0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » BÜYÜK ŞAHSİYETLER » Beyaz-i Bistami ( k.s.)

önceki konu   diğer konu
5 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
fosaloglu su an offline fosaloglu  
Bayezid-i Bistami ( k.s.)
2683 Mesaj -
Bayezid onun künyesidir. Esas adý: Tayfur.



Babasýnýn adý: Ýsa.



Hicri 188'de Bistam' da doðdu.



Ali ve Adem isminde iki kardeþi olup, ikisi de züht ve takva ile süslenmiþ ve tasavvuf yolunda idiler.

Zahir ilimlerinde üstadýnýn Kürdüstanlý olduðunu Nefahatül Üns bildiriyor. Hocasýna hürmet ve tazimi o kadar büyüktü ki vefatý sýrasýnda, kabrinin üstadýmýn kabrinden daha aþaðýda yapýlmasýný vasiyet eylemiþtir. îmam Alî Rýza' nýn sohbetinden ve bunun bereketi ile îmam Cafer-i Sadýk' ýn ruhaniyetinden istifade etmiþtir. Þerh-i Meyakýf 617. sahifesinde diyor ki: Ebu Yezîd, îmam Ca'fer-i Sadýk zamanýnda yoktu. Fakat îmamýn rühundan istifade etti. Bundan feyz almasý ile meþhurdur.



Genç Bayezid okuduðu bir ayet üzerine eve erkenden gelir. Annesi sorar:



- Nederi bu kadar erken döndün?



- Bir ayet gördüm, Allah (c,c) kendisine ve sana hizmet etmemi emrediyor. Hemen hizmetinize koþtum.



- Ya benim için yalvar, sana hizmet edeyim; Yahut býrak, kendimi Allah (c.c)'a vereyim.



- Seni Allah (c.c)'a býraktým, kendini ona ver.



Derdi ki: "Otuz yýl mücahede iþinde çalýþtým, bunun sonunda anladým ki; kul için en zor þey ilim ve ilmin gereðini yapmaktýr. " Mansur misali bazen Þeriat'e aykýrý sözler aðzýmdan çýkmýþ malum.. Vahdet hali.. ince sýr..



Derdi ki: "Aðzýmdan Þeriat'e aykýrý böyle sözler döküldüðünü duyarsanýz, üzerime kama ve kýlýçlarla saldýrýnýz."



Ýrfan sahibinin vasfýný sordular. Þu cevabý verdi: "Týpký cehennem ehli gibi... onlar ölmek ve dirilmek bilmeyen hayata sahiptirler... yanarlar... yanarlar.. ama bunlarý yakan bir baþka ateþtir.. aþk ateþidir.. muhabbet ateþidir.."



Mevlana'ya atfedilen aslýnda Bayezid'm olan sözü: "Ya olduðun gibi görün, ya göründüðün gibi ol."

Bir gün Bistam alimlerinden biri kendisine sordu:



- Ya Bayezid bu ilim sana kimden ve nerden vergi? dedi. Þu cevabý aldý:



- Allah (c.c)'tan., Ve Allah (c.c)'m ni'meti..



Onun zatýndan.. izahý çok kolay... Peygamber (SAV)'in þu hadis-i þerifini okursan anlarsýn!



"Bir kimse bildiðiyle amel ederse, Cenab-ý Hakk ona bilmediðini ihsan eder." gelen alim, cevabý karþýsýnda sustu, durumu kavradý çýkýp gitti.



Derdi ki: "Allah (CC)'tan bir þey isteyen, O' na sýfat isimleri ile dua eder. Fakat O' nun zatýný murat edene, ancak zat ismi olan, Allah (CC) ile yönelmek lazýmdýr."



Þeyh Feridun-i Attar (Tezkire-tül evliya adýndaki kitabýnda buyurmuþtur ki; Yusuf Necürani adýnda bir zat imtihan kastiyle keramet talep ederek Bayezid' in huzuruna gelir. Hazreti Þeyh de: "Biz kerametlerimizi ve harikalarýmýzý ona havale ettik, ona gidin", buyurup, müridlerinden Þeyh Ebu Said Raî hazretlerine gönderir.



Bu iþaret üzerine Yusuf Necürani, Þeyh Ebu Said hazretlerinin yanýna gittiði zaman, Þeyh hazretleri sahrada namaz kýlmakta, kurtlar ise koyunlarýna çobanlýk ve bekçilik etmekte olduðunu gördü. Ebu Said hazretleri namazý bitirince Yusuf Necürani, kendisinden taze üzüm ister.

Þeyh Raî Hazretleri de, elinde bulunan asasýný iki parça edip, bir parçasýný kendi tarafýnda diðer parçasýný Yusuf Necürani tarafýnda yere diker dikmez Allahü Teala'nýn hikmeti ve ihsaný ile asma haline gelerek taze üzüm verir. Fakat þeyh Raî hazretlerinin tarafýnda olan beyaz, Yusuf-i Necürani tarafýnda olan siyah renkli olarak zuhur eder.



Yusuf-i Nercürani, ne için bu üzümlerin renkleri deðiþik? dediði zaman; Þeyh Raî hazretleri: "Ben Cenab-ý Hakk 'dan yakinî olarak istedim, sen ise imtihan etmek için istedin. 0 halde her þeyin rengi kendi halinde olmak gayet tabiidir" cevabýný verdi.



Sonra Yusuf-i Necürarii'ye bir kilim vererek, iyice muhafaza etmesini tembih eder. Yusuf kilimi alýp hacca gider, Arafat ta, bu kilim kaybolur. Hacdan sonra Bistam'a döndüðü zaman, kilimi Þeyh Raî hazretlerinin önünde bulur. Ve Hazreti Bayezid gibi yüksek bir veliden keramet istediðine kalpten piþman olarak, tövbe ve istiðfarla müritleri arasýna girer.

