0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » DİĞER KONULAR » KIME HOŞGORU VE NICIN ?   Cevap Ekle

önceki konu   diğer konu
2 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
Gast Fakiri  
KIME HOŞGORU VE NICIN ? Alinti ile cevapla
Misafir
Kime Hosgörü:Âyet-i kerime’lerde söyle buyuruluyor:
“Onlar müminleri birakip kâfirleri dost edinirler. Onlarin tarafinda bir seref ve kudret mi ariyorlar? Bilsinler ki, seref ve kudret tamamen Allah’a aittir.” (Nisa: 139)
“Ey iman edenler! Müminleri birakip da kâfirleri dost edinmeyin. Allah’in aleyhinize apaçik bir ferman vermesini mi istersiniz?” (Nisa: 144)
“Allah’a ve ahiret gününe inanan bir milletin; babalari, ogullari, kardesleri veya akrabalari da olsa, Allah’a ve Peygamber’ine muhalefet eden kimselere sevgi beslediklerini göremezsin.” (Mücâdele: 22)
Gerçek iman budur. Bu, Islâm dinine göredir.
“Ey iman edenler! Küfrü imana tercih ediyorlarsa, babalarinizi ve kardeslerinizi dost edinmeyin.
Sizden kim onlari dost edinirse, iste onlar zâlimlerdir.” (Tevbe: 23)
Islâm bu imani gerektirir. Bu Âyet-i kerime’ler kimlerin dost ve kardes olacagini anlatiyor.
Allah-u Teâlâ’nin kelâmini size açikliyorum. Mesul olmamam için, siz de hükm-ü ilâhi’yi duymadik dememeniz için.
Allah-u Teâlâ’nin beyanini bana isnat etmeyin.
Ben hükümsüz ve degersiz bir mahlûkum; hüküm ve deger Allah-u Teâlâ’ya mahsustur.
Allah-u Teâlâ yahudi ve hiristiyanlarla dost olmayi yasaklamis ve Âyet-i kerime’sinde:
“Ey inananlar! Yahudi ve hiristiyanlari dost edinmeyin! Onlar birbirinin dostudurlar. Sizden kim onlari dost edinirse, o onlardandir.” buyurmustur. (Mâide: 51)
O ise onlari öyle bir dost edindi ki, basina taç eyledi, onlarla en derin dostluk baglarini bagladi, bu Âyet-i kerime’yi inkâr etti ve onlarla dostluk bagladi.

Her Ýsim Bir Dindir:
Allah-u Teâlâ bir isimle din kurup, bölücük edenleri kulluðundan tard etmiþ, dininden atmýþ, Habib-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem-e tard etmesi için emir buyurmuþtur. “Benim onlarla ilgim yok, senin de olmasýn.”
Âyet-i kerime’de þöyle buyuruyor:
“Fýrka fýrka olup dinlerini parça parça edenlerle senin hiçbir ilgin yoktur. Onlarýn iþi Allah’a kalmýþtýr. Sonra O yaptýklarýný kendilerine haber verecektir.” (En’am: 159)
Bu Âyet-i kerime mucibince dini parça parça edenlerin Ýslâm dini ile hiçbir ilgileri yoktur. Zira bütün bölücüler Ýslâm dairesinden atýlmýþlardýr.
Allah-u Teâlâ Mü’minun Sûre-i þerif’inde þöyle buyurmaktadýr:
“Þüphesiz sizin bu ümmetiniz bir tek ümmettir. Ben de sizin Rabbinizim. O halde benden korkun.” (Mü’minun: 52)
Cenâb-ý Hakk, inananlarý tek ümmet kabul ediyor ve bu teklikten ayrýlanlar huduttan ayrýlmýþ oluyor. Onlar bu emr-i ilâhi’yi dinlemediler ve korkmadýlar. Yetmiþüç fýrkadan yetmiþikisi huduttan böyle çýktý. Allah-u Teâlâ’nýn emrine uymadýklarýndan ve ters düþtüklerinden, dinden çýktýlar.
Ve Allah-u Teâlâ: “Benden korkun!” emr-i þerif’ini buyurduðu halde: “Hayýr, biz senden korkmuyoruz.” dediler. “Bizim imamlarýmýz var, papazlarýmýz var, masonlarýmýz var. Biz senden korkmuyoruz” dediler. Allah-u Teâlâ’ya meydan okudular.
Allah-u Teâlâ da cevaben buyuruyor ki:
“Amma ne var ki insanlar din hususunda kendi aralarýnda parçalara bölündüler, çeþitli kitaplara ayrýldýlar. Her bölük, her parti kendi tuttuðu yoldan memnundur, yanýnda bulunan (din veya kitapla) sevinmektedir.” (Mü’minun: 53)
Dinden murad isimleri, kitaptan murad ise zan ve tüzükleridir.
Bu Âyet-i kerime her sapana ve sapýtýcýya hitap eder. Yaptýðý icraat ahkâm-ý ilâhi’ye ters düþüyorsa bu Âyet-i kerime’ye bakarak hükmedin ki bunlar ilâhi hükme ve din-i Ýslâm’a ters düþtüðü için küfre kaymýþtýr.
Bu böyledir. Çünkü bu gibi hareketler küfür kapsamýna girer.
Allah-u Teâlâ bölücülerin hepsi için “Tuttuðu yoldan memnundur.” diyor. Dikkat edin! Hepsi memnun deðil mi? Memnun olduklarý için bu Âyet-i kerime’nin kapsamý içine giriyorlar. Binaenaleyh Mü’minun sûre-i þerif’inin 53. Âyet-i kerime’si bir berzahtýr.
