0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » DİĞER DİNİ KONULAR » HİDAYET VE DALALET

önceki konu   diğer konu
1 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
hidayete davet su an offline hidayete davet  
HİDAYET VE DALALET
35 Mesaj -
HÝDAYET VE DALÂLET

Konumuz; hidayet. Konumuza hidayetin tanýmýyla baþlayalým inþaallah. Hidayet, insan ruhunun Allah’a ulaþmasýdýr. Allahû Tealâ þöyle buyuruyor:

3/AL-Ý ÝMRAN-73: Ve lâ tu’minû illâ li men tebia dînekum, kul innel hudâ hudallâhi en yu’tâ ehadun misle mâ ûtîtum ev yuhâccûkum inde rabbikum, kul innel fadla bi yedillâh(yedillâhi), yu’tîhi men yeþâ’(yeþâu), vallâhu vâsiun alîm(alîmun).
Ve sizin dîninize tâbî olandan baþka kimseye inanmayýn. (Habibim) de ki: “Hiç þüphesiz HÝDAYET, Allah’ýn (Kendisine) ulaþtýrmasýdýr. (Ýnsan ruhunun ölümden evvel Allah’a ulaþmasýdýr.) Size verilenin bir benzerinin baþka birine verilmesi (sebebiyle mi) veya Rabbinizin katýnda (sizlerle) tartýþacaklarý için mi (böyle söylüyorsunuz)?” De ki: “Hiç þüphesiz fazl, Allah’ýn elindedir. Onu dilediðine verir.” Ve Allah, Vâsi’un Alîm’dir. (Allah herþeyi kuþatan ve herþeyi bilendir.)

Bakara Suresi 120. âyet-i kerime:

2/BAKARA-120: Ve len terdâ ankel yahûdu ve len nasârâ hattâ tettebia milletehum kul inne hudâllâhi huvel hudâ ve leinitteba’te ehvâehum ba’dellezî câeke minel ilmi, mâ leke minallâhi min veliyyin ve lâ nasîr(nasîrin).
Sen onlarýn dînine tâbî olmadýkça (uymadýkça) ne yahudiler ve ne de hristiyanlar senden (asla) razý olmazlar. De ki: “Muhakkak ki Allah’a ulaþmak (var ya) iþte o, hidayettir.” Sana gelen bunca ilimden sonra eðer onlarýn hevalarýna uyarsan andolsun ki; Allah’tan sana ne bir dost ve ne de bir yardýmcý olur.

Þimdi birileri çýkýp itiraz ediyorlar ve þöyle söylüyorlar: “ Hayýr, oradaki ifade Allah’a ulaþmak deðil; Allah’ýn ulaþtýrmasýdýr.” Öyle olduðunu kabul edelim. Allah’a ulaþmak olmasýn, ‘Allah’ýn ulaþtýrmasýdýr.’ olsun. O zaman, “Allah’ýn nereye ulaþtýrmasýdýr?”suali aklýmýza gelecektir. Bu sualin cevabý: “Allah’ýn Kendisine ulaþtýrmasýdýr.”
Ýþte âyet açýk ve kesindir. Allahû Tealâ þöyle buyuruyor:

42/ÞURA-13: Þerea lekum mined dîni mâ vassâ bihî nûhan vellezî evhaynâ ileyke ve mâ vassaynâ bihî ibrâhîme ve mûsâ ve îsâ, en ekîmûd dîne ve lâ teteferrekû fîh(fîhi), kebure alel muþrikîne mâ ted’ûhum ileyh(ileyhi), allâhu yectebî ileyhi men yeþâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu).
Dînde, onunla Hz. Nuh’a vasiyet ettiðimiz (farz kýldýðýmýz) þeyi (þeriati); “Dîni ikame edin (ayakta, hayatta tutun) ve onda (dînde) fýrkalara ayrýlmayýn.” diye Hz. Ýbrâhîm’e, Hz. Musa’ya ve Hz. Ýsa’ya vasiyet ettiðimiz þeyi sana da vahyederek, size de þeriat kýldýk. Senin onlarý, kendisine çaðýrdýðýn þey (Allah’a ulaþmayý dileme) müþriklere zor geldi. Allah, dilediðini Kendisine seçer ve O’na yöneleni, Kendisine hidayet eder (ruhunu hayatta iken Kendisine ulaþtýrýr).


Allahû Tealâ: “Allah dilediðini Kendisine seçer ve olardan kim Allah’a yönelirse, Allah’a ulaþmayý dilerse, Allah onlarý Kendisine ulaþtýrýr.” diyor. Allah’a ulaþmayý dileyeni Allah, Kendisine ulaþtýrýyor. Allahû Tealâ; “Allah’a “yunîb” olan “enâbu” olmayý dileyen, Allah’a ulaþmayý dileyen kiþiyi, O’na, Allah’a ulaþtýrýr.” diyor.
Âyet-i kerime açýk ve kesin bir þekilde “yunîb” olmanýn, Allah’a yönelmenin, Allah’a ulaþmayý dilemek olduðunu ve her yunîb olaný da mutlaka Allah’ýn Kendisine ulaþtýracaðýný ifade ediyor. Öyleyse âyet-i kerimeyi “Allah’ýn ulaþtýrmasý” þeklinde kabul edelim; diyelim ki: “Hidayet Allah’ýn ulaþtýrmasýdýr.” O zaman “Allah’ýn nereye ulaþtýrmasýdýr?” sualinin cevabý þudur: “Allah’ýn, Kendisine ulaþtýrmasýdýr.” Netice yine ayný oluyor. “Hidayet, Allah’a ulaþmaktýr.” veya “Hidayet, Allah’ýn Kendisine ulaþtýrmasýdýr.” Arada fark var mý?
Demagoji yapmak, âyetleri Allah’ýn verdiði mânâdan baþka taraflara çekmeye çalýþmak, boþuna bir gayrettir. Taþýma suyla deðirmen dönmez. Allah’ýn âyetlerini deðerlendirmek mecburiyetindesiniz. Âyetler açýk ve kesin olarak, Allah’a ulaþmayý dilemeyenlerin hidayette olmadýðýný söylüyor. Öyleyse hidayet Allah’a ulaþmaktýr. Allahû Tealâ þöyle buyuruyor:

