0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » BÜYÜK ŞAHSİYETLER » Îlâhi Peygamberler ve Peygamberimiz

önceki konu   diğer konu
1 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
Ônder23 su an offline Ônder23  
Îlâhi Peygamberler ve Peygamberimiz
569 Mesaj -
Ýslâm inancýna göre, "peygamberlik", Allah'ýn kullarýna en büyük lûtfudur. Ýnsanlýk derecesinin en yüksek pâyesidir. Peygamberlik makamýna hiç kimse, kendi zekâsýyla, kendi irfanýyla, kendi gayretiyle ulaþamaz (10).
Peygamberlik Allah vergisidir. Cenâbý Hak, kimleri lâyýk görürse, peygamberlik vazifesini onlara verir (11). Peygamberlik rütbesi, yüksek bir daðýn tepesine benzer. Ýnsan o daðýn eteðinden çýkmaða baþladýðý zaman, tepesinin pek yakýn olduðunu zanneder. Fakat, yükselmeðe devam ettikçe varmak istediði tepenin daha ileride bulunduðunu anlar. Bu yolda ne kadar yükselirse yükselsin, asýl tepeye varamaz. Ýrfan sahipleri, seviyelerini ne kadar yükseltseler, peygamberlik makamýna ulaþamazlar. Bilgileri yükseldikçe, peygamberlik mertebesinin daha da yükseklerde bulunduðunu görürler. Artýk, ona yaklaþýlamayacaðý kanaatine varýrlar (12).
Ýþte bu yüksek vazifeye Allah'ýn bir ihsaný olarak nail olan büyük insanlara nebî veya resûl ve peygamber isimleri verilir.
Peygamberler, Allah ile kullar arasýnda birer elçidir. Fakat, diðer insan!ar gibi birer insandýr. Ancak, masum ve doðru insanlardýr. Hiç yalan söylemezler. Kimseyi aldatmazlar. Ýnsanlarýn en akýllýsýdýrlar. Kalbleri hakikatin nuruyla doludur. Günah iþlemezler. insanlar içinde peygamberlerden baþka masum kimse yoktur. Hiçbiri kendilerinin insandan baþka bir þey olduklarýný iddiâ etmemiþlerdir, yalnýz Allah'tan aldýklarý emirleri, doðru olarak bildirmek vazifesiyle görevli bulunduklarýný açýkça söylemiþlerdi .

- De ki: Ben, sizin gibi bir insandan baþka bir þey deðilim. Bana Tanrýnýzýn. ancak, tek bir Allah olduðu vahyolunuyor.(13)

Ýlâhî peygamberlerin birincisi Hazreti Âdem, sonuncusu; Hazreti Muhammed’dir. Ýnsanlar arasýnda yetiþmiþ Ýlâhî peygamberler pek çoktur. Hazreti Âdemden Hazreti Muhammede kadar yüzyirmidörtbin peygamber gelmiþ bulunduðu rivayet ediliyor(14). Fakat bu rivayet, peygamberlerin çokluðuna iþaret sayýlmaktadýr. Yalnýz bu peygamberlerin isimleri, yerleri ve ümmetleri beli deðildir.(15). Ancak, Kur'an-ý Kerimde isimleri yazýlý peygamberlerin sayýsý yirmibeþtir:

Âdem
Ýdrîs
Nûh
Hûd
Salih
Ýbrahim
Lût
Ýsmail
Ýshak
Ya'kub
Yûsüf
Eyyûb
Zülkifl
Þuayb
Mûsa
Hârûn
Dâvud
Süleyman
Ýlyas
Elyesa
Yunus
Zekeriyya
Yahya
Ýsa
Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-

Bu yirmibeþ peygamberin dýþýnda, "filân peygamberdir veya deðildir" diyemeyiz. Ýhtimal ki, 124 binin içinde vardýr veya yoktur (*)
Kur'an’da yazýlý olanlardan beþ tanesi (Nûh - Ýbrahim - Mûsa - Îsa ve Muhammed -aleyhimüs selâm-, büyük ve yenilenen þerîat sahibiydi (16) Bu sebepten bu beþ peygambere: Ülül-azm (azim ve sebat sahibi) peygamberler denir. Þerîat sahibi peygamberlerin birincisi: Nûh, sonuncusu: Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem- dir.
