0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » SORULAR & CEVAPLAR » tövbe ettim

önceki konu   diğer konu
2 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
akinci06 su an offline akinci06  
tövbe ettim
7 Mesaj
selamun aleykum
deðerli hocan ravdanýn bir yeni üyesi olarak yapmýþ olduðunuz b
u güzel calýþamdan dolyý ALLAH sizden razý olsun.
hocam þübhesiz ALLAH c.c. affedicidir hic þüphemiz yoktur ama biz günhakar kullar olarak günah iþledik sonra bu günahtan dolayý cok piþmalýkduyduk
rabbim affedermi ne nasýl tövbe ile affeder
bilerek veye bilmiyerek bazý kücük ve büyük günahlar iþliyorum
ama cok piþmanlýk duyuyorum rabbim affetsin inþallah bu konuda bana yardýmcý olursanýz sevinirim
Gönderen: 21.12.2008 - 21:17
Bu Mesaji Bildir   akinci06 üyenin diger mesajlarini ara akinci06 üyenin Profiline bak akinci06 üyeye özel mesaj gönder akinci06 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
SaYaCGIN su an offline SaYaCGIN  
Admin


1760 Mesaj -
Ve Aleyküm Selam

öncelikle üyeliginiz hayirli olsun


Aramiza hosgeldiniz



Ýnsan hem iyilik hem de kötülük yapmaya uygun yaratýlmýþtýr. Onun için zaman zaman isteyerek veya istemeyerek günahlara girebiliyor. Bu konuda Kur’aný Kerim de, “Allah, kendisine þirk koþulmasýnýn dýþýndaki istediði kimselerin bütün günahlarýný baðýþlar.(Nisa Süresi,48;116)” buyurarak hangi günah olursa olsun affedebileceðini bildirmektedir.

Kitaplarýmýz da caný gönülden yapýlan tövbenin Allah tarafýndan kabul edileceði ifade edilir. Nitekim Allah’u Teala, “Ey iman edenler, nasuh tövbe ile tövbe edin ki Allah da sizin kabahatlerinizi affetsin ve altlarýndan ýrmaklar akan cennetlerine koysun.” (Tahrim Suresi, 8) buyurarak yapýlan tövbelerin kabul edileceðini beyan eder. Ayette geçen nasuh tövbe ise þöyledir:

1-Allah’a karþý günah iþlediðini bilerek, bu günahtan dolayý Allah’a sýðýnmak ve piþman olmak.

2-Bu suçu iþlediði için üzülmek, Yaratýcýya karþý böyle bir günah iþlediðinden dolayý vicdanen rahatsýz olmak.

3-Bir daha böyle bir suça dönmeyeceðine dair bir karar içerisinde olmak.

4-Kul hakkýný ilgilendiriyorsa onunla helalleþmek.

Bir hadiste Peygamberimiz þöyle buyurmuþ. Nasuh tövbe þudur:

-Günahlara piþmanlýk.

-Farz ibadetleri yapmak.

-Zulüm ve düþmanlýk yapmamak.

-Kýrgýn ve küskünlerle barýþmak.

-Bir daha o günaha dönmemek üzere karar vermek.

Ýnþallah bu þartlarý yerine getirirsek Allah’ýn tövbelerimizi kabul edeceðinden ümitli oluruz. Ancak insan her zaman korku ve ümit içerisinde olmalý. Ne ibadetlerimize güvenip övünebiliriz. Ne de günahlarýmýzdan ümitsizliðe düþebiliriz. Ben çok iyiyim, bu iþi hallettim demek ne kadar yanlýþsa; ben bittim, beni Allah kabul etmez demek de o kadar yanlýþtýr. Ayrýca, suçunu anlayýp tövbe edip, Allah’a sýðýnmak da büyük bir ibadettir. Günah iþleyipte daha sonra tevbe ederim gibi bir düþünce de yanlýþtýr.

