0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » SERBEST KÜRSÜ » SİYONİZM NEYİ HEDEFLER . . . . ! ! !

önceki konu   diğer konu
3 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
Nefret su an offline Nefret  
Konu icon    SİYONİZM NEYİ HEDEFLER . . . . ! ! !
135 Mesaj -

SÝYONÝZM NEYÝ HEDEFLER



On dokuzuncu yüzyýlýn sonlarýnda Avusturyalý Yahudi gazeteci Theodor Herzl tarafýndan dünya gündemine getirilen Siyonizm, pek çok kaynakta Yahudiler için baðýmsýz bir devlet kurmayý amaçlayan meþru bir ulus-devlet ideolojisi olarak nitelendirilmektedir. Ancak gerek bugüne kadar yapýlan uygulamalar, gerekse Siyonist liderlerin kendi açýklamalarý Siyonizmin pek çok Yahudi için bunun ötesinde bir anlam ifade ettiðini göstermektedir.

Theodor Herzl ve beraberindekiler çoðunlukla Allah'a ve dine iman etmeyen kiþilerdi. Onlar Yahudiliði bir inanç olarak deðil, sadece bir ýrk olarak görüyorlardý. Onlara göre Yahudiler, diðer Avrupa ýrklarýndan farklý bir ýrktýlar, bu nedenle de onlardan ayrýlmalý ve kendilerine ait topraklarda yaþamalýydýlar. Yahudiler için aradýklarý topraklarýn neresi olacaðýný düþünürken de, Yahudilerin kutsal deðerlerini göz önünde bulundurmamýþlardý. Hatta Siyonizmin kurucusu olan Theodor Herzl'in "Uganda Planý" adýyla tanýnan projesine göre, Herzl ilk önceleri Uganda'yý ideal vatan olarak düþünmüþtü. Filistin'e ise daha sonra karar vermiþti. Filistin'in seçilmesindeki temel neden ise kutsal deðerler deðil, bu topraklarýn Yahudilerin tarihi topraklarý olduðu düþüncesiydi.

Siyonistler diðer Yahudilerin de, kendilerinin din ahlakýna uygun olmayan görüþlerini benimsemeleri için çalýþmalar baþlattý. Dünya Siyonist Örgütü, Yahudilerin yoðun olarak yaþadýðý pek çok ülkede "Yahudilerin diðer milletlerle birarada huzur içinde yaþamasýnýn mümkün olmadýðýnýn", "Yahudilerin ayrý bir ýrk olduklarýnýn", "dolayýsýyla kendilerine ait bir vatana göç etmeleri gerektiðinin" propagandasýný yapýyordu. Pek çok Yahudi topluluðu bu çaðrýlarý dinlemedi.


Siyonist liderler Max Nordau, Theodor Herzl ve Mandelstamm'ýn resmedildiði afiþteki çiftçi ve Aðlama Duvarý "Siyonist Rüya"yý temsil ediyor.
Ýsrailli devlet adamý Amnon Rubinstein'ýn da ifade ettiði gibi; "Siyonizm, Yahudilerin kutsal topraklarýna ve sinagoga karþý baþlatýlmýþ bir baþkaldýrý idi."15 Siyonist ideolojiyi kýnayan ve eleþtiren pek çok Yahudi vardý. Dönemin önde gelen din adamlarýndan Haham Hirsch ise Siyonizmin gerçek planýný þöyle ifade ediyordu:

"Siyonizm Yahudileri yalnýzca bir millet olarak tanýmlamak istiyor... bu bir sapkýnlýktýr."16



Ünlü Fransýz düþünür Roger Garaudy ise konuyla ilgili olarak þunlarý söylüyordu:

Dindar Yahudilerin en önemli düþmanlarýndan biri, 19. yüzyýlýn ýrkçý ve sömürgeci Avrupasý'nda ortaya çýkan aþýrý milliyetçi, ýrkçý ve sömürgeci bir ideoloji olan SÝyonizmdi. Batý'daki sömürgeci hareketleri ve milletlerin bir diðeriyle savaþmasýný teþvik eden bu mantýk, bir intihar mantýðýdýr. Ýsrail her üç Ýlahi dinin temeli olan Hz. Ýbrahim'in inancýna dönmediði müddetçe, gerçek bir Ortadoðu barýþýnýn gerçekleþmesi veya Ýsrail'in geleceðinin güvence altýna alýnmasý mümkün deðildir. (Samizdat, June 1996)

Görüldüðü gibi Siyonizm dünya siyaset sahnesine ýrkçý ve Yahudilerin diðer milletlerle birarada yaþayamayacaðý yanýlgýsýný savunan bir ideoloji olarak çýktý. Bu çarpýk bakýþ açýsý önce diasporada yaþayan Yahudiler için büyük sorunlara neden oldu. Daha sonra da Ortadoðu'da yaþayan Müslümanlara -Ýsrail'in iþgalci ve baskýcý politikalarý nedeniyle- kan, ölüm, terör ve yokluðu getirdi.

Kýsaca, Siyonizm aslýnda dini deðerlerden deðil seküler felsefelerden kaynak bulan bir ideolojidir. Ne var ki diðer bazý aþýrý milliyetçi hareketlerde görüldüðü gibi, Siyonizm de bazý dini deðerleri kendi menfaatleri doðrultusunda kullanmaya kalkýþmýþtýr.


Tevrat'ýn Siyonistler Tarafýndan Yanlýþ Yorumlanmasý

"Gerçek þu ki, Biz Tevrat’ý, içinde bir hidayet ve nur olarak indirdik.." (Maide Suresi, 44) ayetiyle bildirildiði gibi. Tevrat, Allah'ýn Hz. Musa'ya vahyetmiþ olduðu kutsal kitaptýr. Ancak Kuran'da Tevrat'ýn sonradan tahrif edilmiþ olduðu da bildirilmektedir. Dolayýsýyla bugün mevcut olan Tevrat, "Muharref Tevrat"týr.