Peygamberlik vazifesi bakýmýndan bütün peygamberler birbirlerine eþittir, aralarýnda fark yoktur. Fakat fazilet bakýmýndan birbirlerinden ayrýlýrlar (17). Fazilet sýrasýyla "Muhammed - Ýbrahim - Mûsa - Îsa - Nûh" peygamberler, diðerlerine üstündür. Bunlarýn içinde en faziletlisi: Hazreti Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimizdir.
Ýlâhî peygamberler ya bir kavme, ya bir ülkeye veya belirli bir zamana gönderilmiþ veyahut belirli ümmetlerin belirli devirleri için gelmiþlerdir (18). Ýçlerinden ancak “Hâtemül Enbiyâ Muhammed Mustafâ" Efendimiz, yalnýz Arablara deðil, yeryüzünde bulunan bütün milletlerin, hattâ yedinci yüzyýldan dünyanýn sonuna kadar bütün insanlarýn saadetini saðlamak için gelmiþ (19) ve Ýlâhî peygamberlerin sonuncusu olmuþtur (20).
Ýsimleri Kur'an’da geçen peygamberler, ya Arablara gönderilenler veya Arabistan'a yakýn bölgelerde gelmiþ olanlar veyahut Ýsrâiloðullarý içinde yetiþenlerdir. Halbuki, yeryüzünde her ümmete bir peygamber gönderilmiþtir
- Her ümmetin rasûlü vardýr. (21)
Biz her ümmete rasül gönderdik. (21a)
- Hiçbir ümmet yoktur ki, içinde kendilerini Allah azâbýyla korkutan biri gelmemiþ olsun. (21b)
Ancak, Kur’an-ý Kerim, Ýlâhî peygamberlerin bir kýsmýndan bahsetmiþ, fakat bir kýsmýný bildirmemiþtir
- Biz senden evvel de peygamberler gönderdik. Onlarýn içinde sana kýssalarýný anlattýklarýmýz bulunduðu gibi, kýssalarýný nakletmediklerimiz de vardýr. (22)
Ýlâhi peygamberlerin gönderilmesi bir zarurettir. Ýnsan aklýnýn en büyük ihtiyacýdýr. Allah, insaný, iyi ile kötüyü ayýrdedebilmek için akýl nimeti ile yaratmýþtýr. Halbuki insanýn biri maddî (gözle görülen), diðeri mânevî (gözle görülemeyen) iki varlýðý vardýr. Çoðu zaman, insanýn maddî varlýðý, mânevî varlýðýna üstün gelmektedir. O zaman insan iradesi, hak tanýmaz olur. Fazilet yollarý kapanýr. Adaleti saðlamak için akýl, varlýðýný gösteremez hale gelir. Ýnsanlar içindeki kuvvetliler, kanunun takibinden emin olunca âcizlerin bütün haklarýný çiðner. Kavîler zayýflara, zenginler fakirlere çullanýr. Mânevî baðlarý kalmayan insanlar, maksatlarýna kavuþabilmek için fena yollara saparlar. Doðru yoldan ayrýlýrlar. Zevki çalýþmada deðil, hile ve desisede bulurlar. Ýnsanlarýn doðuþundan beri yeryüzünü kaplayan ;zulümlerin, tarih sahifelerini dolduran haksýzlýklarýn içyüzü bundan ibaretti.
Akýl, kemâl derecesine ulaþamadýðý için, hayatta her þeyi bilemez. Hiçbir hakikatin mahiyetini kavrayamaz. Bu âlem bizce meçhuldür. Bu hayat bize karanlýktýr. Rûh, bedenden ayrýldýktan sonra, olacaðý þüphesiz bulunan halleri gösterebilecek bir kuvvet, insana verilmemiþtir. Duygu ve tecrübe âleminde bile þaþýrýp kalmýþ olan akýl, gözle görülemeyen âlemi ansýyamaz. Görülen âlemle görülemeyen. âlem arasýndaki baðý bulamýyor. Her þeyden þüpheleniyor. Hakikatlere gözler yumuluyor. Kulaklar týkanýyor. Bu hal, mânevî bir hastalýktýr. Bu kalb hastalýðýný tedavi edebilecek tek çare. vahy ilâcýdýr(23), Ýlâhî vahydir, peygamberlerin gönderilmesidir. Ýlâhî peygamberler, çýðýrýndan çýkan insan ahlâkýný düzeltir. Alçalan rûhlarý yükseltir. Aklýn bulamadýðý hakikatleri gösterir. Allah’ýn sýfatlarýný, âhiret hayatýný öðretir. Yaratýlýþýndan beri insanlarý korkutan "ölüm"ün mutlak bir yokluk olmadýðýný, bilâkis, yeni bir hayatýn baþlangýcý bulunduðunu anlatýr.