Manevî Kirlerden Arýnma Yolu: Tövbe

Sözlükte “Allah’a dönüþ ve yöneliþ” anlamýna gelen tövbe, dini terim olarak “günahtan Allah’a dönme” anlamýyla meþhur olmuþtur.1

Ýmam Gazalî, Ýbn Arabi, Ýbn Hacer gibi Ýslâm âlimleri tövbeyi farklý þekillerde tarif etmiþlerdir.2

Biz burada tövbeyi açýk ve anlaþýlýr bir tarzda tarif edecek olursak þöyle diyebiliriz: Tövbe; yapýlan kötülüðü, iþlenen günahý veya kabahati günah olduðunu bilip, onu býrakýp terk ederek Allah’a dönmek, O’ndan affetmesini, baðýþ lamasýný dilemek, yaptýklarýndan piþman olduðunu da belirterek yalnýz Allah’a yal varmak demektir.

1. Tövbenin Önemi:

Sevgili Peygamberimiz (s.a.s.) bir hadis-i þeriflerinde: “Bütün Âdemoðullarý günahkârdýr, günahkârlarýn en hayýrlýlarý ise tövbe edenlerdir.” (Ýbn Mâce, Zühd, 30) buyurmaktadýr. Baþka bir hadis-i þerifte ise Peygamber Efendimiz: “Eðer siz günah iþlemeseydiniz, Allah sizi helak eder ve yerinize, günah iþleyip, peþinden tövbe eden kullar yaratýrdý.” (Müslim, Tevbe, 9, 10, 11) buyurmuþtur.

Bu zikrettiðimiz hadislerden de anlaþýldýðý üzere, insan, günah ve sevap iþleme özelliðinde yaratýlmýþ bir varlýktýr. Günah iþlemek, insaný meleklerden ayýran bir özelliktir. Bilindiði gibi melekler nurdan yaratýlmýþ olup, asla Allah’a karþý gelmeyen, günah iþle me yen varlýklardýr.

Ýslâm fýtrat dinidir. Ýslâm’da insanýn günah iþleyebileceði kabul edilmiþ ve bundan korunma ve kurtulma yollarý insana öðretilmiþtir. Ýþte yapýlan kötülükten, iþlenen günah ve kabahatten kurtulup manevi kirlerden temizlenme yolu tövbedir. Tövbe ile insan, yapmýþ olduðu günah ve kusurlar dan kurtulup o günah ve hatalarý hiç yapmamýþ gibi tertemiz olur. Nitekim bu hususta Peygamber Efendimiz, “Günahtan tam dönen ve tövbe eden, o günahý hiç iþlememiþ gi bidir.” (Ýbn Mace, Zühd 30) buyurur.

Yüce Allah kullarýný tövbeye çaðýrmakta ve þöyle buyurmaktadýr: “Ey müminler! Hepiniz toptan Allah’a tövbe ediniz ki, felaha edesiniz.” (Nur, 24/31) Baþka bir ayette ise Yüce Al lah, Peygamberine þöyle buyurur: “De ki: “Ey çok günah iþleyerek kendi öz canlarýna kötülük etmede ileri giden kullarým! Al lah’ýn rahmetinden ümidinizi kesmeyiniz. Allah dilerse bütün günahlarý maðfiret eder. Çünkü O, çok affedicidir, merhamet ve ihsaný fazladýr.” (Zümer, 39/53)

Bu ayette Yüce Allah, Peygamberine, günahkâr kullara, Allah’ýn rah metinden umut kesmemelerini söylemesini emrediyor. Çünkü çok baðýþlayan, çok acýyan Allah, dilerse bütün günahlarý baðýþlar. Bundan dolayý kullar, Allah’ýn azabý gelmezden önce Allah’a yönelmeli, O’na teslim olmalý, þirki ve bütün günahlarý býrakmalýdýrlar.

