0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » İBRET TABLOLARI » BİR DOKUN BİR AH EŞİTME

önceki konu   diğer konu
1 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
vuslat su an offline vuslat  
BİR DOKUN BİR AH EŞİTME
29 Mesaj -
Bir an gözlerinizi kapatýn; elbette göremeyeceksiniz. Burnunuzu kapatýn; kokularý hissedemeyecek ve hava alamayacaksýnýz. Kulaklarýnýzý týkayýn; sesleri iþitemeyeceksiniz.

Dilinizi ve damaðýnýzý içeceklere ve yiyeceklere kapattýðýnýzda da, tat alma duyusundan kendinizi kasýtlý olarak mahrum edebilirsiniz. Görmek, koklamak, iþitmek ve tatmak gibi dört temel duyumuzu tatile göndermek elimizde.

Peki ya beþinci duyumuz? Dokunma duyumuzu da tatile gönderebilir miyiz? Varlýðýný en çok elimizde, parmak uçlarýmýzda hissettiðimiz dokunma duyusuna tatil yaptýrmak ise pek elimizde deðil. Bu yazýnýn yazarý olarak þu anda ben bir bilgisayar klavyesinin tuþlarýna dokunuyorum. Bu kasýtlý bir dokunma; istersem þimdi klavyeye dokunuþuma ara verebilirim. Ancak dokunma duyuma ara vermem mümkün deðil; çünkü sadece elimde, avucumda deðil dokunma duyum, parmak uçlarýmdan çok ötelerde ve derinlerde yatýyor. Þu dünyaya etten kemikten bir bedenle buyur edilmiþ bir canlý olarak, birþeye dokunmadan edemiyorum. Yerçekimine mahkûm olarak mutlaka bir zemine basmak durumundayým, bir yere tutunmak zorundayým, mutlaka birþeye temas etmem gerekir. Uzay boþluðunda asýlý kalýyor olsam da en azýndan hava ile temas hâlinde olmalýyým.

Dokunma duyum diðer duyularda olduðu gibi, belirlenmiþ bir organ üzerinden gerçekleþiyor deðil. Bütün bedenimi kaplayan ince bir deri tabakasý üzerinde gerçekleþiyor. Ýnsan cildi, bu anlamda, ‘dokunma duyusu’nun kapýsý olarak bir organ tanýmýný hakeder herhalde. Ne var ki, kulaðýmýzýn, gözümüzün, burnumuzun, dilimizin aksine, cildimize belli bir biçim çizemeyiz. En azýndan her sabah aynada yüzümüzü seyrederken baktýðýmýz o tanýdýk simada, bizi ‘biz’ yapan tüm detaylarda ilk gördüðümüz bu organýmýzdýr; elimizde avucumuzda olan herþeye ‘bu benimdir’ dedirten yakýnlýk duygusunu yaþatan bu organýmýzdýr, ayaklarýmýzýn altýnda gezdirdiðimiz yine bu organýmýzdýr. Dokunma organýmýz, cildimiz, hiçbirþeyimizdir ama herþeyimizdir. En çok gördüðümüz, en az farkettiðimiz organýmýzdýr. Cildimiz her yerdedir ve hiçbir yerde deðildir.

Dokunma organýmýzý ne kadar az farkettiðimizi, ne kadar zor tanýmladýðýmýzý bir kenara býrakalým ve dokunmanýn bize ettiðine bir bakalým. Dokunmak, varlýðýmýzý bize ilk farkettiren duyumuzdur. Dokunmak, ‘kendi’mizi ‘öteki’nden, ‘baþkasý’ndan ayýrýp tanýmlayan, ‘öteki’nin ve ‘baþkasý’nýn varlýðýný en kesin biçimde hissettiren duyumuzdur.

Cildimiz nasýl tüm bedenimizi kaplayan tanýmsýz bir organ ise, dokunmak da varoluþumuzu bize kavratan ilk ve son deneyimimizdir. Bu varlýk âleminde bir ‘kan pýhtýsý’ olarak aðýrlýðýmýzýn hissedildiði ilk zamanlarda, önce rahimlere ‘tutunmuþ;’ sonra dokunmalarýn en þefkatlisinin ortasýna, ana kucaðýna düþmüþtük. Bu varlýk âleminden uçup gittiðimiz son ânýmýzda da, dokunma duyumuzu en yoðun yaþadýðýmýz elimiz çözülür, avucumuz boþta kalýr, tenimiz soður; insan sýcaðýný yitiririz, varoluþla temasýmýzý kaybederiz. Hayatýmýzýn bu iki ‘dokunaklý’ dokunuþu arasýndaki serüvenimizin sahnesi cildimiz olur. Bu arada, hayat boyu, nice fiilimiz, cildimiz üzerinde sembolleþir.