10/YUNUS-45: Ve yevme yahþuruhum keen lem yelbesû illâ sâaten minen nehâri yete ârefûne beynehum, kad hasirellezîne kezzebû bi likâillâhi ve mâ kânû muhtedîn(muhtedîne).
Ve o gün (Allahû Tealâgöz kırpma, gündüzden bir saatten baþka kalmamýþlar (bir saat kalmýþlar) gibi onlarý toplayacak (haþredecek). Birbirlerini tanýyacaklar (aralarýnda tanýþacaklar). Allah’a mülâki olmayý (Allah’a ölmeden önce ulaþmayýgöz kırpma yalanlayanlar, hüsrana düþtüler (nefslerini hüsrana düþürdüler). Ve hidayete eren kimse(ler) olmadýlar (ruhlarýný ölmeden evvel Allah’a ulaþtýramadýlar).


Allahû Tealâ; “Onlar ki, ruhun Allah’a mülâki olmayý, ruhun ölmeden evvel Allah’a ilka olmasýný, ulaþmasýný inkâr ederler. Onlar:

Hüsrandadýrlar
Onlar hidayette deðildirler.” diyor.
Ýnsanlardan kim, insan ruhunun Allah’a mülâki olmasýný inkâr ederse, onlar hidayette deðillerdir.” diyor. Öyleyse hidayet, Allah’ýn dizayn ettiði bir müessesedir. Allah’a ulaþmayý dilemeyen bir kiþi, hidayette deðildir.
Hidayet, Allah’a ulaþmayý dilemekle baþlar, mürþide ulaþmakla devam eder ve ruhu Allah’a ulaþtýrmakla ruhun hidayeti tamamlanýr.
Bundan sonra fizik vücudun hidayeti gelir. Nefsimizin kalbindeki karanlýklar, afetler %81 azaldýðý zaman; yerlerini ruhumuzun hasletlerine paralel olan fazýllar aldýðý zaman yani nefsimizin kalbi %81 nurlarla dolduðu zaman, fizik vücudumuz da Allah’a teslim olur. Bu, fizik vücudun hidayetidir.
Daha sonra kiþi daimî zikre ulaþýr. Bu, nefsin hidayetidir.
Bundan sonra kiþi ihlâsa ulaþýr. Ýhlâstan sonra kiþi, iradesini de Allah’a teslim eder. Böylece son teslim de gerçekleþir, o da iradenin hidayetidir.
Kur’ân-ý Kerim’de 7 ayrý noktada hidayet söz konusudur. Hidayet müessesesi, insanýn Allah ile, ruhu Allah’a ulaþtýrmayý dilemek konusundaki ilk iliþkisiyle baþlar; iradenin teslimiyle son hidayete ulaþýlýr.
Allah ile olan iliþkilerimizi, iliþkinin varlýðý noktasýnda hidayetin de varlýðýný görerek perçinleyebiliriz. Hidayet, insan ruhunun Allah’a teslimidir. Fizik vücudunun, nefsinin ve iradesinin de Allah’a teslimidir. Ama baþlangýç noktasý, Allah’a teslim noktasý deðildir. Allah’a ulaþmanýn dilendiði noktadýr. Kim Allah’a ulaþmayý dilerse, Allah o kiþiyi mutlaka hidayete erdirecektir. Allahû Tealâ’nýn verilmiþ sözü vardýr: “Kim Bana ulaþmayý dilerse, o zaman Biz onu, Kendimize ulaþtýrýrýz.” diyor. Allahû Tealâ o kiþiyi Kendisine ulaþtýracaðýný söylüyor.
Burada kiþinin ruhunu Allah’a ulaþtýrmasý söz konusudur. Ne fizik vücut ne nefs ne irade Allah’a ulaþmaz. Onlar sadece teslim olurlar. Allah’ýn emri ve kontrolü altýna girerler.
Allah’a ulaþmayý dilemeyen kiþiler, hidayette deðillerdir. Yunus Suresinin 45. âyet-i kerimesi, Allah’a mülâkî olmayý, ruhunu Allah’a ulaþtýrmayý inkâr edenlerin hidayette olmadýðýný söylüyor. Ama kim Allah’a ulaþmayý dilerse, dileyen kiþi mutlaka hidayettedir. O hidayetin baþlangýç noktasýdýr.
Allahû Tealâ sadece Allah’a ulaþmayý dileyenlerin dalâletten kurtulacaðýný yani hidayet üzere olacaðýný, hidayette olacaðýný söylüyor. Hidayet ve dalâlet kavramlarý, birbirinin zýttý olan kavramlardýr. Allahû Tealâ buyuruyor ki:

13/RAD-27: Ve yekûlullezîne keferû lev lâ unzile aleyhi âyetun min rabbih(rabbihi), kul innallâhe yudillu men yeþâu ve yehdî ileyhi men enâb(enâbe).
Ve kâfirler: “Ona, Rabbinden bir âyet (mucize) indirilse olmaz mý?” derler. De ki: “Muhakkak ki Allah, dilediði kimseyi dalâlette býrakýr ve O’na yönelen kimseyi Kendine ulaþtýrýr (hidayete erdirir).”