Bir rivayete göre, çok günah iþlemiþ olan bazý müþrikler, Müslüman olduklarý takdirde günahlarýnýn affedilip edilmeyeceðini Hz. Peygambere sormuþlar ve bunun üzerine bu ayet inmiþtir.3 Bu ayet, bütün insanlarý tövbeye ve Ýslâm’a yöneltmekte, Müslüman olduklarý takdirde Allah’ýn, onlarýn bütün günahlarýný affedeceðini bildirmekte, günahkârlara umut kapýlarýný ardýna kadar açmaktadýr.

Kullar ne kadar günah iþlemiþ olurlarsa olsunlar, umutsuzluða kapýlmadan Allah’a yönelip tövbe ederlerse Allah onlarý affeder. Bu ayetler yanýnda kullarý umutsuzluktan kurtarýp tövbeye yönelten çok hadis vardýr. (Bkz: Buhârî, Enbiyâ 54; Müslim, Tevbe 46, 47)

Günah ruhun kiri, tövbe ise cilasýdýr. Günahta ýsrar, kulun ruhunu iyice bozar. Onun için Mevlânâ Celâleddin Rûmî de her insaný, her ne durumda olursa olsun mutlaka günah bataklýðýndan tövbenin aydýn düzlüðüne þöyle çaðýrmaktadýr:

Gel, gel, ne olursan ol, yine gel! Kâfir, Mecusî, putperest de olsan gel! Bizim bu dergâhýmýz umutsuzluk dergâhý deðildir. Yüz bin kere tövbeyi bozmuþ olsan da yine gel!

Yüce Allah, Tahrim suresi 8. ayette: “Ey inananlar, tövbe- i nasûh ile Allah’a tövbe ediniz. Umulur ki Rabbiniz, kötülüklerinizi örtüp temizler ve sizi içinden ýrmaklar akan Cennetlere yerleþtirir...” buyurmaktadýr. Bu ayette kastedilen nasûh tövbesi nedir?

Nasûh Tövbesi Nedir?

Nasûh, nush kökünden mübalaða kipidir. Çok öðüt veren demektir. Tövbe, çok öðüt verici olarak nitelendirilmiþtir. Yani sahibine, günahý býrakmasýný öðütle yen, onu günahtan kurtaran sadýk bir tövbe ile tövbe ediniz, Allah’a dönünüz demektir. O halde nasûh tövbesi; hemen günahý terk etmek, geçmiþte olanlara piþman olmak, gele cekte günah iþlememeye karar vermek ve üzerinde bulunan her hakký sahibine ödemek demektir.4

Efendimiz (s.a.s.), nasûh tövbesini; “Kulun iþlediði günahtan piþmanlýk duymasý, Allah’a tam rucu’ edip, týpký sütün memeye dönmediði gibi, kiþinin tekrar günaha dön memesidir.” (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/446) þeklinde tanýmlamýþtýr.

Gazalî, nasûh tövbesini tanýmlarken þunlara yer vermiþtir: “Nasûh tövbesi yapan lar, tövbe edip ölünceye kadar tövbesinde duranlardýr. Bunlar geçmiþteki eksiklerini tamamlar ve bir daha günaha dönmeyi hatýrdan bile geçirmezler, zelle ve sürçmeler müs tesna. Ýþte tövbede istikamet budur. Günahlarýn sevaplarla deðiþtirilip hayýrlarda müsabaka edenler bu tür tövbe sahipleridir.”5

2. Tövbenin Kabulünün Þartlarý:

Kur’ân-ý Kerim’de Yüce Allah’ýn tövbe edenleri methetmesi (Tevbe, 9/112) ve tövbe kapýsýný çalan kullarýný sevdiðini ifade etmesi (Bakara, 2/222), tövbelerin kabul edileceðinin birer delilidir.

