0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » SİYER-İ NEBİ » Siyer

önceki konu   diğer konu
14 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
Siyer
Moderator


4254 Mesaj -
Baþlarken

Sevdasý insan olan sevgili Peygamberimizi kendimize önder kýlmalýyýz. Endiþesi yalnýz dünya olmuþ bir toplumda, sonu cennet olan bir dönüþ yapmalýyýz. Hayatýmýzý anlamlandýracak ve en güzel örnek oluþuyla bizi dünya ve ahirette mutlu kýlacak güzelliði yakalamalýyýz. Bizler çaðdaþ dünyada Peygambersiz bir hayata alýþtýrýldýk. Ne pahasýna olursa olsun, sonu hüsran olacak bu durumdan derhal kurtulmalýyýz. Siyer-i Nebi’yi öðrenmek bu gün çok daha büyük bir önem kazanmýþtýr. Zira insanlarýn þaþkýnlýðý ve bunalýmý artmýþ, toplum huzura muhtaç bir hale gelmiþtir. Müslümanlarýn sayýlarýnýn çokluðuna raðmen etkinlik ve örnekliklerinin olmayýþý, Nebi’nin Siyerine duyulan ihtiyacý açýkça göstermektedir. Üzüntüyle ifade etmemiz gerekir ki Peygambersiz bir hayat Müslümanlarý kuþatmýþ ve onlarý periþan bir hale getirmiþtir. Ýçine düþtüðümüz bu acýklý durum, örneksiz ve lidersizliðimizin bir sonucudur. Kur’ân-ý Kerim’in bizlere en güzel örnek olarak takdim ettiði sevgili Peygamberimizi tanýtmak, O’nun mesajýný insanlýða ulaþtýrmak ve O’nun barýþ ve sevgi davetini iletmek, O’na karþý en büyük görevimizdir. Âlemlere rahmet olan yüce Nebi’yi anlamaya ve anlatmaya çalýþmak bir müminin yaþayabileceði en büyük mutluluktur. Sevgili Peygamberimizin hayatýný tüm yönleriyle size ulaþtýrabilmenin zorluðunu elbette ki biliyoruz. Yeryüzünün en yüce insanýný anlatabilmek, taþýnmasý oldukça zor olan bir sorumluluktur. Birkaç öðretmen olarak baþladýðýmýz ve tüm yüreðimizle ulvi olduðuna inandýðýmýz bu çalýþmamýza destek vereceðinizi umuyoruz. Baþta öðrencilerimiz olmak üzere hepinizi yazýlarýnýz, yapýcý eleþtirileriniz ve sitemiz http://www.siyerinebi.com ’u tanýtmanýz suretiyle yardýma davet ediyoruz. Bu çalýþmalarýmýzda Rabbimizin gönlümüze geniþlik vermesini ve çabalarýmýzý bereketli kýlmasýný diliyoruz. Sanal âlemde hoþ bir seda olma dileðiyle… Osman SÜNGÜ Kategori: PEYGAMBERÝMÝZÝN HAYATI, Çok Okunanlar Facebook Share Twitter Share [Yorum Yap] ‘BAÞLARKEN’ adlý yazýyý neden en baþa deðilde en sona koydunuz? yasemen Okuyucularýmýzýn kolay ulaþmasýný saðlamak için, siteye eklediðimiz yazýlarda en son eklenen yazýnýn listenin en baþýnda yer almasýna dikkat ettik. Dolayýsýyla ilk koyduðumuz yazýlar listenin altýnda yer almakta, son eklenenler de liste baþýnda..ALINTI

Gönderen: 27.01.2011 - 23:07
Bu Mesaji Bildir   Muhtazaf üyenin diger mesajlarini ara Muhtazaf üyenin Profiline bak Muhtazaf üyeye özel mesaj gönder Muhtazaf üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
Moderator


4254 Mesaj -
Siyer-i Nebi
Siyer-i Nebi, Rabbini en iyi tanýyan ve insanlara en güzel þekilde tanýtan Efendimizin mübarek hayatýdýr. Rabbinin terbiye ettiði yüce ahlak sahibi, canýmýzdan ziyade sevdiðimiz ve O’nu sevmekle Rabbimizin sevgisini kazanabileceðimiz sevgilinin, hayat hikâyesidir. Efendimiz aleyhisselam, Allah’a ve ahiret gününe iman eden ve Rabbini çokça zikreden müminlerin en güzel örneði, önderi ve rehberidir (Ahzab sûresi, 21). O, Kaf daðýnýn ardýnda yaþayan bir masal kahramaný deðil bizden içimizden biridir. O, babasýný hiç görememiþ bir yetim, annesini çölün ýssýz bir köþesine gömmek zorunda kalan ve mezarý baþýnda gözyaþý döken, henüz altý yaþýnda öksüz kalmýþ bir çocuktur. O mübarek yetim, anne ve baba sevgisinden mahrum yaþayanlarýn gözlerinde canlanýr. Geçinmek için daðlarda koyun güden kimsesiz bir çoban, dürüstlükten baþka sermayesi olmayan genç bir tüccardýr O. Hayatýn zorluklarýyla mücadele eden ve ekmeðini taþtan çýkaran yiðitlerin yüreðinde, O’nun sabrý ve direnci vardýr. O, çevresindeki kötülük ve çirkinliklere karþý kendisini koruyan, bataklýðýn ortasýnda tertemiz kalabilmenin mücadelesini veren faziletli bir kimsedir. Asrýn manevi çöküntüsüne güzel ahlakýyla meydan okuyanlarýn ve gençliðini Allah yolunda harcayan müminlerin dayanaðý, sýðýnaðý ve ideali O’dur. Efendimizi bir yetim olarak bulup da himaye eden yüce Allah (Duha sûresi, 6), Kureyþin en zengin ve en temiz kadýnýný O’nun karþýsýna çýkarmýþtýr. Evlenmeye imkâný olmayan, evliliði aklýndan dahi geçiremeyen ahlak abidesi, herkesin evlenmek istediði ancak kapýsýndan geri çevrildiði bir haným efendiyle, Hz. Hatice’yle evlenmiþtir. Allah Teâlâ kendisini seven ve sadece kendisine güvenen kullarýný hiçbir zaman yalnýz ve yardýmcýsýz býrakmamýþtýr. O, hanýmý Hatice’nin ardýndan gözyaþý döken ve ölünceye kadar onu hayýrla yâd eden vefalý bir eþ, çocuklarý kucaðýnda vefat eden acýlý bir baba, namazda omuzlarýna çýkan torunlarýný rahatsýz etmemek için secdesini uzatan nur yüzlü bir dededir. O kýzlarýný ayakta karþýlayan, torunlarýný mescidin kapýsýnda gördüðünde koþup onlarý kucaklayan, sarýlýp baðrýna basan, Medine’nin yetim çocuklarýna öz babalarýný aratmayan sevgi Peygamberidir. Efendimiz, oðullarý Kasým ve Abdullah vefat ettiðinde çok üzülmüþ, soyunun kesileceðini ve adýnýn yok olmaya mahkûm olacaðýný söyleyenlere karþý sabýr göstermiþtir. Oðlu kadar çok sevdiði Zeyd bin Harise þehit düþtüðünde hýçkýra hýçkýra aðlamýþ, kýzlarý ve torunlarý gözleri önünde can vermiþtir. Ömrünün son günlerinde üzerine titrediði ve çok sevdiði küçük yavrusu Ýbrahim can çekiþirken Uhud daðýna bakmýþ: “Ey Uhud daðý, þu yaþadýðým acý ve ýzdýrabý sen taþýyamaz ve paramparça olurdun.” diyerek yüreðindeki yarayý ifade etmiþtir. Ancak hiçbir zaman Rabbine isyan etmemiþ, Uhud daðýndan çok daha güçlü olmanýn mücadelesini vermiþtir. Aradan geçen yýllar O’na ebter diyenleri tarihin karanlýklarýna gömmüþ, yetiþen nesiller, minarelerden yükselen sesler Rabbini çok seven aziz Peygamberi hiçbir zaman unutmamýþtýr. Yavrularýný, sevdiklerini, kendilerini hayata baðlayan þeylerini kaybedenler hep O’nu düþünmüþ, Allah’tan geldik ve O’na döneceðiz demiþlerdir. O, Allah’ýn mesajýný kullarýna anlatan ve açýklayandýr. “Siz ateþe düþmek istiyorsunuz, Ben ise kuþaklarýnýzdan tutup sizi korumaya çalýþýyorum.” diyendir. Kendisine taþ atanlara, diþlerini kýranlara ve iþkence edenlere dua eden, onlarýn baðýþlanmasý için geceleri gözyaþý dökendir. O, bizim içimizden biri, sýkýntýya uðramamýza üzülen, bizim için endiþe eden, bize þefkat ve merhamet gösterendir. O, “Ben sizin babanýz gibiyim,” diyerek bizi kendisinden ayýrmayan, omzunda kerpiç taþýyan, açlýktan midesine taþ baðlayandýr. O, Allah’ýn üzerine yemin ettiði yüce hayatýn sahibi, ilahi kelamýn ete kemiðe bürünmüþ halidir. O’nu sevmek, O’na tâbi olmak, O’nun davasýný anlayabilmek, O’nun hayatýný en güzel þekilde öðrenmekle mümkündür. Siyer-i Nebi, Rabbimizin rahmetine ve Efendimizin þefaatine ulaþtýran pek mübarek bir ilimdir. Ashâb-ý Kiramý takip eden nesil, Efendimiz ve arkadaþlarýnýn hayatýný Kur’ân öðrenir gibi öðrenmiþ ve çocuklarýna titizlikle öðretmiþlerdir. Zira O’nu tanýmayan, mücadelesini bilmeyen kimseler pek çok hayýrdan mahrum kalmýþtýr. Hz. Peygamber, vefat ettiði günün sabahýnda ayaða kalkýp namaz kýlmakta olan ashâbýný seyretti. Onlarýn namaz kýlýþý ve cemaate verdikleri önem, O’nun gül yüzünü tebessümle doldurdu. Müslümanlarýn aklýnda kalan son görüntü iþte o gülümseme oldu. Siyerinebi.com, O’nun yüzündeki bu tebessümü bir nebze daha arttýrmak üzere hazýrlandý. Mutlu BÝNÝCÝ Kaynakça: 1. Ýbn Sa’d, Tabakat, c. 1, s. 139t 2. Müslim, Fezâil 19; Rikâk 26. 3. Tirmizî, Edeb 82 4. Sünen-i Ebû Davûd, c. l, Hadîs No: 8. 5. Muvatta, Kýble 1. 6. Ahmed Ýbn-i Hanbel, II, 247, 250

