0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » TARİH / SİYASET / EKONOMİ » TÜRKİYE VE DÜNYADA SİYASET » DEVRiMLER 1 - SAPKA DEVRiMi

önceki konu   diğer konu
13 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
Dai su an offline Dai  
DEVRiMLER 1 - SAPKA DEVRiMi
922 Mesaj -
Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk cumhurbaskani M.K. Atatürk, Cumhuriyetin ilanindan sonra, bir takim reform hareketlerine giristi ve herkesçe bilinen inkilaplari asamali olarak gerçeklestirmeye basladi..

Bu cümleden olarak Osmanli döneminin simgelerini ortadan kaldirmaya ve dinî kaynakli giyim farkliliklarinin yurttaslar arasinda ayirim yaratmasini önlemeye yönelik adimlar atti..
Giyim konusundaki bu yeniliklerin basinda sapka geliyordu..
Çünkü Atatürk'e göre sapka batili ve modern olmanin simgesiydi, uygar kiyafetin ayrilmaz bir parçasiydi. Bunun disinda kalan (fes, sarik, külah vb.) basliklar, Türk ulusunun kiyafeti olamazdi. !

Nitekim 24 Agustos 1925 tarihinde, Kastamonu'ya yaptigi bir gezide, elinde Panama sapkasi biçiminde genis kenarli beyaz bir sapka oldugu halde halka söyle seslendigini görüyoruz:

"Arkadaslar, Turan kiyafetini arastirip canlandirmaga yer yoktur.
Uygar ve milletlerarasi kiyafet, bizim için, çok cevherli milletimiz için lâyik bir kiyafettir.
Onu giyecegiz, ayakta iskarpin veya fotin, bacakta pantolon, yelek, gömlek, kravat, yakalik, ceket ve tabiatiyla bunlari tamamlamak üzere basta siper-i semsli serpus.
Bu serpusun adina sapka denir. Redingot gibi, bonjur gibi, smokin gibi, frak gibi, iste sapkamiz!

Arkadaslar, kesin olarak söylüyorum, korkmayiniz! Bu gidis zaruridir. Bu zaruret bizi yüksek ve önemli bir sonuca götürüyor.
Isterseniz bildireyim ki, bu kadar yüksek ve önemli bir sonuca varmak için, gerekirse bazi kurbanlar da verelim. Bunun önemi yoktur..."
(K. Z. Gençosman, Atatürk Ansiklopedisi, Istanbul 1981, X, 67).


M.K. Atatürk, bu konusmasinda, inkilâbindan asla taviz vermeyecegini ifade etmesine ragmen, sapka giyilmesi hususunda kesin bir emir vermemistir.
Ancak kadin-erkek herkesin giymesini içtenlikle arzu ettigini bildirmistir.

Aksamleyin Ankara'ya döndügünde, kendisini karsilamaya gelenlerin tamaminin sapkali oldugunu görmüstür (Yeni Türk Ansiklopedisi, X, 3818).

Bundan bir kaç gün sonra toplanan (2 Eylül 1341/1925) bakanlar kurulu, devlet memurlarina sapka giyme mecburiyeti getiren 2413 no'lu kararnameyi çikarir.
Ardindan da 15 Kasim 1925 tarihinde Konya milletvekili Refik Bey ve arkadaslari Meclise sapka giyilmesi ile ilgili kanun teklifini verirler.
Bursa milletvekili Nureddin Pasa bu kanunun Teskilati Esasiye Kanununa (Anayasa) aykiri oldugunu ileri sürerek geri alinmasini ister.

Ancak çogunlugun lehte oy kullanmasi sonucu 671 sayili "Sapka Iktisasi Hakkinda Kanun" 25 Kasim 1925 tarihinde kabul edilir ve 28.11.1925 günü 230 sayili Resmi Gazetede yayinlanarak yürürlüge girer.

Kanun su üç maddeden olusmaktadir:
1- Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri ile genel ve yerel yönetim görevlileri, her türlü kurulusta görevli memurlar ve müstahdemler Türk milletinin giymis oldugu sapkayi giymek mecburiyetindedir. Türkiye halkinin da genel basligi sapka olup, buna aykiri bir aliskanligin devamini hükümet meneder.
2- Is bu kanun, yayinlandigi tarihten itibaren geçerlidir.
3- Is bu kanun, Türkiye Büyük Millet Meclisi ve Yürütme Kurulu üyeleri tarafindan yürütülür (Bak. Bekir Sitki Yalçin - Ismet Gönülal, Atatürk Inkilabi, Kültür ve Turizm Bakanligi, Ankara 1984, 99 vd.).

Sapka Kanunu ülkede önemli bir direnisle karsilasti. Yasa T.B.M .M .'nde kabul edildigi gün Erzurum'da protesto gösterileri oldu. Bunun üzerine bu ilde sikiyönetim ilan edildi ve gösteriye katilanlar Sikiyönetim Mahkemesine verildi..

Rize, Sivas, Maras, Giresun, Kirsehir, Kayseri, Tokat, Amasya, Trabzon ve Gümüshane'de yasayi protestoya yönelik eylemler gerçeklestirildi.
Bu eylemlere katildigi ileri sürülen birçok kisi Istiklal Mahkemelerinde yargilandi; bunlarin bazilari ölüm, bazilari da agir hapis cezalarina çarptirildi.
Ölüm cezasina çarptirilanlardan biri de Iskilipli Atif Hoca'dir..

Aslinda Atif Hoca, protesto eylemlerine bizzat katilmamis,
fakat adi geçen kanunun yayinlanmasindan yaklasik bir buçuk yil önce (1340/1924) yazip nesrettigi "Frenk Mukallitligi ve Sapka" adli risalesinden dolayi Ankara Istiklal Mahkemesince suçlu bulunarak idama mahkum edilmis
ve 4 Subat 1926 tarihinde hüküm infaz edilmistir (Iskilipli Atif Hoca, Frenk Mukallitligi ve Islâm, IXX, Çile Yayinevi, Istanbul).

1939'da Türk Ceza Kanunu'nun 526. maddesiyle sapkadan baska baslik giymeyi aliskanlik haline getirmenin cezasi üç aya kadar hapis olarak belirlendi.
1961 ve 1982 Anayasalari, öbür devrim yasalari gibi 671 sayili yasanin Anayasaya aykiriliginin ileri sürülemeyecegini hükme baglamistir (Ana Britannica, XX, 237).
Gönderen: 18.12.2009 - 01:49
Bu Mesaji Bildir   Dai üyenin diger mesajlarini ara Dai üyenin Profiline bak Dai üyeye özel mesaj gönder Dai üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Dai su an offline Dai  
muhalif Mustafa Sabri Efendi
922 Mesaj -
Sapka devrimine muhalefet eden Mustafa Sabri Efendi,

1922 yilinda yayinlanan Dini Mücedditler adli eserinde sapka giyilmesini "hem dinî hem de millî küfür" olarak degerlendirmektedir..!

Islâm dininde niyetler çok önemlidir. Hattâ amellerden de önce gelir ve ameller onlara göre deger kazanir. Bunun içindir ki Islâm âlimleri;

"Küfre niyet eden kimse o andan itibaren kâfirdir" diyorlar. Böyle bir kimse, dis görünüsü itibariyle müslümanlara benzese de kâfirdir.
Kaldi ki, 'a, O'nun Resûlüne ve sair dinî zaruretlere iman ve itikadi olmadigi için,
seve seve kâfirlerin kendilerine mahsus alâmet ve siârlarini giyinmis ve kabul etmis olursa,
artik bu kimsenin küfründe süphe etmek bile caiz degildir.

Büyük fakihlerin ekserisi "Kafirlere mahsus ve onlarin kiyafet alâmeti olan kalensöve yani sapkayi bir zaruret olmadan kendi arzusu ile giymek küfürdür.
Zira bu alamet-i küfürdür.
Onun için bunu, ancak mecûsilik, hiristiyanlik, yahudilik gibi küfrün çesitlerinden birini seçenler ve kalpleri küfür rengi ile boyanmis olanlar giyebilirler.
Esasen zâhir alâmetlerle bâtinî islere istidlâl ve onun üzerine hükm etmek aklen ve ser'an makbul ve mu'teber bir yoldur" diyorlar.

