0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » TARİH / SİYASET / EKONOMİ » OSMANLI TARİHİ ve MEDENİYYETİ » Tarihten Alacağımız Dersler Vardır

önceki konu   diğer konu
9 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
Tarihten Alacağımız Dersler Vardır
Moderator


4254 Mesaj -
Tarihten Alacaðýmýz Dersler Vardýr
Bunlarý Biliyor musunuz?
YAHUDÝ ÞUURU
Çamlýca Kýz Lisesi Müdür Muavini Sabahat Egemen Haným'ýn yine bir lise hocasý olan arkadaþýnýn baþýndan geçen su hadise ,deðiþik ülkelerde yýllarca azýnlýk psikolojisi içinde yaþayan Yahudi cemaatinin millet olma þuurunu nasýl kazandýklarýný göstermesi açýsýndan oldukça önemlidir: Çocuklardan not tutmalarý için bir defter getirmelerini istedim.Sýnýfýn tek Musevi talebesi hariç iki gün içinde hepsi isteðimi yerine getirdi.Her ders Yahudi kýzýna defter getirmesi gerektiðini tekrarladýmsa da, hali vakti yerinde olduðu halde kýz deftersiz gelmekte devam ediyordu. Nihayet aradan bir hafta geçtikten sonra, dediðimi yapmadýðý takdirde kendisini sýnýfa almayacaðýmý söyleyince aðlamaya baþladý. Ailesinin çok geniþ imkaný olduðunu bildiðim için bu direnmenin sebebini öðrenmem lazýmdý. Kýzdan aldýðým cevap bir Siyonist prensibin genç bir Yahudi kýzýnda ifade bulmasýndan ibaretti.Kýz aðlamaya devam ederek ''NE YAPAYIM ÖÐRETMENÝM ,YAKO ON GÜNDÜR DÜKKANINI AÇMADI, HERHALDE HASTA OLMALI'' dedi. Yako'dan baþkasýndan alýþ veriþ etmeyi prensibine ihanet addedecek ýrki bir taassupla Yahudiliðine gösterdiði bu sadakatin kaçta kaçý Türk gençlerinde bulunmaktadýr? Çamlýca sakinlerinin el birliði ile zengin ettikleri parçacý Miþo'nun kumaþ tüccarý olduðunu duyduktan sonra, Yahudi kýzýnýn Yako'su da herhalde günün birinde kýrtasiye toptancýsý olmuþ veya olacaktýr. HATIRALARLA YAKIN TARÝH, SYF 110-111

Çaðdaþlaþma Yolunda
l930'lu yýllarýn Türkiyesi'nin Urla gibi bir Ege þehrinde dahi açlýktan insanlarýn öldüðünü...
Ortalama bir memurun aylýk maaþýnýn 50 lira olduðu bu dönemde, çaðdaþlaþma yolunda(!) 75 000 lira gibi büyük paranlar ödeyerek heykel yaptýrdýðýmýzý (1)

Kendinizi Türklere Emanet Edin
16. yüzyýlda Osmanlý Devleti'nin geliþme yolu üzerinde direnmiþ ve Türk ordularý ile savaþa tutuþmuþ olmasýndan dolay Katolik Avrupa tarafýndan kendisine "Hýristiyanlýðýn þövalyesi" ünvaný verilen Boðdan Beyi Büyük Stefan'ýn ölüm döþeðin de, evlatlarýna gayet ibretli bir þekilde:
"Belki de yakýnda himayeye muhtaç olacaksýnýz Asla Rus'a yanaþmayýn. Haindir, sizi yok eder. Fakat kendinizi Türklere emanet edin. Adil ve merhametlidirler" diyerek nasihat ettiðini …(2)

Talan Edilen Mirasýmýz
Þanlý Osmanlý Devleti'nin kurucusu Osman Gazinin mübarek anasý Hayme Hatunun Domaniç’teki türbesini ulu hakan Abdülhamid Han'ýn, ecdadýna hürmetinin ifadesi olarak büyük bir itina ile tamir ettirip pencerelerini atlas perdelerle kaplattýrdýðýný ve zeminini de Hereke dokumasý muhteþem bir halý ile, döþettiðini . . .
Daha sonralarý iþ baþýna gelen Halk Partisi döneminde ise o muhteþem halýnýn türbeden gasp edilerek, partinin Ýnegöl ilçe yöneticilerinin kapýlarýna paspas yapýldýðýný ve atlas perdelerinin de kaymakamlýk binasýnda kullanýldýðýný... (3)

Ecdadýmýzýn Silinmez Ýzleri
1976 yýlýnda Suudi Arabistan’ýn Cidde þehrinde, deniz suyunu tatlý suya çeviren bir tesisin açýlýþýndan sonra meslektaþlarý ile sohbete giriþen dönemin Türkiye Büyükelçisi Necdet Özmen'in bir ara söze: "Bu Suudi Arabistan'ýn ilk tuzdan arýtma tesisidir" diye baþlamasý üzerine
Fransýz Büyükelçisinin hayretler içinde kalarak:"No... Sör... Bu Suudi Arabistan'ýn ilk tuzdan arýtma tesisi deðildir. Ýlki Osmanlýlar'ýn 1800.lü yýllarýn sonunda yaptýðýdýr" diyerek ecdadýmýzýn eþsiz mirasýndan habersiz yaþayan elçimizi mahcup ettiðini ,,(4)

Bitmeyen Osmanlý Sevgisi
Balkanlar'dan Orta Doðu'ya kadar büyük bir coðrafyanýn 1. Cihan Savaþýndan sonra elimizden çýkmasýna raðmen, o topraklarda yaþayan halkýn hala büyük bir hasretle "Osmanlý, Osmanlý " diye sayýkladýðýný ..
Budapeþte'den gelen bir yazarýmýza bir Boþnak,ýn'. "Madem ki Ýstanbul'a gidiyorsun Allah aþkýna o þehrin topraðýný benim için öp Allah benim canýmý Ýstanbul'u görmeden . almasý!" dediðini Trablusgarp'daki ihtiyar Cezayirlilerin , boyunlarýna muska diye Osmanlý parasý taktýklarýný…(5) Biliyor muydunuz.

Avrupa'da Akýncý Korkusu
1534 yýlýnda Viyana'daki St. Stephen Katedrali'nde. Osmanlý akýncýlarýnýn yaklaþtýðýný görüp çan çalarak haber vermekle vazifeli bir memuriyetin ihdas edildiðini ve bu memuriyetin ancak 1956 yýlýnda, Viyana Belediye Meclisince. Artýk bir Osmanlý tehlikesi kalmadýðýndan, bu vazifenin lüzumu yoktur" diye bir karar alýnarak iptal edildiðini...(6)

Cennette Yer
Osmanlý Devleti'nin zirvelerde þahlandýðý, akýncýlarýnýn Avrupa içlerinde at oynattýðý bir dönemde. kilisede bir papazýn vaaz verirken"Dünya hakimiyetinin Türklere fakat Cennet'in de kendilerine ait olduðunu... " söylemesi üzerine. bu taksime aklý yatmayan cemaatten bazýlarýnýn büyük bir ümitsizlik içinde: "Dünyada bizi yurtlarýmýzdan çýkaran Türkler hiç Cennet'te yer býrakýrlar mý?" dediklerini...(7)

Batýþýn Remzi
Yükseliþ dönemimizin ruhunu yansýtan mütevazý Topkapý Sarayýna karþýlýk, yýkýlýþýmýzý remzeden Varsay taklidi Dolmabahçe Sarayýnýn Avrupa'dan borç alýnan para ile, 9 ton altýn ve 41 ton gümüþ kullanýlarak inþa edildiðini... (8)

Þefzade'nin Dolmabahçe Sefasý
Ýsmet Ýnönü'nün Cumhurbaþkanlýðý yaptýðý dönemde, oðlu Ömer Ýnönü nün gerek talebelik gerekse daha sonraki yýllarda koskoca Dolmabahçe Sarayýný ikametgah olarak kullanýp, yattýðý bir oda için bütün sarayýn kaloriferlerini yaktýrdýðýn ve ayrýca bu þefzadenin sarayda kadýnlý kýzlý gece alemleri düzenlediðini...
Bütün bu olanlarýn dönemin Millet Meclisinde ciddi tartýþmalara yol açtýðýný ve o gün mecliste bulunan baba Ýnönü nün kulaklýðý takýlý olduðu halde müzakereleri iþitmemezlikten geldiðini (9)

Aðaca Asýlan Zekat Parasý
Fatih Sultan Mehmet Han devrinde bir Müslümanýn. günlerce dolaþýp yýllýk zekatýný verebileceði fakir birini arayýp bulamadýðýný
Bunun üzerine zekatýnýn tutarý olan parayý bir keseye koyarak Caðaloðlu'ndaki bir aðaca asýp, üzerine de:
"Müslüman kardeþim, bütün aramalarýma raðmen memleketimizde zekatýmý verecek kimse bulamadým. Eðer muhtaç isen hiç tereddüt etmeden bunu al" diye yazdýðýný..
Ve bu kesenin üç ay kadar o aðaçta asýlý kaldýðýný (10)
Nebiler Sultaný nýn Güzellikleri
Aþk bahçesinin yanýk bülbülü Hazreti Mevlana'nýn, Peygamberimiz'in (sav) üstün vasýflarýyla alakalý olarak:
Nebiler Sultaný'nýn (sav) vasýflarýnýn þerhini. eðer ben devamlý, durmadan söylesem, yüzlerce kýyamet geçer de o yine bitmez. " dediðini...
Sahabi efendilerimizden Amr bin As'ýn (ra): "Benim gözümde Resulullah'dan (sav)daha sevgili, benim gözümde Ondan daha büyük bir kimse yoktur. Ne var ki, Ona olan tazimimden gözüm doya doya Ona bakamýyordu " dediðini. . .
Ýmam Kurtubi'nin de "Nebiler Nebisi'nin (sav) güzellikleri bize tamamýyla gösterilmemiþtir. Gösterilmiþ olsaydý, gözlerimiz Ona bakmaya takat getiremezdi " diyerek Ýki Cihan Saadet Güneþ’inin güzelliklerini bir nebzecik olsun anlatmaya çalýþtýklarýný..(11)Biliyor muydunuz?

Osmanlý Armasý
Merhum Necip Fazýl Kýsakürek in 1954 lü yýllarda çýkardýðý Büyük Doðu mecmuasýnýn bir sayýsýnýn kapaðýnda, Osmanlý armasý iþlemeli sanat eseri bir kumaþ resmini yayýnlayýnca, "padiþahlýk propagandasý yapmak " gibi saçma bir gerekçe ile derginin o sayýsýnýn toplatýldýðýný ve kendisinin de suçlanarak mahkemeye sevkedildiðini
Necip Fazýl'ýn mahkemede kendisini suçlayan savcýya gayet ibretli bir þekilde:
Ýçinde adalet iþlerine bakýlan bu binanýn tepesinde ayný Osmanlý armasý var Siz de mi padiþahlýk propagandasý yapýyorsunuz?" diye haykýrdýðýný (12) Biliyor muydunuz?

Pasaport Farký
Þanlý Osmanlý Devleti'nin yýkýlmasýndan sonra, son derece üzgün ihtiyar bir Ürdünlünün, elindeki yeni Ürdün pasaportuyla Ýsviçre sefaretine giderek: "Herkes bu pasaportla alay ediyor Eskiden Osmanlý pasaportum varken selam dururlardý. Ben Osmanlý teb'asýyým ne olur bunu deðiþtirin" diye sefaret yetkililerine yalvardýðýný… (13)

Türk Köþesi
Devlet i Aliye yi Osmaniye'nin üç kýtada at oynatýp buyruk yürüttüðü ihtiþamlý dönemlerinde, Avrupa'da Türk hayat tarzý ve modasýnýn çok tesirli hale geldiðini Evlerinde Türk köþesi bulundurmayan sosyete mensuplarýnýn ayýplandýðýný (14)

Reformun Böylesi
0 zamana kadar sadece batýlýlarýn kendi aralarýnda düzenledikleri balolara, yanlýþ batýlýlaþma hareketinin bir parçasý olarak Türk devlet adamlarý da katýlýnca 11829), baloda bulunan bir Fransýz kadýnýn oldukça doðru bir teþhiste bulunarak Türkler reforma, bitirmeleri gereken yerden baþladýlar dediðini ...(15)

Birinci Dünya Savaþýnýn Vahþet Yýllarý
Birinci Dünya savaþý sýralarýnda Musul'da halkýn açlýktan periþan durumlara düþüp hergün sokaklarda kadýn-erkek çocuk-ihtiyar birçok insanýn inleye inleye ölüme gittiklerini ve buna bir çare bulunamadýðýný…
Açlýktan ölen bu zavallý çocuklarýn etlerini kasap dükkanlarýnda koyun ve kuzu eti diye satan veya aþçý dükkanlarýnda piþirip halka yedirme vahþetini gösteren on-oniki kiþinin idam edildiðini . (16)

Amerikan Yardýmý (!)
Truman doktrini çerçevesinde Amerika Birleþik Devletleri'nden aldýðýmýz 69 milyon dolar askeri yardým ile elde edilen askeri techizatýn bakýmý için ABD'ye her yýl 400 milyon dolarlýk bakým ve ithalat parasý harcamasý yaparak ne kadar karlý bir anlaþma (!) yaptýðýmýzý (17)

Hayal Müessesesi
Teb'asýný "Emanetullah" olarak gören Osmanlý Devleti'nde, akýl hastalarýna bimarhanelerde son derece þefkatle muamele edilip ceviz karyolalarda, ipekli çamaþýr ve çarþaflarda yatýrýlýp musiki ile tedavi edildiðini.
Ayný dönemde Avrupa'da ise, akýl hastalarýnýn ruhuna þeytan girmiþ denilerek diri diri yakýldýðýný. . (18/a)
Ýstanbul'daki bimarhaneleri giren Mongeri Pere'nin: "Burasý Avrupa'nýn asýrlar sonra tahayyül edeceði bir hayal müessesidir dediðini ve Osmanlý'nýn uyguladýðý bu musiki ile tedavi metodunun ABD'de ancak 1956 yýlýnda uygulamaya geçebildiðini (18/b

Üçüncü Dünyanýn Kobaylarý
Batýda ilaç üretmekle ilgili yönetmeliklerin son derece aðýr olup, bir ilacýn piyasaya çýkarýlmadan önce kobaylar üzerinde yeterince deneme yapýlmasý gerektiðini ve bunun ise uzun ve pahalý bir süreç olduðunu .
Buna çare bulan batýlý hümanistlerin(!), yeni geliþtirdikleri denenmemiþ ilaçlarý üçüncü dünya ülkelerine pazarlayarak hem para kazanýp, hem de milyonlarca gönüllü kobay üzerin de ilaçlarýný denediklerini
Ýlaç iyi çýktýðý takdirde mallarýný batýda pazarladýklarýný, kötü çýktýðýnda ise foyasý çýkana kadar üçüncü dünya ülkelerine satmaya devam ettiklerini . . (19)
Ýçi Yivli Toplar ve Ecdadýmýzýn Sýzlayan Kemikleri
Yavuz Sultan Selim Han'ýn Ridaniye Savaþý'nda, ileri görüþlü babasý Sultan II Bayezid' ýn icadý olan "içi yivli toplarý kullanarak büyük baþarýlar elde ettiðini..
Bugün ise bizlerin hala II Bayezid'in bu büyük icadýný tarih kitaplarýmýzda: "Yivli top 1868 de Almanlar tarafýndan icad edildi" diye okutma gafletini göstererek ecdadýmýzýn kemiklerini sýzlattýðýmýzý.. (20)

Tanzimat Dönemi Ordusu
II Mahmut döneminde Osmanlý ordusunun modernleþtirilmesi için danýþmanlýkta bulunan Alman komutaný Helmuth von Moltke'nin Tanzimat dönemi ordusunun halini
"Bu ordu: kaputlarý Rus, talimatnameleri Fransýz, tüfekleri Belçika, sarýklarý Türk, eðerleri Macar, kýlýçlarý Ýngiliz ve öðretmenleri her milletten, Avrupa sisteminde bir ordudur" diyerek tarif ettiðini .(21)

Bediüzzaman,ýn Rýzýk Hususundaki Hassasiyeti
Üstad Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri'nin 1924 yýlý yazýnda Van'daki Erek daðýna çýkarak bütün vaktini tesbihat ve münacat ile geçirdiði günlerde, yanýnda bulunan talebelerinin daðlardaki yaban elmalarýný koparýp yemek istemeleri üzerine Üstad'ýn onlara izin vermeyip
"Bizim hissemiz baðlar ve bahçedekilerdir Bizim rýzkýmýzý Cenab-ý Hakk oralarda tayin etmiþtir. Bu yabani meyveler yabani hayvanlarýn rýzkýdýr. Onlarýn kýsmetine dokunmamamýz gerekir" dediðini… (22)

Milletlere Göre Fiyat Farký
Osmanlý'nýn son döneminde (1850) Ýstanbul'da uzun yýllar kalmýþ bir batýlý tarihçi olan M A Ubicini'nin þehirde yaþayan deðiþik milletlerin karakter yapýlarýný öðrendikten sonra, hatýralarýnda:
"Bir kaide olarak, Ermeni ye istediði paranýn yarýsýný, Ruma üçte birini, Yahudi ye dörtte birini veriniz. Fakat bir Müslümanla alýþveriþ ettiðiniz zaman istediði fiyattan emin olunuz ve istediðini veriniz"diye yazdýðýný… (23)

Batýda ve Osmanlý'da Yalan
1717 - 1718 yýllarý arasýnda Ýstanbul' da Ýngiliz elçiliði yapan G.Montagu nun hanýmý Lady Montagu nun Osmanlý toplumundaki ticaret ahlaký ile alakalý hatýralarýn da, oldukça enteresan bir þekilde:
"Ýngiltere'de yalancýlar yaptýklarýyla öðünürler.
Burada ise (Osmanlý'da) yalan söylediðinden emin olunduðu zaman yalancýnýn alnýna kýzgýn demir basýlýyor. Bu kanun eðer bizde uygulanýrsa ne kadar güzel yüzün bozulduðu, ne kadar kibar sýnýfýna mensup kiþilerin kaþlarýna kadar inen peruklarla dolaþmaya mecbur kaldýklarý görülür. diye yazdýðýný… (24)Biliyor muydunuz?

