0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » DİĞER DİNİ KONULAR » MEKKE DÖNEMi

önceki konu   diğer konu
1 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
Ônder23 su an offline Ônder23  
MEKKE DÖNEMi
569 Mesaj -
Mekke Cahiliye ortamýnda Hz. Ýbrahim'in soyundan gelen ve onun Hanif dinini takip eden bir aileden doðan Hz. Muhammed'in, kýrk yaþýnda putperest toplumu gerçek dine davet etmesi için peygamberlikle görevlendirilmesiyle birlikte ona inanan ve inanmayan insanlarýn 13 yýl boyunca kendi dinlerinin savaþýmýný verdikleri ve nihayet azýnlýk-güçsüz müslümanlarýn kendi yurtlarý olan Mekke'den Medine'ye hicret etmeleriyle kapanan bir dönemin adý; Miladî 610-623 yýllarý arasýnda geçen Ýslâmî tebliðin ilk dönemi. Mekke döneminin sonu, ayný zamanda Hicrî yýlýn baþlangýcýdýr.

Hz. Muhammed'in peygamberlikten önceki hayatý Mekke Dönemi içerisinde deðerlendirilmez; Mekke Dönemi Hz. Peygamber'in peygamberliðiyle baþlar. Toplumunun cahilî yaþantýsýndan uzak kalmak ve gerçeði düþünmek için yýlýn belli dönemlerinde þehirden uzaklaþan peygamberimiz yine böyle bir durumda Hýra Maðarasýnda iken Cebrail (a.s.)'ýn okuduðu,

"Oku, Rabbinin adýyla oku. O, insaný bir kan pýhtýsýndan yarattý... " diye baþlayan Alâk suresinin ilk ayetlerini dinledi ve peygamberlikle görevlendirildi. Daha önce bir kitap verilmemiþ putperest bir topluma kendisine gelen bu gerçeði anlatma görevi ile görevlendirildi. Kendisi o toplumda sevilen, güvenilen, asil ve emin biriydi. Ona, "güvenilen Muhammed" anlamýna gelen "Muhammedül Emin" deniyordu. En deðerli emanetler baþkasýna deðil ona býrakýlýyordu. Eþi Hz. Hatice Hz. Peygamber'in karþýlaþtýðý bu durumu amcasý Varaka b. Nevfel'e anlattý. Ýlâhî kitaplardan haberdar olan Varaka; "Ona gelen, daha önceki peygamberlere gelen Cibril-i Emindir, O peygamberdir. Keþke kavmi onu bu þehirden çýkardýðý zaman hayatta olsam da ona yardým etsem" dedi. Varaka'nýn söylediði aynen gerçekleþti.

Daha sonra peygamberimiz (s.a.s), Mekke'den çýkarýldý. "Ey örtüsüne bürünen! Kalk (toplumunu) korkut; Rabbini büyük bil, elbiseni de temiz tut" (el-Müddessir, 74/14) ayetleriyle birlikte Hz. Muhammed'in zorlu "Mekke Dönemi" baþladý. Hz. Peygamber önce en yakýn çevresini uyardý. Kendisine ilk inananlar; hanýmý Hatice, kendi evinde kalan yeðeni Ali, azadlýsý Zeyd, yakýn arkadaþlarý Ebû Bekir, Osman, Talha.... oldu. Çevresinde toplanan bu müslümanlar da ona yardýmcý olarak, herkes kendi güvendiði yakýn çevresini yeni dinle tanýþtýrdý. Kendisine dinin ulaþtýrýldýðý insanlardan temiz yaratýlýþlýlar, zulme, haksýzlýða, ahlâksýzlýða karþý olanlar bu dine inanýyor; yerleþik düzenin nimetlerinden aþýrý yararlanan hýrslý, zalim, merhametsiz, ahlâken zayýf Mekke ileri gelenleri bu dine düþman oluyorlardý. Çünkü bu yeni din onlarýn düzenini temelden deðiþtirmek için gelmiþti. Onlar, dua etmek istedikleri zaman hiçbir þey duymayan, görmeyen, kendisine bile yararý dokunmayan, elleriyle yonttuklarý putlara, heykellere el açarken; yeni gelen din þunu söylüyordu: "Her þeyi yaratan, iþiten, gören, dua ettiðiniz zaman size yardým edecek olan tek Allah'a yönelin; o putlarý terkedin. " Onlar insanlarý efendi-köle, zengin-fakir, yöneten-yönetilen, soylu-soysuz, sosyete-normal vatandaþ, siyah-beyaz kadýn-erkek þeklinde gruplara bölüp bir kýsmým diðerlerine üstün tutarken; yeni din, bütün insanlarýn tek bir candan yaratýldýðýný, üstünlüðün ancak kalplerdeki iyilik duygusu ve Allah korkusuyla elde edilebileceðini ilân ediyordu. Onlar, kýz çocuklarýný utanç verici bir leke olarak görürken, yeni din; kadýnlara iyi davranýlmasýný emrediyordu. Onlar zayýf insanlarý köleleþtirip pazarlarda satarken, kölesini bir hayvan gibi görür zevki için ona iþkence yaparken, yeni din; "köleleriniz kardeþlerinizdir, kendi yediðinizden onlara da yedirin, giydiðinizden onlara da giydirin; baþýnýza bir siyah köle bile emir seçilirse ona itaat edin" diyordu. Kýsaca yeni din toplumu her türlü baðdan kurtarýp, inananlara Allah'ýn önünde kardeþ olarak secde etmelerini emrediyordu.