Ne var ki, Tevrat detaylý olarak incelendiðinde içerisinde hak dine ait bazý hükümlerin korunmuþ olduðu da açýkça görülecektir. Allah'ýn varlýðýna ve birliðine iman, tevekkül, þükür, Allah korkusu, Allah sevgisi, adalet, sabýr, merhamet, zulme ve haksýzlýða karþý olmak gibi gerçek din ahlakýna dair inanç ve erdemler Tevrat'ta da korunmuþtur. Bununla birlikte, tarih içinde yaþanan bazý savaþlar ve bu savaþlarla ilgili bilgiler de Tevrat'ta yer almaktadýr. Eðer bir kimse -gerçekleri saptýrarak- yaptýðý zulüm, katliam ve iþlediði cinayetler için kendince meþruiyet oluþturmak istiyorsa, kolaylýkla Tevrat'ta yer alan bu tarihi bilgileri kullanabilir. Ýþte Siyonizm de faþist terörünü sözde meþrulaþtýrmak için bu yönteme baþvurmaktadýr ve bunda da oldukça baþarýlý olmaktadýr. Filistinli masum halka karþý yürütülen katliamlarý kendilerince açýklamak için SÝyonistler bugün de hala Tevrat'ta yer alan bu pasajlarý öne sürmektedirler. Þüphesiz bu son derece samimiyetsiz bir tavýrdýr.

Siyonizmin temel dayanak noktalarýndan birisi de Allah'ýn Yahudilere bir dönem vermiþ olduðu "seçilmiþ"lik vasfýyla ilgili ayetleri art niyetli yorumlamalarýdýr. Bu konuyla ilgili ayetlerde þöyle buyrulur:

Ey Ýsrailoðullarý, size baðýþladýðým nimetimi ve sizi (bir dönem) alemlere üstün kýldýðýmý hatýrlayýn. (Bakara Suresi, 47)

Andolsun, Biz Ýsrailoðullarýna Kitap, hüküm ve peygamberlik verdik, onlarý temiz ve güzel þeylerle rýzýklandýrdýk ve onlarý alemlere üstün kýldýk. (Casiye Suresi, 16)

Ayetlerde, Allah'ýn bir dönem Yahudilere nimetler verdiði ve yine bir dönem onlarý diðer milletlere hakim kýldýðý anlatýlmaktadýr. Ancak bu ayetlerde radikal Yahudilerin anladýðý anlamda bir 'seçilmiþlik' ifade edilmemektedir. Birçok peygamberin bu soydan gelmiþ olmasýna ve Yahudilerin bir dönem geniþ topraklarda hakimiyet kurmuþ olmalarýna iþaret edilmektedir. Ayetlerde yönetimde olmalarý nedeniyle 'bir dönem alemlere üstün kýlýnmalarý' anlatýlmaktadýr. Daha sonra Yahudilerin bu özellikleri sona ermiþtir.

Seçilmiþlik, Kuran'da peygamberler ve kendilerine hidayet verilen kullar için kullanýlmaktadýr. Ayetlerde elçilerin seçildikleri, doðru yola iletildikleri ve Allah'ýn onlara nimet verdiði ifade edilmektedir. Bu konuyla ilgili bazý ayetler þu þekildedir:

Kendi nefsini aþaðýlýk kýlandan baþka, Ýbrahim'in dininden kim yüz çevirirý Andolsun, Biz onu dünyada seçtik, gerçekten ahirette de O salihlerdendir. (Bakara Suresi, 130)

Babalarýndan, soylarýndan ve kardeþlerinden, kimini (bunlara kattýk); onlarý da seçtik ve dosdoðru yola yöneltip-ilettik. Bu, Allah'ýn hidayetidir; kullarýndan dilediðini bununla hidayete erdirir. Onlar da þirk koþsalardý, elbette bütün yapýp-ettikleri 'onlar adýna' boþa çýkmýþ olurdu. Bunlar, kendilerine kitap, hikmet ve peygamberlik verdiklerimizdir. Eðer bunlarý tanýmayýp-küfre sapýyorlarsa, andolsun, Biz buna (karþýgöz kırpma inkara sapmayan bir topluluðu vekil kýlmýþýzdýr. (En'am Suresi, 87-89)

Ýþte bunlar; kendilerine Allah'ýn nimet verdiði peygamberlerdendir; Adem'in soyundan, Nuh ile birlikte taþýdýklarýmýz (insan nesillerin)den, Ýbrahim ve Ýsrail (Yakup)in soyundan, doðru yola eriþtirdiklerimizden ve seçtiklerimizdendirler. Onlara Rahman (olan Allah')ýn ayetleri okunduðunda, aðlayarak secdeye kapanýrlar. (Meryem Suresi, 58)

Ancak radikal Yahudiler, Muharref Tevrat'ta bulunan bazý sapkýn açýklamalar nedeniyle seçilmiþliði bir ýrk özelliði gibi görmüþlerdir. Bunun sonucunda da, her Yahudi'nin doðuþtan bir üstünlük sahibi olduðuna ve Ýsrailoðullarýnýn tüm diðer kavimlerden ebediyen üstün sayýldýklarýna dair çarpýk bir anlayýþ geliþtirmiþlerdir.

