0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » SERBEST KÜRSÜ » Dünyayyı aldatan Sözde ilim adamları....

önceki konu   diğer konu
1 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
Maksat kelam olsun su an offline Maksat kelam olsun  
Konu icon    Dünyayyı aldatan Sözde ilim adamları....
1463 Mesaj -
Bu yazýmýzda yaþadýklarý 19. asýrda fikirleri büyük revaç görmüþ ve hakikatý bulduklarý zannedilerek din gibi benimsenmiþ; fakat aradan geçen kýsa süreler bile onlarý yalanlamaya yettiði için terk edilmiþ bazý þahýslarý ele alacaðýz.

Dünyayý aldatanlar listesinde yer almaya layýk gördüðümüz bu isimlerin birçok ortak özellikleri mevcut:

Çoðu sýký Hýristiyanlýk eðitimi görmüþ, fakat bu bozulmuþ din onlarý tatmin etmediði için ateizmi seçmiþler. Ýslâmiyeti bilmemekteydiler ve Hýristiyanlýða karþý çýkmalarýna karþýlýk, Ýslâmiyet aleyhine tek bir ciddî tenkid dahi getirmemiþler. Ancak ya týmarhaneye kapatýlacak kadar ruhî dengeleri bozuk veya en azýndan garip bir þahsiyet yapýsýna sahipler.

Bu þahýslar; demografinin kurucusu Malthus, septisizmi baþlatan Schopenhauer, diyalektizmi kuran Hegel, fenomenizmin babasý Mill, evolüsyonizmin fikir sahibi Spencer ve ileride ele alacaðýmýz pozivitizmin sahte peygamberi Comte ile nihilizm cereyanýnýn sahte ermiþi Nietzche'dir.

1. T.R.MALHTHUS (1766-1834)



Ýngiliz Ekonomicisi... Anglikan papazýydý. 18. asýr sonlarýnýn çok gözde bir eðlencesi, mükemmel toplumlar hayal etmekti. Amerika'da ve Fransa'daki ihtilâl hareketleriyle doðan idealizm, bazý hayalci düþünürlere, insanýn mükemmelliðe eriþmesinin pek yakýn olduðu ve dünyada bir cennet kurmanýn kýsa zamanda mümkün olacaðý fikrini ilham etmiþti.

Bu hayalci düþünürlerin içinde iki tanesi, Ýngiltere'de Godwin ve Fransa'da Condorcet, en fazla kalabalýk toplayanlardý. Bunlara göre, insanlar yakýnda uykuya ve cinsiyete ihtiyaç duymayacak; ölüme çare bulunacak; savaþ, suç, hastalýk, býkkýnlýk, kýtlýk vs... dünyadan kalkacaktý.

Malthus'ün babasý da bu fikirleri savunuyordu ve çocuðu ile sýk sýk tartýþýyordu. Malthus, bu tartýþmalarý renklendirmek için çeþitli fikirler ileri sürüyordu. Daha sonra bunlarý, babasýnýn teþviki ile yayýnlayacak ve ünlü "nüfus teorisi" ortaya çýkacaktý.
Malthus, o zamanýn hayalci görüþlerini çürütmek için birtakým aþýrý fikirler ileri sürüyordu. Bu teori, o zamanki Ýngiliz zenginlerinin menfaatlerine pek uygun düþtüðünden büyük yanký uyandýrdý ve bu buluþundan dolayý 1805 yýlýnda Halleyburg Üniversitesi'nin profesörlüðüne getirildi.

Bu teoriye göre, insanlarýn aç ve fakir oluþlarýnýn sebebi, nüfusun çokluðuydu. Büyük çoðunluk ölürse, açlýk ve fakirlik ortadan kalkacaktý. Malthus'ün "nüfus kanunu" adýný verdiði bu insanlýk ve ilim dýþý iddiaya göre, insanlar geometrik bir oranla (1.2.4.8.16 gibi) üremekte, buna karþýlýk ziraî üretim aritmetik bir oranda (1.2.3.4.5 olarak) artmaktaydý. Açlýk ve fakirliðin sebebi buydu. Meselenin halli mi? Bunun için, insanlar eþit olmamalý, fakirlere yardým edilmemeli, ölümü önleyici tedbirler alýnmamalýydý. Sonra fakirler niçin evleniyordu. Cinsî perhiz onlar için en uygun yoldu.