îmam-ý Rabbani (k.s) Mektubat ta buyurur:



- Bayezid-i Bistami Sübhani sözünün manasý hakký tenzihdir. Kendini tenzih deðildir.


- Bayezid-i Bistami, Sübhani sözünü yolun ortasýnda iken söylemiþtir. Sonra bundan geçip

kemale kavuþmuþtur.



Bir gün ashabýna; "Kalkýn, Allah'ýn veli kullarýndan birini karþýlamaða çýkalým" buyurup kalktýlar.. Ana yola çýkýnca Ýbrahim bin Þeybe-i Hirevi ile karþýlaþtýlar. Ebu Yezid, ona:

"Hatýrýma seni karþýlamak ve Rabbim katýnda sana þefaat etmek geldi." buyurunca, Ýbrahim bin Þeybe: "Sen bütün mahlukata þefaat etsen, hiç de fazla sayýlmaz. Zira onlarýn hepsi bir parça çamurdur" dedi. Bayezid hazretleri bu cevaba þaþýp kaldý.



Ýmam-ý Yafiî anlatýr: Birisi Abdümihman bin Yahya'ya tevekkülden sordu. Elini ejderhanýn aðzýna soksan ve bileðine kadar aðzýna girse. Allahü Teala ile olup, baþkasýndan korkmamandýr" buyurdu Bayezid hazretlerine de tevekkülden sormaya gittim. Kapýyý çaldým. Birden "Abdurrahman'ýn sözü sana kafi gelmedi mi?" buyurdu. Kapýyý açýn dedim. "Sen beni ziyarete gelmedin, cevabýný da kapýnýn arkasýndan aldýn" buyurdu. Ve bana kapýyý açmadý, Gittim, bir sene sonra ziyaretine geldim. Bir ay miktarý yanýnda kaldým. Bu zaman içinde kalbimden geçen her þeyi bana haber verirdi.



Vefatýndan sonra onu rüyada gördüler ve sordular: "Halin nice oldu?"



- Bana; "ey pir, ne getirdin?" dediler. Dedim ki: "Dilenci padiþahýnýn kapýsýna gelince; ona, "ne getirdin?" demezler. "Ne istersin?" derler. Hîtap geldi: "Doðru söylüyor onu býrakýn."


Hicri 231 yýlýnda, yahut 232, Ýbn-i Hillika' nýn rivayetine göre 261 veya 262 senesi Þaban-ý þerifinin on beþinci günü yine Bistam' da vefat etmiþtir. Mübarek mezarý Bistam'da herkesin ziyaret yeridir.



Mübarek hilyeleri: Uzun boylu, beyaz yüzlü, ak sakallý ve çukur gözlü idi. Sakalý seyrekti. Hz. Ebubekir' e çok benziyordu




http://www.menzil.org dan alýnmýþtýr


Mesaj 1 kez düzenlendi. En son eNeSMaLiK tarafından, 20.11.2004 - 16:00 tarihinde.
Gönderen: 20.11.2004 - 15:32
Bu Mesaji Bildir   fosaloglu üyenin diger mesajlarini ara fosaloglu üyenin Profiline bak fosaloglu üyeye özel mesaj gönder fosaloglu üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
fosaloglu su an offline fosaloglu  
Muhammed Baba Semmasi (K.S)
2683 Mesaj -
Ali Ramiteni' nin baþ halifesi. Ramiten civarýnda -Semmas-isimli köyden. Þah-ý Nakþibendi evlatlýða kabul eden odur.



Þahý Nakþibent henüz yeni dünyaya gelmiþ iken, Baba Semmasi Hindevan Köþkü isimli köyün yanýndan geçmektedir. Gözlerini Þahý Nakþibendi'n evine dikerler ve: "Bu topraklardan misilsiz bir er kokusu geliyor. Hindevan köþkü çok yakýnda Kasrý Arifan (Ariflerin köþkügöz kırpma olacak... sanýrým çocuk doðdu. Gidip ziyaret edelim..."



Eve gidiliyor, daha üç günlük olan Þah'a dalgýn nazarlarla þöyle diyor: "Bu benim oðlumdur, biz onu çoktan oðulluða kabul ettik." Müritleri içinde en büyük halifesi, Seyyid Emir Külal' e diyorlar ki: "Oðlum Bahaeddin'in terbiye iþini sana ýsmarladým, sakýn kusur edeyim deme..." Seyyid Emir Külal cevap veriyor: "En küçük bir ihmal gösterirsem mert deðilim."



Þahý Nakþibent hazretleri anlatýyorlar: "Evlenmek istediðim zaman, büyük babam beni Muhammed Baba hazretlerinin huzuruna gönderdi. Gideceðim sabahýn gecesi, içimde gözyaþý ve dua isteði kabardý. Hace Baba'nýn mescidine gidip iki rek'at namaz kýldým ve Allah'a yalvardým: "Ýlahi, bana, belalarýna tahammül için kuvvet ve aþkýn yüzünden doðacak mihnetlere karþý takat ver!" Sabahleyin Hacenin huzuruna girince, buyurdular: "Bir daha dua ederken þöyle et: "Ýlahi rýzan hangi noktadaysa, bu kulunu orada bulundur! Eðer Allah dostuna bela gönderirse, yine inayetiyle o belaya sabýr ve tahammülü de ihsan eder. Fakat Allah'tan ne geleceðini bilmeden, bela ister gibi dua doðru deðildir." Muhammet babanýn, bir gece evvelki halimi keþfetmekteki kerametini anladým ve sýmsýký kendisine sarýldým.