Fukahâdan bazilari ise; "Mecûsi, hiristiyan ve sair kâfir milletlere mahsus ve onlarin kiyafet âdeti olan kalensöve yani sapkayi kendi arzusu ile giyen bir müslüman,
onlara benzemis ve onlari taklid etmis oldugu için günahkâr olursa da kâfir olmaz" diyorlar.
(Iskilipli Atif Hoca, Frenk Mukallitligi ve Islâm, Istanbul 1975, 21)
Gönderen: 18.12.2009 - 01:50
Bu Mesaji Bildir   Dai üyenin diger mesajlarini ara Dai üyenin Profiline bak Dai üyeye özel mesaj gönder Dai üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Dai su an offline Dai  
muhalif Üstad Necip Fazil
922 Mesaj -
Üstad Necip Fazil'in Son Devrin Din Mazlumlari adli bir eserinde
Cumhuriyetle beraber müslüman alimlere yapilan katliam ve zulümleri anlatir..

Arsivler açilmadigi için hala istiklal mahkemelerinde kaç müslümanin idam edildigi net degildir..
Muhtelif rakamlar vardir: 100 bin ile 500 bin arasinda katledilen müslüman sayisi..

Orada bir müslüman alimden bahseder Üstad..
Adi Masaallah efendi..
Sarigini çikarip sapka giymeyi reddettigi için asilir..
Son sözleri söyle olur:

"Benim adim Masaallah,sapka giymem insaallah..."

Sehid Masaallah Efendinin naasina sapka giydirirler ve fotografini çekerler...!

...

Üstad Necip Fazil ideolocya eserinde , sapka hakkinda sunlari söylüyor:

"Nihayet bu milletin basina zorla ve kanunla yerlestirilen sapka,
(Giyom Tel)in direk üzerinde selâmlamaya mecbur edildigi zulûm sapkasi hâdisesinden daha agir cebirle, sahsiyetimizi topyekûn Garba teslim ettirilisimizin,
yüzde yüz palyaço haline getirilisimizin, bir parça üzerinde millî irzimizi Avrupaliya feda etmeye zorlanisimizin resmî, alenî ve nihaî hamlesi olmustur.

Binaenaleyh sapkada, sapkayi asan bir mânâ vardir.
Bütün dinî, millî, bediî , tarihî ölçülerimizin istikrah duydugu bu unsuru basimiza geçirmeye mecbur tutulmakla toyekûn mukaddesatimizi,
tarihî can düsmanimizin emrine vermeye zorlanmis oluyorduk .

Halbuki sapkada, dinî, millî, bediî,tarihî ölçülerle, bizzat maddesi bakimindan, muhabbet veya nefret hissine deger hiç bir kiymet ve haysiyet mevcut degildir.
Bütün kiymet ve haysiyet, onun remz ve alem teskil ettigi ruh ölçüsündedir.
Bu da küfürdür.

Bize zorla ve cihanda bir esi görülmemis kanunî bir mükellefiyetle sapkayi giydiren fikrî saik,
sahsiyet ve hüviyetimizi küfre teslim etmekten baska tek gaye sahibi degildir.
Yoksa ne fes, fes olarak güzel; ne de sapka, sapka olarak çirkindir."
Gönderen: 18.12.2009 - 01:51
Bu Mesaji Bildir   Dai üyenin diger mesajlarini ara Dai üyenin Profiline bak Dai üyeye özel mesaj gönder Dai üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Dai su an offline Dai  
islam alimleri neden huhalif idiler ?
922 Mesaj -
O halde Islâm âlimlerinin sapka hakkindaki olumsuz kanaatlerinin dayanagi nedir?

Islâm din bilginlerini bu kanaata sevkeden sebep, Peygamber (s.a.s)'in, sürekli olarak müslümanlari gayr-i müslimlere benzemekten sakindirmasi ve bu konuda hassasiyet göstermesidir.
Nitekim Rasûlüllah (s.a.s): Bir kavme benzemeye çalisan, o kavimdendir" (Ahmed b. Hanbel 11, 50; Ebu Davud, Libas, 4)
ve "Bizden baskasina benzemeye özenen bizden degildir" (Tirmizî, Isti'zân, 7) buyurmakla, seklen dahi olsa, bir müslümanin kâfirlere benzemesine karsi oldugunu göstermistir.

Rasûlüllah (s.a.s)'in, seklen dahi olsa, müslümanlarin gayr-i müslimlere benzemeye özenmelerine karsi olusu hakli bir nedene dayaniyordu.
O da, gayr-i müslimlere benzemeye özenen müslümanlarin, zamanla dejenere olarak Islâm'dan uzaklasmalari ya da ondan tamamen kopmalari endisesiydi.
Zira Resûlü; "Kisi inandigi gibi yasamazsa yasadigi gibi inanmaya baslar" gerçegini çok iyi biliyordu.

Sunu hemen belirtelim ki, hadisin metninde geçen "tesebbüh" kelimesi, yukarda görüldügü gibi, tesâdüfi bir benzemeyi degil,
benzemeye çalismayi yani bir kimsenin benzemek istedigi kisileri bilerek ve isteyerek taklid etmeye çalismasini ifade etmektedir.
Yoksa bir gayr-i müslim, Islâma girmek gibi bir niyeti olmaksizin, müslümanlara mahsus bir alâmeti tasimakla, müslüman sayilamiyacagi gibi;
"gayr-i müslimlere benzeme kasdi olmaksizin, soguk vb. sebeplerle onlara mahsus alâmetleri giyen bir müslüman da kâfir sayilmaz" (Fetevâ-yi Hindiye, II, 276, Bulak 1310 h.).

Hele hele kâfirlerin siâri olmayan bir takim kiyafet ve davranislarda gayr-i müslimlere benzeyen kimse asla tekfir edilemez (Ali el-Kârî, Serhu's-Sifâ, II, 522, Istanbul 1309 h.).

Ancak "Mecûsilerin mümeyyiz vasfi olan sapkalarini ve zimmîlerin küfrün siârindan olan kalensövelerini, onlara benzemek kasdiyla giymek ya da hristiyan ve mecûsilere ait olan zünnari kusanmak küfür sayilmistir"
(Seyhzâde, Hâsiyetü Seyhzâde alâ Tefsîr el-Kâdî el-Beydâvî, I, 108, Matbaatü's-Sultâniyye, Dâr'ül-Hilâfe, 1282 h.; Ali el-Kârî, Serhu'l-Fikhi'l-Ekber, 167. Misir, 1323 h.; M. Ertugrul Düzdag, Seyhülislâm Ebussuûd Efendi Fetvalari Isiginda XVI. Asir Türk Hayati, Istanbul 1983, 118).
Gönderen: 18.12.2009 - 01:56
Bu Mesaji Bildir   Dai üyenin diger mesajlarini ara Dai üyenin Profiline bak Dai üyeye özel mesaj gönder Dai üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
kolye7 su an offline kolye7  
GERÇEK ALİMLERİN KİMLER OLDUĞU VE DEVRİMLERİN ANLAMI.....
309 Mesaj -
Merhabalar,

Dai kardeþimizin bu anlamlý yazýsýna bende kendi bilgim ve fikriyatýmca düþüncelerimi yansýtmak istiyorum.

Daha öncede söylemiþtim. Ben yalnýz Ravda için yada baþka fikir ortamlarý için deðil, basýnýn her kesimine, sivil kuruluþlarýmýza ve hatta milletvekillerimize dahi yazýlar yazýp göndererek bir vatandaþ olarak düþüncelerimi yansýtýyorum diye.

Daha önce birkaç tartýþma ortamý için yazmýþ bulunduðum iki yazýmdan alýntýlarý burayada aktarmayý uygun bulduðum için sizlerlede paylaþmak istiyorum.

Sanýrým bu yazýlarým hem alimlerin kimler olduðu konusunu ve Atatürkün devrimlerinin ne anlama geldiðini gereði gibi aydýnlatacaktýr.


Alıntı

[Bu yazýnýn büyük bir kýsmý bu forumda daha önce bir kardeþimize cevaben yazýlmýþ bir yazýmdan alýntýdýr)

ALLAH YOLUNDA ALÝMLER

Allah yolunda alimler dendiðinde anlaþýlmasý gereken bu kiþilerin kesinlikle PEYGAMBERLER ve VELÝLER olduðu gerçeðidir.

Bu zümrenin dýþýnda insanlara Allah yolunda alim sýfatýný atfetmek, ancak ve ancak ÝLÝM ve ALÝM sözlerinin gerçek anlamýný ya gereði gibi bilmemek ya da hiç bilmemekten kaynaklanmaktadýr.