Gönderen: 27.01.2011 - 23:08
Bu Mesaji Bildir   Muhtazaf üyenin diger mesajlarini ara Muhtazaf üyenin Profiline bak Muhtazaf üyeye özel mesaj gönder Muhtazaf üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
Moderator


4254 Mesaj -
Siyer-i Nebi Dersleri-1: Hz. Ýbrahim’in Duasý

“Ýbrahim ve onunla birlikte olanlarda, sizin için gerçekten güzel bir örnek vardýr.”[1] O, ince ruhlu, yumuþak huylu, gözü yaþlý bir peygamberdir.[2] Bütün insanlýðýn atasý, merhamet sahibi babasý: O’dur.[3] “Allah’a teslim olup da iyilik yapan ve tüm kalbiyle Ýbrahim’in yolunu takip eden kimseden daha üstün kim olabilir? Allah, Ýbrahim’i kendisine dost edinmiþtir.”[4] Ýbrahim, Rabbinin Halil’idir. Ýnsanlara daima iyilik eden, yaptýklarýnýn karþýlýðýný Rabbinden isteyen ve kimseden hiçbir þey beklemeyendir.[5] Kendini bilmezlerden baþka, Ýbrahim’in dininden kim yüz çevirebilir? O, insanlýðýn lideri, ahiretin salihidir. Rabbi ona Müslüman ol dediðinde, o hemen, “âlemlerin Rabbine teslim oldum,” demiþtir.[6] Babasýný Allah’a davet eden, onun cehenneme gitmesine gönlü razý olmayan, gözyaþlarý içerisinde “Babacýðým babacýðým” diyerek Müslüman olmasý için yalvaran vefa ve merhamet sahibidir. Babasýnýn azarlamasýna, taþlayarak evinden kovmasýna karþýlýk, babasý için dua eden, hidâyete ermesi için Rabbine niyazda bulunan hayýrlý bir evlattýr.[7] Hiç babamýz için dua ediyor muyuz? Onlar bizim için bunca çile çekerken, biz onlar için neler yapýyoruz? Sabah vakti babamýzý namaza kaldýrýyor muyuz? Okuduklarýmýzý, öðrendiklerimizi, Allah’ýn kitabýndaki âyetleri babamýzla paylaþýyor muyuz? Babamýz bir kusur iþlediðinde onun için endiþelenip tatlý bir dille onu uyarýyor muyuz? Sahi, biz babamýzý gerçekten seviyor muyuz? Ýbrahim (as), kavminin içinde bulunduðu sapýklýktan rahatsýzlýk duyan, onlarýn putlara tapmasýndan muzdarip olan ve onlarýn hidayete ermesi için elinden geleni yapan, kameri, yýldýzlarý, güneþi misal veren, sonra sözü Rabbine getiren ve O’na çaðýran mükemmel bir davetçidir.[8] Halkýný uyarmak, onlarý ateþin azabýndan korumak için putlarý kýran, kavmine doðru yolu göstermek için canýný hiçe sayan fedakâr bir kahramandýr.[9] O, zalim hükümdar Nemrud’un karþýsýna çýkarýldýðýnda Hakký haykýrmýþ, muhataplarýnýn delillerini en güzel bir þekilde çürütmüþ eþsiz bir Ýslâm mücahididir. Ateþe atýlýrken en küçük bir endiþe dahi hissetmeyen, canýný kurtarmak için kimselere yalvarmayan, Rabbine sýðýnan, O’na tevekkül eden, kýzgýn ateþlerin yakamadýðý mucize bir kimsedir.[10] Ben Rabbime gidiyorum diyerek yurdunu terk eden, diyar diyar dolaþtýðý hicret yollarýnda, hanýmý ve yeðeninden baþka kimsesi olmayan yalnýz bir yiðittir.[11] Rabbinden bir evlat isteyen, bir oðlu olduðunda ise onu tevhid üzere kurulacak bir þehirde muvahhid bir neslin yetiþmesi için çöllere terk eden, tevhid hareketinin merkezinin mimarý, akýllarýn alamayacaðý inanýlmaz bir insandýr.[12] Ömrümüzün sonlarýnda sahip olduðumuz biricik çocuðumuzu çöle terk edebilir miyiz? Ondan aylarca, yýllarca uzak kalabilir miyiz? Bu hadiseyi okurken ya da dinlerken Hacer’in ve oðlunun macerasýný merak ediyoruz da, yaþlý bir adamýn teslimiyetini ve duygularýný neden hiç hesaba katmýyoruz? Gözünün nurunu, yaþlýlýðýnda kendisine verilen paha biçilmez armaðaný, canýnýn parçasý oðlunu Allah için kurban etmeye gidene ve O’na Rabbinin rýzasý için itaat eden on üç yaþýndaki sabýr dolu çocuða selam olsun.[13] Çocuklarýnýn dünyalarýný düþündükleri gibi ahiretlerini de hesaba katan, Onlara Allah ve Resûlü’nü anlatan, karanlýk gecelerde namaza kaldýran ve bizim çocuðumuz da Rabbine davet eden güzel bir davetçi olsun diyen annelere ve babalara da selam olsun. Onlar oldukça Ýbrahim aleyhisselam’ýn fedakârlýðý unutulmayacak, O’nun tevhid mücadelesi var olmaya devam edecektir. Ýbrahim (as), âlemlere rahmet ve hidayet kaynaðý olan, müminler için inþa edilen yüce mabedin, Kâbe’nin mimarýdýr. Ýnsanlarý Allah’ýn emriyle hacca, felaha ve rahmete çaðýrandýr.