Görüldüðü gibi Papaz Malthus, geometrik ve aritmetik oran gibi tamamen hayâl mahsûlü sözlere dayanarak kâinatta olup bitenlerin hepsini açýklayabilecek bir anahtar (!) keþfetmiþ, fakirliðin ilmî sebeplerini izah edecek, sözde mantýkî cevap bulmuþtu. Halbuki bugün, gýda üretiminin nüfusa oranla çok daha büyük bir hýzla arttýðýný herkes bilmektedir. Ekonomik buhranlar, üretim azlýðýndan deðil, tam aksine çokluðundan doðmaktadýr.

Malthus, nüfus artýþýna örnek olarak Amerika'yý göstermiþtir. Fakat bu artýþýn, doðumdan ziyade göçlerden meydana geldiðini görmek istememiþtir.

Tarihin tetkiki de Malthus'ü yalanlamýþtýr. Sözgelimi (M.S.) 2. yüzyýlda Roma Ýmparatorluðu'nun bazý eyâletlerinde nüfus azalmýþtý. Rostoutzeff'e göre: "Nüfus azalýnca, imparatorluðun umumî mahsûlü gittikçe düzenini kaybetti. Böylece kýtlýk baþ gösterdi, endüstri yýkýlmaya baþladý. Giderek hýzlanan bu yýkýlmayý artýk hiçbir þey durduramadý."

Bugünkü Fransa'yý da örnek olarak gösterebiliriz. Biliyoruz ki 19. asýrdan beri Fransa'nýn nüfusu, diðer milletlere göre pek az artmýþtýr. Fransýz uzmanlara göre nüfusun bu derece az çoðalmasý þu neticeleri doðurmuþtur. "Millî zenginliðin artýþý, nüfusu hýzla çoðalan ülkelere göre daha az bir nisbette olmuþtur. Ücretler de daha az bir artma göstermiþtir. kýsacasý Fransa'da nüfusun artmamasý, ekonomik geliþmeye engel olmuþtur."

1800 yýllarýnda, yani Malthus'ün bu konularý yazdýðý sýrada, dünya nüfusu 2 milyar olarak tahmin ediliyor. Aradan geçen 190 senede bu sayý 5 milyara yükselmiþtir. Buna karþýlýk sanayi inkýlabý sayesinde mamül madde üretiminde muazzam bir artýþ olmuþ, bu maddeler sanayileþmiþ ülkelerden gelen gýda maddeleri ve hammadde ile mübadele edilmiþtir. Hareketliliði artýrmak üzere her çeþit taþýma araçlarý geliþtirilmiþtir. Fazla nüfus, göç yoluyla yeni geliþen ülkelere aktarýlmýþtýr. Þu halde Malthus'ün dehþet verici tahminleri ya gecikmiþ veya belirsiz bir zamana kalmýþtýr.

Gýda üretimi ise, Malthus'ün devrinden bu yana, — teorisinin aksine — muazzam miktarda artmýþtýr. Bu sahada otorite olanlarýn bildirdiklerine göre; daha verimli metodlarla, boþ arazinin sulanmasý ve iþlenmesiyle, hayvanî gýdalar yerine nebatî gýdalarýn geçmesiyle, haþaratla daha iyi mücadele etmekle ve tekniðin ziraatte kullanýlmasýyla, bu miktarýn önemli ölçülerde arttýrýlmasý da mümkündür. ABD ve Kanada'daki ihtiyaç fazlasý olan tahýl üretimi bile, Malthus'ün teorisini iflâs ettirmeye kâfidir.

Yaþadýðý yýllarda teorisi büyük kabul gören ve profesörlüðe getirilen Malthus'un kehanetlerinin hiçbiri gerçekleþmedi. Böylelikle her bakýmdan temelsiz ve saçma olan ünlü nüfus teorisi de, tarih müzesinde yerini aldý.