Allah’a ulaþmayý dilediðiniz anda, artýk siz dalâlette deðilsiniz, hidayettesiniz. Bu, hidayetin 1. safhasýdýr. Kiþi hidayette olunca küfürden kurtulur. Dalâletten, þirkten, cehennemden kurtulur. Sadece hidayette olanlar cennete ulaþabilirler. Allah’a ulaþmayý dilemeyen herkes, gördük ki dalâlettedir. Hidayette deðildir. Allah’a ulaþmayý dileyenler, sadece onlar hidayettedir.
Bir insan doðuþundan itibaren dalâlettedir. 3. basamakta kim Allah’a ulaþmayý dilerse, o kiþi mutlaka Allahû Tealâ tarafýndan seçilenlerin arasýndadýr. Ýnsanlarýn %90’dan fazlasý seçilir. Bunlardan sadece Allah’a ulaþmayý dileyenler dalâletten kurtulurlar ve hidayet üzere olurlar. Bu 1. hidayettir, 3. basamakta gerçekleþir. Allah kiþinin bu talebini iþitir, bilir ve görür.
Allahû Tealâ bu insanlara furkanlar verir. Bu kiþilerin irþad makamýný görmesini, iþitmesini ve söylediði þeyleri idrak etmesini saðlar. Allahû Tealâ, verdiði furkanlarla da Allah’a ulaþmayý dileyen kiþinin günahlarýný örter. Hidayette olan kiþi, günahlarý örtülmüþ olan kiþidir. Bu kiþi hüsranda deðildir, hüsrandan kurtulmuþtur. Sadece hüsrandan kurtulanlar hidayettedir. Allah’a ulaþmayý dileyen herkes hüsrandan kurtulmuþtur. Dilemeyen herkes hüsrandadýr.
Kiþi hidayette olduðu an, Allah o kiþinin günahlarýný örter. Yani o kiþinin ne kadar çok günahlarý olursa olsun, Allah’a ulaþmayý dilediði için bütün günahlarý örtülür. Bu cihetle o kiþi, sevaplarý günahlarýndan daha fazla olan bir insandýr. Böyle olduðu an, kiþi dalâletten hidayete adým atmýþtýr. Dalâlettekilerin mutlaka günahlarý sevaplarýndan çoktur. Oysaki Allahû Tealâ, Allah’a ulaþmayý dileyenlerin günahlarýný örter.
Diyelim ki bir insan öyle bir noktada ki; çok sevap kazanmýþ ve sevaplarý günahlarýndan fazla ama Allah’a ulaþmayý dilemiyor. Bu kiþi öldüðü takdirde cennete girer mi? Giremez. Çünkü Allahû Tealâ, böyle olan insanlarýn kazandýðý derecelerin örtüldüðünü söylüyor. Kiþinin amelleri sebebiyle kazandýðý derecelerin heba olduðunu söylüyor. Allahû Tealâ þöyle buyuruyor:

18/KEHF-105: Ulâikellezîne keferû bi âyâti rabbihim ve likâihî fe habitat a’mâluhum fe lâ nukîmu lehum yevmel kýyameti veznâaglaveznen).
Ýþte onlar, Rab’lerinin âyetlerini ve O’na mülâki olmayý (ölmeden evvel ruhun Allah’a ulaþmasýnýgöz kırpma inkâr ettiler. Böylece onlarýn amelleri heba oldu (boþa gitti). Artýk onlar için kýyâmet günü mizan tutmayýz.