[14] Binlerce yýldýr insanlar, Ýbrahim’in davetine uymakta, yeryüzünün her köþesinden Kâbe’ye koþmaktadýr. O, tek baþýna bir ümmet,[15] meþakkatli dünya imtihanýný baþarýyla aþmýþ, bütün müminlerin önderi olmuþ yüce bir peygamberdir.[16] O, Ýslâm’ýn sancaktarý, hayatý boyunca batýlla mücadele etmiþ bir tevhid sembolüdür. Ýbrahim (as) ailesi, Allah’ýn (cc) mübarek kýldýðý, milyarlarca müminin namazlarýnda duada unutmadýðý pek bahtiyar bir ailedir. Ailenin babasý Harran’da, Suriye’de, Filistin’de, Ürdün’de, Mýsýr’da ve Arap yarýmadasýnda tevhid üzere nice þehirler kurmuþ, Hakka dayalý bir medeniyet tesis etmek için ilerlemiþ yaþýna bakmadan köy köy, kasaba kasaba dolaþmýþtýr. Yeðeni Lut (as) Ürdün’de, oðlu Ýshak (as) Suriye ve Filistin’de, diðer oðlu Ýsmail (as) Mekke’de tevhid hareketinin lideri olmuþtur. Yalnýz baþýna ben ne yapabilirim sorusuna en güzel cevap Ýbrahim aleyhisselam’dýr. “Hakka tapan bir hanif olan Ýbrahim’in dinine tabi ol. O hiçbir zaman Allah’a ortak koþanlardan olmadý.”[17] “Kitapta Ýsmail’i de an. Çünkü o sözüne sadýk bir kimseydi. Resûl ve peygamberdi. Ailesine namazý ve zekâtý emrederdi. O, Rabbinin rýzasýna ermiþti.”[18] Önceleri Hacer, Firavunun sarayýndaki sayýsýz hizmetçiden sadece birisiydi. Sonra Allah’ýn dostunun hanýmý oldu. Bir gün kendisini kucaðýndaki yavrusuyla, uçsuz bucaksýz bir çölde, kuþ uçmaz kervan geçmez, kimselerin görmek istemediði, otun dahi bitmediði kayalýk bir yerde belki de dünyanýn en mütevazý yerinde buldu. Siyahi mütevazý kadýn, mütevazý topraklarda ailesiyle birlikte Mekke þehrini kurdu. Hacer, Zemzemle ve Safa ile Merve arasýnda koþan müminlerin dillerindeki dualarla ölümsüzlüðe erdi. Mekke, Ýbrahim’in Kâbe’siyle, müminlerin sevgilisi, ilk fýrsatta gidilen, her daim özlenen bir þehir oldu. Mütevazý olanlar Allah’ýn (cc) kudretiyle yüceliðe ulaþtý. Muhammed aleyhisselam iþte bu ailenin çocuðudur. Ýbrahim (as) gibi Allah’a Halil olan bir kulun torunu ancak Allah’ýn habibi olabilir. Hz. Ýbrahim ve Hz. Ýsmail, Kâbe’yi inþa ettikleri sýrada Rablerinden Muhammed aleyhisselam’ý istemiþlerdir. “Rabbimiz içlerinden, onlara Senin âyetlerini okuyan, kitabý ve hikmeti öðreten, onlarý her türlü kötülükten arýndýran bir peygamber gönder. Doðrusu güçlü ve hâkim olan yalnýzca Sensin.”[19] Bir Ýslâm Peygamberi olan Efendimiz Hz. Ýsa, Ýsrail oðullarýna O’nu müjdelemiþtir.[20] Hz. Ýbrahim’in duasý ve Hz. Ýsa’nýn “Ahmed” diyerek müjdelediði peygamber, genç yaþýnda dul kalmýþ Kureyþli bir hanýmýn rüyalarýný süslemektedir. Mutlu BÝNÝCÝ [1] Mümtehine sûresi, 4. [2] Tevbe sûresi, 114. [3] Ýbrahim ismi Süryanice’de ‘merhametli baba’ manasýna gelmekte olup Ýbranice’de de ‘insanlýðýn atasý’ anlamýný taþýmaktadýr. [4] Nisa sûresi,125. [5] Tecrid-i Sarih, IX, 102. [6] Bakara sûresi, 130-131. [7] Meryem sûresi, 41-45. [8] Enam sûresi, 74-83. [9] Enbiya sûresi, 51-67. [10] Enbiya sûresi, 67-71. [11] Saffat sûresi, 99; Ankebut sûresi, 26. [12] Ýbrahim sûresi, 37; Bakara sûresi, 128. [13] Saffat sûresi, 99-113;Hz. Ýsmail’in kurban edileceði sýradaki yaþý için bkz: Ýsmail Yiðit, Peygamberler Tarihi, 290; Mevdudi, Tevhid Mücadelesi ve Hz Peygamberin Hayatý, 531. [14] Al-i Ýmran sûresi, 95-97; Bakara sûresi, 127. [15] Nahl sûresi, 120. [16] Bakara sûresi, 124. [17] Nisa sûresi, 123. [18] Meryem sûresi, 54. [19] Bakara sûresi, 129. [20] Saf sûresi, 6.

Gönderen: 27.01.2011 - 23:10
Bu Mesaji Bildir   Muhtazaf üyenin diger mesajlarini ara Muhtazaf üyenin Profiline bak Muhtazaf üyeye özel mesaj gönder Muhtazaf üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
Moderator


