0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » D U A L A R » Hacet Namazı ve Salât-ı Tefriciye Duası

önceki konu   diğer konu
7 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
sekerim su an offline sekerim  
Hacet Namazı ve Salât-ı Tefriciye Duası
11 Mesaj -
Mevcut durumumuz sebeplere müracaatýn yanýnda Müsebbibü'l-Esbab olan Allah’a dua dua yalvarmalarýmýzý artýrmamýzý icap etmektedir. Bunun için hep beraber, bir yürek, tek gönül halinde Mevla-yý Müteal’in huzuruna gidip, gözyaþlarýmýzý ceyhun edelim. Rahmet Arþý’ný velveleye verelim. Umulur ki, Rahmet ihtizaza gelir ve hakkýmýzda düzenlenen oyunlarý ters yüz eder. Çünkü “Allah, oyun bozanlarýn en hayýrlýsýdýr.” Neticede O’nun dediði olacak ve meþieti galebe çalacaktýr.

Devr-i Risalet Penâhî’de baþa gelen bela ve musibetler karþýsýnda Efendimiz (sav) hacet namazý kýlmýþ ve dua etmiþlerdir. Dua Mecmuasý’nýn 70-73. sayfalarýnda tamamen sahih rivayetlere istinât ederek anlatýlan hacet namazý ve duasý þöyledir:

Hâcet Namazý ve Duasý

Hacet namazý ile alâkalý iki rivayet vardýr: Ýkisini de teferruatýyla arzetmeye çalýþalým:

1) Abdest alýnýr. Ýki rekat namaz kýlýnýr, namazdan sonra Allah’a hamd u sena tesbihat ve takdisatta bulunulur. “Subhanallahi ve bihamdihi Subhanallahil azim” gibi.

Daha sonra makbul bir dua olan Peygamber Efendimiz’e (sav) bol bol salat u selam getirilir ve þu dua okunur:



"La ilâhe illallâhul halîmul kerim subhanallâhi Rabbil arþil azîm. Elhamdulillahi Rabbil âlemîn. Es'eluke mûcibâti rahmetike ve azaime maðfiretike vel ismete min külli zenbin vel ganimete min külli birrin vesselâmete min külli ismin lâ teda’lî zenben illâ ðafertehu velâ hemmen illa ferrectehû velâ hâceten hiye leke rýdan illâ gazaytehâ yâ Erhamerrahimîn. Allahumme ente tahkumu beyne ibâdike fîmâ kânû fîhi yahtelifûn. La ilâhe illallâhul aliyyul azîm. Lâ ilâhe illallâhul halîmul kerîm Subhâne rabbis semâvâtis-seb'i ve Rabbilarþil azîm. Elhamdulillahi Rabbil alemin. Allâhümme kâþîfe'l-gammi müferrice'l-hemmi mücîbe da’veti'l-muztarrîne izâ deavke. Rahmâne'd-dünya ve'l-âhireti ve rahîmehuma ferhamni fi hâceti hâzihî bi kadâihâ ve necâhihâ rahmeten tuðnîni biha an rahmeti men sivak.”

Bu duanýn akabinde þu dua okunur:

“Allahummehfeznâ vahfaz ümmete Muhammed fi enhâil âlemi min külli þerrin ve darr. Allâhümme aleyke bi a’dâike ve a’dâina ve a’dâiddîn. Allahümme þettit þemlehum ve ferrik cem’ahum ve mezzikhum külle mümezzak. Vec’al be’sehum beynehum.”

2) Her iki rekatta selam verilmek suretiyle 12 rekat namaz kýlýnýr. 12. rekatta teþehhütten sonra selam vermeden önce Allah’a hamdu sena, Peygamberimiz’e (sav) salat u selam getirilir. Sonra tekbir alýnarak secdeye gidilir. Secdede 7 defa Fatiha, 7 defa Ayet’el Kürsi, 7 defa Ýhlas Suresi, 10 defa da:

"La ilahe illallâhu vahdehu la þerikeleh. Lehul mülkü ve lehü'l-hamdü ve hüve alâ külli þeyin kadir.” duasý ve müteakiben þu dua okunur:

“Allâhumme innî es’eluke mekâidel izzi min arþike ve münteharrahmeti min kitâbike ve’smike'l-a’zami ve ceddike'l-a’la ve kelimâtike’t-tâmmeti.”

Bu duanýn peþinden de esas hacet ile ilgili þu dua okunur:

“Allâhummehfeznâ vahfaz ümmete Muhammed fi enhâil âlemi min külli þerrin ve darr. Allâhümme aleyke bi a’dâike ve a’dâinâ ve a’daiddîn. Allahümme þettit þemlehum ve ferrik cem’ahum ve mezzikhum külle mümezzak. Vec’al be’sehum beynehum.”

Bütün bu dualar okunduktan sonra baþ secdeden kaldýrýlýr ve selam verilir.

Bu hacet namazý ve duasýna 40 gün devam edilmeli.

Salât-ý Tefriciye Duasý

Ayrýca dua kitaplarýnda geçen aþaðýdaki Salât-ý Tefriciye duasýna da 11 gün boyunca devam edilmeli ve bu dua her gün 4444 defa okunmalýdýr.




"Allâhumme salli salâten kâmileten ve sellim selâmen tâmmen alâ Seyyidinâ Muhammedinillezî tenhallü bihil ukadü ve tenfericu bihil-kürebü ve tukdâ bihil-havâicu ve tünâlü bihir-reðâibü ve hüsnül-havâtimi ve yusteskal ðamâmu bivechihil Kerîmi ve alâ âlihî ve sahbihi fî külli lemhatin ve nefesin bi adedi külli ma'lûmin lek."

"Kendisiyle düðümlerin çözüldüðü, sýkýntýlarýn açýlýp zâil olduðu, ihtiyaçlarýn yerine getirildiði, arzu, istek ve güzel neticelere ulaþýldýðý, kerim yüzü suyu hürmetine yaðmur istendiði Efendimiz Muhammed'e, Onun âl ve ashabýna her göz açýp kapama, her nefes alýp verme, Sana ma'lum herþey sayýsýnca kâmil salât ve eksiksiz selâm et Allahým."

Kaside-i Bürde'den Bir Bölüm

Kaside-i Bürde'den aþaðýdaki bölüm okunduktan sonra ise



- Hüve'l-habibüllezî türca þefaatühü, Li külli hevlin mine'l-ehvali muktehimi
Mevlâye salli ve sellim dâimen ebedâ, Alâ Habibike hayri'l-halki küllihimi.


"O öyle sevgili bir peygamberdir ki, (kýyamet günügöz kırpma dehþetli korkulardan herhangi biri hücum ettiði zaman onun þefaati umulur.

Mevlâm! Dâima ve ebediyen salât ve selâm eyle; bütün varlýklarýn en hayrýrlýsý olan habibine."



- Yâ kâdiye'l-hâcât, yâ dâfia'l-beliyyât ikdî havâicenâ, ved'fa' anna'l-belâyâ.

"Ey Ýhtiyaçlarý yerine getiren, belâlarý uzaklaþtýran Allahým! Ýhtiyaçlarýmýzý gider ve belâlarý bizden uzak eyle."

duasý okunmalýdýr.

Nusret ve Galebe Duasý, Hizb-i Hasîn, Hizb-i Masûn ve Ashab-ý Bedr

Bütün bunlarýn yanýnda, Fethullah Gülen Hocaefendi'nin derlediði Dua Mecmuasý'nda yer alan


  • Nusret ve Galebe Duasý (Duau'n-Nasr-ý ve'l-Galebe)
  • Hizb-i Hasîn (El-Hizbü'l-Hasîn)
  • Hizb-i Masûn (El-Hizbü'l-Masûn)
  • Ashab-ý Bedr


evradýnýn okunmasýnda da fayda mülâhaza edilmektedir.

Ayrýca



1) Allâhümme yâ men lâ terâhu'l-uyûnu ve lâ tuhîdu bihi'l-ezhânu ve'l-ebsâru ve'z-zunûn.

Ey gözlerin göremediði, zihinlerin, zan ve bakýþlarýn ihata edemediði Allahým!

2) Nes'elüke en tudhilenâ fî hýsnike'l-hasîni min þerri a'dâinâ küllihim ecmâîn.

Ehl-i imana düþmanlýk yapanlarýn þerlerine karþý bizleri Senin o zarar verilemeyen, ulaþýlamayan himayene dahil etmeni diliyoruz…

3) Vekfinâ yâ Erhame'r-Râhimîne mekre'l-mâkirîne vedfa' annâ utuvve'l-keferati ve'l-fecerati ve tecâvüze'l-münafikîn.

Ey merhametlilerin en merhametlisi, düzenbazlarýn entrikalarýndan bizi koru; kâfirlerin küstahlýklarýný, facirlerin komplolarýný ve münafýklarýn saldýrýlarýný baþýmýzdan defet.

4) Yâ men yekfî bi külli þey'in ikfinâ emra'd-dünya ve'l-âhireti ve ferric annâ külle dîkin yâ Erhame'r-Râhimîne yâ ze'l-celâli ve'l-ikrâm.

Ey her þeye yeten, korumasý hiçbir himayeyle kýyaslanamayan, bütün ihtiyaçlarý gideren Rabbimiz, dünya ve ahiret ihtiyaçlarýmýzý karþýla ve her türlü sýkýntýdan bizleri halâs eyle, tasa ve kederden kurtararak gönlümüze inþirah ver. Ey merhametlilerin en merhametlisi, ey celal ve ikram sahibi!..

Duasý da okunabilir.

Duada zaman ve mekanýn da kendine göre bir ehemmiyeti vardýr. Mescid-i Haram, Mescid-i Nebevi gibi yerlerde, Cuma günü icabe-i saatte ve cemaat halinde yapýlan dualarýn kabule karin olacaðýna dair rivayetler vardýr. Bütün bunlarýn yanýnda en önemlisi gece, alemin sessizliðe gömüldüðü teheccüt vaktinde kalkýp, kýlýnan bir hacet namazý ve iç ýstýraplarýna, gönül rikkatine, ruh saffetine delalet eden göz yaþlarýyla takdim edilen bir duanýn Arþ-ý Rahmet tarafýndan reddedilmeyeceðini ümit ediyoruz. Cenab-ý Hakk, Âlem’i Ýslâm’ý muhafaza eylesin… Amin…
Gönderen: 05.12.2005 - 23:24
Bu Mesaji Bildir   sekerim üyenin diger mesajlarini ara sekerim üyenin Profiline bak sekerim üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
tarıkyılmaz72 su an offline tarıkyılmaz72  
..
163 Mesaj -
Bismillâhirrahmânirrahîm



Yüce Rabbimiz bir kardeþimizin hacet namazý itirazýna cevap vermeyi bize ihsan ettiði için Yüce Rabbimize sonsuz hamd ve þükrederiz.

Allahû Tealâ Ahzab Suresinin 21. âyet-i kerimesinde Hz. Muhammed (S.A.V). Efendimiz’i örnek gösteriyor:



33/AHZAB-21: Lekad kâne lekum fî resûlillâhi usvetun hasenetun limen kâne yercûllâhe vel yevmel âhýre ve zekerallâhe kesîrâaglakesîren).

Andolsun ki, sizin için ve Allah’a ve ahiret gününe (Allah’a ulaþma gününe) ulaþmayý dileyen

Allah’ý ve ruhun Allah’a ulaþma gününü dileyenler ve Allah’ý çok zikredenler için Resûlullah en güzel örnektir.



Öyleyse Kur’ân’a nüfuz edebilmek Allah’a ulaþmayý dilemekle baþlýyor. Ýnsanla Allah arasýnda Allahû Tealâ’nýn dizayn ettiði 28 basamaklýk bir Ýslâm merdiveni var. Hanif dîniyle Allahû Tealâ insanlarýn kemâle ulaþmasýný öngörmüþtür. Ýnsanýn kemalât basamaklarýnda ulaþabildiði seviyeye paralel Allahû Tealâ kiþiye ahiret ve dünya saadetini mükâfat olarak vermeyi vaadetmiþtir.

Birinci basamakta herkes olaylarý yaþar olaylarý deðerlendirir. Ýkinci basamakta Allah’a isyan eden, kalbi hasta olan, kalbinde zeyg olanlarý Allahû Tealâ seçmez. Çünkü bunlar insanlarý hidayetten men edenlerdir. Nisa Suresinin 167, 168 ve 169. âyet-i kerimelerinde Allahû Tealâ bunlarýn doðruluðunu açýklýyor bizlere.



4/NÝSA-167: Ýnnellezîne keferû ve saddû an sebîlillâhi kad dallû dalâlen baîdâaglabaîden).

Muhakkak ki onlar, kâfirdirler ve Allah’ýn yolundan alýkoyarlar (menederler) (kendileri de Allah’ýn yolunda deðillerdir). Andolsun ki onlar, uzak bir dalâlet içindedirler.



4/NÝSA-168: Ýnnellezîne keferû ve zalemû lem yekunillâhu li yagfire lehum ve lâ li yehdiyehum tarîkâaglatarîkan).

Muhakkak ki onlar, kâfirdirler ve zalimdirler (baþkalarýný da mürþide ulaþmaktan men edip saptýrdýklarý için). Allah, onlara asla maðfiret etmez (günahlarýný sevaba çevirmez) ve yola (Allah’a ulaþtýran yola, Sýratý Mustakîm’e) ulaþtýrmaz.



4/NÝSA-169: Ýllâ tarîka cehenneme hâlidîne fîhâ ebedâaglaebeden), ve kâne zâlike alâllâhi yesîrâaglayesîren).

Sadece cehennem yoluna ulaþtýrýr. Onlar orada ebediyyen kalacaklardýr. Ve bu, Allah için kolaydýr.



Seçilmeyenlerin dýþýndaki insanlarýn %90’dan fazlasýný Allahû Tealâ Þura Suresinin 13. âyet-i kerimesine göre seçiyor:



42/ÞURA-13: Þerea lekum mined dîni mâ vassâ bihî nûhan vellezî evhaynâ ileyke ve mâ vassaynâ bihî ibrâhîme ve mûsâ ve îsâ, en ekîmûd dîne ve lâ teteferrekû fîh(fîhi), kebure alel muþrikîne mâ ted’ûhum ileyh(ileyhi), allâhu yectebî ileyhi men yeþâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu).

Dînde, onunla Hz. Nuh’a vasiyet ettiðimiz (farz kýldýðýmýz) þeyi (þeriati); “Dîni ikame edin (ayakta, hayatta tutun) ve onda (dînde) fýrkalara ayrýlmayýn.” diye Hz. Ýbrâhîm’e, Hz. Musa’ya ve Hz. Ýsa’ya vasiyet ettiðimiz þeyi sana da vahyederek, size de þeriat kýldýk. Senin onlarý, kendisine çaðýrdýðýn þey (Allah’a ulaþmayý dileme) müþriklere zor geldi. Allah, dilediðini Kendisine seçer ve O’na yöneleni, Kendisine hidayet eder (ulaþtýrýr).



Seçilenleri Allahû Tealâ imtihana tâbî tutuyor:



29/ANKEBUT-2: E hasiben nâsu en yutrekû en yekûlû âmennâ ve hum lâ yuftenûn(yuftenûne).

Ýnsanlar, “amenna (îmân ettik)” demekle imtihan edilmeden býrakýlacaklarýný mý sandýlar?

Andolsun onlardan öncekileri de imtihan ettik. Allah sadýklarý da doðru söyleyenleri de tekzip edenleri, yalancýlarý da bilir. Yani Allah bu seçilenleri de imtihan ediyor. Seçilenlerden Allah’a ulaþmayý dilemeyenler Ankebut 4’te açýklanýyor:



29/ANKEBUT-4: Em hasibellezîne ya’melûnes seyyiâti en yesbikûnâ, sâe mâ yahkumûn(yahkumûne).

Yoksa seyyiat iþleyenler (kötülük yapanlar), Bizim imtihanýmýzý geçeceklerini mi sandýlar? Hüküm verdikleri þey ne kötü!



Demek ki seçilmesine raðmen Allah’a ulaþmayý dilemeyenler, ýslâh edici amellere baþlamayarak seyyiat iþlemeye devam edecekleri için Allah “bunlar imtihanýmýzý geçemezler” buyuruyor.

Ve Ankebut-5’te Allahû Tealâ buyuruyor:



29/ANKEBUT-5: Men kâne yercû likâallâhi fe inne ecelallâhi leât(leâtin), ve huves semîul alîm(alîmu).

Kim Allah’a mülâki olmayý (hayattayken Allah’a ulaþmayýgöz kırpma dilerse, o taktirde muhakkak ki Allah’ýn tayin ettiði zaman mutlaka gelecektir (ruhu mutlaka hayattayken Allah’a ulaþacaktýr). Ve O, en iyi iþiten, en iyi bilendir.



Kim Allah’a ulaþmayý dilerse o gün mutlaka gelir. 3. basamakta Allah’a ulaþmayý dileyenlere Allah 4. basamakta Rahîm esmasýyla tecelli eder:



12/YUSUF-53: Ve mâ uberriu nefsî, innen nefse le emmâretun bis sûý illâ mâ rahîme rabbî, inne rabbî gafûrun rahîm(rahîmun).

Ve ben, nefsimi ibra edemem (temize çýkaramam). Çünkü nefs, mutlaka sui olaný (þerri, kötülüðügöz kırpma emreder. Rabbimin Rahîm esmasýyla tecelli ettiði (nefsler) hariç. Muhakkak ki Rabbim, maðfiret (günahlarý sevaba çeviren) edendir, Rahîm’dir (rahmet nurunu gönderen, rahmetiyle nefsleri tezkiye ve tasfiye eden).