Þahý Nakþibendi hazretleri, Hace Muhammed Baba ile yemek yiyor. Yemek bitince bir parça ekmek artýyor. Hace Muhammed baba, ekmeði Þahý Nakþibend hazretlerine uzatýp: "Al, bunu yanýnda sakla!" buyuruyor. Þahi Nakþibend ekmeði alýyor ama, düþünmekten de kendini alamýyor, Kendi kendine: "Yemek yedik, karnýmýz doydu, þimdi bu ekmeði bana saklatmak niye? diyor. Fakat hemen Hace'den þu ihtar geliyor; "Faydasýz düþüncelerden kalbi muhafaza etmek lazýmdýr!" Þahý Nakþibend baþýný eðiyor ve teslim oluyor. Yola çýkýyorlar. Bir tanýdýðýnýn evine misafir oluyorlar. Ev sahibinin yüzünde bir sýkýntý görüyorlar, Hace hazretleri neye üzülüyorsun? buyuruyorlar. "Bir kase sütüm var, fakat ekmeðim yok ki, banýp da yiyeyim, Ona üzülüyorum" diyor. Hace hazretleri geleceðin kerametler sultaný Þahý Nakþibend'e dönüp: "iþte, acaba neye yarayacak diye düþündüðün ekmek bu iþ içindi. Ver sahibine, yesin! buyuruyor.



Muhammed Baba Semmasi hazretlerinin köyünde küçük bir üzüm baðý vardý. Arada sýrada bu baðdaki kütükleri eliyle budar, fakat her kesiþlerinde üzerlerindeki hal artar, kendinden geçer, testere elinden düþer ve bir müddet öylece kalýrdý.



Dört halifesi vardý. Dördü de kamil ve fadýl olup, vefatýndan sonra irþadla meþgul oldular. Biri Hace Sofi Suhari idi. Kabri Suhar'dadýr. Suhar, Buharadan iki fersah mesafede bir köydür. Diðer hace Muhammed Baba hazretlermin oðlu hace Mahmud Semmasidir. Üçüncüsü Mevlana Daniþmend Ali'dir. Hazreti Hace'nin eshabýnýn büyüklerindendir. Dördüncüsü Seyyid Emir Külal olup, eshabýnýn en büyüðü, halifelerinin en ekmelidir.



H. 755 yýlýnda Semmas'ta vefat ettiler.


Mübarek, orta boylu, güleç yüzlü, rengi esmerdi.




http://www.menzil.org dan alýnmýþtýr
Gönderen: 20.11.2004 - 15:33
Bu Mesaji Bildir   fosaloglu üyenin diger mesajlarini ara fosaloglu üyenin Profiline bak fosaloglu üyeye özel mesaj gönder fosaloglu üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
fosaloglu su an offline fosaloglu  
Muhammed Bahauddin Şah-ı Nakşibend (K.S)
2683 Mesaj -
Hicri 718 yýlýnda, Muharrem ayýnda dünyaya geldiler.



Asýl adý : Seyyid Muhammed Bahauddin.


Kendileri Seyyid'dir. On dördüncü babada Hz. Ali'ye (r.a) yetiþir.



Doðup vefat ettikleri yer Kasr-ý Arifan denilen köy.



Evrad, Tuhfe ve Hediyye kitaplarý çok kýymetlidir.



Seyyid Emir Külal'e baðlanan bu tarikat zincirinden baþka Þah-ý Nakþibend hazretlerinin, hacelerin hacesi, Hace Abdulhalik Gücdevani hazretlerinin yüksek ruhaniyetlerinden ettiði istifade sebebiyle de üveysidir, Nitekim kendileri þöyle anlatýr:



"Cezbe hali bende kuvvetli olup, kararým kaldýðý günlerde Buhara' da dolaþýr, bazý büyük velilerin kabri þeriflerini ziyaret ederdim. Bir gece hangi kabre gittiysem ayak uçlarýnda birer kandil yanar gördüm. Fakat yaðý ve fitili olduðu halde, isteksiz, sönük yanýyorlardý. Eðer fitillerin uçlan dokunma ile düzeltilirse, gayet güzel ýþýk verecekti. Ben ise kandilleri o halde býrakarak (Hace Mezd ahun) hazretlerinin kabrine gittim. Yüzümü kýbleye dönerek oturdum. 0 an bende bir kendimden geçme hali hasýl oldu. 0 hal esnasýnda öyle müþahede ettim ki, kýble tarafýndan yeþil örtü ile süslenmiþ, gayet güzel bir kürsü göründü. 0 kürsünün etrafýný büyük bir kalabalýk sarmýþlardý. Ýçlerinden ancak, Hace Muhammed Baba Semmasi Hazretlerini tanýdým. Anladým ötekiler daha önce dünyadan göçmüþ haceler, bu yolun büyükleriydiler.



Sonra içlerinden birisi bana: "Bu kürsünün üzerinde Abdulhalýk Gücdevani hazretleri ay gibi parlamaktadýr. Etraftaki cemaat ise kendi halifeleridir, deyip birine iþaret ederek, bu hace Ahmed-i Sýddýk, bu hace Evliya-i Kebir, bu hace Arifi Rivegeri, bu hace Mahmud Enciriyil Faðnevi, bu hace Ali Ramitený'dir. Hace Muhammed Baba Semmasi hazretlerini zaten tanýrsýn buyurdu.

