0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » SERBEST KÜRSÜ » Filistin Direnişi

önceki konu   diğer konu
12 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
Filistin Direnişi
Moderator


4254 Mesaj -
Filistin Direniþi
Ýthaf
Þehadetinin birinci yýldönümü münasebetiyle
Þeyh Ahmed Yasin'e...
"Yasin, bir ulusun içinde adam; adamýn içinde bir ulustu..."
Prof. Dr. Abdulaziz RANTÝSÝ
Birinci Bölüm
Filistin
Topraðýn sahibi ile topraðýn iþgalcisinin savaþ alam... Çatýþmalar, tuzaklar, baskýnlar, yýkýmlar ve suikastler diyarý... Acýnýn ve sevincin, ölümün ve hayatýn yan yana gezdiði mekân... Zulmün asude bir þekilde kol gezdiði mazlumlar ocaðý... Mazlum ve yetim kalmýþ bir milletin aðýdý... Gönüllerin ve ümmetin kanayan yarasý... Filistin'deki her yer gibi boynu büküktü Kudüs'ün. Baðrýnda utancýný taþýyordu kirli ellerin. Oluk oluk dökülen kanlarýyla sararmýþtý Mescid- i Aksa'nýn kubbesi... Can çekiþiyordu olanca celadetiyle; direniyordu bütün gücüyle. Esen her lodos; güneyden Isra ve Mirac'm SahibÝ'nden nefes üflerdi hayat damarlarýna. Can bulurdu, kan bulurdu beti benzi. Âdem misali dirilirdi; tekrar direnmek için lanet­li Çýfýt zulmüne. Topraðý; acýyla dost olmuþ, acýya baðýþýklýk kazanmýþ bir milletin topraðý... Direniþi; ümmetin semaya açýlan elleriyle dua dua güç kazanan, dua dua direnen bir direniþ... Bitti denince dirilen; dirildikçe boy boy geliþen; iþgalci Yahudi'nin kalbine korku salan bir direniþ, bir diriliþ yaþýyordu Filistin. Canlar, kanlar fedaydý. Gönüllere hakim olan, özgürlüðün ilahi aþkýydý.

22 Mart 2004 Pazartesi!
Filistin yasta, Filistin matemdeydi bugün. Þehirde büyük ve acý bir haberin hüznü gözlerden billur billur akarken; öfkeler dillerde, öfkeler ellerde yumruk yumruk sloganlara dönüþmüþtü:
"Kahrolsun Ýsrail!"
"Kahrolsun Siyonist düzen!"
"Kahrolsun katil Þaron!"
"Þaron cehennemin kapýlarým açtý!"
"Ýslami Direniþ Hareketi engellenemez!"
"Lailahe illallah, Allah-u Ekber!"
Gazze'de baþlayan öfke seli el- Halil, Ramallah, Nablus, Cenin derken sýçramýþtý tüm Filistin'e. Sokaklarýnda kin, sokaklarýnda öfke vardý Filistin'in. Ýntikam yeminleri çýnlýyordu Filistin sokaklarýnda. Yumak yumak yüreklere çöken acý, tüm direniþ gruplarýný sarmýþtý. Þehid edilen, ÞEYH AHMED YASÝN'di. Özelde Ýslami Direniþ Hareketi HAMAS'm, genelde tüm direniþ gruplarýnýn manevi lideri!.. Bir öncü insan!.. Tüm yeminler, tüm intikam ahitleri onun içindi. Fakat Gazze farklýydý bugün. Dün sabah namazýndan beri Filistin'i sarsan bu haber, Gazze'yi ayaða kaldýrmýþtý. Þehirde dolaþan araçlarýn hoparlörlerinden bir ses yükseliyordu sokak sokak, cadde cadde: "BÝZ BU YOLU SEÇTÝK. ARZUMUZ ÞEHÝTLÝK VE ZAFER ÝLE SON BULACAK!.."
Kasetlerden, hoparlörlerden dalga dalga yayýlan bu ses, Þeyh Yasin'in kaydedilmiþ sesiydi. Gönülleri yakan, acýlara acý katan bir ses!... Sabra Mahallesinden Þati Mülteci Kampý'na ve tüm Gazze'ye varana dek gökyüzü siyahlara bürünmüþtü. Yakýlan lastikler deðil; sokaklardan, caddelerden taþan sineler-deki öfkeydi. Gazze'nin felç olan hayatý, Batý Þeria'nýn genel grevleri, tüm kamu kurum ve kuruluþlarýnýn tatil edilmeleri, cezaevlerindeki mahkûmlarýn isyanlarý, mülteci kamplarýndaki galeyanlar, gösteriler... Felç olmuþtu Filistin'in sosyal hayatý. Gazze'nin kalbinde yüz binlerce insan yürüyordu Þifa Hastanesi'ne doðru. Dün sabah namazý sonrasý þehid edilen Þeyh Yasin'in cenazesi alýnýrken yüz binlerin gözlerinde hüzün, gönüllerinde elem vardý. Kalpler kýrgýndý. Nefret duygularýný anlatmaya kelimeler kifayet etmiyordu. Þifa Hastanesi'nden, yüzleri maskeli mücahitlerce alýnan Þeyh Yasin'in cenazesi, eller üstünde Sabra Mahalle-si'ne, evine götürüldü. Halime Hatun, gocuklarý, damatlarý, torunlarý... kirpiklerinden hüzün bulutlarý damlýyordu. Bir baba sevgisi, bir aþk, bir sevdaydý dudaklardan dökülen:
- Allah'a hamd olsun! Babam, sonunda isteðine kavuþtu, dedi kýzý Meryem.
- Ýsteðine ulaþtý, dedi hanýmý Halime. Onunla geçirdiðim bu kadar zaman içinde hayýrlý yönünden baþka bir þey hatýrlamýyorum.
- Onu tanýdýðým günden beri bizi gücendirecek bir kelime bile iþitmedim, dedi gelini Ümmü Hüsam.
Daha sonra yüz binlerin omuzunda taþman cenaze, þehir merkezindeki el- Ýmare Camii'ne götürüldü. Eller, öðle namazý ardýndan cenaze namazý için saf saf baðlandý. Dualara kimi aðlamaktan kurumuþ, kimi de nemli gözlerle eþlik etti. "Þehitler Kabristanlýðý" bir misafiri aðýrlýyordu bugün. Þehadete yaraþýr bir hayat geçiren bir misafiri... bir þehidi... Þeyh Ahmed Yasin'i ... Gözyaþlarý sel olan yüz binler "EY HAMAS LÝDERÝ ELVEDA!" diyordu; sloganlarla, intikam yeminleriyle. Zýlgýtlar çeken kadýnlarýn çocuk, yaþlý, genç herkesin dudaklarýnda ortak bir hüznün adý dolaþýyordu: Þeyh Ahmed Yasin! Uzatýlan mikrofonlara konuþan biri vardý o gün. Elem dolu haberi duyduðundan bu yana acýsý, kederi; kocamýþ saçma, sakalýna tel tel aðanp yansýmýþtý. Mahzundu, üzgündü sesi Abdulaziz Rantisi'nin:
- Onlar, dedi mikrofonlara; peygamberlerin katilleridirler. Bugün Ýslami bir sembolü þehid ettiler. Bu Ýslam'a açýlmýþ bir savaþtýr. Bu cinayetle Ýsrailliler, Filistin davasýný öldürmek istiyorlar. Yasin, bir ulusun içinde adam, adamýn içinde ulustu. Bu ulusun intikamý bu adamýn boyutlarýnda olacaktýr. Eylem göreceksiniz, söz deðil!

Gazze!
Yarasýna tuz basmýþ deniz kokulu þehir... Yahudi/Çýfýt zulmünden her gün nasip alan bir þehir... Kýyýsý; çocuk ko-valamacalan, kuþ cývýltýlarý ve cevelan yeri... Baðrý; kan ve
gözyaþý pýnarý... Bir yanýnda fakir gecekondu mahalleleri; bir yanýnda zengin, kocaman evler, geniþ yollarý ve meyve bahçeleri... Sýcak ve nemin egemenliðini, esen meltemin kararlýlýðý kýrardý bu þehirde. Týpký direniþ güllerinin esen kararlý kokusu gibi... Ümit muþtulayan kokular gibi... Kan ve barutun hüznü her gün yanký bulurdu gözlerde. Her kurþun bir tohum olurdu gönüllerde direniþ direniþ büyüyen. Her can bir adýmdý þehadetle süslenen. Dallarýný her haneye uzatan; fakir- zengin demeden her ocakta bir canla, bir kanla sulanan direniþ fidaný yeþermiþti Gazze'de... Boy boy özgürlük fidaný... Sokak sokak, mahalle mahalle, þehir þehir... Yaþanan ve yarým asrý geçen bu meþ'um zulmün bir adý vardý dillerde: Lanetli Çýfýt zulmü! Sabra Mahallesi/Þati Mülteci Kampý!.. Mazlum iklimin süsten uzak derme çatma evleri... Yahudi iþgali ve zulmünden kaçýþýn nihai noktasýydý bu mülteci kampý, birçok kamp gibi... Fakirlik ve yoksulluðun buram buram tüttüðü mekân... Kimi evlerin dýþ cephesi dökülmüþ yahut sývasýz, kiminin de içi... Kiminin inþasý lalettayin, kimi de kapýsýz, penceresiz... Hepsinde ortak npkta: zulümden nasipli olmak! Sadece insanlar deðildi bu topraklarda zulümden inleyen. Evler de insanlar gibi can çekiþir, aðlar, sýzlardý iþgalci Ýsrail askerlerinin kontrolündeki yýkýmlardan. Canavar misali homurdanan demir azmaný tanklarýn, buldozerlerin eseri okunurdu kamplarda. Bu evlerin incila mermer merdivenleri, arkaik sütunlarý, simetrik korkuluklarý, uzun koridorlarý, gömme küvetli banyolarý, porselen musluklarý, alafranga helalarý, panjurlu pencereleri, halkari süslemeleri, geniþ meyveli bahçeleri, çevresi hercai çiçeklerle donatýlmýþ havuzlarý ve konforu yoktu. Ama kendileriyle ayný kaderi paylaþan mazlumiyet-leri, umutlarý ve özgürlük davasýna adanmýþ kurbanlýk sahipleri vardý. Baþýný sokacak bir hanesi olan, þanslý deðildi bu topraklarda. Her þey olabilirdi her an. Zulüm rüzgârýnýn /tufanýnýn ne zaman, nereden eseceði meçhuldü. Her an varlýk yokluða, hayat ölüme dönüþebilirdi.

20 Mart 2004 Cumartesi gecesi!
Suikastten üç gün önce... Sabra Mahallesinde bir ev... Filistinlilerin yaþadýðý fakir gecekondulardan biri... Telaþ ve endiþe okunuyordu yüzlerde. Keder ve gam dolu bakýþlar vardý gözlerde. Hüzün rüzgârlarý esiyordu yüreklerde. Temiz örtüsü altýnda Halime Hatun'un kocasý yatýyordu hasta yataðýnda. Halime üzgün, Halime endiþeliydi. Yýllarýn çilesi dantel dantel örülmüþtü alnýna. Bir þey yapamamanýn, çaresizliðin ezikliðini yaþýyordu. Fakat mütevekkil ve teslimiyetçiydi Halime Hatun. Gözleri çocuklarýna takýldý bir ara. Her yüzde tasa, her çehrede gam okudu. Metanetli görünmeli, güçlü ve iradeli olmalýydý. Nice badireler atlatmýþtý kocasýyla. Bunu da atlatacaktý. Allah'a sýðýndý; yardýmýný diledi.
"Ya Safi! Ya Kafi! Ya Muafi!" yüce isimleri döküldü dudaklarýndan. Beyaz baþörtüsünün ucuyla göz pýnarlarýný sildi, kaçamak kaçamak. Kocasýna baktý. Durumu oldukça aðýrdý. Yýllardýr onu terk etmeyen hastalýklardan muzdaripti. Yaþlý olmasý rahatsýzlýðýný artýrýyordu. Yarým saat önce aniden rahatsýzlanmýþ, tekerlekli sandalyesinden düþmüþtü. Sýk sýk nefes alýp veriyor, zorlukla konuþuyordu. Muhabbetle baktý yaþlý kocasýna; gözleri kapalý, dudaklarý hareketliydi. Belli ki Rabbini zikrediyordu. Alnýnda biriken damlalarý fark etti. Bir bezle usulca kuruladý. Yaþlý Þeyh gözlerini açtý. Bir ara baþucunda duran eþine belli belirsiz gülümsedi; kendinden geçti.
Simasý nur yumaðýydý. Yýllar, çilesini gergef iþler gibi çizgi çizgi nakþetmiþti anlýna. Kaþlarý gürdü. Gözleri mananýn derinliklerine dalan bir gizeme sahipti. Gözlerinin altýndaki halkalar ve yüzündeki çizgiler, kutsal bir davanýn çilesini yansýtýyordu. Kemerli bir burnu vardý. Beyaz kýllarý siyahlarýndan çok olan sakalý, kýsa býyýklarýyla bir baþka çekicilik katýyordu sempatik yüzüne. Baþýndaki beyaz kefiyesi, heybetini daha bir artýrýyordu. Baþucundaysa zaman zaman giydiði kuzguni renkli, buðday nakýþlý aplik sakosu asýlýydý. Boynundan aþaðýsý tutmayan, buram buram direniþ, buram buram Filistin kokan 66 yaþýndaki bu mütebessim, sevimli ihtiyar, bu PîR-Ý ÝNTÝFADA; Filistin halkýnýn umudu, Filistin Ýslami Direniþ Hareketi HAMAS'ýn manevi lideri Þeyh Ahmed Yasin'di. Ayný kaderi paylaþýyordu Filistin'le: Ýkisi de mefluç... Ama biri, diðeri için umudun adýydý. Bu fakir gecekondu semtinde yaþýyordu Þeyh Yasin. Komþularýnýn dertleriyle dertlenir; yetim çocuklar ve dul kadýnlar dahil þehitlerin ailelerine sahip çýkardý. Hem yiyeceðini, hem giyeceðini onlarla paylaþýrdý. Sahiplenmeyi, yardýmlaþmayý severdi. Ýþgalci Ýsrail'i, tüm teçhizat ve imkânlarýna raðmen, dudaklarýndan dökülen bir sözle tir tir titreten biriydi. Gücünü iman dolu yüreðinden alan,ve sadece Allah'a dayanan, yüzü; çevresine her zaman tebessüm sadakalarý daðýtan bu ihtiyarý, yýllar yorgun düþürmüþtü. Bitkin ve hastaydý. Kesik kesik soluyordu.
Bir ses duydu, yüreði yaralý Halime Hatun. Bir serçenin ürkekliðiyle geri döndü aniden. 26 yaþlarýndaki oðlu Ab-dulgani'ydi. Diðer oðlu Abdulhamid ise tedirgin görünüyordu.
- Anne! Babam kendinden geçti. Hastaneye kaldýralým. Islak gözlerle çocuklarýný onayladý. Gelini Ümmü Hü-sam ve kýzlarýndan Meryem'in de yardýmýyla hemen hazýrlýklara baþladýlar. Þeyh Yasin'i özenle giydirdiler. Herkes telaþ ve endiþe içinde yardým ediyordu. Hazýrlýklar bitince, güçlü kollarýyla Abdulgani babasýný kucakladý. Kapýda bekleyen korumalarýn bakýþlarý arasýnda usulca taksiye yerleþtirdi. Arabanýn bagajýna babasýnýn tekerlekli sandalyesini de koydu lazým olur diye. Annesi arka koltuða oturdu. Kocasýnýn baþýný kucaðýna ald . Abdulgani ve Abdulhamid öne geçtiler. Peþlerinden kene ilerini takip eden koruma arabasý, gönüllü fedailerle doluydu. Fakirliðin kol gezdiði, mazlumiyet kokan Sabra'mn gecekondu sokaklarýndan geçen otomobil, hastane yoluna çýktý. Endiþe dolu yüreklerle hýzla yol alýrken, karanlýkta bir çift 'lanetli göz'ün kendisini izlediðinden habersizdi.



Mesaj 1 kez düzenlendi. En son Muhtazaf tarafından, 09.01.2009 - 22:00 tarihinde.
Gönderen: 04.01.2009 - 23:16
Bu Mesaji Bildir   Muhtazaf üyenin diger mesajlarini ara Muhtazaf üyenin Profiline bak Muhtazaf üyeye özel mesaj gönder Muhtazaf üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
Moderator


4254 Mesaj -
Ýkinci Bölüm
21 Mart 2004 Pazar. Shikmim Çiftliði/Tel- Aviv!
Saray yavrusu bir köþk... Tüm þataf atýyla göz dolduran, 24 saat aportvari korunan, çevresinde kuþ uçurtulmayan afili bir yapý... Henüz giriþteyken panjurlu pencereleri, hazýr ve yontulmuþ dikdörtgen taþlarla örülmüþ dýþ cephesi, göz kamaþtýrýyordu. Giriþ basamaklarýnýn saðýnda ve solunda bulunan iki sütun, arkaik bir görünüm yansýtýyordu. Adeta Olimpus Daðý'ndan alýnmýþ da buraya konulmuþtu. Ýçeri girildiði anda göze çarpan ilk þey; tüm ihtiþamýyla tavana asýlý bulunan kocaman, hercai renkli kristal bir avizeydi. Iþýk oyunlarýyla bir renk cümbüþü sergiliyordu. Ýç ve dýþ merdivenler, taban, mutfak ve birçok yer; parlak, renkli ve dalgalý haradan/mermerden yapýlmýþtý. Üst katlara çýkan ve saða sola kavisli olan iç merdiven korkuluklarý, simetrikti. Kimi yerlerde altýn ve çeþitli madenlerle yapýlan halkan süslemenin zenginliði, iç dekorasyon adýna sahibinin zevkini(!) yansýtýyordu. Bazý köþe baþlarýna sanat eserleri olarak küçük idoller yerleþtirilmiþti. Gömme küvet-li banyolarý, porselen musluklarý ve alafranga donanýmý gibi lüksün nihai noktasýyla murassaydý bu sýrça köþk. Çok katlý ve oldukça geniþ bir araziye kurulu olan bu çiftlik, etrafý yeþilliklerle çevrili modern bir 'Ýrem'di. Bahçedeki büyük ve geniþ havuzun çevresi nilüfer, karanfil, mavi menekþe, sardunya ve leylakî çiçeklerle sarýlýydý. Yer yer dallarýný havuza sarkýtmýþ akasyalar salkým salkýmdý.
Havuza nazýr kurulan çardak, sarmaþýklarla kaplýydý. Bahçe düzenlemesi gayet muntazam olup, hemen göze çarpýyordu. Düzgün bir þekilde özenle'kesilmiþ ve köþkün çevresinde dolanan bodur çam aðaçlarý, iki yanýný kuþattýðý yollarla ayrý bir güzellik katýyordu çiftliðe. Hele envai meyve aðaçlarý... Mart ayýnýn bu son haftasýnda bir baþkaydý bahar. Canlýlýðýný gösterdiði bu bahçede, türlü türlü kokular saçýyordu etrafa. Tabiat uyanmýþ, diri ve canlýydý. Manzara, ruha dinginlik veren bir görünümdeydi.
Ayný günün akþamýna doðruydu. Koruma eskortunu arkasýnda býrakan siyah zýrhlý mercedes, çiftliðin giriþine doðru hýzým düþürdü. Demir parmaklýklý otomatik kapý, saða sola kendiliðinden açýldý. Kapýnýn her iki tarafýndaki nö­betçiler, korkuyla karýþýk bir telaþ içinde selama durdular. Siyah Mercedes, yolu çevreleyen aðaçlarýn gölgesi altýnda hiç durmadan içeri süzüldü. Köþkün basamaklarýna yanaþan þoför direksiyonu sola kýrýp durdu. Basamaklardan koþarak inen hizmetkârlardan biri, büyük bir saygýyla Mercedes'in kapýsýný açtý. Týknaz, þiþmanca bir adam aðýr aðýr indi makam aracýndan. Kibir ve gurur dolu bakýþlarla çevresini süzdü. Kýsa, beyaz saçlý, iri kafalý ve çirkinceydi. Geniþ alnýnda üst üste binmiþ kýrýþýklar vardý. Bakýþlarý mat ve donuktu. Kaþlarýnýn ve gözlerinin altý, yüzünün her iki tarafýndaki yanaklarý yaþlý bir buldok gibi sarkýktý. Çenesinin altý ise gýrtlaðýný kapatarcasýna pörsümüþtü. Nursuz, ölgün, dünyanýn tüm nefretinin yüzünde toplandýðý bu adam, gaddar-lýðýyla meþhur iþgalci Ýsrail hükümetinin Baþbakaný Ariel Þaron'du. Ýsrail Parlamentosu/Knesset'te geçen yoðun bir çalýþma gününün ardýndan yaþadýðý çiftliðe dönmüþtü. Mermer basamaklarý aðýr aðýr* çýktý. Karþýsýnda el pençe divan duran hizmetçilerinin "Hoþ geldiniz efendim!" deyiþlerine sessiz kaldý. Düþünceli görünüyordu. Giriþteki büyük kristal avizenin altýndan dalgýn dalgýn geçti. Sola dönen merdivenleri çýktý. Büyük ve geniþ olan oturma salonuna geçti. Ceviz kaplama mobilyalarla Avrupai tarzda döþenmiþ salonun bahçe manzarasýný gösteren puf koltuða yöneldi. Pelte gibi yýðýlýrcasýna oturdu.
Derin bir nefes çekip meyve aðaçlarýyla dolu bahçeyi uzun uzun seyretti. Kimi aðaçlar beyaz gelinlik giymiþ gibi ; çiçekler açmýþ, kimileri de yeþile bürünmüþtü. Güneþ guruba yakýndý. Birazdan karanlýða gömülecekti dünya. Oturduðu yerden düþüncelere daldý: Hayat ýzdi-rap veriyordu ona. Eþi öldüðünden bu yana Menahem Be-gin gibi yalnýzdý. "Begin gibi davranmayacaðým" dedi kendi kendine. "Son nefesime kadar yalnýz kalsam da inzivaya çekilmeyeceðim. Daha Ýsrail için yapacaðým çok þey var! "Kýsa bir nefes alýp tekrar mýrýldandý: "Hiç olmazsa bu uðurda gayreti elden býrakmayacaðým. Ýnzivaya çekilmeyeceðim! Münzevilik bana göre deðil!" Bu son sözler 1977-82 yýllan arasýnda Ýsrail'in baþbakanlýðým yapmýþ Menahem Begin ile ilgiliydi. BegÝn, 1982 kýþýnda eþi Eliza'run ölümüyle baþbakanlýktan istifa edip inzivaya çekilmiþ ve ölümüne kadar topluma katýlmamýþtý. Oðullarýný hatýrladý Þaron; Dimri ve Gilad'ý. Kendisi gibi siyasetle uðraþýyorlardý. 1999 seçim kampanyasýnda onlarla beraber yasadýþý yollardan maddi çýkar saðlamakla/rüþvet almakla itham edilmesi canýný sýkmýþtý. Bu yol­suzluk; basýnýn kendisini ve aile þerefini (!) diline dolamasýna yetmiþ, 'iki yolsuzluk yapan bir baþbakan' diye manþetlere taþýnmýþtý. Günlerce çarþaf çarþaf haberler Yediot Aharonot, Maariv, Haaretz, Jarusalem Post gibi gazetelerde boy boy yer almýþtý. Caný sýkýldý. Kalkýp televizyonu açtý. Siren sesleri arasýnda koþuþturan ambulanslar belirdi ekranda. "Yine bir intihar eylemi yapmýþlar anlaþýlan" dedi kendi kendine. "Kahrolasýlar! Öldür öldür bitmiyor. Nedir çektiðimiz þu Fi­listinlilerden! Adamlar ne ailelerini, ne de evlerini düþünüyorlar. Eylemlerinden sonra evlerini buldozerlerle yýkýyor, ele geçirdiðimiz aile fertlerini tutukluyor, dünyayý yakýnlarýna zindan ediyoruz; yine de nafile!.. Her gün eylem, her gün ölüm haberleri!.. Vazgeçmiyorlar bir türlü." Aklýna bir þey gelmiþ gibi ansýzýn durdu. Birden köpürerek: "Þehadet eylemiymiþ, pöh!" dedi küçümseyerek. Sinirlenmiþti. Hýþýmla elini televizyona uzatýp kapatýverdi. Salona hizmetçilerden biri girdi o anda. Saygýlý bir þekilde:
- Efendim, dedi. Akþam yemeðiniz birazdan hazýr olur.' Bu arada hafif bir aperatif alýr mýydýnýz?
- Ýyi olur, dedi asabi asabi. Belki biraz olsun sinirlerim yatýþýr.
Hizmetçi bu tavýrlara alýþýktý. Salonun köþe tarafýnda bulunan bara yöneldi. Biraz oyalandýktan sonra elinde bir tepsiyle servis yaptý. Ardýndan saygýlý bir þekilde salondan çýktý. Elinde kadeh, salonun camekânmdan meyve bahçesine baktý Þaron. Aklýna sinirli anlarýnda rahatlamak için uyguladýðý bir taktik geldi: Geçmiþteki baþarýlarýný (!) düþünerek rahatlamak! Nedense bundan zevk alýr, tarif edilmez bir haz duyardý
Güneþ aheste aheste guruba yönelmiþti. Gölgesi bahçeye düþtüðü an, zihni mazinin derinliklerine uzanmýþtý bile... O zamanlar 14 yaþlarýndaydý. Ýsrail henüz kurulmamýþtý. Her taraf karýþýktý. Haganah'a1 katýldýðý günleri anýmsadý. Birçok eylem ve gizli faaliyet ile dolu günleri... 1948'deki Arap Ýsrail savaþým, 1953'te binlerce Filistinliyi öldürdükleri operasyonlarý, 1956'da Mýsýr'a karþý yapýlan savaþý, Camberley Kurmay Okulu'ndaki günlerini, 1967'deki Altý Gün Savaþýný, 1973'teki 25 yýllýk hizmetinden sonra tümgeneral rütbesiyle ordudan ayrýlýþýný, ayný yýl Knesset'e milletvekili seçilmesini, yine ayný yýlýn ekim ayýnda Yom Kippur Savaþý'na zýrhlý tümen komutaný olarak çaðýrýlýp Süveyþ Kanalý'ný geçmesini, 1982'deki Lübnan iþgalini, Etiyopya'daki Falaþalarm Sudan yoluyla Ýsrail'e nakledilmesindeki rolünü, 9O'lý yýllarda Filistin topraklarýnda birçok Yahudi yerleþim yerleri açmasýný, Eylül 99'da Likut Partisi'ne genel baþkan olmasýný, 28 Eylül 2000'de Mescid- i Aksa'ya yaptýðý kanlý ziyareti, 6 Þubat 2001'de baþbakan olarak Ýsrail'in baþýna geçmesini ve 29 Mart 2002'de Batý Þeria'ya orduyla girip yaptýðý zulümleri bir bir hatýrladý: "Bir dakika" diye durdu. "Hýmm!" dedi. "Þu an baþbakanlýðýmýn dördüncü yýlma girmiþ olmalýyým." Mazisinde unutmadýðý, hatýrladýkça zevkten dört köþe olduðu katliamlar ve zulümler o kadar çoktu ki... Haga-nah'taki gençlik günlerini tekrar hatýrlamadan edemedi. Ir-gun3 ve Stern'e4 baðlý dindaþlarýnýn yaptýðý katliamlarý düþündükçe ruhu rahatlýyor, tatlý bir rehavet çöküyordu üzerine. Hele hele 9 Nisan 1948 günü her iki örgütün ortaklaþa düzenledikleri Deir Yasir katliamý ne muhteþemdi (!). 254 Filistinli bir çýrpýda katledilmiþti. Çocuk, kadýn, yaþlý demeden. .. Ya 1982'deki 'Galile Ýçin Banþ Operasyonu'na ne demeliydi! Savunma Bakan'ýydý o zamanlar. Baþbakan ise Mena-hem Begin'di. 'Galile Ýçin Barýþ Operasyonu' adý altýnda Lübnan'ýn güneyine saldýrýlar gerçekleþtiriliyordu Ýsrail tarafýndan. Yani iþgal ediliyordu Lübnan. O zamanlar Filistinlilerin, Lübnan'ýn güneyinde mülteci kamplarý vardý. Bu saldýrýlarýn amacý oradaki Filistinlilerin yok edilmesi, direniþlerinin kýrýlmasýydý. Fakat bu iþ planlý bir þekilde olmalýydý. Bunun için Lübnan'ýn güneyindeki Falanjistlerden,5 emrinde birçok militan bulunan Eli Hubeyka ile gizli bazý görüþmeler gerçekleþtirdi. Askeri ve lojistik destek ile bazý vaatler neticesinde bu falanjistler, Ýsrail ordusu desteðinde Filistinlere ait Sabra- Þatilla mülteci kamplarýna acýmasýzca saldýrýp katliamlarda bulundular. Bu iþin mimarý olmakla her zaman Övünmüþtü. Neticede kadm-çocuk demeden 3500'ü aþkýn Filistinli, bir kilometrelik kampta kuþatma altýnda bombalanýp öldürülmüþtü. Filistin direniþinin Lübnan'daki alt yapýsý da böylece çökertilmiþti. Hatta baþta Yaser Arafat olmak üzere birçok Filistinli gerilla, Tunus'a sürgüne gönderilmiþti. Dünya basýný ise onun bu baþarýsýný (!) katliam olarak deðerlendirdi. Onu " Beyrut Kasabý" olarak ilan etti. Artýk o bir kasaptý!.. Çoluk-çocuk, genç-yaþlý, kadm-erkek demeden insan doðrayan bir kasap!.. Gözü dönmüþ bir cani!.. Sabra- Þatilla katliamýna karþýlýk kamuoyu baskýsý sonucu hakkýnda göstermelik de olsa birtakým soruþturmalar açýldý. Savunma Bakanhðý'ndan azledildiðini hatýrlayýnca buruþan yüzü, önünde durduðu camekâna yansýdý. "Önemli deðil!" dedi, kendini teselli edercesine. "Her þeyin bir bedeli var. Deðerdi o günlere!" Sonra 28 Þubat 2000 gününü hatýrladý. Yüzüne sinsi bir gülümseme yayýldý. Yaptýðýyla gurur duyuyordu: O gün Mescid- i Aksa'ya gitmiþti. Görünürdeki gayesi; Filistinlileri tahrik etmekti. Fakat gizli bir gayesi de vardý: Yaklaþmakta olan genel seçimler öncesi aþýn saðcý Yahudilerin oylarýný böylelikle almaktý. Bu provokatif ziyareti, ikinci intifada6 diye bilinen "Aksa Ýntifadasý"ný baþlatmýþtý. Binlerce Filistinlinin hayatýný kaybettiði bu geliþme, kendisine baþbakanlýk yolunu açmýþtý. Önemli olan da buydu! Hatýrladýkça yüzünde gülücükler açan, katý yüreðini neþeye boðan mazisindeki hatýralarýndan biri de; 'terörün kökünü kazýmak(!)' bahanesiyle 29 Mart 2000 günü, Batý Þe-ria'daki tüm Filistin kentlerine ve mülteci kamplarýna Ýsrail ordusunu katliam için sokmaktý. Öyle ki bazý çekinceleri olmasaydý Ramallah'taki bürosunda Arafat'ý da öldürecekti. Fakat öldürülmekten de beter olmuþtu. Bürosundan dýþarý çýkamaz hale gelmiþ, elektrik, su ve iletiþimi kesilmiþti. Ramallah, Beytullâhim, Nablus, Tulkarim ve diðer mülteci kamplarýnda ise binlerce Filistinliyi öldürmüþtü. Kimi Filistinlileri esir aldý bu baskýnda; kiminin de evlerini baþlarýna yýktý buldozerlerle. Binlerce kadýn, çocuk, genç kýz toplama kamplarýna alýndý; iþkenceler gördü. Evler yýkýlýp yerle bir edildi. Sokaklarda çürüyen cesetlerin gömülmesine, yaralýlarýn tedavi edilmesine izin verilmedi. Öyle ki ambulanslar dahi askeri hedef olmuþtu. Herkes, hatta hareket eden her þey hedefti. Binlerce insan aç, susuz ve ilaçsýzdý. Evler basýlýyor, insanlar; sebepsiz, sorgusuz, sualsiz kurþuna diziliyordu. Hastanelerin, evlerin bahçeleri ve açýk araziler toplu mezarlýða dönüþmüþtü. Cenin ise 300 tank, buldozer ve zýrhlý araç, binlerce askerle kuþatma altýna alýndý. F-16 savaþ uçaklarý, Apaçi helikopterleri; kadýn, çocuk ayrýmý yapmadan rasgele füze ve bombalar yaðdýrdý, masum Filistinlilerin üzerine. Camiler, yollar, evler, resmi daireler yýkýlýp yok edildi. Bir ulustu, aslýnda yok edilen. Yarým asrý geçen kanayan bir yara, bir direniþti yok edilmeye çalýþýlan. Filistin'in mazlum ve mustazaf halký, Yahudi zulmü altýnda inliyordu. Dünya kamuoyu mu, tepkiler mi? Suspustu. "Výz gelir!" dedi, karanlýða gömülen dýþarýya bakarak. "Hýh! Dünya kamuoyuymuþ... Hiçbir halt edemezler!." Kanýn gövdeyi götürdüðü mazisinin bu zulüm tablolarýný hatýrlamakla sýkýntýlarý daðýlmýþtý Þaron'un. Ruhunun derinliklerinde sadistçe bir hazzý hissedercesine, bir zevk histerisine tutulmuþ gibi sarsýldý vücudu. Hafiflemiþ, rahatlamýþtý. "Güzel bir rahatlama metodu" diye mýrýldandý sadist bir ruhla. "Güzel anýlarý hatýrla, sýkýntýlarýndan kurtul; ne güzel!
Ansýzýn bir ses duydu arkasýnda:
- Telefonunuz var efendim, dedi yaþlý hizmetkâr, kibar sesiyle. Sizi arýyorlar.
Hemen hýzlý adýmlarla çalýþma odasýna yöneldi. Çalýþma masasýnýn arkasýna geçti. Kýrmýzý ýþýðýn yandýðý özel irtibat telefonuna baktý, ahizeyi kaldýrdý.
-Alo!
Karþýsýndaki ses saygýlý ve ölçülü konuþuyordu:
- Ýyi akþamlar efendim!.
- Ýyi akþamlar. Telefondaki sesi tanýmýþtý.
- Efendim! Þeyh Yasin'in izini bulduk. Ajanlarýmýz ta-kipteler. Emirlerinizi bekliyoruz.
Sevinçten ne diyeceðini þaþýrdý önce. Soðukkanlýlýðýný korumalýydý. Kýsa bir suskunluktan sonra;
- Neredeymiþ o felçli? diye sordu.
- Ajanlarýmýzýn bildirdiðine göre Cumartesi gecesi aniden rahatsýzlanarak hastaneye kaldýrýlmýþ efendim. Durumu iyiymiþ galiba. Hâlâ hastanede...
- Çok güzel! Çok güzel! Tebrik ederim ekibinizi komutan! Yalnýz iþimiz henüz yeni baþladý. Takipler devam etsin. Yakalayacaðýnýz en uygun bir fýrsatta hemen iþini bitirin o ihtiyarýn. (Birden durdu) Hayýr hayýr! Bana haber vermeden sakýn operasyonu baþlatmayýn. Bu defa önceki operasyon gibi olmasýna izin veremem. Geliþmelerle ilgili haberlerinizi bekliyorum. Haydi komutan! Göreyim seni.
- Emredersiniz efendim!
Ahizeyi usulca býraktý. Sabit bir noktaya bakarken; aklýna yaptýðý son 'Bakanlar Kurulu Toplantýsý' geldi. Þeytanca gülümsedi. Sayýklarcasýna konuþtu:
- Eveet, Þeyh Ahmed Yasin! Bakalým bu defa da þansýn yaver gidecek mi?

Knesset!.. Son yapýlan 'Bakanlar Kurulu Toplantýsý! '
Nümayiþli geniþ bir salon... Orta boþluðu çiçeklerle süslü, dikdörtgen þeklinde dizilmiþ masalar... Masalarýn üzerine konan erguvanlar, salona ayrý bir hava vermekte.
Ýçeride çok seslilik hâkimken aniden iri yarý, kýr saçlý bir adamýn içeri girmesiyle ortalýk sütliman oldu. Bu adam iþgalci Ýsrail'in Baþbakaný Ariel Þaron'du. Salondaki tüm bakanlar, saygýyla ayaða kalktýlar.
Masasýna yerleþir yerleþmez Þaron:
- Buyurun beyler! Lütfen oturun, dedi. Eliyle oturmalarýný iþaret etti.
Sað tarafýnda oturan bir bakan, Þaron'un önüne bir dosya koydu. Kýrmýzý klasör kabarýk. Aðýr aðýr dosyayý açtý. Bir yandan önündeki raporlara bakýyor, bir yandan da konuþuyordu:
- Beyler! 11 Eylül olayýndan sonra siz de biliyorsunuz ki, dünyanýn birçok ülkesi bundan faydalanma yolunu seçti. Rusya; Çeçenleri, Amerika; Irak ve Afganistan'ý, Çin; Türkistanlýlarý terörist ilan etti. Elimize bu vesileyle Filistinli teröristlere karþý daha güçlü kozlar geçmiþ oldu. Neticede Rusya'nýn Çeçenlere, Amerika'nýn Irak ve Afganlara, hatta dünyanýn birçok bölgelerindeki Müslüman direniþçilere karþý hareket ve operasyonlarý, bizi de bu konjonktürden faydalanmaya itti.
Nitekim Filistinlileri daha çok ezeceðimizi düþündük. Dediðim gibi bu bir fýrsattý ve istifade etmeliydik. Filistin direniþçilerinin önde gelenlerini terörist olarak lanse edip öldürmek için alman kararlarýmýz, bugüne kadar baþarýyla yürütülüyor. Adým adým planlarýmýzýn uygulandýðýný görmek beni mutlu ediyor. Ancak daha dikkatli olmalý, operasyonlarýmýzý daha caydýrýcý bir þekle sokmalýyýz. Aksi halde intihar eylemlerinin önünü alamayýz. Peyderpey artan bu eylemlere karþý stratejimiz, saldýrýlmadan saldýrmak olmalýdýr. Bunun içindir ki þu anda yapýmý hâlâ devam eden ve birçok intihar eylemine engel olacak 'Güvenlik Duva-n'nýnf!) faydalarýný muhakkak ki göreceðiz. Dünya kamuoyu ve Araplar 'Berlin Duvarý', 'Utanç Duvarý' diyormuþ. Umurumda bile deðil! Ne derlerse desinler! Yeryüzünün seçkin ulusu Ýsrail halkýný, onlar mý koruyacak? Filistinlileri ezmek; bað ve bahçelerinden, arazilerinden ayýrmak pahasýna da olsa bu duvar, þimdi olduðu gibi devam edecek, 2005'te de bitecektir. Ayrýca; gerek HAMAS, gerek Ýslami Cihad, gerek el-Fetih, gerek irili- ufaklý tüm direniþ örgütleri olsun; mücadelemizde hepsinin önde gelen birçok liderini önceki yýllarda da olduðu gibi -11 Eylül fýrsatýndan istifadeyle- ortadan kaldýrdýk/kaldýrmalýyýz.

Nitekim önümdeki raporlardan görebildiðim kadarýyla 1988'den bugüne kadar ortadan kaldýrýlan bazý önemli simalarý, hatýrlatmakta fayda mülahaza ediyorum:
-Ebu Cihad ve Ebu Ýyad: Filistin Kurtuluþ Örgütü ileri gelenlerinden olup Cezayir'de öldürüldüler.
-Dr. Fethi Þikaki: Ýslami Cihad Örgütünün lideri. Malta adasýnda ajanlarýmýz tarafýndan öldürüldü.
-Yahya Ayyaþ: HAMAS'm askeri kanadýnýn Ýþtiþhadi Eylemler Birim Baþkaný. Çok tehlikeli bir adamdý.
-Cemal Mansur: HAMAS'in Nablus Sorumlusu.
-Cemal Selim: Filistin Âlimler Birliði Genel Baþkan Yardýmcýsý.
-Selahaddin Derveze: HAMAS'm Nablus kenti ileri gelenlerinden.
-Abdullah Kavasime: HAMAS'm el- Halil Sorumlusu.
-Mahmud Ebu Henud: HAMAS'm askeri kanadýnýn Batý Yaka Bölgesi Sorumlusu.
-Ýsmail Ebu Þenneb: HAMAS'm siyasi liderlerinden olup ayný zamanda Þeyh Yasin'in yardýmcýsýydý. Ayrýca bu operasyonda Þeyh Yasin'in damatlarýndan Hani Ebu Öme-reyn'in ölmesi bizim için ayrý bir sevinç oldu.
-Salah Þehade: HAMAS'ýn askeri kanadý olan Ýzzeddin Kassam Tugaylan'nýn lideriydi.
- Evet beyler! Gördüðünüz gibi hava ve kara, istihbarat ve paraþütçü birliklerimizin iþbirliðiyle meydana getirdiðimiz bu özel ekip çalýþmasý neticesinde, birçok baþarýya ulaþýyoruz. Bizden önceki hükümetlerin de -Fethi Þikaki Örneðinde olduðu gibi- baþarýlarým inkâr etmiyoruz. Peki, bu yeterli mi? Elbette hayýr!
Yine malumunuzdur ki operasyonlarýmýzýn bazýlarýnda muhtelif þansýzlýklar yaþadýk. Sýralamak gerekirse:
*1997'de Netanyahu hükümeti döneminde HAMAS'm Politbüro Þefi Halid Meþ'al'in Ürdün'deki operasyonumuzdan kurtulmasý.
*HAMAS'm askeri kanadý Ýzzeddin Kassam Tugaylarý komutanlarýndan Muhammed Deif in 2002'de yaptýðýmýz füzeli saldýrý sonucu aðýr yaralý olarak kurtulmasý.
*Haziran 2003'te HAMAS'ýn siyasi liderlerinden Abdu-laziz Rantisi'ye karþý yürüttüðümüz operasyondan Ranti-si'nin, sadece ayaðýndan yaralanarak kurtulmasý.
*HAMAS'm kurucularýndan Mahmud Zahar'ýn Eylül 2003'te evine düzenlenen F-16'h saldýrýdan hafif yaralý olarak kurtulmasý... Fakat bu operasyonda Zahar'ýn 24 yaþýndaki oðlu Halid ile Þeyh Yasin'in 30 yaþýndaki oðlu Abdi'nin ölümleri de sevindirici bir geliþmeydi.
*Yine geçen yýl içinde HAMAS'm siyasi kanadýnda görev yapan Ýsmail Haniye'nin düzenlenen saldýrýdan hafif yaralý olarak kurtulmasý.
*Ve son olarak 6 Ekim 2003'te HAMAS lideri Þeyh Yasin'in Gazze'de yapýlan operasyondan kurtulmasý.
Her neyse; bunlar yaþadýðýmýz þansýzlýklardý. Gelelim asýl meselemize: Öncelikle belirtmek isterim ki, Þeyh Yasin bir daha bu kadar þanslý olmayacaktýr. Özellikle HAMASL Çünkü yaptýðýmýz tüm operasyonlara raðmen; üç-beþ çapulcu, hele hele HAMAS ve Ýslami Cihad, intihar eylemlerinden vazgeçmiyorlar. Arafat da onlara diþ geçiremeyecek kadar zayýflamýþ zaten. Daha bir hafta önce Ashdot Lima-ný'nda on kiþinin ölümüyle sonuçlanan ikiz bir intihar saldýrýsý yaþadýk...
Bu esnada toplantýdaki bakanlardan biri bir soru yöneltti:
- Sayýn baþbakaným! Müsaadenizle sormak istiyorum: Bu þansýzlýklarýn içinde istihbaratýmýzýn payý nedir acaba; öðrenebilir miyiz?
Bu soruyu beklercesine sol tarafýna baktý. Gözleri aradýðý þahsa takýlýnca;
- Sayýn bakanýmýzýn bu sorusuna, toplantýmýza davet ettiðimiz Ýstihbarat Müsteþarýmýz cevap verecektir, dedi.

- Güzel bir soru, dedi istihbarat müsteþarý, gayet rahat bir ses tonuyla. Doðrusu birimlerimiz bu konuya oldukça özen gösteriyorlar. Fakat bizimle iþbirliðine yanaþanlar, daha çok ikiyüzlü olup maddi çýkar gözetenlerdir. Her ne hikmetse onlar da kýsa bir müddet sonra ya öldürülüyor, ya ce-setleri herhangi bir sokakta infaz edilmiþ olarak bulunuyor yahut ortadan kayboluyorlar. Yaþadýðýmýz son olaylarda ajanlarýmýzý yanlýþ bilgiler vererek maalesef pusuya düþürme giriþimleri de oldu. Bu sebepledir ki istihbarat birimlerimiz çok dikkatli davrandýklarýndan, halktan iþbirlikçilere pek güvenmiyorlar. Dolayýsýyla bu tür iþbirliðini daha çok Özerk Yönetim'in içindeki adamlarýmýzýn yardýmýyla sürdürmeye çalýþýyoruz. Zaten Özerk Yönetim'le aramýzdaki 'Güvenlik iþbirliði Anlaþmasý' bize birçok kolaylýklar saðlý­yor. Mesela, Özerk Yönetim'in içindeki bazý üst düzey iþbirlikçilerimizin yardýmýyla önde gelen birçok simaya operasyonlar düzenledik/düzenleyebiliyoruz. HAMAS'm askeri kanadýnýn Batý Yaka Sorumlusu Mahmud Ebu Henud'un arabasýnýn Nablus yakýnlarýnda daðlýk bir bölgede, bu iþbirlikçilerimizden gelen bilgilerle tespit edilmesi, bu güvenlik iþbirliðinin örneklerindendir. Havadan yaptýðýmýz operasyonla on adet roket yaðdýrdýk, Ebu Henud'un arabasýna. Böylece ondan da kurtulmuþ olduk. Takdir edersiniz ki, hükümetlerin politikasýnda -özellikle de güvenlikte- süreklilik esastýr. Bizden öncekilerin bu konudaki giriþimlerini býraktýklarý yerden daha sert ve daha caydýrýcý bir þekilde devam ettiriyoruz. Bu sebepledir ki bu yolla Þeyh Yasin'in de yerini tespit edip ortadan kaldýracaðýz. Bu konuda iþbirlikçilerimizden itaatkâr olanlarý, faydalý olduklarý müddetçe ödüllendiriyoruz. Zira bizim için dost- düþman önemli deðil. Önemli olan, bir kimseden fay-dalanmamýzdýr. Þayet zarar verecek konuma gelirse, yani ölmesi faydalýysa ölür. Týpký Ocak 2002'de Eli Hubeyka'mn onca yýldan sonra ulusal davamýza ve Ýsrail'in menfaatlerine zarar verecek açýklamalarda bulunacaðý ortaya çýkýnca, üç adamýyla birlikte ortadan kaldýrýlmasý gibi. Bu, Eli'nin | yapmamasý gereken bir hareketti. Onun konumunda olan ' tüm iþbirlikçilerimize de bu olay, bir mesaj oldu. Kýsaca bu mesele üzerinde ilgili birimlerimiz titizlikle duruyorlar. Unutulmamalýdýr ki kendi milletine ihanet eden, yarýn bize de ihanet eder.
- Teþekkürler sayýn müsteþarým, dedi Þaron. Gayet güzel ve faydalý açýklamalarda bulundunuz. Gelelim toplantý-mýzdaki asýl amaca: Sayýn istihbarat müsteþarý arkadaþýmýzýn da satýr aralarýnda belirttiði gibi, direniþçilerin önde gelenlerini yok etme konusundaki iktidar politikamýza Bakan­lar Kurulumuzun da ortak bir karar alarak, resmen destek çýkmasýný istiyorum. Böylelikle operasyonlar için özel ekibimizin ve ordumuzun motivasyon gücü artar. Bu doðrultuda da Þeyh Yasin'in öldürülmesi konusundaki özel gayretlerin, alacaðýmýz resmi kararlarla artacaðýna inanýyorum.
Aslýnda Arafat'ýn da ortadan kaldýrýlmasý taraftarýyým. Ama Birleþik Devletler'e (Amerika) verilmiþ sözümüz/güvencemiz var. Þimdilik bu anlaþmamýz çerçevesinde bu güvencemiz devam edecek. Bir de dikkatinizi çekmiþtir sanýrým, gündemimizde daha çok HAMAS ve bir de Ýslami Cihad var. Arafat ise bir bakýma anlaþabileceðimiz bir yapýdadýr. Ama bu iki örgüt varlýðýmýzý ortadan kaldýrmayý amaçlayan, Arz-1 Mev'ud idealimizden vazgeçmemizi hedefleyen bir politika sahibidirler. Ýþte bu nedenlerle HAMAS'ý baþsýz býrakýp daðýlmasýný saðlamak için, Þeyh Yasin'in bir an Önce öldürülmesi gerektiði düþüncesindeyim. Zira bu aþýrý radikalleri ortadan kaldýrdýðýmýzda, istediðimiz zaman lehimize kullanabileceðimiz anlaþma planlarýmýzý Amerika, Avrupa Birliði ve Rusyalý dostlarýmýzýn baskýsýyla Özerk Yönetim'e ve Arap ülkelerine kabul ettirebiliriz. Böylece güdümümüzde olan bir yönetimle Filistinlileri sindirmiþ oluruz. Aksi halde Þeyh Yasin ve onun gibi radikaller, Önümüzde büyük bir engel olarak her zaman var olacaklardýr. Bu sebeple görüþlerinizi öðrenmek için burada toplanmýþ bulunuyoruz. Zira Filistin meselesi dünya gündeminde gittikçe daha çok yer bulmaktadýr. Bu iþ daha fazla ilerlemeden önünü kesmemiz zaruret oldu. Çünkü yapacaðýmýz her türlü operasyon milli menfaatlerimiz için elzemdir...

- Sayýn baþbakaným, dedi bir ses aniden. Ýçiþleri Bakaný Abraham Poraz'dý seslenen. Ýçiþleri Bakaný olarak Þeyh Ah-med Yasin'e operasyon yapýlmasýný bu aþamada ve bu þekilde onaylamadýðýmý belirtmek isterim. Birleþmiþ Milletlerden aþýrý tepki alacaðýmýzý düþünüyorum. Böylesi bir operasyonun bize faydadan çok, zarar getireceði aþikârdýr. Yine Þeyh Yasin'in bulunduðu konumdan çok, boynundan aþaðýsýnýn felçli olmasýnýn ve yapýlacak operasyonun þeklinin, uluslararasý menfaatlerimiz açýsýndan negatif sonuçlar doðuracaðý kanaatindeyim.
- Ayný görüþteyim, dedi Adalet Bakaný Yosef Lapid. Þahsen bu iþin olmasýný ulusumuzun yüce menfaatleri açýsýndan herkes gibi ben de isterim. Lakin Bakanlar Kurulu kararý ile operasyonun resmi devlet politikasý hüviyetine büründürülmesi; âli menfaatlerimizi, Þeyh Yasin'in fiziki durumu itibarýyla Birleþmiþ Milletler ve Avrupa Birliði, yaný sýra Arap âlemi, kýsacasý tüm dünya kamuoyu karþýsýnda zedeler. Daha tepkisiz bir formülden yanayým. Gözleri, beklemediði bu tepkiler karþýsýnda birden kan çanaðýna dönen Þaron küplere bindi:
- Pöh! dedi epriyen sesiyle. Âli menfaatlerimizi zedeler-miþ. Birleþmiþ Milletler, Avrupa Birliði, dünya kamuoyu, hele hele Arap âlemi de kim oluyormuþ? Bugüne kadar Birleþmiþ Milletler'in aleyhimize aldýðý 200'ün üzerindeki kararýn hangisine olur verdik? Söyler misiniz beyler? Cenin, Refah, Tulkarim gibi birçok mülteci kamplarýna yaptýðýmýz operasyonlara biz istemediðimiz için, gözlemci bile gönde-remedüer. Peki, sonuçta ne oldu? Aldýklarý onca karar kâðýt üzerinde kalmadý mý? Avrupa Birliði'ne gelince Birleþik Devletler, vetosu ve desteðiyle yanýmýzda olduðu müddetçe hiçbir halt edemez. Zaten Almanya Hitler'den dolayý bize karþý tarihsel bir mahcubiyet duyduðundan, ömür boyu bir suçluluk hissetmektedir. Dolayýsýyla çýt çýkaramaz. Lobilerimiz de Avrupa Birliði ülkelerinin bize karþý tavýr almalarýna göz yummazlar. Anti semitizm7 duygularýn geliþmesi kabul edilemez. Operasyonlarýmýza karþý bir-iki kýnama -siyaset icabý- elbette olacak. Bunu da halklarýna ve ticari iliþkiler içinde olduklarý Arap âlemine göz boyama amacýyla yapacaklarýndan, önemsememek gerek.
Dünya kamuoyuna gelince; bundan Arap âlemini kast ediyorsanýz, malumunuz tüm yöneticileri sadece koltuklarýný düþünüyor. Ýpleri ve karanlýk iþleri Birleþik Devletler'in elinde olduðu sürece hiç korkmaymýz. Þayet diðer dünya ülkelerini kast ediyorsanýz, onlar için de ayný düþüncedeyim. Birkaç kýnamanýn ötesine geçeceklerini zannetmiyorum. Þeyh Yasin'in boynundan aþaðýsýnýn felçli olmasý, tehlikeli bir düþmanýmýz olduðu gerçeðini deðiþtirmez. O, felçli ve oturak bir adam. Ama onun felçli ve oturak olmayan aklý var. Ayný zamanda bir teþkilat adamý ve de lider... Etkinlik sahibi ve Ýsrail açýsýndan güvenilmez biri. Aklý ve dili çalýþtýðý müddetçe, o bizim için çok tehlikeli. Dünya Yahudilerinin Kudüs'te bir araya gelmesine dayanan kutsal davamýza, fikirleriyle en büyük engeldir. Ortadan kaldýrýlýrsa, HAMAS büyük bir darbe alýr inancýndayým. Daðýlma sürecine girecektir. Bu amaca yönelik siz deðerli bakanlarýmýn onayýný da bir destek olarak görüyorum. Baþka bir itirazý olan var mý? Salonda kýsa bir sessizlikten sonra onay sesleri yükseldi. Ýki gerekçeli itiraza raðmen Bakanlar Kurulu'nca ortak bir kararda konsensüs saðlandý: Boynundan aþaðýsý felçli olan Filistin Ýslami Direniþ Hareketi HAMAS'ýn manevi lideri Þeyh Ahmed Yasin, öldürülecekti.
Tarih, devlet onaylý bir terör hareketine þahitlik ediyordu. Yarým asýrlýk bir zamaný aþan þanlý ve þerefli bir direniþe karþýlýk, dünyanýn gözü önünde süregelen yarým asrý aþkýn bir Yahudi terörü!.. Ýnsanlýk suçu, savaþ suçu, ýrkçýlýk, katliam ve terör bir arada!.. Buna karþýn bu vahþete karþý duran tek güç, gittikçe güçlenen kutsal direniþ, Ýntifada'ydý.
Çalýþma odasýndaki koltuðuna gömülmüþ bir þekilde, daldýðý düþüncelerden duyduðu zevkin sarhoþluðuyla kendinden geçen Þaron; yine hizmetkârýnýn sesiyle kendine geldi:
- Akþam yemeði hazýr efendim, buyurun! Masada muhteþem görünümü ve garnitürüyle duran yemeðin çeþnisini damaðýnda hissetti. Obur bir iþtahla oturdu masaya.



Mesaj 1 kez düzenlendi. En son Muhtazaf tarafından, 09.01.2009 - 22:01 tarihinde.
Gönderen: 04.01.2009 - 23:17
Bu Mesaji Bildir   Muhtazaf üyenin diger mesajlarini ara Muhtazaf üyenin Profiline bak Muhtazaf üyeye özel mesaj gönder Muhtazaf üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
Moderator


4254 Mesaj -
Üçüncü Bölüm
21 Mart 2004 Pazar gecesi. Gazze'de bir hastane!
Babasýnýn baþucundaydý Abdulgani. Geçen geceden bu yana hastanedeydi. Doktorun ilk müdahalesi olumlu sonuç vermiþ, babasýnýn nefes alýþlarý düzene girmiþti. Fakat durumu hâlâ ciddiyetini koruyordu. Oksijen, kontrollü olarak veriliyordu. Sürekli takýlý olan serum, bünyesine iyi geliyordu. Annesi, Abdulhamit'le beraber, babasýnýn birtakým ihtiyaçlarý için eve uðramýþtý. Birazdan gelecekti. Babasýnýn bir ulusun umut çiçeði oluþunu düþünürken, akþam namazý geldi aklýna. Kýbleye doðru patiska bir bez parçasý serdi yere. Bir daha babasýna bakýp namaza durdu. Selamdan sonra elleri ve yüreði, dua için açýldý:
-... Filistin'in þerefli ve yiðit Müslümanlarýn! muvaffak ve muzaffer eyle Allah'ým! Senin kutsal haremin olan Ku-düsümüz'ün ve MescÝd- i Aksamýz'm daha fazla þu çýfýtlarýn postalý altýnda çiðnenmesine izin verme. Halkýmýza direniþ gücü, direniþ ruhu ve direniþ beraberliði aþýla. Dininin izzeti, bu kutsal beldenin þerefi ve bu mazlum milletin azatlýðý için kendini feda eden þehitlerimize, ailelerine rahme­tinle muamele et. Bu lanetli kavmin baþýna, direniþimizin izzetini musallat kýl. Geçmiþte onlarý zelil ettiðin gibi, bugün de ellerimizle onlarý zelil et. Bizi de dergâhýnda þehitlerden yaz. Hastalarýmýza þifa ver. Sýkýntýlarýmýzý azalt. Merhametinle yardým et biz aciz kullarýna Allah'ým!
Odayý bir sükûnet kaplamýþtý. Hafiflediðini hissetti. Doðrulup babasýna döndü. Ýhtiyar babasýný; gözlerini açmýþ, kendisine bakarken gördü. Babasýnýn kýpýrdayan dudaklarýný görünce, kulaðýný aðzýna yaklaþtýrdý. Dua ediyordu yaþlý babasý. Tam o esnada kapý açýldý. Arkasýnda annesiyle beraber doktor içeri girdi. Kapýda karþýlaþmýþlardý. Þeyh Yasin'i gözleri açýk görünce hem doktor, hem de annesi sevindiler.
- Sizi iyi gördüm efendim, dedi saygýyla. Umarým en kýsa zamanda iyileþirsiniz.
Göz iþaretiyle teþekkürlerini ifade etti Þeyh Yasin. Hanýmýna baktý. Gözleri sevincinden parlýyordu hayat arkadaþýnýn. Aniden gözlerini yumdu ihtiyar Þeyh. Derin bir uykuya dalmýþtý anlaþýlan. Anne- oðulda hafif bir telaþ sezdi doktor:
- Endiþe edilecek bir þey yok; uyudu, dedi.
- Doktor bey, dedi Abdulgani. Dünden bu yana bir sürü tetkik yaptýnýz. Babamýn nesi var? Gülümseyen çehresiyle Doktor, Abdulgani ve annesine baktý. Tane tane konuþtu:
- Açýk konuþacaðým Abdulgani. Baban her ne kadar þu anda kontrol altýnda olsa da, yapabileceðimiz bu kadar. Astým; yani nefes darlýðý onu oldukça zorlamaktadýr. Boynundan aþaðýsý tutmayan bir insan için bu aþýnmanýn, vücudu çeþitli sorunlara maruz býrakmasý kaçýnýlmazdýr. Buna baðlý olarak konuþma zorluðu çekmesi, iþitme ve görmede nispi bir kayba uðramasý da normaldir. Nefes darlýðým, oksijen tüpleriyle muvakkat olarak tedavi etsek bile, durumunun ciddiyetini hâlâ koruduðunu inkâr edemeyiz. Bunun yaný sýra yaþlýlýðýný ve üzerindeki manevi sorumluluðun etkisini de düþünmek lazým. Büyük baþlar büyük sorunlarla boðuþur. .. Benim görüþüme göre hastanede kalmasýnýn bir anlamý yok. Eve götürmeniz daha iyi olur. Fakat Allah'tan ümit kesilmez. Yine de burada kalmasýný arzu ediyorsanýz bir sakýncasý yok. Ona bol bol dua etmekten baþka elimizden bir þey gelmiyor. Ýnþaallah þifa bulur. Söyleyebileceðim bunlardýr. Müsaadenizle... Kapýya yönelen doktor aniden geri döndü: - Þayet hastamýzý eve götürecekseniz sabah vakti uygundur. Taburcu iþlemlerini de o zaman yaparýz.
Kapýyý hafifçe kapatýp çýkan doktordan sonra caný sýkýlan Abdulgani de odadan ayrýldý. Koridorda hava almayý düþünüyordu. Halime Hatun ise bir yandan kocasýnýn sararmýþ yüzüne bakýyor, bir yandan da doktorun söylediklerini düþ'ünü-yordu. Ulu bir çýnar gibi olan bu yaþlý adama, yýllar yýlý bir ulusla beraber sýrtýný dayamýþtý. Direniþle büyüyen, eli kalem yerine taþ tutan bir neslin umuduydu Þeyh Yasin. Ýsrail'in her türlü hile ve oyunlarýna raðmen devrilmeyen bu ulu çýnar, þimdi hastalýklarla, yýllarýn
yorgunluðuyla boðuþuyordu. Aklýna evden getirdiði temiz elbiseler geldi. Hemen çantasýndan çýkarýp özenle dolabýn raflarýna dizmeye koyuldu. Bir yandan da düþünüyordu. Acaba ne yapmalýydý? "Doktor, 'ümitsiz vaka' olarak durumu özetlediðine göre, sabah taburcu etmek en doðrusu..." diye düþündü. "Mevla
görelim neyler..." Ýþini bitirip sandalyeye oturmuþtu ki, oðlunun telaþla içeri girdiðini gördü.
- Anne!
- Yavaþ ol oðlum, babaný...
Annesinin sözünü bitirmesine fýrsat vermeden atýldý.
- Çabuk ol anne. Pencereye gel!
- Ne oldu oðlum, neden telaþlanýyorsun?
Oðlunun ardýndan pencereye yöneldi. Pencereden bakýnca Gazze kýyýlarýnda olaðan dýþý bir hareket gördü. Hýzla geçen bir F-16' nýn sesini, Apaçi helikopterlerinin gürültüsü takip etti. Kýyýda telaþla saða sola koþuþturan iþgalci Ýsrail askerleri vardý. Birkaç askeri ve zýrhlý araç da göze çarptý. Güngörmüþ devran geçirmiþti Halime Hatun. Bu hareketliliði hayra yormadý. Geçen Eylül ayýnda HAMAS'm ileri gelenlerinin bir toplantýsýnda kocasýna yapýlan acýmasýz suikastý hatýrladý. Bir F-16 uçaðýndan atýlan füze, hedeften sapmýþ toplantýnýn yapýldýðý binanýn yanýndaki apartmana isabet etmiþti. Harap olan bina, enkaza dönmüþtü. Toplantýnýn yapýldýðý bina da zarar görmesine raðmen, kocasý sadece eli yaralý olarak kurtulmuþtu. Yine 15 Aralýk 2001'de Ýsrail iþgal ordusunun yaptýðý geniþ çaplý bir saldýrýda da kocasýnýn bulunduðu camii, israil ordusunun füzelerine hedef olmuþtu. Yüce Allah'ýn lüt-fuyla Þeyh Yasin yara almadan bu saldýrýdan da kurtulmuþtu o zamanlar. Bir süredir Ýsrail'in, kocasýný ve Filistin direniþinin önde gelenlerini hedef alan suikastler için endiþe duyuyordu. Birçok önemli þahsiyet, bu devlet terörüne kurban gitmiþti. Bu nedenle HAMAS, son olaylardan bu yana Þeyh Yasin'in yerini sürekli deðiþtiriyor, gözlerden ýrak tutmaya çalýþýyor, ý silahlý fedaileri ve milisleriyle koruyordu. Tüm bunlarý düþündükçe bu hareketlilik, Halime Ha-, tunu iþkillendirdi. Ani bir kararla; ,
- Babaný hemen eve götürmeliyiz oðlum, dedi. Abdul-:° gani þaþkýnlýkla annesine bakarken; "Çabuk ol oðlum, kapýdaki fedailere haber ver. Ortalýk iyi görünmüyor" dedi an- . nesi.
- Babamýn tedavisi ne olacak anne? .
- Evde devam ederiz. Haydi, durma arabayý kapýya getir! Ben de elbiseleri toplayýp babaný hazýrlayayým.
- Ya doktor!
- Doktor mu? dedi. Kýsa bir duraksamadan sonra hemen aklýna geleni söyledi: Ýyi ki hatýrlattýn oðlum. Odasýna uðrayýp sabah taburcu iþlemleri için uðrayacaðýný söyle. Hadi çabuk ol! Ne duruyorsun öyle?
- Peki anne, hemen gidiyorum.
Abdulgani annesinin önsezilerine güveniyordu. Annesi basiret ve feraset sahibi bir kadýndý. Doðruluðuna inandýðý þeyi yapmaktan çekinmezdi. Hayat, onu olaylarýn gölgesinde tecrübeyle yoðurmuþtu.
Aceleyle merdivenleri inen Abdulgani, kapýda bekleyen fedailere durumu anlattý. Fedailerden biri arabayý çýkýþ kapýsýna getirmek için koþarken, Abdulgani soluðu doktorun odasýnda aldý.

Kardeþleri gecenin bu saatinde babalarýný sessiz sedasýz karþýlarýnda görünce hem sevindiler, hem de þaþýrdýlar. Abdulhamid ve Meryem hemen babalarýnýn yataðýný alelacele hazýrladý. Þeyh Yasin biraz sonra üzerindeki örtüsüyle hasta yataðýndaydý. Fazla geçmemiþti ki kapý çalýndý. Gelen, damatlarýndan Hamiþ Müþtehi'ydi. Kaynanasýndan sonra hasta yataðýndaki Þeyh Yasin'in de elini hürmetle öptü. Durumunu sordu. Usulca geri çekilip AbdulganÝ ve Abdulhamit'le sohbete daldý.
Halime Hatun çocuklarýna fark ettirmemeye çalýþýyordu; ama kulaðý sürekli dýþarýdaydý. Uçak ve helikopter seslerine kulak kabartýyor, bir yandan da soðukkanlýlýðýný korumaya gayret ediyordu Yatsý ezanýna az bir zaman kalmýþtý. Dýþarýdan gelen Ýsrail keþif uçaklarýnýn sesi onu telaþlandýrdý. Uçaklarýn bu bölgedeki hareketlilikleri akþamdan beri kuþkularýný arttýrmýþtý. "Þeyh Yasin'i daha emniyetli bir yere nakletmek gerek" diye düþündü. Bu düþünceler içindeyken, yatsý ezanýnýn sesi dalga dalga yankýlandý Sabra Mahallesi'nin semasýnda. Zihni kuþkular deryasýnda yüzerken, dudaklarýndan ezan duasý dökülüyordu:
"Allahümme Rabbe hazihidda'veti-1 taammeh.. "fi Aniden kocasýnýn kýsýk sesiyle kendine geldi:
- Beni yatsý namazýna yetiþtirin!
Anlaþýlan Þeyh Yasin camiye cemaatle namaz kýlmaya gitmek istiyordu. "Hep böyle yapar zaten. Birazcýk olsun kendine geldi mi namazlarýný camide cemaatle kýlmaktan vazgeçmez" diye düþündü. Israrýn boþuna olduðunu biliyordu Halime Hatun. Üstelemedi. Kocasýný evden daha güvenli bir yere nakletmek için bunun bir fýrsat olabileceðini düþündü. Bir yandan kocasýný hazýrlarken diðer yandan da oðullarýný tembihliyordu. Geliþmeler hakkýndaki fikrini kocasýna-da söyler gibi konuþtu:
- Akþamdan beri ortalýkta bir hareketlilik var. Askerler, uçaklar, helikopterler... Biri gidip diðeri geliyor. Hastaneyi güvenli görmedim, ama burasý da güvenli sayýlmaz. Namazdan sonra babanýzý daha emin bir yere götürün. Oldu mu çocuklar?
Abdulgani ve Abdulhamid babalarýna baktýlar. Sessizlik vardý Þeyh Yasin'in üzerinde... Bunu, söylenenleri onayladýðýna yorumlayan Halime Hatun sevinmiþti.
- Peki anne, dedi çocuklarý. Namazdan sonra güvenli bir yere gideriz inþaallah.
Yüreði rahatladý kadýncaðýzýn. Hemen kocasýnýn sako-sunu üzerine geçirdi. Kefiyesini baþýna örttü. Artýk gitmeye hazýrdý Þeyh Yasin. Abdulgani babasýný kucaklayacaðý esnada;
- Dur, dedi babasý fýsýltýyla.
Hayat arkadaþý Halime Hatun'u anlamlý anlamlý süzdü. Çocuklarýný, evini... Sonradan anlaþýlacak mana yüklü bakýþlarla son bir defa süzüyordu etrafýný Þeyh Yasin. Bir veda gibi, bir hoþçakal gibiydi bakýþlarý. Allah'a ýsmarladýk dercesine... Daha sonra Abdulgani'nin kucaðýnda, bir ömrün çilesini birlikte omuzladiðý iffet timsali hanýmýnýn bakýþlarý arasýnda kapýdan süzüldü. Kaderine yürüyen garip bir kuldu. Yol boyunca babasýný gözledi Abdulgani. Abdulhamid ve Hamiþ de garip bir atmosferin otomobile dolduðunu fark etmiþlerdi. Farklý bir halet- i ruhiye taþýyordu bu akþam Þeyh Yasin; sanki bir yolcuydu. Uzak, çok uzak diyarlara giden bir yolcu... Bakýþlarý; annesini, kardeþlerini, evlerini süzmesi... "Hayýr, hayýr! Belki bana öyle geliyor" diye düþündü Abdulgani. Birazdan, arkalarýnda fedailer, caminin kapýsýndaydý-lar. Aralarýnda Þeyh Yasin'i görmek, cami cemaatini sevindirmiþti. Zira son zamanlarda pek göremez olmuþlardý ihtiyar þeyhlerini. Ayrýca hasta olduðunu duymalarý daha bir üzmüþtü onlarý. Hemen çevresini sevgi halkalarýyla sardýlar. Gönülden gönüle yayýlan bir sevgi yumaðý sarmýþtý camiyi. O bir semboldü; umudun niþanesi... Bir güven, bir dayanaktý. Görünce gözlerin aydýnlandýðý, yüreklerin þenlendiði ve Allah'ýn hatýrlandýðý bir mü'min... Ellerde deðil; yüreklerde taþýndý, Hürmetle, saygýyla, sevgiyle... Zira yürek sultanlarý makamlara, koltuklara sýðmazdý. Namaz bitti ve cemaat yavaþ yavaþ daðýldý. Abdulgani annesinin sözlerini hatýrladý: Babasýný güvenlik için daha emin bir yere götürecekti. Saðma bakýnca Abdulhamid'i ve eniþtesi Hamiþ Müþtehi'yi hazýr gördü. Babasýna yaklaþtý. Saygýyla gideceklerini hatýrlattý. Bakýþlarýný kendisine çevirirken yine sessizdi babasý. Fakat bir baþkalýk vardý bu bakýþlarda, bir tuhaflýk... Adeta öteki âleme uzanan bir hasret, bir özlem okudu babasýnýn gözlerinde. Ne oluyordu, neler oluyordu? Bu kuzgunî gecede bir tuhaflýk vardý. Tekrar babasýnýn gözlerine baktý. Hayýr, bu bakýþlar hasta bir insanýn deðil; sýr dolu, aþk dolu bir insanýn bakýþlarýydý. Gizem kokuyordu. Ayný his, ayný duygulara namaza gelirken de þahit olduðunu hatýrladý. Demekki yanýlmamýþtý. "Nasýl tarif etmeli?" diye düþündü: "Özlem ve vuslat karýþýmý garip bir sevinç mi desem, gülþen-i cenneti gören neþeli bir sima mý?" Kararsýzdý Abdulgani. Babasýna hayran hayran bakakaldý. Oysa bilmiyordu, babasýnýn ruhunda kopan fýrtýnalarý. Bir med-cezir yaþýyordu Þeyh Yasin. Hissi kable'l vuku' muydu, neydi? Uðrunda bir ömür harcadýðý "Canlar Cananý"na, Rabbine kendini daha yakýn hissetmiþti bu gece. Manevî bir sofranýn çeþnisini dimaðýnda hissediyordu. Sanki atlas bir iklimin meltemi esiyordu camide. Rayihalar, misk-u amber kokulan geliyordu burnuna. Burnunda tütüyordu gülþen-i ilahi. Hiç bu kadar Özlem duymamýþtý ukbaya. Sanki bir davet vardý. Sanki bir 'gel!' deyiþi meleklerin... Bir davet, bir vuslat... Gül kokusunu, yeþil kursaklý kuþun sesini mi duyuyordu, ne? Yasemin yüzlü, nergis bakýþlý bir gözetim hissetti. Manevi bir devinim yaþýyordu. Bir hoþtu bu gece Þeyh Yasin.
Ýçinden yüreðinin ta derinliklerinden "Gitme, kal bu gece!" diye feryatlar yükseliyordu. Bu geceyi tefekkürle, ibadetle geçirmeyi arzulayan ruhunun çýðlýðýydý bu feryatlar. Dimaðindaki bu manevi lezzeti býrakmayý kabullenemedi. Sýr kokan gözlerini yine oðluna çevirdi. Karþýsýnda saygýyla bekliyordu. Aðýr aðýr;
- Fikrimi deðiþtirdim oðlum, dedi usulca. Bu geceyi camide ibadet ederek geçirmek istiyorum. Abdulgani biraz þaþkýn, biraz da tuhaf oldu. Ne olduðunu bilmiyordu. Ama gönlünde bir burukluk hissetti. Abdulhamid ve Hamiþ'ten yana baktý. "Kalýyoruz" manasýnda baþýyla iþaret etti. Edeple oturdu bir köþeye, sessiz sedasýz. Þeyh Yasin uzun uzun ilahi naðmelerle ruhunu yýkadý. Kur'an okudu önce... Manevi hazzýn þahikasýný yaþýyordu. Dudaklarý ilahi kelamda; yüreði, müjdelenen atlas iklimin coþkusundaydý. Ýlahi kelâmý yudum yudum özümsüyordu:
"Þüphesiz ki iyiler (elbette cennette nimet ve) refah içindedirler.
Tahtlar üzerinde (kendilerine verilen nimetleri) seyrederler.
Yüzlerinde refahýn (sevinç ve) pýrýltýsýný tanýrsýn.
Onlara (cennete mahsus) mühürlü, halis bir þarap sunulur.
Ki onun sonu misktir.
Artýk buna (nefis þeyleri tatmak konusunda) imrensin imrenenler!
Ve (o þarabýn) katýðý "tesnim"dendir.
(O da cennette) bir pýnardýr ki, Allah'ýn yakýn kullarý ondan içer."9
Bir hoþ oldu ihtiyar yüreði bu ayetler karþýsýnda. Rabbi-ni arzuladý aniden; nimetlerini... Felçli ellerini deðil; ama yürek ellerini açtý dergâh-ý ilahiye... Vuslat için, Kudüs için, Filistin için, halký için, mazlum ve mustazaf dünya Müslümanlarý için... Gözyaþlarýyla suladý dua aðacýný sessiz sessiz. Sonra bir ömür sermayesini tefekkür etti. 66 yýllýk bir ömrün çilesi kare kare canlandý gözünde. Dalýp gitti Þeyh Yasin yýllar Öncesine...