Rahîm esmasýyla Allah’ýn tecelli etmediði nefsler sadece þerr iþleyen nefslerdir. Kötülükle hemhal olanlardýr. Bunlar tebliðe muhatap olduðu halde, ilgisiz kalmýþ, tebliði yalanlamýþ veya reddetmiþlerdir. Sonra akýllarý baþlarýna gelmiþse Allahû Tealâ’ya ulaþmayý dilemiþlerdir Allah da Rahîm esmasýyla üzerlerine tecelli etmiþtir. Furkanlar vererek 5. basamakta baþ gözlerindeki hicab-ý mestureyi ve hicab-ý mesture ismindeki perdeyi almýþtýr. 6. basamakta kulaklarýnda iþitmeyi engelleyen vakrayý alýp ve sem’î hassasýnýn mührünü açmýþtýr. 7. basamakta idrake mani olan kalpteki ekinneti ve fýkýh hassasýnýn mührünü açarak, ihbatý koymuþtur ve kiþi âmenû olmuþtur.

Âmenû olan kiþiye Tegabun Suresinin 11. âyet-i kerimesine göre Allahû Tealâ buyuruyor:



64/TEGABUN-11: Mâ esâbe min musîbetin illâ bi iznillâh(bi iznillâhi), ve men yu'min billâhi yehdi kalbeh(kalbehu), vallâhu bikulli þey'in alîm(alîmun).

Allah’ýn izni olmadan (kimseye) bir musîbet isabet etmez. Ve kim Allah’a âmenû olursa Allah, onun kalbine ulaþýr (hidayet eder). Ve Allah, herþeyi bilendir.





Allahû Tealâ hidayetle kalbe ulaþýr:



50/KAF-33: Men haþiyer rahmâne bil gaybi ve câe bi kalbin munîb(munîbin).

Kim gaybte (görmeden) Rahmân’a huþû duyarsa, (onun kalbine ulaþan Allah, o kiþinin kalbini Kendine çevirir, bu sebeple) O’na dönük bir kalple (Allah’ýn huzuruna) gelir.



Þeytana dönük olan nefsin manevî kalbini Allah Kendisine çevirir:



6/EN’AM-125: Fe men yuridillâhu en yehdiyehu yeþrah sadrehu lil islâm(islâmi), ve men yurid en yudýllehu yec’al sadrehu dayyikan haracen, ke ennemâ yassa’adu fîs semâi, kezâlike yec’alûllâhur ricse alâllezîne lâ yu’minûn(yu’minûne).

Artýk Allah kimi hidayete erdirmeyi dilerse onun göðsünü teslime (Ýslâm’a) açar. Kimi dalâlette býrakmayý dilerse, onun göðsünü semada yükseliyormuþ gibi daralmýþ, sýkýntýlý yapar. Böylece Allah, mü’min olmayanlarýn üzerine pislik (azap, darlýk, güçlük) verir.



Allahû Tealâ kiþinin göðsünü þerheder, yarar, teslimlere açar. Göðsünden nefsin manevî kalbine rahmet yolunu açar. Böylece kiþi 6 tane kalp þartýnýn sahibi olur:

Allah;

1- Kiþinin kalbindeki ekinneti almýþ, kalbin mührünü açmýþtýr.

2- Fýkýh hassasýnýn mührünü açmýþtýr.

3- Kalbe ihbat koymuþtur.

4- Kalbe hidayetle ulaþmýþtýr.

5- Kalbi Kendisine çevirmiþtir.

6- Kalbe giden rahmetin yolunu açmýþtýr.

Altý tane kalp þartýnýn sahibi olan bu insan, zikretmeye baþladýðý an Allah’ýn katýndan fazl ve rahmet göðsüne gelir, Zumer Suresinin 22. âyet-i kerimesine göre:



39/ZUMER-22: E fe men þerehallâhu sadrehu lil islâmi fe huve alâ nûrin min rabbih(rabbihi), fe veylun lil kâsiyeti kulûbuhum min zikrillâh(zikrillâhi), ulâike fî dalâlin mubîn(mubînin).

Allah kimin göðsünü Ýslâm için (Allah’a teslim için) yarmýþsa artýk o, Rabbinden bir nur üzere olur. Allah’ýn zikrinden kalpleri kasiyet baðlayanlarýn vay haline! Ýþte onlar, apaçýk dalâlettedirler.



Gelen fazl ve rahmetten, fazl henüz içeriye giremez. Çünkü kalbe îmân yazýlmamýþtýr. Ama rahmet içeriye sýzar. Bu kiþi Hadid Suresinin 16. âyet-i kerimesine göre huþû sahibi olmuþtur.

Allahû Tealâ, Ýslâm’ýn 2. safhasý olan mürþide tâbî olmayý farz kýlmýþtýr. 14 asýr evvel, Resûlallah’ýn sünnetine uygun olarak, sahâbenin hepsi Mürþidlerin Hasý olan Hz. Muhammed (S.A.V) Efendimiz’e biat etmiþler, tâbî olmuþlardýr (Fetih-10). Mumtehine Suresinin 12. âye-t-i kerimesine göre hanýmlar da biat etmiþlerdir. Bizim için örnek olan Hz. Muhammed (S.A.V) Efendimiz ve sahâbeye uygun olarak Allahû Tealâ da mürþidimizi hacet namazý ile Allah’tan isteyerek bu farzý yerine getirmemizi, sormamýzý emretemektedir.

Mürþid kimdir? Mürþid, Kur’ân’daki Ýslâm’ý 7 safha 4 teslimi yaþayarak iradesini de Allah’a teslim eden, Allah tarafýndan irþada memur ve mezun kýlýnan kiþidir.

22 basamakta ruhunu,

25. basamakta fizik vücudunu,

26. basamakta nefsini,

28. basamaðýn 5. kademesinde de iradesini Allah’a teslim etmiþtir.

Ýþte Allahû Tealâ’nýn irþada memur ve mezun kýldýðý kiþi Allah’a ulaþtýran bir yol üzerindedir. Allahû Tealâ onu hidayetle vazifeli kýlarak insanlarý Allah’a davet etmesini emretmiþtir.

Mu’min Suresinin 38. âyet-i kerimesini görelim:



40/MU’MÝN-38: Ve kâlellezî âmene yâ kavmittebiûni ehdikum sebîler reþâd(reþâdi).

Âmenû olan adam þöyle dedi: "Bana tâbî olun ki sizi irþad yoluna ulaþtýrayým."



Mürþide tâbiîyet, Ýslâm’ýn ikinci safhasýdýr. Ve bu safhaya ulaþan kiþi, Mu’min-39’da açýklanýyor:



40/MU’MÝN-39: Yâ kavmi innemâ hâzihil hayâtud dunyâ metâun ve innel âhirete hiye dârul karâr(karâri).

Ey kavmim! Bu dünya hayatý, sadece (geçici) bir metadýr (faydalanmadýr). Ve muhakkak ki ahiret karar kýlýnacak (devamlý kalýnacak) yerdir.



Yunus Suresinin 7. Âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ buyuruyor ki:



10/YUNUS-7: Ýnnellezîne lâ yercûne likâenâ ve radû bil hayâtid dunyâ vatme'ennû bihâ

vellezîne hum an âyâtinâ gâfilûn(gâfilûne).

Muhakkak ki onlar, Bize ulaþmayý (hayatta iken ruhlarýný Allah’a ulaþtýrmayýgöz kırpma dilemezler. Dünya hayatýndan razý olmuþlardýr ve onunla doyuma ulaþmýþlardýr ve onlar âyetlerimizden gâfil olanlardýr.



Allah’a ulaþmayý dilemeyenler, dünya hayatýndan razý olanlar, Allah’ýn âyetlerinden gâfildirler, dünya hayatýndan mutmaindirler. Ama Allah’a ulaþmayý dileyenler, ahiret hayatýnýn sahipleri olan kiþilerdir. 40. âyet-i kerimeye göre Allah’a ulaþmayý dilemekle ne olur?



40/MU’MÝN-40: Men amile seyyieten fe lâ yuczâ illâ mislehâ, ve men amile sâlihan min zekerin ev unsâ ve huve mu'minun fe ulâike yedhulûnel cennete yurzekûne fîhâ bi gayri hisâb(hisâbin).

Kim bir seyyiat (kötülük) iþlerse, onun mislinden baþkasý ile cezalandýrýlmaz. Kadýn veya erkeklerden kim salih amel (nefs tezkiyesi) iþlerse, (iþte) o mü'mindir. Ýþte onlar cennete alýnýrlar (konulurlar). Orada hesapsýz rýzýklandýrýlýrlar.



Allah’a ulaþmayý dileyen kiþi eðer bir seyyiat iþlerse misliyle cezalandýrýlýr. Ama altý tane kalp þartýnýn sahibi olarak zikretmeye baþladýðý an mutlaka kiþiyi Allahû Tealâ huþû sahibi kýlar. Ve mürþidine ulaþtýrýr. Ve mürþid bakýn ne diyor:

“Ey kavmim! Ben sizi kurtuluþa çaðýrýyorum, siz ise beni ateþe çaðýrýyorsunuz.”

Hanif Dostlardaki kardeþlerimiz!

Biz, sizi kurtuluþa çaðýrýyoruz, Allah’a davet ediyoruz siz ise buna mani oluyor, ateþe çaðýrýyorsunuz.

Mu’min Suresi 42. âyet-i kerime:



40/MU’MÝN-42: Ted'ûnenî li ekfure billâhi ve uþrike bihî mâ leyse lî bihî ilmun ve ene ed'ûkum ilel azîzil gaffâr(gaffâri).

Siz beni, Allah’ý inkâra ve hakkýnda ilmim olmayan bir þeyi, ona ortak koþmaya çaðýrýyorsunuz. Ve ben, sizi Azîz ve Gaffar olana (Allah’a) çaðýrýyorum.



Allah’a ulaþmayý dileyin diyorum.

Mu’min-43:



40/MU'MÝN-43: Lâ cereme ennemâ ted’ûnenî ileyhi leyse lehu da’vetun fîd dunyâ ve lâ fîl âhireti ve enne mereddenâ ilâllâhi ve ennel musrifîne hum ashâbun nâr(nâri).
Beni kendisine çaðýrdýðýnýz þeyin bir hükmü yoktur. Onun, dünyada ve ahirette bir daveti (yetkisi) de yoktur. Muhakkak ki bizim dönüþümüz Allah'adýr. Ve muhakkak ki müsrifler (haddi aþanlar), onlar, ateþ ehlidir.



Biz, sizi Allah’a çaðýrýyoruz.

Mu’min-44 , Ve mürþid diyor ki:



40/MU’MÝN-44: Fe se tezkurûne mâ ekûlu lekum, ve ufevvidu emrî ilâllâh(ilâllâhi), innallâhe basîrun bil ibâd(ibâdi).

Bundan sonra size söylediklerimi yakýnda hatýrlayacaksýnýz (anlayacaksýnýz). Ve ben, iþimi Allah'a havale ederim (býrakýrým). Muhakkak ki Allah, kullarýný görendir.



Çünkü iradesini Allah’a teslim eden kiþi Allah’ýn korumasý altýndadýr.

Mu’min-45’te ise:



40/MU’MÝN-45: Fe vekâhullâhu seyyiâti mâ mekerû ve hâka bi âli fir’avne sûul azâb(azâbi).

Böylece Allah, onlarýn yaptýðý hilelerin kötülüklerinden onu korudu. Ve firavun ailesini, azabýn kötüsü kuþattý.



Ve sizin gibi Hidayet Çaðý’nda Kur’ân hakikatlerinden habersiz olanlarýn, Allah’a ulaþmayý dilemedikleri taktirde mutlaka azabýn kötüsüyle cezalandýrýlacaklarýný hiç unutmayýn.

Fatiha Suresi Kur’ân’ýn anahtarýdýr. Günde 5 kere namazda sadece Allah’a kul oluruz istiane denilen yardýmý sadece Alllah’tan isteriz. Kul olabilmek için Allah’a ulaþmayý dilemek gerekir 14. asýr evvel cahiliyye dönemini yaþayan sahâbe þeytanýn kuluydular. Ancak Resûlallah’ýn davetine uyarak Allah’a yöneldiler, Allah’a ulaþmayý dilediler ve kendilerini þeytana kul olmaktan kurtardýlar:



39/ZUMER-17: Vellezînectenebût tâgûte en ya'budûhâ ve enâbû ilâllâhi lehumul buþrâ, fe beþþir ýbâd(ýbâdi).

Onlar ki; taguta (insan ve cin þeytanlara) kul olmaktan içtinab ettiler (kaçýndýlar, kendilerini kurtardýlar) çünkü Allah'a yöneldiler (Allah'a ulaþmayý dilediler). Onlara müjdeler vardýr. Öyleyse kullarýmý müjdele!



Ýþte Allah’a ulaþmayý dileyerek Allah’a kul olanlara Allahû Tealâ da onlara birtakým ihsanlarda bulunuyor. Bu ihsanlarýn sonucu olarak o kiþi on birinci basamakta huþû sahibi sahibi oluyor. Bakara Suresinin 45. âyet-i kerimesine göre:



2/BAKARA-45: Vesteînû bis sabri ves salât(sâlâti), ve innehâ le kebîretun illâ alel hâþiîn(hâþiîne).

(Allah’tan) sabýrla ve namazla istiane (yardým) isteyin. Fakat muhakkak ki bu (hacet namazý ile Allah’a ulaþtýran mürþidi sormak), huþû sahibi olanlardan baþkasýna elbette aðýr gelir.



Neden mürþid? Çünkü istianeyi istiyoruz. Bu istianeyle, bu yardýmla bizi Sýratý Mustakîm’e ulaþtýr diyoruz. Bu yardýmýn bizi kesinlikle Sýratý Mustakîm’e ulaþtýrmasý gerekir. Ama bu Sýratý Mustakîm baþlarýnýn üzerinde ni’met bulunanlarýn yoludur. Öyleyse bu birinci Sýratý Mustakîm deðil. Yani Ýbrâhîm Suresinin 1. âyet-i kerimesinde ifade edildiði gibi Sýratý Azîzil Hamid deðil, Sýratý Seviyye’dir. Birinci Sýratý Mustakîm, Allah’a ulaþmayý dilemekle; Ýkinci Sýratý Mustakîm, mürþide tâbî olmakla gerçekleþir.

Allahû Tealâ Meryem Suresinin 43. âyet-i kerimesinde Ýbrâhîm (A.S)’ý bize misal veriyor, buyuruyor ki:



19/MERYEM-43: Yâ ebeti innî kad câenî minel ilmi mâ lem ye’tike fettebi’nî ehdike sýrâtan seviyyâaglaseviyyen).

Ey babacýðým, muhakkak ki; bana, sana gelmeyen bir ilim gelmiþtir! Öyleyse bana tâbî ol. Seni, Sýratý Seviye’ye (düzgün, seviyeli, Allah’a ulaþtýran yola) hidayet edeyim (ulaþtýrayým).



Ýþte istianeyi isteriz, bizi Sýratý Mustakîm’e ulaþtýrman için.



1/FATÝHA-7: Sýrâtallezîne en’amte aleyhim gayril magdûbi aleyhim ve lâd dâllîn(dâllîne).

O (Sýratý Mustakîm) ki; üzerlerine ni’met verdiklerinin yoludur. Üzerlerine gadap duyulmuþlarýn ve dalâlette kalmýþlarýn (Allah’a ulaþmayý dilemeyenlerin) yolu deðil.



Ni’met nedir? Devrin imamýnýn ruhudur.

Allahû Tealâ Secde Suresinin 24. âyet-i kerimesinde buyuruyor:



32/SECDE-24: Ve cealnâ minhum eimmeten yehdûne bi emrinâ lemmâ saberû ve kânû

bi âyâtinâ yûkýnûn(yûkýnûne).

Ve onlardan, emrimizle hidayete erdiren imamlar kýldýk ve sabýr sahibi olduklarý ve âyetlerimize (Hakk’ul yakîn seviyesinde) yakîn hasýl etmiþ olduklarý için.



Bu ikinci Sýratý Mustakîm’de olanlar baþlarýnýn üzerinde devrin imamýnýn ruhunu bir ni’met olarak taþýyanlardýr. Yani devrin imamýnýn ruhu baþlarýnda olmayanlarýn hiçbirisi ikinci Sýratý Mustakîm’e ulaþamaz. Neden Allah’tan soracaðýz? Çünkü Allahû Tealâ buyuruyor:



16/NAHL-9: Ve alallâhi kasdus sebîli ve minhâ câir(câirun), ve lev þâe le hedâkum ecmaîn(ecmaîne).

Ve sebîllerin (dergâhlardan Sýratý Mustakîm’e ulaþan bütün yollarýn yani mürþidlerin) tayini, Allah’ýn üzerinedir. Ve ondan sapanlar vardýr. Ve eðer O dileseydi, sizin hepinizi hidayete erdirirdi.





Allah’a giden yolun tayini Allah’a aittir. Allah’a ulaþtýran yolun dýþýnda cehenneme götüren iblisin gayy yolu, Allah’a ulaþtýrmaz. Meselâ kiþi Allah’a ulaþmayý dilemiyorsa dünya kadar hacet namazý kýlsa, Allah hiçbir zaman mürþidi göstermez. Eskiden yaþayan Allah’ýn bir evliyasý ne güzel buyurmuþ; diyor ki:



“Demek ki bu zamanda bir kâmil mürþid var mý acep?

