0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » DİĞER DİNİ KONULAR » Vehhabilik nedir

önceki konu   diğer konu
1 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
uygur_beg su an offline uygur_beg  
Vehhabilik nedir
11 Mesaj -
Vehhabilik nedir
Vehhabiliði kuran, Mehmed bin Abdülvehhabdýr. Ýngiliz casuslarýndan, Hempher’in tuzaðýna düþerek, ingilizlerin (Ýslamiyet’i imha) etmek çalýþmalarýna alet oldu.


Eline geçirdiði, ibni Teymiye’nin Ehl-i sünnete uymayan kitaplarýný okumuþ, (Þeyh-i necdi) diye meþhur olmuþtu. Düþünceleri, ingiliz paralarý ve ingiliz silahlarý karþýlýðýnda, köylüler ve Deriyye ahalisi ile reisleri Muhammed bin Süud tarafýndan desteklendi. Sapýk din adamý ibni Teymiye’nin fikirleri ile Hempher’in yalanlarýnýn karýþýmýna Vehhabilik denir.

Mirat-ül-Haremeyn kitabýnýn basýldýðý 1888 senesinde Necd emiri, Abdullah bin Faysal idi. Aþaðýdaki bilgilerin çoðu Mirat-ül-Haremeyn’den alýnmýþtýr:

Mehmed’in babasý Abdülvehhab, iyi bir müslüman idi. Bu ve Medine’deki âlimler, Abdülvehhab oðlunun sözlerinden, yeni bir yol tutacaðýný anlamýþ, herkese, bununla konuþmamasýný nasihat etmiþlerdi. Fakat, Abdülvehhab oðlu, 1738 senesinde Vehhabiliði ilan etti. Ýngilizlerin siyasi ve askeri yardýmlarý ile, Arabistan’a yayýldý.

Vehhabilere inanan Deriyye hakimi Abdülaziz bin Muhammed bin Süud ilk olarak 1791 senesinde, Mekke emiri þerif Galib efendi ile harp etti. Daha önce, vehhabiliði gizlice yaymýþlardý. Sayýsýz müslümanlarý öldürüp, kadýnlarýný, çocuklarýný ve mallarýný almýþlar ve iþkence etmiþlerdi.

Abdülvehhab oðlu, Beni Temim kabilesindendir. 1699 senesinde Necd çölündeki Hureymile kasabasýnda, Uyeyne köyünde doðmuþ, 1791’de Deriyye’de ölmüþtü. Önceleri ticaret için Basra, Baðdat, Ýran, Þam ve Hind taraflarýna gitmiþ, çok zeki ve bozguncu sözleri ile (Þeyh-i Necdi) adýný almýþtý. Dolaþtýðý yerlerde çok þeyler görmüþ, þef olmak düþüncesine kapýlmýþtý. 1713 senesinde, Basra’da tanýþtýðý ingiliz casusu Hempher, Abdülvehhab oðlunun devrim yapmak arzusunda olduðunu anladý. Bununla uzun zaman arkadaþlýk yaptý. Ýngiliz Sömürgeler Bakanlýðýndan aldýðý hile ve yalanlarý buna telkin etti. Abdülvehhab oðlunun bu telkinlerden zevk aldýðýný görünce, yeni bir din kurmasýný teklif etti. Bu yeni dinin esaslarýný ona bildirdi. Casus da, Abdülvehhab oðlu da aradýklarýna kavuþmuþ oldular.

Yeni bir din kurmak için, önce Medine’de, sonra Þam’da, Hanbeli âlimlerinden okudu. Necde dönünce köylüler için küçük din kitaplarý yazdý. Bu kitaplara, ingiliz casusundan öðrendiklerini ve Mutezile ve baþka bid’at fýrkalarýndan aldýðý bozuk düþünceleri de karýþtýrdý. Köylülerin çoðu buna tâbi oldular. Ýslamiyet’i içerden yýkmak için, Ýngiltere’de kurulmuþ olan (Sömürgeler Bakanlýðýgöz kırpma, bu hâli, Necd þeyhi olan (Muhammed bin Süud)a bildirdi. Çok para vererek ve siyasi, askeri yardýmlar vaat ederek, Abdülvehhab oðlu ile iþbirliði yapmasýný temin etti. Arabistan’da hasebe ve nesebe çok ehemmiyet verirlerdi. Kendisi ise, cahil olduðundan, Abdülvehhab oðlu Vehhabilik adýný verdiði bu sapýk inancý yaymak için, Muhammed bin Süudu maþa olarak kullandý. Kendisine (Kadýgöz kırpma, Muhammed bin Süuda (Hakim) ismini taktý. Kendilerinden sonra da, çocuklarýnýn bu makama geçmelerini temin eden bir anayasa yaptýrdý.

Abdülvehhab oðlu, önceleri Medine’de okurken, Medine’nin salih, temiz âlimlerinden olan babasý Abdülvehhab ve kardeþi Süleyman bin Abdülvehhab ve kendisine ders okutan hocalarý, bunun sözlerinden ve davranýþlarýndan ve sýk sýk söylediði düþüncelerinden bunun ileride Ýslam dinini içeriden yýkacak bir sapýk olacaðýný anlamýþlardý. Kendisine nasihat verirler ve müslümanlara, bundan sakýnmalarýný söylerlerdi. Fakat, korktuklarý çabuk meydana geldi. Düþüncelerini Vehhabilik adý ile açýkça yaymaya baþladý. Cahilleri, ahmaklarý aldatmak için Ýslam âlimlerinin kitaplarýna uymayan yeniliklerle, dinde reformculukla ortaya çýktý. (Ehl-i sünnet vel-cemaat) mezhebinde olan doðru müslümanlara kâfir diyecek kadar taþkýnlýk yaptý. Peygamberimizi ve baþka Peygamberleri ve Evliyayý vesile ederek, Allahü teâlâdan bir þey istemeye ve bunlarýn kabirlerini ziyaret etmeye þirk dedi.