GÝZLÝ TEBLÝÐ DÖNEMÝ

Ýslâm Mekke'de önceleri gizlice yayýldý. Güvenilir dostlar arasýnda konuþuldu ve kendisine bir taban oluþturdu. Bu dönem üç yýl sürdü. Davet gizli olmasýna raðmen bu yeni dinin haberi kulaktan kulaða öyle yayýldý ki Mekke'de Ýslâm'ýn konuþulmadýðý tek ev kalmadý. Hatta Mekke dýþýna da taþtý ve civar köylerden birinde oturan Ebû Zer el Gýfarî de bu yeni dini duydu ve hemen Mekke'ye gelerek Hz. Peygamber'i bulup müslüman oldu.

TEBLÝÐÝN AÇIKTAN YAPILMASI

"Yakýn akrabaný uyar, müminlerin sana tâbi olanlarýna himaye kanatlarýný indir. Þayet sana karþý çýkarlarsa onlara þöyle de: Ben sizin yaptýklarýnýzdan tamamen uzaðým." (eþ-Þuarâ, 26/214-216) ayetleriyle birlikte açýk davet dönemi baþladý. Hz. Peygamber ailesi olan Haþimoðullarýný bir yemeye davet etti ve kendisine gelen gerçeði onlara açýkladý. Ancak müþrikler alay ederek daðýlýp gittiler. Hz. Peygamber, baþka bir gün Safâ tepesine çýkarak bütün Mekkelilere toplanmalarý için çaðrý yaptý. Toplandýklarýnda onlara þöyle sordu: "Ey Kureyþ! Size; Þu tepenin arkasýnda bir düþman ordusu var ve hemen üzerinize saldýracak' desem inanýr mýsýnýz?" Verdikleri cevap: "Evet inanýrýz, çünkü senin yalanýný duymadýk" oldu "O halde haberiniz olsun ki, ileride büyük bir azap günü var..." Topluluktan bir ses yükseldi: "Günümüzü zehir ettin! Bizi bunun için mi çaðýrdýn?..." Ve toplantý yine daðýldý.

Yeni dinle eski din arasýnda þiddetli bir mücadele baþladý. Artýk Mekke'de Lâ ilâhe illallah demek büyük bir suçtu. Aileler parçalandý. Bu mücadele sadece þehirde deðil evlerde de vardý. Baba müþrik, çocuk müslüman; koca müslüman, eþ müþrik. Ardýndan, evden kovulmalar, boþanmalar, evlâtlýktan reddedilmeler, hapsetmeler, baskýlar, dayak, iþkenceler baþladý. Bu ortamda Peygamber'in önderliðindeki müslümanlar, Erkam b. Ebil-Erkam'ýn evini kendilerine merkez yaptýlar ve geceleri orada buluþmaya baþladýlar. Orada yeni din öðreniliyor; yeni gelen ayetler ezberleniyor; namaz kýlýnýyor; evinden kovulan, aç kalan, iþkenceye uðrayan müslümanlara kanat geriliyordu. Ama en çok da sabýr öðretiliyordu. Çünkü bir günlük deðildi iþkence.