Abdülaziz Çaviþ, Anglikan Kilisesine verdiði cevapta derki: "Cenâbý Hakkýn ezelî kanunu öyle cereyan ediyor: Herhangi ümmetin baþý sýkýlýrsa, efrad arasýnda fesat çoðalýrsa, içlerinden bir rasûl, yahut bir nebî veyahut âkýbetin vehametini anlatacak bir müceddid gönderilir. Ýnsanýn yeryüzünde doðuþundan beri, hal böyle devam etmiþtir. Dünyanýn sonuna kadar da ayný yolda gidecektir."
Peygamberlik, Ýlâhî vahye dayanýr. Cenâb-ý Hak, insanlarýn birbirleri ile konuþtuklarý gibi, apaçýk konuþmaz (24). Çünkü Allah, çok büyük ve çok âlîdir. Ýnsanlar, Allah’ýn yüksekliðine yetiþerek, sözü, olduðu gibi, iþitmeye tahammül edemezler. Bu sebepten, Hak Teâlâ hikmetine göre, vahy ile söyler; (25). Ýradesini üç suretle teblið buyurur: 1) Vahy sureti (Peygamberin kalbine inen ilhamdýr). 2) Perde arkasýndan konuþmaktýr (Ýlâhî hitaba nail olan peygamber, perde arkasýndan bir ses duyuyormuþ gibi olur). Ses duyulur, fakat o sesin sahibi görülmez. 3) Melek gönderilmesidir (26).
Ýnsanlarýn dünya ve âhirette saadetlerini saðlamak için, Cenâbý Hak, kendi iradelerini, peygamberleri, vasýtasý ile bildirmiþ ve bu peygamberler de Tanrýnýn bu iradelerini, olduðu gibi insanlara ulaþtýrmýþlardýr.
Ýlâhî peygamberlerin öðrettikleri Ýlâhî kanunlara "semâvî kitaplar" adý verilir. Bunlarýn bir kýsmýna "suhuf" (sahifeler, broþürler), bir kýsmýna da "kitap" denir.
Büyük kitaplar: (Tevrât - Zebûr - Ýncîl - Kur’ân-ý Kerim olmak üzere) dörttür. Tarih sýrasýyla Tevrât: Mûsâ Peygambere, Zebûr: Dâvûd Peygambere, Ýncil: Ýsâ Peygambere, Kur'ân-ý Kerim Mübîn: Peygamberimiz Hazreti Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem-e indirilmiþtir.
Hazreti Mûsâ'ya gönderilmiþ olan Tevrât: Ýsrâîloðullarýnýn mukaddes din kitabýydý. 18. Firavun sülâlesi zamanýnda, Ýsrâîloðullarýný Mýsýrdan çýkarmak suretiyle, esaret hayatýndan kurtaran Mûsâ Peygamber, "Tûr" daðýnda ilâhî vahye nail oldu. Milâddan tahminen 1600 yýl önce, kendisine Tevrât gönderildi.
Hazreti Mûsâ’dan sonra, Filistin’de devlet kuran Ýsrâîloðullarý, Çok geçmeden siyasi birliklerini kaybettiler. Dinlerini de, ahlâklarýný da koruyamadýlar. Tek Tanrý inancýndan ibaret olan esas Tevrât, pek çok tahriflere, ilâvelere uðradý. Bugün, Tevrât adýný taþýyan kitaplar: "Ýbrâni - Yunânî - Sâmirî" olmak üzere üç türlüdür. Bunlarýn üç þekli de birbirlerini tutmaz. Hele içindeki konula~, "Allah sözü" olmak vasýflarýný kaybetmiþtir. Çünkü, Hazreti Mûsâ’ya , vahyolunan esas Tevrât muhafaza edilememiþti.
Mûsâ’dan sonra, Dâvûd Peygambere gönderilen Zebûr: Þerîat kitabý deðil, duâlar mecmuasýydý. Ýçinde, ilâhî kanunlar yoktu. Tevrât’tan sonra geldiði halde, Mûsâ þerîatýnýn hükümlerini deðiþtiremedi.