Abdülvehhab oðlunun, ingiliz casusundan öðrendiðine göre, bir kabir baþýnda dua ederken, meyyite karþý söyleyen, müþrik olurmuþ. Allah’tan baþka bir kimse veya bir þey için, yaptý demek, mesela, Falanca ilaçtan fayda oldu veya Peygamber efendimizi veya bir Veliyi vasýta yaparak istediðim oldu diyen müslümanlar müþrik olurmuþ. Abdülvehhab oðlunun, bu sözlerine vesika olarak ortaya attýðý þeyler, hep yalan ve iftira ise de, cahil halk, doðruyu eðriden ayýramadýklarý için sözleri, iþsizlerin, çapulcularýn, bilhassa Deriyye hakimi Muhammed bin Süud’un hoþuna gitti. Cahiller ve vurguncular, taþ yürekliler, Abdülvehhab oðlunun sözlerine hemen yanaþtýlar. Doðru yolda olan halis müslümanlara kâfir dediler.

Abdülvehhab oðlu, düþüncelerini kolayca yayabilmek için, Deriyye hakimine baþvurunca, o da topraklarýný geniþletmek ve kuvvetlerini arttýrmak için ve Londra’dan aldýðý emirleri yaymak için, Abdülvehhab oðlu ile seve seve iþbirliði yaptý. Onun fikirlerini her tarafa yaymakta bütün gücü ile uðraþtý. Ýnanmayýp karþý duranlarla harp etti. Müslümanlarýn mallarýný yaðma etmek, canlarýna kýymak helal denilince, çöldeki vahþiler, soyguncular, Muhammed bin Süud’a asker olmak için yarýþ ettiler. Süud oðlu ile Abdülvehhab oðlu el ele vererek, vehhabiliði kabul etmeyenlerin kâfir ve müþrik olduklarýna, kanlarýný dökmek ve mallarýný almak helal olduðuna 1730 senesinde karar verip, 1738 yýlýnda vehhabiliði ilan ettiler. Buna göre, Abdülvehhab oðlu, otuziki yaþýnda bozuk fikirleri yaymaya baþlamýþ, kýrk yaþýnda ilan etmiþtir.

Mekke-i mükerreme þafii müftüsü Esseyyid Ahmed bin Zeyni Dahlan, El-Fütuhat-ül-islamiyye kitabýnýn 2.cüz 228.sayfasýndan baþlayarak, Fitnet-ül-vehhabiyye baþlýðý altýnda bunlarýn bozuk inançlarýný ve müslümanlara yaptýklarý iþkenceleri anlatmaktadýr. Bunun 234.sayfasýnda diyor ki:
(Mekke’deki ve Medine’deki Ehl-i sünnet âlimlerini aldatmak için, buralara kendi adamlarýný gönderdiler. Bu adamlar, Ýslam âlimlerine cevap veremediler. Cahil ve sapýk olduklarý anlaþýldý. Kâfir olduklarýný ispat eden bir karar yazýlýp her tarafa gönderildi.)

Hicaz’da bulunan dört mezhep âlimleri ve bunlarýn arasýnda Abdülvehhab oðlunun kardeþi Süleyman efendi ve kendisine ders okutmuþ olan hocalarý, Abdülvehhab oðlunun kitaplarýný inceleyerek, Ýslam dinini yýkýcý, bozguncu yazýlarýna cevaplar hazýrladýlar, sapýk yazýlarýný çürüten kuvvetli vesikalarla kitaplar yazarak, müslümanlarý uyandýrmaya çalýþtýlar. Süleyman bin Abdülvehhab’ýn, kardeþine karþý yazdýðý kitabýn ismi, Savaýk-ul ilahiyye firreddi alel-vehhabiyye’dir.

Bu kitaplar onlarý gafletten uyandýramadý. Müslümanlara karþý olan düþmanlýklarýný arttýrdý ve Muhammed bin Süud’un müslümanlar üzerine saldýrmasýna, akýtýlan kanlarýn çoðalmasýna sebep oldu. Bu adam, (Beni Hanife) kabilesinden olup, Müseyleme-tül Kezzabýn peygamberliðine inanmýþ olan ahmaklarýn soyundan idi. Muhammed bin Süud, 1765 senesinde ölünce, oðlu Abdülaziz yerine geçti. Abdülaziz bin Muhammed bin Süud, 1803 senesinde, Deriyye camiinde, bir Þii tarafýndan, karnýna hançer sokularak öldürüldü. Bundan sonra, oðlu Süud bin Abdülaziz vehhabilerin þefi oldu. Arablarý aldatmak, sapýk inançlarýný yaymak için müslümanlarýn kanýný dökmekte, üçü de, birbiri ile yarýþýrcasýna çalýþtýlar.

[Vehhabilerin ve mal, mevki ele geçirmek için bunlarýn arasýna karýþan cahil, vahþi kimselerin, Taif’de, Mekke ve Medine’de ve diðer yerlerdeki müslümanlara yaptýklarý iþkenceler ve kadýnlarýn, çocuklarýn barbarca öldürülmeleri, Ahmed bin Zeyni Dahlan’ýn Hulasat-ül-kelam kitabýnda ve Eyyub Sabri Paþanýn 1879 senesinde basýlmýþ olan Tarih-i Vehhabiyan ve Mirat-ül-Haremeyn kitaplarýnda uzun yazýlýdýr. Yüreði dayanabilenler oradan okuyabilirler. Bunlarýn, Osmanlý devleti tarafýndan nasýl cezalandýrýldýklarý ve birinci cihan harbinden sonra, ingilizlerin bol para ve silah yardýmý ile tekrar nasýl devlet kurduklarý da yazýlýdýr.]

Abdülvehhab oðlunun bu düþüncelerini yaymasý, Allah’ý tevhidde halis olmak için ve müslümanlarý þirkten kurtarmak için imiþ. Müslümanlar þirk üzere imiþler. Yani müþriklermiþ, yani puta tapan kâfirlermiþ. Müslümanlarýn dinini tazelemek için, dinde reform yapmak için, ortaya çýkmýþ. Diðer maddelerde bu sapýk fikirlerini ve cevaplarýný yazacaðýz. Burada önsöz mahiyetinde yazýyoruz.