Allah Resulü (s.a.s.), kullarýnýn tövbesi karþýsýnda Allah’ ýn ne kadar hoþnut olacaðýný þöyle bir örnekle anlatmaktadýr: “Allah’ýn kulunun tövbesine sevinmesi þuna benzer: Bir insan azýðýný, su tulumunu bir deveye yüklemiþ, sonra yolculuða çýkmýþtýr. Nihayet çorak bir yere vardýðýnda uykusu gelmiþ, devesinden inerek bir aðacýn altýnda istirahata çekil miþtir. Kalktýðýnda devesinin kaybolduðunu görmüþ ve deðiþik tepelere koþarak onu aradýðý halde bulamamýþ ve yorgun bir vaziyette, aðacýn altýna yatmýþtýr. Tekrar uyandýðýnda devesini yaný baþýnda durduðunu görüp de yularýndan yapýþýp, son derece sevinerek, yanlýþlýkla; “Ey Allah! Sen benim kulumsun, ben senin Rabbinim.” (Buhârî, Deavât 4; Müslim, Tevbe 3) demiþtir. Ýþte Yüce Allah, kendisine tövbe eden kuluna, devesini kaybettikten sonra bulan adamdan daha fazla sevinir.

Tövbenin Allah katýnda makbul olmasý için bazý þartlar vardýr. Yalnýz bu þartlar iþlenen günahýn çeþidine göre farklýlýk arz etmektedir. Günahýn kime karþý iþlenmiþ ol duðu, onlardan kurtulmak için tövbe yapýlýrken önem arz etmektedir. Bu bakýmdan gü nahý ikiye ayýrabiliriz:

a- Allah Hakký ile Ýlgili Günahlar: Allah hakký ile ilgili günahlardan tövbe etme nin üç þartý vardýr:

1) O günahý iþlediðine piþmanlýk duymak: Ýnsan vicdanýnda, iþlenen günahýn bir kötülük olduðu ve kul ile Allah arasýnda baðlantýyý zedelediðine karar verildiðinde, bir huzursuzluk6 ve piþmanlýk baþlayacaktýr.

Günah iþleyen kul, tövbe kapýsýna; günahlarýný itiraf ederek, bu günahlarýn verdiði huzursuzluk ve piþmanlýkla silkinmiþ, uyanýk bir kalp ve gönülle gelecektir.7 Sözü edilen huzursuzluk, þahsý tövbe etmeye iten bir etkendir.

Piþmanlýk tövbenin ilk þartýdýr. Nitekim Allah Resulü, önemine binaen, “tövbe piþmanlýktýr” (Ýbn Mâce, Zühd 30; Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/376, 423) buyurmuþtur. Piþmanlýk tövbenin kendisidir. Piþmanlýk olmadan tövbe yapýlamaz.

2) Tövbe edilen günahý kesinlikle terk etmek: Tövbe; yalnýz bir kalp iþi, bir ürperti, irkilme ve gözyaþý dökme þeklinde, soyut bir piþmanlýk deðildir. Yani tövbe, birtakým iç duygulardan ibaret deðildir. Aksine tövbe, derunî duygular üzerine birtakým eylemlerin bina edildiði bir süreçtir. Örneðin, tövbe eden, Allah’ýn yasakladýðý günahý terk etmeli8, imkân ölçüsünde emirlerini yerine getirmelidir.9 Tövbe ettiði günaha devam etme meli dir.10 Günahlarýna tövbe ettiði halde, onlarý iþlemeye devam eden fert, kendisi ile tezada düþmüþ demektir. Böyle bir tavýr, piþmanlýk olgusu ve günahý tekrar iþleme yeceðine dair sözü ile baðdaþmayacaktýr. Hâlbuki þahsýn, tövbe ettiði günahlarý hemen terk etmesi,piþ manlýðýnýn ve ayný günahý tekrar iþlememedeki kararlýlýðýnýn bir belirtisi ola caktýr.