Bugün maalesef Kuran "ALÝM" sýfatýný muhtelif ayetlerde apaçýk tanýmlamýþ olmasýna raðmen aslýnda "RUHBAN" (Hoca, müftü, dini lider, icazetli þeyh v.s) zümresinden insanlara, hatta bazen Kuran'ýn "DÝNDE YOK" dediði bu zümreden dahi olmayan insanlar için "ALÝM" sýfatý rahatlýkla kullanýlabilmektedir.

Ýslam dünyasýnýn yüzyýllardýr bedellerini ödemeye mecbur kaldýðý en büyük hatalardan biridir bu konu.

Þimdi bu konuyu Allah'ýn ayetleriyle daha açýk ve net ortaya koymaya çalýþalým.

Yasin suresi, 21 : Sizden herhangi bir ücret/bedel istemeyenlere uyun. Ki Onlar doðruyu ve güzeli bulan insanlardýr.

Yasin suresinde "ücret istemeyenlerden" sözüyle kastedilen kiþiler, Efendimiz ve onun nuru olan HAKDOSTLARI/EVLÝYA dýr.

Fatiha suresi, 6,7 : Bizi doðru yola ilet. Nimet verdiklerinin yoluna azmýþ sapmýþlarýnkine deðil.

Fatiha suresinde "nimet verilenler" olarakta Efendimiz ve onun nuru olan HAkDOSTLARI/EVLÝYA ya iþaret ediliyor.


Nisa suresi, 69 da, týpký Fatiha suresinde olduðu gibi "kendilerine nimet verilenlerden" öncelikle bahsedilip, sonrada bu seçkin insanlarýn hem kendilerinin sýfatlarý olan ya da onlarýn yolunda çok büyük mücadeleler verenlerin birliðinden bahsedilir. Ve hüküm þöyle baðlanýr bir kaç mealle vermeye çalýþayým "Onlar ne güzel arkadaþtýr.", "iþte böylelerininki ne güzel birliktelik[ler]dir!", "Ne güzel dosttur bunlar!"

Nisa suresi, 69 un amacý, hem kendilerine nimet verilenlerin tekrar belirtilmesi ve bu anlamda hem nimet verilenlerin hemde üstün mücadeleler vererek yüksek derecelere varmýþ seçkin müminlerin methedilmesi ve tüm müslümanlarýn bu yolda mücadele için teþvikidir. Yani benim anlatmak istediðim hükmü deðiþtirecek hiç bir anlamý yoktur.

Nisa suresi, 69 : Kim Allah'a ve Peygambere itaat ederse iþte onlar, Allah'ýn kendilerine nimet verdiði peygamberlerle, sýddýklarla, þehidlerle, iyilerle birliktedir. Bunlar ne güzel arkadaþtýr!

Peygambere itaat edenler, hem kendilerine nimet verilenlerin en büyüðü peygambere, hemde yine kendilerine nimet verilmiþ olan peygamberin nuru olan velilere itaat eder. Yani NEBÝ ile VELÝ yi ayýrmazlar. Ayýrýrlarsa bu bir felaket olur. Böylecede hem nimet verilenlerle, hemde onlarla birlikte olmayý hak kazanmýþ salihler, sýddýklar ve þehidlerle ayný topluluk içinde kabul edilir müjdesi veriliyor ayetde.

Alýntý
Tabi ki Kuran'ý zamana göre tevil edenlerin mutlakki ehil kiþiler olmasý gerekir. Yoksa þikayetlerde bulunduðunuz konular dahil sayýsýz yanlýþlarla kaþ yapayým denirken göz çýkartýlmasý iþten bile deðildir.

Benim bir önceki yazýmda islam coðrafyasýndaki facia tablo için sorduðum sorularýn kaynaðýda bu Kuran'ý belli bir döneme hapsetme faciasýnýn bir yansýmasýdýr aslýnda.

Alimler PEYGAMBER ve VELÝLER dir. Geçmiþten bugüne Ýslam dünyasýnda yapýlan çok büyük bir yanlýþ yani aslýnda birer ruhban olan ve din konusunda ehil olmadýðýný öncelikle Kuran'ýn belirttiði PAPAZ, RAHÝP, HAHAM, HOCA, MÜFTÜ, DÝNÝ LÝDER, ÝCAZETLÝ ÞEYH gibi kendi kendini yetiþtiren ve Allah'ýn kendileriyle rabýtasý olmayan kiþileri ALÝM kabul etmek yapýlan en büyük hatalardan biridir.

Hadid suresi, 27 : Uydurduklarý ruhbaniyeti onlara biz emretmedik.

Tevbe suresi, 34 : Ey iman sahipleri! Þu bir gerçek ki, hahamlardan ve rahiplerden (Ruhbanlardan) birçoðu halkýn mallarýný uydurma yollarla týkabasa yerler ve Allah'ýn yolundan geri çevirirler.


Efendimiz "ALÝMLER BENÝM VARÝSÝMDÝR" diyor. Çok doðru. Fakat söylediðim gibi ALÝM sözlerinden çoðunluðun anladýðý zümreyi kastetmiyor. Peki neyi kastediyor onuda anlatmaya çalýþalým.
Özellikle iki ayetde uyulmasý gereken Allah yolunun alimleri þöyle tanýmlanýyor.

Yasin suresi, 21 : Sizden herhangi bir ücret/bedel istemeyenlere uyun. Ki Onlar doðruyu ve güzeli bulan insanlardýr.

Yasin suresinde "ücret istemeyenlerden" sözüyle kastedilen kiþiler, Efendimiz ve onun nuru olan HAKDOSTLARI/EVLÝYA dýr.

Fatiha suresi, 6,7 : Bizi doðru yola ilet. Nimet verdiklerinin yoluna azmýþ sapmýþlarýnkine deðil.

Fatiha suresinde "nimet verilenler" olarakta Efendimiz ve onun nuru olan HAKDOSTLARI/EVLÝYA ya iþaret ediliyor.

Þimdi haklý olarak diyenleriniz olacak ki "Hakdostunu nerede bulacaðýz" ya da "Hak dostu olduðunu nasýl anlayacaðýz"

Hemen izah edelim. Hakdostu bulmak, yada onlara rastlamak çok ender kullarýn nasibi olan iþtir. O nedenle bunu kendimize takýntý yapmadýðýmýz gibi, ortalýkta dolaþan sayýsýz kendine hak dostu süsü veren sahtekardanda uzak durmamýz ve onlarýn karþýsýnda uyanýk olmamýz gerekiyor.

O zaman yapacaðýmýz þudur. Þüphesiz öncelikle hiç bir eþi olmayan Kuran'ý anlayabildiðimiz kadar okuyacaðýz. Sonra ise Efendimizin Kuran hükümleriyle örtüþen, yalan olmadýðýna kesin kanaat getirdiðimiz hadislerini okuyup inceleyeceðiz. Daha sonrada tabi ki her biri Efendimizin nuru olan EVLÝYA zümresinin bugün mevcut olan eserlerini okuyup onlardan yararlanmaya çaþýþacaðýz.

ALÝM sözü ilimden gelir. ÝLÝM hem din hem dünya adýna hatasýz olarak bir sonuç halidir. Hata taþýmadýðý için adý ilim olarak konmuþtur.
Bu hatasýz sonuç halini ortaya koyanlarada ALÝM denir. Bir iþ içinde hata, yada hatalar olsa ÝLÝM olmaz. Buna baðlý olarak ortaya koyduklarýnda hatalar barýndýranlarda ALÝM olmaz, olamaz.

Allah bu hatasýzlýk, yani Allahýn istediði þekilde dine hatasýz sahip olma özelliðini yalnýzca PEYGAMBER ve VELÝLERE nasip kýlmýþtýr.Bunu çok iyi bilmek gerekiyor.

Ve bir yerdede hem Ruhban olayýna Allah'ýn emri olmamasýna raðmen fýrsat verildiðini ve hesabý görecek olanýn yalnýzca Allah olduðunu ifade ettim.

Tekrarlýyorum. Benim Ruhban olarak nitelediðim zümreleride dinleyebilir, hatta kitaplarýný okuyabilirsiniz. Fakat burada önemli olan bu kimselerin din adýna söylediklerinin içinde çokça taþ parçasý olan pirinç küpüne benzediðini ve bu taþlarý ayýklayacak özelliðe sahip deðilseniz diþlerinizin zarar göreceðini, yani din adýna ifadeyle söyleyecek olursak imanýnýzýn zarara uðramasý ihtimalinin çok muhtemel olduðunu bilmeniz þartýyla.

Ben ruhbanlarýn zararlarýnada Allahýn veli kulu Yunus Emre ile örnekler vermiþtim.