Yeni dinin egemen olmasý halinde eski konumlarýný yitireceklerini iyi bilen Mekke eþrafý bu gidiþe dur demek için yeni taktikler geliþtiriyordu. Önce alay ettiler; "Bizim gibi soylu, zengin kiþiler varken Allan buna mý vahiy verdi" dediler. Ardýndan, alay ve eðlenceye raðmen müslümanlarýn sayýsýnda artýþ olduðunu görünce iftiraya baþladýlar: "Bunun söylediði þiirdir, bu adam þâirdir, kâhinlik yapýyor. Buna bir þeyler öðreten vardýr; ondan aldýðý bilgileri bize aktarýyor; Aslýnda bunun söyledikleri Yahudi ve Hristiyan din adamlarýndan öðrenilmiþ bilgilerdir." Ýftiralarýna aslýnda kendileri de inanmýyorlardý. Çünkü onlar, Muhammed'i çok iyi tanýyor ve onun þâir, kâhin, nakilci olmadýðýný biliyorlardý. Bunu herkes bildiði için de Ýslâm'ýn yayýlýþý devam etti ve kendi adamlarýndan bir kýsmý daha müslümanlarýn safýna katýldý. Mekke'nin parlamento binasý durumundaki Darün Nedve'de toplanan Mekke büyükleri yeni politikalar ürettiler ve Hz. Peygamber'e geldiler. Barýþ görüþmeleri yapmak için teklifleri kendilerince cazipti: "Ya Muhammed, senin derdin ne? Toplumumuzu darmadaðýn ettin. Eðer zenginlik istiyorsan, sana istediðin kadar mal toplayalým. Amacýn yönetici olmaksa, seni kendimize önder yapalým, kral seçelim. Kadýn istersen Mekke'nin en güzel kýzlarýný sana verelim. Bu iþten vazgeç, istediðini verelim. Ama Hz. Peygamber onlara karþý net bir tavýrla þöyle buyurdu: Deðil onlarý, bir elime ay'ý diðer elime güneþi verseniz ben bu davadan asla vazgeçmem. Çünkü ben bunu kendi isteðimle, arzuma göre yapmýyorum. Bunu Allah isliyor" Müþrikler yeðenini ikna etsin diye araya amcasý Ebû Tâlib'i koydular. O da ayný teklifle geldi; ama karar kesindi. Mekke yöneticileri Ebû Tâlib'e bir uyarý yaptýlar: "Bundan sonra Muhammed'i himaye etmekten vazgeç, onunla aramýzdan çekil." Ama Ebû Tâlib akrabalýk baðlarýný korumakta kararlý idi: "Sen iþine bak oðlum. Ben hayatta olduðum sürece sana kimse hiç bir zarar veremez." Ebû Tâlib iyi niyetli idi, ama müslümanlarýn tamamýný korumaya onun gücü yetmiyordu. Üstelik müslüman da olmamýþtý. Müslümanlar, Peygamberimizin amcasý Hz. Hamza ve bir müddet sonra da Hz. Ömer'in müslüman olmasýyla biraz daha güçlendiler. Ancak iþkence sürüyordu. Kabilesi veya kendisi güçlü olan müslümanlarýn dýþýnda herkes eziliyordu. Özellikle : köleler; bunlardan bir aile, Yâsir ailesi Ýslâm'ýn ilk þehitleri oluyordu. Hz. Peygamber müslümanlarýn bu iþkencelerden kurtulabilmesi için Mekke'yi terketmelerine izin verdi ve onlarý "Orada bir hükümdar var, kimseye haksýzlýk ettirmez; orasý emin bir yerdir. Allah baþka bir kapý açýncaya kadar oraya gidin" diyerek Habeþistan'a gönderdi. Ve, 11 erkek dört kadýn Habeþistan'a göç ettiler. Ancak göçe katýlanlar daha ziyade güçlü müslümanlardý. Amaç, müslümanlara iyi bir üs hazýrlamak ve Ýslâm'ý yaymaktý. Habeþistan'a hicret edenlerin orada iyi karþýlandýklarý haberi Mekke'ye ulaþtýðýnda Mekkeliler telâþlandýlar. Bu arada bir söylenti çýkarýldý: "Bütün Mekke müslüman oldu." Bu haber Habeþistan'a ulaþýnca muhacir müslümanlar geri döndü; ancak Mekke yakýnýnda gerçeði öðrendiklerinde bir kýsmý tekrar Habeþistan'a dönerken bir kýsmý da gizlice Mekke'ye girdi.

Bir süre sonra Mekke'den daha büyük bir kafile Ýkinci Habeþistan hicretine katýldý. Bunlar yetmiþ üç kiþi idiler. Mekke müþrikleri Ýslâm'ýn orada güçlenmesinden endiþelenerek gidenleri geri getirmek için hazýrladýklarý deðerli hediyelerle birlikte iki elçilerini Habeþistan Necaþisine gönderdiler. Elçiler Necaþinin huzuruna çýktýklarýnda önce hediyeleri verdiler. Sonra da isteklerini açýkladýlar: "Þehrimizden ülkene kaçan bir grup insan var; onlarý bize geri vermeni istiyoruz." Necaþi kendisine sýðýnan insanlarýn görüþünü almadan evet diyemeyeceðini söyledi ve müslüman muhacirler saraya çaðrýldý.' Orada bir konuþma yapan Hz. Peygamber'in amcasýnýn oðlu Cafer; kendilerinin köle olmadýklarýný, suçlu olmadýklarýný, özgür birer insan olarak buraya geldiklerini söyledi ve bu elçilerin hangi hakla kendilerini geri götürmek istediðini sordu. Cafer þöyle konuþtu: "Biz, cehalet içinde yüzen, putlara tapan, güçlünün zayýfý ezdiði bir topluluktuk. Cenab-ý Allah aramýzda kendisine güvendiðimiz bir peygamber gönderdi. O bizi tek Allah'a ibadet etmeye çaðýrdý. Doðru söylemeyi, verdiðimiz sözü tutmayý, akrabalýk baðlarýna ve komþuluk haklarýna saygý göstermeyi, kötülükten ve kan dökmekten sakýnmayý emretti. Biz de ona ve getirdiklerine inandýk. Bu yüzden halkýmýz bize düþman oldu; dinimizden döndürmek için iþkence yaptý. Biz de senin ülkene sýðýndýk." Necâþi'nin, Hz. Ýsa hakkýnda ne düþündüklerini sormasý üzerine Meryem Suresinden bir bölüm okudu. Necâþi okunan ayetlerin ilâhî bir kaynaktan geldiðini anladý ve þöyle dedi: "Bu, Ýsa'nýn getirdiði ile ayný kaynaktan geliyor." Kureyþli elçilere de; "Gidebilirsiniz. Çünkü, Allah'a yemin ederim ki onlarý size teslim etmeyeceðim" dedi. Mekkeli elçiler hediyeleri de kabul edilmeyerek gerisin geriye gönderildi. Habeþistan'a hicret eden bu müslümanlarýn bir kýsmý Medine'ye hicret'e kadar orada kaldý ve daha sonra Medine'de kurulan Ýslâm devletine hicret ederek Medine'ye geldiler.