Mesaj 1 kez düzenlendi. En son Muhtazaf tarafından, 09.01.2009 - 22:02 tarihinde.
Gönderen: 04.01.2009 - 23:18
Bu Mesaji Bildir   Muhtazaf üyenin diger mesajlarini ara Muhtazaf üyenin Profiline bak Muhtazaf üyeye özel mesaj gönder Muhtazaf üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
Moderator


4254 Mesaj -
Dördüncü Bölüm
2 Kasým 1917. Birinci Dünya Savaþý yýllarý!..
Ýngiltere'nin Filistin topraklarýný iþgal ettiði yýllardý. Sömürgeci ruhun sýzdýðý bir baþka toprak oldu Filistin. Dünyanýn birçok bölgesinde mazlumlarýn kanýný emen emperyalist zihniyet neþv-ü nema bulmaya çalýþýyordu bu topraklarda. O tarihte Ýngiltere Dýþiþleri Bakam Balfaur, Ýngiliz Siyonist Derneði Federasyonu'na yazdýðý manidar bir mektupta þu sözü vermiþti: "Majestelerinin hükümeti Filistin'de Yahudi halký için milli bir yurt kurulmasýný uygun görmekte­dir. Bu gayenin gerçekleþmesi için her türlü çaba harcanacaktýr. " 1920 yýlýnda ise Birleþmiþ Milletler Cemiyeti Ýngilizlerin Filistin üzerindeki mandasýný resmen tanýdý. Ýþgal eylemi yasallaþmýþtý. 1948'in 14 Mayis'ma kadar sürecek olan manda yönetimi Yahudilere devlet olma zeminini hazýrladý. Birinci Dünya Savaþý sonunda Filistin'deki nüfus 700 bin civarýndaydý. 50 binin üzerinde de göçmen vardý. Takriben 65 bin civarýnda ise Yahudi topluluk bulunuyordu. Bunlarýn bir kýsmý 16. yüzyýlda Ýspanya'dan kaçanlarýn soyundan gelen eski yerleþimcilerdi. Geri kalanlar da 19. yüzyýlýn sonu ve 20. yüzyýlýn baþýnda Filistin topraklarýna yerleþen Siyonist yerleþimcilerden oluþuyordu. 1897'de Ýsviçre'nin Basel kantonunda Siyonizm'in babasý sayýlan Theodore Herz'in baþkanlýðýnda yapýlan Birinci Dünya Siyonist Kongresi'nde-alýnan kararlar gereðince Ýngiliz Manda Yönetimi altýndaki Filistin'e, bu yularda dünyanýn birçok bölgesinden göçler baþladý. Amaç; Filistin'i yurt edinmekti.
Bu gayeye binaen Filistin'e kaçak yollardan -özellikle deniz yoluyla- akýn akýn göçler oldu. Bu göçleri hýzlandýran "MOSSAD Laliyah Beth" ve "Haganah" gibi Siyonist örgütler yoðun bir þekilde Filistin'e Yahudi göçmenleri taþýyordu. Teknelerden, balýkçý botlarýndan, büyük yolcu ve armatör gemilerinden faydalanýyorlardý. 1936 yýlýnda 400 bini geçen Yahudi nüfusu, 1944'e gelindiðinde 600 bine yaklaþmýþtý. Nitekim bu hýzla 1948 yýlýndan sonra Filistin'e yerleþen göçmenlerin nüfusu, 1951 yýlýna gelindiðinde bir buçuk milyonu bulacaktý. Baþta Kudüs, Tel-Aviv ve Nablus olmak üzere birçok yerde Siyonist yerleþimcilerin artmasý yerli Filistin halkýný tedirgin etti. Halk bu göçe karþý koyunca Ýngiliz Manda Yönetimi 1920'den beri gittikçe artan ve kesintisiz süren bu Yahudi göçün durdurulmasýna karar verdi. Fakat artan tepkilerden dolayý zaman zaman bazý kýsýtlamalara gidilse de, Yahudi göçü Ýngiliz manda yönetiminin temel politikasýydý. Manda yönetiminin Yahudi göçünü göstermelik engelleme giriþimlerine bile tahammülü olmayanlarýn baþýnda 1930'lann baþýnda kurulan Haganah adlý aþýrý radikal askeri Yahudi yeraltý örgütü geldi. Hem Ýngiliz manda yönetimine hem de yerleþik Filistin halkýna karþý terör eylemlerine .. giriþti. Artýk çatýþmalar baþlamýþtý. Filistin, silahlarýn konuþ-. tuðu bir toprak olmuþtu. Öte yandan Haganah, hâlâ kaçak i1 göçmen seferleri düzenlemekten geri durmuyordu. ': Filistin'i yurt edinme emelini ihya etmek için yerleþik : olan Müslüman Filistin halkýný yýldýrmak ve evlerinden, I köylerinden sürmek adýna Yahudi göçmenlerin yaptýklarý * katliamlar hýzla artýyordu. Kimi köyler basýlýyor, kimi yer-;:' leþkeler yerle bir ediliyordu. Ateþe verilen evlerde diri diri ; öldürülen nice Filistinli Müslüman, sessiz sedasýz Yahudi |: zulmüne kurban oldu.
Köylerin yaný sýra kasabalar ve þehirler de bu menfur | zulümden nasipsiz kalmadý. Halk fevc fevc baþka diyarlara ((zorlanýyor, evleri yaðma ediliyordu. Bu katliamý yapanlar Arz-1 Mev'ud ideali için Filistin'e gelen Yahudi göçmenler-; di. Kimi doktor, kimi hemþire, kimi mühendis, kimi sanat-"' kâr, kimi ev kadýný, kimi de mevki- makam sahibi güya medeni kimselerdi. Bir þehirden bir þehire katar katar cephane : taþýyor, Siyonist emelleri için sivil kimliklerini askeri kimli-1 ðe dönüþtürüyorlardý. Çünkü her Yahudi, kadýný- erkeðiyle birer askerdi Siyonist öðretisince. Fark gözetilmezdi aralarýnda.

Yahudi çetelerinin yaptýðý bu mezalimler gölgesinde 1938 yýlý... Yer Filistin'in Askalan þehrinin el- Cevra köyü... Bir doðum yaþanýyordu bu þirin köyde. Doðan çocuk ailenin sevinci, göz bebeði oldu. AHMED YASÝN dendi adýna. Mazlum coðrafyanýn mazlum bebeði... Üzerinde bunca Yahudi zulmü varken, kalbin meyvesi olan bu çocuk, El-Cev-ra'mn bu þirin köy evini her þeye raðmen sevince boðdu. Aðlýyordu bebecik, aðlýyordu Ahmed Yasin. Yaþanan zulme, yaþanan mazlumiyete... Bu vahþete bir þahit daha doðmuþtu; bir mazlum daha... Hissetmiþ miydi acaba bu zulmü bebecik? Yoksa aðlamasý mazlumiyetine miydi; kim bilir? Her þeye raðmen hayat sürüyordu zulmüyle, çilesiyle... Küçük Yasin'in köyü Yahudi çetelere inat, direndi topraðýnda. Terk etmedi bir karýþýný, vatan bellediði yurdunu. Fakat terk eden oldu evini, köyünü... Küçük Yasin'in muhterem babasý bu þirin El-Cevra köyünden ebedi âleme irti-hal etti. Yasin yetim, Yasin babasýzdý. Henüz 3- 4 yaþlarýn-daydý. Artýk annesinin himayesindeydi. Aileye kol- kanat geren bu Müslüman Arap kadýný hem aile reisi, hem annesiy-di. Yýlmadý, yýldýrýlamadý. Anaç tavuk misali zulmün gölgesinde çocuklarýný büyüttü. Öte yandan iþgalci Yahudiler dünya kamuoyunda siyasi ve politik faaliyetlerini durmaksýzýn sürdürüyordu. Kimsesiz Filistin, kendi iç sorunlarýyla boðuþan Avrupa güdümlü Arap ülkelerince uluslararasý arenada güya savunuluyordu. Filistin topraklarýnda bir Siyonist devlet kurmayý gaye edinen Amerika ve Ýngiltere, danýþýklý dövüþüyordu. Planlar, programlar, görüþmeler, uluslararasý konferanslar... Biri diðerini kovalýyordu. Ýngilizler sorunun içinden çýkamayacaklarýný anladýklarýnda ikinci dünya savaþý sonrasý Amerika'nýn desteðiyle Filistin sorununu, Nisan 1947'de Birleþmiþ Milletlere götürdüler. Adeta baþlarýndan savdýlar. Sorun, Amerika güdümündeki Birleþmiþ Milletler1 e havale edilince uluslararasý platformda farklý bir boyuta büründü: Filistin topraklarýnýn % 42'sini Araplara, % 56'smý Yahudilere devlet kurma hakkýna binaen veren bir "Birleþmiþ Milletler Taksim Planý" devreye girdi. % 2'lik Kudüs ve çevresi ise Birleþmiþ Milletler denetiminde uluslararasý bölge olacaktý. Bu taksim planý, kuzulara þah olsa, kurdun yapamayacaðý bir plandý... Nitekim gidiþat bu yönde ilerliyordu. Filistin sorununu sahiplenen Arap ülkeleri ve Amerika anlaþamadý. Bu karar Filistin'de dalga dalga protesto ve gösterilere sebep oldu. Birleþmiþ Milletlerin temel kuruluþ ilkeleriyle çeliþki arz eden bu taksim kararý, Filistin'de nüfusun üçte ikisini oluþturan Müslüman Arap çoðunluðunun kendi kaderini tayin (þelf determination) hakkýný engelliyordu. Amerika, Ýngiltere ve uluslararasý siyasi çevreler tarafýndan bu hak, fiili (de facto) bir redde maruz kalmýþtý. Bu ortamda Birleþmiþ Milletler, Ýngiltere'nin bir yýl sonra 15 Mayýs 1948'de Filistin'den tamamen çekileceðini belirtti. Bu karar üzerine Yahudi iþgalci çeteler, örgütlü ve düzenli bir yapýya büründüler. Müslüman Filistin halkýna karþý Ýngiltere çekilmeden "taksim planýnda" kendilerine ayrýlan bölgeleri ele geçirmeye çatýþtýlar. Böylece bir Müslü-man-Yahudi çatýþmasý baþlamýþ oldu. Þiddetli çatýþmalarda bir tarafta iþgalci Siyonist Yahudiler, diðer tarafta da topraðýn sahibi Müslüman Filistinliler vardý. Düzenli ve silahlý Yahudi çetelerin dehþetengiz baskýlarý ve katliamlarý kulaktan kulaða yayýlýyor, halkta panik meydana getiriyordu. Haganah, Irgun ve Stern örgütleri desteðinde gün gün katliamlar artýyordu. 1947'nin 9 Nisan'ýnda söz konusu Örgütlerin liderliðinde Filistinliler, yürekleri aðlatan bir katliam yaþadý: Deir Yasir Katliamý... Çoðu çocuk ve kadýndan oluþan 254 Filistinli acýmasýzca bu köyde katledildi. Halk paniðe kapýldý. Kit­lesel göçler baþladý. Gözlerini kan bürümüþ iþgalci Yahudi çeteleri; zulüm ve katliamlarýný, ilerde devletlerinin "baþbakanlýðýný' yapacak kimselerin kontrolünde iþliyorlardý. Vahþet çetelerinin reisleri onlardý: David Ben Gurion, Ýzak Rabin, Menahem Begin, Ýzak Þamir, Þimon Peres, Ariel Þaron... Kuzu postuna bürünmüþ kurtlardý bunlar... Birleþmiþ Milletlerin Filistin üzerine aldýðý bu yanlýþ karar neticesinde baþlayan iç savaþ, tüm hýzýyla devam etti.Yahudi mezaliminin dozu gittikçe artýyor, Filistinlilere kan kusturuyordu. Ýngiliz Manda Yönetimi'nin Filistin'deki yönetim müddetinin bitimine birkaç saat kala Tel-Aviv'de toplanan Yahudi Milli Kongresi, yayýnladýðý bir deklarasyonla Ýsrail Devleti'nin kurulduðunu ilan ettiðinde, tarihler 14 Mayýs 1948'i gösteriyordu. Bu geçici iþgal hükümetinin baþbakanlýðýna getirilen David Ben Gurion, Theodore Hertz'in Siyonist rüyasýný ilan etti: "Biz Halk Konseyi'nin üyeleri Eretz Ýsrail'de, Ýsrail Devleti olarak bilinecek Yahudi Devleti'nin kuruluþunu ilan ediyoruz..." Bu ilandan 11 dakika sonra bu emelin gerçekleþmesinde ve iþin içinde parmaðý olan ABD, iþgalci Siyonist hükümeti fiilen tanýdý. Son Ýngiliz askeri birliklerinin 15 Mayýs'ta Filistin'den ayrýlmasýyla Mýsýr, Ürdün, Suriye, Irak, Lübnan hükümetleri iþgalci hükümete savaþ açtý. Bu iþgalci hükümet hem bir ulusun topraðýný iþgal etmiþ, hem Siyonist bir devlet ilan et-mjþ, hem de Filistin'de katliamlar yapmýþtý. Bir yýl kadar sürecek olan meþhur 1948-49 1. Arap-Ýsrail Savaþý, böylelikle (baþlamýþtý. Her çeþit uluslararasý destek ve güçle gayet nizami ve üzenli askeri birlikler kuran Yahudiler, bugünleri düþüne-jek çok önceleri düzenli ordu giriþimine koyulmuþlardý. Sa-aþ için donaným ve askeri hazýrlýklarýný önceden sürdürü­yorlardý. Oluþturduklarý çeþitli tugaylar, polis gücü, Haganah, Irgun ve Stern gibi illegal yeraltý terör örgütleri bu düzenli ordunun esas güçleriydi. Haganah'm seksen bin askerî feshedilip diðer güçlerle beraber düzenli askeri güce dönüþtürüldü. Bir Yahudi seferberliði baþlamýþtý. Öyle ki bir kýsým silahlan, geri çekilen Ýngiliz Manda Yönetimi'nden; bir kýsmýný da kaçaklýlýkla elde ettiler. Hatta geri çekilen Ýngilizlerden tanklarýný da aldýlar. Yahudilerden farklý olarak Filistinli Araplar, askeri eðitimi olmayan gönüllü Müslüman halk yýðýnlarýndan meydana geliyordu. Yürekleri Filistin için atan; ama savaþ güç ve donanýmýndan yoksun, uyumsuz, daðýnýk bir kuvvet... Silahlan; çekilmeden önce Ýngiliz Mandasýnca toplatýlmýþ, diþleri sökülmüþ pençesiz aslanlar... Modern donanýmlý silahlarý ve Amerika desteðiyle Siyonist ordusu savaþ uçaklarý, toplar ve aðýr askeri araçlar eþliðinde beþ Arap devletini de bozguna uðrattý. Birleþmiþ Milletlerin "taksim planý" çerçevesinde % 56'hk olan Filistin topraklarýndaki payýný, % 77'ye çýkardý. Ýþgal daha da artmýþ; Filistin'in 2/3'ünü sarmýþtý bu alevli ateþ topu. Artýk Filistin sorununda belirleyici olan; güç politikasý olmuþtu. Þimdi ise güç, Siyonist terör devletindeydi. Bu savaþta Filistinli dað gerillalarý büyük yararlýlýklar göstermiþ, iþgalci Yahudileri zor durumda býrakmýþtý. Bunun çaresini düþünen Yahudi güçlerinin lideri, ilerde bu terör devletinin baþbakaný olacak genç bir komutan olan Ýzak Rabin'di. Emrindeki seçkin Palmach Harel Tugayý'yla10 Filistinli dað gerillasýný ve onlara yardýmcý olan dað köylerini/köylülerini acýmasýzca yok etti. Bu, bir katliamdý. Bugüne kadar süregelen tüm katliamlar gibi bir katliam... Týpký kendinden öncekiler gibi tarihin sessizliðine gömülüp kayboldu. Gittikçe cesaretlenen, vahþileþip barbarlaþan Yahudiler, Amerika ve yandaþlarýnýn desteðiyle semiriyorlardý. 1948 yýlýnýn bu meþ'um savaþýnda Filistin'in büyük bir bölümünün iþgali, büyük bir felaketi de beraberinde getirdi. Siyonist iþgali altýnda kalan birçok yerleþim yerindeki insanlar, daha güvenli bölgelere göçe baþladýlar. Kendi vatanýnda, daðdan gelenler tarafýndan baðýnda dövülmek misali, göçmen olmak da vardý Filistinlilerin alýnyazýlarýnda. Kendi topraðýnda muhacir, kendi topraðýnda göçmen olmak...
Askalan'm el-Cevra köyü!
Bir anne ve çocuklarý hazýrlýklar içindeler. Doðup büyüdükleri topraklardan ayrýlmak, ata yadigârý diyardan göç etmek zor geliyordu Yasin ailesine. Gözler buðulu, diller beddualýydý Yahudi iþgaline. Bir ömrün harcandýðý el-Cev-ra'yý terk etmek, ne zordu gönüllere! Ya Askalan? Meþhur hadis âlimi Ýbnu Hacer Askalani'nin diyarý Askalan... Birçok ilim erbabýnýn beþiði...
Bir kafile yola koyuldu Askalan'm el-Cevra köyünden. Çoluk- çocuk, genç- yaþlý demeden yüklü hayvanlar, at arabalarý ve taþýtlardan oluþan bir göç kafilesi... Filistin'in güneyine yol aldýlar. O zamanlar Mýsýr'a baðlý olan sýnýr kenti Gazze'ye...
Kafilenin içinde henüz on yaþlarýnda olan küçük Ahmed Yasin, aðabeyi Þihde, kardeþleri ve annesi vardý. Toplam yedi kiþiden oluþan bu aileyi yeni bir hayat ve zorluklarla dolu bir gelecek bekliyordu. Birçok Filistinli aile gibi...



Mesaj 1 kez düzenlendi. En son Muhtazaf tarafından, 09.01.2009 - 22:03 tarihinde.
Gönderen: 04.01.2009 - 23:19
Bu Mesaji Bildir   Muhtazaf üyenin diger mesajlarini ara Muhtazaf üyenin Profiline bak Muhtazaf üyeye özel mesaj gönder Muhtazaf üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
Moderator


4254 Mesaj -
Beþinci Bölüm
Gazze!
imam Þafii diyarý... Denizle dost, güzel þehir... Umut- , larýn filizlendiði ana kucaðý... Yýðýn yýðýn Yahudi zulmü-nün muhacirlerini aðýrlayan umudun mekaný... , :
- Hey! Ahmed Yasin! Bizi de bekle!..
Durup arkasýna baktý. Peþinden koþan arkadaþlarý soluk soluða yetiþtiler. Öndeki:
- Nereye Ahmed Yasin? diye nefes nefese sordu.
- Bakýn! dedi küçük Ahmed Yasin, ileriyi arkadaþlarýna iþaret ederek. Haydi! Onlarý karþýlamaya gidelim. Yeni bir kafile geliyordu. Hep beraber kafileye doðru koþmaya baþladýlar. Çocuklardan kiminin ayaklan çýplak, kiminin üstü baþý periþandý. Arkalarýnda bir toz bulutu býrakarak koþtular. Fakirliðin kol gezdiði bu yer, Gazze'nin Þati semtiydi. Ýleride burayý, Yahudi zulmünden dolayý köylerini terk eden Filistinli göçmenler yerleþerek geniþletecek ve burasý 'Þati Mülteci Kampý' diye anýlacaktý. Bir yerleþim yerinden çok, varoþlarý andýrýyordu. Ýki kerpiç bulan üst üste koymuþ, üzerine birkaç aðaç koyup bir gecekondu yapmýþtý. Durumu iyi olanlar biraz daha muntazam bir eve sahip olmuþlardý. Her geçen gün artan göçmenler Þati'yi büyütüyor, nüfusunu artýrýyordu. Gazze'ye en yakýn Mýsýr ve diðer Arap ülkelerinden gelen yardýmlar, muvakkat ve anlýk sevinçler yaþatýyordu. Birleþmiþ Milletler Mültecilere Yardým Yüksek Komiserliði (UNRWA) gözetiminde olan buraya, Nuseyrat, Han Yunus ve diðer göçmen kamplarýna yapýlan eðitim, saðlýk ve gýda yardýmlarý da yeterli deðildi. Buram buram mazlumiyet kokan Þati, diðer yerleþkelerden farklý bir manzara arz etmiyordu.
Uzaktan silueti görünen göçmen kafilesi yaklaþtýkça, küçük Ahmed Yasin ve arkadaþlarý durdular. Gelenlerin gözlerinden okunan; sadece çile, sadece mazlumiyetti. Yorgunluk akýyordu simalarýndan; gözlerde ise çaresizlik... Bulabildikleri yükte hafif, pahada aðýr üç- beþ kap- kaçak ve canlarýydý bu zulümden kaçýrdýklarý. Hüzün bulutlarý dolaþýyordu kafilenin üzerinde. Sessizlik çökmüþtü ortalýða. Kucaklarda aðlayan bebeklerin, yükleri taþýyan hayvanlarýn ve taþýtlarýn sesi kafilede canlýlýðýn belirtileriydi. Herkes üzgün, herkes kýzgýndý. Kabaran bir öfke sineleri körüklüyor, dudaklarda lanetlere dönüþüyordu. Kafileye bakan çocuklardan biri sayýklar gibi sordu:
- Acaba kim bunlar?
Beyaz entarisi ve baþýnda kefiyesiyle ihtiyar bir Arap cevapladý soruyu:
- Kim olacak evlat! Benim, senin gibi öz yurdunda garip düþmüþ göçmenler bunlar, göçmenler... Yahudi zulmünün mazlumlarý...
Çocuk bön bön baktý ihtiyara. Pek anlamadýysa da, küçük hafýzasýna "göçmenler, Yahudi, zulüm" kelimeleri bir þeyler anlatmaya yetmiþti. Kuruyan boðazýna bir þeyler olmuþçasýna yutkundu. Neden, bilmiyordu; ama üzülüyordu. Kafilenin son bineði de çocuklarý geçip Þati'ye girince, üzerlerine çöken durgunluðu bir ses bozdu:
- Arkadaþlar!... Haydi, yüzmeye gidelim.
- Haydi gidelim!..
- Evet, gidelim! Yüzmeye gidelim!
Çileye ve ýzdiraba baðýþýklýk kazanmýþçasýna, az önceki manzaraya hiç þahit deðillermiþ gibi, sevinçle haykýrdýlar. Birden durdular. Bakýþlar Ahmed Yasin'e odaklandý. Herkesin sevdiði, kendisiyle arkadaþlýk kurduðu zeki bir çocuktu. Yüzme konusunda en iyileri olduðu için, onsuz girilmezdi denize. Yapýlan yüzme yarýþlarýnda da kimse onunla boy ölçüþemezdi. Yaþýndan umulmayan bir hareketlilik, bir çeviklikle kýpýr kýpýrdý.

Bir suçlu gibi gizlene gizlene köþeyi döndü. Annesinin kýzacaðýný biliyordu. Ýzin almadan yüzmeye gitmemeliydi, Ama arkadaþlarýnýn ýsrarý karþýsýnda dayanamamýþ, gitmiþti. Annesine doðruyu söyleyecek, yalana tenezzül etmeyecekti. Hem dememiþ miydi annesi; "Yalan söyleyeni Allah da, Peygamberimiz de sevmez" diye? Annesi, hatta aðabeyi Þihde bile kýzsa, doðruyu söyleyecekti. "Evet, evet, doðruyu söylemeliyim" dedi kendi kendine. Evlerinin bulunduðu sokaða gelmiþti. Aniden aðabeyi Þihde'yle karþýlaþtý.
- Merhaba kardeþim, dedi aðabeyi. Nereden böyle?.. Cevap beklerken kardeþinin yüzü, saçlarý, teni dikkatini çekti. Kýrmýzýmsý yüzü, büzülmüþ cildi...
- Sen! dedi Þihde, kýzarak, denizden geliyorsun deðil mi? Annem çok kýzacak. Dua et, iyi bir zamanýna denk gelesin. Çabuk eve gidelim. Baþýný Önüne eðmiþ bir halde suçlu suçlu kapýya geldiklerinde, annesiyle bir baþka kadýný sohbete dalmýþ gördüler. Annesinin bakýþlarýyla karþýlaþtýðýnda her þeyi anladýðýný belirten manalý manalý ifadeler karþýsýnda, adeta erircesine bir gölge gibi içeri süzüldü. Bu badireyi de atlattýðým düþünüyordu ki aðabeyi Þihde'nin sorusuyla karþýlaþtý:
- Derslerin nasýl gidiyor?
Ýlköðrenimini, Gazze'ye geldiklerinden beri Ýmam Safi Ýlköðretim okulunda tamamlamaya çalýþýyordu. Zeki ve baþarýlý bir öðrenciydi. Derme çatma bir yapýda akrabalarýnýn ve çeþitli yardým kuruluþlarýnýn da desteðiyle okuluna devam ediyordu. Köyden göç ettiklerinin ikinci yýlýnda ailesinin çektiði þiddetli fakirlik ve yoksulluktan dolayý, okuluna bir yýl ara vermiþ, bir lokantada çalýþmýþtý. Aile ekonomisine yardým etmiþ, katkýda bulunmuþtu. Gece gündüz bulaþýk yýkamak, masalarý temizlemek ve yerleri süpürmek, onu hem yormuþ, hem düþündürmüþtü. Bu deneyimden bir yýl sonra yine okuluna devam etmiþ; azimle, gayretle çalýþmýþtý. Okuyacak, ailesine bakacaktý. Onlarý fakirlikten, yoksulluktan kurtaracaktý.
Varsýn, okulunun sýralarý olmasýndý. Varsýn lüksten ve donanýmdan yoksun olsundu. Yine de okuyacaktý. Yaþýtlarýnýn varlýðý ve öðretmenlerinin gayreti, teþviði her þeye deðerdi. Yokluk insaný olgunlaþtýrýr, aðýrbaþlý ve sorumlu yaparmýþ ya! Böylesi bir hayat küçük olmasýna raðmen Ahmed Yasin'i dersleri hususunda baþarýlý kýlýyordu.
Cevap bekleyen aðabeyine baktý:
- Ýyi, dedi. Derslerim gayet iyi aðabey. Yalnýz...
- Yalnýz ne?
- Yalnýz öðretmenimiz bize sýk sýk "Çok çalýþýn, çok!.. Sizler bizim yarýnlarýmýz, umutlarýmýz, istikbalimizsiniz" diyor. Aðabey! Sence neden böyle diyor?
Þihde gülümsedi:
- Biz, neden o güzel, o þirin köyümüzden buraya göçtük? dedi. Bu yoksulluðu, bu çileyi neden çekiyor bu insanlar? Vatanýmýzý, topraðýmýzý kimler, niçin iþgal etti? Nerden geldi bu iþgalci Yahudiler? Hiç bunlarý düþünmedin mi, sevgili kardeþim? Yine insanlarýmýzýn neden ve niçin öldürüldüðünü de mi hiç düþünmedin? Öðretmeniniz çok doðru söylemiþ. Sen ve senin yaþýtlarýn çok okuyacak; bizi bu hale sokan, insanlarýmýzý katleden, köylerimizi ve evlerimizi basan, topraðýmýzý iþgal eden, Allah'ýn lanetlediði bu Siyonist ve zalim Yahudilere karþý umudumuz, istikbalimiz bacaksýnýz. Vatanýmýzý kurtaracak, insanlarýmýzýn yaralarým saracaksýnýz... Belki þimdi anlamýyorsun beni, ama büyüdükçe daha iyi anlayacaksýn sevgili kardeþim! Þihde'nin son sözleri titrek bir þekilde çýkmýþtý boðazýndan. Babasýnýn Ölümü ve Gazze'ye göçlerinden sonra, Þih-de babalýk yapýyordu kardeþlerine. Hayat, ona erken bir olgunluk vermiþti. Birden Askalan yakýnlarýndaki köyü el- Cevra canlandý gözünde. Cevra'yý hiç unutmadý. Bahçelerini, evlerini, arkadaþlarýný, Gazze'ye göçe zorlanýþlarýný... O görüntüleri nasýl unutabilirdi ki? "Demek ki tüm bunlara sebep..."diye düþündü. "Yahudilermiþ!.. Allah'ýn laneti üzerinize olsun. Büyüyüp hepinizi öldüreceðim!" Kýzgýn ve öfkeliydi küçük Ahmed Yasin. Kulaðýna gelen sesler dikkatini celb etti. Kapýnýn önünde annesiyle oturan kadýnýn sesiydi duyduðu:
...Civar köyleri iþgal ettiklerini duyuyorduk. Hazýrlýklarýmýzý görmüþ; güneye, Gazze'ye gelecektik. Erkeklerimiz sürekli tetikteydi. O gece köyümüze doðru geldiklerinin haberini alýnca, biz kadýnlarý ve çocuklarý acilen köyden uzaklaþtýrdýlar. Köyümüze nazýr bir tepeden arkamýza döndüðümüzde gecenin siyah Örtüsünü, köyümüzü yakan alevler tutuþturmuþtu. Kýzýl kýzýl göðe yükselen alevler... Top ve aðýr makineli silahlarýn seslerinden çatýþmanýn þiddetli olduðunu anladýk. Erkeklerimize ne oldu, bilmiyorduk. Sabahýn ýþýklarýyla kendimizi zor kurtarmýþtýk o lanetlilerden. Uðradýklarý her yeri yerle bir ediyor, yakýyor, kadýn- çocuk, ihtiyar demeden katlediyorlar.
- Ya kocan?.. Kocan ne oldu? Haber alabildin mi? Hýçkýrýklara boðuldu misafir kadýn. Can evinden vurulmuþtu. Sesi ürkek bir ceylan misali çýktý.
- Bir müddet sonra þehadet haberini aldým Salah'ýmm Ne acýydý Allah'ým! Ne acý... Allah bizi onun ve þehitlerimizin þefaatine nail etsin.
- Amin bacým, amin. Zor bir dönemden geçiyoruz. Metin olmak lazým. Allah için sabretmek ve direnmek gerek. ,. Erkeklerimiz, çatýþýrken þehit düþtü. Biz kadýnlara düþen de , erkeklerimizin bize emanet býraktýklarý çocuklarýmýzý; babalarý gibi birer mücahit, birer direniþçi olarak Allah için yetiþtirmektir. Sürüp gidiyordu; kapý önü muhabbeti. Konusu bir coðrafyanýn kaderi, bir ulusun kederiydi. Çocuk aklýyla Ahmed Yasin'in söylenenlerden çýkardýðý sonuç; "Okumak, büyük bir adam olup vatanýný lanetli Yahudilerden kurtarmak" oldu. Þati Mülteci Kampý'nda hayatýn tüm ýzdýraplarýna raðmen, zaman su misali akýp gidiyordu. Her gün geliþine þahit olunan bir göçmen kafilesini, bir diðeri unutturuyordu. Artýk küçüðüyle-büyüðüyle herkes baðýþýklýk kazanmýþtý acýya, ýzdýraba. insanlar acýlarla yaþamayý öðrenmiþ, yaþanan realiteyi kabullenmiþti. Ahmed Yasin 14-15 yaþlarmdaydý. Ýlköðrenimini tamamlayarak, er-Rihal ortaokulunda öðrenimine devam edecek bir döneme girmiþti. Gözünde yüksek idealler tütüyor, küçük aklý büyük þeyler düþünüyordu. Kamptaki ya-Þantýyý, yoksulluðu, fakirliði ve yaþanýlan zulmü gördükçe Sýmsýký sarýlýyordu kitaplarýna. Umuda sarýlýr gibi... Yaz mevsiminin sýcaklýðý, o gün kendini iyice hissettirmisti. Ýçinde, sabahtan beri tarif edemediði bir sýkýntý vardý. Nedendir bilmiyordu, ama caný sýkýlýyordu. Sabah evden çýktýðýnda annesi nasýl da sarýlmýþtý sebepsiz sebepsiz. Kucaklamýþ, baðrýna basmýþ, dualarla üstüne baþýna okuyup üfleyerek uðurlamýþtý. "Ne oluyor? "dercesine bakmýþtý annesine. Sevgisini doya doya seyrettiði bir çift ceylan gözüne Þahit olmuþtu karþýsýnda. Bu duygular içindeyken arkadaþlarýyla karþýlaþtý. Yüzmeye gittiklerini öðrenince gitmekte tereddüt etti Önce. Sýcak havayý düþündükten sonra, sýkýntýsý daðýlýr ümidiyle istemeye istemeye aralarýna katýldý. Sanki ayaklarý onu kaderine sürüklüyordu. Ölümüne dek sürecek kaderine. O gün akþama doðruydu. Yasinlerin evinden ölü çýkmýþçasýna feryatlar- figanlar yükseldi semaya. Konu- komþu toplandý. Eve giren- çýkan artýyordu durmadan.
Ýçeri yeni giren telaþlý bir komþu kadýn:
- Ne oluyor? dedi. Allah aþkýna!
- Yüzerken, dedi Ahmed Yasin'in annesi. Kafasýnýn üstüne düþmüþ. Çocuklar haber verdiler. Þihdem hemen koþup hastaneye kaldýrdý. Kim bilir þimdi nasýl? Zaten sabahtan beri yüreðimde, aha þuramda bir sýkýntý, bir endiþe dolaþýyordu. Ah oðlum! Ahmed'im! Vah, yetimim! Vah, baþýma gelenler!
Çevresinde acýsýný paylaþan, üzüntüsünü hafifletmeye çalýþan sesler yükseliyordu:
- Geçmiþ olsun! Allah þifalar versin komþu!
- Allah onu korusun!
- Ýnþaallah kötü bir þey olmamýþ! oun
- Evhamlanma komþu! Ýyi þeyler düþün!
Aradan bir-iki ay geçti. Ahmed Yasin eve getirilmiþ, hasta yataðýnda sýrtüstü yatýyordu. O gün eve henüz getirildiði için ziyaretçilerin biri kalkýyor, diðeri oturuyordu.
Akrabalarý Yasin ailesini yalnýz býrakmamýþ, hastanede tedavisine kadar hep yanlarýnda yer almýþlardý, Sürekli maddi ve manevi yardýmlarda bulunup onlarý himaye etmeyi ihmal etmemiþlerdi. Zaman; Yasin ailesini yalnýz býrakmayýp, koruyup kollama zamanýydý. Hastanede olduklarý süre içinde aðabeyi Þihde ona sürekli bakýcýlýk yapmýþ, doktorlarla konuþmuþ, ilaçlarýný vermiþ, ihtiyaçlarýný görmüþtü. Bu sebeple ziyaretçiler geliþmeleri hep ona soruyorlardý. O da býkmadan- usanmadan an­latýyordu olan biteni:
- Kafasýnýn üstüne düþmüþtü o gün. Arkadaþlarý sahile çýkardýklarýnda yetiþtim. Baygýndý. Yuttuðu suyu çýkardým. Hastaneye getirdiðimizde uzun uzun tetkikler, muayeneler oldu. Hatta bazý ecnebi doktorlar da muayene ettiler. Neticede boyun kemiðinin kýrýldýðýný söylediler. Bu yüzden tüm vücudu felç olmuþ. Bir-iki ay boyunca yapýlan tüm tedavilere raðmen, felcinde düzelme olmadý.
Yataðýnda yatan kardeþine baktý Þihde üzgün üzgün:
- Saðlam bir adam gibi uzanmýþ yatýyor, dedi. Ama boynundan aþaðýsý felçli... Vücudunu hareket ettiremiyor. tfýrazcýk kýpýrdama olsa da yaþý ilerledikçe...
Konuþmadý Þihde. Boðazýnda düðümlenmiþti sözcükler Yataðýndaki kardeþine gözleri takýldýkça böyle olurdu hep Kardeþi artýk bir yatalaktý. Ömür boyu hep böyle kalacaktý.
Üzüntüyle tekrar konuþtu:
- Halbuki o gün!.. O gün yüzmeye gitmeseydi tüm bunlar olmayacaktý. Ziyaretçilerden yaþlý biri teselli etti Þihde' yi:
- Þihde! Evladým! Bu Allah'ýn takdiridir. Elimizden Ah-med Yasin için, ancak dua gelir. Þu saatten itibaren piþmanlýk fayda etmez. Unutma ki her türlü tedbir, takdire zemin hazýrlayan bir sebeptir. Olmuþa ve ölmüþe çare olmadýðýný herkes bilir. Þimdi bu olayý kabullenmek ve kardeþine yardýmcý olmak senin ve bizlerin görevidir. Bizler akrabalarýn olarak her zaman yanýnda olacaðýz inþaallah. Sen ve annen böyle bilin.
- Allah razý olsun, dedi Þihde memnun bir þekilde.
Bu hali ilk zamanlar zor gelmiþti Ahmed Yasin'e. Kabullenemiyordu hareketsiz yatmayý. O aktif, hareketli, yerinde durmayan, kýpýr kýpýr çocuk þimdi zorunlu bir sükûnete mecbur kalmýþtý. Rüyalarýnda koþarcasýna yürüyor; Þa-ti'yi, Gazze'yi sokak sokak adýmlýyor; el-Cevra'yý daðlarýyla, tepeleriyle uçarcasýna geziyor, sahilde arkadaþlarýyla oyunlar oynuyordu. Fakat gözlerini açýnca, acý gerçek yüzüne tokat gibi iniyordu. Alýþmasý kolay olmadý bu hayata. Annesi sürekli moral veriyor; eli ayaðý oluyordu. Çevresi, akrabalarý hep yardýmcý olmaya çalýþýyorlardý. Hele yaþýtlarý, arkadaþlarý etrafýnda pervaneydi. Yavaþ yavaþ bu halini büyük bir olgunlukla kabullenen Ahmed Yasin, arkadaþlarýnýn getirdiði kitaplarý okumaya baþladý. Bu, onun hayatýnýn dönüm noktasý oldu. Okudu, okudu, hep okudu... Yeni bir âlemi keþfedercesine okuyor, gün geçtikçe birikimi artýyordu. Yýlmadý Ahmed Yasin, hayata küsmedi. Bir vesileyle sahip olduðu tekerlekli sandalyesini ne çok sevmiþti. Uzun bir müddet göremediði Þati'nin sokaklarý daha farklý görünüyordu gözlerine. Okulu, arkadaþlarý... "Ne çok Özlemiþim" dedi kendi kendine. Er-Rihal Ortaokulu, derken 1958 yýllarýnda da Filistin Lisesi'ni bitirdi. Üç yýldan bu yana Ýhvan-1 Müslimin hareketinin içinde yer almýþ, sohbet ve derslerine katýlmýþtý. Mýsýr'ýn dört bir yanma yayýlmýþ, köylerine kadar uzanmýþtý Ýhvan hareketi... Halk Ýslami þuur ve bilinçle tanýþtýkça uh-revi bir mesuliyet duyuyor; ders halkalarýna, sohbet halkalarýna koþuyordu. Henüz bu yaþýndayken Ahmed Yasin, o sohbetlerden faydalanýyor, Ýslami bilincini artýrmaya çalýþý­yordu. Azim ve gayreti bitmek bilmiyordu. Bilgiye susayan bir insan olup çýkmýþtý. Kim bilir belki de vücudunun üçte ikisi iþlevsiz olunca, zihni daha bir kuvvetlenmiþti. Çalýþmayan bedeninin enerjisi beynine kaymýþçasýna üstün bir performans gösteriyor; okuduðu, kaydolurcasýna belleðine yerleþiyordu. Liseyi bitirdikten sonra bazý Ýslam âlimlerinden özel dersler aldý. Yaný sýra þahsi çalýþmalarýyla da kendisini çok :yi yetiþtirdi. Zaten buna istidadý vardý. Özel öðrenimiyle beraber Arap Edebiyatý ve Ýslam Kültürü üzerine iyi bir þekilde geliþti. Eðitimini tamamladýktan sonra genç Ahmed Yasin bir camide Ýmam- Hatip olarak görev aldý. Camilerde halka vaazlar verdi. Siyonist Ýsrail'e karþý halký mücadeleye çaðýrýp þuur aþýlamaya çalýþýyordu. Tekerlekli sandalyesinden haykýrýyordu: - Kardeþlerim! Silkinin ve kendinize gelin. Evlerimiz, ocaklarýmýz ve vatanýmýz iþgal edildi. Köylerimiz talan edildi. Halkýmýz kendi vatanýnda göçmen oldu. Hâlâ Yahudi'nin zulmü ve hakareti devam etmekte... Nice köyümüz, nice insanýmýz sürgün yaþamakta. Mazlumlar diyarýna döndü Füistinimiz. Yahudi'ye karþý mazlumlar safýnda, ne diye yer almayalým? Bugünden sonra hayat, direnmek olmalýdýr. Kardeþlerimize, insanlarýmýza yardým etmek olmalýdýr. Savaþmak olmalýdýr. "Size ne oluyor ki Allah yolunda ve 'Rabbimiz! Bizi bu zalim kavimden kurtar! 3ize katýndan bir sahip, bîr yardýmcý gönder!' diye feryat ^den kadýn, çocuk ve mustazaflar adýna savaþmýyorsunuz?"11 demiyor mu yüce Rabbimiz? Üzülme günü deðil, mücadele günüdür bugün. Filistin için, vatanýmýz için... Ahmed Yasin ayný zamanda bir müddet öðretmenlik de yaptý. Öðrencilere dini dersler verdi. Gözleri 'Filistin' diye çakmak çakmak yanan öðrencilere... Ýnsan eðitmek, insan yetiþtirmek... Hamura þekil verir gibi insana þekil vermek, doðru ve güvenilir bilgiyle mücehhez kýlmak... Öðretmek; kutsal bir meslekti. Körpe dimaðlara bilgiyle yön ve istikamet vermek ayrý bir lezzetti. Günlerden bir gün!.. Öðrencilerine tekerlekli sandalyesinden ders veriyordu. Cývýl cývýl, hareketli, bakýþlarý sevgi kokan çocuklara baktý. Yokluk ve yoksulluk içinde bir þeyler öðrenme hevesinde bu körpe dimað sahibi çocuklara, Ýslami þahsiyet aþýr hyordu. Ýstikbale yatýrým yapýyordu bu eðitimiyle, bu gayretiyle. Fýtratlarýna yöneltiyordu taze beyinleri. Kur*an'a, Ýslam'a, Allah'a ve Resulüne... Aklýna çocukluðu geldi. Öðretmeninin sözlerini hatýrladý: "Çok çalýþýn, çok!... Sizler bizim yarýnlarýmýz, umutlarýmýz, istikbalimizsiniz" diyordu öðretmeni sýk sýk. Bu duyguyu aþýlamak için didinen yaþlý öðretmenini minnetle andý.
- Öðretmenim!
Karþýsýnda sevimli bir öðrenci... Gözlerinde Filistin, gözlerinde mazlumiyet, gözlerinde umut vardý.
- Evet yavrum! Bir þey mi söyleyecektin?
- Öðretmenim! Ben sizi çok seviyorum, dedi çocuk masum masum.
Bu ani geliþmeye hem þaþýrdý, hem sevindi. Gülümsedi.
- Ben de seni çok seviyorum Yavrum!
- Allah'a dua etsem iyileþir misiniz öðretmenim?
Yüreðinde bir þeylerin titrediðini hissetti. Ne kadar samimi, ne kadar masum sözlerdi. Arý, duru, gösteriþten uzak, içten sözler...
Öðrencisinin bu sözleri üzerine ortamý bir sessizlik kapladý. Herkesin kulaðý olanlardaydý. Aniden kuþ cývýltýlarý gibi sesler yükselmeye baþladý sýnýfta.
- Biz de, biz de öðretmenim! Dua edelim Allah sizi iyleþtirsin.
Konuþacak takat bulamadý önce. Çocuklara bakakaldý. Ögrencileri onu çok seviyordu. Felçli olmasý onlarla daha bir yakýnlaþtýrmýþtý onu. Etrafýnda pervane misali kelebek kelebek uçuyor, yardýma uðraþýyorlardý. Hele sohbetlerinde Peygamberimiz aleyhisselatü vesselamýn çocuklarla olan özel iliþkilerini anlatýrken, sýnýftan çýt çýkmazdý. "Bir keresinde Sevgili Peygamberimiz aleyhisselatü vesselam..." diye baþladý mý ortalýk sütliman olurdu sýnýfta. Onlara benliklerini, ahlaký, edebi, Allah ve Resulünü aþýlamakla þuurlu bir toplum inþa etmeyi amaçlamýþtý. Ýçinde yaþadýklarý cehaletin karanlýðýný, islam'ýn nuruyla aydýnlatmalýydý. Yaþanan Yahudi zulmüne direnecek yeni bir nesil yetiþtirmek için çabalýyordu. Teblið ve irþad!.. Bu gayeyi unutmadý Ahmed Yasin. Yaþadýðý bu tabloyu tefekkür etti mutlu mutlu. Masumiyetin pür ve taze olduðu bu sözleri güzel bir dua olarak kabullendi. Çocuklara bakarak sevgiyle konuþtu:
- Sevgili çocuklar! Beni çok duygulandýrdýnýz. Umarým bu güzel sözleriniz, dilek ve temennileriniz Allah Teala katýnda nazlý bir dua olur. Yüce Allah'a dua etmeyi ihmal etmeyin. Ben de sizler için dua edeceðim. Hem iyi birer Müslüman, hem de çalýþkan, zeki, ahlaklý ve... ve yaþadýðýmýz bu sýkýntýlardan halkýmýzý ve vatanýmýzý kurtaracak insanlar olmanýz için. Vatanýmýzý iþgal edenlere karþý kalplerinizde hep bir kin, hep bir öfke taþýyýn çocuklar. Bugün kiminizin babasý, kiminizin annesi, kiminizin kardeþi yoksa sebebi; vatanýmýzý iþgal eden, evlerimizi ve köylerimizi basýp insanlarýmýzý öldüren iþgalci Yahudilerdir. Çok okuyacak, çok çalýþacak ve onlarý topraklarýmýzdan kovacaksýnýz. Bakýn! Benim ellerim, ayaklarým hareket etmiyor. Fakat çok çalýþtým, çok okudum. Sonunda çok þey öðrenerek size faydalý olmaya çalýþýyorum. Sakatlýðýmý bahane etmedim. Siz de gayretli olun. Çok okuyup, çok çalýþýn. Daha iyi seviyelere gelerek insanlarýmýza hizmet edin. Sözlerimi þimdi anlama-sanýz da ileride daha iyi anlayacaksýnýz. Ama þunu hiçbir zaman unutmayýn: Ýyi bir Müslüman ve Allah'a iyi bir kul olmak birinci hedefimizdir. Aksi taktirde onun rýzasýný ka­zanamayýz. Bunu unutmayýn tamam mý çocuklar?.. Ruhunda sükunet rüzgârlarý esiyordu. Öðrencileriyle beraber olmak, onlara bir þeyler öðretmek mutlu kýlýyordu Ahmed Yasin'i. Kendisini de ihmal etmiyor, müspet ve dini ilimlerde özel gayretlerini artýrýyordu. Ýslami ilimlerin yeri bir baþkaydý hayatýnda. "Ýslam Tarihi" ona siyaset ilmini sevdirmiþ, yaþadýðý zulmün nedenlerini öðretmiþti. Öyle ya! Filistin'in iþgali, Kudüs'ün esareti.. . Hayber ve Selahaddin Eyyubi'ye nazireydi. Yahudi intikam alýyordu asýrlar sonra... Sonra "Hadis" ilmiyle þahsiyet oluþturmanýn canlý örnekliðini, "En Büyük Öðretmeni" Resulullah aleyhisselatü vesselamýn vahiyle þekillenmiþ, yoðrulmuþ ve yönlendirilmiþ kiþiliðini müþahede etti. "Tefsir" ile ilahi emirlerin hazzý-na, Allah Teala'nin kutsal öðretisinin çeþnisine vardý. Hâsýl-1 kelam, gün oldu Fýkýh, gün oldu Akaid, gün oldu Tasavvuf okudu. Bir potada eriterek, bir þahsiyet oluþturarak... Manen bir olgunluk dönemi geçiren Ahmed Yasin, özel gayretleriyle de okuduðu ilimlerde derinleþmeyi düþünüyordu. Ayný zamanda müsbet ilimlerde de geliþmeyi, akademik bir eðitime ve sistematik bir donanýma sahip olmayý istiyordu. Önceleri gizliden gizliye fýsýldasa da, sonralarý gönlü Nil'in ilim havzasý el-Ezher'i dile getirdi. Bilgiyle mücehhez olmayý ve insanlarýna þuur, bilinç aþýlamayý diliyordu Rabbinden. Þu yaþadýklarý zulme boyun eðmenin tek sebebi, halký kuþatan cehalet deðil miydi? Panzehiri; halký aydýnlatmak, Ýslami þuur ve direniþ ruhu aþýlamaktý. Halkýnýn makûs talihini geleceðin silahý olan ilimle, eðitimle kýrmaktý. Zafer, cehaletle elde edilemezdi.



Mesaj 1 kez düzenlendi. En son Muhtazaf tarafından, 09.01.2009 - 22:05 tarihinde.
Gönderen: 04.01.2009 - 23:20
Bu Mesaji Bildir   Muhtazaf üyenin diger mesajlarini ara Muhtazaf üyenin Profiline bak Muhtazaf üyeye özel mesaj gönder Muhtazaf üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
Moderator


4254 Mesaj -
Altýncý Bölüm
Mýsýr
Nil'in hayat verdiði diyar... Firavunlara yar olmayýp mezar olan memleket... Musa Peygamberin þehri... Yahudi nankörlüðünün cezasýnýn çekildiði Tih Çölü'nün mekâný... Ezher gibi bir ilim havzasýnýn baðrý... Nihayet öðretmenlik hayatýna ara veren Ahmed Yasin özlemiyle tutuþtuðu ilim deryasýndaydý. Daha ortaokul yýllarýnda 1955'ten beri tanýþtýðý Ýhvan hareketinden bazý tanýdýklarý yardýmýyla Kahire'ye yerleþti. Buradaki yýllarýn hayatýna ve geleceðine damga vuracaðýný nereden bilebilirdi ki? Üzerinde güneþin parladýðý bu eðitim yuvasý, onu mýknatýs gibi çekmiþti. Fiziki þartlan ve saðlýk sorunlarýna raðmen iki yýl boyunca eðitimine devam etti. Hem okula devam ediyor, hocalarýndan Ýslam bilimlerini ve hukukunu okuyor; hem de çevre ediniyordu. Tanýþtýklarýnýn çoðu Ýhvan hareketinden olup onu toplantý ve sohbetlerine davet ediyorlardý. Muhtelif camilerdeki ders halkalarýndan da faydalanýyordu. Özel gayretler göstererek meþhur âlimlerin sohbet ve derslerini ihmal etmiyordu. Ýlim ve gayretini elden sürmemenin, bu iki yýllýk Mýsýr hayatýnda faydasýný çok gördü. Arzuladýðý kadar olmasa da bir seviye tutturmaya çalýþtý. Kurduðu dostluklar ve Ýslami duyarlýðý sonucu çocukluðundan beri yabancýsý olmadýðý bir yapýlanma içinde buldu kendini. Ýhvan-1 Müslimin'in teþkilatsal faaliyetlerinde zamaný, gücü ve imkâný nisbetinde yararlýlýklar göstermeye çalýþtý. O yýllarda Mýsýr karýþýktý. Þubat 1948'de Ýhvan-1 Müsli-min Hareketi'nin önderi Hasan El-Benha'nm þehit edilmesinden bu yana Müslüman kardeþler sürekli tutuklanýyor, zindanlarda Yusufi bir direniþte bulunuyorlardý. Mýsýr hükümeti ihvan teþkilatýna mensup herkesin evini, iþ yerini basýyor, sorgusuz, sualsiz yýllarca zindanlarda tutuyordu. Birçok ileri gelen ihvan lideri idam edilmiþ, faili meçhullere gitmiþti. Zindanlarsa dolu doluydu. Fakat fýtratlardaki Ýslam aþký; durmak bilmeyen bir Þevkle, bir aþkla gizli gizli, sohbet sohbet yeþeriyor, diriliðini muhafaza ediyordu. Hasan El- Benna'yý düþündü: Bir öðretmen, yalnýz baþýna bir adam... Azmi, gayreti ve samimiyeti neticesinde ne muhteþem bir direniþ, ne güzel bir teblið ve irþad hareketi doðmuþtu. Kent kent, mahalle mahalle... Kahvehanelere giderdi. Köylere uðrardý. Uðradýðý yeri bir daha ziyaret eder, unutmazdý. Tek tek, fert fert, birebir muhatap alýrdý halký. Gecesi gündüzü Allah için, Ýslam içindi. Vakýflar kurar, fakiri, yoksulu gözetirdi. Muhtaçlarý arayýp sorar, okullar yaptýrýp, fabrikalar kurardý. Kýsaca hareketi hakla, halkla olan; kendini Ýslam'ýn nurunu yaymaya adamýþ bir insandý Hasan El- Benna. Geldiðinden beri þu Mýsýr'da neler duymamýþtý ki o iyi insan hakkýnda. Tek baþýna bir kartopu misali yuvarlanýp çýð gibi zalimin baþýna gümlemiþti. "Ýdeal bir Müslüman, ideal bir mümin, ideal bir hareket!" diye mýrýldandý Ah-med Yasin. Böylesi bir þahsiyetle vücut bulan ve þerha þerha yayýlan ihvan hareketi; ümmetin gafletten uyanýþý için bir basamak, bir menbaydý. Ümitti, ilham kaynaðýydý. Ahmed Yasin tüm bunlarý düþündükçe zihninde kývýlcýmlar çakan düþünceler þekillenmeye baþlýyordu: Filistin, direniþ, göçmenler, Ýsrail... Henüz yerli yerine oturmayan, düzene girmeyen bu düþünceler cirit atýyordu belleðinde. Ama Ýhvan hareketi bir mebdeydi, bir çýnardý. Dallarý ümmete uzanan, tohumu düþtüðü her toprakta filiz veren bir ulu çýnar... Ertesi gün kampüsteydi. Aniden bir sima çarptý gözüne. Kaçýncý defadýr bu adamý görüyordu. Yanýlýyor muydu? Bu adamý bugün birçok yerde, birçok defa görmüþtü. Dershanede, kütüphanede, kampüste... Ýçine bir kurt düþtü. Tekerlekli sandalyesini itekleyen arkadaþýna baktý. Ýþkillendiði adamý baþýyla iþaret ederek:
- Þu giden adamý tanýyor musun? diye sordu. Arkadaþý, adama baktýktan sonra cevap verdi:
- Hayýr! Çýkartamadým. Yoksa tanýdýk mý geldi?
- Hayýr, hayýr! Tanýdýk deðil. Lakin bugün birçok yerde onu gördüm. Sanki bizi takip ediyor gibime geldi.
- Takip mi?..
O gün yaþadýðý bu küçük olaydan sonra Ahmed Yasin'i baþka düþünceler sardý. Son zamanlarda çevresinde geliþen olaylarý tefekkür etti. Uzun zamandan beri takip edildiðinin sonucuna vardý. Mýsýr yönetimi üniversitelerde de öðrencileri takip ediyor, faaliyetlerini izliyordu. Kimi zaman bu iþte bir öðrenci kullanýlýrken; kimi zaman da bu bir öðretim görevlisi olabiliyordu. Fakat yine de çýð gibi bir ilgi, bir alaka vardý Ih-van'a. Engeli enemeyen, sürekli geliþen bir hareketti. Özlerine, yaradýlýþlarýna doðru ilahi bir saika ile insanlar þuur ve bilinç sahibi oluyordu. Bir akþam kaldýðý eve baskýn düzenlendi. Ellerinde silahlarla kapýyý kýrarak içeri giren polisler, sanki savaþ meydandaymýþçasýna donanýmlýydýlar. Ýki ev arkadaþýný da yere yatýrýp hakaretlerde bulundular. Kendisi zaten yatalaktý. Ardýndan baþta kitaplýk olmak üzere her yeri daðýtýp, kýrýp döktüler. Uzun boylu, iri yapýlý biri yanaþtý Ahmed Yasin'e.
- Sen! dedi. Ahmed Yasin sen misin?
- Evet! Ahmed Yasin benim. Yalnýz siz kimsiniz? Neden ortalýðý daðýtýyorsunuz?
- Sorulan biz sorarýz. Sen sadece cevap vereceksin. O sýrada biri yaklaþtý:
- Amirim! Her þey tamam, dedi.
Amir denilen insan azmam tekrar Ahmed Yasin'e döndü:
- Bak Ahmed Yasin! Hareketlerine dikkat et! Gazze' den buraya sadece okumak için geldiðini unutma! Baþka þeyler için deðil! Bu sözlerimi unutma! Aksi halde felçli melçli demem...
Cümlesini tamamlamadý. Kýsa bir duraksamadan sonra devam etti:
- Her neyse! Umarým ne demek istediðimi anlamýþsýn-dýr. Gözümüz üzerinde olacak!.. Þimdilik paçayý kurtardýn.
Etrafýna baktý. Yerde yüzüstü yatýrýlmýþ iki gence bakarak arkadaþlarýna seslendi:
- Haydi çocuklar gidiyoruz. Onlarý da býrakýn. Bu defalýk almayacaðýz.
Ýkinci yýlýný tamamlamaya az kalmýþtý. Son bir yýldýr sürekli gözetleniyor, Kahire'yi terk etmesi için baský yaþýyordu. Yaþananlarý düþündü: Müslüman bir halk, bir Ýslam beldesinde bir cenderedeydi. Avrupai yaþam tarzý, fuhuþ ve eðlencenin baþýný aldýðý bir hayat revaçtaydý. Hatta devlet kendi eliyle insanlarým buna itiyor, teþvik ediyordu. Fakat ahlak ve iffetim koruyan, ilim ve sohbet meclislerine devam edenlere baský, eziyet, iþkence ve zindan vardý. Reva mýydý?
Bu, bir iþgaldi. Manevi bir iþgal!.. "Ne fark eder? " dedi Ahmed Yasin kendi kendine. "Yahudiler Filistinimi silahla, topla, tankla iþgal ederken, Yahudi zihniyetliler bir Ýslam beldesini manen iþgal ediyorlar. Ne fark eder? "
Dalga dalga yayýlan ezan sesiyle kendine gelen Ahmed Yasin, ikindi namazý için mahalle camisinin yolundaydý. Cemaat daðýldýktan sonra, bir ses duydu arkasýndan:
- Esselamü aleyküm!
Baþýný çevirdi. Evet, oydu. Kýymet verdiði deðerli bir dostu... Uzun zamandýr görmemiþti.
- Aleykümü's- selam ve rahmetullah. Sen ha! Nerelerdesin yahu? Kendini özlettiriyorsun.
- Ahmed Yasin! Nasýlsýn kardeþim?
- Hamd olsun, iyiyim, sen nasýlsýn?
- Her zamanki gibi, maþaallah her halükarda hamd ve þükrü dilinden düþürmüyorsun. Sana imreniyorum biliyor musun? Her namazda cemaatlesin. Tabii seni burada bulacaðýmý bildiðim için hemen buraya geldim. Ciddileþti Ahmed Yasin. Yüz hatlarý durgunlaþtý. Önemli bir þey mi olmuþtu yoksa? Arkadaþý bunu sezince, hemen konuþtu.
- Ne o? Hemen durgunlaþtýn Ahmed Yasin?
- Yoksa yine tutuklanmalar mý var?
- Hayýr! Tutuklanma falan yok. Sadece seninle biraz konuþmak için hurdayým.
Rahatladý ve memnun memnun gülümsedi.
- Ýyi, sevindim. Olaðanüstü bir þey olmasýn da…
- Duyduðuma göre seni sýkýyorlarmýþ. Gazze'ye dönmen için polis baský yapýyormuþ.
- Önemli deðil. Onlar görevlerini yapýyorlar. Ben de kulluðumu...
Hazýr cevaplýlýðma bayýlýrdý Ahmed Yasin'in.
- Bu yýl ikinci sýnýf bitecek öyle mi? dedi.
- Allah nasip ederse bitecek. Arkadaþý düþünceli düþünceli konuþtu:
- Ahmed Yasin! Kardeþler düþünüyor ki: Gazze'ye dönmende bir sakýnca olmasa gerek.
- Anlamadým! Yani...
- Evet! Düþündüðün gibi. Burada yalnýzsýn. Ýþin sonunda da memlekete dönüþ olduðundan, buraya da bu baskýlar altýnda tam adapte olmak mümkün olmuyor. Doðrusu sen, konumunda olan birçok kardeþten daha çok emek sarfedi-yor, gayret gösteriyorsun. Yalnýz unutmamak gerekir ki irþad, bir tohum atma eylemidir. Herkes kendi tarlasýna, kendi memleketine bu tohumu ekmelidir. Þartlar senin için biraz erken olgunlaþmýþ olsa da, Gazze seni bekliyor. Bu ko­nuda, yani gitmende bir sakýnca yok. Sana geliþinde olduðu gibi gidiþinde de yardýmcý olunacaktýr. Baský gittikçe artsa-da burada sünnetullah gereðince mücadele devam edecektir. Dualarýný eksik etmezsin umarým.
Ahmed Yasin üzgün üzgün;
- Demek yol göründü ha! dedi
Arkadaþý üzüntüsünü bastýrmaya çalýþýyordu.
- Artýk gitmem lazým. Belki görüþmeyebiliriz bir daha. Hakkýný helâl et. Senin gibi bir insaný tanýdýðým- için çok mutlu oldum. Rabbim yardýmcýn olsun.
Sarýldý Ahmed Yasin'e. Hüznün ve dostluðun, dahasý kardeþliðin kokusu yayýldý mescide. Kenetlenen kollar çözüldü önce. Gözler, boþalmamak için direniyordu. Fakat bakýþlarda gönülden eönüle yol vardý. Sessizce uzaklaþan arkadaþýna bakarken boðazýna bir düðümün oturduðunu hissetti. Gönlü buruktu. Arkadaþý kapýdan kaybolana dek arkasýndan bakakaldý. Ahmed Yasin, Mýsýr yönetiminin baskýsý ve arkadaþlarýnýn tavsiyesiyle eðitiminin ikici yýlý sonunda Gazze'ye döndü. Eðitimi açýsýndan büyük bir mesafe katetmesine raðmen, branþýndaki nisbi eksikliklerini Özel çalýþmalarýyla tamamlamayý düþünüyordu. Nitekim eskiden olduðu gibi tekrar bölge alimlerinin dizi dibine oturdu. Aldýðý dersler sonucu eksikliklerini tamamlayýp Ýslam Hukuku'nda uzmanlaþtý. Bir hayat nizamý olan Ýslam fýkhýna, bireye ve topluma leh ve aleyhlerine olanlarý öðreten kurallar bütünü olarak bakýyordu. Ahmed Yasin ayný zamanda Abbasi Camiinde imamlýk da yapýyor, insanlarý irþad ediyordu. Halka iman, ahlak, direniþ gibi konularda sohbetlerde bulunuyor, irþad halkasýný geniþletiyordu. O dönemde halký cahiliyyeden arýndýrýp Ýslami þuur kazandýrmaya yönelik ilmi faaliyetler yapan baþka âlimler de vardý. Þati gibi Nuseyrat mülteci kampýnda da Hammad el- Hasenat gibi tanýnmýþ davetçilerin sohbet ve nasihatleri etkili oluyordu. Camiden çýkan Ahmed Yasin, tekerlekli sandalyesini süren kardeþiyle beraber ilerliyordu. Uzun zamandýr kahrýný çeken tekerlekli sandalyesinin cantýný tamir etmeye niyetlenmiþti. Uygun bir tamirci arýyordu. Tam köþeyi dönecekleri esnada, ne oluyor demeye fýrsat kalmadan bir çocuðun, elindeki kahveci tepsisiyle üzerine kapandýðýný gördü. Çarpýþmýþlardý. 3-5 bardak saða sola düþüp kýrýldý. Tepsi ise çocukla arasýna sýkýþýp kaldý.
- Ne oluyor evladým? Dur hele... -Amca ben...
Birden duraksadý. 15 yaþlarmdaydý. Toparlanýp Ahmed Yasin'e baktý.
- Þey! Ben, ben... Özür dilerim. Ýstemeyerek oldu. Ahmed Yasin delikanlýnýn yüzüne baktý. Onu iyice süzdükten sonra;
- Delikanlý! Seni tanýyor gibiyim. Evet, evet! Sen, Ýsmail'sin deðil mi?
Adýný karþýsýndaki adamdan duyunca heyecanlandý. Daha dikkatle bakmaya baþladý tanýmýþtý. 3- 4 yýl öncesiydi. Sohbetlerine ve derslerine katýlýrdý. Öðretmeniyle karþýlaþmak onu heyecanlandýrmýþtý.
- Siz! dedi þaþýrmýþ bir halde. Aa! Hocam siz ha! Kusura bakmayýn istemeyerek oldu.
- Yo, hayýr Ýsmail! Suç biraz da bizde... Daha dikkatli olmalýydýk.
Küçük Ýsmail tepsisini aldý. Kýnlan bardaklara baktý. Üstüne baþýna çekidüzen verdi. Saygýyla:
- Hocam! dedi. Kahire'den döndüðünüzü duymuþtum. Ama çalýþtýðým için ziyaretinize gelemedim. Kusura bakmayýn.
- Önemli deðil Ýsmail. Bir þeyin yok ya?
- Yok hocam, iyiyim.
- Demek çalýþýyorsun, dedi Ýsmail'in elindeki tepsiye bakarak.
- Yazlarý kahvede çalýþýyorum. Aileme yardým için...
- Ya okul? Okuyor musun?
- Evet hocam! Seneye ortaokula devam edeceðim. Ahmed Yasin biraz düþündü.
- Arkadaþlarýn ne yapýyor Ýsmail. Kimseyi ortalýkta göremiyorum.
- Arkadaþlarým mý? Þey! Siz Mýsýr'a gittikten sonra hocam, kimi benim gibi çalýþýyor, kimi de Gazze sokaklarýnda serseri serseri geziyor. Biraz daha büyük olanlardan ise hýrsýzlýk yapan, çetelere karýþan, kötü iþlere bulaþanlar oldu.
- Anlýyorum Ýsmail. Ben Abbasi camiindeyim. Boþ zamanlarýnda gelirsen sevinirim.
- Gelirim hocam!
Sevinmiþti Ýsmail. Tam uzaklaþacaðý esnada, Ahmed Yasin tekerlekli sandalyesini süren kardeþine iþaret etti. Ýsmail'in cebine bir miktar para koydu.
- Ama hocam... diyecek oldu Ýsmail.
- Kýrýlan bardaklarýna karþýlýk dedi Ahmed Yasin. Patronun kýzmasýn sonra.
Hocasýnýn tebessüm eden yüzüne Ýsmail de tebessüm ederek ayrýldý, O günden sonra Abbasi Camiinin ve Þati kampýnýn sohbet halkalarýnýn müdavimlerinden oldu. Tekrar yola koyulan Ahmed Yasin, kimi tanýdýklarca selamlanýyor, soruluyor, hürmet görüyordu. Sokaklarda ve caddelerde halký gözlemleyen Ahmed Yasin, özellikle gençlerin sokak ahlaký ve kültürünün tesirinde olduðunu müþahede ediyordu. Duyduðu kadarýyla çeþitli oyun ve eðlence yerleri gittikçe artýyor, gençler buralara iltifat ediyormuþ. Ýþgal altýndaki Filistin, Yahudi zulmü altýnda inlerken, genç neslin bir bataklýða doðru sürüklenmesine gönlü razý deðildi. Özel­likle Gazze þehir merkezinde oyun ve eðlence yerlerinin artmasý ve yoksul halkýn kaldýðý varoþ mahallelerine sýçramasý, manevi bir tahribattý. Gazze ve sokaklarýna düþüp Filistinli göçmenlerin çocuk ve gençleri baþta olmak üzere, onlarý eðitmek için bir þeyler yapmalýydý. Ýstikbale ait bir neslin, göz göre göre heder olmasýna izin vermemeliydi. Fýtratlarýna hitap etmeli, onlarý yaratýlýþlarýna döndürecek faaliyetlere giriþmeliydi. Hatta bu konuda düþüncelerini Ýhvan- ý Müslimin'e götürmeli, o çatý altýnda bir giriþimde bulunmalýydý. O gün havanýn karardýðý bir saatte Ahmed Yasin, kardeþiyle eve dönüyordu. Fakir ve yoksullardan oluþan Sabra Mahallesi'nin ara sokaklarýnda ilerlerken gözüne bazý evler iliþti. Kardeþine sordu:
- Þu ýþýðý sönmeye yüz tutan ev kimin?
- Kocasý Siyonistlere esir düþen ihtiyar Hûda Hanýmýn evi, dedi. Altý çocuðuyla barýnýyor orada.
- Nasýl geçiniyorlar?
- Çevrenin ve akrabalarýnýn yardýmýyla...
- Ya, þu köþe baþýndaki ev?
- O da; kocasý, 48 savaþýnda þehit düþen Sariye Hatunun evi. Ayný þekilde altý çocuklu ve fakir bir aile... 18 yaþýndaki oðlu bir lokantada bulaþýkçýlýk yaparak geçimini saðlýyor.
- Bildiðim kadarýyla diðer mahallelerde de birçok esir ve þehit ailesi varmýþ. - Doðru aðabey, birçoðunun maddi sýkýntý içinde oldu-1 ðunu herkes biliyor. Komþularýnýn yemeklerini onlarla paylaþmasý ve çeþitli yardým kuruluþlarýnýn yardým etmesiyle iyi-kötü geçiniyormuþ çoðu. O gece yataðýnda huzursuzdu Ahmed Yasin. Esir ve þehitlerin aileleri, gençlerin gittikçe bozulmasý toplumsal bir sorunu doðuruyordu. El atýlmaz ve çözüm üretilmezse azýtacak bir yara gibiydi durum. Ama o tek baþýna ne yapabilirdi ki? "Yine de bir þeyler yapmalý, uðraþmalý" dedi içinden. Sonraki günler bu soruna çözüm için giriþimlerde bulundu. Önce tanýdýðý esir ve þehit aileleri için þahsi birtakým yardým toplama giriþimlerine baþladý. Kendi yiyeceðinden olsun, tanýdýk zenginlerden olsun, çeþitli yardým kuruluþlarýndan olsun bu ailelere yönelik bir yardým kampanyasýna giriþti. Kýsa zamanda kendisini tanýyanlarýn ona güven duymasýný saðladý. Topladýðý ayni ve nakdi yardýmlarý, baþta esir ve þehit aileleri olmak üzere muhtaç ailelere mahalle mahalle daðýttý. Ýhtiyar ve çaresiz kadýnlarýn dualarý, çocuklarýn gözlerindeki ýþýl ýþýl sevinç tüm yorgunluðunu unutturuyordu. Kampanyasý biraz daha büyümüþ, geniþlemiþti. Ufak bir büro ve bir depo kiraladý. Toplanýlan ayni yardýmlarý sýnýf sýnýf depoluyor, ihtiyaç sahiplerine daðýtýyordu. Ulaþmadýðý veya haberdar olmadýðý baþka ihtiyaç sahiplerinin de olabileceðini düþündü. Onlarý da tespit etmeli, esir ve þehit aileleri öncelikli olmak üzere dul ve yetimleri, kimsesiz, hasta, yatalak ve gelirsiz aileleri bulmalýydý. Bu niyetle yakýn ve uzak mahallelerden tanýdýðý ve güvendiði eþraf kesimin yardýmýyla iþe koyuldu. Onlarý ziyaret etti. Yardým yapýlabilecek aileleri liste liste derledi. Bunlarý sýnýflandýrýp bir dosya halinde bürosunda sakladý. Þimdi yardým edilecekler daha da çoðalmýþtý. Çevreden onun bu iþle uðraþtýðýný duyanlar hayýr dualarýný eksik etmiyordu. Gittikçe daha çok tanýnýr, daha çok bilinir olmuþtu. Tüm bu faaliyetlerine raðmen Abbasi Camiindeki görevinden ve eðitim çalýþmalarýndan geri durmuyordu. Tanýndýkça cemaati artýyor, tanýndýkça sohbet halkasý geniþliyordu. Kimi felçli olmasýna raðmen onun bu gayretini dualarla takdir ederken, kimi de ondan yardým talep ediyordu. Sohbetlerinde infaktan, sadaka vermenin faziletinden, yardýmlaþmaktan bahsederken, bunlarýn birlik ve beraberliði Pekiþtiren / perçinleþtiren, Müslümanlarý birbirine yaklaþtýran þeyler olduðunu anlatýyordu. Ensar- Muhacir dayanýþmasýný, Ýslam tarihinden örneklerle cemaatine aktarýyor, onlarý heyecanlandýrýyordu. Bu arada yardýmda bulunduðu ailelerin hayýr duasýný alýyor, yardým için gönderdiði kimselere de bunu tembihliyordu. Bu yardým vesilesiyle Ýslam ahlâký, yaþanan mazlu-miyet, Yahudi zulmü vb hususlarý anlatmayý da ihmal etmemelerini salýk veriyordu. Sadece kuru bir yardýmdan çok, manevi bir yardýmý da gerçekleþtirmeye çalýþýyordu. Çevreden ve Gazze'nin diðer bölgelerinden muhtaç ailelerin yeni yeni adresleri eline ulaþtýkça, sorumluluðunun aðýrlýðýný daha çok hissetmeye baþladý: Yapýlan yardýmlarýn yeterli gelmediðini gördü. Gazze'nin zenginlerine ve eþraftan ileri gelenlere müracaat etme gereði hisseti. Gidemediklerine tembihlediði ve güvendiði olgun kimseleri gönderiyor, bazýlarýna da kendisi gidi­yordu. Kimi zenginler kibarca yardým etmeyi reddederken, kimi de ayni ve nakdi yardýmlarýný esirgemiyordu. Bir defasýnda gittiði bir eþrafla yaþadýklarý hoþuna gitmiþti.
- Bir þartla yardým ederim, demiþti.
Bu durumdan hoþlanmamýþ, gitmeye davranmýþtý.
- Kusura bakmayýn. Þartlý yardýmý kabul edemem. Karþýlýðý ancak Allah'tan beklenecek yardýmlarý kabul edebilirim.
Ev sahibi þaþýrmýþ bir halde;
- Ýyi de þartýmý henüz dinlemediniz, dedi. Size benim akrabam olan fakirlerime yardým edin demiyorum ki! O zaman biraz rahatlamýþ.
- Peki dinliyorum, demiþti.
- Yapacaðým her türlü yardýmýn kimseye benden olduðunu söylememeniz ve beni kimseye "yardýmsever" olarak deþifre etmemeniz þartýyla yardým edebilirim. Hem de düþündüðünüzden de fazla... Zira sizi ve çalýþmalarýnýzý uzun zamandýr takip ediyorum. Birleþmiþ Milletler Yardým Ajansý ve bazý çýkarcý çevreler gibi þartlara ve konuma göre yardým etmiyorsunuz. Hatta akrabalarýnýzý öncelikle gözetmiyor, onlara da herkes gibi davranýyorsunuz. Bu, çok hoþuma gitti. Zaten böyle olmasý gerekiyordu. Siz olmasý gerekeni yaptýðýnýz için, ilahi rýzayý gözettiðinizden kuþku duymuyorum. Ev sahibinden samimiyetini ve itilâsýný takdir edeceði sözler iþitince, ne çok sevinmiþti. Gerçekten de oldukça iyi bir þekilde nakdi ve ayni yardýmda bulunan bu hayýrseverin yardýmlarý, sürekliliðini hep korudu. Kimi iyi halli kimseler de zekâtlarýný, nezir ve sadakalarýný, kurbanlýk hayvanlarýnýn etlerini baðýþlýyor, kurulan bu fakirler fonuna yardýmlarda bulunuyordu. Bir yardým derneði hüviyetinde olan çalýþmalarý Gaz-ze'de herkes tarafýndan duyulmuþtu. Felçli olmasý, Ahmed Yasin'in her iþe koþmasýný engelliyordu. Fakat müthiþ bir koordinasyon, planlama, iþ bölümü ve eþ güdümlü çalýþmalar gibi güzel ve uyumlu bir teþkilatlanmayla her zorluðu aþýyordu. Tüm çalýþmalarýn merkezinde o vardý. Her þeye, her sorun ve zorluða bir çözüm buluyor, en güzel þekilde bunlarý hallediyordu. Bu mali çalýþmalarda kendisine yardýmcý olacak kiþileri, sohbetlerde tanýþtýðý güvenilir ve Ýtibarlý kimselerden seçiyordu. Eski öðrencilerinin yardýmlarýný da görüyordu. Bu arada ders ve sohbet halkasý oldukça artmýþtý. Yardým faaliyetleri sayesinde halka Ýslami þuuru aþýlamaya, gençleri oyun, eðlence ve sokaklardan kurtarmaya yönelik çabalarýnýn olumlu etkilerini, yavaþ yavaþ görüyordu. Artýk camilerde gençler de boy gösteriyor, Kuran kurslarý çocuklarla dolup taþýyordu. Gazze'deki Ýhvan- i Müslimin Hareketi eskisi gibi sönük deðildi. Zira Mýsýr'daki eðitimiyle çok þeyler öðrenmiþ, teþkilatsal giriþimin gerekliliðini o zamanlar düþünmüþtü. Fakat henüz istediði düzeyde bir oluþum içinde olmadýðýný da unutmadý. Yine de fakir ve muhtaçlara yardýmcý olmak, gözlerindeki sevinci görmek, gençleri Ýslami bilinçle donatmak, camilerin sadece ihtiyarlar için yapýlmadýðýný anlatmak, tüm bunlarýn meyvelerini Allah rýzasýný gözeterek toplamak onu saadete gark ediyordu. Bir felçli olmasýna raðmen yapabileceði çok þeylerin olduðunu görmesi onu daha çok motive ediyordu. Artýk sokaklarda yürürken adým baþý selamlanýyor, nice yaþlýlar tarafýndan hayýr dualarýyla karþýlanýyordu. Hatta evlerine kadar gelen kimi muhtaç ve fakir aileler þükranlarýný dile getiriyorlardý.
Fakat sohbet ve ders halkalarýyla halký irþad faliyetlerinde bulunmasý, Gazze'ye hâkim olan Mýsýr yönetimini rahatsýz ediyordu. Mýsýr'dan dönüþünden bu yana Ýhvan teþkilatýnýn abasýyla Gazze'de Ýslami çalýþmalar yaptýðýný Mýsýr yönetimi biliyor, zaman zaman dolaylý olarak bunu Ahmed Yasin'e hatýrlatýyordu. Ama o, tüm uyan ve ikazlara raðmen teblið, irþad ve yardým faaliyetlerine devam ediyordu. Gençliðin aydýnlatýlmasý uðruna, sohbet ve ders faaliyetlerini daha da yoðunlaþtýrýyordu. Ýlerde HAMAS'ýn lider kadrosu bu eðitim faaliyetleri ve çalýþmalarý neticesinde ortaya çýkaracaktý. Nitekim Önceleri Nusayrat mülteci kampýnda olan ve babasýnýn vefatý neticesinde Þati'ye yerleþen Ýsmail Ebu Þenneb, o zamanlar henüz 15 yaþýndaki bir ortaokul öðrencisiydi. Sohbet ve derslere katýlmýþ, çalýþmalardan etkilenmiþti. Bu yaþlardan itibaren hocasý Ahmed Yasin'in yanýndan ve sohbetlerinden, Mýsýr'a gidene kadar ayrýlmadý.
Yine bu sohbetlerle yetiþen ve HAMAS'ýn liderliðine kadar uzanan bir yolda ilerleyen Abdulaziz Rantisi de o yýllarda liseyi bitirerek, üniversite tahsili için Mýsýr'a gitmiþti. Bu þekilde çekirdekten yetiþen siyasal ve teþkilatsal iþlerin
içinde büyüyen bir nesil, Ýhvan-1 Müslimin öðretisi ile Ýslami bilinç ve þuurla yapýlan çalýþmalarda, istikbalin direniþ meyveleri olarak yetiþiyordu. Yýlladýr Filistin'i savunan ve temsil etmeye çalýþan Arap ülkeleri gibi dýþ kadrolara karþýlýk, artýk Filistin'in, Filistinlilerce savunulabilmesinin zeminini oluþturacak kadrolar yetiþmekteydi. Ama bu sýralarda yaþanan bir geliþme sonucu Ahmed Yasin tutuklandý. 1965 yýlýnda Mýsýr'ýn genelinde Ýhvan- ý Müslimin Cemaati'nin önde gelen liderlerine ve üyelerine yönelik geniþ çaplý bir operasyon baþlatýldý. O zamanlar Gazze, Mýsýr'a baðlý olduðu için Ahmed Yasin de Ýhvan'la olan irtibatýndan ve yaptýðý faaliyetlerden dolayý tutuklandý. Çünkü Kahire'deki çalýþmalarýný ve Ýhvan'la iliþkilerini Mýsýr yönetimi unutmamýþtý. Böylece bir müddet tutukluluk hayatýyla tanýþtý. Kim bilir, belki de bu durum, onu istikbaldeki görevine hazýrlayan ilahi bir takdirdi.



