|
![0](images/blank.gif) |
![0](images/blank.gif) |
|
Toplam Forum: 69
*** Toplam Konu: 30100
*** Toplam Mesaj: 148193 |
|
|
|
|
|
Gönderen |
|
|
Ruh ve Duygularımızın Olağanüstü Halleri... |
|
|
|
Ruh ve Duygularýmýzýn Olaðanüstü Halleri...
On altý-on yedi yaþlarýna kadar Veli Yakuli'nin ayný anda birçok yerde göründüðü hikâyelerini duyardým sýk sýk. Ýki sefer de kendisini gördüðümü hatýrlýyorum. Ne var ki, gerçek kimliði mi, yoksa görüntüsü mü idi; bilemeyeceðim!
Öte yandan Hint fakirlerinin ateþ üstünde yürüdüðünü, inançsýz kiþilerin de olaðanüstü hal sergilediðini biliyoruz. Burada ilk bakýþta bir çeliþki var gibi... Çünkü keramet ve olaðanüstü haller evliyada görülür, düþüncesi hâkim. Öyleyse, gayrimüslimlerin fevkalade hallere mazhar olmalarý nasýl mümkün olabilir?
Bu arada, birtakým açýkgözlerin þeyhlik taslayarak halký sömürdükleri de bir vakýa. Birisinin hikâyesi þöyle:
Güya postniþin (postta oturan tekke þeyhi), mekânýný yer minderi ve hasýr koltuklarla dayayýp döþemiþ. Her birisini, "yað, peynir, þeker, un, buðday, bal" minderi diye belirlemiþ. Ziyarete gelen vatandaþ, hangi hediyeyle gelmiþse o minderin üzerine oturtturmuþ. Ona bir-iki nasihat çektikten sonra: "Ne diye zahmet edip yað getirdin, bal getirdin!" deyip harika ha] gösterirmiþ.
Tabii ki vatandaþ: "Vay canýna, ne getirdiðimi görmediði halde nasýl da bildi!" diyerek donup kalýrmýþ. Böylece, "uçmayan þeyhi, müritleri uçururmuþ!" Aslýnda bütün þeyhler uçar. Ancak çok azý konmasýný biliyor!
Bediüzzaman, þeyhliðin ve büyüklüðün alametinin tevazu ve alçak gönüllülük olduðunu söyler. Þeyhlik taslayanlarýn ve keramet peþine düþenlerin büyük tanýnmamasýný, kendisi dâhil herkesin mihenge/ölçüye (Kur'an ve sünnete) vurulmasýn! ister.
***
Papaz her gün kalktýðýnda kilise hizmetçisine sorar:
"Oðlum saat kaç, dýþarýda hava nasýl?"
"Peder hazretleri, saat 9, hava iyi!"
"Aferin oðlum, ben ve Tanrý her þeyi biliyoruz!"
Her gün ayný soru ve benzeri cevaplar uzun zaman süregi-der. Hizmetçi kýzgýn olduðu bir gün,
"Oðlum saat kaç ve hava nasýl?" sualine, "Hava güzel ve saat 8" diye cevap verir.
"Aferin oðlum ben ve Tanrý her þeyi biliyoruz!" deyince, perdeleri hýzla açar ve söylenir:
"Hiçbir þey bildiðiniz yok; saat 12 ve hava berbat!"
***
Ehl-i tahkik olan mü'min bu kadar beklemez ve sahtekârlarýn foyasýný hemen ortaya çýkarýr. Çünkü hem düþünmesi, hem akletmesi, hem iyiyi güzeli emretmesi anlatmasý hem de kötü ve çirkin þeylerden sakýndýrmasý, "Ýlahî bir görev" olarak verilmiþtir.
Ancak unutmamak gerekir: Nefsini terbiye eden, maddeden hafifleþenler, hava sayfasýný kullanarak, televizyon spikerleri gibi bast-ý zaman ve tayy-ý mekân (zaman ve mekâný aþarak) bir anda birçok yerde görünebilir. Bu, akýl ve mantýktan uzak bir olay deðildir. Havadaki görüntüleri televizyon/kamera görebiliyor, sesleri telsiz/telefon alabiliyorsa, onlardan daha harika olan insan, duyu ve duygularýyla neden alamasýn?
Ýþte, bu ve benzeri olaðanüstü haller gibi ökültizm/gizemli olaylar veya göz boyamalar hepimizin merakýný çeker, aslýný öðrenmek isteriz. Hangimiz gül goncasý gibi iç içe yerleþtirilen, sayýsýz âlem içinde âlem olan þu muhteþem kainatýn kalbi olan dünyanýn kara, deniz ve uzaydaki harika güzelliklerini hayret ve zevkle temaþa etmez? Kim kainatýn bir minyatürü olan insanýn bir uzvuna týp ve estetik gözlüðüyle bakarsa kudret mucizelerinin damgalarýný görmekten lezzet almaz?...