Mekke yöneticileri uyguladýklarý yaptýrýmlardan sonuç alamadýlar. Üstelik Hz. Hamza, Hz. Ömer gibi güçlü müslümanlar putlarý hiçe sayarak açýktan açýða Kâbe'de namaz kýlmaya da baþlamýþlardý. Nihayet en önemli kararý aldýlar: "Bundan sonra Muhammed'in kabilesi Haþimoðullarý ile tüm iliþkiler kesilecek, onlarla alýþveriþ yapýlmayacak, kýz alýnýp verilmeyecekti. Bu uygulama Haþimoðullarý Muhammed'i reddetsin veya Muhammed bu peygamberlik iddiasýndan vazgeçsin diye baþlatýlmýþtý." Bu sözleþmeyi her kabîlenin reisi imzaladý ve Kâbe'nin duvarýna astýlar. Ancak ayrý gibi görünen kabîleler arasýnda kýz alýp vermelerle yeni akrabalýklar oluþtuðu için Haþimoðullarý kabîlesi yalnýz kalmadý ve boykotçu kabîlelerin bazý üyeleri gizliden gizliye yardýmlarýný sürdürdüler. Boykot tam olarak uygulanamadý ama müslümanlar çok zor anlar da yaþadýlar. Öyle ki kurumuþ deri parçalarýný, ot ve aðaç kabuklarýný yemek zorunda kaldýlar. Akrabalýk baðlarýna çok önem veren Mekkeliler için bu boykot kararý yüz kýzartýcýydý; ama bu bir din savaþýydý ve üst düzey yetkililere göre yapýlmalýydý. Ancak, üç yýl süren bu boykotun müslümanlarda bir gevþeme meydana getiremediðini gören müþriklerin bir kýsmý zaten istemeyerek katýldýklarý bu boykotun kaldýrýlmasýný istediler ve Kâbe'ye astýklarý anlaþma metnini oradan kaldýrttýlar. Müþrikler ayný zamanda bir mucizeye de tanýk oldular: "Allahým senin adýnla" yazýsý dýþýnda bütün kâðýt, kurtlar güveler tarafýndan yenmiþti. Bu mucize üzerinde olumlu bir etki yapmadý. Boykotun kaldýrýlmasýyla birlikte müslümanlar biraz rahatladýlar. Ancak Peygamberimizin hanýmý Hz. Hatice ve amcasý Ebû Tâlib'in ardarda gelen vefâtlarý, müslümanlarý hüzne boðdu. Bu yýla daha sonra "Hüzün Yýlý" adý verildi. Peygamber de artýk müþriklerin fiili saldýrýlarýna uðruyordu: Baþýna toz toprak attýlar, Mescitte namaz kýlarken üzerine iþkembe koydular, dövdüler.

HZ PEYGAMBER YANINA EVLÂTLIÐI ZEYD'I ALARAK KOMÞU ÞEHIR TAIF'E GITMESI

Hz Peygamber yanýna evlâtlýðý Zeyd'i alarak komþu þehir Taif'e gitti. Ýslâm'ý onlara da duyurmak istedi. Çünkü o sadece Mekkelilere deðil âlemlere rahmet olarak gönderilmiþti. Ama orada da ayný karakterde insanlarý buldu. Kendilerine gelen bu misafiri alaya aldýlar; ayak takýmýný kýþkýrtarak onu þehirden çýkana kadar taþlattýlar. Kan içinde geri döndü. Ancak, kendi þehrini bir defa terkeden kiþi bir baþkasýnýn himayesinde olmaksýzýn geri dönemezdi. Bu yüzden Hz. Peygamber de Mekke'ye müþrik Mut'im'in himâyesinde girdi.

Mekke'de zulüm dinmemiþti, Resulullah, Ýslâm'ý civar kabîlelere de anlatýyor ve her geçen gün müslümanlarýn sayýsý artýyordu. Hýra'da Cebrail'in "Oku." emrinden bu güne on yýl geçti. Ve bir gece Hz. Peygamber Allah tarafýndan Mekke'den alýnýp Kudüs'e, oradan da göklere çýkarýldý. "Kulu Muhammed'i geceleyin Mescidi Haram'dan alarak, ayetlerimizi göstermek için, çevresini mübarek kýldýðýmýz Mescid-i Aksa'ya götüren Allah'ýn þaný yücedir. Allah iþitendir, görendir" (el-Ýsrâ, 17/1). Mirac, denilen bu olayda, Hz. Peygamber, anlamakta zorluk çekeceðimiz ama Allah'ýn bildirmesiyle iman ettiðimiz bir çok mucizelerle karþýlaþtý. Sidretül Münteha (göklerin en uç noktasýna)'ya kadar yükseldi. Kendisine Cennet ve Cehennem gösterildi ve bazý emirler ve Ýslâm'ýn bir kýsým kurallarý verildi. Beþ vakit namaz da bu gece farz kýlýndý.