2. A. SCHOPENHAUER (1788-1860)



Alman filozofu... Schopenhauer'in büyük babasý, Danzig'in zenginlerindendi; fakat iflâs etmiþti. Büyükannesi ise delirmiþti. Onlarýn dört oðlundan birincisi aptaldý, ikincisi de aklýný kaçýrmýþtý. Heinrich adýndaki dördüncü oðul ise, Schopenhauer'ün babasýydý ve oldukça baþarýlý bir iþadamýydý. Fakat bir gün kendisini maðazasýnýn arkasýndaki kanalda ölü buldular; bu suretle onun da intihar etmiþ olduðu anlaþýldý.
Schopenhauer'un annesine gelince, Johanna Trosiener adýný taþýyan bu dul kadýn, Almanya'da romanlarýyla kendini tanýtmýþ, dünya nimetlerine düþkün bir yazardý; bencil, oynak, analýk þefkatinden mahrum bir yaratýktý. Goethe, bu kadýna oðlunun ilerde ünlü bir adam olacaðýný söylemiþti; fakat o, "Bir aileden iki dâhi çýkmaz!" diyerek hem buna inanmadý, hem de kendinin de bir dâhi olduðunu anlatmak istedi. Hattâ bir gün oðlunu merdivenlerden aþaðý itti ve sakatlanmasýna sebep oldu. Schopenhauer, kendini rakip gören annesinin yanýndan ayrýldý ve 24 yýl boyunca onu görmedi.

1818'de "Ýrade ve Tasavvur Olarak Dünya" adýndaki büyük eserini yayýnladý ve bu eseri bitirdikten sonra, Ýtalya'ya seyahat etti. Venedik'te kaldý; burada modern hayata daldý. Metresiyle gezerken, kendisi gibi kötümser olan Ýngiliz þairi Byron'la tanýþtý ve onunla sefahet âlemlerine daldý. Fakat bir süre sonra Berlin'e geldi ve buradaki üniversitede doçent oldu. Hegel'le mücadeleye giriþti. Verdiði dersleri, Hegel'le ayný saatlere koydurdu. Amacý, Hegel'in talebelerini kendi dershanesine çekmekti. Fakat umduðu olmadý; âdeta boþ sýralar karþýsýnda kaldý. Öfkelendi ve kötümserliði daha da arttý.

1820-1839 yýllarý arasýnda meyus, serseri ve kýsýr bir hayat geçirdi; sýhhatinden ve insanlardan þüphelenmeye baþladý. Berlin'e yayýlmýþ olan koleradan çok korkuyordu. Her yerde gözüne hýrsýzlar, dolandýrýcýlar görünüyor, gece yarýlarý parasýný saklayacak yerler arýyordu. Hattâ silahlarý ile yatýyor, hiçbir þeye güven duymuyor; günlük masraflarýný kimse anlamasýn diye Yunanca ve Latince kaydediyor; cimrice ve âdeta týmarhanelik bir akýl hastasý gibi yaþýyordu. Pipolarýný dolapta kitliyor ve berberin usturasýndan korkarak kendi kendini traþ etmek zorunda kalýyordu.

1831 yýlýnda kolera yüzünden Hegel gibi Berlin'den kaçtý, Frankfurt'a yerleþti. Burada bekâr olarak çekici ve iddiacý bir dille ünlü filozoflarýn, kadýnlarýn, dinin, aþkýn, âdetlerin aleyhinde þiddetli hücumlarla dolu yazýlar yazdý. Daha sonra bir ailenin yanýnda iki odalý bir pansiyona yerleþti. Burada tam 30 yýl köpeði ile beraber, insanlardan uzak yaþadý. Büyüye ve spiritizme de inanýyor ve hayat tarzýnda Kant'ý taklid ediyordu.

En büyük rakibi olarak gördüðü Hegel'e ömrü boyunca sövüp saydý. Onu, þarlatan ve sefil bir yaratýk diye nitelendiriyor; teorisinin demagoglarýn iþine yarayan skolastik ve ukâlaca bir þiirden baþka bir þey olmadýðýný iddia ediyordu.
1851'de "Meze ve Artýklar" adlý eseri ve daha sonrakiler ile þöhrete kavuþtu. Hep bu aný beklemiþti. Yaþý yetmiþi bulmuþtu; fakat yýllarca beklediði ve nihayet kazandýðý þöhret, onu bir çocuk gibi sevindirdi. Yemeklerden sonra flütünü çalmaya; dostlarýna, kendi hakkýndaki en küçük haberleri bile göndermelerini rica etmeye baþladý.

Schopenhauer, aþktan, aile ve hattâ vatan sevgisinden mahrum bir insandý. Kibirli olduðu kadar da öfkeli ve hesabýný pek iyi bilen bir hasisti. "Ýhtiyaç içinde olan bir arkadaþý hakiki dost saymam; o bir borç isteyendir sadece" diye düþünen ve "Ýnsanýn bilgisi arttýkça ýstýrabýnýn da artacaðýna" inanan bu kötümser insan, ayný zamanda herþeyden þüphelenen bir paranoiddi. Bu durumdan ölünceye kadar kurtulamamýþtý. Aklýna geleni çekinmeden söyler, özenle giyinir, birtakým aþaðýlýk cinsî münasebetlerden zevk alýrdý. Son derece hýrslý ve kavgacý bir þahsiyete sahipti.