Marks'ýn Hayranlýðý
Þeyh Þamil liderliðindeki Kafkas halkýnýn, istilacý Ruslara karþý olan istiklal savaþlarýnda göstermiþ olduklarý büyük direniþ karþýsýnda Karl Marks' ýn:
"Hürriyetin nasýl elde edilmesi lazým geldiðini Kafkasya daðlýlarýndan ibretle öðreniniz. Hür yaþamak isteyenlerin nelere muktedir olduðunu görünüz. Milletler, onlardan ders alýnýz. .. " diyerek hayranlýðýný itiraf etmek zorunda kaldýðýný... (25)
Osmanlý Devleti'nde aðaçlara çok kýymet verilip koruma altýna alýndýðýný . . . Sultan ll. Abdülhamid devrinde, Belgrad ormanlarýna zarar verip ormaný tahrip ettikleri için bir köyün kitle halinde sürgün edildiðini. . .(26)
Kin
Ýkinci Dünya Harbi sonlarýnda yapýlan lise mezunlarýnýn olgunluk imtihanlarýnda sorulan "Ormanlar ve Ormanlarýn faydalarý" isimli kompozisyon sualine talebelerim bazýlarýnýn enteresan bir þekilde:"Türkiyemiz ormanlýk bir ülkeydi, fakat o zalim padiþahlar, yurdumuzu ormansýz býraktýlar , gibi cevaplar verdiklerini . . .
Sebep olarak da; bu zavallý öðrencilerin öylesine bir kin terbiyesi içinde yetiþtirilerek Osmanlý'yý kötülemeye öylesine alýþtýrýldýklarýný ve böylece eðer bir fýrsatýný bulup da padiþahlara hakaret ederlerse iyi not alacaklarýna inandýklarýndan dolayý böyle cevaplar verdiklerini... (27)

Ecdad Nesline Hürmet
Merhum Adnan Menderes'in, Ýstanbul'un imarý faaliyetlerinin baþlatýldýðý l950'li yýllarýn birinde, gece yarýsý cennetmekan Sultan Abdülhamid Han'ýn muhterem kerimeleri Ayþe Osmanoðlu ile annesi Müþfika Kadýnefendi'nin kaldýðý evin kapýsýný çalarak gizlice içeri girip her ikisinin de ellerini öptükten sonra :
"Siz bize veli nimetlerimizin emanetlerisiniz. Fakat maalesef sizlerle bugüne kadar alakadar olamadým. Çok özür dilerim Çevremiz böyle tavýrlarý hazmedemeyecek insanlarla dolu!... " dediðini... Daha sonra da, Osmanlý'nýn bu aziz analarýna, kimseye muhtaç olmamalarý için, içinde 10.000 lira bulunan bir zarf býrakýp ayrýca tahsisat-ý mestureden (örtülü ödenek) maaþ baðladýðýný ve 2 7 Mayýs'da bu paranýn kesildiðini... (28)

Peygamber Evine Benzeyen Ev
Gönüller sultaný Mevlana Hazretleri'nin hizmetçisine: Bu gün evimizde yiyip içecek birþey var mý?" diye sorup, hizmetçisinin de "Hayýr hiç birþey yok" diye cevap vermesi üzerine sevince garkolup ellerini Yüce Dergah'a açarak:
"Allahým, sana þükürler olsun ki, evimiz bugün Peygamber evine benziyor" diye Muhammed Mustafa'nýn(sav) yolunun tozu olduðunu gösterdiðini,,. (29)
Gönderen: 16.01.2009 - 21:28
Bu Mesaji Bildir   Muhtazaf üyenin diger mesajlarini ara Muhtazaf üyenin Profiline bak Muhtazaf üyeye özel mesaj gönder Muhtazaf üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
Eşsiz Misafirperverlik
Moderator


4254 Mesaj -
Eþsiz Misafirperverlik
Osmanlý askeri teþkilatýný Avrupa'ya tanýtmýþ olmakla meþhur Comte de Marsigli'nin, Türk toplumunun misafirperverliði ile alakalý olarak :
"Türkler hiçbir din farký gözetmeksizin bütün yabancýlara karþý son derece misafirperverdirler. Ana yollar civarýndaki köylerde oturanlardan hali vakti yerinde olanlar öyleden evvel ve akþamüstü gezintiye çýkýp yolcu bulmaya çalýþýrlar. Eðer bulacak olurlarsa evlerine davet ederler ve hatta çok defa misafirin hangi evde aðýrlanacaðýný tayin ederken kavgaya bile tutuþurlar." dediðini (30)

Vahþetin Böylesi
1096 yýlýnda Haçlýlarýn Kudüs'e girerek 40. 000 Müslümaný kýlýçtan geçirdikten sonra Gödofroi dö Buygom' un Papa II Urban' a yazdýðý mektupta:
`Kudüs'te bulunan bütün Müslümanlarý katlettik, malumunuz olsun ki, Süleyman Mabedi'nde atlarýmýzýn diz kapaklarýna kadar Müslüman kanýna batmýþ olarak yürüyoruz. " diyerek barbarlýklarýný belgelediklerini...(31)

Ýnsanlýðýn En Muhteþem Harikasý
Osmanlý içtimai yapýsý üzerine uzman olan Erlanyen Üniversitesi profesörlerinden Hutterrohta :
"Osmanlý Devleti, geniþ topraklarýný ve üzerindeki çeþitli kavimleri, Topkapý Sarayý'ndan mükemmel bir þekilde idare ediyordu. O saray da batýdaki en mütevazi bir derebeyinin sarayý kadar bile büyük deðildi. Bu nasýl oluyordu?" diye sorulduðunda, Profesör Hutterroht'un:
"Sýrrýný çözebilmiþ deðilim. 16. asýrda Filistin'in sosyal yapýsý üzerinde çalýþýrken öyle kayýtlar gördüm ki hayretler içinde kaldým. Osmanlý, üç yýl sonra bir köyden geçecek askeri birliðin öyle yemeðinden sonra yiyeceði üzümün nereden geleceðini planlamýþtý. Herhalde Osmanlý, devlet olarak insanlýðýn en muhteþem harikasýdýr" diye cevap verdiðini. . .(32)

Enderun Okulu
Üç kýtada altý asýrlýk bir hükümranlýk þanlý ecdadýmýzýn devlet ve medeniyet mirasýnýn sýrlarýnýn bulunduðu ve dünyanýn en büyük arþivi olan Osmanlý Arþivi'ni, bizler doðru dürüst incelememiþken, bine yakýn Amerikalý ile yüze yakýn Ýsrailli tarihçinin yýllarca didik didik ettiðini. ..
Bugün ABD'de sadece "Enderun okulu" hakkýnda hazýrlanan uzman eserlerin ve doktora tezlerinin sayýsýnýn 350 tane olduðunu. . .(33)

Ziya Gökalp'in Ölümü
Türkçülük fikrinin ünlü simalarýndan biri olan Ziya Gökalp'in hayatýnýn son anlarýnda Fransýz hastanesinde yatarken ebedi aleme intikal etmeden bir gece önce, mukaddesata galiz küfürler ederek baþýný duvarlara vura vura öldüðünü
Cesedinin de hastane morgunda Hýristiyan geleneklerine göre muamele yapýlarak kaldýrýldýðýný... (34)

Sözünün Eri Olmak
Mehmet Akif Ersoy'un sözünün eri bir insan olduðunu ve söz verdiði þeyi yerine getirmek için ölümden baþka hiçbir þeyin onu engellemediðini...
Ýstanbul Vaniköy'de oturan bir ahbabý ile öyleden bir saat önce buluþmak için sözleþtiklerinde, o gün yaðmurlu, fýrtýnalý bir gün olup her tarafý sel bastýðý halde Mehmet Akif' in binbir zorlukla sýrýlsýklam vaziyette söz verdiði yere vaktinde geldiðini, fakat arkadaþýnýn gelmemesi üzerine çekip gittiðini... Ertesi gün. özür dilemek için gelen arkadaþýný dinlemeyip: "Bir söz ya ölüm veya ona yakýn bir felaketle yerine getirilmezse mazur görülebilir" diyerek tam altý ay o arkadaþýyla konuþmadýðýný... (35) Biliyor muydunuz.?

Kýzýlca Buðdayý
ABD'nin 1890 yýlýna kadar bizim Tuna boylarýmýzda yetiþen "kýzýlca" ismi verilen buðdayýmýzý ithal ederek tohumluk olarak kullandýðýný ve bununla halkýný beslediðini. .. (36)

Bir Yanlýþýn izahý
Padiþahlarýn, Osmanlý topraklarýndaki muhtelif yerleri devletin ileri gelenlerine: "Sana orayý , bahþettim " demesinin.
"Verilen yeri imar et!' manasýna geldiðini ve bu varlýklý Osmanlý paþalarýnýn, o topraklarýn mamure haline gelmesi uðrunda servetlerini tükettiklerini . . . (37)
Hakiki Niþan
Kýrým Savaþý'ndaki büyük hizmetlerinden dolayý Fransýz hükümetince kendisine niþan verilen Deli Hasan Aða'nýn bu niþaný takmadýðýný farkeden Fuat Paþa'nýn ona takmama sebebini sormasý üzerine:
"Paþam, benim vücudumda harpte kazandýðým yedi niþan(yara izi) var. Onlar varken elin Frenk'inin niþanýný ben ne yapayým!" diye cevap verdiðini

Yabancý Gözüyle Lozan ve Neticesi
1922-1923 yýllarý arasýnda Sovyetler Birliði'nin Türkiye büyükelçisi olarak Ankara'da bulunan S. Ý. Aralov'un, Lozan Konferansý' nýn sonuçlarý ile alakalý olarak yazmýþ olduðu hatýratýnda :
"... Ýngiltere Dýþiþleri Bakaný Lord Curzon, eskiden Türkiye'nin olan Musul'u ve daha baþka yerleri Türkiye'den koparmayý, Yunanlýlarýn yakýp yýktýðý þehir, kasaba ve köyler için Yunanlýlara tamirat parasý verdirmemeyi ve Boðazlar meselesinde Ýngiliz planýný gerçekleþtirmeyi baþardý.
Türkiye'nin Musul'u býrakmasý ve tamirat parasýndan vazgeçmesi karþýlýðý olarak kendisine küçücük Karaaðaç bölgesinin verilmesiyle yetindi Bundan baþka batýlý devletler , Türkiye'yi, Osmanlý Devleti'nin batýlý kapitalistlere olan borçlarýnýn, Osmanlý Devleti'nden ayrýlan ülkeler arasýnda bölünüþünden sonra, payýna düþen bölümünü 20 yýl içinde ödemeye ikna ettiler" diye yazdýðýný...(39)

Acý Ýtiraf
Lozan Konferansýna Ýsmet Ýnönü ile birlikte katýlarak Türkiye aleyhine birçok entrikalar çeviren Hahambaþý Hayim Naum’un,daha sonralarý hükümet erkaný ile aralarý çok iyi olmasýna raðmen: Bu memlekete bu millete çok kötülük ettim, artýk aralarýnda yaþayamam diyerek piþmanlýk içinde Mýsýra gittiðini...(40)

Mehterin Büyüleyici Tesiri
Batý musiki þaheserlerini yazmýþ olan Mozart,Bizet gibi büyük bestekarlarýn mehter musikisinin büyüleyici tesiri altýnda kalarak,Türk tarzýnda Alla Turca denilen kýsýmlarýný yazdýklarýný....(41)

Türkiyede Türk Müziði Yasaðý
Tek parti iktidarý döneminde,devletin açmýþ olduðu müzik okullarýnýn bir tanesinde,öðrencilerden bazýlarýnýn ders arasýnda kendi öz müziði olan Türk müziði çalmaya teþebbüs ettikleri için yabancý uzman Herr Zuckmayer tarafýndan okuldan atýldýklarýný....(42)

Senfoni Zulmü
1930lu yýllarýn birinde Cumhurbaþkanlýðý Senfoni Orkestrasýnýn,Anadoluyu tenviretmek için çýktýðý turnenin Sivas duraðýnda,bir konser verdikten sonra gazetecinin birinin konseri izleyen bir vatandaþa: Konseri nasýl buldunuz? diye sormasý üzerine zavallý adamcaðýzýn, saðýna soluna ürkekçe bir göz attýktan sonra gazetecinin kulaðýna:
Valla beyefendi,Sivas,Sivas olalý,Timurdan beri böyle zulüm görmedi! diye cevap verdiðini....(43)

Bizim Dinazorlarýmýz
Bizim ülkemizde çaðdaþlýk ve bilimsellik(!)adýna baþörtülü öðrencilerin üniversitelere sokulmayýp,Ýmam Hatip Okulu öðrencilerinin varlýðýndan ve devletin diðer okullarýndan daha baþarýlý olmasýnda rahatsýzlýk duyulduðu halde,dünyanýn süper gücü sayýlan ABD nin en iyi üniversitelerinden biri olan Massachussets Institute of Technology(M.I.T.)nin öðrenci yönetmenliðinde:
Dini inançlarýn gereðini yerine getirmekten dolayý bir derse veya imtihana giremeyen öðrenciye telafi imkaný tanýnýr....diye hüküm bulunduðunu ve bu hususlarda alabildiðine müsamahalý davranýldýðýný....(44)

Ýlahi Ýkaz
Birinci Dünya Savaþý sýrasýnda Dördüncü Ordu karargahýnda Mekke ve Medine yi kurtarmak için Hicaz Seferi Kuvveti hazýrlanmasý meselesi görüþülürken,Harbiye Nazýrý Enver Paþa nýn bu iþ için Mustafa Kemali atadýðýný ve bunun üzerine Mustafa Kemal in:
Deðil Hicaza asker sevketmek,hatta oradaki askerleri de geri almak ve kuvvetleri verimsiz yönlere daðýtmamak gerek diyerek görüþünü belirttiðini ve sonunda M. Kemal in bu görüþünün kabul edilerek Medinenin boþaltýlmasýna karar verildiðini...
Tam bu sýrada ýþýklarýn aniden sönerek ortalýðýn zifiri bir karanlýða bürünmesi üzerine bunu Ýlahi bir Ýkaz kabul eden Cemal Paþa nýn birden ürperip sarsýldýðýný ve daha sonra Hicazýn boþaltýlmasýndan vazgeçilerek Fahreddin Paþa nýn Medine ye gönderildiðini....(45)

Medine Muhafýzý
Osmanlý'nýn edeple taçlaþmýþ iman anlayýþýnýn gereði olan Hazreti Peygamberi'nin(sav) þehrini bir valinin adýnýn altýna sokamayacaðý saygý ve edebi ile, oraya göndereceði idareciyi `Vali " yerine "Medine Muhafýzý " diye isimlendirme hassasiyetini gösterdiðini . . . (46)

Dünyanýn ilk Toplu Sözleþmesi
Dünyada ilk toplu sözleþmenin Osmanlý Devleti tarafýndan gerçekleþtirildiðini. Kütahya Vahid Paþa kütüphanesinde bulunan þeriye Mahkemesi sicilinin 57'ci sayfasýnda kayýtlý belgeye göre, yeryüzündeki bu ilk sözleþme Kadý Ahmed Efendinin tasdiki ile 24 iþyeri ile iþçileri arasýnda imzalandýðýný .
Bu sözleþmeye göre, "Kalfalarýn, yardýmcýlarýn, ustalarýn ve vasýfsýz iþçilerin yevmiyeleri"nin tesbit edilip, her gün belli sayýdaki fincan imali karþýlýðý alacaklarý ücretlerin tesbit edildiðini...(47)Biliyor muydunuz?

Osmanl Topçuluðu
Kanuni Sultan Süleyman devrinde yýllarca Ýstanbul'da kalan ve yazmýþ olduðu eserini en büyük Hýristiyan hükümdarý II Filib'e takdim eden Ýspanyol yazar Cristobol de Villalon'un, dönemin Osmanlý topçuluðu hakkýnda:
"Dünyada hiçbir devletin,Türk topçusu ile mukayese edilebilecek topçusu yoktur. Ýstanbul'da eski model olduðu için kullanýlmayýp süs diye surlara konan toplarý inceledim Bunlar bile Ýspanya ordusundaki toplardan çok daha kaliteli idi.
Tophane sýrtlarýnda çaptan düþmüþ diye yýðýlan 40 kadar topu hayretle seyrettim. Bunlarý alýp topçu kuvveti oluþturmak istemeyecek hiçbir Avrupa devleti bilmiyorum dediðini . . . (48)

En Mütekamil ikmal Teþkilatý
Kore Savaþý sýrasýnda bir Amerikan bataryasýnýn isabet alýp parçalanmasýndan sonra, dört dakika gibi kýsa bir süre içinde Amerikalýlarýn bataryayý tekrar kurup ateþe baþladýklarýný ve bu çok süratli ikmal karþýsýnda Türk binbaþýsýnýn hayretler içinde kaldýðýný gören Amerikalý generalin:
"Biz bu sistemi kurmadan önce bütün dünya ikmal teþkilatlarýný etüd ettik. En mütekamil olanýnýn Osmanlýlarýn ki olduðunu görerek onu kabul ettik. Bu, sizden gelme bir usulün günümüze tatbikinden baþka birþey deðildir." dediðini, . .(49)

Gözyaþý Medeniyeti
Ýslam'ýn ilk dönem zahidlerinin en belirgin niteliklerini Allah korkusunun tesiri ile çok aðlamalarý, çok mahzun olmalarý ve dünyaya hiç deðer vermemeleri olduðunu.
Bunlardan Veysel Karani'nin Allah'tan korktuðu ve utandýðý için baþýný hiç semaya kaldýrmayýp, daima çenesi göðsün de bitiþik gezdiðini...
"Ümmetin Rahibi" diye tanýnan Amir bin Abdullah ýn çok aðlayýp geceleri ayaklarý þiþecek kadar ibadet ettiðini..
"Dünyayý üç talakla boþadým, ricat yok" diyen ve ruhbanlar gibi ibadet ettiði için "Gulam" adýný alan Utbe bin Eban'ýn çok aðlayan bir zahid olduðunu...
Zühdüne sevgi ve aþk hakim olan Rabiatü'l Adeviyye nin secde de baþýný koyduðu yeri çamur edecek kadar gözyaþlarýný ceyhun ettiðini... (50)

Haram Yemeyen Ordu
Osmanlý ordusunun, Ýslam'ý tek bir bayrak altýnda toplamak gayesiyle Mýsýr seferine giderken Gebze yakýnlarýndaki baðlýk-bahçelik bir arazide mola verdiðinde Yavuz Sultan - Selim'in bütün askerlerin heybelerini arattýðýný ve hiçbirinde meyve cinsinden birþey çýkmamasý üzerine ellerini Ulu Dergah kaldýrýp :
"Allahým, sonsuz þükürler olsun. Bana haram yemeyen bir ordu lutfettin. Eðer askerimin içinde tek bir kiþi sahibinden izinsiz bir meyve yeseydi ve ben bunu haber alsaydým Mýsýr seferinden vazgeçerdim'.' diyerek Rabbine sonsuz hamd ü senalarda bulunduðunu. ... (51)

Ecdadýmýz Yüz Akýmýz
Altý asýr gibi uzun bir süre üç kýtada hükmünü yürüten ecdadýmýzýn medeniyet mirasýný inceleyip araþtýrmadan içte ve dýþtaki bazý gafil ve hainlerin ona, "emperyalist" yaftasýný yapýþtýrarak mahkum etmeye çalýþmalarýna mukabil, Macaristan Ýlimler Akademisi tarafýndan ortaya çýkartýlýp yayýnlanan bir belgede belirtildiðine göre, Osmanlý Devleti'nin Macaristan'da hakim olduðu devirlerde, Macar halkýndan yýlda 7 milyon akçe 21 milyon vergi toplayýp, buna karþýlýk ayný yýl Macaristan'a 21milyon akçe yatýrým yaptýðýný... (52)

Tuz ve Ekmek Hakký
Osmanlý sarayýndaki hanedan çocuklarýný yetiþtirmek üzere"muallime-i selatin-" (sultan hocasýgöz kırpma olarak tayin edilen Safiye Haným' a padiþah Vl. Mehmed Reþad'ýn ilk iradesinin:
Namaz kýlmayanlara, oruç tutmayanlara yedirdiðim tuz ve ekmeði haram ediyorum. Bu iradem hoca haným tarafýndan talebe þehzade ve haným sultanlara söylensin" olduðunu. . .(53)

