allah’a ulaþmayý” diliyorlar. Bakara Suresi 157. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ buyuruyor:
2/BAKARA-157: “Ulâike aleyhim salâvâtun min rabbihim ve rahmetun ve ulâike humul muhtedûn(e).”
Onlar; (dünya hayatýnda Allah’a döneceklerini bilenler var ya) Rab’lerinden salâvât ve rahmet onlarýn üzerinedir. Ýþte onlar; hidayete ermiþ olanlardýr.
“Ýþte onlar hidayete ermiþ olanlardýr, hidayete erenlerdir.” buyuruluyor ve sahâbenin hepsinin hidayete erdiðini görüyoruz.
Hepsinin ruhlarýný Allahû Tealâ’ya ulaþtýrdýklarý Zumer Suresi 18. âyet-i kerimesinde ifade ediliyor.

4. Bütün sahâbe vechlerini Allah’a teslim
etmiþlerdir.
13/RAD-22: “Vellezîne saberûbtigâe vechi rabbihim ve ekâmûssalâte ve enfekû mimmâ rezaknâhum sirren ve alâniyeten ve yedreûne bil hasenetis seyyiete ulâike lehum ukbed dâr(i).”
Onlar sabýrla Rab’lerinin vechini (Zat’ýný, Zat’a ulaþmayý, Allah’ýn Zat’ýný görmeyi) dilerler. Ve namazý kýlarlar. Rýzýklandýrýldýklarý þeyden gizli ve açýk olarak infâk ederler (baþkalarýna verirler) ve seyyiati hasenata çevirirler, onlar için ne güzel bir yurt (cennet) var
Al-i Ýmran Suresi 20. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ sahâbenin fizik vücutlarýný da Allah’a teslim ettiklerini söylüyor.
3/AL-Ý ÝMRAN-20: “Fe in hâccûke fe kul eslemtu vechiye lillâhi ve menittebean(menittebeani), ve kul lillezîne ûtûl kitâbe vel ummiyyîne e eslemtum, fe in eslemû fe kadihtedev, ve in tevellev fe innemâ aleykel belag(belagu), vallâhu basîrun bil ýbâd(ýbâdi).”
Eðer seninle tartýþmaya kalkarlarsa, o zaman de ki: "Ben ve bana tâbî olanlar vechimizi (fizik vücudumuzu) Allah’a teslim ettik." O kitap verilenlere ve ÜMMÎ’lere de ki: "Siz de (fizik vücudunuzu Allah’a) teslim ettiniz mi?" Eðer teslim ettilerse o zaman (onlar) andolsun ki; hidayete ermiþlerdir. Eðer yüz çevirirlerse, o zaman sana düþen (görev) ancak tebliðdir. Allah kullarýný BASÎR’dir (görendir).

5. Bütün sahâbe nefslerini Allah’a teslim
etmiþlerdir.
Bakara Suresi 136.âyet-i kerimesi ve Âl-i Ýmran Suresi 64. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ buyuruyor :
2/BAKARA-136: “Kûlû âmennâ billâhi ve mâ unzile ileynâ ve mâ unzile ilâ ibrâhîme ve ismâîle ve ishâka ve ya’kûba velesbâtý ve mâ utiye mûsâ ve îsâ ve mâ ûtiyen nebiyyûne min rabbihim, lâ nuferriku beyne ehadin minhum ve nahnu lehu muslimûn(e).”
Deyin ki; “Biz; Allah’a, bize indirilenlere, Ýbrâhîm’e Ýsmail’e, Ýshak’a, Yakup ve torunlarýna indirilenlere, Musa ve Ýsa’ya verilenlere ve (diðer) nebîlere, Rab’leri (tarafý)ndan verilenlere (sahife, kitap ve vahiylere) îmân ettik. Onlarýn arasýnda hiçbir ayýrým yapmayýz, (fark gözetmeyiz) zaten biz; O’na teslim olanlarýz.”
3/AL-Ý ÝMRAN-64: “Kul yâ ehlel kitâbi teâlev ilâ kelimetin sevâin beynenâ ve beynekum ellâ na’bude illallâhe ve lâ nuþrike bihî þey’en ve lâ yettehýze ba’dunâ ba’den erbâben min dûnillâh(dûnillâhi), fe in tevellev fe kûlûþhedû bi ennâ muslimûn(muslimûne).”
De ki: "Ey kitap ehli! Sizinle bizim aramýzda musavi (eþit) olan bir kelimeye gelin. (Þöyle ki); ancak Allah'a kul olalým. O’na hiçbir þeyi ortak koþmayalým, bir kýsmýnýz, bazýlarýný Allah’tan baþka Rab'ler edinmesinler." Buna raðmen, eðer, yüz çevirirlerse, artýk (þöyle) deyin: "Þahit olun ki; hiç þüphesiz biz Allah'a teslim olanlarýz."
Görülüyor ki; sahâbe Allahû Tealâ’nýn bir farz emrini daha yerine getirmiþ, nefslerindeki bütün karanlýklarý daimî zikre ulaþarak yok etmiþler, kalpleri nurla dolmuþ. Hikmet sahibi olmuþlar ve nefslerini Allah’a teslim etmiþlerdir.

6. Bütün sahâbe Ýrþad’a ulaþmýþlardýr.
49/HUCURAT-7: “Va’lemû enne fîkum resûlallâh(i), lev yutîukum fî kesîrin minel emri leanittum, ve lâkinnallâhe habbebe ileykumul îmâne ve zeyyenehu fî kulûbikum, ve kerrehe ileykumul kufre vel fusûka vel ýsyân(e), ulâike humur râþidûn(e).”
Bilin ki, içinizde Allah’ýn resûlü var, þâyet emirlerin çoðunda size uysaydý lânetlenirdiniz. Fakat Allah size îmâný sevdirdi, kalplerinizde onu (îmâný) müzeyyen kýldý (fazýllarý îmân kelimesinin etrafýnda toplayarak kalbinizi tamamen nurla doldurdu). Size küfrü, fýský ve isyaný kerih gösterdi. Ýþte onlar irþada ulaþanlardýr.

7. Bütün sahâbe Allah’a iradelerini de teslim etmiþlerdir.
Sahâbe; kemâlâtýn üst mertebelerine Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e itaat ederek, emirlerde O’nun önüne geçmeyerek ulaþmýþlardýr.
4/NÝSA-69: “Ve men yutýýllâhe ver resûle fe ulâike meallezîne en’amellâhu aleyhim minen nebiyyîne ves sýddîkîne veþ þuhedâi ves sâlihîn(sâlihîne), ve hasune ulâike refîkâ(refîkan).”
Ve kim Allah’a ve Resûl’e itaat ederse iþte onlar, Allah’ýn kendilerine ni’met verdiði nebîlerle (peygamberlerle) ve sýddîklerle ve þehitlerle ve salihlerle beraberdirler. Onlar (ne güzel) arkadaþtýrlar.
Böylece onlarýn hepsi irþada ulaþtý, irþada memur ve mezun kýlýndý.Tevbe Suresi 100. âyet-i kerimesinde Rabbimiz, bütün sahâbenin hepsinin irþada ulaþmakla kalmayýp fevz-ül azîm, ecrul azîm ve hazzul azîmin sahibi olduklarýný ve Allahû Tealâ’nýn en büyük mükâfatýyla mükâfatlandýrýldýklarýný, Allah’a köle olduklarýný bize bildiriyor.
9/TEVBE-100: “Ves sâbikûnel evvelûne minel muhâcirîne vel ensâri vellezînettebeûhum bi ýhsânin radýyallâhu anhum ve radû anhu ve eadde lehum cennâtin tecrî tahtehel enhâru hâlidîne fîhâ ebedâ(ebeden), zâlikel fevzul azîm(azîmu).’’
O sabikûn-el evvelîn (evvelki hayýrlarda yarýþanlardan ulûl'elbab, ihlâs ve salâh makamlarýný, en üst üç makamý iþgal edenler): onlarýn bir kýsmý muhacirînden (Mekke'den Medine'ye göç edenlerden) bir kýsmý ensardan (Medine'deki yardýmcýlardan) ve bir kýsmý da onlara (ensar ve muhacirîne) ihsanla tâbî olanlardandý. (Sahâbe irþad makamýna sahip olduklarý için onlara tâbî olundu). Allah, onlardan razý ve onlar da O'ndan (Allah'tan) razýdýr. Onlara Allah, altlarýndan ýrmaklar akan cennetler hazýrladý ve orada ebediyyen kalacaklardýr. Ýþte bu, en büyük (azîm) mükâfattýr.
13/RAD-20: “Ellezîne yûfûne biahdillâhi ve lâ yenkudûnel mîsâk(a).”
Onlar Allah ile ahdlerini (nefslerinin yeminini, ruhlarýnýn misakini ve vechlerinin ahdini) ifa ederler (yerine getirirler). Ve misaklerini (ruhlarýnýn Allah’a ezelde verdiði ölümden evvel Allah’a ulaþma yeminini) bozmazlar.
Rad Suresý 20. âyet-i kerimesinde Allah: "Onlar Allah’ýn Ahdi’ni yerine getirirler.” buyuruyor. Yani “Allah’a ruhlarýný, vechlerini, nefslerini ve iradelerini teslim ederek Allah’ýn ahdini ve vasiyetini yerine getirirler.” buyuruyor.
Rad Suresi 22. âyet-i kerimesinde onlar sabýrla Rab’lerinin vechini dilemiþlerdir, namazlarýný kýlmýþlardýr, rýzýklandýrýldýklarý þeyden güzel þeylerden, Allah’ýn verdiði güzel þeylerden gizli veya açýk olarak infâk etmiþlerdir ve bütün onlara ulaþan seyyiati, kötülüklerin hepsini hasenata, güzelliklere çevirmiþlerdir. “Onlar için ne güzel bir cennet vardýr.” diyor Allahû Tealâ.

13/RAD-22: “Vellezîne saberûbtigâe vechi rabbihim ve ekâmûssalâte ve enfekû mimmâ rezaknâhum sirren ve alâniyeten ve yedreûne bil hasenetis seyyiete ulâike lehum ukbed dâr(i).”
Onlar sabýrla Rab’lerinin vechini (Zat’ýný, Zat’a ulaþmayý, Allah’ýn Zat’ýný görmeyi) dilerler. Ve namazý kýlarlar. Rýzýklandýrýldýklarý þeyden gizli ve açýk olarak infâk ederler (baþkalarýna verirler) ve seyyiati hasenata çevirirler, onlar için ne güzel bir yurt (cennet) var.
Ve Rad Suresinin 23. âyet-i kerimesinde cennetin adýný vermiþ:
13/RAD-23: “Cennâtu adnin yedhulûnehâ ve men salaha min âbâihim ve ezvâcihim ve zurriyâtihim vel melâiketu yedhulûne aleyhim min kulli bâb(in).”
Adn cennetleri; Allah babalarýndan, zürriyetlerinden ve zevcelerinden salâha ulaþmýþ olanlarý bu cennetlere koyar. Melekler onlarý karþýlayarak bütün kapýlardan içeri alýrlar.
Bilindiði gibi ADN cennetleri, ruhlarýný, vechlerini, nefslerini ve iradelerini Allah’a teslim edenlerin yani TESLÝM-Ý KÜLLÎ ile teslim olanlarin cennetidir.
Gerçekten sahâbeye baktýðýmýz zaman onlarýn yakýn akrabalarý ile karþý karþýya geldiklerini görüyoruz. Babalarýyla, kardeþleriyle savaþýyorlar.
58/MUCADELE-22: “Lâ tecidu kavmen yu’minûne billâhi vel yevmil âhýri yuvâddûne men hâddallâhe ve resûlehu ve lev kânû âbâehum ev ebnâehum ev ihvânehum ev aþîretehum, ulâike ketebe fi kulûbihimul îmâne ve eyyedehum birûhin minh(u), ve yudhýluhum cennâtin tecrî min tahtihel enhâru hâlidîne fîhâ, radýyallâhu anhum ve radû anh(u), ulâike hýzbullah(i), elâ inne hýzballâhi humul muflihûn(e).”
Allah’a ve ahiret gününe (ölmeden evvel Allah’a ulaþmaya) îmân eden kavmi Allah’a ve Resûl’üne karþý gelenlerle seviþir bulamazsýn, velev ki onlar babalarý veya oðullarý veya kardeþleri veya ayný aþiretten olsun. Onlarýn kalplerine îmân yazýlýr ve onlar Allah’ýn katýndan (orada eðitilmiþ olan) bir ruhla (Devrin imamýnýn ruhunun baþlarýnýn üzerine yerleþmesi ile) desteklenirler ve altlarýndan ýrmaklar akan cennetlere konurlar, orada ebediyyen kalacaklardýr. Allah onlardan razýdýr, onlar da Allah’tan razýdýrlar. Ýþte onlar Allah taraftarýdýrlar. Ve muhakkak ki Allah taraftarlarý kurtuluþa (felâha) erenlerdir.