Mesaj 1 kez düzenlendi. En son Muhtazaf tarafından, 09.01.2009 - 22:06 tarihinde.
Gönderen: 05.01.2009 - 13:56
Bu Mesaji Bildir   Muhtazaf üyenin diger mesajlarini ara Muhtazaf üyenin Profiline bak Muhtazaf üyeye özel mesaj gönder Muhtazaf üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
Moderator


4254 Mesaj -
Yedinci Bölüm
Yýl 1967!
Araplar ve Ýsrail arasýndaki çekiþmeler büyük bir sava-Þi doðurdu. Ýsrail; Mýsýr, Suriye, Ürdün' e karþý savaþýrken, 48 savaþýndan bu yana Filistin'in geri kalan topraklanný da iþgal etti. Böylece Filistin, tamamýyla iþgal edilmiþ oldu.
Ýsrail, savaþtýðý kukla Arap devletlerini altý günde maðlup ettiði için, "Altý Gün Savaþý" diye de bilinen bu savaþta çok geniþ Arap topraklarým ele geçirdi. Ýslam'ý teblið ve ir-þad ile Allah'a kulluk görevini yapmaya çalýþan Ýhvan- ý Müslimin gibi hareketlere aslan kesilen Mýsýr ve onun konumunda olan Suriye, Ürdün; Siyonistlerce yenilgiye uðrayýp utandýrýldýlar. Bu savaþlarda dini ve hamasi edebiyattan geri durmayan öte yandan da halka ve þuurlu Müslüman kitleye zulmeden kukla yönetimler; Ýsrail ile savaþý Allah için, din için deðil "Arap Milliyetçiliði" adýna yaptýlar. Gaye kutsallýktan beþeriliðe inince de yenilmek mukadder oldu. Fakat yine de ikinci sýnýf insan muamelesi yaptýklarý Ýhvan fertleri, savaþ cephelerine koþmaktan geri durmadýlar. Ama takdirin önüne geçilemedi. Ýçinde iyilerin de olduðu toplumlar musibete uðrayýp yenildiler. Galibiyet sarhoþluðuyla coþan Siyonist Yahudiler, kimsesiz kalan Filistinlileri tamamen ezdiler. Filistin'in tamamýný iþgal etmenin yaný sýra Mýsýr'ýn Gazze þeridini, Ürdün'ün Batý Þeria'sýný, Suriye'nin de Golan Tepelerini iþgal ettiler. Bu savaþta mukaddes Kudüs þehri de iþgal edildiði için, Mescid- i Aksa da Yahudi iþgaline uðradý. O gün bugündür, Siyonistlerin Mescid- i Aksa'yý iþgali devam etmektedir. Hâlbuki Kudüs þehri 1947 "Taksim planý"na göre Birleþmiþ Milletlere baðlý uluslararasý özel bölgeydi. Ancak Birleþmiþ Milletleri dinleyen kimdi? Arz-1 Mev'ud ütopyasý Nil'den Fýrat'a uzanýrken geri çekilmek Ýsrail için olacak þey miydi? Ýsrail'in Gazze dâhil tüm Filistin'i iþgal etmesi bir müddet çalýþmalarýný sekteye uðratsa da, Ahmed Yasin faaliyetlerinden vazgeçmedi. "Sakat bir adam ne yapabilir?" demedi. Daha fazla gayret ve azim zamaný olduðunu biliyordu. O sýralarda Ýsrail iþgaline karþý Filistinliler Örgütlenmeye baþlamýþlardý. Her kesimden örgütlenmeler - iþgale karþý- filizleniyordu. 1965 yýlýnda gözaltýna alýnýp tutuklanmasýyla beraber daha da tanýnan Ahmed Yasin, halkýn nazarýnda bir yol gösterici oldu. Halkýn teveccühü arttýkça iþgale karþý halkýn þuurlandýrýlmasýndaki emeði daha bir artýyordu.
Yardým, irþad ve teblið faaliyetlerini yýllardýr sistemli ve düzenli bir þekilde sürdürüyor; sohbetleri aracýlýðýyla insanlarý, vatanlarýný iþgalden kurtarma mücadelesine davet ediyordu. Ýþgalci Ýsrail'den gelecek tehlike konusunda iþgale raðmen halký uyarmaktan geri kalmýyordu. Fakat þimdi þartlar deðiþmiþti. Bilfiil iþgali yaþayan konumundaydý. Her gün iþgalci Ýsrail askerleriyle karþý karþýya olma, ortamý farklý ve hareketli kýlmýþtý. Çalýþmalarýný daha düzenli bir örgütlenmeyle yapmalýydý. Teþkilatlý Ýsrail'e karþý, teþkilatlý bir çalýþma ortaya koymalýydý. Bugüne kadar Ýhvan tecrübesiyle nice'aþamalar katetmiþti. Bu tecrübeyi daha da ilerletmeyi düþündü. Dostlarý ve yakýn çevresiyle istiþareler sonucu þimdiye kadar ki dernek faaliyetlerini, ÝSLAM MERKEZÝ adý altýnda daha kapsamlý bir örgütlenmeye büründürdü. 1968 yýlýnda kurduðu Ýslam Merkezi hareketi, ileride HAMAS'm temelini oluþturacak bir mecradaydý. Ýsrail'in iþgaline raðmen bu merkezde o güne kadarki çalýþmalardan daha sistemli ve programlý çalýþmalar yürüttü. Bu merkezi kurmaktaki gayesi, baþta Filistinli gençler olmak üzere insanlarýn Ýslami kültürlerini kaybedip asimile olmalarýný önlemek, buna yönelik eðitim faaliyetleri yapmaktý. Zira bu insanlarýn karanlýk talihini ancak ilim ve eðitimle aydýnlýða çevireceðini biliyordu. Nitekim bu amaçla verdiði dersler ve sohbetler neticesinde Ahmed Yasin, artýk iyice tanýndý. Filistin'in her tarafýnda adý duyuldu. O, artýk ÞEYH AHMED YASÝN'di. Bir aydýnlatma, bir irþad ve teblið vazifesini gören, direniþçi yetiþtiren, þuur aþýlayan, Filistinlilerin iþgale karþý uyanmalarýnda büyük rolü olan bir semboldü. Þeyh Ahmed Yasin, sadece yardým ve eðitim çalýþmalarýyla yetinmiyordu. Gazze'de iþgale karþý direniþ gösteren guruplarla da temasa geçiyor, irtibatlar kuruyordu. Ýþgale karþý direniþ konusunda; tüm gruplarla ortak bir noktada buluþuyor, ortak bir endiþeyi paylaþýyordu. Bu çalýþmalarý ve faaliyetlerinden memnun olanlar olduðu gibi, rahatsýz olanlar da vardý. Önceleri rahatsýz olan sadece Mýsýr yönetimiyken; Gazze'nin iþgalinden sonra rahatsýz olan, iþgalci Ýsrail yönetimiydi. Bu sebeple Ýslam Merkezi'ni kapatýp Þeyh Yasin'in faaliyetlerini sekteye uðratmak istedi.
Fakat tüm baskýlara raðmen Ýslam Merkezi'nin kapatýlmasýndan sonra, ayný çalýþma ve faaliyetler "Ed- Dava ve'l Cihad", "Ýsra Topraklarýndaki Birlikler" ve en son "Ýslam Cemiyeti Hareketi" gibi adlar altýnda yine devam etti. Ýþgali ve Yahudi'yi halka tanýtan ve Kudüs için direniþ göstermelerini isteyen sohbetleriyle Þeyh Yasin, halkýn gönlünde taht kurdu. Selahaddin Eyyubi, dedi Þeyh Ahmed Yasin. Kudüs, haçlý iþgali altýndayken yýllarca gülmedi. Her daim aðlayýp durdu. Bu durum çevresindekilerin gözünden kaçmadý. Nedenini merak edip dururlardý. Bir gün bir hatip; sohbetinde, gülmenin ve tebessüm etmenin gereðinden bahseden nasihatlerde bulundu. Namazdan sonra o Ýslam hadimi büyük kumandan, yanýndan geçen hatibin elinden tuttu ve tarihe mal olacak þu sözleri söyledi: "Hocam! Zannedersem nasihatlerinizle beni kastettiniz. Ama Allah aþkýna söyler misiniz? Peygamber aleyhisse-latu vesselamýn miracýnýn ilk duraðý olan mescit, düþmanlarýn elinde esirken ben nasýl gülerim?" Kardeþlerim! O büyük insan kadar yüreði yanan kiþiler olmasak da, maalesef Aksa'mýz bugün esir, bugün Yahudi çizmesi altýnda... Peki, Selahaddin Eyyûbbi ne yaptý da Kudüs'ümüzü Ýslam'a armaðan etti? Merak etmiyor musunuz? Söyleyeyim; Mescid- i Aksa'yi haçlý zulmünden kurta-f rana kadar hep bir çadýrda yaþadý. Bu hareketiyle þunu de-ý mek istiyordu: Allah'ýn evi esirken benim nasýl evim olabilir ki? Ýþte onlar, iþte biz!.. Allah'ýn dinini böyle korudular ve ilahi yardýmlara böyle mazhar oldular. Þimdi sýra bizde kardeþlerim! Allah'ýn dinine, mabedine sahip çýkmanýn sýrasý... Çok þeyler yapabiliriz, Zor olmayan þeyler... Öncelikle Allah'ýn dinini öðrenmeli, kitabýný bilmeli, çocuklarýmýza da öðretmeliyiz. Ailelerimize ve hayatýmýza onunla yön vermeliyiz. Sonra, bu uðurda didinip gayret etmeli, yapamiyorsak edenlere yardýmcý olmalýyýz. Birlik ve beraberliðimizi muhafaza ederek muhtaç ve yoksullarýmýzý, ihtiyaç sahiplerimizi, esir ve þehid ailelerimizi sahiplenmeliyiz. O zaman baðrýmýzdan kahramanlar çýkacaktýr..." Ýslam Merkezi'ni ve sonrasýnda açýlan diðer teþkilatlarý kapatmakla Þeyh Yasin'in faaliyetlerini engellemeyeceðini anlayan Ýsrail, onu nedensiz ve sebepsiz bir þekilde birçok defa tutukladý. Her tutuklayýþta çeþitli sorgu ve iþkence teknikleri uyguladýlar. Bir türlü faaliyetlerinden vazgeçireme-dikleri gibi yýldýramadilar da. Her ne kadar felçli olsa da saðlýklý birçok insandan daha saðlam bir iman ve bir ruha sahipti.
Bu yýllarda bazý Filistinli gruplarýn yaptýklarý birtakým eylemler, Filistin sorununu dünya kamuoyunun gündeminden düþürmüyordu: 1972'de Tel- Aviv havaalanýndan Belçika'ya ait bir yolcu uçaðýnýn Filistinli gerülalarca kaçýrýlma­sý, 1973'te de Münih olimpiyat oyunlarýnda Ýsrailli atletlerin öldürülmesi gibi bazý eylemler, Filistinli gruplarýn eylemleriydi. Þeyh Ahmed Yasin ise farklý bir metodla; önce insanlarý eðitmekle, Ýslami bir þuur aþýlamakla iþe baþlamýþtý. Bu doðrultuda bitmek bilmeyen enerjisi ve durmak bilmeyen çalýþmalarýyla eðitim ve yardým faaliyetlerini devam ettiri­yordu. Tüm taciz, gözaltý, tehdit, baskýn ve korkutmalara raðmen iþgalci Ýsrail'e karþý sohbetleri ve dersleriyle halka direniþ ruhu aþýlamaya devam ediyordu. Bir gün bürosundayken kapýsý çalýndý. Merakla baþýný kaldýrdýðýnda 23 yaþlarýnda yaðýz bir Arap delikanlýsýný gördü karþýsýnda. Delikanlýnýn yüzü yabancý gelmedi. Gözlerinin içi gülüyordu.
- Hocam! deyip Þeyh Yasin'in ellerine yöneldi. Þeyh Yasin onu tanýmýþtý:
- Abdulaziz sen ha!
Kendisine sarýlan genç Abdulaziz Rantisi'yi gördüðüne sevinmiþti.
- Dur bakalým! Sana þöyle bir bakayým. Talebesini neþe içinde süzdü.
- Seni kavuþturan Allah'a hamd olsun, dedi. Ne zaman geldin?
-Dün akþam...
- Ya okul! Okulunu ne yaptýn?
- Kahire Týp Fakültesinden baþarýyla mezun oldum.
- Demek ki bir doktor duruyor karþýmda, öyle mi? Hem de þuurlu, mümin ve gayretli bir doktor...
Utangaç bir tavýrla:
- Sayenizde efendim, dedi Rantisi
Rantisi'nin dönüþüne sevinen Þeyh Yasin, onunla uzun uzun konuþtu, hasret giderdi. Mýsýr'daki dostlarýndan selamlar aldý. Ýhvan'ýn son durumunu, Mýsýr yönetiminin baskýlarýný, Rantisi'nin doktora tahsili için planlarýný zevkle dinledi.
Zamanla Rantisi Mýsýr'da çocuk saðlýðý üzerinde uzmanlaþtý. Ýhtisasýný tamamladýktan sonra 1976'dan itibaren tekrar Gazze'ye döndü. Han Yunus'taki Nasýr Hastanesinde uzman doktor olarak çalýþtý. Bu arada yine üniversite tahsili için Mýsýr'a giden bir diðer talebesi Ýsmail Ebu Þenneb de o yýllarda Gazze'ye dönmüþtü. Ýsmail, Mýsýr'ýn Mansura Üniversitesi Mühendislik Fakültesinden mezun olmuþ, Gazze Belediyesi'nde "Proje mühendisi" olarak çalýþmaya baþlamýþtý.
Þeyh Yasin, emeklerinin karþýlýðýný gördükçe, Allah'a
Þükrediyordu. Ýnançlý, dindar ve tahsilli gençlerle Filistin'in istikbalini parlak görüyordu. Zira bu gençlerin Filistin davasýný Ýslami bir duyarlýlýkla sahiplenmeleri, ekilen tohumlarýn boþa gitmediðini gösteriyordu.
Ýsmail Ebu Þenneb'in mezuniyet dönüþü anlattýklarýyla iftihar etmiþti Þeyh Yasin:
- Efendim, diye baþlamýþtý anlatmaya Ýsmail. Mezun oluncaya kadar Mýsýr Hükümeti biz-Filistinli öðrencilere çok çektirdi. Her zorluða raðmen neticede üstün baþarýyla mezun olduðumda da, o zorluklan yaþatan onlar deðillermiþ gibi, fakültede asistan olarak kalmamý istediler. Birçok arkadaþa da bu teklifi yaptýlar. Güya Gazze'ye dönersem kendime ve istikbalime yazýk edermiþim. Mýsýr'da hayat þartlan daha iyiymiþ. Kariyer yapma imkâným da söz konu­suymuþ. Ama tüm teklifleri reddettim hocam. Vataným iþgal altýndayken kariyer benim neyime! Ben halkýma hizmet için durmayýp döndüm. Sizinle beraber direnmek için... O gün Ýsmail'i baðrýna basmýþtý Þeyh Yasin. Mutlu olduðu ender günlerden birini yaþamýþtý. Þeyh Yasin, eðitim çalýþmalarýna, sohbetlerine bazen Ýsmail'i, bazen de Rantisi'yi götürüyor; onlarla iftihar ediyordu. Gençlerle yaptýðý ders halkalarýnda onlara görev veriyor, bunun gençler için teþvik edici olacaðým umuyordu. Bazý projelerin gerçekleþebilmesi için birtakým düþüncelerini uygulamak adýna Ýsmail Ebu Þenneb'i çaðýrmýþtý. Ýsmail'i içeri girer girmez heyecanlý gören Þeyh Yasin;
- Hayýrdýr Ýsmail? dedi.
- Efendim, haberleri dinlemediniz mi?
Haberleri dinlediði ve neden heyecanlý olduðunu tahmin ettiði halde sordu:
- Ne olmuþ haberlere?
Ýsmail heyecanla anlatmaya koyuldu.
- Filistinli bazý solcu gerillalar Air France uçaðýný Uganda'nýn Entebbe Hava Limam'na kaçýrarak indirmiþler. Uçaktaki Ýsrail yolcularýný da rehin almýþlar. Gayeleri Filistin sorununa dünyanýn dikkatini çekmekmiþ...
Ýsmail, Þeyh Yasin'in hiç konuþmadýðým fark etti.
- Efendim! Neden susuyorsunuz?
- Haberi ben de dinledim, dedi Þeyh Yasin. Elbette gündemi takip etmek, gündemden haberdar olmak gerekir. Lakin Kudüs'ün özgürlüðü, Filistin'in özgürlüðünün gölgesinde kalmamalý.
- Anlamadým efendim! Gülümsedi Þeyh Yasin.
- Yani asýl olan, dedi. Sol anlayýþa veya batýlý anlayýþlara göre deðil, Ýslami ve Ýlahi anlayýþa dayalý bir mücadele yapmamýzdýr. Çünkü Kudüs bunun sembolüdür. Onlarýn eylemlerinin ses getiriyor olmasý dýþýnda, Ýslami endiþeler­den uzak bir anlayýþla olmasý sadece üzüntü vericidir. Keþke ölümleri ve o çaptaki fedakârlýklarý Allah için olsaydý! Neticede hidayeti veren Allah'týr.
Düþtüðü yanýlgýyý anlayan Ýsmail Ebu Þenneb Þeyh Yasin'i doðruladý.
- Doðru efendim, keþke öyle olsaydý. (Kýsa bir sükûttan sonra) Beni çaðýrtmýþsýnýz efendim, dedi.
- Evet, Ebu Þenneb, dedi. Þeyh Yasin gülümseyerek... Bazý düþüncelerim var. Seninle bu konuda konuþmak istemiþtim. Artýk iþ hayatýna atýlmýþ bir mühendis, ayný zamanda da bir davetçisin. Küçüklüðünden beri hep aktifliðini ve faaliyetlerini takdir etmiþimdir.
- Estaðfirullah efendim. Sayenizde... Her ne yapmýþsak hepsi Allah rýzasý içindi.
Ýsmail'in mütevazý kiþiliði Þeyh Yasinin hoþuna gidiyordu.
- Biliyorsun Ýsmail; "Ýslam Cemiyeti"mizin kurucularý arasýnda sen de varsýn. Gayemiz bu cemiyette gençlerimizi, iþgalcilerin fitne ve ifsad politikalarýna karþý k orumak ve Ýs-lami bir kimlikle yetiþmeleri için çalýþmalarýmýzý daha da ilerletmektir. Zira iþgalci Ýsrail, sadece topraðýmýzý iþgal etmekle kalmadý. Ýnsanlarýmýzýn ve gençlerimizin zihinlerini, duygu ve düþüncelerini de iþgal etmek istiyor. Kimi zaman bizzat kendisi, kimi zaman da gafil insanlarýmýz vasýtasýyla çeþitli oyun, eðlence ve yayýnlarla düþük ahlâký yaymaya çalýþýyor. Özellikle sinema ve spor gibi etkinlikleri toplumumuzu bozmak için kullanýyor. Düþündüm ki sen, cemiyetimizin faaliyetleri doðrultusunda gençlerimizle planlý ve programlý bir þekilde ilgilenebilir, spor ve sinema gibi etkinlikleri lehimize kullanarak onlarý yönlendirebilirsin. Böylece deðiþik alanlarda cemiyetimiz farklý faaliyetler yürüterek fertlerini yetiþtirir. Ne dersin Ebu Þenneb?
- Beni uygun görmenize sevindim efendim. Bu göreve layýk olmaya çalýþacaðým. Buna emin olabilirsiniz.
- Allah yardýmcýn olsun. Zaman zaman geliþmeler üzerine bir araya gelir, konuþuruz inþaallah.
Ýsmail Ebu Þenneb'in teþkilatçýlýk konusundaki baþarýsý, hemen kendini gösterdi. Birçok genç onun sayesinde sosyal aktiviteler gibi faaliyetlerle Ýslam Cemiyeti'nin çalýþmalarýna katýldý. Mahalle mahalle örgütlü bir çalýþma meydana geldi. Nizamlý ve düzenliydi. Yine teþkilatçýlýk ruhuyla o tarihlerde Filistin Mühendisler Sendikasý'nm kurulmasýna öncü oldu. Ayný zamanda bu sendikanýn idare meclisine üye olarak, baþkanlýða kadar her aþamada görev aldý. Gazze'deki "Ýslam Cemiyeti"nin halka yönelik faaliyetleri aksamadan sürüyordu. Halk cemiyetin þahs-1 manevisi olarak Þeyh Yasin'i görüyordu. Þahsi veya umumi her sorunu dinleyen ve bunlarla ilgilenen Þeyh Yasin, yardýmcý olmaya çabalýyor, yol gösteriyordu. Ayný þekilde Rantisi de çeþitli saðlýk kuruluþlarýnda görev yapýyordu. Bununla beraber Gazze Ýslam Üniversite-si'nde öðretim görevlisi olarak da çalýþýyordu. Bu üniversitenin açýlmasýnda emekleri çoktu. Hem sosyal hem de ilmi çalýþmalarda yýldýzý parlayan Rantisi, çocuk hastalýðý ve irsi yollarla geçen hastalýklar konusunda profesörlüðe kadar, Ýslam Üniversitesi'nde kariyer yaptý. Davette, direniþte, fedakârlýkta kardeþlerinden geri durmadý. Yine kimi mahallelerde veya semtlerde Kur1 an kursu, cami yahut bir hayýr müessesesinin binasý yapýlýrken, inþaatla ilgili projeler için ilk soluk alman yer, Ebu Þenneb'in mühendislik bürosuydu. Ücretsiz hazýrlanan projelere yardýmcý olmak halkýn teveccühünü kazandýrýyordu. Hastasý olan herkes soluðu Doktor Abdulaziz Ranti-si'nin muayenehanesinde alýyor; bedava muayene, temin edilen ilaçlar nice gönüllerin sevgisini celb ediyordu. Tüm bu çalýþmalar Þeyh Yasin'in nezaretinde ve kontrolünde Ýslam'a hizmet anlayýþý çerçevesinde yapýlýyordu. Hedeflenen ise; iþgalci Siyonistlere karþý halký þuurlandýr-mak ve Allah'ýn rýzasýný gözetmekti. Radyosundan Manehem Begin'in baþbakanlýk ve Likud Partisi'nin genel baþkanlýðý görevinden istifa haberini duyan Þeyh Yasin, bir firavunun daha devrildiðini düþündü. Radyo, Begin'in yerine Izak Rabin'in geçtiðini söylüyordu. Þeyh Yasin ise, 5- 6 yýl öncesini düþündü:
1977 seçimlerini Manehem Begin kazanmýþtý. Bu durum, o zamanlar dahi Þeyh Yasin'i düþündürmüþtü. Zira Begin, arz-ý mev'ud öðretisine taassupvari bir þekilde baðlýydý. Hatýrladýðý kadarýyla ve bildiðine göre Irgun Örgütünün lideri iken Ýngiliz Manda yönetiminin Yahudi göçlerine göstermelik engel olma çalýþmalarýný dahi içine sindireme-miþ ve Ýngilizlere savaþ ilan etmiþti. Bu niyetle 1946 Tem-muz'unda Ýngilizlerin kaldýðý Kral Davud Oteli'ni bombalatmýþ, 17 Yahudi'nin ölümünü de göze alarak, bu saldýrýda 91 kiþiyi öldürtmüþtü. Hâlbuki devletleþme yolunda Ýsrail en çok, Ýngilizlerden yardým görmüþtü.
Yine 1982'de, Lübnan'daki Arafat'a baðlý Filistinli gerillalarý yok etmek için Lübnan'ý uluslararasý hukuku tanýmadan ve tepkilerden çekinmeden iþgal etmesi, kayda deðer baþka bir olaydý. Sabra- Þatilla katliamýnda 3500'ün üzerinde Filistinlinin öldürülmesi de Begin iktidarýnýn eseriydi. Arafat ve gerillalarýný da Tunus'a sürgüne gönderen yine oydu. Tüm bunlar o azgýn Begin firavununun eserlerinden birkaçýydý. Þimdi ise eþi Eliza'nm ölümünden dolayý iktidardan inzivaya çekilen bir strateji kararý almýþtý. Þeyh Yasin, bu düþüncelerden sýyrýlýnca radyoyu kapatmalarý için seslendi. Beyaz baþörtüsüyle, diðer odadan sesini duyan hanýmý Halime, bir koþuda radyoyu kapatýverdi. Kocasýyla bir anlýk göz göze gelen Halime Hatun, bakýþlarýný yere çevirdi.
- Abdi nerede? diye soran kocasýna;
- Þey! Bilmem, dedi. Dýþarýda oynuyor olabilir.
- Sekiz yaþýna girdi yaramaz deðil mi?

- Evet! Sekiz yaþýna girdi.
- Çok hareketli. Yerinde durmuyor.
Biraz soluklandýktan sonra hanýmýna bakarak devam etti:
- Biliyor musun Hatun! O yaþlarda ben de çok hareketliydim. Ama insan takdirden kaçamýyor. Yine de önemli olan O'na kul olmak, O'nun için yaþamaktýr. Allah kýz-er-kek tüm çocuklarýmýzý salihlerden kýlsýn.
Böyle duada bulunurken gözleri kýz çocuklarýna takýlýnca, onlarla beraber gülümsedi. Hanýmý:
- Âmin, dedi. Müsaadenizle mutfakta iþim var. Eþinin arkasýndan bakarken evliliðini hatýrladý. Felçli bir insanla evlenme cesaretini ve fedakârlýðýný gösteren kaç kadýn vardý? Sadece Ýslami bir ahlak ve edep ile kocanýn dindar ve sakat olanýný saðlam olana tercih etmek... Her kadýnýn yapacaðý bir hareket deðildi. Hayatýndan hiç þikâyet etmeyen bu kadýn edep ve ahlak timsali olup Þeyh Yasin'in dayanaðýydý. Çocuklarýný en güzel þekilde yetiþtirmeye çalýþýyor, her amelinde ilahi rýzayý gözetiyordu.



Mesaj 1 kez düzenlendi. En son Muhtazaf tarafından, 09.01.2009 - 22:07 tarihinde.
Gönderen: 06.01.2009 - 02:36
Bu Mesaji Bildir   Muhtazaf üyenin diger mesajlarini ara Muhtazaf üyenin Profiline bak Muhtazaf üyeye özel mesaj gönder Muhtazaf üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
Moderator


4254 Mesaj -
Sekizinci Bölüm
Yýl 1984!
Tüm giriþ ve çýkýþlarý tutulan mahallenin sokaklarý, silahlý Ýsrail askerleri, tanklar ve askeri araçlarla kaynýyordu. Her taraftan sarýlan bina, Þeyh Yasin'in Ýslami irþad ve teblið faaliyetlerinin yürütüldüðü Ýslam Cemiyeti'ydi. Bürosu dâhil birçok oda, mescit, eðitim yerleri postallarla çiðnendi. Þeyh Yasin baþta olmak üzere yardýmcýlarýndan biþçok kimse buradan yahut evlerinden alýnarak tutuklandý. Ýsrail yönetimi tarafýndan genel bir baskýndý yapýlan. Vakit geçirmeden gözleri bandajlý bir halde sorgu odasýna alman Þeyh Yasin, birçok iþkence ve hakaretlere maruz kaldý. Sakat olmasý, tekerlekli sandalyede bulunmasý, baþkasýnýn yardýmýna muhtaç olmasý fayda vermedi. Oldukça þiddetli iþkenceler yaþadý. Sorgucular onun bu tahammülü ve sabrý karþýsýnda her yolu denediyseler de nafile...
- Bak, dedi sorgucu. Hakkýnda silah kaçakçýlýðý yaptýðýna dair istihbaratýmýz var. Aslýnda her þeyi biliyoruz. Bu þekilde eðitim ve yardým faaliyetleri adý altýnda örgütlenerek halký silahlandýrýp bize karþý isyan ve direniþe teþvik ettiðini bilmediðimizi mi sanýyorsun? Ýsrail'i yýkmayý hedef alan gizli emirlerinden haberimiz yok mu sanýyorsun? Gizli gizli bize karþý terörist yetiþtirmenin cezasýný bir gün çekeceðini bilmiyor muydun? Duyduðun gibi her þeyi biliyoruz. Sa- ' na zarar vermeden bize her þeyi anlatacaksýn, tamam mý?
- Madem her þeyi biliyorsunuz, dedi Þeyh Yasin. Artýk bir þey anlatmaya gerek yok.!
- Var var! Biz her þeyi biliyoruz; ama bir de senden duymak istiyoruz.
Þeyh Yasin sadece gülüyordu söylenenlere... Daha Önce de birkaç defa gözaltýna alýnmasý, kýsa zaman aralýklarýyla tutuklanmasý, ona sorgu hakkýnda tecrübeler kazandýrmýþtý. Birden iþkenceye ara verildi. Ýþkence odasýndakilerin hepsi dýþarý çýkarýldý. Ýçeri giren biri sesine merhametvari bir ton vererek konuþtu:
- Vah, vah, vah! Ýnsan felçli bir adama bunu yapar mý?: Þeyh Yasin'in gözlerindeki bandajý çözdü. Biraz su içirdi.
- Bir ihtiyacýn var mý? diye sordu.
- Hayýr!
Yapmacýk hareketlerine samimiyet yüklemeye çalýþan
bu adama baktý Þeyh Yasin.
- Neden sana bu kadar hakaret ettiler, dedi adam. Suskundu Þeyh Yasin, konuþmak gelmiyordu içinden. Adam yine konuþmaya devam etti:
- Bak! Ben diðerleri gibi deðilim. Konuþmaktan, anlaþmaktan yanayým. Þayet konuþmazsan sana çok daha kötü iþkenceler yaparlar. Bu halinle sana yazýk olur. Haydi, bu iþi ikimiz aramýzda halledelim ne dersin ha! Ýçinde gizli bir tehdit olan bu sorgu tekniði, iyi ve kötü adam rolleri üzerine kuruluydu. Önceki kötü, sözde bu iyiydi. Bir çeþit Ali-Cengiz oyunu oynanýyordu. Bir cevap vermek gereðini düþündü Þeyh Yasin, gözlerini ona dikerek konuþtu:
- Demek konuþmamý istiyorsun ha! Vatanýmýzý ve topraðýmýzý iþgal edip köylerimizi baþýmýza yýkan; insanlarýmýzý çoluk- çocuk, genç- yaþlý demeden katleden, halkýmýzý sürgünlere yollayan; Mescid- i Aksa'mýzm hürmetini ayaklar altýna alan size karþý ne dememi bekliyorsun ey Yahudi! Tutmayan bu ellerim ve ayaklarýmdan bu kadar korktuðunuza göre korktuðunuzun baþýnýza gelmesi yakýndýr inþaal-lah! Þeyh Yasin'in sözleri birer kurþun gibiydi. Böyle bir þeyi beki emiyor muþçasma birden deliye dönen adam tüm yumuþaklýðýný bir kenara býrakarak baðýrdý:
- Yeter, yeter! Kes sesini! Sen baþý ezileceklerin ilkisin. Sana az yapmýþlar bile. Ýþkence neymiþ göreceksin. Hýrsla, sinirli sinirli terk etti sorgu odasýný. Bir sorgucu daha bozulmuþ, çileden çýkmýþtý. Çektiði ýzdýrabý ve gördüðü hakaretleri unutarak acý acý güldü içinden Þeyh Yasin onca halsizliðine raðmen.
Zindana konuldu Þeyh Yasin. Hz. Yusuf aleyhisselamm mekânýna... Etrafýný saran yarenleri çevresinde pervane oldular. Yardýmcýlarýndan bazýlarýna gözü iliþince sevinçler yaþadý, bu beton âlemde. Çevresine göz gezdirdi. Bu tarihi binanýn saðlýksýz ve kötü þartlan hemen göze çarpýyordu. Uzun koridorlar, basamak basamak aþaðýlara inen merdivenler, rutubetli ve nemli duvarlar, adým baþý parmaklýklar... Tam bir zindandý burasý. Baský ve hakaretin, iþkencenin sürdüðü bir mekândý. Aþman duvarlar nice zulme yýllar boyu þahitlik yapmýþtý. Dört bir yaný taþ ve betonla inþa edilen bu zindanda koðuþlarýn kalabalýk ve týka basa olmasý, ayrý bir sorundu. Dýþarýdayken yardým ettiði ailelerin bir kýsmý tutuklu ve mahkûm aileleriydi. Yetimler, öksüzler gibi boyunlarý bükük eþler, çocuklar görmüþtü. Þimdi b manzaranýn eksik fertleriyle iç içeydi. Ýþgale direnen adsýz kahramanlarla be­raberdi. Yahudi zulmünün canlý þahitleriydi bu insanlar. Kimi aylar, kimi yýllardýr mahkemelere, duruþmalara çýkarýlmamýþ mazlum Filistinli mahkûmlar gördü. Hepsinin gözlerinde direniþin izzeti, direniþin þerefi muþtu muþ-tuydu. Alýnlarý nurdan bir aydýnlýk, yüzleri bir sürür abide-siydi bu karanlýk dünyada. Günler geçti; Þeyh Yasin'in aralarýnda olmasýyla zindan ehli daha neþeli, daha diriydi. Yapýlan dersler, Kur1 an çalýþmalarý, tefsir- hadis sohbetleri, siyasi söyleþiler mahpushaneyi Medrese- i Yusufiye'ye çevirmiþ, bir canlýlýk getirmiþti. Nihayet mahkemeye çýkarýldý Þeyh Yasin. Karþýsýndaki yargýçlara baktý. Gözlerindeki habis parýltýyý fark etmemek imkânsýzdý. Manalý manalý süzüyorlardý Þeyh Yasin'i. Önce kimlik tespiti yapýldý. Daha sonra yargýlanmaya geçildi: Savcý, kararý çoktan verilmiþ yargýlanmanýn iddianamesini okudu. Lehte ve aleyhteki tüm savunmalardan sonra yargýç kararý açýkladý. Sanýk Ahmet Yasin'in eðitim ve yardým faaliyetleri adý altýnda yasadýþý örgütlenme yoluna gidip Ýsrail devletini yýkmak, yerine Ýslami bir devlet kurmak için çalýþtýðý ve bu gayeye binaen silah kaçakçýlýðý yaptýðý, yapýlan soruþ­turmalar ve iddia makamýnýn sunduðu delillerle suçu sabit bulunduðundan on üç yýl hapsine... Daha önceki birçok yargýlama gibi sathi olan bu yargýlama, tam bir tiyatroydu. Her þey adaletsizlik ye zulüm üzere kurulu olan iþgalci bir gücün gösterisiydi. Kendi vatanýnda, iþgalcilere karþý direnmenin adý terörizm olmuþtu. Halbuki iþgalci barýþ havarisi kesilen masum (!) Yahudi'ydi. Mahkemenin kararý halkýn büyük tepkisine sebep oldu. Sendikalar, kitle örgütleri, Öðrenciler gösteriler düzenliyor, tepkilerini dile getiriyordu. Bir de aðlayanlar vardý kuytu köþelerde: Esir ve þehit çocuklarý, dullar, yetimler, fakirler, yoksullar, Kufan ve eðitim talebeleri... Kimileri için hami, kimileri için baba, kimileri için bir öðretmendi Þeyh Yasin. Artýk duvarlarýn arkasýnda; ama bu insanlarýn dualarýndaydý. Þeyh Yasin, kararý büyük bir tevekkülle karþýladý. Zindan arkadaþlarý bir yandan seviniyor, bir yandan üzülüyorlardý. Çünkü zindanýn hasta ve felçli, bakýma muhtaç bir insanýn yeri olmadýðýný biliyor, buna üzülüyorlardý. Çünkü dýþarýdaki halkýn ona ihtiyacý vardý: Dul ve yetimlerin, fakir ve yoksullarýn, öðrencilerin... Kýsaca herkesin bir þekilde hamisi, bir þekilde ümidiydi. Þeyh Yasin zindanda olmasýna raðmen, dýþarýdaki teþ-kilatsal faaliyetler olduðu gibi devam etti. Sanki o varmýþ
gibi yardýmlar yapýlýyor, Öðrencilere Ýslami dersler veriliyor, sportif ve sosyal içerikli faaliyetler devam ediyordu. Zira kurulan yapý zayýflamayacak tarzda, saðlam bir þekilde yýllardýr sürüyordu. Þeyh Yasin'in zindandaki mahrumiyetinden bu yana ön bir ay geçmiþti. îlk defa bu kadar uzun kalmýþtý zindanda. Bu Yusufî hayatý kendisi için bir lütuf, bir ihsan-ý ilahi belledi. Bu güne kadar insanlarla iç içe, insanlarla birlikte yoðun kalabalýklardaydý. Fark etmemiþti manevi eksikliklerini. Nefsi zaafiyetlerini kemale erdirmek için, zindan bir çi-lehaneydi. Bir arýnma, nefsi terbiye ve ýslah yeri olarak idrak etti zindaný. Sabýr ve irfan mektebi anlayýþýyla gönlünü tefekküre, dilini teþbihe, kalbini zikre adadý. Hayatýnýn mücadele içindeki hýzlý geliþimini, zindanýn Yusufi öðretisiyle süsledi. Maneviyatýný zenginleþtirip nefsine sükûnet, ruhuna letafet verdi. Hayatýna yön veren gönül zenginliði ve ruhunun yol göstericiliðini gece-gündüz ibadetinde, sünnetin ihyasýnda ve nafilenin Allah'a yakýnlaþtýrýcý olma vasfýnda gördü. Bir tekkeye girmiþ gibi kemale yönelen bir gidiþata doðru yol aldý. Bu aylarýn, sonraki hayatýnda bir dönüm noktasý olduðunu anlayacaktý. Bu diriler kabri, bu gerçek dostlar edinme diyarý onun hayatýnýn mekteplerinden en
önemli mektepti. Ýsrail'in zulüm dolu zindanlarýný, Müslüman mahkûmlar gülsen- i cennete çevirmiþti. Mahpuslar Þeyh Yasin'den ve ilminden faydalanýyor, halka halka, koðuþ koðuþ bir mektep inþa ediyorlardý. Onun varlýðý kýsa bir sürede zindanýn varlýðýný deðiþtirmiþ, bir Medrese- i Yusufiyeye çevirmisti. Gündüzü ilim, gecesi ibadetti. Hayýrlý günler yahut fertlerin gücü nispetinde belli zamanlar oruçla geçirildi. Aþk ve vecdin þahikasýný yaþadý gönüller. Dýþarýda eðitim faaliyetlerini koordine eden Þeyh Yasin'i Yüce Allah bu insanlar için mi bu mekânda tutuyordu acaba? Kim bilir? Þeyh Yasin'in mahpus olduðu bu döneme kadar Filistin'de Ýsrail'e karþý yer yer direniþ gösteren birçok örgütlenme vardý. Kimi Yaser Arafat'ýn FKO'sü gibi demokrat, kimi milliyetçi, kimi de sol söylem sahibi direniþ gruplarýydý. Hepsinin de ortak noktasý iþgale karþý kararlý eylemlerde ve direniþte bulunmaktý. Tunus'a sürgün edilen Arafat, Tunus'taki karargâhýndan Örgütünü yönlendirirken, bazý örgütler de Filistin topraklarýnda ýsrarla eylemlerini ve direniþlerini sürdürüyordu. Fakat Ekim 1985'in baþýnda Ýsrail jetlerinin Arafat'ýn Tunus'taki ikametgâhýný bombalamasý sonucu FKÖ, sürgünden sonra ikinci büyük darbeyi aldý. Bu bombardýmanýn ardýndan, FKÖ'nün karargâh binasý yok olurken, binanýn çevresinde bulunan elli kiþi de öldü. Ýsrail jetlerinin sýnýrlarý aþan bu saldýrganlýðýnýn emrini veren, o sýralarda baþbakan olan Þimon Perez'di.
Yine bu yýl içinde Ýsrail'in artan zulmüne karþý, Ahmed Cibril liderliðindeki Filistin Halk Cephesi, büyük bir direniþ gösteriyor, iþgale karþý mücadeleden geri durmuyordu. Birçok örgüt Ýsrail askerlerini, casuslarýný yahut önemli adamlarýný kaçýrýp Filistinli mahkûmlara karþýlýk serbest býrakýrdý. Bu taktik revaçta olan bir yöntemdi. Zira iþgalci Ýsrail, kaçýrýlan adamlarýnýn mevki ve konum olarak deðerli olduklarýný biliyor, ölülerini dahi geri istiyordu. Bunda Yahudi ýrkýnýn "seçkin ýrk" olma dogmasý da etkiliydi. Bu milli ýrkçýlýk nev- i þahsýna münhasýr bir Ýsrail öðretiþiydi. Bu sýrada Ahmed Cibril'in liderliðindeki Filistin Halk Cephesi Örgütü birtakým Yahudileri kaçýrmýþtý. Ýþgalci Ýsrail ile muhtelif zamanlarda yapýlan müzakereler sonucu 1260 Filistinli mahkûma karþýlýk elindeki Yahudileri býrakacaktý. Siyonist Ýsrail'in kabul ettiði bu mübadelede býrakýlan 1260 Filistinli mahkûmlardan biri de Þeyh Yasin oldu.
Tevekkülle karþýlanan kader-i ilahi, þükür ve hamdle neticelenen lütfü ilahiyle nihayet buldu. Þeyh Yasin artýk serbestti. Yüce Allah; Þeyh Yasin hiç ummadýðý ve beklemediði halde kendi dýþýnda cereyan eden bir olayý, onun necatýna vesile kýldý. Zira Yüce Allah tevekkül sahibi teslimiyetçi kullarýna ikramýný, ummadýklarý bir anda verir. Her þey ve herkesten ümitlerin kopup kalplerin dergâhýna yöneldi­ði; bir samimiyetin, mazlum, yetim, dul, fakir, yoksul kalplerin ümit beslediði; halkýn dualarýnýn yönlendirdiði bir kader- i ilahinin lütfü ve ikramýydý. Bu lütufia manevi sorumluluðunu idrak eden Þeyh Yasin iþgale karþý verilen direniþe deðiþik boyutlar kazandýrmak için mücadele meydanýna yeniden atýldý. O gün büyük bir sevinç, büyük bir coþkuyla Filistinliler özgürlüðe kavuþan mahkûmlarý baðýrlarýna bastýlar. Nice evde olduðu gibi Þeyh Yasin'in mütevazý evinde de bir coþku yaþanýyordu. Çocuklarý; etrafýnda pervane misali dönüyor, babalarýna kavuþmanýn sevinciyle gülücükler saçýyorlardý. Anneleri Halime Hatunun gözleri ýþýl ýsýldý. Takriben bir yýllýk ayrýlýk süresince evinde hep bir sessizlik, bir sükûnet vardý. Þimdi ise evi yine eski neþesine kavuþmuþ, þenlenmiþti. Abdi, on- on bir yaþlarýnda geliþkin bir çocuk olmuþtu. Sevinci, yüzünden okunuyordu. Kýzlarý da babalarýnýn etrafýný çevirmiþ; kimi sarýlmýþ Öpüyor, kimi de çekiþtiriyordu. Þeyh Yasin, hepsini sevdi, iltifat etti: Abdi'yi/ küçük Meryem'i, Abdulhamit'i, Abdulðani'yi... Çocuklarýný tek tek dinliyor, alakalý alakasýz konuþmalarýný/sözlerini kesmiyordu. Özellikle kýzlarýnýn aþýrý ilgisi onu etkilemiþ, duygulan-dýrmýþtý. Þefkat ve merhameti nedense çocuklara karþý fazlaydý. Hele þehit ve esirlerin çocuklarýyla yetimleri görünce daha bir duygulanýrdý. Kýzma baktý. Onlarý edepli, iffetli ve haya timsali birer mümine olarak yetiþtirmek, en büyük arzusuydu. Çocuklarýnýn, Özelikle kýzlarýnýn çok olmasýnýn maddi olanaklarýnýn az olmasýyla ilgisi yoktu. Ýnsanlar, onun felçli olmasýný az çocuk sahibi olmasý gerektiðine yorsalar da; o, Allah'ýn takdirinin tecelli edeceðini biliyordu. Kýz ya da erkek ilahi takdirden baþka bir þey deðildi. Bunu böyle bir teslimiyetle kabullenirken, insanlara neler oluyordu ki? Cehaletin ürünü olan, ruha sýkýntý veren bu düþüncelere sürekli karþý durdu. Kýz çocuklarýný erkeklerden ayýrmadý. Hep sevdi, hep okþayýcý sözlerle gönüllerini aldý. Kalbin meyvesi olan çocuklarý, hele kýzlarý bir baþka sever, bir baþka görürdü. Etrafýný çeviren çocuklarýna baktýðýnda cývýl cývýl koþuþturmalarýný görünce, onlarý ne de çok sevdiðini daha bir anladý. Hemen her sabah onlarý görmeden evden ayrýlmazdý. Sýk sýk onlarla konuþmadan, mutluluklarýný paylaþmadan geçen her gün hep bir þeylerin eksikliðini hissederdi. Rabbi-ne þükretti, sonsuz sonsuz.
Dokuzuncu Bölüm
Çalýþma bürosunda günlük rutin iþlerini takip eden Þeyh Yasin, tekrar direniþin öncüsü tekrar faaliyetlerin önündeydi. Ýhvan çatýsý altýnda "Müslüman Kardeþler" ola-Irak daha farklý çalýþmalar, daha farklý projeler düþünüyor, (istikrarlý ve kararlý bir metod geliþtirmeyi planlýyordu. Bu sýralarda Filistin direniþ Örgütleri arasýnda iþgalci Siyonistlerin ekmek için çalýþtýðý fitne tohumlan filizlenmeye baþlamýþtý. Birlik ve beraberliklerini bozmak, bölüp parçalamak ve tek tek yutmak esasýna dayalý olan tarihi "böl, parçala, yut!" siyaseti güdülüyordu iþgalci Ýsrail yönetimi tarafýndan. .. Önü alýnmazsa kötü sonuçlar yaþanacak, kardeþ kardeþe kýrdýrýlacaktý. Þeyh Yasin buna bir çözüm düþünüyor, fitne büyümeden Filistinli tüm direniþ gruplarý/örgütleri arasýnda birlik ve beraberliði saðlamayý istiyordu. Bu gayeye binaen "Islah Komitesi" adý altýnda bir arabulucu komite oluþturulmuþtu. Seçkin ve saygýn kiþilerden teþekkül eden bu komite, fitnenin önüne geçecek bir rolü üstlenecekti. Lakin yine de bir eksiklik vardý. Ortalýk durul­muyordu. "Bir adam gerekli" diye düþündü Þeyh Yasin. "Öyle biri ki bu fitne ateþini söndürmede aktif ve etkin olmalý." Bu düþünceler içerisindeyken ziyaretçisinin olduðunu haber verdiler. Kim olduðunu sorunca "Ebu Þenneb" dediler. Birden düþünce duvarýndaki eksik taþ yerini buldu. Her þey yerli yerine oturdu. "Ebu Þenneb bu iþ için en münasip insan. Adeta biçilmiþ kaftan" diye düþündü. Ebu Þenneb'in, Ýslami Cemiyet'in gençlere yönelik . t-kinliklerindeki organizesini, öðretim görevlisi olarak Nab-lus'ta görev yaptýðý En-Neccah Ulusal Üniversitesi'ndeki ve sivil kuruluþlardaki teþkilatçýlýk ve halký yönlendirmedeki öncülüðü gibi aktif görevlerini hatýrladý. Hepsini baþarýyla gerçekleþtirmiþti. Hatta akrabalarý, arkadaþlarý ve tanýdýklarý içinde çýkan sorunlarda hep Ebu Þenneb hakem olmuþ; en uygun çözümle bu iþlerde görev almýþtý. Öyle ise tüm gayret ve becerisini bu iþte de ortaya koyar, ihtilafý ortadan kaldýrmayý baþarýrdý. Öyle ki bu uzlaþmacý vasfýný herkes bildiði için onun birlik ve beraberliði saðlamadaki gayreti takdirle karþýlanacaktý. Neden hemen düþünememiþti ki? Ýçeri giren Ebu Þenneb, her zamanki gibi mütebessim bir çehre ile Þeyh Yasin'i selamladý. Sohbetleri koyulaþmýþtý.
- Üniversitede durumlar nasýl Ebu Þenneb? Ýþgalci Siyonistlerin zaman zaman rahatsýzlýk verdiðini duyuyorum.
Ebu Þenneb;
- Doðru efendim, dedi. Fakat yine de silahlarýn gölgesinde elimizden geleni yapýyoruz. Sadece biz deðil, Nab-lus'taki kardeþlerimiz de faaliyetlerini fertten topluma kadar gayretle yapýyor, sohbet ve derslerle Ýslami þuur ve bilinci yayýyorlar. Zaman zaman iþgalcilerin baskýlarýna maruz kalsalar da yýlmýyorlar.
- Buna sevindim. Allah'u Teala, kendi yolunda çalýþanlarýn gayretlerini zayi etmez. Peki, inþaat mühendisliðinin bölüm baþkanlýðýna getirilmende bir sorun yaþandý mý?
- Hamdolsun efendim. O konuda da bir sorun yok. Her ne kadar üç yýf önce doktoramý tamamlamak için gittiðim Amerikan Üniversitesi beni çaðirttýysa da bir sorun yaþamadým þimdiye kadar.
Þeyh Yasin'in aklýna farklý bir soru gelmiþti:
- Ebu Þenneb, dedi. Gerçi Amerika'da kýsa bir süre kaldýn; ama yine de sorayým. Bizden o kadar uzak olan bir ülkede insanlarýn Filistin davasýna bakýþ açýsý hakkýnda bir fikir edinebildin mi?
- Nasýl söylesem efendim! Sizin de bildiðiniz gibi Amerika büyük bir ülke... Gücünü emperyalizmden alýyor. Dünya'da fitne ve fesat tohumu ekmediði tek bir coðrafya kalmamýþ. Menfaat ve çýkarý neyi gerektiriyorsa, onu bir þekilde yapýyor. Zayýflara karþý uluslararasý hiçbir kuralý ve antlaþmayý takmaz.
- Týpký iþgalci Siyonistler gibi...
- Evet! Týpký onlar gibi. Fakat bir farkla ki Siyonistlerin iþgalci tutumuna göz yuman da yine Amerika'dýr. Hatta onlarý besleyen, ekonomik ve savunma sanayine yönelik her türlü desteðini gittikçe arttýran da yine Amerika'dýr. Yani Ýsrail'i semizleten güç... Yine de þunu belirtmeden geçmeyeyim; Yahudi lobisinin Amerikan yönetimini ve finansmanýný ele geçirdiði bir hakikattir. Ýsrail'e verilen Amerikan desteði ve her türlü Amerikan yardýmýnýn altýnda bu lobinin etkinliði yatýyor. Üzülerek þunu da ifade edeyim ki Amerika-da çok
sayýda Ortadoðu ve Arap kuruluþlarý olmasý, hatta finans gücü bulunmasýna raðmen etkin lobicilikten mahrumdurlar. Birlik ve beraberlik içinde hareket edememeleri birçok zararý da beraberinde getirmektedir. Buna sebep ise aralarýndaki fitne ve fesattýr...
- Doðru, Ebu Þenneb; çok doðru... dedi Þeyh Yasin, baþýný sallayarak. Hazýr fitne ve fesattan söz açýlmýþken bu aralar iþgalci gücün direniþ gruplarý arasýna ekmeye çalýþtýðý fitne hakkýnda da konuþmak istiyorum.
- Sizi dinliyorum efendim.
- Biliyorsun ki iþgalci Ýsrail, Filistinliler arasýndaki bu birlik ve beraberliði bozmak için birçok sinsi plâný uygulamaya çalýþýyor. Gazze'mizde de bu durum söz konusu... Direniþ, farklý farklý kesimlerin deðiþik örgütlenmeleri altýnda dayanýþma içinde ilerlerken; metodun ayrý, nihai gayenin ayný olduðundan kuþkuda deðiliz. Kimi bizim gibi Ýsla-mi bir þuur ve bilinçle direniþ mücadelesi verirken; kimi demokrat, kimi milliyetçi, kimi laik, kimi de sol bir kimlikle direniyor. Adý direniþ olan bu birlik ve beraberlik þimdiye dek sorunsuz sürdü. Þimdi ortaya çýkan bu nevzuhur fitne ateþinin büyümesine fýrsat vermememiz gerektiðine kani-yim. Bu konu üzerine nice zamandýr düþünüyordum. "Islah Komitesi" her ne kadar çalýþýyorsa bile, yine de birinin bu iþle ilgilenmesini tefekkür ediyordum. Senin geliþin hayra vesile oldu. Zira akraba ve dostlarýn arasýnda ve bulunduðun ortamda bu iþe layýk giriþimlerde daha önce bulunmuþtun. Bunun için özel gayretinle, bu iþte hayýrlý neticelere sebep olacaðýna inanýyorum.
- Siz nasýl uygun görürseniz efendim. Elimden geleni mutlaka yapacaðým.
Þeyh Yasin buna sevindi.
- Öyleyse git ve bu hayýrlý iþle uðraþ. Fakat önce iki rekât namaz kýl. Allah'tan yardým dile ve kalben bu fitneyi söndürmek için istek duy. Rabbimize, sözlerini taraflara etkili kýlmasý için biz de dua edeceðiz. Biraz önce de dediðim gibi ihlâsý elden býrakma. Ayrýca sana yardýmcý olabilecek arkadaþlarýný da yanýna alabilirsin. Allah yardýmcýn olsun. Kýsa bir müddet sonra Ýsmail Ebu Þenneb'in, yüklendiði bu vazifeden de yüzünün akýyla çýktýðý görüldü. Tüm direniþ gruplarýyla görüþtü. Onlara iþgalci siyonistin hile ve oyunlarýný anlatýp fitneye alet olmamalarýný telkin eden Ebu Þenneb, Allah'ýn izni ve yardýmýyla bu fitnenin kaybolmasýnda baþarý saðladý. Filistinliler arasýnda birlik ve beraberliðin saðlanmasýnda oldukça önemli mesafeler katetti.
Ebu Þenneb, Gazze'de deðiþik örgütler arasýnda çýkan bu fitnenin ortadan kaldýrýlmasýndaki olumlu gayretlerinden dolayý 'Islah Komitesi' üyeliðine seçildi. Bu durum onun azmini daha da kamçýladý. Nitekim fitneyi tamamen ortadan kaldýrarak büyük bir tehlikenin Önüne geçti. Uzlaþmacý kiþiliðiyle tüm gruplarýn takdirini kazandý. Þeyh Yasin, bu baþarýnýn gizli anahtarýnýn Ebu Þenneb'in ihlâsý, takvasý ve halis niyeti olduðunu biliyordu. O, el attýðý her iþte Allah'ýn izniyle baþarýlý oluyordu. Bu birlik ve beraberliðin saðlanmasýnda Ebu Þenneb'in þahsýnda Þeyh Yasin'in Ýhvan abasýyla gerçekleþtirdiði direniþin deðeri daha çok arttý. Halkýn teveccühü, sempatisi her geçen gün çoðalýyordu.
Halk, gerek bireysel bazda, gerek aþiretsel yahut toplumsal bazda aralarýnda çýkan anlaþmazlýklarda soluðu Müslüman Kardeþler Cemaati'nde, Ebu Þenneb'in yanýnda alýyor; bir çözüm, bir hakemlik istiyordu. Tüm bu geliþmeler Allah'ýn nusretiyle tabanýn gittikçe yer bulmasýna ve direniþin Ýslami þuur ve bilinçle yapýlmasýna katkýda bulunuyordu. Þeyh Yasin, durgun ve düþünceliydi. Yýllardýr ektiði tohumlar bölge bölge geliþmiþ, Filistin'e serpilmiþ, boy boy fidanlar vermiþti. Gazze'nin yaný sýra Batý Þeria'da da teþkilatlanmalar gittikçe artmýþtý. Ýþgale karþý kabaran kin ve öfke seli patlama noktasýndaydý.