Ýslâm’dan çýktýktan sonra her bir bölücü birer isim yaptý. Bu isimler birer dindir. Oysa Ýslâm’da bir tek ümmet, bir tek din vardýr.
“Allah katýnda din Ýslâm’dýr.” (Âl-i imran: 19)
Allah-u Teâlâ’nýn yanýnda makbul olan din yalnýz budur.
Kitaba gelince; Ýslâm dininin kitabý birdir, o kitap Hazret-i Kur’an’dýr. Onlarýn kitaplarý ise kendi zanlarýna göre uydurduklarý hüküm ve tüzükleridir. Allah-u Teâlâ burada açýk olarak iþaret ediyor. Murad-ý ilâhî budur, bunu böyle bilmemiz lâzýmdýr.
Onlarýn dini ayrýdýr, kitaplarý ayrýdýr. Her bölük kendi dinine göre, kendi kitabýna göre hareket ediyor. Böylece dinden çýkýyorlar ve bundan pek memnundurlar, aralarýnda bununla seviniyorlar. Hepsine sor, hepsi de kendi tuttuklarý yoldan memnundur. Bu yoldan onlarý alýkoymak da mümkün deðil.
Bu Âyet-i kerime’lere bak, bir de bunlarýn icraatlarýna bak. Kararýný kendin ver.
Ve bu dalâletten ötürü de çok memnun olduklarýný ve sevindiklerini Allah-u Teâlâ buyuruyor.
“Þimdi sen onlarý bir süreye kadar kendi sapýklýklarý ile baþbaþa býrak.” (Müminun: 54)
Þimdi Allah-u Teâlâ bunlarý bize tanýtýyor. Dinlerini, kitaplarýný, bölüklerini, partilerini bize bir bir beyan ediyor.
“Kendilerine verdiðimiz servet ve oðullar ile, onlarýn iyiliklerine koþtuðumuzu mu zannediyorlar. Hayýr onlar iþin farkýnda deðiller.” (Müminun: 55-56)
Buradaki murad-ý ilâhî; Allah-u Teâlâ bunlara o kadar gazaba gelmiþ ki; bunlara bolluk verme ile dalâlet bataðýnda daha rahat yüzmelerini, bol günah iþlemelerini saðlamaktadýr. Amma bu yoldan sapmýþ gafillerin farkýnda da olmadýklarýný bize buyuruyor ve duyuruyor.
Allah-u Teâlâ’nýn bu Âyet-i kerime’lerini de hiçe saydýklarýndan ötürü bunca ibadet ve taatýna raðmen bölücülük bataðýna batmýþlar, dinden çýkmýþlar ve cehennemi boylamýþlardýr.
Hakk Celle ve Alâ Hazretleri diðer bir Âyet-i kerime’de þöyle buyuruyor:
“Onlarýn çoðu Allah’a iman etmiþler, fakat müþrik olarak yaþarlar.” (Yusuf: 106)


Ehl-i Kitap’ýn Vehimleri:
Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’lerinde ehl-i kitaptan bazýlarýnýn müslümanlarý saptýrma arzularýndan bizi haberdar etmekte ve þöyle buyurmaktadýr:
“Kitap ehlinden bir tâife sizi saptýrmak isterler. Oysa onlar ancak kendilerini saptýrýrlar da farkýnda olmazlar.” (Âl-i imran: 69)
Genel olarak ehl-i kitap kýyamete kadar bu arzunun sahibidirler. Fakat hakiki müminler onlara iltifatta bulunmazlar, onlarýn tuzaklarýna kapýlmazlar. Onlar ancak kendileri gibi iman nûrundan mahrum kalanlarý saptýrýrlar.
“Ey ehl-i kitap! Görüp bildiðiniz halde niçin Allah’ýn âyetlerini inkâr ediyorsunuz?” (Âl-i imran: 70)
Halbuki sizler Tevrat’ta da Ýncil’de de Muhammed Aleyhisselâm’ýn vasýflarýný görüyor ve biliyorsunuz. O indirilen Kitap’ýn hak olduðunu bildiðiniz halde, Allah’ýn âyetlerini inkâr ediyorsunuz.
“Ey ehl-i kitap! Niçin hakký bâtýla karýþtýrýyor ve bile bile hakký gizliyorsunuz?” (Âl-i imran: 71)
Muhammed Aleyhisselâm’ýn peygamberliðinin ve dininin hak olduðunu bildiðiniz halde niçin açýklamýyorsunuz?
Allah-u Teâlâ onlarýn hile ve pisliklerinden bir baþkasýný haber vererek þöyle buyurmaktadýr:
“Ehl-i kitaptan bir tâife dedi ki: ‘Ýman edenlere indirilene günün baþýnda inanýn, sonunda da inkâr edin. Olur ki dönerler. Sizin dininize uyanlardan baþka hiçbir kimseye inanmayýn.’” (Âl-i imran: 72-73)
Bu hareketleri ile imaný kemâle ermemiþ kimseleri dinleri hakkýnda þüpheye düþürmek istiyorlardý. Onlar kendilerinin dýþýnda hiç kimseye güvenmiyorlardý.
“De ki: ‘Gerçek hidayet Allah’ýn hidayetidir.’” (Âl-i imran: 73)
Allah-u Teâlâ dilediði kimseye hidayet verir. O kimse de Ýslâm’a girer, Ýslâm üzere sebat eder. Sizin tuzaklarýnýz ona zarar vermez.