Bu bakýþ açýsýnýn ikinci büyük çarpýklýðý ise, söz konusu üstünlük iddiasýný 'diðer milletlere vahþet uygulama emri' gibi göstermesidir. Siyonistler bunun için Talmud'da (Yahudilerin Tevrat tefsiri olarak kabul ettikleri kutsal metinleri) yer alan bazý açýklamalarý kaynak olarak kullanmaktadýrlar. Buna göre Yahudilerin diðer milletlerden ve dinden insanlarý aldatmalarý, mallarýný ve mülklerini yaðmalamalarý ve hatta gerektiðinde kadýnlar ve çocuklar da dahil olmak üzere onlarý katletmeleri olaðandýr. Oysa tüm bunlar gerçek dine aykýrý zulümlerdir. Allah insanlara adaleti, dürüstlüðü, mazlumun hakkýný korumayý, barýþý ve sevgiyi emretmiþtir.

Üstelik Siyonistlerin kendilerine rehber edindikleri bu açýklamalar, yine Muharref Tevrat'ta yer alan diðer açýklamalarla da çeliþmektedir. Muharref Tevrat'ta þiddetin ve zulmün kýnandýðýna dair açýklamalar da vardýr. Ancak ýrkçý bir ideoloji olan Siyonizm bunlarýn hepsini göz ardý ederek kin ve öfkeye dayalý bir inanýþ oluþturmuþtur. Samimi olarak Allah'a iman eden Yahudilerin de Siyonist ideolojinin etkisi altýnda kalmak yerine, kitaplarýnda yer alan bu açýklamalara uymalarý daha doðru olacaktýr. Muharref Tevrat'da barýþýn, sevginin, merhametin ve güzel ahlakýn övüldüðü açýklamalardan bazýlarý þu þekildedir:

Hükümde haksýzlýk etmeyeceksiniz; fakirin hatýrýný sayacaksýn, ve kudretlinin hatýrýna itibar etmeyeceksin; ve komþuna adaletle hükmedeceksin. Kavminin arasýnda çekiþtiricilik edip gezmeyeceksin; komþunun kanýna karþý ayaða kalkmayacaksýn; ben RAB'IM... Öç almayacaksýn, ve kavminin oðullarýna kin tutmayacaksýn; ve komþunu kendin gibi seveceksin; Ben RAB'IM. (Levililer, Bab 19, 15-17)

Ey adam, iyi olaný sana bildirdi; ve hak olaný yapmak, ve merhameti sevmek, ve Allah'la alçak gönüllü olarak yürümekten baþka Rab senden ne isterý (Mika, Bab 6, 8)

Katletmeyeceksin. Zina etmeyeceksin. Çalmayacaksýn. Komþuna karþý yalan þehadet etmeyeceksin. Komþunun evine tamah etmeyeceksin; (Çýkýþ, Bab 20, 13-17)

Kuran'a göre de savaþ temelde savunma amacýna yöneliktir. Bir topluma karþý savaþ açýlmýþ olsa da, bu savaþ sýrasýnda masumlarýn hayatý ve hukuku mutlaka korunmalýdýr. Kadýnlarýn, çocuklarýn ve yaþlýlarýn katledilmelerine yönelik bir emir dine ait olamaz, ancak din adýna uydurulmuþ hurafelere ait olabilir. Allah Kuran'da hem bu gibi bozgunculuklarý lanetlemiþ hem de bütün insanlarýn Allah Katýnda eþit olduklarýný, üstünlüðün ýrka, soya veya herhangi bir dünyevi deðere göre deðil, Allah'a yakýnlýk ve sevgiye yani takvaya göre olduðunu belirtmiþtir:

Ey insanlar gerçekten Biz sizi bir erkek ve bir diþiden yarattýk ve birbirinizle tanýþmanýz için sizi halklar ve kabileler (þeklinde) kýldýk. Þüphesiz Allah Katýnda sizin en üstün (kerim) olanýnýz, (ýrk, yada soyca deðil) takvaca en ileride olanýnýzdýr. Þüphesiz Allah bilendir, haber alandýr. (Hucurat Suresi, 13)

Siyonizmin barbar ve acýmasýz bir ideoloji olmasýnýn ikinci bir nedeni ise, 19. yüzyýl Avrupasý'na hakim 'sömürgecilik' ideolojisine baðlý olmasýdýr. Sömürgecilik, sadece siyasi ve ekonomik bir sistem deðil, ayný zamanda bir ideolojidir. Batý'nýn sanayileþmiþ milletlerinin, bu alanda geride kalmýþ olan milletleri sömürme, onlarýn topraklarýný iþgal etme hakkýný taþýdýklarýna, bunun sözde 'milletler arasý yaþam mücadelesi'nin doðal bir sonucu olduðuna inanan söz konusu ideoloji, Sosyal Darwinizm'in bir ürünüdür. Bu ideoloji çerçevesinde, Ýngiltere, Hindistan, Güney Afrika ve Mýsýr'ý sömürgeleþtirmiþ; Fransa, Hindiçini'ni, Kuzey Afrika'yý ve Guayana'yý kolonileþtirmiþtir. Siyonistler ise bu örneklerden esinlenerek Filistin'i Yahudiler adýna sömürgeleþtirmeye karar vermiþlerdir.

Ancak Siyonist sömürgecilik, Ýngiliz veya Fransýz sömürgeciliðinden daha kötüdür. Çünkü Ýngiliz ve Fransýzlar, kolonileþtirdikleri ülkelerin halklarýna (kendilerine boyun eðmek þartýyla) yaþam hakký tanýmýþlar, hatta bu ülkelere eðitim, adli yönetim, alt yapý alanlarýnda bazý katkýlarda dahi bulunmuþlardýr. Ama ileride de göreceðimiz gibi, Siyonizm Filistin halkýna yaþam hakký tanýmamýþ, onlara karþý "etnik temizlik" uygulamýþ, kendi idaresi altýnda yaþattýðý Filistinlilere en ufak bir katký saðlamamýþ, uygun deyimle topraklarýna "tek bir tuðla" dahi dikmemiþtir.


