0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » HADİS / SÜNNET » peygamber efendımızın hayatı

önceki konu   diğer konu
1 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
eses_54 su an offline eses_54  
peygamber efendımızın hayatı
3 Mesaj
Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) Arap yarýmadasýnýn Hicaz bölgesinde, Mekke þehrinde doðdu. O'nun hayâtýný ve insanlýk târihinde yaptýðý büyük inkýlâbý kavrayabilmek için, yaþadýðý asýrda Arabistan'ýn genel durumunun ve Araplarýn yaþayýþlarýnýn, ana hatlarý ile de olsa, bilinmesinde fayda vardýr.

Ýslâmiyet'ten önce Araplar, henüz millet hâline gelemedikleri için; kabîleler hâlinde yaþýyorlardý. Her kabîle, diðerlerinden ayrý bir devlet gibiydi. Kabîle baþkanýna "Þeyh" deniyordu. Hicaz ve Yemen bölgelerinde bazý þehirler kurulmuþsa da, genellikle çöllerde çadýr ve göçebe hayâtý geçiriyorlardý. Hicaz bölgesinde üç önemli þehir, Mekke, Yesrib (Medine) ve Tâif'ti. Mekke'de Kureyþ Kabîlesi, Tâifte Sakîf Kabîlesi, Yesrib (Medine) de Evs ve Hazreç adlý Arap kabîleleri ile Kaynukaoðullarý, Nadîroðullarý ve Kurayzaoðullarý olmak üzere üç yahûdi kabîlesi bulunuyordu. Diðer kabîleler genellikle göçebe idiler.

Kabîleler arasýnda kan davasý ve sýnýr anlaþmazlýklarý gibi sebepler yüzünden savaþ eksik olmazdý. Yalnýzca yýlýn dört ayýnda (Muharrem, Recep, Zilka'de ve Zilhicce aylarýnda) harbetmezlerdi. Bu aylara "eþhür-i hurum"agla1) (savaþýlmasý, kan dökülmesi haram olan hürmetli aylar) denir. Bu esnâda, bütün kabîleler güvenlik içinde seyâhat edebildikleri için, genellikle büyük panayýrlar bu aylarda kurulurdu. Mekke'nin hâkimi, Kâbe ve civârýndaki putlarýn koruyucusu olduklarý için Kureyþ kabîlesi, diðer bütün kabîlelerden saygý görürdü. Bu sebeple Kureyþliler, senenin her mevsiminde diledikleri yere seyâhat edebiliyorlardý.(2)

Hicaz bölgesindeki panayýrlarýn en önemlileri, Mekke civârýnda kurulmakta olan Ukaz, Mecenne ve Zülmecaz panayýrlarýydý. Bu panayýrlara ülkenin dört bir yanýndan akýn akýn gelenler arasýnda satýcýlar, iffetsiz kadýnlar, þâirler, hatipler, kâhinler ve çeþitli dinlere mensup kimseler de bulunuyordu. Tâif'le Nahle arasýnda kurulmakta olan Ukaz panayýrýnda, þiir yarýþmalarý yapýlýr; beðenilip derece alan þiirler, Kâbe'nin duvarlarýna asýlýrdý. Bu þekilde Kâbe duvarýnda asýlmýþ olan yedi ünlü kasideye "el-Muallekatü's-seb'a" (Yedi Askýgöz kırpma denilmiþtir.

Müslümanlýktan önce, Araplarýn çoðunluðu putperestti. Yapmýþ olduklarý bir takým heykellere ilâh diye tapýyorlardý. En önemli putlar, Hubel, Lât, Menât, Uzzâ, Vedd, Suva', Yeðûs, Yeûk ve Nesr adlarýný taþýyanlardý. Mekke'de Kâbe ve civârýna 360 kadar put yerleþtirilmiþti. Her kâbîlenin ayrý bir putu, her putun özel bir ziyâret günü vardý. Böylece yýlýn her gününde putlarýný ziyârete gelenlerle dolup taþan Mekke, bir ticâret merkezi olduðu kadar, putperestliðin de merkezi hâline gelmiþ bulunuyordu.