“(Onlar kendi aralarýnda þöyle dediler): ‘Size verilenin benzerinin bir baþkasýna verildiðine veya Rabbinizin katýnda size karþý onlarýn delil getireceklerine de inanmayýn.’” (Âl-i imran: 73)
Onlarýn bundan maksatlarý Muhammed Aleyhisselâm’ýn peygamberliðini inkâr etmektir.
Allah-u Teâlâ onlarý tekzib ediyor ve onlarý intibaha dâvet ederek þöyle buyuruyor:
“De ki: ‘Lütuf ve ihsan Allah’ýn elindedir, onu dilediðine verir. Allah’ýn lütfu geniþtir, O her þeyi bilir.’” (Âl-i imran: 73)
Ortak Zemin Ancak Allah ve Resul’üdür,
Küfür Deðil:
Ýslâm dininin diðer dinlerden üstün olmasý sadece Asr-ý saâdet’e mahsus olmayýp, kýyamete kadar bu hüküm bâkidir.
Hâlen de hak dini bütün dinlere üstündür ve bütün dinlere hâkimdir.
Âyet-i kerime’de þöyle buyuruluyor:
“Bütün dinlerden üstün kýlmak üzere Peygamber’ini hidayet ve hak din ile gönderen O’dur. Þahid olarak Allah yeter.” (Fetih: 28)
Ýslâm dini ilk insan ve ilk peygamber Hazret-i Âdem Aleyhisselâm ile baþlamýþ, zamanýn akýþý içerisinde ve her peygamber geliþinde en mükemmele doðru daima bir geliþme kaydetmiþtir. Hazret-i Musâ Aleyhisselâm’a indirilen Ýslâm, Hazret-i Nuh Aleyhisselâm’a indirilen Ýslâm’dan daha geniþ ve daha mükemmeldi. Hazret-i Ýsâ Aleyhisselâm’a gönderilen Ýslâm, Hazret-i Musa Aleyhisselâm’a indirilen Ýslâm’dan daha þümullü ve daha mükemmeldi. Muhammed Aleyhisselâm gelince de kemâlini buldu ve son þeklini aldý.
Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde:
“Bugün sizin dininizi kemâle erdirdim, üzerinizdeki nimetimi tamamladým ve size din olarak Ýslâm’ý beðendim.” buyuruyor. (Mâide: 3)
Artýk Ýslâm’dan sonra kýyamete kadar yeni bir din, yeni bir peygamber gelmeyecektir.
Bir Âyet-i kerime’de ise þöyle buyuruluyor:
“Allah katýnda din Ýslâm’dýr.” (Âl-i Ýmran: 19)
Çaðlar boyunca insanlýðýn maddî mânevî bütün ihtiyaçlarýna cevap verebilecek bir özelliðe sahiptir.
Ýslâm dururken eski dinlere uymak, gündüz gökte yýldýz aramak gibidir.
Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’lerinde þöyle buyurmaktadýr:
“Hakk’a yönelerek kendini Allah’ýn insanlara yaratýlýþtan verdiði dine ver. Zira Allah’ýn yaratýþýnda deðiþme yoktur. Bu, dimdik ayakta duran bir dindir. Fakat insanlarýn çoðu bilmezler.” (Rûm: 30)
Bu ilâhi nimetin kýymetini ve ulviyetini takdir edemezler, heva ve heveslerine uyarak bâtýl yollara saparlar.
Bunun içindir ki bunlar kendi zanlarýný esas olarak tutarlar. Hakikatýn o olduðunu zan ve iddiâ ederler. Hakikatý yalnýz kendilerinin bildiðini, baþka kimsenin bilmediðini zannederler.
Ve böylece hem kendilerini hem de baþkalarýný gerçekten sapýtýrlar. Niçin? Hazret-i Allah’ýn âyetlerini ve ahkâmýný hiçe saydýklarý, kendi zanlarýný esas tuttuklarý için.
“Þimdi onlar Allah’ýn dininden baþkasýný mý arýyorlar? Halbuki göklerde ve yerde olanlarýn hepsi ister istemez O’na teslim olmuþlardýr, nihayet de O’na döndürüleceklerdir.” (Âl-i imran: 83)
Bu Âyet-i kerime hak din olan Ýslâm’a karþý çýkanlar için büyük bir tehdittir.
“Kim Ýslâm’dan baþka bir din ararsa, onunki katiyyen kabul edilmeyecek ve o âhirette kaybedenlerden olacaktýr.” (Âl-i imran: 85)
Bu kimseler bütün iyiliklerini kaybetmiþler ve cezâya müstehak olmuþlardýr. Ýslâm’dan yüz çevirip bir baþka din arayan kimse, faydalýyý kaybedip büyük bir zarara düþmüþtür.
“Aranýzda dininden dönüp kâfir olarak ölen olursa, onlarýn bütün yaptýklarý dünyada da âhirette de boþa gitmiþ olur. Ýþte cehennemlikler onlardýr, orada ebedi kalacaklardýr.” (Bakara: 217)
Müslümanlardan herhangi biri, hangi sebepten olursa olsun dininden döner ve kâfir olarak ölürse, artýk onun daha önce müslüman olarak iþlediði bütün iyi ameller bâtýl olur. Týpký bütün ömürlerini küfür içinde geçiren öteki kâfirler gibi olurlar. Dininden dönenlerin ve hak yoldan yüz çevirenlerin âkýbeti budur.
Ýslâm ve Müminler:
Allah-u Teâlâ kendi peygamberine ve dinine yardýmýný deðiþik biçimlerde, deðiþik tezahürlerle sürdürecektir. Ýslâmiyet kýyamete kadar pâyidar olacaktýr.