Alýntý
Allah'ýn veli kulu Yunus Emre'dende bir iki örnek verelim RUHBAN konusuna

Yiðirmidokuz hece
Okursun uçtan uca
Sen elif dersin hoca
Manasý ne demektir
***************
Peygamber yerine geçen hocalar
Bu halkýn baþýna zahmetli oldu
Yunus gel aþýk isen tevbe eyle
Nasuh'a tevbe ucu kutlu oldu

Yeri gelmiþken önemli bir uyarýda bulunayým.
Týpký burada olduðu gibi yani "YOLUNDA GÝDÝLECEKLER" hükmünün anasý olan "NÝSA SURESÝ, 21 ve FATÝHA SURESÝ 6,7" deki gibi ana hükümdeki ayetleri bilerek veya bilmeyerek bir kenara koyup, aslýnda çoðunlukla ancak Peygamber ve Velilerin gösterdikleri kiþilere verilen salih, sýddýk ve þehid kavramlarýnýn her önüne gelene yada kendini dinin önderi belirleyen ruhbanlarca belirlemesine razý olmakta büyük bir hatadýr. Sonuçta yanlýþ insanlarýn peþinde olmak faciasý kaçýnýlmaz olabilir.

Bu hal, ayrýca ana hükümleri bilerek yada bilmeyerek kenara koyma icraatýna, Allahýn celaliyetinide davet eden tehlikeli bir durumdur . Buna bilerek yada bilmeyerek Kuran'ýn hükümlerini bölmek, eksiltmek ve böylece anlam kaymasýna sebep olmakda diyebiliriz. Ayetlerle buna örnek vermek istiyorum.

Al'i Ýmran suresi, 105 : Kendilerine açýk-seçik kanýtlar geldikten sonra, çekiþmeye girip fýrkalar halinde parçalananlar gibi olmayýn. Böyle olanlar için çok büyük bir azap vardýr.

En'am suresi, 159 : Dinlerini parça parça edip fýrkalara, hiziplere bölünenler var ya, senin onlarla hiçbir iliþiðin yoktur. Onlarýn iþi Allah'a kalmýþtýr. Allah onlara, yapýp ettiklerini haber verecektir.

R'ad suresi, 25 : Allah'a verdikleri sözü, onu antlaþma haline getirdikten sonra bozanlar, Allah'ýn birleþtirilmesini emrettiði þeyi parçalayanlar ve yeryüzünde bozgun çýkaranlara gelince, böyleleri için lanet var. Yurdun en kötüsü de onlarýn olacak.

Mü'minun suresi, 53 : Fakat onlar iþlerini aralarýnda parçalayýp çeþitli zübürlere/kutsallaþtýrmýþ hizip kitaplarýna ayýrdýlar. Her hizip, yalnýz kendi yanýndakiyle sevinip övünmektedir.

Rum suresi, 32 : Onlardan ki, dinlerini parçalayýp hizipler/fýrkalar haline geldiler. Her hizip kendi elindekiyle sevinip övünür.

Allah cümlemizi bu duruma düþmekten muhafaza eylesin.

Gelelim HALÝFE meselesine. Ben halife deyince dört tane halife tanýyorum. Tabi burada anlattýðýmýz anlamda bunlar.
Þayet sen bunlarýn haricinde EMEVÝ ve ABBASÝ zalimlerine de HALÝFE dememi beklemek gibi bir zaafiyet ve feci hata bekliyorsan, sana ancak þunlarý söyleyebilirim.

Acýrým o insanlarýn haline ki Peygamber evladýnýn katillerine peygamberin vekili anlamýnda HALÝFE derler ve onlara saygý, hürmet ve duada bulunurlar.
Umarým yanýlýyorumdur. Yani sadece DÖRT HALÝFE yi kastediyorsundur. O zaman hiç bir sorun yok demektir.
...

Ve senin anladýðýn, ya da genel anlayýþýn, islam coðrafyasýna kazandýrdýklarýnýn ne kadar olumsuz olduðunu tekrar hatýrlatmak gereðini duyuyorum.

Alýntý
Madem Ýslam coðrafyasýndaki çoðunluðun doðru yolda olduðu iddiasý var, bende bu noktada þunlarý sormak istiyorum.

*Neden islam coðrafyasýnýn üzerine aralýksýz haçlý pisliði yaðýyor ?
*Neden islam coðrafyasý haçlý kuþatmasý altýnda inim inim inliyor ?
*Neden islam coðrafyasýnda kan, þiddet, kardeþ kavgasý, mezhep kavgasý durmak dinmek bilmiyor ? Neden huzurun zerresi yok ?
*Neden geliþmiþ ülkeler arasýnda bir tek islam ülkesi dahi yok ?

Bütün bu bozuk haller, Kuran'ý kitap arasýna hapsedip uydurulmuþ, kitabýn dýþýnda bambaþka din anlayýþlarýnýn yaþama sokulmuþ olmasýnýn aðýr kahýrlý faturalarý ve imtihaný deðilmidir ?

Oysa Allah doðru yolda olan fert ve milletlere huzur, barýþ, yükseliþ ve baþarý vaadediyor.

Bu sorular anlamýndada ekliyorum. Ýslam coðrafyasý nerede hata yapýyoruz diye yüzyýllardýr sýmsýký sarýldýðý ezberlerini tekrar ve çok iyi bir þekilde gözden geçirip Kuranýn özüne dönmedikçede bu tablolar deðiþmeyecektir.

Ra'd suresi, 11 : Herkesin önünde, ardýnda, birbiri ardýnca gelip giden melekler var, onu, Allah'ýn emriyle koruyup gözetirler. Þüphe yok ki bir topluluk, ahlakýný deðiþtirmedikçe Allah o topluluðu deðiþtirmez. Allah, bir topluluðun kötülüðünü dilerse o kötülüðü geriye atmaya imkan yoktur ve onlara, ondan baþka bir yardýmcý da bulunamaz.



Alıntı
DEVRÝMLER

Devrimlerin hükümleri kesinlikle katýdýr. Öylede olmak zorundadýr.

Hiç bir devrim yoktur ki öyle al gülüm ver gülüm gerçekleþmiþ olsun.

Ki buna raðmen Atatürk devrimlerinin en kansýz devrimler olduðunu tüm dünya kabul eder.
Rusyada, Fransada v.s de yapýlan tüm devrimlerde kan gövdeyi götürmüþtür.

Atatürkün bu kýyafetleri giymeyenleri astýrmasý gibi bu olayý bir insafsýzlýk çizgisine oturtmak çok yanlýþ.

O devrimleri kabul etmeyenler aslýnda Atatürk devrimlerinin tümüne baþkaldýrýnýn bir tezahürü olarak þapkayý v.s yi kabul etmeyiz bahanesiyle ülkede çýngar çýkarmýþlardýr. Kafalarýna zorla þapka geçirildiði için falan deðil.

Kubilayýn kafasýný kör testere ile kesenlerin cirit attýðý bir ortamda tersi bir uygulama olamazdý. Ya önünüze çýkan engelleri yýkýp geçecektiniz. Yada Osmanlýyý feci þekilde bitiren þartlar tekrar hortlayýp bu sefer vatan tamamen paramparça olacaktý.

Devrim öyle bir olaydýr ki onda en ufak bir gevþeme gösterdiðiniz anda devrim tasfiye olur, bunu yapanlarýn baþýna bela olur ve o ülkeyi yepyeni bir felakete sürükler. O nedenle devrimlerin önüne çýkan tüm engelleri yýkýp geçmek gibi asla vazgeçemeyeceði bir þartý vardýr.

Atatürkün öncelikle bu vataný ve insanlarýný ne kadar sevdiðini tüm yaþamýyla ve verdiði akýllara durgunluk verecek mücadeleler ýþýðýnda göz önünde tuttuðunuzda onun basit bir þapka yada bez parçasý için hiç bir vatandaþýnýn canýndan olmasýna rýza göstermeyeceðini anlarsýnýz.

Bu ona yapýlabilecek en büyük haksýzlýklardan biridir.
Onun tüm yaptýklarý ülkesinin insanlarýnýn mutluluðu, refahý ve istikbali içindir.
Bunun dýþýnda tüm düþünce sözler ona iftira ve haksýzlýktan baþka hiç bir þey ifade etmezler.

Atatürkün yaptýðý özetle dini yanlýþ anlamanýn ve yaþama katmanýn tekrar büyük bir felakete sebep olmasýný önleme operasyonudur. Osmanlýnýn feci þekilde sona ermesinin nedenlerini gerçek yüzüyle anlamayanlar Atatürk devrimlerinin gerekçelerinide anlayamazlar.