Arabistan'da putperestlerden baþka, Mûsevî, Hýristiyan, Mecusî (ateþe tapan) ve Sâbiî dinlerine mensup kimseler de vardý. Bunlardan baþka, çok az sayýda, Hz. Ýbrahim'in tebliðinden o devre ulaþan dinî esaslarý benimsemiþ tek Tanrý inancýnda olan "Hanîf"ler vardý. Nevfel oðlu Varaka, Cahþ oðlu Abdullah, Huveyris oðlu Osman ve Sâide oðlu Kuss bunlardandý.

Ýslâmiyetten önce Arap Yarýmadasýnýn kuzeyinde (Sûriye'de) "Nebtî", güneyinde (Yemen'de) "Himyerî", Irak'ta ise "Süryânî" yazýlarý kullanýlýyordu. Hicaz Araplarý Sûriye ve Irak'a ticâret için yaptýklarý seyâhatlarda Arapça'yý Nebtî ve Süryânî yazýlarý ile yazmayý öðrendiler. Daha sonraki asýrlarda, Nebtî yazýsýndan "Nesih"; Süryânî yazýsýndan da "Kûfî" denilen yazý sitilleri doðmuþtur. Ancak, Araplar arasýnda okuyup yazma bilenlerin sayýsý son derece azdý. Cömertlik, konukseverlik, sözde durma, düþmanlarý bile olsa kendilerine sýðýnanlarý himâye, cesâret.. gibi bazý iyi hasletleri yanýnda, soygunculuk, faizcilik, zenginleri üstün, fakirleri hor görme, içki ve kumar düþkünlüðü, kabilecilik gayreti ile kan dökme gibi son derece çirkin âdetleri de vardý. Hele köle ve kadýnlara insan deðeri vermezlerdi. Kadýnlar, ölen kocasýndan, babasýndan ve diðer yakýnlarýndan mirâs alamadýklarý gibi, kendileri mirâs mallarý arasýnda, mirâscýlara kalýrdý. Erkekler istedikleri kadar kadýnla evlenebilirlerdi. Fuhuþ âdeta meslek hâline gelmiþti. Bu yüzden bazý kimseler kýz çocuklarýný diri diri kumlara gömecek derecede vahþet göstermiþlerdi.(3)

Ýslâmiyetin doðuþu sýrasýnda yalnýz Araplar ve Arabistan deðil, bütün dünya, zulüm, sefâhet ve cehâletin karanlýðý içindeydi. Maddî ve rûhî sýkýntýlar içinde bunalmýþ olan insanlýk, bir mürþit, bir kurtarýcý beklemekteydi.
Kur'ân-ý Kerîm "Câhiliyet Devri" denilen bu karanlýk dönemi, "Ýnsanlarýn kendi elleriyle iþledikleri kötülükler yüzünden, fesat (her tarafý kapladýgöz kırpma karada ve denizde yayýldý."agla4) ifâdesiyle en vecîz bir þekilde anlatmaktadýr.

"Aralarýnda birine bir kýzý olduðu müjdelendiði zaman, içi gamla dolarak yüzü simsiyah kesilir. Kendisine verilen kötü müjde yüzünden halktan gizlenmeye çalýþýr. Þimdi onu utana utana tutsun mu, yoksa topraða mý gömsün? Ne kötü hüküm veriyorlar." (en-Nahl Sûresi, 58-59. Ayrýca bkz. ez-Zuhruf Sûresi, 17; et-Tekvîr Sûresi,8-9)

2�MEKKE VE KÂBE

Yeryüzünde Allah'a ibâdet için yapýlan ilk binâ, bütün namazlarda kýblegâh olarak yönelmekte olduðumuz Kâbe'dir.(5) Allah'ýn emriyle Hz. Ýbrâhim ve oðlu Hz. Ýsmâil tarafýndan(6) Milattan 2000 yýl kadar önce Mekke'de yapýlmýþtýr.(7) Tavâfa baþlama yerinin iþâreti olmak üzere, Kâbe'nin güney-doðu köþesi (Rükn-i Hacer-i Esved) nde bulunan "Hacer-i Esved" denilen siyah taþý Hz. Ýbrâhim, Ebu Kubeys daðýndan getirerek hâlen bulunduðu köþeye koymuþtur. Ýnþaatýn tamamlanmasýndan sonra Hz. Ýbrâhim ilk tavâfý oðlu Hz. Ýsmâil'le beraber yapmýþ, bütün insanlarý hacca, Kâbe'yi ziyârete dâvet etmiþtir.(8)