Bu sözü söyleyen henüz olmamýþ ehl-i edep” (henüz Allah’a ulaþmayý dileyen bir kiþi deðil).

Her halükârda hacet namazý Bakara Suresinin 45. âyet-i kerimesine göre kýlýnýr. Hz. Muhammed (S.A.V). Efendimiz buyuruyor ki:

“Hz. Cebrail kardeþim, bana iki çeþit namaz öðretti. Bunlardan bir tanesi istihare, diðeri hacet namazý.”

Ýstihare namazý, bilinmeyen gaybî bir bilgiye ulaþmak için kýlýnan bir namazdýr. Perþembeyi cumaya baðlayan gece boy abdesti alýnarak kýlýnýr.

<!--[if !supportLists]-->1. <!--[endif]-->rekât: Subhaneke + Fatiha + Kâfirun

<!--[if !supportLists]-->2. <!--[endif]-->rekât: Fatiha + Ýhlâs



Sað taraf üzerine zikirle yatýlýr. Gerçekten o gece rüyasýnda kiþiye beyaz ve yeþil renk gösterilmiþse dileðinin pozitif istikamette olduðunu, siyah ve kýrmýzý renk gösterilmiþse talebinin geçerli olmadýðýný Allahû Tealâ kendisine anlatýr.

Hacet namazý, bir gaybî bilgiyi öðrenmekten ziyade ötesine geçerek hacetin yerine gelmesini istiyorsa, týpký mürþid gibi, hem mürþidini öðrenecek hem ona ulaþmayý gerçekleþtirecekse, o zaman hacet namazý kýlýnýr. Hacet namazý 4 rekâtlýk bir namazdýr.



<!--[if !supportLists]-->1. <!--[endif]-->rekât: Subhaneke + Fatiha + 3 Âyetel Kürsi + Ýhlâs + Felâk + Nas, yanlýs?

<!--[if !supportLists]-->2. <!--[endif]-->rekât: Fatiha + Ýhlâs + Felâk + Nas

<!--[if !supportLists]-->3. <!--[endif]-->rekât: Fatiha + Ýhlâs + Felâk + Nas

<!--[if !supportLists]-->4. <!--[endif]-->rekât: Fatiha + Ýhlâs + Felâk + Nas



Kiþi huþû sahibi ise Allahû Tealâ kiþiye mürþidini göstereceðini garanti ediyor:



2/BAKARA-45: Vesteînû bis sabri ves salât(sâlâti), ve innehâ le kebîretun illâ alel hâþiîn(hâþiîne).
Sabýrla ve namazla (hacet namazý ile Allah’tan) istiane (mürþidinizi) isteyin. Ve muhakkak ki o, zor bir iþtir ama huþû sahipleri hariç (onlar için zor deðildir).



Allahû Tealâ Nisa Suresinin 59. âyet-i kerimesinde buyuruyor :



4/NÝSA-59: Yâ eyyuhellezîne âmenû atîûllâhe ve atîûr resûle ve ulil emri minkum fe in tenâza’tum fî þey’in fe ruddûhu ilallâhi ver resûli in kuntum tu’minûne billâhi vel yevmil âhir(âhiri), zâlike hayrun ve ahsenu te’vîlâaglate’vîlen).

Ey îmân edenler! Allah’a, Resûl’e ve sizden olan idarecilere (emir verme yetkisinin sahiplerine) itaat edin. Eðer bir hususta ihtilâfa düþerseniz, Allah’a ve ahiret gününe inanýyorsanýz onu, Allah’a ve Resûl’üne götürün. Bu, hem hayýrlýdýr, hem de tevîl (yorum) bakýmýndan en güzelidir.



Allah’a arz etmek istihare ve hacet namazýyla gercekleþen bir olgudur. Resûl’e arz etmek konusunda ise Allahû Tealâ “bilmiyorsan ehli zikre sor” diyor.



21/ENBÝYA-7: Ve mâ erselnâ kableke illâ ricâlen nûhî ileyhim fes’elû ehlez zikri in kuntum lâ ta’lemûn(ta’lemûne).
Ve senden önce, vahyettiðimiz rical (erkekler) den baþkasýný göndermedik. Eðer bilmiyorsanýz, zikir ehline (daimî zikrin sahiplerine) sorun.



Yunus Emre bir kýtlýk zamanýnda Hacýbektaþ kasabasýna gidiyor, Hacý Bektaþ Velî’den buðday almak üzere… Hacý Bektaþ Velî “Himmet mi dilersin, buðday mý?” dediðinde, kafasýnda sadece buðday olan Yunus Emre, “buðdayý verin, gideyim” diyor. Ve yola çýkýyor. Bir müddet sonra “Bana iki teklifte bulundu himmet mi buðday mý diye, acaba himmet ne ola ki?” diyor. Ve kalbine Allah’ýn verdiði ilhamla geri dönüyor:

“Efendim böyle bir þey söylediniz himmetin ne olduðunu bilmiyordum. Þimdi soruyorum himmet nedir? Benim koyunlarýmý güder mi? Bakmakla yükümlü olduðum kiþilerin karýnlarýný doyurur mu?” Hacý Bektaþ Velî:

“Himmet seni güder, sen de onlar için çalýþýp karýnlarýný doyurursun.” buyuruyor.



Öyleyse her halükârda kesinlikle ve kesinlikle Ýslâm’ýn ikinci safhasýný Allah üzerimize farz kýlmýþtýr ki, bu da mürþide tâbiiyettir. 14 asýr evvel sahâbenin hepsi Hz. Muhammed (S.A.V) Efendimiz’e tâbî olmuþtur. Ve Kur’ân-ý Kerim, tâbiiyetini gerçekleþtirmeyen hiç kimsenin nefs tezkiyesini gerçekleþtiremeyeceðini, nefs tezkiyesi olmadan dünya saadetine ulaþamayacaðýný bize bildirmektedir. Allah sadece ahiret hayatýnda cennetine gitmemizi deðil, hem ahirette cennete gitmeyi hem bu dünyada cenneti yaþamayý ister.

Allahû Tealâ’nýn izahý gayet açýk. Kur’ân-ý Kerim’de mürþide tâbî olmayý farz kýlmýþ. Hangi resûl varsa mutlaka Allah’a davet etmiþ. Allah’a ulaþmayý dileyen herkes mutlaka ona tâbî olmuþ. Ve Allah’ýn bütün insanlar için seçtiði hanif dînini, 7 safha ve 4 teslimi yaþamýþtýr.

Hanif Dostlardaki kardeþlerimiz biz, sizin hidayetinizi dileriz, sizi de çok seviyoruz. Umarýz ki Efendimiz’den öðrendiðimiz, sizlere ulaþtýrdýðýmýz bu açýklamalarýmýzdan gerekli öðüdü alýr da, Allah’a ulaþmayý dilersiniz. Dilerseniz bu, sizin için bir kurtuluþtur. Dilemediðiniz taktirde Allah’ýn emrettiði dizayn içerisinde, Allah’ýn Resûl’ü, Mehdi (A.S), sizin üzerinizde muhafýz deðildir.

Allah razý olsun.





__________________
NUR TV:
Frekans: 12693
Symbol Rate: 2285
Fec: 7/8
Polarizasyon: Horizontal/ Yatay
Gönderen: 19.12.2005 - 18:28
Bu Mesaji Bildir   tarıkyılmaz72 üyenin diger mesajlarini ara tarıkyılmaz72 üyenin Profiline bak tarıkyılmaz72 üyeye özel mesaj gönder tarıkyılmaz72 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
NurBahcesi su an offline NurBahcesi  
tarıkyılamaz kardeşim sen mehdi rasül derken hakikaten sapıtıyorsun bu özel degil ravda net uyarı
2687 Mesaj -
yorumlarýna dikkat ediyorum ALLAH rasülü derken ifade ettiðin kimsemi Allahýn rasülü yoksa rasülullah sas.bir öðrenelim
Gönderen: 19.12.2005 - 19:17
Bu Mesaji Bildir   NurBahcesi üyenin diger mesajlarini ara NurBahcesi üyenin Profiline bak NurBahcesi üyeye özel mesaj gönder NurBahcesi üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
tarıkyılmaz72 su an offline tarıkyılmaz72  
..
163 Mesaj -
Iskender Ali MÝHR Hazretleri hicbir zaman hicbir yerde sizin de bildiginiz gibi !!!peygamber oldugunu iddia etmedi.
Sahte peygamber diyorsunuz. Peygamber iddiasinda bulunulmadiki sahtesi olsun!
Iskender Ali MIHR Hazretleri her zaman ve her yerde sadece Kur'ani Kerimden konusur.Ayet konusur!

1) Son peygamber, yani son nebi Peygamber Efendimiz SAV’dir. Peygamber Efendimiz SAV, Ahzab Suresi 40. ayete göre nebilerin sonuncusudur.
2) Peygamber Efendimiz SAV, Ahzab Suresi 40. ayete göre nebilerin sonuncusudur. Resul kavramýný güvendiðiniz arapça bilen biriyle Kur'an-ý Kerim'den tetkik ediniz! Her resulun peygamber olmadýðýný öðreniniz ve bu konudaki yanlýþ bilgilerinizi düzeltiniz! Aksi taktirde yanlýþ yönlendirdiðiniz insanlarýn vebalini de yüklenirsiniz!Ancak resullerin sonuncusu deðildir. Bunu da izah ettiler konferansta ama siz isitmediniz!Idrak etmediniz! Hemde ayetler vererek!!! Sizin elinizde ise 1 tane iddialarinizi destekleyecek ayet yok.
Size tekrar yazili veriyorum ayetleri:

Kur’an tefsirlerinde bugüne kadar her resul kelimesi geçen yere parantez açýlýp “peygamber” yazýlmýþtýr. “Resul, eþittir peygamber” þeklini almýþtýr. Bu da hepimize öðretilen bir yanlýþtýr. Çünkü Kur’an-ý Kerim’deki resul kavramýný yansýtmamaktadýr. Her resul, peygamber deðildir.


Kur’an-ý Kerim, peygamber olmayan, sýradan bir haberci için bile “resul” kelimesini kullanmaktadýr. Yusuf Suresi 50. ayette, Firavun’un Yusuf AS’a gönderdiði haberci ve Neml Suresi 35. ayette henüz iman etmiþ olmayan Sab’a Melikesinin Hz. Süleyman’a gönderdiði elçi, Kur’an’da resul adýyla yer almýþtýr. Bunlar, peygamberlikle ilgisi olmayan resullerdir.


Yine Kur’an-ý Kerim, Enam Suresi 130. ayette cin-resullerden, Hac Suresi. 75. ayette melek-resullerden söz etmektedir. Bunlar da peygamber olmayan resullerdir.


Kuþkusuz Allahu Teala, Kur’an’da peygamberler, yani nebiler için de “resul” kelimesini kullanmýþtýr. Ancak bugün insanlardan saklanan, örtbas edilmeye çalýþýlan gerçek þudur ki, Allah’ýn peygamber olmayan, ama her devirde, her ülkede ve her zamanda, Allah’ýn kendilerine görev verdiði evliya resulleri vardýr. Peygamber resullerle evliya resuller, bir baþka ifade ile “nebi-resullerle” “veli-resuller” arasýndaki baþlýca farklar þunlardýr:


1- Peygamberler arasýnda yüzlerce yýllýk zaman farký vardýr. Ancak evliya resuller, her ülkede ve birbiri arkasýndan vazifeli kýlýnýr. Müminun Suresi 44. ayet ve Bakara Suresi 87. ayette Allahu Teala “resullerimizi ardarda göndeririz”, diyor.

2- Peygamberler, Ýsrailoðullarýnýn ve Arap kavminin içinden seçilmiþtir. Ama evliya resuller, Fatýr Suresi 24. ve Nahl Suresi 36. ayete göre, her kavimde, her ümmette ve her zaman diliminde mevcutttur.

3- Her kavimdeki bu resuller, Ýbrahim Suresi 4. ayete göre o kavmin lisaný ile görev yapmaktadýrlar.

4- Nübüvvet, yani peygamberlik Ahzab Suresi 40. ayete göre Peygamber Efendimiz SAV ile son bulmuþtur. Ama risalet, yani evliya resuller, bugüne kadar varolduðu gibi, kýyamete kadar da varolmaya devam edecektir.(Bakara 87, Müminun 44, Ýsra 15)



Düne kadar biz de akaide göre “resuller, kendisine kitap verilen peygamberlerdir; nebiler, kitap verilmeyen peygamberlerdir” diye biliyorduk. Halbuki Allah, Alî Ýmran Suresi 81. ayette sadece “nebilere” kitap verdiðini söylüyor.


“Kendini peygamber ilan ediyor”diye iftira atmak; bir fitnedir. “Her resul peygamberdir” demek, Kur’an-ý bilmemektir. Bu, bir cehalet itirafýdýr. Ýnsanlarýn hidayetine engel olmak için bir tuzaktýr. Allah’ýn nurunu aðzý ile söndürmeye çalýþmaktýr!!!

3) "Kur'an da 3 bin ayet vardýr'. Bunu da söylemedi!!! O konferansta dediler ki ayet sayýsýný toplamak lazým! Þu an bunu yapacak imkaným yok. 3 binden fazla ayet vardýr dediler. 3 bin ayet deðil. Bu konuyu da çarpýttýnýz! Bilerek iftira attýnýz! Bu konferansýn kayýtlarý bilgisayarda mihr.com sayfasýnda mevcut. Sizin yalan söylediðiniz ortada.

4) 'Allah ile konuþuyor!' Evet doðru!
Kur'an-ý Kerime aykýrý þekilde bizlere öðretilen bir kavram da vahiy konusu.
Allah peygambelerinin dýþýnda pek çok evliyasýyla þeriat hükmü taþýmýyan konuþma yapmýþtýr ve yapmaktadýr.
Kur'an-ý Kerimde Allah'ýn peygamberlerinden baþkasýna vahyetmediðine dair bir ayet gösterebilirmisiniz??? Gösteremezsiniz!Ama ben size bu konu ile ilgili Kur'an ayetleri vereceðim:
Allah Peygamberlerden Baþkasýna Da Vahyeder.



· Þura Suresi 51. ayete göre “Allah’ýn hiçbir insanla konuþmasý olmamýþtýr ancak vahy ile.”



Vahiy, Allah’ýn, kiþinin kalp kulaðýný açarak o kiþi ile konuþmasýdýr. Kalp kulaðý herkeste vardýr. Ancak kalp kulaðý, kiþinin Ali Ýmran Suresi 190- 191. ve Nisa Suresi 103. ayetlere göre daimi zikre ulaþmasý ve nefsin kalbinin karanlýklardan, (cehalet, cimrilik, dedikodu, fitne ve fesat, haset, hýrs, isyan, iptilalar, kin ve düþmanlýk, kibir, küfür, mürayilik, nankörlük, öfke ve gayz, vefasýzlýk, sabýrsýzlýk, yalan, zan ve zulüm) tamamen temizlenmesi ile çalýþýr duruma gelir. Allah dilerse, daha önce de kiþinin kalp kulaðýný hediye olarak açabilir.



· Nahl Suresi 68. ayete göre Allah bal arýsýna vahyediyor.

· Zilzal Suresi 5. ayete göre Allah yere vahyediyor.

· Maide Suresi 111. ayete göre Allah havarilere vahyetmiþtir.

· Tahâ Suresi 38. ayete göre Hz. Musa’nýn annesine vahyetmiþtir.

· Araf Suresi 175. âyette Allahû Tealâ, peygamberlerden baþkasýna, býrakýnýz Allah’ýn bir evliyasýna, sonradan þeytana uyacak olan bir takým insanlara bile ayet verdiðini söylüyor. „Habibim sen o kiþiden bahset ki onlara, biz ona ayetler vermiþtik de, sonra o þeytana uymuþ ve sapýklardan olmuþtu“



Vahiy denince biz sadece Allah’ýn peygamberlerine verdiði kitaplarý ve sayfalarý anlýyoruz. Bunlar vahyin bir bölümünü, tilavet edilen vahyi, yani “vahy-i metlû”yu oluþturur. Herkesi ilgilendiren Allah’ýn emir ve yasaklarýný içerir.



Bir de Allah’ýn kalp kulaðýný açtýðý kiþi ile olan konuþmasý vardýr. Þura Suresi 51. ayete göre bu da vahiydir. Ancak tilavet edilmeyen vahiy, yani “vahy-i gayrimetlû”dur. Baþka insanlarý baðlayan hükümler içermez. Allah’ýn, sadece o kiþi ile yaptýðý konuþmadýr. Allah’ýn pekçok evliyasý ise bu vahiyden kitaplarýnda þöyle bahsediyorlar:



· Abdülkadir Geylâni Hazretleri’nin “sohbetler” kitabý 578. sayfa: “Allah’ýn verdiði þeylerden kopup O’na yönelen ve meleklerle ünsiyeti neticesi onlarýn sözlerini iþitmeye ve muhtelif suretlerde kendilerini görmeye baþlayan kiþi meleklerin sözlerine iyice alýþtýðý ve yüzlerini görmeye iþtiyak duyduðu anda kendisi ile onlar arasýnda perde kaldýrýlýr. Kalp bu safhaya geldikten sonra tekrar Allahû Tealâ onu perdeler. Kendi yakýnlarýnýn durumuna getirir. Burada ise suhuttan sonra olanlar olur. Allah onun kalbine vahyedeceðini vahyeder. Týpký Musa (A.S)’ýn annesine vahyettiði gibi.”