Bir Savaþýn Bedeli
1991 yýlýnda meydana gelen Körfez Savaþý'nýn bir günlük maliyeti ile 3 milyon çocuðun 2, 7 yýllýk süt ihtiyacýnýn karþýlanabildiðini...
Bu savaþýn otuz günlük savaþ gideri ile 50 milyon insanýn 4 yýllýk ekmek ihtiyacýnýn giderilebildiðini...
1 adet Stealth avcý uçaðýnýn bedeli ile 13 milyon kitap alýna bildiðini . . .
Ve 1 adet Patroit füzesi ile 74 milyon adet fidan dikildiðini .. (54)

Ne Sen Baki Ne Ben Baki
Kanuni Sultan Süleyman' ýn, bir meseleden dolayý dönemin þairi Baki'yi,
``Baki bed - Nef-yi ebed Bursa ya red" diyerek Bursa'ya sürgüne gönderdiðini ve Baki'nin de buna karþýlýk:
"Öldünse ey Baki Deðildir cihan mülkü Süleyman'a baki Buna çarký felek derler Ne sen baki, ne ben baki" diyerek þairane bir þekilde cevap verdiðini . . . (55)
Barbar Kim?
Bizans'ý kurtarmak üzere Ýstanbul'a çaðrýlan Haçlý ordularýnýn Hristiyanlýðýn mukaddes kilisesi Ayasofyanýn tepesinde ki altýn haçý sökerek eritip sattýklarýný...
Yýllar sonra Osmanlý ordusunun Ýstanbul'un fethi sýrasýnda bir yeniçerinin, fetih hatýrasý olarak saklamak maksadýyla Ayasofya nýn küçük bir çini parçasýný koparmak istemesini, Fatih Sultan Mehmed'in "tahribe teþebbüs"le suçlayýp cezalandýrdýðýný ,..(56)

Serdengeçti'nin Ayasofya Müdafaasý
Yazmýþ olduðu"Ayasofya". isimli þiiri yüzünden tutuklanarak Ankara Aðýr Ceza Mahkemesi'nde yargýlanan Osman Yüksel Serdengeçti' nin kendini müdafaa ederken:
"Müddei umumi(savcýgöz kırpma tepeden verilen emirlere göre hareket ediyor. Ayasofya`nýn tekrar cami haline yetirilmesinde benim ne gibi hususi maksadým ve menfaatim olabilir? Ayasofya'yý kiraya mý vereceðim, yoksa imamý mý olacaðým? Beni bu yazýdan dolayý Türk savcýlarý deðil, Yunan savcýlarý itham etsin. Böyle bir yazýyý yazdýðýmdan dolayý kendimi müdafaa etmekten utanýyorum ." diye hayýflanarak cevap verdiðini. . .(57)

Sanata Hürmetin Böylesi
Osmanlý'nýn meþhur hattatlarýndan Hafýz Osman'ýn(1642 1698), Sultan Ýkinci Mustafa' nýn hat hocasý olup, Hafýz Osmanýn hat meþkederken, Sultan Ýkinci Mustafa'nýn büyük bir hürmet içinde hocasýnýn hokkasýný tuttuðunu ve yapýlan hattýn güzelliði karþýsýnda gönlü ihtizaza gelen Sultan Ýkinci Mustafa'nýn: "Artýk bir Hafýz Osman daha yetiþmez" demesine mukabil, büyük hattat Hafýz Osman'ýn : "Efendimiz gibi, hocasýnýn hokkasýný tutan padiþahlar bulundukça daha çok Hafýz Osmanlar yetiþir" diye cevap verdiðini...(58)

Sultan Vahdeddin'in Vatanperverliði
Osmanlý ordusunun silahlarýnýn elinden alýndýðý , düþman filolarýnýn Çanakkale Boðazý' ný aþýp Ýstanbul'a dayandýðý felaketli bir dönemde halife sýfatýyla Osmanlý tahtýna oturan Sultan Vahdeddin'in, Osmanlý askeri olarak, þahsýný korumak için býrakýlmýþ olan biricik taburu Ayasofya Camii' ne göndererek:
"Aziz Ýstanbul'un fethinin sembolü olan Ayasofya'ya çan takmak isteyenlere ateþ ediniz!... " emrini verdiðini... (59)

Yavuz'un izinden Gidenler
1967 Mýsýr-Ýsrail savaþýnda, Mýsýr askerlerinin, düþmanlarýný beklerken Ýsrail ordusunun bir anda Süveyþ'in öbür yakasýný geçerek dünyayý þaþýrtýðýný...
Mose Dayan'ýn bu muazzam baþarýyý daha sonra bir basýn toplantýsýnda : "Ýsrail in bu baþarýlý stratejisi, Yavuz Sultan Selim in yýllar önce Mýsýr'ý fethederken uyguladýðý harp planýnýn bir kopyasýdýr" diye açýklayýp gafletimizi yüzümüze vurduðunu...(60)

Eþsiz Sevgi
Türkiye' de, Türk Dili ve Edebiyatý üzerine doktora yapmýþ genç Pakistan alimlerinden Muhammed Sabir'in, Pakistanda bir cuma günü hutbede Sultan Abdülhamid Han'ýn adýnýn okunup ve ona "Zeyyedallahü ömrehu" yani "Allah onun ömrünü artýrsýn diye dua edilmesi üzerine camiden çýktýktan sonra cemaata bu duanýn manasýz olduðunu zira, Sultan Abdülhamid Hanýn vefat etmiþ olduðunu söylemesi üzerine halkýn"Seni gidi Ýngiliz casusu! "diyerek hýþýmla üzerine yürüdüklerini . . . (61)

Hilafetin Gücü
31 Mart hadisesinin tertipçileri arasýnda bulunan þair ve filozof Rýza Tevfik'in bu meþ'um hadisenin ardýnda Ýngiliz parmaðý olduðunu itiraf edip, ihtilal hadisesinden sonra Ýngiliz konsolosluðuna gittiðinde çok soðuk bir þekilde karþýlandýðýný ve o zaman bunun sebebini anlayamayan Rýza Tevfik'in çok sonralarý Londra'ya uðrayýp bunun sebebini o dönemin Ýngiltere'nin Türkiye Büyükelçisi Lord Nikýlsýn'a sorduðunda bu Ýngilizin çok ibretli bir þekilde"Rýza Tevfik Bey, Biz bilhassa Hindistan'da Ýslam ülkelerini idaremiz altýna alabilmek için milyarlarca altýn harcadýk ama baþarýlý olamadýk. Halbuki Sultan Abdülhamid, her yýl bir 'Selam-ý Þahane', bir de 'Hafýz Osman hattý Kur'an-ý Kerim' gönderiyor ve bütün Ýslam ümmetini, hududsuz bir hürmet duygusu içinde emrinde tutuyor.
Biz bu ihtilalle siz jön Türkler'den hilafet kuvvetinin ortadan kaldýrýlmasýný bekledik ve aldandýk. Ýþte bundan dolayý siz soðuk karþýlandýnýz?" cevabýný verdiðini. . .(62) Biliyor muydunuz?

Bu Köyde Nur Talebeleri Var mý?
1961 seçimlerinde Türkiye Ýþçi Partisi mensuplarýnýn, Doðu Anadolu köylerine propaganda yapmak için gittiklerinde, köyde ilk rastladýklarý insana: Bu köyde Risale-i Nur talebesi var mý?" diye sorduklarýný ...
Köyde Risale-i Nur talebesi olduðunu öðrendikleri takdir de , o insanlara tesir edemeyeceklerini bildiklerinden dolayý köye girmeyip geriye döndüklerini (63)

Bir Hazýr Cevap
Fransa Kralý III Napolyon'un, Paris'te Osmanlý Devleti Büyükelçisi olarak bulunan Ahmet Vefik Paþa ile konuþmasý esnasýnda bir ara alaylý bir þekilde "Sen kendini Yavuz Sultan Selim'in elçisi mi zannediyorsun?" demesi üzerine Ahmet Vefik Paþa'nýn da büyük bir hazýr cevaplýkla: "Öyle olsaydým, siz Fransa'da imparator olarak bulunamazdýnýz" cevabýný verdiðini . . . (64)

Cihad Tuðlasý
Yavuz Sultan Selim'in babasý Sultan II. Bayezid'in, Ýla-yý kelimetullah için çýktýðý seferlerde üstüne bulaþan tozlarý silkip, biriktirerek bunlardan bir tuðla döktürdüðünü ve böylece Allah'ýn "cihat" emrine uyduðunun iþareti olarak bu tuðlayý yanýndan ayýrmadýðýný . . . (65)

Mehmed Reþadýn Hassasiyeti
Trablusgarp ve Balkan Savaþý ile Birinci Cihan Harbi'nin talihsiz padiþahý Sultan Mehmed Reþad' ýn, þehzade Ziyaeddin Efendi'nin doðum müjdesini aldýðý zaman sevineceði yerde:
"Memleketin baþýna bir masraf kapýsý daha açýlmasý hoþ deðil..." diyecek kadar devlete yük olmaktan üzüntü duyan hassas bir hükümdar olduðunu... (66)

Osmanlý Azameti
1754'de bile, Sultan III. Osman Han'ýn bir namesi Leh kralýna ulaþtýrýldýðýnda, kralýn nameyi üç kere öperek baþýnýn üstüne koyduðunu ve kralýn yanýnda bulunan devlet erkanýnýn da derhal baþlarýný açarak saygý duruþuna geçtiklerini. (67)

Yahudinin Erkekliði(!)
Ýsrail dýþiþleri bakanlarýndan A. Sharon'un arkadaþý ve suç ortaðý olan Meir Har-tzion'un, l950'li yýllarýn baþýnda Gazze'de yapýlan bir Ýsrail baskýnýnda masum bir Arabý sýrtýndan býçaklayarak öldürmesinden sonra kendisiyle yapýlan bir röportajda , yaptýðýndan vicdan azabý duyup duymadýðýnýn sorulmasý üzerine:
"Vicdan azabý mý? Hayýr! Neden vicdan azabý duymalýyým ki? Bir adamý tabancayla öldürmek çok kolayadýr Tetiði çekersin hepsi bu kadar. Ama býçak bambaþka birþey, gerçek bir silah. Fantastik bir duygu bu, erkek olduðunu hissettiriyor insana. " diye cevap verdiðini...(68)

Türbedar ve Ulu Hakan'ýn Rüyasý
Cennetmekan Sultan Il. Abdülhamid Han döneminde Yavuz Sultan Selim' in türbedarlýðýný yapmakta olan bir zatýn, þiddetli geçim darlýðýnýn kendisine verdiði sýkýntýlý bir ruh haleti içinde :
'Bir de evliyadan olduðunu söylerler Yýllarca türbedarlýðýný yaptým yoksulluk içindeyim" diyerek türbeye hiddetle vurduðunu . . .
Ertesi sabah aniden Abdülhamid Han' ýn türbedarý huzuruna çaðýrarak bir yýllýk ihtiyacýnýn hepsini karþýladýðý, çünkü Abdülhamid Han'ýn, gece rüyasýnda ceddi Yavuz Selim tarafýndan haberdar edildiðini . . (69)

Abdülhamid Han'ýn Ýstihbarat Gücü
Batýlý emperyalist güçlerin, Ermenileri piyon olarak kullanýp kýþkýrtarak Anadolu'da karýþýklýklar çýkardýðý günlerde, Ýngiliz Büyükelçisi'nin Sultan Abdülhamid'e gelip, küstahça: "Daha ne kadar Ermeni öldüreceksiniz?" diye sorma cüretini göstermesi üzerine, Ulu Hakan'ýn keskin bakýþlarýný elçinin üzerine dikerek:
"Filan gün, filan saatte Karadeniz'in filan noktasýna yaklaþýp, karaya Ermenileri Türklere karþý silahlandýrmak için þu kadar sandýk malzeme çýkaran ve komitacýlara teslim eden Ýngiliz gemisinde, Türk baþýna kaç silah bulunuyorsa tam o kadar Ermeni öldüreceðiz. " cevabýný verdiðini...Sultan Abdülhamid'in bu muazzam istihbarat gücü karþýsýnda Ýngiliz elçisinin dehþete kapýlarak aptallaþtýðýný... (70)

Türk kafasý
Kendilerine tarih boyunca sempati beslediðimiz ve Kanuni Sultan Süleyman devrinde donanma gönderip yardým elini uzatarak yok olmaktan kurtardýðýmýz Fransýzlarýn bitkilere büyük zarar veren bir kurt nevine "Türk adýný verdiklerini...
Kazancý kuyumcu düðmeci gibi sanatkarlarýn perçin yaparken altlýk olarak kullandýklarý perçin kýskacýna da þamar oðlaný manasýna "Türk kafasý adýný verdiklerini...(71)
Gönderen: 16.01.2009 - 21:29
Bu Mesaji Bildir   Muhtazaf üyenin diger mesajlarini ara Muhtazaf üyenin Profiline bak Muhtazaf üyeye özel mesaj gönder Muhtazaf üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
Halifeye İthaf
Moderator


4254 Mesaj -
Halifeye Ýthaf
Sonradan ll. Sylvestre olarak papalýk tahtýna oturan Gerbert' in 9. asýr Ýspanya'sýnda Arap ulemasý nezdinde üç yýl tahsil gördüðünü . . .
Dönemin Avrupalý rahiplerinin yazmýþ olduklarý eserlerini Kurtuba halifesine ithaf ettiklerini...
Almanya Fransa ve Ýtalyadaki rahip adaylarýnýn, ilim öðrenmek için Ýspanyadaki Müslüman mekteplerine akýn akýn koþtuklarýný. . .(72)

Samanoðlu Ýsmail Bey'in Türbesi
9. asýrda Buhara da yapýlan Samanoðlu Ýsmail Bey'in türbesinin Ýslam dünyasýnýn ilk türbelerinden olduðunu...
Bu türbenin yapýmýnda kullanýlan tuðlalarýn deve sütü ile yumurta aký karýþtýrýlarak bunlarýn çeþitli derecelerde piþirilmesinden elde ve edildiðini günümüze kadar sapasaðlam dimdik ayakta kaldýðýný . . . (73)

Engizisyon Gerçeði
1481-1808 yýllarý arasýnda batýda,Katolik kilisesinin siyasi baský aracý olarak faaliyet gösteren Engizisyon mahkemelerinin Yakýlarak öldürülme cezasýna çarptýrýlan insanlarýn sayýsýnýn 34.024 e ulaþtýðýný....(74)Biliyor muydunuz?

Ayyýldýzlý Þapka
Þapka inkýlabýndan sonra Ankara Valisi Yahya Galip Bey'in Ýsmet Ýnönü'ye gelerek:
Þapkanýn ortasýna bir ay-yýldýz koyalým ki, diðer milletlerden farkýmýz belli olur demesi üzerine Ýnönü'nün: Caným biz bu inkýlaplarý farkýmýz olmasýn diye yapýyoruz. Sen ne teklif ediyorsun! diye çýkýþtýðýný...(75)

Milli Kýyafet
Bundan kýrk yýl önce Ýngiltere'den "Dünya Kýyafetleri Sergisi" için Türk milli kýyafeti örneði istenildiðinde, fötr þapkalý, kravatlý ve ütülü pantolonlu bir kalem efendisi fotoðrafý gönderildiðini . . (76)

Daðistan Kartalý
Yýllarca Kafkasya'nýn istiklali için yýlmadan mücadele vermiþ olan büyük dava adamý Ýmam Þamil' in, vefatýndan sonra gasledilirken vücudunda cihat meydanlarýnda savaþýrken meydana gelmiþ yüzyirmi yara görüldüðünü... (77)

Ýnka Medeniyeti
Batýlý sömürgeci barbarlarýn servet uðruna kökünü kuruttuklarý Güney Amerikalý kýzýlderili kavim Ýnkalarýn, geliþmiþ bir tarým sistemlerinin olduðunu...
Gübrenin ehemmiyetini bilip, Chinoha adasýndan saðladýklarý gübreyi tarým bölgelerine adilane daðýttýklarýný ve gübresinden faydalanýlan deniz kuþlarýný öldürenleri idama mahkum ettiklerini. . (78)

Nereden Nereye
Birinci Dünya Savaþý'ndan bir hafta önce, 1914 yazýnda.1 Türk lirasýnýn karþýlýðýnýn 3.7 dolar ve 18.45 marka tekabül ettiðini. . .(79)

Ýlmin Deðeri
Son devrin kýymetli alimlerinden Hüsrev Efendi'nin, ders okuturken üzerinde hasýl olan durgunluðun sebebini soran öðrencilerine :
Buraya geleceðim sýrada yataðýnda dehþetler içinde yatmakta olan kýzým vefat etti. Onun cenazesi, defin iþi vardý ortada. Dersinizi ihmal ederim diye Allah'dan korktum. Bu durumda yine geldim. Onun için üzerimde durgunluk var, hemen gidip onun defni ile meþgul olacaðým.
Kusura bakmayýn o yüzden biraz cansýz konuþtum" diyerek ilim öðretmenin ehemmiyetini nefsinde yaþayarak gösterdiðini...(80)

Ýngiliz Mantýðýagla!)
Hindistan'ýn Amir þehrinde, bisikletle dolaþan bir Ýngiliz kýzý ile alay ettikleri bahanesi ile, askerlerin hadise mahallindeki halktan 700 kiþiyi oracýkta kurþunlayarak katlettiklerini...
Bölge valisinin, ceza olarak bütün þehir halkýný günlerce yerde sürünmeye mecbur ettiðini ve böyle davranmasýnýn sebebi sorulunca da valinin de:
Onlar ilahelere tapýyorlar, bir Ýngiliz kýzý, onlarýn taptýklarýndan daha azizdir!." diye cevap verdiðini..(81)

Hak Takasý
Kominist rejimin devam ettiði günlerde, sanat faaliyetleri için Taþkent'te bulunan meþhur solcularýmýzdan birinin, bir Özbek yazarýnýn yanýna gelerek:
"Ah ne güzel, size imreniyorum.! Burada, böyle bir rejimin altýnda, böyle imkanlarla yaþamaktan kimbilir ne kadar mutlusunuzdur.! demesi üzerine, Özbek yazarýn bizim meþhur edibimizin kulaðýna sessizce:
Sen Türkiye'de sahip olduðun haklarýn ve imkanlarýn yarýsýný bana ver; ben Sovyetlerdeki bütün hak ve imkanlarýmý sana memnuniyetle devredeyim! Var mýsýn beyim .? diye fýsýldadýðýný... (82)

Yýkýk Mabedler
1936-1957 yýllarý arasýnda, komünizm rejiminin kasýp kavurduðu Sovyetler Birliði'nde ondört bin mabedin yýkýlarak yerle bir edildiðini . . . (83)

Milli Temeller Üzerine Yükselme
Nihat Sami Banarlý'nýn Amerikalý Profesör Rufi ile sohbet ederken söz batýlýlaþmadan açýlýnca Profesör Rufi'nin:
"Siz tarihte defalarca baþarý kazanmýþ bir milletsiniz. Bize veya baþkalarýna imrenmek neyinize? Biz yeni bir millet olduðumuz için, tarihte muvaffak olmuþ milletlerin sýrlarýný araþtýrýr, bulduðumuz ve uygun gördüðümüzü asrýmýza tatbik ederiz. Sizden de aldýðýmýz kýymetler vardýr. Eðer ilerlemek istiyorsanýz, muvaffak olduðunuz asýrlarda hangi meziyetlerinizle hangi usul ve teþkilatýnýzla kazandýnýz?
Bunlarý araþtýrýnýz bulduklarýnýzý modernize ediniz, Kendi milli ve denenmiþ temelleriniz üzerinde yükseliniz" diyerek bizi utandýrdýðýný . . . (84)

Surre Alaylarý
Osmanlý'nýn, mukaddes beldelere verdiði büyük kýymetin ifadesi olarak Yýldýrým Bayezid döneminden itibaren her yýl Mekke ve Medine'ye Surre Alaylarý tertip ettiðini...
Bu Surre Alaylarý ile birçok hediyeler ve mukaddes belde fukarasýna daðýtýlmak üzere binlerce altýn gönderilerek Allah'ýn rýzasýnýn kazanýlmasýnýn gaye edinildiðini...
Ayrýca en önemlisi de, bu Surre-i Hümayun'da, padiþahýn yaptýrýp gönderdiði Kabe örtüsünün bulunup bu örtünün merasimle yerine takýlarak, eskisinin geri getirilip paylaþýldýðýný . . .
Osmanlý'nýn, binbir güçlük ve darlýk içinde bulunduðu dönemlerde dahi bu an'aneyi terketmediðini...(85) Biliyor muydunuz?