Ýþte inkâr edenler, hidayette olmayanlardýr ve amelleri boþa gitmiþtir. Ama kiþi Allah’a ulaþmayý dilerse, o hidayettedir. Bu kiþinin, Allah’ýn yardýmý ile mürþidine ulaþmasý söz konusudur. Allahû Tealâ o kiþide bir takým pozitif olaylar vücuda getirecektir ve onu mürþidine ulaþtýracaktýr. Allah ulaþtýracaktýr.
Kiþi Allah’ýn gösterdiði mürþide ulaþýp da ona tâbî olursa ne olur? O kiþi, 2. hidayete ulaþýr. Tâbiiyetle beraber kiþinin kalbine “îmân” kelimesi yazýlýr. Devrin imamýnýn ruhu baþýnýn üzerine gelir ve o kiþinin ruhunun Allah’a doðru, Allah’a ulaþmak üzere yola çýkmasýný saðlar. Ýþte bu nokta kiþinin ruhunun vücudundan ayrýlýp Allah’a doðru yola çýkmasý, ruhun hidayete ermek üzere Allah’a ulaþmak için yola çýkmasý demektir.
Hidayette olmakla, hidayete ermek ayný þey deðildir. Bir insan Allah’a ulaþmayý dilediði an hidayet üzeredir yani hidayettedir. Ama hidayete ermemiþtir. Bundan sonraki safha mürþide ulaþmaktýr, tâbiiyettir. Gene hidayet üzeredir, hidayettedir. Ama 1. hidayet olan ruhun Allah’a teslimi seviyesine henüz ulaþmamýþtýr. Kiþi, Allah’ýn ardarda ikramlarýný almýþtýr:
Allah kiþinin kalbine ulaþmýþtýr,
Kiþinin kalbini Allah’a çevirmiþtir.
Kiþinin göðsünü yarmýþtýr.
Göðsünden kalbine nur yolu açmýþtýr.
O kiþi zikredince Allah’tan gelen rahmetle fazl, göðsünden kalbine ulaþmýþtýr. Ama kalbine ancak %2 rahmet girebilmiþtir. Böylece kiþi huþûya ulaþmýþtýr ve mürþidini talep etme yetkisi doðmuþtur. Kiþi hacet namazýný kýlýp da, Allah’tan mürþidini sorduðu zaman Allah ona mutlaka mürþidini gösterecektir.
Tâbiiyetle beraber, kiþinin ruhu Allah’a doðru yola çýkar. Kalbinin içine îmân yazýlýr. Kimin kalbinin içine îmân yazýlmýþsa, o kiþi 2. hidayete ermiþtir.
Hidayetin yok olduðu bir devrede yaþýyoruz. Ýnsanlar Kur’ân’ý unutmuþlar. Elbette Kur’ân’daki hidayeti de unutmuþlar ve kendilerini kitle halinde cehenneme mahkûm etmiþler. Unutulan Kur’ân sebebiyle insanlar dalâlettedir. Gidecekleri yer cehennemdir.
Allahû Tealâ bizi vazifelendiriyor. Bu vazifelendirmede, bütün insanlara hidayeti anlatmamýz emrolunuyor yani insanlarýn kurtuluþa ulaþacaðý Kur’ân hakikatleri. Ýnsanlar bize diyorlar ki: “Bu sizin Kur’ân-ý Kerim anlatmanýz, bize çok ters geliyor. Yani biz Kur’ân’ý bilmiyor muyuz?” Burada çok büyük bir probleminiz var. Kur’ân’ý bildiðini söyleyen bu insanlarýn, unutulmuþ olan bu kavramlardan haberdar olmadýklarý her olayda kesinleþiyor. “Hidayet nedir?” diye sorduðumuza, “Doðru yoldur.” diyorlar. “Bu doðru yol nereye ulaþtýrýr?” dediðimizde, cevap yok. “Gerçekten, hidayet gerçekten doðru yoldur.” diyoruz. Ama bu sualin cevabý: “Doðru yol, Allah’a ulaþtýrýr.” olmalýdýr. Allahû Tealâ bu doðru yolun; Allah’a ulaþtýran doðru yolun hidayet deðil, Sýrat-ý Mustakîm olduðunu söylüyor. Size “Sýratý Mustakîm nedir?” diye sorduðumuzda ona da; “Doðru yoldur.” cevabýný veriyorsunuz. “Hangisi doðru yoldur? Hidayet mi, Sýratý Mustakîm mi?” Cevap yok.
Doðru yol da olsa, yanlýþ yol da olsa yol, insaný bir yere götürür. “Nereye götürür?” sualinin cevabýný, bugüne kadar kimseden alamadýk. Hidayet, bir yol deðildir. Bir yolun üzerinden, ruhun Allah’a doðru olan yolculuðudur. O yol, Sýratý Mustakîm’dir ve Allah’a ulaþtýrýr. Cevaplar Kur’ân-ý Kerim’de bütünüyle verilmiþtir.
Þimdi insanlar tarafýndan Kur’ân’ýn bütünüyle unutulduðu bir devrede sadece kavramlar kalmýþtýr. Örneðin; hidayet kavramý, takva kavramý… Ama sadece lugat mânâlarýyla kalmýþtýr. Hidayet ise bütünüyle unutulmuþtur.
Ýnsan ruhunun Allah’a ulaþabilmesi için, insanýn vücudundan ayrýlmasý lâzýmdýr. Mu’min Suresinin 15. âyet-i kerimesi gereðince, 14. basamakta devrin imamýnýn ruhu baþýmýzýn üzerine gelir. Bizim ruhumuza þöyle seslenir: “Senin Allah’a ulaþma günün geldi, vücudu terk et.”

40/MU'MÝN-15: Refîud derecâti zul arþaglaarþi), yulkýr rûha min emrihî alâ men yeþâu min ýbâdihî li yunzire yevmet telâk(telâkýgöz kırpma.
Dereceleri yükselten ve arþýn sahibi olan Allah, kullarýndan (Kendisine ulaþtýrmayýgöz kırpma dilediði kiþinin (Allah’a ulaþmayý dilediði için Allah’ýn da Kendisine ulaþtýrmayý dilediði kiþinin) üzerine (baþýnýn üzerine) Allah’a ulaþma gününün geldiðini (o kiþinin ruhuna) ihtar etmek için, emrinden (Allah’ýn emrini teblið edecek) bir ruh (devrin imamýnýn ruhunu) ulaþtýrýr.


Ruhumuz vücudumuzu terk eder. Nefs tezkiyesi adý verilen bir müesseseye paralel olarak, nefsimizin kalbine Allahû Tealâ nurlarýný gönderir. Nefsimizin kalbinde %7 fazl nuru yerleþince, ruhumuz zemin kattan 1. kata týrmanabilir. Ýkinci defa %7 nur birikiminde, ruhumuz 2. gök katýna çýkabilir. 3., 4., 5., 6., 7. kata kadar böyle devam eder. Ruh, 7. katta 7 tane âlem geçer ve Allah’ýn Zat’ýna ulaþýr.
Ruh Allah’a ulaþýr, Allah’ýn Zat’ýnda yok olur. Ýþte bu, fenâfillah, Allah’ýn Zat’ýnda yok olma olayý 22. basamakta gerçekleþir. Bunun adý “hidayete ermek”tir. Kimin ruhu Allah’a ulaþmýþsa, Allah’ýn Zat’ýnda yok olmuþsa, o kiþi hidayete erer. Allahû Tealâ þöyle buyuruyor:

18/KEHF-17: Ve tereþ þemse izâ taleat tezâveru an kehfihim zâtel yemîni ve izâ garabet takrýduhum zâteþ þimâli ve hum fî fecvetin minh(minhu), zâlike min âyâtillâh(âyâtillâhi), men yehdillâhu fe huvel muhted(muhtedi), ve men yudlil fe len tecide lehu veliyyen murþidâaglamurþiden).
Ve güneþin doðduðu zaman maðaralarýnýn sað tarafýndan geldiðini ve battýðý zaman sol taraftan onlarýn yanlarýndan geçtiðini görürsün. Ve onlar, onun (maðaranýn) geniþ sahasý içinde bulunuyorlardý. Ýþte bu, Allah’ýn âyetlerinden (mucizelerinden)dir. Allah, kimi Kendisine ulaþtýrýrsa, iþte o hidayete ermiþtir. Ve kimi dalâlette býrakýrsa (kim Allah’a ulaþmayý dilemezse) artýk onun için velî mürþid (irþad eden evliya) bulunmaz.