Ýþgalci Ýsrail'in Gazze yakýnlarýna yahut Batý Þeria gibi bölgelere Yahudi yerleþimcileri, planlý ve sinsi oyunlarla yerleþtirmesi, halkýn öfkesini daha da arttýnyordu. Ýleriki yýlarda sayýlarý 7800'lere kadar varacak olan bu Yahudi yerleþimcileri koruma adýna iþgalci güçlerin tank ve aðýr silahlarla Gazze'ye yerleþmesi ise, halkýn öfkesini dizginlenmez bir boyuta sürüklüyordu. Öyle ki bu durum Þeyh Yasin'i düþündürüyor, bir çözüm bulma noktasýnda zorluyordu.
Direniþin ulaþtýðý boyutu düþündü. Bu yapý ve bu kor-dinasyon artýk ihvan abasýna sýðmayacak bir boyuta/bir seviyeye gelmiþti. Zamanýydý; direniþe yeni bir elbise biçilme-li, yeni bir yapýlanmaya gidilip yeni bir hüviyete bürünme-liydi. Lokal direniþten umumi direniþe geçirecek bir kimlik gerekiyordu. Tamamýyla Filistin'e has, Filistin'e özgü... Artýk Ýhvan havasý bu yapýyý taþýmayacak kadar dardý. Zira direniþ büyümüþtü. Ýþgal devletine karþý fiili bir mücadele ve halk ayaklanmasý tarzýnda bir örgütlenme yapýsý, direniþe giydirilmeliydi. Bugünlerde halkýn artan öfkesi bir kývýlcým bekler gibiydi. Bu öfkeyi disiplinli ve kontrollü bir þekle sokmak onu iþgalciye karþý diri tutmak ancak bu çapta bir örgütlenmeyle mümkün oacaktý. Bu amaçla Abdulaziz Rantisi ve Ebu Þenneb vasýtasýyla, teþkilat içinde güvenilen ve öncü kadroda bulunan üç-dört kiþiye daha haber gönderdi. Ýki gün sonra toplanacak ve düþündüklerini yeni bir hüviyete büründürecek bir karar alacaklardý. Yeni ve daha kapsamlý, daha kuþatýcý, daha ^ aktif bir yapý, yeni bir direniþ, yani yeni bir kan, yeni bir can.
8 Aralýk 1987...
Gazze'nin Cebalya mülteci kampý….
Sabahýn erken saatleriydi. Sokak baþýnda bir tank görüldü. Paletli, geniþ ve oldukça büyüktü. Bu demir yýðýný tankýn üstüne þeritli üç aðýr makineli silah monte edilmiþti. Uzunca olan top namlusuyla mülteci kampýnda devriye gezmekten çok, savaþ alanýnda gibiydi. Aðýr aðýr ilerleyerek geçtiði sokaklardaki evleri yýkarcasma sarsýyordu. Tanktaki iþgalci askerler zýrhlý bir aracýn içinde olmalarýna raðmen hep sýkýntýlý, hep tedirgindiler. Dýþarýyý gözetleyen askerin gülüþü, diðerlerinin dikkatini çekti.
- Ne oluyor dedi, tank komutam. Neden gülüyorsun?
- Bir çocuk yolun üstüne çýkmýþ komutaným, dedi asker. Elindeki taþý bize atmaya çalýþýyor.
Komutan da bakýnca dokuz- on yaþlarýnda yolun ortasýnda pervazsýzca duran bir çocuk gördü. Üstünde kolsuz gri bir penye ve ona uygun renkte bir þort, ayaklarýnda da sandalet tipi bir ayakkabý vardý. Manzarayý çocuðun elindeki taþ, gözlerindeki kin ve öfke tamamlýyordu. Çocuk, üstüne doðru ilerleyen tanka birkaç adým daha yaklaþtý. Elinde tuttuðu taþý tüm gücüyle tanka doðru savurdu. Komutan demir yýðýný tanka deðen taþýn sesini bile duymadý. Birden kan beynine sýçradý komutanýn. Bir çocuk hangi cesaretle bunu yapabilirdi. Sinirlenip tank sürücüsüne baðýrdý. - Hýzlan, çabuk hýzlan! Ez þunu! dedi.
Paletler hýzlanýnca çocuk bir ok gibi geriye doðru fýrladý. Peþinde tank olduðu halde dar bir sokaða girip kayboldu. Aniden tekbir sesleri arasýnda nereden geldiði belli olmayan yüzlerce taþ, tankýn üzerine düþtü. Tanka monte edilmiþ silahlar kýrýldý. Açýk olan üst kapaktan içeri düþen taþlar askerleri ürkütmeye yetmiþti. Komutan ne olduðunu anlamaya çalýþýyordu. Gördüðü manzara karþýsýnda þaþkýndý. Çoðu genç olan yüzlerce Filistinli ellerinde sapanlar ve taþlarla saldýrýyordu. Kiminin yüzü kefiyelerle örtülü, kiminin de baþý bandajlýydý. Gittikçe çoðalan bu insanlar durmadan sloganlar atýyor, durmadan baðýrýyorlardý. Hepsinin gözlerinde kývýlcým kývýlcým bir kin, bir öfke dolaþýyordu.
Komutan aniden irkildi:
- Tuzak bu, dedi þaþkýn þaþkýn. Çocuk bizi tuzaða çekti; aptallar!...
Ne yapacaðýný bilememenin öfkesiyle emirler yaðdýrýyordu.
- Çabuk geri çekil, çabuk geri çekil! Tuzak bu! Ardýndan üzerinden ilk þoku atar atmaz telsize sarýldý.
- Merkez, beni duyuyor musunuz? Acil yardým istiyoruz. Cebalya'da isyan var; gittikçe artan direniþçiler her taraftan türüyorlar. Cebalya'da baþlayan öfke seli kýsa bir zamanda tüm Gazze'ye yayýldý. Derken Batý Þeria baþta olmak üzere birçok þehirde tutuþup tüm Filistin'i saran bir hareket, bir öfke doðdu: ÝNTÝFADA!
Önceki akþam Ýsrail'deki iþlerinden Gazze'deki evlerine dönen bir grup Filistinli iþçi, kontrol noktasýnda iþgalci askerler tarafýndan durdurulmuþtu. Kontrol bahanesiyle durdurulan ve içinde iþçi Filistinlilerin bulunduðu bu aracýn üzerine sivil bir Yahudi yerleþimci kamyoneti kasten Çarpmýþ; dört Filistinli iþçinin Ölümüne, dokuz Filistinli iþçinin de yaralanmasýna sebep olmuþtu.
Bu olayýn verdiði öfkeyle Cebalya mülteci kampýnda baþlayan Birinci Ýntifada alevi gittikçe tüm Filistin'i sardý. Kin ve nefrete bürünen öfke, sapanlarda taþ olup iþgalci gücün üzerine yaðýyordu. Ayný gün önemli bir geliþme daha yaþandý. Gazze'deki Müslüman Kardeþler Cemaati'nin önde gelenleri Þeyh Yasin'in liderliðinde önemli bir toplantý düzenledi. Yedi kiþilik bu toplantýda, birazdan tarihi bir geliþmenin temeli olacak bir karar alýnacaktý.
- Kardeþlerim! diye söze baþladý Þeyh Yasin. Yýllardýr topraðýmýzý, sevgili Filistin'imizi, kutsal Kudüs'ümüzü ve Mescid- i Aksa'mýzý iþgal eden Siyonist düþmana karþý halkýmýz bir direniþ vermektedir. Baþýndan bu yana gayemiz, þuurlu ve Islami bir direniþi gerçekleþtirmektir. Zira Ýslami olmayan bir direniþ özümüze, kimliðimize uygun deðildir. Rabbimizin inayetiyle yýllardýr verdiðimiz emekler boþa çýkmadý. Bugün tutuþan 'Ýntifada' ateþi ellerde taþ olup Yahudi'nin suratýný yakmaktadýr. Bugüne kadar giydiðimiz bu aba, bu yapýya artýk dar gelmektedir. Dünya arenasýnda biz Filistinlilerin hakkým, maðduriyetini, maruz kaldýðýmýz zulmü artýk kendi adýmýza baþkalarý deðil, biz savunacaðýz. Bunun savaþýný biz vereceðiz. Artýk Rabbimizin nusretiyle bünyemizde bu bilinçle yetiþen, hareketimizin tüm kadrolarýnda görev ve sorumluluk alabilecek, dünya siyasetinde bizi çekinmeden ve bihakkýn temsil edecek kardeþlerimiz var. Þimdiye kadar attýðýmýz adýmlara birçok engel çýkarýlmasýna raðmen, büyük mesafeler katettik. Þimdi bir adým daha atýp direniþimizi daha disiplinli, daha örgütlü, daha kapsamlý ve kuþatýcý bir hale getireceðiz. Bundan böyle yeni yapýlanmamýzý HAMAS (Hareketü'l Mukavemetü'l Ýs-lami/Ýslami Direniþ Hareketi) çatýsý ve adý altýnda gerçekleþtireceðiz. HAMAS anlamý gibi Filistin'e ve direniþe cesaret, güç ve kuvvet olacaktýr. Þeyh Yasin, oy birliðiyle hareketin manevi liderliðine seçildi. Zira o, direniþin ve Ýntifada'nm sürmesinde motor görevi görüyordu. Toplantýda kurucu üyelerden bazýlarý çeþitli vazifeler aldýlar. Kimi sözcü, kimi güvenlikçi, kimi de koordine edici olarak Þeyh Yasin'in kontrolünde faaliyetlerine devam ettiler. Toplantýdan bir gün sonra HAMAS'm resmen kurulduðunu ilan etme görevi Doktor Abdulaziz Rantisi'ye verildi. Baþta öðretim görevlisi olarak çalýþtýðý Gazze Ýslam Üniver-sitesi'nde olmak üzere halký, Ýntifada için örgütleme faaliyetlerinde Mahmud Zahar'la beraber sorumluluk aldý.Daha sonra Ebu Þenneb de Gazzze'de ayný görevle görevlendirildi. Ýntifada süresince intifada alevinin sürekli tu-tuþturulmasmda, iþgale karþý mücadelenin yönlendirilmesinde ve özellikle Gazze'de intifadanýn koordine edilmesi konusunda sorumluluk yüklendi. Ayný zamanda Þeyh Yasin'in yardýmcýsýydý. Ebu Þenneb, Ýntifada'nýn ilk gününden itibaren, HA-MAS'm önderliðinde tüm faaliyetleri aþkla, þevkle, ihlâsla takip ediyordu. Sürekli mücadele metotlarýný geliþtirecek çalýþmalarda bulunuyordu. Þeyh Yasin'in adeta sað kolu gibiydi. Ertesi gün 9 Aralýk 1987'ydi. HAMAS'm kurulduðu resmi olarak ilan edildi. Kýsa vadedeki gayesi; iþgal altýndaki Filistin topraklarýndan Ýsrail askerlerini çýkarmak, uzun vadedeki gayesi ise Ýslami temele dayalý bir Filistin devleti kurmak olarak açýklandý. Artýk mücadele sahasýnda, þanlý intifada meydanýnda yepyeni bir direniþçi güç vardý: HA-MAS... Filistinlileri merhametsiz ve gaddar bir askeri iþgale karþý savunan, halka dayalý bir güç... Bir gün sonra HAMAS, yayýnladýðý ilk bildiride kuruluþ gayesine binaen iþgale karþý Filistin halkýnýn en kapsamlý cihadýný baþlattýðýný ilan etti. Böylece intifada yeni bir ruh, yeni bir dinamizmle gittikçe kök saldý. Sokak sokak, cadde cadde her gün sapanlarla koca koca tanklara, tam donanýmlý iþgalci Ýsrail askerlerine karþý bir intifada gücü sürüp gitti. Ýntifada'nýn ateþleyicisi ve sahibi olan HAMAS, sadece fiili bir direniþte bulunmadý. Eskiden beri süregelen sosyal ve kültürel etkinlikler aksamadan devam etti. Yýllar boyu toplanan akdi ve nakdi yardýmlarý birçok mülteci kampýnda iþgalci güçler tarafýndan kaderine terk edilmiþ Filistinler için kullandý. Kimi yerde anaokul, kimi yerde Kur'an kursu açtý; kimi yerde de esir, þehid ve mahkûm aileleri baþta olmak üzere fakir ve yoksul ailelere erzak yardýmý yaptý. Sadece fiili cihadý esas tutmadý. Filistinlilerin hemen her sorunuyla ilgilendi. Hastaneler kurup çocuklar ve yaralýlarý bedava tedavi etti. Muhtaçlarýn ve ihtiyaç sahiplerinin yanýnda oldu. Sadece Gazze'de deðil; Kudüs'ten Cenin'e, Hayfa'dan Askalan'a kadar örgütlenmenin gerçekleþtiði birçok yerde halkýn yanýnda her yönüyle yer aldý. Sürgüne gönderilenlerin, iþgalcilerin verdiði aðýr yaralarýn sarýlmasýnda Önde hep o vardý. Tavan hareketi boyutunu çoktan geride býrakmýþ, taban hareketi haline gelmiþti. HAMAS Filistinliler için artýk bilindik direniþ gruplarýnýn ötesinde halka mal olan, hayatýn içinde ve hayatýn gerçeklerini halkla paylaþan bir direniþ olmuþtu. Filistinliler için anlamý ve çaðrýþýmý oldukça farklýydý. Zor günlerinde yanlarýnda bulduklarý direniþin adýydý. Þimdiye kadar yaþanan çaresizlik karþýsýnda bundan sonrasý için dillerde ve gönüllerde bir ümit, bir sevdaydý. Bu organizasyonun beyni ve kilit ismi Þeyh Ahmed Ya-sin'di. Hastalýðýna ve sakatlýðýna bakmadan gece-gündüz sorunlarla ilgileniyor, yol gösteriyor, geliþmelere göre strateji üretiyordu. Artýk teþkilatsal çalýþmalar, bir organizasyon disiplini ve koordinasyonu altýnda yürütülüyordu. Baþta ismail Ebu Þenneb olmak üzere diðer yardýmcýlarý, günlük çalýþmalar ve programlan koordine edip bilgi ve belgelen ona arz ediyor, gösterdiði doðrultuda Filistin çapýnda örgütlenmeyi idare ediyordu. El-Halil ve Kudüs'ün özellikle doðu kesimi, Ramallah, Nablus, Cenin, Hayfa, Askalan, Gazze ile Güney Filistin'e kadar tüm Filistin bir HAMAS direniþi, bir intifada yaþýyordu. Disiplinli ve teþkilatlý bir hak arama mücadelesiydi bu. Tanklara ve aðýr silahlara karþý sapan taþlan... Ebrehe'nin fillerine karþý Ebabil kuþlarý... Tüm dünyaya haklýlýklarýný sapanlarýyla ispatlamaya çalýþan onurlu ve izzetli bir direniþ, onurlu ve izzetli bir intifada yaþanýyordu Filistin'de.
Onuncu Bölüm
Ebu Þenneb, bu raporlarýn çoðunda olumlu geliþmeler gördüm. Bu geliþmelerin Gazze'nin dýþýnda da tüm hýzýyla devam etmesi Allah'ýn bir yardýmýdýr.
- Kesinlikle efendim. Allah'ýn lütfü ve inayeti olmazsa, bizler aciz kullar olarak hiçbir þey beceremeyiz.
- Kudüs, Cenin, El- Halil gibi merkezlerde özellikle cami eksenli çalýþmalarý ve teþkilatýmýzýn halkla iletiþimim Ýntifada seviyesine getiren kardeþlerden Allah gani gani razý olsun... Buralarda da çalýþmalarýn gidiþatý iyi olsa gerek öyle deðil mi?
- Allah'a hamd olsun. Gayretli çalýþmalarýmýzýn semeresini Allah Teala arttýrýyor.
- Bu çalýþmalar içinde ilerleme gösterip ilerde daha büyük sorumluluklar alabilecekler için özel düþüncelerin olsun Ebu Þenneb.
- Elbette efendim. Bu sebeple sürekli yeni mücadele metotlarý üzerinde çeþitli fikirlerin temel oluþturmasý için, yapýlan gayretlerden sizi de haberdar ediyorum. Bu çalýþmalarýmýzda Ýsmail Haniye ve Muhammed Deif in katkýlarýnýn büyük bir payý var. En ücra yerlerde bile intifada ruhunu diri tutmasýnda direniþimizin üstün bir performansý olduðu açýktýr. Bu ilahi bir lütuftur.
- Ya yardým faaliyetleri... Ýhtiyaç sahiplerine ulaþtýrmada bir sorun oluyor mu?
- Hayýr efendim! Ortalýk gergin olmasýna raðmen her
türlü gayret gösteriliyor.
Þeyh Yasin, biraz düþündü. Bakýþlarýný bir noktaya dikip öylece kalakaldý. Biraz sonra baþýný Ebu Þenneb'e çevirdi.
- Biliyor musun, Ebu Þenneb? dedi. Faaliyetlerimizin güvenliðini saðlamak bize düþüyor. Bunun için küçük bir güvenlik birimine ihtiyacýmýz vardýr. Geçenlerde de konuþtuðumuz gibi bu görevi yapabilecek ve bu iþte kabiliyetli, gözü pek, cesur gençlerden bir birim oluþturduk. Ama yeni olduðundan eðitim ve geliþmeleri için gayret gösterilse, kýþkýrtmalara ve heyecana gelmeyecek soðukkanlýlýk aþýlansa iyi olur.
- Ýnþaallah efendim. Bu konuda size ayrýntýlý bir rapor getirecðim.
- Bir de sen ve Rantisi dikkatli olmalýsýnýz. Mahmud Zahar ve diðerleri de... Bu yeni yapýlanmamýz hakkýnda, iþgalci yönetim kesinlikle istihbarat toplamýþtýr.
Bu küçük büroda büyük iþler planlanýyor, büyük bir di-reniþin/intifadanm perçinlenmesi için her gün konuþuluyor, fikir teatisinde bulunuluyordu. Ýnce ayrýntýlar, ince detaylar tek tek ele almýyor; istikbale dair programlar þekille­niyor, atýlan her adým, yýllar sonrasý da hesaplanarak atýlýyordu.
Ýntifadanm baþlamasýndan 37 gün sonraydý. Ocak ayýnýn ayazýnda gece yarýsýndan sonraki bir vakitte sokaklarda sessizlik hüküm sürüyordu. Birden askeri cemseler belirdi. Sokaðýn baþýnda kalabalýk bir askeri birlik bir evi kuþatma altýna aldý. Sessizce alman tüm tedbirlerden sonra, evin kapýsýný çalma tenezzülünde bulunmadan kapýyý kýrarak, büyük bir gürültüyle içeri daldýlar. Aradýðýný bulmanýn sevinciyle zafer kazanmýþ bir kumandan pozuna bürünen subay, operasyonun bittiðini iþaret etti. Aceleyle araçlarýna binen iþgalci askerler, arkalarýnda gözü yaþlý bir kadýn ve çocuklarýný býraktýlar. Gecenin sessizliðini bozan sesler, iþgalcilerin arkalarýnda býraktýklarý lanetler, beddualar ve Rableriyle aralarýnda perdenin olmadýðý mazlumlarýn yakarýþlarýydý. Bir saat sonra gözleri kapalý bir þekilde sorgudaydý Ab-dulaziz Rantisi.
- Evet! dedi sorgu subayý. Söyle bakalým Bay Rantisi. Þimdi de HAMAS çýktý ha! Biz birini kapatýyoruz, siz diðerini açýyorsunuz... Sessizdi Rantisi. Konuþulanlardan çok, Rabbiyle meþgul olmaya karar verdi. O'na sýðýndý. Kendini en zor iþkencelere hazýrladý. Bu saatleri bir gün yaþayacaðýný biliyordu. Ýþte o saatler gelmiþti. Sabretmeli ve direnmeliydi. Allah için, rýzasý için...
Geliþmeyi Þeyh Yasin duyar duymaz Ebu Þenneb'i, Rantisi'nin evine yolladý. Teselli için Rantisi'nin evi ziyaret ediliyor, ailesi yalnýz býrakýlmýyordu. Her türlü maddi ve manevi destek gösterilmiþ, sýkýntý yaþatýlmamýþtý. Bir ay kadar sonra serbest býrakýlan Rantisi mutluydu. Çektiði çileler ve gördüðü zulüm Allah içindi. Ýçerde olduðu sürece ailesine gösterilen ilgi onu daha çok sevindirdi. Sahipsiz deðildi. Bir davasý ve bir mücadelesi vardý.
- Bugünden sonra daha dikkatli olmamýz gerekiyor, dedi Þeyh Yasin karþýsýnda oturan Rantisi'ye. Zannedersem zor günler bizi bekliyor. Bir ateþ sahasýnýn ortasýndayýz. Gücümüzü ve gittikçe tehlikeli olduðumuzu idrak ediyorlar. Asýl korktuklarý, Ýslami þuurla yoðrulmuþ bir direniþtir. Çünkü onlar da biliyor ki bu bilinç ve þuur onlarýn sonu olur. Bu bilince sahip olan her mücahit için caný, malý ve ailesi ikinci plandadýr. Yani ölümü alnýna yazan insan neden, kimden ve niçin korksun? Fakat bu þuura sahip olmayan anlayýþ, bir þekilde memnun edilebilir! Ýþte bu ince çizgiyi iþgalci düþman, tarihi tecrübelerinden biliyor. Bunun için adýmlarýmýzý çok dikkatli atmalýyýz Rantisi! Her an, her þeye hazýrlýklý olmalýyýz.
- Doðru efendim. Sorguda dikkatimi çekti: Hep maddi destek ve makam tekliflerinde bulunuyor, bu yolla direniþi bölmeye çalýþýyorlar.
- Bu da çok Önemli bir nokta, dedi Þeyh Yasin. Tüm HAMAS fertlerine sosyal ve kültürel faaliyetlerde, ders ve sohbet halkalarýnda özellikle imani konularýn pekiþmesi ve perçinlenmesine yönelik nasihatler yapýlsa iyi olur. Zira imam güçlü olmayan her nefse böylesi teklifler cazip gelebilir. Hz. Yusuf aleyhisselam dahi; "Rabbimin esirgediði müstesna her nefis gerçekten kötülüðü emreder" demiþtir. Bu konuya ayrý bir Önem verilse iyi olacaðý kanaatindeyim.
- Ýnþaallah verilecektir efendim.
Þeyh Yasin'le görüþmesinden yaklaþýk bir ay sonra tekrar tutuklanan Abdulaziz Rantisi, bu defa 2. 5 yýl zindanda kaldý. Fiziki iþkencenin yaný sýra yargý iþkencesine de tabi tutuldu. Askeri yargýç önüne her çýkarýlýþýnda, hakkýnda herhangi bir hüküm verilmeden her celsesi erteleniyordu. Böylece günleri Yusufî bir hayata alýþarak geçti. O atlas ; iklimin havasýný teneffüse çalýþýyor, bundan azami derecede faydalanýyordu. Ayný zamanda teþkilatçýlýk ruhuyla cezaevindeki mahkûmlarý örgütleyerek haklarýný aramalarý konusunda direniþin baþka bir boyutunda mücadele ediyordu. Koðuþ koðuþ, seviye seviye eðitim çalýþmalarý, siyasi çalýþmalar ve dini ilimler konusunda planlar ve programlar çerçevesinde, zindan çalýþmalarýný koordineli bir þekle sokuyordu. Týp doktoru olmasý özel iliþkilerde çok faydasýný gördüðü bir konuydu. Sosyal iliþkisini geliþtirici tavýrlarý ve güven verici yaklaþýmlarýyla kendini zindana kabul ettirmiþ, sevdirmiþti. Zira o bir direniþçinin, her zaman ve mekânda Allah rýzasýný gözeterek fayda verebileceði yahut faydalanabileceði bir gayreti elden düþürmeyeceðinin bilincindeydi.

18 Mayýs 1989!..
Zaman, Rantisi'nin son tutuklanýþýndan bir küsur yýl sonraydý. HAMAS'm çalýþmalarý, yönlendirmeleri sonucu intifada tüm hýzýyla devam ediyordu. Her gün yüzlerce çatýþma haberi yayýlýyor, Ýsrail askerlerinin acýmasýzca katlettiði genç fidanlar Filistin'e feda oluyordu. Kimi 9, kimi 10, kimi 15, kimi 16 yaþlarýnda hayatlarýnýn baharýnda intifa-daya adanmýþ canlardý bunlar. Vuruldukça çoðalan, çoðaldýkça iþgalci Ýsrail'in korkulu rüyasý olan çocuklarýn direni-Þi karþýsýnda ellerinden bir þey gelmiyordu. Ellerinde taþ-ten baþka silahlarý olmayan çocuklarýn yürüttüðü intifa- iyice sýkýþan Ýsrail, hýrsýný yine Þeyh Ahmet Yasin'den aldý. Fakat bu defa daha kapsamlý, daha geniþ çaplý bir operasyon düzenlendi. Þeyh Yasin'le birlikte Islami Direniþ Ha-reketi'nin pek çok mensubunu da tutukladýlar, Böylesine büyük bir operasyon intifadaya darbe vurmayý amaçlayan bir hareketti. Remle hapishanesinin karanlýk dehlizlerinde Þeyh Yasin, bir yýl boyunca sorgulandý, bu süre zarfýnda mahkemeye de çýkarýlmadý. Saðlýk durumu gittikçe kötüleþiyordu. Ýþkence ve hakaretlerle ruh saðlýðýna zarar verilmek istendi. Fakat o, vakarla ve tam bir kararlýlýkla direndi.
- Þeyh Yasin! diye seslendi, iþkenceci subay, alayvari bir sesle. Ziyaretçilerin varmýþ! Sana giyecek getirmiþler. Aslýnda onlarý içeri almamýz yasak ama sana kýyak yapalým dedik. Saðýna baktý.
- Getirin çocuðu dedi, kapýdaki askerlere.
Kapý açýlýnca içeri 14-15 yaþlarýnda olan oðlu Abdi girdi. Elinde elbise çantasý vardý. Subay bir çýrpýda Abdi'nin elindeki çantayý kaptý.
- Vay, vay, vay! dedi, alaycý bir tavýrla. Demek sevgili isyancý babana elbise getirdin ha! Bakalým neler varmýþ çantada. Hýmm! Ýki adet atlet, bir adet çorap...
Çýkardýðý her parçayý hýrsla yere atýyor, postallarryla basýp çiðniyordu. Son parça elbiseyi de yere attýktan sonra hýrsla çantayý yere çaldý. Birden durdu. Yaný baþýnda kendisini þaþkýnlýkla izleyen Abdi'nin suratýna þiddetli bir tokat attý. Ne olduðunu anlayamadan gayri ihtiyari bir çýðlýk sonucu kendini yerde bu-
lan Abdi'nin burnundan kýzýl kýzýl kanlar akmaya baþladý. Abdi'nin yerdeki haline kahkahalarla gülen iþkenceci subay ve erleri; sadist ruhlu, dengesiz kiþiliklerini sergiliyorlardý. Þeyh Yasin'in olanlar karþýsýnda ruhunda fýrtýnalar koptuðunu ve bir þey yapamamanýn ýzdýrabýný yaþadýðýný bilen subay;
- Nasýl? dedi. Yüreðinin taa derinliklerinde bir acý hissediyor musun Þeyh Yasin? Bizi uðraþtýrma da bizimle anlaþ. Senin için iyi olur. Yoksa...
Olanlara duyarsýz deðildi Þeyh Yasin. Metanetini Voru-ma zamanýydý. Duygusal olmaktan çok basiretli olmak gerektiðini bilen biriydi. Rabbine tevekkül etti. O'na sýðýndý ve inayetini istedi. Ona ve aile fertlerine karþý devam eden bu tür iþkenceler, onu ümitsizliðe sevk etmiyordu. Yine bir baþka gündü. Fiziksel özürlü olmasý sýkýntýlarýný arttýrmasýna raðmen taviz vermemekteydi. Gözlerinin Önünde çocuklarýna yapýlan iþkenceler dahi onu yýldýrmadý. O gün iþkence dolu bir gündü. Ýþkenceci bir subay saatlerdir konuþmaya ikna edemediði Þeyh Yasin'in seslendiðini duyunca hemen yanma sokuldu.
- Bir þey mi istedin? ded; ümitle.
- Tuvalet ihtiyacýmý görmem lazým. Saatlerdir... Sözünü tamamlamasýna fýrsat vermeden baðýrdý subay:
- Nee!.. Beni bunun için mi sandalyemden kaldýrdýn?..
Aðzýna geleni söylüyor, köpürüyordu. Bu þekilde psikolojik baský uygulayan iþkenceci subay, Þeyh Yasin'e acý çektirmek istiyordu.
Sakat bir insaný en doðal haklarýndan dahi mahrum eden iþkenceci Yahudiler, boþuna çýpmdýlar. Zira dört yýl
önceki tutuklamada da ayný direniþçi tavýrla karþýlaþmýþlardý. Fakat Þeyh Yasin de bu süre içinde daha bir bilenmiþ oyunlarýný baþlarýna geçirecek tavrý hakkýyla bir daha sergilemiþti.
Yaklaþýk bir yýla yakýndý tutuklanan... Bir gün kapýsýndan içeri giren bir asker onunla ilgilendi. Üstünü baþýný düzeltti. Temiz elbiseler giydirdi. Tekerlekli sandalyesiyle alýp camekanlý bir odaya götürdü. Ýçeride avukatýný görünce se­vindi Þeyh Yasin. Birbirlerini sorduktan sonra;
- Geliþmeler nasýl? diye sordu.
- Efendim, diyerek baþladý avukat. Yakalanýþýnýzdan sonra çeþitli insan haklarý Örgütleri dünya kamuoyuna çeþitli açýklamalarda bulundular. Lehinize bazý geliþmeler olsa da iþgalci yönetim tavrýný yumuþatmýyor. Fakat sizinle görüþmem dahi büyük bir baþarý.
- Benimle görüþtürdüklerine göre mahkemeyle ilgili bir geliþme olmalý...
- Evet efendim! Bir geliþme var. 3 Ocak 1990 yani, üç gün sonra mahkemeniz var. Ayrýca hakkýnýzda oldukça yüklü bir dosya hazýrlamýþlar. Anladýðým kadarýyla kurt-kuzu meselesi.
- Hiç bir halt beceremezler, dedi Þeyh Yasin. Takdir ne ise o olur.
Bunca eziyet çekmesine raðmen hâlâ izzetli bir duruþ sergileyen Þeyh Yasin'e hayranlýkla baktý avukat. Þeyh Ya-sin'in sorusuyla kendine geldi:
- Ýntifada'da bir gevþeklik yok inþaallah.
- Hayýr, efendim, yok! dedi avukat. Sizin ve diðer kardeþlerinizin tutuklanmasýndan gaye; intifadayý kesintiye
uðratmaktý. Ancak Siyonist iþgalci umduðunu bulmadýðý gibi, intifada tutuklanmanýzla daha da þiddetlendi.
-Allah'a hamd olsun! Allah'a hamd olsun! dedi. Ya Ýsmail Ebu Þenneb... Ondan haberin var mý?
- Þey! Bildiðiniz gibi o da burada, Remle zindanýnda. Ýlk etapta sorguya alýndýðýný ve þiddetli iþkencelere maruz kaldýðýný biliyorum. Üç ay boyunca kesintisiz bir þekilde iþ-kenceli sorgusu devam etmiþ. Daha sonra ýþýðýn bile görünmediði tek kiþilik bir hücreye kapatýlmýþ, yakýnda onunla da görüþeceðimi umuyorum. Teslimiyetçi sözler döküldü Þeyh Yasin'in dudaklarýndan.
- Allah yardýmcýsý olsun, dayanma gücü versin... Ya Rantisi... Ondan da haberin var mý?
- O da, dedi avukat. 4 Mart 1988'deki tutuklanmasýndan bu yana hâlâ zindanda. Ýþin tuhaf yaný iþgal yönetimi onu mahkemeye çýkarýyor ve her hangi bir karar vermeden davasýný erteliyor. Bir çeþit yargý iþkencesi uyguluyorlar. Aslýnda öne sürebilecekleri somut bir delilleri yok. Zaten Rantisi de onca iþkenceye raðmen ser verip sýr vermeyen bir tavýr sergilemiþ.
- Doðru, dedi Þeyh Yasin sevinçle. Tutuklandýðý zaman henüz dýþarýdaydým. O, izzetli bir tavýr sergiledi her zaman. Birçok kardeþimiz gibi. Bu yol çile ve aþkla yoðrulmuþ ilahi, hak bir yoldur. Yolunda gayret gösterenleri ummayacaðý ni­metlere eriþtireceðini vadeden yüce Allah her þeye kadirdir.
- Size yapýlan hakaret ve iþkenceleri gündemde tutmak istiyoruz efendim. Zaten Abdi'ye ve ailenize yapýlan hakaretler herkesin malumu.
- Oðullarýmýz ailelerimiz ve canlarýmýz birer imtihan vesilesidir. Abdi ve ailem, Hz. Ammar'm ailesi ve bizden öncekiler kadar deðerli deðil. Yasir ve Sümeyye sabrettiler. Ýnþaallah biz de sabredenlerden oluruz. Avukat, sohbeti baþka bir mevzuya çekti.
- Efendim, dedi. Biraz da mahkemenizde olabilecek geliþmelere yönelik konulan konuþsaydýk... Bir tebessüm yayýldý, Þeyh Ya sin'in_ yüzüne. "Ýþgalci yönetimin mahkemesi ha!"diye düþündü. Avukatý bir þeyler söylüyordu. Ama o baþka þeyler düþünüyor, baþka iklimlerde geziyordu. Nihayet 3 Ocak günü gelmiþti. Askeri mahkemenin her biri gurur ve kibir abidesi olan yargýçlarý Þeyh Yasin'e yüksek kürsülerden bakýyorlardý. Hakkýnda bir bardak suda onca fýrtýnalar kopartýlan, dünya medyasýnýn ve insan haklan örgütlerinin diline doladýðý adam bu muydu? Tekerlekli sandalyede oturan bu mefluç adam nasýl kitleleri peþinden sürükleyebiliyordu? Duruþmayý açan hakimin kimlik tespitinden sonra söz alan savcý, iddianameyi okudu. 15 ayrý suç isnadýný sýraladýktan sonra iddianamesini on beþ yýl hapis cezasýnýn yaný sýra ömür boyu hapis istemiyle tamamladý. Mahkeme salonunda büyük bir sessizlik vardý. Hakimin ve mahkeme heyetinin gözleri Þeyh Yasin'e odaklanmýþtý. - Sanýk Ahmed Yasin, dedi hakim. Tüm bu iddialar karþýsýnda kendinizi nasýl savunacaksýnýz?
Tekerlekli sandalyesinde oynanan tiyatroyu seyreden Þeyh Yasin, tane tane konuþtu:
- Bu mahkeme kanuni olarak beni yargýlama hak ve yetkisine sahip deðildir. Zira bu mahkeme iþgalciler tarafýn- , dan kurulmuþtur. Dolayýsýyla tamamen gayri meþru ve kanun dýþýdýr. Baþta hâkim olmak üzere herkes þok olmuþtu. 15 ayrý , suçla yargýlanan, hasta ve mefluç bir adamýn bu kadar per- , vasýzca konuþmasý büyük bir cesaretti. Karþýsýnda kendisini, mahkemesini ve düzenini reddeden bu adam neyine gü­veniyordu? Hangi cesaretle bunu söyleyebiliyordu? Üzerindeki þaþkýnlýðý atan hâkim, heyete dönüp bir-iki defa öksür-dükten sonra bu ilk duruþmayý, zamaný sonradan açýklanmak üzere belirsiz bir tarihe erteledi. Apar topar Remle zindanýna getirilen Þeyh Yasin, yine karanlýklara gömüldü. Artýk Yusufî dünyanýn derinliklerin-deydi. 1984 yýlýnda on bir aylýk zindan hayatýndan aldýðý lezzeti hatýrladý. Manevi doyumun þahikasýný yaþamýþtý. Tekrar Yusufî öðretiye sarýlmak, Yusufî ahlaký, disiplini ve irfaný yaþamak için þu ana kadar yaþadýklarýný ruhi bir hazýrlýk saymalýydý.
6 Ekim 1991'de yine mahkemeye çýkarýldý. Fakat mahkeme vardýðý kararý ileride açýklayacaðýný ilan ederek duruþmayý kapattý. Ama kararýn mahiyeti hakkýnda fýsýltýlar dolaþýyordu ortalýkta. HAMAS, bu son mahkeme sýrasýnda Þeyh Yasin'in yargýlanmasýný protesto için grev ilan etti. Halk hareketine dönüþen HAMAS'm çaðrýsý, hayatý felce uðrattýysa da, iþgalci yönetim geri adým atmadý; fakat karþýsýndaki gücün mahiyetini gittikçe kavrýyordu. 1991 yümm sonlarýna doðruydu. Þeyh Yasin hücresinden tekrar alýndý. Avukatýyla görüþüyordu. Hal- hatýrdan sonra, Þeyh Yasin, avukatýnýn gözlerindeki hüznü fark etti. Yüzünden eksik etmediði mütebessim bir çehreyle:
- Seni hüzünlü görüyorum, dedi.
- Þey!., dedi avukat. Efendim, mahkeme geçen 16 Ekim'de kararýný açýklamýþtý. Ýlgili kararýn bir nüshasýný size getirdim.
- Okur musun? dedi, Þeyh Yasin güven veren bir sesle... Sana zahmet, dinliyorum. Avukat karan okudu. Neler yazýlmamýþtý ki!.. 15 ayrý suçlama tek tek zikredilmiþ, Filistin'in asýl sahipleri onlar-mýþ gibi ceza yaðdýrýlmýþtý. Hâlbuki öz vatanlarýndan sürülen, çocuklarý öldürülen, köyleri ve kentleri boþaltýlan, evleri baslarýna geçirilen, meþru müdafaa haklarý ellerinden alýnan, iþkenceye uðrayan, toprak ve vatanlarý iþgal edilen, insani her türlü yardýmdan, ilaçtan, gýdadan, sudan, elektrikten mahrum býrakýlan, sokaklarda her gün rasgele açýlan ateþlerle insanlarý öldürülenlerden biriydi kendisi. Þimdi ise daðdan gelen baðdakini kovmuþ misali suçlanmýþtý. "Bu, hep böyle oldu" diye düþündü. "Tarih boyunca mazlumlar hep ezildi, hor ve hakir görüldü. Sabýrla ve izzetle direnmekten baþka çare olmayan bir yoldayýz. Yardýmcýmýz yüce Allah olduktan sonra ne gam!" Avukatýnýn okuduklarýndan en son, öldürme emirleri verdiði için ömür boyu, Ýsrail'i yýkarak yerine Ýslami bir devlet kurmayý açýklayan kanun dýþý (!) bir örgüt olan HA-MAS'ý kurduðu iddiasýyla da on beþ yýl hapis cezasýna çarptýrýldýðýný duydu. Gülümseyen simasryla avukatýna baktý.
- Allah'a hamdolsun, dedi. Onlarýn bizim için öngördükleri cezayý inþaallah Rabbim uhrevi bir mükâfata çevirecektir. Þunu biliyorum ki Rabbimin buyurduðu gibi, onlarýn kalplerinde Allah'tan çok bizim korkumuz var.
Karþýsýndaki insanýn mütevekkil haline bakan avukat, düþünüyordu. Bunca sýkýntý, eziyet, hakaret, iþkence ve zorluk karþýsýnda saðlam bir insan dahi sabredemezken bu sakat adam Rabbinin yardýmýyla olanlarý hiç umursamýyordu. Ona bu direnci, bu sabrý, bu tevekkülü, bu teslimiyeti yüreðinin sahibi ve imaný veriyordu. "Allah'a inanan bir insan tek baþýna kâinata meydan okuyabiliyormuþ" diye geçirdi içinden.
- Ebu Þenneb'e ne oldu, görebildin mi? sorusuyla dalgýnlýðýndan sýyrýldý avukat.
- Geçenlerde, dedi. Iþýðýn bile girmediði tek kiþilik hücresinden 17 ay sonra çýkarýlýp koðuþlara alýndýðýný müjdelemek istiyorum. Ayrýca Rantisi hakkýnda da bir müjdem var: Geçen Eylül aymda 2,5 yýllýk zindan hayatýndan sonra býra­kýldý. Ama üç ay geçmeden tekrar tutuklandý.
- Evet, duymuþtum.
- Hiçbir sebep gösterilmeden iþgalci yönetim "idari dava" bahanesiyle onu bir yýldýr zindanda tutuyordu. Allah'ýn lütfü ve inayetiyle yine azat oldu. Þeyh Yasin, bu geliþmeden mutlu olmuþtu.
- Bu haberlerine ve müjdelerine sevindim. Rabbim seni de cennetiyle müjdelesin.
- Amin, hepimizi...
- Ebu Þenneb'le görüþme imkânýn var mý?
- Hýmm! Zannedersem yakýnda görüþebilirim.
- Ona selamlarýmla beraber zindan þartlarýnýn düzeltilmesi baþta olmak üzere kardeþler arasýndaki teþkilatlanmanýn koordine edilmesinde mesuliyet yüklenmesinin güzel olacaðýný iletebilirsin. Özellikle ön plana çýkmayýþýnýn fay­damýza olacaðým bilerek hareket etmeli. Kardeþlerimizin daha çok imani konularda maneviyatlarýnýn pekiþtirilmesi yönündeki çalýþmalarýn, sohbet ve derslerin düzenlenmesi ve bir programa yönelik olarak bu faaliyetlerin yapýlmasý­nýn faydalarýný bilecek biridir. Özellikle her gün toplu Kur'an okunup þahsi programlarýn dýþýnda vird ve zikirle-riyle meþgul olmalarýnda fayda vardýr. Yine özellikle yapýlabilirse günün baþýnda ve sonun da tefekkür etmek ihmal edilmemelidir. Zindandan çok iyi bir þekilde faydalanmak için tutukluluk zamanýmýzý bir fýrsat bilmeliyiz.
- Doðrusu bazen buradaki fýrsata özenmemek mümkün deðil.
Hiç zindan hayatý yaþamamýþ olan avukata bakan Þeyh Yasin:
- Hayýr hayýr! Böyle düþünmemelisin, dedi. Bizler Allah'tan hiçbir zaman musibet dilemeyiz. Fakat baþa geldiðinde de en iyi ve en güzel þekilde sabretmesini de bilmeliyiz. Bu þekildeki imtihanlardan da ancak bu suretle faydalanabiliriz.
- Anladým efendim.
- Ayrýca Rantisi'ye de haber ulaþtýrýlabilse sevinirim. Tekrar dikkatli olmasýný hatýrlatýyorum. Ýntifadanm koordi-nesinde de Mahmud Zahar'la dayanýþma içerisinde olmalarý gerek. Seçkin gençlere seçkin görevler vermeleri gerekebilir. Muhammed Deif ve Ýsmail Haniyye'ye sorumluluk yüklenebilir.
Þeyh Yasin birden durdu. Biraz düþündü.
- Bir de dedi, aðýr aðýr. Önemli bir durum daha var. HA-MAS çatýsý altýndaki faaliyetlerimizin güvenliði için kurduðumuz küçük bir silahlý birliðimiz vardý. Onu aktifleþtirme, daha fazla iþlenir hale getirmenin yollarýný arasýnlar. Bu bir­lik HAMAS'ýmýzm silahlý kolu konumunda olmalý. Madem iþgal gücü bizi kendisini yýkmakla itham ediyor, biz de bu iddiaya layýk olmalýyýz. Zaten þartlar da bizi buna zorluyor. MOSSAD'm kýþkýrtmalarýný da bu arada unutmamak ge­rek. Bu sebeple Rantisi birliðimizi "Ýzzeddin Kassam Tugaylarý" adýyla silahlý direniþ kanadýmýza çevirecek çalýþmalarý baþlatmalýdýr. Þeyh Ýzeddin Kassam, Ýngilizlerin iþgali sýrasýnda þanlý bir direniþ gösteren önderlerimizdendi. Ýnþaallah onun adýný taþýyan bu silahlý direniþ kanadýmýz, adýna yaraþýr bir mücadele verecektir. Rantisi, neler yapacaðýný çok iyi biliyor. Özellikle Yahya Ayyaþ'ý bu iþte görevlendirmesinde faydalar görecektir, Ýnþaallah bu giriþim Ýsrail iþgal gücüne karþý büyük bir atýlým olacaktýr. Zira þartlarýn gölgesinde HAMAS, artýk yeraltýna çekilmeye itildi. Tekrar hatýrlatýyorum: Rantisi ve Zahar çok dikkatli davranmalýlar. Kýsa bir sükûnetten sonra avukat konuþtu:
- 6 Ekim'deki son mahkemenizden sonra ilan edilen genel grev hayatý felç etti. Öðrencilerin okullara, iþçilerin fabrikalara, Ýsrail'de çalýþanlarýn iþlerine gitmemesi birçok iþin aksamasýna sebep oldu. Kudüs, Cenin, Nablus, Batý Þeria ve Gazze'de hayat durdu.
- Allah'u Teala bu halký bir gün azatlýðýna kavuþturacaktýr. Yeter ki azimle, sabýrla þerefli olan direniþimizi ve intifadayý sürdürelim.
- Efendim, dedi avukat. Sanýrým yakýnda zindanda biraz daha rahat etmenize vesile olacak geliþmeler yaþayabilirsiniz.
- Ne gibi?
- Dünya kamuoyunun ve insan haklan kuruluþlarýnýn tepkileriyle gündemde tutulmanýz neticesinde sizi koðuþla- , ra alabilirler. Böylece daha rahat edersiniz.
- Biz lütuf ve ikramlar için vesile olanlarý velinimet bilmiyoruz. Onlar sadece vesiledir. Dolayýsýyla þükrümüz, ancak Allah'a olacaktýr. Böylece günler birbirini kovalarken Þeyh Yasin ömür boyu ceza almýþ bir mahkûm olarak Remle zindanýndaki günlerini dolduruyordu. Bu aralar elbiseleri içeri almýyor, ziyaretçilerine iyi davranýyor, ilgi gösteriliyordu. Doðrusu bu davranýþlardan iþ-killenmiþti. O gün ziyaretine hanýmý ve on iki yaþlarýnda olan oðlu Abdulgani geldi. Kocasýnýn hastalýðýnýn arttýðýný gören halime Hatun, üzgündü. Abdulgani ise babasýný görmenin sevincini sözlerine yansýtýyordu.
- Baba! Seni çok seviyorum.
- Ben de yavrum.
Çift camlarýn arkasýnda da olsa sevinçliydi Abdulgani, Güzel sözler söyledi oðluna Þeyh Yasin. Nasihatler etti. Bir ara gözleri hanýmýna takýldý.
- Hayrola, dedi. Seni üzgün görüyorum. Evde bir þey mi oldu.?
- Hayýr, dedi hanýmý. Evde bir þey olduðu yok tek sýkýntýmýz senin yokluðun... Çok da zayýflamýþsýn. Tebessüm etti.
- Anlýyorum, dedi. Sabredin. Ýnþaallah Rabbimiz onlarý utandýracak. Bize düþen izzetimizi muhafaza ederek sabr-1 cemil göstermektir.
- Halimizden þikâyetimiz yok elhamdülillah. Hem zaten çocuklar da büyüdü sayýlýr. Manalý gülümsedi Þeyh Yasin.
- Seni bilirim hatun. Rabbinin rýzasýný gözettiðini de... Çocuklarýmýz hususunda gözüm arkada deðil. Rezzak olan Allah elbette kullarýný unutmaz. Sana da bana da bundan böyle sabýrla ve namazla Allah'tan yardým dilemek, ona sýðýnmak ve Filistinimiz'in özgürlüðü için dua etmek düþer... Nasihatler ve hasret dolu konuþmalar sonunda hanýmý ve oðlu gitmiþ, Þeyh Yasin odasýna alýnmýþtý. Fakat gözünden kaçmayan tek þey hâlâ kendisine iyi davranýlmasýydý. "Elbet bu iþte bir hikmet var" dedi kendi kendine, "Bekleyip göreceðiz..." Þeyh Yasin, ayný saatlerde tekrar hücresinden çýkarýldý. Müdürün þatafatlý bir þekilde döþenmiþ makam odasýna alýndý. Hiç görmediði ve tanýmadýðý sivil giyimli iki þahýs odaya girdi. Cezaevi Müdürü onlara hürmet ve saygý gösteriyor, deðerli olduklarýný hissettiriyordu. Koltuklara oturduktan sonra müdür, misafirlerine dönerek:
- Ne içerdiniz efendim? Çay, kahve...
- Çay iyi olur müdür bey, dedi iri yarý olaný. Þeyh Yasin de içmez mi acaba?
Müdür Bey, hatýrlamýþ gibi Þeyh Yasin'e döndü. Fakat sormadan cevabýný aldý.
- Hayýr! Bir þey içmiyorum. Ýri yarý yabancý:
- Lütfen Þeyh Yasin! Ýkramýmýzý reddetmeyin, dedi Þeyh Yasin kendisine iyi davranýlmasýnýn sebebini anlamýþtý. Tekrar bir þey içmeyeceðini beyan edince, iri yarý sivil yabancý konuþtu:
- Þeyh Yasin! Biliyorsun ki ömür boyu hapse mahkûm edildin. Artýk bir ömür burada ailenden, çocuklarýndan, en önemlisi de çok sevdiðin insanlarýndan ayrý kalacaksýn. Ayrýca sürekli bakýma muhtaç ve hastasýn. Gördüðüm kadarýyla epeyce de zayýflamýþsýn. Sana yazýk deðil mi? Hâlbuki bizler seni bu durumdan kurtarabiliriz. Böyle bir þansýnýn olduðunu bilmeni isterim.
- "Bizler" demekle neyi kastediyorsunuz?
- Bizler, dedi adam. Yani ikimiz, diyerek suskun arkadaþýný da iþaret etti eliyle.
- Hangi sýfatla?
Gayet rahat bir þekilde konuþuyordu adam:
- Biz, seninle Ýsrail devleti adýna konuþuyoruz. Senin buradan kurtulma þansýnýn olduðunu söylüyoruz!
-Yaa!
- Evet! Bizimle anlaþýrsan. Yani yardýmcý olursan neden olmasýn? Hem o kadar zor bir þey deðil. Böylece sen de bu karanlýk zindandan kurtulur, rahat edersin.
- Nasýl bir anlaþmaymýþ bu? dedi Þeyh Yasin.
- Aslýnda, dedi adam. Basit birkaç söz söylemeniz yeterli. Bizi, yani Ýsrail'i tanýdýðýnýzý kamuoyuna açýklarsanýz, dýþarýdasýnýz.
- Asla!
Aniden ve hiddetle söylenen bu tek kelimelik tepki iri yarý adamý ürküttü. Ama tepki vermedi. "Bu sakat adam söylendiðinden de çetin cevizmiþ anlaþýlan" diye düþündü. Þeyh Yasin'i sýrýtarak dinledi.
- Asla Ýsrail'i tanýdýðýmý açýklayamam. Böyle bir teklifi deðil kamuoyuna açýklamak, kendi kendime dahi söylemem.
Ýri yan adam yumuþadý:
- Sakin olun! Lütfen sakin olun. Yine de anlaþacaðýmýzý umuyorum. Biz sadece bir teklifle gelmedik. Diyaloga açýðýz. Þayet bu teklifimizi beðenmediyseniz o zaman bize karþý direnen çoluk- çocuðun yaptýðý taþkýnlýklarýn uygun olmadýðýný söylemeniz dahi kâfidir. Unutmayýn! Bir cümlecik söyleyecek, Özgürlüðünüze kavuþacaksýnýz. Acý acý gülümsedi Þeyh Yasin. Bunlar deðil miydi peygamberleri Hz. Musa aleyhisselama karþý çýkan, hile ve tuzaklar kurarak Hz. Zekeriya aleyhisselamý ve Hz. Yahya aleyhisselamý katleden. Þimdi de yumuþak sözlerle zehir dolu bal þerbetini içirmeye çalýþýyorlar. Tabiatlarý hile ve oyunlarla doðrulmuþ; lanetli sinsi insanlardý bunlar.
- O çoluk-çocuk dediðiniz kimseler, dedi Þeyh Yasin hýrsla. Bizim direniþ kahramanýmýz, intifadanýn yiðitleridir. Onlar aleyhine söz söylemek benim ne haddime! Taþlan küçük, yürekleri büyük insanlardýr onlar. Daha devam edecekti ki Þeyh Yasin'in karþýsýnda hop oturup hop kalkan ikinci sivil izin vermedi.
- Yani, dedi asabi bir sesle. Bizimle anlaþmaya yanaþmýyorsunuz öyle mi? Unutmayýn ki bu durumda hep burada kalacaksýnýz.
Þeyh Yasin kýzgýn ve sertti:
- Evet! Bu zelil tekliflerinizle beni korkutacaðýnýzý mý sanýyorsunuz? Deðil sizi, iþgalci yönetiminizi dahi muhatap kabul etmiyorum. Zaten mahkememde de bunu dile getirmiþtim. En basit bir teklifinizin, dahi yanýmda hiçbir kýymeti olmadýðýn! bilmenizi istiyorum. Hepsi bu kadar!..
- Pekâlâ; Þeyh Yasin! dedi, iri yarý olaný. Seninle aslýnda daha çok konuþmak isterdik. Lakin biraz dinlenirsen daha iyi olur, diye düþünüyorum. Zira þu an tüm tekliflerimize karþý negatif yüklüsün. Belki ileride yine görüþebiliriz; kim bilir?



Mesaj 1 kez düzenlendi. En son Muhtazaf tarafından, 09.01.2009 - 22:08 tarihinde.
Gönderen: 06.01.2009 - 11:33
Bu Mesaji Bildir   Muhtazaf üyenin diger mesajlarini ara Muhtazaf üyenin Profiline bak Muhtazaf üyeye özel mesaj gönder Muhtazaf üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
Moderator


4254 Mesaj -
On Birinci Bölüm
Þeyh Yasin Remle zindanýnda uzun bir tecritten sonra nihayet koðuþlardaydý. Kardeþlerinin, çevresinde hizmet için koþturduðu bir ortamda daha iyi hissetti kendisini. Cemaatle namazlar, dersler, sohbetler, kardeþlik havasýnda geçen programlý bir hayat, zindanýn manevi havasýný baþkalaþtýrýyordu. Bir ikindi sonrasý, düzenli ve programlý ortamý tefekkür ederken birisinin, yanýna sokulduðunu fark etti. Baþýný çevirdiðinde tebessüm etti:
- Allah kabul etsin efendim!
- Cümlemizin Ebu Abdullah. Gel, þöyle yanýma otur. Nasýlsýn?
- Allah'a hamdolsun. Sizi iyi gördükçe iyi oluyoruz.
- Allah razý olsun Ebu Abdullah. Neyi düþünüyordum, biliyor musun?
- Hayýrdýr efendim.
- Geldim geleli, zindaný düzenli ve programlý gördüm. Sanki eskiye nazaran daha oturaklý ve daha intizamlý bir ortam var. Cezaevi idaresiyle de geliþmeye meyyal iliþkiler gözlüyorum.
- Doðru gözlemiþsiniz efendim. Hepsini Ebu Þenneb'e borçluyuz. Hücreden çýkar çýkmaz iliþkilerimiz olsun, koðuþlarýmýz olsun Remle zindanýna bir düzen oturttu. Koðuþlarýmýzda günlük arneli ve ibadi programlarýn çekici ve sýkmayacak tarzda düzenli olmasýný, kardeþler arasýnda uhuvvet baðlarýnýn güçlenmesini, idarenin zulümlerine karþý birlik ve beraberlik içinde da-vranýlmasýný pekiþtirdi. Ýdarenin gasp ettiði haklarýmýzý almamýz konusunda bizi cesaretlendirdi. Sonuçta gördüðümüz gibi bazý nispi düzelmeler yeterli olmasa da gerçekleþti. Ebu Þenneb'i hayýrla anarak;
- Ebu Þenneb'den Allah razý olsun, dedi. Çalýþmalarýnýn karþýlýðýný fazlasýyla versin. Sahi onun Askalan'a sürgün ediliþinin üzerinden ne kadar zaman geçti?
- Onun gelmesiyle teþkilatlý bir yapýya kavuþtuðumuzu anladýklarýndan tüm geliþmelerden onu sorumlu tuttular. Siz gelmeden kýsa bir süre önce gönderdiler. Ama benim tanýdýðým Ebu Þenneb orada da boþ durmayacaktýr. Buna eminim efendim.
Gülümsedi Þeyh Yasin:
- Allah mazlumlarla beraberdir elbette... Sana bir þey sorayým Ebu Abdullah!
- Buyurun efendim.
- Elbise vb. ihtiyacý olan kardeþlerimiz mutlaka vardýr. Elbisesi fazla olan yahut kullanmadýðý elbisesi bulunan kardeþlerimizden toplayýp sahibini belirtmeden ihtiyaç sahibi olan kardeþlerimize verebilirsek iyi olur, deðil mi?
- Elbette efendim. Hemen yaparýz.
- Bir de imanî konularda ve Kur/an okumada RabbimÝz-le olan rabýtamýzý perçinleþtirecek amellerle ilgili tavsiyelerde bulunulsa tüm kardeþler için faydalý olacaðý kanaatindeyim. Bazý kardeþlerimizin gecelerini ibadetle ihya ettiklerini fark ettim. Bazýlarýnýn da gündüzlerini oruçla geçirdiklerini... Buna çok sevindim. Zira kulun rabbiyle rabýtasý güçlü olduðu müddetçe þeytanýn ona musallat olmasý güçtür.
- Çok doðru efendim. Bunlarýn hepsi, yine belirteyim ki Ebu Þenneb'in gayretleri ve örnekliði sonucu oldu.
1992 yýlýydý o sýralar... Ýsrail iktidarýndaki Likud Partisi seçimleri kaybetmiþti, iktidara gelen Ýþçi partisinin Genel Baþkaný Ýzak Rabin, baþbakan olmuþ, Likud Partisiyle "Ulusal Birlik" adlý koalisyon hükümetini kurmuþtu. Bu dönemde Ýsrail yönetiminin FKÖ lideri Yaser Arafat ile birtakým görüþmelerde bulunmasý dikkat çekiciydi. Gaye; Filistin direniþi konusunda Ýslami direniþi muhatap almayacak bir giriþimde bulunmaktý. Bu sebeple Yaser Arafat'ý muhatap almak, diðer direniþ gruplarýný devre dýþý býrakmayla sonuçlanacaktý. Bu, iþgalci Ýsrail'in iþine gelen ve çýkarlarýný kollayan sinsi oyunlarýndan biriydi. Yine bu dönemlerde Ýsrail, yýkýlan Sovyetler Birli-ði'nden büyük bir Yahudi göçü dalgasýna maruz kaldý. Bu, Ýsrail'in yýllardýr dünya Yahudilerine yaptýðý bir davetti. Böylece Filistinlileri katlayacak bir nüfus artýþý Siyonistlerin lehine yaþanacaktý. Nitekim Bayýndýrlýk ve Ýskân Bakaný olan Ariel Þaron söz konusu göçmen Yahudileri, Filistin topraklarýna yerleþtirmek için 144,000 apartman inþa etmek üzere, geniþ çaplý bir program baþlattý. Filistin topraklarýnda birçok yasadýþý yerleþim yeri kurarak göçmen Yahudileri yerleþtirdi. Ýþgalci Ýsrail'in devlet politikasý buydu. Remle zindanýnda ise zaman zaman Þeyh Yasin'in artan rahatsýzlýðý saðlýk sorunlarýnýn ciddiyetini gündeme ta-þýsa da Þeyh Yasin metanet ve þükürle sabretmeye çalýþýyordu. Ziyaretçilerine göstermemeye çalýþýyor; fakat tavýr ve hareketleri kendini ele veriyordu. Zindandaki kardeþler ise etrafýnda pervane misali dönüyor, üzerine titriyorlardý. O ise bu haline raðmen tebessümünü yüzünden eksik etmiyordu. Bir gün Ebu Abdullah, eski bir gazete parçasýný getirdi. Batýlý bir gazetecinin Filistin intifadasmý izlediði günlere dair kaleme aldýðý yazý dizisini içeriyordu.
- Efendim, izin verirseniz size bu haberi okumak istiyorum
- Elbette Ebu Abdullah, dedi Þeyh Yasin.
Bu arada birkaç kiþi daha kulak kabartýyordu. Ebu Abdullah okumaya baþladý:
"Filistin intifadasmý izlemek için Ýsrail yönetiminden aldýðýmýz özel bir izinle çatýþmalarýn olduðu bölgeye hareket ettik. Ben fotoðraf makinemle ilginç kareler yakalamak için didinirken, diðer arkadaþlarým da kameralarýyla baþlarý kefiyeli, elleri taþlý çocuklarý ve askerleri çekiyorlardý. Tabii biz basýn mensuplarý olarak askerlerin arkasýnda 5- 10 metre gerideydik. Silahlarý taþ olan intifadamn çocuklarý karþýsýnda askerler iyice sýkýþmýþtý. Sokaðýn baþýnda duran tankýn arkasýna sýðýnmýþ olan Ýsrail askerleri, uzaktan sapanlarla atýlan taþlara ateþle karþýlýk veriyorlardý. Fakat korkan kimdi? Oyunda, eðlencede olmasý gereken bu çocuklar, kurþunlarýn gölgesinde oyun oynarcasýna gülüyorlardý. Köþeye sýkýþan askerler ileri gidemedikleri gibi, geri çekilmeyi de gururlarýna yediremiyorlardý. Öne çýkýp baþýna sardýðý kefiyesi ve elindeki sapamyla her çocuðun fýrlattýðý taþ, askerlerde panik havasý meydana getiriyordu. Doðrusu bu manzarayý hayranlýkla seyrettim. Heyecandan olsa biraz ilerlemiþtim ki, o sýrada sokaðýn askerlere yakýn olan ara kýsmýnda iki çocuk gözüme iliþti. 11-12 yaþlarýndaydýlar. Diðerine göre daha çelimsiz olaný, arkadaþýyla ateþli ateþli konuþtu. Arkadaþýna eliyle bekle iþareti yapýp kayboldu. Ýki dakika sonra hemen geri döndü. Elindekini arkadaþýna gösterdi.
Daha dikkatli bakýnca çocuðun elindekinin armut büyüklüðünde, toprak renkli, dolgunca bir þey olduðunu gördüm. Çelimsiz çocuk, arkadaþýna bakýp elindekini göstererek gülüyordu. Sonra "seyret " dercesine arkadaþýna tekrar baktý. Baþýný sokaðýn köþesinden çýkarýp az ötelerinde olan Ýsrail askerlerine göz attý. 10 kadar asker vardý. Elindekini iyice tuttu. Aniden sokaða fýrlayýp askerlere doðru koþtu. Bu derece yakýnlarýna kadar sokulmuþ bir çocuk görmek, askerlerde þaþkýnlýk yarattý. Çocuk yavaþladý. Askerlere iyice yaklaþtýðýna kanaat edince elindekini aðzýna götürdü. Pimi sökülmüþ el bombasý gibi elindekini askerlerin ortasýna fýrlattý. Ýsrail askerleri panik ve telaþ içinde kendilerini yere attýlar. Elleri miðferlerinin üzerinde, silahlarý da yerlere savrulmuþ bir halde yüzükoyun yerde uzanmýþlardý. Ortalarýna düþen el bombasýnýn patlamasýný bekliyorlardý. Bir iki üç... Derken ilerleyen saniyeler boyunca hiçbir þey olmadý­ðýný gören askerlerden biri, hafifçe baþmý kaldýrdý. Ortalarýna düþen nesneye baktý.
-Allah kahretsin! Patatesmiþ, diye baðýrdý.
Çelimsiz çocuk köþeden askerlerin yaþadýklarý bu korkaklýðý seyrediyor, arkadaþlarýyla beraber karnýný tuta tuta gülüyordu. Bu manzarayý unutmam mümkün deðil. Zira intifadanm çocuklarý oyun oynarcasýna savaþýyorlardý..."
Ebu Abdullah'ý dinleyenler gülüyordu.
- Ýntifada nesli, dedi Þeyh Yasin. Cesur ve zeki nesil...
Rabbine hamd etti. Hâlâ yüzünden eksik olmayan tebessümü memnuniyetini gösteriyordu. Zindanda olmasý intifadayý aksatmamýþ, daha çok alevlendirmiþti.
O gün müsait bir zaman gözleyen Ebu Abdullah, Þeyh Yasin'le konuþuyordu.
- Efendim! Abdulaziz Rantisi selam yollamýþ. Dýþarýyý merak etmememizi, her þeyin yolunda olduðunu söylemiþ. Hem sizi çok özlemiþ, hem de dua istemiþ.
- Buna sevindim Ebu Abdullah, Rantisi'nÝn sorumluluðu artmýþ. Zor bir dönemden geçiyor. Fakat Zahar, Haniye ve Muhammed Deiften yardým göreceðini umuyorum. Yahya'yý da unutmamak gerek. Artýk mücadelemizde ken­di kadrolarýmýzý kuracak seviyede çok kardeþlere sahibiz. Bu konuda çekincem yok. Yalnýz bazý mesajlarýmýz Ranti~ si'ye ulaþtýnlsa iyi olur. Yalnýz olmadýðýný bilmesi gerek.
- Bir de Askalan'da güzel haberler var efendim.
- Askalan mý?
- Evet efendim. Askalan zindanlarýndan... Ýsmail Ebu Þenneb oraya nakledilir nakledilmez oldukça aktif faaliyetler yürütmüþ. Mahkûm kardeþlerimizi zindan þartlarýnýn düzeltilmesi için organize etmiþ. Yaþam þartlarýnýn iyileþtirilmesine yönelik haklarýný almak için bir açlýk grevi düzenleyip þartlarý nispeten düzeltmiþler. Anlaþýlan iyiye doðru bir gidiþ varmýþ.
- Ebu Þenneb'e Allah rahmet etsin. O, gerçekten yiðit bir mümin, yiðit bir direniþçi... Allah, kendi yolunda gayret gösterenlerin yardýmcýsýdýr. Darýsý, diðer zindanlarda bulunan kardeþlerimizin baþýna...
*
Ýntifadanýn tüm hýzýyla devam ettiði günlerde endiþe sahibi yürekler her þeye raðmen direniþi canlý tutmak, halkla kaynaþmak, halký irþada devam etmek için azim ve gayret içindeydiler. Sürekli gözetim ve baský altýnda olmak bile buna engel deðildi. Çekilen çile kutsaldý ve bu kutsal çilenin yolu zorluklarla döþenmiþti. Zira imtihan; Allah'ýn bir sünneti, önceki nesillerden beri süregelen bir kanun-u ilahisiy-di. Kendisi kutsal olan davanýn çilesi de kutsal olmalýydý.
Gazze'de bir evde iki kiþi konuþuyordu:
- Remle'den haber var, dedi Abdulaziz Rantisi.
- Remle mi? Þeyhimizden ha! diye sevincini gösterdi Mahmud Zahar.
- Evet, Þeyhimizden.
- Yüce Allah onu en kýsa zamanda azad etsin!
Sonra bakýþlarýný pencereye çevirdi. Dudaklarýnda tüm içtenliðiyle gönül pýnarýndan sözcükler döküldü:
- Allah'ým! Sen, mutlikal-usara'sm. Ona ve zindan ehli kardeþlerimize yardýmlarýn en güzeliyle nusret et!
- Âmin, dedi Rantisi konuþmasýna devam ederek. Þeyhimiz teþkilatsal çalýþmalarýmýzýn koordinesini saðlamlaþtýrmamýzý; halkla, çocuk ve gençlerle irtibatýmýzý kuvvetlendirmemiz için cami, mescit, kütüphane gibi sosyal faaliyet alanlarýndan çokça faydalanmamýzý; bundan geri durmamamýzý istemiþ. Sürekli üretken fikirler ve üretken faaliyetler içinde bulunmamýzý tembihlemiþ.
- Sen ne düþünüyorsun? dedi Mahmud Zahar.
- Doðrusu, dedi Rantisi. Bu yöndeki çalýþmalarýmýz eskiden beri süregelmektedir. Yalnýz koordinasyon aðýmýzý perçinlemek ve sohbet-ders halkalarýný evlerden dýþarý taþýnýp söylenen yerlerde yoðunlaþtýrmamýzýn hareketin geliþimi açýsýndan iyi olacaðýný düþünüyorum.
- Katýlýyorum söylediklerine. Zaten Gazze'de ve semtlerinde köklü bir çalýþmamýz var. Refah'm Yebna semtindeki Zinnureyn Camii ve Bilal Ýbnul Rebah Camileri gibi camilerde hep süregelen sohbet ve ders halkalarý neticesinde cemaatte ve müdavimlerde artýþ olduðu gözlendi.
- Bilal ibnu Rebah Camiinin kütüphanesini de unutma! Takriben beþ bine yakýn kitap var orada. Gençler, çocuklar, halk az mý faydalanýyor oradan?
Mahmud Zahar sözü aldý:
- Mýsýr sýnýrýna yakýn Tellu's- Sultan mahallesinin Nur Camiine kadar faaliyet aðýmýz bu taraflarda saðlam. Ama
kuzeyimizde ele bunu pekiþtirmeliyiz.
- O taraflarda da köklü çalýþmalarýmýz devam ediyor. Kudüs'ün kuzeyindeki Enes ibnu Malik Camiinden cenindeki Haretu'd- Demeç Camiine, oradan da el-Haîü'deki Ýbrahim Camiine kadar, hatta Askalan dâhil faaliyetler süregi-diyor. Yine de dediðin gibi daha çok önem vermeli; halký bilinçlendirmeye, direniþ göstermeye, intifadayý sýcak tutmaya yönelik çalýþmalarý artýrmaya koyulmalýyýz. Zannedersem Þeyhimiz, bizi motive için tavsiyelerde bulunuyor. Ayrýca yardým faaliyetlerini de aksatmamamýzý öðütlemiþ.
- Yardým mý?
- Evet! Ýhtiyaç sahiplerine ayni ve nakdi yardýmýn yaný sýra saðlýk ve eðitim yardýmlarým dahi unutmamak gerek. Biliyorsun ki Þeyhimizin her zaman, özellikle esir ve þehit ailelerine yardým için öncelikli tavsiyeleri vardý. Bu arada dul ve yetimleri, mahkûm ailelerini de unutmamak lazým. Halka her yardým anýnda bir- iki cümle de olsa gönül okþayýcý sözler ve direniþ ruhunu geliþtirecek nasihatlerle sohbet etmenin çok faydalarý var. Bugün mevcut geliþmemizin te­melinde bu yaklaþýmýn olduðu bir hakikattir.
- Öyleyse organizemize daha önem vermeliyiz. Zira istikbalimiz bunun üzerine kurulu. Halktan kopuk bir hareket baþarýlý olamaz.
- Çok doðru bir tespit, dedi Rantisi. Bir önemli husus da þu ki bizim dýþýmýzda da birçok direniþ grubu var. Hepsiyle ortak noktamýz ve ortak tavrýmýz, direniþte birleþmektir. Ýþgalci yönetime karþý bu yönümüzle birlik ve beraberliðimizi muhafaza ediyoruz. Bu beraberliði Ýslami Cihad Hareketiyle daha çok yakýnlaþtýrýp desteðimizi sosyal, kültürel ve askeri yapýda da perçinleyebiliriz. Diðer direniþçi gruplarla olan beraberliðimizi unutmadan... Zira bugünlerde dünya kamuoyunda yer bulan haberler arasýnda iþgalci Ýs­rail'in birliðimizi bozacak adýmlar attýðýný sen de duymuþsundur.
- Evet maalesef! Ýþ baþýna gelir gelmez Ýzak Rabin, sözde Ýsrail kamuoyuna Filistinlilerle uzlaþmaya yönelik demeçler verdi. Çeþitli giriþimlerde bulundu.
- Fakat iþgalci Ýsrail bunda samimi deðil. Zira direniþ birliðini bozmaya yönelik olarak tüm direniþ gruplarýný deðil, sadece Yaser Arafat'ý ve örgütünü muhatap aldý. Tut adamý Güney Lübnan'dan Tunus'a sür. Orada da karargâhlarýný bombala. Ýslami direniþin artmasý karþýsýnda korkup bombaladýðýn adama sarýl! Bu politika ancak iþgalci Yahudi'ye yakýþýr.
- Zaten onlar da öyle yapýyor. Hem görünen o ki, Arafat da bundan pek þikâyetçi deðil. Tavizler vermek pek zoruna gitmiyor. Þimdiden iþgalcilerin her söylediðine razý gibi...
- O böyle kabul etse de, dedi Rantisi. Bizler asla iþgalci-Yahudi'ye özgürlüðümüzü feda etmeyeceðiz. Kanýmýzýn son damlasýna kadar direniþten ve mücadeleden geri durmayacaðýz. Ya Filistin azat olacak ya da biz þehit olacaðýz. Baþka yolu yok bu iþin!
On Ýkinci Bölüm
1992 yýlýnýn son günleriydi. Kýþ mevsiminin kendisini iyice hissettirdiði bir soðuk hava yaþanýyordu Filistin'de. O gece soðuða aldýrmayan birileri de vardý. Kalpleri katý, elleri silahlý iþgalci Ýsrail askerleri... Gazze dâhil büyük bir operasyon yaþanýyordu o gecenin ayazýnda. Baþta Abdulaziz Rantisi olmak üzere yüzlerce insanýn evleri basýldý gecenin geç saatlerinde. Evinden alýnan herkesin elleri, ayaklarý ve gözleri baðlýydý. Toplu bir þekilde bilinmeyen bir yere doðru yola çýkarýldýlar. Sarsýla sarsýla yol alan araçta Rantisi'nin elleri ve ayaklarý oynatýlmayacak kadar sýkýydý. Neler olduðunu düþünüyordu. Bir yerlere götürülüyorlardi. Ama nereye? Araçta birçok kimsenin varlýðýný hissediyordu. Ama kimlerdi? Bir ara yanmdakine fýsýldadý. Sert bir þekilde ikazla uyanlýnca, þartlan zorlamadý. Eziyet ve meþakkat dolu bir yolculuktan sonra nihayet yolculuklarý sona erdi. Askeri araç konvoyu taþlýk ve kuru bir arazide durdu. Tüm araçlar, çevrede alýnmýþ olaðanüstü güvenlik önlemleri altýnda, tutuklularý boþ araziye býraktýlar. Gittikçe artan tutuklular yüzerceydi. Herkes neler olduðunu, neden buraya getirildiðini, buranýn neresi olduðunu büyük bir merakla fýsüdaþýyor; bir þeyler öðrenmeye çalýþýyordu. Meraklan; dindiren megafonik bir ses duyuldu:
- Sizler, Ýsrail Devleti aleyhine yapmýþ olduðunuz yasa dýþý faaliyetlerden dolayý, bir daha ülkeye sokulmamak üzere Güney Lübnan'ýn Mercu'z-zuhr denilen bu bölgesine, . 415 kiþi olarak sürgün edilmiþ bulunuyorsunuz... Uðultular arttý. Tepkiler çoðaldý. Fakat her yaný saran : eli silahlý askerlere karþý ne yapýlabilirdi ki? Askeri konvoy . geri çekilirken yalnýzlýklarýyla baþ baþa kalan 415 kiþi þaþkýnlýk içerisindeydiler. Haber kýsa süre sonra dünya basýnýnda ilk sýralarda yer aldý. Akýn akýn haberciler Mercu'z-zuhr'a yýðýldý. Dünya ülkelerinden Ýsrail'e kýnamalar yaðmaya baþladý. Ýnsan haklarý örgütleri ve yardým kuruluþlarý harekete geçti. Çadýrlar kuruldu. Gýda ve giyim yardýmlarý bu taþlýk ve kurak arazi-1 ye yýðýldý. Rantisi araçlardan indirilir indirilmez, hemen bir þeyler yapmasý gerektiðini anlamýþtý. Önce gözleri birilerini aradý, Mahmud Zahar'ý görünce sevindi.
- Sen de ha! dedi garip bir sevinçle. Sarýldý dostuna. ''
- Evet ya! dedi Zahar. Kimler yok ki! - Ýþgalci Ýsrail'i kastederek- Bunlar ne planlýyor Allah aþkýna?
- Hâlâ anlamadýn mý? dedi Rantisi. Bak þu insanlara. Hepsi tahsilli, okumuþ insanlar. Birçoðu da üniversite hocasý...
- Sanki hepsi bilinçli olarak seçilmiþ.
- Aynen öyle. Tüm bu insanlar hareketimizin manevi gücü ve yönlendiricisidirler. Ýþgalci yönetim böylelikle HAMAS'ý zora sokmak istiyor. Ama Allah'ýn izniyle HAMAS ve Ýntifada sekteye uðramayacaktýr.
Aradan geçen ilk günün þaþkýnlýðýndan sonra diðer gün, Rantisi tüm sürgünleri topladý.
- Arkadaþlar! dedi. Bir imtihan dönemi geçiriyoruz. Sizlerin de fark etmiþ olduðunuz üzere, hepimiz seçilerek buraya sürgün edildik, iþgalci yönetimin bu hareketten gayesi; direniþin ve intifadanýn gücünü kesintiye uðratmaktýr. Zira içimizdeki birçok arkadaþýmýzý direniþin bel kemiði olarak görüyorum...
Biraz durdu, nefes aldý. Arkadaþlarýna göz gezdirdi. Tekrar konuþtu.
- Zannedersem ilk þoku hepimiz atlattýk. Þimdi toplanmamýzýn sebebine gelmek istiyorum: Gördüðünüz gibi buraya birçok basýn- yayýn aracý geliyor. Bunu fýrsat bilmeli ve mazlumiyetimizi tüm dünyaya anlatmalýyýz. Bu sebeple aramýzda koordineli bir çalýþma yapýp iþ bölümünde bulunmamýz kaçýnýlmazdýr. Yapýlan yardýmlarý daðýtmak, sorunlarla ilgilenmek, adýmýza demeç vermek gibi... Bunun için öncelikle bir sözcümüzün/temsilcimizin olmasýný teklif ediyorum...
Kalabalýk arasýnda sesler yükseliyordu.
- Haklý, doðru söylüyor.
- Birinin adýmýza konuþmasý gerekiyor.
- Dünyaya derdimizi/Ýsrail zulmünü anlatmak gerek.
- Bir temsilcimizin olmasý þart...
Yapýlan teklifler sonunda Abdulaziz Rantisi tüm sürgünlerin temsilcisi olarak kabul edildi. Zira o, bu iþe en uygun insandý.
Hemen Mahmud Zaha/Ia birkaç kiþilik istiþare grubu kurdu. Aralarýnda iþ bölümü yaptý. Zahaf'Ia da her konuda sýký sýkýya görüþüyordu. Artýk sürgün olanlar daha düzenli, daha nizamlý olmuþtu.
Bir haber ajansýnýn muhabiri Rantisi'ye soruyordu.
- Sayýn Rantisi! Söyler misiniz, buraya niçin sürgün edildiniz?
- Bizler topraklarýmýzý iþgal eden Ýsrail askerleri tarafýndan haksýz bir þekilde sürgün edildik. Gece yansý evlerimizden apar topar alýndýk. Ellerimiz, ayaklarýmýz, gözlerimiz baðlý bir þekilde buraya sürüldük. Hiçbir sebep ve gerekçe gösterilmedi. Tek suçumuz, iþgale direnmek. Bu bizim için þereftir. Þu insanlarýn hepsi okumuþ, aydýn insanlar, çoðunlukla üniversitelerde hocalýk yapan kimselerdir. Filistin'in iþgalini, Ýsrail bu yollarla gündemde tutmakla aslýnda propagandamýz açýsýndan bize yardýmcý olduðunun idrakinde deðil.
- Peki, ne yapacaksýnýz? Bir planýnýz var mý?
- Filistin'de olduðu gibi burada da direnecek ve topraklarýmýza döneceðiz. Tüm dünyanýn Filistin'deki Ýsrail zulmünü görmesini istiyoruz. Ýnsanlarýmýz her gün öldürülüyor. Plastik mermiler diye gerçek mermilerle çocuklarýmýz katlediliyor. Hapishanelere yýðýn yýðýn insanýmýz týkýlýyor. Her gün gittikçe artan bir zulüm yaþanýyor Filistin'de.
- Sayýn Rantisi! Avrupa ve Arap ülkelerinin bazýlarýndan yapýlan birtakým açýklamalar var. Sizlere oturma izni verip mülteci olarak kabul edebileceklerini söylüyorlar. Siz
ne düþünüyorsunuz bu açýklamalar karþýsýnda?
- Biz baþka ülkeye iltica etmek gibi bir niyette deðiliz. Gidebileceðimiz tek yer Filistin'dir. Ya oraya döneriz ya da burada evlerimize donene kadar kalýrýz. Yýllardýr Ýsrail iþgal yönetimi birçok Filistinliyi ferdi olarak veya gruplar þeklinde sürgüne göndermiþtir. Ayrýca Ürdün, Lübnan baþta olmak üzere dünyanýn birçok ülkesinde mülteci olarak bulunan milyonlarca insanýmýz vardýr. Bizimle beraber onlarýn da dönmelerine izin verilmelidir. Bu konuda dünyanýn tüm ülkeleri Ýsrail'e baský uygulamalýdýr.
- Burada kalacaðýz diyorsunuz. Ama burasý soðuk ve...
- Olabilir. Kýþýn soðuðu, yazýn sýcaðý pahasýna vatanýmýza dönene kadar burada kalacak; baþka bir öneriyi hiçbir suretle kabul etmeyeceðiz.
O akþam toplanan istiþare grubu, Özellikle bazý Avrupa ülkelerinden ýsrarla yapýlan çaðrýlarý deðerlendiriyordu.
- Fransa, tüm sürgünleri kabul edebileceðini açýklamýþ, dedi Mahmud Zahar.
- Ýngiltere ve Almanya'da... dedi bir diðeri.
Rantisi istiþare grubunu oluþturanlarýn yüzlerine tek tek baktý.
- Peki siz ne düþünüyorsunuz? Sesler yükseldi:
- Ben derim ki bu, danýþýklý bir dövüþ olup buradaki beraberliðimizi bozmaya yönelik bir fitnedir.
- Bence bu teklifler iþgalci gücün ekmeðine yað sür-mekten baþka bir þey deðildir.