Ona göre, kâinatý idare eden þey, kör ve akýldýþý bir iradeydi. Tabiatta ve cemiyette hiçbir kanunîlik yoktu, ilmi bilme de imkânsýzdý. Tarihte ilerleme yoktu, halk tiksinilecek bir yýðýndý. Diyordu ki: Hayat demek, iþ demektir. Ýþ de mücadele etmektir. Mücadele ise boþtur. O halde hayat sefalettir... Ayni, kendi hayatý gibi.

3. FRIEDRICH HEGEL (1770-1831)



Alman filozofu... Onun düþüncesinde, idealizmle materyalizm birbirini yalanlayarak çeliþip dururlar. Hegel'in þahsiyetinin teþekkülünde birçok ikilikler vardýr ve bunlar düþüncesine yansýmýþtýr. Stuttgart'ta bir mal memuru olan babasý, onu Protestan papazý yapmak istemiþti. Hegel 18 yaþýndayken ilâhiyat fakültesine girmiþ ve 5 yýl okumuþtur. Bu eðitimin þekillendirdiði mistik yapý, bir süre sonra zýttýna dönüþmüþ, baþta Hristiyanlýk olmak üzere her türlü inancý inkâr eden bir tanrýtanýmazlýða varmýþtýr. Hegel daha sonra, maddeciliðin de yetersiz olduðunu görerek, yeniden (ama daha yüksek seviyede) idealizme ulaþýrken, gerçekte akýldýþý olan herþeyi çürütmek ve dünyadaki akýl denilen insanî melekeyi hâkim kýlmak istemiþtir.

Hegel'e göre fikirde üç hareket vardýr: Tez, antitez, sentez... Dünya fikir hayatýnda kurduðu diyalektiði, komünistler aynen benimsemiþlerdir. Ama onun maddeden ruha geçiþ yolunu týkayarak ve böylece fikir namusuna kýyarak... Hegel materyalisttir, her þeyi maddede bulur, ama maddeyi tahkik ede ede, bundan bir üst inanýþa yol býrakýr. Arar, bulur ve tasdik eder. Bulamadýðý zaman ise yolu oraya kývýrýr ve orada býrakýr.

Hegel felsefesini Alman devleti himaye etmiþ ve bu felsefeyi aykýrý düþünmeye engel olacak kadar resmî bir görüþ saydýrmýþtýr. Zaten Hegel, daima kuvvet ve düzenin dostu olmuþ, gerçekçi ve dýþ hayattan çekingen, oldukça soðuk ve sert biri olarak, içten kuvvetli bir hayal gücüyle düþünmüþtür.

Zamanýnda ve ölümünden bir süre sonra Almanya'nýn resmî ideolojisi halindeydi. Öyle ki, üniversite hocalarýnýn çoðu onun görüþlerini savunuyordu. Fakat daha sonra dünyayý aldatan diðer kiþilerin âkýbetine uðradý ve "Hegel felsefesi" yýkýldý. Bunda, kendi felsefesinde býraktýðý açýk noktalar yanýnda; müþahede ve tecrübeye dayalý ilimlerin Hegel ekolüne karþý koyuþunu ve tabiat ilimlerinin geliþmesini, bir de tarih araþtýrmalarýnýn neticelerini gösterebiliriz.