Demek ki Abdülkadir Geylani Hazretleri’ne göre de Allah’ýn sözlerini iþitmek, emir almak sadece peygamberlere has bir olgu deðildir.



· Eþref Rumi Hazretleri:

“Ol dost sultandýr, ben ona kul/ Her dem yeni yeni nüzul”

(Her an Allahû Tealâ’dan inen, nüzul eden yeni þeyler)

“Andandýr bu cümle usul” / “Ondandýr her bahsimiz”



Görülüyor ki, Allahû Tealâ her an söylediklerini bu büyük veliye iþittiriyor ve ondan inen, Allah’tan inen, nüzul eden bu sözler bir esas, usul oluþturuyor. Ve bu usul ile Eþref Rumi Hazretleri, “Divan”ýný vücuda getiriyor. Yani Divan’ýn esasý, hep Allah’tan nüzul eden, indirilen sözler.



· Yunus Emre:

“Çalaptýr (yani Allah’týr) söylettirir /Yunus bilmez kendi hal

Düþmüþ idik Hak kaldýrdý, birliðini bize bildirdi.”

Allah bize söylettiriyor, “Allah bize birliðini bildirdi.” Diyor.



· Ahmet Yesevi Hazretleri:

“Garip, fakir, yetimleri kýl sen þamdan / Parçalayýp aziz canýn eyle kurban

Yiyecek bulsan cemil ile kýl sen ihsan / Hak’tan iþitip bu sözleri dedim iþte.”

Bunlarýn hepsini Allah’tan iþittiðini söylüyor Ahmet Yesevi Hazretleri.



Demek ki Allah’ýn sözlerini iþitmek, Allah’tan emir almak sadece peygamberlere has bir olgu deðildir. Allah’ýn velileri de böyle söylüyor. Kur’ân-ý Kerim de böyle söylüyor. Secde Suresi 24. ayette Allahû Tealâ, Allah’tan emir alan ve bu emirle insanlarý hidayete erdiren imamlardan söz ediyor.



“Onlardan, insanlardan imamlar kýldýk, emrimizle (yani Allah’tan alacaðý emirlerle) insanlarý hidayete erdirsinler diye, sabrýn sahibi olmalarýndan ve ayetlerimize yakin hasýl etmelerinden dolayý.”



Yunus Suresi 2. ayete göre insanlara, kendi yaþadýklarý zaman diliminde Allah’ýn bir baþkasýný, kalp kulaðýný açarak, ona vahyederek görevlendirdiðini kabullenmek, her devirde zor gelmiþtir.



“Onlardan bir adama insanlarý uyarmasý, âmenû olanlarý (ölmeden önce Allah’a ulaþmayý dileyenleri), müjdelemesi için vahyetmemiz insanlara acaip (garip) mi geldi?”



“Resul” kavramý gibi “vahiy” kavramý da bugün, Kur’an’daki muhtevasýný kaybetmiþ kavramlardan bir tanesidir. “Allah peygamberlerden baþkasýna vahyetmez” demek, Allah’ýn her devirde vazifeli kýldýðý evliya resullerinin Allah’tan aldýðý emir ve yetkiyi ortadan kaldýrmak ve insanlarý hidayetten alýkoymak demektir!

RESÛLLER

Nebî ve resûl kavramlarýnýn üzerinde pekçok ihtilâflar vardýr. Allahû Tealâ’ya hamdeder þükrederiz ki; bir tek Kur'ân-ý Kerim var. Eðer insanlar biraraya gelseler, Kur'ân-ý Kerim’i açsalar ve onun üzerinde anlaþmaya varmaya çalýþsalar birbirlerinden ayrý hiçbir fikirleri olmayacak. Çünkü bir tane Kur'ân-ý Kerim var.
Allahû Tealâ Kur'ân-ý Kerim’de “nebî” kelimesini sadece peygamberler için kullanmýþtýr. Resûl kelimesini ise hem peygamber resûller için hem de peygamber olmayan velî resûller için kullanmýþtýr.
Ne var ki; Kur'ân-ý Kerim’de Allah’ýn anlattýðý kavramlarla insanlarýn insanlara öðrettiði kavramlar birbirinden farklý. Bu ilim sahipleri Kur'ân-ý Kerim’deki kavramlarýn gerçek manalarýný Kur'ân-ý Kerim’e dayalý olarak deðil, emaniyye kitaplarýnýn kendilerine öðrettiði þekliyle insanlara öðretiyorlar.

Resûller ve nebîler için akaidin dört temel kaidesi vardýr:
1. Bütün nebîler resûldür.
2. Bütün resûller nebîdir.
3. Resûller kendilerine kitap verilen peygamberlerdir.
4. Nebîler kendilerine kitap verilmeyen peygamberlerdir.
Bu kaidelerden sadece birincisi Kur'ân-ý Kerim’e göre doðrudur. Geri kalan 3’ünün Kur'ân-ý Kerim’e göre ne kadar hatalý olduðunu ve bu küçük gibi görünen hatanýn ne kadar büyük yanlýþlýklara sebebiyet verdiðini açýklamalarýmýzda siz de göreceksiniz.
Önce Kur'ân-ý Kerim’de sýk sýk geçen resûl konusunu aydýnlýða kavuþturalým.
“Her resûl peygamber midir?” sorusuna Kur'ân-ý Kerim’le cevap verelim.
Kur'ân-ý Kerim’de resûl kelimesinin geçtiði âyetler incelendiðinde görüyoruz ki temelde resûller, görevleri itibariyle iki ana grupta toplanýyor.


3-1- RÝSALETLE GÖREVLÝ
OLMAYAN RESÛLLER

Allahû Tealâ’nýn Kur'ân-ý Kerim’de sadece alelâde haber ulaþtýrmakla görevli olan kiþilere resûl dediðini görüyoruz.
12/YUSUF-50: “Ve kâlel meliku’tûnî bih(îgöz kırpma, fe lemmâ câehur resûlu kâlerci’ ilâ rabbike fes’elhu mâ bâlun nisvetilletî katta’ne eydiyehunn(e), inne rabbî bi keydihinne alîm(un).”
Ve melik (firavun) dedi ki: “Onu bana getirin.” Resûl (haberci, ulak) (Yusuf’a) geldiði zaman dedi ki; “Efendine dön, kadýnlar niçin ellerini kestiler.” diye sor. Muhakkak ki Allah onlarýn hilelerini bilir.
Buradaki resûl Allah tarafýndan görevlendirilen, Allah’ýn bir evliyasý deðil, firavunun gönderdiði bir habercidir.
Peygamberlik þöyle dursun, Bu âyet-i kerimeye göre Allah’ýn görevlendirmediði alelâde elçilere de Kur'ân-ý Kerim’de resûl denebîliyor.