Bu düþüncelerine herkesi inandýrmak için, Ahkaf suresinin 5.âyet-i kerimesini, Yunus suresinin 106.âyet-i kerimesini ve Rad suresinin 14.âyet-i kerimesini vesika olarak ileri sürmüþtür. Halbuki bunlara benzeyen, daha birçok âyet-i kerimeler vardýr. Bu âyet-i kerimelerin hepsi, puta tapan kâfirleri, müþrikleri bildirmek için gönderildiðini, tefsir âlimleri sözbirliði ile beyan buyurmuþlardýr.

Abdülvehhab oðlunun düþüncelerine göre, bir müslüman, Peygamber efendimizden veya baþka Peygamberlerden yahut Velilerden, Salihlerden birinin kabrinin yanýnda veya uzakta iken bundan (istigase) etse, yani sýkýntýdan, dertten kurtulmasý için yardým istese, yahut o zatýn ismini söyleyerek þefaat etmesini dilese, yahut kabrini ziyaret etmek için gitmek istese, o müslüman müþrik olurmuþ. Allahü teâlâ, Zümer suresinin üçüncü âyetinde, puta tapan kâfirleri bildirmektedir. Peygamberleri ve Evliyayý vesile ederek dua eden müslümanlara müþrik diyebilmek için, bu âyet-i kerimeyi ileri sürüyorlar. Müþrikler de putlarýn yaratýcý olmadýðýna, her þeyi Allahü teâlânýn yarattýðýna inanýyorlardý diyorlar. Hatta Ankebut suresinin 61. ve Zuhruf suresinin 87. âyet-i kerimesinde mealen, (Bunlarý kimin yarattýðýný, onlara sorarsan, elbette Allah yarattý derler) buyuruldu. Allahü teâlânýn da böyle buyurduðunu söylüyorlar. Kâfirler böyle inandýklarý için deðil, Zümer suresinin 3.âyetinde bildirilen, (Allah’tan baþkalarýný dost edinenler, onlar Allahü teâlâya þefaat ederek bizi yaklaþtýrýrlar derler) meali þerifini söyledikleri için kâfir ve müþrik oluyorlar, diyorlar. Peygamberlerin, Evliyanýn kabirlerinden þefaat, yardým isteyen müslümanlar da, böyle söyleyerek müþrik oluyorlarmýþ.

Abdülvehhab oðlunun, bu âyet-i kerimeyi ileri sürerek, müslümanlarý kâfirlere, müþriklere benzetmesi, çok çürük, ahmakça ve gülünç bir þeydir. Çünkü, kâfirler, þefaat etmeleri için putlara tapýnýyorlar. Allahü teâlâyý býrakýp, dileklerini yalnýz putlardan istiyorlar. Allahü teâlânýn âlemlere rahmet olarak gönderdiði Muhammed aleyhisselama ve getirdiði Ýslam dinine inanmýyorlar. Biz Müslümanlar ise, Allah’a ve Resulüne iman ediyor, getirdiði Ýslam dinine inanýyoruz. Zaten buna iman ettiðimiz için müslüman oluyoruz. Ýman edenler ile putlara tapan müþrikler hiç mukayese edilebilir mi? Hiç birbirine benzetilebilir mi? Üstelik bu müþrikler, Peygamber efendimize iman etmemekle kalmayýp, Ona ve iman eden müslümanlara her türlü eziyeti yapmýþ, sayýsýz harpler etmiþlerdi. Biz, Peygamberlere, Evliyaya tapýnmýyor, her þeyi yalnýz Allah’tan bekliyoruz. Evliyanýn vasýta, vesile olmasýný istiyoruz. Âlemlere rahmet olarak gönderilen en sevgili kul, en büyük Peygamber Muhammed aleyhisselam efendimizin þefaat etmesini istiyoruz.

Kâfirler, putlarýnýn diledikleri gibi þefaat edeceklerine, her dilediklerini Allah’a mutlaka yaptýracaklarýna inanýyorlar. Biz Müslümanlar ise, Allahü teâlânýn, sevdiði kullarýna þefaat için izin vereceðini, sevdiklerinin þefaatlerini ve dualarýný kabul edeceðini, Kur’an-ý kerimde bildirdiði için, Kur’an-ý kerimde bildirilen bu müjdeye inandýðýmýz, iman ettiðimiz için, Allahü teâlânýn sevgilisi olan yüce Peygamberimizden, sevgili kullarý Evliyadan þefaat ve yardým istemekteyiz.

Kâfirlerin putlara tapýnmasý ile, müslümanlarýn Evliyadan yardým istemeleri birbirine benzetilemez. Bir müslüman ile bir kâfir, görünüþte hep insandýr. Ýnsanlýklarý birbirlerine benzemektedir. Fakat, müslüman, Allahü teâlânýn dostudur. Sonsuz Cennette kalacaktýr. Kâfir olan ise, Allahü teâlânýn düþmanýdýr. Sonsuz Cehennemde kalacaktýr. Görünüþte birbirlerine benzemeleri, hep ayný olacaklarýna senet olamaz. Allahü teâlânýn düþmaný olan putlara, heykellere yalvaran ile, Allahü teâlânýn sevgili Peygamberine ve veli kullarýna yalvaranlar, görünüþte benzeyebilirler. Fakat, putlara yalvarmak, Cehenneme götürür. Peygambere ve Evliyaya yalvarmak ise, Allahü teâlânýn af etmesine, merhamet etmesine sebep olur. (Allahü teâlânýn sevdiði kullarý hatýrlanýrsa, Allahü teâlâ merhamet eder) hadis-i þerifi meþhurdur. Bu hadis-i þerifi, aþaðýda diðer maddelerde tekrar bildireceðiz. Peygamberlere, Evliyaya yalvarýnca, Allahü teâlânýn merhamet edeceðini, af buyuracaðýný bu hadis-i þerif de göstermektedir.