4-8-2- SAHÂBENÝN SONU

13/RAD-24:“Selâmun aleykum bimâ sabertum feni’me ukbed dâr(i).”
Sabretmenizden dolayý üzerinize selâm olsun. Bu dârý dünyanýn en güzel akibetidir.
Onlar hem bu dünyada mükâfatlandýrýlmýþlar, hem de ahirette. Sahâbe bu dünya hayatýnda asr-ý saadeti yaþayarak mükâfatlandýrýldý. Ahirette ise Rabbimiz onlarý þehitlerle, sýddîklerle ve peygamberlerle birlikte olacaklarý Adn Cennetleri’ne koyarak mükâfatlandýrdý.

Ey nur devri ! Sofraný getir de kur yeniden,
Cihanýn karþýsýnda haþmetle dur yeniden,
Îmân taþýný deðdir insanlýk dudaðýna,
Topyekûn beþeriyet nur bekler, nur yeniden.

Biz bütün gönlümüzle size þöyle sesleniyoruz:


Aslanlar gibi kükre “Rabbim bir” diye haykýr,
Zillet denen zinciri kopar, at, parçala, kýr,
Kâinatýn burcuna îmân bayraðýný dik,
O zaman deste deste nur yaðdýracak Halik.

Ulu dergâha sýðýn, Yüce Allah’a dayan,
Ýnci gibi yaþlar dök ilâhî aþk ile yan,
Göðsündeki îmânla ýrmak ýrmak çaðla sen,
Ayrýlma ey þanlý dost Peygamber’in izinden,
Ýþte o an ruhunda güneþler yanacaktýr.
Nur gibi bir devrin gelmesi artýk haktýr.