Peygamberimiz sabahleyin bu olayý anlattýðýnda Mekkeliler, onun delirdiðine hükmederek sevinç haberini birbirlerine yaydýlar. Bazýlarý da müslümanlara koþtu bu müjdeyle; "Sizinki göðe çýkmýþ" demek için. Hz. Ebû Bekir'e de geldiler, ama o beklemedikleri bir cevapla karþýlaþtýlar: "Bunu o söylediyse doðrudur".

BÝRÝNCÝ VE ÝKÝNCÝ AKABE BÝATI

Cahiliye Araplarý her yýl hac mevsiminde Kâbe'de toplanýr haccederlerdi. Bu mevsimde Mekke'de ticaret için panayýr da kurulurdu. Yine böyle bir hac mevsiminde Hz. Peygamber Mekke dýþýndan gelen insanlarý tek tek dolaþarak Ýslâm'ý anlatýyordu. Medine'den gelen bir grup insana da anlattý ve onlar müslüman oldular. Bunlar Medine'ye altý müslüman kardeþ olarak döndüler.

Kýsa sürede Medine'de Ýslâm duyuldu ve her evde konuþulmaya baþlandý. Medine'de iki büyük kabile yaþýyordu; Evs ve Hazrec Medine'de ayrýca Yahudiler de vardý. Medineliler Yahudilerle temasta olduklarýndan, yakýnda bir peygamberin çýkacaðýný biliyorlardý. Bu yüzden Ýslâm'ýn yayýlmasý Medine'de daha hýzlý oldu ve Medine'li müslümanlar bir yýl sonra Mekke'ye on iki kiþi olarak tekrar geldiler. Bu defa aralarýnda Evs ve Hazreç'in her ikisinden de müslüman vardý. Ýki düþman kabîle Ýslâm sayesinde kardeþ olabilecek, düþmanlýklar ortadan kalkacaktý. Bu on iki müslüman Mekke dýþýnda Akabe denilen yerde geceleyin Hz. Peygamber'le bir görüþme yaptýlar ve Peygamber'e söz verdiler: "Allah'a hiç bir þeyi ortak koþmayacaklar; hýrsýzlýk yapmayacaklar, zina etmeyecekler, ýrza geçmeyecekler, çocuklarý öldürmeyecekler, iftira etmeyecekler, haktan ayrýlmadýðý sürece Peygamber'e itaat edeceklerdi. Bunlarýn karþýlýðýnda onlara Cennet vardý. Bu Birinci Akabe Bey'atýna katýlanlar Medine'ye dönerken Hz. Peygamber Habeþistan'dan yeni dönen Mus'ab b. Umeyr'i de onlarla birlikte gönderdi. Mus'ab'ýn görevi, Medineli müslümanlara dinlerini öðretmek ve Ýslâm'ý diðer Medinelilere ulaþtýrmaktý. Mus'ab, Medine'de 11 ay kaldý ve hac mevsimi öncesinde Mekke'ye döndü. Resulullah'a bir yýllýk raporu þu cümleyle özetledi: "Medine'de Ýslâm'ýn konuþulmadýðý tek ev kalmadý ya Resulullah" Bir ay sonra da Medine'den yetmiþ üç erkek sekiz kadýndan oluþan bir heyet hac münasebetiyle Mekke'ye geldi ve Ýkinci Akabe bey'atý gerçekleþtirildi. Medine'ye döndüklerinde müslüman bir topluluk olarak sorumluluklarý büyük olacaðýndan Hz. Peygamber onlarý grup grup örgütledi. On iki lider seçildi; dokuzu Hazreç'li üçü Evs'li. Bu bey'atýn ne anlama geldiðini içlerinden biri diðerlerine þöyle izah etti: "Siz, siyah, kýrmýzý tüm insanlara savaþ açmayý göze alýyorsunuz. Bu yüzden eðer mallarýnýz eksildiðinde ve bazýlarýnýz öldürüldüðünde onu terkedeceðinizi düþünüyorsanýz onu þimdi býrakýn. Çünkü onu o zaman terkederseniz; bu, dünyada da ahirette de utanç duymanýza sebep olur. Fakat eðer sözünüzden dönmeyeceðinizi düþünüyorsanýz onu alýn; çünkü Allah'a andolsun bu, hem dünya hem de âhiret için kurtuluþtur." Onlarýn bu derece tehlikeli sonuçlar doðuracak biatý ise þuydu: Peygamber ve müminler Medine'ye hicret edecekler, onlar da kendilerine gelen bu kardeþlerini sonuna kadar savunacaklardý. Hz. Peygamber'in isteði netti: "Beni, eþlerinizi ve çocuklarýnýzý koruduðunuz gibi koruyacaksýnýz. Ben sizdenim siz de bendensiniz. Sizin savaþtýðýnýzla savaþýr, barýþtýðýnýzla barýþýrým." Bütün bunlarýn karþýlýðýnda Medineli müslümanlarýn mükâfatý Cennet olacaktý.