- Bu teklifler bizlerin vatanýmýzdan ve direniþten ebediyyen vazgeçmesi anlamýna geliyor.
Memnun ve bir o kadar mutlu bir þekilde gülümsedi Rantisi.
- Kardeþlerim! dedi. Böyle düþündüðünüzü biliyordum. Sizlerle ayný kanaatteyim. Bu teklifler bize iyilik deðil, kötülüðün ta kendisidir. Bizler intifadasýz bir hayat düþünemeyiz. Buradaki, birlik ve beraberliðimizi bozacak her türlü teklif ve iþe karþý yekvücut olmalýyýz. Hepimiz Filistin'e dönene dek burada kalacaðýz. Batýlý ülkelerin cazip teklifleriyle davamýzý býrakmayacak, onlara intifadanýn tasfiyesi ve gücünü kaybetmesi zevkini tattýrmayacaðýz. Emin olun kardeþlerim! Batýlýlar bizden çok, iþgalci Ýsrail'in zor durumda kalmamasý için bu teklifleri yapýyorlar... Mercu'z-zuhr bölgesindeki bu 415 sürgünün hikâyesi dünya basýnýnda gün geçtikçe artan bir ilgiyle izleniyordu. Günlük hayatlarýndan kesitler, yaþadýklarý zorluklar, kararlýlýkla geri dönüþ için direnmeleri Filistin davasýný gündemden düþürmüyordu. Tüm dünyada Ýsrail'e büyük bir tepki doðmuþ ve bu tepki gittikçe yayýlýyordu. Artan uluslararasý baskýlara Birleþmiþ Milletlerin de nispeten katkýsý oldu. Gündeme çeþitli Arap ülkelerince getirilen soruna, çözüm bulunmalýydý. Neticede Birleþmiþ Milletler Kurulunca 799 sayýlý bir karar alýndý. Buna göre; Güney Lübnan'ýn Mercu'z-zuhr bölgesine sürülen sürgünlerin vatanlarýna dönmelerine imkân saðlanmasý Ýsrail'den istenmiþti. Havalar nispeten ýsýnmýþ, kýþ bitmeye yüz tutmuþtu. Yapýlan baskýlar sonucu Ýsrail'in bazý açýklamalarý, ortalýða yayýldý. Hile ve tuzak kokan bu açýklamalar, Yahudi hinliðini bir kez daha belgeliyordu. O gün bir araya gelen istiþare heyeti toplantýsýnda, Ýsrail'in teklifi gündemdeydi.
- Kardeþlerim! dedi Rantisi. Ýþgalci yönetim bazýlarýmýza kapýlarý açabileceðini açýklýyor. Ne dersiniz?
- Biz, dedi Mahmud Zahar. Seni kendimize temsilci seçtik. Bizi en iyi þekilde temsil edeceðine inanýyoruz. Ne düþündüðünü öðrenmek istiyoruz.
Diðer üyelerden de sesler yükseldi:
- Evet, evet! Sen bizim temsilcimizsin. Bu konuda nasýl davranmamýz gerektiðini biliyorsun. Düþüncelerini öðrenmek istiyoruz.
- Mademki, dedi Rantisi; fikrimi öðrenmek istiyorsunuz, açýklayayým: Bu teklif Yahudi'nin oyunlarýndan bir oyundur. Þurada kenetlenmiþ olan birliðimizi bozmaya yöneliktir. Ýçimize fitne ve ayrýlýk tohumlan atmaktýr. Yoksa bize acýnmýþ da yapýlmýþ bir teklif deðildir.
- Öyleyse ne düþünüyorsunuz? dedi bir ses.
- Öncelikle Allah'a hamdetmek gerek. Çünkü batýlý ülkelerin tekliflerine ve bu kýþ boyu çektiðimiz sýkýntýlara raðmen, topraðýmýza geri dönmeye yönelik direniþimiz meyvelerini vermeye baþladý. Kanaatimce iþgal yönetiminin bu teklifi onun acziyetini ve sýkýntýda olduðunu gösteren bir alamettir. Tüm sürgünlere kapý açýlmadýkça böyle bir teklifi kabul etmeyeceðimizi deklare etmeliyiz. Bu uðurda büyük bir sabýr, fedakârlýk ve dayanýþma örneði sergilemeliyiz.
Yüzlerde memnun bakýþlar vardý. Gözler gibi yüreklerde ayný duygular için atýyor, ayný fikirler için çýrpýnýyordu. Azimle direnilecek, kararlýlýk içinde Mercu'z-zuhr'dan bir tek fert ayrýlmayacaktý. Ayný dönemde gündemde Ýsrail ve FKÖ lideri Yaser Arafat arasýnda bir müddettir devam eden barýþ görüþmeleri vardý. Ýþçi Partisi Genel Baþkaný Ýzak Rabin, iktidara geldiði andan beri görünüþte barýþçý bir tavýr sergiliyor, Filistin sorununu halledeceðine dair Ýsrail ve dünya kamuoyuna mesajlar vererek buna zemin hazýrlýyordu. Likud Partisi ise "Ulusal Birlik Hükümeti" adý altýnda kurduklarý koalisyon hükümeti olarak,
bu meselede el ele verdiler. Arafat ile yapýlan perde arkasý görüþmelerde Baþbakan Rabin ve koalisyon ortaðý, uyumlu bir ikiliydi. Kapalý kapýlar arkasýnda Amerika ve Ýsrail'in önde gelen temsilcileri aralarýnda bu konuyu görüþüyordu:
- 1987'den bu yana gittikçe artan intifadadan dolayý huzur görmedik, dedi Ýsrail temsilcisi. Her gün geliþen Ýslami Hareket karþýsýnda kalýcý tedbirlerin alýnmasý gerekli... Filistin coðrafyasýnda direniþçi örgütler içerisinde Ýslami Ci-had ve HAMAS gibi radikal örgütler kontrole gelmeyen örgütlerdir. Geri kalanlar içerisinde de FKÖ, tezimize en uygun örgüttü. Zira görünüþte de olsa tavsiyeleriniz üzere kontrollerine vereceðimiz bazý bölgelerdeki sözde özerklik, bizim de lehimize olacaktýr. Hem böylelikle siyasi arenada dediðiniz gibi FKÖ'yü muhatap almakla radikalleri ve diðerlerini devre dýþý býrakmak gibi bir yararýmýzý da elbette unutmuyoruz.
- Tamamen doðru deðerlendirmeler bunlar, dedi Amerikalý temsilci. Zaten biz de artan uluslararasý baský karþýsýnda söz konusu bu faydalardan dolayý size bu tavsiyelerde bulunuyoruz. Hem FKÖ'yii de siyasi arenaya çekmekle silahlý direniþten kopararak uysallaþtýrmýþ olursunuz. Hatta belki de ilerde aðzýna bir parça bal çalmakla radikallerle bile birbirine düþürebilir yahut onlar vasýtasýyla radikalleri kontrol altýna alabilirsiniz. Dostum! Biraz uzun vadeli düþünmek gerek. Hele bir de önümüzdeki Eylül ayýnda baþkan Clinton huzurunda varýlan "Prensipler Deklarasyonu" imzalanýrsa gelecek yýl Rabin ve Arafat Nobel Barýþ Ödü-lü'ne aday bile olabilirler. Neticede Arafat ve Rabin arasýnda uzun süren görüþmeler sonunda 13 Eylül 1993'te Beyaz Saray'da Baþkan Clinton'un huzurunda, planlandýðý gibi el sýkýþma gerçekleþti. Yaser Arafat'ýn yüzü gülüyordu. Rabin ise asýk suratlý ve tereddütlü görünüyordu. Bu durum Amerika'nýn baskýsý sonucu imzaladýðý bu anlaþmayý dahi içine zor sindirdiðinin göstergesiydi. Ayrýca aþýrý saðcý Yahudilerden vatan hainliði yaftasý yemek de vardý. Nitekim yýllarca terörist nazarýyla bakýlan Arafat'la ayný masayý barýþ anlaþmasý adýna paylaþmak ve el sýkýþmak, birçok aþýrý saðcý Yahudi'nin düþmanlýðýný kazanmak demekti. Ýmzalanan Prensipler Deklarasyonuna göre, FKÖ'ye Gazze ve Batý Þeria'daki bazý bölgelerde özerklik verilmesi ve Filistin Özerk Yönetiminin kurulmasý gibi sözde haklar öngörülüyordu. Özerklik tanýnan bölgelerde Özerk Yönetimin polis gücü görev yapacak, asayiþi saðlayaçaktý. Artýk bu yönde FKÖ ve Ýsrail arasýnda bazý çalýþmalar devam etti. Ýlerde Arafat, Ramallah'ta bürosunu kurup bir meclis çalýþmasý yapacak ve seçilen milletvekilleriyle kendi baþkanlýðýnda Özerk Yönetim'in devletleþmeye giden kad­rolarýný oluþturacaktý. Baþta asayiþ birimleri olmak üzere hýzlý bir yapýlanmaya gidildi. Arafat, Arap ülkeleri, Amerika, çeþitli uluslararasý kuruluþlar ve Birleþmiþ Milletler'den gelen parasal ve siyasal destekle hýzlý bir yapýlanma çaba-sýndaydý. Remle zindanýnda akþam vaktiydi. Filistinlilerle ilgili siyasi geliþmeler karþýsýnda tüm kulaklar haberlere kilitlenmiþti. Ama Mercu'z-zuhr sürgünleri de unutulmamýþtý. O geceki sohbet halkasýnda Þeyh Yasin'le konuþanlar önce Mercu'z-zuhr'la baþlamýþtý:
- Efendim, dedi bir mahkûm. Sürgünlerimiz hakkýnda bir geliþme var mý? Dualarýmýzda hep onlar var.
- Elhamdülillah, dedi Þeyh Yasin. Sabýr ve sebatla direniyorlar. Birlik ve beraberliklerini koruduklarý müddetçe hiç kimse onlara bir þey yapamaz.
- Efendim, Abdülaziz Rantisi'nin televizyonlara verdiði demeçler çok güzeldi.
- Evet doðru! Rantisi, ne yapacaðým çok iyi bilen bir kardeþimiz. Rabbimiz onlarýn basiret ve ferasetlerini artýrsýn. Her türlü oyun, hile ve tuzaða karþý onlarý muhafaza etsin,,
- Âmin.
- Âmin.
- Sizce dönme imkânlarý var mý efendim?
- Umutsuzluða düþmeyelim kardeþlerim. Rabbimiz, inancýmýzý koruduðumuz müddetçe üstün olduðumuzu müjdelemiþtir. Ýnancýmýzý kaybetmeyelim. Ayrýca Yüce Allah ''Ey iman edenler! Direnin ve kazanýn. Mevzilerinizi kaybetmeyin. Allah'a karþý sorumluluðunuzun bilincinde olun ki, baþarýya ulaþasýnýz" diye buyurmuþ ve birçok ayetinde de "Sabredenleri müjdele" þeklinde bizleri muþ-tularmþtýr. Hak olan bir davayý savunmanýn ve haktan yana olmanýn elbet bir bedeli olmalýdýr. Bu bedeli en çok tevhid mücadelesinde peygamberler vermiþtir. Kufan bize bu konuda birçok haberi, birçok kýssayla mesajlar vererek anlatmýyor mu? Öyleyse düþmanýmýzýn çokluðu ve üstün donamý bizi ümitsizliðe sevk etmemelidir. Zira çokluk ve maddi üstünlük, doðruluðun yahut haklýlýðýn delili olamaz. Hak olduðunu bildiðimiz bu yolda sabýrla, sebatla, ümidimizi yitirmeden yürümeliyiz. Bilin ki sabýr, direnmektir, direniþtir.
Geliþmeleri ferasetle deðerlendiren endiþeli sorular da vardý.
- Efendim! Ýþgal yönetiminin Arafat'ý muhatap alýp barýþ görüþmeleri yapmasý, intifadaya zarar vermez mi? Filistin davasý darbe almýþ olmaz mý?
- Doðrusu dedi Þeyh Yasin, Filistin liderliðindeki bölünmüþlük, Filistin'in menfaatlerine zarar verir. Bu, iþgalci Ýsrail'in de iþine gelir. Zaten bu anlaþmadan muratlarý da budur. Fakat biz oyuna gelmeyeceðiz. Direniþimiz bugüne kadar tüm gruplarla ortak bir noktada birlik ve beraberlik içinde devam etti. Ayný þekilde de devam edecektir Ýnþaallah. Bugüne dek Filistin davasý için dayanýþma gösterdik. Bundan böyle de ayný tavrýmýzý hem FKÖ, hem diðer gruplar, hem de Arap ülkeleriyle iyi iliþkilerde bulunarak devam ettireceðiz. Yalnýz bu tavýr barýþ anlaþmasýný tasvip ettiðimiz anlamýna gelmez. Zira barýþ yolu ile söylenen þey gerçek barýþ deðildir. Bu, direniþin ve cihadýn yerini alamaz. Remle zindanýnda birçok gece sürüp gidiyordu böylesi sohbetler. Aralarýnda Þeyh Yasin'in olmasýný kendileri için bir nimet kabul eden mahpuslar, durumdan azami derecede faydalanýyorlardý. Yalnýz Þeyh Yasin'in zaman zaman ra­hatsýzlanmasý, yürekleri hüzne boðuyordu. O çok çekmiþ, çok iþkence görmüþtü. Felçli bedeniyle takatini aþan bir sorumluluk yüklenmiþti. Beyni adeta her uzvunun vazifesini görüyordu. Ertesi gün Þeyh Yasin, yine Cezaevi müdürünün odasýndaydý. Müdür çýkarken, odada kalan iki þahýstan birini tanýdýðýný hatýrladý. Birkaç ay Önce kendisine Ýsrail yönetimi adýna bazý tekliflerde bulunan iki ajandan biriydi. Meselenin nereye uzanacaðýný þimdiden kestirmiþti.
- Hoþ geldiniz Þeyh Yasin! dedi eski ajan yapmacýk bir tebessümle. Nasýlsýnýz?
- Allah'a hamd olsun, iyiyim.
- Umarým sizi rahatsýz etmemiþizdir. Biraz konuþalým, istedik.
- Seçme hakkým var mýydý?
Sýrýtarak gülümsedi.
- Neyse!.. Geçen görüþmemizde bazý tekliflerimiz olmuþtu hatýrlarsanýz. Düþünmeniz için de aradan epey bir zaman geçti. Þayet olumlu bir cevap alýrsak, kendinizi hemen özgür sayabilirsiniz. Hükümetim adýna söz veriyorum.
Ýster istemez gülümsedi Þeyh Yasin.
- Doðrusu tekliflerinizi hiç düþünmedim, dedi pervasýzca. Zira cevabýmý o zaman vermiþtim. Ýsterseniz tekrarlayayým. Hiçbir zaman ve asla ne yönetiminizi tanýrým ne de intifadayý tenkit ederim. Ajanlar, böyle kestirip atan bir cevap beklemiyorlardý. Anlaþýlan bundan sonrasý da pek ümit verici olmayacaktý. Yine de son kozlarýný oynamalýydýlar.
- Doðrusu biz de sizi anlamýyoruz, dedi iri yarý ajan. Muhtaçsýnýz ve hapishane sizin gibi biri için pek iyi bir yer deðil. Bu sebeple size son bir þans tanýmak istiyoruz. Biliyorsunuz ki Baþkanýmýz Ýzak Rabin FKÖ ile bir barýþ anlaþmasý imzaladý. Arafat baþkanlýðýnda bir Filistin Özerk Yönetimi oluþturuldu. Düþünüyorum da Arafat'tansa neden muhatabýmýz siz olmayasýmz. Yani Ýsrail'i tanýmanýz, intifa-dayý eleþtirmeniz gibi tekliflerden haydi vazgeçelim. Sizin de faydanýza olan özerklik anlaþmasýný kabul etmenizi deklare etmeniz karþýlýðýnda serbest kalabilirsiniz. Böylece di-reniþinizdeki gaye gerçekleþmiþ olur.
Acý acý güldü Þeyh Yasin:
- Direniþ ve intifada satýlýk deðil, dedi sertçe. Barýþ yolu diye söylenen þey ise gerçek barýþ deðildir. Bu, direniþin ve
cihadýn yerini alamaz. Daha acýk söyleyeyim: Hiçbir teklifinizi kabul etmediðim gibi, serbest býrakýlmam karþýlýðýnda dahi olsa, en basit teklifinizi/þartýnýzý bile kabul etmeyeceðimi bilmenizi istiyorum. Ýþgalci yönetiminizi de muhatap kabul etmiyorum. Tek isteðimiz iþgal ettiðiniz topraklarýmýzý kurtarmak ve hakkýmýzý geri almaktýr. Bu hedef er ya da geç gerçekleþecektir. Yüz hatlarýndan için için öfkelendiði belli olan ajan, neticede diþ göstermeye baþladý.
- Bak ihtiyar! dedi öfkeyle. Ayaðýna geldik, onca tekliflerde bulunduk. Hepsini reddettin. Sabrýmýzý zorluyorsun. Unutma! Burada yüz yýl kalacak ve bir daha gün yüzü görmeyip çürüyeceksin. Anladýn mý?
Onurlu ve kararlý bir ses dalgalandý Remle'de;
- Benim için hapiste yüz yýl kalmak, karþýlýðýnda bir takým tavizler vererek çýkmaktan daha iyidir. Her iki ajan, bu izzetli tavrm karþýsýnda öfkelerinden çatlayacak kadar kýzmýþ, rezil olmuþlardý. Sakat ve felçli olan bir adam Ölümü göze alýyor, fakat davasýnýn þerefine leke sürmüyordu. Rantisi'nin çadýrýna giren Mahmud Zahar, selam verdikten sonra oturdu. Biraz düþünceli görünüyordu.
- Hayýrdýr, dedi Rantisi. Seni rahatsýz eden bir þey mi var?
- Hayýr, yok! dedi. Sadece düþünüyorum.
- Hangi konuda?
- Arafat'ýn yaptýklarýný tefekkür ediyorum. Direniþten siyasi arenaya geçiþi bir kazaným olarak yormak, ne derece doðrudur? Düþün ki ellerini, ayaklarýný baðlamýþlar; ama baþkalarýnýn yardýmýyla ihtiyaçlarýný görüyorsun. Hem isteseler, ihtiyaçlarýný karþýlamayabilirler yahut kýsabilirler. Bu ne kadar doðru ve tasvip edilir bir Özgürlüktür. Anlamýyorum doðrusu. Birçoklarý gibi anlamýyorum.
- Haklýsýn Zahar. Doðru denen olgu vahyin süzgecinden geçmezse, beþer aklýna göre ancak bu kadar olur. Teslimiyetçi bir tavýrla özgür Filistin'e sahip olunmaz. Ama þu da bir gerçektir ki tarih boyunca makam ve mevki hevesi; sahibini, akim ve hakikatin gereðini idrakten yoksun býrakmýþ.
- Basýn- yayýn bunu bir zafer gibi gösteriyor.
- Onlarýn iþi bu... Hepsi Yahudi tekelinde... Birçok kalem sahibinin aklý, Yahudilerin cebinde...
- Þeyhimizin tavnný bu yüzden eleþtiriyorlar ya!
- Biz Arafat gibi elbette bu sahte barýþý kabul etmiyoruz. Fakat Arafat'la çatýþmayacaðýz da. Zira iþgalci Ýsrail yönetiminin bizi çekmek istediði tuzak bu... Fakat Þeyhimizin de dediði gibi tavrýmýz iþgalci yönetime muhalif olmak, bundan böyle istiþhadi eylemlerle Ýsrail'i yola getirmektir. Ýz-zeddin Kassam Tugaylarýmýza ve Yahya Ayyaþ'a çok iþ düþüyor. Allah yardýmcýlarý olsun.
Mahmud Zahar konuyu deðiþtirdi. Alçak bir sesle:
- Havalar yine soðudu, dedi. Yaklaþýk bir yýla yakýn oldu buradayýz.
- Evet, bir yýla yakýn oldu, dedi RantÝsi. Elbet Rabbim bîr çýkar yol gösterecektir. "Bizim uðrumuzda cihad eden-leri biz, elbette yollarýmýza iletiriz..." demiyor mu Yüce Allah? Sabredecek, direnecek ve inþaallah kazanacaðýz.
- Biliyor musun? Bu gece bir rüya gördüm.
- Allah hayretsin. Hayrýndan bizi de faydalandýrsýn.
- Hepimiz uçuyorduk. Neþeli ve sevinçliydik. Sonra sen baþta olmak üzere bazýlarýmýz düþtü, korkuyla uyandým.
- Ýnþaallah hayýrdýr. Umarým Rabbimiz bizi en kýsa zamanda vatanýmýza döndürecektir. Rantisi aklýna gelmiþ gibi aniden durdu. Arkadaþý Za-har'ýn yüzüne baktý.
- Sahi, dedi. Kampýmýzda bir sorun yok, deðil mi? Kardeþlerimizin kararlýlýðýnda bir gevþeklik var mý?
- Hayýr, yok! Allah'a hamdolsun. Birlik ve beraberliðimizi bozacak her türlü fitne ve teklife karþý herkes yekvücut gibi.
- Buna sevindim. Bazý maddi zorluklar yaþasak da istikrarýmýz, dayanaðýmýzdýr.
- Birleþmiþ Milletlerin bizim hakkýmýzda aldýðý 799 sa-; yýlý kararý iþgalci yönetim umursamýyor bile.
Güldü Abdülaziz Rantisi:
- Dostum, dedi Zahar'a. Birleþmiþ Milletler hep karar alýr. Ýsrail ise kaale almaz bu kararlan. Hiç Birleþmiþ Milletlerin lehimize aldýðý bu kararýn peþine düþüp Ýsrail'e baský yaptýðýný duydun mu? Yahut Ýsrail'e yaptýrýmda bulunduðunu? Yapamaz! Neden? Çünkü Ýsrail'in hamisi Amerika, Ýsrail lehindeki her türlü kararý veto eder de ondan.
- Ne yazýk ki öyle... ', Mahmud Zahar konuþmasýna devam edecekti ki, tam o
anda çadýra doðru koþarak gelen bir ayak sesi, ikisinin de bakýþlarýný kapýya yöneltti. Gelenin içeri girmesine fýrsat kalmadan, tekbir sesleri duyuldu her taraftan. Her ikisi de ayaða kalktý. Çadýrýn kapýþma çýktýlar. Bir yandan nefes nefese kalana bakarken, bir yandan da soruyorlardý:
- Neler oluyor? Nedir bu tekbirler
- Hocam!.. Hocam, dedi adam Rantisi'ye- Haberleri dinlemediniz mi?
- Haberleri mi? dedi saatine bakarak. Hayýr! Kaçýrmýþ olmalýyýz.
Adam sevinçliydi. Kesik kesik konuþtu;
- Az önce iþgal yönetimi... açýklama yaptý,.. Biz sürgünlerin hepsine... 17 Aralýk 93 tarihi itibariyle,., kapýlarý açacakmýþ... Vatanýmýza dönüyoruz!
- Allah'u Ekber, dedi Rantisi Zahar'a bakarak. Sana þükürler olsun Allah'ým! Onlara geri adým attýrdýðýn için sana þükürler olsun! Hemen secdeye kapandý. Soðuk toprak alnýndan öperken kamptaki diðer sürgünler yavaþ yavaþ çevresinde toplanýyordu. Yüzlerde sevinç, yüzlerde mutluluk vardý. Gözler ýþýl ýþýl parlýyordu. 415 sürgün, Filistin'e neþe içinde iþgalci Ýsrail'e karþý kazanýlmýþ bir zaferle dönüyordu. Konvoyun geleceðini bilenler yakýnlarýný karþýlamak için Gazze sokaklarýný doldurmuþtu. Evlerine mutlulukla dönenler içinde ne yazýk ki Dr. Ab-dulaziz Rantisi yoktu. Gözleri açýldýðýnda kendini tek kiþilik bir hücrede buldu. Elleri ve ayaklarý baðlýydý.
- Ne oluyor? dedi. Nerdeyim? Ses-seda yoktu gözlerinin baðýný açanda.
- Burasý neresi?
- Burasý, dedi baþýna dikilen izbandut gibi adam. Bi'ru's-sebu Hapishanesi!

- Bi'rus sebu mu?..
Daha Önce burasý hakkýnda hiçte iyi þeyler duymamýþtý. Metanetini koruyarak;
- Sorumlu biri yok mu? diye çýkýþtý. Görüþmek istiyorum. Niçin tutuklandýðýmý bilmek istiyorum. Baþýna dikilen adam.
- Sabret, dedi boðuk sesiyle. Ýþte geliyor. Kapýdaki ayak seslerinden gelenlerin olduðunu anladý. Düzgün giyimli biri kapýda belirdi. Arkasýnda da iki kiþi vardý.
Izbandut gibi adama bakarak;
- Ne o? dedi. Bir durum mu var?
- Sorumlu biriyle görüþmek istiyormuþ efendim! Adam Rantisi'ye dönerek;
- Ben, dedi. Buranýn müdürüyüm. Ne istiyorsun?
- Neden tutuklandým? Niçin kimse bir açýklama yapmýyor? Ayrýca bu küçük hücrede hem ellerim, hem ayaklarým neden baðlý?
- Sakin ol! Tutuklanmanýn sebebini birazdan öðrenirsin. Niçin ellerin ve ayaklarýnýn baðlý olduðuna gelince; ona cezaevi yönetimi olarak biz karar verdik. Ayrýca burada kaldýðýn müddetçe bazý þeyleri bilmende fayda var: Günde sadece bir saat hücre dýþýna çýkabilirsin. Tabii ki dýþarý çýkarken zincirlerle baðlanmýþ bir þekilde çýkarýlacaksýn. Ailenle de
görüþmene imkan olmadýðýný bil.
- Ama bu resmen zulüm...
Müdür alayvari bir þekilde;
- Biz böyle uygun gördük, dedi.
- Zaten size de bu yakýþýr.
Öfkelendi; ama sesini çýkarmadý müdür. Yanýndakilere dönerek:
- Gidelim, dedi.
Kapý üzerine sertçe kapandý. Gittikçe uzaklaþan ayak sesleri, kesildi. Elleri ve ayaklarý baðlý bir þekilde sessizlik içinde düþünedururken müdürün "Tutuklanmanýn sebebini birazdan öðrenirsin" sözünü hatýrladý. Demek ki az sonra ziyaretçileri olacaktý.
Nitekim bir saat kadar sonra tahmin ettiði gibi hücresinin kapýsý açýldý. Ýçeriye giren üç kiþiden biri, biraz daha öne çýkýp hece hece hitap etti:
- Ran-ti-si!.. Demek meþhur Lübnan sürgünlerinin sözcülüðünü yapan Doktor Abdülaziz Rantisi sensin ha! Neden burda olduðunu biliyor musun?
- Doðrusu ben de bunu öðrenmek istiyorum. Neden tutuklandýðýmý bilmek hakkýna sahibim herhalde?
- Yaa! dedi adam istihzai bir dille. Baþka ne haklarýn varmýþ.
Aniden sertleþti. Elleri ve ayaklarý baðlý bulunan Rantisi'ye bir tekme savurdu.
- Al sana hak! dedi gözleri dönmüþ bir þekilde. Acýyla yerde kývrýlan Rantisi'ye diðer ikisi de yüklendiler. Neresine rastgeldiyse geliþigüzel vurdular.
- Yeter! Býrakýn!
Komutanlarý olan adamýn seslenmesi üzerine iki adam hemen geri çekildi. Acýlar ve sýzýlar her tarafýný sarmýþtý Rantisi'nin. Kulaklarý uðulduyor, baþý dönüyordu. Ýþkencecilerin baþý olan komutan bir müddet sessizce Rantisi'yi seyretti. Kendine geldiðine karar verdiðinde konuþtu:
- Bu sana ufak bir dersti. Sorularý biz sorarýz burada. Sen, cevaplayacaksýn sadece. Mercu'z-zuhr'da bulunduðunda ajanslara verdiðin demeçleri hatýrlýyorsun umarým. Bugünleri düþünmüyordun deðil mi? Sana mý kalmýþtý o sürgünleri örgütlemek ha? Nereye giderlerse gitsinler. Avrupa'ya, Amerika'ya, Arap ülkelerine... Þimdi neden burada olduðunu anladýn mý? Tek kiþilik hücresinde iþkence dolu günler geçiren Ran-tisi, büyük bir tevekkül ve teslimiyet göstererek Allah'a sýðýnmýþtý: "Ya Rabbi! Ey kimsesizlerin kimsesi! Her tarafým sýzlýyor. Bu karanlýk hücrede halimi sana arz ediyorum. Nusretini istiyorum. Ancak sana ibadet eder, ancak senden-yardým dilerim."
Bir mazlumun yüreðinden yükselen feryatlardý bu sözler. Zindanýn baðrýndan semaya perdesiz çýkan bir yakarýþ... Geçici olaný deðil, daha hayýrlý ve devamlý olaný isteyen bir nida, bir dua... Aradan uzun bir zaman geçti.Bir kaç ay sonraydý. Bir gün aniden hücresinin kapýsý açýldý. Elleri, ayaklarý çözüldü. Ýçeri giren gardiyan:
- Üstünü baþýný düzelt! dedi. Konuþmasýna fýrsat vermeden ekledi: Avukatýn gelmiþ. Uyuþmuþ kollarý ve ayaklarýný ovdu. Bileklerindeki zincir izleri nakýþ nakýþtý. Elbiselerini düzeltip gardiyanýn ardý sýra yürüdü. Bir sandalye ve masanýn olduðu avukat odasýna alýndý. Müvekkilini gören avukatýn yüzüne bir tebessüm yayýldý.
- Seni görüþtüren Allah'a hamdolsun, dedi. Nihayet...
- Seni gördüðüme sevindim, dedi Rantisi.
- Çok uðraþtýk; ama ancak oldu.
- Tahmin ediyorum.
- Nasýlsýn?
- Allah'a hamd ediyorum. Yaþadýðým her an, ona layýk bir kul olmak dýþýnda bir derdim yok. Rantisi, günde bir saat hücresinden çýkarýldýðýný, elleri ve ayaklarýnýn baðlý tutulduðunu, ailesiyle görüþüne izin verilmediðini avukatýyla kýsaca konuþtu. Zira her an görüþ bitebilirdi. Rantisi ailesinden bahsederken avukatýn aklýna iþgal askerlerinin tutuklanmasýndan bu yana ailesine yaptýðý baský ve hakaretler geldi. "Söylersem üzülür" dedi kendi kendine. Rantisi'nin sorunlarýný not aldý.
- Þartlarýnýn düzeltilmesi için giriþimlerde bulunacaðým, dedi. Gerekirse uluslararasý hukuk kuruluþlarý ve insan haklarý örgütlerine de bildireceðim. Ümitsizim; ama yine de denemekte fayda var.
Rantisi, bir baþka konuyu sordu:
- Mahkemeye uzun zaman oldu çýkartýlmayan.
- Ben de onun için gelmiþtim. Yakýnda mahkemen baþlayacak. Dosyana bakma fýrsatým oldu. Aslýnda seni zindanda tutmalarýný haklý gösterecek hiçbir gerekçeleri yok. Anladýðým kadarýyla haksýz yere maðdur edilen sürgünlerin sözcülüðünü yapmaktan dolayý buradasýn. Fakat seni ümütsiz kýlmak gibi olmasýn, mahkemeye çýkarýp karar vermeden erteleyecekler. Týpký 88'deki tutuklanmada sana çektirilen yargý iþkencesi gibi. Hazýrlýklý olmalýsýn. Gülümsedi Rantisi:
- Herhalde unuttun, dedi. O zamanda ümidimi Allah'tan yana yitirmedim. Þimdi de yitirmeyeceðim. Bu ba; bu yola fedadýr. Yalnýz saðlýðýmda gittikçe bir kötüleþme his sediyorum. Doktorluk niþlerim þekerimin azdýðýný söylüyoý
- Tedavi edilmen için hastaneye yatýrýlmaný iste. Ben di dýþardan giriþimlerde bulunayým.
Ümitsizdi Rantisi.
- Bu teklif aklýna yattý mý? dedi.
- Büyük ihtimalle býrakmazlar. Ama denemekte fayda var.
Rantisi aklýna gelmiþ gibi sordu:
- Sahi! El-Halil olayý nasýl olmuþ? Çok, çok üzüldüm. Ýs rail devlet terörü, Yahudi halkýný da cesaretlendiriyor.
- Geçen Þubat'in galiba 25'indeydi, dedi avukat. El-Ha-lil'deki Hz. Ýbrahim Camii'ne sabah namazý kýlmak için giden cemaatýn üzerine, namaz esnasýnda mesleði doktor olar bir sivil yerleþimci tarafýndan birkaç þarþör mermi boþaltýldý 67 müslümanin þehadeti ve bir o kadarýnýn da yaralanmasýyla neticelendi. Üstelik bu yerleþimci koskocaman silahýyk namaz vaktinde iþgalci askerlerin yardýmýyla camiye girmiþ
- Allah'ýn laneti üzerlerine olsun. Þehitlerimize Allar rahmet etsin. Bu dava böyle avukat. Kimimiz þehadete ererek, kimimiz zindanlara girerek, kimimiz de senin gibi bizleri savunarak katkýda bulunuyoruz. Allah'ýn dini ve izzet: için mücadele edenlere ne mutlu.
On Üçüncü Bölüm
Batý Kudüs'ün kalabalýk caddelerinden birinde askeri bir servis otobüsü duraða doðru yaklaþýnca yavaþladý. Mesainin bittiði bu saatte yollar daha bir kalabalýk-Iaþýyordu. Askeri servis otobüsü, içindeki subaylarý belirli duraklarda indire indire ilerliyordu. Bir duraða doðru tekrar yavaþlayýp durdu. Fakat inecek subayýn kapýnýn aðzýnda durup son koltukta oturanla ayaküstü konuþmasý, otobüsü gözleyen birine beklediði fýrsatý vermiþti. Otomobilinin gaz pedalýna yüklendi. Tam otobüsün ortasýna çarptýðýnda da elindeki ateþleme mekanizmasýnýn butonuna bastý. Büyük bir gürültüyle havaya uçan otomobil, otobüsü ikiye bölmüþ, ileri-geri savurmuþtu. Gökten yaðan demir parçalan eþliðinde ortalýk ana-baba gününe dönmüþtü. Saða sola savrulan üniformalý insan parçalan, þahadet operas­yonunun çapýný gösteriyordu.
Ayný gün akþam saatlerinde bir evde iki arkadaþ konuþuyordu:
- Televizyonu açalým da istiþhadi eylemin yankýlarýný seyredelim.
- Sahi, dedi Muhyiddin Þerif, kimdi bu eylemdeki þahadet adayý?
- Henüz yeni doktor olmuþ bir kardeþimiz vardý ya?
- Hatýrladým, niþanlanacaktý!
- Evet! Ama þahadetle niþanlandý!
- Rabbim þahadetini kabul buyursun! Yeþil kuþun kursaðýna nail etsin!
- Âmin! Bak haberler baþlýyor.
Televizyondaki spiker heyecanlý heyecanlý ilk haberi sunuyordu:
—Sayýn seyirciler! Bugün saat 17.30 sularýnda askeri servis otobüsüne Batý Kudüs'te düzenlenen intihar saldýrýsýnda intihar eylemcisi dâhil sekiz kiþi öldü yirmi kiþi de yaralandý. Ortalýk kan gölüne döndü. Olay mahalline sevk edilen birçok ambulans ölü ve yaralýlarý hastanelere taþýdý. Bu arada basýn ajanslarýna gönderilen bir bildiride olayý HAMAS'ýn askeri kanadý Ýzzeddin Kassam Tugaylarý üstlendi. Bildiride intihar eylemcisine övgüler düzülürken, þahadet eylemlerinin "Ýsrail'in iþgal ettiði topraklardan çeki-linceye kadar" devam edileceði bildirildi. Olaydan hemen sonra Ýsrail hükümetinin yaptýðý açýklamada olay þiddetle kýnandý. Söz konusu intihar eylemcisinin evine yapýlan baskýnda eylemcinin ailesi gözaltýna alýrken, evleri buldozerlerle yýkýldý...
- Allah'ýn laneti üzerinize olsun, dedi Yahya Ayyaþ hýrsla. Deðil evlerimizi yýkýp ailemizi gözaltýna almak, hiçbir þekilde Allah'ýn izniyle bizi yýldýramazsýnýz.
Televizyonu kapatýp yerine oturdu.
- Biliyor musun Muhyiddin? dedi. Aslýnda bu eylemi baþka bir þehadet adayý gerçekleþtirecekti. Lakin bizim genç doktorumuz aðlaya aðlaya Öncelik istedi.
- Onun samimiyetini hatýrlýyorum. Filistin ve Kudüs bu [genç kahramanlar sayesinde özgür olacaktýr inþaallah. - 3-4 ay önce þehit edilen, Dr. Fethi Þikaki'nin ahi içimde kalmýþtý. Þimdi rahatladým. Ýþgalciler bizim ne hissettiðimizi anlasýnlar.
- iþgalci yönetim suikastlerini dýþ ülkelere de yaymak- tan kaçýnmýyor.
- Neden çekinsin ki? Arkasýnda Amerika gibi zulüm |: simgesi bir hamisi varken... Fethi Þikaki Libya dönüþü Mal-I ta Adasýna uðradýðýnda MOSSAD tarafýndan mazlumane þehit edildiðinde yüreði yanan yine Müslümanlardý. O muhterem bir insandý.
- Zaten son zamanda iþgalci yönetim iyice zývanadan çýktý. Öyle ki Yahudi yerleþimciler dahi ferdi eylemlere yöneliyorlar.
- Bunu dedin de aklýma geldi. Geçen yýldý galiba. Temmuz ayýydý. Hatýrlýyorum; bir Yahudi yerleþimci, Gazzemizde iþine gitmekte olan 19 yaþýndaki Ahmet Þair adlý iþçi bir genci arabasýyla kasýtlý olarak arkadan vurup þehit etmiþti. Sen de hatýrladýn mý?
- Evet! Maalesef o olayý hatýrlýyorum. Ama Ramallah'ýn Devra El- Kara köyündeki olay da unutulur gibi deðildi. Yahya'nýn hatýrlamadýðýný belirten þaþkýn bakýþlarý aracýnda olayý özetledi:
- Anlattýðýn olaydan iki ay sonra, galiba Aðustos ayýydý. Yahudi yerleþimciler Filistinlilere ait bir araziyi iþgal etmiþler. O esnada bir Filistinli kardeþimizi de kurþunla þehit ettikten sonra hýrslarýný alamayýp Ramallah'm yanýndaki
Devra El- Kara köyüne silahlý saldýrýda bulunmuþlardý. Çýkan çatýþmada Hayri El-Fisi adýnda bir kardeþimiz göðsünden yaralanýp olay yerinde hayatýný kaybetmiþti, Adamlar, daðdan gelip baðdakini kovuyor misali, topraðýmýzý karýþ karýþ iþgal ediyorlar. Bu halký da kuzu zannediyorlar. Ýþte yanýldýklarý nokta burasý...
Yahya Ayyaþ imalý imalý konuþtu.
- Allah'ýn izniyle daha yanýlacaklarý çok noktalar olacak!
- Geçenlerde, dedi Muhyiddin Þerif. Bir haber aldým. Ýþgal yönetiminin gizli servisi Þin-Bet bazý satýlýk ruhlu kimseleri kullanarak, bilgi toplamak için faaliyet aðý kurmuþ.
Gülümseyen Yahya;
- Demek ki þehadet eylemlerimiz ve operasyonlarýmýz onlarý epey zorluyor, dedi. Kinleriyle gebersinler.
Sözleriyle bir gerçeði ve endiþesini dile getirdi, Muhyiddin Þerif.
- Paranýn cazibesi, intifada ve direniþten- daha doðrusu Filistin davasýný gütmekten- daha çekici geliyor, bazý ruhu satýlýk ve þahsi menfaatini ulusal çýkardan üstün görenlere. Hatta vurduðumuz aðýr darbelerden dolayý seni birinci hedef seçip yerini tespit etmek için istihbarat çalýþmalarý yaptýklarýný sen de biliyorsun.
- Önemli deðil, dedi Yahya. Yolumuz Kudüs ve Filistin için cihad yoludur, gerisi Allah'ýn takdiri... Ýki arkadaþ uzun uzadýya konuþtular. Yeni planlar, yeni yöntemler, yeni yeni metotlar üzerinde çalýþtýlar. Her buluþmalarý, her konuþmalarý iþgal rejiminin belini kýrmaya yönelikti. Aradan birkaç gün geçti. Tarih 5 Ocak 1996'yý gösterirken direniþ, bir þehit daha kazandý. Gazze'de bir genç nefes nefese Muhyiddin Þerifin yanma girdi. Beti benzi atmýþ, üzgün ve telaþlýydý.
- Ne oldu, dedi Muhyiddin? Sakin ol! Hah þöyle, biraz soluklan.
- Mühendis... dedi, içeri giren genç üzgün üzgün. Az önce þehit oldu.
- Ýnna lillahi ve inna ileyhi raciun.
Üzgündü Muhyiddin. Henüz birkaç gün önce birlikteydiler. Planlar, programlar yapmýþtýlar. Takdir- i ilahinin ne zaman tecelli edeceðini kim bilebilirdi? Sayýklar gibi konuþtu:
-Mühendis! Rabbim þehadetini kabul etsin. Ýntikamýn ses getirecek! Söz veriyorum. Mühendis, Yahya Ayyaþ'ýn lakabýydý. Ýþgalci Ýsrail'e karþý düzenlediði þehadet operasyonlarýndan ve bizzat yaptýðý bombalý eylemlerden dolayý bu lakapla anýlýrdý. Zira o, eylemlerin arkasýndaki beyindi. Bu nedenle Þin- Bet'in ortadan kaldýrýlacaklar listesinin baþýndaydý. Nitekim lanetli iþ-. galci rejim amacýna kavuþmuþtu. O gün Gazze'nin sokaklarýnda, geniþ anayollarýnda bir .. insan seli akýyordu. Omuzlarda bir cenaze, baþka bir iklime . uðurlanýyordu. Yumruklar sýkýlmýþ, eller havada, intikam yeminleri vardý dudaklarda. Gözler þahitlik etti bu insan kalabalýðýna. Sevgi, iþte buydu. Yiðit, iþte böyle olurdu. Ölüme gülerek giden güzel insan: Yahya Ayyaþ... Remle zindanýna gireli rahatsýzlýklarý daha bir artar olmuþtu Þeyh Yasin'in. Tedavisi için kýlýný kýpýrdatmayan iþgalci yönetim, adeta Ölmesini bekliyordu. Hasta yataðýnda acil tedaviye ihtiyaç duymasýna raðmen, iþgalci yönetimin minnetini almýyordu Þeyh Yasin... Birçok defa serbest kal-' masý karþýlýðýnda pazarlýklar yapmak, birtakým þartlar ileri sürmek istemiþlerse de, hep þiddetli bir tepki görerek geri çekilmiþlerdi. Buna raðmen yüzünden tatlý, tebessümü eksik etmeyen Þeyh Yasin, zindan kardeþlerine, nasihatleri ve sohbetleriy-le faydalý olmaya çalýþýyordu. Kendini iyi hissettiði bir gündü. Tekerlekli sandalyesi- . ne oturmuþ; Ebu Abdullah'la konuþuyordu. Ebu Abdullah:
- Efendim, dedi. Ziyaretçilerimin söylediðine göre Ran-tisi tahliye olmuþ.
- Buna çok sevindim, Ebu Abdullah.
- Bir de Özerk Yönetim halka kötü davranýyormuþ, hatta bazýlarýný gözaltýna bile alýyormuþ.
- Ben de duydum bu haberleri, dedi Þeyh Yasin üzgün üzgün.
Bu sýrada koðuþa giren bir mahkûm selam verip yanlarýna oturdu. Sonra Þeyh Yasin'e hitaben;
- Efendim! Rahatsýz etmiyorum inþaallah, dedi.
- Hayýr, Münir kardeþ! dedi Þeyh Yasin, ne münasebet.
- Hani efendim, rahatsýzsýnýz!.. Düþündüm ki...
- Þu an iyiyim Münir. Hamdolsun! Hem iyi ki geldin. Biraz konuþuruz böylece. Ayrýca kardeþlerimiz, benim rahatsýz olmamam için havalandýrmaya çýkýyorlar. Bunu fark ediyor, rahatsýzlýk duyuyorum.
- Bu onlarýn saygýsýndandýr efendim.
- Biliyorum; ama rahatsýz oluyorum. Kendimi sizlerden ayrý biri görmüyorum. Farklý muamelelerden sýkýlýyorum.
Þeyh Yasin zindanda otoriter deðil, bir arkadaþ gibi içten ve samimiydi. Herkesle konuþur, herkesin seviyesine göre hitap ederdi. Kimseyi kýrmaz; dar olan mekâný daha da daraltmazdý. Onun bu vasýflarý herkesi hürmete sürüklüyor, bir arkadaþ yakýnlýðým hissettiriyordu.
- Ebu Abdullah konuþuyordu, dedi Þeyh Yasin, Münir'e hitaben. Gel! Þöyle otur. Evet, Ebu Abdullah seni dinliyoruz.
- Özerk yönetimin polis gücünün zulmünden bahsediyordum efendim. Yani Özerk Yönetim þimdi iþgalci Ýsrail'in yaptýðýnýn aynýsýný halka reva görüyor. Kim bilir, iþgalci yönetimle ne tür gizli anlaþmalarý var da haberimiz yok.
Anlaþýlan Ebu Abdullah doluydu. Teskin etmek gerekiyordu.
- Ebu Abdullah! dedi Þeyh Yasin. Üç yýl önce Siyonist düþmanla yapýlan anlaþmayý Ýslami Cihat'la beraber kabul etmeyip muhalif olduðumuzda bunlarýn olacaðýný tahmin etmiþtik. Hatta kamuoyuna duyurmuþtuk. Hem sadece biz deðil; Oslo'da Arafat iþgalci Ýsrail'le mutabakata vardýðý zaman Filistin Halk Cephesi'nin lideri Ahmed Cibril de açýklama yapmýþ; "Dört yüz kilometrelik toprak için Filistinlilerle, Yahudiler adýna mücadele ihalesini almýþ olan Arafat, zilletin en aþaðýsýna düþecektir" demiþti...
Þeyh Yasin'in kýsa bir soluklanmasýný fýrsat bilen Münir, izin alarak araya girdi.
- Filistin Âlimler Birliði, Oslo sonrasý "Kimliði ve mevkisi ne olursa olsun hiç kimsenin bu topraklan gasp edenin, onda hak sahibi olmasýný saðlayacak bir anlaþma imzalamaya yetkisi yoktur" diye bir bildiri yayýnladýðýný çok iyi hatýrlýyorum efendim, dedi.
- Evet! O bildiriyi ben de hatýrladým. Fakat tüm bu tepkilere raðmen Arafat kendini Filistin'in yasal temsilcisi olarak gördü veya gösterildi ve masaya oturtuldu. Tabi ki Amerika Baþkaný Clinton'un huzurunda Arafat ve Rabin el sýkýþmadan önce, birer gün arayla birbirlerini tanýdýklarýna dair belgeler imzaladýlar.
- Nasýl yani? Anlamadým efendim.
- Yani Arafat'ýn FKÖ'sü Ýsrail devletini siyasi alanda Yahudilerin, Ýzak Rabin de FKÖ'yü Filistin halkýnýn yasal temsilcisi olarak tanýdý. Ýlgili belgeleri de karþýlýklý imzaladýlar. Sonrada asýl anlaþmayý...
- Yani Filistin Özerk Yönetimi'nin kurulmasýna dâhil olan anlaþmayý...
- Aynen öyle Ebu Abdullah. Yani bir baþka deyiþle güya toprak karþýlýðý olan anlaþmayý... Sözde iþgalci Ýsrail rejimi Gazze ve Eriha gibi sýnýrlý birkaç þehirden çekilecek buralarý Özerk Yönetime býrakacaktý. Bununla iþgalci Ýsrail, Filistin halkýnýn bir kýsmýna Filistin'in bir bölümünde haklarýnýn bir kýsmýnýn verileceðini vaad ediyordu. Bu ise üç yýllýk bir dönemde gerçekleþecekti. Ýþgalci askerler de sözde bu anlaþmaya göre dört ay içinde tamamen çekilecekti. Fakat Allah'a verdikleri ahdi tutmayan bu kavim, Arafat'a verdiði ahdi mi tutacak? Heyhat! Gülünç bir konu doðrusu... Biz bu durumu bildiðimiz için Amerika'nýn ve iþgalci Ýsrail'in oyununa maþa olmadýk. O nedenle de FKÖ ve Arap Birli-ði'nden ayrý olarak iþgalci Ýsrail'in 1967'ye deðil, 1948'e ve hatta daha öncesine dönmesi gerektiðini vurguladýk.
- Doðru söylüyorsunuz efendim, dedi Ebu Abdullah. Zira iþgale uðrayan bizim vatanýmýz, iþgali yaþayanlar da biziz. Bu anlaþma vs hepsi birer oyundan ibaret. Onu kabul-lenmekse halkýmýzý ezmenin bir baþka þekli. Ýþgalcinin maþasý olmak, kabul edilir bir þey deðil. Baþkasý kabul etse de... Zaten bu uðursuz anlaþmayý imzalayan iþgalci rejimin baþý Ýzak Rabin, geçen yýl, galiba Kasým 95'ti aþýrý saðcý bir Yahudi tarafýndan suikaste kurban gitmedi mi? Arafat ise gittikçe pasifleþtirilip devre dýþý býrakýlýyor. Zira alametler bunu iþaret ediyor.
Münir de bu hoþ sohbette bir tespitini dile getirdi.
- Efendim! diye baþladý. Þu anki iþgalci rejiminin baþý olan Benjamin Netanyahu geçenlerde bir demeç verdi. Kendileri için güvenliðin çok önemli olduðunu; ama topraðýn da önemli .olduðuna iþaret etti. Bu konuda hiç kimseyle uzlaþmayacaðýný belirtti.
- Ben de o demeci dinledim Münir, dedi Þeyh Yasin. Amerika Hetanyahu'ya baský yapacak; ama nafile... Pek bir sonuç alanjýayacak gibi.
- Sohbet devam ederken birden havalandýrmadan "Allah- u Ekb^r!" nidalarý yükseldi, içeriye sevinçle giren birine Þeyh Yajsin sordu:
- Hayrola Haþim, nedir bu tekbirler?
- Efendim! Müjde!.. Müjde!.. Þehit Mühendisin intikamý alýnmýþ. Az önce haberlerde dört þahadet operasyonun düzenlendiði ve 59 kiþinin öldürüldüðü söylendi.
- Allah'u Ekber!.. dedi Þeyh Yasin.
Gözleri bir bilinmeyene takýlmýþ gibi pencereden dýþarýya odaklandý. Mavi gökyüzünde Yahya'nýn gülümseyen yüzünü görür gibi bir tebessüm yayýldý yüzüne:
- Allah'ýn selamý ve rahmeti üzerine olsun ey Yahya. Ne mutlu sana ve bu yolda þehit olanlara! Ebu Abdullah'ýn göz iþareti ile herkes Þeyh Yasin'i kendi haline býrakýp dýþarý çýktý. Çýkýþta Haþim, Ebu Abdullah'a sordu:
- Yahya'nýn þehadetinde hain ve iþbirlikçilerin parmaðý olduðunu duymuþtum, doðru mu?
- Maalesef doðru. Satýlýk ruhlu olup paranýn cazibelerine kapýlan yakýn bir akrabasý vasýtasýyla, cep telefonuna yerleþtirilen bombanýn patlamasý sonucu þehit edildi. Zaten uzun zamandýr iþgal yönetimi, Yahya hakkýnda istihbarat çalýþmalarý yapýyor; fakat yerini tespit edemiyordu. Neticede böyle bir ihanet sonucu þehit oldu. Ama intikamý alýndý ya, artýk gam yemem! Haþim, düþüncelere dalan Þeyh Yasin'i kastederek sordu:
- Galiba onu çok seviyor.
- Nasýl sevmesin, dedi Ebu Abdullah. O, hepimizi kendisinin manevi evlatlarý olarak görüyor. Hepimiz onun öðrencileri, dergâhýnýn müritleriyiz. Tek tek onun sohbet ve ders halkalarýnda yetiþtik. Filistin yýllardýr onun dershanesi oldu. Ýntifadanin ve direniþin ileri gelenleri onun yetiþtirdiði nesildir. Düþün, bir baba için gözleri önünde çocuklarýnýn tek tek ölümünden daha zor bir durum var mý? Allah onu baþýmýzdan eksik etmesin. Zira direniþ onunla hayat buldu; onun önderliðinde yürüyor.



Mesaj 1 kez düzenlendi. En son Muhtazaf tarafından, 09.01.2009 - 22:09 tarihinde.
Gönderen: 07.01.2009 - 12:10
Bu Mesaji Bildir   Muhtazaf üyenin diger mesajlarini ara Muhtazaf üyenin Profiline bak Muhtazaf üyeye özel mesaj gönder Muhtazaf üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
Moderator