A’raf Suresi 157. âyet-i kerimesinde, sahâbenin Peygamber Efendimiz (S.A.V) ile olan iliþkisini görüyoruz.
7/A’RAF-157: “Ellezîne yettebiûner resûlen nebiyyel ummiyyellezî yecidûnehu mektûben indehum fît tevrâti vel incîli ye’muruhum bil ma’rûfi ve yenhâhum anil munkeri ve yuhýllu lehumut tayyibâti ve yuharrimu aleyhimul habâise ve yedau anhum ýsrahum vel aglâlelletî kânet aleyhim, fellezîne âmenû bihî ve azzerûhu ve nasarûhu vettebeûn nûrellezî unzile meahu ulâike humul muflihûn(muflihûne).’’
Onlar ki, yanlarýndaki Tevrat’ta ve Ýncil’de yazýlý bulduklarý ümmî nebî resûle tâbî olurlar. Onlara ma’ruf ile (irfanla) emreder, onlarý münkerden nehyeder ve onlara tayyib olanlarý (temiz ve güzel olan þeyleri) helâl kýlar. Habis olanlarý (kötü ve pis þeyleri) onlara haram kýlar. Ve onlarýn aðýrlýklarýný (günahlarýný sevaba çevirip, günahlarýnýn aðýrlýðýný kaldýrýr: Furkan-70) kaldýrýr. Ve üzerlerindeki zincirleri (ruhu vücuttan ayrýlmasýn diye üzerinde olan ve ruhu vücuda baðlayan zincir: Secde-24) kaldýrýr. Artýk onlar, ona îmân ettiler ve ona saygý gösterdiler ve ona yardým ettiler, ve onunla beraber indirilen nura (Kur’ân-ý Kerim’e) tâbî oldular. Ýþte onlar, onlar felâha (kurtuluþa, cennet mutluluðuna ve dünya mutluluðuna) erenlerdir.
Peygamber Efendimiz (S.A.V), sahâbenin kendilerine zulmettikleri birçok konuda onlarý bu zulümden kurtardý. Haram zannettiklerinin helâl rýzýklar olduðunu onlara anlattý. Halbuki þeytan onlarý kandýrmýþ Allah’ýn haram ettiklerini helâl gibi göstermiþti. Allah’ýn Nebî'si, Sevgilisi onlara helâl zannettiklerinin Allah’ýn yasaklarý olduðunu, haram olduðunu onlara gösterdi. Sýrtlarýndaki aðýr yükü indirdi. Bu yük, onlara emanet olarak verilen ruhtu. Onlarýn ruhlarýný Allah’a ulaþtýrdý. Onlarý hidayete erdirdi.
33/AHZAB-72: “Ýnnâ aradnel emânete ales semâvâti vel ardý vel cibâli fe ebeyne en yahmilnehâ ve eþfakne minhâ ve hamelehal insân(insânu), innehu kâne zalûmen cehûlâ(cehûlen).”
Muhakkak ki Biz, emaneti göklere, arza ve daðlara teklif ettik de bunu yüklenmekten çekindiler ve ondan korktular. Onu insan yüklendi. Çünkü o zalim ve cahildir.
Ruh, tekrar Allah’a dönmek üzere insana verilmiþ bir emanettir. Ýade edilinceye kadar emanet, insanýn taþýdýðý bir yüktür, aðýrlýktýr. Sahâbe, ruhlarýný Allah’a ulaþtýrarak bu aðýr yükten, emanetten kurtuldular. Peygamber Efendimiz (S.A.V), onlarýn baðlandýklarý zincirleri kopardý. Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in onlarýn üzerinde yapmýþ olduðu nefsi tezkiye ve tasfiye görevinden sonra onlar köle olduklarý nefslerinden kurtuldular.
Köle nefstir, rehine olan nefs 19 afete sahiptir. 19 afetin kölesidir. Bu sebeple nefs baþlangýçtan itibaren fizik vücudun (vechin) içinde rehinedir. Ýnsanoðlu baþlangýçta nefsinin arzularýna köle olmuþtur. Beled Suresi 10, 11, 12 ve 13. âyet-i kerimelerinde:
“O sarp yokuþu bilir misiniz, o sarp yokuþ nedir? O sarp yokuþ kölenin azadýdýr.’’ buyrulmaktadýr.
Nefsin Sýratý Mustakîm’i sarp bir yokuþtur. Nefsle cihad etmek, nefsin afetlerinden tamamen kurtulmak, daimî zikre ulaþmak zor iþtir. Kölenin azadý, insanýn nefsinde bulunan 19 afetten kurtulmasý anlamýna gelir. Köle olmaktan kurtulmak, nefsin kölesi olduðu afetlerinden kurtulmasýdýr. Kölenin azadý, nefsin azadýdýr. 19 afetten kurtulmasýdýr.
90/BELED-10: “Ve hedeynâhun necdeyn(necdeyni).”
Biz onu iki yola da ulaþtýrýrz.
90/BELED-11: “Fe laktehamel akabeh(akabete).”
Fakat o, sarp yokuþu aþmaya giriþmedi. (Daimî zikre ulaþmadý ve nefsini kölesi olduðu afetlerden kurtaramadý.)
90/BELED-12: “Ve mâ edrâke mel akabeh(akabetu).”
O sarp yokuþun ne demek olduðunu sen bilir misin?
90/BELED-13: “Fekku rekabeh(rekabetin).”
Köleyi azad etmektir.
A’raf Suresinin 157. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ; Allah’ýn güzel Resûl’ünün onlarý kölelikten kurtarmýþ, nefslerinde 19 afete baðlý olan zincirleri kopartmýþ, onlarý mutluluða ulaþtýrmýþ olduðunu söylüyor.
Ve sonuç: O’na inanan, îmân eden, hürmet eden, saygý gösteren ve O’nunla gönderilen Kur’ân’ý yaþayanlarýn felâha erdiklerini söylüyor.
Peygamber Efendimiz (S.A.V)’a inanmak, O’na itaat etmek, hürmet etmek, Allahû Tealâ’nýn çok önem verdiði bir konudur. Kur’ân-ý Kerim’de Allah’ý sevenler, Allah’a yakýnlýk duyanlar, Allah’a dost olanlar, Allah’ýn taraftarý olanlar ve Allah’a yardým edenler var. Sahâbe, o en üst noktaya ulaþmýþ, Allah’a yardým edenlerden olmuþtur. Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e yardým etmiþler. Allahû Tealâ O’na yardým edenleri, Allah’a yardým edenler olarak kabul ediyor. Ve O’nunla birlikte gelen nura, Kur’ân’a uyanlar; Ýþte onlarýn hepsi felâha ermiþlerdir. Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in hayatý boyunca insanlara Kur’ân’ý öðrettiðini, hayatý boyunca hep sohbet ettiðini biliyoruz. Ýþte bu sohbetler bedevî halde olan sahâbeyi bedevîlikten kurtarýp sahâbe yapmýþtýr. Bu sohbetlerle aydýnlanmýþlar, nurlanmýþlar. Bu sohbetlerle doðrularý öðrenip, hayatlarýna tatbik etmeye çalýþmýþlar. Sonunda Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in yardýmlarýyla Allah’ýn yardýmcýlarý olmuþlardýr.
Ýnsanlarýn en hayýrlýsý olan, âlemlere rahmet olarak gönderilen Sevgili Peygamberimiz (S.A.V), sahâbesine çok düþkündü. Onlarý çok sever, onlara çok kýymet verirdi. Onlarýn üzerine titrerdi. Onlara inanýr, onlara güvenirdi. Tevbe Suresi 61. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ buyuruyor:
9/TEVBE-61: “Ve minhumullezîne yu’zûnen nebiyye ve yekûlûne huve uzun(uzunun), kul uzunu hayrin lekum yu’minu billâhi ve yu’minu lil mu’minîne ve rahmetun lillezîne âmenû minkum, vellezîne yu’zûne resûlallâhi lehum azâbun elîm(elîmun).’’
Onlardan nebîye eza (eziyet) eden kimseler: "O bir kulak(gibi)dir, (her söyleneni dinler, inanýr)." diyorlar. De ki: O sizin için hayrýn kulaðýdýr (Sözünüzü iþitir kabul eder. Bilmemesinden deðil, sizi tekzip etmemesinden dolayý hayrýn kulaðýdýr). Ve Allah’a inanýr ve mü’minlere inanýr ve sizden âmenû olanlar için bir rahmettir. Allah’ýn resulüne eza edenlere (ona yakýþýksýz söz söyleyenlere, ayýplayanlara) onlara elîm bir azap vardýr.
Allahû Tealâ, Ahzab Suresi 6. âyet-i kerimesinde yine Peygamber Efendimiz (S.A.V) için þöyle buyurmuþ:
33/AHZAB-6: “En nebiyyu evlâ bil mu’minîne min enfusihim ve ezvâcuhu ummehâtuhum, ve ûlul erhami ba’duhum evlâ bibâ’dýn fî kitâbillâhi minel mu’minîne vel muhâcirîne illâ tef’alû ilâ evliyâikum marûfâ(marûfen), kâne zâlike fîl kitabi mestûrâ(mestûren).”
Peygamber, mü’minlere öz nefislerinden evlâdýr. Peygamber’in zevceleri analarý hükmündedir. Akraba olanlar da Allah’ýn kitabýnda birbirlerine diðer mü’minlerden ve muhacirlerden daha yakýndýrlar. Ancak dostlarýnýza irfanla davranabilirsiniz. Bunlar örtülü kitapta (Levh-i Mahfuz’da ve Kur’ân’da) vardýr.
O, Bize Bizden çok daha yakýndýr.
Peygamber Efendimiz (S.A.V) yaþadýðý devirde sahâbesine ve bütün insanlara çok yakýndý. Hep onlarýn arasýndaydý, onlarla birlikteydi. Nuh (A.S)’ýn kavmi sebebiyle çektiði sýkýntýlar ve üzüntüler neticesinde Allahû Tealâ’ya þöyle bir duasý olmuþ: “Ey Rabbim yeryüzünde kâfirlerden tek bir kiþi býrakma.”
Peygamber Efendimiz (S.A.V) de böyle dua etmiþ olsaydý bir tanemiz bile hayatta kalmazdýk. Halbuki, Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in gül yanaðýný yaraladýlar, mübarek diþini kýrdýlar, dizlerini paramparça ettiler, kan revan içinde býraktýlar. Yine de O, beddua etmek þöyle dursun; “Allah’ým Sen kavmime merhamet et çünkü onlar bilmiyorlar.” buyurmuþtur.
Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in insanlara olan sevgisinin, düþkünlüðünün, merhametinin eþi emsali yoktur.
9/TEVBE-128: “Lekad câekum resûlun min enfusikum azîz(azîzun), aleyhi mâ anittum harîsun aleykum bil mu’minîne raûfun rahîm(rahîmun).’’
Andolsun ki; size, sizin içinizden aziz bir resûl geldi. Sizin üzüldüðünüz þey ona aðýr gelir (onu üzer). Size çok düþkün, mü’minlere þefkatli ve merhametlidir.
Ve Þuara Suresi 215. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ buyuruyor:
26/ÞUARA-215: “Vahfýd cenâhake li mettibeake minel mu’minîn(mu’minîne).
Sana tâbî olarak mü’min olanlarý kanatlarýnýn altýna al.
Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in çok kýymetli olan, kol kanat gerdiði sahâbesi, O’nun sevgisine, merhametine, yüceliðine lâyýk olmuþtur. Fetih Suresi 29. âyet-i kerimesinde, sahâbeyi Allahû Tealâ þöyle anlatmaktadýr:
48/FETÝH-29: “Muhammedun resûlullâh(i), vellezîne meahû eþiddâu alel kuffâri ruhamâu beynehum terâhum rukkean succeden yebtegûne fadlan minallâhi ve rýdvânen sîmâhum fî vucûhihim min eseris sucûd(i), zâlike meseluhum fit tevrât(i), ve meseluhum fîl incîl(i), kezer’ýn ahrece þat’ehu fe âzerehu festagleza festevâ alâ sûkýhî yu’cibuz zurrâa, li yegîze bihimul kuffâr(e), ve adallâhullezîne âmenû ve amilûs sâlihâti minhum magfireten ve ecren azîmâ(azîmen).”
Muhammed (S.A.V) Allah’ýn resûlüdür. Onunla beraber olanlar, kâfirlere karþý sert, birbirlerine karþý merhametlidirler. Onlarý rukû ederken, secde ederken, Allah’tan lütuf ve rýza dilerken görürsün. Yüzlerinde secdelerin izleri vardýr. Ýþte bu onlarýn Tevrat’ta anýlan vasýflarýdýr. Ýncil’de de þöyle vasýflandýrýlmýþlardýr: Onlar, filiz çýkarmýþ, gittikçe kuvvetlenerek kalýnlaþmýþ, gövdesi üzerinde dikilmiþ, ekincilerin hoþuna giden ekin gibidirler. Kâfirleri ashaba öfkelendirmek içindir. Onlardan mü’min olup, ýslâh edici amel iþleyenlere Allah maðfiret ve büyük mükâfat vaadetmiþtir.
Allahû Tealâ’nýn indinde sahâbe, bütün âlemlere örnek gösterilecek kadar kýymetli. Hem onlarý en çok sevdiðiyle birlikte kýlmýþ, hem de insanlara Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e uyan, tâbî olan sahâbesini örnek göstermiþtir. Peygamber Efendimiz (S.A.V) ile birlikte yaþamanýn þerefine eren sahâbe, bütün devirlerde yaþayan, Allah yolunda, Allah taraftarlarý olanlarýn, Allah’a gönül verenlerin gönüllerinde taht kurmuþtur.
Allahû Tealâ, Kalem Suresi 3 ve 4. âyet-i kerimelerinde Peygamber Efendimiz (S.A.V.) için.
68/KALEM-3: “Ve inne leke le ecren gayre memnûn(memnûnin).”
Þüphesiz sana bitip tükenmeyen bir ecir (sevap) vardýr.
68/KALEM-4: “Ve inneke lealâ hulukýn azîm(in).”
Þüphesiz seni en yüksek yaratýlýþta yarattýk.
Kalem Suresi 1. ve 2. âyet-i kerimelerinde ise þöyle buyuruyor:
68/KALEM-1,2: “Nûn vel kalemi ve mâ yesturûne, mâ ente bi ni’meti rabbike bil mecnûn(mecnûnin).”
Nûn. Kalem ve onunla yazýlan yazýlara andolsun ki; Ey Muhammed! Sen Rabbinin ni’metine mazhar olmuþ bir kimsesin, mecnun deðilsin.
Allahû Tealâ bütün âlemleri uðruna yaratmýþ olduðu Sevgili Peygamber’inin insanlar tarafýndan, sahâbesi tarafýndan yüceltilmesini istiyor.
Ahzab Suresi 56. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ buyuruyor:
33/AHZAB-56: “Ýnnallahe ve melâiketehu yusallûne alen nebiyy(nebiyyi), yâ eyyuhellezîne âmenû sallû aleyhi ve sellimû teslîmâ(teslîmen).”
Þüphesiz ki; Allah ve melekleri peygamberlere salât ederler. Ey âmenû olanlar, siz de ona salât edin ve gönülden teslim olun!
Burada Allahû Tealâ’nýn selâm vermesi, salât etmesi ve meleklerine de bunu yaptýrmasý; O’na ne kadar deðer verdiðinin iþaretini taþýyor. Bütün insanlarýn O’na hürmet göstermesi, saygý göstermesi istikametinde bir iþarettir. Sahâbe Allah’ýn emirlerine en güzel þekilde uymuþtur. Kendi hayatlarý pahasýna Peygamber’lerini öne geçirmiþlerdir.
49/HUCURAT-1: “Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ tukaddimû beyne yedeyillâhi ve resûlihî vettekûllâh(vettekûllâhe), innallâhe semîun alîm(alîmun).”
Ey îmân edenler! (Söz ve hareketlerinde) Allah’tan ve resûllerinden öne geçmeyin. Allah’a karþý takva sahibi olun. Çünkü Allah, herþeyi iþitir, herþeyi bilir.
49/HUCURAT-2: “Ya eyyuhellezîne âmenû lâ terfeû asvâtekum fevka savtin nebiyyi ve lâ techeru lehu bil kavli kecehri ba’dikum liba’dýn en tahbeta a’mâlukum ve entum lâ teþ’urûn(teþ’urûne). ”
Ey îmân edenler! Seslerinizi Peygamber'in sesini bastýracak þekilde yükseltmeyin. Peygamber’e, birbirinize baðýrdýðýnýz gibi yüksek sesle baðýrmayýn. Yoksa farkýna varmadan; yaptýklarýnýz boþa gidiverir.
49/HUCURAT-3: “Ýnnellezîne yeguddûne asvâtehum ýnde resûlillâhi ulâikellezînemtehanallâhu kulûbehum lit takvâ, lehum magfiretun ve ecrun azîm(un).”
Allah’ýn kalplerini takva ile imtihan ettikleri, resûlün yanýnda seslerini alçak tutanlardýr........
24/NUR-63: “Lâ tec’alû duâer resûli beynekum keduâi ba’dýkum ba’dâ, kad ya’lemullâhullezîne yetesellelûne minkum livâza(livâzen), fel yahzerillezîne yuhâlifûne an emrihî en tusîbehum fitnetun ev yusîbehum azâbun elîm(elîmun).”
Resûlün çaðrýþýný, aranýzda, birbirinizi çaðýrýþ gibi tutmayýn (davetine hemen koþun) Ýçinizden baþka birini siper ederek, (hutbeden izinsiz) sývýþýp gidenleri muhakkak ki Allah biliyor. Artýk Allah ve Peygamber’in emrine aykýrý hareket edenler, baþkalarýna bir belâ inmekten, yahut (kýyâmette) acýklý bir azaba uðramaktan çekinsinler.
Yukarýdaki âyetlerle Allahû Tealâ, Resûl’üyle olan iliþkide dikkat edilmesi gereken hususlarý açýklýyor.
Bir sahâbe Peygamber Efendimiz (S.A.V)’i anlatýyor.
Diyor ki:
“Annem babam sana feda olsun Ya Resûlullah. Eðer Sen sadece emsalinle sohbet etseydin biz Senin þerefli sohbetine müþerref olamaz ve Senin yanýnda oturamazdýk.”
“Eðer emsalinden baþkasýyla evlenmeseydin bizim kýzlarýmýzla evlenmezdin.”
“Ve eðer yalnýz emsalinle yeyip, emsalinle içseydin bizim sofralarýmýza oturmayacak, bizimle yeyip içmeyecek ve bizimle þakalaþmayacaktýn. Oysa Allah’a yemin ederim ki bizimle hem sohbet ettin, hem beraber yedin içtin, hem de bizlerin kýzýyla evlendin. Tevazu eseri olan elbiseler giydin, merkebe bindin, terkine adam aldýn, toprak üzerinde yemek yedin, parmaklarýný sýyýrdýn ama biz biliyoruz ki, sen bizim içimizden biri deðildin..."
Ýþte sahâbe, Peygamber Efendimiz (S.A.V)’le birlikte yaþamýþ olan sahâbe, O’nunla yeyip, içen, O’nunla þakalaþan sahâbe, O’nun gerçek kimliðini, Allah’a olan yakýnlýðýný en güzel þekilde idrak etmiþti. Allahû Tealâ’nýn kýymetli Peygamber’i ve Allahû Tealâ’nýn Kýymetli Peygamberi’nin Kýymetli sahâbesi arasýnda böylesine mükemmel, böylesine güzel bir iliþki vardý.
Al-i Ýmran Suresi 32.âyet-i kerimesine buyuruyor:
3/AL-Ý ÝMRAN-32: “Kul etîullâhe ver rasûl(rasûle), fe in tevellev fe innallâhe lâ yuhýbbul kâfirîn(kâfirîne).”
De ki: “Allah’a ve Resûl’e itaat edin.” Eðer dönerlerse (o taktirde bilsinler ki), hiç þüphesiz Allah kâfirleri sevmez.”
Allah’ýn sevgisini kazanmak, Allah’ýn Resûl’ünün sevgisine mazhar olmakla geçerlidir. Bakýnýz Allahû Tealâ’nýn Resûl’ü bu hususu bir hadîsinde belirtmektedir.
“Sizden hiçbiriniz beni canýndan, malýndan, evlâdýndan, ana babasýndan ve bütün insanlardan daha ziyade sevmedikçe bihakkýn mü’min olamaz.”
Hz. Ali ile Peygamber Efendimiz (S.A.V) arasýnda geçen konuþmayý hatýrlayalým:
-Ey Ali, sen beni ne kadar seversin? buyuruyor Allah’ýn Resûl’ü Hz. Ali’ye.
O da diyor ki:
-Eþimden, çoluðumdan, çocuðumdan, malým mülkümden çok fazla severim.
-Olmadý Ali. Diyor Peygamberimiz (S.A.V)
Neden Peygamber Efendimiz böyle söylüyor? Peygamberimiz (S.A.V) çok iyi biliyor ki, O’na olan sevgi Allah’a olan sevgidir. Kim O’nu severse Allah’ý çok sevecektir. Kim O’nu en üstün tutarsa bihakkýn takvaya ulaþacaktýr.
Bu sebeple Hz. Ali’ye: “Olmadý, daha henüz o kemâle ermedin.” Diyor. Daha sonraki geliþinde Hz. Ali:
-Sizi canýmdan da çok seviyorum ya Allah’ýn Resûl’ü. deyince:
-Ýþte þimdi oldu Ya Ali. diyor Allah’ýn Resûl’ü.
Nisa Suresi 80. âyet-i kerimesinde Rabbimiz; “Resûlullah’a itaat eden Allah’a itaat etmiþ olur.” buyurarak O’na itaati Kendisine itaat saymýþtýr. O’nun, katýndaki üstünlüðünü bize bir kere daha anlatmýþtýr. Resûl’e itaat eden, Rabbi’ne itaat etmiþtir.
4/NÝSA-80: “Men yutýýr resûle fe kad atâallâh(atâallâhe), ve men tevellâ fe mâ erselnâke aleyhim hafîzâ(hafîzen).”
Resûl'e itaat eden andolsun ki; Allah’a itaat etmiþ olur. Kim yüz çevirirse (bilsin ki); Biz seni onlarýn üzerine muhafýz göndermedik.
Allahû Tealâ, Sevgili Peygamber’ine eziyet eden, O’nu hakir gören, küçük görene lânet ediyor. Ahzab Suresi 57. âyet-i kerimesinde buyuruyor:
33/AHZAB-57: “Ýnnellezîne yu’zûnallâhe ve resûlehu leanehumullâhu fîd dunya vel âhýreti ve eadde lehum azâben muhînâ(muhînen).”
Þüphe yok ki, Allah’a ve resûlüne eziyet edenlere, Allah dünyada ve ahirette lânet etmiþtir. Onlara pek hor düþürücü bir azap da hazýrlamýþtýr.
Allahû Tealâ, Allah’ýn indinde en Kýymetli Resûl’üne eziyet edenlere lânet ediyor. O’na hürmet edenleri, O’nu en çok sevenleri, sahâbeyi ise yüceltiyor, mükâfatlandýrýyor. Onlarý da âlemlere örnek olarak gösteriyor.
Sahâbeden Hz. Amr...þöyle söylüyor: “Benim için Resûllullah (S.A.V)’dan daha sevgili, benim gözümde O’ndan daha büyük hiç kimse yoktu. Ne var ki , O’na olan tazimimden doya doya O’na bakamýyordum.”
Enes Bin Malik (R.A): “Ben Allah’ýn Resûl’ünün elinden daha yumuþak olan ne bir dibâca, ne de bir ipeðe yapýþmadým. Gene ben ömrümde Allah Resûl’ünden daha güzel kokan ne bir misk, ne bir amber koklamadým.”
Hz. Halid Bin Velid Arap kabilelerinden birine gittiði zaman onlarýn kabile reisi soruyor:
-Ya Halid, bize Muhammmed’i tasvir et. diyorlar.
Halid (R.A) cevap veriyor:
-Size þunu söyleyebilirim: “Gönderilen gönderenin kadrince olur. Gönderen Allah olduðuna göre, gönderdiðinin þanýný siz hayal edin.” Ve O’nu tasvir edemiyor.
Allah’ýn Peygamber Efendimiz (S.A.V)’e tâbî olarak sahâbe olmak þerefine ulaþtýrdýðý sahâbenin Peygamber Efendimiz (S.A.V) ile olan iliþkisini Hz. Amr ve Hz. Halid Bin Velid’in bu sözleriyle biraz daha iyi anlayabiliyoruz. Allahû Tealâ, Allah’ýn dînini ayakta durduracak, Allah’ýn emirlerini hakim kýlacak ve Allah için savaþacak kadar bir ömür verdikten sonra Peygamber Efendimiz (S.A.V)’i vefat ettirmiþ, bütün sahâbe onun arkasýndan öksüz kalmýþtýr.
Sevgili Peygamberimiz (S.A.V)’in zaman içerisinde çoðalan halka, sesini duyurabilmek için minber yaptýrdýðýný biliyoruz. Bu minberi kullanmaya baþladýðý zaman önceden üzerine dayandýðý hurma kütüðünün inlemeye baþladýðý söyleniyor. O zaman Peygamber Efendimiz (S.A.V), elini hurma kütüðünün üzerine koymuþ ve hurma kütüðü susmuþ. Hz. Ömer Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in vefatýndan sonra þöyle diyor: “Ümmetin senin ayrýlýðýna, aðlayýp sýzlamaya o hurma kütüðünden daha çok muhtaçtýr.”
Allahû Tealâ O’nun yokluðunda varlýðýnýn, himmetinin büyüklüðünü bütün boyutlarýyla sahâbeye yaþatmýþtýr.
Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in çok sevdiklerinden, Hz. Ömer Bin Hattab için Allah’ýn Resûl’ü þöyle buyurmuþ: “Ey Allah’ým, dîni Ömer’le kuvvetlendir!”
Peygamber Efendimiz (S.A.V) sahâbesinin özelliklerini hadîsleriyle bize anlatmaya çalýþmýþ. Bir topluluk Peygamberimiz (S.A.V)’den:
-Bizimle birlikte emin birini gönder ya Allah’ýn Resûl’ü, talebinde bulununca, Peygamber Efendimiz (S.A.V) buyuruyorlar:
-Ebu Ubeyde gitsin. Ve þöyle ilâve ediyorlar:
-Ebu Ubeyde bu ümmetin eminidir.
Ne mutlu, ne büyük bir güzellik ki O’nun dilinden, O’nun aðzýndan sahâbesi iltifatlara ve güzelliklere boðulmuþ. Onlarý müjdeliyor: “O Allah’a canýný verecek olan þehitlerdendir. O sýdk makamýnýn sahibidir.” Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in aðzýndan dökülen bu muhteþem sözler gerçekten bütün kâinata bedeldir. Bu istikamette o sahâbeye hayran olmamak mümkün deðildir. Peygamber Efendimiz (S.A.V)in aðzýndan sahâbesi için dökülen inciler...
O’nun vefatýndan sonra halifelik seçimi konusunda sahâbe arasýnda geçen konuþmalar; ensardan mý yoksa muhacirînden mi bir halife olmasý istikametindeydi. Ve ensar aralarýnda konuþuyorlar, aralarýndan bir tanesi topluma hitap ediyor:
“Ey ensar cemaati, vallahi bizim bu dîni kabul etmek hususunda yarýþmamýz, dîn yolunda müþriklerle savaþmaktan maksadýmýz, ancak Rabbimizin rýzasýný ve Peygamberimiz (S.A.V)’e itaat faziletini kazanmaktý. Bugüne kadar yaptýklarýmýz, elimizi açýp da bütün muhacirîne yardýmlarýmýz, sarmamýz, sevmemiz, Allah yolunda savaþýmýz, müþriklerle mücâdelemiz, Allah’ýn rýzasýný kazanmak, Sevgili Peygamber’ine itaat etmek içindi. Bize bu yolda ne insanlara hakim olmak, ne dünya, ne de dünya malý gerekir. Ýnsanlara hakim olmak, onlara hükmetmek, onlarý idare etmek, dünya malýna sahip çýkmak, bu bizim iþimiz deðildir.” diyerek birbirlerine hatýrlatýyorlar.
“Biz hayatýmýz boyunca insanlara yardým etmek için, onlara hayýr ulaþtýrmak için savaþtýk. Bu yolda insanlara hakim olmak, ya da dünya malýna sahip çýkmak bizde yoktur. Muhacirîn kardeþlerimizden uygun görülenin halifeliði bize velî ni’mettir.” diyorlar.
Ve þu kararý alýyorlar: “Biliniz ki Muhammed Kureyþ’tendir. Kureyþliler bu iþe herkesten daha lâyýktýr. Vallahi bu iþte Allah bizi hiçbir zaman onlara niza eder görmeyecektir.”
Kesin kararlýdýrlar onlarla çekiþmemeye, onlarla nizaya girmemeye. “Allah’tan sakýnýnýz ve halifelik için de muhacirlerle asla çekiþmeyiniz, ey ensar!” diye birbirlerini uyarýrlar. Allah Resûl’ünden sonra Ebu Ubeydenin gönlü halifelik konusunda Hz. Ebu Bekir’in önüne geçmeye asla razý deðil. Ebu Ubeyde (R.A) Hz. Ebubekir’e þöyle söylüyor: “Bu iþte biz sana