Tevrât’a "Ahd-i Atîk" denildiði gibi, Ýncîl’e de "Ahd-i Cedîd" adý verildi. Ýkisine birden "Kitâb-ý Mukaddes" denir.
Tevrât, Milâddan önce, 3. yüzyýlda Yunancaya çevrilmiþ, kitâb-ý mukaddes de 4. Milâd asrýnda, lâtinceye tercüme edilmiþtir. 14, 15 ve 16 ncý yüzyýllarda (hususiyle, 16 ncý asýrda "reform" adý verilen ve katolik mezhebi içinden protestanlýðýn çýkmasýna yol açan: Ýnanýþta deðiþiklik devrinde mukaddes din kitabý, milli dillere (Ýbrânîce aslýndan deðil de) lâtince tercümesinden çevrilmiþti.
Hazreti Ýsâ, üç yýl peygamberlik yapabildi. Çocukluðunda Filistin'den çýkmýþ, otuz yaþýna kadar Mýsýr'da kalmýþtý. Filistin çöllerinde dinini gizlice yaymaða baþladýðý zaman, yahudiler kendisini tanýmýyorlardý. Ýsâ Peygambere inananlar, yalnýz oniki Balýkçý oldu. Bunlara "Havârîler" denir. Havârîlerden Yuda Þem'un (Yehuda, Isharyotýgöz kırpma Îsâ'ya ihanet etti. Aldýðý bir miktar rüþvet karþýlýðý olarak; Ýsa’nýn gizlendiði yeri yahudilere haber verdi. Hazreti Îsâ'yý öldürmek isteyen yahudiler, onu bulamayýnca, Îsâ’ya benzeyen Yudayý yakaladýlar. Onu Îsâ zannýyla baðýrta baðýrta astýlar (çarmýha gerdiler) .
-- Onlarýn sözleri Allah’ýn Rasûlü Meryem oðlu Mesîh Ýsâ’yý katlettik demeleridir. Halbuki onlar, Ýsâ'yý öldürmediler de asmadýlar da. Fakat, (Ýsâ, salbolunan bir adama) benzetilmiþti. (27)
Îsâ Peygamber (Ýdrîs gibi) âli mekâna kaldýrýldý (28). Havariler takip olundu. Bunlar azlýktý. Hem yahudilerin, hem puta tapýcýlarýn zulümlerine uðradý. Her biri birer tarafa savuþtuklarý için Îsâ'ya vahyolunan esas Ýncîl toplanamadý. Muhafaza olunamadý.
Havârîler, Îsâ dinini yaymak için etrafa daðýlmýþlardý. Îsâ'nýn hayatýna dair çeþitli kitaplar yazýldý. Bu kitaplara "Ýncîl" denildi. Bu suretle, yazýlan Ýncîllerin sayýsý çoðaldý. Birkaç yüzü buldu (29). Bunlarýn verdikleri bilgiler, yekdiðerini tutmuyordu. Ýçlerinden birbirlerine oldukça yakýn görülen dördü seçildi. Bu dört Ýncîl, Îsâ dinine aid mukaddes din kitabý olmaktan ziyade, kilise tarihiydi. Havârîlerden Matta, Yuhanna ile bunlarýn talebesinden: Luka; Markos tarafýndan yazýlmýþtý.
Hazreti Îsâ'dan sonra, hýristiyanlýk, çok geçmeden Îsâ dini olmaktan çýktý. Ýçine, eski Yunanlýlarýn ve eski Romanýn puta tapýcýlýðý karýþtý. Hindin ve eski Mýsýrýn "teslîs" denilen üçüzlü tanrý inancý girdi.
Hýristiyanlýkta "Baba - Oðul - Rûhülkudüs" den ibaret üç muhtelif þahsýn "Tek Tanrý" teþkil etmesine "teslîs" adý verilir. Hýristiyan inancýna göre, kadir-i mutlak "baba", semada saltanat makamýnda "oðul" sað tarafýnda, Rûhülkudüs sol, tarafýnda. Fakat, bunlarýn üçünden ibaret "Allah" birdir. "Baba" da Allah, "Oðul" (Îsâgöz kırpma da Allah, "Rûhülkudüs" (Cebrâil) de Allah’týr. Lâkin üç Allah deðil, bir Allah’týr.