Müslümanlar, Peygamberlerin, Evliyanýn ilah, mabud, Allahü teâlâya þerik, ortak olmadýklarýna inanýr. Bunlarýn, Allahü teâlânýn aciz kullarý olduklarýna, ibadete, tapýnmaya, yalvarmaya haklarý olmadýðýna inanýr. Allahü teâlânýn sevdiði, dualarýný kabul eylediði kullarý olduðuna inanýr. Maide suresi, 35.âyetinde mealen, (Bana yaklaþmak için vesile arayýnýz) buyuruldu. Salih kullarýmýn dualarýný kabul ederim, dileklerini veririm buyuruyor. Buhari’de ve Müslim’de ve Künuz-üd-dekaýk’te bulunan hadis-i þerifte, (Elbet, Allahü teâlânýn öyle kullarý vardýr ki, bir þey için yemin etse, Allahü teâlâ, o þeyi yaratýr. Onu yalancý çýkarmaz) buyuruldu. Müslümanlar, bu âyet-i kerimelere ve hadis-i þeriflere inandýklarý için, Peygamberi ve Evliyayý vesile yapmakta, onlardan dua ve yardým beklemektedir.

Evet, kâfirlerin bir kýsmý, putlarýnýn, heykellerinin yaratýcý olmadýklarýný, her þeyi Allahü teâlânýn yarattýðýný söylüyorlar ise de, putlarýn tapýnmaya haklarý vardýr, onlar dilediðini yaparlar ve Allah’a da yaptýrýrlar diyorlar. Putlarýný Allah’a þerik, ortak yapýyorlar. Bir kimse, dünyada baþkasýndan yardým istese, bana elbette yardým yapar, onun her istediði kesinlikle olur dese, bu kimse kâfir olur. Fakat, benim iþim onun istemesi ile kesinlikle olmaz. O bir sebeptir. Allahü teâlâ sebebe yapýþanlarý sever. Sebeple yaratmak Onun âdetidir. Sebebe yapýþmýþ olmak için, bundan yardým istiyorum, dileðimi Allah’tan bekliyorum. Peygamber efendimiz de sebeplere yapýþmýþtýr. Sebebe yapýþmakla, o yüce Peygamberin sünnetine uymuþ oluyorum diyerek birisinden yardým isteyen kimse sevap kazanýr. Ýþi olursa, Allahü teâlâya hamd eder. Ýþi olmazsa, Allahü teâlânýn kazasýna, kaderine razý olur.

Kâfirlerin puta tapmasý, müslümanlarýn Peygamberden, Evliyadan dua, þefaat, yardým istemelerine benzemez. Aklý olan, doðru düþünebilen, bu ikisini birbirine benzetmez. Birbirinden baþka olduklarýný iyi anlar. Zararý ve faydayý yaratan, ancak Allahü teâlâdýr. Ondan baþkasýnýn tapýnmaya hakký yoktur. Hiçbir Peygamber, hiçbir Veli ve hiçbir mahluk, hiçbir þey yaratamaz. Allah’tan baþka yaratýcý yoktur. Yalnýz Allahü teâlâ, Peygamberlerinin, Velilerinin, salih kullarýnýn, yani sevdiði kullarýnýn isimlerini söyleyenlere, onlarý vesile edenlere merhamet eder. Dilediklerini verir. Böyle olduðunu, kendisi ve sevgili Peygamberi haber vermiþtir. Bu haberlere uyarak müslümanlar da böyle inanmaktadýr.

Müþrikler, kâfirler ise, putlarýn bir þey yaratmadýðýný bildikleri halde, putlarý ilah ve mabud biliyorlar. Putlara tapýnýyorlar. Kimisi üluhiyyette müþrik oluyor. Kimisi de, ibadette müþrik oluyorlar. (Putlarýmýz bize þefaat edecektir. Allah’a yaklaþtýracaktýr) dedikleri için, müþrik olmuyorlar. Putlarý mabud bildikleri için, putlara tapýndýklarý için müþrik oluyorlar.

Peygamber efendimiz, (Bir zaman gelecek, kâfirler için gelmiþ olan âyet-i kerimeleri, müslümanlarý kötülemek için vesika olarak kullanacaklardýr) buyurdu. Baþka bir hadis-i þerifte, (En çok korktuðum þey, âyet-i kerimeleri Allahü teâlânýn dilemediði yerlerde kullanacak kimselerin ortaya çýkmasýdýr) buyurdu. Bu hadis-i þeriflerin ikisini de Abdullah bin Ömer “radýyallahü anhüma” bildirdi. Bu iki hadis-i þerif, mezhepsizlerin, zýndýklarýn türeyeceklerini ve kâfirleri bildiren âyet-i kerimelerin müslümanlar için geldiðini söyleyeceklerini, Kur’an-ý kerime iftira edeceklerini bildirmektedir.

Müminler, Allahü teâlânýn sevdiðine inandýklarý kimselerin mezarlarýný ziyarete gidiyorlar. Allahü teâlânýn sevdiði kullarýný vasýta, vesile ederek, Allahü teâlâya yalvarýyorlar. Peygamber efendimiz ve Eshab-ý kiram da böyle yaparlardý. Peygamber efendimiz, (Ya Rabbi, istediklerini vermiþ olduðun kullarýnýn hakký için, hürmeti için senden istiyorum) duasýný okurdu. Bu duayý Eshabýna öðretir ve okumalarýný emrederdi. Müminler de, böyle dua etmektedir.

Hz. Ali’nin validesi olan Fatýma binti Esed vefat edince, Resulullah kabre koydu ve (Ya Rabbi, bana annelik yapan Fatýma binti Esedi af eyle! Peygamberinin ve benden önce gelmiþ olan Peygamberlerinin hakký için, ona rahmetini bol eyle) diye dua eyledi. Gözlerinin açýlmasý için dua isteyen birisine, iki rekat namaz kýlmasýný, sonra (Ya Rabbi, kullarýna merhamet ederek göndermiþ olduðun Peygamberin Muhammed aleyhisselamýn hürmeti için, Onu vesile ederek, senden istiyorum. Sana yalvarýyorum. Ya Muhammed “aleyhisselam”! Seni vesile ederek, duamý kabul edip, dileðimi ihsan etmesi için Rabbime yalvarýyorum. Ya Rabbi, duamýn kabul olmasý için, o yüce Peygamberi bana þefaatçi eyle) duasýný okumasýný emir buyurdu.