Siyonist Ýddiayý Yalanlayan Yahudiler

Sömürgeci, Sosyal Darwinist ve ýrkçý bir ideoloji olan Siyonizmin bir diðer özelliði, gerçek dýþý propaganda temalarýna dayanmasýdýr. Bu temalarýn belki de en önemlisi, 'topraksýz bir halk için halksýz bir toprak' sloganýdýr. Bunun anlamý, 'topraksýz bir halk' olarak tanýmlanan Yahudilere, 'halksýz bir toprak' olarak tanýmlanan Filistin'in verilmesi gerektiðidir. Bu slogan, Dünya Siyonist Örgütü tarafýndan 20. yüzyýlýn ilk yirmi yýlýnda ýsrarla kullanýlmýþtýr. Amaç, baþta Ýngiltere olmak üzere Batýlý devletleri ve bu devletlerin kamuoyunu, Filistin'in Siyonizme sunulmasýna ikna etmektir. Nitekim bu ikna kampanyasý sonucunda Ýngiltere 1917 yýlýnda ünlü Balfour Deklarasyonu'yla "Majestelerinin Hükümeti'nin Filistin'de bir Yahudi vataný kurulmasý fikrinden yana olduðunu" ilan etmiþtir.

Oysa 'topraksýz bir halk için halksýz bir toprak' sloganý gerçek dýþýdýr: Siyonizm doðduðu dönemde ne Yahudiler "topraksýz"dýr, ne de Filistin 'halksýz'...

Yahudiler topraksýz deðillerdi, çünkü büyük bölümü dünyanýn farklý ülkelerinde güvenlikli ve huzurlu bir yaþam sürüyordu. Özellikle sanayileþmiþ Batý ülkelerindeki Yahudi cemaatlerinin hayatlarýndan hiçbir þikayetleri yoktu. Çoðunun, yaþadýklarý ülkeyi terk edip Filistin topraklarýna göç etmek akýllarýna bile gelmiyordu. Niketim bu gerçek Siyonistlerin "Filistin'e göç" çaðrýlarýnýn büyük ölçüde cevapsýz kalmasýyla ortaya çýkacaktý. Ýlerleyen yýllarda söz konusu anti-Siyonist Yahudiler, kurduklarý çeþitli dernekler yoluyla Siyonizme karþý aktif bir direniþ baþlatacaklardý.

Çeþitli siyasi manevra ve giriþimlerle Filistin topraklarýnýn önce Ýngiltere'nin denetimine býrakýlmasýný ve bölgeye Yahudi göçünü serbestleþtirmeyi saðlayan, daha sonra Balfour Deklarasyonu ile mücadelelerine resmi destek alan Siyonistler, Yahudilerin göçe isteksiz olmalarý karþýsýnda oldukça zor durumda kalmýþlardýr. Chaim Weizmann'ýn þu sözleri Siyonistlerin içinde bulunduklarý durumu ifade etmesi açýsýndan oldukça çarpýcýdýr:

Balfour Deklarasyonu þimdi yürürlükte... Son on yýldýr her gün her saat gazeteleri açtýðýmda hep ayný þeyi düþünüyorum; "Bir dahaki rüzgar nereden eseceký" Her an Ýngiliz Hükümeti'nin bana gelip, 'Söyle bize Siyonist Organizasyon nedirý Nerede sizin Siyonistlerini?ý' demelerinden endiþe ediyorum. Yahudilerin bize karþý olduðunu biliyorlardý. Bizler küçük bir adanýn üzerinde tek baþýna ayakta kalmaya çalýþan bir avuç Yahudiyiz.17



Dönemin Ýngiltere Dýþiþleri Bakaný Sir Arthur Balfour'un, Lord Rothscild'e hitaben gönderdiði mektup tarihe 'Balfour Deklarasyonu' olarak geçmiþtir, Yanda mektubun orijinali, üstte de Sir Balfour görülmektedir.



Bu durum Siyonistlerin kendi ýrkdaþlarýný, gerektiðinde onlara karþý zor da kullanarak, Filistin'e getirebilmek için özel çalýþmalar yapmalarýna neden oldu. Yahudileri yaþadýklarý ülkelerde rahatsýz etmek, antisemitlerle iþbirliði yaparak çeþitli hükümetlerin kendi ülkelerinde yaþayan Yahudileri göçe mecbur etmelerini saðlamak gibi taktiklere baþvurdular. (Detaylý bilgi için Bkz, Harun Yahya, Soykýrým Vahþeti, Vural Yayýncýlýk, 2002) Böylece Siyonizm, bizzat kendi halkýný rahatsýz eden, kendi halkýna korku ve terör getiren bir hareket olarak geliþti.

Ancak kuþkusuz Siyonistler, asýl büyük zulmü, Filistin'e "topraksýz halk" derken, yok saydýklarý Filistinli Müslümanlara yaptýlar. Siyonizm, Filistin'e girdiði günden itibaren Filistinli Müslümanlarý gerçekten 'yok' edebilmek için çalýþtý. Ülkeye Siyonist idealler doðrultusunda veya antisemitizm korkusuyla göç eden Yahudilere 'yer açmak' için, Müslümanlar sürekli olarak sýkýþtýrýldý, sürüldü, topraklarýna ve evlerine el kondu. Ýsrail'in kurulmasýyla birlikte hýzlanan bu iþgal ve sürgün hareketi, yüz binlerce Müslümanýn hayatýna mal oldu. Ve halen yaklaþýk 3,5 milyon Filistinli Müslüman, mülteci olarak son derece zor koþullar altýnda, hayatta kalma mücadelesi vermektedir.