Hidayetin Allah’a ulaþmak olduðu bir defa daha vurgulanýyor. 14. basamakta mürþidine ulaþan kiþiye devrin imamýnýn ruhu, onun baþýnýn üzerine gelerek, o kiþinin ruhuna emir verir: “Senin Allah’a ulaþma günün geldi.” der. Bunun üzerine ruh vücudu terk eder. Devrin imamýnýn ruhu, gelir ve önden arkaya uzanarak kiþinin baþýnýn üzerine yerleþir. Bu, o kiþinin büyüden, hüddamdan, cinlerin saldýrýsýndan kesin kurtuluþudur. Baþýnýn üzerinde devrin imamýnýn ruhu bulunan bir vücuda hiçbir cin giremez. Cinlere niçin giremedikleri sorulduðunda; “Çünkü yanarýz.” diyorlar.
Ruhunu Allah’a ulaþtýran kiþi hidayete ermiþtir. “inne hudallâhi huvel hudâ, Muhakkak ki; Allah’a ulaþmak; o, hidayettir.”
21. basamakta ruh Allah’a ulaþmýþtýr ve 22. basamakta Allah’ýn Zat’ýnda yok olmuþtur. Ruh hidayete ermiþtir.
Bu kiþinin bundan sonraki hayatýna bakýyoruz. Kiþi daha çok zikrediyor ve beka makamýnýn sahibi oluyor. Daha sonra kiþi öyle bir zikreder ki bu zikir günde 12 saati mutlaka aþar. O zaman bu kiþi zahid olur, zühd sahibidir. Sadece zühd sahipleri fizik vücutlarýný Allah’a teslim edebilirler. Bir kiþinin muhsin olabilmesi, fizik vücudunu Allah’a teslim etmesiyle mümkündür. Sadece günün yarýsýndan daha fazla zikredebilenler fizik vücutlarýný Allah’a teslim edebilirler. Günün yarýsýndan fazla olan zikir daha da artýnca, o kiþinin nefsinin kalbindeki nurlar %81’e ulaþýr. O zaman fizik vücut, Allah’a teslim olmuþtur.
Nefsin kalbinde hâlâ %19 karanlýk var olmasýna raðmen, fizik vücut bu noktadan itibaren asla bu afetleri dikkate almaz. Allah’ýn bütün emirlerini yerine getirir. Yasak ettiði fiilleri iþlemez. Ýþte burasý fizik vücudun Allah’a kul olmasýdýr, Allah’a teslimidir. Bir baþka ifadeyle, fizik vücudun hidayete ermesidir.
25. basamakta fizik vücut hidayete erer. Burasý kiþi için yeni bir mertebedir. Fizik vücudun Allah’a teslimi, fizik vücudun hidayete ermesi Nisa Suresinin 125. âyet-i kerimesinde þöyle anlatýlýyor:

4/NÝSA-125: Ve men ahsenu dînen mimmen esleme vechehu lillâhi ve huve muhsinun vettebea millete ibrâhîme hanîfâaglahanîfen), vettehazallâhu ibrâhîme halîlâaglahalîlen).
O kiþiden, vechi (fizik vücudu) dînde daha ahsen kim vardýr? O kiþi ki; vechini (fizik vücudunu) Allah’a teslim etmiþ ve muhsinlerden olmuþtur ve hanif olarak Hz. Ýbrâhîm’in dînine tâbî olmuþtur. Ve Allah, Hz. Ýbrâhîm’i dost ittihaz etmiþtir.


Ýþte burada Allahû Tealâ’nýn söylediði gibi, fizik vücudun teslimi söz konusudur. Fizik vücut ahsen olarak hidayete ermiþtir. Mutlaka ondan evvel ruh hidayete erer. Bütün sahâbe, ruhlarýný Allah’a ulaþtýrmýþlar ve ruh hidayetine sahip olmuþlardýr. Allahû Tealâ bu hususu açýkça Zumer Suresinin 18. âyet-i kerimesinde söylüyor:

39/ZUMER-18: Ellezîne yestemiûnel kavle fe yettebiûne ahseneh(ahsenehu), ulâikellezîne hedâhumullâhu ve ulâike hum ulûl elbâb(elbâbi).
Onlar, sözü iþitirler, böylece onun ahsen olanýna tâbî olurlar. Ýþte onlar, Allah’ýn hidayete erdirdikleridir. Ve iþte onlar; onlar ulûl’elbabtýr (daimî zikrin sahipleri).


Bütün sahâbe hidayete ermiþlerdir. Konunun baþlangýcýndan buraya kadar geldiðimiz zaman, farzlar açýsýndan konuya baktýðýmýzda Allah’a ulaþmayý dilemenin herkes için farz olduðunu görüyoruz. Allahû Tealâ þöyle buyuruyor:

30/RUM-31: Munîbîne ileyhi vettekûhu ve ekîmûs salâte ve lâ tekûnû minel muþrikîn(muþrikîne).
O’na (Allah’a) yönelin (Allah’a ulaþmayý dileyin) ve takva sahibi olun. Ve namazý ikame edin (namaz kýlýn). Ve (böylece) müþriklerden olmayýn.


Allah’a ulaþmayý dilemenin farz olduðu kesindir. Acaba bütün sahâbe Allah’a ulaþmayý dilemiþ midir? Evet, hepsi dilemiþlerdir. Ýþte Allahû Tealâ, Allah’a ulaþmayý dileyenlerin takva sahibi olduðunu açýk bir þekilde ifade ediyor:

10/YUNUS-62: E lâ inne evlîyâ allâhi lâ havfun aleyhim ve lâ hum yahzenûn(yahzenûne).
Muhakkak ki Allah’ýn evliyasýna (dostlarýna), korku yoktur. Onlar, mahzun da olmazlar, öyle deðil mi?