Hümanist Batý
Hümanist( ! ) Hollandalýlarýn l905'de yeni icat ettikleri bir bombanýn tesir gücünü, Afrikalý zavallý yerli halkýn makatlarýnda deneme barbarlýðýný gösterdiklerini.. (86)

Anadolu' da Medeniyet Vesikasý
Lozan görüþmeleri sýrasýnda Ýngiliz Baþvekili Lloyd George'nin: Türklerin, þimdi hak istedikleri Anadolu'da nesi var? Orada medeniyet vesikasý olarak ne kalmýþsa Yunan'ýn, Roma'nýn, Bizans'ýndýr Türklerin Anadolu 'daki evleri sazdan ve kerpiçten harabelerden ibarettir. Þimdi böyle bir alemi veya onun güzel parçalarýný Türklere nasýl býrakýrsýnýz?" demesi üzerine henüz aklýný ve vicdanýný yitirmemiþ bir batýlý düþünür olan Eugene Pitard ýn Cenevre'nin ünlü bir gazetesinde Lloyd George'a cevap olarak:
Efendiler, Konya'daki Ýnce Minare'nin kapýsý ile, Ýstanbul'daki muhteþem Süleymaniye'nin kubbelerini yapan millete karþý böyle söylenemez. Haddinizi biliniz..." diye harika bir cevap verdiðini...(87)

Ýmam Buhari nin Çocukluðu
Ýmam Buhari Hazretleri' nin küçük yaþta ilim tahsiline baþlayýp, subyan mektebinde iken 15.000 hadis ezberlediðini ve buluða ermeden de Ýbn-i Mübarek Hazretleri'nin kitaplarýný ezberlediðini . . .
Telif eser yazmaya baþladýðýnda henüz daha yüzünde sakal çýkmadýðýný... (88)

Mimar Koca Sinan 'ýn Büyüklüðü
Bütün Rönesans mimarlarýnýn arayýp durduklarý merkezi plan þemasýný en mükemmel bir þekilde gerçekleþtirmenin ancak Mimar Koca Sinan'a nasip olduðunu. . .(89/a)
Koca Mimar'ýn fütuhat, saltanat, ilim ve sanat bakýmýndan en muhteþem devrinde büyük bir imar kudretinin baþýnda, þöhretli bir insan olmasýna raðmen, yazma nüshalarda mur-u natuvan"aglagüçsüz karýnca). imzasýnda El-fakir Sinan Sermamaran-ý Hassa"; beyzi mührünün ortasýnda imzasýnda El-fakir ü'l-hakir Sinan"; kenarýnda ise: , Serm imaran-ý hassa müstemend Bende-i miskin kemine dermend" (Fakir, aciz, hassa sermimaraný Dertli , deðersiz, miskin bendeleri) diye kendisini tanýtarak yalnýz mimarinin deðil, tevazuun da üstadý olduðunu gösterdiðini. . (89/b) Biliyor muydunuz.?
Nasipsiz Ahmak
Necip Fazýl Kýsakürek merhumun, kendisine. "Ýslamiyet deyince burnuma ayak kokusu gelir" diyen ihtiyar gazeteciye;
Senin o burnuna gelen, Ýslamiyet'in deðil; kendi ciðerinin pis kokusudur. Sen, bir mücerredi, bir müþahhastan ayýramayan ahmaksýn!" diye cevap verdiðini...(90)

Velkanlý Hoca Mehmed Efendi
Muþ halkýnýn çok sevip saydýðý Velkanlý Hoca Mehmed Efendi , nin 'Evinde Kur'an okutuyor" diye þikayet edildiðinde, dönemin Muþ valisi tarafýndan,sýrtýna bir jandarma bindirilip sakalýndan da baþka bir jandarma tarafýndan çektirilerek Muþ çarþýsýnda dolaþtýrýldýðýný. . .(91)

Yunandan Ýnsanlýk Dersi(!)
Ýstiklal Harbi senelerinde, Yunanlýlarýn Ege bölgesini iþgal etmesinden sonra Ýzmir'e gelen Yunan Kralý'nýn civar kasabalardan birini teftiþ ederken, þehit edilerek hendeðe atýlmýþ bir sivilin cesedini gördüðünde. Bu kokmuþ ölüyü neden gömmüyorsunuz?" diye sorduðunda, yanýndakilerin de "Halka ibret olsun diye býrakýyoruz" karþýlýðýný vermeleri üzerine bir krala deðil, bir cellada bile yakýþmayan:
Baþka öldürecek Türk mü yok? Bu pisliði kaldýrýn ve baþkasýný öldürüp onun yerine atýn!" emrini verdiðini...(92)

"Sýfýr Neye Derler?"
Daha sonralarý Milli Eðitim Bakaný olacak olan zamanýn Maarif Müfettiþi Hasan Ali Yücel ile Mustafa Kemal arasýnda bir gece Kayseri'de sofra sohbeti baþlayýnca Mustafa Kemal'in Hasan Ali Yücel'e:"Bugün lisede sizin mantýk kitabýnýzý karýþtýrýrken,Matematikte Usul' diye bir bahis gördüm... Demek siz riyaziyeden de anlýyorsunuz..." diye sorunca Hasan Ali Yücelin Biraz paþam" diye cevap verdiðini...Bunun üzerine Mustafa Kemal'in: "Peki söyleyin sýfýr neye derler?" diye ikinci bir soru sormasý üzerine Hasan Ali Yücel'in gayet mütevazý bir þekilde: "Huzurunuzda bana derler paþam!"cevabýný verdiðini... (93)

Bez Parçasý
Ýskilipli Atýf Hoca'nýn Ýstiklal Mahkemesi'nde yargýlanýrken savcýnýn, dini kýyafetlerden bez parçasý" diye bahsetmesi üzerine Atýf Hoca'nýn hiddetli bir þekilde duvarda asýlý olan bayraðý gösterip :
Ýþte o da bez, hadi indirip yýrtsana" diye haykýrdýðýný.. (94)

Bibliyoman
18. yüzyýl sonlarýnda yaþamýþ ve bugünkü Ýstanbul Millet Kütüphanesi'nin kurucusu olan Ali Emiri Efendi'nin bir bibliyoman(kitap hastasýgöz kırpma olduðunu . . .
Elinde bulunan güzel bir Arapça kitabýn kendisindeki noksan olan ikinci cildini temin etmek için,mevcut olduðunu öðrendiði Yemene tayinini çýkartmak istediðini ...(95)

Hakký Tesbit
Ahmet bin Hanbel Hazretleri'ne: Tehdit altýndasýn, kalbinle imanýnda sabit kalarak yalnýz dilinle istediklerini söylesen olmaz mý ? " dediklerinde, Büyük Ýmam'ýn:
Olmaz. Alimler hakký söylemekten kaçarsa, cahiler ne yapar? Böyle olursa hakký tesbit nasýl olur? "cevabýný vererek gerçek alimin nasýl olmasý gerektiðini gösterdiðini (96)

Akif i Büyük Yapan Meziyet
Vatan þairimiz Mehmet Akif Ersoy'un, Ýstiklal Marþý müsabakasýndaki birinciliðinden dolayý kendisine zorla verilen 500 lirayý, fakr u zaruret içinde olmasýna raðmen, fakir kadýn ve çocuklara bir maiþet temin etmek üzere kurulmuþ olan "Darü'i Mesa i "ye baðýþladýðýný...
Halbuki Ýstiklal Marþý kabul edildiðinde, Mehmet Akif'in cebinde , Zonguldak milletvekili Hayri Bey'den borç aldýðý iki lirasýnýn olduðunu ve milli marþ için 500 lira teklif edildiði günler de 140 lira ile Ankara'da bir çiftlik alýnabildiðini...
Paltosu dahi olmadýðý için kýþýn bile ceketle dolaþan bu idealist þairin, çok soðuk günlerde ise, arkadaþý Baytar Þefik (Kolaylýgöz kırpma'dan muþambasýný ödünç olarak giydiðini ...
Baytar Þefik'in bir gün : Akif Bey, hiç olmazsa kendine bir palto alsaydýn" demesi üzerine, ona darýlýp iki ay konuþmadýðýný.
Burdur Meb'us'u olarak I. Millet Meclisi'ne seçildiðinde ailesine: "Biz bu maaþý hak etmiyoruz ya... Ama, pek hak etmiyoruz da denemez. Elimizden geldiði kadar nihai zafer için çalýþýyoruz. " dediðini .(97)

Pis Kokusundan Dolayý Kovulan Elçi
Veli lakaplý II. Bayezid'in padiþahlýðý. döneminde Ýstanbul'a, Moskova kralýnýn elçisi sýfatýyla Mihail Plachtneef isimli birinin geldiðini . . .
Bu adamýn, insaný istifra ettirecek kadar pis kokmasýndan dolayý yýkanmasý için hamama götürüldüðünde, bu keferenin hayatýnda hiç hamam görmemiþ olup yýkanmak ve çamaþýr deðiþtirmek adetine aþina olmadýðý ve kimse ile görüþtürülmeden pisliðinden dolayý Ýstanbul'dan kovulduðunu... (98)

Batýda Yemek Kültürü
Ýsviçre , nin Branderburg Prensi, ziyafete çaðýrdýðý bir derebeyine gönderdiði davetiyenin meþruhat (açýklama) hanesine:
""Eti yedikten sonra kemiði arkaya atmak yok! Yaðlý aðzýný yenine silmek yok! Tabaðý kaldýrýp altýna tükürmek yok" diye yazmak mecburiyetinde kaldýðýný...(99)

Orta Çaðda Temizlik Farký
Orta çaðda Müslümanlarýn yaþayýþlarý üzerine yapýlan bir araþtýrmada,Ýslam dünyasýndaki kimya sanayii anlatýlýrken:
""... Sabuncular loncasý, en önemli loncalardan biriydi.
Çünkü Orta Çað Müslümanlarý hergün yýkanýrlardý ve çamaþýrlarý da sarýklarý da her zaman bembeyazdý. Bu bakýmdan onlar o çaðýn diðer ülke insanlarýndan ayrýlýrlardý.
1600 yýllarýna doðru Ýspanya'da Engizisyon Mahkemeleri Müslüman Ýspanyollarla Hristiyan Ýspanyollarý temizliklerine bakarak ayýrt ediyordu... " diye yazdýðýný...(100)

Adalet Kavramýnýn Þümulü
Osmanlý Devleti'nde adalet kavramýnýn ; milliyet, cins, zümre yahut din farklarýný aþan çok þümullü bir deðer ifade ettiðini. . .
Bu adaletin sadece insanlara has deðil, kurda, kuþa, topraða ve suya þamil bulunduðunu ve bu yüzden Osmanlý kanunnamelerinde :
""... ve ayaðý yaramaz beygiri iþletmeyeler'. at, katýr ve eþek ayaðýný gözedeler ve semerin göreler ve aðýr yük urmayalar, zira dilsüz canavardurlar, her kangýsýnda eksük bulunur ise sahibine tamam itdüre, eslemeyaný tamam gereði gibi hakkýndan geline ve hammallar aðýr yük urmayalar, mütearef (örf) üzere ola..." diye hükümler konularak bu meselenin beygirin sakat ayaðýndan eþeðin semerine kadar gözden uzak tutulmadýðýný. . .(101)

Risale-i Nur' un Dili
Merhum Albay Hulusi Yahyagil'in, Barla'da Bediüzzamar Üstadýmýza, Risale-i Nur'un dilinin orijinalliði ile alakalý olarak:
""Üstadým, sen Türkçe'yi dahi zor konuþuyorsun, bu Risale-i Nur'daki Türkçe nasýl oluyor.?" diye hayretini ifade ettikten sonra Bediüzzaman '
""Kardeþim, bir hakaiki imaniye kalbe ihtar edildiði vakit ikiyüz ayat-ý Kuraniye imdadýma koþmak için birbirleriyle yarýþ ediyorlar. Önce bana lisaný maderzadým(anne lisaným) Kürtçe geliyor. Arapçaya çeviriyorum ve Türkçe yazdýrýyorum" cevabýný verdiðini...(102)

Hacizli Cenaze
Son Osmanlý Padiþahý Sultan VI. Mehmed Vahdeddin Han'a, ""Altýncý Mehmed sözündeki ""Altýncý kelimesinden kinaye olarak ""Altýn seven adam manasý çýkartýlarak ithamlarda bulunulduðu . . .
Halbuki Sultan Vahdeddin Han'ýn, hayatýnýn tehlikeye girmesinden dolayý memleketinden ayrýlmak zorunda kaldýðýnda þahsi mirasý mahiyetinde babasýndan intikal eden bütün serveti beraberinde götürme imkaný varken, dasitani bir namusluluk örneði göstererek bu serveti Hazine-i Hümayun'a gönderdiðini...
Ýtalya'da geçirdiði fakr -u zururet içindeki bir hayattan sonra 1926 yýlýnda San Remo'da vefat ettiði zaman 120 000 lira borcu kaldýðý için alacaklýlarý tarafýndan tabutuna haciz konuduðunu . . . Tahnit edilmiþ cesedinin, kýzý Sabiha Sultan'ýn bu parayý binbir güçlükle temin etmesinden sonra Þam 'a naklolunarak Yavuz Sultan Selim Camii avlusuna defnedildiðini. .. (103)

Milletin Sigorta Lambasý
Tarihçi Reþat Ekrem Koçu'nun, Sultan Vahideddin'in kaderi ile ilgili oldukça orijinal bir deðerlendirmesinde :
""Mazileri çok temiz olan ve memleketleri felaket girdabýna düþtükten sonra iþbaþýna geçen, aðýr mesuliyetler yüklenen, yenik milletleri daha fazla çiðnetmemek için nefret edilen galip düþmanlara dostane el uzatmak durumunda kalan o kara bahtlý insanlar, milletlerin tarihlerinde sigorta lambalarýna benzerler.
Kendilerinin yanmasý büyük tesislerin kurtulmasýný temin eder diye yazdýðýný. .(104)
Biliyor muydunuz.?

Ýttihatçýlarýn Akýlsýzlýðý
Sultan II. Abdülhamid'in dahice bir politika güderek, her hangi bir isyan çýkartmalarýný önlemek için Arabistan'ýn Hicaz ileri gelenlerini, Þura-yý Devlet üyesi olarak Ýstanbul'da tuttuðunu. . .
Bunlardan Þerif Hüseyin'in, Mekke'ye emir olmak isteðini defaatla reddetmesine karþýlýk Ulu Hakan'ýn tahttan indirilmesiyle birlikte Ýttihat ve Terakki yönetiminin, Þerif Hüseyin'in bu isteðini yerine getirerek onu emir olarak tayin ettiðini ve hemen ardýndan da Þerif'in Osmanlý'ya karsý isyan bayraðýný açtýðýný... Çok sonralarý Ýngiliz Baþvekil Lloyd George'un Avam Kamarasý'nda: ""Þerif Hüseyin Mekke emiri olduktan sonra kendisi ile Arap milliyetçiliði ve isyan konusunda anlaþtýk.
Bu isyana karþý ayda 40 bin altýn vermiþtik" dediðini ... (105)

Acý HatýraIar
Ýtalyanlarýn Libyayý bizden koparmak için Avrupalý müttefikleriyle siyasi alanda anlaþtýktan sonra, bize karþý açacaklarý savaþýn (Trablusgarp Savaþýgöz kırpma masraflarýný karþýlayacak yeterli hazinelerinin olmadýðýný...
Buna karþýlýk Duyun-u Umumiye'ye baþvurarak, bu savaþýn masraflarýný karþýlamak için Anadolu'dan toplanan birikmiþ paradan beþ milyon altýn lira çektiklerini ve bu bizim paramýzla saðladýklarý imkanlarla bizim topraðýmýz olan Libya'yý istilaya baþladýklarýný. . .(106)

Lavrens'in Ýtirafý
Araplarý aldatarak Osmanlý Devleti aleyhine kýþkýrtýp isyana sevkeden Ýngiliz casusu Lavrence'in, yardýmcýlarý Nuri Said, Faysal ve Þerif Hüseyin ile birlikte Þam'da Türkleri katlettikten sonra: "'Evet onlarý isyana ben kýþkýrtmýþtým. Ama böylesine vahþice kan dökeceklerini hiç tahmin etmemiþtim. Bazý mahalleleri gezerken silahsýz Türk askerlerinin nasýl öldürüldüklerine bakamadým;tiksindim bu vahþetten..." diyerek itirafta bulunduðunu . . (107)

Vicdan Azabý
Mekke Emiri Þerif Hüseyin'in Ýngilizlerle anlaþarak Osmanlý'yý arkadan vurduðunu ve mükafat olarak da Ýngilizler tarafýndan Hicaz Krallýðý'na getirildiðini..
Daha sonra Vehhabiler tarafýndan alaþaðý edilerek Ýngilizlerin himayesinde Kýbrýs'a yerleþtirildiðini ve hastalandýðýnda da oðlu tarafýndan Amman'a getirildiðini...
Ve günün birinde adet vechile saray bandosunun bahçede konser verirken "Ýzmir Marþý"ný çalmasý üzerine, oðlunun babasýnýn üzülmemesi için pencereleri kapattýrmak isterken baba oldukça ibretli bir þekilde:
"Evlat, neden o pencereyi kapýyorsun? Ben velinimetine ihanet etmiþ asi bir kulum, günahým büyüktür. Kral olacaðýmý düþündüm. Allah beni sürgünlüðe düþürdü. Hastayým diye kapatýyorsun. Býrak pencereyi aç, þu marþý dinleyeyim.
Duyduðum vicdan azabýnýn þiddeti, o eski hatýralarýn canlanmasý ile büsbütün artsýn; bu dünyada çektiðim ýzdýraptan vicdan azabýyla büsbütün aðýrlaþsýn, ta ki Cenab-ý
Hakk. bu günahkar kulunu dünyada affederek, ahirette hesap gününde cezadan korusun"dediðini.. .(108)