Dokunma duygusu ciltte baþlar, ama ciltte bitmez; cildin inceliðinin aksine tarifsiz bir duygusal derinlik taþýr. Öyle ki, sýrf insan eli deðdi diye kimi eþyanýn deðer kazandýðý olur; bunun tersi ise geçerli deðildir: Yani, hiçbir eþya insana temas etmekle insana deðer katmaz. Modern zamanlarýn eþya düþkünlüðü bu gerçek ýþýðýnda anlamsýzlaþýr ve alçalýr. Bir ipeðe dokunuþtaki sýr, insanýn ipeðe atfettiði kýymetten gelir; oysa ipek, ipek giyene birþey katmaz. Bir incinin insan tenine dokunuþu, inciyi anlamlý, önemli ve deðerli kýlar; ancak inci bir gerdanlýk insaný önemli kýlmaz. Kýsacasý, kendimize deðer atfetme adýna, kendimizi önemli sayma adýna sürekli eþyaya yönlendirilen dokunma duyusu maddî hýrslarýn boyunduruðuna girecek kadar zavallý olmadýðý gibi, soðuk metal yüzeylerin yüzünde yaðmalanacak kadar ucuz da deðildir. Ýnsan dokundu mu ruhuyla dokunur; ve ruha dokunur.

Ýnsan cildi kendinden umulmayan bir derinlik taþýyor açýkçasý. Bu sýrdandýr ki, oðullar, babalarýnýn omuzlarýna ‘babacan’ bir dokunuþuyla hayatýn sarp yollarý için enerji toplar. Kýzlar, analarýnýn sarýlýþýnda söylenmemiþ en tatlý sevgi sözlerini, dile gelmeyen en güzel tavsiyeleri duyarlar. Arkadaþlar musafaha ederek destek verirler birbirine. Hastasýnýn nabzýný tutan kadim hekimler, onun hem bedeninde, hem ruh ikliminde olup bitenleri el yordamýyla hissederler. Fiziksel temas, kimyasal ilaçlardan da, modern teþhis yöntemlerinden de muðlak ama daha çabuk hissedilen ve izleri silinmeyen sihirli birþeydir. Belki bunun için olsa gerek, týp ne kadar modernleþse de, hasta-hekim iliþkisinin insan insana olan yanýný asla terketmiyor. Tababetin ilk ve vazgeçilmez pratiði ‘palpasyon’ ve ‘perküzyon,’ yani dokunmanýn teknikleri her týp öðrencisine iyiden iyiye belletiliyor.

Öte yandan, dokunmanýn ilim dünyasýnda yeni yeni farkedilen baþkaca hikmetleri var ki, bunlar üzerinden, ‘hands-on’, yani ‘el temasý’ tedavileri geliþtiriliyor þimdilerde. Refleksolojiden biyoenerjiye kadar uzanan onlarca alternatif tedavide elle dokunmanýn þifalý etkisi gündeme geliyor. Örneðin, The Alchemy of Love and Lust (Aþkýn ve Arzunun Simyasýgöz kırpma adlý kitabýn yazarý Theresa L. Crenslaw, modern insanýn ‘dokunma açlýðý’ndan söz açýyor. Dokunma açlýðýnýn bedelini insanlar depresyon, stres, kaygý ve hatta fiziksel rahatsýzlýklarla ödüyorlar. Ki, dokunma yoksunluðunda kaybettiklerimiz, dokunmayla kazandýklarýmýz konusunda az da olsa bir fikir veriyor.

1930’larda yapýlan bir araþtýrma prematür bebeklerin dokunmayla çok þey kazandýðýný ortaya koydu. Daha sýk elde tutulan ve kucaða alýnan bebeklerde ölüm oraný üçte iki azalmýþtý. Þimdilerde minik ve zayýf bedenlerin cýlýz nefeslerini alýp verdikleri Yenidoðan Yoðun Bakým Birimlerinde görevli saðlýk personeline bebeklere düzenli olarak dokunmalarý, masaj uygulamalarý tembihleniyor. ‘Dokunulan’ bebekler, dokunulduklarý sýrada, stres davranýþlarýný (yumruðunu sýkmak, yüzünü kýrýþtýrmak gibi) daha az gösteriyorlar.