Bu sorulara, "Bedii ve sanat zevkini yitirmiþler müstesna, hepimiz!" þeklinde cevap vermez miyiz? O zaman þöyle bir sonuç ortaya çýkar:
Elbette çok daha muhteþem olan kainatýn derinliklerinde ve gayb/metafizik boyutlarýndaki sýrlarý merak edip keþfetmeyi de merak eder, þiddetli bir tutkuyla arzularýz!
Ve ardýndan ikinci soru zihnimizde yankýlanýr: Kim uçsuz bucaksýz memleketin sakinlerinden olan melekler, cinler, yani ruhanî varlýklarla iletiþim kurmaya can atmaz?
Ve can alýcý soru, dimaðýmýzda düðümlenir: Kim kendisinde özetlenen kainattaki olaðanüstü güzellikleri, özellikleri ortaya çýkarmayý, olaðanüstü iþler baþarmayý, harika haller yaþamayý, kerametvari fiiller sergilemeyi, gayb/metafizik âlemin sýrlarýný çözüp sakinleriyle irtibat kurmayý arzulamaz?
Zira ilim, bilgi adab-ý muaþeretle, haddini aþmadan sorulan sorularla öðrenilir. Sýrf öðrenmek için ve uzmanýna sorulan sorular, insaný küçültmez, bilakis yüceltir.
Karadenizliye sormuþlar: -
"Yahu iki cümlenizden biri soru; neden hep soru soruyorsunuz!"
"Niye sormayalým ki!" diye cevap vermiþ.. . .
Ýmam-ý Azam'ýn, ilmini, sorarak öðrendiði belirtilir.
Gayb/metafizik âlemin sýrlarýný merak etmek ve araþtýrmak, gemlenemez bir tutkudur. Bunun iki ana sebebi olmalý:
• Bir: Ruh/duygu ve bedenimizdeki latif enerji boyutlarýnýn ruhanî âlemlerden süzülerek özetlenmesi ve onlarla irtibat kuracak, alýþ veriþ yapacak þekilde dizayn edilmiþ olmasý.
• Ýki: Gayb/metafizik âleminin sýrlarýný yakalayacak ruhî duyarlýlýk ve þiddetli merak duygusuyla donatýlmýþ olmamýz.
Her kültürün bahsettiði sýrlar âlemi, gizemli dünyalar vardýr. Semavî dinlerin bütününde gayb âlemi ve özelliklerinden özet þeklinde de olsa bahsedilir. Kur'an'da, Bakara Suresi'nin 3'üncü ayetinde mü'minler, "Gayba/duyular ötesi, metafizik boyutlu hakikatlere iman ederler" þeklinde vasýflandýrýlýrlar.
Ýman esaslarýnýn -peygamberler ve kitaplar hariç- dördü gaybdýr, yani metafizik boyutla ilgilidir. Melekler, cinler ve sair ruhaniler gayb âleminin sakinleri, ahiret, berzah, Arasat, haþir, mizan, sýrat, cennet cehennem o âlemin gerçeklerindendir.;
Ruhumuz, duygularýmýz, metafizik âlemlerle baðlantýlý. Mukaddes kitabýmýzda ve hadis-i þeriflerde pek çok gaybî bilgi, sýrlar, haberler ya açýkça, ya imaen, ya iþareten, ya remzen, ya zýmnen veya telmihen verilir. Bu haberler, bilgiler, "merak" denen duygumuzu tahrik eder. ;., ;
Aslýnda atom, atomaltý parçalardan kainatýn en ücra köþelerine kadar sýrlarla dolu; her unsuru merak etmemiz gayet normal. Anormal olan, bu ve benzeri mevzulara aklî mantýkî, ilmî verilerle deðil, hissî/duygusal yaklaþýlmasýdýr. Bu, "ifrat" veya "tefrit" denen aþýrýlýklar bataklýðýna sürükler.
Ruhumuzun/duygularýmýzýn gücünü keþfedip nefsimizi terbiye etmeden, böylesine karmaþýk, çetrefilli meselelere -amiyane tabirle- balýklamasýna dalmamýz da sön derece mahzurlu. Zira dört iþlemi bilmeyen, hiç matematik, fizik problemlerini, formüllerini çözebilir mi?
Alt yapý oluþturmadan metafizik âlemin sýrlarýna ulaþmaya kalkmak da bundan farksýzdýr. Ayrýca kimilerin servetinin maden ocaðý, kimilerin oyuncaðý, kimilerin maskarasý oluveririz. Bununla sadece kendimize zarar vermez, çevremizi de periþan eder, hepimize pek pahalýya mal olur.
Öte yandan bu gayb/metafizik âlemin hadiselerine ilgisiz kalmak ve araþtýrmamak da bir o kadar tehlikeli. Çünkü ruh ve duygu boyutumuz bizi mütemadiyen ötelere yönlendirirken, o âlemlerin sýrlarýyla ilgili sayýsýz soru zihnimizde cirit atar.