Mesaj 1 kez düzenlendi. En son DeLiAsIk tarafından, 19.12.2005 - 23:41 tarihinde.
Gönderen: 19.12.2005 - 18:51
Bu Mesaji Bildir   tarıkyılmaz72 üyenin diger mesajlarini ara tarıkyılmaz72 üyenin Profiline bak tarıkyılmaz72 üyeye özel mesaj gönder tarıkyılmaz72 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
DeLiAsIk su an offline DeLiAsIk  
Moderator


352 Mesaj -
Selamün Aleyküm

lütfen uzun basliklar yazmayiniz..
Gönderen: 19.12.2005 - 23:46
Bu Mesaji Bildir   DeLiAsIk üyenin diger mesajlarini ara DeLiAsIk üyenin Profiline bak DeLiAsIk üyeye özel mesaj gönder DeLiAsIk üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Ermis2006 su an offline Ermis2006  
Amellerin en ustunu...
20 Mesaj -
savrvb.
DeLiAsIk kardesimiz ozur dilerim ama imzaniza sunu yazmissiniz
Amellerin en ustunu Allah için SEVMEK,Allah için KIN tutmaktir demissiniz.
Amellerin en ustunu Allah için SEVMEK anladim
Allah için KIN tutmaktir bunu anlamadim biraz açarmisiniz çunku benim bildigim KIN nefsimizin bir hastaligidir ve iyi bir sey degildir ve KIN ve SEVGI birbirinin zit kavramlaridir.
SEVGININ OLDUGU YERDE KIN OLMAZ;;;KININ OLDUGU YERDE SEVGI OLMAZ.
Rabbimizin bizden istedigi sevgidir kin degil aro.düsün
Gönderen: 20.12.2005 - 00:21
Bu Mesaji Bildir   Ermis2006 üyenin diger mesajlarini ara Ermis2006 üyenin Profiline bak Ermis2006 üyeye özel mesaj gönder Ermis2006 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
DeLiAsIk su an offline DeLiAsIk  
Moderator


352 Mesaj -
düsün

siz Allahi sevmeyene kin tutmazmisiniz??