"Milletimin Ocaðý Yanýyor"
Sultan Vahdeddin Han'ýn ikamet etmekte olduðu Yýldýz Sarayý'nýn, bir elektrik arýzasýndan dolayý yanmaya baþlamasý üzerine, orada vazifeli bulunan bekçibaþýnýn hüngür hüngür aðladýðýný ve bunun üzerine Sultan Vahdeddin in: "Benim milletimin ocaðý yanýyor, ben onu düþünüyorum, kendi evim yanmýþ ne ehemmiyeti var' dediðini...(109)
Gönderen: 16.01.2009 - 21:30
Bu Mesaji Bildir   Muhtazaf üyenin diger mesajlarini ara Muhtazaf üyenin Profiline bak Muhtazaf üyeye özel mesaj gönder Muhtazaf üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
"Ayağını Yüzüme Bas ki .
Moderator


4254 Mesaj -
"Ayaðýný Yüzüme Bas ki .
Yüzüm Allah Katýnda Þeref Kazansýn"
Hintli Müslüman kardeþlerimizin, Osmanlý Devleti'nin Balkan Savaþý'nda yüzlerce þehit ve binlerce yaralý verdiklerinin haberini almalarý üzerine, kilometrelerce ötedeki kardeþlerinin acýlarýný bir nebze olsun dindirebilmek için bir Kýzýlay heyeti teþkil ederek Türkiye'ye gönderdiklerini...
Bu heyetin savaþ boyunca birçok din kardeþinin yaralarýný sarýp baþarýlý hizmetlerden sonra 1913 Temmuz'unda Hindistan'a döndüðünü. . -
Kýzýlay heyetine Bombay'da büyük bir karþýlama merasimi hazýrlanýp, gemi limana yanaþtýðýnda o günkü Hintli Müslüman liderlerden Muhammed Ali Cevher' in, heyet baþkaný Doktor Ensari'ye :
"Sen mücahit Osmanlý ordusuna hizmet edip geldin Ayaðýný Hindistan topraklarýna basmadan bu benim yüzüme bas da, yüzüm Allah katýnda þeref kazansýn" diyerek baþýný yere koyup yüzünü Dr. Ensari'nin ayaklarý altýna uzattýðýný...(110)

Osmanoðullarýnýn Dramý
Son Halife ll Abdülmecid. Han'ýn, sürgün edildikten sonra diyar-ý gurbette vefat etmesi üzerine, kýzý Dürrüþehvar Sultan'ýn. Ýstanbul' a gelerek Savanora yatýnda. Ýsmet Ýnönü'yü ziyaret ettiðini ve kendisinden babasýnýn vatan topraðýna gömülmesini rica ettiðini...
Altý asýr cihaný aydýnlatan bir neslin son temsilcisinin bu vatan topraðýna gömülme isteðinin ; halk tarafýndan mezarýnýn bir ziyaret yerine dönüþtürebileceði endiþesiyle Ýsmet Ýnönü tarafýndan reddedildiðini ve Hindistan Hükümeti'nin araya girmesiyle Suudi Arabistan makamlarýndan izin alýnarak Medine'deki Cennetü'l-Baki kabristanýnýn içindeki Ali Aba'nýn ayak ucuna defnedildiðini. . .(111)

Tökeli Ýmre
Osmanlý idaresinde bir krallýk olan Erdel Kralý Apafi ile birleþerek Osmanlý ordusuyla ayný safta çarpýþan Orta Macar Kralý Tökeli Ýmre'nin Osmanlý Devleti'ne karþý itaat ve baðlýlýðýný göstermek için mührüne:
"Muin-i Ali Osman'a itaat üzreyim emre Kral-ý Orta Macar'ým ki namým Tökeli Ýmre" beyitini kazýttýðýný . . (112)

"O Kendi Kaderini Kendi Yazmýþ Oldu"
Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri'nin 1960 Mart'ýnda aðýr hasta vaziyette Urfa'ya gelmesi üzerine, bunu haber alan Ýçiþleri Bakanlýðý'nýn, derhal Üstad'ý geri gönderme emri çýkardýðýný... Halkýn yoðun baskýsý üzerine Urfa valisinin "Efe Nedim, Said Nursi çok hasta ve müsaid bir araba da yok. " demesine karþýlýk Ýçiþleri Bakaný Namýk Gedik'.in:
"Çöp arabasýyla da olsa göndereceksiniz!" talimatýný verdiðini ve bunu öðrenen Bediüzzaman Hazretleri'nin ibretli bir þekilde:
"O kendi kaderini kendi yazmýþ oldu" dediðini ve ,çok kýsa bir zaman sonra Ýçiþleri Bakaný Namýk Gedik' in Genelkurmay binasýndan kendini atarak intihar edip, cesedinin de çöp arabasýyla taþýndýðýný. . .(113) Biliyor muydunuz.?

Ýsrail ve Orman Kanunu
1953- 1955 yýllarý arasýnda Ýsrail Baþbakanlýðý'ný yürüten Moshe Sharett'in, Ýsrail askerlerinin yaptýðý katliamlarla ilgili olarak tuttuðu özel günlüðünde:
"Ýsrail devleti, dünyanýn gözünde çaðdaþ toplumlarýn geliþtirip benimsediði temel hukuk kanunlarýný tanýmayan ve orman kanunlarýna göre davranan bir devlet haline gelmiþtir" diye yazarak itirafta bulunduðun . (114)

Yahudilerden Müthiþ Ýtiraf
1967 yýlýnda Pariste düzenlenen dünya Yahudi Kongresi'nin zabýtlarý arasýnda bulunan bir belgedeki kayýtlara göre bir delegenin :
"Evet bugün baðýmsýz bir devletimiz var ama mesut muyuz? Osmanlý'nýn devrindeki gibi huzurlu muyuz? Samimiyetle ve hepinizin içinden geçenleri dile getirdiðime inanarak söylüyorum ki hayýr!
Bizim bu dünyada huzurlu ve emniyetli yaþamamýz. ( Osmanlý'yý yeniden kurmaya baðlýdýr!" diyerek bir gerçeði itiraf ettiðini (115)

Müfti,s Sakaleyn
Kanuni Sultan Süleyman devrinin büyük Þeylhülislamý Ýbn i Kemal'in, çeþitli sahalarda yazmýþ olduðu 300 kadar eseri olduðunu
Hergün bin kadar fetvaya cevap verip kendisine insanlardan baþka cinlerin de fetva almak için müracaat ettiðini ve bundan dolayý kendisine: "Müfti's Sakaleyn" (Ýnsanlarýn ve cinlerin müftüsügöz kırpma denildiðini (116)

Batýnýn Ýslam,la Kavgasý
Protestan mezhebinin kurucusu Martin Luther'in, Osmanlý'nýn Avrupa içlerine kadar ilerleyip, ortaya koyduðu adilane sistemle yerli halkýn gönlünde taht kurmasý üzerine, halkýný acýmasýzca sömüren yöneticileri:" Sizin gibi gözü doymaz prenslerin, toprak aðalarýnýn ve burjuvalarýn idaresi altýnda yaþamaktansa, Türk idaresi fakirlere daha hayýrlý gelebilir" diyerek Hristiyanlarý uyardýðýný.,, (1 17 /a)
Yine Luther'in Hristiyanlarý Türklerle savaþmaya teþvik etmek için çýkardýðý bir emirnamede
"Türklerin baþlattýðý bir savaþta o ara karþý savaþan bir kimsenin, Tanrýnýn bir düþmaný ve Ýsa'ya hakaret eden biriyle hakikatte bizzat þeytanla savaþmakta olduðunu düþünmeli ve bundan dolayý, masum bir kimsenin kanýný döktüðü veya bir Hrýstiyaný öldürdüðü zehabýna kapýlmamalýdýr" diye yazdýðýný,,(117/b)

Nüfusun Önemi
Nüfusun, milletler ve medeniyetler arasýndaki mücadelede çok önemli bir faktör olduðunun idrakinde olan Roma Ýmparatoru Sezar'ýn , çok çocuðu olan aileleri mükafatlandýrdýðýný ve çocuk yapmayan kadýnlarý da bazý haklardan mahrum ettiðini(118)

Endülüs ve Batýda Ýlim
10. yüzyýlda Endülüs'te ilim ve irfanýn Avrupa ile kýyaslanamayacak kadar geliþmiþ olduðunu ve Halife elHakem kütüphanesinde altýyüzbin yazma kitabýn bulunup, bunlarýn kýrk dördünü kataloglarýn teþkil ettiðini...
O tarihten dörtyüz sene sonra bile Avrupa'da bilgili Charles diye tanýnan Fransa Kralý V. Charles'in krallýk kütüphanesinde sadece ve sadece dokuzyüz eser bulunduðunu... (119)

Batýda Karanlýðýn Saltanatý
19. Y üzyýlda bile batýda karanlýk fikirlerin hüküm sürdüðünü ve Klönische Zetung(18 Mart 1819) gazetesinin bir yorumunda, "Geceleri yollarýn sokak lambalarýyla aydýnlanmasýnýn teolojik sebeplerle ayýp birþey olduðu, Ýlahi nizam ve karanlýðý insanýn bozamayacaðý" düþüncelerin ileri sürdüðünü..
Bundan yýllar önce 950 yýlýnda Endülüs'teki Kurtuba þehrinin arabalarla düzenli de temizléndiðini ve evlerin dýþ duvarlarýna yerleþtirilen lambalarla caddelerin aydýnlatýldýðýný . (120)

Teravih Þerbeti
Sultan Dördüncü Mehmed'in annesi Hatice Sultan'ýýn, Galata köprüsünün baþýný süsleyen ve Sinan mektebinin bir þaheseri olan Yeni Cami'yi ve yanýna da onun kadar muhteþem bir vakýf yaptýrdýðýný
116 kiþinin vazife aldýðý bu cami ve vakýfta, yaz aylarý boyunca içine kar atýlýp soðutmak suretiyle halka daðýtýlýp bu iþ için her sene yirmi bin akçe tahsis edildiðini
Ayrýca Hatice Sultan'ýn:
"Bu vakfiye þartlarýný her kim deðiþtirirse günahý onlarýn üzerine olsun. Allah, duyuran ve bilendir" diye baþlayan bu vakfiyesine: "Ramazanlarda, teravih namazýndan sonra, caminin üç kapýsýndan Atina balýndan yapýlmýþ þerbet daðýtýlsýn. Eðer Ramazan yaza rastlarsa þerbete kar konsun. Her sene þerbet için 3000 okkalýk Atina balý alýnsýn ve her kapý için , her gece 33 okkalýk baldan þerbet yapýlarak ikiþer þerbetçi tarafýndan cemaata daðýtýlsýn" diye hayýr hasenat için yapýlmasý gerekenleri yazdýrdýðýný . (121)
Gönderen: 16.01.2009 - 21:32
Bu Mesaji Bildir   Muhtazaf üyenin diger mesajlarini ara Muhtazaf üyenin Profiline bak Muhtazaf üyeye özel mesaj gönder Muhtazaf üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
Misyonerler ve Sinsi Planları
Moderator


4254 Mesaj -
Misyonerler ve Sinsi Planlarý
Ýzmir'e yerleþmiþ ve Bergama, Marmaris ve Bodrum civarýnda maden iþletmeciliði yapmakta olan
Ýngiliz ailelerinden Percy Hatkinson'un II. Dünya Savaþý yýllarýnda, Cizvit papazlarýyla birlikte Türkiye aleyhine casusluk yaptýklarýný.
Bergama'da ele geçen bu casusluk þebekesinin belgeleri arasýnda, harpten evvel Ýsviçre'nin Friburg þehrinde toplanan Beynelmilel Hristiyan Misyonerler kongresinde alýnan kararlar bulunduðunu . . .
Bunlarýn bir tanesinde: "Türkleri Hristiyan yaparmýyýz. Bu is için sarfettiðimiz paranýn yarýsýyla onlara papaz yerine þantöz gönderelim. corription(fesat) yolu ile. Böylece zaafa sürüklenirler ve biz de kuvvetimizi artýrýrýz. diye yazdýrdýðýný. . (122)

Osmanlý'nýn Parlayan Kýlýçlarý
16. yüzyýlýn kudretli padiþahý Yavuz Sultan Selimin huzuruna girerek yer öpüp itimatnamesini sunan Venedik elçisi Antonio Jüstiniani'ne ülkesine döndüðünde Padiþahýn nasýl biri olduðu hakkýnda bilgi istediðinde elçinin þaþkýnlýk içinde: 'Kýlýcý öyle parlýyordu ki yüzünü göremedim" diye itirafta bulunduðunu
Elçinin bu itirafýnýn daha sonralarý Yavuz Selim tarafýndan öðrenilmesi üzerine Haþmetli Hünkarým,Paþalarým Osmanlýnýn kýlýcý parladýðý sürece düþmanlarýn baþý daima önde olur. A m a Allah korusun bu kýlýç kýnýna girer ve paslanmaya baþlarsa o zaman bu kafalar yavaþ yavaþ dikilir ve birgün bize yukardan bakar dediðini... (123) Biliyor muydunuz?

Japon Ýmparatoru ve AbdüIhamid Han
Japon Ýmparatorunun Sultan Abdulhamid'den:Ýslam dininin bilhassa tefekkür, gaye, felsefe ve manevi terkibi üzerinde þahsen kendisine izahat vermek için japonca bilen yoksa tercihen Ýngilizce Fransýzca ve Almancasý kifayetli Osmanlý alimleri, istemesi üzerine. Ulu Hakanýn çaresizlik içinde, karþý tarafa menfi müsbet arasý, zaman kazandýran dolaylý bir cevap verdiðini...
Abdülhamid Han'ýn kalbinde yara olan bu hadise hakkýn da, daha sonralarýaglasürgün yýllarýnda) Ali Fethi Bey'e: "Eðer ben, Japon Ýmparatorunun istediði kýymette din ve maneviyat þahsiyetleri bulabilseydim evvela kendi memleketimi kurtarýrdým " dediðini...(124)

Ýhtilal Mantýðý
Sýk sýk ihtilal yapýlan Güney Amerika ülkelerinin birinde,batýlý bir gazetecinin, kaldýðý otelin müdürüne: "Burada niçin bu kadar çok ihtilal yapýlýyor?" diye sormasý üzerine otel müdürünün :
"Anayasamýza göre herkesin devlet baþkaný olmaya hakký var. Bu yüzden her vatandaþ bir defa devlet baþkaný olmayý deniyor" diye cevap verdiðini. .(125)

"Ruhu Batýrmamak Ýçin"
Yunan filozof ve ahlakçýsý Sokrat'ýn (M. Ö. 47 0-3991 hayraný olan zengin bir tüccarýn, bütün serveti olan bir çuval altýný bu filozofa baðýþladýðýný...
Tüccarýn ölümünden sonra, vasiyeti gereði aldýðý bir çuval altýný, bir kayýða yükletip, denizin ortasýna teker teker atan Sokrat'ýn :
"Ey para! Ýþte seni batýrýyorum ki, benim ruhumu batýrmayasýn!" hikmetli sözünü2 söylediðini...(126)

Kýzýlderililerin Atalarý
Kanadalý Tarihçi, Profesör Miss. Ethel G. Steward'ýn 1987 yýlýnda Türkiye'de düzenlenen tarih kongresinde sunduðu bildiride ve yazdýðý "Cengiz Han'dan Amerika'ya Kaçýþ" isimli kitabýnda "Kýzýlderililerin atalarýnýn Türk olduðunu " yazdýðýný. . .
Kitapta anlatýldýðýna göre, 13.yüzyýlda Orta Asya'daki Moðol baskýsýndan kaçan bazý Türk boylarýnýn iki koldan Alaska'ya ulaþarak oradan da kýtanýn güneyine yayýldýklarýný. . .
Yine Steward'ýn araþtýrmalarýna göre Kýzýlderililer ile Türk boylarý arasýnda gerek fiziki, gerek sosyolojik ve gerekse kültürel açýdan büyük benzerlikler bulunduðunu tesbit ettiðini...(127)

Kýzýlderili Medeniyeti
Sömürgeleþtirmek gayesi ile gittikleri Kuzey Amerikada, Kýzýlderili kabilelerinin hayat tarzlarýný ve kültürlerini araþtýran bir misyonerin :
"Son derece hayret uyandýrýcý nokta þu ki karþýlýklý münasebetlerde, medeni dünyanýn alelade insanlarý arasýn da görülemeyecek þekilde nazik ve lütufkarlar. Bu da þüphesiz, bizim kalplerimizdeki cömertlik þefkat hissini söndüren 'benim , ve 'senin' kelimelerinin bu insanlarýn dilin de bulunmadýðý için" diyerek itirafta bulunduðunu...(128)

Gaflettekine Ýmdat
Hazreti Mevlana'nýn, müridi Siraceddin'in evinde misafir kaldýðý gün sabaha kadar namaz kýlýp Rabbine niyazda bulunmasý üzerine, müridinin: "Sultaným sabah oldu. bir nefes dinlenseniz" diye ricada bulunduðunu..
Bunun üzerine Hz. Mevlana'nýn:"Ýyi ama, eðer biz de uyursak, bunca uyuyana kim imdat edecek?" diye hikmetli bir cevap verdiðini...(129)

Türk Vergisi
Osmanlý Devleti'nin l521'de Belgrad'ý, l522'de Rodos'u fethetmeleri ve 1526'da da Mohaç'ta büyük bir zafer kazanmalarýnýn ardýndan batý dünyasýnda büyük bir panik yaþandýðýný...
Çeþitli kentlerde toplanan Alman Meclisleri' nin (Reich stag) , Türklere karþý ordu toplayýp sefer düzenleyebilmek için "Türk Vergisi" adý altýnda yeni bir vergi konulmasýný kararlaþtýrdýklarýný. (130)

Ýade-i Ziyaret
Meþhur bir politikacýmýza Fransa'da: "Siz Osmanlýlarýn Viyana kapýlarýnda ne iþiniz vardý?diye sormasý üzerine, o politikacýmýzýn gayet veciz bir þekilde: "Haçlý seferlerinin iade-i ziyaretiydi diye cevap verdiðini ...(131)
Paspas
Sultanüþ-þuara Necip Fazýl Kýsakürekin yürekten baðlý olduðu Seyyid Abdülhakim Arvasi Hazretlerine:
"Efendim! Ben kurtulacak mýyým?" diye sormasý üzerine Arvasi Hazretleri'nin :
"Bir gemi giderken, paspas da içinde gider. Yeterki o geminin içinde ol Necip!'diye cevap verdiðini...(132) Biliyor muydunuz?