Sonra Abdülhalýk Gucdevani hazretleri bana teveccüh ederek, hakkýmda pek büyük inayet buyurarak bir hýrka ihsan eyledi ve: "Bu hýrkanýn kerameti vardýr. Bunu giyen kimseye, inecek olan belalar, bunun bereketiyle, o kimseden kalkar" buyurdular. Bundan sonra, bu büyükler yolunda ilerlerken, baþlangýçta, ortada ve sonda kullanýlmakta olan kelimeleri bana anlattýlar, sözlerinden biri þudur ki: "Bahaüddin! Sönük olarak yandýðýný görmüþ olduðun kandiller senin kabiliyet ve istidadýnýn bu yolda olduðuna iþarettir. Ama istidat fitilini hareket ettirmek lazýmdýr. Böylece istidadýn parlar, Hakkýn sýrlan onda zahir olur."



Diðer bir sözleri de Bahaüddin. Sana lazým ki, ayaðýný her halde þeriat caddesi üzere bulundurasýn. Emir ve yasakta istikamet üzere olasýn. Daima azimetle amel edesin. Yani haramlardan ve þüphelilerden sakýndýðýn gibi, mubahlarýn da fazlasýndan sakýnasýn. Sünnetlere uyup, elden geldiði kadar, bütün sünnetleri iþleyesin. Ruhsatlarý, cevazlarý terk edip, bidatlerden çok sakýnasýn" nasihatlerinden ibaret idi.



Þah-ý Nakþibend hazretleri, ilk zamanlarýndaki hallerinden bahsederek buyurmuþtur ki: "Biz üç kimse idik. Hak yolunda ilerlemeye koyulduk. Ama benim himmetim, bütün masivadan yani Allah' dan baþka her þeyden geçip, Hak Teala hazretlerine kavuþmak idi. Bunun için Allahü Tealanýn yardýmý eriþerek, beni bütün masivadan kurtardý ve maksadýma kavuþturdu.



Mürþidi Seyyid Emir Külal de, gizli ve açýk zikri birleþtirmiþti. Açýk zikir baþladýðýnda, Þah-ý Nakþibend, zikir halkasýndan çýkarlar. Bu hal öbür müritlere aðýr gelirdi. Þah-ý Nakþibend, bu kýzmalara hiç aldýrmaz ama, mürþidinin hizmetinden bir an bile geri durmazdý.



Seyyid Emir Külal ölüm döþeðinde. Þah-ý Nakþibend'e baðlanmalarýný isteyince, müritler: "Fakat o açýk zikirde bize tabi olmamýþ" dediler. Emir Külal hazretleri cevap verdi: "Onda gördüðünüz her þey, Allah (c.c)' ýn izniyledir. Onun iradesinin dýþýndadýr.



Ve Þah... Bu tarikatýn ser tacý...



Buyurdular: "Biz; sevgiliye eriþtirmeye vasýtayýz, yola düþenlere gerektir ki; sonunda bizden kesilip, sevgiliye ulaþsýnlar."



Buyurdular: "Bizim tarikatýmýz sohbettir. Halvette þöhret, þöhrette afet vardýr. Hayýr cemaattedir".

Þah-ý Nakþibend (K.S) buyurdu:



"-Cezbeye kapýldýðým ilk zamanlardaydý. Bana bu yola nasýl giriyorsun? dendi. Benim dediðim ve dilediðim olmak þartýyla dedim. Bizim dediðimiz ve dilediðimiz olur hitabý geldi. Buna dayanamam. Benim dediðim olursa, bu yola adým atarým, yoksa bu yola giremem dedim. Bu iki kere tekrar etti. Sonra beni býraktýlar. On beþ gün durgun halde kaldým. Büyük bir ümitsizliðe kapýlýrken, bana "Senin dilediðin olur" buyruldu. Bunun Üzerine: "Öyle bir yol istiyorum ki, ona girenlerin hepsi, Allahü Tealaya kavuþmakla þereflensin" dedim. ' Yakub-ý Çerhi (K.S) anlatýr: "Buhara' nýn alimlerinden yetiþip, fetva vermeðe icazet aldýktan sonra, memleketime dönmeyi düþündüm. Hazreti Haceye uðrayýp, beni hatýrýnýzdan çýkarmayýn dedim ve çok yalvardým. Gideceðin zaman mý yanýmýza geldin buyurdu. Hizmetinize müþtakým dedim. Hangi bakýmdan? buyurdu. Siz büyüklerdensiniz ve herkesin makbulüsünüz, dedim. Bu kabul þeytani olabilir, daha saðlam delilin var mý buyurdu. Sahih hadiste: "Allahü Teala bir kulunu severse, onun sevgisini kullarýnýn kalbine düþürür" geldi dedim. Tebessüm edip: "Biz azizanýz" buyurdu. Bunu duyunca birden halim deðiþti. Bir ay önce rüyada birisi bana: "Git, Azizanýn müridi ol" demiþti. Onu unutmuþtum. Onlardan duyunca bu rüyayý hatýrladým.



Alaüddin Attar (K.S) anlatýr: "Þah-ý Nakþibend hazretleri beni kabul edince, kendilerini o kadar sevdim ki, kararým kalmadý. Sohbetlerinden ayrýlamýyacak hale geldim. Bu halde iken bir gün bana dönüp: "Sen mi beni sevdin ben mi seni sevdim?" buyurdu.- "îkram sahibi zatýnýz, aciz hizmetçisine iltifat etmelisiniz, hizmetçiniz de sizi sevmelidir" diye cevap verdim. Bunun üzerine: "Bir müddet bekle iþi anlarsýn" buyurdu. Bir müddet sonra kalbimde kendilerine karþý muhabbetten eser kalmadý. 0 zaman: "Gördün mü, sevgi benden midir, senden midir?" buyurdu.