4254 Mesaj -
Siyer-i Nebi Dersleri-2: Bir Yusuf Misali –

Abdullah b. Abdülmuttalib Belki de Mekke’nin tüm genç kýzlarý onunla evlenmek isterken, Abdullah kendisine eþ olarak Âmine’yi seçti. Abdullah, çevresinde bir Yusuf misali hayranlýk uyandýran, üzerine þiirler okunan, sevilen ve sayýlan bir gençti. O, Abdülmuttalib’in oðluydu. Abdülmuttalib, Kureyþin güngörmüþ efendisi, hürmet edilen bilgesiydi. Hz. Ýsmail’den hatýra kalan ve sonralarý Cürhümiler tarafýndan gizlenen yeri belirsiz olan Zemzem kuyusunu o bulmuþtu.[1] Mekkeliler, zemzemi bulduðu sýrada onu tehdit etmiþler, yalnýz, kimsesiz, bir tek oðluyla güçsüz olduðunu söylemiþlerdi. “Eðer bir gün on oðlum olursa, Rabbim için birisini kurban edeceðim.” dedi. Yýllar geçti, Abdülmuttalib’in on oðlu oldu. Sonra verdiði sözü hatýrladý. Oðullarý arasýnda kura çekti ve kurada çýkan Abdullah’ý kurban etmeye götürdü. Binlerce yýl önce yine ayný yerde Ýsmail (as) babasýna nasýl itaat etti ise, Abdullah da hiç itiraz etmeden öylece itaat etti. Abdullah’ýn kurban edileceðini duyanlar, þehri ayaða kaldýrdý. Eðer o kurban edilirse bu bir âdet olur, insanlar her vesileyle çocuklarýný kurban ederlerdi. Araya girildi, meselenin çözümü için Medine’ye kadar gidildi. Nihayet Abdullah’ýn yerine yüz deve kesildi.[2] Sevgili Peygamberimiz bu olayý hatýrlatarak kendisine “iki kurbanlýðýn oðlu” diye hitap edenlere, hem babasýný hem de dedesi Ýsmail aleyhisselam’ý hatýrlatanlara tebessüm etti.[3] Abdullah kurban edilmekten kurtulup evine giderken güzellik ve servet sahibi kadýnlar, genç bir erkeði cezp edecek tekliflerle karþýsýna çýktýlar. Hani Züleyha’nýn teklifini reddeden Hz. Yusuf nasýl Allah’a sýðýndýysa, Abdullah da günah iþlemekten iþte öylece Rabbine sýðýndý.[4] Abdülmuttalib, Zühre oðullarý kabilesinin lideri Vehb b. Abdimenaf’ýn evine giderek kýzýný oðluna istedi. Abdullah, Vehb’in kýzý Âmine ile evlendi. O vakitler, bir erkek evlendiðinde hanýmýnýn evinde üç gün kalýrdý. Abdullah da öyle yaptý.[5] Mekke’de huzur dolu, nurlu bir yuva kurulmuþtu. Âmine ve Abdullah pek bahtiyar olmuþtu. Bir gün Abdullah evinden ayrýldý. Ticaret yapmasý, evini geçindirmesi lazýmdý. Þam’a giden bir kervana katýldý. Þam uzak, yol uzun ve güçlüklerle doluydu. Henüz iki ay önce evlenen gençler, aylarca ayrý kalacaklardý. Kervan Þam’daki iþlerini bitirip Mekke’ye dönmek üzere yola çýktýðýnda Abdullah hasta düþtü. Yolu tamamlayamayacaðýný, Mekke’ye varamayacaðýný anlayýnca “Siz gidin, ben dayýlarýmýn yanýnda Medine’de kalacaðým.” dedi. Abdülmuttalib’in annesi Selma Medineliydi. Oðlu Abdullah da hastalanýnca Medine’ye sýðýndý. Kervan Mekke’ye ulaþýp genç Abdullah’ý getiremediðinde Haþimoðullarýnýn yurduna ama ille de Âmine’nin yüreðine hüzün çöktü. En sevdiði oðlunun hastalýðýný öðrenen Abdülmuttalib, büyük oðlu Haris’i Medine’ye, dayýlarýnýn yurduna gönderdi. Haris, kuþ olup Medine’ye uçtu ama takdirin önüne geçemedi. Abdullah ölmüþ, Adiy b. Neccar oðullarýndan Nabiðanýn bahçesine gömülmüþtü. Kardeþini deðil onun ölüm haberini Mekke’ye getiren Haris’in sözleri, yaþlý babasýný, ailesini ama ille de Âmine’yi hüzne boðdu.[6] Genç kadýn, kocasý için günlerce gözyaþý döktü, okuduðu mersiyelerle onun ne kadar merhametli ve cömert olduðunu ve onu ne kadar sevdiðini söyledi.[7] Abdullah, vefat ettiðinde belki on sekiz[8] belki de yirmi beþ yaþýndaydý.[9] Geride kalanlara Ümmü Eymen adlý bir cariye, beþ deve, birkaç koyun, bir kýlýç ve biraz gümüþten baþka hiçbir dünyalýk býrakmadý.[10] Ama býraktýðý bir hatýra var ki onunla yeryüzü selamet buldu. Genç yaþýnda gurbet diyarlarda can veren Kureyþli hiçbir vakit unutulmadý. Mutlu BÝNÝCÝ [1] Ýbn Hiþam, Sîre, I, 151-154;Ýbn Sa’d, Tabakat I, 83. [2] Ýbn Hiþam, a.g.e., I, 164; Yakubî, Tarih, I, 252. [3] Hakim, Müstedrek, II, 604. [4] Ýbn Hiþam, a.g.e., I, 164; Süheyli, Ravzu’l-Unuf, II, 141. [5] Ýbn Sa’d, a.g.e., I, 95. [6] Ýbn Sa’d, a.g.e., I, 99. [7] Ýbn Sa’d, a.g.e., I, 100. [8] Zürkanî, Þerhu’l-Mevahib, I, 109. [9] Ýbn Sa’d, a.g.e., I, 99; Ýbn Esîr, el-Kamil, I, 10. [10] Ýbn Esîr, Üsdü’l-Ðabe, I, 21.

Gönderen: 27.01.2011 - 23:11
Bu Mesaji Bildir   Muhtazaf üyenin diger mesajlarini ara Muhtazaf üyenin Profiline bak Muhtazaf üyeye özel mesaj gönder Muhtazaf üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
Moderator