Âdem aleyhisselam, yasak edilen aðaçtan yiyerek, (Seylan) yani Serendib adasýna indirilince, (Ya Rabbi, oðlum Muhammed aleyhisselam hürmetine beni af et) duasýný yaptý. Allahü teâlâ da, (Ey Âdem, Muhammed aleyhisselamý vesile ederek, yerdekiler ve göktekiler için þefaat isteseydin, þefaatini kabul ederdim) buyurdu.

Hz. Ömer, Hz. Abbas’ý beraber götürüp, onu vesile ederek, yaðmur duasý yapmýþ, duasý kabul olmuþtur.

Gözlerinin açýlmasýný isteyen birisine, okumasý emrolunan duada, (Ya Muhammed! Seni...) demek, Evliyayý vesile ederken ismini söyleyerek yalvarmanýn caiz olduðunu göstermektedir.

Eshab-ý kiramýn ve Tabi’inin hayatýný bildiren kitaplar, kabir ziyaretinin ve ismini söyleyerek þefaat istemenin ve meyyiti vesile kýlmanýn meþru ve caiz olduðunu gösteren vesikalarla doludur.

Ýbni Hacer-i Hiytemi’nin Minhac þerhi olan Tuhfe kitabýna haþiyeleri ile meþhur Muhammed bin Süleyman þafi’i, Abdülvehhab oðlunun bozuk ve sapýk bir yolda olduðunu, âyet-i kerimelere ve hadis-i þeriflere yanlýþ manalar verdiðini, vesikalarla ispat etmiþtir.
Kitabýnda þöyle demektedir:
(Ey Abdülvehhab oðlu! Müslümanlara dil uzatma, sana Allah rýzasý için nasihat ediyorum. Allah’tan baþka yaratýcý olduðunu söyleyen varsa, ona doðruyu bildir! Vesikalar göstererek onu doðru yola çevir! Müslümanlara kâfir denilemez! Milyonlara kâfir dememek için, bir kiþiye kâfir demek daha doðru olur. Sürüden ayrýlan koyunun tehlikede olduðu muhakkaktýr. Nisa suresinin (Doðru yol gösterildikten sonra, Peygambere uymayan, imanda ve amelde müminlerden ayrýlan kimseyi, küfür ve irtidadda býrakýr ve Cehenneme atarýz) mealindeki 115. âyet-i kerime, Ehl-i sünnet ve cemaatten ayrýlmýþ olanlarýn halini göstermektedir.)

Kabir ziyaretinin caiz ve faydalý olduðunu bildiren hadis-i þerifler, pek çoktur. Eshab-ý kiram ve Tabi’in-i izam, Peygamber efendimizin mübarek türbesini ziyaret ederlerdi. Bu ziyaretin nasýl yapýlacaðýný ve faydalarýný bildirmek için kitaplar yazýlmýþtýr.

Bir Veliyi vesile ederek dua etmek, ismini söyleyerek ondan yardým istemek, hiç zararlý deðildir. Ýsmi söylenen zatýn, tesir edeceðine, istenileni elbet yapacaðýna, gayblarý bileceðine inanmak küfür olur. Müslümanlar böyle inanmýyor ki, kötülenebilsin. Müslüman, Allahü teâlânýn sevgili bir kulundan, yalnýz vesile olmasýný, þefaat etmesini, dua etmesini ister. Ýstenileni yaratan yalnýz Allahü teâlâdýr. Maide suresi, 27.âyetinde mealen, (Mütteki kullarýmýn duasýný kabul ederim) buyuruldu. Bunun için, sevdiklerinden dua istenir. Meyyitten, istekleri vermesi deðil, Allahü teâlânýn vermesine vasýta olmasý istenir. Vermesini istemek caiz deðildir. Müslümanlar bunu istemez. Verilmesi için vasýta olmasýný istemek caizdir. Ýstigase ve Ýstiþfa ve Tevessül kelimeleri de, hep vasýta, vesile olmayý istemek demektir.

Her þeyi yaratan, yapan yalnýz Allahü teâlâdýr. Bir þeyi yaratmak için, baþka bir mahlukunu vasýta ve sebep yapmasý, Allahü teâlânýn âdetidir. Allahü teâlânýn bir þeyi yaratmasýný isteyenin, o þeyin yaratýlmasýna vesile olan sebebe yapýþmasý lazýmdýr. Peygamberler hep sebeplere yapýþmýþlardýr.

Allahü teâlâ sebebe yapýþmayý övmektedir. Peygamberler sebeplere yapýþmayý emir etmektedir. Dünyadaki olaylar, hadiseler de, sebebe yapýþmanýn lazým olduðunu göstermektedir. Bir þeye kavuþmak için, o þeyin sebebine yapýþýlýr. O sebebi, o þeye sebep yapan ve insanýn o sebebe yapýþmasýný saðlayan, o sebebe yapýþtýktan sonra, o þeyi yaratan, hep Allahü teâlâ olduðuna inanmak lazýmdýr. Böyle inanan bir kimse, bu sebebe yapýþmakla, o þeye kavuþtum diyebilir. Bu sözü, o þeyi sebep yarattý demek deðildir. Allahü teâlâ, o þeyi bu sebeple yarattý demektir. Mesela (Ýçtiðim ilaç aðrýmý kesti), (Seyyidet Nefise hazretlerine adak yapýnca, hastam iyi oldu), (Çorba beni doyurdu), (Su, hararetimi giderdi) sözleri, bu þeylerin hep vesile ve vasýta olduklarýný göstermektedir. Bunlar gibi konuþan müslümanlar, yukarýda bildirdiðimiz gibi inanmaktadýr. Böyle inanana kâfir denemez. Vehhabiler de, diri olandan, yanýnda bulunandan bir þey istemek caizdir diyor. Birbirlerinden ve hükümet memurlarýndan çok þey istiyorlar. Vermeleri için yalvarýyorlar. Uzakta olandan ve ölüden istemek þirktir, diriden istemek þirk olmaz diyorlar. Ehl-i sünnet âlimleri ise, birisi þirk olmayýnca, öteki de þirk olmaz diyor. Aralarýnda fark yoktur diyor.