H.791 yýlmda vefat ettiler.



Mübarek; uzun boylu, buðday benizli, gür sakallý, güler yüzlü idi.




http://www.menzil.org dan alýnmýþdýr
Gönderen: 20.11.2004 - 15:34
Bu Mesaji Bildir   fosaloglu üyenin diger mesajlarini ara fosaloglu üyenin Profiline bak fosaloglu üyeye özel mesaj gönder fosaloglu üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
fosaloglu su an offline fosaloglu  
Mevlana Halid Bağdadi (K.S.)
2683 Mesaj -
H. 1192 yýlýnda Musul'un Þehrizor kasabasýnda dünyaya geldiler.



Nesepleri Hz. Osman'a ulaþýr. (R.A)



Bu yolda Þahý Nakþibend, Ýmamý Rabbani gibi köþe baþlanndan...



Musul'un Süleymaniye kasabasýnda bütün ilimleri tahsil ettiler, oradan Baðdat'a gidip tahsillerini ilerlettiler ve nihayet il il, belde belde dolaþýp zahir ilimlerini ve batýn ilimleri meczetme...



Hocalarý, büyük alim Muhammed bin Adem-i Kürdi'dir (K S). Biri faziletler sahibi Salih-i Kürdi'dir, Biri üstünlükler sahibi Abdürrahman-ý Kürdi'dir. Biri de, faziletli, ilim deryasý Abdürrahim Berzenci'dir. Biri de, bunun kardeþi Abdülkerim Berzenci'dir. Bunlardan baþka Abdullah-ý Harpani'den ve daha bir çok alimlerden ders almýþ, ilim öðrenmiþ, feyz ve nur iktibas etmiþtir.



Ve dolaþmada bir uðrak yeri... Þam... Burada bir aralýk Kadiri tarikatý ile ilgilenme... Ve sonunda mürþit bulma ümidi ile de, Hacc niyeti ile de Hacca gidiþ...



Mekke... Bir taþa oturmuþ Kabe'ye bakmakta. Bir adamda sýrtýný Kabe'ye vermiþ kendilerine bakmakta.. Bu münasebetsiz duruma bir müddet sabredip nihayet, dayanamadýlar:



- "Ben Allah'ýn evine bakarken siz niçin sýrtmýzý dönmüþ bana bakýyorsunuz?"



Cevap: "Bunu bana sormanýzý istiyordum da ondan."



Mevlana Halid þaþýrdýlar. Acaba aradýklarý mürþit bu muydu? Ve adamýn ellerine yönelme... Adam gülümseyerek cevap verir: Hayýr! Ben sizin aradýðýnýz mürþit deðilim. Ama sizi layýk olana göndermeye memur basit bir insaným... Sizin mürþidiniz Hindistan'da Dehlev þehrinden Abdullah Dehlevi... Oraya gidin ve adam dönüp gittiler. Kimdi bu adam belli deðil.



Bu düþünceler içerisinde yüzerken, aniden veliler ordusunun kumandaný Þah Abdullahi Dehlevi bir talebesini Mevlanaya gönderdi ve: "Selamýmýzý söyle, bu tarafa gelsin" buyurdu. Mevlana gelen talebe ile bir müddet inzivaya çekildi. însanlarla görüþmez oldu. Kitaplarý býrakýp, medreseye gelmez oldu.



Hindistan'dan gelen zatla Hindistan'a gitmek üzere yola koyuldu. Talebesi gelen zata kýzmaya baþladýlar. Fakat Mevlana, gülün kokusunu almýþ bülbül gibi kimseyi dinlemez olmuþtu. Umulmadýk bir zamanda medreseyi ve talebeyi býrakýp bu acýklý ayrýlýþýna valiler, kumandanlar, alimler, fadýllar, büyükler, salihler, eminler, garibler, fakirler, talebeler, erkekler, kadýnlar, herkes ve herkes üzüntülerini beyan, baðlýlýklarým izhar ve muhabbetlerini ilan ederek teþyi eylediler, uðurladýlar. Aðlayarak :



Bizleri hüzün ve eleme gark ettiniz. Ýnþaallah yine huzurunuz ile þerefleniriz dediler.



Arkadaþý ile yaya giderek Tahran'a ulaþtýlar. Burada Þii mezhebini kuvvetlendiren meþhur Þii alimlerinden çok talebesi bulunan Ýsmail Kaþî, Mevlana Halid efendimiz ile uzun ve çetin münakaþa ve mubaheseye giriþti. Sonunda bütün talebesinin önünde mahcub oldu. Yenildiðini bildirmemeye çalýþýyor, talebesinin gözü önünde o duruma düþmek istemiyordu. Ama ne yapsýn ki, evliya aslanlarýnýn kahredici, ezici pençesine düþmüþtü. Sonuçta mahcup oluyor, siliniyordu. Ehli sünnetin hak olduðu güneþ gibi meydana çýkýyor, bozuk itikat zulmetleri daðýlýyordu. Sonunda söyleyecek tek söz bulamayýp, sustu.



Mevlana birçok Þii tefsir kitaplarý okumuþ, Kur'an-ý Kerim'in birçok ayet-i kerimelerinin Þiiler tarafýndan deðiþtirilmiþ olduðunu, tahrif edilmiþ bulunduðunu görmüþtü. Mesela:



"Bedir gazasýndaki esirleri salýverdiðin için Allahü Teala seni afveyledi." ayeti kerimesini, Hz. Ebu Bekr'i Sýddýk (R.A) hakkýndadýr, þeklinde tefsir eylemiþlerdir.