4254 Mesaj -
On Dördüncü Bölüm
25 Eylül 1997 Amman/Ürdün!..
Güzel yüzlü, sýcak bakýþlý, cana yakýn 40 küsur yaþla- ;. rýnda bir adam geniþ ve kalabalýk caddede yürüyordu. Ko-, rumalarý olan iki sivil, bakýþlarýný bir an üzerinden ayýrmý- ,' yor, dikkatle kendisini takip ediyordu. Fakat bu güzel yüzlü adamý takip eden iki kiþi daha vardý. Uzaktan uzaða bir fýrsat kollamaya çalýþýyor, inatla takipten vazgeçmiyorlardý. Zaman zaman birbirlerine bakýp iþaretleþtikleri gözlerinde; hile, kin ve nefret parlýyordu. Güzel yüzlü adam yavaþladý. Tam kolladýklarý bir fýrsatta tekrar bakýþtýlar. Baþlan karþýlýklý birbirlerini onaylar-casýna eðildi. Sað taraftakinin elinde bir cihaz göründü. Adýmlarýný hýzlandýrdý. Güzel yüzlü adamýn bir an durup ileriye bakmasýný fýrsat bilen adam, hýzlý adýmlarla arkadan ansýzýn yaklaþtý. Elindeki cihazý hýzla batýnp kaçtý. Vücudunda bir sýzý hisseden güzel yüzlü adam, ani bir refleksle dönerken uzaklaþ­maya çalýþan her iki saldýrgan, korumalarýnýn müdahalesi ile kýskývrak yakalandý. Olaydan bir müddet sonra ayný gün Ürdün Kraliyet Sarayý'nda, Kral Hüseyin'e Ýstihbarat Servisi Baþkaný rapor sunuyordu.
- Majesteleri, saygýlar sunarým! Bugün HAMAS Siyasi Birim Baþkaný Halid Meþ'al'e suikast düzenlendi. Arz etmek için huzurunuzda bulunuyorum.
Yüzü Öfkeden kýpkýrmýzý kesilen Kral, kurþun hýzýyla art arda sorular sýraladý.
- Halid Meþ'al'e suikast mý? Kim, neden, niçin, nasýl? ':.':
- MOSSAD efendim. Tek kelimelik cevap her þeyi anlatmaya yetse de rahat
etmedi yaþlý Kral.
- Baþtan anlat þu olayý. Dinlemek istiyorum.
- Efendim! Bugün Amman'da iki korumasýyla yürüyen Meþ'al'e iki kiþi bir cihazla suikast düzenlediler. Bunlar arkadan yanaþýp ellerindeki cihazý Meþ'al'e batýrýp kaçarken Meþ'al'in korumalarýrtca yakalanmýþ ve tesirsiz hâle getirilmiþler. Halid Meþ'al ise hastaneye kaldýrýldý. Ýki suikastçý da güvenlik teþkilatýmýzca gözaltýna alýndýlar! Yaptýðýmýz ilk araþtýrmada ülkeye Kanada pasaportuyla giriþ yaptýklarým belirledik. Daha sonra soruþturmayý derinleþtirdiðimizde MOSSAD ajanlarý olduklarým anladýk. Suikastý silah yerine farklý bir metotla yapma.k istemiþler. Kýzgýndý Kral Hüseyin.
- Nasýl farklý bir metot?..
- Açýklayayým efendim: Solunum organlarýna zararlý ve zehirli bir madde saçan bir cihaz kullanmýþlar. Bu cihazdan vücuda enjekte edilen maddenin kiþiyi zehirleyerek öldürme özelliði varmýþ.
- Ýnanýlmaz bir þey, dedi Kral Hüseyin kendi kendine. Benim ülkemde hem de burnumun dibinde bir suikast ha! Netanyahu bunun bedelini ödeyecek. Bu kadar ileri gidip uluslararasý arenada beni küçük düþürmemeliydi.
Kýzgýn ve öfkeli Kral, birden sakinleþti. Yüzünde kurnazca bir gülümseme belirdi.
- Fakat bu olayý lehimize kullanabiliriz, dedi sayýklarca-sýna.
- Nasýl efendim, diye sordu Ýstihbarat Baþkaný.
Kral yýllardýr tahttaydý. Birçok badireler atlatmýþ, birçok tecrübeler kazanmýþtý. Nerede ve nasýl çýkarlarýný elde edeceðini bilen bir siyaset tarzý geliþtirmiþ, yýllardýr tahtýný korumayý bilmiþti. Birazdan toplantýya çaðýrttýðý danýþmalarýna hitaben olayý kýsaca özetleyen Ýstihbarat servisi baþkanýnýn susmasýndan sonra, konuþtu:
- Beyler, dedi. Ülkemde, hem de pay-ý tahtýmda Ýsrail'in böyle bir küstahlýða soyunmasý kabul edilemez bir durum. Bu aptalca cesaret gösterisini lehimize çevirecek adýmlar atmalýyýz. Biliyorsunuz ki gerek mülteci, gerek vatandaþ sýfa­týyla olsun ülkemizde milyonlarca Filistinli var. Son yýllarda Filistinlilerce yönetimimize karþý duyulan olumsuz tepkileri bertaraf etmek ve Ýsrail'in bu küstahlýðýnýn cezasýný vermek için bu olay bir fýrsat. Þöyle ki, basma yapýlacak açýklamada yakalanan iki Ýsrailli ajanýn mahkemelerimizde yargýlanacaklarý açýklanmalýdýr. Ýkinci adýmda da Ýsrail'den Ha-Hd Meþ'al'e enjekte edilen zehrin panzehiri acilen istenilsin. Aksi takdirde her iki ajanlarýnýn da idam edileceði iletilsin. O anda aklýna bir þey gelmiþ gibi durdu ve solundaki. danýþmasýna sordu:
- Þeyh Ahmed Yasin kaç yýldýr Ýsrail zindanlarýnda yatýyor?
Böyle bir soru beklemeyen danýþmaný Önce hafif bir þaþkýnlýk geçirdi. Sonra tekrar toparlandý.
- Efendim, dedi. Galiba sekiz ya da sekiz buçuk yýl olsa gerek.
- Ýyi! Bu kadar yýl yatmýþ, çok bile... Üçüncü olarak da Ýsrail'e Þeyh Yasin'in serbest býrakýlýp ülkemize tedavi edilmek üzere getirilmesi istediðimiz iletilsin. Zira hastalýðýnýn ilerlediðini duymuþtum. Yanýlýyor muyum?
- Hayýr efendim, dedi danýþmaný. Saðlýk durumu gittikçe kötüye gidiyormuþ. Bunu HAMAS geçenlerde basma verdiði demeçte de belirtmiþti.
- Öyleyse onun da zindandan çýkarýlmasý prestijimizi yükseltecektir. Acil olarak gerekli giriþimler baþlatýlsýn. Kralýn yüzünde zafer kazanmýþ bir komutanýn tebessümü vardý. Netanyahu'ya gününü gösterecek, Filistin kamuoyunun gönlünü lehine çevirecekti. Neticede Ýsrail hükümetiyle yapýlan gizli pazarlýklar sonucu Benjamin Netenyahu, iki ajanýna karþýlýk Kral Hüseyin'in Ýleri sürdüðü þartlan kabul etti. Halid Meþ'al'in tedavisi için söz konusu panzehir de hemen gönderildi. Bu adým, Netanyahu'nun bir hatasý ve baþarýsýz bir giriþimi olarak tescillenirken, Kral Hüseyin için þimdilik bir baþarý, bir zaferdi, uluslararasý siyaset arenasýnda. Yaþlý Kral, sözde durumdan faydalanmasýný bilmiþ, durumu lehine çevirmiþti. "Bir taþla birden fazla kuþ vurmak buna denir" diye düþündü.
Sekiz buçuk yýla yakýn zindan hayatýnýn bu son demlerinde Þeyh Yasin'in saðlýk durumunda bozulmalar gittikçe artýyor, rahatsýzlýklarý çoðalýyordu. Yýllardýr maruz kaldýðý iþkence, hakaret ve sýkýntýlar özürlü bedenini aðýrlaþürmýþ, hasta yataðýna düþürmüþtü. Tedavisiz, ilaçsýz, bakýma muhtaç olan Þeyh Yasin, hafif düzelmeler hissettiðinde zindan kardeþlerini yine sohbetleriyle ihya ediyordu.
Hazreti Yusuf aleyhisselam misali sabýrla, tevekkül ve teslimiyetle zindan hayatýna direniyor, kararlýlýðýyla müstesna bir þahsiyet sergiliyordu. 30 Eylül 1997 Salý akþamýydý. Kendi dýþýnda cereyan eden olaylardan bihaber olan Þeyh Yasin, etrafýný saran koðuþ arkadaþlarýna nasihatleriyle sohbet ediyordu.
- Yusuf aleyhisselam, Züleyha'nýn ve misafirleri olan kadýnlarýn fitnesine karþý "Ey Rabbim! Zindan bana bunlarýn davet ettikleri iþten daha sevimlidir..."15 demiþti. Böylece yýllarca bu irfan mektebinde kaldý. Kardeþlerim! Nefsimiz, dünya ile ilgili arzu ve isteklerimiz týpký Züleyha ve misafirleri misali bizleri fitneye davet etti. Fakat Hazreti Yusuf aleyhisselam misali zindaný tercih eden bir direniþi nasip eden Allah'u Teala, bizi bu irfan mektebinin talebeleri yaptý. Burasý intifadamn mektebi, direniþin merkezidir. Manevi yapýmýzý korumak, geliþtirmek, saðlam ve yýkýlmaz bir iman kalesi inþa etmek için mücahede ediniz. Burasý Allah'a yakýnlaþma ve gönüllerin ilahi dergâha samimiyetle sýðýnma yeridir. Gönüllerinizi, yüreklerinizi yakýnlaþtýrýnýz. Ýsla-mi direniþimize dualar, Kudüs ve Filistin'imiz için yakarýþlarda bulununuz. Burasý sabýr mektebi, tevekkül ve teslimiyet yeridir, Allah'ýn meleklerinin kendileri için istiðfar dilediði yeryüzü halkýndan olmak istemez misiniz? Her gün, her saniye fevc fevc meleklerin sohbetlerine, derslerine misafir olduðu insanlardan olmak istemez misiniz?.. Aniden mazgaldan koðuþa bir ses dalga dalga yayýldý:
- Ahmed Yasin! Hazýrlan! Müdüriyete gidiyorsun.
Sohbet bölünmüþtü. Haþim ve Münir Þeyh Yasin'i hazýrlarken Ebu Abdullah kapýya yöneldi. Birazdan geri döndüðünde yüzünde þaþkýnlýk ve sevinç karýþýmý bir ifade vardý. Kurulu bir robot gibi Þeyh Yasin'e kad^r sokuldu ve yeni kendine gelmiþ gibi;
- Efendim, dedi bön bön. Sizi býrakacaklarmýþ. Ortalýða bomba düþmüþ gibi sevinç tekbirleri ayyuka çýktý. Kimi sevinçten aðlýyor, kimi gülüyordu.
Þeyh Yasin gayet sakin ve metanetli bir þekilde;
- Hamd Allah'adýr. Takdir, O'nun kudret elindedir, dedi. Hemen mi çýkarýyorlarmýþ?
- Hayýr efendim, dedi Ebu Abdullah. Önce müdüriyette konuþacaklarmýþ. "Akþama býrakacaklar" dedi gardiyan.
Herkes sevinç içinde olayýn nasýl olduðunu birbirine sorarken Þeyh Yasin'i kapýdaki görevliler, tekerlekli sandalyesiyle idareye doðru sürdüler. Az sonra Þeyh Yasin cezaevi müdürünün odasýndaydý. Askeri ve sivil yetkililer de vardý. Her zamanki vakar ve izzeti yüzünden okunuyordu. Nedense müdür hep çekinirdi ondan. Bilmediði, tarif edemediði bir histi bu. Hâlbuki diðer mahkûmlara karþý bu duygularý taþýmazdý. Fakat þimdi misafirlerinin yanýnda bu hislerini bir kenara býrakmalýydý. Kasýlarak konuþtu:
- Ee Þeyh Yasin! Haydi, gözün aydýn. Serbest býrakýlacaksýn.
Teþekkür bekleyen sözler yerine tokat gibi laflar döküldü Þeyh Yasin'in dudaklarýndan:
- Allah'ýn gücü ve kudreti her þeye kadirdir. O'na hamd ederim!
- Ama hükümetimizin sana yaptýðý bu kýyaðý unutmamalýsýn, dedi odadaki bir askeri yetkili.
- Þükür Allah'adýr, vesilelere deðil.
- Seni, dedi bir sivil yetkili. Kral Hüseyin'in ricasý üzerine býrakýyoruz. Hastalýðýný orada tedavi edecekmiþ. Yani artýk serbestsin Þeyh Yasin.
Aklýna baþka þeyler geldi Þeyh Yasin'in "Bunlar oyun oynuyor olmasýnlar sakýn. Direniþten beni koparmak için sürgüne yolluyor olabilirler" diye geçirdi zihninden. Söylenen sözlere þüpheyle baktý. Konuþtukça mesele anlaþýldý. Kendisi dýþýnda geliþen bir takdir-i ilahi ortadaydý. Elbette yüce Allah dilerse mümin kullarý için en umulmadýk kapýlarý, umulmadýk vasýtalarla açar. Sebepler hiçbir zaman Mümin-i Hakiki'nin yerini tutamazdý.
- Ürdün'e gitmeyeceðim!
Soðuk bir duþ etkisi yapmýþtý bu iki kelime. Odadaki herkes birbirine bakarken ayný sivil yetkili:
- Herhalde anlatamadýk Þeyh Yasin, dedi þaþkýnlýkla.
Sana serbest kalacaðýný ve Ürdün'e Kral Hüseyin tarafýndan davet edildiðini, hatta tedavi göreceðini söylüyoruz. Hem buna ihtiyacýn yok muydu?
- Ürdün'e gitmeyeceðim dedim. Vatanýmdan asla ayrýlmam. Ancak...
- Evet ancak... dedi yetkili heyecanla. Zira gitmemesi durumunda iþler sarpa saracaktý. Ýkna edilmeli ve göndermeliydi.
- Ancak, dedi Þeyh Yasin. Filistin'e tekrar geri dönme hakkýmýn mahfuz olduðuna dair yazýlý ve geçerli bir belgenin yönetiminiz tarafýndan bana verilmesi durumunda Remle'den ayrýlabilirim.
- Yani gidecek olursan bir daha dönememe durumunun olabileceðini mi iddia ediyorsun?
- Evet! Yurduma istediðim zaman dönme hakkýmýn mahfuz olmasýný istiyorum. Aksi halde asla Filistin'den çýkmam. Sivil yetkili hiç konuþmadan odadan çýktý. Odada fýsýltýlar yükseldi. Hafif sesler Þeyh Yasin'in kulaðýna da geliyordu:
- Adama bak yahu! Bu haliyle dahi direniyor.
- Onun yerinde baþkasý olsa hiç düþünmeden kabul ederdi.
- Kendisini sürgün etmememiz için önlem alýyor.
- Sakat, ama çok zeki biri!
- Ýþini garantiye almak istiyor!
Yarým saat sonra ayný yetkili tekrar içeri girince tüm gözler ona çevrildi.
- Pekâlâ, Þeyh Yasin! dedi sivil yetkili. Birazdan Ürdün helikopterleri gelecek. Biz belgelerini hazýrlayana kadar sen de hazýrlanýrsýn. Hz. Yusuf aleyhisselam misali bir tavýr sergilemiþti Þeyh Yasin. Hz. Yusuf Aleyhisselam, kralýn rüyasýný yorumladýktan sonra kral tarafýndan serbest býrakýlýp huzura çaðý-rýlmca, hemen zindandan çýkmadý. Önce Züleyha ve misa­firi olan kadýnlarýn aðzýndan suçsuzluðunu Ýtiraf ettirdi. Daha sonra zindandan çýktý. Zira zeki tavrýyla suçsuzluðunu perçini eþtirirken, aleyhine oynanan oyun ve hilelerin hepsini boþa çýkarmýþtý. Þeyh Yasin de Yusufvari bir hareket ve siyasetle Filistin'e dilediði zaman dönme hakkýný belgeleyerek, iþgalci Yahudi'nin sinsi oyunlarýný boþa çýkardý. Çünkü Þeyh Ya-sin'in Amman'a götürülüþüyle bir daha dönmesine izin vermeyerek ondan kurtulacaklarýný hesaplamýþtý Ýsrail rejimi. Fakat yanýlmýþlardý. Müminin feraset ve basiretini hesaba katmamýþlardý.
Müdüriyet odasýnda kendisini gözetleyenlere karþý hiç heyecana kapýlmadan tam bir kararlýlýk göstererek, aleyhinde çevrilen oyunlara meydan vermedi. Filistin davasýna olan baðlýlýðýný, direniþe olan duyarlýlýðýný ortaya koydu. Hem de Yusufvari bir tavýrla... Koðuþuna döndüðünde tüm gözleri üzerinde buldu. Olan biten geliþmeleri kýsaca anlattýktan sonra:
- Kardeþlerim! dedi. Yüce Allah'ýn takdirinin nerede, nasýl gerçekleþeceðini bilemeyiz. Fakat dönme hakkýmýn mahfuz olduðunu belirten belgeyi almadan da helikoptere binmeyeceðim. Filistin'in direniþçi halkýna þu mesajýmý iletmeyi unutmayýn: "Bu vatana sahip çýkma konusunda asla gevþeklik göstermeyin- Ýþgalciler sizin en ufak bir zaafýnýzý bile kendi þahsi politikalarý için kullanabilirler. Buna fýrsat vermeyin." Hakkýnýzý helal edin... Hýçkýrýklar, tekbirler yükseliyordu koðuþtan. Tek tek Þeyh Yasin'e sarýlýp aðlayanlar, bir yandan da çýkýþma sevinerek teselli buluyorlardý. Remle zindaný, sekiz- sekiz buçuk yýldýr ondan aldýðý feyizle hayat bulmuþtu. O, Filistin'in olduðu gibi zindanýn da manevi dayanaðýydý. Herkes gücünü onunla buluyor; nasihatleri, dersleri, sohbetleri kýsaca varlýðýyla teselli oluyordu. Ya þimdi? Remle onsuz boynu bükük bir yetim olacaktý. O salý akþamý istediði belgeleri de yanma alan Þeyh Yasin, Ürdün'den gelen helikopterler eþliðinde Amman'a uçtu. Yüreðini Remle'de býrakarak... Kardeþlerinin akýttýðý gözyaþlarýný yüreðinde damla damla hissederek.,. Edilen dualarýn kulaklarýnda yankýlandýðýný unutmayarak... Zaten o mazlumlarýn dualarý deðil miydi Filistin için direniþi þaha kaldýran, izzetli ve þerefli bir intifadayý dünyaya ilan eden? Þeyh Yasin Amman'a varýr varmaz tedavi altýna alýndý. Yýllar boyu Remle zindanýnda kalan ve eziyet gören felçli vücudu epeyce yýpranmýþtý. Saðlýðýný etkileyen olumsuz koþullar, hastalýklar türetmiþti bedeninde. Tedavisi devam ederken Ürdün yetkililerinin yaný sýra Ürdün'deki Filistinliler ve HAMAS'm Ürdün Siyasi Birimi'nin ileri gelen isimleri de Þeyh Yasin'i ziyaret ediyordu. Onun Amman'a gönderilmesini 'Sürgün' adý altýnda basma haber olarak sýzdýran iþgalci yönetim, Filistin direniþini sekteye uðratmak, psikolojik çöküntü meydana getirmek istedi. Bu sýrada hastaneye gelen bir gazeteci, bu soruyu dile getirince þöyle bir cevapla karþýlaþtý:
- Sürgün olduðum iddiasý doðru deðildir. Bu, art niyetli ve bilinçli bir yaklaþýmdýr. Amman'a tedavi için geldim. Allah'ýn izniyle, saðlýðýma kavuþur kavuþmaz vatanýma geri döneceðim. Zira iþgal yönetiminden yurduma geri dön­memi saðlayacak yazýlý bir belge aldým, istediðim zaman vatanýma geri dönme hakkým mahfuzdur. Þeyh Yasin'in daha fazla yorulmamasý için dýþarý çýkarýlmasýndan sonra gazeteci, kafasýnda dolaþan baþka bir sorunun cevabýný alamamanýn sýkýntýsý içindeydi. Birden Þeyh Yasin'i ziyaret edenlerden bazýlarýnýn koridorun bir köþe­sinde aralarýnda konuþtuklarýný gördü. Yanlarýna yaklaþtý. Aklýný kurcalayan sorunun cevabým bulabilmek ümidiyle ayaktaki ziyaretçilerin içinde tanýdýk bir sima aradý. Gözleri Ýbrahim Goþe'ye takýldý. Hemen yaklaþtý:
- Sayýn Goþe, Þeyh Yasin'in Amman'a getirilmesi, Ürdün'ün elinde tutuklu bulunan iki MOSSAD ajanýna karþýlýkmýþ deniliyor. Ne düþünüyorsunuz bu konuda?
ibrahim Goþe, soruyu soran gazeteciye baktýktan sonra yanýndaki Muhammed Nezzal'a döndü. Ýkisi de HAMAS hareketinin Ürdün siyasi kanadýný temsil edenlerdendi. Temkinli ve ihtiyatlý konuþmalýydý.
- Ortalýk bir müddettir böylesi söylentilerle çalkalanýyor, dedi Ýbrahim Goþe. Biz de bunlara inanmak istemiyoruz. Nitekim bir iki saat önce kraliyet basýn sözcüsü bir açýklama yaptý. Buna göre, bu konuda bir pazarlýk olduðu iddialarý olmadýðý gibi baþkanýmýz Halid Meþ'al'e suikast giriþiminde bulunan iki MOSSAD ajanýnýn da Ürdün mahkemelerinde yargýlanacaklarý açýklandý. Gazeteci ikircikli bir soru yöneltti:
- Peki, siz buna inanýyor musunuz? Muhammed Nezzal araya girdi:
- Ýnanmak istiyoruz, dedi. Zira suç mahali Ürdün devletidir.
Gazeteci muzipçe güldü. Konuyu daha fazla irdelemeden ortada soru iþaretleri býrakarak uzaklaþtý. Tedavisinde nispeten olumlu geliþmeler görülen Þeyh Yasin'in Gazze'ye dönme zamaný yaklaþmýþtý. Sýk sýk ziyaretine gelen Goþe ve Nezzal'a baktý. HAMAS, artýk ülke dýþýnda da1 kendisini gururla temsil edecek genç, dinamik siyasi temsilcilere sahipti. Filistin'in Özgürlüðü için son derece kararlý olan hareketin bu aktif fertleri, uluslararasý arenada boy gösteriyordu.
Þeyh Yasin o gün, adeta hastalýðýný unutmuþtu. Ýbrahim Goþe'ye bakarak tebessümle:
- Ýslami Direniþ Hareketimizi bihakkýn Filistin dýþýnda da temsil etmenizi takdir ediyorum, dedi. Dualarýmýz baþarýlarýnýzýn devamýna yöneliktir.
Saygý dolu bakýþlarla;
- Allah razý olsun, dedi.
- Halid Meþ'al nasýl? Ýyileþti mi?
- Tam deðil efendim. Ama sizi yakýnda ziyarete gelebilir.
- Hayýr, hayýr! Rahatsýz olmamalý, iyileþmesi öncelikli temennimizdir.
Nitekim beklenen gün gelip çattý. Þeyh Yasin, Gazze'ye uðurlandý. Tam olmasa da tedavisi müspet neticeler vermiþti. Fakat yýllarýn, sakat bir vücuda yýðdýðý marazlar kolay kolay onulacak gibi deðildi. Gazze o gün sevgilisine kavuþan âþýk misali þen ve neþeliydi. Sekiz buçuk yýllýk bir haslet, bir özlem vuslata dönüþmüþtü. Halk sevinç içindeydi, iþgalci yönetime nazire yapýlýrcasýna yüzler sevinçli, gözler aydýnlýktý. Coþkulu sevenlerin karþýlamasý Þeyh Yasin'i mutlu etmiþti. Hele içlerinde, iki gözbebeði Rantisi ve Ebu Þenneb'i görmek ne hoþ, ne güzel bir duyguydu. Hocalarýna sarýlmak, doyasýya hasretlerini dindirmek, ulvi bir davanýn verdiði hissiyatýn tezahürüydü. Þeyhlerini tekrar baþlarýnda görmek, tekrar mücadeleye devam etmek, eski günleri anýmsatýyordu. Ona ne çok muhtaç olduklarýný anlamýþ, onunla olduklarý günlerin kýymetini idrak etmiþlerdi. Þeyh Yasin'in evinde ise sevincin yansýmasý tüm ailede neþe, tüm ailede heyecan meydana getirmiþti. Henüz çocukken geride býraktýðý Abdi 25'ine yakýn bir delikanlý olmuþtu. 8'i kýz, 3'ü erkek olan çocuklarýndan kimi evlenmiþ, kimi genç kýz ya da delikanlý olmuþtu. Etrafýnda torunlarýnýn seslerini duydukça zihninde yýllar öncesi hatýralar canlandý. Çocuklarýnýn aðlamalarýný, yerlerde badi badi yürümelerini düþündü. Meryem'e, Abdulgani ve Abdulhamid'e baktý. Serpilmiþ fidan gibi olmuþlardý. Birden yýllarýn ne çabuk geçtiðini hatýrladý. Etrafýnda biriken bunca insan, daha dün yoktu. Þimdi birer delikanlý, birer genç kýz olmuþlardý. "Demek ki ihtiyarladým gayri!" diye düþündü. Gözleri, yanýnda mutlu bir þekilde oturmuþ olan sevgili hanýmý Halime Hatuna takýldý. Geçen yýllarýn izlerini yüzünden okudu. Fakat baþka bir mutluluk okunuyordu hanýmýnýn yüzünde. Kocasý, çocuklarý ve torunlarýyla bir arada olmanýn mutluluðu olsa gerekti... Kucaðýna býrakýlan küçük torununun minik elleriyle, aðarmýþ sakalýný çekmesi; yýllarýn acýlarýný, çektirdiklerini alýp götürdü o an üzerinden. Kalbin meyvesi olan bu küçük torunlarý ve çocuklarý; hayatýn acýlarýný çekilir, hanesini mamur kýlmýþtý. Yüzünde dalga dalga yayýlan tebessüm bu gecekondu tipi evde bir bayram sevinci yaþatýyordu herkese.
On Beþinci Bölüm
Þeyh Yasin'in Gazze'ye dönüþünden bir müddet sonraydý. O sabah kahvaltýdan sonra bürosuna gitmeden önce, tebessüm saçan yüzü ile seslendi:
- Torunlarýmý getirin de göreyim.
Kucaðýna býrakýlan torunlarýný tek tek sevdi. Ýpek gibi yumuþak yanaklarýna buseler kondurdu. Sevgi ve þefkat dolu bakýþlar arasýnda oðlunun sürdüðü tekerlekli sandalyesi ile bürosuna doðru yola çýktý. Tekerlekli sandalyesini süren oðlu Abdi'yle sokaklarda ilerlerken, halkýn saygý ve teveccühü, samimi ve sýcaktý. Kimi yaklaþýp sarýlýyor, öpüyor; kimi dualar ediyordu. Biraz ilerdeki evin duvarý dibinde oturan yedi-sekiz yaþlarýnda iki çocuk gördü. Fakirliðin tüm izleri üzerlerine yansýmýþtý. Onlara baktýkça yüreðinden bir þeylerin koptuðunu hissetti. Yanma çaðýrdý. Öptü ve güzel sözlerle gönüllerini aldý. Abdi onlarýn yetim çocuklar olduklarýný söyleyince yüreði daha çok daðlandý. O da bir yetimdi. Yetim ümmetin yetim bir ferdi... Oðluna baþýyla iþaret etti. Abdi'nin eli cebine daldý. Avucunda bozuk paralar belirdi. Ýki küçük çocuðun avuçlarýna bozuk paralarý koydu. Sevinçle koþarak eve girdiler. Bu yaþanan küçük mutluluk bile Þeyh Yasin'in tüm sýkýntýlarýný daðýtmýþ, yüreðinden yüzüne tebessüm çiçeklerini yansýtmýþtý. Yaþadýðý bu mutlulukla bürosuna vardý. Rutin iþlerini yaparken basýndan derlenip önüne konulan bir haber dikkatini çekti: Ýþgal rejiminin Baþbakaný Netanyahu akþam yanma Ariel Þaron ve Ýzzak Mordahayý da alarak kameralarýn karþýsýna geçmiþ, bir açýklama yapmýþtý: Ýþgale karþý direnenlerin veya direniþ gösterenlerin nerede olurlarsa olsunlar izleneceklerini belirten sözler sarf etmiþti. Meðer Halid Meþ'al'e suikast düzenleyen iki Mossad ajanýný Ürdün'ün Ýsrail'e iade etmesi nedeni ile bu toplantý yapýlmýþ, bu demeç verilmiþti. Anlaþýlan Kral Hüseyin'in söz konusu ajanlarý gizli bir pazarlýk sonucu Ýsrail'e vermesi, Þeyh Yasin'in Ürdün'den ayrýlmasýndan sonra gerçekleþmiþti. Kral Hüseyin bu tavrýyla Filistin halký ve ülkesindeki Filistinliler, hatta Arap âlemi nezdinde -Þeyh Yasin'i Remle'den alýp tedavi etmesiyle- lehine olan geliþmeleri, bir anda nefrete dönüþtürmüþtü. Bir çuval inciri berbat etmek diye buna denilirdi. Nitekim menfaatçi rejimler, çýkarlarýný her þeyden üstün tuttuklarýný tashih ettiler. Þeyh Yasin olayý tefekkür ederken Ýslami bir tavrýn, Ýs-lami bir þuurun eksikliðinin neticelerini gördüðünü anladý. Acý ve elem verici olsa da, Arap rejimlerinin esef verici manzarasý, maalesef buydu. Bu tablo, var olan gerçeðin yansýmasý, bir portresiydi.
Ýçeri giren iki göz bebeði Rantisi ve Ebu Þenneb, onu daldýðý tefekkürden uyandýrdý. Selamlaþtýlar. Birbirlerini sordular:
- Nasýlsýn Ebu Þenneb?
- Hamd olsun efendim.
- Askalan zindanýnda 92'deki açlýk grevinden sonra 95'te de bir açlýk grevi yapmýþtýnýz.
- Evet efendim.
- Nasýl, þartlarýnýz düzeldi mi peki?
- Nisbeten efendim. Zindanýn þartlarý ilk açlýk grevinden sonra biraz düzelmiþ olsa da, sonra tekrar baskýlar arttý. 95'teki açlýk grevlerimiz haklarýmýzýn iyileþmesinde büyük rol oynadý.
- Allah gayretinizi kabul etsin.
Ebu Þenneb'in yanýndaki koltukta oturan Doktor Ran-tisi'ye baktý.
- Ya sen Rantisi, dedi Þeyh Yasin. Sen nasýlsýn? Kaç ay oldu çýkalý?
- Efendim! Sizin Ürdün'e gidiþinizden 6-7 ay önce Bi'ru's- Sebu'dan çýkmýþtým. Þeker hastalýðým artsa da þu an hamd olsun iyiyim. Yüreðim, bileðim Filistin için atýyor. Dualarýnýzý bekliyorum. Sohbet biraz daha ilerleyince Þeyh Yasin, konuyu Ürdün meselesine getirdi. Masadaki haber özetini onlara okuttu.
- Ne düþünüyorsunuz? diye sordu.
- Aslýnda, dedi Rantisi. Hiç þaþýrmamak gerek efendim.
Gönlüm, olmasýný dilemese de olmasý muhakkak bir akaydý. Sadece sizin Ürdün'den ayrýlmanýz bekleniyordu. Þayet o iki ajan yargýlansalardý, iþgal rejiminin rezil olmasýna yeter bir olaydý; ama gizli bir el buna izin vermedi.
- Allah-u Teala celle celalehu, dedi Þeyh Yasin. Bizim dýþýmýzda meydana gelen sebepler zincirini, bizi zindandan çýkarmaya vesile kýldý. Bu pazarlýkta ne benim ne de HA-MAS'ýn bir hissesi olmadýðýna, Allah elbette þahittir. Her þey onun güç ve kuvveti ile olur. Bu da onun takdiriydi.
- Efendim!
Biraz farklý bir nidaydý bu. Sanki Ebu Þenneb bir þeyi haber verecekmiþ gibi bir hisse kapýldý.
- Evet, Ebu Þenneb!
Ebu Þenneb Rantisi'ye baktý, ikisi de suskundu. Aralarýnda iþaretlerin dili dolaþýyordu. Nihayet Ebu Þenneb konuþtu:
- Bir durum daha var efendim!
"Neymiþ" dercesine bakan Þeyh Yasin'e üzgün bir þekilde açýkladý:
- Ürdün yönetimi Amman'daki büromuzu kapattý. Hareketimizin siyasi kanadým, baþta Halid Meþ'al olmak üzere, Doktor Musa Ebu Merzuk, Muhammed Nezza'i ve ibrahim Goþe'yi de sürgün etti. Þeyh Yasin'in çalýþma bürosunda önce bir sessizlik oldu. Ýlk toparlanan Þeyh Yasin'in dudaklarýndan:
- Ýnna lillahi ve inna ileyhi raciun, sözleri döküldü. Yüzündeki ciddiyet, kemale ermiþ bir teslimiyetle þekillenmÝþti.
- Üzülmeyin kardeþlerim! dedi. Yüce Allah bu yolda bir kapýyý kapatýrsa elbet baþka bir kapý açacaktýr. Biz ihlâsla çalýþýp direniþ için gayret gösterdiðimizde, elbette engellerle karþýlaþacaðýz. Sabýrlý ve sebatkâr olmak gerek. Rantisi üzgündü. Yaþanan geliþmeler karþýsýnda konuþmadan edemedi.
- Efendim! dedi kýrýlgan sesiyle- Zaten bu Ürdün rejiminden Filistin davasýna yönelik aldýðýmýz ilk darbe deðil. Siz bizden daha iyi hatýrlarsanýz: 67 savaþýnda Ürdün ordusu, Filistinli gerillalarýn kontrolündeki Kudüs ve çevresini alýp Siyonistlere kendi eliyle teslim ettikten sonra çekilmedi mi? Asýl ihanet o zaman baþlamýþtý.
Þeyh Yasin bir müddet düþünüp baþýný kaldýrdý.
- Bir açýklama yapýlsýn, dedi. Mossad'm bu iki ajanýnýn iþgal yönetimine teslim edilmesine þiddetle karþý olduðumuza dair tepkimiz gösterilsin.
Ayný gün HAMAS, konu ile ilgili yaptýðý açýklamada þunu ilan etti: "Biz, MOSSAD adlý terör örgütüne mensup ajanlarýn yargýlanmalarýný beklerken, onlarýn Siyonist yönetime teslimi yönünde geliþmeler olmasýna þaþýrdýk. HAMAS, hareketinin siyasi biriminin baþkaný kardeþimiz Ha-lid Meþ'al'e suikast giriþiminde bulunan MOSSAD ajanlarýnýn Ürdün hükümeti tarafýndan Siyonist iþgal rejimine teslim edilmesini, büyük üzüntüyle karþýlamýþtýr. Bu hareket f Siyonist teröre karþý yumuþak tavýr anlamýna gelir ki, böyle |< bir tavýr da onlara daha çok cesaret kazandýracak, dolayýsýyla benzer giriþimleri tekrarlamaya teþvik edecektir. Siyonist yönetimin Baþbakaný Benjamin Netanyahu'nun, Ariel Þaron ve Ýzak Mordahay adlý iki teröristi de yanma alarak dün akþam televizyonda yaptýðý açýklamada; "iþgale karþý direnenler nerde olurlarsa olsunlar kendilerini izleyeceðiz" þeklinde sözler sarf etmesi, bizim görüþlerimizi doðrulamaktadýr." O gün kahvaltýdan sonra Þeyh Yasin bürosuna gitmedi. Zaman zaman yaptýðý gibi, evinde çalýþacaktý. Ayrýca gelecek misafirleri evinde aðýrlamak için bugüne randevu vermiþti. Ziyaret, Arafat'ýn temsilcilerince yapýlacaktý. Mutlaka bir þeylerin olacaðýný tahmin eden Þeyh Yasin, yardýmcýsý Ebu Þenneb'i de çaðýrmýþtý. Evindeki küçük çalýþma odasýnda Önüne yýðýlmýþ evraklarý incelerken, Ebu Þenneb'in geldiðini haber verdiler.
- Ýçeri gelsin, dedi oðlu Abdi'ye.
Ebu Þenneb odaya girip Þeyh Yasin'i selamladý. Birbirlerini sorduktan sonra:
- Ebu Þenneb! dedi Þeyh Yasin. Bu günkü randevumuzu biliyorsun.
- Evet efendim. O sebeple buradayým
- Bu tür ziyaretleri sýkça ya sayamýyoruz. Acaba neye borçluyuz dersin?
- Sizin hem zindan çýkýþýnýz, hem de hastalýðýnýz için sorma nezaketinde bulunacaklarrmþ efendim. Ama baþka bir durum varsa göreceðiz.
- Evet! Bekleyip görelim bakalým! Üniversitedeki çalýþmalarýn nasýl,, devam ediyor mu?
- Evet efendim, devam ediyor. Hem üniversitedeki öðretim görevlisi kadromu, hem de mühendisler sendikasý baþkanlýðýmý...
Tam bu sýrada dýþardan bir araba sesi duyuldu. Odanýn kapýsý açýldý. Ýçeri giren Abdi;
- Baba! Beklediðimiz misafirler geldi, dedi.
- Ýçeri al oðlum.
Ýçeri giren iki kiþinin ilk etapta þýklýklarý göze çarpýyordu. Kravatlý ve takým elbiseliydiler. Ebu Þenneb'in de iltifatlarýyla koltuklara oturdular. Þeyh Yasin;
- Tekrar hoþ geldiniz beyler, dedi
- Hoþ bulduk efendim, dedi orta boylu olaný. Ebu Þen-neb de onlarý sorduktan sonra, adam söz aldý:
- Efendim! Baþkan Arafat'ýn geçmiþ olsun dileklerini sunmak için buradayýz. Þahsý ve halký adýna size geçmiþ olsun mesajýnýn yaný sýra sýhhat ve afiyetinize dair iyi dileklerini de iletti.
- Sað olun, dedi Þeyh Yasin. Teþekkür ederim. Kendileri nasýllar?
- Sýhhatteler efendim. Yoðun bir görüþme temposu içinde olduðundan ilk fýrsatta sizi bizzat ziyaret etmek ister. Malumunuz 93'teki barýþ sürecinden bu yana meclis çalýþmalarý, yaný sýra güvenlik ve sosyal kurumlarýmýzýn yeniden inþasý, uluslararasý platformda destek ziyaretleri Baþ-kan'ý yoðun bir programla boðuþturuyor. Þeyh Yasin, adamýn ikide bir "Baþkan, baþkan" diye Arafat'ýn liderliðine vurgu yapmasýna tebessüm etti. Bu, tüm Filis tini ilerce kabul edilmeyen; ama ettirilmeye çalýþýlan bir söylemdi. Adam, baþka bir konuya vurgu yaptý.
- Ebu Þenneb, sizi de burada görmemiz çok güzel oldu, ayný dileklerimizi sizin içinde tekrarlýyoruz: Geçmiþ olsun!' Zira siz de Filistin davasý için týpký Þeyhimiz gibi nice çilelere göðüs gererek Askalan zindanýnda kaldýnýz. Uzlaþmacý kiþiliðinizin Filistin davasýna büyük yararlar saðladýðý.ýý unutmadýk. Ayrýca Dr. Abdulaziz Rantisi'ye de ayný dileklerimizi lütfen bizim adýmýza iletiniz. Filistin, uðruna yapýlan1 kahramanlýklarý unutmayacaktýr.
Adam Þeyh Yasin/e döndü.
- Efendim! dedi. Þimdi nasýlsýnýz? Sýhhatinizde, Am:; man'daki tedaviden sonra bir gerileme olmadý inþaallah.
- Hayýr! Hamd olsun iyiyim. Bizi asýl üzen maddi sýkýn-' Ular deðil- Elbette bir gün, çekilen bu zorluklar meyvelerini verecektir. Lakin mühim olan iþgal rejimine direnmek ve Filistin'i tam bir Özgürlüðe kavuþturmaktýr. Zira bu yaradýr, asýl bizi rahatsýz eden. Zahiri yaralar deðil... :
Bu ince mesaj karþýsýnda adam baþtan savma bir manevra yaparak:
- Hepimizin gayreti ve temennisi bu efendim, dedi. Mevcut, nispi ve kolu-kanadý kýrýk Özerk Yönetimin yeterliliðini savunmadan konuyu geçiþtirdi. Kendini tebessüme zorlayan, sýkýlan halini sahte gülücüklerle, siyaset kokan sözlerle gizlemeye çalýþan bir tablo yansýtýyordu. Bir ara bakýþlarýyla evi incelemeye aldý. Daha çok fakir Filistinlilerin yaþadýðý bu gecekondu mahallesi, adamýn yaþadýðý semte benzemiyordu. Üç küçük odasý, bir mutfak, banyo ve tuvaleti olan bu ev, kýþlan soðuk, yazlan ise sýcaktý. Oturduðu koltuklar, evin düzeni oldukça sade ve sýradandý. HAMAS'ýn manevi liderinin yaþadýðý ev, böyle olmamalýydý. Daha geniþ, daha büyük ve þanýna yakýþýr bir evde olmasý daha yakýþýk alýrdý. Aðýrlandýðý þu odayý hiç de beðenmemiþti. Zaten bu gayeyle gelmemiþ miydi? Öyleyse asýl maksada giriþ yapmanýn zamanýydý.
- Efendim, dedi adam. Eviniz biraz küçük gibime geldi.
- Doðru, dedi Þeyh Yasin. Biraz küçük, fakat yeterli geliyor.
- Her ne kadar öyle olsa da sizin konumuzda olan bir insan için daha büyük ve daha geniþ, güzel bir ev olmalý. Ayrýca hastalýðýnýz için de daha rahat bir eve ihtiyacýnýz var...
Sözün nereye varacaðýný merakla bekleyen Ebu Þen-neb, Þeyh Yasin'in yüzüne baktý. Mütebbessim çehresi gülümsüyor, sabýrla karþýsýndakini dinliyordu. Adam devam ediyordu:
- Bu sebeplere binaen efendim, baþkanýmýzýn teklifi ile Özerk Yönetimimiz Gazze'nin en zengin semtlerinin birinde istediðiniz büyüklük ve rahatlýkta size bir ev tahsis etmeyi teklif ediyor. Sizden kabul göreceðini umuyoruz. "Ýþte! Ziyaretin sebebi anlaþýldý" diye düþündü Þeyhi Yasin. Bu, bir yardým teklifinden çok Þeyh Yasin'i satýn alma teklifiydi. Ustaca kurgulanmýþ bir oyun ya da balla karýþtýrýlýp içirilmeye çalýþýlan bir zehirdi. Ama bu teklif Þeyh Yasin'i tanýmayan bir anlayýþýn ürünü gibiydi. Bir çeþit sus payý... Kabullenir yaný olmayan bu teklife Þeyh Yasin'in tereddütsüz cevabý odada yankýlandý.
- Yönetiminizin teklifi için teþekkürlerimi iletin lütfen. Yalnýz ben, halkýmdan ayrý yaþayamam. Bu fakir halký seviyorum. Onlarla olmak, onlar içinde, onlardan biri gibi yaþamaktan mutluluk duyuyorum. Burada ve bu semtten ayrýlmayý da düþünmüyorum. Ufak bir þaþkýnlýk geçiren adam, toparlandý ve fazla ýsrarcý olmadý.
- Madem uygun görmüyorsunuz, takdir sizindir efendim. Müsaadenizle biz kalkalým, tekrar geçmiþ olsun. Hayýrlý þifalar diliyorum. Arkadaþýyla uðurlanýp dýþarý çýkan iki adamý pencereden seyreden Þeyh Yasin'in gözünden korumalarýn ve otomobilin fiyakasý kaçmadý. Öyle ya! Özerk Yönetim devlet olmanýn zahiri manasýný yansýtmalýydý. Devlet olma anlayýþýnýn gereði buymuþ gibi. Þeyh Yasin, aradan uzun bir müddet geçmeden bir konferansa katýldý. Özerk Yönetiminin baþý Arafat ve birtakým saygýn kiþilerin yaný sýra, çeþitli ilim adamlarýnýn da katýlacaðý bu geniþ açýhmlý konferans kalabalýktý. Tebliðler üzerine tebliðler sunuluyor, Filistin meselesine dair fikirler havada uçuþuyordu.
Verilen bir istirahat sýrasýnda dikkat çeken bir hareketlilik yaþandý. Salona giren Yaser Arafat'tý. Etrafýný saran korumalarý gazetecileri fazla yaklaþtýrmýyordu.
Salona.girer girmez gözleri birisini aradý. Aradýðý kiþiyi bulmanýn sevinci gözlerine yansýdý. Hýzlý bir tempoyla yürüdü. Tekerlekli sandalyesine oturan Þeyh Yasin'e yaklaþýrken, güleç bir yüzle içten olmaya çalýþýyordu. Selamlamadan sonra Þeyh Yasin'e sarýldý, sakalýný Öptü. Adet gereðince sýcak bir yakýnlýk sergiliyor, sürekli gülümsüyordu. Kameralar ve patlayan flaþlar ona haz veriyordu.
Þeyh Yasin her zamanki mütebessim yüzü ile Arafat'ý süzdü. Baþýndaki kareli kefiyesi, sað omzuna sarkmýþtý. Pör-sümüþ yüzü ve kýzarmýþ gözleri, yaþlandýðýný haber veriyordu. Üzerindeki üniformasýyla Þeyh Yasin'in yanýndaki sandalyeye oturdu. Geçmiþ olsun dileklerini söyledi. Neþeli görünmeye çalýþýyordu. Bir ara sol eli ile Þeyh Yasin'in felçli ve hareketsiz parmaklarýna dokundu. Tutmaya çalýþtý. Bir müddet oturup konuþtuktan sonra yanýndan ayrýldý. Her þeyi uzaktan izleyen basýn mensuplarýndan bir gazeteci konferansýn sonunda Þeyh Yasin'e sokuldu. Konferans hakkýndaki görüþlerini öðrenmek için bazý sorular sordu.
Bir ara:
- Efendim dedi; Özerk Yönetimle iliþkileriniz nasýl?
Kurgulanmýþ bir fitnenin kokusunu sezen Þeyh Yasin,
temkinli konuþtu
- Filistin liderliðinin ortak noktasý, birlik ve beraberliktir. Bu doðrultuda Filistin özgürlüðüne yönelik her olumlu giriþim Filistin davasýna hizmettir.
- Müsaadenizle bir soru daha sormak istiyorum: HA-MAS olarak neyi hedefliyorsunuz, açýklar mýsýnýz? Gazetecinin öðrenmek için merak ettiði tüm sorularýna tek bir cevap vermeyi düþünen Þe^h Yasin, tane tane konuþtu:
- Bizim, HAMAS olarak hedefimiz; topraðýmýzý kurtarmak ve Siyonist düþmandan hakkýmýzý almaktýr. Bu; sürekli, sabit ve deðiþmeyecek bir hedeftir. Bu hedef er veya geç gerçekleþecektir. Bu hedef, Filistin davasýna hizmet etmektir. Biz Filistin halkýnýn birliði arasýna herhangi bir ihtilafýn, uzlaþmazlýðýn girmemesi, iç savaþ çýkmamasý için çalýþacaðýz. Ýþte bu, Filistin davasýna hizmet edecektir. Hedef tektir. Biz isteklerimizi gerçekleþtirmede ve Ýsrail iþgal rejiminin gasp ettiði meþru hakkýmýzý geri almakta Özerk Yönetime destek oluruz. Bu gerçekleþtiðinde herhangi bir çarpýþma ve direniþ olmaz. Biz ne koltuk ne mal ne mevki istemiyoruz-Yönetim, yine Özerk Yönetimin elinde kalsýn. Biz ona bakmýyor ve ona raðbet etmiyoruz. Yüzüne beklediðini alamamanýn mutsuzluðu yansýyan gazeteci, Þeyh Yasin'in konferanstan ayrýlmak istemesiyle arkasýndan bakakaldý. "Ne makam, ne mevki peþinde; tek derdi, topraðý ve halkýnýn gasp edilen haklarý" Yahya Ayyaþ'm þehadetinden sonra duracaðý yahut sekteye uðrayacaðý düþünülen istiþhadi eylemler, artarak Çoðalýyordu. Zor anlar yaþayan iþgal rejimi de boþ durmuyordu; zulmün her yolunu denemeye çalýþýyor, cinayetlerine ara vermiyordu. Bu sebeple israil, Özerk Yönetimle imzalanmýþ olduðu güvenlik iþ birliði anlaþmasýndan azami derecede faydalanma yoluna gidiyordu. Nitekim bu iþbirliðinin nasýl pratiðe yansýyacaðý halk tarafýndan yavaþ yavaþ anlaþýldýðýnda el- Halil þehrinde binlerce Filistinli, Ýsrail ile güvenlik iþbirliðine son verilmesine yönelik yürüyüþler yaptý. Fakat iþgalci Ýsrail yine de kendine yakýn olan Özerk Yönetimdeki etkin isimlerden çeþitli istihbari bilgiler elde etmekte gecikmedi
Bu bilgiler doðrultusunda Nablus yakýnlarýnda daðlýk bir bölgede arabasýnýn yeri tespit edilen HAMAS'ýn askeri kanadýnýn Batý Yaka Bölgesi Sorumlusu Mahmud Ebu He-nud'un üzerine havadan 10 roket fýrlatýldý. Amerika'nýn hediye ettiði Apaçi helikopterleri ve F -16 savaþ uçaklarý, artýk bu iþlerde kullanýlýr olmuþtu. Bunun üzerine halktan tepkiler giderek yoðunlaþtý. En sert tepki HAMAS'ýn Gazze temsilcilerinden Porf. Dr. Ab-dulaziz Rantisi tarafýndan dile getirildi:
- Ebu Hennud'un otomobilinin tespit ve takip edilebilmesi Filistinliler arasýnda dolaþan birtakým kirli ellerin bulunduðuna iþarettir. Bu kirli eller mutlaka tespit edilip ortaya çýkarýlacak ve Filistin halký onlara gereken cezayý vereçektir. Ýþgalci Ýsrail ile yapýlan güvenlik iþbirliði anlaþmasý da kesin bir þekilde Ýptal edilmelidir... HAMAS'ýn bu kararlý tutumu birçok insaný etkiledi, sokaklara döktü. Gösteriler, protestolar yapýldý. Özerk Yönetim bununla ilgili rahatsýzlýðým ilk etapta dile getirmese de daha fazla sabredemedi. 9 Nisan 1998 günü Þeyh Yasin'in evine uðrayan Ebu Þenneb, telaþlý ve endiþeliydi. Geliþmeleri Þeyh Yasin'e anlatýrken öfkesini gizleyemiyordu.
- Yýllarca iþgal yönetimiyle çatýþtýk, boðaz boðaza geldik, zindanlarýnda yýllarca yattýk, her harekete ve iþkenceye sabrettik efendim. Ama Özerk Yönetimin yaptýðýna bir bakýn Allah aþkýna! Muhyiddin Þerifin þehadet acýsý yetmiyormuþ gibi Rantisi'yi tutuklayýp zindana attýlar. Zavallý kendini bildi bileli zindanlarla nikâhlý. Þeyh Yasin'in alnýndaki çizgiler belirgin bir þekilde kabarmýþ. Fakat yine de ihtiyatlýydý. Öfkeyle fikir yürütüp duygusal davranmadý. Akýl ve iz'an süzgecinden düþüncelerini geçirip öylece konuþtu.

- Sakin ol Ebu Þenneb! Sakin Ol! dedi. Bu yolda, daha?, çok dikkatli olmamýz gereken bir aþamadayýz. Ýþgalci Ýsrail'e karþý bilaþüphe saldýrý yapabiliyoruz. Ama bu konuda dikkatli olmak gerek. Neticede oyuna da gelmiþ olsalar kardeþlerimiz ve direniþte fikirdaþýmýzdýrlar. Birliðimizi bozmamalýyýz. Bizi kýþkýrtmak isteyenler ve onlarý da kullanýp buna alet etmek isteyen harici güçler var. Zaman, basiret ve ,ferasetle olaylarý tahlil etme zamanýdýr. Þimdi þuraya oturda geliþmeleri güzelce bir daha anlat. Hayrandý Þeyh Yasin'e. En sýkýþýk zamanlarda dahi çevresine güven, itimat veriyordu. Herkes gibi o da bu olumlu elektriklenmeden nasibini alýyordu.
- Yahya'nýn þehadetinden sonra, dedi Ebu Þenneb. Ýzzettin Kassam Tugaylarý'miza karþý iþgal güçleri tutunamý-yor, zorlanýyordu. Bunu zaten biliyorsunuz. Rantisi'nin Ebu Henud'un þahadetinden sonra "Güvenlik Ýþbirliði Anlaþmasýnýn iptal edilmesine yönelik demeci Özerk Yönetiminin hoþuna gitmedi. Ona diþ biliyorlardý. Nitekim bugün Muhyiddin Þerifin þahadeti olayýnda da Rantisi, Özerk Yönetimin, iþgalci Ýsrail'le iþbirliði yaptýðýný dile getirdi. Zaten bu, her Filistinlinin bildiði bir gerçek... Daha sonra Özerk Yönetimin polis gücü tarafýndan tutuklanýp zindana konuldu.
- Maalesef, dedi Þeyh Yasin. Bu güvenlik iþbirliði anlaþmasý baþýmýza çok dert açacak. Oynanan büyük oyunlar birliðimizi bozmaya yönelik geliþmelere gebedir. Oyuna gelmemek için direneceðiz Ebu Þenneb. Dikkatli olup birbirimize düþmeyeceðiz... Ama bu duyarlýlýðýmýz Arafat'ýn politikalarýný eleþtirmememiz anlamýna gelmemeli. Bu günden tezi yok Özerk Yönetimin hatalarýný halka açýklayarak yapýcý eleþtiriler yapmaktan geri durmayacaðýz. Özellikle Mahmud Zahar, uluslararasý basýný bu konudaki demeçleriyle aydýnlatmalýdýr. Fakat söylediðim gibi yýkýcýlýktan uzak, yapýcý; halka ve dünyaya gerçekleri anlatacak doðrultuda demeçler verilmelidir.
Kýsa bir nefes aldý, dalgýn biri gibi konuþtu.
- Zavallý Arafat! Oslo anlaþmasýyla baðýmsýz bir Filistin'in kurulacaðýný zannetti. Topraksýz ve haklarýndan mahrum Özgürlük; ancak esarettir, zillettir, iþgalcilerin de istediði bu deðil mi? Rantisi, o gün yine Yusuf iyedeydi. Ama bu tutuklanýþ farklýydý. Bu, mevki ve makamla þýmartýlmýþ özerk Yönetimin yanlýþlýklarýna karþý geliþtirilen bir tepkinin sonucuydu. Bindiði dalý kesmenin idrakinde olmayan Özerk Yönetim'in bu tavrý, onun dünya Müslümanlarýnýn gözünde þiddetle düþüþüne sebep olacaktý.
On Altýncý Bölüm
Ýþgalci Ýsrail'in, Filistin'in dört bir tarafýnda artan baskýlarý, baskýnlarý, evleri talanlarý, yakýp yýkmalarý boy boy dünya ekranlarýna taþýnýyordu. Her gün ya birkaç ço-' cuk, ya birkaç kadýn, ya birkaç genç ya da birkaç ihtiyar mutlaka ulu orta öldürülüyordu. Özerk Yönetimin ise kýlý kýpýrdamýyordu. Siyaset diliyle cýlýz bir kýnama en sert açýkIamasýydý. Korkusu; Filistin'in temsiliyet noktasýnda uluslararasý destekten tecride uðramasý, bu hakkýn elinden alýnmasýydý.
Rantisi'ye reva görülen hücre iþkencesi gibi, halkýn seslendirdiði doðrulara ise Özerk Yönetimin tepkisi sertti. Týpký iþgalci yönetim gibi, illegaliteden legaliteye dönüþün metamorfozunu oturtmaya çalýþan korku karýþýmý bir hýrs krizine tutulmuþtu. Fakat halkýn yaþananlarý deðerlendiren ve sonuçlar çýkaran duyarlýlýðýný unutmuþa benziyordu. Bir Öfke seli gizli gizli kaynýyor, gittikçe hareketleniyordu. O sýrada iþgalci Ýsrail'de yapýlan seçimler neticesinde iktidara gelen asker kökenli Ehud Barak, kamuoyuna selefi Netanyahu gibi kendisini barýþ yanlýsý olarak lanse etti. Seçim vaatleri arasýnda Filistin sorununa nihai bir çözüm de vardý. Bu vaat Özerk Yönetimi daha bir þýmarttý. Yaser Arafat 93'teki barýþ anlaþmasýndan bu yana iþgalci Ýsrail tarafýndan birçok defa aldatýlmýþ olmasýna karþýn, gerçekleri göremiyordu. Hile ve oyunlarla adý özdeþleþmiþ bir kavmin sözlerine inanmanýn tarihsel neticelerini idrak edemeyen Arafat, bir kez daha beklentiye girdi. O gün 2000 yýlý Þubat'inin ikinci yansýydý. Hücre iþkencesi çektiði Özerk Yönetimin zindanýndan azat olan Rantisi, evde gözü yaþlý ihtiyar annesini ve hanýmýný, gönülleri ve yürekleri buruk bir þekilde buldu. Bir sebebi olmalýydý. Ser­bestti artýk. Neden aðlasmlardi? Ama bu gözyaþlarý sevinç gözyaþlarýna benzemiyordu. Yine de bir dava adamýnýn olgunluðunu sergilemekten geri durmadý:
- Neler oluyor? dedi hanýmýna. Biri bana açýklamayacak mý?
Gözleri yaþlý ve hayatýn çilesini beraber omuzladýðý hanýmý anlattý.
- Sen bugün eve yetiþmeden Siyonist iþgalci askerler oðlumuz Muhammed'i tutukladý. Tekrar gözyaþlarýna boðuldu. Ýhtiyar annesi ve hanýmýný teselli ederken, yüreðindeki acýnýn daha da arttýðýný hissetti. Annesinin dudaklarýndan için için beddualar dökülüyordu iþgalci askerlere. Serbest oluþuyla beraber gelen ziyaretçilerden yana o da teselli buldu. Þeyh Yasin, Ebu Þenneb, Ýsmail Haniyye, Mahmud Zahar, Salah Þahade, Muhammed Deif ve halkýn ziyaretleriyle gönlü sevinçler yaþadý. "Bu yol..." diye düþündü. "Uðruna eþin, aþýn, iþin feda edilmesi göze alman kutsal bir yoldur. Filistin'in, Kudüs'ün azatlýðýnýn yoludur. En büyük mükâfatýn verileceði, o büyük vaadin yoludur. Sabredecek ve direneceðiz. Ayaklarýmýzý sabit, bileðimizi kavi kýl, yüreðimizi aþkla doldur Ya Rabbi!" Rantisi'nin yüreði bu duygularla atarken; Amerika, Özerk Yönetim ile Ýsrail arasýnda arabuluculuk görevini yürütüyordu. Fakat Amerika'nýn tavrý kekliðe karþý kartalýn þahinle iþ birliðine benziyordu. Neticede 2000 yýlýnýn sonlarýna kadar bir türlü istenilen nihai barýþ antlaþmasý gerçekleþmedi. Arafat bir daha oyuna getirilmiþti. Onca yýllýk oyalanma, onca yýllýk kandýrýlmýþlýk, onca yýllýk zulüm halký çileden çýkarmýþ, tansiyonu yükseltmiþti. Ýçten içe kanayan bir yara gibiydi Filistin. Yarým asrý bulan kutsal bir direniþ pes etmiyor, inatla direniyordu. Bu sýralarda Ýsrail'de de önemli geliþmeler yaþanýyordu. Þubat 2001'de yapýlacak genel seçimlerde Ehud Ba-rak'm baþkanlýðýndaki Ýþçi Partisi ve Ariel Þaron baþkanlýðýndaki Likud partisi arasýnda kýyasýya bir yarýþ sürüyordu. Aþýrý saðcý kesimin oylarýný almak için Þaron bir çok þey düþünüyordu. Bu maksatla Mescid- i Aksa'yý ziyaret etmeyi tasarladý. Böylelikle hem saðcý Yahudi seçmenlere mesaj verecek, hem de Filistinlileri önemsemediðini göstererek oylarýný alacaktý. Henüz seçilmeden attýðý küstah adýmlar, seçildikten sonra atacaðý adýmlarýn habercisiydi. Fakat hesaba katmadýðý bir geliþme yaþandý. Müslümanlarýn ilk kýbleleri olan Mescid- i Aksa'ya 28 Eylül 2000 tarihinde yaptýðý bu provokatif ziyaret, Filistinlileri tahrik etmeye yetti. Bir kývýlcým bekleyen sinelerdeki kitlesel Öfke-f! nin tutuþmasý gecikmedi. Büyük bir infial gerçekleþti. Çev-] resi mübarek kýlman Mescid- i Aksa'dan/Kudüs'ten yayýlan ve kýsa sürede Filistin'in tüm kentlerinde tutuþan ÝKÝNCÝ ÝNTÝFADA ateþi boy gösterdi. AKSA ÝNTÝFADASI diye bilinen bu direniþ, kutsal ve mübarek bir mekândan ra-hiyalar saçtý Filistin'e. 87'den bu yana Ýþgalci Ýsrail'e karþý sinelerde büyüyen öfke seli sokaklara, caddelere, kamplara, þehirlere dalga dalga yayýldý. Yüreklerdeki öfke dudaklarda sloganlara dönüþtü. Yetmedi ellere, sapanlara taþ, silahlara kurþun olup Ýsrail'in iþgalci askerleri üzerine yaðdý. Fedakârlýk oldu; candan, yardan, serden vazgeçiþ oldu. Bomba bomba patladý üzerlerine. Ardý ardýna düzenlenen istiþhadi eylemler aþ, iþ ve eþ imtihanýný eylem eylem patlatýyordu iþgalcilerin böðründe. Nitekim Þaron da oyununu iyi oynayýp saðcý kesimin oylarýyla baþbakan oldu. Bu durum, tansiyonu iyice yükseltecek yeni bir þiddetin habercisiydi. Ramallah'taki Özerk Yönetimin acil bir toplantýsýnda konuþuluyordu:
- Bu daha farklý bir geliþme beyler! diyordu öfkeli ses. Farkýnda deðil misiniz? Filistin'in siyasi önderliði artýk sadece kâðýt üzerinde bizde kaldý görünüyor. Halkýn gönlünde ve dillerde ihtiyar bir meflucun adý dolaþýyor. HAMAS rengini sokaklara vermiþ.
- Doðru! dedi ikinci ses. Direniþin gidiþatýnda bu aþamadan sonra biz dýþlanmýþ gibiyiz. Adeta halk, önderlerini çýkarýr oldu.
Çöken sessizlikten sonra bir soru ortaya atýldý.
- Teþhis bu! Yani söyledikleriniz. Ama çözüm nedir beyler? Samimi ve açýk yüreklilikle konuþalým.
- Efendim! Gelinen noktada önderlik temsiliyetimizin devam edebilmesi için, halka yakýn olan önderler gibi bir söylem geliþtirmeliyiz. Aksi halde önderliði, sokaklarý dolduranlar kendi baðýrlarýndan, gözlerimizin içine baka baka çýkaracaklardýr. Elini çenesine dayayan Arafat düþünüyordu:
- Doðru, dedi içinden. Söylenenler doðru. Lakin Amerika'nýn tepkisi nasýl olur, nasýl davranýr? Bilemeyiz, Neticede liderlikten olmak da var. Ýnce düþünmeli!
Ýkinci intifada Cenin'de, Kudüs'te, el- Halil'de, Gaz-ze'de öfke öfke büyürken, elden ele daðýtýlan bildiriler ve mescid mescid vaazlarla yönlenen bir azimle güç ve kuvvet buluyordu. Yebna'daki Bilal ibni Rebah Camii'nin kürsüsünden bir ses dalgalanýyordu:
- Kardeþlerim! Bu gün mübarek Ramazan ayýnýn son cumasý... Yani bu gün "Kudüs Günü!..." 67'den beri esaret altýnda aðlayan mazlum Kudüsümüz daha ne kadar inleyecek bu zulüm tufanýnýn altýnda? Ýlk kýble olan bu kutsal ma­bedimiz, daha ne kadar iþgalci Yahudi'nin silahlan gölgesinde inleyecek?
"Her türlü eksiklikten münezzeh bulunan (Allah), kulunu (Muhammed aleyhisselatü veselamýgöz kırpma geceleyin Mescid- Ý Haram'dan alýp, kendisine birtakým ayetler gösterelim diye, etrafýný mübarek kýldýðýmýz Mescid- i Ak-sa'ya götürdü. Þüphesiz ki o, iþitendir, görendir"16 diyen buyuran Kur"an, bize bir hakikati yani Mescid- i Aksa'nýn çevresinin kutsallýðýný müjdeliyor. Bu kutsallýk iþgalci Ýsrail'in istilasýna uðradýðý gün, çiðnendi. Peygamberlerini katleden bu uðursuz siyonist kavim, Aksa intifadasýyla bunun bedelini aðýr bir þekilde ödüyor.
Tarihte nice Ömer ibnu Hattablar, nice Selahaddin Eyyubiler bu mücadelenin mirasýný omuzladýlar da Allah'ýn yardýmýyla galib geldiler. Bu muttaki ve mümin direniþçiler gibi direnip sahip çýkalým Kudüs'ümüze. Ýsra Mirac'a mekân, Resullüllah aleyhisselatü vesalamm övgüsüne mazhar olan bu mescid; baðrýndan, kutsal ve mübarek kýlman çevresinden bir intifada doðurdu. "Beni kurtarýn Yahudi'nin çizmesinden" dercesine... Ey Allah'ýn salih kullarý! Yolunda mücadele edenlere hidayet kapýlarýný göstermeyi vaad eden Yüce Allah'ýn dinine yardým günüdür bu gün. Ýzzet ve þerefi kuþanma günüdür... Þehadet günü, þehit olma günüdür. " O günkü Cuma namazý sonrasý yollar, caddeler tekbirlerle inledi Refah'm Yabna semtinde. Her Cuma camiler bir öfke seline medar olacak ateþleme görevi görüyordu. Ýþgalcinin korkulu rüyasýydý cuma namazlarý. Bir direniþ, bir diriliþ günüydü cumalar. Kudüs'ten Gazze'ye, El-Halü'den Cenin'e... Coþkun bir kitlenin gönlü Aksa için öfkeyle atarken,
gözler yaþanýlan zulme karþý kin doluydu. Sokaða taþan kitlenin hýþmýna uðrayan, o sýralarda oradan geçen iþgalci bir askeri birlik oldu. Tank eþliðinde birkaç askeri cemseyle geçen konvoy, taþ yaðmuruna tutuldu. Aniden ortalýk kurþun seslerine boðuldu. Halkýn üzerine acýmasýzca kurþunlar yaðýyordu. O esnada iki genç belirdi önlerde. Nereden çýktýlar, nasýl çýktýlar, anlaþýlmadý. Askeri konvoyun ortasýna dalan gençlerden sonra ortalýkta arta kalan bir yýðýn tank ve askeri cemse enkazý ve etrafa saçýlmýþ iþgalcilerin parçalarýydý. Ýki gün sonraydý yine. Bir baþka þehadet operasyonu, bir baþka eylem ses verdi iþgalcilerin yüreðinde. Daha sonra bir baþkasý, derken bir baþka yerde bir baþkasý daha... Yerleþimci Yahudilerden Tel- Aviv'de rahat rahat yaþayan Yahudilere kadar bir korku sindi iliklere bir ürkeklik... Toplantý üstüne toplandý yapýyordu çiçeði burnunda Baþbakan Þaron.
- Beyler! dedi masanýn etrafýný saran yeni kabinesine. ÝTüm bu geliþmelerin altýnda tek bir isim yatmaktadýr; Þeyh |Ahmed Yasin! Yani HAMAS!... Ýstihbaratýmýz her sokakta, her þehirde, her sloganda, her eylemde onun adýný görüyor. JAdý dillerde yetmiyormuþçasýna gönüllerde de... 87'de 1. Ýntifadaki rolünü unutmamak gerek. Bu defa buna fýrsat verme niyetinde deðilim. Varlýðýný bizimle mücadeleye adayan o adama kendimi tanýtacak ve kim olduðumu göstereceðim. Hem ona hem de tüm dünyaya...
- Efendim! dedi savunma bakaný. Bugüne kadar þehirlerimizden uzak olan eylemler, artýk sivil halka da yansýdý. Topyekün bir savaþla karþý karþýyayýz. Halkýmýz korku ve panik içinde. Kalabalýk caddelerimizde, alýþ veriþ merkezlerimizde, otobüs duraklarýmýzda, bar ve pavyonlarýmýzda, eðlence mekânlarýmýzda, turizm merkezlerimizde her an yaþanacak bir intihar eyleminin korkusunu yaþayan halkýmýz bir çýkmazda. Buna bir çözüm bulmamamýz halinde hükümet olarak halk nazarýnda itibar kaybederiz.
- Çok doðru, dedi aþýrý saðcý Turizm Bakam. Ortam çok gergin, halkýmýz da tedirgin... Turizmimiz oldukça geriledi. Geçen yýllara nazaran güvenlik ve asayiþin olmamasý sebebiyle turist sayýsýnda aþýn bir düþüþ yaþýyoruz. Ekonomi­miz darbe alabilir. Çözüme yönelik önerim þu: Þüpheli görülen Araplara vahþi hayvanlarý uyutmak iç'n kullanýlan oklardan atýp vurmak gerek. Ancak bu þet ilde tehlikeyi bertaraf edebiliriz. Toplantýdaki bakanlardan kimi güldü, kimi onayladý içinden. Fakat görünen oydu ki, bir karara varýlmýþtý. Þa-ron'un gözleri parlak parlaktý. Hedefinin þekli zihninde canlandý: Þeyh Ahmed Yasin! 2001 Yýlý Aralýk ayýnýn 15'iydi. Dört ay önce yaþanan 11 Eylül saldýrýlarý Amerika'yý azdýrmýþtý. Amerika, terörle mücadele adý altýnda dünyanýn birçok bölgesine yýðýnaklar 'yapýyor, müslümanlara saldýrýlar düzenliyordu. Bu saldýrýlarýn sonuncusunu tefekkür eden Þeyh Yasin, yoðun iþ temposu altýnda çalýþýyordu. Bürosundan ayrýlmadan önce son tembihlerini de yaptý.
- Dün gelen maddi yardýmlar belirttiðim adresteki dul ve yetimlere acilen ulaþtýrýlsa iyi olur. Yiyecek ve içecek sýkýntýsý çekiyorlarmýþ. Kimseleri de yokmuþ zavallýlarýn. Sahip çýkmazsak hesabýný yarýn nasýl veririz mahþerde?
- Anlaþýldý efendim. Bugün akþama kalmaz yetiþtiririz inþaallah.
Þeyh Yasin oðlu Abdi'ye baktý:
- Haydi, oðlum çýkalým, dedi. Namaz'a yetiþelim. Bismillah...
Az sonra sokaktaydýlar. Karþýlaþtýklarý kimselerle selamlaþa selamlaþa camiye vardýlar. Vakit namazlarýný cemaatle kýlmaya özen gösteriyordu Þeyh Yasin.
Ýsrail ordusu, kapalý kapýlar ardýnda alman kararlan uygulamak için geniþ çaplý bir saldýrý harekâtý yaptý. Gaye; halký korkutmak, sindirmek ve HAMAS'ý etkisiz kýlmaktý. Gazze'nin her yeri geliþi güzel talan edildi. Füzeler ve kurþunlar duvarlarda yaþanan zulmü belgeledi. Zulmün sesi avaz avaz mazlumlarýn üzerinde gürledi. Tanklar, uçaklar, helikopterler eþliðinde baþtan ayaða silahlý, tam donanýmlý askerler etrafa korku saçýyordu. Camideki cemaat, dýþarýdaki hengâmeyi, feryadý, figaný, iþgal askerlerinin önüne geleni devirip yýktýðýný görüyor, temkinli davranýyordu. Cami cemaatinin daðýlmasýndan sonra Þeyh Yasin, oðlu ve birkaç kiþi kalmýþtý. Tam bu sýrada kulaklarý saðýr eden bir patlama sesi duyuldu. Cami isabet almýþtý. Füzeler peþ peþe atýlmýþ, caminin bir tarafýný çökertmiþti.
Abdi:
- Aman Allah'ým! diye haykýrdý. Babasýný bir solukta dýþarýya çýkardý.
Uzaklaþtýklarýnda daha da güvendeydiler. Babasýna baktý. Tebessümü yine yüzündeydi.
- Oðlum! dedi Þeyh Yasin. Takdirden kaçýlmaz. Rabbimin dilediðinden gayrisi da gerçekleþmez. Yine de tedbirin ve cesaretin güzeldi.
Bu suikastten kurtulan Þeyh Yasin, iþgalci Siyonistin açýk bir hedefiydi. Nitekim ertesi gün bazý ziyaretçileri bu durumu açýkça dile getirdi.
- iþgalci yönetim sizi tamamen ortadan kaldýrmayý politika edinmiþ efendim, dedi Rantisi. Daha dikkatli olmakta fayda var. Köþede sessizce duran Salah Þehade'yi süzdü, Þeyh Yasin. Göz göze geldiler:
- Efendim, dedi Þehade. Sizi ciddi bir anlamda korumamýz gerek. Gönüllü fedailerimiz çok. Ýzin verirseniz...
- Doðru söylüyor, dedi Muhammed Deif. Kesinlikte korumamýz lazým.

Kendisi için endiþelenen bu fedakâr insanlara tebessümle baktý. Uzun bir sohbetten sonra Þeyh Yasin, Ranti-si'ye iþaret etti.
- Artýk gitme zamaný geldi, dedi. Randevumuza ancak yetiþiriz. Hemen ayrýldýlar. Çýkmadan önce Þeyh Yasin dikkatli olmalarý için Þehade ve Deif e tavsiyelerde bulundu. Ziyaretlerinden memnun olduðunu belirtip dualar etti. Birazdan yoldaydýlar. Tozu dumana katarcasma ilerleyen otomobilde Þeyh Yasin, Rantisi ve þoför vardý. Hava açýk ve berraktý. Gazze'den baþka bir bölgeye gideceklerdi.
- Efendim! dedi Rantisi. Ortalýk gergin; baþka bir zaman gitseydik.
Otomobilin camýndan tabiatý seyreden Þeyh Yasin cevap verdi:
- Dost ziyareti ilahi rýzayý gerektiren bir haslettir Rantisi. Her adým, her çaba sevaba yöneliktir. Nereye kadar erteleyeceðiz? Mücadele hayatýný kendi hayatýmýzdan üstün tutmalýyýz. Olduðu gibi kabullenip alýþmalýyýz.
- Anlýyorum efendim, haklýsýnýz. Fakat size bir þey olmasýný istemem.
O anda otomobilin camýndan ilerideki virajda bir þeye gözü iliþen Þeyh Yasin, yaklaþýnca:
- Arabayý durdurun, dedi.
Yavaþça duran otomobilin biraz ötesindeki manzara hiç de iç açýcý deðildi: Devrilen bir otomobil ve etrafa saçýlmýþ eþyalar... Bir trafik kazasýydý gördükleri.
- Çabuk, inip yardým edin.
Hýzla fýrlayan Rantisi ve þoför devrilen arabadan bir adamý çýkardýlar. Arabadaki oðlu da kurtulunca adam rahat bir nefes aldý. Rantisi bir þey fark etti. Daha fazla yardýma tereddütlü bir tavýrla hemen Þeyh Yasin"in yanma döndü:
- Efendim, dedi. Hafif bir kaza geçirmiþler. Fakat... Rantisi'nin garip tavrým gören Þeyh Yasin merakla:
- Fakat ne? Dedi.
- Fakat... diye yutkundu Rantisi. Adam bir Yahudi... Rantisi'nin tereddütünü anlayan Þeyh Yasin;
- Þu anda, dedi. Yardýma ihtiyaçlarý var. Kim olduklarý önemli deðil. Hastaneye kaldýrýlmalarý gerek.
- Peki efendim.
Baþýndan kanlar süzülen adama ve oðluna ilk müdahaleyi yapýp sonra araçlarýna aldýlar. Onlarý en yakýn hastaneye yetiþtirmek için aceleyle gaza bastýlar. Bir ara yaralý adam Þeyh Yasin'i pür dikkatle süzdü. Yaralý haliyle:
- Siz, dedi. Siz O'sunuz; Þeyh Ahmed Yasin! Þeyh Yasin, sadece tebessüm etti.
- Neden bana yardým ediyorsunuz? dedi adam.
- Sizin, dedi Þeyh Yasin. Þu anda yardýma ihtiyacýnýz var. Lütfen telaþ etmeyin.
Adam þaþýrmýþtý. Ne diyeceðini bilemiyordu. Nihayet en yakýn hastaneye vardýlar. Adam oðluyla beraber arabadan indikten sonra dönüp içini dökercesine konuþtu:
- Ben olsaydým size yardým eder miydim, bilemiyorum. Fakat Ýsrail tanrýsýnýn yerine Ýsrail devletini koyan siyasal Siyonizmden yana olmadýðýmý bilmenizi isterim. Bu iyiliðinizi de unutmayacaðým. Herþey için teþekkürler.
Tekrar yola çýktýklarýnda Rantisi, Þeyh Yasin'in yüzüne bakýyordu. "Düþmanýna dahi ihtiyacý anýnda yardýmýný esirgemeyen bu ihtiyar, ne kâmil bir þahsiyet!" diye geçirdi içinden. Sanki içini okurmuþçasma Þeyh Yasin aniden konuþtu:
- Yahudi de olsa muhtaç durumdaki bir kimseye yardýmdan uzak durmamalýyýz Rantisi. Bizim mücadelemiz haklarýmýzý gasp eden ve bize karþý silah kullananlarladýr.
- Efendim! Biliyoruz ki her Yahudi, askerliðinden sonra da zaman zaman silah altýna girer ve orduda gönüllü olarak savaþýr. Bu Yahudi inancýnýn vecibesidir. Nitekim birçoklarý da mali destek saðlýyor, iþgalci Ýsrail devletine. Yani kadý-ný-erkeðiyle tüm Yahudiler bizimle savaþtalar. Seyir halindeki arabanýn camýndan uzaklara bakarken:
- Bu doðru bir tespit, dedi Þeyh Yasin. Mücadelemizde-ki esaslý ve geçerli bir dayanak... Lakin yine de yardýma ihtiyacý olana yardým etmek mü'mince bir tavýrdýr. Bize yakýþan, onlar gibi zulüm etmek deðil, merhamet ve hakkaniyetle olaylara yaklaþmaktýr. Bu olayda da bu gerekiyordu. Fakat mücadele yöntemi bizi þahadet eylemlerine mecbur býrakmýþsa, bu; düþmanýmýzýn kadýn, çocuk ayrýmý yapmayan saldýrýlarýna karþý caydýrýcý bir direniþ yolu olduðu için-dir. Zira kendimizi savunacak baþka silahýmýz kalmadý Ran-.. tisi! Buna raðmen saldýrýlarýna karþýlýk misliyle mukabele görmeleri onlarý düþündürmüyorsa, bu onlarýn bileceði bir iþtir. Bizim mücadelemiz gasp edilen haklarýmýz adýna Filistin için, Kudüs için, halkýmýzýn özgürlüðü içindir. "Aslýnda" dedi, Rantisi içinden. "Bu büyük insanýn merhametini hak etmiyor iþgalciler."
• Rantisi ve Þeyh Yasin'in ayrýlmasýndan sonra;
- Þeyhimizi resmen hedef alan bu suikast eyleminden sonra, dedi Salah Þahade. Daha dikkatli olmalýyýz
Gülümsedi Muhammed Deif:
- Evet, dedi. Köþeye sýkýþan kedi pençelerini gösterir-
- Ama o pençeleri sökeceðiz inþaallah. Baðrýnda bombalar patladýðýnda direniþ nasýl olurmuþ görecekler.
- Her þey hazýrlandý deðil mi?
- Merak etme her þey hazýr. Sadece uygun zaman ve zemini bekliyoruz. Ýzzeddin Kassam Tugaylarýnýn gönüllü fedaileri yeþil kuþun kursaðýný Özlediler. Ýþgalci Ýsrail, ölümü boynundaki bir gerdanlýk gibi görenlere ne yapabilir ki?