4254 Mesaj -
Siyer-i Nebi Dersleri-3: Fil Vakasý

Haþimoðullarýnýn genç yaþta dul kalan gelini, Abdullah’ýn yetiminin doðumunu beklediði sýrada Kâbe ve çevresi putlarla doldurulmuþtu. Mekke zulmün, Kâbe ise þirkin esiri olmuþtu. Oysaki Mekke, Nemrutlarla, Firavunlarla savaþmýþ mücahit bir peygamberin þehri, Kâbe ise tevhid inancýnýn sembolü, Allah’ýn evi ve Ýbrahim’in hatýrasýydý. Þimdi ise Nemrutlar Mekke’ye egemen olmuþ, Kâbe put haneye dönüþmüþtü. Arap yarýmadasýnýn dört bir yanýndan insanlar her mevsim Mekke’ye geliyor, Kâbe ve çevresindeki putlarýný ziyaret ediyorlardý. Mekke yakýnlarýnda panayýrlar kuruluyor, yarýmadanýn ticari ve kültürel hayatý burada þekilleniyordu. Kureyþ kabilesi ise bu durumdan en iyi bir þekilde yararlanýyor, ekonomik gücünü sürekli arttýrýyordu. Kâbe’nin Mekke ve Kureyþlilere saðladýðý ayrýcalýk o sýrada Habeþistan’ýn Yemen valisi olan Ebrehe’yi rahatsýz etti. Ebrehe, Kâbe hakkýnda yaptýðý araþtýrmada onun dört duvardan ibaret basit bir bina olduðunu öðrenmiþ, Kâbe’ye alternatif muhteþem bir bina yapmaya karar vermiþti. Ebrehe, gerek Habeþistan hükümdarýnýn gerekse Bizans Ýmparatorunun yardýmýyla baþkent Sana’da Kulleys adýnda ihtiþamlý bir kilise inþa etti. Araplar artýk Kâbe’ye deðil Kulleys’e gelecek, Mekke deðil Yemen zenginleþecek, yarýmadanýn sermayesi Ebrehe’nin eline geçecekti. Ayrýca herkes kýsa zamanda Hýristiyan olacaktý. Arap yarýmadasýnýn her köþesine elçiler gönderildi, haberler salýndý. Kulleys’in ihtiþamý, Ebrehe’nin dillere destan kudreti anlatýlarak bütün Araplar Yemen’e davet edildi. Ancak Araplarýn bu davete tepkisi hiç de Ebrehe’nin umduðu gibi olmadý. Araplardan bazýlarý gizli gizli Kulleys’e giriyor, orayý kirletiyor, hayvan leþleriyle dolduruyorlardý. Nihayet Kureyþli bazý gençler Kulleys’i yakmaya dahi teþebbüs etti. Olup bitenleri öfkeyle takip eden Ebrehe, Kulleys’e ve kendisine yapýlan hakaretlere karþýlýk Kâbe’yi yýkmaya karar verdi. Kâbe var oldukça yaptýðý binanýn hiçbir kýymeti olmayacak, Ebrehe amacýna ulaþamayacaktý. Bu sebeple Araplarý tahrik etmiþ, onlarýn öfkeyle Kulleyse yaptýklarýný, Kâbe’yi yýkma arzusuna bahane göstermiþti.[1] Habeþistan hükümdarýnýn gönderdiði filler ve askerlerle güçlenen Ebrehe, ordusunun baþýnda Mekke’ye doðru harekete geçti. Altmýþ bin askerin önünde on üç tane fil bulunuyor, hiçbir gücün bu orduya zarar verebileceðine ihtimal verilmiyordu. Bazý Arap kabileleri atalarý Hz. Ýbrahim’in mirasýný korumak üzere harekete geçmiþ ancak hiçbir varlýk gösteremeyip esir alýnarak canlarýný zor kurtarmýþlardý.[2] Ebrehe’nin ordusu Taif önlerine geldiðinde þehirde yaþayan Sakif kabilesi, Kâbe’den çoktan vazgeçmiþ, putlarý Lat’ý korumanýn derdine düþmüþtü. Ebrehe’yi memnun etmek amacýyla onu en kýsa yoldan Kâbe’ye ulaþtýracak bir kýlavuz vermiþlerdi. Ne var ki Ebû Riðal isimli kýlavuz Mekke yakýnlarýndaki Muðammis denilen yerde vefat etti. Araplar yüzyýllar boyunca zavallý adamýn mezarýný taþa tutmuþlardý.[3] Ebrehe’nin ordusu Mekke’ye yaklaþtýðýnda öncü birlikleri, Kureþlilerin mallarýna, develerine el koydular. Efendimizin dedesi Abdülmuttalibin de iki yüz devesini aldýlar. Kureyþliler yaklaþan felaketi görüyor ama ellerinden hiçbir þeyin gelemeyeceðini de biliyorlardý. Nihayet Ebrehe’nin elçisi Hunata el-Himyeri Mekke’ye girerek hükümdarýn mesajýný Kureyþlilere iletti. Ebrehe, Mekke halkýna dokunmayacak, Kâbe’yi yýktýktan sonra þehri terk edecekti. Elçi, Mekkelilerin lideri olan Abdülmuttalib’le görüþtükten sonra onu Ebrehe’nin yanýna götürerek huzura çýkardý. Kureyþ lideri Abdülmuttalib ilerlemiþ yaþýna raðmen görenleri kendisine hayran býrakan heybet dolu, yakýþýklý bir kimseydi. Ebrehe, onu gayet iyi karþýlamýþ ve bir isteði olup olmadýðýný sormuþtu. Abdülmuttalib, askerlerin iki yüz devesine el koyduklarýný belirterek develerin kendisine geri verilmesini istedi. Onun bu sözlerine çok þaþýran Ebrehe, hayretini þu sözlerle iade etti: “Seni ilk gördüðümde heybetin beni çok etkilemiþti. Ancak bu sözlerin seni gözümden düþürdü. Atalarýnýn mabedinin yýkýlmamasý için bana yalvarman gerekirken sen develerinin derdine düþmüþ, onlarý istiyorsun.” Abdülmuttalib’in bu sözlere cevabý oldukça sert ve kesin oldu: “Ben develerimin sahibiyim. Develerimi istiyorum. Kâbe’ye gelince; onun sahibi Allah’týr ve Allah evini kesinlikle koruyacaktýr.”