Her müslüman, imanýn, Ýslam’ýn þartlarýna, farzlarýn farz olduklarýna ve haramlarýn haram olduklarýna inanmaktadýr. Her müslümanýn, yaratýcý, yapýcý yalnýz Allah olduðuna, Allah’tan baþkasýnýn yaratmadýðýna inanmýþ olduklarý da meydandadýr. Namaz kýlmayacaðým diyen bir müslümanýn, þimdi veya burada kýlmayacaðým veya kýlmýþ olduðum için kýlmayacaðým demek istediði anlaþýlýr. Ben hiç namaz kýlmak istemiyorum demek istiyor diye, kimse buna dil uzatamaz. Çünkü, söz sahibinin müslüman olmasý, ona küfür, þirk damgasýný vuracak dilleri kesmektedir. Kabir ziyaret eden, meyyitten yardým, þefaat isteyen, þu iþim olsun diyen bir müslümana, küfür, þirk damgasýný basmaya kimsenin hakký yoktur. Bu sözleri söyleyenin veya kabir ziyaret edenin, ya Resulallah, bana þefaat et diyenin müslüman oluþu, bu sözlerinin ve iþlerinin caiz ve meþru olan imanla ve düþünce ile olduðunu göstermektedir.

Yukarýdaki bilgiler iyi anlaþýlýr ve iyi düþünülürse, Abdülvehhab oðlunun inançlarý ve yazýlarý temelinden yýkýlmýþ ve çürütülmüþ olur. Bununla beraber, bozuk yolda olduðunu, müslümanlara iftira ettiðini ve Ýslamiyet’i içten yýkmaya çalýþtýðýný vesikalarla ispat eden çok sayýda kitap yazýlmýþtýr.

Zebid müftüsü Seyyid Abdurrahman, vehhabilerin bozuk yolda olduðunu göstermek için (Arabistan’ýn doðu tarafýndan kimseler çýkar. Kur’an-ý kerim okurlar. Fakat, Kur’an-ý kerim boðazlarýndan aþaðý inmez. Ok yaydan çýktýðý gibi dinden çýkarlar. Yüzlerini kazýrlar) hadis-i þerifi yetiþir buyuruyor. Baþý, yanaklarý týraþ etmeyi, Abdülvehhab oðlunun kitaplarý emir etmektedir. Diðer sapýk fýrkalarýn hiçbirisinde böyle bir emir yoktur.

Vehhabilikten önceki müslümanlar kâfirmiþ!
Süud bin Abdülaziz, Mekke’ye ve Medine’ye hücum ettiði zaman Resulullah efendimizin türbesinden baþka, Eshab-ý kiramýn ve Ehl-i beytin ve Evliyanýn ve Þehidlerin türbelerinin hepsini yýktýlar. Kabirleri, belirsiz hâle getirdiler. Resulullah efendimizin mübarek türbesini de yýkmaya baþladýlar ise de, eline kazma alanýn aklýna veya bedenine sakatlýk geldiðinden bu cinayeti iþleyemediler. Medine’ye girdikleri zaman, Süud, müslümanlarý bir araya toplayýp, (Vehhabilik gelmesi ile, dininiz þimdi tamam oldu. Allah sizden razý oldu. Babalarýnýz kâfir idi, müþrik idi. Onlarýn dinlerine uymayýnýz! Onlarýn kâfir olduklarýný herkese anlatýnýz! Resulullahýn türbesi önünde durup, Ona yalvarmak yasaktýr. Türbenin önünden geçerken, Esselamü âla Muhammed denir. Ondan þefaat istenmez) gibi, müslümanlarý kötüleyen þeyler söyledi.

Süud, çarþýlarda, pazarlarda, sokaklarda, adamlar baðýrtýp, (Süud’un dinine giriniz! Onun geniþ olan gölgesine sýðýnýnýz!) dedirtti. Müslümanlarý Abdülvehhab oðlu Mehmed’in dinine sokmaya zorladý.

Süud bin Abdülaziz, her tarafa zulüm, iþkence ateþlerini yaðdýrdýðý sýrada, Ehl-i sünnet âlimlerinden birini çaðýrýp, (Peygamber mezarýnda diri midir? Yoksa bizim inancýmýza uygun olarak, herkes gibi ölü müdür?) deyince, (Resulullah bizim bilmediðimiz bir hayatla diridir) cevabýný aldý. Süud’un bu suali sormasý, onun cevap veremiyeceðini düþünerek, iþkence ile öldürmek içindi. (Peygamberin, kabrinde diri olduðunu, bize göster de sana inanalým. Saçma sapan sözlerle cevap verirsen, benim hak dinimi kabul etmemekte inatçý olduðun anlaþýlacaðýndan, seni öldürürüm) dedi. Ehl-i sünnet âlimi, (Dýþarýdan bir þey gösterip de seni inandýrmaya çalýþmayacaðým. Geliniz, birlikte Medine-i münevvereye gidelim! (Muvacehe-i saadet) penceresi önünde duralým. Ben selam vereyim. Selamýma cevap verirse, inanýrsýn. Resulullah efendimizin, Kabri saadetinde diri olduðunu, selam verenleri iþittiðini ve cevap verdiðini anlamýþ olursun. Selamýma cevap verilmezse, benim yalancý olduðum anlaþýlýr. Bana istediðin cezayý verebilirsin) dedi. Süud, bu sözleri iþitince, Ehl-i sünnet âlimini salýverdi. Süud, bu cevaba çok kýzmýþtý. Çünkü, bu iþi yapsaydý, kendi inancýna göre, kendisi de kâfir, müþrik olurdu. Þaþýrýp kaldý. Çünkü, buna karþýlýk verebilecek bir bilgisi yoktu. Rezil olmamak için, âlimi serbest býraktý. Sonra, kendi adamlarýndan birine, bu hocayý bulup öldüreceksin ve ölüm haberini bana hemen bildireceksin dedi. Allahü teâlânýn takdiri ile, bu vehhabi bir yoluna getirip de, o zatý öldüremedi. Bu korkunç haber, aðýzdan aðza, o zata kadar ulaþtý. Bu mücahid zat, artýk Mekke’de bulunmanýn doðru olmayacaðýný düþünerek, baþka yere hicret etti.