10/YUNUS-63: Ellezîne âmenû ve kânû yettekûn(yettekûne).
Onlar, âmenûdurlar (ölmeden evvel Allah’a ulaþmayý dileyenlerdir) ve takva sahibi olmuþlardýr.

10/YUNUS-64: Lehumul buþrâ fîl hayâtid dunyâ ve fîl âhýreh(âhýreti), lâ tebdîle li kelimâtillâh(kelimâtillâhi), zâlike huvel fevzul azîm(azîmu).
Onlara, dünya hayatýnda ve ahirette müjdeler (mutluluklar) vardýr. Allah’ýn sözü deðiþmez. Ýþte O, fevz-ül azîmdir.


Burasý 1. takvadýr. Burasý 1. hidayettir. Allah’a ulaþmayý dilediðimiz noktadýr. Allah’a ulaþmayý dilemek gördük ki üzerimize farz kýlýnmýþtýr ve bütün sahâbe, Allah’a ulaþmayý dilemiþlerdir. Allahû Tealâ, dilediklerini açýk bir þekilde Zumer-17’de ifade ediyor. Allahû Tealâ sahâbe için þöyle söylüyor: “Onlar taguta kul olmaktan kurtuldular. Allah’a ulaþmayý dilediler. Onlara müjdeler vardýr. Kullarýmý müjdele.”

39/ZUMER-17: Vellezînectenebût tâgûte en ya’budûhâ ve enâbû ilâllâhi lehumul buþrâ, fe beþþir ýbâd(ýbâdi).
Onlar ki; taguta (insan ve cin þeytanlara) kul olmaktan içtinap ettiler (kaçýndýlar, kendilerini kurtardýlar). Çünkü Allah’a yöneldiler (Allah’a ulaþmayý dilediler). Onlara müjdeler vardýr. Öyleyse kullarýmý müjdele!


Mürþide ulaþmak da Allahû Tealâ tarafýndan farz kýlýnýyor. Maide Suresinin 35. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ þunlarý söylüyor:

5/MAÝDE-35: Yâ eyyuhellezîne âmenûttekûllâhe vebtegû ileyhil vesîlete ve câhidû fî sebîlihi leallekum tuflihûn(tuflihûne).
Ey âmenû olanlar (Allah’a ulaþmayý, teslim olmayý dileyenler)! Allah’a karþý takva sahibi olun ve O’na ulaþtýracak vesileyi isteyin. Ve O’nun yolunda cihad edin. Umulur ki; siz felâha erersiniz.


Bütün sahâbe, kendilerini Allah’a ulaþtýracak olan vesileyi, mürþidi, Allah’tan istemiþler ve mürþidlerine tâbî olmuþlardýr. Allahû Tealâ bunu Fetih Suresinin 10. âyet-i kerimesinde kesinleþtiriyor:

48/FETÝH-10: Ýnnellezîne yubâyiûneke innemâ yubâyiûnallâh(yubâyiûnallâhe), yedullâhi fevka eydîhim, fe men nekese fe innemâ yenkusu alâ nefsih(nefsihîgöz kırpma, ve men evfâ bi mâ âhede aleyhullâhe fe se yu’tîhi ecren azîmâaglaazîmen).
Muhakkak ki onlar, sana tâbî olduklarý zaman Allah’a tâbî olurlar. Onlarýn ellerinin üzerinde (Allah senin bütün vücudunda tecelli ettiði için ellerinde de tecelli etmiþ olduðundan) Allah’ýn eli vardýr. Bundan sonra kim (tâbiiyetini) bozarsa o taktirde, sadece kendi nefsi aleyhine bozar (Allah’a verdiði yeminleri, ahdleri yerine getirmediði için derecesini nakýsa düþürür). Ve kim de Allah’a olan ahdlerine vefa ederse (yeminini, misakini ve ahdini yerine getirirse), o zaman ona en büyük mükâfat (ecir) verilecektir (cennet saadetine ve dünya saadetine erdirilecektir).


Bu âyet-i kerime ile, bütün sahâbenin mürþidlerine tâbî olduklarý kesinlik kazanýyor. 2. hidayeti de hepsi gerçekleþtirmiþlerdir. Sahâbe için Allahû Tealâ “ellezîne humul muhtedûn; onlar hidayete erenlerdir.” diyor.
Sahâbenin, Allah’a ulaþmayý dilemek ve mürþide ulaþmanýn ötesinde, hepsinin hidayete erdiðini, ruhlarýný Allah’a teslim ettiklerini görüyoruz. Peki, ruhu Allah’a ulaþtýrmak þeklindeki bir hidayet farz mýdýr? Allahû Tealâ açýk bir þekilde farz olduðunu söylüyor. Bunun bir emir olduðunu, Allahû Tealâ Rad Suresinin 21. âyet-i kerimesinde þöyle buyuruyor:

13/RAD-21: Vellezîne yasýlûne mâ emerallâhu bihî en yûsale ve yahþevne rabbehum ve yehâfûne sûel hisâb(hisâbi).
Ve onlar Allah’ýn (ölümden evvel), Allah’a ulaþtýrýlmasýný emrettiði þeyi (ruhlarýnýgöz kırpma, O’na (Allah’a) ulaþtýrýrlar. Ve Rab’lerine karþý huþû duyarlar ve kötü hesaptan (cehenneme girmekten) korkarlar.