[4] Bu sözler ancak yüreði iman dolu bir kimse tarafýndan söylenebilir ki Efendimizin dedesi iþte böyle bir kimsedir. Abdülmuttalib, Ebrehe’yi Kâbe’yi yýkmamasý için ikna etmeye çalýþýp, ona çeþitli tekliflerde bulunduysa da herhangi bir sonuç alamadan Mekke’ye geri döndü. Kureyþlilere; kendilerini korumalarýný, çevredeki vadi ve daðlara sýðýnmalarýný emretti. Kâbe’de Kureyþlilerin ibadet ettikleri 360 tane put vardý ama hiçbir Kureyþli onlara yalvarmýyor, baþlarýndaki felaketten kurtarmasý için Allah’a dua ediyorlardý. Ýnsanlar Kâbe’nin sonunu izlemek amacýyla daðlarýn baþýna gittikleri vakit, Abdülmuttalib Kâbe’nin kapýsýna yapýþarak þöyle dua etti: “Ya Rab, bir kul dahi kendi evini korur. Sen de beytini koru. Ya Rab, onlara karþý ümit baðladýðým Senden baþka hiçbir kimsem yoktur. Sen onlardan kendi beytini koru. Bu evin düþmaný Senin de düþmanýndýr. Onlarý beytini yýkmaktan alýkoy.”[5] Ebrehe ve askerleri bütün hazýrlýklarýný tamamlayýp Mekke’ye girecekleri sýrada, merhameti her þeyi aþmýþ olan Rabbimiz onlara son bir fýrsat daha verdi. Ordunun önünde bulunan ve Kâbe’yi yýkacak olan büyük fil durarak yere çöktü. Fili ayaða kaldýrmak için çok uðraþtýlarsa da fayda etmedi. File baltalarla, mýzraklarla iþkence ettilerse de fil kýpýrdamadý. Filin yönünü güneye çevirdiklerinde fil kalkýp koþuyor, Kâbe’ye yönelttiklerinde ise fil hareket dahi etmiyordu.[6] Yemenden Kâbe’ye kadar gelmiþ bir hayvanýn bu þekilde durmasýnýn bir sebebi olduðunu düþünebilselerdi, Ebrehe ve askerleri helak olmaktan belki de kurtulacaklardý. Ancak kendisine çok fazla güvenen insanlar etraflarýnda yaþananlardan hiçbir ders almazlardý. Fili hareket ettiremeyen Habeþ ordusu kýsa bir süre sonra ilahî azapla, büyük felaketle karþýlaþtý. Kýzýldeniz tarafýndan gelen Ebabil kuþlarý attýklarý taþlarla Yemen ordusunu periþan etti. Her kuþ biri gagasýnda, ikisi de ayaklarýnda üçer taþ taþýyordu. Kuþlarýn attýklarý taþlar askerlerin vücutlarýný parçalýyor, Habeþ ordusu Yemen’e doðru kaçmak için çabalýyordu. Ama Allah’tan nasýl kaçýlabilirdi? Ebrehe de atýlan taþlar sebebiyle yaralanmýþ, güçlükle Yemene ulaþabilmiþ ve burada zavallý bir halde yok olup gitmiþtir.[7] Kur’ân-ý Kerim, Fil ashabýný ve onlarýn ibret dolu sonunu þu þekilde anlatmaktadýr: “Rabbinin fil sahiplerine ne yaptýðýný görmedin mi? Onlarýn tuzaklarýný boþa çýkarmadý mý? Üzerlerine piþirilmiþ çamurdan taþlar atan sürü sürü kuþlar gönderdi. Nihayet onlarý hayvanlar tarafýndan yenilmiþ ekin yapraðý gibi yaptý.”[8] Fil vakasýndan sonra Mekke ve Kâbe’nin kýymeti, Araplarýn nezdinde daha da artmýþtýr. Kâbe’nin Allah tarafýndan korunmasý sebebiyle Kâbe çevresinde yaþayan Kureyþ kabilesi, Ehlullah ve Carullah olarak nitelendirilerek yarýmada halký tarafýndan sevgi ve itibar görmüþlerdir.[9] Kureyþliler, Fil vakasýndan ciddi þekilde etkilenmiþlerdir. Onlarýn bu olay sebebiyle yedi ya da on yýl Allah’tan baþkasýna ibadet etmedikleri ve putlarý terk ettikleri rivayet edilmektedir. Yeryüzünün en kuvvetli ordularý ve en güçlü silahlarý dahi Allah (cc)’nin korumasý altýnda bulunanlara hiçbir zarar veremez. Altmýþ bin kiþilik düzenli bir ordu, önlerinde kurþun dahi iþlemeyen filler olduðu halde, hiçbir savunmasý olmayan Kâbe’yi yýkmaya güç yetirememiþ, Rabbimiz gökten indirdiði ordularla deðil, bildiðimiz kuþlar vesilesiyle onlarý mahvý periþan etmiþtir. Ateþlerin yakamadýðý Peygamberin hatýrasýna Ebrehe’nin gücü nasýl yetebilir? Efendimiz aleyhisselam, Fil Vakasýndan 50-55 gün sonra yeryüzüne teþrif buyurdu.[10] O’nun büyüyüp yetiþeceði topraklarý hangi güç iþgal edebilir? Ebrehe’nin ordusu Muhammed’in (as) annesinin yüreðine nasýl korku salabilir? Fil vakasý Kureyþ kabilesine deðil gerçekte Efendimize verilen bir ikramdýr. O’nun veladetinin müjdecisidir. Hz. Musa, doðduðunda Rabbimiz onu muhafaza etti. Musa kendisini öldürmek isteyen Firavun’un sarayýnda yaþadý. Efendimiz Ýsa aleyhisselam, Ýsrailoðullarýnýn karþýsýna çýkan annesi Meryem’i korumak üzere kundakta iken konuþtu. Rabbimiz onlarý birçok mucizeyle destekledi. Muhammed aleyhisselam’a gelince mucizeler o daha doðmadan geliyor, Âlemlerin Rabbi O’nun hatýrýna Ebrehe ve askerlerini yerin dibine geçiriyordu. Fil ordusu yok olmuþ, ömrünün son günlerinde mucizelere þahit olmuþ nurlu bir dedenin, gözyaþlarý kurumayan Âmine’nin beklediði daha büyük bir mucize yaklaþmýþtý. Bir aydýnlýk beliriyor, Busra saraylarýnýn ýþýklarý görülüyor, sahibi meçhul bir ses Muhammed Muhammed diye haykýrýyordu.[11] Âmine Muhammed’i, âlemler Muhammed’i bekliyordu. Mutlu BÝNÝCÝ [1] Ýbn Hiþam, Sîre, I, 45; Süheyli, Ravdu’l-Unuf, I, 115. [2] Süheyli, a.g.e., I, 116; A. Lütfi Kazancý, “Ebrehe”, DÝA, X, 79. [3] Ezraki, Ahbaru Mekke, I, 142. [4] Ýbn Sa’d, Tabakat, I, 92; Ýbn Esîr el-Kamil, I, 444. [5] Süheyli, a.g.e., I, 121; Ýbn Kesîr, el-Bidaye, II, 173. [6] Ýbn Hiþam, a.g.e., I, 52; Beyhaki, Delail, I, 99. [7] Ýbn Hiþam, a.g.e., I, 52; Süheyli, a.g.e., I, 123; Ezraki, I, 147. [8] Fil sûresi, 1-5. [9] Ýbn Hiþam, a.g.e., 57; Mustafa Fayda, Fil Vakasý, XIII, 70. [10] Ýbn Habib, el-Muhabber, 10. [11] Ýbn Sa’d, a.g.e., I, 102.