Mekke þehri, Hz. Peygamber (s.a.s.)'in büyük dedelerinden Kusayy tarafýndan, Kâbe'nin inþâsýndan çok sonra kurulmuþtur. Allah'a ibadet için yapýlmýþ olan Kâbe, zamanla "Tevhid Ýnancý"nýn unutulmasýyla, putlarla doldurulmuþ; Mekke puperestliðin merkezi hâline gelmiþtir.



a) Mekke ve Kâbe ile Ýlgili Özel Vazifeler

Mekke þehrini kuran Kusayy, þehrin idâresi, Kâbe'nin bakýmý ve Kâbe'yi ziyârete gelenlere hizmetle ilgili bazý görevler ihdâs etti. Bu hizmetler Hz. Ýsmâil'in neslinden olan kimseler tarafýndan yerine getiriliyordu. Bu hizmet ve görevlerden bir kýsmý þunlardýr:

1- Hicâbe: Kâbe'nin perdedarlýðý ve anahtarlarýný taþýma görevidir.

2- Sikâye: Kâbeyi ziyârete gelenlerin suyunu temin etme ve Zemzem kuyusuna bakma görevidir.

3- Rifâde: Kâbeyi ziyâret için Mekke'ye gelenleri aðýrlama, barýndýrma ve muhtaçlara yardýmcý olma hizmetidir.

4- Nedve: Kusayy tarafýndan yapýlan "Dâru'n-Nedve" adlý istiþâre meclisi binâsýnda yapýlan toplantýlara baþkanlýk etme görevidir. Savaþ, sulh ve memleketin diðer bütün önemli iþlerinin kararý, burada yapýlan toplantýlarda verilirdi. Kýrk yaþýndan küçük olanlar, bu meclise alýnmazlardý.

5- Livâ: Savaþ zamanýnda ve askerin toplanmasýnda sancaðý taþýma görevidir.

6- Kýyâde: Savaþta askere komuta etme görevidir.

7- Sefâre: Ayný toplum içindeki fertler veya kabîleler arasýnda meydana gelen çekiþmelerde hakem olarak arabulma hizmetidir.

8- Hazine-i emvâl: Savaþ için hazýrlanan silâh, mal ve âletleri muhâfaza etme görevidir.

9- Ezlâm: Oklar ile fal bakma iþidir.

Kâbe'nin üzerine konulmuþ olan Hubel adlý putun yanýnda üç fal oku vardý. Birinde: "emeranî rabbî" (Rabbým bana emretti); diðerinde "nehânî rabbî" (Rabbým bana yasak kýldýgöz kırpma, yazýlýydý. Üçünçüsü ise boþtu.

Yapacaðý iþ konusunda karar veremeyen kiþi, ezlâm iþiyle görevli kimse aracýlýðý ile bu oklardan birini çekerdi. Birinci ok çýkarsa, tasarladýðý iþi yapar, ikincisi çýkarsa o iþten vazgeçerdi. Üçüncüsü çýkarsa, o iþi bir yýl erteler, ertesi sene falý yenilerdi.

10- Nezâre: Bir yerden baþka bir yere nakledilecek eþyayý kontrol ve muâyene ettikten sonra "taþýma ruhsatý" verme görevidir.

Araplar arasýnda her biri büyük bir þeref sayýlan bu hizmet ve görevlerin hepsi Kusayy'ýn elinde toplanmýþken daha sonra Kureyþ arasýnda daðýlmýþtýr.

b) Zemzem Suyu

Hz. Ýbrâhim, Milâttan yaklaþýk 2000 yýl kadar önce, Irak'ta Sümer þehirlerinden "Ur" sitesinde dünyaya geldi. Peygamber olduktan sonra, halký tek Allah'a imâna dâvet ettiði için, Bâbil Hükümdârý Nemrut tarafýndan ateþe atýldý. Fakat Allah'ýn emri ile ateþ onu yakmadý.(9) Kendisine imân eden Ýbrâni'lerle Filistin'e göçtü. Birara Mýsýr'a gitti, orada da kendisine imân eden kimse bulamadýðý için, tekrar Filistin'e döndü.