ama söz zaten benim degildir, kimindi onuda hatirlamiyorum malesef..
Gönderen: 20.12.2005 - 00:30
Bu Mesaji Bildir   DeLiAsIk üyenin diger mesajlarini ara DeLiAsIk üyenin Profiline bak DeLiAsIk üyeye özel mesaj gönder DeLiAsIk üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
NurBahcesi su an offline NurBahcesi  
ALLAHI SEVMEYENE BUĞZ EDİLİR
2687 Mesaj -
AYET VAR ALLAH ÝÇÝN BUGZ BELLÝ ETMEMEK GEREKÝR AMA YERÝNDE..
Gönderen: 20.12.2005 - 13:40
Bu Mesaji Bildir   NurBahcesi üyenin diger mesajlarini ara NurBahcesi üyenin Profiline bak NurBahcesi üyeye özel mesaj gönder NurBahcesi üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Ermis2006 su an offline Ermis2006  
KIN...BIZIM YUNUSUN CEVABI...
20 Mesaj -
SAVRVB.
DeLiAsIk kardesimiz cevabini yunus emre vermis
"BIZ KIMSEYE KIN TUTMAYIZ
AGYAR DAHI DOSTUR BIZE" ve bir diyeri"SEVELIM SEVILELIM"diyor bizim yunus.
Hz.Mevlana kim olursan ne olursan yine gel diyor kin tutmadigi belli.
Ve sahabe ve peygamber efendimizin hayati kimseye kin tutmamis sadece acimis
ben de KIN tutmuyorum sadece aciyorum siz de kin tutmayin çunku kin ofke nefsimizin afetleridir hastalilkaridir.ARO.sevinçli
Gönderen: 20.12.2005 - 20:23
Bu Mesaji Bildir   Ermis2006 üyenin diger mesajlarini ara Ermis2006 üyenin Profiline bak Ermis2006 üyeye özel mesaj gönder Ermis2006 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
NurBahcesi su an offline NurBahcesi  
kin tutulurda
2687 Mesaj -
ayarý iyi yapýlmalý yerinde ve zamanýnda ulu orta deðil...karsýdakinin þartlarýda haiz olmasý lazým cahil mi alim mi müslim mi gayrý müslim mi...fakir mi zengin mi ....izahý uzun..
Gönderen: 21.12.2005 - 10:49
Bu Mesaji Bildir   NurBahcesi üyenin diger mesajlarini ara NurBahcesi üyenin Profiline bak NurBahcesi üyeye özel mesaj gönder NurBahcesi üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Ermis2006 su an offline Ermis2006  
RE: kin tutulurda
20 Mesaj -
Alıntı
Orijinali ölüm

ayarý iyi yapýlmalý yerinde ve zamanýnda ulu orta deðil...karsýdakinin þartlarýda haiz olmasý lazým cahil mi alim mi müslim mi gayrý müslim mi...fakir mi zengin mi ....izahý uzun..





savrvb.
degerli kardesim Allah dostlarinin nefslerinde kin ofke dedikodu gibi... afetlerin hastaliklarin olmadigindan çunku nefslerini tezkiye ve tasfiye etttikleri içindir ki kin tutamazlar acirlar.
su yazindan pek birsey anlamadim kusuruma bakma aro.düsün
Gönderen: 21.12.2005 - 21:29
Bu Mesaji Bildir   Ermis2006 üyenin diger mesajlarini ara Ermis2006 üyenin Profiline bak Ermis2006 üyeye özel mesaj gönder Ermis2006 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
tarıkyılmaz72 su an offline tarıkyılmaz72  
Konu icon    KONUYLA İLGİLİ AYET NUMARASINI HATIRLIYAMADIM
163 Mesaj -
ALLAH U TEALA KURANDA SAHABE ÝÇÝN ÞÖYLE BÝR ÝFADE KULLANIYOR HATIRLADIÐIM KADARI ÝLE AKTARAYIM ÝNÞAALLAH SÝZLER DÜÞMANLARINIZA BÝLE MUHABBET BESLERSÝNÝZ ÇÜNKÜ SÝZLER KÝTABIN TAMAMINA TABÝÝ SÝNÝZ YÜCE MEVLAM ÝNÞAALLAH BÝZLERÝDE KÝTABIN TAMAMINA TABÝÝ OLMAMIZI NASÝP EDER ÝNÞAALLAH
Gönderen: 23.12.2005 - 22:21
Bu Mesaji Bildir   tarıkyılmaz72 üyenin diger mesajlarini ara tarıkyılmaz72 üyenin Profiline bak tarıkyılmaz72 üyeye özel mesaj gönder tarıkyılmaz72 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
aytaybru su an offline aytaybru  
..
19 Mesaj -
hani derler ya denizler mürekkep aðaþlar kalem olsa O nu anlatmaya yetmez çok duygu yüklü bir yazý okuyun piþman olmayacaksýnýz
Gönderen: 25.01.2006 - 18:02
Bu Mesaji Bildir   aytaybru üyenin diger mesajlarini ara aytaybru üyenin Profiline bak aytaybru üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
pejocu su an offline pejocu  
KİN VE NEFRET
84 Mesaj -
KÝN VE NEFRET
Kin ve nefret nefsimizin yenilmesi güç afetlerindendir. Bu konuda Yüce Rabbimiz aþaðýdaki Âyet-i Kerîmelerle açýklamalarda bulunuyor.


5/Maide-8- Ve lâ yecrimenneküm þeneânü kavmin alâ ellâ ta'dilû, i'dilû.
- Bir kavme, topluluða olan kininiz, sizi adaletsizliðe sürüklemesin.

5/Maide-62
- Ve terâ kesîran minhüm yüsâriûne fil-ismi vel-udvâni ve eklihimüssüht, lebi'se mâ kânû ya'melûn.
- Onlardan çoðunun günaha, haksýzlýða ve haram yemeðe koþuþtuklarýný görürsün, yaptýklarý ne kötüdür.

5/Maide-64- Ve leyezîdenne kesîran minhüm mâ ünzile ileyke min Rabbike tuðyânen ve küfrâ, ve elkaynâ beynehümül-adâvete velbaðdâe ilâ yevmilkýyâmeh.
- Rabbinin tarafýndan inzal olunan, onlardan bir çoðunun azgýnlýðýný küfrünü artýrýr. Onlarýn arasýnda kýyamet gününe kadar düþmanlýk, olanca kuvvetiyle sevmemezlik (buðz, kin, nefret ve haset) yapýþtýrdýk.

5/Maide-14- Feeðraynâ beynehümül-adâvete velbeðdâe ilâ yevmilkiyâmeh.
- Biz kýyamet gününe kadar aralarýna düþmanlýðý olanca kuvvetiyle kin, nefreti yapýþtýrdýk.

3/Al-i Ýmran-118- Kad bedetilbaðdâü min etvâhihim, ve mâ tühfî sudûruhüm ekber.
- Size olan kin, buðzlarý dillerinden dökülüyor. Halbuki sinelerinde sakladýklarý buðz-nefret daha büyüktür.


Allah'ýn yardýmýyla nefsimiz baþlangýçta tezkiye edilip kontrol altýna alýnarak, bu þer kaynaðýn nefsimizin tasfiyesiyle tamamen ortadan kaldýrýldýðýný, Rabbimiz þu âyet-i kerîme'de en güzel biçimde açýklýyor.

9/Tevbe-15- Ve yüzhib ðayza kulûbihîm ve yetûbüllâhü alâ men yeþâ'.
- Kalplerindeki kini gidersin ve Allah dilediði kiþinin tevbesini kabul buyursun.

Tevbenin kabulü, ancak Tevbe-i Nasuh'a davet ile mümkündür. Çünkü tevbenin esasý bir daha günah iþlememek üzere Rabbimize verdiðimiz bir Ahd'dir. Fakat, þer kaynaklar nefsimizde durdukça bu mürnkün deðildir. Ammâ bu 19 þer kaynak, ihlasla temizlenince Allah bizi tevbe-i Nasuh'a davet ediyor. Bu þekilde yukardaki âyet-i kerîme'de, Rabbimizin söz ettiði gibi tevbemizi kabul ediyor.

59/Haþr-10- Ve lâ tec-al fî kulubinâ ðýllan lillezîne âmenû.
- Kalbimizde mü'minlere karþý kin býrakma.
Gönderen: 05.03.2006 - 08:32
Bu Mesaji Bildir   pejocu üyenin diger mesajlarini ara pejocu üyenin Profiline bak pejocu üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
pejocu su an offline pejocu  
Konu icon    RESÛLLERİN ŞAHİDLİĞİ
84 Mesaj -
RESÛLLERÝN ÞAHÝDLÝÐÝ
Resûller Allah'ýn emirlerinin þahididirler. Ayný zamanda Allah
yolunda olanlarýn da þahididirler. Böylece þahidlik müessesesi çift
taraflý bir önem taþýmaktadýr.

73/ MÜZEMMÝL-15: Ýnnâ erselnâ ileyküm resûlen þâhiden aleyküm kemâ
erselnâ ilâ fir'avne resûlâ.
Muhakkak ki biz size þahitlik edecek bir Resûl gönderdiðimiz gibi
firavuna da Resûl göndermiþtik.

Hz. Ýbrâhîm (AS) aþaðýdaki açýklamasýyla þahit olduðunu açýklýyor.

21/ENBÝYA-56: Kaâle bel Rabbüküm Rabbüssemâvâti vel-erdýllezîy
fetarahünne ve ene alâ zâliküm mineþþâhidîn.
Ýbrâhîm (AS) dedi "Hayýr Rabbimiz göklerin ve yerin Rabbidir, onlarý
yaratandýr. Ben de bu sözlere þahitlik edenlerdenim".
3/ ÂL-Ý ÝMRAN-52 : Felemmâ ehassa îsa minhümül küfra kâle men ensârî
ilallah. Kâlel havâriyyûne nahnü ensârullahi , amennâ billâhi, veþhed
biennâ müslimûn.
Ýsa onlardan inkâr hissedince; "Allah'a ulaþtýran yolda yardýmcýlarým
kimlerdir?" dedi. Havariler de; "Allah'a (götüren yolda) yardýmcýlar
biziz. Allah'a îmân ettik, þahit ol ki, biz, hiç þüphesiz (O'na,
Allah'a) teslim olanlarýz." dediler.
ALÝ ÝMRAN-53: Rabbenâ âmennâ bimâ enzelte vettebe'nerrasûle fektübnâ
meaþþâhidîn.
Ey Rabbimiz Bize indirdiðine inandýk, Resûle uyduk; bizi þahidlerle
beraber yaz.
4/ NÝSA-41 : Fekeyfe izâ ci'nâ min külli ümmetin biþehiydin ve
ci'nâbike alâ hâlülâi þehiydâ.
Her ümmetten bir þahit getirip seni de onlarýn üzerine þahit
kýldýðýmýz zaman nasýl olacak.

Görülmektedir ki Peygamber Efendimiz bütün ümmetlere þahit olan,
bütün Resûllerin üzerine þahit kýlýnmýþtýr.
Gönderen: 12.03.2006 - 09:50
Bu Mesaji Bildir   pejocu üyenin diger mesajlarini ara pejocu üyenin Profiline bak pejocu üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
pejocu su an offline pejocu  
Konu icon    İnsanların fırkalara ayrılması, birleşmemesi, tevhidi gerçekleştirmemesi hep hased ve düşmanlık sebebiyledir.
84 Mesaj -
ASED VE DÜÞMANLIK

Ýnsanlarýn fýrkalara ayrýlmasý, birleþmemesi, tevhidi gerçekleþtirmemesi hep hased ve düþmanlýk sebebiyledir.

60/Mümtehine-4- Ve bedee beynenâ ve beynekümül-adâvetü velbaðdâü ebeden hattâ tüminû billâhi vahdeh.
- Sizinle aramýzda bir tek Allah'a îmân edinceye kadar ebediyyen adâvet þiddetli bir nefret aþikar olmuþtur.

4/Nisa-54- Em yehsüdûnennâse alâ mâ âtâhümüllâhü min fedlih
- Yoksa Allah'ýn bol ni'metinden verdiði kimseleri mi, çekmiyorlar hased ediyorlar.