Âyet-i kerime’lerde þöyle buyurulmaktadýr:
“Onlar Allah’ýn nûrunu aðýzlarýyla söndürmek isterler. Halbuki kâfirler istemeseler de, Allah nûrunu tamamlayacaktýr.” (Saf: 8)
O zaman tamamladýðý gibi bugün de bu nûru tamamlayacak ve onu kýyamete kadar muhafaza edecektir.
“Dinini bütün dinlere üstün kýlmak için Peygamber’ini hidayet ve hak din ile gönderen Allah’týr. Ýsterse müþrikler hoþlanmasýnlar.” (Tevbe: 33)
Her zaman ve mekânda Ýslâm’ýn geleceði gece deðil gündüzdür, sönük deðil parlaktýr.
Ara sýra basan gece zulmetleri, Ýslâm’ý dinlendirip tekrar uyandýrmak içindir.
Allah-u Teâlâ müminlere, küfre karþý Ýslâm’ý muzaffer kýlacaðýný, onlarý yeryüzünün mirasçýlarý yapacaðýný, beðenip seçtiði dinleri olan Ýslâm’ý güçlendirecek þekilde iktidar yapacaðýný ve üzerlerinde bulunduklarý korkuyu gidereceðini vâdetmekte ve þöyle buyurmaktadýr:
“Allah içinizden iman edip de sâlih amel iþleyenlere vâdetti ki, kendilerinden evvel gelenleri nasýl yeryüzüne hükümran kýldýysa, onlarý da yeryüzüne hükümran kýlacak.
Ve onlar için seçip beðendiði dinlerini kuvvetlendirecek, korkularýný üzerlerinden kaldýrdýktan sonra muhakkak emniyete kavuþturacak.
Öyle ki, bana ibâdet etsinler, bana hiçbir þeyi ortak koþmasýnlar.
Kim de bundan sonra inkâr eder, nankörlük ederse, iþte onlar yoldan çýkmýþ olanlardýr.” (Nûr: 55)
Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’lerinde müminlerin vasýflarýný þöyle beyan buyuruyor:
“Onunla beraber bulunanlar da kâfirlere karþý çok çetin ve sert, birbirlerine karþý çok merhametlidirler. Onlarý rükuya varýrken, secde ederken görürsün. Allah’tan lütuf ve hoþnutluk isterler. Yüzlerinde secde izinden niþanlarý vardýr.
Ýþte bu, onlarýn Tevrat’ta anýlan vasýflarýdýr.” (Fetih: 29)
“Ýncil’de de þöyle vasýflandýrýlmýþlardýr: Onlar filizini yarýp çýkarmýþ, gittikçe onu kuvvetlendirerek kalýnlaþmýþ ve gövdesinin üzerine dikilmiþ bir ekine benzerler. Ki bu, ekicilerin hoþuna gider.” (Fetih: 29)
Bu, Allah-u Teâlâ’nýn Ýslâm’ýn baþlangýcýna, kuvvetlenip sapasaðlam yer edinceye kadar gücünün ilerlemesine verdiði bir misaldir.
Çünkü Resulullah Aleyhisselâm önce tek baþýna dâvete baþladý. Sonra Allah-u Teâlâ kendisi ile birlikte iman edenleri incecik yeþeren bir ekinin zamanla kendisinden meydana gelen diðer parçalarla güçlenerek ekin ekenlerin hoþuna gidinceye kadar güçlenmesi gibi güçlendirdi.
Ýþte Resulullah Aleyhisselâm ve Ashâb-ý kiram’ý böyle hoþ, mükemmel, intizamlý, güzel bir ekin gibi yetiþtirilmiþ bir ordudur.
“Allah böylece onlarý çoðaltýp kuvvetlendirmekle kâfirleri öfkelendirir.” (Fetih: 29)
Bu misallerde anlatýldýðý üzere onlarýn Allah-u Teâlâ tarafýndan övülmeleri, yüce vasýflarla vasýflandýrýlmalarý, cihanþümul bir intiþara nâil olmalarý kâfirlerin öfkelerini artýrmaktadýr.
“Allah iman edip salih ameller iþleyenlere, hem maðfiret hem de büyük bir mükâfat vâdetmiþtir.” (Fetih: 29)
O’nun vaadi doðrudur, gerçektir, aslâ deðiþmez ve deðiþtirilemez.
Küfür ve Kâfirler:
Allah-u Teâlâ küfrün vasýflarýný da Âyet-i kerime’lerinde beyan buyuruyor:
“Ey iman edenler! Müþrikler ancak bir necis (pislik)tir.” (Tevbe: 28)
Onlardan kaçýnmak, uzak durmak ve onlarla olan dostluðu kaldýrmak gerekir.
“Artýk onlardan yüz çevirin. Çünkü onlar murdardýr.” (Tevbe: 95)
Týpký kendisinden kaçýlmasý gereken pis koku gibidirler.
Allah-u Teâlâ küfrün birbirleriyle dost olduðunu, inananlarýn onlarla dostluk kuramayacaðýný beyan buyuruyor:
“Kâfir olanlar birbirlerinin dostlarýdýrlar. Eðer siz bunu yapmazsanýz yeryüzünde fitne ve büyük bir fesad (kargaþalýk) olur.” (Enfâl: 73)
Kâfirlerin arasýndaki dostluk, kâfirlik baðýndan ileri gelmektedir. Müminlerin arasýndaki dostluk da iman baðýndan kaynaklanmaktadýr. Bunlarýn birisi ýþýktýr, diðeri ise karanlýktýr. Kâfir Allah’ýn düþmanýdýr, mümin ise dostudur. Öyleyse arayý iyice ayýrmak gerekir. Eðer kâfirlerle baðlar koparýlmazsa, yeryüzünde çok büyük bir fitne meydana gelir, o da imanýn elden gitmesi ve küfrün açýða vurmasýdýr.