3) Tövbe edilen günaha kesinlikle dönmeme kararý: Geçmiþteki günahlarýndan piþmanlýk duyan þahsýn, tövbe etmiþ olmasý için, o günahý tekrar iþlememeye kesin karar vermiþ olmasý gerekmektedir.11 Piþmanlýk ve tövbe edilen günaha dönmeme kararý, birer kalp iþi olduðundan, bunlarý gerçek anlamýyla yalnýz Allah bilebilecektir. Dolayýsýyla, ki min gerçek manada tövbe etmiþ olacaðý insanlar tarafýndan bilinemeyecektir.12 Tövbenin sýhhat bulmasý için, þahsýn tövbe ettiði günaha tekrar dönmeyeceðine dair Allah’a söz vermesi gerekmektedir.13

b- Kul Hakký ile Ýlgili Günahlar: Kul hakký ile ilgili günahlardan tövbe etmenin ise dört þartý vardýr. Bu þartlar; yukarýda zikrettiðimiz üç þartla birlikte dördüncü þart ise; hakký yenilen kulun hakkýný sahibine iade etmek ve ondan helallik almaktýr. Kul haklarý, mal nevinden ise, aþaðýdaki ihtimallerle karþýlaþýlabilecektir.

1. Gasbedilen mal, elde mevcut ve sahibi de biliniyorsa geri verilmelidir.14 Burada suçu gizleyerek tövbe etmeye çalýþmak yetmez.

2. Çalýnan mal, hýrsýzýn elinde mevcut, ancak sahibi bilinmiyorsa, bu mal tasadduk edilerek zimmetten çýkarýlýr. 15

3. Bir þahýsta önceki yýllara ait kul haklarý var ve sahipleri de belli deðilse, gasbe dilen mallar kadar tasadduk eder, hayýr-hasenat yapar.

4. Suçlunun yediði bir mal, mislî deðil de; kýymeti belirlenebilen cinstense ve þah sýn imkâný da varsa, o kýymeti sahibine vermelidir.16 Buna gücü yetmiyorsa, imkân bul duðunda vermeye niyet etmelidir. Ýmkân nispetinde, malý sahibine ulaþtýrmaya çalýþýp da bunu baþaramayaný Allah’ýn affetmesi umulur.17

5. Malýnda ne kadar haram bulunduðunu bilmeyen þahýs, zann-ý galibine göre, bir miktar ayýrýr ve onu önceki kul haklarýný elinden çýkarma niyeti ile daðýtýr.18

Tövbe edilmek istenen günah, insanýn namusu ve þahsiyeti ile ilgili olduðunda; söylenen söz, eðer maðdurun kulaðýna gitmemiþse, týpký Allah hakký ile ilgili günahtan tövbe edildiði gibi tövbe yapýlabilir. Bu tür söylenen sözler, maðdurun kulaðýna gitmiþ ise, o zaman þahsa müracaat edilerek, helallik alýnmasý gerekir.

Ýþte bu þekilde, günahkâr þahýs, utanarak Rabbinden baðýþlanmasýný ister ve zik rettiðimiz bu þartlarý yerine getirirse, Allah böyle tövbe eden kulunun tövbesini kabul ederek baðýþlayacak ve ona azap etmekten hayâ edecektir.

3. Tövbede Zaman Unsuru:

Günahlar, Allah’a giden yolda birer engeldir. Günahkâr, zehirlenmiþ bir insan gi bidir. Zehirlenen kiþi için, vakit geçirmek ne derece tehlikeli ise, günah iþleyenin de tövbede gecikmesi o derece risklidir.