Sarýkla ilgili ibret dolu bir þey anlatayým. Belki o zaman kýyafet devriminin anlamýný birazcýk anlarsýn.

Benim bir yakýným yaþlý baþlý bir adamcaðýz. Yaþamýnda ileri yaþýna raðmen sayýsýz hata var. Cehaletin içindende çýkmaya hiç niyeti yok. Kafasýný bir þekilde biçimsel ibadete takmýþ özü boþ maksadý boþ. Sonunu Allah bilir.

Sözü uzatmayalým ben arada bir görürüm kendisini. Bir gün baktým kafasýnda bir sarýk namaz kýlýyor. Sordum daha önceleri baþýnda baþka bir takke olurdu sarýk nereden icap etti diye.

Ýbret dolu ve tüylerimi diken diken eden þu cevabý aldým.
HOCA, BU SARIKLA NAMAZ KILARSAN YETMÝÞ ÞEHÝT SEVABI ALIRSIN demiþ. Bununda bir hadis olduðunu ilave etmiþ.
Yani senin anlayacaðýn bir yalan hadis uðruna ve ikibuçuk metre bez karþýlýðýnda gitti yetmiþ þehidin sevabý.

Ýþte bu kafanýn Osmanlýyý nasýl batýrdýðýný çok iyi gören Atatürk bu milleti bu din dýþý takýntýlardan kurtarmak için KIYAFET DEVRÝMÝNÝ YAPTI.

Bugün dahi bu devrimlere raðmen ayný zihniyet devam ediyor.
Þalvar potur cübbe kara çarþaf giydikleri için kendilerini Allahýn örnek kullarý zanneden zavallýlara ne diyeceksiniz ?

Ýþte o nedenle diyorum ki Atatürk o devrimleri yerli yerinde yaptý. Fakat dinde cehalet öyle bir þeyki zorla bile tamamýyla kökünden kazýnýp atýlamýyor. Bu facianýn pek çok örneði bugün dahi aynen yaþanýyor.

Bugün bu ülkede baþý örtülü müslümanlar, baþý örtülü olmayan müslüman olmayanlar fitnesi bir partiyi bu ülkenin baþýna bela etmedimi ??.
Evet bu kýyafetleri giyseler demek kolay ama iþler o kýyafetlerin giyilmesi ile kalmýyor. O putlaþtýrma her anlamda yani dinsel ve yaþamsal tüm geliþmelerin üzerini örtüyor, örümcek aðý gibi kapýyor. Anlattýðým örneklerde olduðu gibi.

Yoksa kimin þalvar, kimin sarýk giydiði kimin umurunda. Hele hele Atatürk'ün neden olsun.




Mesaj 2 kez düzenlendi. En son kolye7 tarafından, 18.12.2009 - 19:34 tarihinde.
Gönderen: 18.12.2009 - 11:24
Bu Mesaji Bildir   kolye7 üyenin diger mesajlarini ara kolye7 üyenin Profiline bak kolye7 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Dai su an offline Dai  
o devrin yasayanlarindan...
922 Mesaj -
Dr. TAHSIN TOLA anlatiyor:

Sapkaya fetva verdim"
"Kardesim size sunu söyleyeyim; sapka için ben fetva verdim: Sapkayi giyen kâfir olmaz.
Eger ben o fetvayi vermeseydim, yirmi Seyh Said daha çikardi, isyan ederdi. Binlerce masumun kani dökülürdü.
Otuz sene eziyet ve sikinti çektim, helâl olsun...
Seyhülislâm Zenbilli Ali Cemâli Efendinin sapka hakkindaki fetvasini bildigim halde, mukabil fetva verdim.
Bu sapka için sevap kazanayim diye, yirmi Seyh Said çikar isyan ederdi. Bu yüzden yüz bin insan öldürüldü.
Benim çektigim eziyetler helâl olsun. Pisman degilim."
(SON SAHITLER)

#####

Demek sapkayi giyen kafir olmuyor... fakat
"Nur talebelerinin umumu degil, ehl-i takvâ olanlar, hususan hayat-i içtimaiye ile alâkasi az olanlar lüzumsuz, mânâsiz, secdeye mâni olan sapkayi giymediklerini" (isaretül icaz)

Sapka hakkinda fetva:

cin ve insin Seyhülislâmi Zembilli Ali Efendinin "Sapkayi saka ile dahi basa koymaya hiç bir cevaz yok" demesiyle beraber,
bütün seyhülislâmlar ve bütün ulema-i Islâm cevazina müsaade etmedikleri halde, avâm-i ehl-i Imân onu giymeye mecbur oldugu zaman,
o büyük allâmelerin adem-i müsaadeleri ile, onlar tehlikede, yani ya dinini birakmak, ya isyan etmek vaziyetinde iken,
kirk sene evvel Besinci Suanin bir fikrasi, "Sapka basa gelecek, secdeye gitme diyecek. Fakat bastaki Imân o sapkayi da secdeye getirecek, insaallah Müslüman edecek" demesiyle,
avâm-i ehl-i imani hem isyan ve ihtilâlden, hem ihtiyariyla imanini ve dinini birakmaktan kurtardigi; ve hiçbir kanun münzevîlere böyle seyleri teklif etmedigi....
(Sualar, On Dördüncü Suâ, 335)

.....

Islâm kahramanlari olan Türkleri Protestan yamaya malûm Hahambasi ile ittifak ederek rey veren o adam,
bütün ulemâ-yi Islâmin "Cevazi yok" diye ittifakan hükmettikleri halde,
on cihetle kanunlarla onu bütün bu vatandaki mâsum Müslümanlara cebren giydirdigi
ve tarih-i beserde bu çesit mânâsiz acaip bir cebr-i umumî yapmak ve hiçbir kanuna uymayan keyfî kanun namina kanunla onu bu millet-i Islâmiyeye cebren giydirmek;
(Emirdag Lâhikasi)
Gönderen: 19.12.2009 - 06:21
Bu Mesaji Bildir   Dai üyenin diger mesajlarini ara Dai üyenin Profiline bak Dai üyeye özel mesaj gönder Dai üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
kolye7 su an offline kolye7  
TARİHTE EN KANSIZ DEVRİM ATATÜRK DEVRİMLERİDİR.
309 Mesaj -
Merhabalar,

Devrimler için yazmýþ olduðum yazýnýn içeriðinde Devrimlerin ne denli zor olduðunun ve bunun kadife devrim þeklinde olmadýðýnýn ve olamayacaðýnýn izahý var.

Ve yine bu satýrlarda anlattým ki tarihin en kansýz devrimleri Atatürk devrimleridir. Bunu yalnýz biz söylemiyoruz. Tüm dünya kabul ediyor. Batýda yapýlan devrimlerde insan kayýplarýna bir bakarsanýz demek istediðimi çok açýk bir þekilde görebilirsiniz. Hatalar yanlýþlar haksýzlýklar olmamýþmýdýr ? Elbette olmuþtur fakat bu devrimlerin sahibi Atatürk'ün tüm iyiniyetine raðmen olan istisna ve aslýnda bir anlamda kaçýnýlmaz olaylardýr.
Bende bu anlamda masum olarak zarar gören insanlar için bu üzüntüyü duyarým. Fakat bu iþin doðasýnda bu üzüntüler var.
Atatürk'ün bu kayýplardan üzüntü duymadýðýný zannedenler ise derin bir yanýlgý yada haksýz davranýþ içindedirler.

Atatürk olacak bazý hatalarýn ve kayýplarýn bilincini en yüksek derecede duyan insandýr. Savaþ denen olayý gereklilik dýþýnda yapýldýðýnda VAHÞET olarak yorumlayan, "YURTTA SULH, CÝHANDA SULH" prensibini ön plana çýkaran bir lider için baþka bir zanda bulunmak çok yanlýþ ve haksýz bir yaklaþýmdýr.

Kaldý ki milletler liderlerine inanmak ve ona güvenmek durumundadýrlar. Ona yaptýðý yeniliklerde yardýmcý olmak durumundadýrlar. Ýþte bu anlamda din konusunda dýþ mihraklarýn yani ingilizlerinde oyunlarýna gelen belli zümreler tatsýz bir çok olayýn müsebbibi olmuþlardýr.