Ýslamiyet'in özünü aslýný terk ederek kabuðuna ve zahirine vakf-ý nazar edersek aldanýrýz.
***
Adamýn birisinin caný meyve çekmiþ. Tanýmadýðý cevizin aðacýna çýkmýþ. Yeþil dýþ kabuklarýný meyve diye yemiþ, cevizi de çekirdeði diyerek atmýþ.
Bir hayli yedikten.ve fakat aðzý gözü þiþtikten ve boyandýktan sonra söylenmiþ:
"Acý maçý, ama yine de meyvelendik!"
Gerçeði bulamayan batýla, doðruyu bulamayan yanlýþa sapar. Temiz su bulamayan, kirli su içmek zorunda. Melek ve cinlerin varlýðýný aklî-mantýkî, ilmî ve kalbî olarak araþtýrýp özümsemeyen, kabul etmeyen, bu ihtiyacýný UFO, uzaylý, gul-yabani gibi hayalî ve vehmî varlýklarla tatmin etmeye çalýþýr. Yeniden diriliþe inanmayan, onlarýn yerini alacak tenasüh/re-enkarnasyon, yani baþka varlýk olarak da olsa tekrar doðuþ gibi bir safsataya sýnlýr. Ve böylece öteki âlemlerle bir sürü efsane, aslý astarý olmayan hikâye üretilir. Kimi zaman da bunlara da "bilimsel gerçek" gibi inanýlýr. Sonuç ise, evham ve vesvesenin bulutlarýna sarýlýp bir sürü þüphe ve hastalýðýn pençesinde kývranmaktýr. Ýnsanýn ruh boyutu, metafizik âlemle baðlantýlý. Ve temel duygu ve yeteneklerimizi sonsuz derecede geliþtirdiðimiz veya dumura uðrattýðýmýz gibi, duygularýmýzý fevkalade yükseltip harika iþler de baþarabiliriz. Ne var ki, mucize (ki, yalnýz peygamberler mazhar olur) keramet, keramet istidraç, olaðanüstü âdet ile alýþkanlýðý ilham veya habis/pis ruhlarýn dürtüleri olan vesveseyle karýþtýrýrýz. Kimi bunlarý istismar kimisi de inkâr eder. Kimisi de olaðanüstü bir hal olan kerameti, fevkalade baþarýlý bir iþi imkânsýz sanýr. Kur'an'da arýya vahy (ilham) edildiði anlatýlýr. Buna raðmen, "insana ilham edilmeyeceði" zehabýna kapýlanlar da yok deðildir. Kimi ilahiyatçýlarýmýz, -içinde profesör unvanlýlar da mevcut- ne yazýk ki, taassubun kahredici pençesinden yakasýný sýyýramadýðýndan hakikati bütünüyle göremiyor, dolayýsýyla çarpýtýyor. Halkýn yüzde 80'i ehl-i tahkik olmadýðýndan, sanki prof'lar, Ýslam'ýn her meselesinde uzmanlarmýþ gibi algýlamaktadýr. Oysa týp sahasýndaki prof'lar bile týbbýn tek dalýnda, insanýn bir uzvunda uzmanlaþýyor. Ve elbette, yine de ayný branþta olanlarýn da aralarýnda bilgi ve beceri farký olmalý. Oysa ruhumuzu tekâmülle olumlu duygularýmýzý geliþtirmek, olumsuzlarýný mecralarýna yönlendirip nefsimizi terbiye ederek ruhumuz/duygularýmýz, hatta duyularýmýza olaðanüstü performans kazandýrmak pekâla mümkün. Zira kainattaki tüm fizik ve metafizik enerji boyutlarý ruh ve bedenimizde özetlenmiþ…….
Yazar: Ali Ferþadoðlu
|
Gönderen: 07.10.2010 - 12:39 |
|
|
|
655 Mesaj -
|
|
|
çok güzel bir paylaþým kardeþim
selam ve saygýlar
|
Gönderen: 07.10.2010 - 22:29 |
|
|
Şu an Yok üye ve 1858 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 11:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.
[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye] |
|
![Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz](images/birthday.gif) |
|
Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve
afiyet dolu ömür dileriz:
caglarsabri (49), milaH (56), sultopcu (59), birpiþman (53), ERCANLI (38), kulrasim (51), CeHeNNeT (44), hadkar (50), umit38 (52), Efem43 (53), Ishak (38), kartaanesi (45), ravzaci (42), yaseminimsi (41), gevher (39), zeydkaan (47), Meftun07 (43), cem er (47), Hacker (41), murat_han (45), dindebol.com (53), artome (45), ebrar_1 (50), ya sin (36), yusufi (45) |
|
|
|
![0](images/blank.gif) |
|