Mevlana, Ýsmail Kaþiye hitaben, peygamberlerin masum olmasý hakkýnda ne dersiniz? diye sordu.



Kaþi bütün peygamberler masumdur, günah iþlemezler, dedi. Mevlana buyurdu ki, peki Allahü Teala'nýn: "Bedir gazasýndaki esirleri salýverdiðin Allahü Teala seni affeyledi" ayeti kerimesinde af söylendiðine göre, günah iþlenmiþ demektir, manasýna geliyor. Halbuki peygamberlerdeki günah olan bir iþ meydana gelmemiþtir" deyince Kaþi, bu ayeti kerime Ebu Bekr'i (R.A) azarlamaktadýr, onun hakkýndadýr. Peygamberimiz (SAV) hakkýnda deðildir, deyince Hazreti Mevlana, "Ey Þia taifesi: Eðer sizin dediðiniz gibi ise, Allahü Teala Sýddýk'ý Azam'ý (R.A) affeyledim, buyuruyor da, siz niçin affetmiyorsunuz?" deyince, Kaþi hiç bir cevap bulamayýp sükut etmiþtir.



Artýk duruþ yok, aylarca kat edilen yol, ardýndan Dehlev, tekkenin kapýsýndan girdiler... Þeyh sanki onu bekliyor:



-"Buyurun safa geldiniz."



Ve hemen Halid'e dergahýn helalarýný temizleme görevi verildi. Mevlana'da en ufak bir teessür, iþaret yok, yalnýz dudaklarýnda küçük bir tebessüm...



Bu yeni vazifeyi aþk ve þevkle benimsediler... Bir ara hela temizliði için su taþýrken, Þeytan kulaðýna fýsýldadý: "Sen, bunca ilmin ve faziletinle, bir takým miskin derviþlerin girip çýktýðý helalarý temizlemeye memur edilecek insan mýsýn? düþünsene... Ve Mevlana Halid cevaplýyor:



"Düþünüyorum, gerekirse oralarý sakalýmla temizlerim... Ve hazmm..."



Aradan tam on ay geçer... Bir gün mürþitleri Abdullah Dehlevi, odasýnda oturmuþ, pencereden bahçeye bakýyor. Mevlana Halid de iki elinde iki su kabý çeþmeden su taþýyor... 0 anda mürþidin gördüðü dehþet... Su kaplarýný taþýyan Mevlana Halid deðil... Mevlana Halid'in ellerinde tüyden hafif iki kap var... ve aðzýna kadar su dolu kovalarý taþýyan meleklerdir...



Hemen Abdullah Dehlevi hazretleri, Mevlana Halid'i ata bindiriyor, üzengisini de eliyle tutuyor.

"Aman efendim ne yapýyorsunuz?"



"Baþlangýçta sana helalar temizletmeye memur iken, þimdi de atýnýn üzengisini tutmaya memuruz... Þimdi git ve iklimleri irþat et, ruhlarý aç, susuz insanlar seni bekliyor. Artýk hepimizden üstünsün..."



Þah Abdullah Dehlevi' nin Mevlana Halid'e yazdýklarý hilafetnamedir:



"Rahman ve Rahim olan Allahü Tealanýn ismi ile baþlýyorum. Allahü Tealaya hamd, Resulüne salattan sonra;



fakir Abdullah nakþibendi müceddidi (R.A.Anh) der ki, din alimlerinin baþta geleni ve Hak ve yakin yolu taliplerinin seçilmiþi hazreti Mevlana Halid nakþibendi tarikatý için Kürdistandan bu fakirin yanýna gelip, on ay kadar, halvette, me'lufatý terk ile zikir ve verilen vazifeleri edaya, son derece gayret ile çalýþtýlar. Allahü Tealaya hamdolsun ki, onun yardýmý ve piran-ý kibarýn tavassutu ile, tarikatýn derecelerine yükselip, huzur, yad, daþt alem-i emr latifelerinin tenzibi, fena,beka ve bihudiye kavuþtular. Alem-i halk latifelerindeki seyrin nurlarý ve hazreti müceddidin tarikatinde, salikin heyet-i vahdaniyyesine varid olan keyfiyyet ve haller, batýnýný nurlandýrdý, hallendirdi. Tarikatte kemale ulaþýp, insanlarý da kemale ulaþtýrma mertebesine ulaþýnca, kendilerine icazet, ve hilafet verip, talipleri terbiye etme, yetiþtirme salahiyetini ve vazifesini verdim. Ayrýca Kadiri, Çeþti, Sühreverdi ve Kübrevi yollarýndan da icazet verdim. Nitekim bizim yolumuzda böyle yapýlmaktadýr. Onun eli, benim elimdir. Kendileri benim pirlerimin naib ve halef-i sýdkýdýrlar. Onun rýzasý benim rýzamdýr. Onun hilafý benim hilafýmdýr. Devamlý zikir, teveccüh, murakabeler, sünnet-i seniyyeye ittiba, bid'atten ictinab, sabr tevekkül, teslim, rýza, ilim, hadis ve tasavvufla iþtigal ve talipleri hidayetle uðraþma hilafetnamenin þarüdýr. Ya Rabbi Onu, muttakilere Ýmam eyle! Ve Sallallahü ala Seyyidina Muhammedin ve ala Alihi ve sellem. Allah yolunda olanlara selam olsun!"



Bundan sonra büyük irþat dönemi...



Baðdat'tan sonra Þam'a geçtiler ve orada Salihiye dergahýnda yirmi yýla yakýn irþat postuna oturdular.