Þöyle bir düþünelim. Þapka dediðmiz olay batýdan gelen ve medeniyeti temsil ettiði düþünülen kavramlardan bir giysidir. Yani onu kabullenmekle halk liderinin yeni hedeflerinide kabullenmiþ olduðunu göstermiþ olmaktadýr. Tersi hareketler ise þapkayý bahaneyle isyana iþarettir. Ki bu anlamda þapkayý isyan için ve din elden gidiyor yaygaralarý için kullananlar ön plana çýkmaktadýrlar. Ýþte üzerlerine haklý olarak gidilenlerde bunlardýr.

Yalnýz burada halkýn aslýnda isyanla alakasý olmayan önemli bir kesimide bu þapka arkasýna saklanýp isyan çýkarlarýn oyunlarýna maalesef gelmiþtir. Ýþte bazý talihsiz olaylarda bu þekilde ortaya çýkmýþtýr.

Peki fes dediðimiz ve kesinlikle bir yunan icadý olan olayý Osmanlýnýn nasýl kabullendiðini ve seçkin elitten, orduya halkýn her kesimine hücrelerine kadar nasýl yayýldýðýný hiç inceledikmi ? Bu giysinin kaynaðý namus düþmaný ihanet odaðý yunanlýdan alýnýrken neden hiç bir sorun çýkmamýþtýr acaba?

Çünki Osmanlýnýn bir parçasý iken bu giysi beðenilerek belli bir sürece yayýlarak sindire sindire yayýlmýþtýr. Þapka devrimi ise Atatürk'ün çok büyük bir hýzla gerçekleþtirdiði devrim sürecinde belli fitne merkezlerininde malum gayretleri nedeniyle tepkiler görmüþtür.

Sonra maksatlý olarak anlatýlmaya çalýþýldýðý gibi zorla hiç kimsenin kafasýnada þapka geçirilmemiþtir.

Sonuçta kýyafet devrimlerinde istisna olan ve fitne merkezlerinin dahli olduðu kesin olan bazý tatsýzlýklara deðilde yapýlmak istenene bakmamýz gerekiyor diye düþünüyorum.


Gönderen: 19.12.2009 - 12:14
Bu Mesaji Bildir   kolye7 üyenin diger mesajlarini ara kolye7 üyenin Profiline bak kolye7 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
Moderator


4254 Mesaj -
Kolye kardeþ Kansýz devrimden bahsediyorsunuz ufak bir aný Kaydediyorum.
Atasözü: Beni yagcýlardan degil düþmanýmdan ögren.


ÞAPKA KANUNU
Kanun No. 671:
Þapka Giyilmesi Hakkýnda Kanun, 28 Teþrinisani (Kasým) 1341(1925):
Türkiye Büyük Millet Meclisi azalarý ile idarei umumiye ve mahalliye ve bilumum müessesata mensup memurin ve müstahdemin, Türk milletinin giymiþ olduðu þapkayý giymek mecburiyetindedirler.
Madde l - Türkiye Büyük Millet Meclisi azalarý ile idarei umumiye ve mahalliye ve bilumum müessesata mensup memurin ve müstahdemin, Türk milletinin giymiþ olduðu þapkayý giymek mecburiyetindedirler. Türkiye halkýnýn da umumî serpuþu þapka olup buna aykýrý bir alýþkanlýðýn devamýný hükümet men eder.
Madde 2 - Ýþbu kanun neþir tarihinden itibaren muteber (yürürlükte)dir.
Madde 3 - Ýþbu kanun Büyük Millet Meclisi ve icra Vekilleri Heyeti tarafýndan icra olunur
Atatürk ve þapka
Mustafa Kemal'in gençlik yýllarýndan itibaren kýlýk kýyafet konusuna meraklý ve titiz olduðunu biliyoruz. Nitekim arkadaþ ve akranlarýnýn hiçbiri onun kadar çeþitli giyim tarzlarýný ister özel bir davet vesilesiyle olsun ister gittiði yörede yadýrganmamak için olsun kullanmýþ deðil. Atatürk'ün yeniçeri kýyafetiyle ya da Kuzey Afrika veya Suriye'ye mahsus kýyafetlerle çekilmiþ fotoðraflarý bunun kanýtý.
Kabullenilmesi zor oldu
Ancak onun þapka konusunda özel bir tavrý olduðu da gerçek. Gezmek veya görev vesilesiyle Avrupa'ya gittiklerinde ilk iþ olarak baþýndan fesi çýkarýp fötr þapka giydiði biliniyor.
Geçtiðimiz hafta 80. senesini idrak ettiðimiz ' Kýlýk Kýyafet Düzenlemesi' halk arasýnda 'Þapka Devrimi' diye anýlýr. Bizde yadýrganmayan ama Batýlý bir insana söylediðinizde gülümseme sebebi olan kararý 1925 senesi Aðustos ayýnýn sonunda Kastamonu gezisi sýrasýnda ilan etti Atatürk. Ve ayný yýl kasým ayýnda bu konuda düzenleme getiren yasa çýktý.
Þimdilerde etkisi kalmayan ve neredeyse uygulamadan kalkan yasa o yýllarda haddinden fazla gerginlik doðurdu. Devlet memurlarýnýn þapka edinip toplu fotoðraflar çektirerek Ankara'ya gönderdikleri, yasak dolayýsýyla erkeklerin piyasada yeterli sayýda þapka bulunmamasý yüzünden Rum kadýn giyim maðazalarýna hücum edip kenarlýklý bayan þapkalarý edindikleri günler yaþandý.
Daha ötesi bu düzenlemeye muhalefet yüzünden idam cezalarý verildi. Bu kanuna Rize'de karþý çýkan halkýn isyana varan tutumu yüzünden ünlü Hamidiye Zýrhlýsý'nýn þehrin karþýsýna demirlediði, Erzurum'da Sinop'ta benzer hadiseler yaþandýðý bilinir.
Þapka giymek istemeyen kiþilerin vilayete dilekçe vermeye gittiklerinde üzerlerine makineli tüfekle ateþ açýldýðý Erzurum'da idam edilen 30 kiþi arasýnda bir kadýnýn yer aldýðý 'zor oyunu'ydu bu.
Ýskilipli Atýf Hoca
Hiç þüphesiz adý 'þapka devrimi'ne muhalefetle özdeþ hale gelen kiþi Ýskilipli Atýf Hoca. Hoca, sarayýn Huzur Dersi müdavimlerinden âlim bir kiþiydi. Dürüsttü. Lafýný esirgemeyiþi yüzünden Abdülhamid döneminde de Ýttihad Terakki döneminde de hayli sýkýntý çekmiþ biriydi. Mustafa Kemal hakkýndaki idam kararý imzalatýlmak için kendisine getirildiðinde reddetmiþ, ona raðmen sanki imzalamýþ gibi adý eklenerek çoðaltýlan bildirinin Yunan uçaklarýyla Anadolu'da köylerin üzerine atýlmasý üzerine Vatan gazetesinde tekzip yayýmlatmýþtý.
Avrupa taklitçiliðine eleþtiri
Atýf Hoca 1924 yýlýnda 'Frenk Mukallitliði ve Þapka' adlý kitabýný neþretmiþti. Yani kanunun kabulünden evvel. Kitabý yayýmlamadan önce Maarif Vekâleti'ne göndermiþ, basýlmasý için izin almýþtý. Bu, körü körüne Avrupa taklitçiliðini eleþtiren bir eserdi.
32 sayfalýk risalede kýlýk kýyafette Avrupa'yý taklidin ruhtaki bir bozuluþa alamet olduðunu, bunun kiþide müstakil baðýmsýz bir þahsiyet inþa eden Ýslam düþüncesine zýt düþtüðünü anlatýyordu. Ve Peygamber'in "Bir kavme benzemeye çalýþan onlardandýr." hadisine dayanarak þapka giymenin dinen 'memnu' (yasak) olduðu hükmüne varýyordu.
Kanun çýktýktan sonra Hoca yakalandý, yargýlandý, beraat etti. Ancak birilerini rahatsýz etmiþti onun ceza almamasý. Tekrar tutuklandý ve bu defa Ankara'ya getirildi. Yargýlama safahatý uzun sürdü. Ýdama mahkûm edildiði celseyi ve infaza gidiþini Þevket Süreyya Aydemir anlatýyor:
Ýdama giderken dua ediyordu
"Hükümlüler arasýnda sarýklý bir müderris göze çarpýyordu. Müderrisin baþýnda fes ve sarýk vardý. Cübbesi ve kýyafeti temizdi. Suçu, o sýralar yayýmlanan þapka kanununa muhalefet etmekti. Fakat bu suç, birtakým ithamlarla da karýþýnca mahkemeden en aðýr hükmü yemiþti. Artýk son saatlerini yaþýyordu. Hocanýn yüzü sakindi. Metanetini muhafaza ediyordu. Yalnýz dudaklarý kýmýldýyor ve galiba bir dua okuyordu. Fakat eskiden kalpaklý ve þimdi hasýr þapkalý zat, bu hükümle de kanmamýþ gibiydi. Baðýrýyor, çaðýrýyordu. Acaba Hoca'yý bir tekmeyle merdivenlerden aþaðýya yuvarlayacak mý diye bekledim. Fakat olmadý. Müderris, bu sözler üzerine kendisine deðilmiþ gibi bekledi. Sonra saðanak geçince yürüdü. Muhafýzlarýn arasýnda merdivenlerden indi. Önümüzden geçerken gene dudaklarý kýmýldýyordu.."
hadi saglýcakla kal.