Hz. Ýbrâhim, karýsý Hâcer ile henüz annesini emmekte olan oðlu Hz. Ýsmâil'i Allah'ýn emri ile Filistin'den alýp, Mekke'ye, Kâbe'nin bulunduðu yere götürdü. Onlara bir daðarcýk hurma ve bir kýrba su býrakarak yanlarýndan ayrýlýp Filistin'e döndü. O esnâda, henüz Kâbe yapýlmamýþ, Mekke þehri kurulmamýþtý. Etrâfta ne insan, ne su, ne de hayat iþâreti vardý.

Hz. Ýbrâhim, eþi ve çocuðundan ayrýlýp onlarý göremeyecek kadar uzaklaþtýktan sonra, Kâbe'nin bulunduðu yere yönelerek:

"Rabbýmýz, zürriyetimden bir kýsmýný senin kutsal evinin yanýnda, ekin bitmez (çorak), bir vâdi içinde yerleþtirdim. Rabbýmýz, (beyt'inde) namaz kýlmalarý için, insanlardan bir kýsmýnýn gönüllerini onlara meylettir, þükretmeleri için onlarý meyvelerle rýzýklandýr..."agla10) diye duâ etti ve uzaklaþýp gitti.

Yanlarýndaki hurma ve su bittikten sonra, Hâcer çocuðunu olduðu yerde býrakýp, bir can yoldaþý görebilmek ve birkaç yudum su bulabilmek ümidiyle Safâ ile Merve tepeleri arasýnda gidip geldiði esnâda bir melek, ökçesiyle Zemzem suyunu ortaya çýkarmýþtý. Hâcer bu sudan kana kana içti, çocuðunu emzirdi ve Allah'a hamdetti.

c) Mekke Þehrinin Kurulmasý

Hz. Ýsmâil, daha sonra bu bölgeye yerleþen "Cürhümîler" den bir kýzla evlendi. Kendisi Ýbrânî, Cürhümîler Yemenli Âribe (halis) Arablarýndandý. Bu sebeple Ýsmâiloðullarýna "müsta'rabe (arablaþmýþgöz kırpma arablarý" denilir.

Yemen'de "Seylü'l-arim"agla11) denilen sel felâketinden sonra bu bölgeye gelen Huzâa Kabîlesi, Ýsmâiloðullarýnýn da yardýmý ile, Cürhümîleri Mekke'den sürüp çýkardýlar. Cürhümîler, Kâbe'ye hediye edilmiþ olan altýn geyik heykelleri ile diðer kýymetli eþyayý Zemzem kuyusuna atýp, üzerini toprakla doldurduktan sonra, kuyuyu belirsiz hâle getirerek Mekke'den kaçtýlar. Bu yüzden Zemzem kuyusu uzun müddet kapalý kaldý.

Mekke bölgesinin hâkimiyeti ve Kâbe muhafýzlýðý üç asýr kadar Huzâalýlarda kaldýktan sonra Kilâb (Hâkim)' in oðlu Kusayy, milâdî 5 inci asýrda Kâbe muhafýzlýðýný ele geçirdi. Kureyþ'in baþýna geçerek, Huzâalýlarý bu bölgeden çýkardý. Kâbe'nin etrâfýnda bugünkü Mekke þehrini kurdu. Ölümünden sonra kabîle baþkanlýðý ve Kâbe muhâfýzlýðý oðlu Abdimenâfa, ondan da oðlu Hâþim'e kaldý. Haþim ticâret için gittiði Þam seferinde Gazze'de ölünce, rifâde (ziyâretçileri aðýrlama ve barýndýrma) ve sikaye (ziyâretçilere su temin etme) vazifelerini küçük kardeþi Muttalib üzerine aldý.