Mesaj 1 kez düzenlendi. En son Muhtazaf tarafından, 09.01.2009 - 22:10 tarihinde.
Gönderen: 08.01.2009 - 21:04
Bu Mesaji Bildir   Muhtazaf üyenin diger mesajlarini ara Muhtazaf üyenin Profiline bak Muhtazaf üyeye özel mesaj gönder Muhtazaf üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
Moderator


4254 Mesaj -
On Yedinci Bölüm
Birkaç gün sonra ajanslar, dünya basýnýnda yanký uyandýran haberler geçiyordu. Düzenlenen bir þahadet eylemiyle tarumar olmuþ bir binanýn görüntüleri yansýdý ekranlara. Yýkýlmýþ ve harabeye dönmüþ binadan çýkarýlan Yahudi cesetleri sýra sýra dizilmiþ, ambulanslarca taþýnýyordu. Ayný anda Ýsrail'in göbeði Tel - Aviv'de patlayýcý yüklü bir otomobil patlamýþ, birkaç Ýsraillinin ölümüne 35-40 civarýnda yaralýnýn hastanelere kaldýrýlmasýna sebep olmuþtu. Gazeteler son geliþmeler ýþýðýnda þimdiye kadar Ýsrail'in iç bölgelerine yansýmayan savaþýn artýk Yahudi halkýn arasýnda paniðe sebep olduðunu yorumluyordu. Turist sayýsýndaki düþüþ, ekonominin bütçeye yük olmasý, güvenlik olgusunun Ýsrail'in her tarafýnda iþlememesi birçok olumsuz tabloyu beraberinde getiriyordu. Normalde her yýl gittikçe artan bir dýþ göç dalgasýna maruz kalan Ýsrail, þahadet eylemleri ve 2. Ýntifadanýn aktivitesi karþýsýnda hemen hemen hiç dýþ göç alamaz oldu. Zira güvenliðin olmadýðý bir ülkede kimse yaþamak istemiyordu. Dýþardan yýllardýr alman göçlerin kesintiye uðramasý yetmiyormuþçasma Ýsrail tarihinde ilk defa dýþarýya göç vermeye baþlamýþtý. Hem de azýmsanmayacak ölçüde akýn akýn Avrupa ve Amerika'ya, tersine bir yahudi göçü oluyordu. Hayat felsefesi, rahatlýk üzere kurulu çýkarcý anlayýþýn kullarý, güvenli olmadýklarý Ýsrail'den þimdilerde kafile kafile kaçýyordu. Ekonomide alarm veren bütçe açýklarý gazetelerde sayfa sayfa gündemdeydi. Fabrikalar ve sanayi kollarý iþçi çýkarmaya baþlamýþ, ekonomik tasarruflara yönelmiþti. Hükümet sürekli büyüyen ekonomik .açýklarý kapatmaya güç yetiremiyordu. Artan askeri harcamalar halkm sýrtýnda bir kamburdu. Her gün iktidara eleþtiriler diziyordu basýn- yayýn. Kamuoyunun baskýlarý iktidarý düþündürüyordu. Artan tepkiler bir þekilde pasivize edilmeliydi. Baþbakanlýk konutunda Þaron baþkanlýðýnda yine bir toplantý yapýlýyordu. Uzun bir birifing veren içiþleri Bakaný sözlerini toparladý:
- Efendim! Kýsacasý saldýrýlar artýk yaný baþýmýza kadar uzandý. Geliþmeler endiþe veren boyutlara ulaþtý. Ýþ merkezlerinde, alýþveriþ mekânlarýnda, çarþýlarda, caddelerde halk kendini güvende hissetmiyor. Terör burnumuzun di­binde. Özellikle HAMAS'm intihar eylemleri artarak devam ediyor. Özerk Yönetim; HAMAS, Ýslami Cihad, Filistin Halk Cephesi, Ýzzeddin Kassam ve Aksa Tugaylarý gibi örgütleri kontrol altýna almada çekingen davranýyor. Halktan tepki almaktan korkuyor. Zaten Filistinlilerin çoðu HA-MAS'tan ve eylemlerinden yana tavýr sergiliyor. Zira HA-MAS'ýn eðitim, saðlýk, sosyal, siyasal, kültürel ve askeri alanlarda halkla bütünleþen köklü faaliyetleri var. Halktan destek görmeleri bu yüzdendir. Ayrýca Ýsrail kamuoyunun tepkisini de her gün basýn-yayýndan okuyor, izliyorsunuz. Olmayan þeyler de ilk defa olmaya baþladý.
- Nasýl yani? Biraz açýklýk getirir misin?
- Açýklayayým efendim: iþçi çýkarmalarý arttýðý için protestolar sokaklara, terörün gittikçe týrmanan korkusu ve etkisi de kamuoyuna yansýyor...
Þaron, Savunma Bakaný Þaul Mofaz'a döndü:
- Þimdi dedi. Söyleyeceklerimi iyi dinle: Madem Arafat HAMAS'ý kontrol altýna alamýyor, iþ baþa düþtü demektir. Ya o bu iþi yapacak ya da biz yaptýracaðýz.
Birden durdu. Bir þey hatýrlamýþ gibi:
- Diðer faaliyetler ne durumda? dedi. Bir an þaþýrdý Mofaz.
- Hangisi efendim? Anlamadým, dedi.
- Þu güvenlik için yapýlmasýný istediðimiz duvar...
- Ha! Evet efendim. Ýlgili tüm ayrýntýlar, geçeceði yerler tespit edildi. Haziran'da inþasýna baþlayabiliriz.
- Güzel, dedi Þaron sevinçli bir yüz ifadesiyle. Bakalým bu duvarý da yaptýktan sonra eylemler devam edecek mi?
- Efendim! izninizle bir þey sormak istiyorum. Ýþkillenmiþ gözlerle Savunma Bakaný'na baktý:
- Dinliyorum, dedi.
- Biliyorsunuz ki efendim; güvenlik duvarý inþa edildiðinde Berlin duvarýna benzetilecek. Bu yüzden çok tepki alabiliriz.
Umursamaz gibiydi Þaron:
- Hiç önemli deðil Mofaz. Amerika hem arkamýzda ve hem de finansmanýmýz. Ayrýca mesele sadece intihar eylemlerini durdurmakla alakalý deðil. Biliyorsun ki bu duvar bir çok açýdan milli çýkarlarýmýzla doðrudan ilgili olacak. Hatta yeni pazarlýklar için elimizde bir koz da olabilir. Son sözlerinden sonra pis bir tebessüm belirdi yüzünde.
29 Mart 2002 sabahý!
Bir hafta sonraydý, Güneþ bir baþka doðmuþtu bu sabah. Sanki hüzün saçýyordu tepelerden. Kýzýl kýzýldý, aheste aheste... O gün olacaklardan dolayý kýrmýzý bir bandaj sarmýþ gibiydi baþýna, siyah yerine al al renklere bürünmüþtü matem diye... Batý Þeria; fýrtýna öncesi bir sessizliði yaþýyordu. Nab-lus, Cenin, Beytullahim, Tulkarim, Ramallah... Kurbanlýk kentler olacaktý birazdan. Cenin'in Haredü't-Demec Cami'inin gölgesinde bir ihtiyar oturmuþtu. Elleriyle romatizmalý dizlerini ovmayý býrakýp bastonunu eline aldý. Önündeki topraðý bilinçsizce eþerken, oynayan çocuklara baktý. On dört bin nüfuslu bu kentte ömür aðacýnýn sonlarýna doðru yaklaþtýðýný düþünüyordu. O anda yüreðini aðzýna getiren bir patlama sesi duyuldu. Ardýndan alçak irtifada ile uçan bir F-16 savaþ uçaðýnýn sesi, binalarýn ve caminin camlarýný patlatmaya yetti. Sindiði caminin duvarý dibinden etrafýný korkulu gözlerle süzdü. Az önce oynayan çocuklardan eser yoktu. Adeta çil yavrusu gibi daðýlmýþ, ortalýktan kaybolmuþlardý. Karþýdaki binalarýn ötesinde siyah dumanlarýn yükseldiðini gördü. Sokaðýn diðer ucundan koþarak gelen birini fark edince bir umutla önüne atýlýrcasýna durdurdu.
- Dur hele evlat, dedi. Neler oluyor, biliyor musun? Nefes nefese kalan genç bir an durdu:
- Dede, dedi kesik kesik soluyarak. Ýsrail askerleri saldýrýyor. Karýnca sürüleri gibiler. Yüzlerce tank, zýrhlý araç ve binlerce askerle Cenin'i sardýlar. Çabuk evine git! Birazdan ortalýk karýþacak. Ayný hýzla koþan gencin ardýndan bakan yaþlý adam geçen bir F-16 'm fýrlattýðý füzeyle kendine yerde buldu. Yanýndaki binadan dumanlar yükseliyordu. Aî önce ovduðu romatizmalý dizleri birden iyileþmiþ gibi bir maraton koþucusunun çevikliðiyle soluðu sokaðýn sonundaki evinde aldý. F-16'larýn yaný sýra Apaçi helikopterleri de durmadan Cenin'i roketle füze yaðmuruna tuttu. Bir kilometrekarelik mülteci kampý binlerce füzeyle yakýlýp yýkýldý. Yýkýlan evler, enkaz enkaz binalar, feryatlar,'figanlar... Cenin yerle bir edilmiþti. Ramallah'taki Arafat'ýn baþkanlýk bürosunda kargaþa son halindeydi. Giren çýkanlar, saða sola koþuþturanlar peþi sýraydý. Yüzüne üzüntünün son haddi resmolmuþtu Arafat'ýn. Bir þok, bir çaresizlik içinde sýkýntýyla sandalyesine yýðýhr-casýna çöktü. Nefes nefese içeri giren özel koruma subayý;
- Efendim, efendim! dedi telaþla. Ýsrail askerleri karþý sokaðýn giriþini kanattýlar. Her tarafýmýzý sardýlar... Konuþmasý devam ederken aniden kurþun yaðmuruna tutulan binanýn camlan, avizeler þangur þungur aþaðý indi. Özel koruma, Arafat'ý tuttuðu gibi oval masanýn altýna soktu. Duvarlar delik deþik olmuþtu. Dýþarýdaki özel koruma muhafýzlarý ve askerler arasýnda kýsa süreli bir çatýþma yaþandý. Biraz sonra sükûnet saðlanýnca kapýya çýkan Arafat, Özel korumalarýndan birkaçýnýn cesediyle karþýlaþtý. Diðerlerinin de ellerinden silahlarý alýnmýþtý. Öfkeden kýpkýrmýzý olmuþtu. Karþýsýndaki Ýsrailli komutana;
- Buna hakkýnýz yok, diye baðýrdý. Ben Filistin Devlet Baþkanýyým. Birleþmiþ Milletler beni tanýrken, siz ne hakla büroma baskýn yapýyorsunuz? Kýs kýs güldü içinden Ýsrailli subay. Ciddileþerek:
- Arananlar var, dedi. Buralarý arayacaðýz.
Birden Arafat'ýn yanýndaki özel koruma subayýný iþaret ederek;
- Hey, sen! dedi sert bir þekilde. Ellerini baþýnýn üzerine koyarak yavaþça yaklaþ. Arafat'a mana yüklü gözlerle bakan özel koruma subayý, gayri ihtiyari ellerini baþýnýn üzerine koydu. Yavaþça ilerledi. Elleri kelepçelendiði gibi karþýdaki tanklarýn arkasýndaki askeri araçlara götürüldü. Az sonra geri çekilen askerler, büronun ilerisindeki sokaðýn baþýna kadar ilerleyip nöbet tutmaya baþladýlar. Dünya kamuoyu Þaron'un bu katliam baskýnýný diline dolamýþ, haberlerin ilk sýralarýna yerleþtirmiþti. Ýki-üç gün sonra ortalýk biraz daha sakindi. Arafat'ýn bürosu, bakanlarýnýn akýnýna uðradý. Özerk yönetimin elektriksiz, susuz ve iletiþimsiz baþbakanlýk bürosu bir toplantýya sahiplik yapýyordu.
- Geliþmelerin ne boyutta olduðunu dinlemek istiyorum.
Karþýsýnda oturan Özerk Yönetimin Güvenlik Bakaný:
- Efendim, dedi. Þu an Batý Þeria tamamýyla kuþatma altýna alýnmýþ. Sadece Cenin üç yüz tank, zýrhlý araç ve binlerce askerle kuþatýlmýþ. Tulkarim ve Beytullahim'de hâlâ çatýþmalar devam ediyor. F-16 uçaklarý, Apaçi helikopter­leri ve tanklarla þehirlerimiz bombardýmana tutulmuþ. Yýkýlan onca evler ve enkazlar altýnda kalan cesetler, kadýn, çocuk dahil tutuklanan tüm insanlar toplama kamplarýna götürüldü. Sokaklar cesetlerle dolu. Hastanelerin morgla­rýnda cesetleri koyacak yer bulunmuyor. Ýlaç ve giyecek yardýmlarý engelleniyor. Ambulanslara dahi ateþ açýlýyor. Halkýn, ölülerini gömmesine izin verilmiyor. Evlerin bahçeleri toplu mezarlara dönüþmüþ. Kýsacasý, Ýsrail askerleri çini porselen pazarýna giren ve her þeyi kýrýp geçiren deli boða gibiler. Kireç gibi bembeyaz yüzü ve ateþ gibi kýzarmýþ gözleriyle söylenenleri dinleyen Arafat, çaresizlik içinde çýrpýnýyordu. Söz alan her bakaný, felaket tellallýðý yapýyordu. Günlerdir aç ve susuz bir þekilde biçare kaldýðý bürosunun kýrýlmýþ penceresinden dýþarý baktý. Karþýki sokaðýn ucunda nöbet bekleyen Ýsrail askerleri, içindeki öfkeyi daha da arttýrdý. Ýçindeki kin aniden yanlýþ bir yöne kanalize oldu. "Bunu yanýna býrakmayacaðým" dedi kendi kendine. "O felçli halinle bir türlü bizimle anlaþmaya yanaþmadýn. Habire karþý cephe aldýn ha! Sana ilk fýrsatta bunun hesabýný soracaðým. Bunlar hep senin yüzünden."
Derken kulaðýnda "Gazeteciler geldi!" sözü yankýlanýnca gözleri parladý. Durumu dünya kamuoyuna en duygusal sözlerle anlatmalý ve bu fýrsatý kullanmalýydý. Patlayan flaþlar ve kameralarýn cazibesi karþýsýnda kýrmýzýmsý gözlerinde alabildiðince bir mazlumiyet ve masumiyet haber ajanslarýnýn ekranlarýna yansýdý. Ýki ay sonraydý. Gazze'deki bürosunda önüne konan günlük basýn Özetlerim okuyan Þeyh Yasin, yardýmcýsý Ebu Þenneb'le deðerlendirmelerde bulunuyordu
- Cenin yaralan demek hâlâ sarýlamadý ha?
- Maalesef efendim, dedi Ebu Þenneb. Sadece Cenin de-1 ðil, tüm Batý Þeria þehirleri iþgalci askerlerin katliamlarýn-. dan nasibini aldý sayýlýr. Ramallah da buna dâhil... Gözleri önündeki haber kupürüne takýldý Þeyh Yasin. Bir enkazýn yanýnda aðlayan beyaz yaþmaklý iki kadýn vardý fotoðrafta.
- Halka þefkatle muamele edilmeli, dedi. Merhametle yaklaþmak ve gerekirse ev ev ziyaret edip yardýmlarda bulunmak gerek. Kardeþlerimiz bu konularda daha gayretli olmalýdýr. Dar gününde halkýn yanýnda olduðumuzu hissettirmeli, direniþ gücünü ayakta, diri ve canlý tutmalýyýz.
Masanýn üzerindeki haberlere bakarken bir yandan da soruyordu:
- Az önce Ramallah dedin Ebu Þenneb.
- Evet efendim! Ramallah da fazlasýyla bu kuþatma ve katliamdan nasibini aldý.
-Yani Arafat da...
- Evet, Arafat da... Ayrýca...
Þeyh Yasin baþýný kaldýrdý. Ebu Þenneb'e baktý:
- Ayrýca ne Ebu Þenneb?
- Efendim! Ayrýca geçenlerde Þaron'un televizyonlarda yayýnlanan bir demeci dikkat çekiciydi. Arafat'ýn özellikle bizi, Ýslami Cihad'i ve diðer direniþ gruplarýný dizginleye-memesinin bedelini aðýr ödeyeceðini söylüyordu. "Özerk yönetim direniþ gruplarýný ve eylemlerini kontrol etmeli, onlarý silahsýzlandýrmalýdýr" þeklinde ifadeler vardý demecinde.
- Maalesef hakikat bu, dedi Þeyh Yasin. Siyonist rejim bizi birbirimize düþürmek, birlik ve beraberliðimizi bozmak istiyor. Fakat biz Özerk Yönetimle bozuþmayacaðýz. Ama eleþtirilerimizi de söyleyeceðiz. Yeri geldiðinde de elbette onlarý ikaz edeceðiz. Ama yapýcý olacaðýz. Þeyh Yasin susmuþtu. Gözleri uzaklara dalan bir sessizliðin heybetindeydi. Ebu Þenneb onu seyrederken gýpta ile baktý. Þu beyaz kefiyeli, gösteriþsiz, mütevazý, sakat adam mýydý Ýsrail'i korkutan, ona kafa tutan? Allah'tan çok, onun korkusu vardý Þaron'un yüreðinde. Ama oydu iþte, tek baþýna ve mefluç haliyle direnen. Her Davudî sapanýn atýlan taþý oydu. Ýþgalci askerlerin kalbinde patlayan, Tel- Aviv'i yerinden oynatan her bombanýn, direniþin ve intifadanýn adý, Þeyh Yasin'di. Aklýna bir þey gelmiþti Ebu Þenneb'in;
- Geçenlerde Beyt Hanun'daki endüstri bölgesinde Sallan Þahade'ye misafirdim efendim, dedi. Yüzüne bir gülümseme yayýldý Þeyh Yasin'in. Þeha-de'nin adýný duyunca sevinmiþti. Ebu Þenneb, Þeyh Yasin'in Þehade'yi çok sevdiðini biliyordu.
- Görmeyeli uzun zaman oldu. Nasýlmýþ?
- Size çok selamlan ve hürmetleri vardý efendim. Hususi dualarýnýzý diliyordu.
- Allah yardýmcýsý olsun. Onu ve kardeþlerini korusun. Bu yolda cesaretlerini artýrsýn. Kahramanlýklarým bereketli kýlsýn.
- Bir durumdan bahsetti efendim. Ýleride eylemlerimizi nispeten sekteye uðratabilecek bir durumdan...Ciddileþti Þeyh Yasin. Direniþe en ufak bir mani, onun her açýdan dikkatini çekerdi.
- Anlamadým Ebu Þenneb, dedi. Nasýl bir durum?
- Gerçi konu ile ilgili bir raporu önünüze koymuþtum efendim. Fakat yine de belirtmem gerekirse kýsaca "Güvenlik duvarý" demem yeterli gelir herhalde. Yani bir tür ayrým duvarýný kastediyorum. Tamamen Amerika finansmanýyla tamamlanmak üzere 16 Haziran 2002'de inþasýna baþlana-cakmýþ. Bu duvarýn Örülmesiyle ilgili Þehade, bazý endiþelerini dile getirdi. Benim kanaatime göre de duvarýn ilan edilmemiþ bir sýnýr olarak kalabileceðidir.
- Konuyla ilgili raporunu henüz okumadým.
- Önünüzdeki dosyada duruyor efendim. Ýsterseniz kýsaca özetleyeyim."Olur" manasýnda Þeyh Yasin'den onay alan Ebu Þenneb, kýsaca meseleyi anlatmaya baþladý.
- Efendim, dedi. Batý Yaka topraklarýnda inþa edilecek bu "ayrým duvarý" bir kere denildiði gibi güvenlik nedeniyle inþa edilmiyor. Çünkü bu duvar, Birleþmiþ Milletlerin kararlarýnda Ýsrail sýnýrlarý olarak gösterilen Yeþil Hat üzerinde deðil. Gaye; ilerde bu duvarý da bir pazarlýk unsuru yapmak ve ilan edilmeyen bir sýnýr çizmektir. Hatta Filistin'i bölge bölge getto ve kantonlara ayýrarak, kontrol altýna almaktýr. Diyebiliriz ki bu duvarla halkýmýz ekonomik ve sosyal açýdan parçalanacak, birliðimiz bozulacaktýr. Öyle ki Filistin tamamen yarý açýk bir cezaevi hüviyetine bürünecek. 730 km'lik Çin Seddi'nden sonra dünyanýn en uzun duvarý olacak. Birçok insanýmýzýn verimli arazisinin, tarlasýnýn, baðýnýn, bostanýnýn hatta evlerinin dahi ellerinden alýnmasýna sebep olacak.Yaný sýra okullarýn bir kýsmý duvarýn bu tarafýnda diðerleri de öbür tarafýnda kalacak. Eðitimde böylelikle büyük felaketler yaþanacak. Yahudi yerleþimcilerin merkezleri korunurken, halkýmýzýn aile yaþantýsý ikiye bölünecek. Zorlaþtýrýlan hayat, toplu göçlere sebep verecek. Ýþgal güçlerinin lehine nüfus dengesizliði ortaya çýkacak. Her ne kadar Lahey Adalet Divaný'na müracaat edilse de lehimize çýkacak bir geliþmenin iþgal gücü üzerinde baský unsuru olacaðý da meçhul. Zira Lahey Adalet Divaný'nm kararlarý da Birleþmiþ Milletler kararlarý gibi Ýsrail'i baðlayýcý nitelikte deðildir.Ayrýca Kudüs'ün de bu duvarla tamamen Ýsrail tarafýnda kalacaðýný unutmamak gerekir. Zira Kudüs'ün dýþýnda inþa edilecek olan duvar þehri ilhak etmek anlamýndadýr. .. Mescid- i Aksa dahi diðer tarafta kalacak. En önemlisi de bu, duvar Filistin'in baðýmsýzlýðýna en büyük engel olarak sü-^ , rekli karþýmýza dikilecek…. Þeyh Yasin Ebu Þenneb'in söylediklerini düþünüyordu. ; Daha sonra baþýný kaldýrýp; ,ý.
- HAMAS olarak, dedi. Bu utanç duvarý hakkýndaki siyasi görüþümüzü tez elden dünya ajanslarýna ilan etmemiz gerek. Ebu Þenneb kalemine sarýldý. Þeyh Yasin'in söylediklerini not etti: "Bu duvar Ýsrail'i koruyamayacak ve iþgal devam ettiði müddetçe direniþ de devam edecektir. Þayet iþgal gücü güvenliðini saðlamak istiyorsa, bunun yolu gayet ba­sit ve açýktýr. Ýþgali durdursun ve halkýmýzýn haklarýný gasp etmekten vazgeçsin. O zaman sorun kendiliðinden halledilecektir. "O günün akþamýna doðru oðlu Abdi'nin nezaretinde eve dönen Þeyh Yasin, Sabra'mn fakir bir sokaðýnda ilerliyordu. Haziran'm sýcak havasýnda bu günün akþama yakýn olan saatlerinde insanlar, evlerinin gölgelerine sýðýnmýþlardý. Su serpilmiþ gölgeliklerden yayýlan toprak kokusu bir hoþ ediyordu insaný.Ýlerdeki bir evin gölgesinde oturan ihtiyar bir kadýn, Þeyh Yasin'e doðru yaklaþtý. Abdi, babasýnýn tekerlekli sandalyesini yakýnlarýndaki evin gölgesine çekti.Babasýnýn iþaretiyle biraz uzak durdu. Ýhtiyar kadýn, alçak bir sesle Þeyh Yasin'in yaný baþýnda uzun uzadýya konuþtu. Bir þehidin annesiydi. Hem de duldu. Vaktiyle eþini de Filistin'e adamýþtý. Zaten Þeyh Yasin'in en zayýf olduðu noktalardý bunlar. Þehid ve dul eþlerine, yetimlerine ayrý bir önem verirdi. Sorunlarýný dinler, yiyeceðini dahi onlarla paylaþmaktan çekinmezdi. Komþularý sayýlan bu ihtiyar kadýn, dualarla Þeyh Yasin'i uðurlarken yüzünde mutluluk dolu ifadeler dolaþýyordu.Abdi bu manzaraya þahitti. Babasýnýn tekerlekli sandalyesini sürerken bir yandan da ihtiyar kadýnýn babasýndan ne isteyebileceðini düþünüyordu. Gözlerinde gördüðü sevinç, ihtiyar kadýnýn istediðini aldýðýnýn niþanesiydi. Kim bilir belki de bir duaydý istenilen, bir dertti söylenilen. Zira Þeyh Yasin'in halkýn arasýnda dilden dile, gönülden gönüle dolaþan manevi bir kimliði vardý.Ýçinde bir sýkýntýyla 24 Haziran 2002 sabahý uyanan Þeyh Yasin; sabah namazýndan sonra âdeti üzere bir miktar Kufan okumuþ, daha sonra odasýna istirahat etmek üzere çekilmiþti. Kahvaltýdan sonraydý. Dýþardan araba ve koþuþturma sesleri geldi. Birileri evin etrafýnda saða sola koþuyordu. "Siz þuraya, siz de þuraya!" diye sesler duyuluyordu. Ýþgal gücünün baskýnýna mý uðramýþlardý?
Pencereye koþan Abdi ve Halime Hatun'un gördüðü ilk þey bunlarýn iþgal askerleri olmadýðýydý. Býyýklý, bereli ve tek tip elbiseli olan bu adamlar da kimdi? Þeyh Yasin, telaþ içinde kendisine çevrilen endiþeli gözlerle karþýlaþtý. Kinle beraber adým adým büyük bir öfkeyle doluydu oðullarý. Özerk yönetimin adamlarý, dedi Abdi. Evin dört bir tarafýný kuþatmýþlar, vuruþalým!
- Sakin oluni Sakin olun çocuklar! Birazdan ne istediklerini anlarýz. Pencereden görüldüðü kadarýyla bu mütevazý gecekondunun her tarafý silahlý adamlarla sarýlmýþtý. Durum gayet ciddi görünüyordu. Az sonra Þeyh Yasin'in tahmin ettiði gibi kapý çalýndý. Kapý açýldýðýnda; arkasýnda birkaç silahlý adam bulunan iri kýyým biri duruyordu. Abdi, arkasýnda kardeþleri Abdulhamid ve Abdulgani olduðu halde adamýn konuþmasýna fýrsat vermeden:
- Kimsiniz? dedi öfkeyle. Ne istiyorsunuz? Evimizi neden kuþattýnýz? Kurþun gibi peþ peþe sýralanan sorular karþýsýnda kapýdaki adam;
- Sakin ol delikanlý! Babanýzla görüþmek istiyorum, dedi. Kapýda tekerlekli sandalyesiyle görünen babalarýna yer açan gençler, kenara çekildiler. Þeyh Yasin'i gören adam:
- Efendim! dedi Þeyh Yasin'in sormasýna fýrsat vermeden. Özerk Yönetim adýna Baþkan Yaser Arafat'ýn özel emriyle sizi evinizde gözaltýna aldýðýmýzý bildirmek için buradayým. Þahsýnýzýn ikinci bir emre kadar þu andan itibaren evden ayrýlmasý yasak... Aile bireyleriniz ise kontrollü olarak girip çýkabilirler. Çocuklarýnýn homurtularý yükselince Þeyh Yasin, müdahale ihtiyacý hissetti.
- Tamam, çocuklar sakin olun!
- Sizi anlýyorum, dedi adam. Yerinizde olsaydým ayný tepkiyi gösterirdim. Lakin emir kuluyuz. Elimizden bir þey gelmez. Lütfen bizi anlayýn.
- Pekâlâ, dedi Þeyh Yasin. Adam hemen geri çekildi ve aracýna doðru yöneldi. Eve belirli mesafede duran eli silahlý Özerk Yönetimin muhafýzlarý da anlaþýlan bu durumdan pek memnun deðildi. Çalýþma odasýna çekilen Þeyh Yasin, oðlu Abdi'yle uzunca konuþtu. Bir müddet sonra Abdi, her zamanki gibi evden çýktý. Dýþarýda nöbet bekleyen Özerk Yönetimi muhafýzlarýna öfkeli bakýþlar fýrlatýp, aheste aheste uzaklaþtý. Halime Hatun, Þeyh Yasin'in odasýna girdi. Kocasýný düþünceli gördü.
- Abdi çýktý, dedi.
- Çýksýn. Bir þey olmaz hatun. Ben yolladým.
- Abdulhamid, Abdulgani çok öfkeliler. . Eþine baktý gülümsedi:
- Ya sen! dedi. Sen de öfkeli deðil misin Böyle bir soruyu beklemiyordu Halime Hatun. Birden, afalladý.
- Þey, ben... Elbette öfkeliyim, dedi ciddileþerek. Kendi evimde, hem de kendi insaným tarafýndan hapsedilmem kadar izzet- i nefsime dokunan bir þey olmaz. Rantisi'yi tutuklamakla baþlayan Özerk Yönetimin gözdaðlarýnýn neticesinin bu olmasý, beni hiç þaþýrtmadý, iþgalcilere uþaklýk etmenin kepazeliði ancak bu kadar olur. Þeyh Yasin hiç böyle görmemiþti hanýmýný. Öfkeli, ama itidalliydi;
- Arafat çok sýkýþmýþ olmalý, dedi Þeyh Yasin. Ramallah baskýnýyla bir þeyler yapmaya niyetlenmiþ olabilir. Bu onun iþgal rejimine karþý oldukça yumuþadýðýný ve taviz politikasýnýn temposunu arttýrdýðýný gösteriyor. Belli ki son þehadet eylemleriyle sýkýþan Þaron ve yandaþlarý onu çok sýkýþtýrmýþ olmalýlar ki böyle bir adýma tevessül etti.
- Anlamýyorum, dedi. Halime Hatun. Neyi amaçlýyor böyle yapmakla? Bu, iþgalcilerin ekmeðine yað sürmekten baþka bir þey deðil ki!
- Her iþte bir hayýr var hatun. Yüce Allah buyurmuyor mu? "Olur ki bir þey, hoþunuza gitmediði halde sizin için daha hayýrlýdýr. Ve olur ki bir þey sevdiðiniz halde sizin için þer olur. Allah bilir, siz bilemezsiniz" Hanýmýnýn anlamayan bakýþlarýyla muhatap olan Þeyh Yasin:
- Çocuklarý da çaðýr gelsinler, dedi. Abdulhamid, Abdulgani, kýzlarý ve gelinleri çalýþma odasýna doluþtular. Þeyh Yasin hepsini gözden geçirdi. Tane tane konuþtu.
- Sevgili çocuklarým! Annenize olur ki bu durumun hoþumuza gitmediði halde, hakkýmýzda hayýrlý olabileceðini anlatýyordum. Nasýl diyen bakýþlarýna muhatap olunca düþüncelerimi sizlerle de paylaþmak istedim. Yaþadýðýmýz bu durum karþýsýnda sakýn kendinizi sýkmayýn. Dünya, bir imtihan meydanýdýr. Bizler de bu meydanda Allah'a karþý kulluk vazifemizi yaþamak ve yaþatmak için vaiz. Bu imtihanýn en büyüðü þu andaki savaþýmýz, direniþ ve mücadelemizdir. Vatan topraðýmýz, Kudüs'ümüz iþgal altýnda iken elbette gönüllerimiz rahat ve huzurlu olmaz. Bu uðurda çile ve keder payýmýza düþendir. Þimdi de þu kadarcýk ufak bir baskýyla yapýlan imtihaný ve yýllardýr çektiðimizi mukayese ederseniz, ne derece rahatlýk içinde olduðumuzu anlayacaksýnýz. Bu iþin hakkýmýzda hayýrlý olan yönüne gelince, düþünün: HAMAS, yýllardýr mücadelesini halkýn aklýný ve kalbini aydýnlatmakla, Ýslami þuur ve bilinç aþýlamakla yürütürken; Arafat'ýn bu ölçüsüz ve düþüncesiz tavrý haklýlýðýmýzý pekiþtiren bir geliþme olmayacak mý? Halk bunu mukayese ile Özerk Yönetimin samimiyetini deðerlendirmeyecek mi? Bu ilahi bir lütuftur bize. Biz ne kadar da uðraþsaydýk haklýðýmýzý halka ve dünyaya bu derece ortaya koyamayacaktýk. Bunu bir lütuf ve hayýr olarak deðerlendirmeyip de ne yapacaðýz?" Odadakilerin gözleri ve gönülleri ýþýldýyor, yüzleri gülüyordu. Olanlarý hiç de bu açýdan deðerlendirmemiþ, öfkeyle tepki vermiþlerdi. Ayný sýrada Abdi, evden çýktýktan sonra Gazze'nin iþlek olan El-Vahde caddesinde yürüyordu. HAMAS'm ofisi, kent merkezinin bulunduðu bu cadde üzerindeki bir binadaydý. Merdivenleri hýzla çýktýðý gibi soluðu ofiste aldý.
Babasýnýn söylediði gibi Ebu Þennebi'i ofiste buldu. Oturduðu yerden selam veren Abdi'nin yüzüne bakan Ebu Þenneb anormal bir þeylerin olduðunu hemen anladý.
- Hayrola Abdi? dedi. Yüzün bir tuhaf. Ne oldu?
- Daha ne olsun, dedi Abdi öfkeyle. Arafat'ýn silahlý adamlarý evimizi sardý ve babamýn evden dýþarý çýkmasýna izin vermediler.
- Nasýl? dedi Ebu Þenneb þaþkýn þaþkýn, Arafat'ýn adamlarý mý dedin?
- Evet! Hem de Arafat'ýn özel emriyle babamý evde gözaltýna aldýklarým söylediler.
- Allah Allah! Ya baban, baban nasýl? Ona bir $ey yaptýlar mý?
- Hayýr! Sadece onun dýþarýya çýkmasýna izin vermedi- ler. Bu sebeple beni tembihleyip sizi ve Doktor Rantisi'yi bulmamý durumu iletmemi istedi. Yoksa adamlarýn baþka bir zararlarý yok. Evin çevresinde nöbet tutuyorlar.
- Anlýyorum, dedi dalgýn dalgýn. Baþka bir þey demedi mi baban?
- Durumu size anlatmamdan sonra sizin nasýl davranacaðýnýzý bildiðini söyledi... Sahi ne yapacaksýnýz? Abdi'yi süzdü Ebu Þenneb. Doðrusu ne yapacaðýný o da bilmiyordu:
- Þu an bilmiyorum. Sen istersen eve dönebilirsin.
- Doktor Rantisi'yi de görmeliyim,
- Gerek yok Abdi. Ben onunla görüþürüm. Yalnýz eve uðramadan Mahmud Zahar'a ulaþmaya çalýþ. Uluslararasý ajanslarý durumdan haberdar etsin.
- Peki efendim. Abdi çýktýktan sonra Ebu Þenneb pencereden dýþarýya baktý. Zihninde bin bir düþünce cirit atýyordu. Anlaþýlan Arafat HAMAS'm eleþtiri ve ikazlarýndan bunalmýþtý.Bir saat sonra Gazze Ýslam Üniversitesi'nde beliren Ebu Þenneb, Doktor Rantisi'nin odasýna girdi. Ebu Þenneb'i gören Rantisi þaþýrmýþtý.
- Bu bir sürpriz, dedi Rantisi sevinçle. Yerinden kalktýðý gibi dostuyla kucaklaþtý ve ona yer gösterdi. Birbirlerini sorduktan sonra Ebu Þenneb'in üzüntülü olduðunu fark etti.
- Ne oldu Ebu Þenneb? Seni üzüntülü görüyorum.
- Bu sabah, dedi Ebu Þenneb. Arafat'ýn adamlarý Þeyhi-miz'in evini kuþatma altýna almýþ.
-Yaa!
- Hiçbir yere býrakmayarak evinde göz hapsinde tuta-caklarmýþ.
- Hangi cesaretle bunu yapabilmiþler. Hayret doðrusu. Halk tepki verse çatýþma çýkar, birliðimiz bozulur.
- Düþünsene Rantisi! Salah Þahade bunu duyarsa...
- Zaten iþgalci rejimin de isteði bu. Birbirimize düþüp birliðimizi bozmamýz... Sen nasýl öðrendin?
- Bir saat önce Abdi hem haberi, hem de þeyhimizin bir mesajýný getirdi.
- Mesaj mý?
- Evet mesaj! Þeyhimiz nasýl davranacaðýmýzý bildiðimizi söylemiþ.
- Yani?
- Sana gelirken yolda düþünüyordum. En kýsa zamanda Özerk Yönetimle bir görüþme ayarlayýp Arafat'a bu yaptýðýnýn yanlýþlýðýný göstermeliyiz. Aslýnda bu bizim için yani HAMAS için pozitif bir geliþme. Zira halk Arafat'ýn bu tutumuyla hem Özerk Yönetimin gerçek yüzünü görmüþ olacak, hem de Þeyhimize ve HAMAS'a olan sevgileri daha da artacak.

- Filistin, özgürlük mücadelesinde kimin haklý ve gerçek bir mücadele verdiðini de görecek.
Gülümsedi Ebu Þenneb:
- Haklýsýn dostum, dedi. Fakat bu kuþatmayý da en kýsa zamanda kaldýrtmalýyýz. Halký ne zamana kadar tutabiliriz ki? Bu sebeple sen Þahade'ye ve Muhammed Deif e haber verebilirsen iyi olur, itidal ve sükûnet için. Ben de Özerk Yönetimden bazýlarýyla irtibata geçeceðim. En kýsa zamanda seninle beraber gidip bu durumun kaldýrýlmasý için Özerk Yönetimle, gerekirse Arafat ile görüþelim.
- Ýyi düþünmüþsün. Ben Þehade'ye ulaþýrým. Gerekenleri konuþurum.
- Tekrar görüþürüz o halde. Ofise nerede olduðuma dair haber býrakýrým.
Ebu Þenneb çýktýktan sonra, Rantisi de çýkmak için hazýrlýklarýný görüyordu. Ýki gün sonra Filistin Özerk Yönetimi'nd en bir yetkilinin açýklamasý televizyonlarda yayýnlanýyordu. HAMAS'a baðlý El- Ceel Medya Merkezi'nden de yayýnlanan açýklamada Þeyh Yasin'in evinin kuþatýlmasýnýn gerekçesi açýkla­nýyordu:
- .:. Þeyh Yasin'in Filistin halkýnýn ulusal çýkarlarýný korumak için önceki günden baþlayarak evinde göz hapsine alýnmasýna karar verildi.
Açýklamayý duyan ve seyreden her Filistinlinin yüzünde þaþkýnlýk, dudaklarýnda beddualar vardý. Arafat'ýn bu tutumu ona kendini küçük düþürmekten baþka bir kazanç saðlamamýþtý. Bu hareketiyle halkýn nefret ve öfkesini kazanmýþtý. Ebu Þenneb ve Rantisi'nin özerk Yönetimle yaptýðý görüþmeler sonucu bir müddet sonra kuþatma kaldýrýldý. Kal-dýrýlmasmdaki sebeplerden biri de halkýn giderek artan tepkisi ve Þeyh Yasin'in evinin bulunduðu sokaðýn sevenlerinin akýnýna uðramasýydý. Her an bir çatýþma olabilir, her an önlenemeyen bir geliþme yaþanabilirdi. Fakat HAMAS'm itidal çaðrýlan istenmeyen bir durumun yaþanmasýný engelledi. Olayýn sükûnetle halledilmesinin ertesi sabahý Halime Hatun sabah erken pencereden bakýnca gözleri þaþkýnlýktan büyüdü.
- Aman Allahim! dedi, yine gelmiþler. Pencereye doðru bakan Þeyh Yasin, dýþarýda siyah kar maskeli ve elleri silahlý adamlar gördü. Biraz daha dikkatli
bakýnca, hanýmýna bakýp gülümsedi,
- Korkma, dedi. Bunlar bizimkiler...
- Bizimkiler mi?
- Evet! Dikkatlice baksana! O anda kapý açýldý Abdi içeri girdi. Selam verdi. Neþeli görünüyordu.
- Anne- baba! Dýþarýda gece boyu nöbet tutan kardeþlerimiz var, dedi. Haberiniz var mý?
- Þeyh Yasin tam cevap verecekti ki dýþarýdan gelen bir araba sesiyle herkes pencereye döndü. Rantisi ve Ebu Þen-neb'di gelenler.
- Ebu Þenneb! Rantisi! Nasýlsýnýz?
- Sizi sormalý efendim, dedi Rantisi. Hamd olsun biz iyiyiz.
- Doðru efendim, dedi Ebu Þenneb. Önemli olan sizin saðlýðýnýz. Siz nasýlsýnýz?
- Allah'a hamd-u senalar olsun. Onun takdiri üzerinde bir þey tanýmýyoruz. Ýyi ve afiyetteyim. Yalnýz geceden beri dýþarýda nöbet bekleyen kardeþlerin benim yüzümden daha fazla rahatsýz olmalarým istemem. Zannedersem bir daha Özerk Yönetim böyle bir þeye tevessül etmez. O sebeple adamlarýmýz çekilebilirler.Rantisi, Ebu Þenneb'e baktý. Anlamlý anlamlý gülümsediler:
- Efendim, dedi Rantisi. Salah Þahade'yi ikna edemedik. Ýlla da birkaç gün nöbet tutulmasý gerekliymiþ dedi.
Þeyh Yasin, Þehade'nin adýný duyunca geliþmelerin sebebini anlamýþtý. Bu konuda daha fazla ýsrar etmedi. Ebu Þenneb ve Rantisi'yle ayrýntýlý bir þekilde konuþtu. Yaptýklarý görüþmeler ve Özerk Yönetimin tavrýnýn sebebini anlattýlar.
- Efendim, dedi Ebu Þenneb. Kanaatime güre iþgalci yönetimin sizi takip etmesi yahut sizi ortadan kaldýrmaya yönelik tavýrlarý, çýkarcý bir politikaya dönüþmüþ. Bu durum Arafat'ýn da iþine geliyor.
- Bu, dedi Rantisi. Açýk bir olgu. 'Zira önderlik sadece onda olursa daha rahat hareket edecektir.
Gülümsedi Þeyh Yasin:
- Hâlâ Ramallah'taki bürosunda mý?
- Evet, dedi Ebu Þenneb. Kendisini yýllardýr ödüllendiren Amerika ve Ýsrail tarafýndan artýk istenmeyen adam olarak ilan edildi. Zira bizi ve diðer direniþçi gruplarý kontrol edemediði için devre dýþý býrakýlmak isteniyor. Bürosundan da ayrýlmasýna izin verilmiyor. Uluslararasý destekten de mahrum kalmasý için Amerika diðer ülkelere baský yapýyor. Yani zor durumda...
- Bu onun basiretsizliðinin sonucu, dedi Þeyh Yasin. Ancak biz direniþi elden býrakmayacak, intifada meþalesini sonuna kadar koruyacaðýz. Gerek sizler gerek Mahmud Zahar olsun Ýsmail Haniyye'ye de haber verin Özerk Yönetimin iþgalci rejime verdiði her tavizin her yumuþama politikasýnýn olumsuz yönlerini dile getirmekten uzak durmayýn. Arafat'ýn hatalarýný ve yanlýþ politikalarýný hatýrlatmalýyýz. Daha fazla taviz vermeden Ýsrail'in oyunlarýna karþý direnme kararý almalýdýr. Zira her tavizle beraber kandýrýlýyor ve büyük oyunlarla yüz yüze geliyor.
- Haklýsýnýz efendim, dedi Rantisi. Biri ona Ýzzetli birduruþ sergilemesini hatýrlatmalý.Þeyh Yasin Rantisi'nin gözlerine baktý.
- Sahi, dedi gülümseyerek. Özerk Yönetimin sana yaptýklarý ne zaman son bulacak? Kaç defadýr seni haksýzca tu-tukluyorlar.
Rantisi de gülümsedi:
- En son beni Filistin halkýný harekete geçirecek bir açýklamada bulunmamak þartýyla serbest býrakmýþlardý efen-Idim, dedi masum masum.Kalpleri Filistin ve Kudüs için atan bu üç adam, bu söz üzerine birbirlerine bakýp gülümsediler.
Temmuz'un tüm sýcaklýðýnýn hissedildiði bir gündü. Þeyh Yasin evine çekilmiþti. O gece çalýþma odasýndan hiç çýkmadý. Sürekli Kur'an okuyor, dua ediyordu. Gözlerinden süzülen yaþlar, üzüntüsünün derinliðine þahitlik ediyordu.Salonda gecenin geç saatlerinde fýsýldaþma þeklindeki sesler, onun hakkýndaydý.
- Anne! dedi Abdi, Babam hâlâ yatmadý mý?
- Hayýr oðlum. Þehade'nin dün þehid edilmesinden bu yana, gözlerinden hâlâ yaþlar süzülüyor.
- Nasýl üzülmesin anne? Siyonist devlet terörü F- 16 uçaklarýyla þehid Þehade'nin evi üzerine bir tonluk bomba býraktý. Ailesini, on bir ferdini ve onu þehid ettiler. Buna yürek mi dayanýr. Biliyor musun anne! Babam rahmetli Þeha-de'yi çok severdi. Nasýl desem? Ona karþý ayrý bir sevgi beslerdi.
- Allah Þaron'a ve askerlerine lanet etsin. Salah Þehade'nin þehadeti çok aðýr geldi babana. Üzüntüsünden periþan olacak... Sen Þehade'nin cenaze törenine katýldýn, deðil mi?
- Evet anne!
-Nasýldý?
- Müthiþ bir kalabalýk vardý. Kendinden geçenler, bayýlanlar... Cenazeleri defnedene kadar saatler geçti. Ýntikam yeminleri edildi. Ýzzeddin Kassam Tugaylarý geçit töreni yaptýlar. "Kanýný yerde býrakmayacaðýz" diye haykýrýyor, sloganlarla ortalýðý çýnlatýyorlardý. Tüm Gazze; bir vücut, bir aðýzdý.
- Allah ona ve ailesine rahmet etsin. Bu dava onun gibi nice yiðitlerin kanlarý üzerinde yükselecektir. Kanlarý meþale meþale tutuþacak, bu karanlýk günlerimizi aydýnlatacaktýr oðlum. Filistin'in özgürlüðü, Kudüs'ün azatlýðý o kahramanlarýn sayesinde gerçekleþecektir.
On Sekizinci Bölüm
Benim bütün Müslüman gençlere nasihatim en baþta Ýslam ahlakýyla ardaklanmalarýdýr. Doðruluk ve güvenilirlik, ahde vefa, sevgi, kararlýlýk, çalýþma ve amelde ihlâs, Müslümanlarla yardýmlaþmak ve onlarýn dertleriyle dertlenmek, Allah yolunda cihad ve Allah- u Teala celle celalu-hunun kelamýnýn en yüce olmasý için baþkalarýyla yardýmlaþmak da Ýslam ahlakýnýn gereklerindendir. Müslümanlara ilme önem vermelerini tavsiye ediyorum. Ýlim, gelecekte bizim düþmanlarýmýza karþý zafer elde etmekte kullanacaðýmýz silahýmýz olacaktýr. Cehaletle zafer elde edemeyiz. Dini, dünyayý ve ahireti kuþatacak bir ilimle ancak zafer elde edebiliriz."
- Zaman ayýrýp bizimle röportaj yaptýðýnýz için çok teþekkür ederim efendim, dedi yýllarýn televizyon muhabiri.
- Rica ederim. Umarým faydalý olmuþtur.
Tecrübeli televizyoncu bir yandan kablolarý toplarken bir yandan da son derece mütevazý olan ve karþýsýndakine kýymet veren bu ihtiyarý düþünüyordu. Direniþin lideri konumunda olan bu adam hiç büyüklenmemiþ, sorularýna son derece mütevazý bir þekilde cevap vermiþti.
Þeyh Yasin, yoðun çalýþma temposu sonucu o gün eve
dönerken aklý, son zamanlarda gündemde olan konulardaydý. Uygun tahliller ve çözümleri tefekkür ederken gözleri ansýzýn karþýsýndaki bir duvara takýldý. Heyecanla:
- Dur! dedi oðluna.
Abdi aniden durdu. Babasýnýn bakýþlarýnýn odaklandýðý noktaya baktý. Karþýdaki evin duvarýndaki bir posterdi baktýðý...
- Beni oraya yaklaþtýr!
Tekerlekli sandalyesini postere yaklaþtýrdý Abdi. Þeyh Yasin, uzun uzun postere baktý. Bir ara:
- Þehade, dedi seslenircesine... Bizi býrakýp da gittin ha!
Gözleri yaþarmýþtý. Ýhtiyar yüreði bir özlemin hasretiyle tutuþmuþtu. Bir dostun ardýndan sicim sicim akýtýlan gözyaþlarý vardý Þeyh Yasin'in göz pýnarlarýnda.
Abdi de etkilenmiþti. Nedense babasýnýn Salah Þeha-de'ye sevgisi farklýydý. Þehade'nin ardýndan onu hatýrlatan her þey Þeyh Yasin'i hüzne boðuyordu.
Babasýnýn iþaretiyle tekrar yola çýktýlar. Abdi eve kadar hiç konuþmayan babasýnýn evin giriþinde halet- i ruhiyesi-nin deðiþtiðine þahit oldu. Kendini toparlayýp neþeli ve keyifli görünmeye çalýþtý. Salona geçtiklerinde Þeyh Yasin, kü­çük torunlarýyla oynamaya baþladý. Abdi ise diðer odada olan annesinin yanma gitti. Halime Hatun oðluyla ayaküstü biraz konuþtuktan sonra mutfaða yöneldi.Küçük torunlarýnýn cývýltýlarý içinde yemek yerken bir þey, Þeyh Yasin'in gözünden kaçmadý. Gelini Ümmü Hü-sam, keyifsiz görünüyordu. Her zamanki neþeli ve mütebes-sim yüzü, bu akþam somurtkandý. Toplanan sofradaki hare-ketlerinden çocuklarla iliþkisine kadar bir durgunluk vardý gelininin üzerinde. Bir sorunu olduðu kanaatine vardý.Sofra toplanýp çay içildikten sonraydý. Ortalýk sakin olduðu bir anda, Þeyh Yasin çalýþma odasýna geçmek istedi:
- Ümmü Hüsam! diye seslendi. Gelininin kendisine baktýðýný görünce.
- Kýzým beni çalýþma odasýna götürür müsün? Ümmü Hüsam, hiçbir þey demeden sessizce kalktý.Þeyh Yasin'in tekerlekli sandalyesini iteleyip çalýþma odasýna götürdü. Masanýn önüne varýnca býraktý. Tam çýkacaktý ki:
- Ümmü Hüsam! dedi Þeyh Yasin. Kýzým! Biraz otur da þöyle baba- kýz biraz konuþalým. Olmaz mý?Þaþýrmýþtý Ümmü Hüsam.
- Þey!... dedi. Sessizce arkasýndaki sandalyeye iliþip oturdu. Þeyh Yasin durgun olan gelinini süzdü. Þefkat ve merhametle baktý.
- Ümmü Hüsam! Nasýlsýn kýzým? Sesi ölgün ve kýsýktý.
- iyiyim baba.
- Bir sorunun mu var kýzým? Dikkatimi çekti. Akþamdan bu yana suskun ve durgunsun.Konuþmuyordu Ümmü Hüsam. Hâlâ sessizdi.
- Ben, dedi Þeyh Yasin. Gelinlerimle kaymbaba- gelin iliþkisinden çok, baba- kýz iliþkileri içinde olmaktan yanayým. Bu eve gelin geldiðinden beri seni de kýzlarýmdan ayrý tutmadým. Bir arkadaþ gibi her türlü sorununuzda yardýmcý olmayý istedim. Sevinçlerinizi paylaþarak çoðaltýp, üzün-
tülerinizi de paylaþarak azaltalým. Ne diyorsun kizim? :
Birden gözyaþlarý boþaldý Ümmü Hüsam'm. Sessizce hüngür hüngür aðlýyordu. Þeyh Yasin gelinin rahatlamasý için müdahale etmedi. Zira aðlamak bir tür ruhi rahatlamayý da beraberinde getiriyordu.Bir müddet gelinini seyretti. Gelin geldiði ilk günleri hatýrladý. Çekingen, ürkek bir ceylan gibiydi. Yabancý bir evde yabancý insanlar arasýnda yaþamak, önceleri her genç kýza zor gelirdi. Zaman en iyi çözümdü. Diðer gelinlerine ve kýzlarýna davrandýðý gibi, Ümmü Hüsam'a da sevgiyle davrandý. Güven verdi. Kýzý gibi bir yaklaþým sergiledi. Genç kadýn yavaþ yavaþ bu yeni ortama uyum saðlamýþ, buranýn kopmaz bir parçasý olmuþtu. Torununun doðumuyla bu sevgi aileyi daha da yalhnlaþtýrmiþ, mutluluða boðmuþtu.Ümmü Hüsam, kendine gelmiþti. Þeyh Yasin'in kendisini izlediðini anlayýnca utandý. Bir an duygularýnýn etkisinde kalmýþtý. "Keþke aðlamasaydým" diye nedamet geçirdi içinden,
- Kýzým!
- Þeyh Yasin kendisine sesleniyordu. Toparlandý.
- Efendim baba!Þeyh Yasin, sorunun kaynaðýný anlamýþtý. Bu aðlamalar, bu çaresizlik her þeyi anlatýyordu aslýnda. Gelinini daha fazla üzmek istemedi.
- Sorun Abdulgani mi? Kýsýk bir sesle:
- Evet! dedi Ümmü Hüsam.
Aralarýnda geçen meseleyi olduðu gibi anlattý. Aðlamasý onu rahatlatmýþ olsa da, kocasýyla arasýnda geçen sorunu anlattýkça daha bir rahatladý, hafifledi.
Gelinin konuþtuklarýný sabýrla ve tebessümle dinleyen Þeyh Yasin:
- Kendini üzme kýzým dedi. Haksýz olan oðlum bile olsa buna kayýtsýz kalamayacaðýmý biliyorsun; deðil mi?
Beyaz baþörtüsüyle "Evet" manasýnda baþýný sallayan Ümmü Hüsam, Þeyh Yasin'i onaylýyordu. Þeyh Yasin, genç kadýnýn gönlünü almak gerektiðim düþündü. Onu teselli etmek, ona güven vermek gerekiyordu.
- Ümmü Hüsam, sevgili kýzým! Sen hiç merak etme. Ben en kýsa zamanda Abdulgani'yle konuþup onu ikaz ederim, tamam mý? Gelinimi üzmek neymiþ, anlar o zaman. Þayet bir daha seni üzerse hiç çekinmeden bana gel! Anlaþtýk mý kýzým?
Rahatlamýþtý Ümmü Hüsam. Kendine güveni gelmiþ, üzüntüsü geçmemiþti.
- Sizi de rahatsýz ettim, dedi.
- O nasýl söz kýzým? Sizin derdiniz benim derdim, sevinciniz benim sevincimdir. Haydi kýzým! Kendini üzme, Abdulgani'ye de bundan bahsetme.

- Peki baba.
Usulca kalkan Ümmü Hüsam, sessizce kapýdan kayboldu. Ardýndan bakakalan Þeyh Yasin, gülümsüyordu. Kadýn tabiatý narin ve nazikti. Kýrýlmaya gelmeyecek kadar zarif bir ruh sahibi olan kadýnlar þefkat ve ilgiye muhtaç bir fýtratta yaratýlmýþlardý. Eþlerinin bu yönüne dikkat etmek, erkeklerin gözden kaçýrdýðý ilk noktaydý. Biraz ilgi, biraz sevgiyle bir mutluluk tablosu inþa edebilecekken, bu gaflet neyin nesiydi? "Ey Allah'ým!" dedi içinden. "Vedud isminin hatýrýna bizden sevgini esirgeme!"
-Selamun aleykum
-Aniden irkildi Þeyh Yasin. Yanýbaþmda hanýmý Halime'yi tebessüm eden yüzüyle görünce rahatladý.
- Ah! Sen miydin? dedi.
- Ýçeri girdiðimi fark etmedin mi.
- Hayýr hatun, fark etmedim, dalmýþým. "
- Az önce, dedi Halime Hatun. Ümmü Hüsam'ýn sevinçle odadan çýktýðýný gördüm. Yine baba- kýz ne konuþuyordunuz?Sevgiyle baktý hanýmýna.
- Sanki, dedi. Ýnce bir sitem var sözlerinde.
- Evet, doðru! Gelinlerin, damatlarýn, kýzlarýn, oðullarý^ hepsi sana ayrý sevgi besliyorlar.
- Allah hepsinden razý olsun hatun. Hepsinin yeri gönlümde ayrý ayrýdýr. Týpký senin yerin gibi!...Halime Hatun al al oldu. Yaþlanmýþtý, ama hâlâ hayasýndan bir þey kaybetmeyen bir olgunluk akýyordu yüzünden. Böylesi iltifatlara alýþýk deðildi.
- Aslýnda konuyu açman iyi oldu, dedi Þeyh Yasin. Uzun zamandýr ben de seninle bu konuda konuþmak istiyordum. Otur da þöyle baþ baþa rahatça konuþalým.Hemen koltuða iliþti Halime Hatun. Kocasýyla sohbetlere bayýlýr, bu tür fýrsatlarý tepmezdi. O sýrada küçük torunlarýndan biri içeri girince Halime Hatun onu dizine oturttu.Çocuk, eliyle bir ninesinin beyaz baþörtüsünü, bir elbisesini çekiþtiriyor, gülüyordu.
- Eee... Hatun! Seninle baþ baþa konuþup dertleþmeyeli çok oldu galiba. Seni ihmal ettim...
- Hayýr!
Bu tek kelimelik ani bir tepkiydi. Ansýzýn ve gayri ihtiyari dökülmüþtü Halime Hatunun dudaklarýndan.
- Hayýr! dedi tekrar usulca. Ben hiç þikâyetçi deðilim.
Asla beni ihmal ettiðini düþünmedim.
Memnun memnun tebessüm etti Þeyh Yasin.
- Seni bilmez miyim hatun? Hayatýndan þikâyet etmeyen, kanaat zýrhýna bürünensin. Adýn gibi yumuþak huylusun. Allah senden razý olsun. Fakat yine de sormak isterim:Hayatýndan memnun musun hatun?
-Hamdolsun! Dediðim gibi hayatýmdan hiç þikâyetimyok. Kocam, çocuklarým ve torunlarýmla beraberim. Rabbimden daha ne isteyebilirim ki?
-Peki hatun, peki? Ya kýzlarýn, oðullarýn, damatlarýn,
gelinlerinle aran nasýl? Bir sorun yaþýyor musun? Ne düþünüyorlar hakkýmýzda?
-Nasýl yani?
- Hani onlarý ihmal ettiðimizi; ilgi, alaka göstermediðimizi düþünebilirler.
-Yok öyle bir þey, dedi. Baþta Abdi olmak üzere üç oð-l lun ve Meryem olmak üzere sekiz evli kýzýn; damatlarýn, ge-l Ünlerin hepsi Allah'ýn bize hayýrlý birer ihsanýdýr. Oðullan-i mýzýn ve kýzlarýmýzýn sevgisini bir kenara býrakalým. Da-i matlarýmýz özellikle seni bir baba, bir hoca, bir mürþid olarak görüyorlar. Týpký Filistin halký gibi... Hele Meryem sýk sýk kendileriyle sohbet etmene, dertleþmene, hüzünlerini ve mutluluklarýný paylaþmana ne memnundur bir bilsen! Kocalarýyla aralarýnýn nasýl olduðunu sorman kýzlarýmýzý ve gelinlerimizi çok daha memnun ediyor.
- Bunun farkýndayým, dedi Þeyh Yasin. Yüce Allah bize sekiz kýz vermekle lütufta bulundu. Zira onlarýn terbiyesi ve saliha birer evlat olmasý, bizim için ahiret yatýrýmýdýr. Allah'ýn Resulü aleyhissalatü vesselam bunu birçok hadis- i þeriflerinde müjdelemiþtir. Belki kýz çocuklarýna karþý þefkat ve merhametimin, sevgimin çok olmasý biraz da bundan olsa gerek.Halime Hatun nicedir bir konudan bahsetme ihtiyacý hissediyordu. Þeyh Yasin'in soluklanmasýný fýrsat bilerek konuþtu.
-Bize karþý hep þefkat ve merhametle dolusun. Ama kendine karþý hiç de böyle davranmýyorsun.Þeyh Yasin hanýmýna baktý. Sözün nereye varacaðýný tahmin ediyordu. Yine de sormadan edemedi.
- Ne demek istiyorsun hatun?
- Demek istediðim þu ki, her zamanki gibi bugün de büronda hep çalýþýp yorulmuþsun. Televizyona röportaj vermeler, randevu sahipleriyle görüþmeler, araþtýrmalar tüm bunlarýn üzerine rahatsýzlýðýn... Eve geldiðinde bize hiç bu yorgunluklarýný belli etmiyorsun. Torunlarýn baþta olmak üzere bizle, konu-komþu herkesle ilgileniyorsun. Yoðun mesai harcýyorsun. Son zamanlarda gece yarýlarýna kadar süren yoðun çalýþmalarýna ve sabah namazlarýna dek gece ibadetlerine þahit oluyorum. Gece- gündüz hasta vücudan nasýl dayanýyor, þaþýrýyorum! Hiç olmazsa sýhhatine dikkat et. Sen sorunlarýmýzý nasýl paylaþýyorsan, ben de senin için bir þeyler yapmak istiyorum.Hiç þaþýrmadý Þeyh Yasin. Bu endiþeyi ancak hanýmý taþýyabilirdi.
- Ey Hatunum! dedi. Böyle söylemekle beni çok sevindirdin. Eve geldiðimde güler yüz, rahatlýk ve huzur bul-mamdaki katkýn, benim için tüm bu söylediklerinin kaynaðýdýr. Fakat unutma ki Filistin ve Kudüs özgürlüðe kavuþ-mayana kadar bize rahat ve huzur yok. Zira yarýn mahþerde Allah katýnda ona arz edebileceðimiz hiçbir bahane sahibi deðiliz.Gecenin ilerleyen saatlerinde tatlý bir sohbetin devam ettiði Sabra'nm bu küçük gecekondusu, mutlu bir gece daha geçirmiþti.Sabah ayný tempo ve ayný yoðunluk tekrar yaþanmak üzereydi. Ofisine gitmek üzere hazýrlanan Þeyh Yasin âdeti üzere küçük torunlarýný görmeden evden çýkmadý. Cývýl cývýl koþuþturmalarý, baðýrýp çaðýrmalarý kulaklarýnda kuþ seslerini andýrýyordu.Az sonra Abdi göründü. Babasýna doðru yaklaþýrken Þeyh Yasin'in gözü gelini Ümmü Hüsam'a takýldý. Hatýrlamýþ gibi sesini biraz daha yükselterek:
- Abdulgani nerede?
- Ýçerde baba, dedi Abdi. Çaðýrayým mý?
- Ýyi olur oðlum. Sen bugün baþka iþlerinle uðraþ. Beni büroya Abdulgani götürsün.Göz ucuyla gelinini süzdü. Mutlu mutlu bakýyordu. Birazdan gelen Abdulgani'yle babasý, yola çýkmýþlardý. Hem yürüyor, hem de konuþuyorlardý.
Þeyh Yasin bir ara:
- Oðlum, dedi
- Efendim baba.
- Ümmü Hüsam'ý soracaktým. Onu keyifsiz gördüm. Abdulgani'den hiç ses çýkmadý. Tekerlekli sandalyeyi sürmedeki hýzýnýn düþüþünden Þeyh Yasin, Abdulgani'nin etkilendiðini anladý.
- Doðrusu oðlum, dedi. Her karý- koca arasýnda böyle þeylerin olmasýný doðal karþýlasam da sana yakýþtýramadým...Devam eden sözler Abdulgani için nasihat dolu tatlý-sert bir azarlamaydý. Babasý konuþtukça Abdulgani küçülüyor, utancýndan adeta eriyordu.Nihayet büroya doðru yaklaþtýklarýnda sohbet ve nasihat, tavsiyelerle sona erdi. Gerektiðinde oðlunu dahi ikazdan çekinmeyecek kadar haklýdan yana olan Þeyh Yasin'i her günkü gibi ofisinde yoðun bir tempo bekliyordu.



Mesaj 1 kez düzenlendi. En son Muhtazaf tarafından, 09.01.2009 - 22:11 tarihinde.
Gönderen: 09.01.2009 - 21:40
Bu Mesaji Bildir   Muhtazaf üyenin diger mesajlarini ara Muhtazaf üyenin Profiline bak Muhtazaf üyeye özel mesaj gönder Muhtazaf üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
Moderator


4254 Mesaj -
On Dokuzuncu Bölüm
Açýklanan bu sebeplerden dolayý bu plana karþý olduðumuzu ve iþgal devletiyle masa baþýnda bir anlaþmayý kabul etmediðimizin bilinmesini istiyoruz."
Rantisi'nin HAMAS adýna basýn- yayma deklare ettiði sözler, o günlerde kamuoyunda tartýþýlan meþhur "Yol Haritasý" hakkýndaki bir açýklamaydý.
Özerk Yönetimin Filistin halkmý harekete geçirecek açýklamalardan uzak durmasý þartýyla Rantisi'yi serbest býrakmasýna raðmen o, Filistin'in yararýna olan her konuda HAMAS'in sözcüsü olarak basýn- yanma birtakým açýklamalarda bulunmaktan, çeþitli demeçler vermekten çekinmezdi-
Ayný þekilde Filistin dýþýnda HAMAS'ýn sözcülüðünü yapan Halid Meþ'al, Dr. Musa Ebu Merzuk da ayný doðrultuda paralel açýklamalar yapmaktan, 'Yol Haritasý'm eleþtirmekten geri durmadýlar.Özellikle 11 Eylül'den sonra iþgalci Ýsrail'in gittikçe artan askeri operasyonlarý ve cinayetleri, sýnýr tanýmaz boyutlara varmýþtý. Köylere kadar uzanan askeri operasyonlar, ikinci intifadanýn artan baskýsý karþýsýnda ancak hizaya gelmiþti. Tel- Aviv dahil olmak üzere Ýsrail'in hiçbir kenti güvenli deðildi. Gittikçe çoðalan istiþhadi eylemler, iþgalci Ýsrail'in beyninde bir bomba olup patlýyorduBu geliþmeler üzerine Amerika devreye bir plan sokma giriþiminde bulundu: 'Yol Haritasý!...' Bir takým göz boyamalar içeren adýna barýþ planý denen 'Yol Haritasý'yla þeha-det eylemlerini durdurmak ve Arafat'ý devreden çýkarmak gibi niyetler amaçlanmýþtý. Teslimiyetçi bir Filistin isteniyordu anlaþýlan.Yavaþ yavaþ basma sýzan bu planýn ayrýntýlarý belli olunca, HAMAS adýna Rantisi'nin bu açýklamasý gündeme oturdu.Þaron yönetimi plana karþý yeni gelin gibi nazlansa da açýktan reddetmeye de yanaþmýyordu. Fakat planýn görüþmelerinde Arafat'ýn muhatap alýnmayacaðýný ilandan çekinmemiþti. Bu Amerika'nýn desteklediði bir politikaydý.
4 Haziran 2003 Ürdün!...
- Sayýn seyirciler, diye baþladý spiker. Bugün Akabe zirvesinde ABD Baþkaný George W. Bush, Filistin Özerk Yönetimi Baþbakaný Mahmud Abbas ve Ýsrail Baþbakaný Ariel Þaron 'Yol Haritasý'ný imzaladýlar. Geçen nisan ayý sonunda Filistin ve Ýsrail taraflarýna sunulan yol haritasýnda, þiddet olaylarýnýn tamamen durmasý, Ýsrail'in yeni yerleþim birimleri açmayý durdurmasý ve 2005 yýlma kadar Filistin Devletinin kurulmasý gibi baþlýklar anlaþmada dikkat çeken nok­talar olarak belirlendi... - Abdi! Oðlum þunu kapatýr mýsýn?Yerden bir- iki metre yükseklikte duvara monte edilmiþbir tahtanýn üzerinde olan televizyon, Þeyh Yasin'in mütevazý kitaplýðýnýn yanýnda bulunuyordu. Abdi kalkýp televizyonu kapattý.
- Baba! dedi. Bir þey sorabilir miyim?Þeyh Yasin o gün büroya uðramayýp evinde çalýþmaya karar vermiþti. Zaten zaman zaman evinde, zaman zaman da bürosunda çalýþýrdý. Randevu ve görüþmeleri olmadýðý zaman çeþitli Ýslami kitaplar okur, radyo/televizyondan muhtelif haber programlarýný takip ederdi.
Oðlunun sorusuyla düþüncelerinden sýyrýldý.
- Tabi oðlum. Seni dinliyorum.
- Arafat neden zirvede yoktu? Gülümsedi Þeyh Yasin:
- Senin de dikkatini çekti öyle mi oðlum?
- Elbette baba. Zannedersem bu görüntüleri izleyen herkesin dikkatini çekmiþtir.

- Çok doðru oðlum! Muhakkak ki halkýn da dikkatini çekmiþtir. Ama Amerika ve Ýsrail artýk Arafat'ý istemiyor. Zaten uzun zamandýr Ramallah'taki bürosunda da bu yüzden mecburi ikamete zorlanmýþ.
- Bu sebeple mi Baþbakan Mahmud Abbas zirveye katýldý?
- Elbette oðlum. Ýsrail Arafat'ý muhatap olarak kabul etmediðinden Baþbakan Mahmud Abbas bazý yetkilerle donatýlýp zirveye gönderildi. Zaten bu aralar Özerk Yönetim þaþkýn ve ne yapacaðýný bilmez bir halde.
- Neden Arafat bir çözüm yolu bulmuyor baba? Þeyh Yasin, karþýsýndaki genç Abdi'ye baktý.
- Nasýl anlatsam oðlum? dedi. Bu, bir duruþ eksikliðinin neticesidir, iþgalci yönetime güvenilmeyeceðim zamanýnda bilmek, o basirete sahip olmak lazýmdý. Barýþ yolu diye söylenen þey gerçek deðildi. Direniþin ve cihadýn yerini tutamazdý. Tavizler ve yumuþak politikalarýn neticesi bu oldu. Arafat bunu anladýðý zaman ne yazýk ki vakit geçti. Þimdi de yetkilerini kaybetmemenin mücadelesini veriyor. Ama artýk dýþ destekten yoksun ve dýþlanmýþ bir vaziyette.
- Ya bu anlaþma baba? Haberde 2005 yýlýnda Filistin Devletinin kurulacaðýndan bahsedildi.
- Yaldýzlý sözler bunlar oðlum. Yaldýzlý ve afili sözler... Amerika ve Ýsrail, menfaatlerinin bulunmadýðý hiçbir anlaþmaya imza atmazlar. Görmedin mi? Mahmud Abbas, kurtlar sofrasýndaki kuzu gibiydi. Hem bu anlaþmanýn birçok kusurlarý var; Mesela Siyonist düþman, Filistin tarafýndan utanmadan hâlâ yeni tavizler istiyor. Asýl korunmaya ihtiyacý olan halkýmýzken, kendi güvenliðini ön planda tutuyor. Hem de bunu Özerk Yönetimin eliyle yapmak niyetinde.
- Anlamadým baba!
- Yani Özerk Yönetimi kendi halkýna karþý polis devleti niteliðine sokmak uðraþýnda... Bir baþka deyiþle "Direniþi kontrol altýna alýn" demeye getiriyor.
- Bu olmayacak bir þey baba.
Tebessüm etti Þeyh Yasin. Zaman zaman oðullarýyla akidevi ve siyasi sohbetler yapar, onlarýn feraset ve basiretlerinin açýlmasýna yardýmcý olurdu. Oðullan HAMAS Sýniyasi iþlerinde uygulamalý bir tecrübe görüyor, staj yaparcasýna bir birikim sahibi oluyorlardý.
- Baba! dedi Abdi. Geçenlerde bir arkadaþým Doðu Kudüs'ü geçip minibüsle Ramallah'a gittiðini söyledi. (Babasýnýn ilgiyle dinlediðini görünce devam etti.) Utanç duvarýnýn 67 savaþýndan sonraki sýnýrdan daha fazla içeri girdiðini görmüþ. Hatta Yeþil Hattý geçip Filistin bölgesinden yeni topraklarý kapsýyormuþ.
- Demek ki geçen Haziran'dan bu yana bir yýl içinde bu utancý epeyce somutlaþtýrmýþlar.
- Geçen sene Ramallah'ta Arafat'ý bürosunda kuþatýp geri çekildikleri zaman iþgalci askerler her tarafý yýkmýþtý baba.
- Duymuþtum oðlum.
- Ýþte þimdi o yýkýntýlarýn hepsi kaldýrýlmýþ baba. Þehir de temizlenmiþ. Fakat...
Durdu Abdi. Þeyh Yasin'in dikkatini çeken bu solukla-nýþ manalýydý.
- Fakat ne oðlum?
- Fakat Ramallah'ta Coca Cola, Mc Donalt's ve özellikle de gece kulüplerinin varlýðý manevi yýkýntý olmuþ.
- Evet oðlum! Bu doðru! Maalesef bu bizim iç yaramýz. Halkýmýz bir kültür emperyalizmine maruz kalmýþ. Anlayacaðýn, bizler sadece iþgalci askerlerle savaþmýyoruz. 1960'lardan bu yana, halka Ýslami þuur ve bilinç aþýlamak için birçok dernek ve teþkilat adý altýnda çalýþtýk. Gençlerimizi ve insanlarýmýzý kültür erozyonuna karþý uyanýk olmaya çaðýrdýk. Zira direniþ kuru bir savaþ ile deðil, yürek ve bilek birlikteliðinde iman eþliðinde olur. Fakat insan eðitmek kadar zor bir zanaat yok oðul. Yine de azimle ve Allah'ýn yardýmýyla bu günlere geldik. Duyduðun, gördüðün ve þahit olduðun her manzarayý iyi düþün. Ýslam nimetinin idrakinde olmayanlar, yoldan çýktýklarým yahut zorda olduklarýný kabul etmez derecede bir gaflet uyku-sundadýrlar. Bunu onlara anlatmak köre renk anlatmak gibi bir þey... Ama þunu bil ki kor olmayanlar daha çok.
- Bir de arkadaþým Mescid- i Aksa'yý gezmiþ baba!
- Mescid- i Aksa mý dedin?Mescid- i Aksa sözü babasýný heyecanlandýrmaya yetmiþti,
- Evet baba! Mescid- i Aksa... Fakat çevresindeki birçok yerleþim yeri ve evler planlý bir þekilde tahliye ediliyormuþ. Ardýndan da Yahudi göçmenler yerleþtiriliyormuþ. Dediðine göre Ýsrail Ýskân Cemiyeti adlý aþýrý Siyonist bir terör örgütü bu iþi üstlenmiþ. Özellikle Silvan ve Vadi Havle semtleri ile el- Maðaribe mahallesin bir kýsmý tedrici, bir kýsmý da olduðu gibi yýkýlmýþ. Daha beteri; iþgalcilerin Mescid- i Aksa'nýn altýnda yýllardýr yaptýklarý kazýlar-mýþ. Bunun sonucunda el- Meðaribe kapýsý ile Burak Duvarý arasýndaki yer çökmüþ. Ne Ýslami Vakýflar Dairesi'ne, ne de el- Aksa Ýmar Kurumuna yeniden yapýmý ile ilgili izin veriliyormuþ. Kutsal mabedimiz göz göre göre yýkýlýyor.
Þeyh Yasin kitaplýðýndaki Mescid- i Aksa resmine baktý. "Ey san kubbeli sevgili!" dedi. "Ya sen özgür olacaksýn ya da bencileyin yoluna kurban,.."
10 Haziran 2003!..
Henüz Akabe zirvesinde imzalanan yol haritasý anlaþmasý üzerinden bir hafta geçmemiþti. O gün yanma oðlunu da alan Dr. Rantisi ve korumalarý otomobildeydiler. Hava sýcak ve bunaltýcýydý. Açýk camlardan esen rüzgâr, Hazi-ran'm sýcaklýðým araba hareket ettiði sürece bir nebze olsun unutturuyordu.Caddede ilerleyen araç þoförü, aniden ortaya çýkan bir Amerikan yapýmý Apaçi helikopterini gördü. Herkes olacaklarý anlamýþtý. Kolay bir hedef olabilirdi. Saða sola zikzaklar çizerek hýzýný arttýrdý.
Helikopterin fýrlattýðý ilk füze hedefi ýskalayýnca, pilot öfkeyle ikinci füzeyi fýrlattý. Kalabalýk yolda patlayan füzeler, ortalýðý savaþ alanýna çevirdi.
Otomobilin zikzaklý gidiþi ve ilk iki füzenin hedefi ýskalamasý pilotu çileden çýkarmýþtý. Öfkeyle füzeleri peþ peþe fýrlattý. Art arda ateþlenen füzeler otomobilin önüne arkasýna düþüyor, fakat isabet etmiyordu. Neticede otomobile isabet eden bir füze, pilotun sevinç çýðlýklarý atmasýna sebep oldu. Görev tamamdý ve gitmeliydi artýk. Hemen gök boþluðunda tüm uðursuzluðuyla süzülüp kayboldu. Arkasýnda býraktýðý cinayetin sorumluluðundan habersizdi.
Uzun yol boyunca asfalt yer yer gediklerle dolmuþtu. Atýlan füzeler kocaman gedikler açmýþtý. Son füze otomobilin ön tarafýný daðýtmýþtý. Devrilen araçtan inleme sesleri yükseliyordu. Etraftan koþanlar araçtakileri çýkarmaya ça-
- Yardým edin! Koþun! diye baðýrdý birisi.
- Ambulans!.. Ambulans çaðýrýn!
Halk aracýn baþýna üþüþmüþtü. Otomobile yakýn, yerdeki iki ceset hemen hastaneye kaldýrýldý. Rantisi, oðlu ve bir korumasý yaralý olarak gelen ambulansa alýndý. Yol boyu atýlan füzelerden dolayý ayrýca birçok yaralý vardý. Tam manasýyla bir katliamdý bu.
Haber duyulduðu an, halk sokaklara döküldü. Þiddetli protesto gösterileri ve atýlan sloganlar manidardý. Megafonlardan öfke ve nefretin sesi dalga dalga çarpýyordu iþgalci Ýsrail'in yüzüne.