Günah iþleyen mü’min, imanýnýn bir belirtisi olarak rahatsýzlýk duyacak ve hemen ondan kurtulmanýn yollarýný arayacaktýr. Günahýn hemen ardýndan tövbe etmenin farz ol duðu hususunda icma mevcuttur. Ayrýca tövbeyi geciktirenler bu sebeple günah kazan maktadýrlar.19

Gazâlî’ye göre; kiþi yaptýðýnýn günah olduðunu anladýðý an, derhal piþmanlýk duy malý ve onun tesirini iyi amel ile silmelidir. Aksi halde, kötülükler kalbi istila eder ve bir daha izalesi mümkün olmaz.20

Nitekim hadiste: “Mü’min günah iþlediðinde, kalbinde siyah bir leke olur. Tövbe eder, günahý terk eder ve istiðfar ederse, bu siyahlýktan kurtulur, günah artarsa siyahlýk da artar...” (Ýbn Mâce, Zühd 29) buyurulmaktadýr.

Tövbe için geçerli olan zamanýn son sýnýrý hakkýnda þu hadis bize bir fikir vermektedir: “Allah kulunun tövbesini, can boðaza gelmedikçe kabul eder.” (Tirmizî, Deavât 100; Ýbn Mâce, Zühd 30) Ölüm kesinleþip, can boðaza geldiðinde ise, tövbe kabul edilmeyecektir.

Son nefeste tövbenin kabul edilmeyiþinin sebepleri þunlardýr: Ýnsan o anda ümit sizlik halindedir. Hâlbuki tövbe, kiþinin hayattan ümidini kesmediði bir ortamda olmalýdýr. Son nefeste fertlerden teklif kalkar. O anda yapýlan iþler için iyi veya kötü denmez. Hâlbuki tövbe dünya iþlerindendir ve teklif kalkmadan yerine getirilmelidir. Ahirette herkes piþman olacaktýr, ancak o halleri tövbe olarak nitelendirilmeyecektir. 21 Zira son nefeste günahkârlarýn piþmanlýk duyduklarý an, teklifin olmadýðý andýr.22 Son nefeste yapýlan tövbe kabul edilmediði gibi, o bir yok hükmündedir ve sonuç olarak hiç bir þey ifade et memektedir.23 Ömrü boyunca hiç tövbe etmeyenle, ölümü anýnda tövbe eden, sonuç itibarýyla ayný görülmektedir.24

Sonuç olarak, tövbe ile ilgili þöyle bir zaman dilimi çizebiliriz: Tövbe için zaman; günahýn peþinden baþlamakta, ileriki günlerde herhangi bir vakte baðlý kalmadan devam etmekte ve ölüm alametleri belirince son bulmaktadýr. Yani, tövbenin son sýnýrý olarak; yaþama ümidinin bitmesi, ölüm alametlerinin belirmesi ve þahsýn son anlarýný yaþamasýdýr.

4. Tövbede Mekân Unsuru:

Namaz, hac gibi bazý ibadetlerin, belli mekânlarda yapýlmasý, faziletli veya gerekli olduðu halde, tövbe için böyle bir 13 mekân þartý yoktur. Zira tövbe, çok yönlü bir piþmanlýk olduðu için, yalnýz bir mekânda baþlayýp sona ermeyecektir.

Bu sebeple, tövbe edebilmek için, þahsýn camide bulunmasý, tekke veya zaviyede olmasý þeklinde bir þart yoktur. Diðer taraftan; cemaat ha linde, bir araya toplanarak, koro halinde tövbe etmek de þart deðildir.

Günah iþlemiþ insan, tövbesini her mekânda gerçekleþtirebilir. Þahýs için, günah larýný göz önüne getirdiði, onlarýn çirkinliklerinden kurtulmaya karar verdiði her yer tövbe mekânýdýr. Yani iþçi iþinin baþýnda, çiftçi tarlasýnda, evde kalanlar evlerinde, bu kararý ve rebilir ve tövbe sürecini baþlatabilir.

Nitekim Yunus (a.s) balýðýn karnýnda ve denizin karanlýklarýnda; “Ya Rabbi Sensin ilah, Senden baþka ilah yoktur, Sübhansýn, bütün noksanlýklardan münezzehsin, Yücesin. Doðrusu ben kendime zulmettim, yazýk ettim. Affýný bekliyorum Rabbim!” (Enbiyâ, 21/87) deyip, en faziletliyi yapabilecek iken faziletli olaný yaptýðýndan ötürü Allah’tan af dilemiþ tir.25 Allah da onu affetmiþtir.