3-2- RÝSALETLE GÖREVLÝ
OLAN RESÛLLER

Bu bölümde alelâde sadece elçilik görevini yapan resûlleri konumuzun dýþýnda tutalým ve biz Allah’ýn risaletle görevlendirdiði resûlleri inceleyelim.
Risaletle görevli olan, Allah’ýn emirlerini teblið eden resûllerin en önemli özelliði; onlarýn Allah tarafýndan görevlendirilmesidir. Onlar bu dünya üzerinde Allah’ýn elçileridir.
Ancak Allah’ýn risaletle görevli kýldýðý Allah’ýn resûllerinin hepsini ayný kategoriye koymak da çok yanlýþ olur. Resûllerin, risalet görevlerinin kapsamý ve sorumluluklarý itibariyle aralarýnda farklýlýklar vardýr. Meselâ Allah’ýn bütün peygamberleri en üst seviyede resûllerdir. Ama onlarýn dýþýnda onlarýn zamanýnda da Allah baþka ülkelerde daha birçok resûlleri görevli kýlmýþtýr.
Bugün Ýslâm dünyasýndaki yanlýþ bir anlayýþ; bütün resûllerin peygamber olduðudur. Bu, küçük gibi görünen saptýrýlmýþ gerçek, insanoðlunun hayatýnda hayal bile edemeyeceði büyüklükte tahribat yapmýþtýr. Her resûlün peygamber olarak deðerlendirilmesi, meallerde her resûl için peygamber denmesi, Allah’ýn âyet-i kerimelerde verdiði mesajý deðiþtirmiþ, Allah’ýn aramýzda yaþamakta olan resûlleri gizlenmiþtir. Birçok âyet-i kerime peygamber olmayan resûllerden, onlarýn görevlerinden bahsederken bu, meallerde peygamberlere atanarak peygamber olmayan resûllerin insanlarla iliþkisi engellenmiþtir.
Kur'ân-ý Kerim’deki risaletle görevli resûller baþlýca ikiye ayrýlýr:
1. Nebî resûller.
2. Velî resûller.
Her iki grup resûl de Allah tarafýndan görevlendirilmiþtir.
Belki de resûller bölümünde size verebileceðimiz en önemli bilgi insanýn kurtuluþunu direkt olarak ilgilendiren “her resûlün peygamber olmadýðý” gerçeðidir. Ehemmiyet derecesinin büyüklüðü göz önünde tutularak bu konuyu aydýnlýða kavuþturacak Kur'ân-ý Kerim âyetlerini detaylarýyla sunmak, gerçeði yine Allah’ýn gerçekleriyle (âyetleriyle) ispatlamak gereðini duyuyoruz.
Rabbimize bu istikamette gösterdiðimiz gayretlerimizde bizlere ve sizlere yardýmcý olmasý için dua ederiz.
Bu konu yukarýda kýsaca bahsetmiþ olduðumuz gibi günümüzde çok yanlýþ deðerlendirilen bir konudur. Kur'ân-ý Kerim’deki peygamber olmayan Allah’ýn elçilerine ait âyetlerin deðiþtirilmesi insanlarýn Allah’ýn hidayetçilerine ulaþmalarýna engel olmaktadýr. Günümüzde hiç kimse Allah’ýn bir resûlüne ihtiyacý olduðunu düþünmemektedir. Tam aksi insanlar artýk aralarýnda Allah’ýn evliyalarýnýn dahi yaþamadýklarýný düþünüyorlar, hatta bundan eminler. Yardýma muhtaç olan ve Allah’ýn bir evliyasýna ulaþmak isteyen, buna ihtiyaç duyan insanlar bugün aramýzda yaþamayan, rahmetli olmuþ evliyalardan meded ummaktadýrlar. Çünkü okunmakta olan Kur'ân mealleri Allah’ýn aramýzda yaþayan evliyalarýndan, onlarýn vazifelerinden bahsetmemektedir. Meallerde Allah’ýn evliyalarý gizlenmiþ, örtülmüþtür. Bütün resûl âyetleri onlara göre peygamberler devrine aittir. Bu kaide üzerine meal vermektedirler. Daha da acýsý bugün Allah’ýn aramýzdaki sevgililerinin inkâr edildiði, onlarla alay edildiði bir dünyada yaþýyor olmamýzdýr.
Ýblis þu gerçek üzerine tuzaðýný kurmuþtur: “Peygamber Efendimiz (S.A.V) Son Peygamber'dir.” Ve “O'ndan sonra Peygamber gelmeyecektir.” Ýnsanlar için baþka bir peygamber beklentisi olmayacaktýr. Kýyâmet kopana kadar, bu devre insanlarýn peygamber beklemediði bir devredir. Ýblis burada devreye giriyor. Peygamberin gelmeyeceði gerçeðini tüm Allah’ýn resûllerine mal ediyor. “Madem artýk hiç peygamber gelmeyecek, onlar her resûl peygamberdir.” diye düþündükleri için: “Bu durumda dünyaya artýk resûl de gelmeyecektir.” diyorlar.
Peki Allah’ýn risaletini insanlara kim teblið edecek? Kim insanlara dîni öðretecek, Kur'ân-ý öðretecek, Kur'ân’ýn 7 ruhunu öðretecek, onlarý hidayete erdirecek?
Rabbimizin Secde Suresi 24. âyet-i kerime ve Enbiya Suresi 23. âyet-i kerimede bahsettiði imam resûller olmadan insanlar nasýl hidayete erecekler?
32/SECDE-24: “Ve cealnâ minhum eimmeten yehdûne bi emrinâ lemmâ saberû, ve kânû bi âyâtinâ yûkýnûn(e).”
Onlardan (insanlardan) imamlar (mürþidler) kýldýk, emrimizle insanlarý hidayete erdirsinler (Allah’a insanlarýn ruhlarýný ulaþtýrsýnlar) diye, sabýrlarýndan dolayý ve âyetlerimize (Allah’ýn âyetlerine) yakîn hasýl ettikleri için.
21/ENBÝYA-23: “Lâ yus’elu ammâ yef’alu ve hum yus’elûn(e).”
O, yaptýðýndan sorumlu deðildir. Onlar ise sorumludurlar.
Ýblis diyor ki: “Kur'ân, insaný hidayete erdiren imamdýr. Ýnsan Kur'ân-ý açýp okuyarak anlayacak, hidayete erecek.” Bu yalana, zanna tâbî olanlar Al-i Ýmran Suresi 7. âyet-i kerimedeki Kur'ân-ý Kerim gerçeðine küfretmiþ, onu yalanlamýþ oluyorlar.
Al-i Ýmran Suresi 7. âyet-i kerimede Rabbimiz: “Ýlimde kökleþmiþ rasihun da Kur'ân-ý Kerim’in tevîlini yapamaz.” Diyorsa:
3/AL-Ý ÝMRAN-7: “Huvellezî enzele aleykel kitâbe minhu âyâtun muhkemâtun hunne ummul kitâbi ve uharu muteþâbihât(muteþâbihâtun), fe emmellezîne fî kulûbihim zeygun fe yettebiûne mâ teþâbehe minhub tigâel fitneti vebtigâe te’vîlih(te’vîlihi), ve mâ ya’lemu te’vîlehû illâllâh(illâllâhu), ver râsihûne fîl ýlmi yekûlune âmennâ bihî, kullun min ýndi rabbinâ, ve mâ yezzekkeru illâ ulûl elbâb(elbâbi).”
O (Allah) ki; Kitab’ý sana O indirdi. O'ndan bir kýsmý muhkem (mânâsý açýk, yorum götürmez, þüphe kabul etmez) âyetlerdir ki; bunlar (Levhi Mahfuz’daki) ümmülkitapta (yer alan açýk ve kesin âyetler)dir. Diðerleri ise müteþabih (mânâsý kapalý, açýklama isteyen) âyetlerdir. Kalplerinde eðrilik (ve döneklik) bulunanlar, fitne çýkarmak ve (kendi yararýna uygun) tevîlde (yorumda) bulunmak istedikleri için o (Kitab’)ýn müteþabih olan kýsmýna uyarlar. Halbuki onlarýn tevîlini, kimse bilmez ancak Allah bilir. Ýlimde derinleþmiþ olan RASÝHUN (rüsuh sahipleri) ise derler ki: “O’na îmân ettik, hepsi de Rabbimiz katýndan (indirilme) dir.” Bunu kimse tezekkür edemez ancak ulûl'elbab tezekkür edebilir.
Al-i Ýmran Suresi 7. âyet-i kerimede ilim sahibi kimselerin ilimlerinin, Allah’ýn Kur'ân-ý Kerim’ini açýklamak için yeterli olmadýðýný söylüyorsa,
Hac Suresi 3. âyet-i kerimede Allah’ýn dîni, Allah’ýn ilmini bu dünya ilminden kesinlikle ayýrýyorsa,
22/HAC-3: “Ve minen nâsi men yucâdilu fîllâhi bi gayri ýlmin ve yettebiu kulle þeytânin merîd(merîdin).”
Ýnsanlarýn kimi, ilmi olmadýðý halde Allah konusunda mücâdele eder ve her azgýn þeytana tâbî olur.
O zaman hâlâ bu konuda ýsrarla konuþan: “Biz bu dînin ilmini aldýk yýllarca okuduk, öðrendik.” diyen rasihun için Allahû Tealâ diyor ki: “Onlarýn gönüllerinde ulaþamayacaklarý bir kibir vardýr.”
40/MU'MÝN-56: “Ýnnellezîne yucâdilûne fi âyâtillâhi bigayri sultânin etâhum in fî sudûrihim illâ kibrun mâ hum bi bâligîh(i), festeiz billâh(i), innehu huves semîul basîr(u).”
Muhakkak ki Allah’ýn âyetleri üzerinde kendilerine gelen bir sultan olmadan tartýþanlarýn gönüllerinde (o sultana) ulaþamayacaklarý bir kibir vardýr. Öyleyse Allah’a sýðýn. Þüphesiz Allah iþitendir, görendir.
“Allah’ýn âyetleri üzerine kendilerine Allah’ýn ilmi Allah tarafýndan verilmediði halde tartýþýrlar.” Yüce Rabbimiz bu insanlarýn zanna tâbî olduklarýný söylüyor.
53/NECM-28: “Ve mâ lehum bihî min ilm(in), in yettebiûne illaz zann(e), ve innez zanne lâ yugnî minel hakký þey’âaglaþey’en).”
Onlarýn bu sözler hakkýnda hiçbir bilgileri yok. Onlar sadece zanna ittiba ederler. Muhakkak ki zan, hakký bilmek mecburiyetinden hariç tutamaz (müstaðni kýlamaz).
Ve Allahû Tealâ zanna tâbî olan gurur ve kibirleriyle kendi ilimlerinin yeterli olmadýðý sahada konuþan bu insanlara âyetlerini açýklamýyor.
7/A’RAF-146: “Seasrifu an âyâtiyellezîne yetekebberûne fîl ardý bi gayril hak(hakkýgöz kırpma, ve in yerev kulle âyetin lâ yu'minu bihâ, ve in yerev sebîler ruþdi lâ yettehýzûhu sebîlen ve in yerev sebilel gayyi yettehýzûhu sebîl(sebîlen), zâlike bi ennehum kezzebû bi âyâtinâ ve kânû anhâ gâfilîn(gâfilîne).”
Yeryüzünde haksýz yere kibirlenen kimseleri âyetlerimizden çevireceðim. Bütün âyetleri görseler ona inanmazlar. Eðer rüþd yolunu görseler onu yol edinmezler. Ve gayy yolunu görseler onu yol edinirler. Bu onlarýn âyetlerimizi yalanlamalarý ve ondan gâfil olmalarý sebebiyledir.
Onlar yeryüzünde âyetleri bilmedikleri halde bildiklerini söyleyerek bu konuda kendilerini yetkili görerek (Allah’ýn vermediði bir yetki) yeryüzünde haksýz yere dolaþýyorlar.
Ve insanlarý sahip olduklarý faydasýz ilimle Allah’ýn yolundan, Allah’ýn âyetlerinin gerçek manalarýný gizleyerek saptýrýyorlar.
18/KEHF-103: “Kul hel nunebbiukum bil ahserîne a’mâlânegatif.”
De ki: “Sizlere amellerini hasara uðratanlarý haber vereyim mi?”
18/KEHF-104: “Ellezîne dalle sa’yuhum fîl hayâtid dunyâ ve hum yahsebûne ennehum yuhsinûne sun’â.”
Onlarýn dünya hayatýndaki amelleri sapmýþtýr ve onlar amellerin en iyisini yaptýklarýný hesap ediyorlardý.
Bakýnýz deðerli okuyucular Allahû Tealâ bu dînde ileri gelenler için, yaþadýklarý devirlerde onlarý destekleyen devrin büyükleri için Ahzap Suresi 66, 67, 68. âyet-i kerimelerde ne buyuruyor:
33/AHZAB-66: “Yevme tukallebu vucûhuhum fîn nâri yekûlûne yâ leytenâ eta’nallâhe ve eta’ner resûlâ.”
O gün fizik vücutlarý ateþ içinde çevrilirken: “Vah biz de, keþke Allah’a ve resûlüne itaat etseydik!” derler.
Dikkat ediniz; o gün fizik vücutlarý ateþte çevrilen insanlar sadece peygamberler devrinde yaþayan deðildir. Onlar her devirde yaþayan insanlardýr. Ve aralarýnda onlarla birlikte yaþamakta olan Allah’ýn görevli resûlünü inkâr etmiþ olmalarý sebebiyle piþman olanlardýr.
33/AHZAB-67: “Ve kâlû rabbenâ innâ eta’nâ sâdetenâ ve kuberâenâ fe edallûnes sebîl(sebîlâgöz kırpma.”
Cehennemde olanlar derler ki: “Yarabbi, muhakkak ki biz devrin sâdatlarýna (dînde ileri gidenlerine) ve küberasýna (büyüklerine) itaat ettik. Ve böylece Senin yolundan (Sýratý Mustakîm’inden) saptýk.”
33/AHZAB-68: “Rabbenâ âtihim dý’feyni minel azâbi vel anhum la’nen kebîrâaglakebîren).”
Rabbimiz onlara iki kat azap ver. Onlarý büyük bir lânetle lânetle.”
Bu insanlar gurur ve kibirleri sebebiyle Al-i Ýmran Suresi 7. âyet-i kerimede Allah’ýn Kur'ân-ý Kerim’i açýklama yetkisini verdiði ulûl’elbab kullarýný, Allah’ýn resûllerini (peygamber olmayan), Allah’ýn imamlarýný gizlemiþler ve gizlemeye devam etmektedirler. O resûllerle alay etmiþlerdir ve alay etmeye devam etmektedirler.
18/KEHF-106: “Zâlike cezâuhum cehennemu bimâ keferû vettehazû âyâtî ve rusulî huzuvânegatif.”
Onlarýn cezalarý cehennemdedir ki onlar Allah’ýn âyetlerini küfretmiþler (örtmüþler, bilerek gizlemiþler) ve Allah’ýn âyetleriyle ve resûlleriyle alay etmiþlerdir.
4/NÝSA-150: “Ýnnellezîne yekfurûne billâhi ve rusulihî ve yurîdûne en yuferrikû beynellâhi ve rusulihî ve yekûlûne nu’minu biba’dýn ve nekfuru biba’din yurîdûne en yettehýzû beyne zâlike sebilâaglasebîlen).”
Muhakkak ki; Allah’ý resûlünü inkâr eden kiþiler, Allah ve O’nun resûlleri arasýnda ayýrým yapmak isterler. Ve de: “Bir kýsmýna inanýrýz, bir kýsmýný inkâr ederiz.” derler. Ve bunlarýn (küfürle îmânýn) arasýnda bir yol ittihaz etmek isterler.
4/NÝSA-151: “Ulâike humul kâfirûne hakkâaglahakkan), ve a‘tednâ lil kâfirîne azâben muhînâaglamuhînen).”
Ýþte onlar gerçek kâfirlerdir. Ve Biz de kâfirler için alçaltýcý bir azap hazýrladýk.
Allah’ýn Yüce Kitabý Kur'ân, Allah’ýn sýrlarýný muhafaza etmektedir. Allah, Kur'ân-ý Kerim’deki sýrlarýný insanlarýn arasýndan seçtiði kiþilere býrakýyor. Sýrlarýn sahibi anlamýna gelen “lübb”lerin sahibi ulûl’elbaba býrakýyor.
35/FATIR-32: “Summe evresnel kitâbellezînastafeynâ min ýbâdinâ, fe minhum zâlimun li nefsih(i), ve minhum muktesýd(un), ve minhum sâbikun bil hayrâti bi iznillâh(i), zâlike huvel fadlul kebîr(u).”
Sonra kullarýmýzdan seçtiklerimize kitabý miras býraktýk. Onlarýn bir kýsmý nefslerine zulmeder, bir kýsmý muktesittir (yemin sahibidir). Bir kýsmý ise Allah’ýn izniyle hayýrlarda yarýþanlardýr. Ýþte büyük fazl budur.
Bunun manasý; Kur'ân-ý anlama ve anlatma yetkisinin ancak Allah’tan alýnmasý demektir. Eðer insan bu yetkiyi Allah’tan almamýþsa isterse yüzlerce din üniversitesini bitirsin, binlerce emaniyye dîn kitabý okusun, hergün Kur'ân-ý Kerim’i hatim etsin, o kiþinin ilminin ne kendisine, ne de bir baþkasýna hiçbir faydasý yoktur. Bu ilim onlarý ancak cehenneme götürür.
Kur'ân-ý Kerim geçmiþten geleceðe bütün devirlerden örneklere sahiptir. Bu örneklerin verilmesinin sebebi insanlarýn düþünmelerini ve ders almalarýný saðlamak içindir.
O halde anlatmaya çalýþtýðýmýz bu fevkalâde ehemmiyetli konunun Kur'ân-ý Kerim’de yaþanmýþ örneklerine bakalým:
16/NAHL-36: “Ve lekad beasnâ fî kulli ummetin resûlen eni’budullâhe vectenibût tâgût(e), fe minhum men hedallâhu ve minhum men hakkat aleyhid dalâleh(tu), fesîrû fîl ardý fanzurû keyfe kâne âkýbetul mukezzibîn(e).”
Ve andolsun ki Biz bütün ümmetlerin (milletlerin, kavimlerin) içinde resûller beas ettik, (hayata getirdik, vazifeli kýldýk) taguttan kurtulsunlar ve Allah’a kul olsunlar diye. Onlardan bir kýsmý hidayete erdi ve bir kýsmýnýn üzerine dalâlet hak oldu. (Resûllere tâbî olanlar hidayete erdi, tâbî olmayanlarýn ise üzerine dalâlet hak oldu). Yeryüzünde gezin, yalanlayanlarýn akýbetinin nasýl olduðunu görün.
Allahû Tealâ bütün ümmetlerde (geçmiþ, gelecek) onlarýn içinden resûl beas ediyor. Risaletle yetkili kýlýyor. Ama o resûlü inkâr edenlerin durumunu, yalanlayanlarýn akýbetini gezin görün diyor.
57/HADÝD-16: “Elem ye’ni lillezîne âmenû en tahþea kulûbuhum li zikrillâhi ve mâ nezele minel hakký ve lâ yekûnû kellezîne ûtûl kitâbe min kablu fe tâle aleyhimul emedu fe kaset kulûbuhum, ve kesîrun minhum fâsikûn(e).”
Âmenû olanlarýn kalplerinde Allah’ýn zikri ile (ve bu zikirle) Hakk’tan inen þeyle (nurla) huþûya ulaþmak (huþû sahibi olmak) zamaný gelmedi mi? Kendilerine kitap verilen ve sonra aradan uzun zaman geçen (ve bu zaman zarfýnda Allah’ý zikretmedikleri için) kalpleri kasiyet baðlayan (kalpleri zikirsizlikten kararan ve sertleþen ve hastalanan) kimseler gibi olmasýnlar (zikretsinler ki kalpleri kararmasýn). Onlarýn çoðu fasýklardýr (hidayete erdikten sonra yoldan çýkanlardýr).
Birinci âyet-i kerime, insanlarý Allah’ýn kulu yapmakla vazifeli resûllere tâbî olmayarak dalâlette kalanlarýn akýbetlerini göstermektedir.
Ýkinci âyet-i kerimede de Allah’ýn kutsal kitabý olduðu halde o kitaptan doðrularý alamayan ve bu sebepten dolayý kalpleri kararanlar yer alýyor. Bütün kutsal kitaplar, Kur'ân-ý Kerim hariç, iblis tarafýndan deðiþtirilmiþtir. Ve insanlarýn artýk o kitaplardan Allah’ýn emirlerini öðrenmeleri mümkün deðildir. Bugün Ýslâm dünyasýnda bizim durumumuz da onlara benzemektedir. Allah’ýn korumasýnda olan Kur'ân’a iblis yaklaþamamýþtýr ama insanlarý kullanarak Kur'ân meallerinde Allah’ýn birçok gerçeðini saklamayý baþarmýþtýr. Ýþte saklanan gerçeklerden bir tanesi resûller konusudur. Allah her devirde, her kavmin içinde resûller vücuda getirirken o, resûllerin peygamber olduðu söylenerek insanlarýn Allah’ýn hidayetçilerine ulaþmalarý engellenmektedir. Resûllerin görevlerini yapmalarýna mâni olunmaktadýr.
Bu dîn; son peygamber, Peygamber Efendimiz (S.A.V)'den sonra sahâbe tarafýndan, daha sonra sahâbeye tâbî olanlar tarafýndan ve herkesin bildiði Mevlâna Celâleddin Rumi, Emir Sultan, Akþemseddin, Yahya Efendi, Hacý Bektaþ Velî, Yunus Emre ve daha binlercesi gibi Allah’ýn resûllerince öðretildi.
Onlar insanlarý Hakk’a davet ettiler. Onlar insanlarý hidayete ulaþtýrdýlar, irþad ettiler. Peygamber deðillerdi. Ama Allah’ýn tayin ettiði, yetki verdiði, risaletle görevli resûlleriydi. Bütün insanlar için mutlaka Allah’ýn tayin ettiði bir hidayetçi vardýr. Ve toplumlardaki adaleti yerine getiren, bütün resûllerin de tâbî olduðu her devrin imamý vardýr. Dünya durdukça bu düzen bozulmayacaktýr. Bu düzeni kuran Allah’týr. Bu düzeni bozmak isteyenler Allah’ý aciz býrakamazlar.
46/AHKÂF-32: “Ve men lâ yucib dâýyallahi feleyse bimu’cizin fîl ardý ve leyse lehu min dûnihî evliyâ’(u),ulâike fî dalâlin mubîn(in).”
Allah’a davet edene icabet etmeyen (tâbî olmayan) kiþi dünya üzerinde Allah’ý aciz býrakacak deðildir. Ve onun Allah’tan baþka dostu da yoktur. Onlar (Allah’ýn davetçisine tâbî olmayanlar) açýk bir dalâlet içindedirler.
Bugün dünya yine Allah’ýn baþka isimlerdeki evliyalarýyla aydýnlanmaktadýr. Ancak insanlar dînlerini onlardan deðil, bu dünya ilmiyle ilimlenmiþ dîn öðreticilerinden öðreneceklerini zannetmektedirler. Allah’ýn dostlarýnýn unutulmuþ olmasýnýn sonucunu hepimiz görmekteyiz; adaletsizlik, zulüm, kin, nefret, huzursuzluk, mutsuzluk.
10/YUNUS-47: “Ve likulli ummetin resûl(resûlun), fe izâ câe resûluhum kudýye beynehum bil kýstý ve hum lâ yuzlamûn(yuzlamûne).”
Her ümmetin bir resûlü vardýr. Onlara resûlleri geldiði zaman onlarýn aralarýnda adaletle hükmolundu. Onlara zulmedilmez.
Ýnsanlar dînlerini Allah’ýn evliyalarýndan, mürþidlerinden, resûllerinden, öðrenemedikleri için bugün dünya üzerinde Ýslâmiyet yaþanmaz olmuþ. Kur'ân terkedilmiþ.
25/FURKAN-30: “Ve kâler resûlu yâ rabbi inne kavmît tehazû hâzel kur’âne mehcûrâaglamehcûren).”
Resûl dedi ki: “Yarab, kavmim Kur’ân’ý terkettiler.”
Resûl kavramýnýn neden bu kadar üstünde durduðumuz diðer kavramlar açýklandýkça, konular anlatýldýkça daha iyi anlaþýlacak, yerli yerine oturacaktýr.
Kur'ân-ý Kerim’deki her resûl peygamber kabul edilince, insanlar zannediyorlar ki: “Peygamber Efendimiz'den sonra artýk resûl de gelmeyecek. O halde Kur'ân’daki resûllerle ilgili olan âyet-i kerimeler hep peygamberleri anlatýyor. Hepsi bundan 14 asýr önce ve daha önceki devirlere ait bilgilerdir. Allah’ýn insan ve resûl arasýndaki iliþkileri anlattýðý âyetler 14 asýr öncesine ait, bizleri ilgilendirmiyor. Çünkü zamanýmýzda Allah’ýn resûlleri olan hidayetçileri, elçileri yaþamýyor. O halde resûle tâbiiyet, itaat konularý bize bir sorumluluk getirmiyor.” diye düþünüyorlar. Allah’ýn insanlarý kurtuluþa ulaþtýracak âyetleri hiçe sayýlýyor, yok farzediliyor.
Bu bilgiler bid’attir. Allah’ýn bütün devirlerde tayin ettiði resûller saklanarak, gizlenerek insanlarýn bu resûllere ulaþmasý engellenmektedir. Ve insanlarý yoldan saptýran bu kimseler küfürdedirler.
Kur'ân, bu insanlarý yalanlamaktadýr.