Öyleyse bu insanlar için Allah’a ulaþtýrýlmasý lâzýmgelen bir þey var ve Allahû Tealâ tarafýndan onun Allah’a ulaþtýrýlmasý, emredilmiþtir. Ruhun Allah’a ulaþtýrýlmasý açýk bir þekilde emredilmiþ ve bütün sahâbe bunu gerçekleþtirmiþlerdir. Daha sonra sahâbenin fizik vücutlarýný Allah’a teslim ettiklerini görüyoruz. Bu teslim keyfiyeti Al-i Ýmran Suresinin 20. âyet-i kerimesinde açýklýða kavuþuyor. Bu âyet-i kerimede Allahû Tealâ sahâbe için þöyle buyuruyor:

3/AL-Ý ÝMRAN-20: Fe in hâccûke fe kul eslemtu vechiye lillâhi ve menittebean(menittebeani), ve kul lillezîne ûtûl kitâbe vel ummiyyîne e eslemtum, fe in eslemû fe kadihtedev, ve in tevellev fe innemâ aleykel belâg(belâgu), vallâhu basîrun bil ibâd(ibâdi).
Eðer seninle tartýþmaya kalkarlarsa, o zaman de ki: “Ben ve bana tâbî olanlar vechimizi (fizik vücudumuzu) Allah’a teslim ettik.” O kitap verilenlere ve ÜMMÎ’lere de ki: “Siz de (fizik vücudunuzu Allah’a) teslim ettiniz mi?” Eðer teslim ettilerse o zaman (onlar) andolsun ki; hidayete ermiþlerdir. Eðer yüz çevirirlerse, o zaman sana düþen (görev) ancak tebliðdir. Allah kullarýný BASÎR’dir (görendir).


Böylece bu muhteva da kesinlik kazanýyor. Burada fizik vücudun hidayeti söz konusudur ve üzerimize farzdýr. Bütün sahâbe fizik vücutlarýný teslim etmiþlerdir.
Nefsin hidayeti, nefsimizin ulûl’elbab olmasýyla mümkündür. Yani daimî zikre ulaþýp nefsin bütün afetlerinden kurtulmasý ile mümkündür, üzerimize farzdýr. Allahû Tealâ þöyle buyuruyor:

4/NÝSA-103: Fe izâ kadaytumus salâte fezkurûllâhe kýyâmen ve kuûden ve alâ cunûbikum, fe izatma’nentum fe ekîmus salât(salâte), innes salâte kânet alel mu’minîne kitâben mevkûtâaglamevkûten).
Namazý bitirdiðinizde; ayaktayken, otururken ve yan üzeriyken (yan üstü yatarken) Allah’ý hep zikredin! Güvenliðe kavuþtuðunuzda namazý erkânýyla kýlýn. Çünkü; namaz, mü’minlerin üzerine, vakitleri belirlenmiþ bir farz olmuþtur.


Daimî zikir, nefsin Allah’a teslimi mânâsýna geliyor. Çünkü daimî zikrin sahipleri ulûl’elbabtýr. Allahû Tealâ þöyle buyuruyor:

3/AL-Ý ÝMRAN-190: Ýnne fî halkýs semâvâti vel ardý vahtilâfil leyli ven nehâri le âyâtin li ulîl elbâb(ulîl elbâbýgöz kırpma.
Hiç þüphesiz; göklerin ve yerin yaratýlýþýnda, gece ile gündüzün birbiri ardýnca geliþinde, elbette ulûl’elbab için nice deliller vardýr.

3/AL-Ý ÝMRAN-191: Ellezîne yezkurûnallâhe kýyâmen ve kuûden ve alâ cunûbihim ve yetefekkerûne fî halkýs semâvâti vel ard(ardýgöz kırpma, rabbenâ mâ halakte hâzâ bâtýlâaglabâtýlan), subhâneke fekýnâ azâben nâr(nârýgöz kırpma.
O (Ulûl’elbab) ki; (lübblerin, Allah’ýn sýr hazinelerinin sahipleri), onlar ayakta iken, otururken ve yan üstü yatarken (hep) Allah’ý zikrederler. Göklerin ve yerin yaratýlýþý hakkýnda tefekkür ederler. (Ve derler ki): “Ey Rabbimiz! Sen, bunlarý bâtýl olarak (boþuna) yaratmadýn. Seni tesbih (tenzih) ederiz. Bizi, ateþin azabýndan koru.”


Bütün sahâbe ulûl’elbab olmuþlardýr. Hepsi nefslerini Allah’a teslim etmiþler ve nefsleri de hidayete ermiþtir.
Bütün sahâbe muhlis olmuþlardýr. Muhlis olmak hepimizin üzerine farzdýr. Bu muhtevada yeni bir hidayet söz konusudur. Nefsimizin kalbinde 14 mertebe daimî zikirden sonra bir temizlenme olayý söz konusudur. Ýlk 7 mertebede yerlerin melekûtu gösterilir. Ýkinci 7 mertebede ise, göklerin melekûtu gösterilir. Kiþi ihlâs sahibi olur.
Bütün sahâbe irþada ulaþmýþ ve buradaki hidayeti de yaþamýþlardýr. Ýrþada ulaþma noktasýndaki hidayet, irademizin Allah’a tesliminden evvelki son hidayettir.
Muhlis olmak üzerimize farzdýr. Allahû Tealâ buyuruyor ki:

98/BEYYÝNE-5: Ve mâ umirû illâ li ya’budûllâhe muhlisîne lehud dîne hunefâe ve yukîmûs salâte ve yu’tûz zekâte ve zâlike dînul kayyimeh(kayyimeti).
Onlar emrolunmadýlar. Sadece hanifler olarak, Allah için dînde halis (nefslerini halis kýlmýþgöz kırpma kullar olmakla emrolundular. Ve namaz kýlmakla ve zekât vermekle emrolundular. Ýþte kayyum olan dîn budur.