Küfürle Cihad:
Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’lerinde kâfirlerle ve münafýklarla cihadý emretmiþtir:
“Ey Peygamber! Kâfirlerle ve münâfýklarla cihad et, onlara karþý sert davran. Onlarýn varacaðý yer cehennemdir. O gidilecek yer ne kötüdür.” (Tevbe: 73)
Bu Âyet-i kerime’den anlaþýlýyor ki; “Cihad etmek” kelimesi “Savaþmak” kelimesinden daha geniþ muhtevalý ve daha þümullüdür. Zira münafýklar gizli kâfir olduklarý için diðer açýk kâfirler gibi savaþ þeklinde bir cihad söz konusu deðildir.
Münafýklara karþý açýlacak cihad; delil ortaya koymak, belgeleri açýklamak, içlerindeki kötü niyetleri teþhir etmek, ikiyüzlülüklerini ve dönekliklerini su yüzüne çýkarmak demektir.
“Eðer vazgeçerlerse þüphesiz ki Allah onlarýn yaptýklarýný görendir.” (Enfâl: 39)
Küfürden dönüp de müslüman olurlarsa, bilsinler ki, Allah-u Teâlâ ona göre mükâfatlarýný kat kat verecektir.
“Yok vazgeçmez de yüz çevirirlerse, artýk bilin ki Allah sizin sahibinizdir.
O ne güzel Mevlâ, ne güzel yardýmcýdýr.” (Enfâl: 40)
O’nun sahip çýktýðý kaybolmaz, O’nun yardým ettiði maðlup olmaz.
“Ey Peygamber! Kâfirlerle ve münafýklarla cihad et! Onlara karþý sert davran. Onlarýn varacaðý yer cehennemdir. O gidilecek yer ne kötüdür!” (Tahrim: 9)
Gerek kâfirlerin ve gerekse münafýklarýn Ýslâm’ý tehdit bakýmýndan farklarý yoktur. Her iki zümre de müslümanlarý parçalayýp yýkmak hususunda ayný derecede tehlike arzetmektedir.
Ancak Müminler Kardeþtirler”:
Allah-u Teâlâ ehl-i kitabýn tümüne Ýslâm dinine girmelerini tavsiye edip, bu davete uyanlara vaadini açýkladýktan sonra, hýristiyanlarýn bâtýl inanýþlarýný beyan etmek üzere þöyle buyurmaktadýr:
“‘Allah Meryem oðlu Mesih’tir’ diyenler, andolsun ki kâfir olmuþlardýr.” (Mâide: 17)
O ise Hazret-i Allah’ýn kâfir dediði insanlarla hoþgörü ve anlayýþ adý altýnda kardeþlik kurmak istiyor.
Bundan daha büyük bir inkâr düþünülebilir mi?
Allah-u Teâlâ Ýslâm dininde kimlerin kardeþ olduklarýný beyan buyuruyor ve iman edenlere duyuruyor:
“Eðer tevbe ederler, namazý kýlarlar ve zekâtý verirlerse artýk onlar dinde sizin kardeþlerinizdir. Bilen bir kavme biz âyetlerimizi böyle uzun uzadýya açýklýyoruz.” (Tevbe: 11)
Hazret-i Allah Kur’an-ý Azimüþanýnda böyle ferman buyururken, bu Âyet-i kerime’yi inkâr etmekle, küfrünü alenen ilân ettiler. Bu küfrün kaynaðý nedir? Bunlar kaynaðýný küfürden alýyorlar.
Allah-u Teâlâ imanla küfrü kesinlikle ayýrdettiði halde bu emirleri kaldýrmaya kalkan, iman ile küfrü karýþtýrmaya gayret eden kimse; Allah-u Teâlâ’nýn hükmünü hükümsüz hâle getirmeye çalýþtýðý için küfre kaymýþtýr. Hem de alenen küfürdedir.
Allah-u Teâlâ bir Âyet-i kerime’sinde, müminlerin kimleri sevip kimlerle dost olacaklarýný beyan buyurmaktadýr:
“Sizin yegâne dostunuz Allah’týr, O’nun Peygamber’idir ve Allah’ýn emirlerine boyun eðerek namaz kýlan, zekât veren müminlerdir.” (Mâide: 55)
Allah’a, Peygamber’e ve müminlere dost olmak, bu dostluðun dýþýndakileri terketmekle mümkündür.
Þu Âyet-i kerime’de ise iman dostluðunun mahiyeti ve hakikatý beþeriyete ilân edilmektedir:
“Mümin erkekler ve mümin kadýnlar birbirlerinin velileri (dostlarý ve yardýmcýlarýdýrlar.) Onlar iyiliði emreder, kötülükten menederler. Namazý dosdoðru kýlarlar, zekâtý verirler. Allah’a ve Peygamber’ine itaat ederler.
Ýþte Allah onlara rahmet edecektir. Þüphesiz ki Allah Aziz’dir, hüküm ve hikmet sahibidir.” (Tevbe: 71)

Ýslâm kardeþliði ebedidir, ahirette de devam eder.
Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde:
“Müminler kardeþtirler.” buyuruyor. (Hucurat: 10)
Bu birlik ve kardeþlik nerede tahakkuk eder?