Tüm direniþ gruplarý eylemi kýnamýþ, intikam yeminleri etmiþti. Direniþ gruplarý arasýnda bu gibi olaylar/eylemler kaynaþtýrma görevi görüyordu. Adýna ve sanma bakýlmaksýzýn birlik ve beraberliði perçinliyordu.Akýn akýn hastane ziyareti devam ederken, Rantisi'nin yaralý korumasý da hastanede hayatýný kaybetti. Rantisi ve oðlu dahil olmak üzere yaralý sayýsý yirmi beþi buldu.
Bu olaydan kýsa bir süre sonra yol haritasý çerçevesinde Özerk Yönetimin çeþitli direniþ gruplarýyla görüþmeleri baþladý. Gaye; yol haritasý muvacehesinde þiddet olaylarýnýn karþýlýklý olarak tamamen durmasýný saðlamak için direniþ gruplarý ve Ýsrail iþgal ordusu arasýnda ilk etapta üç aylýk bir ateþkes yapmaktý. Fakat hiçbir direniþ grubu buna inanmýyordu. En yakýn örnek, yol haritasýnýn imzalanmasý üzerinden henüz bir hafta geçmeden Rantisi'ye yapýlan suikasttý. Ýþgalci Ýsrail'in bu konuda güvence vereceðim hiçbir direniþ grubu gerçekçi bulmuyordu.Tüm direniþ gruplarýnýn gözü HAMAS'taydý. HAMAS ve Ýslami Cihad, Özerk Yönetimden güvence istedikten sonra iþgal yönetiminin saldýrýlarýný durdurmasý ve Filistinli mahkûmlarýn býrakýlmasý þartýyla 29 Haziran 2003'ten geçerli olmak üzere ateþkesi kabullendiklerini açýkladýlar. Diðer direniþ gruplarýndan bazýlarý da ayrý ayrý, ayný þartlarda ateþkesi kabul ettiklerini ilan ettiler.Fakat Filistin halký baþta olmak üzere dünya kamuoyu dâhil hiç kimse Ýsrail'e güvenmiyordu. Çünkü verilen nice söz çiðnenmiþ, nice vaat altüst edilmiþti. Þaron'un bu konuda karnesi olumsuzluklarla doluydu. Bu ateþkes iþgalci yönetimin gerçek yüzünü dünyaya ilan etmenin ve direniþin haklýlýðýný ortaya koymanýn baþka bir adýydý.
On gün kadar sonraydý. Ramallah'taki Özerk Yönetimin kýr saçlý Baþbakaný Mahmud Abbas, ateþkesten bu yana meydana gelen geliþmelerin deðerlendirildiði bir toplantý yapýyordu. Yardýmcýsý ve bakanlarýyla etrafýný çevirdikleri toplantý masasýnda, yüzler anlamsýz ifadelerle doluydu.
Yardýmcýsýna bakan Mahmud Abbas:
- Ateþkesin saðlanmasý için, dedi. Bazý direniþ gruplarýnýn liderleriyle görüþtük, ikna ettik. Fakat asýl önemli olan HAMAS'týr. Yarýn Þeyh Ahmed Yasin'le de görüþeceðim. Hatta Ýslami Cihad'la beraber yönetime katýlmalarý için onu ikna etmeye çalýþacaðým.
- Yönetime katýlmalar mý? dedi yardýmcýsý þaþkýnlýkla.
- Evet dedi Mahmud Abbas. Zira direniþin gruplarýný kontrol altýna almanýn baþka bir yolu yok.Masanýn etrafýndaki diðer bakanlar söylenenleri ilgiyle
dinliyorlardý. Kimsenin konuþmadýðýný görünce bunu haklýlýðýnýn tasdikine yordu.
- Ateþkesten bu yana son on günlük geliþmelerin raporunu dinlemek istiyorum/ dedi.
- Hemen efendim, diyen yardýmcýsý önündeki dosyayý açtý. Ýlk sýraya bakarak konuþtu:
- Efendim! Her ne kadar direniþ gruplarý Ýsrail'in saldýrýlarýný durdurmasý þartýyla ateþkese destek verdilerse de:
* 3 Temmuz'da Batý Þeria'nm Kalkilya kentinde bir Filistinlinin öldürülmesi üzerine El- Aksa Þehitleri Tugayý ilan edilen ateþkese uymayacaðýný bildirdi.
Mahmud Abbas, oflayýp, pofluyordu. Çünkü El- Aksa Þehitleri Tugayý Arafat'a yakýn askeri bir güçtü. Arafat'la arasý açýk olan Abbas, bunu hatýrladýkça sýkýntý basýyordu kendisini.
* Yol Haritasý çerçevesinde Beytullahim'den çekilen Ýsrail ordusunun yerine kontrol, bizim polis teþkilatýmýza geçti.* Kudüs'te Þaron'la yaptýðýnýz görüþmede Baþkan Arafat'a uygulanan ablukanýn kaldýrýlmasý teklifinin reddedilmesinin yankýlarý kamuoyunda olumsuz neticelere sebep oldu.

* Amerika'nýn HAMAS'ý terörist örgüt olarak itham edip daðýtýlmasýný istemesine HAMAS'tan þiddetli bir cevap geldi. HAMAS'ýn Siyasi Birim Baþkaný Dr. Musa Ebu Merzuk buna sert bir cevap vererek böyle bir savaþa herkesin karþý olduðunu ifade etti.* Filistin Halk Kurtuluþ Komiteleri de "Ýþgalci Ýsrail'in
Filistinli mahkûmlarý serbest býrakmasý, suikastlara son verilmesi, Arafat'a uygulanan ablukanýn kaldýrýlmasý, Filistin bölgelerine yönelik askeri saldýrýlarýn durmasý ve yeni yerleþim bölgeleri kurmamasý koþuluyla üç aylýk ateþkese uymayý kabul ediyoruz" þeklinde bir açýklama yaptý.* Bu arada 350 kadar Filistinli mahkûmu serbest býrakacaðýný açýklayan Ýsrail'in, 8 bin Filistinli mahkûmdan sadece bu kadarýný serbest býrakmasýna tepkiler artýyor. Askalan zindanmdaki 800 mahkûm bu doðrultuda açlýk grevi baþlatmýþ.
- Ateþkesten bu yana geçen son on günlük deðerlendirmede Ýsrail'in yaptýðýna bak! dedi Mahmu' Abbas öfkeyle. Tüm bunlar adeta ateþkes olmasýn demenin fiili adý.
Ertesi gün Þeyh Yasin'Ie görüþen Mahmud Abbas, HA-MAS'ýn yönetime katýlýp pasifize edilmesi konusunda yanýldýðýný anlamýþtý. Her ne kadar Þeyh Yasin ateþkese Ýsrail karþýlýk vermediði sürece uyacaklarýný açýkladýysa da ateþkesin uzun ömürlü olmayacaðýný sezmiþti.Gazze þeridindeki Cebalye mülteci kampý!
87 intifadasýnýn doðduðu mekân... Yeri göðü inleten mahþeri bir kalabalýk toplanmýþtý. Sloganlar ve lanetler hep iþgalci Ýsrail için. Tepkiler sinelerden nefret ve öfkeye dönüþerek çýkýyordu.Filistinli mahkûmlarýn salýverilmesi için yapýlan bu gösteride öfke, havada slogan slogan uçuyordu. Bir ara kalabalýkta bir dalgalanma oldu. Toplananlarýn kenara çekilerek kendisine yol açtýðý bu adam, HAMAS'm üst düzey yet-kililerinden Nizar Neyyan'di. Gösteriye katýlanlara hitaben yaptýðý konuþma halký coþturuyor, galeyana getiriyordu.
- ...Geçici ateþkes süresince eðer Filistinli mahkûmlar serbest býrakümazsa, mahkûmlarla takas yapmak amacýyla Yahudi askerlerini kaçýracaðýz.
Yükselen tekbir sesleri ve verilen mesajlar ayyuka çýkmýþtý. Dalga dalga yayýlan bu tepki birçok hapishaneye de sirayet etti. Askalan zindaný, Mecdo Askeri Hapishanesi, Remle, Nefiye, Terasta ve Biru's- Seba baþta olmak üzere, birçok zindanda Filistinli tutuklu ve mahkûmlarýn býrakýlmasý için grevler ve dayanýþma protestolarý düzenlendi.
Nihayet Siyonist Ýsrail hükümeti Filistinli mahkûmlarýn serbest býrakýlmasý hususunda taviz vermeye hazýr olduðunu Haaretz gazetesinde dile getirdi. Buna göre, HA-MAS ve Ýslami Cihad'a mensup mahkûmlarýn da býrakýlacaklar arasýnda olabileceði yazýldý.Ama buna raðmen iþgalci Ýsrail, operasyonlarýndan ve baskýlarýndan vazgeçmiyor, cinayetlerine devam ediyordu. Cenin kampým yine basmasý, Nablus'ta, Gazze'de, Batý Þe-ria'da Tulkarim'de halka ateþ açýp birçok ölü ve yaralýya sebep olmasý Arafat'a baðlý el- Fetih grubunu çileden çýkardý. Yapýlan açýklamada: "Ýþgal devleti ateþkes konusunda kamuoyunu yanýltmaktan baþka bir þey yapmamaktadýr. Ýþgalci düþman, güvenlik organizasyonlarýnýn arkasýna sýðýnarak istediði her þeyi yaparken, ateþkes sadece Filistin tarafýndan istenmektedir" denildi. Böylece ateþkese uyulma-yacaðý ilan edildi. Cinayetsiz geçmeyen bir gün, bir saat yoktu mazlum Filistin'de...Bu süreçte direniþ gruplarý ve iþgalci Ýsrail taraflarýnca dünya basýnýna karþýlýklý demeçler veriliyor, birçok konuda açýklamalar ve beklentiler dile getiriliyordu.Ateþkes üzerinden bir ay geçmiþti. Batý Yaka'nýn Kakil-ya þehri Deyru'I-Gusun kasabasýnda binlerce Filistinlinin katýldýðý görkemli bir protesto gösterisi düzenlendi. Protestocular "Güvenlik duvarý" diye bilinen utanç duvarýnýn ya­pýlmamasýna yönelik sloganlar atýyor, seslerini dünyaya duyurmak için direniyorlardý. Yapýlan konuþmalarda duvarýn Filistinlilere ait binlerce dönüm arazinin gasp edilmesine sebep olduðu tekrar tekrar vurgulandý.
Batý Yaka'nýn Nablus þehrindeki Filistin mülteci kampý... Sabahýn erken saatleri... Tozu dumana katarak kampa giren Ýsrail iþgal askerleri, kuþatmaya aldýklarý kampý kurþun yaðmuruna tuttular. Etrafa atýlan bombalar, kýrýlan cam­lar, yýkýlan duvarlar ortalýðý savaþ meydanýna çevirmiþti.
Etrafý sarýlan yedi katlý bir binanýn civarýndaki evler kuþatýldý. Birçoðunun kapýlarý kýrýldý, içeri dalan askerler ev sakinlerini yaka paça dýþarý atýyor, kimini de tutukluyordu. Korku ve panik yaþatmada adeta mahirdiler.
Fakat bir türlü yedi katlý apartmana yaklaþamýyorlardý. Uzaktan uzaða ateþlerine, binadan þiddetle karþýlýk veriliyordu. Karþýlarmdakiler silahsýz halk deðildi. Yanaþmak, bedel ödemek demekti.Apartmanda fiAMAS'ýn askeri kanadýna mensup direniþçiler vardý. Ýsrailli komutan olayý izliyor, kara kara düþünüyordu. Sabahtan beri yanaþamadýklarý bu binadaki dire-
niþçileri toptan imha etmeliydi. Vakit, aleyhlerine iþliyordu...Biraz düþündü. Eli araç telefonuna gitti. Bir müddet bilinmeyen bir yerle konuþtu. Çeþitli tarifler yapýp, koordinat verdi. Saatine baktý. Aracýnýn koltuðunda biraz daha oturdu. Daha sonra askerlerini geri çekti.Yaylým ateþin azalmasý ve askerlerin apartmandan biraz daha uzak durmalarý, içerdeki deriniþçileri kuþkulandýrmýþtý. Bu geliþmenin nedenini düþünürken ansýzýn duyulan Apaçi helikopterinin sesiyle pencereye koþtular. Semada beliren helikopter süzülüp apartmaný füze yaðmuruna tuttu. Geldiði gibi kayboldu.Geriye yedi katlý apartmanýn koca enkazýndan baþka bir þey kalmamýþtý. HAMAS'h direniþçilerin þehadetiyle neticelenen bu Ýsrail askeri operasyonunda iki Ýsrail askeri öldürülmüþtü.
Ayný gün Gazze'de HAMAS adýna Ýsmail Ebu Þen-neb'in yaptýðý basýn açýklamasý yankýlandý;
- Siyonist düþman bu sabah ateþkesi açýkça ihlal etti. Bizce kýrmýzý hat aþýldý. Böyle bir saldýrý karþýsýnda sessiz kalamayýz. Þehitlerimizin temiz kanlarý yerde kalmayacak ve bu iðrenç cinayete cevabýmýz Allah'ýn izniyle þiddetli sarsýntýya yol açacak türden olacaktýr.Bu operasyona karþý düzenlenen cenaze töreninde büyük bir Öfke seli vardý. Bir yandan intikam yeminleri edilirken, diðer yandan tüm direniþ gruplarý ve Özerk Yönetim, iþgalci Ýsrail yönetimini eleþtiriyordu. Hatta Arafat kameralarýn karþýsýna geçip gazetecilere yaptýðý açýklamada:
- Ýsrail'in yaptýðý þey sadece ateþkesi deðil, tüm barýþ sürecini öldürmektir, dedi.
Nitekim Ebu Þenneb'in dediði gibi kýsa bir süre sonra Kudüs'te HAMAS ve Ýslami Cihad'm ortaklaþa düzenlediði bir eylemde Siyonist yerleþimcilerden 20 kiþi öldü, 120 kiþi de yaralandý. Körüklü bir otobüsün içinde meydana gelen istiþhadi eylem, aþýrý Siyonistlerin korkulu rüyasý olmuþtu.
Ateþkesin bozulduðu artýk fiili olarak aþikâr olsa da resmi olarak ortadan kalktýðý taraflarca açýklanmamýþtý. Fakat aradan geçen 50 günlük süre içinde kývýlcýmý tutuþturan ve ateþkesi hep ihlal eden iþgalciler olmuþtu.
21 Aðustos 2003, Perþembe günü Kudüs'teki bu büyük eylemin hemen ertesi günüydü. Gazze'nin Rimal semtinde Amerika yapýmý Siyonist Apaçi helikopterleri yine bir füze saldýrýsý düzenledi. HAMAS'm siyasi liderlerinden Ýsmail Ebu Þenneb ve iki korumasý þehid oldu.
Yýllardýr Þeyh Yasin'in dizi dibinde yetiþen talebesi ve onun adeta gölgesi olan Ebu Þenneb, cennet yokuþuydu.' Þehid olan korumalarýndan biri Þeyh Yasin'in damatlarýndan Hani Ebu Ömereyn'di. Þeyh Yasin iki defa yüreðinden vurulmuþtu. Üzüntüsü kat kattý. Hastalýðýnýn artmasýna vesile olan bu eylem onu derinden üzmüþtü. Nereye dönse Ebu Þenneb'i görüyor, nereye yönelse onun siluetiyle karþýlaþýyor gibiydi. Ebu Þenneb eli, Ebu Þenneb koluydu. *
Ertesi gün Cuma'ydý. Görülmemiþ bir tepkiyle tüm direniþ gruplarý sert açýklamalarda bulundular. Ajanslara geçilen fakslarda HAMAS ve Ýslami Cihad ortak bir açýklamada bulunmuþtu: "Biz 21 Haziran 2003 tarihinde birlikte
ateþkes ilan ettiðimiz gibi, bugün yine birlikte askeri eylemlerin askýya alýnmasýnýn artýk sona erdiðini ilan ediyoruz. Bunu Þaron'un bizzat kendisi sona erdirmiþ ve kendisi katletmiþtir. Þaron geçmiþ 50 gün içinde de halkýmýza, onun topraðýna ve kutsal deðerlerine yönelik saldýrgan tutumu-nu, öldürmeleri, tutuklamalarý, yýkýmlarý ve baskýnlarý sürdürmek suretiyle ateþkesin üzerine birçok öldürücü ok fýr-lattý. "
Bu açýklamayla birlikte Siyonist iþgale karþý tutuþturulan intifada ateþi tekrar yükseliþe geçti.
O cuma, akþama kadar on binlerce Filistinli, gösteriler yaptý. Mühendis Ebu Þenneb'in intikamýnýn alýnacaðý üzerine tekrar tekrar yeminler edildi. Özgürlüðe giden yolda bir yýldýz daha kaymýþtý. Geride "Sende mi bizi býraktýn Ebu Þenneb? " diye hasretler söylettiren bir ölümle, bir þehadet-le...
Yirminci Bölüm
Yolda düþünüyordu Þeyh Yasin. Ebu Þenneb'in þe-hadeti onu daha bir ihtiyarlatmýþtý. Sabah evden çýkýþý geldi gözünün önüne. Damadý Hani Ebu Ömereyn'in þehadetiy-le dul kalan kýzýnýn hüznünü hatýrladý.
Evden ayrýlmadan önce torunlarýný severken Hani'nin çocuklarýna ayrý bir sevgi, ayrý bir ilgi gösterdi. Bir köþede sessiz sedasýz duran kýzýný yanma çaðýrdý. Teselli verip gönlünü bir daha aldý. Bu davanýn zor, fakat izzetli olduðundan, Hani gibi yiðit erlerin omuzlarýnda yükseldiðinden bahsetti.
Hani, damadýydý. Þenneb ise davadaþý, sýrdaþý... Araba ilerlerken hep bunlarý düþündü. "Hani benim damadýmsa" diye geçirdi içinden. "Ebu Þenneb benim elim, ayaðým her þeyimdi. Tüm þehitler gibi Filistinlinin özgürlüðü için onlar da yapý taþlan oldular. Þefaatlerine bizi nail et Allah'ým!" Gözlerinden taþan iki damla yanaklarýndan süzüldü.
Bürosuna vardýktan sonra önüne konan haber özeti raporlarýnýn baþlýklarýna göz attý:
* Bush: "Direniþ gruplarý daðýtýlmalý!"
* "Filistin Direniþine Ambargo!"
* "Kassam Füzeleriyle Saldýrý!"
* "Ýsrail'den ÝNTÝFADA Kelimesine Yasak!"
* "Siyonist Vahþet Dört Can Aldý!"
* "Filistin Yönetiminden Direniþçilere Operasyon!" Son baþlýk dikkatini çektiyse de ilk baþlýða baktý. Emir büyük yerden görünüyordu. Hâlâ kör, hâlâ basiretsiz olan Özerk Yönetim, "Denize düþen yýlana sarýlýr" misali Amerika'ya sarýlýyordu. Birlik ve beraberliði direniþ gruplarý arasýndan kaldýrmak demek, Filistin davasýnýn yok olmasý de­mekti. Öyleyse Arafat'a ne oluyordu? Hangi cesaretle "Ýsrail'in saldýrýlarýný durdurmasý halinde direniþ gruplarýna karþý önlem alacaðýný" söyleyebüiyordu. Hangi akýlla iþgalci Ýsrail ile hâlâ ateþkes yapýlmasýný isteyebiliyordu? Ah ba­siret! Ah feraset! dedi kendi kendine. Bu tehlikeli ve olmayacak bir iþti.
6 Eylül 2003 tarihli son haberin özetine baktý:
* "Abbas istifa etti!"
- Zaten olacaðý buydu, diye söylendi.Haber, Arafat ile güç mücadelesine giriþen Mahmud Abbas'm meclis oturumunda hem içerden, hem de Amerika ve Ýsrail'den kaynaklanan engeller nedeniyle istifa ettiðini yazmýþtý.

Duvardaki saate baktý. Zaman yaklaþýyordu. Toplantýsý vardý ve zamanýnda orada olmalýydý. Korumalarýyla beraber randevu yerine ulaþtýðýnda vakit geç deðildi. Toplantý-dakiler, Ýsmail Haniye gibi HAMAS'ýn önde gelen liderleriydiler.
Gazze'de buluþma yeri olarak seçilen büronun çevresinde olaðanüstü bir durum, bir izlenim görünmüyordu, içerideki toplantý harýl harýl devam ettiði esnada tüm uður-suzluðuyla pencereden F-16 savaþ uçaklarýnýn sesleri duyuldu. Büyük bir sarsýntý bir patlama sesi, herkesi yerlere serdi. Adeta deprem olmuþ gibiydi. Sallanan binanýn yan duvarý çöktü.
Olaydan bir müddet sonra Abdi eve koþmuþtu. Oðlunu gören Halime Hatun'un da az önce haberlerden öðrendikleri karþýsýnda yüreði pýr pýr ediyordu. Endiþe dolu gözlerle Abdi'ye baktý:
- Baban, dedi endiþe dolu bir yüzle.Annesinin olaydan haberdar olan bakýþlarý karþýsýnda:
- Telaþlanma anne! dedi. Babam da diðerleri de sað, önemli bir þey yok.
- Elhamdülillah ya Rabbi! Sözleri döküldü dudaklarýndan. Yüzüne renk geldi annesinin. Biraz daha rahatlayan bir merakla sordu.
- Nasýl olmuþ?
- Babamýn toplantýda olduðu binaya iþgalci yönetimin F- 16 uçaklarý füze fýrlatmýþlar. Ama yan binaya isabet etmiþ. Babam elinden yaralanýrken binada bulunanlardan, aralarýnda çocuklarýn da bulunduðu 15 kiþi çeþitli yerlerinden yaralanmýþlar. Allah'a þükür kayýp yok.
- Allah'a þükürler olsun! Ya baban? Baban nerede oðlum?
- Ben de merak edersin diye Mahmud Zahar amcadan izin alýp geldim.
- Ýyi ettin oðlum! Allah onu ve bu davaya gönül verenleri korusun.
Bir gün sonraydý. Binlerce Filistinli Þeyh Yasin'e geçmiþ olsuna gelmiþti. Meydaný dolduran insanlar PÎR- Ý ÝNTÝFA'yý görmek, sesini duymak istiyordu.
"Kahrolsun Ýsrail!"
"Yaþasýn HAMAS!"
"Yoluna kanýmýz, canýmýz fedadýr!"
"Ýslami direniþ engellenemez!"
"Ey Kudüs! Bu can sana kurbandýr!"
Sloganlar sloganlarý takip ediyordu. Kalabalýk ne ayrýlýyor, ne de susuyordu. Gittikçe artan Þeyh Yasin'in âþýklarýný, ancak Þeyh Yasin durdurabilirdi.
Tekerlekli sandalyesiyle yüksekçe bir yere çýkarýlan Þeyh Yasin'in sesinin duyulmasý Önce büyük bir uðultuya ve tekbirlere neden oldu. Sonra büyük bir sessizlik çöktü meydana. Uzunca konuþtu.
- Kardeþlerim! Hiç kimse HAMAS liderliðini ortadan kaldýrýp, kaybettiremez. Siyonist düþmanlar saldýrýyor, hiçbir sýnýr tanýmýyor. Hiçbir kuralla kendini sýnýrlandýrmýyor. Evmiþ, çocukmuþ, kadýnmýþ ayýrt etmiyor. Evet, F- 16'larý-mýz, Apaçi helikopterlerimiz yok. Uzun menzilli füzelerimiz de yok. Ama savaþmaya ve þehid olmaya hazýr insanlarýmýz var. Ýþte düþmaný sarsan ve onu can evinden vuran budur. Biz halkýmýza söz veriyoruz ve herkese ilan ediyoruz ki; direniþ ve cihad bizim tercihimizdir. Zafere giden yol þahadetle, kanla bezenmiþtir. Biz Allah'a söz verdik, þimdisize söz veriyoruz; asla teslim olmayacaðýz. Yol istediði kadar uzun olsun. Biz bu yolda yürümeye devam edeceðiz. Sonunda zafer müminlerindir. Çünkü Allah bize zafer ve yeryüzünde egemenlik vaad etmiþtir. Allah istediðini yapmaya kadirdir. Direneceðiz kardeþlerim. Düþmana asla unutamayacaðý bir ders vereceðiz. Biz bir ölür, bin diriliriz düsturuyla yeþeren bu kutlu sevdanýn tek hakikati var kardeþlerim: Ýnnehu le cihad, nasrun ev istiþhad. (Bu öyle bir cihaddýr ki ya zafer ya þahadetle biter.) O gece de bir önceki gece gibi yatamadý Þeyh Yasin. Filistin'in mazlumiyetine yanan yüreði onu son zamanlarda hiç uyutmuyordu. Yaþanan zulmü ve dostlardan ayrýldýðým düþündükçe geceleri ibadete sýðmýyor, ruhunu gözyaþlarýy­la için için arýndýrýyordu. Kalbiyle Allah'a yakýn olduðunu hissettiði anlarda bir serinlik esiyordu yüreðinde. Gecenin ihyasý, tilaveti, kýraati gönül âleminde bir kýyam, bir direniþ yeþertiyordu perçin perçin.Fakat ümmetin halini, duyarsýzlýðýný düþündükçe nefesi daralýyor, göðsü sýkýþýyor, üzüntülere gark oluyordu. Neden dünya Müslümanlarý duyarsýz kalýyordu Filistin davasýna. Neden suskun, aciz ve yaþayan birer ölü olmuþlardý? Neden þerefli direniþçiler terörist ilan edilirken, Siyonist katiller görmezden geliniyordu?Ýlahi buyruðu hatýrladý: "Size ne oluyor ki 'Rabbimiz! Bizi bu zalim kavimden kurtar! Bize katýndan bir sahip, bir yardýmcý gönder!' diye feryat eden kadýn, çocuk ve mustazaflar adýna Allah yolunda savaþmýyorsunuz?"Yüreði yangýn yeriydi Þeyh Yasin'in. Gündüz kaleme aldýrdýðý duayý hatýrladý. Tüm benliðiyle, tüm içtenliðiyle ve tüm samimiyetiyle gözlerine hücum eden yürek acýsýný Rabbine arz etmek için dudaklarý araýandý:
- Allah'ým! Sana þikâyette bulunuyorum... Sana þikâyette bulunuyorum... Sana þikâyette bulunuyorum. Gücümün azlýðýný, imkânýmýn yetersizliðini ve insanlara karþý zaafýmý sana þikâyet ediyorum... Sen mustazaflarýn Rabbisin... Sen bizim Rabbimizsin... Bizi kime býrakýyorsun?
Þeyh Yasin'e yapýlan saldýrýya misilleme olarak ertesi gün yine muhtelif eylemler düzenlendi. Gazze'de düzenlenen bir eylemde bir Ýsrail askeri araç tamamen tahrip edilirken, bir iþgalci asker de öldürüldü.
Yine Þeyh Yasin'e yapýlan eylem, günlerce süren protestolara sebep oldu. Birçok kamu kurum ve kuruluþlarý bildiriler daðýtýyor, ilanlarla, yürüyüþlerle eylemi ve Ýsrail'i kýnýyordu.
Gazze Ýslam Üniversitesi öðrenci meclisi tarafýndan da Þeyh Yasin'e destek yürüyüþü düzenlendi. Binlerce öðrencinin katýldýðý bu yürüyüþte öðrencilere hitaben Þeyh Yasin bir konuþma yaptý. Filistin halkýnýn özgürlüðü için verilen mücadeleyi hiçbir þeyin etkilemeyeceðini, baðýmsýzlýk mücadelesinin süreceðini vurguladý.
Avrupa Birliðinin o sýralarda HAMAS'a mali destek saðladýðý iddiasýyla bazý kuruluþlarýn hesaplarýný dondurmasý konusuna da deðinerek:
- Bu dedi. Avrupa birliði'nin genel politikasýnýn ihlal edilmesi ve tümüyle Amerika'nýn safýnda yer almasýdýr. Çünkü Avrupa Birliði daha önce tarafsýz kararlar alýyordu.
Ama bu sefer tamamen Siyonist düþmanýn tarafýný tutmuþtur. Ýþgale ve gaspa karþý canlarýný savunan bizler mi teröristiz?!...
Ýsrail iþgal yönetiminin azgýnlaþmiþ saldýrýlarý dur durak bilmiyor sürekli artýyordu. Köþeye sýkýþmýþ kedi misali pençelerini gösterip, Ölçüsüz ve kuralsýz saldýrý ve baskýnlarýna devam ediyordu.

10 Eylül 2003 günüydü. Abdi birazdan evden ayrýlacaktý. Ancak farklý bir halet- i ruhiyeye, bir neþeye sahipti. Þeyh Yasin'in gözünden kaçmayan bu durum, Halime Hatunun da dikkati çekmiþti.
Her günkü ayrýlýþýndan farklýydý bu. Kapý kapanýnca ihtiyar yüreðine tuhaf bir his yayýldý. Þefkatine yordu Þeyh Yasin...
Abdi, Mahmud Zahar'ýn evine gitmiþti. Zaman zaman ona korumalýk yapýyor, ondan siyasi ve didaktik dersler alýyordu. Zahar, uluslararasý basma HAMAS'm açýklamalarýný yapan, demeçlerini veren ve dolayýsýyla tanýnan bir isimdi.

O gün Þeyh Yasin hazirandaki suikastten yaralý olarak kurtulan Dr. Rantisi'yi karþýsýnda aniden görünce hem þaþýrmýþ, hem de bir þeyler olduðunu sezmiþti. Birbirlerini kýsaca sordular. Þeyh Yasin'in olanlardan henüz haberdar ol­madýðýný anlayan Rantisi yutkunarak;
- Efendim, dedi. Buraya bir haber vermeye geldim.
Yüzündeki üzüntü gözlerinden okunuyordu. Olabilecek her türlü geliþmeye hazýrdý Þeyh Yasin. Bu dava yýllardýr kendisine bu gerçeði öðretmiþti.
- Nasýl bir haber Rantisi?
- Bugün... Bugün Mahmud Zahar'm evine saldýrý düzenlendi.
- Saldýrý mý?
- Evet efendim! Fakat Zahar baþýndan ve sýrtýndan hafif yaralý olarak kurtuldu.
Gülümsedi Þeyh Yasin;
- Allah'a hamdolsun. Ýyi ya! dedi. Zahar kurtulmuþsa ne diye üzgünsün hâlâ?
Ansýzýn aklýna Abdi geldi. Beyninde þimþekler çaktý. Aniden:
-Yoksa Abdi!...
Dr. Rantisi baþýný önüne eðdi. Yasin içinden bir þeylerin koptuðunu hissetti... Boðazý düðümlendi. Yutkunmakta zorluk çekiyordu. Kýsa bir suskunluktan sonra: "înna lillahi ve inna ileyhi raciun" ayeti döküldü dudaklarýndan.
Ýhtiyar yüreðini nice acýlara alýþtýran Þeyh Yasin, buna da alýþtýrdý. Kalbine gömdü acýsýný... Ýçine, yüreðine akýttý gözyaþlarýný... Bir müddet sonra bir babanýn merhameti, bir baba kalbinin þefkati yansýdý dudaklarýna...
- Abdi! Sevgili oðlum! Üzgündü. Rantisi'ye baktý:
- Nasýl oldu? dedi titrek sesiyle.
- Ýsrail iþgal gücü, dedi Rantisi. Bugün F-16 uçaklarýyla Zahar'm evini týpký Þehid Salah Þehade'nin evini bombaladýklarý gibi füze bombardýmanýna tuttu. Zahar yaralý kurtulurken 24 yaþýndaki oðlu Halid, bir korumasý ve Abdi þeha-det makamýna ulaþtýlar. 20 kiþi de yaralandý. Þehidler, Zahar ve yaralýlar hastaneye kaldýrýldý. Hastane halkýn akýnýna uðradý. Ben de size geldim.
- Allah razý olsun!
- Ayrýca kalkmadan söyleyeyim ki Muhammed Deif i gördüm efendim. Akþam...
Þeyh Yasin söylenecekleri anlamýþtý:
- Yaþanan geliþmelerle ilgili açýklamalarý yaparsýnýz, diyerek Rantisi'nin sözünü kesti. Ben de annesine Abdi'nin þehadetini haber vereyim.
Dr. Rantisi gittikten sonra Þeyh Yasin Halime Hatuna, yani bir anneye oðlunun þehadetini nasýl haber vereceðini düþünüyordu. Fakat hanýmýna güveniyordu, ilk önce sarsýl-sa da toparlanarak Allah'ýn takdirine teslim olacaktý. Yýllardýr beraber yaþadýðý hanýmýný biliyordu.Nitekim gözyaþlarýna boðulan, Halime Hatun'un anne yüreði oldu. Bu ölüm, her ölümden öteydi. Bir oðuldu ölen; bir can, bir kandý.Þeyh Yasin'in teselli veren sözlerine ilaveten okuduðu ilahi müjde su serpmiþti yüreklere: "Allah yolunda öldürülenleri sakýn ölü sanmayýn. Bilakis onlar diridirler. Rable-ri yanýnda rýzýklara mahzar olmaktadýrlar. Allah'ýn lütuf ve kereminden kendilerine verdikleri ile sevinçli bir halde arkalarýndan gelecek ve henüz kendilerine katýlmamýþ olan þehid kardeþlerine de hiçbir keder ve korku bulunmadýðý müjdesinin sevincini vermektedirler. Onlar, Allah'tan gelen nimet ve keremin; Allah'ýn müminlerin ecrini zayi etmeyeceði müjdesinin sevinci içindedirler."
Sonunda basiret galebe çaldý. Filistin için þehid veren
her aile gibi Yasin ailesi de bir þehid sahibiydi. Þu kamplar, þu Filistin topraklarý her gün, her saat bir þehid vermiyor muydu? Þehitsiz bir ev zor bulunurdu. Bahtiyar saydýlar kendilerini. Bahtiyardý Yasin ailesi.Olayýn akabinde Kudüs'te ve Tel- Aviv yakýnlarýnda yapýlan istiþhadi eylemlerde 16 ölü, 80 yaralý haberleri televizyonlara yansýdý. Hem de çoðu iþgal askeriydi." Bu eylemler, Ýsrail iþgal kuvvetlerinin cinayetlerine 'Misilleme'dir. Bu eylemlerle Siyonist saldýrýlara karþýlýk verilmiþ oldu.""Misilleme" kelimesini özellikle kullanmýþtý Dr. Rantisi. Zira dünya basýný Ýsrail'in cinayetlerini "misilleme" olarak tanýmlarken, direniþ gruplarýnýn eylemlerini "terör" olarak nitelendiriyordu. Bu çeliþki yahut bilinçli tavra dikkat çekmek gerektiði için, Rantisi misilleme kelimesini özellikle vurgulamýþtý bu basm demecinde.11 Eylül sonrasý Amerika'dan aldýðý cesaretle özgürlük savaþý için direnen Filistinli liderleri yok etme politikasý güden Ýsrail, Dr. Rantisi, Ýsmail Ebu Þenneb, Þeyh Yasin ve Mahmud Zahar gibi direniþin önde gelen liderlerine su­ikastlar düzenliyordu. Diðer direniþ gruplarýnýn da bu cinayetlerden nasibini almasý, iþgal yönetiminin paniðe kapýldýðýnýn göstergesiydi.HAMAS'm öncü þahsiyetleri bunu sezdikleri için Þeyh Ahmed Yasin'i daha iyi korumak adýna güvenlik önlemlerini arttýrmýþlardý. Þeyh Yasin'in programým, kaldýðý yerleri, evine gidiþ zamanlarýný herkese duyurmuyor, onu gözlerden uzak tutuyorlardý. Hatta gazetecilerle buluþturmuyor,mülakat verdirmiyorlardý.Bu kýsa süren önlem, suikasttan 20 gün sonra bozuldu. O günün özel bir anlamý olmasý dolayýsýyla, Þeyh Yasin Filistin Enformasyon Merkeziyle bir röportaj yaptý. Bu röportajýn Özel olmasý, o günün hem Aksa Ýntifadasmm baþlamasýnýn dördüncü yýl dönümüne, hem Mecsid- i Aksa'nm Se-lahaddin- i Eyyubi tarafýndan kurtarýlmasýnýn yýl dönümüne, hem de Ýsra mucizesine rastlama siydi.Bu röportajda Þeyh Yasin, Filistin direniþ hareketi hakkýnda Filistin halkýna, Arap milletine ve Ýslam ümmetine ümit ve güven aþýlayan mesajlar verdi:
"...Bugün mübarek Aksa intifadasýnýn üçüncü yýlýný geride býraktýk. Acýlarýn fedakârlýklarýn, kan ve þahadetin, yaralama ve tutuklamalarýn yoðurduðu intifadanýn dördüncü yýlýna giriyoruz...
Diyorum ki, bizim halkýmýz Siyonist düþmandan daha güçlüdür... Ýnþaallah intifada; halkýmýz zafere ulaþýncaya, düþman teslim oluncaya, halkýmýzýn haklarýný, topraklarýný, vatanýný ve kutsallarýný geri verinceye kadar sürecektir...
Þunu bilin ki, istiþhadi eylemlerin Siyonist düþman üzerindeki etkisi çok büyüktür. Ýstiþhadi eylemler Siyonist rejimi sarsmakta, temellerini çatlatmaktadýr. Siyonist düþman güvensizdir. Rahat yüzü görmüyor. Ekonomisi ve sahip olduðu her þey çöküyor. Cinnet geçirip þuursuzca saldýrmasý bu yüzdendir.
Düþman sivil halkýmýza ve kutsal deðerlerimize saldýrmayý yasadýþý etnik sürgünleri ve suikast giriþimlerini durdurmayý kabul ederse, biz de onlarýn sivillerine yönelik saldýrýlarýmýzý durdurabiliriz...
Ýntifadanm durdurulmasýný, direniþin sona erdirilmesini ve silah býrakýlmasýný öngören projeler Amerikan projeleridir. Amerika bu projelerini bazen yeni bir bakan veya yeni bir baþbakan aracýlýðýyla ya da baþka bir yöntemle dayat­maktadýr.
Bir toprak, bir vatan ve kendi topraðý üzerinde özgür bir halk istiyoruz. Topraklarýndan sürülen beþ milyon Filistinli mültecinin evlerine geri dönmelerini istiyoruz. Bu gerçekleþirse, ancak o zaman direniþi durdurmaktan söz edilebilir...
Biz niçin silaha sarýldýk? Neden direniyoruz? Niçin intifada oldu?... Filistin özgürlüðüne kavuþuncaya ve bu topraklar üzerinde Filistin devleti kuruluncaya kadar savaþmaya devam edeceðiz. HAMAS liderliði sokaklardan ve halkýn arasýndan çekilmeyecektir. Bugün sizinle buluþmamýz, ortadan kaybolmadýðýmýzýn ve bedeli ne kadar aðýr olursa olsun daima meydanda olacaðýmýzýn delilidir...

...Ben çok zaman ortaya çýkarým. Mecme'ul-Islam Mes-cid'inin cemaati buna þahittir. Bu gün ise, Ýsra ve Miraç dolayýsýyla, Kudüs'ün haçlýlardan kurtarýlýþýnýn yýl dönümü münasebetiyle bir açýklama yapmak üzere karþýnýza çýkmýþ bulunuyorum. Ýslam Ümmetine, Filistin halkýnýn yanýnda yer almasý için çaðrýda bulunuyorum...
HAMAS hareketi kitleleri harekete geçirecek güce sahiptir. Varlýðýný sürdürme gücü de vardýr. HAMAS liderliði de hiçbir korku ve endiþe duymadan uygun gördükleri zamanda halkýn karþýsýna çýkacak güce ve cesarete sahiptir. Çünkü þehadet onlar için bir amaçtýr, bir fýrsattýr. Onlar ölümden korkmazlar.
HAMAS bütün tarihi boyunca, bire ikiyle karþýlýk verecek, düþmana iþlediði cinayetleri pahalýya mal edecek, aðýr bedeller ödetecek güçte olduðunu kanýtlamýþtýr. Son eylemlerde HAMAS'ýn çok hýzlý karþýlýk verme, misillemede bulunma gücüne sahip olduðunu gördünüz.
Terörist devlet çok kere uluslararasý kamuoyu önünde sýkýþtýrýldý. Ama hiç bir uyarýyý dikkat almadý. Dünyaya, Birleþmiþ Milletlere ve Güvenlik Konseyine saygýsý yok. Evlere, kadýnlara, çocuklara ve yaþlýlara saldýrdýðý zaman Güvenlik Konseyinde aleyhine bir karar alýndýðýnda, Amerika onu koruyor. Dünyada bundan daha büyük bir baský olabilir mi? Ama dünyanýn sessizliði bir mezarýn sessizliðini andýrýyor. Terörist devlet her gün evleri yýkýyor, ýrkçý, duvarlar örüyor, tüm uluslararasý kararlara raðmen Filistin topraklarýný gasp ediyor. Bu yüzden Siyonist devletin, baskýlara, anlaþma önerilerine aldýrdýðý yok. Filistin yönetiminin veya Filistinli herhangi bir örgütün diyalog teklifine pek önem vermez. Üstelik bunlarý, Filistinli otorite ve örgütler için bir hezimet olarak deðerlendirir. Ama biz yenilmeyeceðiz ve inþaallah zafere ulaþacaðýz...
Bush, Ýslam'a ve Müslümanlara karþý ilk savaþý açtýðý zaman, "Bu bir Haçlý Seferidir" demiþti. Bugün de bunun Ýslam'a karþý bir savaþ olduðunu ilan ediyor. Ama 'Terör ve terör doðuran ideolojileri adý altýnda yürütüyor bu savaþý... Bush'un þunu anlamasý lazým, inanç sahipleri tehditlerden korkmazlar. Hele Ýslam, Bush'un düzeninden de, devletinden de çok güçlüdür. Zafer Ýslamm'dýr. Gelecekte de zafer Ýslam'ýn olacaktýr...
Siyonist düþman geçmiþte kendisinin Önerdiði ateþkes süreci boyunca saldýrýlarýna devam etti. Yýkým faaliyetlerine ara vermedi. Katliamlarýný birbiri ardýnca gerçekleþtirdi. Bir an dahi durmadý...
Ateþkes isteyen, önce düþmanýn saldýrýlarýný, katliamlarýný; evleri yýkmalarýný, tutuklama kampanyalarým, yeni yerleþim birimleri kurmalarýný, ýrkçý duvarlar örmelerini durdursun. Bu saydýklarýmýn tümü her gün Filistin topraklarýnda gerçekleþiyor. Bunlarý durdurun; o zaman gelin saldýrýlarý durdurmaktan, ateþkes ilan etmekten söz edelim.Burada bütün içtenliðimle bir kez daha halkýmýzýn birliðinin gerekliliðini vurguluyorum. Bütün iç problemleri, iç
çatýþmalarý bir kenara býrakmamýz bir zorunluluktur.
Filistin halký olarak bizim hedefimiz hükümetler deðildir. Hedefimiz Filistin topraklarým ve Filistin insanýný özgürleþtirmektir. Bizi bu hedeflere ulaþtýracak araçlarý araþtýrmamýz gerekir. Þayet hükümet Filistin topraklarýný ve Filistin insanlarým özgürleþtirmeye bir araç olacaksa hoþ geldi, sefalar getirdi. Yok, eðer bizi teslim olmaya zorlayacak-sa, bunu kabul etmemiz mümkün deðildir. Siyonist düþmana karþý teslim bayraðýný çekmeyi reddediyoruz. O zaman böyle bir hükümetin anlamý olmaz. Bu yüzden biz herhangi bir hükümette yer almýyoruz...
(Özerk Yönetimin) Baþbakan ve Meclis Baþkaný, Ramal-lah'tan Nablus'a, Gazze'den Batý Yakasýna gitmek istediði zaman bunu Siyonist düþmana bildirmek zorundadýr. Bu hükümet; iradesine, özgürleþtirme ve baðýmsýzlýðýna sahip deðilse, kendine ait bir gücü yoksa bu hükümet Filistin halký için ne yapabilir? Bu yüzden biz bu hükümete ortak olmayýz...
Biz çok açýk bir þey söyledik. Halkýmýz; canýný, ümmetini, vatanýný savunmak için silah taþýyor. Topraklarýmýz özgürleþmeden, kutsal deðerlerimiz kurtarýlmadan hiç kimse silahý bizden alamaz... Bize dayatýlan yol, sonumuz demektir. Halkýmýz buna teslim olmayacaktýr.
Biz ateþkesten söz eden herkesten öncelikle Siyonist re-
jirnin saldýrýlarýný, cinayetlerini durdurmalarýný, Siyonist rejimin bu sözlere baðlý kalacaðýna söz verdiðini ilan etmelerini bekliyoruz. O zaman bu yeni koþullar muvacehesinde durumu deðerlendiririz...
Hizbullah, Filistinli ve Arap tutsaklardan mümkün olan en fazla sayýyý kurtarmak hususunda bizimle yardýmlaþmaya, hazýrdýr…
Gazze, Siyonist rejimin elini kolunu sallayarak, girebileceði serbest bölge deðildir. Siyonist devlet, Gazze'ye girecek olursa, aðýr bir bedel ödeyecektir. Gazze'de uzun süre kalýp, istikrar göremeyeceði gibi, kendi içinde de istikrar bulamaz. Gazze'yi tüm Filistin halký, tüm Filistinli gruplar hatta Filistin polis gücü savunacaktýr. Çünkü Gazze herkesindir. HAMAS'm ya da baþka bir grubun deðil. Gazze inþaatlarý Filistin halkýnýn mülküdür...
Sözlerimi bir kez daha yineliyorum. Tehditler, sadece bizim gücümüzü arttýrýyor. Biz, þehid olmak için mücadele veriyoruz. Üzerinde bomba taþýyan, kendini patlatan kimse þehadet istemektedir. Biz þehadetin talipleriyiz. Yaþamýn peþinde deðiliz. Dünya için de mücadele etmiyoruz. Biz ahiret için savaþýyoruz. Bu yüzden tehditler bize zarar vermez. Bizim sadece gücümüzü arttýrýr, bizi zayýflatmaz. Biz þehid olmayý istiyoruz. Alçakça sürdürülen bir hayatý istemiyoruz. "
Gecenin ilerleyen saatleriydi. Halime Hatun usulca yataðýndan doðruldu. Kapýyý aralayýp kocasýnýn çalýþma odasýna baktý. Kapýnýn altýndan süzülen ýþýk huzmesi Þeyh Ya-sin'in hâlâ yatmadýðýný gösteriyordu.
Son zamanlarda Þeyh Yasin'in Rabbiyle rabýtasý daha fazlalaþmýþtý. Özellikle gecelerini ihya etmesi daha bir artmýþtý. Çok az yatýyor, çok az yiyordu. Üç aylar boyunca süregelen halet- i ruhiyesi Ramazan'm þu son günlerinde daha farklý bir hâle bürünmüþtü.Yarýn, Cumaydý. Ramazan'm son Cuma'sý... Yani Kudüs günü! Dinmeyen yaraydý Kudüs. Bir sevda, bir aþk, bir yürek yarasý... Yüreði kaynýyordu. Kudüs için, yüreði atýyordu. Kudüs'ü düþünüyordu. Esir ve boynu bükük Aksa'yi.
Ýçinden bütün Arap âlemine, Ýslam ümmetine seslenmek geliyordu: "Kudüs, Müslümanlarýn ilk kýblesidir. Kudüs ve Aksa'yý kurtarýncaya kadar Filistin halkýnýn yanýnda yer almamýz gerektiðini size hatýrlatýyorum. Çaðrýmýzý tekrar tekrar her müslümana, her lidere, her öndere ve her krala yöneltiyoruz. Her erkeðe, her kadýna... Kudüs elden gidiyor. Kudüs tehlikededir. Kudüs'ü geri almak, kurtarmak için bütün güçlerimizi birleþtirmemiz kaçýnýlmazdýr. Ümmetin geleceði ve onuru için Filistin halkýnýn yanýnda yer almak, her Müslüman erkek ve kadýna farzdýr. Kudüs îsra ve Mirac'm gerçekleþtiði yerdir. Müslümanlarýn ilk kýblesidir."Sabah namazý sonrasý adeti üzere biraz Kufan okudu ve istirahat için odasýna çekildi. Sabah ilk iþi torunlarýný sevmek oldu. Onlarý, annelerini sorup gönüllerini aldý. Abdulgani'yle evden ayrýldý. Beraberinde gönüllü korumalarý da vardý.Masanýn üzerindeki haber özetlerine bakmadan Önce saate baktý. Açýlmasýný istediði el- Ceel televizyonunu sanki bir þey beklermiþ gibi seyre daldý. Az sonraki haberde spikerin sesi Þeyh Yasin'i dikkatle dinlemeye yöneltti.
- Sayýn seyirciler! Son zamanlarda kutsal mabedimiz Mescid- i Aksa'ya yönelik planlý yýkým ve saldýrýlar karþýsýnda Ýslami Direniþ Hareketi HAMAS'ýn iþgalci rejime karþý yaptýðý açýklamayý yayýnlýyoruz: "Ýþgal devletinin kazýlarý sonucu Mescid- i Aksa'mýzm bazý duvarlarýnýn yýkýlmasý, onu ortadan kaldýrmaya yönelik ciddi tehlike çanlarýnýn çaldýðýna iþarettir. Biz Siyonistlerin bu cinayetlerini þiddetle kýnarken, Filistin direniþinin kendilerine bunun cevabýnýn gayet sert olacaðýný da hatýrlatýrýz. Bu vesileyle tüm dünya Müslümanlar mý Mescid- i Aksa'ya sahip çýkmaya ve Siyonistlerin haince oyunlarýna karþý dikkatli ve duyarlý olmaya çaðýrýyoruz. Zira Mescid- i Aksa'yý yýkmayý hedef alan giriþimler sadece biz Filistinliler açýsýndan deðil, tüm dünya Müslümanlarý açýsýndan da büyük bir önem arz etmektedir. Siyonistlerin Ýslami bir mabedi ortadan kaldýrmayý, Müslümanlarýn ortak deðerlerini yok etmeyi planladýklarý aþikârdýr. Bu menfur çaba karþýsýnda tüm Müslümanlarýn gereken duyarlýlýðý göstermeleri gerekmektedir. "Þeyh Yasin haber bittikten sonra memnun memnun önündeki haber özetlerine göz atmaya baþladý.
* "Ahmet Kureya, Arafat tarafýndan Acil Kabine Baþkaný ilan edildi. "
Anlaþýlan Mahmud Abbas'tan sonra Ahmed Kureya, Özerk Yönetimin müstakbel baþkanýydý. "Hayýrlýsý" dedi içinden. "Inþaallah basiretle davranýr."
* Ýþgal ordusunun Refah saldýrýsý: "50 tank, dozer ve helikopterlerin kullanýldýðý bu baskýnda iþgal ordusu; arkasýnda biri kafasýndan vurulmuþ iki çocuk dahil sekiz ölü, 42 yaralý ve yýkýlmýþ 120 ev ile hasar verilmiþ 100 hane býrakarak çekildi."Þeyh Yasin, yüreðinde bir kere daha bir sýzý hissetti. Siyonist düþman kundaktaki bebeklere kadar bu masum halký katliama tabi tutuyordu. Gözü dönmüþ, cani Þaron, kana doymak bilmiyordu. Gözlerini kapadý: Küçük çocuðun cansýz bedeni tüm masumiyetiyle yürek sýzlatýyordu. Küçük çocuklar bu diyarda küçük kurþunlarla vurulmuyordu. Zira büyük adamlar füzelerle, tonlarca bombalarla vurulurken bu coðrafyada bebekler dahi kundakta büyük mermilerle ta­ranýyordu. En ucuz þey ölümdü. Ama en þereflisi de...
Düþüncelerinden sýyrýlýp gözlerini açtý. Güzel yüzlü, güzel sözlü bir adamýn adýný gördü önündeki raporda:
* Halid Meþ'al: "Amerika ve Ýsrail yeni ateþkes istemiyor." "Filistin Ýslami Direniþ Hareketi HAMAS'ýn Siyasi Birim Baþkaný Halid Meþ'al, Siyonist düþmanýn ve Amerika'nýn yeni bir ateþkes istemediðini ifade etti. Halid Meþ'al el- Arabiye televizyonuna yaptýðý açýklamada, ateþkes konusunda gündeme getirilen hususlarýn gerçekçi olmadýðýný, Amerika'nýn Irak'ta düþtüðü bataklýkla ve gerçekleþtirilmesi beklenen seçimlerle ilgilendiðini dile getirdi. "
"Halid doðru söylüyor" dedi içinden. Önceki ateþkesi
de bozan taraf Siyonist iþgal gücüydü. Uluslararasý baský yeni bir ateþkes için yoðundu. Ama samimiyet yoktu. "Saldýrganlýk durmadan ateþkes olmaz."
Bu haberin ardýndaki haber adeýa beklediði haberdi: * HAMAS: "Siviller hedef olmasýn" Filistin îslami Direniþ Hareketi HAMAS'm Gazze'deki ileri gelenlerinden Prof. Dr. Abdulaziz Rantisi, Özerk Yönetimin Baþbakaný Ahmet Kuraya ile görüþmesinden önce yaptýðý açýklamada, iþgal devleti saldýrýlarýný sürdürdükçe kendilerinin de direniþe devam edeceklerini, ancak sivillerin hedef alýnmamasý önerisinde bulunacaklarýný söyledi. Rantisi: "Eðer düþman bu Önerimizi kabul ederse, sivillerin hedef alýnmamasý prensibine hassasiyetle uyarýz. Aksi takdirde direniþ kapsamlý bir þekilde devam eder." dedi.
"Aferin" dedi içinden Rantisi'ye. Tam da görüþtükleri gibi konuþmuþ, tavýr takýnmýþtý. Halbuki þehadet eylemlerini "terör" olarak nitelendirenler Siyonist iþgal ordusunun çocuklarý dahi kurþuna dizmesi karþýsýnda suspus oluyor, bahane sýralýyorlardý. Bu caydýrýcý yönteme mecburdu direniþ. Siyonist yönetim Filistinlilere/halkýmýza saldýrýrken kadýn, yaþlý, çocuk ayrýmý yapýyor mu ki þehadet eylemleri bundan dolayý kýnansýn. "O sivil insanlarýn hepsi askere gidiyor ve iþgalin devamý için vergi ödüyor. Sivillerin hedef alýnmamasý teklifimizi buna raðmen Siyonist yönetim reddediyor. Bu ne perhiz bu ne lahana turþusu!Ýsmail Haniyye: "Kahire görüþmelerinin amacý ateþ-
kes deðildir": Filistinli gruplar, ateþkes konusunu görüþmek üzere Mýsýr'ýn baþkenti Kahire'de toplandý. Ýsmail Ha-niyye kahire görüþmeleriyle ilgili açýklamasýnda bu görüþmelerin tek amacýnýn Ýsrail ile ateþkese varýlmasý olmadýðýný, görüþmelerin gündeminde ateþkes konusunun da bulunduðunu ancak amacýnýn bu konuyu ele almak olmadýðýný, daha geniþ kapsamlý konular ve amaçlar için toplantý düzenlendiðini dile getirdi. Haniyye ayrýca iþgal güçlerinin kabul etmesi durumunda sivilleri çatýþma çemberinin ve hedeflerinin dýþýnda tutmak istediklerini, bu konuda bir sonuca ulaþýlmasýnýn iþgal güçlerinin tutumuna baðlý olduðunu dile getirdi. "* Ýsrail sivillere saldýrmama teklifini kabul etmedi. "Ýsrail, Filistin'deki direniþ gruplarýnýn sivillerin çatýþma alanýnýn ve saldýrý hedeflerinin dýþýnda tutulmasý teklifini yine reddetti. Daha önce de Ýslami Direniþ Hareketi bu yönde birçok kez teklif iletmiþ ancak Ýsrail'in savunmasýz sivil insanlara saldýrý konusunda ýsrarlý tutumu sebebiyle uygulamaya konulmamýþtý."Ya Rabbi! dedi Þeyh Yasin. "Bu azgýn kavmin helakim yakýn eyle. "* Ýsrailli pilotlarýn isyaný: "Ýsrailli vicdani retçi 27 pilot geçen hafta Filistin'in sivil yerleþim alanlarýna yönelik saldýrýlara katýlmayacaklarýný, iþgalin devam etmesinin Ýsrail'in güvenliðini tehdit ettiðini ve ahlaki deðerlere aykýrý olduðunu açýklamýþlardý. 200 öðretim görevlisi de pilotlara destek veren bir beyanata imza attý. 27 Ýsrail pilotundan bir sözcü: 'Bir tonluk bir bombanýn büyük bir yýkýma neden olacaðýný bilmek için dahi olmaya gerek yok. Birileri bu bombalarý kullanma kararýný, onlarýn birçok binayý yýkacaðýný bilmesine raðmen alýyor. Birileri masum insanlarý öldürmeye karar veriyor. Bu, bizi terörist haline getiriyor/ dedi."
"Yahudi de olsa" diye düþündü Þeyh Yasin. "Bu kuralsýz savaþta vicdanýnýn sesine kulak verenler, bu zulmü anlayabiliyor. Allah hidayet versin." ' Aksa intifadasmdan sonra hava saldýrýlarý sonucu birçok cinayet iþlenmiþ, birçok sivil katledilmiþti. Anlaþýlan o saldýrýlarda kullanýlan helikopter ve uçaklarýn pilotlarý dahi bu vahþete isyan etmiþlerdi.
Aslýnda uzun süredir iþgalci rejimin askerlerinin operasyonlarda cesaret verici haplar adý altýnda uyuþturucu haplar aldýklarýný duymuþtu. Firari askerlerin sayýsýnýn da son dönemlerde arttýðý basýna yansýmýþtý. Her an öldürülme korkusu yaþayan iþgalci askerler psikolojik sorunlar yaþýyor, korku travmalarýna giriyordu.
* Ýsrail'in yeni hedefleri direniþçilerin eþleri: "Bütün saldýrganlýða raðmen Filistin direniþine geri adým attýrama-yan Ýsrail, direniþçilerin eþlerini hedef seçmeye baþladý. Direniþçileri teslim olmaya zorlamak için hanýmlarýný tutuklu­yor ve onlar vasýtasýyla þantaj yapýyor."
Þeyh Yasin hüznün doruðundaydý. Yýllardýr yaþanan bir olguydu bu. Remle hapishanesinde gözleri önünde oðlu Abdi ve ziyaretçilerine yapýlanlarý hatýrladý. Derin bir nefes aldý. Karanlýðýn en koyu olduðu an, sabahýn yakýnlýðýna iþaret deðil miydi?
• Þaron'un barýþý: "Ýsrail Baþbakaný Ariel Þaron, Filistin topraklarýndaki bazý yerleþim birimlerinin tek yanlý olarak boþaltýlmasýný öngören Ortadoðu Vizyonunu açýkladý. Her-zilya'da yapýlan güvenlik konferansmdaki konuþmasýnda Filistinlilerle uzlaþmayý öngören planýný Yol Haritasýna da­yandýrdý. "

Gülümsedi Þeyh Yasin. Planýn aslýný biliyordu. Gaz-ze'den çekilip yerleþimci Yahudileri baþka yere nakletmek ve Batý Þeria'da göstermelik üç- dört yeri de boþaltýp geri kalan Filistin topraklarýna el koymak...
Bu þeytanca bir plandý. Yeni bir toprak iþgali, yeni bir kurnazlýktý. Ancak Þaron'a yakýþýrdý. Zaten bu plana hiç kimsenin katkýsý ve onayý yoktu. Ne Özerk Yönetimin, ne de direniþ gruplarýnýn... Adeta kendi kendine gelin- güvey olmuþtu Þaron. "Yine de" dedi kendi kendine. "Siyonist düþmanýn Gazze'den çekilmeyi dile getirmesi Filistin Direniþinin zaferine iþarettir. "
• Ýþgalci ordunun muhtelif eylemleri:
• Tulkarim'de iki gencin öldürülmesi.
• Gazze'de 63 yaþýndaki bir yaþlýnýn yýkýlan bina altýnda ölmesi.
• Batý Þeria'da 9 yaþýndaki bir çocuðun ve üç Filistinlinin öldürülmesi.
• Refah'ta üç, Gazze'de beþ ayrý hava saldýrýsýnda 14 kiþinin þehadeti.
• Son saldýrýlar yüzünden 2700'ü çocuk ve öðrenci olmak üzere 6000 sakat."
Uzayýp gidiyordu cinayetler çetelesi. Filistin halký her gün üzerlerine doðan güneþi, nice þehitlerle uðurluyordu.
• Muhtelif eylemlerimiz:
• Refah'ta iþgalci bir askerin yaralanmasý.
• Gazze'de üç CIA elamanýnýn Öldürülmesi.
• Gazze'deki Netzarim Yahudi Yerleþim Yerinde üç Siyonist'in öldürülmesi.
• Gazze'nin doðusunda seyir halindeki iþgalci ordunun bir tankýnýn imhasý.
• Mýsýr sýnýrýndaki bir Ýsrail askeri gözetleme kulesirrn havaya uçurulmasý.
• Refah'ta seyir halindeki iþgalci ordunun baþka bir tankýnýn imhasý.
Özellikle askeri araçlarýn imhasýnýn iþgalci orduya ne kadar aðýr geldiðini tahmin ediyordu Þeyh Yasin. Zira o araçlar, milyonlarca dolar demekti. Ekonomisi gittikçe açýk veren, sanayi iþçileri sokaklarda protesto gösterileri yapan bir gidiþat sergiliyordu Ýsrail. Ýçten içe kanayan, içten içe patlamaya yönelen bir gidiþat...
Amerika senatosu ve uluslararasý Yahudi sermayenin dýþ yardýmlarýyla, açýlan gedikler daha ne zamana kadar kapatýlacaktý; kim bilir?
2004 yýlýnýn ilk aylarýydý. Ýþgal, tüm hýzýyla devam ederken, þanlý direniþ de tüm gücüyle buna karþý koyuyordu. Ýzzetli bir tavýr, onurlu bir kýyam ateþi olan intifada; mazlumlarýn ümidi, gönüllerin sevinciydi.
Þeyh Yasin televizyondan haberleri seyrediyordu. Detaylarýný kaçýrdýðý haberi merak ettiyse de son haber dikkat çekiciydi, iþgalci rejimin Savunma Bakaný Þaul Mofaz'm yardýmcýsý ekrandan direniþ karþýsýndaki acziyetlerini itiraf eden tehditler savuruyordu. Þeyh Yasin'in gizlenmesini tavsiye ediyor, ona karþý suikast giriþimlerinin süreceðine dair kin kusuyordu.
O anda bürosunun kapýsý açýldý. Ýçeri giren Rantisi selam verdi.
- Aleykumusselam ve rehmetullah, dedi Þeyh Yasin. Hoþ geldin.
- Hoþ bulduk efendim.
Açýk olan televizyonun sesine kulak kabartan Ranti-si'nin yüz hatlarý deðiþti. Habere tepkisi yüzünden okunuyordu. Þeyh Yasin'e baktý. Mütebessim bir çehreden baþka bir þey yoktu karþýsýnda.
- Efendim! Neler söylüyor bu? diye televizyonu iþaret etti.
- Ýstersen kapat, dedi. Þeyh Yasin. Zaten önemli bir haber kalmadý.
''-Ama efendim...
- Rantisi! Bu tehditler düþmanýn acziyetine iþarettir. Demektir ki direniþle, zafer yakýndýr. Biz korkmuyoruz düþmanýn tehditlerinden. Bilakis imanýmýz artýyor bu tehditler karþýsýnda. Onlarýn bizi kendisiyle tehdit ettiði þey, bizim uðruna savaþtýðýmýz þehadet deðil mi?
Pencerden dýþarý bakarak ilahi bir hakikati mýrýldandý.
Þeyh Yasin: "Onlar öyle kimselerdir ki. Ýnsanlar kendilerine gelerek. 'Düþmanlarýnýz sizin için büyük bir ordu topladý. Artýk onlardan korkun!' dediklerinde; bu onlarýn yalnýzca imanlarýný artýrýr ve 'Allah bize yeter, O ne güzel vekildir' derler."
"Bu tevekkül, bu teslimiyet! Ýþte güç kaynaðýmýz" diye düþündü Rantisi. Kitleleri eyleme geçiren bu sözlerin sahibi felçliydi.
Ama halkýna kýyam ve direniþ ruhu aþýlayan yine bu PîR-Ý ÝNTÝFADA'ydý. Bir meþale, bir sembol, bir Öncüydü. Gücünü sadece Rabbinden alan, sadece ona dayanan bir ihtiyar...
- Efendim, dedi Rantisi. Müjdeli bir haber için uðradým.
- Hizbullah'm zaferini mi müjdeleyeceksin? Rantisi Önce þaþýrdý; durdu ve:
- Doðru ya! Haberleri seyretmiþ olmalýsýnýz, dedi gülümseyen simasýyla;
- Evet, dedi Þeyh Yasin. Yine de müjdene karþýlýk bir hediye vermek istiyorum.
-Ama...
- Hayýr hayýr! Bilmiþ olsam dahi böylesi güzel bir haber için elbet müjde verilir. Köþedeki çekmeceyi açýp içindekini almaný istiyorum.
Rantisi çekmeceyi açtýðýnda özel bir kurucuk gördü. Alýp Þeyh Yasin'e uzatýrken;
- Bu mu efendim, dedi.
- Evet! dedi Þeyh Yasin. Açsana!
Meraklý bakýþlarla kutucuðu açarken içinde çok güzel ve kaliteli bir dolma kalem gördü.
- Bu! Bu bir dolma kalem, dedi gülen bir yüzle.
- Müjdene karþýlýk hediyem olsun.
- Allah razý olsun efendim.
- Eh! Artýk müjdeli haberinin kaçýrdýðým detaylarýný dinleyebilirim.
- Aslýnda fazlaca söyleyecek bir þey yok. Hizbullah elinde üç yýldýr esir tuttuðu bir Albayý ve üç Ýsrail askerini, 435 Filistinli esir ve 59 Hizbullah mücahidinin cesedine karþýlýk deðiþtirdi. Tabi ki bu mücadelede Hizbullah'm bizimle de iletiþim halinde olmasýnýn birçok faydalan oldu. Bunun sonucunda da birçok Filistinli tutsak, Ýsrail zindanlarýndan azat oldu.
- Allah'a hamd olsun. Sen de çok girip çýktýn o zindanlara. Oradaki zulmü ve sýnýrsýz iþkenceyi yaþayan biri olarak onlarýn azatlýðý kadar hiçbir þey beni sevindiremez.Duvardaki saate baktý Þeyh Yasin. Namaz vakti yaklaþmak üzereydi.
- Namaza gitmeden þu söyleyeceklerimin Siyonist düþmanýnýn Savunma Bakanlýðýna bir cevap olarak basma verilmesini istiyorum, yazar mýsýn?
Þeyh Yasin fazla uzun olmayan bir açýklamada bulunurken; Rantisi, kendisine hediye edilen yeni dolmakale-miyle not tutuyordu.
Ertesi gün basýnda Ýþgalci hükümetin gizlenmesi yoksa öldürüleceði tehdidine karþýlýk, Þeyh Yasin'in þu demeci yayayýmlandi:
"Siyonist iþgalin pençesinde Filistin'in kurtarýlmasý için þehid olmaya hazýrým. Þahadetim Siyonist düþman ile savaþýn sonu deðil, baþlangýcý olacaktýr. Bizler gizlenmeyiz. Ne ölümden korkarýz, ne toplardan ne de uçaklardan. Asýl zayýf, cýlýz ve surlarýn arkasýna gizlenmesi gereken onlardýr. Arkasýna gizlenmek için koruyucu duvar inþa edenler de onlar... Ancak ben, bu duvarýn onlarý kurtarma­yacaðým, aksine kabirleri olacaðým yineliyorum."
Dipnotlar:
1- Haganah: Ýsrail yeraltý askeri örgütü. Ýsrail'in kurulmasýyla daðýtýldý.
2- Falaþa: Siyahý Yahudilere verilen ad.
3- Irgunağlarlrgun Zvai levmi: Milli Askeri Örgüt) Ýsrail Yeraltý Askeri Örgütü.
4- SternağlarLohamei Herut Yisrael) Ýsrail Özgürlük Savaþçýlarý Örgütü.
5- Falanj: Yan askeri siyasi teþkilat.
6- Ýntifada: Direniþ, ayaklanma.
7- Anti semitizm: Yahudi aleyhtarlýðý.
8- Ey bu mükemmel çaðrýnýn sahibi Allah'ým!
9- Mutaffifin Sûresi: 22- 28
10- Palmach; Terör örgütü Haganah'm seçkin vurucu gücüydü.
11- Nisa Sûresi: 75
12- Yusuf Sûresi: 53
13- Esirleri azat eden
14- Ankebut Sûresi: 69
15- Yusuf Sûresi: 33
16- Ýsra Sûresi: 1
17- Bakara Sûresi: 216 18 AliÝmranSûresi:173 19-Ahzab Sûresi:
ALINTI



Mesaj 1 kez düzenlendi. En son Muhtazaf tarafından, 09.01.2009 - 22:12 tarihinde.
Gönderen: 09.01.2009 - 21:41
Bu Mesaji Bildir   Muhtazaf üyenin diger mesajlarini ara Muhtazaf üyenin Profiline bak Muhtazaf üyeye özel mesaj gönder Muhtazaf üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 1269 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 11:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
SIVASLIIBO38 (60), ayseak (35), cetinay (54), fe_eyne (45), silverbull (44), Elif Turan (41), fiber_optic (39), faruk58 (37), _reyyan (36), sofi27 (44), nahim (51), a.aydin (45), ekrem05 (51), HaRaMeYN (47), yanliz_kurt_58 (41), okangenc (37), gezginler (44), hudanur (57), vatan06 (43), Sübhan (52), Abdullah_42 (41), termelim (60), dehaoz (53), nuraybarutcu (43), Pasa85 (39), MaviCocuk (41), tahaseyda_msn (42), msc (44), vureyka (39), kocakaga6161 (42), erdalhatipler (39), imrannur (41), clue (50), eyyupbayram81 (46), germantatlim (38), davutakgun (41), afife (44), duranhoca (57), bekr (38), Mihrisah (47), RedCougar54 (47), cadikiz (35), selcuk53 (44), karabiber (54), muhammed_cabir (42), sehmus (47), EUROPEN907 (42), mehmet aslan (47), gülkrali (65)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 1.53652 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.