Gönderen: 19.12.2009 - 21:36
Bu Mesaji Bildir   Muhtazaf üyenin diger mesajlarini ara Muhtazaf üyenin Profiline bak Muhtazaf üyeye özel mesaj gönder Muhtazaf üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
kolye7 su an offline kolye7  
ATATÜRK DEVRİMLERİNİN FARKI....
309 Mesaj -
Merhabalar,

Muhtazaf kardeþim benim yazýlarýmda öne sürdüðüm devrimlerle ilgili bütün düþüncelerimi aslýnda onaylayan bir yazý aktarmýþsýn.

Yani devrimler esnasýnda birilerinin din elden gidiyor diye halký kýþkýrttýðýný, yine din adýna baþka pek çok fitne fesat yüzünden devletinde devrimlerin prensibi olarak bununla beraber sertleþmek zorunda kaldýðýný ve bu arada yine belirttiðim gibi bazý talihsiz olaylarýn, haksýzlýklarýnda olabildiðini apaçýk anlatmýþtým bu yazýmla.

Senin yazýnýn cevabý bu anlamda benim bir önceki yazýmda tamamýyla hatta fazlasýyla mevcut. O nedenle o yazýmý bir daha iyice okuyunuz derim.

Yalnýz bir tek nokta var izaha muhtaç. Muhtazaf kardeþimin burada öne sürdüðü, benim Atatürk devrimleri için "DÜNYANIN EN KANSIZ DEVRÝMÝDÝR" ifadesini kullanmýþ olmam. Dikkat ediniz kan dökülmemiþtir dememiþtim. Ve bu anlamda "KADÝFE DEVRÝM" diye bir devrim söz konusu olamaz demiþtim.

Þimdi gelelim ATATÜRK DEVRÝMLERÝ'nin neden EN KANSIZ DEVRÝM olma özelliði taþýdýðýný örnekleriyle ortaya koymaya.

*1789 Fransýz devrimi 1789 da baþladý ve 1799 yýllarý arasýnda çok kanlý bir þekilde gerçekleþtirilmiþtir. Detaylarýný internetten öðrenebilirsiniz. Bu tarihler arasýnda binlerce kiþi devrimin önünü açmak ve önündeki tehlikeleri yok etmek nedeniyle giyotinle idam edilmiþtir. Ve tam bir kaos ortamýnýn içinden çýkartýlmýþtýr.

*1640 ingiliz devrimi. Krallýðýn yetkilerini yok etmek için baþlatýlmýþ büyük bir halk hareketidir. Bu devrimde oldukça kanlý bir süreçle sonuçlanmýþtýr. Yine halkýn içinde çok büyük çatýþmalarýn sonucunda vücut bulmuþtur.

*1917 Rus devrimi tarihin en kanlý en vahþi devrimlerinden biridir. Çarlýk Rusyasýnýn yýkýlmasý için baþlatýlmýþ en kanlý devrim hareketidir.Ölen insanlarýn sayýsýný yüzbinlerle bile ifade edebilmek mümkün deðildir. Çarýn ailesi bile devrim için acýmasýzca katledilmiþtir.

*1934 Çin devrimi. Çin Japon savaþýnýn ve iç çatýþmalarýnda halkalarýný oluþturduðu bu kanlý devrim sürecindede binlerce çinli canýndan olmuþtur. Detayýnda çok kanlý çatýþmalar saklýdýr.

Gelelim Atatürk devrimlerine. Dikkat ederseniz yukarda örneklerini verdiðim tüm devrimler kanlý hareketlerden sonra bir sonuca ulaþmýþtýr.

Oysa Atatürk devrimlerinde bir kurtuluþ savaþýndan galibiyetle çýkmýþ bir devlet baþkanýnýn baþlattýðý yani barýþ ortamýnda baþlatýlan devrimler söz konusudur.
Ve tarihi veriler apaçýk ortaya koymaktadýr ki Atatürk devrimlerinin hiç bir safhasýnda örnek verdiðim kanlý devrimlerin hiçbirindeki rakamlarýn binde biri kadar dahi ölüm ve kaos kesinlikle olmamýþtýr.

Talihsiz bazý olaylara raðmen insanlarýn idamýna karar ise isyanlarýn önünü kesmek ve devlet otoritesinin acze düþmemesi için caydýrýcýlýk maksadý taþýmaktadýr. Körü körüne canlara kýymak deðil.

Þayet Atatürk devrimlerinde illede suçlu aranýyorsa bunun öncelikli müsebippleri dini bahane ederek isyan çýkartanlardýr.
Ýkinci planda suçlular ise Atatürk'ün insiyatifi dýþýnda haksýz kararlar verip bazý istisna üzücü olaylara ve can kayýplarýna sebep olanlardýr.

Son olarakda Muhtazaf kardeþimin " Beni yagcýlardan degil düþmanýmdan ögren.
" sözüne atfen bir þeyler söylemek istiyorum.

Kardeþimiz dikkat etmiþ olsaydý, daha önceki yazýlarýmda benim sahip olduðum bilgi ve verilere ulaþmada taraflý, tarafsýz demeden tüm verileri incelediðimi ve hepsinin ne anlattýðýný bir potada deðerlendirip ince bir elekten geçirdikten sonra kabullendiðimi ve ancak bundan sonra insanlara bunu söylediðimi ve delillerimin saðlamlýðýna güvendiðim içinde hiç bir tereddüt göstermeden savunduðumu belirtmiþtim.

Benim bu anlamda, hele hele yaðcýlarla, sirkecilerle hiç iþim olmaz. Fakat birilerinin yaptýðý Atatürk'e yapýlan iftiralarý ve haksýzlýklarýda ÝBADET ya da CÝHAD olarak gösterme faciasýnýda çok iyi görür ve tanýrým.

Haa benim hataya düþtüðüm olmazmý. Olur elbette. Fakat ancak detayda ufak tefek þeylerde olabilir bunlar. Ana konularda çok, ama çoook zor........



Mesaj 3 kez düzenlendi. En son kolye7 tarafından, 20.12.2009 - 12:07 tarihinde.
Gönderen: 20.12.2009 - 11:57
Bu Mesaji Bildir   kolye7 üyenin diger mesajlarini ara kolye7 üyenin Profiline bak kolye7 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Dai su an offline Dai  
922 Mesaj -
kolye7 kardes
bilirsinki devrimden devrime fark vardir
dogru... atatürk devrimleri en kansiz devrim olmustur
nedenide belli.. millet bitmis ve yorgun bir vaziyette
atatürkede güvendirilmis.. ki baska careleride yoktu zaten !
en büyük etken de müslüman cogunlugun sabirli olmasidir.

Alıntı
Orijýnalý kolye7
Yani devrimler esnasýnda birilerinin din elden gidiyor diye halký kýþkýrttýðýný, yine din adýna baþka pek çok fitne fesat yüzünden.........


Alıntı
Orijýnalý kolye7
Þayet Atatürk devrimlerinde illede suçlu aranýyorsa bunun öncelikli müsebippleri dini bahane ederek isyan çýkartanlardýr....


nasi yani... herseyi pasa pasa kabullenmek zorundamiydi o alimler !
Allahin ve Peygamberinin devrimleri nerede kaldi ?
müslümanlar sabirlidir dedikse o kadarda degil yani !
vur ensesine al lokmasini
ooh ne ala
Gönderen: 21.12.2009 - 00:25
Bu Mesaji Bildir   Dai üyenin diger mesajlarini ara Dai üyenin Profiline bak Dai üyeye özel mesaj gönder Dai üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
gizlizor su an offline gizlizor  
70 Mesaj -
devlet kanun koydumu uyulacak...devletin kestiði parmak acýmaz.

eðer idamlar oldu ise illaki vardýr bir nedeni...
Gönderen: 21.12.2009 - 02:47
Bu Mesaji Bildir   gizlizor üyenin diger mesajlarini ara gizlizor üyenin Profiline bak gizlizor üyeye özel mesaj gönder gizlizor üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
kolye7 su an offline kolye7  
Atatürk devrimleri Osmanlı'nın acı sonunu bir daha yaşamamak için yapılmıştır.
309 Mesaj -
Dai kardeþim burada bir milletin geçmiþte kendisini mahveden bataklýða düþmemesi için ortaya konulan, çok büyük bir cesaret ve özveri ile yaþama katýlan yeniliklerden yani DEVRÝMLERDEN bahsediyoruz.