4. JOHN STUART MILL (1806-1873)



Ýngiliz filozofudur. Tarihçi, iktisatçý ve psikolog olan James Mill'in oðludur. Babasý, kendisine fikir arkadaþý yapmak ve doktrinlerini onun þahsýnda sürdürmek amacýyla daha pek küçük yaþta düþünmeye ve öðrenmeye alýþtýrmýþtý. Çocuðun hislerini körletip sadece zihnini geliþtirme gayesi güden bu eðitim tarzý, onu düþünen bir robot haline getirmiþti. Mill, daha 3 yaþýndayken birçok Yunanca kelime ve matematik öðrenmiþ ve 7 yaþýna kadar hemen hemen bütün eski Roma ve Yunan sanat eserlerini okumuþtu.
Mill'in sýhhat durumu pek bozuktu. A. Comte'a yazdýðý mektuplarda, daima yorgunluðundan söz ederdi. Bir ara aðýr bir buhran geçirdi.
Mill, hiçbir okul ve üniversiteye gitmeden yalnýz babasýnýn öncülüðü sayesinde yetiþmiþti. Çocukluðunda hiçbir dini eðitim almadýðýný söylüyordu. Aþýrý çalýþmakla geçen kuru ve hisden uzak hayatý yüzünden, 20 yaþýnda bir zihin yorgunluðuna tutuldu.
Mill'e göre, insan, ancak vak'alarý idrak edebilir, onun ötesine geçemez ve kendiliðinden bir þeyi bilemezdi. Ýdrakin dýþýnda hiçbir objektif hakikatýn olmadýðýný iddia ederdi. Yani maddî dünyanýn þuurumuzun bir faraziyesi olduðunu, objektif hakikatin biz onu idrak ettiðimiz için mevcut bulunduðunu söylerdi.

Mill, hürriyetin sadece yetenekleri geliþmiþ insanlar için olduðunu, halk yýðýnlarýnýn buna layýk olmadýðýný belirtiyordu. Ona göre en üstün iyi, faydadýr. Ýyiyi kötüden ayýracak ölçü, fayda ölçüsüdür.
Mill, yaþadýðý yýllarda birçok düþünürü peþine taktý ise de, bugün taraftarý kalmamýþtýr.

5. HERBERT SPENCER (1820-1903)




Ýngiliz filozofudur. Babasý, imânsýz ve dinsiz denilecek kadar inançsýz bir insandý. Oðluna da dinsizliði aþýlamaya gayret etti.
Spencer, Darwinciliðin tesirinde kaldý. Sosyal Darwinizme geçiþi temsil eder. O, toplumlarýn sunî kurulmuþ birlikler olmayýp, kendiliklerinden var olduklarýný savunur.

Spencer'in felsefe tarihinde evrimcilik (evolüsyonizm) adýný alan bütün bu görüþleri, son çaðda pek çok hücuma uðramýþ ve birçok tartýþmalara yol açmýþtýr. Eserleri, Avrupa dillerinin hemen hepsine çevrilmiþ ve birçok defa da basýlmýþ olan Spencer, ihtiyarlýk yýllarýnda þöhret peþinde koþmaktansa, hayatýn kolay elde edilir nimetlerinden faydalanmaya çalýþmadýðý için üzüntü duymuþ ve emeklerinin boþa gittiðini düþünmüþtü.

Necip Fazýl'a göre; Spencer'in evrimciliði; ilk ve son illiyet noktasýndan mahrum, baþýn ve sonun hesabýný vermekten müstaðni, uçlarý görünmez tek çizgi üzerinde bir tecrübecilik usulüne dayanýr; ve artýk hiçbir þeyi halledemez durumda çýrpýnan metafizik arayýþ cehdinin topraða inmesi ve tatbikî bir dehaya kavuþmasý þeklinde tecelli eder.

KAYNAKLAR
1. Filozoflar Ansiklopedisi. Cemil Sena (4 cilt)
2. Felsefe Ansiklopedisi. Düþünürler Bölümü. Orhan Hançerlioðlu (2 cilt)
3. Çaðdaþ Felsefe. Prof. Bedia Akarsu.
4. Sosyoloji Tarihi. Prof. N.Þ. Kösemihal.
5. Düþünce Tarihi. Orhan Hançerlioðlu.
6. Dünyayý Deðiþtiren Kitaplar. Robert B. Downs.
7. Batý Tefekkürü ve Ýslâm Tasavvufu. Necip Fazýl Kýsakürek.
8. Filozoflarýn Özellikleri. Prof. Dr. Nihat Keklik

Sefa Saygýlý (Doç. Dr.)
Gönderen: 21.01.2008 - 12:07
Bu Mesaji Bildir   Maksat kelam olsun üyenin diger mesajlarini ara Maksat kelam olsun üyenin Profiline bak Maksat kelam olsun üyeye özel mesaj gönder Maksat kelam olsun üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 1251 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 11:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
SaYaCGIN (48), AnneminSariGülü.. (34), kotza1 (55), keremcik (52), fatih GUNES (49), muhsin p.o. (52), tuva (42), Dostluklar_Baki (39), meydan26 (50), mehlika akasya (45), panter32 (50), NÖBETCI (47), baranbari (49), friendsofmehdi (39), tatar_salih (36)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.73404 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.