Su gibi aciz, su gibi aziz!
Bardaðýn içinde bir damla su vardý. Bir aþaðý bir yukarý gezdirdim onu. Sonra durup seyrettim. O damla, aczin ve fakrýn en güzel ifadesi olan göz yaþýný andýrýyordu; muhtaç oluþun, isteyen oluþun, yalvarýþ hâlinin sözsüz ifadesi olan göz yaþýný…
Doðrusu suyun tarifinde bile acizlik ve fakirlik saklý. Renksiz, kokusuz, tadsýz, þekilsiz deriz ona. Sahip olmayýþýn, renksiz oluþun sembolüdür o. Sahiplenmeyen ve kendilerinden bir þeyi olmayanlarýn sembolü… Bu hâliyle su, hadsiz nimete kavuþanlara Hadsiz Nimet Veren’in güzel bir aynasýdýr.
Kendisi renksizdir.
Fakat onda bütün renkler görünür. Gökkuþaðý onun minik elleriyle boyanýr. Her mevsim farklý renklere bürünür. Yeþil elbiseler onda dokunur, aðaçlara libas olur. Rengarenk giysileri giyinen bahar hurileri, onunla gülümser. Zinetleri olan meyveler, renkli þekillerde onun sayesinde sunulur bizlere.
Þekli ve biçimi yoktur.
Fakat bütün þekiller ve biçimler ona ihsan edilir. Hadsiz biçimli melek gibi beyaz karlar, o mürekkeple yazýlýr. Onun yüzünde hadsiz nakýþlar dokunur. Yapraklar, çiçekler, kelebekler, insanlar ve hayat onun harcýyla þekillenir. Girdiði her þeyin biçimini alýr ve Biçimi Veren Sanatkâr’ýn sanatýný gözlere okutur.
Kokusu yoktur.
Fakat bütün çiçek ve meyveler güzel kokularýný onun hayattar kokusuzluðundan alýrlar. Suyun kokusuzluðu, tüm güzel kokularýn dibacesidir bir bakýma. Tüm nebatatýn can damarlarýnda dolaþan kokusuz su, elsiz ipekböceðinin binbir iþçilikli kozayý örmesi gibi, her güzel kokulunun varkýlýnýþýnda pay sahibi olur. Böylece suyun sevinç gözyaþlarý, þükür tebessümüne dönüþür. O küçük damlacýklar sayesinde þükrün binbir türlü kokusu sinelere dolar.
Tatsýzdýr.
Oysa tatlýlara tat veren en müstesna þerbettir o.
Tüm lezzetler onun ellerinde sunulur bize. Tad onunla ulaþýr dile; ve dillerin þükrüne vesile olur.
Su bize seslenir.
Der ki, “Benim gibi renksiz, kokusuz, yani ‘ben’i olmayan bir ben olursanýz, küllî bir ayna olursunuz Rabbimize.” O’na en küllî bir ayna olan sevgili Peygamberimiz, ümmîliði ve temiz fýtratý ile bu hakikati bize haykýrýr. O insanlar içinde en çok su gibi olanýdýr.
Su gibi acizlik ve fakirlik libasýna büründükçe insan, Rahmet Sahibi Sâni’nin hadsiz nimetlerine mazhar olur. Sahip olmadýklarýnýn çokluðunca güzellikler onun mürekkebinden yazýlýr. Öyle ki, acz ve fakr libasýna bürünmüþ saf su, safî rahmet olur. Dillere rahmet okutur.
Nasýl topraða duasý karþýlýðý verilen su onu bereketlendirip tohumlara neþv-u nema buldurursa, acz ve fakrýný göz yaþlarýyla ifade eden bir abdullahýn da, kalbinde bereket ve rahmet tohumlarý filizlenir. Sýrf Allah için bütün mahlukât adýna dua edip göz yaþý akýtanýn gönlü ise, rahmet ve bereket pýnarý gibi çaðlar. Çaðlayan olur, taþar. Ýþte sevgili peygamberimiz Hz. Muhammed aleyhisselatu vesselâm’a bunun için ‘âlemlere rahmet’ denir. Ne kadar da doðru: Gönlü bizzat rahmet ve bereketin mücessem tezahürü olmuþ birisine âlemlere rahmet denmez de, ne denir?
Öyleyse ey nefis!
Su gibi aciz ol ki, su gibi aziz olasýn.
Etrafa rahmet ve bereket saçasýn.
alinti
selam ve dua ile...