Miami Üniversitesi Dokunma Araþtýrmalarý Enstitüsü direktörü Tiffany Field’in anlattýklarý ise, dokunmanýn beþikten mezara kadar hayatýmýzýn her evresinde onarýcý etki yaptýðýný açýkça ortaya koyuyor. “Sokaklarda görmeye alýþtýðýmýz saldýrganlýðýn çoðunun temelinde, yeterince dokunulmamak var” diyor Field. Örneðin, öðrenciler ve öðretmenler arasýndaki sýrtýný sývazlamak, baþýný okþamak gibi temaslar azaldýkça, okullarda saldýrgan davranýþlarýn arttýðýna dikkat çekiyor kendisi.

Field’in baþkanlýk ettiði enstitünün yürüttüðü 60’a yakýn çalýþmada dokunma ve masajýn astýmdan, dikkat bozukluðuna, kanserden þekere kadar çok deðiþik durumlar üzerindeki etkisi araþtýrýlýyor. “Artýk genel bir etkiden söz edebiliriz” diyor Field. Masaj sýrasýnda, hastanýn kalp atýmý yavaþlýyor, kan basýncý düþüyor. Beden stresli durumdan rahat ve gevþek bir moda doðru kayarak, stres hormonlarý azalýyor, baðýþýklýk sistemi güçleniyor.

Dokunmanýn olumlu etkileri sadece bedende kalmýyor. Dokunmalar sonrasý gelen rahatlama dönemlerinde beyin fonksiyonlarý da hýzlanýyor. Kýrk kiþi üzerinde yapýlan bir çalýþmada 10 dakikalýk masajdan sonra insanlarýn matematik yeteneklerinin geliþtiði görülmüþ. “Bütün bunlarý gördükten sonra,” diyor Field, “her gün yemek ve egzersizlerin yanýsýra belli dozlarda dokunmaya da muhtaç olduðumuza inanmaya baþladým.”

Bu araþtýrmalar, Ýsa aleyhisselamýn ve Peygamber Efendimizin (a.s.m.) hastalarý dokunmak suretiyle tedavi ederken, henüz yeni farkettiðimiz bu gerçeðe iþaret ettiklerini akla getiriyor. Ki, yapýlan araþtýrmalarýn gösterdiði üzere, dokunma, bedenimizde en baþta endorfinler olmak üzere, çok sayýda hormonlarýn düzeylerinde bir hareketliliðe neden oluyor. Endorfinler, vücut içinde salgýlanan bir tür doðal ‘aðrý kesici’dir. Bilim adamlarý, hastanýn sýrtýný sývazlamakla, nabzýný tutmakla, elini kavramakla aðrý ve sancýlarýn hafiflemesini, en azýndan daha çekilir hâle gelmesini þimdilik bu somut verilerle açýklýyorlar. Ýnsan-insan dokunuþunda ortaya çýkan pozitif duygusal enerji henüz laboratuvar verileri olarak kaydedilemiyor olsa da... Dokunmayla yükselen bir diðer hormonun adý ise, oksitosin. Oksitosin, doðum kasýlmalarýný baþlatan hormondur. Bebek doðduktan sonra, emzirme sýrasýnda oksitosin yükselir, anne-bebek arasýndaki duygusal baðlýlýðýn tensel temelleri atýlýyor.

Hakîm ve Rahîm olan Rabbimizin dokunma denilen duyumuza yüklediði bu hikmetleri gördükçe, insanýn meþhur bir sözü tersine çeviresi geliyor doðrusu: Bir dokun ki, bin ah iþitme!
Gönderen: 23.11.2005 - 18:25
Bu Mesaji Bildir   vuslat üyenin diger mesajlarini ara vuslat üyenin Profiline bak vuslat üyeye özel mesaj gönder vuslat üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 1394 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 11:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
ilhan29 (55), bozadeniz (43), islamboy84 (40), küçük &t.. (49), teknur (50), hlim (51), veleye (60), Abdullah_78 (46), sefa60 (45), Gaziantepli (34), sivasliunsal (48), mcu (44), asess (45), akif21 (61), mimar_sophie (44), mamusali (49), Bilal_YETER (41), edare (42), terrazi (43), FaTMaNuR (60)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.78433 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.