Bu görüþme ve biattan sonra Mekkeli müslümanlar birer-ikiþer, gizli-açýk Medine'ye göçmeye baþladýlar. Ýslâm'ýn Medine'de güçlenip kendi kontrolleri dýþýnda daha da geliþeceðinden korkan Mekkeli müþrikler bu göçü durdurmaya karar verdiler. Ancak bunu baþaramadýlar. Artýk Mekke'de Hz. Peygamber (s.a.s), Ebû Bekir ve Ali dýþýnda pek müslüman kalmamýþtý. Müþrikler son kozlarýný oynamaya karar verdiler. "Muhammed de Medine'ye gidip adamlarýnýn baþýna geçerse vay baþýmýza geleceklere! Ona bu fýrsatý vermeden yok etmeliyiz" deyip Hz. Peygamber'i öldürmeye karar verdiler. Ancak Cebrail (a.s)'ýn bu komployu haber vermesiyle Resulullah önlemini aldý ve evini kuþatmýþ olan saldýrganlarýn arasýndan Yâsin suresini okuyarak çýktý. Allah'ýn bir mucizesi olarak aralarýndan geçen Peygamber'i göremediler. Hz. Peygamber Mekke'deki son iþleri tamamlamak üzere Hz. Ali'yi geride býrakarak yakýn arkadaþý Ebû Bekir'le birlikte Mekke'yi terketti. Ancak Mekkeliler, kaçýrdýklarý bu adamý öldürene ya da getirene ödüller koyarak etrafa haber saldýlar. Peygamberimiz ve arkadaþý Ebû Bekir üç gün Mekke yakýnýndaki bir maðarada gizlendi ve müþriklerin bulmaktan ümit kestikleri bir anda maðaradan çýkarak Medine'ye yöneldi. Kendisini Medine'de bekleyen müslümanlara bir takým zorluklara raðmen ulaþtý ve Ýslâm'ýn "Mekke Dönemi" kapandý. "Medine Dönemi" baþladý.

MEKKE DÖNEMI ÝSLÂMI TEBLIÐIN ILK VE ZORLU DÖNEMIYDI.

Bu tebliðin yöntemini bizzat Allah Teâlâ koyuyor, Hz. Peygamber de Allah'ýn gözetimi ile aþama aþama bu görevi yürütüyordu. Dolayýsýyla Allah Resulunun bu yönteminden alýnacak önemli dersler vardýr:

1) Hz. Peygamber müþrikleri öncelikle tek Allah'a kulluða çaðýrýyor

Hz. Peygamber müþrikleri öncelikle tek Allah'a kulluða çaðýrýyor; onun dýþýndaki bütün baðlardan kurtulmalarýný söylüyordu. Allah'a tam bir teslimiyet olduktan sonra Allah'tan gelecek olan emirleri kabul etmek zor olmazdý. Bu yüzden Hz. Peygamber "Lâ ilâhe illallah" mesajýný öne çýkardý. Çünkü toplumun en büyük sapkýnlýðý birden fazla ilâha tapma idi. Birçok ilâha ibadet eden topluma Ýslâm'ýn getirdiði mesaj þuydu: "Sizin dediðiniz gibi birden çok ilâh yoktur; tek bir ilâh vardýr, o da Allah Teâlâ'dýr." Buradan hareketle diyebiliriz ki, bir davetçi davet edeceði toplumun en önemli hastalýðýný tespit edip yoðunluðu/önceliði o hastalýða vermelidir.

2) Resulullah'a indirilen ayetler kâfirlerin en zayýf noktalarýný yakalýyor

Resulullah'a indirilen ayetler kâfirlerin en zayýf noktalarýný yakalýyor, ellerini kollarýný baðlýyor, inatçý olmayanlarýn inanmalarý için ona da hiç bir neden býrakmýyordu. Meselâ, kâinat olaylarýný örnek veriyor ve yontulmuþ taþlara ibadet edenlere; "Her gün görüp durduðunuz bu kadar olaðanüstü olaylarý yaratan Allah'a boyun eðin" diyordu. Bu, müslümanlarýn her dönemde kullanmalarý gereken bir usuldür.



3) Hz. Peygamberin getirdiði mesaj toplumda kabul edilen en güzel, en çekici bir mesajdý

Hz. Peygamberin getirdiði mesaj toplumda kabul edilen en güzel, en çekici bir þekilde sunuluyordu. Kur'an-ý Kerim þiirin revaçta olduðu bu topluma insan yeteneðini geride býrakan bir þiir üslûbuyla indirildi.

4) Davet, öncelikle yakýnlardan, güvenilir ,insanlardan baþlanarak açýklandý.

Davet, öncelikle yakýnlardan, güvenilir temiz insanlardan baþlanarak açýklandý. Ýlk anda bütün bir topluma sunulmadý. Bu da bir davanýn yayýlabilmesi için öncelikle kendisine saðlam bir zemin hazýrlamasý, öncü elemanlarýný hazýrlamasý gerektiðini öðretiyor. Hz. Peygamber, Mekke'de fýtratý bozulmamýþ insanlarý diðerlerinden ayrý tutarak davette önceliði onlara verdi. Davetçi, tanýdýðý ve güvendiði insanlara gitmeli, uzun vadeli yola güvenilir olamayan tanýmadýðý insanlarla çýkmamalý.

5) Müslümanlar zayýf olduklarý dönemlerde kâfirlerin tüm baskýlarýna sabrettiler.