Süud, mücahid zatýn Mekke’den çýktýðýný haber aldý. Arkasýndan kiralýk katil gönderdi. Bu katil, (Bir Ehl-i sünneti öldüreceðim, çok sevap kazanacaðým!) diyerek, gece gündüz durmadan gitti.

Mücahid zata yetiþti ise de, o zat, biraz önce kendi eceli ile vefat etmiþ idi. O zatýn devesini bir aðaca baðlayýp, su aramak için, bir kuyu baþýna gitti. Gelince, yalnýz deveyi gördü. O zatý bulamadý. Süuda gidip olanlarý söyledi. Süud, (Evet, evet! Ben o zatýn zikir ve tesbih ile göklere çýkarýldýðýný rüyada gördüm. Nur yüzlü kimseler, bu cenaze filan zattýr. Ahir zaman Peygamberine dürüst inandýðý için, cenazesi semaya kaldýrýldý dediðini iþittim) cevabýný verince, (Beni böyle mübarek bir zatý öldürmek için, gönderirsin. Allahü teâlânýn ona olan ihsanýný gördüðün halde, bozuk inancýný düzeltmezsin) diyerek sövüp saydý. Kendi tevbe etti. Süud, adamýnýn bu sözlerine kulak bile vermedi.

Süud, Medine ahalisini Mescid-i Nebiye toplayýp, Mescid kapýlarýný kapatýp, kürsüye çýktýðý zamanda ise þöyle demiþti:
(Ey cemaat! Size nasihat vermek ve emirlerime uymanýzý tembih etmek için buraya topladým. Ey Medine ahalisi! Bugün dininiz tamam oldu. Müslüman oldunuz. Allah’ý sevindirdiniz. Artýk babalarýnýzýn, dedelerinizin bozuk olan dinlerine özenmeyiniz! Allah’ýn onlara rahmet etmesi için dua etmeyiniz! Onlarýn hepsi þirk üzere öldüler. Müþrik idiler. Allah’a nasýl ibadet edeceðinizi, nasýl dua edeceðinizi, din adamlarýmýza verdiðim kitaplarda bildirdim. Din adamlarýmýn bildirdiklerine uymayanlarýnýz olur ise, mallarýnýzýn ve eþyanýzýn, çocuklarýnýzýn ve kadýnlarýnýzýn, kanýnýzýn, askerim için mubah olduðunu biliniz! Hepinizi zincire baðlayýp, iþkence yapacaklar ve öldüreceklerdir. Peygamberin türbesi önünde, dedelerinizin yaptýðý gibi salat ve selam söylemek için saygý ile durmak, vehhabilik dininde yasaktýr. Türbe önünde durmayýp, geçip gitmeli. Giderken yalnýz, (Esselamü ala Muhammed) demelidir. Peygambere saygý, imamýmýz Muhammed bin Abdülvehhab’ýn ictihadýna göre bu kadar yetiþir.)

Aslýnda birkaç satýrýný yazdýðýmýz sözlerinde, bunlarýn ne derece sapýk olduklarý açýkça görülmektedir. Vehhabiler, Âdem aleyhisselamýn peygamber olduðuna inanmadýklarý için ve bütün müslümanlara müþrik yani kâfir dedikleri için, kâfir olmaktadýr. Türkiye’deki vehhabiler kendilerine selefiye demektedirler. Selefiye, vehhabiliðin kamufle adýdýr. [Selefiyecilik nedir maddesine bakýnýz]
Aþaðýda yazacaðýmýz inançlara sahip olanlar vehhabidir.

Vehhabilerin üç temel inancý
Abdülvehhab oðlunun Kitab-üt tevhid ve torununun buna yaptýðý Feth-ül mecid adýndaki þerhde, 250’den fazla bozuk inanýþlarý vardýr. Bunlarýn temeli, üç meseledir.

Diyorlar ki:

1- Amel [ibadet], imanýn parçasýdýr, azalýr çoðalýr. Bir farzý yapmayan, mesela farz olduðuna inandýðý halde, tembellikle namaz kýlmayan kâfir olur. Bu öldürülür, mallarý vehhabilere taksim edilir.

2- Peygamberlerin ve Evliyanýn ruhlarýndan þefaat isteyen, bunlarýn mezarýný ziyaret edip, bunlarý vesile ederek dua eden kâfir olur. Kabirde olandan iþitmeyenden dua istemek þirktir. Ölü ve uzakta olan diri, iþitmez ve cevap vermez. Bunlarýn fayda ve zararlarý olmaz. Ölmüþ peygamberden de bir þey istemek þirktir.

3- Mezarlar üzerine türbe yapmak ve türbelerde namaz kýlmak ve ölülerin ruhlarýna sadaka adamak, caiz deðildir. Haremeyn halký þimdiye kadar kubbelere, duvarlara tapýndý. Sünniler ve Þiiler bunun için müþriktir. Bunlarý öldürmek, mallarýný yaðma etmek helaldir, kestikleri leþ olur.

Diðer yanlýþ inançlarýndan bazýlarý:

1- Bir Mezhebe uymayý kabul etmezler.

2- (Türbelerdeki Evliyaya tevessül etmek, þirktir. Peygamberlerin ve Evliyanýn mezarlarýna türbe yaptýrmak, Allah’tan baþka þeylere tapýnmaktýr. Her türbe puthanedir. Bunlarýn çoðu Lat ve Uzza putlarý gibidir. Müslümanlarýn çoðu müþrik oldu) derler.

3- Þefaate inanmazlar.

4- Keramete inanmazlar.

5- Tasavvufa inanmazlar. Bu konuda þöyle diyorlar:
(Tasavvufun baþlangýcý, Hind yahudilerinin bir oyunudur. Eski yunanlýlardan alýnmýþtýr. Tasavvufcular, þirk ve küfür üzeredir. Bunlarýn kitaplarý, Ebu Cehlin hatýrlarýna gelmeyen þirk ile doludur. Mürid þeyhine tapýnýyor. Evliyanýn mezarlarýný putlaþtýrýyorlar. Onlara tapýnýyorlar. Mýsýrlýlarýn en büyük mabudlarý Ahmed Bedevidir. Muhyiddin-i Arabi, yeryüzünün en büyük kâfiridir.)