Yine bilindiði gibi Hz. Âdem ve Hz. Havva, cennette yasak meyveden yiyerek, Al lah’ýn emrine karþý gelmiþlerdi. Cennetten çýkarýlýp, dünyada epey müddet dolaþtýktan sonra Arafat meydanýnda “Rahmet Daðý” denen bir daðýn baþýnda yaptýklarý hatadan do layý Allah’a tövbe etmiþler; “Rabbimiz kendimize zulmettik, eðer bizi baðýþlamaz ve bize acýmazsan, muhakkak ki zi yana uðrayanlardan oluruz” (A’raf, 7/23) diyerek Yüce Allah’a yalvarmýþlar ve af dilemiþler, Cenab-ý Hak da onlarý affetmiþtir.

Tövbe süreci, günahlardan kurtulmaya kalbin kesin olarak karar vermesiyle baþlamaktadýr. Bu kararýn verilebildiði her yerde tövbe sahihtir. Tövbeyi bir mekâna hasretmek, tövbe için kutsal bir yer þartýný ileri sürmek, tövbe olayýný bilmemek ve konu ile ilgili Ýslâm’ýn esprisini yakalayamamak demektir.

Sonuç:
Yüce Allah, insaný sevap ve günah iþleyebilecek bir özellikte yaratmýþtýr. Yapýlan kötülüklerden, iþlenen günah ve kabahatten kurtulma, manevî kirlerden arýnma yolu tövbedir. Tövbe ile insan, yapmýþ olduðu günah ve kusurlardan kurtulur ve o günahý hiç iþlememiþ gibi tertemiz olur. Her insanýn tövbeye ihtiyacý olduðu tartýþýlmaz bir gerçektir.

Tövbe, günahýn hemen peþinden olabileceði gibi, ölüm döþeðine düþüp, ölüm emarelerinin belirmesi öncesine kadar devam eden bir zaman içinde yapýlabilir. Ýnsanýn eceli belli olmadýðý için, bir an önce tövbe etmelidir.

Tövbe etmek için, insanýn bir aracýya ihtiyacý olmadýðý gibi, belirli zaman ve mekânda tövbe eylemini gerçekleþtirmek gibi, bir zorunluluk da yoktur.

Gerçek tövbe için; kiþi geçmiþe piþmanlýk duymalý, gelecekte ayný hatayý iþlememe kararý ile birlikte, yaþadýðý ortamda günahý terk etmelidir. Kul haklarýnýn sahibine iade edilmesi tövbenin en önemli rüknüdür.

Yapýlan tövbe sonucu, günahlardan temizlenip temizlenilmediði kuþkusu yersiz olup, Allah her türlü günah iþleyeni temizlemek için tövbe kapýsýný açýk bulundurmaktadýr. Ýnsanlarýn dikkatli olmasý gereken husus; tövbenin sahih olarak ortaya konulup konulmadýðýdýr.