1920'li yýllardan itibaren, Siyonistlerin organize ettiði Yahudi göçü, Filistin'deki nüfus oranýný aþama aþama deðiþikliðe uðratmýþ ve o dönemden beri dinmek bilmeyen çatýþmalarýn da en önemli nedeni olmuþtur. Yahudilerin nüfusundaki artýþý gösteren istatistikler bu gerçeði gözler önüne sermektedir. Bu rakamlar, söz konusu topraklar üzerinde yasal hiçbir hakký bulunmayan, bölgeye dýþarýdan giren sömürgeci bir gücün, asýrlardýr bu topraklarda yaþayanlarýn haklarýný nasýl gasp ettiðinin önemli bir göstergesidir.

1920-1929 tarihleri arasýnda Filistin'e göç eden Yahudi sayýsý 100 bine ulaþmýþtý.18 O dönem toplam Filistin nüfusunun 750 bin civarýnda olduðu göz önünde bulundurulursa, 100 bin pek de az bir rakam sayýlmazdý. Göç tam anlamýyla Siyonist organizasyonlarýn kontrolü altýnda gerçekleþiyordu. Filistin topraklarýna adým atan Yahudiler, Siyonist gruplar tarafýndan karþýlanýyor, nerede kalacaklarý ve nasýl bir iþte çalýþacaklarý da yine onlar tarafýndan belirleniyordu. Filistin'e göç Siyonist yöneticiler tarafýndan türlü yardýmlarla teþvik ediliyordu. Hem Filistin topraklarý dahilinde, hem de Avrupa ve Rusya'da yapýlan yoðun çalýþmalar neticesinde, Filistin'deki Yahudi nüfusu ve yerleþim alanlarý hýzlý bir ilerleme kaydetti. Özellikle Nazilerin Almanya'da iktidara gelmesiyle birlikte bu ülkedeki Yahudiler giderek artan bir baský altýna alýndýlar ve bu da Filistin topraklarýna olan Yahudi göçüne bir anda büyük bir ivme kazandýrdý. Tarihin gizli kalan bir gerçeði, Nazilerin bu Yahudi aleyhtarý baskýsýnýn Siyonistler tarafýndan desteklenmiþ olmasýydý. (bkz. Harun Yahya, Soykýrým Vahþeti, Vural Yayýncýlýk)

1920'lerde 100 binde kalan göçmen sayýsý, resmi kayýtlara göre 1930'larda 232 bine ulaþtý.19 1939'a gelindiðinde toplam 1,5 milyon olan Filistin nüfusunun 445 bini Yahudi idi. Bundan yirmi yýl önce %10'dan daha az olan nüfus oraný, 1939'da %30'a ulaþmýþtý. Nüfusla birlikte Yahudi yerleþim alanlarý da büyük bir hýzla geniþledi. 1939'da Yahudilerin sahip olduklarý toprak miktarý 1920'li yýllarla kýyaslandýðýnda iki katýna çýkmýþtý.

YIL GÖÇ EDEN YAHUDÝ SAYISI
1920 (Eylül-Ekim) 5.514
1921 9.149
1922 7.844
1923 7.421
1924 12.856
1925 33.801
1926 13.081
1927 2.713
1928 2.178
1929 5.249


Balfour Deklarasyonu'nun resmen açýklanmasý ile birlikte Filistin topraklarýna yoðun bir Yahudi göçü baþlamýþtýr. Yandaki tablo 1920-1929 tarihleri arasýnda Filistin'e göç eden Yahudilerin sayýsýný göstermektedir. Bu süre içinde yaklaþýk 100 bin Yahudi Filistin'e giriþ yapmýþtýr.





Siyonist liderler tarafýndan organize edilen illegal göçler, tüm engellere raðmen Filistin topraklarýna ulaþmayý baþarýyordu.


1947 yýlýna gelindiðinde ise Filistin'de 630 bin Yahudi, 1 milyon 300 bin Filistinli vardý. BM tarafýndan Filistin'in taksim edildiði 29 Kasým 1947'den Ýsrail Devleti'nin kurulduðu 15 Mayýs 1948'e kadar Siyonist terör örgütleri, Filistin topraklarýnýn dörtte üçünü ele geçirdi. Bu esnada Filistin köylerine yapýlan baskýnlar ve katliamlar sonucunda 500 kadar kent, kasaba ve köyde yaþayan 950 bin Filistinli'nin sayýsý 138 bine düþtü. Bunlarýn bir bölümü öldürülmüþ, bir bölümü de sürgün edilmiþti.20

YIL GÖÇ EDEN YAHUDÝ SAYISI
1930 4.944
1931 4.075
1932 9.553
1933 30.327
1934 42.359
1935 61.854
1936 29.727
1937 10.536
1938 12.868
1939 16.405


Filistin topraklarýna Yahudi göçü, Ýngiliz Mandasý dönemi boyunca tüm hýzýyla devam etti. Siyonist örgütlerin yürüttüðü yoðun çabalar neticesinde 1930-1939 yýllarý arasýnda 232 bin Yahudi daha Filistin topraklarýna yerleþtirildi.




Ünlü Ýsrailli revizyonistlerden Ilan Pappe, 1948'lerde Ýsrail'in izlediði iþgal politikasýný anlatýrken, Araplarý Filistin'den sürmek için yazýlý olmayan gizli bir Siyonist planýn varlýðýndan söz eder. Buna göre kendi istekleri ile topraklarýný Siyonistlere býrakmayan veya onlara teslim olduklarýný gösteren beyaz bayraðý çekmeyen kasabalar, Siyonist askeri birlikleri tarafýndan iþgal edilecek, yýkýlacak ve yerli halk yurtlarýndan sürülüp çýkarýlacaktýr. Bu karar uygulanmaya baþlandýktan sonra sadece 4 kasaba beyaz bayrak çekmeye fýrsat bulmuþtur, diðer tüm kasaba ve köyler silah zoru ile boþaltýlmýþtýr21.