Gönderen: 27.01.2011 - 23:12
Bu Mesaji Bildir   Muhtazaf üyenin diger mesajlarini ara Muhtazaf üyenin Profiline bak Muhtazaf üyeye özel mesaj gönder Muhtazaf üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
Moderator


4254 Mesaj -
Siyer-i Nebi Dersleri-4: Efendimizin Doðumu

Allah (cc)’ýn ve meleklerin medhettiði,[1] Rabbimizin hayatý üzerine yemin ettiði,[2] âlemlere rahmet olarak gönderdiði,[3] yüce ahlak sahibi,[4] içimizden birisi, canýmýzdan daha sevimlisi,[5] bizi pek seven, üzerimize titreyen, þefkat ve merhamet dolu Efendimiz,[6] uyarýcýmýz, müjdecimiz,[7] en güzel örneðimiz,[8] Allah’a davet eden nur yüzlü kandilimiz,[9] Âdemoðullarý’nýn önderi Sevgili Peygamberimiz Muhammed aleyhisselam, Fil Vakasý’ndan 50-55 gün kadar sonra Halil olan dedesi Ýbrahim’in kurduðu þehirde, Mekke-i Mükerreme’de dünyaya geldi.[10] Pazartesi Günü Peygamberimiz, pazartesi gecesi sabaha yakýn bir saatte yeryüzüne teþrif etti.[11]Arkadaþlarýndan birisi pazartesi günü oruç tutmanýn önemini sorduðunda Allah Resûlü þu cevabý vermiþtir: “O gün, benim doðduðum ve vahyin bana inmeye baþladýðý gündür.”[12] Allah Resûlü genel kabule göre Rebiyülevvel ayýnýn 12. gecesi doðmuþtur. Bununla birlikte Efendimizin doðum tarihini belirlemeye çalýþan Mýsýrlý astronomi âlimi Mahmut Felekî, Peygamberimizin oðlu Ýbrahim’in vefat ettiði günü meydana gelen güneþ tutulmasýndan hareketle 20 Nisan 571 (9 Rebiyülevvel) tarihini tespit etmiþ, Muhammed Hamidullah ise Cahiliyye Araplarý arasýnda uygulanmakta olan Nesî Takvimini dikkate alarak 17 Haziran 569 tarihine ulaþmýþtýr.[13] Kutlu Doðum Peygamberimizin doðumu sýrasýnda Osman b. Ebi’l-Âs’ýn annesi Fâtýma binti Abdullah ve Abdurrahman b. Avf’ýn annesi Þifâ Hatun, Hz. Âmine’nin yanýnda bulunmuþ, yeryüzünün bu en kutlu doðumuna nezaret etme þerefine nail olmuþlardýr.[14] Allah Resûlü’nün doðduðu gece olaðanüstü pek çok hadisenin gerçekleþtiði rivayet edilmektedir. Buna göre Ýran hükümdarýnýn sarayýnýn on dört burcu yýkýlmýþ, Ýranlýlarýn taptýklarý ve bin yýldan beri yanmakta olan ateþleri sönmüþ, Sâve gölü kurumuþ, Semâve nehri taþmýþ, Kâbe’de bulunan putlar yüzüstü yere düþmüþ, birçok Yahudi ve Hýristiyan âlimi o gece Ahmed aleyhiselam’ýn yýldýzýnýn doðduðunu ifade etmiþtir. Ancak bu hadiselerin önemli bir kýsmý ilk dönem siyer ve hadis kaynaklarýmýzda yer almamakta olup bu rivayetlere ihtiyatla yaklaþýlmasý gerekmektedir.[15] Efendimizin Ailesi Efendimizin babasý Abdullah b. Abdülmuttalib, Kureyþ kabilesinin Hâþimoðullarý koluna mensup olup ticari bir seyahatin dönüþü sýrasýnda rahatsýzlanmýþ ve oðlunu göremeden, yirmi beþ yaþýnda Medine’de vefat etmiþtir.[16]Abdullah’ýn babasý Mekke’nin bilge lideri Abdülmuttalib b. Haþim, annesi ise Fatýma binti Amr’dýr.[17] Peygamberimizin annesi, yine Kureyþ kabilesinin önde gelen ailelerinden birisi olan Zühreoðullarý’nýn lideri Vehb b. Abdümenaf’ýn kýzý Âmine’dir. Âmine’nin annesi ise Berre binti Abdüluzza’dýr.[18] Allah Resûlü, atasý Ýbrahim aleyhisselam’ýn duasý,[19] kardeþi Ýsa aleyhisselam’ýn müjdesi[20] ve annesi Âmine’nin rüyasýdýr. Hz. Âmine, hamileliði sýrasýnda bir rüya görmüþ; rüyasýnda kendisinden bir nur çýktýðýný, bu nurun aydýnlýðýyla Þam ve Busrâ saraylarýný seyrettiðini, bir oðlunun olacaðý müjdesiyle adýný Muhammed ya da Ahmed koymasýnýn tavsiye edildiðini söylemiþtir.[21] Dedesinin Kucaðýnda Efendimizin dünyaya gelmesi üzerine annesi Âmine, Kureyþ lideri Abdülmuttalib’e haber göndererek bir oðlunun olduðunu müjdelemiþtir. Kâbe’nin yanýnda Hicr’de bulunan Abdülmuttalib, oðullarýyla birlikte Muhammed aleyhisselam’ý görmeye gitmiþ, Efendimizi kucaðýna alarak Kâbe’ye götürmüþ, çok sevdiði oðlu Abdullah’ýn vefatýndan sonra kendisine bu erkek çocuðunu nasip eden Allah’a þükretmiþtir. Âmine, hamileliði esnasýnda yaþadýðý olaðanüstü halleri ve oðlunun adýnýn Muhammed olmasý gerektiðini de Abdülmuttalib’e haber vermiþtir.[22] Efendimizin amcasý Hz. Abbas, yýllar sonra bu tatlý hadiseyi Müslümanlara anlatmýþ; annesi ile birlikte Âmine’nin yanýna gittiklerini, Muhammed aleyhisselam’ýn ayaklarýnýn döþeðine vurduðunu bugün gibi hatýrladýðýný ve kendisinin Efendimizi öptüðünü söylemiþtir. Abdülmuttalib, sevgili torununun doðumunun yedinci gününde O’nu sünnet ettirmiþ, kurbanlar kestirerek Mekke halkýna ziyafet vermiþ ve torununun adýnýn Muhammed olduðunu ilan etmiþtir. Kureyþliler, atalarý arasýnda “Muhammed” isimli bir kimsenin olmadýðýný hatýrlatarak neden bu ismi tercih ettiðini sorduklarýnda ise onlara þu cevabý vermiþtir: “Hem yerdekilerin hem de göktekilerin O’nu övmesini istedim.”[23] Efendimizin Ýsimleri Allah Resûlü þöyle buyurur: “Benim beþ ismim vardýr. Ben Muhammed’im. Ben Ahmed’im. Ben Mâhî’yim; Allah, küfrü benimle yok edecektir. Ben Hâþir’im; insanlar kýyamet günü benim peþimden dirileceklerdir. Ben Âkýb’im; Benden sonra peygamber gelmeyecektir.”[24] O, herkesin ve tüm peygamberlerin kendisine tabi olduðu Mukaffî’dir. O, rahmet ve tevbe peygamberidir. O, cihadýn peygamberi, kýyamet günü enbiyanýn önderi ve insanlýðýn þefaatçisidir.[25] Allah Teâlâ, Kur’ân-ý Kerim’de, Efendimizi dört kez Muhammed ismiyle,[26] bir kez de Ahmed ismiyle zikretmiþtir.[27]Ahmed, hem Allah’ý en çok öven, hem de kullar arasýnda en çok övülen kimse anlamýna gelir. Efendimizden önce hiç kimseye Ahmed ismi verilmemiþtir.[28] Bir ömür boyu Rabbini öven, geceleri gözyaþlarý içinde Rabbini zikreden, gündüz olduðunda Allah’ýn dinini yüceltmek için kapý kapý dolaþan, savaþ meydanlarýnda canýný ortaya koyan sevgili Peygamberimiz; Seni Allah (cc) Kitabý’nda övmüþ, Müslümanlar anne babalarýndan, çocuklarýndan daha çok Seni sevmiþ, Senin davan için canlarýndan vazgeçmiþtir. Ahmed ve Muhammed isimleri hiç kimseye Senin kadar yakýþmamýþtýr. Mutlu BÝNÝCÝ [1] Ahzab sûresi, 56. [2] Hicr sûresi, 72. [3] Enbiya sûresi, 107. [4] Kalem sûresi, 4. [5] Ahzab sûresi, 6. [6] Tevbe sûresi, 128. [7] Ahzab sûresi, 45. [8] Ahzab sûresi, 21. [9] Ahzab sûresi, 46. [10] Ýbn Hiþam, Sîre, I, 167; Ýbn Sa’d,Tabakat, I, 100-101. [11] Ýbn Abdilber, el-Ýstîâb, I, 19; Süheyli, Ravdu’l-Unuf, II, 98. [12] Müslim, Sýyam 197. [13] Muhammed Hamidullah, Ýslam Peygamberi, II, 784-793; Kasým Þulul, Hz. Peygamber Devri Kronolojisi, 100-107. [14]Ýbn Sa’d, a.g.e., I, 102; Ýbn Seyyidinnas,Uyunu’l-Eser, I, 40; Süheyli, a.g.e., II, 148. [15] Beyhaki, Delâil, I, 104-106; Taberi, Tarih, II, 247. [16] Ýbn Sa’d,a.g.e., I, 99; Ýbn Esîr, el-Kamil, II, 10. [17] Ýbn Sa’d, a.g.e., I,93. [18] Ýbn Hiþam, a.g.e., I, 156. [19] Bakara sûresi, 129. [20] Saff sûresi, 6. [21] Ahmed b. Hanbel, Müsned, IV, 127-128; Ýbn Sa’d, a.g.e., I, 102. [22] Ýbn Hiþam, a.g.e., I, 159; Ýbn Sa’d, a.g.e., I, 103. [23] Beyhaki, a.g.e., I, 93; Ýbn Esîr, Usdü’l-Ðâbe, I, 21. [24] Buharî, Menâkýb 17; Müslim, Fezâil 124. [25] Müslim, Fezâil, 126. [26] Âl-i Ýmrân sûresi, 144; Ahzâb sûresi, 40; Muhammed sûresi, 2; Fetih sûresi, 29. [27] Saff sûresi, 6. [28] Mustafa Fayda, “Ahmed”, DÝA, II, 29.

Gönderen: 27.01.2011 - 23:14
Bu Mesaji Bildir   Muhtazaf üyenin diger mesajlarini ara Muhtazaf üyenin Profiline bak Muhtazaf üyeye özel mesaj gönder Muhtazaf üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
Moderator