Müslümanlar zayýf olduklarý dönemlerde kâfirlerin tüm baskýlarýna sabrettiler. Allah onlara bir müddet savaþma izni vermedi. Medine'de saðlam bir zemin hazýrlandýktan sonra onlara savaþ izni verildi. Gerçi müslümanlar Medine'de azýnlýktýlar ama artýk bir cephede toplanabilmiþlerdi. Mekke'de ise darmadaðýn ve güçsüzdüler. Savaþ imkânlarý yoktu. Bir davanýn hazýrlýk ve örgütlenme safhasýnda düþmanla fiilî çatýþmaya girmeyip her türlü hazýrlýðýný tamamlamak gerektiði sonucunu Resulullahýn bu uygulamasýndan çýkarabiliriz.

6) Resulullah gizli davet döneminde dirençli elemanlarý çevresinde topladýktan sonra açýk davet dönemini baþlattý.

Resulullah gizli davet döneminde dirençli elemanlarý çevresinde topladýktan sonra açýk davet dönemini baþlattý. Bu dönemde karþý tarafýn bütün baský ve iþkencelerine raðmen inancýndan taviz vermedi. Zira bu dönem açýk davet, gizli örgütlenme dönemiydi. Gündüz kâfirlerin karþýsýna çýkýp; "Sizin taptýklarýnýz kendilerine bile fayda veremez. Gelin bu yanlýþ yoldan vazgeçin" diye onlarýn yanlýþlýðýný yüzlerine vuruyor; geceleyin Erkam'ýn evinde gizlice toplanýp çalýþma programý hazýrlýyor, davetin elemanlarýna taktikler veriyordu. Bu uygulama bize, Ýslâm dâvetinin temel özelliklerinden birini öðretiyor: Davet açýk, örgütlenme gizli yapýlýr. Davet için de örgütlenme için de kâfirlerden izin alýnmaz.

7) Müþrikler parlemantolarý durumunda olan Darün-Nedve'de toplanýrlar karar alýrlardý

Müþrikler parlemantolarý durumunda olan Darün-Nedve'de toplanýrlar karar alýrlardý. Peygamberimize yaptýklarý tekliflerin biri þuydu: "Bu davadan vazgeç, seni "Reis yapalým." Resulullah taktik gereði bunu yapabilir, gücü elinde topladýktan sonra da getirdiði dini benimsetebilirdi. Ama Ýslâm açýk bir din olduðu için Resulullah bu yola baþvurmadý; iþkencelere raðmen hakký söyledi. Daru'n Nedve'de bir yer kapma yerine Darul-Erkam'da kendi meclisini oluþturdu. O halde Ýslâm davetçileri kâfirlerin kontrolündeki bir harekete katýlmamalý, kendi hareketlerinin programýný kendileri oluþturmalýdýrlar.

8) Müslümanlarýn güçlü olanlarý Mekke'de güçsüzlerle tam bir dayanýþma ortaya koymuþ malýný-mülkünü ortaya dökmüþtü

Müslümanlarýn güçlü olanlarý Mekke'de güçsüzlerle tam bir dayanýþma ortaya koymuþ malýný-mülkünü ortaya dökmüþtü. Ýslâm'a inananlar kardeþ oldular; dünya nimetleri, zenginlikler belli ellerde, kasalarda toplanmadý. Tek gaye vardý; Allah'ýn dini egemen olsun. O halde her dönemde bir davaya iman edenler kardeþ olduklarýnýn bilincinde olmalý, varlýkta ve yoklukta eþit olabilmeliler. Hedefe ulaþýlana kadar dünyalýklardan vazgeçilebilmelidir.

9) Hz. Peygamber, Mekke'de hiç bir insana konumundan dolayý öncelik vermedi.

Hz. Peygamber, Mekke'de hiç bir insana konumundan dolayý öncelik vermedi

Köleleri de zengin efendileri de yanýna aldý; çocuklarý da kadýnlarý da. Ancak Ýslâm'ýn güçlenmesi için ileri gelen eþrafýn müslüman olmasý için de uðraþtý, hatta dua etti. Peygamberimizin bu davranýþýndan yola çýkarak þu hükme varýlabilir: Davetçi toplumunun yetenekli, üst düzey insanlarýný kendi davasýna kazandýrmak için öncelikler verebilir. Bu da onun müstekbirlere meylettiði anlamýna gelmez.

10) Hz. Peygamber'e inanan müslümanlarla aileleri arasýnda büyük çatýþmalar meydana geldi

Hz. Peygamber'e inanan müslümanlarla aileleri arasýnda büyük çatýþmalar meydana geldi. Aile baðlarý yerine inanç baðý gözönünde bulunduruldu. Bu örneði benimseyen müslümanlar her zaman ve her yerde, inanç baðýyla asabiyet karþý karþýya kaldýðý zaman tercihini inançtan yana koymalý varlýklý ailenin çocuðu olan Mus'ab b. Umeyr gibi gerektiðinde ailesini terkedebilmelidir.

Müslümanlarýn bir kýsmýnýn iþkence ortamýndan kurtulup daha iyi bir ortamda bulunmak için Habeþistan'a hicret etmesinden þu sonuç çýkarýlabilir: Müslümanlar, gerektiðinde müslüman olmasa dahi adâletli, haksýzlýk yapmayan insan haklarýna saygý duyan bir ülkeye iltica edebilirler. Bunu yapmalarý o ülkeyi dost edindikleri anlamýna gelmez.

11) Hz. Peygamber, Taif seferi dönüþünde Mekke'ye müþrik olan Mut'im'in himayesinde girdi.