d) Þeybe'nin adý Abdülmuttalib kaldý

Hâþim, Medine'de Hazrec kabîlesinin Neccâr oðullarý kolundan Amr kýzý Selmâ ile evlenmiþ, "Þeybe" adýnda bir oðlu olmuþtu. Selmâ Medine'den ayrýlmadýðýndan, Þeybe de Medine'de dayýlarýnýn yanýnda büyümüþtü. Hâþim'in vefâtýndan sonra, amcasý Muttalib O'nu Mekke'ye getirdi. Mekkeliler Muttalibin yanýnda tanýmadýklarý bir çocuk görünce, Þeybeyi Muttalib'in kölesi sanarak, Ona "Abdülmuttalib" dediler. Bu yüzden Þeybe, Abdülmuttalib adýyla anýldý.



e) Ýki Kurbanlýðýn Oðlu

Abdülmuttalib, 10 oðlu olduðu takdirde, bunlardan birini Allah için kurban etmeyi adamýþtý.(12) Bu eski âdet, bize Hz. Ýbrâhim'in gördüðü bir rüyâ üzerine oðlu Hz.Ýsmâil'i kurban etmek istemesini(13) hatýrlatmaktadýr.

Abdülmuttalib, çeþitli zevcelerinden 10 oðlu olunca aralarýnda kur'a çekerek adaðýný yerine getirmek istedi. Kur'a sonucuna göre, ileride Rasûlullah (s.a.s.)'in babasý olacak olan Abdullah'ýn kurban edilmesi gerekiyordu. Bir arrafe (kadýn kâhin)nin tavsiyesine uyularak, belirli sayýda deve ile Abdullah arasýnda kur'a çekildi. Kur'a Abdullah'a düþtükçe, develerin sayýsý onar onar arttýrýlarak, yeniden çekildi. 10 deve ile baþlayan kur'a çekimi, develerin sayýsý 100 olunca nihâyet develere isâbet etti.(14) Böylece Abdullah'ýn yerine 100 deve kurban edildi. Bu olaya ve neslinden geldiði Hz. Ýsmail'in kurban edilmesi teþebbüsüne iþâretle Rasûlulllah (s.a.s.) Efendimizin:

"Ben iki kurbanlýðýn oðluyum" (15) buyurduðu nakledilmiþtir. O zamana kadar 10 deve olan diyet (öldürülen bir kimsenin kan bedeli) de, bu olaydan sonra, 100 deveye yükselmiþtir.(16) Ýslâm Hukuku'nda kan bedelinin 100 deve olmasý, zamanla örf hâline gelen bu olaya dayanmaktadýr.



f) Zemzem Kuyusunun Temizlenmesi

Muttalib'in ölümünden sonra, kabîle baþkanlýðý ile Rifâde ve Sikâye hizmetleri Abdülmuttalib'e verilmiþti. Abdülmuttalib, Zemzem'in yerini bulup yeniden kazdýrdý. Cürhümîlerin Mekke'den kaçarken kuyuya attýklarý altýn geyik heykelleri, kýlýç ve zýrhlar çýkarýlarak kuyu temizlendi. Zemzem kuyusunun idâresi, Abdülmüttaliboðullarýnda kaldý.



3- FÝL VAK'ASI (Ebrehe'nin Kâbe'ye Saldýrmasýgöz kırpma (571 M.)

Habeþistan Kýrallýðý'nýn Yemen Vâlisi Ebrehe, Hristiyanlýðý Arabistan'da yaymak ve Araplarý Kâbe ziyâretinden vazgeçirmek için, San'a'da muhteþem bir kilise yaptýrmýþtý. Fakat, Araplardan bu kiliseye ilgi gösteren olmadý. Üstelik, Kinâne Kabîlesi'nden bir Arap, bir gece gizlice kilise içine pisledi. Ebrehe bunu bahâne ederek büyük bir ordu ile Kâbe'yi yýkmak üzere Mekke üzerine yürüdü. Araplarýn bu orduya karþý koyabilecek güçleri yoktu. Mekkeliler þehri boþaltarak etraftaki daðlara çekildiler.