Ýslâm’da tahakkuk eder.
Diðer bir Âyet-i kerime’sinde ise:
“Ýyilik ve takvâ üzerine yardýmlaþýnýz. Kötülük ve düþmanlýk üzerine yardýmlaþmayýnýz.” buyuruyor. (Mâide: 2)
Bu yardýmlaþma, bu birlik ve takvâ emrolunduðuna göre, bu nerede tahakkuk eder?
“Âmentü”de tahakkuk eder, imanda, Ýslâm’da tahakkuk eder.
Müslüman olmanýn ilk þartý iman etmektir. Ýman etmek için de önce Kelime-i þehâdet getirmelidir:
“Þüphesiz þehâdet ederim ki Allah’tan baþka ilâh yoktur, yine þehâdet ederim ki Muhammed Aleyhisselâm Allah’ýn kulu ve peygamberidir.”
Ýþte Ýslâm dinine göre iman; þehâdet kelimesinde ifade edilen, Hazret-i Allah’a ve Resul’ü Muhammed Aleyhisselâm’a iman etmekle baþlar, imanýn altý esasý olan;
1- Allah’a
2- Meleklerine
3- Kitaplarýna
4- Peygamberlerine
5- Ahiret gününe
6- Kaza ve kadere kesin olarak inanmakla tam ifadesini bulur.
Bu esaslarýn içinde olanlar “Müminler kardeþtirler.” Âyet-i kerime’si mûcibince kardeþtirler. Ýyilikte birleþmiþlerdir, yardýmlaþma ve takvâ üzerindedirler.
Þâyet bu þartlardan birisi dahi inkâr edilse “Amentü”nün þartlarý inkâr edilmiþ olur. “Amentü”yü inkâr eden kimse, dinden de Ýslâm kardeþliði hudutlarýndan da çýkmýþ olur. Onun imanla Ýslâm’la hiçbir ilgisi yoktur, küfre kaymýþtýr.
Kelime-i þehâdet’i kalp ile tasdik edip dil ile de söyleyen bir kimse, bu kapýdan müslümanlýk dairesine girmiþ olur.
Cemaatler, Fýrkalar:
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz Hadis-i þerif’lerinde buyururlar ki:
“Doðrusu kitaplýlar kendi dinlerinde yetmiþiki fýrkaya ayrýldýlar. Bu ümmet ise yetmiþüç fýrkaya bölünecektir. Biri hariç diðerleri cehennemliktir.” (Ahmed bin Hanbel)
Yahudiler, hýristiyanlar ve müslümanlarýn nasýl ilâhi hükmü býraktýklarýna dair Allah-u Teâlâ bize Âyet-i kerime’lerle açýk açýk buyuruyor ve iman edenlere duyuruyor.
Âyet-i kerime’de þöyle buyuruluyor:
“Onlar Allah’ý býrakýp hahamlarýný, rahiplerini ve Meryem oðlu Mesih’i rableri olarak kabul ettiler. Oysa kendilerine, bir olan Allah’a ibadet etmeleri emredilmiþti.” (Tevbe: 31)
Bu Âyet-i kerime’nin mânâsýný bizzat Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz kendisi açýklamýþtýr.
Þöyle ki:
Daha önceleri hýristiyan olan Adiy bin Hâtim boynunda gümüþten bir haç olduðu halde, Ýslâm hakkýnda bilgi edinmek niyetiyle Medine’ye gelmiþti. Þüphelerini gidermek için Resulullah Aleyhisselâm’a bazý sorular sordu. “Bu âyet bizi âlimlerimizi, rahiplerimizi rabler edinmekle suçluyor. Halbuki biz onlarý kendimize rabler edinmeyiz. Bunun mânâsý nedir?” dedi.
Resulullah Aleyhisselâm “Onlar helâli haram kýldýlar, haramý helâl kýldýlar. Siz bunu öylece kabul etmiyor muydunuz?” diye sorunca Adiy “Evet böyledir.” diye tasdik etti. Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz:
“Ýþte bu sizin onlarý rabler edinmenizdir.” buyurdu. (Ýbn-i Kesir)
Çünkü Allah-u Teâlâ’nýn açýk hükmü varken, sen bu açýk hükmü dinlemiyorsun, onlarý dinliyorsun, onu hâþâ ilâh olarak kabul ediyorsun.
Bu Hadis-i þerif, Allah’ýn Kitab’ýný kenara iterek, haramý helâl, helâli haram yapanlarýn nefislerini ilâh ve rab ittihaz ettiklerini, onlara uyup peþinden gidenlerin de onlarý rabler edindiklerini göstermiþ olmaktadýr. Dolayýsýyle müþrik olmuþ oluyorlar. Allah’a inandýk deseler bile, bu iddialarýnýn inandýrýcý olmadýðý ortadadýr.
Ýmamlara iman eden, Allah-u Teâlâ’ya iman etmemiþtir. Binaenaleyh bu imamlar size hep Allah-u Teâlâ’nýn yasak ettiði þeyleri mübah gösteriyor, helâl olarak kabul ettiriyorlar. Ve siz de onlara uymakla Ýslâm’ý býraktýðýnýzdan ötürü, onlara inanýyorsunuz. Allah-u Teâlâ’nýn hükmünü arkaya atýyorsunuz ve böylece dinden imandan ayrýlmýþ oluyorsunuz.