Hz. Peygamber, Taif seferi dönüþünde Mekke'ye müþrik olan Mut'im'in himayesinde girdi. Bu da Hz. Peygamber'in müþriklerin emrine girdiðini göstermez. Hz. Peygamber, dininden hiç bir taviz vermediði halde Mut'im ona bir insan olarak sahip çýkmýþ, Peygamber'den dini ile ilgili bedel istememiþtir. Bu sadece karþýlýksýz yapýlan bir yardýmdýr. Bunun yanýnda Hz. Ebû Bekir'in benzer bir olayý vardýr. Ýbn Daine Hz. Ebû Bekir'i himayesine alýr. Ancak gizliden gizliye ibadetinde serbest olduðunu, ama açýktan açýða Kur'an okuyamayacaðýný söyler. O zaman Hz. Ebû Bekir onun himayesine ihtiyacý olmadýðýný, kendisine Allah'ýn yeteceðini bildirir. Eðer Hz. Ebû Bekir olayýnda olduðu gibi müþrikler himaye karþýlýðýnda müslümanýn inancýndan, ibadetlerinden vazgeçmesini isterlerse o zaman onlarýn himayesi reddedilir. Günümüzde de kapalý yerlerde (mescitlerde, evlerde) Allah'a ibadeti serbest býrakan kâfirler Ýslâm'ýn toplum hayatýna girmesini engelliyorlar. Bunu yaptýklarýndan dolayý müslümanlarla onlarýn arasýnda bir düþmanlýðýn olmasý gerekir.

MEKKE DÖNEMI, GÜNÜMÜZ MÜSLÜMANLARININ DERS ALACAKLARI BIRÇOK ÖRNEKLE DOLUDUR.

Mekke döneminde inen Kur'an ayetleri daha ziyade inanç temellerini konu edinir. Mekke döneminde kâfirlerin baskýsý altýnda ezilen, hiç bir güvencesi olmayan insanlara hukukî emirler verilmedi. Meselâ bir tesettür ayeti yoktu o dönemde. Çünkü müþriklerin insafýna kalan zayýf müslüman hanýmlarýn tesettürleri çekip çýkarýlabilir ve müslümanlar buna karþý birþey yapamazlardý. Allah müslümanlara uygulanma imkâný olan emirleri veriyordu. Namazý bile gizlice kýlan müslümanlara Allah ezan okumalarýný emretmedi. Mekke, imanýn olgunlaþmasý, gerçekten inanan insanlarýn ortaya çýkmasý için bir imtihan dönemiydi. Ama artýk Ýslâm tamamlandý. Günümüzde de müslümanlarýn baský altýnda olduðu yerleri Mekke Dönemi ile kýyaslayarak Ýslâm'ýn hukuki emirlerini yok saymak mümkün deðildir. Ýslâm'ýn ilk geliþ dönemiyle bu dönem bir tutulmaz. Kur'an tamamlanmýþtýr; müslümanlara farz kýlýnan yükümlülükler kýyamete kadar geçerliliðini sürdürecektir. Müslümanlara düþen, baský altýnda ezildikleri Mekke Dönemini andýran zemin ve zamanlarda bütün güçleriyle Ýslâmý yaþamaya çalýþmak ve bir an önce Medine Dönemini hazýrlamaya çalýþmaktýr. Nefsine uyup, "Mekke döneminde yaþýyoruz" diyerek Ýslâmî yükümlülüklerden kaçmak çözüm deðildir.
Gönderen: 20.04.2007 - 00:48
Bu Mesaji Bildir   Ônder23 üyenin diger mesajlarini ara Ônder23 üyenin Profiline bak Ônder23 üyeye özel mesaj gönder Ônder23 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 1412 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 11:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
sezgin 42 (51), hirtilar (51), Ebranur (52), hatay 1 (64), prensesim_28 (54), btutkun58 (60), zeko6454 (62), omarbabuscu (47), aydýn25 (49), mürsel (61), kapadokyali (33), Hacý Ali (72), battal_42 (53), nuhozer (44), ufuk özdemir (55), halidinvelit (60), maviadaist (49), mkuzeci (43), dervisoglu (60), Furkan 2 (50), MUHAMMEDSA&Yacu.. (45), Samet86 (39), yusuf s (40), mesutgumus (44), s_saglam85 (40), tugra01 (44), kizdede (49), Reyyannn (42), Ilyas AKTAS (59), munal_40 (55), ckisaer (66), münih2828 (66), babaersin (40), memoemmi (47), militan_aet (40), nuryol (49), ibrahimbirsen (71), duisburger (51), AlMiRa (39), abdullah dalgic (58), mkilinc_1986 (39), temiz (61), garibem (53), hýfz&yac.. (57), bedrettin tutku.. (60), Rýfat ÖZ.. (64), akcan_80 (44), ahmet12 (33), alptürk (47), ata kýra.. (71), mukremýn (57), engizli müdür (63), wip_ (50), velibey (52), Beytullah_Ko&cc.. (32), ramoz (60), amel114 (40), Bad-Mad (38), radyogul (44), kaya76 (49), Filizz (67), vuslat28 (48), hayhak (47), nasuh uslu (53)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.71290 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.