Oysa sen bir millete sanki kendi iyiliði için deðilde onu mahvetmek için getirilen ve her biri insanlýkla alakasý olmayan zorbalýkla dayatýlan iþlerden bahsediyor gibisin.

O kadar anlattýðým halde Osmanlýyý mahveden ruhban takýmýna hala alim diyorsun. Peki Dai kardeþim sence ALÝM kimdir ve ZALÝM kimdir, anlatýrmýsýn ? Allah'ýn ve Resulünün devrimlerinin nerede kaldýðýný bana deðil önce EMEVÝLERE ve ABBASÝLERE sonrada onlarýn peþine HALÝFE diyerek takýlanlara soruvereceksin bir zahmet. Üstelik bu konuyuda detaylarýyla anlatmýþtým kardeþim.

"Ensesine vur al lokmasýný" sözlerin çok doðru. Bari bende bunu kimlerin yaptýðýný anlatývereyim bir örnekle.
Günümüzden örnek verelim. Bugün birileri bu ülkede ABD'nin "ILIMLI ÝSLAM MARTAVALI"nýn baþ görevlisi olarak yedi senedir görev yapýyorlar. Üstelik bu ortaklar birlikte hemde yalnýzca ensesine deðil her tarafýna vurarak bu milletin lokmasýnýda yarýnýnýda birlikte afiyetle yiyorlar. Ne dersin yoksa yanýlýyormuyum Dai kardeþim ?

Bir sözünede acý acý güldüðümü ifade etmeliyim. Yani milletin mecali olsaydý ve birde sabýrlý olmasalardý Atatürk'e þu sözleri söyleyip onu birde üstelik düþman bilerek üzerine saldýracaklardý sana göre ve þöyle diyeceklerdi herhalde.
"ATATÜRKMÜSÜN NESÝN. BÝZ OSMANLININ MUHTEÞEM MAHVOLUÞU GÝBÝ, HEMDE DÝNDE CEHALETÝN GAZABI ÝLE TEKRAR MAHVOLUÞU TEKRAR YAÞAMAK ÝSTÝYORSAK SANA NE ?
NE DÝYE KURTARDINKÝ BÝZÝ ?
ÞÝMDÝ BÝRDE TUTMUÞ ERKEKLERÝNÝN ONDA BÝRÝ ÞEHÝT OLMUÞ BÝR MÝLLETÝ AYNI ACI NOSTALJÝLERÝ TEKRAR YAÞAMAKTAN MAHRUM ETMEKMÝ ÝSTÝYORSUN ? SANA BU YETKÝYÝ KÝM VERDÝ HA ?"

Haa bu dediðinide tersinide yapan milletler elbette vardýr. Yani eðri ile doðruyu ayýrd edememenin cezasýný feci þekilde ödeyen milletlerde vardýr.
Misalmi istiyorsun ? Hitler seçimle ve son kazandýðý seçimde % 90 ýn üzerinde oyla iktidar olmuþtu. Ýkinci dünya savaþý için verdiðim verilere bakarsan Hitler'in alman halkýna ve dünyaya neler kazandýrdýðýný ya da alman halkýnýn Hitler'i destekleyerek hem Almanyaya, hemde dünyaya neler kazandýrdýðýný ibretle tekrar görmüþ olursun.

Sana Devrimler için burada son sözüm þu. Bunca emekle tüm yaþam sürecini anlattýðým Osmanlý'nýn neden facianýnda faciasý bir þekilde bittiðini ve Allah'ýn buna neden engel olmadýðýný aksine izin verdiðini ve neden sonrasýnda Atatürk ve Cumhuriyete fýrsat verildiðini bana bir anlatýver.
Sana söz veriyorum, sýrf bunu anlatman yeterli. Þayet bunu yapabilirsen, devrimlerin hata, hatta zulüm olduðu hezeyanlarýný anýnda, hemen doðrudur diyerek kabul edeceðim.

Yalnýz daha öncede yapmýþ olduðun gibi bana, Atatürk'e emsal olarak, tarihte kendisine fýrsat verilmiþ lider olmuþ kanlý zalimleri örnek verme. Onlarýn cevabýný hemde en detaylý þekilde daha önceki yazýlarýmda vermiþtim.

Yinede hatýrlatayým. Allah indinde vazife yalnýzca vazifenin en eþsizi ve en büyüðü olan din konusunda verilmez. Bunun dýþýnda dünya iþlerinde ÝYÝ ve KÖTÜ iþler için VAZÝFELÝ LÝDERLER de irade kýlýnmýþtýr.

Þayet burada sen bu ayrýmý yapamýyorsan, kusuru ne bende, nede Atatürk'te arama, bir türlü kýramadýðýn aklýndaki ve fikrindeki prangalardýr asýl neden, asýl sorun.



Mesaj 3 kez düzenlendi. En son kolye7 tarafından, 22.12.2009 - 10:05 tarihinde.
Gönderen: 21.12.2009 - 12:50
Bu Mesaji Bildir   kolye7 üyenin diger mesajlarini ara kolye7 üyenin Profiline bak kolye7 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Dai su an offline Dai  
922 Mesaj -
Atatürk Türkiye'yi "Çagdas uygarlik düzeyine çikarmak" amaciyla bir dizi devrim yapti.
Bu devrimleri bes baslik altinda toplayabiliriz:

1. Siyasal Devrimler:
· Saltanatin Kaldirilmasi (1 Kasim 1922)
· Cumhuriyetin Ilani (29 Ekim 1923)
· Halifeligin Kaldirilmasi (3 Mart 1924)

2. Toplumsal Devrimler
· Kadinlara erkeklerle esit haklar verilmesi (1926-1934)
· Sapka ve kiyafet devrimi (25 Kasim 1925)
· Tekke zâviye ve türbelerin kapatilmasi (30 Kasim 1925)
· Soyadi kanunu ( 21 Haziran 1934)
· Lâkap ve unvanlarin kaldirilmasi (26 Kasim 1934)
· Uluslararasi saat, takvim ve uzunluk ölçülerin kabulü (1925-1931)

3. Hukuk Devrimi :
· Mecellenin kaldirilmasi (1924-1937)
· Türk Medeni Kanunu ve diger kanunlarin çikarilarak laik hukuk düzenine geçilmesi (1924-1937)

4. Egitim ve Kültür Alanindaki Devrimler:
· Ögretimin birlestirilmesi (3 Mart 1924)
· Yeni Türk harflerinin kabulü (1 Kasim 1928)
· Türk Dil ve Tarih Kurumlarinin kurulmasi (1931-1932)
· Üniversite ögreniminin düzenlenmesi (31 Mayis 1933)
· Güzel sanatlarda yenilikler

5. Ekonomi Alaninda Devrimler:
· Asârin kaldirilmasi
· Çiftçinin özendirilmesi
· Örnek çiftliklerin kurulmasi
· Sanayiyi Tesvik Kanunu'nun çikarilarak sanayi kuruluslarinin kurulmasi
· I. ve II. Kalkinma Planlari'nin (1933-1937) uygulamaya konulmasi, yurdun yeni yollarla donatilmasi

Kaynak: http://www.tsk.mil.tr/anitkabir/devrimler.html
Gönderen: 02.05.2010 - 03:15
Bu Mesaji Bildir   Dai üyenin diger mesajlarini ara Dai üyenin Profiline bak Dai üyeye özel mesaj gönder Dai üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 1306 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 11:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
SaYaCGIN (48), AnneminSariGülü.. (34), kotza1 (55), keremcik (52), fatih GUNES (49), muhsin p.o. (52), tuva (42), Dostluklar_Baki (39), meydan26 (50), mehlika akasya (45), panter32 (50), NÖBETCI (47), baranbari (49), friendsofmehdi (39), tatar_salih (36)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.64468 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.