4/NÝSA-167: “Ýnnellezîne keferû ve saddû an sebîlillâhi kad dallû dalâlen baîdâaglabaîden).”
Onlar ki kâfirlerdir ve Allah’ýn yolundan saptýrýrlar (kendileri de Allah’ýn yolunda deðillerdir). Andolsun ki; onlar uzak bir dalâlet içindedirler (mürþidlerine ulaþmamýþ ve yola girmemiþ olduklarý için).
4/NÝSA-168: “Ýnnellezîne keferû ve zalemû lem yekunillâhu li yagfire lehum ve lâ li yehdiyehum tarîkâaglatarîkan).”
Muhakkak ki; onlar küfür üzeredirler ve zalimdirler (baþkalarýný da mürþide ulaþmaktan men edip saptýrdýklarý için). Allah onlara asla maðfiret etmez (günahlarýný sevaba çevirmez) ve yola (Allah’a ulaþtýran yola, Sýratý Mustakîm’e) ulaþtýrmaz.
4/NÝSA-169: “Ýllâ tarîka cehenneme hâlidîne fîhâ ebedâaglaebeden), ve kâne zâlike alallâhi yesîrâaglayesîren).”
Sadece cehennem yoluna ulaþtýrýr. Onlar orada ebediyyen kalacaklardýr. Ve bu Allah için kolaydýr.
Kur'ân-ý Kerim’de resûl sözü ne zaman geçse peygamber olarak açýklama getiriliyor. Kur'ân meallerinin hepsinde istisnasýz “resûl ­= peygamber” olarak geçmiþtir. Ýþte bu acýmasýzca ortaya konan büyük bir yalandýr. Konular ilerledikçe ve âyet-i kerimeler açýklandýkça, âyetler diðer Kur'ân mealleriyle karþýlaþtýrýldýkça mananýn nasýl gizlendiðini ve farzlarýn yerine getirilmesine nasýl engel olunduðunu göreceksiniz
Atýlan ok büyük, çok büyük yaralar açmýþtýr.
Bu yanlýþýn zihinlerden silinmesi, Kur'ân-ý Kerim’in, bu yanlýþ düzeltildikten sonra tekrar gözden geçirilmesi neticesinde, Ýslâm’ýn tatbikatýnda çok þeylerin deðiþmesi gerektiði gerçeði ile karþýlaþacaðýz.
Allah’ýn dîni tektir. Allah bütün insanlar için bu dîni seçmiþtir. Bütün kitaplar, bütün resûller (peygamber olan ve peygamber olmayan) Ýslâm’ý anlatýr, Ýslâm’a davet eder, Ýslâm’ý yaþatýr. Bu din “hidayet”i, “takva”yý, “teslim”i, kul olmayý, âmenû olmayý, Allah’ýn rýzasýný kazanmayý, felâha ulaþmayý, Allah’ýn bize olan bu vasiyetlerini emreder. Öðrenebilmek, yaþayabilmek için kitaba sahip çýkmak gerekir. Kendimize mal etmek gerekir. Bunu baþarmak mümkün müdür? Hem mümkündür, hem mümkün deðildir. Allahû Tealâ: “Kâinatý emrinize musahhar kýldým.” diyor. Allah’ýn bu sözüne göre kâinata ne kadar sahipsek, her yerde kolayca bulabildiðimiz Kur'ân-ý Kerim’e de o kadar sahibiz, malikiz. Ne dersiniz, kâinatý emrinizde hissediyor musunuz?
Sevgili okuyucular, “Her resûl peygamberdir” dediðimiz zaman insanýn Kur'ân-ý Kerim ile baðlarýný tamamen koparmýþ oluyoruz. Resûl olmadan Kur'ân-ý Kerim insanlar için nedir? Týpký malik olamadýðýmýz emrimizdeki kâinat gibi, sýrrýný muhafaza eden, asla hayatýmýza tatbik edemeyeceðimiz, ama kütüphanelerin en üst raflarýný süsleyen bir kitaptýr. Âlimler Kur'ân’ý deðil, el yazmasý kitaplarý, emaniyyeyi anlatmaya devam etsinler .
Bakýn, Peygamber Efendimiz (S.A.V)'in bugünleri iþaret ettiði hadîs-i þerifi acý gerçeði bir defa daha nasýl yüzümüze vuruyor!…
“Ýnsanlar üzerine öyle bir zaman gelecektir ki; Ýslâm’ýn yalnýz ismi, Kur'ân’ýn ise resmi kalacaktýr. Mescidler dýþ görünüþleri ile mamur fakat hidayetten mahrum kalacaktýr. Onlarýn âlimleri, gök kubbe altýndakilerin en þerrlileridir. Fitne onlardan çýktý ve yine onlara dönecektir.”
Bu þerrli insanlar, insanlara yaptýklarý büyük kötülük sebebiyle lânetlenmiþlerdir:
2/BAKARA-79: “Fe veylun lillezîne yektubûnel kitâbe bi eydîhim summe yekûlune hâzâ min ýndillâhi li yeþterû bihî semenen kalîlâaglakalîlen). Fe veylun lehum mimmâ ketebet eydîhim ve veylun lehum mimmâ yeksibûn(yeksibûne).”
Yazýklar olsun onlara ki; elleriyle kitap yazýp, sonra da (emaniyye bilgiler içeren) bu yazdýklarýný az bir bedel (para) karþýlýðýnda satmak için: “Bu Allah'ýn indindendir.” derler. Yazýklar olsun onlara, elleriyle (böyle þeyler) yazdýklarýndan dolayý... Yazýklar olsun onlara, kazandýklarý þeylerden dolayý…
2/BAKARA-159: “Ýnnellezîne yektumûne mâ enzelnâ minel beyyinâti vel hudâ min ba’di mâ beyyennâhu lin nâsi fil kitâbi ulâike yel’anuhumullâhu ve yel’anuhumul lâýnûn(e).”
Ýndirdiðimiz o beyyinelerden olan þeyleri ve hidayeti (ölmeden evvel ruhun Allah’a ulaþtýrýlmasýnýgöz kırpma kitapta Allah insanlara açýkladýktan sonra gizleyenler (var ya); onlara, hem Allah lânet eder, hem de lânet ediciler lânet eder.
2/BAKARA-161: “Ýnnellezîne keferû ve mâtû ve hum kuffârun ulâike aleyhim la’netullâhi vel melâiketi ven nâsi ecmaîn(e).” Muhakkak ki (Allah’a ruhun ölmeden ulaþmasýný, yani hidayeti) küfredip de (örtüp de, gizleyip de) kâfir olarak ölenler var ya: Ýþte Allah’ýn, meleklerin ve insanlarýn hepsinin lâneti onlarýn üstünedir.
2/BAKARA-175: “Ulâikellezîneþteravud dalâlete bil hudâ vel azâbe bil magfirati, femâ esberahum alen nâr(ýgöz kırpma.”
Ýþte onlar; onlar ki, hidayet karþýlýðýnda dalâleti, maðfiret karþýlýðýnda da azabý satýn almýþlardýr. Bunlar ateþe karþý ne kadar sabýrlýdýrlar!


3-2-1- NEBÎ RESÛLLERLE, VELÎ
RESÛLLER ARASINDAKÝ
FARKLAR.

Allah’ýn Kur'ân’daki dîn öðretimi, insanlarýn bugünkü dîn öðretiminden çok farklý hatta bir kýsmý taban tabana zýttýr. Bugün insanlar baþka insanlarýn yazdýðý kitaplardan dîni öðrenmeye baþlamýþlar. Bunu tabii neticesi olarak da Kur'ân’daki gerçeklerden uzaklaþmýþlar.
Öyleyse emaniyye kitaplarýnýn (insanlarýn el yazmasý kitaplarýnýn) yazdýðý gibi iddia ettiði gibi bütün resûller peygamber midir?
Kur'ân-ý Kerim’e göre bir kýsým resûller peygamber hüviyetindedir. Bir kýsým resûller, peygamber hüviyetinde deðillerdir. Hatta Allah’tan bir emir alacak durumda olmayan insanlara da bazen Kur'ân-ý Kerim “resûl” kelimesini kullanarak hitap etmiþtir. (Konumuzun baþýnda bu ayýrým yapýlmýþtý.)
Bütün resûller peygamber deðildir.
Bütün nebîler peygamber midir? Evet, bütün nebîler peygamberdir. Kur'ân-ý Kerim’de nerede “nebî” kelimesi geçiyorsa, “nebî” kelimesinin geçtiði her âyeti teker teker taradýk. Gördük ki; kesinlikle nerede “nebî” kelimesi geçiyorsa onlarýn hepsi mutlaka peygamberdir.
Ýþte Allahû Tealâ’nýn Al-i Ýmran Suresi 81. âyet-i kerimedeki ifadesi nebîlerin peygamber olduðu konusunu, ama kendilerine kitap verilmeyen deðil tam aksine kendilerine kitap verilen peygamberler olduðunu kesinleþtiriyor.
3/AL-Ý ÝMRAN-81: “Ve iz ehazallâhu mîsâkan nebiyyîne lemâ âteytukum min kitâbin ve hikmetin summe câekum resûlun musaddikun limâ meakum le tu’minunne bihî ve le tensurun neh(nehu), kâle e akrertum ve ehaztum alâ zâlikum ýsrî, kâlû ekrarnâ, kâle feþhedû ve ene meakum mineþ þâhidîn(þâhidîne).”
Hani o zaman ki; Allah Nebîlerin (Peygamberlerin) MÝSAK’ini (yeminini) almýþtý: “Andolsun ki; size kitap ve hikmet verdim, sizlerden sonra sizinle beraber bulunaný (Allah’ýn sizlere verdiði kitaplarýgöz kırpma tasdik eden Resûl gelince, O'na mutlaka îmân edecek ve O'na mutlaka yardým edeceksiniz. Bunu ikrar ettiniz mi, bu aðýr ahdimi üzerinize aldýnýz mý?” “Ýkrar ettik.” dediler. “Öyle ise þahit olun. Ben de sizinle beraber þahitlerdenim.” buyurdu.
Akaidin: “Nebîler kendilerine kitap verilmeyen peygamberlerdir.” demesine raðmen, demek ki Allahû Tealâ bütün nebîlerine kitap vermiþ.
Herþeyden önce risaletle görevlendirilmiþ Allah’ýn resûllerinin hepsine peygamber demekten vazgeçmeliyiz. Bu bir açýdan bütün resûlleri ayný seviyeye getirmek anlamýna geliyor ki; Allah’ýn hiyerarþi kanununa ve bu kanuna göre düzenlenmiþ Kur'ân’daki âyetlere ters düþüyor. Bütün resûllere “peygamber” demek ikinci açýdan; peygamber olan resûlleri kabul edip, peygamber olmayan resûllere inanmamak ve onlarý yok saymak, reddetmek anlamýna geliyor ki; bu da Nisa Suresi 150. ve 151. âyet-i kerimelere göre o kiþileri kâfir durumuna sokuyor:
4/NÝSA-150: “Ýnnellezîne yekfurûne billâhi ve rusulihî ve yurîdûne en yuferrikû beynellâhi ve rusulihî ve yekûlûne nu’minu biba’dýn ve nekfuru biba’din yurîdûne en yettehýzû beyne zâlike sebilâaglasebîlen).”
Muhakkak ki; Allah’ý resûlünü inkâr eden kiþiler, Allah ve O’nun resûlleri arasýnda ayýrým yapmak isterler. Ve de: “Bir kýsmýna inanýrýz, bir kýsmýný inkâr ederiz.” derler. Ve bunlarýn (küfürle îmânýn) arasýnda bir yol ittihaz etmek isterler.
4/NÝSA-151: “Ulâike humul kâfirûne hakkâaglahakkan), ve a‘tednâ lil kâfirîne azâben muhînâaglamuhînen).”
Ýþte onlar gerçek kâfirlerdir. Ve Biz de kâfirler için alçaltýcý bir azap hazýrladýk.
Nebîler, peygamberler Allah’ýn tayin ettiði en üst seviyedeki resûllerdir. Peygamber olmayan diðer bütün resûllerden farklýlýklarý vardýr. Bu farklýlýklarý Kur'ân-ý Kerim âyetlerine göre 10 grupta toplayabiliriz.



3-2-1-1- PEYGAMBERLER BELÝRLÝ KAVÝMLERDE YAÞAMIÞLARDIR. PEYGAMBER OLMAYAN RESÛLLER DÜNYADA BULUNAN BÜTÜN KAVÝMLERDE YAÞAMIÞLARDIR.

3-2-1-2- PEYGAMBERLER BÜTÜN DÜNYA HATTA KÂÝNAT ÝÇÝN VAZÝFELÝDÝRLER.
PEYGAMBER OLMAYAN RESÛLLER SADECE KENDÝ KAVÝMLERÝ ÝÇÝN VAZÝFELÝDÝRLER.

Yukarýda belirttiðimiz 2 farkla ilgili Kur'ân-ý Kerim âyetlerini inceleyelim:
16/NAHL-36: “Ve lekad beasnâ fî kulli ummetin resûlen eni’budullâhe vectenibût tâgût(e), fe minhum men hedallâhu ve minhum men hakkat aleyhid dalâleh(tu), fesîrû fîl ardý fanzurû keyfe kâne âkýbetul mukezzibîn(e).”
Ve andolsun ki Biz bütün ümmetlerin (milletlerin, kavimlerin) içinde resûller beas ettik, (hayata getirdik, vazifeli kýldýk) taguttan kurtulsunlar ve Allah’a kul olsunlar diye. Onlardan bir kýsmý hidayete erdi ve bir kýsmýnýn üzerine dalâlet hak oldu. (Resûllere tâbî olanlar hidayete erdi, tâbî olmayanlarýn ise üzerine dalâlet hak oldu). Yeryüzünde gezin, yalanlayanlarýn akýbetinin nasýl olduðunu görün.
Bahsedilen resûller, peygamberler olsaydý “bütün ümmetlerin içinden” ifadesi kullanýlmazdý. Peygamberler zamanýnda da peygamberlerin olmadýðý zamanlarda da her ümmette, her kavimde bir resûl o kavim içinde teblið ile görevlidir. Bu resûller peygamber olamaz. Çünkü peygamberler kavimlerin bir kýsmýndan çýkmýþlardýr. Bütün dünyaya hatta kâinata dîni öðretmekle ve yaþatmakla görev almýþlardýr.
2/BAKARA-129: “Rabbenâ veb'as fîhim resûlen minhum yetlû aleyhim âyâtike ve yuallimuhumul kitâbe vel hýkmete ve yuzekkîhim inneke entel azîzul hakîm(hakîmu).”
Rabbimiz, onlarýn içinden (birini), onlarýn içinde (arasýnda) onlara Senin âyetlerini tilâvet edecek (okuyup açýklayacak), onlara kitabý ve hikmeti öðretecek ve onlarýn (nefslerini), tezkiye (ve tasfiye) edecek resûl (olarak) beas et (hayata getir). Muhakkak ki Sen (evet) Sen; AZÎZ’ul HAKÝM’sin.
Bu âyet-i kerimede de her kavmin içinden onlarýn aralarýnda görev yapacak ve sadece o kavimlere âyetleri öðretecek resûller deniliyor. Peygamberlerin görevi bütün kavimler için, dünya içindir. Hatta kâinat içindir. Bu sebeple bu resûller peygamber resûller olamazlar. Burada bahsi geçen resûller, peygamber olmayan, her kavimde görevli olan resûllerdir.
13/RAD-7: “Ve yekûlullezîne keferû lev lâ unzile aleyhi âyetun min rabbih(i), innemâ ente munzirun ve likulli kavmin hâd(in).”
Ve kâfirler derler ki: “O’nun üzerine Rabbinden bir mucize indirilmeli deðil miydi?” Sen sadece bir uyarýcýsýn ve bütün kavimler için hidayetçi vardýr (zamanýn her parçasýnda ve bütün kavimlerde).
Yukarýdaki âyet-i kerimede Peygamber Efendimiz’e Allahû Tealâ bütün dünya için, daha doðru bir ifadeyle kâinat için görevli olduðunu söylüyor. Ama her kavmin içinde onlarýn arasýnda görevli olan resûllerin de ayrýca bulunduðunu açýklýyor. Her kavmin içinde bulunan ve sadece içinde bulunduklarý kavme öðretmekle görevli olan bu resûller, peygamber resûller deðildir.
39/ZUMER-71: “Vesîkallezîne keferû ilâ cehenneme zumerâaglazumeren), hattâ izâ câuhâ futihat ebvâbuhâ, ve kâle lehum hazenetuhâ elem ye’tikum rusulun minkum yetlûne aleykum âyâti rabbikum ve yunzirûnekum likâe yevmikum hâzâ, kâlû belâ ve lâkin hakkat kelimetul azâbi alel kâfirîn(kâfirîne).”
Kâfirler zümre zümre cehenneme sürülürler, kapýlara geldikleri zaman kapýlar açýlýr. Cehennem bekçileri onlara derler ki, “Size sizden (sizin aranýzdan) olan resûller gelmedi mi ki size (üzerinize) Allah'ýn âyetlerini okusun (anlatsýn izah etsin) ve sizi bugüne (buraya) geleceðinizi (söyleyerek) uyarsýn, ikaz etsin. (Cehenneme girenler) dediler ki; “Evet (geldiler).” Fakat azap sözü kâfirlerin üzerine hak oldu.
Cehenneme ºüphesiz her devirde yaºayan insanlar gidecektir. Hepsine “Rüsulan minküm”, “sizin içinizden resûller gelmedi mi?” diye soruldu?una göre bu resûllerin her devirde yaºad??? ve her kavimde yaþadýðý muhakkaktýr.
Oysa peygamberler, Lut, Semut, Ad, Arap, Ýsrail gibi belirli kavimlerden çýkmýþlardýr.
Her devirde peygamberler yaºamad???na göre ve buradaki resûllerin peygamberlerin yaºamad??? devirlerde de her kavimde yaþad?klar? muhakkak olduðuna göre, peygamber olmadýklar? kesinlik kazanmaktad?r.
10/YUNUS-47: “Ve likulli ummetin resûl(resûlun), fe izâ câe resûluhum kudýye beyne hum bil kýstý ve hum lâ yuzlamûn(yuzlamûne).”
Her ümmetin bir resûlü vardýr. Onlara resûlleri geldiði zaman onlarýn aralarýnda adaletle hükmolundu. Onlara zulmedilmez.
Ýþte Allahû Tealâ: “Her ümmetin resûlü vardýr.” dediði halde insanlar kendi içlerinde yaþayan resûlü görmez, yalanlar, reddederse, o toplumda adaletsizlik hüküm sürer.
Bugün adaletsizlik ve zulüm varsa bu, Allah’ýn resûllerinin gizli tutulmasýndandýr. Onlarýn inkâr edilmesindendir. Öyleyse bütün kavimlere resûller gönderiliyor. Halbuki peygamberler bir tek kavmin içinden gelir. Tek bir kavimdendir. O, bütün dünyanýn peygamberidir. Ama resûller ait olduklarý kavmin resûlleridirler. Ve peygamber varken bütün diðer kavimlerde de resûller vardýr. Peygamber Efendimiz (S.A.V) peygamberken gene ayný devirde baþka kavimlerde de resûller vardý.
Allahû Tealâ’nýn Kur'ân-ý Kerim’deki ifadesi budur.
Peygamberler bir tek kavimden çýkarlar veya herhangibir kavimden çýkarlar. Ama bütün kavimlerin peygamberidir.
Peygamber olmayan resûller, her kavme gönderilir. Sadece içinde bulunduðu kavim için resûldür.