Bu þekilde 1948-49 yýllarý arasýnda yaklaþýk 400 Filistin köyü haritadan silindi. Filistinlilerin geride býraktýklarý mallarýna ise "Ülke Dýþýnda Yaþayan Mal Sahiplerinin Mülkleri Yasasý" ile Yahudiler tarafýndan el konuldu. 1947'den önce Filistin topraklarýnýn %6'sýna sahip olan Yahudiler, Ýsrail Devleti resmen kurulduðunda tüm topraklarýn yaklaþýk %90'ýný ele geçirmiþlerdi.22




Saðdaki resimde 1930 yýlýnda Filistin'e göç eden Yahudiler görülmektedir. Üstteki resim ise 1947'de gelen Yahudileri göstermektedir. Filistin halký henüz bu göçlerin gelecekte nelere sebep olacaðýný tam olarak anlayamadan, bölgedeki nüfus oraný Yahudiler lehine deðiþmiþti bile.




The immigration program organized by Zionist leaders was put into action with surprising speed, starting in the early 1900s. Jews immigrating from North Africa, the USSR, and various Middle Eastern countries shifted the population ratio in Palestine in favor of the Jews.


Gelen her Yahudi kafilesi, Müslüman Filistin halký için yeni bir zulüm, baský ve þiddet anlamý taþýyordu. Çünkü Siyonist örgütler yeni gelenleri yerleþtirmek için Filistin halkýný asýrlardýr yaþadýklarý topraklarýndan baský ve zor kullanarak sürüp çýkartýyorlar ve onlarý çölde yaþamaya mahkum ediyorlardý. Göçmen Dairesi Baþkaný Joseph Weitz, 1940'da yaptýðý bir konuþmada Siyonistlerin Filistin halkýna bakýþ açýsýný þöyle dile getirmiþti:

Þu anda bu topraklar üzerinde iki ayrý halka yer yoktur. Araplar varken bu ülkede baðýmsýz bir halk olarak var olmamýz mümkün deðildir. Tek çözüm Büyük Ýsrail'dir, en azýndan batý bölgesinde hiç Arap bulunmayan bir Büyük Ýsrail. Ve bunun için Araplarý komþu ülkelere sürmek dýþýnda baþka hiçbir seçenek yoktur. Hepsini sürmeliyiz, Araplarýn olduðu tek bir kasaba, tek bir köy bile kalmamalý, hepsini Irak'a, Suriye'ye ve Transjordan'a (bugünkü Ürdün) sürmeliyiz.23



I.Dünya Savaþý'nýn ardýndan Filistin topraklarýnýn Ýngiltere'nin denetimine geçmesiyle bölgeye yoðun bir Yahudi göçü oldu. Bu göç bölgede tansiyonun gittikçe yükselmesine neden oldu. Bu dönemde Filistin topraklarýnýn Yahudiler ve Araplar arasýnda nasýl paylaþtýrýlacaðý konusunu çözmek amacýyla çeþitli komisyonlar kuruldu. Ýngiltere'nin Hindistan'dan sorumlu eski Dýþiþleri Bakaný Lord Earl Peel'in baþkanlýðýný yaptýðý 'Peel Komisyonu' ve Amerikan-Ýngiliz ortaklýðýndan oluþan 'Morrison-Grady Komisyonu' bunlar arasýnda en tanýnanlarýydý. Peel Komisyonu, Ýngiliz mandasýnýn kalkmasýný ve bölgenin iki halk arasýnda bölünmesini öngörüyordu. Sadece Hayfa ve Kudüs Ýngiltere'nin denetimine býrakýlacak ve uluslararasý denetime açýk olacaktý. Morrison-Grady Planý ise, Filistin topraklarýný dört ayrý kantona bölmeyi öneriyordu. Bu planlarý yapanlarýn göz ardý ettikleri çok önemli bir gerçek vardý: Paylaþtýrmaya çalýþtýklarý topraklar asýrlardýr Müslümanlarýn topraðýydý ve onlar istemedikçe ana vatanlarýný kimsenin paylaþtýrmaya hakký yoktu.


Dönemin Tel Aviv Belediye Baþkan adayý General Shlomo Lahat'ýn seçim kampanyasýný yürüten Heilburn ise, "Filistinliler bu topraklarda köle olarak yaþamayý kabul edinceye kadar katliamý sürdürmeliyiz" diyordu.24

Ýkinci Dünya Savaþý'nýn baþlamasýyla birlikte hýzlanan Yahudi akýnlarý, Filistin halkýnýn daha da bilinçlenmesine ve bu haksýz uygulamaya karþý direniþe baþlamalarýna neden oldu. Ancak yapýlan her direniþ hareketi, Ýngiliz kuvvetleri tarafýndan oldukça þiddetli bir þekilde bastýrýldý. Filistin halký bir yandan Siyonist terör örgütlerinin, diðer yandan Ýngiliz askerlerinin baskýsý altýnda kalýyor, çift taraflý bir kuþatma altýnda tutuluyordu.

Ýngiliz mandasý döneminde baðýmsýzlýklarý için mücadele eden 1.500'den fazla Müslüman, Ýngiliz askerleri tarafýndan düzenlenen saldýrýlarda öldürüldü. Bu dönem boyunca pek çok Filistinli, Yahudi iþgaline karþý geldikleri için yine Ýngiliz Mandasý tarafýndan gözaltýna alýndý. Ýngiliz yönetiminin baskýsý, Filistinli Müslümanlar açýsýndan oldukça zorlu günler yaþanmasýna sebep oluyordu. Ancak Siyonist örgütlerin estirdiði terör, Ýngilizlerin katýlýðý ile kýyaslanamayacak kadar acýmasýzdý. Özellikle Ýngiliz mandasýnýn sona ermesiyle birlikte patlak veren Siyonist vahþet, köylerin basýlýp yakýlmasýný, çocuk, kadýn, yaþlý denilmeden masum halkýn kurþuna dizilmesini, masum insanlara inanýlmaz iþkenceler uygulanmasýný, kadýnlara ve kýz çocuklarýna tecavüz edilmesini içeriyordu.