Hazreti Þah Abdullahi Dehlevi: "Ey Halid, þimdi memleketine ve Baðdat'a git. Oradaki Hakk aþýklarýný, sevdiklerine yani Allahü Tealaya kavuþtur" buyurunca, Mevlana hazretleri:



"Ey benim Sebeb-i devletim, yüksek sýðýnaðým, efendim, mürþidim, orada Hayderve Berzenci sadatý çoktur. Ýrþadla nasýl meþgul olurum. Çünkü onlar þöhret ve itibarda ve alimlerin sýðýnaðý durumundadýrlar. Böyle bir iþe kalkýþsam, diðer insanlar bile beni men ederler" diye arz etti. Sen memleketine git. Ýrþat ile meþgul ol. Bütün seyyidler, senin hak-i payine yüz sürerler ve þerefli zatýna hizmetçi olurlar. Oranýn valileri, eminleri, alimleri, fadýllarý, mübarek ayaðýný öperler. Þimdi ne istersen vereyim. îste ya Halid!" buyurdu. Din için dünyalýk isterim dedi. Git, her Ýstediðini verdim." deyip yolda giderken filan yerde evliyanýn büyüklerinden iki seneden beri yemez, içmez, konuþmaz, Hakka müteveccih, ölü gibi bir zat var, ona selamýmý söyle; hayýrlý duasýný al ve þerefli elini öp! Kudsi nisbetinin celal ateþi ile etrafý harap olmuþ, kendilerinden baþka, civarýnda hiçbir insan kalmamýþtýr." buyurup bütün halife mürit ve eshabý ile dört millik mesafeye kadar, hazret-i Mevlana efendimizi teþyi edip, sonra; "Halid bürd" yani Halid her þeyi aldý götürdü, buyurdu..



0 velinin olduðu beldeye gelince, yerini sordu. Uzaktan gösterdiler. Bulunduðu yere doðru yürüyünce, velinin celalinden, hazreti Mevlanayý bir korku ve dehþet kaplayýp, gidemedi. Olduðu yerde kaldý. Hemen Þahý Dehlevi hazretlerine rabýta eyledi. Korkusu gitti. 0 zatýn yanýna gidip Farsça olarak, þeyhinin selamýný söyledi. Baþýný murakabeden kaldýrýp: "Aleyke ve aleyhisselam" buyurdu. Sonra: "Ey Halid, senin fütuhatýn ve irþadýnýn yayýlma yeri Baðdat'týr." deyip, tekrar murakabeye daldý. Mevlana efendimiz, o zatýn, nisbeti Muhammedi denizine gömülmesine, feyz nurlarý içinde müþahede sahibi, bir an Cemal-i Hak'dan ve onun murakabeden ayrýlmamasýna hayran olarak, Bender denilen yere gelinceye kadar elli altmýþ gün ne bir þey yedi, ne de bir þey içti.



Süleymaniyye' de iken, Berzencilerden iki yüz kiþi silahlanýp Mevlana Halid hazretlerini öldürmek isterler. Silahlý olarak Cuma günü mescidin kapýsýnýn dýþýnda durup beklerler. Cumadan sonra herkes camiden çýkar. Salihlerin adeti olduðu üzere camiden en geç çýkarlar. Þeyh Abdullah Hayderi der ki, namazdan sonra herkes, halifeleri ve ben, camiden çýktýk. Hazreti Þeyhimize sü-i kasd eden silahlý kiþilerin beklediklerini gördük. 0 güneþlerin güneþi caminin kapýsýndan çýkýp, silahlanmýþ kiþilere celal ile göz ucuyla nazar etti. 0 anda, o kiþiler, feryat ederek, bazýsý yüz üstüne düþerek, heybetli nazarlanndan periþan oldular. Kendileri, bütün halife ve müritleri ile hanekahý cennet misallerine geldiler.



Süleymaniye'nin büyük alimlerinden bazýsý, Mevlana hazretlerini, akli ve nakli ilimlerin en mühim ve zor, ince meselelerinde maðlup etmek istedilerse de, kendileri yenildiler. Yanlarýnda cahil gibi kaldýlar. Çaresiz kalýp, Irak'ýn her bakýmdan en büyük alimi olan hüccet-ül Ýslam denen Þeyh Yahya Merveri Ýmadi hazretlerine mektup yazýp:



"Süleymaniye alimleri tarafýndan, din ve dünya ilimlerinin allamesi, Müslümanlarýn hücceti, efendimiz, üstadýmýz Yahya Mezveri Ýmadi hazretlerinedir. Hak Teala müslümanlarý uzun hayatýnýzla bereketlendirsin. Þehrimizde Þeyh Halid isminde bir zat zuhur eyledi. Hindistan'a gidip geldikten sonra vilayet-i kübra ve irþad-ý uzma davasýnda bulunuyor. Bu zat, din ilimlerini mükemmel bir surette tahsil ettikten sonra, terk eyledi. Sapýklýk yolunu tuttu. Bizler onu ilimde yenemedik. Büyüðümüz sizsiniz. Üzerinize vaciptir ki, bu tarafa gelip, sapýklýðýný ve maksatlarýný def edip, onu yenesiniz. Gelmeyecek olursanýz, sapýklýðý bütün insanlara ve diðer þehirlere yayýlacaktýr.