Allahû Tealâ: “Nefslerini halis kýlarak, Allah’a muhlis kullar olmakla ve bunu hanifler olarak gerçekleþtirmekle emrolundular.” diyor.
Bütün sahâbenin muhlis olduðu açýk bir þekilde Bakara Suresinin 139. âyet-i kerimesinde yer almýþtýr. Allahû Tealâ þöyle buyuruyor:

2/BAKARA-139: Kul e tuhâccûnenâ fîllâhi ve huve rabbunâ ve rabbukum, ve lenâ â’mâlunâ ve lekum a’mâlukum ve nahnu lehu muhlisûn(muhlisûne).
De ki: “Allah hakkýnda bizimle mücâdele mi ediyorsunuz? O, bizim de Rabbimizdir sizin de Rabbinizdir. Bizim amellerimiz bize, sizin amelleriniz de size aittir. Ve biz, onun için ihlâs sahibi (muhlis) (kul)larýz.”


Muhlis olmak 6. hidayettir ve bir teslimi içermemektedir. Ama teslim bundan sonraki kademededir.
Kiþi salâh makamýna geçer, günahlarý örtülür. Tövbe-i Nasuh’a davet edilir, salâh nuru verilir ve kiþinin günahlarý sevaba çevrilir. Neticede Allah kiþinin iradesini teslim alýr ve kiþi hakka tukatihi takvanýn, irade tesliminin sahibi olur. Allahû Tealâ’nýn “Ýrþada memur ve mezun kýlýndýn.” cümlesiyle, kiþi irþad makamýnýn sahibi olur. Burada son teslim söz konusudur. Bu teslim, iradenin Allah’a teslimidir.
Bütün sahâbe bu hedefe de ulaþmýþlardýr. Hepsi iradelerini de Allah’a teslim ederek, irþad takvasýnýn da sahibi olmuþlar ve hidayetin en son noktasýna ulaþmýþlardýr. Ýrþad kademesinin hidayeti, insanýn mürþid olduðu noktada irade teslimindeki hidayetidir. Bu da üzerimize farzdýr. Al-i Ýmran Suresinin 102. âyet-i kerimesinde Allahû Tealâ buyuruyor:

3/AL-Ý ÝMRAN-102: Yâ eyyuhellezîne âmenûttekullâhe hakka tukâtihî ve lâ temûtunne illâ ve entum muslimûn(muslimûne).
Ey îmân edenler! Hakkýyla takva sahibi olanlar (nasýl bir takvanýn sahibi ise ayný onlar) gibi, Allah’a karþý takva sahibi olun ve (ölmeden önce) Allah’a teslim olun.


Allahû Tealâ bihakkýn takvanýn sahibi olmayý herkese farz kýlmýþtýr. Bu, o kiþinin irþad kademesine tayini noktasýndaki hidayeti ifade eder. Allahû Tealâ, bütün sahâbe için “Onlar hidayete erenlerdir.” diyor. Sahâbenin hepsi irþad makamýnýn sahibi olmuþlardýr. Allahû Tealâ þöyle buyuruyor:

9/TEVBE-100: Ves sâbikûnel evvelûne minel muhâcirîne vel ensâri vellezînettebeûhum bi ýhsânin radýyallâhu anhum ve radû anhu ve eadde lehum cennâtin tecrî tahtehel enhâru hâlidîne fîhâ ebedâaglaebeden), zâlikel fevzul azîm(azîmu).
O sabikûn-el evvelîn (evvelki hayýrlarda yarýþanlardan salâh makamýnda iradesini Allah'a teslim ederek irþada memur ve mezun kýlýnanlar): Onlarýn bir kýsmý muhacirînden (Mekke'den Medine'ye göç edenlerden) bir kýsmý ensardan (Medine'deki yardýmcýlardan) ve bir kýsmý da onlara (ensar ve muhacirîne) ihsanla tâbî olanlardandý. (Sahâbe irþad makamýna sahip olduklarý için onlara tâbî olundu). Allah, onlardan razý ve onlar da O'ndan (Allah'tan) razýdýr. Onlara Allah, altlarýndan ýrmaklar akan cennetler hazýrladý ve orada ebediyyen kalacaklardýr. Ýþte bu, en büyük (azîm) mükâfattýr.

Hepsi iradelerini Allah’a teslim ederek irþad makamýnýn sahibi olmuþlardýr. Çünkü, ister ensar olsun ister muhacirîn, her ikisine tâbiîn tâbî olmuþlardýr.

Allah razý olsun.
Gönderen: 28.05.2007 - 15:47
Bu Mesaji Bildir   hidayete davet üyenin diger mesajlarini ara hidayete davet üyenin Profiline bak hidayete davet üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 1365 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 11:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
sezgin 42 (51), hirtilar (51), Ebranur (52), hatay 1 (64), prensesim_28 (54), btutkun58 (60), zeko6454 (62), omarbabuscu (47), aydýn25 (49), mürsel (61), kapadokyali (33), Hacý Ali (72), battal_42 (53), nuhozer (44), ufuk özdemir (55), halidinvelit (60), maviadaist (49), mkuzeci (43), dervisoglu (60), Furkan 2 (50), MUHAMMEDSA&Yacu.. (45), Samet86 (39), yusuf s (40), mesutgumus (44), s_saglam85 (40), tugra01 (44), kizdede (49), Reyyannn (42), Ilyas AKTAS (59), munal_40 (55), ckisaer (66), münih2828 (66), babaersin (40), memoemmi (47), militan_aet (40), nuryol (49), ibrahimbirsen (71), duisburger (51), AlMiRa (39), abdullah dalgic (58), mkilinc_1986 (39), temiz (61), garibem (53), hýfz&yac.. (57), bedrettin tutku.. (60), Rýfat ÖZ.. (64), akcan_80 (44), ahmet12 (33), alptürk (47), ata kýra.. (71), mukremýn (57), engizli müdür (63), wip_ (50), velibey (52), Beytullah_Ko&cc.. (32), ramoz (60), amel114 (40), Bad-Mad (38), radyogul (44), kaya76 (49), Filizz (67), vuslat28 (48), hayhak (47), nasuh uslu (53)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.62259 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.