Bu zulme ve baskýya dayanamayan yaklaþýk 850 bin Filistinli Müslüman, 1948'de evlerini ve yurtlarýný geride býrakarak Batý Þeria ile Gazze Þeridi bölgesine ve Lübnan ve Ürdün sýnýrýna yerleþti. Bugün hala bu bölgelerdeki mülteci kamplarýnda yaþayan Filistinlilerin sayýsý yaklaþýk bir milyondur. Toplam 3.5 milyon Filistinli ise vatanlarýndan uzakta mülteci olarak yaþamlarýný sürdürmektedir.


Hýzla artan Yahudi göçünü protesto etmek için gösteri yapan Filistinlileri engellemek isteyen Ýngiliz polisi çok sert müdahalelerde bulunuyordu. 1933 yýlýnda Yafa'da yaþanan bu çatýþmanýn ardýndan da çok sayýda Filistinli hayatýný yitirdi (30 kiþi), birçok kiþi aðýr yaralandý (200 kiþi).
Günümüzde mülteci kamplarýndaki Filistinliler, en temel ihtiyaçlarýný karþýlamakta dahi zorlanmakta, elektriði ve suyu Ýsrail izin verdiði müddetçe kullanabilmekte, geçimlerini saðlayabilmek için kilometrelerce yol gidip oldukça düþük maaþla çalýþmaktadýrlar. Ýþlerine gitmek veya yakýn bir mülteci kampýnda yaþayan akrabalarýný ziyaret etmek için yola çýkan Müslüman halk için 10-15 dakikadan uzun sürmeyecek yolculuklar tam bir kabusa dönüþmektedir. Çünkü sýk aralýklarla kurulmuþ olan kontrol noktalarýnda Filistinliler sürekli kimlik kontrolünden geçmekte ve her kontrolde sözlü ve fiili tacize uðramakta, hor görülüp, aþaðýlanmaktadýrlar. Müslüman halk için pasaportlarý olmadan bir noktadan bir noktaya ulaþmak mümkün deðildir. Üstelik Ýsrail askerleri zaman zaman 'güvenlik' gerekçesiyle yollarý kapadýðý için çoðu zaman iþlerine, gitmek istedikleri yerlere ve hatta hasta olmalarýna raðmen hastaneye bile gidememektedirler. Tüm bunlarýn yaný sýra mülteci kamplarýnda yaþayan halk her gün bombalanma, öldürülme, yaralanma veya tutuklanma korkusu içinde hayatýna devam etmektedir. Çünkü sadece yukarýda saydýðýmýz koþular deðil, kamplarýn çevresindeki fanatik Yahudilerin bulunduðu yerleþim birimleri de Müslüman halk için ciddi bir tehdit unsurudur. Müslüman halk sýk sýk bu birimlerde yaþayan fanatik Yahudilerin silahlý saldýrýlarýna veya tacizlerine maruz kalmaktadýr.

Elbette bir insanýn yaþadýðý yeri terk etmek zorunda kalmasý ve yurdundan sürülüp çýkarýlmasý, beraberinde pek çok zorluðu da getirmektedir. Ancak bu Allah'ýn bir sünnetidir. Tarih boyunca pek çok Müslüman topluluk inkarcýlar tarafýndan türlü baskýlara, iþkencelere ve tehditlere maruz kalmýþ, yurtlarýndan sürülmüþtür. Bir ülkede iktidarý ele geçiren zalim yöneticiler veya kavimler, sadece iman ettikleri veya farklý bir soydan geldikleri için masum halklarý yurtlarýndan sürüp çýkarmýþlardýr. Müslümanlarýn yaþadýðý pek çok ülkede olduðu gibi, Filistin halký üzerinde de Kuran ayetleri tecelli etmektedir. Ancak Allah her zaman sabreden ve yaþadýðý zorluklara raðmen yýlgýnlýða kapýlmayýp güzel ahlak gösterenlerin yardýmcýsýdýr. Allah ayetinde þu þekilde buyurur:

... Ýþte, hicret edenlerin, yurtlarýndan sürülüp-çýkarýlanlarýn ve yolumda iþkence görenlerin, çarpýþýp öldürülenlerin, mutlaka kötülüklerini örteceðim ve onlarý, altlarýndan ýrmaklar akan cennetlere sokacaðým. (Bu) Allah Katýndan bir karþýlýk (sevap)týr. (O) Allah, karþýlýðýn (sevabýn) en güzeli O'nun Katýndadýr." (Al-i Ýmran Suresi, 195)



"Herkes bir eliyle çalýþýrken, diðer eliyle silah tutacak" sloganýyla eðitilen Yahudi göçmenler, kýsa sürede Siyonist mücadeledeki yerlerini aldýlar. Kimi "Kudüs Bizimdir" yazýlý pankartlarla protesto gösterileri düzenlerken, kimileri de Filistin köylerini bombalýyordu...


Beyrut yakýnlarýndaki Bourj El-Barajneh Kampý üç yýl süren Ýsrail kuþatmasý sýrasýnda tamamen yýkýlmýþtý. Resimde kampýn 1988 yýlýndaki durumu görülmektedir.