Halbuki, Hazreti Îsâ'nýn öðrettiði dinde: Âlemleri yaratan "Allah" bir iken, hýristiyanlýkta üç oldu (30).
Görülüyor ki, Kur'an-ý Kerim gelinceye kadar, mukaddes sayýlan bütün din kitaplarý ya ortadan kalkmýþ veya bozularak "Allah sözü, ilâhî din kitabý" olmak deðerini kaybetmiþti. Fazla olarak Kur’ân-ý Kerim, en son inen Allah kelâmý olduðu için, kendisinden önce gelen bütün semâvî kitaplarýn hükümleri kalmamýþtýr.
Kur’an-ý Kerim, Cenâbý Allah tarafýndan gönderilen Ýlâhî kitaplarýn sonuncusudur. Cebrâîl adýndaki melek vasýtasýyla, Peygamberimiz Hazreti Muhammed’e, vahy yoluyla geddi. Toptan deðil, yirmiiki küsûr yýlda, âyet, âyet, sûre sûre indi (610-632 M.).
Cenâbý Hak, Kur’an’ýn ebedî muhafýzý olduðunu beyan buyurmaktadýr
- Kur'ân-ý biz gönderdik. Herhalde onu biz muhafaza edeceðiz. (31) Allah'ýn bu iradesini yerine getirmek için müslümanlar, Hazreti Peygamberin irþadýyla iki yol tuttular. Birincisi: Kur’an-ý ezberlemek. Diðeri: Kur’an-ý yazmak. Kur’an-ý Kerimin her âyeti, Peygamberimiz tarafýndan ilân edildikten sonra, ashâbý tarafýndan hem ezberlenir, hem yazýlýrdý (32)
Kur’an-ý Mecîd, ondört asýr evvel, nasýl nâzil olduysa, hangi þekilde geldiyse, Rasûl-i Ekrem tarafýndan da nasýl teblið edildiyse, öylece muhafaza olunmuþ, zerre kadar tahrife uðramadan, nesilden nesile geçerek zamanýmýza kadar ulaþmýþtýr. Bu mazhariyyet, baþka hiçbir semâvî kitaba nasip olmamýþtýr. Bu hakikati, Ýslâm düþmanlarý bile kabul etmektedir. Bilhassa, (Hayât-ý Muhammed) adýndaki eserin sahibi, Ýngiliz tarihçisi Sir William Muir, Ýslâm dininin tenkidcisi olduðu halde, Kur'an-ý Kerim hakkýnda: Oniki asýr metninin bütün satvetini bu kadar muhafaza edebilen baþka bir kitap yoktur, demekten kendini alamamýþtýr (33).
Kur’an-ý Mübînin, deðiþmeden, bu eþsizliðini muhafaza etmesinde çeþitli sebepler vardý. En mühimi, bizzat Rasûl-i Ekrem zamanýnda, Kur’an-ý Kerimin yazýlmýþ olmasýydý.
Allah'ýn kullarý için seçtiði din birdir. Tek Tanrý inancý olan "Ýslâm" dýr, müslümanlýktýr (34). Müslümanlýk, hakikatte insanlýk dinidir. Ýlk Peygamberden son Peygambere kadar devam eden Allah’ýn dini: Ýslâm’dýr. Tek Tanrý inancý (Tevhîd) dir.
Ýnsanlarýn ilk öðrendiði din, Allah’ýn birliði inancýydý. insanlara Tek Tanrý inancýný öðreten, kendi içlerinden çýkmýþ olan Ýlâhi Peygamberler oldu. Bütün Peygamberlerin bildirdiði dinlerin esasý. Allah’ýn birliði inancý: Tevhîd itikadýydý. Son Peygamber Hazreti Muhammed de bu inancý bildirmiþtir.
Ancak, evvelki Peygamberlerin öðrettikleri Tek Tanrý inancýnýn esaslarý gitgide gevþedi. Çeþitli sebeplerle, sonralarý deðiþikliðe uðradý. Allah'a ibâdetin yerini puta tapýcýlýk aldý.
Puta tapýcýlýðýn esasý, tabiat kuvvetlerini tanrýlaþtýrarak yükseltmek, resim!er, heykellerle temsil ettikleri bu kuvvetlere insanlarý taptýrmak suretiyle insanlýðýn þerefini alçaltmaktan ýbaretti.