Sibirya'ya Sürgün
Tarihin en korkunç emirlerinden birinin 1799 yýlýnda Rus Çar'ý I Paul tarafýndan verildiðini...
Bir sabah, önünde resmi geçit yapan birliðin yürüyüþünü beðenmediði için: "Sibirya'ya marþ marþ!" diye emir verdiðini ve dörtyüz kiþilik bu birlikten bir daha haber alýnamadýðýný... ( 133)

Keçeli Beni Orman Korucusu mu Yaptýn?"
Bediüzzaman Hazretleri'nin Barla'da Nur risalelerini telif ettiði yýllarda, Bedre yakýnlarýndaki bir korulukta yangýn çýkmasý üzerine orada bulunan Sýddýk Sabri Efendi'nin yangýný söndürmek için çok uðraþtýðýný...
Yangýnýn sönmemesi üzerine sýrtýndaki Üstadý'ndan yadigar olan cübbeyi çýkartan Sabri Efendi'nin, onu alevlere doðru savurup yandan da: "Yak iþte yakabilirsen bu Bediüzzaman'ýn cübbesi" diye haykýrdýðýný ve ardýndan alevlerin yavaþ yavaþ azalarak söndüðünü...
Daha sonralarý bu hadisenin Bediüzzaman Hazretleri'ne intikal ettirilmesi üzerine, Nurlu Üstad'ýn tebessüm buyurarak Sabri Efendi'ye: "Keçeli beni orman korucusu mu yaptýn!diye latifede bulunduðunu... ( 1 34)

Miskinler Tekkesi
Sari ve tehlikeli bir hastalýk oluþundan dolayý, toplum tarafýndan istiskal görerek tecrid edilen cüzzamlýlara, Osmanlý vakýf medeniyetinin þefkat elini uzatarak, onlar için . . her türlü bakým ve görümünün yapýldýðý miskinhaneler kurduðunu...
Bunlarýn ilkinin de, 1421-1451 seneleri arasýnda Edirne'de II. Murat tarafýndan yaptýrýldýðýný ve buralara "Miskinler tekkesi " denildiðini...(135)

Son Halife Abdülmecid Han'ýn Ýnkisarý
Son halife Abdülmecid Han'ýn, Osmanoðullarý'nýn yurt dýþýna Sürülmesi ile ilgili çýkartýlan kanun gereðince apar topar Ýstanbul'dan çýkartýlmasýna müteakip ziyaretine gelen bir dostunun kendisine Halife Hazretleri!" diye hitap etmesi üzerine, Abdülmecid Han'ýn büyük bir inkisar içinde:
"Bizim hilafetmeablýðýmýz artýk kalmadý. Bir gece apar topar hanedanýmýzýn altýyüz sene hükümdar olduðu bir memleketten kovulduk. Kim derdi ki, Fatihlerin, Yavuzlarýn, Kanunilerin torunlarý, çamaþýrlarýný bile alamadan yolcu edilecekler' dediðini. .(136)

Akif ve e Destaný
Mehmet Akif merhumun:
"Ey bu topraklar için topraða düþmüþ asker Gökten ecdad inerek öpse o pak alný deðer
Ne büyüksün ki, kanýn kurtarýyor tevhidi Bedr'in arslanlarý ancak bu kadar þanlý idi."
diyerek baþlayan muhteþem Çanakkale Destaný"ný yazmadan önce ellerini Yüce Dergah'a açýp:
Allahým! Bana, bu aciz kuluna, bu destaný yazma imkaný bahþet... Bu ulvi vazifeyi bana nasib et. Sonra canýmý al. Ya Rabbi!.. Bana bu lütfu çok görme. Ýn'am ve ikramýnýn hazinesinden bu aciz kulunun þu duasýný barigah-ý uluhiyetinde kabuleyle!.." diye gözyaþlarý içinde dua dua yalvardýðýný. .(137)

Asla Dönüþ
Pakistanlý iþ adamý Abdullah Delhi'nin Sovyet havayollarý ile seyahat ettiði esnada uçakta namaz vaktinin girmesi üzerine
hosteslerden birini çaðýrýp namaz kýlmasý için kendisine bir yer göstermesini istediðinde hostesin ancak kaptan pilotun yanýnda müsait bir yer bulabildiðini ve Abdullah namazýný bitirip Rus pilotu ile göz göze geldiðinde, pilotun gözlerinden yaþlar süzülmekte olduðunu görüp de sebebini sormasý üzerine pilotun: 4-5 yaþlarýnda iken babam da senin yaptýðýn gibi bir þeyler yapardý. Bunun namaz olduðunu þimdi anladým ve birden hem babamý, hem de dinimin ne olabileceðini düþündüm
Din konusu ile alakalý bugüne kadar bana hiçbirþey anlatýlmadý. Ancak þu anda düþündüm ki, babam, senin yaptýðýn gibi namaz kýldýðýna göre Müslüman olmalý. Dolayýsý ile benim aslým da Müslüman olabilir. Yýlardýr içimde bir düðümdü bu. Ama ilk defa namaz kýlan birisini, sizi görünce kafamdakiler çözülmeye baþladý. Bunun üzerine gideceðim ve aslýmý araþtýracaðým. " dediðini...(138)

Trablusgarp Mücahitleri
Trablusgarp Savaþý,nda Osmanlý askerlerinin arasýnda bulunmuþ olan Fransýz gazetecisi Georges Lemo nun gördükleri karþýsýnda hayretler içinde kalarak:
Türk subaylarý içinde on iki kez yaralanmýþ olanlar vardý. Müthiþ birþey kendileri ile konuþtuðum zaman edindiðim intiba þu oldu:
Türk subaylarýnda yenmek ve ölmek duygusu, cinnet derecesine varmýþ bir istek halinde yaþýyordu" diye hatýralarýnda intibalarýný yazdýðýný... (139)

"Çadýr Ýçinden Savaþ Ýdare Etmeyüz"
Merc-i Dabýk Savaþý öncesi Büyük Hünkar Yavuz Sultan Selim'in ordusunun önünde askerleriyle beraber göðüs göðüse çarpýþmak için atýný ileri doðru mahmuzlamasý üzerine, sadrazam Sinan Paþa'nýn padiþahýn ellerine sarýlýp:
"Þevketlü hünkarým, olmaya ki heyecana gelir, kendinizi ateþe atarsýnýz, yüreðimiz dilhun olur" diye gitmemesi için yalvardýðýný...
Alem-i Ýslam'ýn birliðini saðlama adýna hayatý at sýrtýnda geçmiþ olan bu büyük dava adamýnýn bunun üzerine: "Biz cennetmekan Fatih Sultan Mehmet Han,ýn torunuyuz, çadýr içinden savaþ idare etmeyüz" diye haykýrdýðýný. . .(ý40) Biliyor muydunuz?

Halkýný Düþünen Gerçek Devlet Adamý
Okkasý 30 paraya satýlan ekmeðin fiyatýna 10 paralýk bir zam yapmak isteyen fýrýncýlarý huzuruna çaðýran müþfik sultan Abdülhamid Han'ýn onlara:
Siz yine ekmeði 30 paraya satmaya devam edin. Sattýðýnýz her ekmek için istediðiniz 10 parayý ben vereceðim.
Çünkü bir memlekette ekmek fiyatýna zam yapýlýrsa, bunu bütün zaruri ihtiyaçlarýn pahalýlaþmasý gibi bir hareket kovalar ki, halkýmýz bundan büyük ýzdýrap çeker" diyerek, halkýný gerçek manada düþünen bir devlet adamlýðý örneði sergilediðini. . .(141)

Ýbret
Mevlevilerin piri Mevlana Hazretleri'nin vefat tarihi olan ve 'Ýbret" kelimesinin ebcet deðerine tekabül eden Hicri 672 tarihinin; "Ýbret, Ýbret" diye iki defa tekrarýnýn 672+672=1344(Hicri)/ 1925(Miladi) tekkelerin kapatýldýðý Miladi 1925 " tarihine tekabül ederek enteresan bir tarih cilvesi oluþturduðunu. . .(142)
Gönderen: 16.01.2009 - 21:33
Bu Mesaji Bildir   Muhtazaf üyenin diger mesajlarini ara Muhtazaf üyenin Profiline bak Muhtazaf üyeye özel mesaj gönder Muhtazaf üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
Yavuz Çocuk
Moderator


4254 Mesaj -
Yavuz Çocuk
Yavuz Sultan Selim'in asýl isminin "Selim " olmasýna karþýlýk çocuk iken çok hareketli yerinde durmayan, cevval bir yapýya sahip oluþundan dolayý kendisine "Yavuz" lakabýnýn takýldýðýný. . .
Bu çelik çavak çocuðun idman yaparken kafesten uçurulan güvercinleri, çift elle fýrlattýðý hançerlerle havada vurduðunu. . .(143)

Sultanlýk Stajý
Osmanlý Þehzadelerinin küçük yaþlardan itibaren, ileride devleti yönetebilecek þekilde çok ciddi bir eðitime tabi tutulduklarýný ve buluð çaðýna gelince de (yani günümüz nesillerinin sokakta çember çevirdikleri bir yaþta) bir nevi "sultanlýk stajý" anlamýna gelen önemli vilayetlerin baþýna Sancakbeyi olarak tayin edilip devlet idaresini tatbiki þekilde öðrenmelerinin saðlandýðýný . . .
Böylece ilerisi için onlar devleti tanýrken, devletin de onlarý tanýma fýrsatý bulduðunu. . .(144)

Türklerin Korkutan Hatýralarý
Çarlýk Rusyasý'nýn Balkanlar'ý Osmanlý'dan koparmak gayesi ile Balkan milletlerine gizliden gizliye silah daðýtýp, bir yandan da fitne tohumlarý ekerek ayaklandýrmaya çalýþtýðýný...
Bu iþ için vazifelendirilen Rus generali Çirnayev'in 1877 yýlýnda Bulgaristan'dan Çar'a gönderdiði gizli raporda "Buralarda hiç yoktan ordular meydana getirdim. Bu askerleri ölüme sevkediyorum. Fakat bu insanlarý sendeleten bir engel var Türklerin yaþayan hatýralarý! Ölümden korkmayanlar bu hatýralardan korkuyorlar. Yalnýz Türkleri deðil, onlarýn tarihlerini de yenmek lazým.
Onlarda herhalde bir sihirbaz zekasý var. Bir deðil birkaç istila bile, onlarýn iliklerine iþleyen gizli üstünlüklerini yýkmaya bence kafi gelmeyecektir" diye yazarak oldukça ibretli bir itirafta bulunduðunu...(145)

Kervansaraylar
Osmanlýlarýn, yaptýklarý her iþte Allah'ýn rýzasýný gözetme düþüncesinin bir eseri olarak, yolcularýn istifade etmeleri için, o zamanýn þartlarýna göre bir günlük yolculuk mesafesi olan 50_60 kilometre aralýklarla kervansaraylar inþa ettiklerini...
Bu kervansaraylarda ýrk, din, millet ayrýmý gözetmeksizin herkesin misafir kabul edilip üç gün müddetle ücretsiz yedirilip, içirilip hayvanlarýna bakýldýðýný . .-.
Yolcularýn istirahattan sonra, sabah mehteran eþliðinde uðurlandýðýný ve uðurlama esnasýnda kervansaray vazifelilerinin "Ey ümmeti Muhammed! Canýnýz, malýnýz tamam mýdýr?" diye nida etmesi üzerine yolcularýn da: "Cümlesi tamamdýr, Cenabý Hakk, hayrat sahibine rahmet eyleye diye karþýlýk vererek dualarla yolcu edildiklerini...(146)

Yedi Ben
Yavuz Sultan Selim Han'ýn doðumundan az bir zaman önce babasý ll. Bayezid'in sarayýna gelen bir derviþin:
Bugün bu hanedandan bir erkek çocuk dünyaya gelecektir ve babasýnýn yerine geçecektir. Vücudunda yedi ben bulunacaktýr ve onlarýn miktarýnca aliþan beylere galebe edecektir diyerek ortadan kaybolduðunu.
Hakikaten de Yavuz Sultan Selim'in altý yýl gibi kýsa süren hükümdarlýk döneminde yedi tane devleti yeryüzü haritasýndan sildiðini. . .(147)

Bir Siyaset Dahisinin Ölümü
Devrinin en buhranlý döneminde devraldýðý Osmanlý Devleti'ni 33 yýl süreyle dahice politikalar takip ederek yöneten Ulu Hakan Abdülhamid Han a .kýblesi batýya ayarlý yerli aydýnlarca birçok iftiralar atýlýp batýlý aðzýyla "kýzýl sultan" denmesine karþýlýk dönemin Ýngiltere Hariciye Nazýrý Sir Edvvard Grey'in Sultan Abdülhamid'in vefatýný öðrendiði zaman:
"Ne büyük kayýp! Hasmýmdý ama onun ölümü ile diplomasi mesleði artýk þevkini kaybetti" dediðini...(148)

Cihad Niþanlarý
Kafkasya istiklal mücadelesinin efsanevi dava adamý Þeyh Þamil'in, bu mukaddes cihatda ölümü göze alarak büyük fedakarlýklar gösteren gazilerine hatýra olarak, hilal þeklinde ve üzerinde Arapça olarak :
"Kýlýç Cennet'in anahtarýdýr.", "Sonunu düþünen cesur olmaz" "Yiðide Cennet yeri açýktýr" ve "Ecel gelmedikçe ölüm olmaz" yazan niþanlar hediye ederek taltif ettiðini...(149)

Halkýn Saðduyusuna Güven(!)
27 Mayýs ihtilalinden sonra Cemal Gürsel Paþa'nýn, Anayasa komisyonu baþkaný 0rd.Prof Sýddýk Sami 0nar'a: "Cumhurbaþkaný 'nýn tek dereceli ve halk tarafýndan seçilmesini temin edecek bir anayasa yapýlsýn" diye mesaj göndermesi üzerine Sýddýk Sami Onar'ýn:
"Laikliði pekiþtirecek tadilatý. yapalým, ama bu seçim usulünü getirecek olursak halk ya Said Nursi'yi seçer, yahut da onu destekleyen profesörü..." diye cevap vererek halka ne kadar güvendiklerini(!) gösterdiklerini...(150)

Yavuz Sultan Selim'de Kulluk Þuuru
Makedonya kralý Büyük Ýskender'in, Mýsýr'ý iþgal ettiði zaman kendisinin Yunanlýlar için haþa ilah kabul edilen Jüpiter yýldýzýndan geldiðini iddia ederek, uluhiyet davasýnda Firavun'u taklit ettiðini . Buna mukabil Yavuz Sultan Selim'in, Mýsýr tahtýna nail olduðu zaman :
Mülk, Allah'ýndýr. þayet benim veya baþka bir kimsenin yeryüzünde parmak ucu kadar topraðý olsa bu Allah'la ortaklýk deðil midir?" diyerek kulluk þuuruyla secde-i þükre kapandýðýný. . .(151) . . .

Gazneli Mahmüd'da Mana Buüdu
Ý'la-yý Kelimetullah için durup dinlenmeden arka arkaya yaptýðý seferler ile tevhidin bayraðýný Hindistan içlerine kadar ulaþtýrarak tarihin kaydettiði ender komutanlardan biri olan Gazneli Mahmud'un, maddenin fatihi olduðu kadar mananýn da fatihi olduðunu... .
Her gece üzerindeki padiþahlýk elbisesini çýkartýp eski bir elbise giyerek sabaha kadar kulluk þuuruyla Rabbine yalvarýp yakardýðýný ve kendini daima kusurlu görüp ;
Ben ne emreden sultan, ne büyük bir fatihim, Bu dergaha yüz süren, zavallý bir fakirim.
Elimden, amelimden hiçbirþey hasýl olmaz Ancak Sen'in lütuf elin, inþaallah olur yarim." diyerek Yüce Mevla'dan maðfiret dilendiðini... (152)

Nurdan Zülmete
Batýlý sömürgeci ülkeler tarafýndan vatanýmýzýn dört bir yandan kuþatýlarak Türk milletinin kaderinin tayininin söz konusu olduðu Ýstiklal Savaþý'nýn o kan kokulu günlerinde :
Her çehre bize yabancý
Bari Sen bir parça acý
Süründürme altýn tacý
Bize yardým et Ya Rabbi!..." diyerek Kabe'ye yönelip Rabbine yalvaran þair Kemaleddin Kamu'nun, savaþ sonrasý Cumhuriyet döneminde ise:
"Ne örümcek ne yosun
Ne mucize ne füsun
Kabe Arab'ýn olsun
Bize Çankaya yeter..." diyebilecek kadar özünden uzaklaþýp deðerlerimizi yitirerek tefessüh ettiðini. . .(153)

Topraðýn Bereketi Artar"
Bir yazarýmýzýn askerlik yaptýðý yýllarda Gaziantep'de bir köylünün tarlasýnda tank manevrasý yapmak zorunda kalýp daha sonra tarla sahibinden özür dilediðini ve o Anadolu köylüsünün bütün samimiyetiyle :
Ayýp ettin yeðen... Devletin tankýnýn tarlamýzý çiðnemesi bizim için þereftir. Topraðýmýzýn bereketi artar diye cevap verdiðini (154)

Dilim Bu Özelliðni Kaybetmesin ! "
Bediüzzaman Hazretleri'nin talebelerinden rahmetli Zübeyr Gündüzalp'in tam bir dava þuuru ve sadakati içinde: Kardeþim ben hasta olduðum ve Üstad'ý kimseye anlatamadýðým zamanlarda, odamdaki eþyalara Üstad'ý anlatýrým. Ta ki dilim bu özelliðini, bu kabiliyetini kaybetmesin." diyerek eþsiz bir baðlýlýk örneði gösterdiðini...(.155)

Neuzü Billah
Timur'un, Nasreddin Hoca'yý huzuruna çaðýrýp onunla sohbet ederken bir ara:
"Abbasi halifelerinin isimlerinin sonunda 'Allah' lafzý da var. Kimine el-Mu'tasým Billah, kimine, el-Mütevekkil Alellah ve kimine de el-Kaim Biemrillah deniliyor. Bu lakaplar bizim için de adet olsa acaba bana ne isim yaraþýrdý diye sormasý üzerine Nasreddin Hoca'nýn büyük bir pervasýzlýk ve hazýrcevaplýlýkla:
Neuzü-Billah!(Allah 'a sýðýnýrýz) lakabý yakýþýr."diye cevap verdiðini...(156)

Milli Þahlanýþýn Ruhuna Tükürmek
Kendi yaþadýðý dönemde de kýz öðrencilerin baþörtüsü takmalarý yüzünden üniversitelere alýnmamasý üzerine, merhum Necip Fazýl Kýsakürek'in bu haksýzlýða:
Bir kýz öðrenciyi, baþýný örttüðü için tahsil hakkýndan mahrum etmek Ýstiklal Savaþý baþlarýnda ve Maraþ'ta düþmanlar tarafýndan baþörtüsü çekilip düþürüldüðü için baþlayan milli þahlanýþýn ruhuna tükürmektir" diye yazarak kalemini kýlýç gibi kullandýðýný...(157)

84' lük Bedbaht
Çýkardýðý dergileri kapatýp, kendisini hapishane hapishane dolaþtýran bir iktidarýn en üst makamýndaki bir þahýs için, Necip Fazýl merhumun:
"Bundan üç çeyrek asýr önce Tophane'de talebeyken zabitleri görsün de iyi not versinler diye seccadesini koridora atýp namaz kýlan çeyrek asýr önce de baþbakanýna, gazetelere tamim edilmek üzere: 'Allah ve ahlaktan bahsetmek yasaktýr' emrini dikte ettiren seksendörtlük bedbaht" dediðini. . .(158)

Diyojen ve Ýnsanýn Kýymeti
Yunan-Pers savaþlarý sonunda esir edilen Pers (Ýran) askerlerinin Atina meydanýnda satýlýða çýkarýlmasý üzerine, esirlerin üzerindeki göz kamaþtýrýcý elbiselerin bir çýrpýda satýlmasýna karþýlýk, esirlere alýcý çýkmamasý üzerine, orada bulunan Diyojen 'in düþünceli düþünceli :
"Ýnsan ne garip mahluk! Arýzi meziyetler üzerinden sökülüp atýlýnca kendisi on para etmiyor" dediðini (159)

Hamid ve Hamit
Latin harflerinin kabulüyle birlikte isminin "Hamit " diye yazýlmasýna müthiþ tepki gösteren þair Abdülhak Hamid'in:
"Ömrümün sonunda ismimin sonuna bir de' it' taktýlar" dediðini. . .(160)
Cahýz'da Ýlim Aþký
Büyük alim Cahýz'ýn (vefatý 255/868) ilim aþkýyla yanýp tutuþtuðunu kitap satýn alýp okumaya para yetiþtiremediði için, kitapçý dükkanlarýný kiralayýp, gece üzerinden kilitleterek sabaha kadar kitap okuyarak ilmini geliþtirmeye çalýþtýðýný.. . (161)