Beyrut, Lübnan ve Ürdün'deki mülteci kamplarýnda yaþayan Filistinliler, on yýllardýr çok büyük zorluklarla mücadele etmektedirler. Açlýk, salgýn hastalýklar, zorlu hava koþullarý ve her an yeni bir Ýsrail saldýrýsý korkusu Filistin halkýnýn hayatýnýn bir parçasý olmuþtur. BM tarafýndan kurulan barakalarýn içi ise yaþanan sefaleti gözler önüne sermektedir.


Resimlerde görülen çocuklar, Ýsrail askerlerinin saldýrýlarýndan dolayý maðdur yüzlerce çocuktan yalnýzca birkaçý...



Dolayýsýyla er ya da geç tüm Filistin halkýnýn huzur, güvenlik, barýþ ve kardeþlik içinde yaþayacaðý günler gelecektir. Bu ise ancak Kuran ahlakýnýn insanlar arasýnda yaygýnlaþmasýyla mümkün olacaktýr. Çünkü Kuran'da insanlarýn hayýr yapmak için birbiriyle yarýþtýðý, barýþý savunduðu, affedici ve hoþgörülü olduðu, sevgiyi, saygýyý ve merhameti ön planda tuttuðu bir ahlak tarif edilmektedir. Kuran ahlakýnýn yaþandýðý bir ortamda þiddetin, kavganýn, çatýþmanýn barýnmasý mümkün deðildir. Dahasý, Kuran ahlaký hakkýyla yaþandýðýnda, Müslümanlarýn arasýndaki dayanýþma artacak ve zulme karþý hep birlikte fikri mücadele etme gücüne kavuþacaklardýr. Bu nedenle Kuran ahlakýnýn yaþanmasý, yalnýzca Filistin'de deðil, dünyanýn dört bir köþesinde yaþanan zülümlerin de sona ermesinin yolunu açacaktýr. Burada bizlere düþen sorumluluk ise bu ahlakýn yaygýnlaþmasý için göstereceðimiz çabadýr.

Filistinli mültecilerin uzun yýllardýr yaþadýklarý acý ve sýkýntýlarý kitabýn ilerleyen bölümlerinde daha yakýndan inceleyeceðiz. Ancak buna geçmeden önce
Siyonizmin, Müslüman halký yurtlarýndan sürmek için kullandýðý terör yöntemlerine, yani 'Siyonist terör'e yer vereceðiz.
Gönderen: 04.09.2006 - 18:22
Bu Mesaji Bildir   Nefret üyenin diger mesajlarini ara Nefret üyenin Profiline bak Nefret üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
NurBahcesi su an offline NurBahcesi  
2687 Mesaj -
Elbette bir insanýn yaþadýðý yeri terk etmek zorunda kalmasý ve yurdundan sürülüp çýkarýlmasý, beraberinde pek çok zorluðu da getirmektedir. Ancak bu Allah'ýn bir sünnetidir. Tarih boyunca pek çok Müslüman topluluk inkarcýlar tarafýndan türlü baskýlara, iþkencelere ve tehditlere maruz kalmýþ, yurtlarýndan sürülmüþtür. Bir ülkede iktidarý ele geçiren zalim yöneticiler veya kavimler, sadece iman ettikleri veya farklý bir soydan geldikleri için masum halklarý yurtlarýndan sürüp çýkarmýþlardýr. Müslümanlarýn yaþadýðý pek çok ülkede olduðu gibi, Filistin halký üzerinde de Kuran ayetleri tecelli etmektedir. Ancak Allah her zaman sabreden ve yaþadýðý zorluklara raðmen yýlgýnlýða kapýlmayýp güzel ahlak gösterenlerin yardýmcýsýdýr. Allah ayetinde þu þekilde buyurur:

... Ýþte, hicret edenlerin, yurtlarýndan sürülüp-çýkarýlanlarýn ve yolumda iþkence görenlerin, çarpýþýp öldürülenlerin, mutlaka kötülüklerini örteceðim ve onlarý, altlarýndan ýrmaklar akan cennetlere sokacaðým. (Bu) Allah Katýndan bir karþýlýk (sevap)týr. (O) Allah, karþýlýðýn (sevabýn) en güzeli O'nun Katýndadýr." (Al-i Ýmran Suresi, 195)


gül
Gönderen: 05.09.2006 - 11:42
Bu Mesaji Bildir   NurBahcesi üyenin diger mesajlarini ara NurBahcesi üyenin Profiline bak NurBahcesi üyeye özel mesaj gönder NurBahcesi üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Nurilayda su an offline Nurilayda  
aahh kardeşim
11 Mesaj -
açtýðýn bütün konularý ayrýntýlý þekilde okudum hepsindende faydalandýðýmý hiisediyorum ve çok hassas konulara çok iyi bir þekilde yaklaþan Kur'aný Kerime çok hakim bir kardeþimizdi devamlý burda kalmasýný isterdim ancak onunda üstlendiði bir misyonu bir amacý vardý o kendi savaþýnda mutlu bende istanbulda olduðum süre seni yakýndan tanýmakla þereflendin keþke bu yazýmý okuyabilseydin ancak þimdi çok uzaklarda olmalýsýn Rabbim gazaný mübarek etsin....
Mendilli agla
Gönderen: 06.09.2006 - 16:37
Bu Mesaji Bildir   Nurilayda üyenin diger mesajlarini ara Nurilayda üyenin Profiline bak Nurilayda üyeye özel mesaj gönder Nurilayda üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 1278 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 11:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
SaYaCGIN (48), AnneminSariGülü.. (34), kotza1 (55), keremcik (52), fatih GUNES (49), muhsin p.o. (52), tuva (42), Dostluklar_Baki (39), meydan26 (50), mehlika akasya (45), panter32 (50), NÖBETCI (47), baranbari (49), friendsofmehdi (39), tatar_salih (36)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.72234 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.