Hazreti Muhammed -sallallahu aleyhi ve sellem- zamanýn tesiriyle deðiþmiþ olan bu esaslarý, ilâhî vahy ile aslî kýymetlerine çevirdi. Tabiat kuvvetlerine tapmayý yasak etmekle kalmadý. ayný zamanda bu kuvvetlerden faydalanmayý bildirerek insanlýðýn þerefini yükseltmiþ oldu. Çünkü Cenâb-ý Allah, yerde ve gökte ne varsa insan zekâsýna býrakmýþtý .

- O, göklerde ne var, yerde ne varsa, (herþeyi) kendinden (kendi tarafýndan olmak üzere) size (insanlara) râm etti (müsahhar kýldý.) Þüphe yok ki, ,6unda, iyi düþünerek bir kavim için kat'î âyetler (delâletler, ibretler) var(35).
Þurasý hiç unutulmamalýdýr ki, din insanlarýn eseri olmadýðý gibi, Peygamberler tarafýndan da kurulmuþ deðildir. Çünkü Peygamberler, Allah’ýn birer elçisidir. Dinin hakîkî sahibi: Cenâbý Allah’týr. Hazreti Muhammed de Ýslam dininin kurucusu deðildir. Ýlâhî nizamýn son þeklini ümmetine bildiren bir elçidir.
Kur’an-ý Kerimin bildirdiðine göre, çeþitli devirlerde, çeþitli kavimler arasýnda pek çok peygamber gelmiþtir. Bunlarýn öðrettikleri din, esas itibariyle müslümanlýktan baþka bir þey deðildir. Bu bakýmdan, insanlarýn tabiî (fýtrîgöz kırpma dini Ýslâm dinidir. Bütün esaslarý akla, tabiata uygun bulunan müslümanlýk, bütün insanlýðý kaplayan Allah’ýn bu ebedî dini, Peygamberimizle kemâl derecesine yükselmiþtir.
Puta tapýcýlýðý kaldýrarak insanlara þerefini, tabiî hürriyetini kazandýran, yalnýz "Allah" huzurunda insanlarýn mutlak bir kul, fakat* Allah'tan baþkasýna karþý mutlak hür olduðunu bildiren, insanlýk tarihinde bütün inkýlâblarýn esasýný hazýrlayan Ýslâm dininin yüce Peygamberi Cenâb-ý Hakk'ýn son elçisi olmuþtur. Artýk, O'ndan sonra peygamber gelmeyecektir.
Hakikî din, bir Peygamberin, vahy suretiyle Allah'tan aldýðý hükümlerin toplamýdýr. Din denilince, Tek Allah ile O'nun elçisi hatýra gelmektedir. Allahsýz din olamayacaðý gibi, Ýlâhî vahye dayanmayan, bir peygamber tarafýndan bildirilmeyen sistemlere de "din" adý verilemez.
Din, insanlýkla beraber doðmuþ, her asýrda yaþamýþ, insanlýk durdukça da duracaktýr. "Allah" fikrinin ortadan kalkmasý, insanlýðýn yok olmasý demektir. Þair Mehmed Âkif:
Ýmansýz olan paslý yürek sinede yüktür. diye, ne güzel söylemiþtir..
Gönderen: 05.05.2007 - 12:00
Bu Mesaji Bildir   Ônder23 üyenin diger mesajlarini ara Ônder23 üyenin Profiline bak Ônder23 üyeye özel mesaj gönder Ônder23 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 1846 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 11:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
zeynep_m (43), Zeyid (47), tombikana (73), gul-ay (38), azkonusur (47), ogztnc (39), CENNETLiK (40), gurbet-35 (53), s.a.v (35), bulbul.ayse (53), serdal (55), abdüssamed (53), ihvanim61 (38), Özhan61 (45), askergil (56), memik (76), datalay (45), WaLTeR (38), arda_birsoy (41), mydoom (46), abdulkadir32 (59), bulent719 (51), atapan (55), ibrahimsenol69 (56), yalnizcanan (47), ebu__yusuf (47), orhangencebay (49), mavi_yolcu (42), bilalakman (45), Büsra_15 (37), medine21 (46), coskun (40), Gurbetten (53), mkutlu71 (46), sedefkurt (40), MACE (41), kanarya60 (44), Merdiyye (89), atis (49)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 1.35221 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.