Batýlýlarýn Gerçek Yüzü
Aþýrý beslenme sonucu her yýl binlerce insanýn hastalanýp tedavi gördüðü batý ülkelerinden biri olan Almanya'da, Stern dergisinin okuyucularý arasýnda yaptýðý bir araþtýrmada sorduðu: Devletinizin hangi giderlerinin azaltýlmasýný istersiniz? sorusuna. Almanlarýn % 68'lik bir çoðunluðunun:Üçüncü dünya ülkelerine yapýlan yardýmlarýn cevabýný verdiðini... Yine dünyanýn en zengin ülkelerinden biri olan Ýsviçre' de yapýlan bir referandumda sorulan:"Üçüncü dünya ülkelerine
yapýlan seksen milyon dolarlýk bir yardým yapýlmasýný onaylýyor musunuz?" sorusuna Ýsviçrelilerin % 56'sýnýn "Hayýr diye cevap vererek ne kadar insan sevgisi ile dopdolu( ! ) olduklarýný gösterdiklerini. . .(162)

Bayezid Cem Kardeþler
Fatih Sultan Mehmed Han'ýn aniden vefat etmesi üzerine, Osmanlý tahtýna oturan II. Bayezid'in hükümdarlýðýný kabullenemeyerek isyan bayraðýný açan kardeþi Cem Sultan'ýn, aðabeyine :
"Sen bister-i gülde yatasun þevk ile handan Ben kül döþenem külhan-r mihnette sebeb ne?
diye sitem dolu bir beyit yazmasý üzerine, Aðabeyi Sultan II Bayezid'in de:
"Çün ruz-ý ezel kýsmet olunmuþ bize devlet Takdire rýza virmiyesün böyle sebeb ne?
Haccül-Harameynüm diye ben davi kýlursun Bu saltanat-ý dünyeviye bunca taleb ne? " diye hikmetli bir cevap verdiðini...(163)
Gönderen: 16.01.2009 - 21:36
Bu Mesaji Bildir   Muhtazaf üyenin diger mesajlarini ara Muhtazaf üyenin Profiline bak Muhtazaf üyeye özel mesaj gönder Muhtazaf üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
Ufuk Farkı
Moderator


4254 Mesaj -
Ufuk Farký
1877'de Ýstanbul'a gelen Avusturya-Macaristan büyükelçisi Viktor Graf Dubsky'nin önce Bab-ý Ali'deki hükümet erkaný ile görüþüp ardýndan da Sultan II. Abdülhamid ile görüþtüðünü ve bu görüþmelerden sonra Abdülhamid Han hakkýndaki düþüncelerini :
Hayret verici birþey ama doðruydu. Devlet erkaný sadece kýsa mesafede ileri görebiliyordu Geniþ zaviyeli bir ihata kabiliyetleri yoktu. Abdülhamidin ise aksine fazla ihata niteliði vardý. Bu zýtlýk telafi edilemezdi. Edilemeyince de devlet idaresinde baþlayan aksaklýklar ileride daha vahim sonuçlar verecekti. Biz bunlarý iyi kullanmalýydýk" diye hatýralarýnda yazdýðýný... (164)

Osmanlý' da Fikir Hürriyeti
Osmanlý medreselerinde öðretimini tamamladýktan sonra icazetini yani diplomasýný alan yeni müderrislerin, hocalarýnýn elini öptükten sonra isterlerse biraz evvel saygýda kusur etmedikleri hocalarýnýn düþüncelerinden farklý fikirleri müdafaa edebildiklerini. . .
Onlarý bu eðitim ve fikir hürriyetinden mahrum edebilecek hiçbir makamýn olmadýðýný.. (165)

Dinden Bahsetmenin Yasak Olduðu Devir
1945 yýlýnda Matbuat Umum Müdür Muavini Ýzzettin Niþbay'ýn dönemin gazetelerinde tek tük dini muhtevalý yazýlar görülmesi üzerine Ýstanbul gazetelerine:
"Gazetelerinizin son günlerdeki neþriyatý arasýnda dinden bahseden bazý yazý mütalaa ima ve temsillere rastlanýlmaktadýr Bundan sonra din mevzuu üzerindeki gerek tarihi, gerek temsili ve gerekse mütalaa kabilinden olan her türlü makale, fýkra ve tefrikanýn neþrinden kaçýnýlmasý ve baþlanmýþ olan bu gibi tefrikalarýn en geç on gün içinde nihayetlendirilmesi... diye yazýlý tamim yolladýðýný...(166)

Ýbni Cevzi nin Vasiyeti
Büyük alim Ýbni Cevzi'nin, tedris, telif ve fetva ile dolu dolu yaþadýðý ömrünün tek anýný bile boþa geçirmeyip, bazýsý yirmi cildi bulan 340'dan fazla eser vererek, kitap yazmadýk hiçbir ilim dalý býrakmadýðýný - ve yazmýþ olduðu eserlerinin toplamý ömrünün günlerine bölündüðünde bir güne dört defter(forma)düþtüðünü...
Ýbni Cevzi'nin, bu ilimlerle içli dýþlý geçen ömrü boyunca, býraktýðý birbirinden kýymetli eserleri yazarken kullandýðý kalemlerin yontulmasýndan ortaya çýkan talaþlarý biriktirip, bu talaþlarýn vefatýnda gasýl suyunun ýsýtýlmasýnda kullanýlmasýný vasiyet ettiðini .
Bu büyük alimin vefatýnda vasiyeti yerine getirilerek biriktirdiði talaþlarýn gasýl suyunu ýsýtmaya kafi geldiðini...(167)

Yunus Nadi' nin Kulaklarý
Cumhuriyet gazetesinin kurucusu Yunus Nadi'nin ortak olduðu bir þirketin, Müdafaa-i Milliye'ye çürük eðer ve koþum takýmlarý satmasý üzerine Millet Meclisi'nde hakkýnda soruþturma açýldýðýný, fakat Yunus Nadi'nin birçok eþikleri öpmekle bin bela bu iþten yakasýný kurtarabildiðini...
Bu devleti dolandýrma hadisesi üzerine Reis-i Cumhur Mustafa Kemal'in kendisini çaðýrarak:
"Yunus Nadi Bey, hangi Yahudi þirketini tetkik etsek.
kulaklarýn o þirketin arkasýnda görünüyor. Sen, Cumhuriyet gazetesini çýkaracak þahsiyet deðilsin. Yarýndan itibaren gazeteyi çýkarmayacaksýn. Aksi takdirde seni toprak altý ederim " dediðini...(168)

Osmanlý Devleti ile Ticaret Yapmanýn Ýmtiyazý
Osmanlý Devleti'nin, kurmuþ olduðu muhteþem devlet sistemini, tekke-medrese-kýþla sacayaðý üzerine saðlam bir þekilde oturtup, doðruluk ve adalet üzerine cihana ýþýk saçtýðýný . . .
Osmanlý tesirinin dört bir yanda hissedildiði bu günlerin birinde Hollanda Ticaret Odasý'nda bir karar alýnýrken, oylarýn eþit çýkmasý halinde, ticaret odasý baþkanýnýn karar verebilmek için:
"Ýçinizde Türklerle alýþ veriþ eden var mý?" diye sorduðunu ve herhangi birinden "evet" cevabý alýnca da onun oyunu iki oy yerine kabul edip kararý neticelendirdiðini...(169)Biliyor muydunuz.?

Mazi ile Alakasýný Kesenler
Hamdullah Suphi Tanrýöver'in tek parti hükümetinin Maarif Vekilliði'ni yaptýðý yýllarda, yabancý bir heyete Süleymaniye Camii'ni gezdirdikten sonra misafirlerin Kanuni Sultan Süleyman 'ýn türbesini ziyaret etmek istediklerini...
. Memleketteki bütün türbeler 30.11.1925 tarih ve 677 sayýlý kanunla kapatýldýðý için, Hamdullah Suphi'nin bu yabancý misafirlere kaçamak cevaplar verdiðini, fakat sonunda: "Bir müddet mazi ile alakamýzý kesmek istedik. Onun için türbeleri kapattýk" diyerek gerçeði açýklamak zorunda kaldýðýný... Misafirlerin "Ciddi mi söylüyorsunuz?" diye hayretler içinde kalýp, ardýndan da oldukça ibretli bir þekilde:
Tarihi olmayan milletler tarih huzurunda esatir ve efsane " , uydurarak kendilerini tatmin ederler. Sizin ise büyük bir tarihiniz var. Bu tarihi yapanlarýn türbelerini nasýl kapatýyorsunuz?" diyerek Hamdullah Suphi'yi yerin dibine batýrdýklarýný. . . (170)

Ýlim Uðruna
Büyük alim Ýbn-i Teymiye'nin(1263/1328), kitap okumaya baþlamadan önce beline kadar uzayan örgülü saçlarýný duvardaki bir çiviye asýp öyle kitap okumaya baþladýðýný...
Uykusu gelip de baþý önüne düþtüðünde çiviye asýlý saçlarýnýn canýný yakarak kendisinin uyumasýna engel olduðunu...
Bu ilim aþýkýnýn, böyle azimli çalýþmalarý neticesinde vefat ettiðinde ardýnda bin kadar muazzam eser býraktýðýný...171)

Beyaz Adamýn Afrika'ya Yardýmý
Ünlü Ýtalyan film yönetmeni Marco Ferrari'nin "Ýþiniz Ýþ Beyazlar" isimli filmiyle ilgili büyük yankýlar uyandýran bir röportajýnda :
"Avrupalýlarýn Afrika'ya baþlattýklarý yardým seferberliði þeytanca bir tuzaktýr ve bu yardým sömürgecilikten daha tehlikelidir. Bizim siyah kýtada artýk yapabileceðimiz birþey yok. Çabuk terkedelim orayý ! Artýk beyazlarýn iktidarýnýn sonu gelmiþtir.
Bizler ihtiyarlarýn yoksullarýn Paris'te, Roma'da,Londra da zenci muamelesi gördüðü bir medeniyetin için de yaþarken, nasýl olurda Afrikalýlara yardim etme iddiasýnda bulunabiliriz. Bugün, Afrikalý insanlara Yardým adý altýnda köpekler için hazýrlanmýþ konserveler gönderilmektedir.
Bizim medeniyetimizin ne olduðu görülüp bilinirken, tutup da yardýmseverlikten bahsetmesi için insanýn yüzsüz olmasý gerekir. Asýl yardýma muhtaç olanlar bizleriz" diyerek gayet ibretli bir þekilde batý medeniyetinin gerçek yüzünü gözler önüne serdiðini..(172)

"Ya Rab! Beni Ameliyat Masasýndan Kaldýrma"
Osmanlý Devleti'nin yýkýlmaya yüz tuttuðu talihsiz bir döneminde 35. Osmanlý padiþahý olarak tahta geçen Sultan Mehmed Reþad'ýn ( 1 844- 1918) mesanesindeki bir rahatsýzlýktan dolayý ameliyat olacaðý zaman, kýbleye yönelip ellerini Ulu Dergah'a açarak:
Ya . Rab! Milletimin ve memleketimin bütün mukadderatýný hayýrlara tahvil et! Eðer memleketim ve milletim için zararlý olacaksam beni bu ameliyat masasýndan kaldýrma!" diyerek bütün samimiyetiyle Rabbine münacatta bulunduðunu. . .(173)

Picasso ve Ýslam
Ýslam dininin pek çok hikmete mebni olarak resme cevaz vermemesi neticesinde, Osmanlý'da daha çok hat sanatý, tezhib gibi, bugün dünyanýn nofigüratif dediði sanatlarýn geliþtiðini . . .
Avrupa ressamlarýna bizim hat sanatý örneklerimiz gösterildiðinde, Ýspanyollarýn son büyük ressamý Pablo Picasso'nun(1881-1973):
Varmayý düþündüðüm hedefe Müslümanlar beþ yüz sene önce ulaþmýþ" diyerek hayranlýðýný ifade ettiðini. . .(174) Biliyor muydunuz?

Bediüzzaman ve Resim Yasaðýnýn Hikmeti
Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri'nin bir akþam üzeri Ýstanbul'un Sirkeci mevkiinde dolaþýrken birdenbire bir gayr-i müslimin ona yaklaþýp elini tutarak:
Dininizde resim niçin haramdýr?" diye sormasý üzerine Üstad Bediüzzaman,ýn :
Ýnsan, Allah'ýn sikkesidir. Padiþah ve krallarýn sikkelerinin taklidine kanuni yasak olduðu gibi, Allah'ýn da sikkesini taklide þeri cevaz yoktur" diye veciz bir cevap verdiðini ve gayr-i müslimin de cevaptan çok memnun kalarak "bravo ! " deyip Bediüzzaman Hazretleri'nin elini sýktýðýný...(175)
Gönderen: 16.01.2009 - 21:37
Bu Mesaji Bildir   Muhtazaf üyenin diger mesajlarini ara Muhtazaf üyenin Profiline bak Muhtazaf üyeye özel mesaj gönder Muhtazaf üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
Kıyas
Moderator


4254 Mesaj -
Kýyas
Onuncu Osmanlý Padiþahý Kanuni Sultan Süleyman ( 1495- 1566) döneminde Sivas vilayetimizin bütçesinin 2 0 milyon altýn olduðunu . . .
Buna karþýlýk yine ayný dönemde Fransa Birleþik Krallýðý'nýn bütçesinin 4 milyon altýn ve Birleþik Ýngiltere Krallýðý'nýn bütçesinin de 3,5 milyon altýn olduðunu...(176)

Kitap Okumadan Geçen Ýki Gece
Onuncu yüzyýlýn büyük alimlerinden Endülüslü Ýbn-i Rüþd ün ömrü boyunca kitap okumadan geçen sadece iki gecesinin' bulunduðunu...Bunlardan birinin evlendiði, diðerinin de babasýnýn vefat ettiði gece olduðunu. . .(177)

Veli Sultan
Yavuz Sultan Selim Han Gazi'nin, Ýslamiyet'i tek bir bayrak altýnda toplamak gayesi ile çýkmýþ olduðu Mýsýr seferi sýrasýnda, daha önceleri Cengiz ve Timur'un geçemeyip yüz geri döndükleri korkunç Tih çölünü mucizevi bir þekilde onüç günde geçtiðini. . .
Bu geçiþ esnasýnda askerinin önünde yaya vaziyette mütevazý bir þekilde iki büklüm olarak yürüyen Koca Yavuz"a vezirlerin: Hünkarým atýnýza binseniz" demelerine karþýlýk, Büyük Sultan'ýn gözyaþlarý içinde:Nasýl binerim... Görmüyor musunuz? Resulullah Efendimiz (sav) önümüzde bize yol gösteriyor" diyerek velayetinin ayan beyan ortaya çýktýðýný...(178)

Osmanlý 'ya Ýhanetin Cezasý
Meþhur Mýsýrlý Ýslam alimi Muhammed el-Gazali'nin, Mescid-i Aksa'nýn iþgalinin 25.yýlý münasebetiyle Kahire'de verdiði bir konferansta :
"Þu bir hakikat ki, Müslümanlar, Osmanlý hilafet devletine hýyanet ettiler. Ýngilizler, bir milyona yakýn Mýsýrlýyý Osmanlý hilafet devletini parçalamak için aldýlar ve Müslüman Türklere karþý onlarý kullandýlar ve Türkler periþan oldu.
Türkleri, ihanet eden Araplar periþan etti ve biz bu yaptýðýmýz hýyanet ve ihanetin cezasýný Filistin ve Mescid-i Aksa topraklarýnýn Ýngilizlerin eline geçmesiyle çok pahalý ödedik, Filistin ve Kudüs elimizden çýktý" diyerek çok acý bir itirafta bulunduðunu ! (179)

Arnavut Yemini
Osmanlý'dan itibaren asýrlardýr topraklarýmýz içinde kalmýþ olan Balkanlar ve Rumeli'nde yaþayan kendi soydaþlarýmýza dini milli kültürümüz adýna gözle görülür bir yardým eli uzatmamamýza raðmen "Muhteþem Osmanlý!" düþüncesinin gönüllerden silinmediðini . . .
Bugün Arnavutluk'ta "Türk" kelimesinin onlar için doðruluk, dürüstlük , yiðitlik, efendilik ve hakbilirlik manalarýna geldiðini, . . .
Hatta o kadar ki, bazý Arnavutlarýn kendi aralarýnda bile yemin ederken: "Doðru söylemiyorsam Türk olmayayým!"diyerek birbirlerini inandýrmaya çalýþtýklarýný. . .(180)

Mahluk
Yunus Nadi'nin, Ankara'da Yeni Gün isminde bir gazete çýkartarak Anadolu'daki Milli Mücadele hareketine destek verip devamlý M. Kemal'in lehinde yazýlar yazdýðýný..
Daha sonralarý ise aleyhte yazýlar yazmasý üzerine bu çarpýklýðýn sebebini anlayamayan Dr. Rýza Nur'un, iþin hikmetini Mustafa Kemal'e sormasý üzerine onun:
"Haaa,o böyle bir mahluktur ki, aldýðý yetmez. Arada bir avucu kaþýnýr. O vakit aleyhte yazar. Fakat son zamanlarda çok kaþýnýyor. Matbuat idaresinin parasý ve benim verdiklerim yetmiyor. Vire istiyor. Ne çare bunu böyle idare etmek lazým" dediðini. . (181)

Ecdadýn Vakýf Çaðlayaný
Yardým, þefkat ve sevgi hissinin ebedileþmesi arzusundan doðan ve diðergamlýðýn müesseseleþmiþ þekli olan vakýf müesseselerimiz sayesinde cemiyetimizin yýllarca huzur içinde varlýðýný devam ettirdiðini . . .
Bu ecdad vakýflarý arasýnda:Kýþýn aç kalan kuþlarýn beslenmesi, Bayram günlerinde þehir ve kasabalarda top atýlarak çocuklarýn sevindirilmesi,
-Koyun cinsinin ýslah edilmesi,
-Et fiyatlarýnýn kýþ aylarýnda yükselmemesini saðlayacak tedbirlerin alýnmasý,
-Hasta ve garip göçmen leyleklerin bakým ve tedavi edilmesi,
-Çalýþan kadýnlara sütanne bulunmasý,
-Hac yolunda parasýz kalanlara para daðýtýlmasý,
-Cami ve türbe duvarlarýndaki ot ve yosunlarýn temizlenmesi, -Ramazan-ý Þeriflerde camilerde hurma, zeytin gibi iftariyeliklerin daðýtýlmasý,
-Köy ihtiyarlarýna elbise temin edilmesi,
-Hamallarýn sýrtlarýndaki yükleri, üzerine koyup dinlendikten sonra kimsenin yardýmýna muhtaç olmaksýzýn sýrtlanabilmeleri için mola taþlarý dikilmesi,
Yüksek dað ve geçitlerde kar ve tipiden korunmak için sýðýnak yapýlmasý,
Yaz aylarýnda sýcaktan bunalanlar için gölgelik yapýlmasý ve icab eden yerlere su küplerinin konulmasý...gibi insaný hayretler içinde býrakan çok enteresan vakýflarýn olduðunu. . .(182)

Bir Devrin Ýçyüzü
Aziz ecdadýmýzýn, öldükten sonra arkalarýnda bir sevap kapýsý býrakmak düþüncesiyle binbir emekle yaptýrdýðý vakýf eserlerinin, bir dönemde sadece hava parasý beþyüzbin lira yaparken yok pahasýna , onsekiz liraya , Ermenilere kiraya verildiðini...
Yapýlan devrimlerden sonra "þapka inkýlabýna aykýrýdýr" gerekçesiyle o güzelim sanat eseri mahiyetindeki ecdad mezar taþlarýmýzýn "fesli-sarýklý" olan baþ kýsýmlarýnýn kýrdýrýldýðýný. . .
Koskoca Ýstanbul'da, namaz kýldýrabilecek kadar dahi bilgiye sahip insan bulunamadýðýndan bir dönemde
Süleymaniye Camii'ne mahalle bekçisinin imam yapýldýðýný . .(183) Biliyor muydunuz.?