Bu mektup, Þeyh Yahya hazretlerinin eline geçince bazý talebesi ile birlikte, Süleymaniyye yolunu tuttu. Þehre yaklaþýnca, bütün alimler, karþýlamaða çýkýp eline, ayaðýna yüz sürüp, her biri kendi evine davet ettiyse de, kabul etmeyip; "Þu saatte o zatla görüþmem lazýmdýr" deyip, Mevlana Halid efendimizin zaviyesine doðru gittiler. 0 devlethaneye girince, Mevlana hazretleri, kalkýp, karþýlayýp, müsafaha ettikten sonra, yanlarýna oturttular. Þeyh Yahya hazretlerinin kalbinde bir takým ince ve zor meseleler vardý. Bunlarý sorup imtihan edecekti. Daha aðzýný açmadan, Hazreti Mevlana, Þeyhe hitaben: "Din ilimlerinde çok müþkül meseleler vardýr. Ýþte biri þudur ve cevabý þudur" buyurup Þeyhin kalbindeki bütün sorularýn cevaplarýný izhar ettiler. Þeyh Yahya hazretleri anladý ki, bu mübarek zat, evliyanýn büyüklerindendir. Hemen ayaklarýna kapanýp özür ve af diledi, tövbe ve inabe ile Mevlana hazretlerinin yoluna girdi. Sonra büyük halifelerinden oldu. Münkirler bunu duyunca periþan oldular. Mevlana hazretleri, Þeyh Yahya'yý çok severdi. Yüz yaþýnda Baðdat'ta vefat etti.



Alim, fadýl, þeyh AIi Süveydi Baðdadi, büyük muhaddislerden idi. Hadis-i Þerif senetlerinde bilgisi vardý. Bu hususda imtihan maksadýyla Mevlana hazretlerine gelip, musafaha esnasýnda bir hadis okudu. Mevlana hazretleri de bir hadis-i Þerif okuyup oturdular. Ayný zat, Kütüb-i Sitte hadislerinden üç hadisi senetleriyle, imtihan yollu okudu. Mevlana hazretleri de bu hadislerin asýl senetlerini sahih olarak okuyunca, o muhaddis, hemen Mevlana'nýn ellerine kapanýp, kalbine gelen imtihan düþüncesinden istiðfar edip af diledi. îlim meclislerinde, Mevlana'nýn en büyük velilerden olup, zahir ve batýn ilimlerinde sonsuz bir deniz, biz ise bir damlayýz derdi.



Mevlana hazretlerinin 4 oðlu vardý:

1. Þehabüddin Sabi: Urfa'da vefat eylemiþ idi.

2. Behaüddin Sabi: Daha sonra vefat eyledi.

3. Abdurrahman Sabi: Behaüddin Sabi'nin ardýndan vefat ettiler.

4. Necmüddin: Babasýnýn vefatýndan sonra dünyaya geldi. Onunda iki oðlu dünyaya gelmiþ ve temiz soyu devam etmektedir.


Oðullarý Muhammed Behaüddin Sabi, daha beþ yaþýna girmeden, Kur'an-ý Kerimi çok güzel okurdu. Çok akýllý ve yüksek yaratýlýþlý idi. Arapça, Farsça ve Kürdçe bilirdi. Hocasý Þeyh Muhammed Nasih idi. Her haliyle ve þekli ile yüksek babasýna benzerdi. 0 yaþta iken, þefkatinin çokluðundan, bir kimseye bir bela ve afet gelse, def'ine himmet ve gayret ederdi.



Üç hanýmý vardý. Vefatýndan hemen sonra ikisi vefat etmiþ. Hatice ismindeki hanýmlarý yaþamýþ, hep ibadet ve taatle ömrünü geçirmiþtir.



Hanefi alimlerinden Ýbni Abidin denmekle meþhur Muhammed Emin (K.S) Mevlana hazretlerine gelmiþ, bazý sualler sormuþ doyurucu cevaplar aldýktan sonra: "Efendim, dün gece rüyada hazret-i Osman (R.A) gördüm. Güya vefat etmiþ, cenaze namazýný ben kýldýrmýþtým." deyince: "Ey Ýbni Abidin, yakýnda ben vefat ederim. Sen kalabalýk halk ile namazýmý kýlarsýn. Çünkü ben Hz. Osman (R.A)'m evladýndaným" buyurdu. Ýbni Abidin bunu bilmiyordu. Rüyayý anlattýðýna çok üzüldü.


Nihayet 63 yaþlarýnda sonsuzluk alemine yolculuk.



Mübarek; Uzun boylu, siyah ve iri gözlü, diþleri seyrek ve güleçti. Sakalý siyah ve gürceydi. Göðsü geniþ, kollarý uzun idi.




http://www.menzil.org dan alýnmýþdýr
Gönderen: 20.11.2004 - 15:39
Bu Mesaji Bildir   fosaloglu üyenin diger mesajlarini ara fosaloglu üyenin Profiline bak fosaloglu üyeye özel mesaj gönder fosaloglu üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
fosaloglu su an offline fosaloglu  
Konu icon   
2683 Mesaj -
kusura bakmayýn belki ardarda ekledim ama bir teknik hatadan dolayýKararsiz

Yolun büyüklerinin hayatlarýndan kesitleride bir çýrpýda okursunuz böylece.

selametle..
Gönderen: 20.11.2004 - 15:40
Bu Mesaji Bildir   fosaloglu üyenin diger mesajlarini ara fosaloglu üyenin Profiline bak fosaloglu üyeye özel mesaj gönder fosaloglu üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 1205 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 11:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
zec (53), yesil07 (39), volkansav52 (40), bebecik1974 (50), mcamlica (38), serdar414 (47), musoylemez (56), KalpYapalim (32), gurbat (62), yasen (47), yilmaz (63), kenzularsh (40), srknsrt (51), puma (54), mazpolat (67), pskofb (38), akaasa (49), oguzy (74), arkadasim (51), Mecnun2000 (55), sarenge (44), SarCopTeS (43), halil40 (36), belan08 (47), halil_10 (37)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.69725 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.