DÝPNOTLAR
1. Fîruzabâdî, Muhammed b.Ya’kub, el-Kâmûsu’l-Muhît, Beyrut 1991, I, 166; Cevherî, Ýsmail b.Hammad, es-Sýhah fi’l-Lüga ve’l-Ulûm, Beyrut 1974, I, 146; Ýbn Manzur, Ce ma leddin Muhammed b.Mükerrem, Lisanu’l-Arab, Beyrut 1990, I, 233.
2. Bu tarifler için bkz., Gazâlî, Ebu Hamid Muhammed, Ýhyâu Ulûmi’d-Din, (trc. Ahmed Serdaroðlu), Ýstanbul 1974, IV, 10; Muhyiddin Ýbn Arabî, el-Futuhâtü’l-Mekkiyye, (thk. Osman Yahya), Kahire 1988, XIII, 298; Ýbn Hacer, el-Askalânî, Þihabuddin Ahmed b.Ali, Fethu’l-Bârî bi Þerhi’l-Buhârî, Kahire 1987, XI, 106.
3. Kurtubî, Ebu Abdillah Muhammed b.Ahmed, el-Câmî li Ahkâmi’l-Kur’an, Kahire 1959, XV, 268; Ýbn Kesir, Tefsiru’l-Kur’ani’l-Azim, IV, 59.
4. Ýbn Manzur, age, II, 617; Ýbnü’l-Kayyým, Medâricü’s-Sâlikîn, Kahire trs, I, 356.
5. Gazalî, Ýhyâ, IV, 78.
6. Bu huzursuzluðun imanýn bir alameti olduðu hadiste þöyle belirtilmiþtir: “Kiþi kötülük yapar da, bu ona rahatsýzlýk verirse iþte o mü’mindir.” Bkz., Buharî, Deavât, 4; Tirmizî, Kýyamet, 49; Ahmed b.Hanbel, age., IV, 12.
7. Gazalî, Ýhyâ, IV, 9.
8. Kurtubî, age, V, 91.
9. Kâsýmî, Muhammed Cemaleddin, Mehâsinü’t-Te’vil, (thk. M.Fuad Abdulbâkîgöz kırpma, Kahire trs, XII, 4597.
10. Ýbnü’l-Kayyým, el-Cevziyye, Muhammed b.Ebubekir, Medâricü’s-Sâlikîn, Kahire trs, I, 301.
11. Kurtubî, age, V, 91.
12. M.Ebu Zehra, el-Cerime ve’l-Ukûbe fi’l-Fýkhý’l-Ýslâmî, Kahire trs, s.223.
13. Ýbn Hacer, age, XI, 106; Âlûsî, Ruhu’l-Meânî, IV, 240.
14. Serahsî, el-Mebsut, IX, 176; Kâsânî, Bedâyi, VIII, 96; Âlûsî, age, VII, 96.
15. Aliyyü’l-Kârî, Þerhu’l-Fýkhý’l-Ekber, (trc. Yunus Vehbi Yavuz), Ýstanbul 1979, s.415.
16. Muhyiddin Ýbn Arabî, Futuhât, XIII, 298.
17. Ýbn Hacer, age, XI, 106.
18. Gazalî, Ýhyâ, IV, 68, 69.
19. Ýbn Kayyým, age, I, 297, 298.
20. Gazalî, Ýhyâ, IV, 13.
21. Âlûsî, age, XXVIII, 158.
22. Kurtubî, age, V, 93.
23. Suyûtî, Abdurrahman Celalüddin, ed-Dürrü’l-Mensur fi Tefsiri’l-Me’sur, Beyrut 1414h, II, 458.
24. Maverdî, Tefsir, I, 456.
25. Taberî, Ebu Cafer Muhammed b.Cerir, Câmiu’l-Beyân an Te’vili’l-Kur’an, Beyrut 1988, XVII, 80.
Doç. Dr. Mehmet Soysaldý

Gönderen: 21.12.2008 - 22:29
Bu Mesaji Bildir   SaYaCGIN üyenin diger mesajlarini ara SaYaCGIN üyenin Profiline bak SaYaCGIN üyeye özel mesaj gönder SaYaCGIN üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 1449 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 11:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
ilhan29 (55), bozadeniz (43), islamboy84 (40), küçük &t.. (49), teknur (50), hlim (51), veleye (60), Abdullah_78 (46), sefa60 (45), Gaziantepli (34), sivasliunsal (48), mcu (44), asess (45), akif21 (61), mimar_sophie (44), mamusali (49), Bilal_YETER (41), edare (42), terrazi (43), FaTMaNuR (60)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.80953 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.