Hak ve Batýl
Fi Zilalil-Kur'an" tefsiri yazarý büyük alim Seyyid Kutub'a, idam edilmeden önce devrin baþkaný Nasýr'dan özür dilemesi istenildiðini ve bunu yaptýðý takdirde baðýþlanacaðýný söylediklerinde Seyyid Kutub'un tam bir dava adamýna yaraþýr þekilde : , Eðer bu idam kararý hak ise, ben bu hakka razý oluyorum. Yok eðer batýl ise, ben batýldan özür dileyecek kadar alçalmadým" diye müthiþ bir cevap verdiðini...(184)

Kardinalin Cuma Namazý
Yunus Emre hakkýnda bir oratorya düzenlendiði zaman bunu dinleyen büyük þair Yahya Kemal Beyatlý'ya oratoryayý nasýl bulduðu sorulduðunda, Yahya Kemal'in: Kardinalin cuma namazý kýldýrmasýna benziyor" diye cevap verdiðini... (185)

Ýmam Malik'te Ýman Þuuru
Peygamber Efendimiz'in (sav): 'Beni Allah'a yaklaþtýran ilmimin artmadýðý bir gün yaþayacak olsam, o günü hayýrla geçirilmeyen bir gün sayarým" hadis-i þerifiyle amel etme þuuruyla zamanýn hakkýný vermeye çalýþan Ýmam Malik Hazretleri, nin, yemek meselesinden dolayý kaybedeceði zamaný dahi hesap ederek def-i hacette geçecek zamaný asgariye indirme
yollarýný aradýðýný . . .Bu gaye ile üç günde bir defa helaya gidecek þekilde yemek yemeyi azalttýðýný...(186)

Þaraplý Ýftar Yemeði Tarifi
Tercüman gazetesinin genel yayýn müdürlüðünü yapan solcu Oktay Verel'li günlerin birinde Ramazan vesilesi ile hazýrlanan özel sayfanýn "Ýftar Sofrasý sütunundaki yemek tarifinde:
500 gram kuþbaþý et, yarým bardak þarap bir kaþýk tereyaðý. .. vs. " diye yazmasý üzerine o dönemin Büyük gazetesini çýkaran Mehmet Þevket Eygi'nin: 'Müslüman mahallesinde salyangoz mu satýlýyor?" diyerek Tercüman gazetesini topa tutup, genel yayýn müdürünü gazeteden ayrýlmak zorunda býraktýrdýðýný . . . ( 1 87)

Altýndan Nohutlar
Fatih Sultan Mehmed'in Vezir-i Azamý Mahmut Paþa'nýn, ilme hürmetinin ifadesi olarak devrin alimlerine haftada iki defa ziyafet verdiðini. . . Sofradaki Vezir-i Azam Mahmut Paþa' nýn bu ziyafetlerde , pilavýn içine önceden altýndan yapýlmýþ nohut taklidi taneleri karýþtýrdýðýný ve bunlar kimin kaþýðýna isabet ederse ona hediye ettiðini. . .(188)

Harem Yalaný
Osmanlý Harem Hayatý hakkýnda yazýlan eserlerin pek çoðunun ya tamamiyle uydurma veya çok eksik olduðunu...
18.yüzyýlda Ýstanbul'da bulunmuþ olan Ýngiltere sefirinin eþi Lady Montagunun, "Þark Mektuplarý" isimli kitabýnda anlattýðý Osmanlý Harem hayatý hakkýndaki bilgilerin, yine bir batýlý olan ve Türkiye'de yirmiüç yýl vazife yapmýþ olan Mareþal Moltke tarafýndan tekzib edildiðini... ( 189)

Baðdat Fatihi'nin Mütevazý Hayatý
Osmanlý padiþahlarýnýn en cihangirlerinden olan Sultan lV. Murad'ýn savaþa giderken seferlerde, neferler gibi pek sade
bir hayat yaþadýðýný Yemek hususunda bile askerinin karavanasýna kaþýk salladýðýný ve çok defa kýrlarda atýný eðerini baþýnýn altýna yastýk yaparak uyku ihtiyacýný giderdiðini...(190)
Gönderen: 16.01.2009 - 21:38
Bu Mesaji Bildir   Muhtazaf üyenin diger mesajlarini ara Muhtazaf üyenin Profiline bak Muhtazaf üyeye özel mesaj gönder Muhtazaf üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
Günde Üç Yumurta Veren Tavuk
Moderator


4254 Mesaj -
Günde Üç Yumurta Veren Tavuk
Üstad Bediüzzaman Hazretleri'nin Barla'daki sürgün günlerinin birinde vakit akþama yaklaþýrken elinde bir sopayla tavuk kovaladýðýný ve orada bulunan köy halkýndan bazýlarýnýn Üstad' a gelip tavuðu niçin kovaladýðýný sormalarý üzerine, Bediüzzaman'ýn gayet ibretli bir þekilde:
"Bu tavuk dün iki tane bugün ise üç tane yumurta getirdi. Benim iktisat kaidemi bozuyor. Bu sebepten kovuyorum " cevabýný verdiðini...(191)

Bir Tarihi Yanlýþ Daha
Osmanlý devlet ricalinin, giydikleri samur kürkten dolayý bazý tarihçilerin iþin aslýný ciddi araþtýrmadan Osmanlý'nýn bu devinin sefahat dönemi olarak adlandýrýp, adýný Samur Devri "koyduklarýný..
Halbuki gerçekte ise, normalde giyilen kaftana kýþýn ýsýtýcý olmasý için (bugün pardesülerde muflon kullanýldýðý gibi) samur kaplandýðýný ve böylece soðuk rutubetli taþ mekanlarda yaþayan o günün insaný için kýþ aylarýnda samurun bir nevi kalorifer vazifesi gördüðünü. . .(192)

Milletin Sýrtýndaki Yük
Sultan Mehmed Reþad'ýn ortanca oðlu Þehzade Necmeddin Efendi vefat ettiðinde, padiþahýn yakýnlarýnýn büyük üzüntüye kapýlmalarý üzerine Sultan Reþad' ýn tam bir tevekkülle :
Bizler zaten milletin sýrtýnda büyük bir yük halindeyiz. Ben bir evlad kaybettim, fakat millet bir yükten kurtuldu " dediðini...(193)Biliyor muydunuz?

Hür Bir Esir
17. yüzyýlda Ruslarla yaptýðý savaþý kaybederek Osmanlý Devleti'ne sýðýnan Ýsveç Kralý 12. Charles(Demirbaþ Þarl)' ýn, Türklerden gördüðü alicenaplýk karþýsýnda Poltava'da esir oluyordum. Bu benim için bir ölümdü. Kurtuldum Buð nehri önünde tehlike daha kuvvetli olarak belirdi. Önümde su, ardýmda düþman, tepemde ateþler püsküren güneþ. . .
Su beni boðmak, düþman beni parçalamak, güneþ beni eritmek istiyordu, yine kurtuldum. Fakat bugün esirim. Türklerin esiriyim. Demirin, ateþin ve suyun yapamadýðýný onlar yaptýlar, beni esir ettiler. Ayaðýmda zincir yok, zindanda da deðilim. Hürüm ve istediðimi yapýyorum. Lakin yine esirim asaletin nezaketin esiriyim. Türkler beni iþte bu elmas baða sardýlar. Bu kadar þefkatli , bu kadar yüksek kalpli, bu kadar asil ve bu kadar nazik milletin arasýnda hür bir esir olarak yaþamak bilseniz ne kadar tatlý" diyerek þükranlarýný ifade ettiðini...(194)

Yirmi Yüzlüler
Viranelerin yascýsý" milli þairimiz Mehmet Akif Ersoyun cemiyetteki bozukluklarý görüp, insanlar arasýndaki münasebetlerdeki riyakarlýk ve sahte tavýrlar karþýsýnda dayanamayarak:
Artýk iki yüzlüleri sever oldum çünkü yaþadýkça yirmi yüzlü insanlar görmeye baþladým " diyerek hayýflandýðýný....(195)

450 Yýllýk Çevre Nizamnamesi
Çevremizin gitgide yaþanmaz hale gelip bunun ekolojik felakete yol açan neticelerinin hergün biraz daha fazla ortaya çýkmasýyla birlikte çevreyle ilgili haftalar tertip edip, hukuki düzenlemelerin gündeme yeni yeni gelmesine karþýlýk, Osmanlý Devleti'nin bizden tam dört buçuk asýr önce, meselenin ehemmiyetini idrak ederek Çevre Temizliði Nizamnamesi " hazýrlayýp uygulamaya koyarak problemi çözdüðünü. . .(196)

Lüks Gemi ve Tuvalet
Büyük þair Necip Fazýl Kýsakürek'e sahilde rastlayan bir hayranýnýn :
Üstad, senin bütün mücadelelerin güzel, hizmetlerin eþsiz... Ama þu.... . .... tarafýn olmasa!" diyerek tenkit etmesi üzerine Necip Fazýl'ýn tebessüm ederek:
Þu Boðaz'dan geçen lüks ve güzel gemiyi görüyor musun? Bak ne kadar lüks ve konforlu deðil mi. Ýþte böylesine lüks geminin tuvaleti de vardýr" cevabýný verdiðini... (197)

Abdülhamid'in Haremi
ll. Abdülhamid Han'ýn karýsý Müþfika Sultan'ýn, kocasýnýn vefatýndan sonra ve kýzýnýn da Avrupa'ya sürgün gitmesi üzerine, Ýstanbul'da yýllarca yalnýz yaþadýðýný...
Ayþe Sultan'ýn annesini defaatle Avrupa'ya yanýna çaðýrmasýna raðmen gitmediðini ve bunun sebebini soranlara:Efendim pek kýskançtý. Harem aðalarý bile baþlarýný kaldýrýp yüzüme bakmaktan men edilmiþti. Avrupaya gittiðimi yüzümü yabancý erkeklerin gördüklerini kabrinde hissederse güceneceðini, azap duyacaðýný düþündüm. Onun için de kalbime taþ basarak yýllar yýlý dar-ý dünyada evladýmýn hasretine katlandým" diye ibretli bir þekilde cevap verdiðini. . .(198)

Oðlumdan Devlet Sorumludur
16 Nisan l992'de, polisin yaptýðý bir operasyonda öldürülen Dev-Sol militaný Sinan Kukul'un babasý Musa Kukul'un, gazetelere verdiði beyanatta: "Oðlum benim yanýmdayken inanýyordu. Namazýný kýlýyordu. Onu devlete güvenip yatýlý okula verdiðimde kaybettim
Tavuk bile kesemeyen oðlum, nasýl bu yola düþtü? Sormak istediðim devlet yatýlý mekteplerinde okuyan bir çocuk nasýl oluyor da devlet aleyhinde yönlendirilebiliyor. Sinan 'dan ben deðil, devlet sorumludur" dediðini.. .(199)
Bismark'ýn Parlemento Anlayýþý
Alman birliðinin kurucusu büyük devlet adamý Prens Otto Von Bismark'ýn(1815/1898), Sultan ll. Abdülhamid'in Meclis-i Mebusan'ý kapattýðýný öðrendiðinde, kendisine Padiþah adýna niþan getiren Ali Nizami Paþa'ya:
Ýyi ettiniz de meclisi fesheylediniz. Bir devlet millet-i vahideden (tek bir miletten) teþekkül etmedikçe, parlemento o devlete ve millete yarardan çok zarar getirir... " dediðini. . .(200)

Mehmet Akif ve Kalpak
Milli þairimiz Mehmet Akif Ersoy'un Cumhuriyet'in ilk yýllarýnda Ankara'ya çaðýrýldýðýný ve orada halledilmesi gereken o kadar önemli mesele varken "kalpak " meselesinin görüþülmesi üzerine iyice caný sýkýlan Akif'in: "Ben de bu adamlarýn baþýmýn içine bakacaklarýný sanmýþtým. Ama onlar tepesine baktýlar" diye hayýflandýðýný. . .(201)

Osmanlý'nýn Adalet Þemsiyesi
Kurtuluþ Savaþý'ndan önceki Ýstanbul'un iþgal yýllarý sýrasýnda, birçok yerli Rum'un taþkýnlýklar yaparak Türk düþmanlýðýný körüklemesine mukabil , Ýstanbul'da yýllarca Osmanlý'nýn adalet þemsiyesi altýnda huzur içinde hayat sürmüþ hakperest bir Rum olan Alerko Mandacý'nýn, elinde tesbihi, baþýnda fesi ile dolaþýp :
``Ben bu fesin altýnda doðdum, bunun altýnda ölürüm!" diyerek soydaþý diðer Rumlara muhalefet edip onlarla yaka paça mücadele ettiðini . . . (202)

Batýda Kilisenin Serveti
Bugün Avrupa'da kiliseye kayýtlý olan milyonlarca insanýn maaþ, ücret veya gelir vergilerinden bir bölümünün kiliseye aidat olarak kesildiðini. . .
Bu aidatlarýn 1991 yýlý toplamýnýn sadece Almanya'daki karþýlýðýnýn 15 milyar 700 milyon marký bulduðunu...
Ayrýca Almanya'da ayný yýl kiliseden kaydýný sildirenlerin sayýsýnýn 300.000 kiþiyi bulduðunu. (203)

Kadýnýn Ruhu Var mý?
16. Yüzyýl Avrupa'sýnda, kadýnlarýn ruhlarýnýn olup olmadýðý ve Cennet'e gidip gidemeyecekleri meselesinin Hristiyan çevrelerde durmadan tartýþýldýðýný...
Yine o dönemde bir üniversite hocasýnýn, kadýnlarýn insan türünden olmadýklarýný ispat etmek üzere Latince tezler yazdýðýný ve o dönemin kraliyet fermanlarýnda, kadýnlarýn dövülme meselesi ile alakalý olarak:
"Dövme aletinin ucu keskin demir olmasýn ve açýlan yara da makul bir cezanýn hudutlarýný aþmýþ olmasýn" diye hükümler yer aldýðýný... (204)

Zekanýn Böylesi
Bediüzzaman Hazretleri'nin bir lütf-u Ýlahi olarak çok zeki bir yaratýlýþa sahip olduðunu...
Bir defasýnda ikibinbeþyüz alternatifli bir ihtimal hesabýný iki saat zarfýnda zihninden hesap edip çözdüðünü...
Yine gençlik yýllarýnda giriþtiði bir münazaradan sonra misafir kaldýðý ev sahibine dert yanarak:
Acem Aða, bu adamlar benimle münazaraya giriþiyorlar. Vallahi azim ben, yerden ta asumana kadar, buðday taneleri birbirine binip eklenseler, kaç tane edeceðini zihnim de hemen bulabilir çýkartabilirim" dediðini...(205)

Osmanlý Saray Kadýnlarý
Tarihi hadiselere önyargýlý bakan birçok batýlý yazarýn. Osmanlý kadýnlarýnýn saray hayatýný kendi hayat felsefelerine göre deðerlendirip,"kafes edebiyatý" çerçevesinde senaryolaþtýrmasýna mukabil, yýllarca Ýstanbul'da yaþayan"Muhteþem Ýstanbul" kitabýnýn yazarý Gerard de Nerval'in Osmanlý saray kadýnlarý hakkýnda :
"Saray kadýnlarýna gelince, bunlarýn gerçekten birer alim olduklarýný söyleyebiliriz ve bu sözümüzde mübalaða yoktur. Çünkü saraya giren her kadýn, tarih, edebiyat. müzik, resim ve coðrafya konularýnda çok ciddi bir eðitime tabi tutulur. Bu kadýnlarýn birçoðu, sanatkar veya þairdirler diye yazdýðýný. . .(206)

"Sol Kolumuzu Yiyip Sað Kolumuzla Çarpýþýrýz"
Lid kalesinin Ýspanyollar tarafýndan muhasara edilip kale içindeki þehirde açlýðýn baþ göstermesi üzerine, baþlarý sýkýþan halkýn .kale muhafýzý Jan Vanderev'e müracaat ettiklerinde, kale muhafýzýnýn :
"Sizin elinizden ölmekle, düþman eliyle ölmek benim için aynýdýr. Eðer benim etim sizi doyuracaksa, beni parçalayýp yiyiniz" cevabýný verdiðini...
Jan Vanderev'in bu söz ile yüreklenen halkýn sonuna kadar kaleyi muhafaza edip, Ýspanyollarýn teslim tekliflerine karþý
Erzakýmýz bitse bile sol kolumuzu keser yeriz ve düþmana karþý sað kolumuzla mücadele ederiz" cevabýný verdiklerini. . . "agla207)

Ýdeal ve Menfaat
ABD eski baþkaný George Bush'un, West Point Askeri Akademisi'nde son yaptýðý konuþmada "ideal" ile "menfaat" arasýndaki farký vurgulayýp tam bir makyavelist batýlý zihniyete yakýþýr þekilde :
"Her þiddet hadisesine karþý koymak durumunda deðiliz... Bir milletin idealleri menfaatleriyle çatýþma halinde olmamalýdýr" diyerek maskesinin altýndaki gerçek yüzünü gösterdiðini. . .(208)
ALINTI


Mesaj 1 kez düzenlendi. En son Muhtazaf tarafından, 16.01.2009 - 21:48 tarihinde.
Gönderen: 16.01.2009 - 21:40
Bu Mesaji Bildir   Muhtazaf üyenin diger mesajlarini ara Muhtazaf üyenin Profiline bak Muhtazaf üyeye özel mesaj gönder Muhtazaf üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 1210 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 11:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
SIVASLIIBO38 (60), ayseak (35), cetinay (54), fe_eyne (45), silverbull (44), Elif Turan (41), fiber_optic (39), faruk58 (37), _reyyan (36), sofi27 (44), nahim (51), a.aydin (45), ekrem05 (51), HaRaMeYN (47), yanliz_kurt_58 (41), okangenc (37), gezginler (44), hudanur (57), vatan06 (43), Sübhan (52), Abdullah_42 (41), termelim (60), dehaoz (53), nuraybarutcu (43), Pasa85 (39), MaviCocuk (41), tahaseyda_msn (42), msc (44), vureyka (39), kocakaga6161 (42), erdalhatipler (39), imrannur (41), clue (50), eyyupbayram81 (46), germantatlim (38), davutakgun (41), afife (44), duranhoca (57), bekr (38), Mihrisah (47), RedCougar54 (47), cadikiz (35), selcuk53 (44), karabiber (54), muhammed_cabir (42), sehmus (47), EUROPEN907 (42), mehmet aslan (47), gülkrali (65)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 1.81793 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.