2/Bakara-109- Vedde kesîrun min ehlilkitâbi lev yeruddûneküm min be'di îmaniküm küffârâ, haseden min ýndi enfüsihim.Kitap ehlinin çoðu içlerindeki haset sebebiyle sizi, inandýktan sonra küfre döndürmeyi isterler.
Gönderen: 29.03.2006 - 21:51
Bu Mesaji Bildir   pejocu üyenin diger mesajlarini ara pejocu üyenin Profiline bak pejocu üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
pejocu su an offline pejocu  
kim diyebilirki?böyle sevgi bendede var!!!!
84 Mesaj -
3/RAD-24Selâmun aleykum bimâ sabertum fenime ukbed dâr(i
Sabretmenizden dolayý üzerinize selâm olsun. Bu dârý dünyanýn en güzel akibetidir.
Onlar hem bu dünyada mükâfatlandýrýlmýþlar, hem de ahirette. Sahâbe bu dünya hayatýnda asr-ý saadeti yaþayarak mükâfatlandýrýldý. Ahirette ise Rabbimiz onlarý þehitlerle, sýddîklerle ve peygamberlerle birlikte olacaklarý Adn Cennetlerine koyarak mükâfatlandýrdý.

Ey nur devri ! Sofraný getir de kur yeniden,
Cihanýn karþýsýnda haþmetle dur yeniden,
Îmân taþýný deðdir insanlýk dudaðýna,
Topyekûn beþeriyet nur bekler, nur yeniden.

Biz bütün gönlümüzle size þöyle sesleniyoruz:


Aslanlar gibi kükre Rabbim bir diye haykýr,
Zillet denen zinciri kopar, at, parçala, kýr,
Kâinatýn burcuna îmân bayraðýný dik,
O zaman deste deste nur yaðdýracak Halik.

Ulu dergâha sýðýn, Yüce Allaha dayan,
Ýnci gibi yaþlar dök ilâhî aþk ile yan,
Göðsündeki îmânla ýrmak ýrmak çaðla sen,
Ayrýlma ey þanlý dost Peygamberin izinden,
Ýþte o an ruhunda güneþler yanacaktýr.
Nur gibi bir devrin gelmesi artýk haktýr.