6- Allahü teâlâ için adak yapmak ve hayvan kesmek ve bunlarýn etlerini fakirlere daðýtýp, sevaplarýný Peygamberlere ve Evliyaya hediye etmek þirk diyorlar.

7- Resulullahý övmeye, Ondan þefaat istemeye þirk, böyle yapan müslümanlara müþrik, yani puta tapan kâfir damgasýný basarlar. (Ölüler kendilerine söylenileni duymazlar. Ölüden dua, þefaat istemek, ona tapýnmak olur. Mescid-i nebeviye namaz kýlmak için girenin, selam vermek için, kabre gitmesi, Hücre-i saadeti ziyaret için, uzak yerlerden gelmek yasaktýr) derler.

Resulullahý metheden imam-ý Busayri’nin (Kaside-i bürde)sinden örnek vererek: (Bu sözler Allah’tan baþkasýna güvenmek, mahluku büyültmektir. Þirktir) derler.

8- (Arþ kadimdir), (Allah Arþ'ýn üzerinde oturur, kendisi ile beraber oturmasý için Resulullaha da yer býrakýr) derler.

9- Sebeplere yapýþmaya, vesileye, tevessüle þirk derler.

Not: Bütün bu bozuk inanç ve iddialarýna diðer maddelerde cevap verilmiþtir.

Ýbahilik nedir?
Sual: Vehhabilik, selefilik adý altýnda sinsice hýzla yayýlýyor. Mezhep, âlim falan tanýmýyorlar. Vehhabi olmayana kâfir diyorlar. Vehhabilikten önce ölenlerin de müþrik yani kâfir olarak öldüklerini söylüyorlar. Ýslam âlimleri Vehhabilerin kâfir olduklarýný bildirmiþ midir?
CEVAP
Vehhabiliði ingilizler kurdurmuþtur. Vehhabilerin kâfir olduklarýna dair bir çok kitap yazýlmýþtýr.

Ahmed bin Seyyid Zeyni Dahlan, Mekke’nin müftisi ve reis-ül-ulemasý ve Þafii þeyhul-hutebasý idi. Birçok eserleri olup, (Hülasat-ül-kelam fi beyani umerail beledil-haram), (Firreddi alel-vehhabiyyeti-etba-ý mezhebi Ýbni Teymiyye) ve (Ed-Dürer-üs-seniyye) kitaplarýnda Vehhabilerin içyüzlerini açýklamakta, yanlýþ yolda, sapýk olduklarýný âyet-i kerime ve hadis-i þeriflerle göstermektedir.

Yusüf Nebhani’nin (Þevahid-ül-hak) kitabýnda, ikinci Abdülhamid hanýn bahriye mirlivasý [amirali] Eyyub Sabri Paþanýn (Tarihi Vehhabiyan) ve (Mirat-ül-Haremeyn) kitaplarýnda da iç yüzleri yazýlýdýr.

Ýbni Abidin’in üçüncü cildinde bagileri anlatýrken ve (Nimet-i Ýslam) kitabýnýn nikah bahsinde, Vehhabilerin ibahi yani dinsiz olduklarý açýkça yazýlýdýr.

Ýbni Âbidin hazretleri buyuruyor ki:
Vehhabiler, kendilerini Müslüman sayýp, vehhabilere muhalif olanlarýn müþrik olduðuna inanýrlar. Bundan dolayý Ehl-i sünneti ve Ehl-i sünnet âlimlerinin öldürülmesini mubah görürler. (Redd-ül muhtar)

Nimet-i Ýslam kitabýný her yerde bulmak mümkündür. Bu kitapta Hýristiyan ve Yahudi kadýnlarla evlenmek caiz olduðu bildirilirken Vehhabilerle evlenmenin caiz olmadýðý bildiriliyor. Þirk sebebiyle muharremattan olanlar bahsinde bâtýniyye ile evlenmenin haram olduðu bildirildikten sonra, 1 numaralý dipnotta deniyor ki:
(Bâtýnýyye ki, onlara Talimiyye ve Ýsmailiyye ve Ýbahiyye dahi denir. Son asýrlarda onlar vehhabiyye ismini almýþlardýr Ve din kisvesi içre, öteden beri dinsiz olduklarý halde ehl-i dine ihanet ede gelmiþlerdir.)

Not: Nimet-i Ýslam kitabý, herkes tarafýndan en sahih ilmihal olarak kabul edilmektedir. Mezhepsizler bile bu kitabý övmektedir. Mezhepsizliði savunmak için (Mezhepsizlik Yaygarasýgöz kırpma isimli kitap yazan müteveffa Ahmet Gürtaþ bile, adý geçen yaygarasýnda Nimet-i Ýslam için "Þaheser" tabirini kullanmýþtýr. Ýbni Âbidin hazretlerinin Redd-ül muhtar kitabý ise en sahih, en kýymetli fýkýh kitabýdýr



Mesaj 1 kez düzenlendi. En son uygur_beg tarafından, 11.02.2007 - 15:32 tarihinde.
Gönderen: 11.02.2007 - 15:31
Bu Mesaji Bildir   uygur_beg üyenin diger mesajlarini ara uygur_beg üyenin Profiline bak uygur_beg üyeye özel mesaj gönder uygur_beg üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 1630 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 11:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
apsikama (58), bosay (59), diclesu (), oguz5656 (37), Sevdigim (43), aseksioglu (41), hazangülü (38), Berk (43), sevgi mersin (52), UfukTuncer (46), dadas_25 (47), siynem (31), yayla_gülü (50), oktay (), gonulbahcesi (46), yeþilim (40), t_turan (41), USSAK 64 (65), ismail gülda&th.. (44), ezilmezhalil (50), m_aktaran (51), sudenaz (50), miftehul_kulb (47), sedanur (38), zeynepsu (47), caferyalcin2 (47), KÜRSAD (38), el-esed (46), kozlu67 (49), gezegen38 (46), zuley (41), sahra_a (41), kübranur (36), Mustafa TASKESE.. (46), bilvanis (70), aspirin28 (45), yorgunadam (57)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.66142 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.