Ebrehe, Mekke yakýnlarýnda karargâhýný kurdu. Kureyþ Kabîlesinin reisi olan Abdülmuttalib'e elçi göndererek, kan dökmek üzere deðil, sâdece Kâbe'yi yýkmak için geldiðini bildirdi. Bu esnâda Ebrehe'nin öncü kuvvetleri Mekkelilerin sürülerini yaðmalayýp ordugâha götürmüþlerdi. Bunlar arasýnda Abdülmuttalib'in de yüz devesi vardý. Abdülmuttalib, Ebrehe'ye giderek yaðmalanan sürülerin geri verilmesini istedi. Ebrehe:

-"Ben, Kâbe'yi yýkmamam için ricâya geldiðini sanmýþtým. Görüyorum ki sen, develerinin derdindesin, bunu sana yakýþtýramadým..." deyince, Abdülmuttalib büyük bir vakarla:

-" Ben, develerin sâhibiyim, onlarý istiyorum. Kâbe'nin de sâhibi var. O'nu sâhibi koruyacaktýr" diye cevap vermiþti. Bu cevap karþýsýnda Ebrehe, Abdülmuttalib'in develerini ve Mekkelilerin yaðmalanan bütün mallarýný geri verdi.


Kur'an-ý Kerîm'de de açýklandýðý üzere, Ebrehe amacýna ulaþamadý. Kâbe'yi yýkmak üzere hücûma geçileceði sýrada, Ebrehe'nin her seferinde berâberinde bulundurduðu Mamut adlý büyük fil ile diðer filler her türlü çabaya raðmen, diz çöküp olduklarý yerde kaldýlar; Kâbe cihetine yürümediler. Bu esnâda gök yüzünde beliren sürü sürü kuþlar, aðýzlarýnda ve pençelerinde taþýdýklarý küçük taþlarý Kâbe'ye hücûma hazýrlanan askerlerin üzerine býraktýlar. Ebrehe'nin büyük ordusu bir anda periþan oldu.(17) Büyük bir kýsmý orada telef oldu. Kaçýp kurtulabilen askerlerin bir kýsmý ile Ebrehe San'a'ya döndü ise de, yakalandýðý hastalýktan kurtulamayarak çok geçmeden öldü.

Ordu'nun önünde yürüyen filler sebebiyle, tarihte bu hâdiseye "Fil Vak'asý", bu olayýn meydana geldiði seneye de "Fil Yýlý" denilmiþtir.


"Kâbe'yi yýkmaða gelen fil sâhiplerine, Rabbinin ne ettiðini görmedin mi? Onlarýn kötü plânlarýný (hile ve düzenlerini) boþa çýkarmadý mý? Onlarýn üzerine sert taþlar atan sürü sürü kuþlar gönderdi. Sonunda onlarý yenilmiþ ekin yapraðý gibi yapýverdi". (Fil Sûresi, 1-5)


Rasûlllah (s.a.s.) Efendimiz, Fil Vak'asý'ndan 52 gün kadar sonra dünyaya geldiði için bu olayý görmemiþti. Fakat bu Sûre indiði esnâda bu olay o kadar iyi biliniyordu ki, hayatta olanlardan, olayý görmemiþ olanlar da sanki görenler kadar olaydan haberdardý. Bu sebeple Hz. Muhammed (s.a.s.) olay sýrasýnda henüz dünyaya gelmemiþ olduðu halde "görmedin mi?" buyrulmaktadýr. Burada görmek , "bilmek ve duymak" anlamýnda kullanýlmýþtýr.
Gönderen: 14.09.2006 - 18:18
Bu Mesaji Bildir   eses_54 üyenin diger mesajlarini ara eses_54 üyenin Profiline bak eses_54 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 1232 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 11:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
bahar61 (48), ebrar22 (52), muzo 02 (53), abdulberr (57), Sakarya5461 (54), canan85 (39), Abdulkadir056 (27), Alaaddin_E (51), betus86 (38), zeynepcik (41), halebi (40), ammarh. (58), hatice gönül (39), karamurad (57), erens (42), ZeYD-CaN (37), pazarci (40), bkaya85 (39), can38 ()
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.69733 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.