Araf Suresi 157. âyet-i kerimesinde, sahâbenin Peygamber Efendimiz (S.A.V) ile olan iliþkisini görüyoruz.
7/ARAF-157: Ellezîne yettebiûner resûlen nebiyyel ummiyyellezî yecidûnehu mektûben indehum fît tevrâti vel incîli yemuruhum bil marûfi ve yenhâhum anil munkeri ve yuhýllu lehumut tayyibâti ve yuharrimu aleyhimul habâise ve yedau anhum ýsrahum vel aglâlelletî kânet aleyhim, fellezîne âmenû bihî ve azzerûhu ve nasarûhu vettebeûn nûrellezî unzile meahu ulâike humul muflihûn(muflihûne
Onlar ki, yanlarýndaki Tevratta ve Ýncilde yazýlý bulduklarý ümmî nebî resûle tâbî olurlar. Onlara maruf ile (irfanla) emreder, onlarý münkerden nehyeder ve onlara tayyib olanlarý (temiz ve güzel olan þeyleri) helâl kýlar. Habis olanlarý (kötü ve pis þeyleri) onlara haram kýlar. Ve onlarýn aðýrlýklarýný (günahlarýný sevaba çevirip, günahlarýnýn aðýrlýðýný kaldýrýr: Furkan-70) kaldýrýr. Ve üzerlerindeki zincirleri (ruhu vücuttan ayrýlmasýn diye üzerinde olan ve ruhu vücuda baðlayan zincir: Secde-24) kaldýrýr. Artýk onlar, ona îmân ettiler ve ona saygý gösterdiler ve ona yardým ettiler, ve onunla beraber indirilen nura (Kurân-ý Kerime) tâbî oldular. Ýþte onlar, onlar felâha (kurtuluþa, cennet mutluluðuna ve dünya mutluluðuna) erenlerdir.
Peygamber Efendimiz (S.A.V), sahâbenin kendilerine zulmettikleri birçok konuda onlarý bu zulümden kurtardý. Haram zannettiklerinin helâl rýzýklar olduðunu onlara anlattý. Halbuki þeytan onlarý kandýrmýþ Allahýn haram ettiklerini helâl gibi göstermiþti. Allahýn Nebî'si, Sevgilisi onlara helâl zannettiklerinin Allahýn yasaklarý olduðunu, haram olduðunu onlara gösterdi. Sýrtlarýndaki aðýr yükü indirdi. Bu yük, onlara emanet olarak verilen ruhtu. Onlarýn ruhlarýný Allaha ulaþtýrdý. Onlarý hidayete erdirdi.
33/AHZAB-72: Ýnnâ aradnel emânete ales semâvâti vel ardý vel cibâli fe ebeyne en yahmilnehâ ve eþfakne minhâ ve hamelehal insân(insânu), innehu kâne zalûmen cehûlâ(cehûlen
Muhakkak ki Biz, emaneti göklere, arza ve daðlara teklif ettik de bunu yüklenmekten çekindiler ve ondan korktular. Onu insan yüklendi. Çünkü o zalim ve cahildir.
Ruh, tekrar Allaha dönmek üzere insana verilmiþ bir emanettir. Ýade edilinceye kadar emanet, insanýn taþýdýðý bir yüktür, aðýrlýktýr. Sahâbe, ruhlarýný Allaha ulaþtýrarak bu aðýr yükten, emanetten kurtuldular. Peygamber Efendimiz (S.A.V), onlarýn baðlandýklarý zincirleri kopardý. Peygamber Efendimiz (S.A.Vin onlarýn üzerinde yapmýþ olduðu nefsi tezkiye ve tasfiye görevinden sonra onlar köle olduklarý nefslerinden kurtuldular.
Köle nefstir, rehine olan nefs 19 afete sahiptir. 19 afetin kölesidir. Bu sebeple nefs baþlangýçtan itibaren fizik vücudun (vechin) içinde rehinedir. Ýnsanoðlu baþlangýçta nefsinin arzularýna köle olmuþtur. Beled Suresi 10, 11, 12 ve 13. âyet-i kerimelerinde:
O sarp yokuþu bilir misiniz, o sarp yokuþ nedir? O sarp yokuþ kölenin azadýdýr buyrulmaktadýr.
Nefsin Sýratý Mustakîmi sarp bir yokuþtur. Nefsle cihad etmek, nefsin afetlerinden tamamen kurtulmak, daimî zikre ulaþmak zor iþtir. Kölenin azadý, insanýn nefsinde bulunan 19 afetten kurtulmasý anlamýna gelir. Köle olmaktan kurtulmak, nefsin kölesi olduðu afetlerinden kurtulmasýdýr. Kölenin azadý, nefsin azadýdýr. 19 afetten kurtulmasýdýr.
90/BELED-10: ;Ve hedeynâhun necdeyn(necdeyni
Biz onu iki yola da ulaþtýrýrz.
90/BELED-11: Fe laktehamel akabeh(akabeteFakat o, sarp yokuþu aþmaya giriþmedi. (Daimî zikre ulaþmadý ve nefsini kölesi olduðu afetlerden kurtaramadý.)
90/BELED-12:;Ve mâ edrâke mel akabeh(akabetu
O sarp yokuþun ne demek olduðunu sen bilir misin?
90/BELED-13: ;Fekku rekabeh(rekabetin
Köleyi azad etmektir.
Araf Suresinin 157. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ; Allahýn güzel Resûlünün onlarý kölelikten kurtarmýþ, nefslerinde 19 afete baðlý olan zincirleri kopartmýþ, onlarý mutluluða ulaþtýrmýþ olduðunu söylüyor.
Ve sonuç: Ona inanan, îmân eden, hürmet eden, saygý gösteren ve Onunla gönderilen Kurân yaþayanlarýn felâha erdiklerini söylüyor.
Peygamber Efendimiz (S.A.Va inanmak, Ona itaat etmek, hürmet etmek, Allahû Tealânýn çok önem verdiði bir konudur. Kur;ân-ý Kerimde Allahý sevenler, Allaha yakýnlýk duyanlar, Allah;a dost olanlar, Allahýn taraftarý olanlar ve Allaha yardým edenler var. Sahâbe, o en üst noktaya ulaþmýþ, Allaha yardým edenlerden olmuþtur. Peygamber Efendimiz (S.A.Ve yardým etmiþler. Allahû Tealâ Ona yardým edenleri, Allaha yardým edenler olarak kabul ediyor. Ve Onunla birlikte gelen nura, Kurâna uyanlar; Ýþte onlarýn hepsi felâha ermiþlerdir. Peygamber Efendimiz (S.A.Vin hayatý boyunca insanlara Kurâný öðrettiðini, hayatý boyunca hep sohbet ettiðini biliyoruz. Ýþte bu sohbetler bedevî halde olan sahâbeyi bedevîlikten kurtarýp sahâbe yapmýþtýr. Bu sohbetlerle aydýnlanmýþlar, nurlanmýþlar. Bu sohbetlerle doðrularý öðrenip, hayatlarýna tatbik etmeye çalýþmýþlar. Sonunda Peygamber Efendimiz (S.A.Vin yardýmlarýyla Allahýn yardýmcýlarý olmuþlardýr.
Ýnsanlarýn en hayýrlýsý olan, âlemlere rahmet olarak gönderilen Sevgili Peygamberimiz (S.A.V), sahâbesine çok düþkündü. Onlarý çok sever, onlara çok kýymet verirdi. Onlarýn üzerine titrerdi. Onlara inanýr, onlara güvenirdi. Tevbe Suresi 61. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ buyuruyor:
9/TEVBE-61: Ve minhumullezîne yu;zûnen nebiyye ve yekûlûne huve uzun(uzunun), kul uzunu hayrin lekum yuminu billâhi ve yuminu lil muminîne ve rahmetun lillezîne âmenû minkum, vellezîne yu;zûne resûlallâhi lehum azâbun elîm(elîmun
Onlardan nebîye eza (eziyet) eden kimseler: "O bir kulak(gibi)dir, (her söyleneni dinler, inanýr)." diyorlar. De ki: O sizin için hayrýn kulaðýdýr (Sözünüzü iþitir kabul eder. Bilmemesinden deðil, sizi tekzip etmemesinden dolayý hayrýn kulaðýdýr). Ve Allaha inanýr ve mü;minlere inanýr ve sizden âmenû olanlar için bir rahmettir. Allahýn resulüne eza edenlere (ona yakýþýksýz söz söyleyenlere, ayýplayanlara) onlara elîm bir azap vardýr.
Allahû Tealâ, Ahzab Suresi 6. âyet-i kerimesinde yine Peygamber Efendimiz (S.A.V) için þöyle buyurmuþ:
33/AHZAB-6: ;En nebiyyu evlâ bil muminîne min enfusihim ve ezvâcuhu ummehâtuhum, ve ûlul erhami baduhum evlâ bibâ;dýn fî kitâbillâhi minel muminîne vel muhâcirîne illâ tefalû ilâ evliyâikum marûfâ(marûfen), kâne zâlike fîl kitabi mestûrâ(mestûren
Peygamber, müminlere öz nefislerinden evlâdýr. Peygamberin zevceleri analarý hükmündedir. Akraba olanlar da Allahýn kitabýnda birbirlerine diðer müminlerden ve muhacirlerden daha yakýndýrlar. Ancak dostlarýnýza irfanla davranabilirsiniz. Bunlar örtülü kitapta (Levh-i Mahfuz;da ve Kurânda) vardýr.
O, Bize Bizden çok daha yakýndýr.
Peygamber Efendimiz (S.A.V) yaþadýðý devirde sahâbesine ve bütün insanlara çok yakýndý. Hep onlarýn arasýndaydý, onlarla birlikteydi. Nuh (A.Sýn kavmi sebebiyle çektiði sýkýntýlar ve üzüntüler neticesinde Allahû Tealâya þöyle bir duasý olmuþ: Ey Rabbim yeryüzünde kâfirlerden tek bir kiþi býrakma
Peygamber Efendimiz (S.A.V) de böyle dua etmiþ olsaydý bir tanemiz bile hayatta kalmazdýk. Halbuki, Peygamber Efendimiz (S.A.Vin gül yanaðýný yaraladýlar, mübarek diþini kýrdýlar, dizlerini paramparça ettiler, kan revan içinde býraktýlar. Yine de O, beddua etmek þöyle dursun; Allahým Sen kavmime merhamet et çünkü onlar bilmiyorlar buyurmuþtur.
Peygamber Efendimiz (S.A.Vin insanlara olan sevgisinin, düþkünlüðünün, merhametinin eþi emsali yoktur.
9/TEVBE-128: Lekad câekum resûlun min enfusikum azîz(azîzun), aleyhi mâ anittum harîsun aleykum bil muminîne raûfun rahîm(rahîmun
Andolsun ki; size, sizin içinizden aziz bir resûl geldi. Sizin üzüldüðünüz þey ona aðýr gelir (onu üzer). Size çok düþkün, müminlere þefkatli ve merhametlidir.
Ve Þuara Suresi 215. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ buyuruyor:
26/ÞUARA-215: Vahfýd cenâhake li mettibeake minel muminîn(mu;minîne).
Sana tâbî olarak mü;min olanlarý kanatlarýnýn altýna al.
Peygamber Efendimiz (S.A.Vin çok kýymetli olan, kol kanat gerdiði sahâbesi, Onun sevgisine, merhametine, yüceliðine lâyýk olmuþtur. Fetih Suresi 29. âyet-i kerimesinde, sahâbeyi Allahû Tealâ þöyle anlatmaktadýr:
48/FETÝH-29: Muhammedun resûlullâh(i), vellezîne meahû eþiddâu alel kuffâri ruhamâu beynehum terâhum rukkean succeden yebtegûne fadlan minallâhi ve rýdvânen sîmâhum fî vucûhihim min eseris sucûd(i), zâlike meseluhum fit tevrât(i), ve meseluhum fîl incîl(i), kezerýn ahrece þatehu fe âzerehu festagleza festevâ alâ sûkýhî yucibuz zurrâa, li yegîze bihimul kuffâr(e), ve adallâhullezîne âmenû ve amilûs sâlihâti minhum magfireten ve ecren azîmâ(azîmen
Muhammed (S.A.V) Allahýn resûlüdür. Onunla beraber olanlar, kâfirlere karþý sert, birbirlerine karþý merhametlidirler. Onlarý rukû ederken, secde ederken, Allahtan lütuf ve rýza dilerken görürsün. Yüzlerinde secdelerin izleri vardýr. Ýþte bu onlarýn Tevratta anýlan vasýflarýdýr. Ýncilde de þöyle vasýflandýrýlmýþlardýr: Onlar, filiz çýkarmýþ, gittikçe kuvvetlenerek kalýnlaþmýþ, gövdesi üzerinde dikilmiþ, ekincilerin hoþuna giden ekin gibidirler. Kâfirleri ashaba öfkelendirmek içindir. Onlardan mümin olup, ýslâh edici amel iþleyenlere Allah maðfiret ve büyük mükâfat vaadetmiþtir.
Allahû Tealânýn indinde sahâbe, bütün âlemlere örnek gösterilecek kadar kýymetli. Hem onlarý en çok sevdiðiyle birlikte kýlmýþ, hem de insanlara Peygamber Efendimiz (S.A.V;e uyan, tâbî olan sahâbesini örnek göstermiþtir. Peygamber Efendimiz (S.A.V) ile birlikte yaþamanýn þerefine eren sahâbe, bütün devirlerde yaþayan, Allah yolunda, Allah taraftarlarý olanlarýn, Allah;a gönül verenlerin gönüllerinde taht kurmuþtur.
Allahû Tealâ, Kalem Suresi 3 ve 4. âyet-i kerimelerinde Peygamber Efendimiz (S.A.V.) için.
68/KALEM-3: Ve inne leke le ecren gayre memnûn(memnûninÞüphesiz sana bitip tükenmeyen bir ecir (sevap) vardýr.
68/KALEM-4: Ve inneke lealâ hulukýn azîm(inÞüphesiz seni en yüksek yaratýlýþta yarattýk.
Kalem Suresi 1. ve 2. âyet-i kerimelerinde ise þöyle buyuruyor:
68/KALEM-1,2: ;Nûn vel kalemi ve mâ yesturûne, mâ ente bi nimeti rabbike bil mecnûn(mecnûnin
Nûn. Kalem ve onunla yazýlan yazýlara andolsun ki; Ey Muhammed! Sen Rabbinin nimetine mazhar olmuþ bir kimsesin, mecnun deðilsin.
Allahû Tealâ bütün âlemleri uðruna yaratmýþ olduðu Sevgili Peygamber;inin insanlar tarafýndan, sahâbesi tarafýndan yüceltilmesini istiyor.
Ahzab Suresi 56. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ buyuruyor:
33/AHZAB-56: Ýnnallahe ve melâiketehu yusallûne alen nebiyy(nebiyyi), yâ eyyuhellezîne âmenû sallû aleyhi ve sellimû teslîmâ(teslîmenÞüphesiz ki; Allah ve melekleri peygamberlere salât ederler. Ey âmenû olanlar, siz de ona salât edin ve gönülden teslim olun!
Burada Allahû Tealânýn selâm vermesi, salât etmesi ve meleklerine de bunu yaptýrmasý; Ona ne kadar deðer verdiðinin iþaretini taþýyor. Bütün insanlarýn Ona hürmet göstermesi, saygý göstermesi istikametinde bir iþarettir. Sahâbe Allah&#8217;ýn emirlerine en güzel þekilde uymuþtur. Kendi hayatlarý pahasýna Peygamberlerini öne geçirmiþlerdir.
49/HUCURAT-1: Yâ eyyuhellezîne âmenû lâ tukaddimû beyne yedeyillâhi ve resûlihî vettekûllâh(vettekûllâhe), innallâhe semîun alîm(alîmun
Ey îmân edenler! (Söz ve hareketlerinde) Allahtan ve resûllerinden öne geçmeyin. Allaha karþý takva sahibi olun. Çünkü Allah, herþeyi iþitir, herþeyi bilir.
49/HUCURAT-2: Ya eyyuhellezîne âmenû lâ terfeû asvâtekum fevka savtin nebiyyi ve lâ techeru lehu bil kavli kecehri ba;dikum libadýn en tahbeta amâlukum ve entum lâ teþurûn(teþurûne).
Ey îmân edenler! Seslerinizi Peygamber'in sesini bastýracak þekilde yükseltmeyin. Peygambere, birbirinize baðýrdýðýnýz gibi yüksek sesle baðýrmayýn. Yoksa farkýna varmadan; yaptýklarýnýz boþa gidiverir.
49/HUCURAT-3: Ýnnellezîne yeguddûne asvâtehum ýnde resûlillâhi ulâikellezînemtehanallâhu kulûbehum lit takvâ, lehum magfiretun ve ecrun azîm(un
Allahýn kalplerini takva ile imtihan ettikleri, resûlün yanýnda seslerini alçak tutanlardýr........
24/NUR-63: Lâ tecalû duâer resûli beynekum keduâi badýkum badâ, kad yalemullâhullezîne yetesellelûne minkum livâza(livâzen), fel yahzerillezîne yuhâlifûne an emrihî en tusîbehum fitnetun ev yusîbehum azâbun elîm(elîmun
Resûlün çaðrýþýný, aranýzda, birbirinizi çaðýrýþ gibi tutmayýn (davetine hemen koþun) Ýçinizden baþka birini siper ederek, (hutbeden izinsiz) sývýþýp gidenleri muhakkak ki Allah biliyor. Artýk Allah ve Peygamberin emrine aykýrý hareket edenler, baþkalarýna bir belâ inmekten, yahut (kýyâmette) acýklý bir azaba uðramaktan çekinsinler.
Yukarýdaki âyetlerle Allahû Tealâ, Resûlüyle olan iliþkide dikkat edilmesi gereken hususlarý açýklýyor.
Bir sahâbe Peygamber Efendimiz (S.A.Vi anlatýyor.
Diyor ki:
Annem babam sana feda olsun Ya Resûlullah. Eðer Sen sadece emsalinle sohbet etseydin biz Senin þerefli sohbetine müþerref olamaz ve Senin yanýnda oturamazdýk
Eðer emsalinden baþkasýyla evlenmeseydin bizim kýzlarýmýzla evlenmezdin
;Ve eðer yalnýz emsalinle yeyip, emsalinle içseydin bizim sofralarýmýza oturmayacak, bizimle yeyip içmeyecek ve bizimle þakalaþmayacaktýn. Oysa Allaha yemin ederim ki bizimle hem sohbet ettin, hem beraber yedin içtin, hem de bizlerin kýzýyla evlendin. Tevazu eseri olan elbiseler giydin, merkebe bindin, terkine adam aldýn, toprak üzerinde yemek yedin, parmaklarýný sýyýrdýn ama biz biliyoruz ki, sen bizim içimizden biri deðildin..."
Ýþte sahâbe, Peygamber Efendimiz (S.A.Vle birlikte yaþamýþ olan sahâbe, Onunla yeyip, içen, O;nunla þakalaþan sahâbe, Onun gerçek kimliðini, Allaha olan yakýnlýðýný en güzel þekilde idrak etmiþti. Allahû Tealâ;nýn kýymetli Peygamberi ve Allahû Tealânýn Kýymetli Peygamberi;nin Kýymetli sahâbesi arasýnda böylesine mükemmel, böylesine güzel bir iliþki vardý.
Al-i Ýmran Suresi 32.âyet-i kerimesine buyuruyor:
3/AL-Ý ÝMRAN-32: Kul etîullâhe ver rasûl(rasûle), fe in tevellev fe innallâhe lâ yuhýbbul kâfirîn(kâfirîne
De ki: ;Allaha ve Resûle itaat edin; Eðer dönerlerse (o taktirde bilsinler ki), hiç þüphesiz Allah kâfirleri sevmez
Allahýn sevgisini kazanmak, Allahýn Resûl;ünün sevgisine mazhar olmakla geçerlidir. Bakýnýz Allahû Tealânýn Resûlü bu hususu bir hadîsinde belirtmektedir.
Sizden hiçbiriniz beni canýndan, malýndan, evlâdýndan, ana babasýndan ve bütün insanlardan daha ziyade sevmedikçe bihakkýn mümin olamaz
Hz. Ali ile Peygamber Efendimiz (S.A.V) arasýnda geçen konuþmayý hatýrlayalým:
-Ey Ali, sen beni ne kadar seversin? buyuruyor Allahýn Resûlü Hz. Aliye.
O da diyor ki:
-Eþimden, çoluðumdan, çocuðumdan, malým mülkümden çok fazla severim.
-Olmadý Ali. Diyor Peygamberimiz (S.A.V)
Neden Peygamber Efendimiz böyle söylüyor? Peygamberimiz (S.A.V) çok iyi biliyor ki, O;na olan sevgi Allaha olan sevgidir. Kim O;nu severse Allahý çok sevecektir. Kim O;nu en üstün tutarsa bihakkýn takvaya ulaþacaktýr.
Bu sebeple Hz. Ali;ye: Olmadý, daha henüz o kemâle ermedin Diyor. Daha sonraki geliþinde Hz. Ali:
-Sizi canýmdan da çok seviyorum ya Allahýn Resûl;ü. deyince:
-Ýþte þimdi oldu Ya Ali. diyor Allahýn Resûlü.
Nisa Suresi 80. âyet-i kerimesinde Rabbimiz; Resûlullaha itaat eden Allaha itaat etmiþ olurbuyurarak Ona itaati Kendisine itaat saymýþtýr. O;nun, katýndaki üstünlüðünü bize bir kere daha anlatmýþtýr. Resûl;e itaat eden, Rabbine itaat etmiþtir.
4/NÝSA-80: Men yutýýr resûle fe kad atâallâh(atâallâhe), ve men tevellâ fe mâ erselnâke aleyhim hafîzâ(hafîzen
Resûl'e itaat eden andolsun ki; Allaha itaat etmiþ olur. Kim yüz çevirirse (bilsin ki); Biz seni onlarýn üzerine muhafýz göndermedik.
Allahû Tealâ, Sevgili Peygamberine eziyet eden, O;nu hakir gören, küçük görene lânet ediyor. Ahzab Suresi 57. âyet-i kerimesinde buyuruyor:
33/AHZAB-57: Ýnnellezîne yuzûnallâhe ve resûlehu leanehumullâhu fîd dunya vel âhýreti ve eadde lehum azâben muhînâ(muhînen
Þüphe yok ki, Allaha ve resûlüne eziyet edenlere, Allah dünyada ve ahirette lânet etmiþtir. Onlara pek hor düþürücü bir azap da hazýrlamýþtýr.
Allahû Tealâ, Allahýn indinde en Kýymetli Resûlüne eziyet edenlere lânet ediyor. Ona hürmet edenleri, nu en çok sevenleri, sahâbeyi ise yüceltiyor, mükâfatlandýrýyor. Onlarý da âlemlere örnek olarak gösteriyor.
Sahâbeden Hz. Amr...þöyle söylüyor:Benim için Resûllullah (S.A.Vdan daha sevgili, benim gözümde O;ndan daha büyük hiç kimse yoktu. Ne var ki , Ona olan tazimimden doya doya Ona bakamýyordum
Enes Bin Malik (R.A): Ben Allahýn Resûlünün elinden daha yumuþak olan ne bir dibâca, ne de bir ipeðe yapýþmadým. Gene ben ömrümde Allah Resûlünden daha güzel kokan ne bir misk, ne bir amber koklamadým
Hz. Halid Bin Velid Arap kabilelerinden birine gittiði zaman onlarýn kabile reisi soruyor:
-Ya Halid, bize Muhammmedi tasvir et. diyorlar.
Halid (R.A) cevap veriyor:
-Size þunu söyleyebilirim: Gönderilen gönderenin kadrince olur. Gönderen Allah olduðuna göre, gönderdiðinin þanýný siz hayal edinVe Onu tasvir edemiyor.
Allahýn Peygamber Efendimiz (S.A.Ve tâbî olarak sahâbe olmak þerefine ulaþtýrdýðý sahâbenin Peygamber Efendimiz (S.A.V) ile olan iliþkisini Hz. Amr ve Hz. Halid Bin Velid&#8217;in bu sözleriyle biraz daha iyi anlayabiliyoruz. Allahû Tealâ, Allahýn dînini ayakta durduracak, Allahýn emirlerini hakim kýlacak ve Allah için savaþacak kadar bir ömür verdikten sonra Peygamber Efendimiz (S.A.Vi vefat ettirmiþ, bütün sahâbe onun arkasýndan öksüz kalmýþtýr.
Sevgili Peygamberimiz (S.A.Vin zaman içerisinde çoðalan halka, sesini duyurabilmek için minber yaptýrdýðýný biliyoruz. Bu minberi kullanmaya baþladýðý zaman önceden üzerine dayandýðý hurma kütüðünün inlemeye baþladýðý söyleniyor. O zaman Peygamber Efendimiz (S.A.V), elini hurma kütüðünün üzerine koymuþ ve hurma kütüðü susmuþ. Hz. Ömer Peygamber Efendimiz (S.A.Vin vefatýndan sonra þöyle diyor: Ümmetin senin ayrýlýðýna, aðlayýp sýzlamaya o hurma kütüðünden daha çok muhtaçtýr.&#8221;
Allahû Tealâ Onun yokluðunda varlýðýnýn, himmetinin büyüklüðünü bütün boyutlarýyla sahâbeye yaþatmýþtýr.
Peygamber Efendimiz (S.A.Vin çok sevdiklerinden, Hz. Ömer Bin Hattab için Allahýn Resûl;ü þöyle buyurmuþ: ;Ey Allahým, dîni Ömerle kuvvetlendir
Peygamber Efendimiz (S.A.V) sahâbesinin özelliklerini hadîsleriyle bize anlatmaya çalýþmýþ. Bir topluluk Peygamberimiz (S.A.Vden:
-Bizimle birlikte emin birini gönder ya Allahýn Resûlü, talebinde bulununca, Peygamber Efendimiz (S.A.V) buyuruyorlar:
-Ebu Ubeyde gitsin. Ve þöyle ilâve ediyorlar:
-Ebu Ubeyde bu ümmetin eminidir.
Ne mutlu, ne büyük bir güzellik ki Onun dilinden, O&#8217;nun aðzýndan sahâbesi iltifatlara ve güzelliklere boðulmuþ. Onlarý müjdeliyor: O Allaha canýný verecek olan þehitlerdendir. O sýdk makamýnýn sahibidir Peygamber Efendimiz (S.A.Vin aðzýndan dökülen bu muhteþem sözler gerçekten bütün kâinata bedeldir. Bu istikamette o sahâbeye hayran olmamak mümkün deðildir. Peygamber Efendimiz (S.A.V)in aðzýndan sahâbesi için dökülen inciler...
;nun vefatýndan sonra halifelik seçimi konusunda sahâbe arasýnda geçen konuþmalar; ensardan mý yoksa muhacirînden mi bir halife olmasý istikametindeydi. Ve ensar aralarýnda konuþuyorlar, aralarýndan bir tanesi topluma hitap ediyor:
Ey ensar cemaati, vallahi bizim bu dîni kabul etmek hususunda yarýþmamýz, dîn yolunda müþriklerle savaþmaktan maksadýmýz, ancak Rabbimizin rýzasýný ve Peygamberimiz (S.A.Ve itaat faziletini kazanmaktý. Bugüne kadar yaptýklarýmýz, elimizi açýp da bütün muhacirîne yardýmlarýmýz, sarmamýz, sevmemiz, Allah yolunda savaþýmýz, müþriklerle mücâdelemiz, Allahýn rýzasýný kazanmak, Sevgili Peygamberine itaat etmek içindi. Bize bu yolda ne insanlara hakim olmak, ne dünya, ne de dünya malý gerekir. Ýnsanlara hakim olmak, onlara hükmetmek, onlarý idare etmek, dünya malýna sahip çýkmak, bu bizim iþimiz deðildirdiyerek birbirlerine hatýrlatýyorlar.
Biz hayatýmýz boyunca insanlara yardým etmek için, onlara hayýr ulaþtýrmak için savaþtýk. Bu yolda insanlara hakim olmak, ya da dünya malýna sahip çýkmak bizde yoktur. Muhacirîn kardeþlerimizden uygun görülenin halifeliði bize velî nimettir diyorlar.
Ve þu kararý alýyorlar: Biliniz ki Muhammed Kureyþtendir. Kureyþliler bu iþe herkesten daha lâyýktýr. Vallahi bu iþte Allah bizi hiçbir zaman onlara niza eder görmeyecektir
Kesin kararlýdýrlar onlarla çekiþmemeye, onlarla nizaya girmemeye. Allahtan sakýnýnýz ve halifelik için de muhacirlerle asla çekiþmeyiniz, ey ensar; diye birbirlerini uyarýrlar. Allah Resûlünden sonra Ebu Ubeydenin gönlü halifelik konusunda Hz. Ebu Bekir;in önüne geçmeye asla razý deðil. Ebu Ubeyde (R.A) Hz. Ebubekire þöyle söylüyor: Bu iþte biz sana biat edeceðiz. Çünkü sen muhacirlerin en faziletlisi ve maðarada ikinin ikincisisin. Resûlullah;ýn namaz kýldýrmaya yetki verdiði halifesin, imamsýn. Senin önüne geçmeye, sana karþý bu iþi üzerine almaya daha lâyýk kim vardýr? Vallahi bu hususta biz senin önüne asla geçmeyiz
Hz. Ömer de bu manada yine buyuruyor, diyor ki:
Büyüðümüzsün, sen bizim hayýrlýmýzsýn. Sen Peygamberimiz (S.A.Ve en sevgili olanýmýzsýn. Resûlullahýn getirdiði makamdan seni geri çekecek kimse bulunamaz. Ey Ebu Bekir, uzat elini, sana biat edeceðim diyor ve Hz. Ebu Bekire ilk olarak Hz. Ömer biat ediyor. Daha sonra orada bulunan sahâbe, daha sonra da bütün müslümanlar biat ediyorlar. Ýþte Allahýn Resûlünün sahâbesi böyle birbirini üstün kýlan, birbirini öne geçiren, birbirlerine gerçeði hatýrlatan kimselerdi. Ne diyor Peygamber Efendimiz (S.A.V):
Dostun hayýrlýsý Allahý hatýrlatandýr.
Onlar birbirlerine de, baþka insanlara da hep hayýrlý dost olmuþlardýr. Nurlu devrin,nurlu sahâbesi olmuþlardýr.
14 asýr önce sahâbenin yaþadýðý o nur devrini tekrar yaþamak mümkündür. Hatta kesin bir gerçektir. Allahû Tealâ Kurân;la bu müjdeyi bizlere ulaþtýrmýþtýr. Peygamber Efendimiz (S.A.Vin varisleri Onun vefatýndan bu yana dünya üzerindeki vazifelerini devam ettirmiþler ve bu vazifeyi son varis Mehdi Resûl;e devretmiþlerdir. Bu son devir, nurlu devrin yeniden yaþanacaðý Hidayet Devri, yani ASR-I HÝDAYETtir. Sahâbenin mutluluðunu bütün boyutlarýyla, bütün okuyanlarýmýzýn yaþamasýný dileriz.