Büyük bir lütfa ererek hidayete ermesine raðmen dünya menfaatlarýna yönelen kimseleri Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde daimi bir þekilde dilini çýkartýp soluyan köpeðe benzeterek þöyle buyurmuþtur:
“Onlara o kimsenin haberini anlat ki, kendisine âyetlerimizden vermiþtik. Fakat o bunlardan sýyrýlýp çýkmýþtý. Derken þeytan onu arkasýna takmýþ, nihayet azgýnlardan olmuþtu.
Dileseydik elbette onu âyetlerle yükseltirdik. Fakat o, yere saplandý ve hevesinin peþine düþtü.
Onun durumu týpký köpeðin durumuna benzer. Üstüne varsan da dilini çýkarýp solur, kendi haline býraksan da dilini çýkarýp solur.
Ýþte âyetlerimizi yalanlayan kimselerin hâli böyledir. Sen onlara bu kýssayý anlat. Belki üzerinde düþünüp ibret alýrlar.” (A’raf: 175-176)
Ýlmiyle amil olmayýp dünyaya meyleden âlim için bu Âyet-i kerime’de büyük bir tehdit vardýr.
Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde:
“Zulmedenler nasýl bir yýkýlýþla yýkýlacaklarýný, hangi deliðe týkýlacaklarýný yakýnda göreceklerdir.” buyuruyor. (Þuarâ: 227)
Hem kendilerine hem de beþeriyete zulüm etmekle çok büyük bir azaba düçar olacaklarýný Allah-u Teâlâ haber veriyor.
“Rableri olan Allah ve peygamberlerin emrine karþý gelen nice þehirler vardýr ki onlarý þiddetli bir hesaptan geçirdik ve korkunç bir azap ile onlarý azaplandýrdýk.
Ýþte onlar, yaptýklarýnýn cezasýný tattýlar. Ve yaptýklarýnýn sonu tam bir hüsran oldu.
Allah, onlar için, (ahirette) þiddetli bir azap hazýrlamýþtýr. Ýþte ey inanmýþ olan akýl sahipleri! Allah’tan korkun. Çünkü Allah, size uyarýcý bir kitap ve zikir indirmiþtir.” (Talâk: 8-9-10)
Resulullah -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz kendi ümmeti için buyururlar ki:
“Þüphesiz ki benden sonra ümmetimden bir zümre gelecektir. Onlar Kur’an okuyacaklar, fakat Kur’an’ýn feyzi onlarýn boðazlarýndan öteye geçmeyecektir. (Yalnýz dilde kalacaktýr.) Nitekim onlar okun avý delip geçtiði gibi dinden çýkacaklar, bir daha da ona dönemeyeceklerdir. Ýþte bütün insanlarýn ve hayvanlarýn en kötüsü bunlardýr.” (Müslim: 1067)
Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde buyurur ki:
“Ýyi bilin ki yaratmak da emretmek de O’na mahsustur.” (A’raf: 54)
Yaratmak da emretmek de Allah-u Teâlâ’ya âittir, mahlûkun hiç hükmü yoktur, kim olursa olsun.
Böyle olduðu halde emr-i ilâhî’yî kenara itip býrakan, kendi arzu ve reyini ortaya koyan, kendi nefsini ilâh olarak ilân etti demektir. Bu gibi kimselerin sözüne doðrudur diyenler de onu ilâh edinmiþtir.
Âyet-i kerime’de þöyle buyuruluyor:
“Resulüm! Gördün mü o nefis arzusunu ilâh edineni? Artýk ona sen mi vekil olacaksýn? (Onu þirkten sen mi koruyacaksýn?)” (Furkan: 43)
Nefis putuna dayanmýþ olduðundan, bunlara uyan ve tâbi olan kimse, bunlarý ilâh olarak kabul etmiþtir.
Ýþte bunun için helâk oldular, bunun için hüsrana uðradýlar.
Ve fakat bütün bölücülere bakýn, hak yoldan çýkmýþ imamlara nasýl sarýlmýþlar. Sanki bu ilâhi hükümler kendilerine hitap etmiyormuþ gibi kulak vermek bile istemezler.
Oysa Allah-u Teâlâ kendi yolunu açýk açýk tarif ediyor.
Âyet-i kerime’sinde:
“Ýþte bu benim dosdoðru yolumdur, siz ona uyun. Baþkaca yollara gidip de onlar sizi Allah’ýn yolundan ayýrmasýn.” (En’am: 153)
Buyurmasýna raðmen bunu hükümsüz bilen, bu Âyet-i kerime’yi inkâr edip, kendi reyini ahkâm yerine koyan kimse gizli þirk koþmuþtur, onun için de müþrik olmuþtur.
Dünyayý Dine Tercih Edenler:
Diðer taraftan:
“Sizden hiçbir ücret istemeyenlere uyun. Onlar doðru yoldadýrlar.” (Yâsin: 21)
Âyet-i kerime’si de onlarýn doðru yolda olmadýðýný ispat eder.
Allah-u Teâlâ’nýn emr-i þerif’i böyle iken, Âyet-i kerime’yi inkâr eder, “Býrak Allah-u Teâlâ’nýn kelâmýný, bak bizim beyanýmýza, cebini doldurmaya bak!” der.
Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde:
“Onlarýn çoðu Allah’a iman etmiþler, fakat müþrik olarak yaþarlar.” buyuruyor. (Yusuf: 106)
Bu Âyet-i kerime’de Allah-u Teâlâ onlarý müþrik olarak bize tanýtýyor. Kendi dinlerini, kendi yollarýný göstermemek için bu Âyet-i kerime’yi inkâr ediyorlar ve kendilerini müþrik olmayýp müslüman olarak göstermeye çalýþýyorlar.
Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde:
“Onlarýn kalpleri iman etmedi.” buyuruyor. (Mâide: 41)
Ýþte cidden bu beyinsizlerin bu kadar ileri gidiþinden Allah-u Teâlâ’nýn gadabýna uðrayabiliriz. Çünkü o kadar ileri gittiler ki, bindörtyüz senedir bir harfi deðiþmemiþ olan Hazret-i Kur’an’ý beðenmiyorlar ve kendi zanlarýna göre hüküm deðiþtirmeye çalýþýyorlar.
Oysa Allah-u Teâlâ Âyet-i kerime’sinde:
“Aramýzdaki beyinsizler yüzünden bizi de helâk eder misin Allah’ým!” buyuruyor. (A’raf: 155)
Ýþte Allah-u Teâlâ bu gibiler hakkýnda Âyet-i kerime’sinde þöyle buyuruyor:
“Kibirlenenlerin yeri ne kötüdür!” (Zümer: 72)
Bunlar cennet-i âlâ’yý sol cebine koymuþ, talip olanlara yüksek para ile satarlar.
Aldýklarýný da sað cebe atarlar. Bunlar dünyayý ahirete tercih edenlerdir, ahirette hiç nasipleri yoktur.
Âyet-i kerime’lerde þöyle buyuruluyor:
“Onlar ahiret karþýlýðýnda dünya hayatýný satýn alan kimselerdir.” (Bakara: 86)
Dünya hayatý ile âhireti deðiþtirenlerdir.
Allah-u Teâlâ onlara azarlayýcý bir üslupla þöyle hitap edecektir:
“Âyetlerim size okunurken, onlarý yalanlayan siz deðil miydiniz?” (Müminun: 105)
Böyle bir sual karþýsýnda kendilerine konuþma izni verildiðini sanýrlar. Suçlarýný itiraf ederlerse belki affa uðrayabileceklerini düþünürler.
“Derler ki:
Ey Rabbimiz! Bedbahtlýðýmýz bizi yenmiþti, sapýk bir topluluk olmuþtuk.” (Müminun: 106)
“Ey Rabbimiz! Bizi buradan çýkar! Eðer bir daha günaha dönersek, doðrusu zulmetmiþ oluruz.” (Müminun: 107)
Þehvetlerinin, hevâ ve heveslerinin, liderlerinin kendilerini dalâlete sürüklediðini itiraf ederler. Yalvarýp yakararak cehennemden kurtulmalarýný niyaz ederler.
Allah-u Teâlâ onlarýn bu isteklerini kati bir ifade ile reddederek þöyle buyurur:
“Yýkýlýp gidin içerisine!.. Benimle konuþmayýn!..” (Müminun: 108)
Bu cevap üzerine bütün ümitlerini keserler. Hýçkýrmaya, dövünüp yýrtýnmaya baþlarlar. Göðüslerinin hýrýltýsýndan ve azabýn þiddetinden dolayý yapacaklarý feryatlardan baþka sesleri çýkmaz.
Onlar gerçekten de böyle bir azaba müstehak olmuþlardý.
Allah-u Teâlâ þöyle buyurur:
“Kullarýmdan bir zümre ‘Ey Rabbimiz! Ýman ettik, bizi baðýþla, bize merhamet et! Sen merhamet edenlerin en hayýrlýsýsýn.’ diyorlardý.” (Müminun: 109)
“Siz ise onlarý alaya alýyordunuz. Bu yaptýklarýnýz size benim zikrimi, beni anmayý unutturuyordu.
Ve hep gülüyordunuz onlara!” (Müminun: 110)
Bu hâl üzerinde iken ecel gelip çatmýþ, netice itibarý ile de cehenneme yuvarlanmýþlardý.
Allah’ým! Nurunla bu fitne ateþini söndür.
Sapýtýcý imamlar ile Ýslâm’a düþman olan kâfirleri kahret ve öldür.
Hakikat Dergisi
Gönderen: 27.09.2003 - 12:35
Bu Mesaji Bildir   Yukari
MeDiNeM q_l_l su an offline MeDiNeM q_l_l  
Alinti ile cevapla
296 Mesaj -
Amin... Yüce Mevlam razi olsun...
Gönderen: 27.09.2003 - 14:11
Bu Mesaji Bildir   MeDiNeM q_l_l üyenin diger mesajlarini ara MeDiNeM q_l_l üyenin Profiline bak MeDiNeM q_l_l üyeye özel mesaj gönder MeDiNeM q_l_l üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

  Cevap Ekle Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 1212 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 11:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
SIVASLIIBO38 (60), ayseak (35), cetinay (54), fe_eyne (45), silverbull (44), Elif Turan (41), fiber_optic (39), faruk58 (37), _reyyan (36), sofi27 (44), nahim (51), a.aydin (45), ekrem05 (51), HaRaMeYN (47), yanliz_kurt_58 (41), okangenc (37), gezginler (44), hudanur (57), vatan06 (43), Sübhan (52), Abdullah_42 (41), termelim (60), dehaoz (53), nuraybarutcu (43), Pasa85 (39), MaviCocuk (41), tahaseyda_msn (42), msc (44), vureyka (39), kocakaga6161 (42), erdalhatipler (39), imrannur (41), clue (50), eyyupbayram81 (46), germantatlim (38), davutakgun (41), afife (44), duranhoca (57), bekr (38), Mihrisah (47), RedCougar54 (47), cadikiz (35), selcuk53 (44), karabiber (54), muhammed_cabir (42), sehmus (47), EUROPEN907 (42), mehmet aslan (47), gülkrali (65)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.68864 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.