3-2-1-3- NEBÎ OLAN RESÛLLER ARASINDA UZUN FETRET DEVRELERÝ VARDIR. (PEYGAMBERLER ARDARDA GELMEZLER.)
NEBÎ OLMAYAN RESÛLLERDE ÝSE DEVAMLILIK SÖZ KONUSUDUR. BU VELÎ RESÛLLER ARDARDA GELÝRLER.

57/HADÝD-27: “Summe kaffeynâ alâ âsârihim bi rusulinâ ve kaffeynâ bi îsebni meryeme ve âteynâhul incîle ve cealnâ fî kulûbillezînettebeûhu re’feten ve rahmeh(rahmeten), ve rehbâniyyetenibtedeûhâ mâ ketebnâhâ aleyhim illebtigâe rýdvânillâhi femâ reavhâ hakka riâyetihâ, fe âteynellezîne âmenû minhum ecrehum, ve kesîrun minhum fâsikûn(fâsikûne).”
Onlarýn arkalarýndan da resûllerimizi ardarda gönderdik. Meryemoðlu Ýsa’yý da arkalarýndan gönderdik ve ona Ýncil’i verdik. Ona tâbî olanlarýn kalplerine refet ve rahmet kýldýk. Ve üzerlerine farz kýldýðýmýz, fakat kendilerinin güya Allah’ýn rýzasýný kazanmak için icat ettikleri ruhbanlýða bile hakkýyla riayet etmediler. Biz de içlerinden âmenû olanlara (yaptýklarýna karþýlýk olarak) mükâfatlarýný verdik. Çoðu ise fasýklardý.
Bu âyette resûllerin ardarda (arasý kesilmeden, devamlý olarak birbirinin ardýndan) gönderildiði, resûller arasýnda fetret devri bulunmadýðý anlatýlýyor.
17/ÝSRA-15: “Menihtedâ fe innemâ yehtedî linefsih(i), ve men dalle fe innemâ yadýllu aleyhâ, ve lâ teziru vâziretun vizra uhrâ, ve mâ kunnâ muazzibîne hattâ neb’ase resûlânegatif.”
Kim hidayete ererse kendi nefsi için hidayete erer, kim de dalâlette ise dalâlette olmak onun aleyhinedir. Nezirin (ikaz edenin) nezrettiðini (ikazýný, uyarýsýnýgöz kırpma yerine getirmeyenlerin (bu sebeple günah yüklenenlerin) günahlarýný baþkalarý yüklenmez. Bir resûl göndermedikçe (hiçbir kavme, hiç kimseye) azap etmeyiz.
Allahû Tealâ: “Resûl göndermedikçe Allah’ýn insanlara azap etmesi söz konusu deðildir.” buyuruyor. Rabbimiz her toplumun içine, bütün zamanlarda yaþayan resûller göndererek onlarý ikaz ediyor, uyarýyor.
13/RAD-7: “Ve yekûlullezîne keferû lev lâ unzile aleyhi âyetun min rabbih(i), innemâ ente munzirun ve likulli kavmin hâd(in).”
Ve kâfirler derler ki: “O’nun üzerine Rabbinden bir mucize indirilmeli deðil miydi?” Sen sadece bir uyarýcýsýn ve bütün kavimler için hidayetçi vardýr (zamanýn her parçasýnda ve bütün kavimlerde).

Her kavime gelen bu resûller, aralýksýz olarak gelirler. Hiçbir kavim resûlsüz bir devre geçirmez. Çünkü Allah: “Resûl göndermedikçe azap etmeyiz.” diyor. Ýþte aþaðýdaki âyetler de bu konuya tam bir açýklýk getirmektedir:
2/ BAKARA-87: “Ve le kad âteynâ mûsal kitâbe ve kaffeynâ min ba'dihî bir rusuli ve âteynâ îsabne meryemel beyyinâti ve eyyednâhu bi ûhil kudus(kudusi). E fe kullemâ câekum rasûlun bimâ lâ tehvâ enfusukumus tekbertum, fe ferîkan kezzebtum ve ferikan taktulûn(taktulûne).”
Andolsun ki; Biz, Musa'ya kitap verdik ve ondan sonra da, birbiri ardýndan (aralarý kesilmeksizin, peþpeþe) resûller gönderdik. Ve Meryem'in oðlu Ýsa'ya beyyineler (açýk kanýtlar) verdik ve onu RUH'ÛL KUDÜS ile destekledik. Her ne zaman size bir resûl, nefslerinizin hoþlanmadýðý bir þeyle (emirle) geldiyse, hemen kibirlendiniz. Bir kýsmýný yalanladýnýz ve bir kýsmýný da öldürdünüz.
23/MU’MÝNUN-44: “Summe erselnâ rusulenâ tetrâ, kullemâ câe ummeten resûluhâ kezzebûhu fe etba’nâ ba’dahum ba’dan ve cealnâhum ehâdîs(e), febu’den likavmin lâ yu’minûn(e).”
Sonra Biz resûllerimizi ardarda (arasý kesilmeden, peþpeþe) gönderdik. Hangi kavme resûlü gelse hepsi onu tekzip ettiler (yalanladýlar, reddettiler). O zaman Biz birbiri ardýndan onlarý yok ettik ve onlarý efsane kýldýk. Mü’min olmayan kavim artýk uzak olsun.
Týpký bugün insanlarýn içinde görevlerini yapmaya çalýþan resûllerin yalanlandýðý gibi, o zamanlardan ibret olaylar vererek Allahû Tealâ bizleri ikaz etmektedir.
O halde konumuzu tamamlayalým; peygamberler zamanýn bütün parçalarýnda yokturlar. Peygamberlerin arasýnda fetret devreleri vardýr. Ýþte Hz. Musa, ondan kimbilir kaç yüz sene sonra Hz. Davud, arkasýndan birçok asýrlýk bir zaman aralýðý ve Hz. Ýsa, Hz. Ýsa’dan 600 sene sonra Peygamber Efendimiz (S.A.V). O'nun vefat etmesiyle beraber 1400 seneden beri dünyada peygamber yok. Olmasý da mümkün deðildir. Demek ki peygamberler arasýnda fetret devirleri var. Ama Allah’ýn âyet-i kerimelerde söylediði resûllerin birbiri ardýndan gönderildikleri, arada boþluk olmadýðý, bu boþluk olmamasý sebebiyle de fetret devirlerinin mevcut olmadýðýný görüyoruz. Öyleyse bunlar peygamberler gibi fetret devirleri olmayan resûllerdir. Bu sebeple peygamber olmalarý mümkün deðil.
Öyleyse bütün kavimlere resûller gönderiliyor. Halbuki peygamberler bir kavmin içinden gelir. Tek bir kavimdendir. O bütün dünyanýn peygamberidir. Ama resûller ait olduklarý kavmin resûlleridirler. Ve peygamber varken bütün diðer kavimlerde de resûller vardýr.
Allahû Tealâ’nýn Kur'ân-ý Kerim’deki ifadesi budur.
Peygamberler bir tek kavimden çýkarlar. Ama bütün kavimlerin peygamberidir.
Peygamber olmayan resûller her kavme gönderilir. Sadece içinde bulunduðu kavim için resûldür.


3-2-1-4- ALLAHÛ TEALÂ CÝNLERE VE MELEKLERE, CÝN PEYGAMBERLER MELEK PEYGAMBERLER GÖNDERMEMÝÞTÝR.
AMA KUR’ÂN-I KERÝM’DE CÝN VE MELEK RESÛLLERDEN BAHSEDÝLMEKTEDÝR.

CÝN RESÛLLER:

6/EN’AM-130: “Yâ ma’þerel cinni vel insi e lem ye’tikum rusulun minkum yakussûne aleykum âyâtî ve yunzirûnekum likâe yevmikum hâzâ, kâlû þehidnâ alâ enfusinâ ve garrethumul hayâtud dunyâ ve þehidû alâ enfusihim ennehum kânû kâfirîn(kâfirîne).”
Ey insan ve cin topluluðu! Size âyetlerimi anlatan ve bugününüze ulaþacaðýnýz konusunda sizi uyaran içinizden resûller (elçiler) gelmedi mi? “Kendi nefslerimize þahit olduk” dediler. Dünya hayatý onlarý aldattý. Ve kendilerinin kâfir olduðuna, kendileri þahit oldular.
Bu âyet-i kerimede gene resûl kelimesi kullan?lmakta ve cinlere de “kendi içlerinden resûller (Rüsulun minküm) gelmedi mi?” diye sorulmaktad?r.
Cinler için peygamber olmayacaðýna göre, burada geçen resûl kelimesinin peygamber olmadý?? muhakkaktýr. Cinlere teblið yapan resûllerdir. Öyleyse insanlardan resûller olduðu gibi cinlerden de resûller olduðunu görüyoruz. Bu cinlerden olan resûllerin elbette peygamber olmasý mümkün deðildir. Bir cin peygamberin, Kur'ân-ý Kerim’e göre peygamber olarak görev yapmasý hiçbir zaman mümkün deðildir. Öyleyse cinlerin arasýnda da resûller var. Kendi kavimlerine Allah’ýn hakikatlerini teblið etmek için vazifelidirler. Ama hiçbirisi peygamber hüviyetinde deðildir.

MELEK RESÛLLER:

22/HAC-75: “Allahu yastafî minel melâiketi rusulen ve minen nâs(nâsi), innallahe semîun basîr(basîrun).”
Allah meleklerden ve insanlardan resûller seçer. Þüphesiz Allah iþitendir, görendir.
Görülüyor ki;; Allah meleklerden de, insanlardan da, cinlerden de resûller seçiyor. Ancak peygamberleri, yalnýz insanlardan seçiyor. Bu yüzden de her resûlün peygamber olmasý mümkün deðildir.

3-2-1-5- NEBÎ RESÛLLER HANGÝ KAVMÝN ÝÇÝNDEN ÇIKMIÞSA SADECE O KAVMÝN LÝSANINI KONUÞARAK
BÜTÜN DÜNYAYA HÝTAP EDERLER.
AMA NEBÎ OLMAYAN RESÛLLER
HER KAVMÝN ÝÇÝNDEN ÇIKTIÐI ÝÇÝN
HER KAVÝMDE O KAVMÝN LÝSANIYLA KONUÞAN RESÛLLER VARDIR.

Yüce Rabbimiz Kur’ân-ý Kerim'inde her kavme kendi dilleri ile aç?klama yapacak resûller gönderdi?ini beyan ediyor.
Ýbrâhîm Suresi 4. âyet-i kerimede ºöyle buyrulmaktadýr:
14/ÝBRAHÝM-4: “Ve mâ erselnâ min resûlin illâ bilisâni kavmihî li yubeyyine lehum, fe yudillullâhu men yeþâu ve yehdî men yeþâ’(u), ve huvel azîzul hakîm(u).”
Hiçbir resûlümüz yoktur ki Biz onu kendi kavminin lisanýyla göndermiþ olmayalým. Onlara (kendi lisanlarýyla) beyan etsin (açýklasýn) diye. Öyleyse Allah dilediðini (resûllere tâbî olmayanlarýgöz kırpma dalâlette býrakýr. Dilediðini (resûllere tâbî olanlarýgöz kırpma hidayete erdirir. Ve O Azîz’dir, hikmet sahibidir.
Peygamberler tarihi boyunca konuþulan lisan Ýbranice ve Arapça olmuþtur. Her kavme peygamber gönderilmemiºtir. Meselâ Türk kavmi için Türkçe aç?klama yapacak peygamber gönderilmemiþtir. Buradan kesin bir noktaya ulaº?yoruz. Allahû Tealâ, bu âyet-i kerimede resûl kelimesini kullanm?þtýr ama bu resûl peygamber deðildir.


3-2-1-6- KUR'ÂN-I KERÝM; NEBÎ RESÛLLERÝN GÖREVLERÝNÝ 5 GRUP OLARAK, NEBî OLMAYAN RESÛLLERÝN GÖREVLERÝNÝ ÝSE 4 GRUP OLARAK AÇIKLAMIÞTIR.

Nebî Olan Resûllerin Görevleri
2/BAKARA-150: “Ve min haysu harecte fevelli vecheke þetral mescidil harâm(i), ve haysu mâ kuntum fevellû vucûhekum þetrahu liellâ yekûne lin nâsi aleykum huccetun, illellezîne zalemû minhum fe lâ tahþevhum vahþevnî ve li utimme ný’metî aleykum ve leallekum tehtedûn(e).”
Nereden (yola) çýkarsan çýk yüzünü Mescid-i Haram yönüne çevir. Nerede olursanýz olun, yüzlerinizi o yöne çevirin ki; insanlarýn sizin aleyhinizde (kullanabilecekleri) delil olmasýn. Onlardan zulmedenler hariç. Öyleyse onlardan korkmayýn, Benden (sizin üzerinizdeki sevgimin azalacaðýndan) korkun ki; sizin üzerinizdeki ni’metimi tamamlayým da böylece hidayete eresiniz.
2/BAKARA-151: “Kemâ erselnâ fîkum resûlen minkum yetlû aleykum âyâtinâ ve yuzekkîkum ve yuallimukumul kitâbe vel hýkmete ve yuallimukum mâ lem tekûnû ta’lemûn(e).”
Nitekim size; içinizde (görev yapmak üzere) sizden bir resûl (peygamber) gönderdik ki, âyetlerimizi size tilâvet etsin (okuyup, açýklasýn) ve sizi (nefslerinizi) tezkiye etsin, size kitap ve hikmet öðretsin ve (hikmetin de ötesinde) bilmediðiniz þeyleri öðretsin.

Bu resûl;
1- Onlar?n üzerine Allah’ýn âyetlerini tilâvet eder.
2- Onlar?n nefslerini tezkiye eder.
3- Onlara kitap öðretir.
4- Onlara hikmet öðretir.
5- Hikmetin ötesini onlara öðretir.
Görülüyor ki; peygamber resûllerin 5 görevi vardýr.
Nebî olmayan resûllerin görevleri ise:
62/CUMA-2: “Huvellezî bease fîl ummiyîne resûlen minhum yetlû aleyhim âyâtihî ve yuzekkîhim ve yuallimuhumul kitâbe vel hikmeh(te), ve in kânû min kablu le fî dalâlin mubîn(in).”
Onlara onlarýn içinde Allah’ýn âyetlerini okusun, onlarý tezkiye etsin ve onlara kitap ve hikmeti öðretsin diye, ümmîler için onlarýn aralarýndan resûl beas eden (vazifeli kýlan, hayata getiren) O Allah’týr. Ondan evvel (bu Resûl’e tâbî olmadan evvel) onlar açýk bir dalâlet içinde idiler.
Al-i ?mran Suresinin 164. âyet-i kerimesinde ise ºöyle buyrulmaktadýr:
3/AL-Ý ÝMRAN-164: “Lekad mennallâhu alel mu’minîne iz bease fîhim resûlen min enfusihim yetlû aleyhim âyâtihî ve yuzekkîhim ve yuallimuhumul kitâbe vel hikmeh(hikmete), ve in kânû min kablu le fî dalâlin mubîn(mubînin).”
Andolsun ki; mü’minlerin (baþlarýnýn) üzerine bir ni’met olmak üzere kendi zamanlarýnda, kendi içlerinden bir resûl beas ederiz. Onlarýn aralarýnda (her kavmin içinde) onlara âyetleri tilâvet eder, onlarý tezkiye eder ve onlara kitap ve hikmeti öðretir. Ondan evvel (bu mürþid resûllere tâbî olmadan evvel) onlar açýk bir dalâlet içinde idiler.
Görülüyor ki; peygamber olmayan resûllerin dört görevi vard?r. Bunlar peygamber olmadýklar? için, peygamberlere has olan hikmetin ötesini ö?retmeye ehil ve yetkili k?l?nmam?ºlard?r.
Bu resûllerin her devirdeki insanlarýn içinde vazifeli olduklar? bellidir. Çünkü:
1- Bu resûller her devirde yaþayan insanlarýn arasýnda yaþamakta olmal?d?r ki onlara fiilen âyetleri okuyabilsin.
2- Onun için Yüce Rabbimiz onlar?n arasýnda fiilen görev yap?ld???n? anlatmak üzere “Filümmiyyîne” kelimelerini Cuma Suresi 2. âyet-i kerimede “Fîhim” kelimesini de Al-i ?mran Suresi 164. âyet-i kerimede kullanm?ºt?r. Bu iki kelime ümmîlerin içinde, onlar?n içinde anlamlar?na gelmektedir.
3- Yüce Rabbimiz her iki âyet-i kerimede de “resûlen minhüm” kullanmaktad?r. Onlardan, o kavimden bir resûl demektir. Her devirde yaºayan insanlarýn arasýnda bir resûl vardýr.
4- Resûl olan peygamberin 5 görevi vard?r.
Buna karþýlýk peygamber olmayan resûllerin dört görevi vard?r:
1- Kur'ân-? Kerim'i tilâvet etmek.
2- Nefsleri tezkiye etmek.
3- Kitap öðretmek.
4- Hikmet ö?retmek.
Görülüyor ki; peygamberlerin,
5-Hikmetin ötesinde bilinmeyen þeyleri öðretmek görevi, peygamber olmayan resûllere verilmemiºtir. Çünkü onlar bu konuda yetkili deðillerdir.
Bu resûllerin görevinin her devirde yaþayan insanlar? hidayete ulaºtýrmak olduðu aç?ktýr. Çünkü Allahû Tealâ buyuruyor:
“Ondan önce (resûle tâbî olmadan önce) onlar aç?k bir dalâlet içinde idiler.” Resûle (mürºide) tâbî olabilmeleri için resûlün mevcut olmasý, var olmasý gerekir.
Yüce Rabbimizin burada mürºidler için kulland??? “bease”, beas etmek hayata getirmek (hayy etmek) demektir. Onlar?n (her devirde yaþayan insanlarýn) devrinde do?an resûller olduðu anlaº?lmaktad?r.
Allahû Tealâ, Peygamber Efendimiz (S.A.V). zaman?nda yaºayanlara hitap etti?i zaman “küm” (siz) kelimesini kullan?yor. Bu âyetlerde ise “hüm” (onlar) kelimesini kullan?yor. Âyet-i kerimelerin Peygamber Efendimiz (S.A.V) devrinden evvelki ve özellikle sonraki dönemleri kapsad??? aç?ktýr. Öyleyse bu aç?dan da bunlar peygamber olamazlar.
Görülüyor ki; Yüce Rabbimiz Cuma Suresi 2. âyet-i kerimede ve Al-i Ýmran Suresi 164. âyet-i kerimede “resûl” adýný kullanmakla peygamberleri deðil, peygamber olmayan Allah’a ulaºt?r?c? resûlleri kastetmektedir. O halde görevleri itibariyle de resûller; peygamber resûller ve peygamber olmayan resûller olarak ayrýlýyor.
Bakara Suresinin 151. âyet-i kerimesinde resûl olarak adý geçiyor ama Allahû Tealâ görevlerini sýraladýðý zaman bu görevlerin 5 tane olduðunu görüyoruz.
Öyleyse 28 basamakta olaylarý yerli yerine koyarsak farklýlýðý hemen göreceðiz. Bütün resûllerin görevleri 28. basamaðýn 6'ncý mertebesine kadardýr. Peygamber resûllerin görevi ise 7'nci mertebeyi “tasarruf mertebesini” ihata eder.
Bu açýdan meseleye bakalým:


1. görev : Allah’ýn âyetlerinin tilâveti
Peygamber Efendimiz (S.A.V)’in ve bütün peygamber olmayan resûllerin Allah’ýn âyetlerini tilâvet etmesi tam 14 basamak sürüyor.
1. basamakta olaylar yaþanýr.
2. basamakta Allah insanlarýn arasýnda hayýr gördüklerini seçer.
3. basamakta kiþi, Allah’a ulaþmayý diler.
4. basamakta kim Allah’a ulaþmayý dilerse, Allah da onu Kendisine ulaþtýrmayý diler ve 4. basmakta onun üzerine Rahîm esmasý ile tecelli eder.
5. basamakta Allah, o kiþi ile irþad makamý arasýndaki hicab-ý mestureyi alýr.
6. basamakta Allah, o kiþinin kulaklarýndaki vakrayý alýr.
7. basamakta nefsinin kalbindeki ekinneti alýr. Kiþi âmenû olur, ilk yedi basamaðý aþar. Bütün bu safhalar Allah’ýn âyetlerinin tilâvetidir. Allah’ýn âyetlerinin okunmasý ve anlatýlmasýdýr.
8. basamakta Allah, o insanýn kalbine hidayeti koyar.
9. basamakta Allah’ýn bu hidayeti o kiþinin kalbinin nur kapýsýný Allah’a çevirir.
10. basamakta Allah o kiþinin göðsünden kalbine bir nur kapýsý açar ( nur yolu, nur tüneli) .
11. basamakta bu kiþi zikir yapar. Ve Allah’tan gelen rahmetle fazl isimli iki tane nur göðsüne, göðsünden kalbine ulaþýr. Kalbinde mühür olduðu için o kalpten içeriye sadece rahmet sýzabilir. Onuncu basamaða kadar hiç kimsenin kalbine bir damla bile nur giremiyor. Hâlâ tilâvet devam ediyor. Kur'ân-ý Kerim’in ruhuna geçmek, Allahû Tealâ’nýn evliyasý olmadan mümkün deðildir. Kiþinin kalbinde %2 nur birikiyor ve huþû sahibi oluyor.
12. basamakta tilâvet devam ediyor.
13. basamakta hacet namazý kýlýp mürþidini Allah’tan soruyor. Mürþidini görüyor.
14. basamakta mürþidine ulaþýyor, önünde diz çöküp tövbe ediyor. Ve Allah’ýn yoluna; Sýratý Mustakîm’e giriyor.
Baþýnýn üzerine ni’met veriliyor (devrin imam resûlünün ruhu). Ruhu vücudundan ayrýlýyor. Kalbindeki mühür açýlýyor, içindeki küfür alýnýyor. Yerine îmân yazýlýyor.

2. görev : Nefsleri tezkiye etmek
Bu kiþi nefs tezkiyesine baþlýyor. Dalâletten kurtulmuþ, hidayete adým atmýþtýr. Nefsi tezkiye olmuþ mudur? Hayýr. Henüz sýfýr tezkiye noktasýndadýr. Lâfz müessesesi itibariyle tilâvet, nefs tezkiyesiyle birlikte devam ediyor.
1. basamak Nefs-i Emmare
2. basamak Nefs-i Levvame
3. basamak Nefs-i Mülhime
4. basamak Nefs-i Mutmainne
5. basamak Nefs-i Radiye
6. basamak Nefs-i Mardiyye
7. basamak Nefs-i Tezkiye
Her kademe kalpte %7 nur birikimini saðlýyor. Nefsini tezkiye eden kiþinin kalbinde baþlangýçtaki %2 nurla birlikte %51 nurlanma gerçekleþiyor.
Resûller peygamber olsunlar veya olmasýnlar, onlarýn ikinci görevi nefsi tezkiye etmektir. Nefsin tezkiye olduðu basamaða kadar Kur'ân-ý Kerim’in lâfzý öðretilmeye devam eder. Ama nefs de yavaþ yavaþ afetlerden kurtulmaya baþlar. 21. basamakta 2 görev tamamlanmýþ olur. Burada artýk Allah’ýn nurlarý hakim duruma geçmiþtir. O kiþinin ruhu Allah’a ulaþtý, nefsi tezkiye oldu. Fizik vücudu Allah’a kul oldu. Ve kiþi Allah’ýn cennetine ehil oldu. Allah’ýn evliyasý oldu. Peki resûl ne yaptý? Peygamberse 5 görevden ikisini yaptý. Peygamber olmayan bir resûl ise 4 görevden ikisini yaptý.

3. görev : Kitap öðretmek
1. Fenâ Makamý: Kiþi Allah’ýn evliyasý oldu. Fenâ makamýnýn sahibi. Ruhu Allah’a teslim oldu. Kitap öðretiliyor. Kitabýn öðretilmeye baþlanmasý 21. basamaktan sonra gelen 7 velâyet makamýnýn 1. (fenâgöz kırpma makamýndadýr. Artýk o kiþi Allah’ýn evliyasý olmuþtur. Kur'ân-ý Kerim’in ruhunu anlayabilecek boyuta ulaþmýþtýr. Velâyetle birlikte Kur'ân-ý Kerim’in ruhuna geçiþ baþlamýþtýr.
Bu, velâyetin tamamlanmasýyla beraber kitap öðretilmesi adý altýnda ruhun birinci basamaðý tahakkuk eder. Fenâ makamý kitabýn öðretilmesinin 1. makamýdýr.
2. Beka Makamý : Sonra bu kiþiye Allahû Tealâ taht ihsan eder. Ruhu sonsuza o kadar o tahtta olacaðý için ikinci makamýn sahibi olacaktýr. Beka makamý, kitabýn öðretilmesinin ikinci basamaðý, ikinci makamýdýr.
3. Zühd Makamý : Kitabýn öðretilmesinin üçüncü makamý zühd makamýdýr. Ne zaman o kiþinin zikri günün yarýsýný aþarsa önemli bir yere gelmiþtir. O kiþi artýk zahiddir. Zikirsizliðe karþý zahid olmuþtur. Ve Allah’a zühd sahibi olduðunu ispat etmiþtir.
4. Muhsinler Makamý : Daha sonra o kiþi fizik vücudunu Allah’a teslim edip fizik vücudu Allah’ýn bütün emirlerini yerine getiren, yasak ettiði hiçbir fiili iþlemeyen bir özellik kazanmýþtýr.
Ýþte burasý kitabýn öðretilmesinin sonudur. 4. ruha girilir. Hikmetten evvelki Kur'ân-ý Kerim’in ruhunun öðretildiði 4 tane makam; fenâ, beka, zühd ve teslim makamlarýdýr.
Burasý kitap öðretmek görevinin sonudur.

4. görev : Hikmet öðretmek
Bundan sonra o kiþi artýk hikmet sahibidir. Çünkü daimî zikre ulaþmýþtýr.
Ulûl’elbab makamý, velâyetin 5. makamýdýr. Kiþi burada daimî zikrin sahibidir. Allah derhal hediyelerini verir:
Kalp gözünüzü açar. Artýk siz sadece baþ gözünüzle þu fizik âlemi deðil kalp gözünüzle, Allah’ýn size gösterdiði fiziðin ötesini de görmeye baþlarsýnýz. Ve bu görüntüler, zemin kattan 7. katýn sonuna kadar devam edecektir.
1-Ulûl’elbab olduðunuz zaman kalp gözünüz açýlýr.
2-Hemen arkasýndan hikmet sahibi olursunuz.
Ýþte hikmetin birinci makamý burasýdýr: Ulûl’elbab makamý, daimî zikre ulaþtýðýnýz makam.
3/AL-Ý ÝMRAN-191: “Ellezîne yezkurûnallâhe kýyâmen ve kuûden ve alâ cunûbihim ve yetefekkerûne fî halkýs semâvâti vel ard(ardýgöz kırpma, rabbenâ mâ halakte hâzâ bâtýlâaglabâtýlen), subhâneke fe kýnâ azâben nâr(nârýgöz kırpma.”
O (ulûl’elbab) ki; (lübblerin, Allah’ýn sýr hazinelerinin sahipleri), onlar ayakta iken, otururken ve yan üstü yatarken (hep) Allah’ý zikrederler. Göklerin ve yerin yaratýlýþý hakkýnda tefekkür ederler (ve derler ki); “Ey Rabbimiz! Sen bunlarý bâtýl olarak (boþuna) yaratmadýn. Seni tesbih (tenzih) ederiz. Bizi ateþ azabýndan koru.”
Ve kalp gözü ve kalp kulaðý açýldýðý için, hayýr sahibi olduðu için, hüküm sahibi olduðu için ve tezekkür sahibi olduðu için kiþi hikmet sahibi oluyor. Allah’ýn söylediklerini iþitiyor. Ve gösterdiklerini de görüyor. Bu makamýn ötesi “ihlâs”týr. Ýhlâs makamý, hikmetin üst tarafý, hikmetin ikinci bölümüdür. Ulûl’elbab da hikmet sahibidir, muhlis de hikmet sahibidir. Ama muhlisler hikmetin aslî unsurlarýný görürler. Zemin kattan itibaren 7 kata kadar olan bütün katlarý görürler. Ulûl’elbab makamýna geldiði anda kiþi, sadece zemin katý görebilir. Ama ihlâs makamýna geçen birisi artýk ondan sonra 7 tane kat görecektir. Birinci, ikinci, üçüncü, dördüncü, beþinci, altýncý ve yedinci gök katlarýnda Sýratý Mustakîm boyunca ruhlara hangi iþlemlerin yaptýrýldýðýný birer birer görecektir. Burada hikmet müessesesi devam ediyor. Sonra kiþi bu ihlâsta yedi tane gök katýnýn hepsini görecektir. Nereye kadar? Sidret-ül Münteha’ya kadar.
Bir insan daimî zikre ulaþmadýðý sürece ilmin bütününe vakýf olsa bile o sadece ilm’el yakînin sahibi olabilir, hikmet sahibi olamaz.
Kim hikmet sahibidir?
Hayýr, hüküm ve tezekkür sahibi olan kiþi.
Kalp gözü açýlan ve kalp kulaðý açýlan kiþi. Ýþte onlar ilm’el yakîni aþmýþlardýr, ayn’el yakînin sahibi olmuþlardýr. Ayn’el yakîn nereye kadar devam eder? 7. gök katýnýn 7. âlemine, Sidret-ül Münteha’ya kadar bütün âlemlerin görülmesiyle kiþi ayn’el yakîni tamamlar.
Dikkat edin! Ulûl’elbab makamý da hikmet makamýdýr, ihlâs makamý da hikmet makamýdýr. Ýkisi de hikmetin ötesi deðildir. Hikmetin muhtevasý içindedirler. Ve hikmetin öðretilmesi de burada bitiyor.
Demek ki fenâ makamý, beka makamý, zühd makamý, muhsinler makamý dört makamdýr ki; bunlar “kitabýn öðretilmesi”dir. Kur'ân-ý Kerim’in ruhunun öðretilmesidir. Beþinci ve altýncý makamlar, ulûl’elbab ve ihlâs makamý hikmet makamlarýdýr. Kitabýn öðretilmesini kiþi geçti ve burada hikmete geldi. Ve burada hikmetin öðretilmesi ile peygamber olmayan resûllerin görevleri tamamlanýyor. Hikmet makamýnýn sonu peygamber olmayan resûllerin görevlerinin tamamlandýðý yerdir. Bundan hariç olan, peygamber olmayan resûller var mý? Sadece devrin imamlarý.
Öyleyse Kur'ân-ý Kerim’in muhtevasý içinde sonuca gittiðimiz zaman ne görüyoruz? Allahû Tealâ’nýn, öðretimine tâbî tuttuðu insanlarýn irþad makamlarý tarafýndan irþadlarýnda hep bu basamaklar söz konusudur. Þu geldiðimiz son nokta, hikmetin öðretilmesi noktasý, peygamber olmayan resûllerin görevlerini tamamladý.
Peygamber olmayan resûllerin görevleri burada tamamlanýyor. Geriye bir basamak kalýyor. Ýþte orasý hikmetin de ötesidir. Peygamber resûllerin görevi oradadýr.

5. görev : Hikmetin ötesinin öðretilmesi
O ilmi öðrenen ama öðretmek yetkisine sahip olmayan, peygamber olmayan resûller hikmetin ötesini öðretemezler. Ama kendileri hikmetin bittiði yerden öteye geçecektir. Kim Allah’ýn tayin ettiði bir mürþid olacaksa, o mutlaka bu hikmetin ötesine geçecektir ki; baþkalarýna hikmeti öðretebilsin.
Bir seher vakti, Allahû Tealâ onlarý Tövbe-i Nasuh’a davet eder. Tahrim Suresi 8. âyet-i kerimede Allahû Tealâ’nýn söylediklerini tek tek tekrar eden insan ihlâs makamýný aþar.
Salâh makamýna kadar Yunus Emre’nin ifadesi þöyle: “Ýim nurla doldu.” Salâh makamýný yaþarken: “Ýçim dýþým pür nur oldu.” diyor. Burada insan daire þeklinde bir nurun sahibi oluyor. Ne zaman Tövbe-i Nasuh’u gerçekleþtirir de salihlerden olursanýz, o zaman Allahû Tealâ baþýnýzýn üzerinde oluþturduðu o nurla dýþýnýzý da nurlandýrýyor. Bu nur salâh nurudur. Ulûl’elbab ve ihlâs makamlarýnda kiþinin nefsinin kalbi; 1 kademe ulûl’elbab makamýnda, 7 kademe ihlâs makam
Gönderen: 19.12.2005 - 19:21
Bu Mesaji Bildir   tarıkyılmaz72 üyenin diger mesajlarini ara tarıkyılmaz72 üyenin Profiline bak tarıkyılmaz72 üyeye özel mesaj gönder tarıkyılmaz72 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
ABDULHAK su an offline ABDULHAK  
16 Mesaj -
Salatý tefriciye duasýnýn delili var mýdýr ?
Sahih hadis ise kaynagýný yazar mýsýnýz ?
Gönderen: 19.12.2005 - 20:55
Bu Mesaji Bildir   ABDULHAK üyenin diger mesajlarini ara ABDULHAK üyenin Profiline bak ABDULHAK üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
tarıkyılmaz72 su an offline tarıkyılmaz72  
..
163 Mesaj -
ÝNAN KÝ BÝLMÝYORUM KARDEÞÝM
Gönderen: 19.12.2005 - 22:07
Bu Mesaji Bildir   tarıkyılmaz72 üyenin diger mesajlarini ara tarıkyılmaz72 üyenin Profiline bak tarıkyılmaz72 üyeye özel mesaj gönder tarıkyılmaz72 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
NurBahcesi su an offline NurBahcesi  
OLMASA NE ZARARI VAR FAZİLETLİ DEĞİL Mİ DUA ETMEK
2687 Mesaj -
.düsün
Gönderen: 20.12.2005 - 13:50
Bu Mesaji Bildir   NurBahcesi üyenin diger mesajlarini ara NurBahcesi üyenin Profiline bak NurBahcesi üyeye özel mesaj gönder NurBahcesi üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 1185 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 11:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
zec (53), yesil07 (39), volkansav52 (40), bebecik1974 (50), mcamlica (38), serdar414 (47), musoylemez (56), KalpYapalim (32), gurbat (62), yasen (47), yilmaz (63), kenzularsh (40), srknsrt (51), puma (54), mazpolat (67), pskofb (38), akaasa (49), oguzy (74), arkadasim (51), Mecnun2000 (55), sarenge (44), SarCopTeS (43), halil40 (36), belan08 (47), halil_10 (37)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.80211 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.