Mesaj 4 kez düzenlendi. En son pejocu tarafından, 15.04.2006 - 17:46 tarihinde.
Gönderen: 15.04.2006 - 17:15
Bu Mesaji Bildir   pejocu üyenin diger mesajlarini ara pejocu üyenin Profiline bak pejocu üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
aytaybru su an offline aytaybru  
peygamberimiz aranızda en hayırlınız kuran öğrenen ve öğretendir
19 Mesaj -
peygamberimiz aranýzda en hayýrlýnýz kuran öðrenen ve öðretendir diyor insanlar çarpýtýyor yada anlamýyor kuraný kýraatli okumakla en hayýrlý olacaklarýný zannediyorlar


Mesaj 1 kez düzenlendi. En son aytaybru tarafından, 06.05.2006 - 14:25 tarihinde.
Gönderen: 06.05.2006 - 14:24
Bu Mesaji Bildir   aytaybru üyenin diger mesajlarini ara aytaybru üyenin Profiline bak aytaybru üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 1277 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 11:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
SaYaCGIN (48), AnneminSariGülü.. (34), kotza1 (55), keremcik (52), fatih GUNES (49), muhsin p.o. (52), tuva (42), Dostluklar_Baki (39), meydan26 (50), mehlika akasya (45), panter32 (50), NÖBETCI (47), baranbari (49), friendsofmehdi (39), tatar_salih (36)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.73234 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.