4254 Mesaj -
Siyer-i Nebi Dersleri-5: Bu Ayrýlýk Sevgidendir

Bir anne için çocuðu, dünyanýn en güzel ve en önemli varlýðý, Allah’ýn kendisine bahþettiði en tatlý armaðanýdýr. Aylar süren sýkýntýlar ve dayanýlmaz sancýlardan sonra doðum yapan bir kadýnýn, yavrusunu kucaðýna aldýðýnda yaþadýðý mutluluðu tarif etmek herhalde mümkün deðildir. Doðumdan sonra baþlayan ve çok daha uzun süren, çocuðun yetiþme dönemi ise anne için pek çok fedakârlýðý, uykusuz geceleri ve sayýsýz endiþeleri beraberinde getirir; ancak hiçbir anne yaþadýðý onca sýkýntýya raðmen yavrusunu terk etmeyi, ona olan ilgisini ve sevgisini azaltmayý hatýrýna dahi getirmez. Zira Allah Celle, annelere sýnýrsýz bir sevgi ve merhamet vermiþtir. Hz. Âmine Anneler içinde Âmine’nin yeri bambaþkadýr. Zira Efendimiz, Âmine’nin yalnýzca çocuðu deðil, ayný zamanda genç yaþta vefat eden kocasý Abdullah’ýn aziz bir hatýrasý, onu hayata baðlayan, hayatý onun için anlamlý kýlan yegâne varlýðýdýr. Henüz on yedi-on sekiz yaþlarýnda dul kalan ve yeniden evlenmeyi düþünmeyen genç kadýnýn varý yoðu sevgili yavrusudur. Ancak o günkü þartlar Âmine’yi çocuðundan ayrýlmaya, yalnýz ve tesellisiz kalmaya, yýllar boyu bambaþka diyarlarda baþka insanlarýn arasýnda yaþayacak olan yavrusunun hasretiyle yanmaya mecbur eder. Ayrýlýk Âmine için dayanýlmasý pek güç bir fedakârlýk, sabredilmesi imkânsýz gibi gözüken derin bir acýdýr. Çölde Yetiþen Bir Gül Cahiliyye devrinde Mekke’nin önde gelenleri, yeni doðan çocuklarýný çölde yaþayan sütannelere verirler. Zira Mekke’nin havasý oldukça aðýr olup yeni doðan çocuklar için elveriþli deðildir. Çöl ise hem daha temiz hem daha saðlýklýdýr. Çölde büyüyen çocuklar, çok daha saðlam ve güçlü bir bünyeye sahip olurlar. Ayrýca Arapçayý en saf ve en güzel þekilde konuþanlar, çöldeki bedevîlerdir. Özellikle Hevazinli Beni Sa’d kabilesi mensuplarý Arapçanýn bütün lehçelerini en güzel þekilde kullanýrlar. Onlarýn arasýnda konuþmaya baþlayan bir çocuk, saf ve düzgün bir dile sahip olur. Þehrin bunaltýcý ortamý yerine uçsuz bucaksýz çöllerde yetiþen çocuklar, hayata daha özgür ve daha saðlýklý bir þekilde bakarlar. Âmine bütün bu sebeplerle yavrusunu sütanneye vermek ve O’nu en güzel bir þekilde geleceðe hazýrlamak ister. Onun, Efendimizden ayrýlýðý, O’na olan sýnýrsýz sevgi ve þefkatindendir. Sevgi bazen fedakârlýðý bazen de ayrýlýðý gerektirir; zira ayrýlmayý göze alacak kadar sevenler, sevmenin hakkýný verenlerdir. Bir anne için, biricik yavrusunu O’nun geleceði için terk etmek, günümüz insanýnýn anlayamayacaðý bir fedakârlýk tablosudur. Süveybe Annesi, Efendimizi sadece birkaç gün emzirmiþtir. Âmine’den sonra Peygamberimizi, amcasý Ebû Leheb’in cariyesi olan Süveybe Hatun kýsa bir süre emzirir. Süveybe ayrýca Efendimizin amcasý Hamza’yý ve ileride ashâbýnýn önde gelenlerinden biri olacak olan Ebû Seleme’yi de emzirmiþtir. Bu münasebetle Peygamberimiz, amcasý Hz. Hamza ve Ebû Seleme ile sütkardeþi olmuþtur.[1] Peygamber Efendimiz, Süveybe Hatun’u ömrü boyunca unutmamýþ, ona derin bir vefa göstermiþtir. Süveybe’ye hediyeler sunmuþ, harçlýklar vermiþ, Medine’ye göç ettikten sonra dahi onu ihmal etmemiþ, kimsesiz býrakmamýþtýr. Hayber Savaþý’ndan döndüðü sýrada Süveybe’nin öldüðünü öðrenince gözleri yaþarmýþ, oðlu Mesruh’un da vefat ettiðini söylediklerinde kalan akraba ve yakýnlarýný araþtýrmýþtýr.[2] Yalnýzca birkaç gün kendisini emziren bir kadýna ömrü boyunca vefa gösteren Peygamberimizin bu hali, yýllar boyu kendilerine hizmet eden annelerine dönüp bakmayan, onlara sýcak bir tebessüm dahi göstermeyen biz Müslümanlara çok þey anlatmaktadýr. Süveybe’nin, Efendimizi emzirdiði günlerde Abdülmuttalib, sevgili torunu için sütanne aramakta, çölün bahtiyar kadýný ise Muhammed’e ulaþmak için macera dolu bir yolculuktan sonra Mekke’ye girmektedir. Hz. Halime O yýl, Sa’d b. Bekiroðullarý’nýn yurdu þiddetli bir kýtlýða ve kuraklýða maruz kalýr. Ýnsanlar bir damla yaðmurun hasretiyle yanar. Fakirlik dayanýlmaz bir boyuta vardýðýnda, kabilenin yeni doðum yapmýþ kadýnlarý eþleriyle birlikte Mekke’ye doðru yola çýkarlar. Bu kabilenin kadýnlarý yýlda iki kez Mekke’ye gelir ve yeni doðan çocuklara sütannelik yapmak için kendi yurtlarýna götürürler. Mekke’nin asil bir ailesinin çocuðunu emziren kadýn, hem belli bir ücret almayý hem de Kureyþ’in varlýklý bir ailesine akraba olmayý hak eder. Sonraki yýllarda Kureyþ’in zengin ve itibarlý bir liderinin sütannesi olmak çölde yaþayan bir kadýn için oldukça önemlidir. Halime bint Ebî Züeyb, emzirecek zengin bir çocuk bulma hayaliyle yola çýkan on kadýndan birisi ve en çilelisidir. Zira bindiði zayýf ve çelimsiz hayvan çok aðýr hareket etmekte, yanlarýnda götürdükleri yaþlý diþi deve ise âdeta hiç süt vermemektedir. Karnýný doyuramayan Halime’nin sütü, oðlu Abdullah’a yetmeyince, kadýncaðýz çocuðunun açlýðýna ve aðlamasýna çare bulamaz. Halime, kafilenin hýzla ilerleyiþini ve gözden kayboluþunu acýyla izler. Kocasý ve yavrusuyla yolda yalnýz kalan kadýn, arkadaþlarýnýn zengin ailelerin çocuklarýný paylaþacaklarýný ve kendisinin belki de eli boþ bir þekilde evine döneceðini düþünür. Üzüntüsü bir kat daha artan Halime yine de yoluna devam eder. Benî Sa’d b. Bekir kabilesinin kadýnlarý, Allah’ýn sevgilisi ve Âmine’nin yetimini emzirmeyi, O’na annelik etmeyi kabul etmezler. Babasý olmayan bir çocuðun fakir annesi ya da dedesi onlara ne verebilir? Henüz doðmadan evvel babasýný kaybeden, babasýyla birlikte – cahiliye devri anlayýþýna göre- geleceðini de yitiren bir çocuk sütannesine ve ailesine ne kazandýrabilir? Matem rüzgârlarýnýn üzerine üzerine estiði bir yetimin yanýnda durmak akýl kârý deðildir. Hüzün Dolu Bir Kadýn Kureyþ’in bilge lideri, yaþlý ve heybetli önderi Abdülmuttalib, sevgili yavrusuna, biricik torununa sütanne bulamamanýn üzüntüsüyle Mekke sokaklarýnda yürürken, yüzü hüzünle dolu bir hanýmefendiyle, Halime ile karþýlaþýr. Gün boyu emzirebileceði bir bebek arayan kadýn, akþam olduðunda hiç çocuk kalmadýðýný anlamýþ, umutlarý suya düþmüþtür. Abdülmuttalib torununu kabul etmesini Halime’ye teklif ettiðinde Halime tereddüt eder. O buraya kýtlýðýn, fakirliðin pençesinden kurtulmak, zengin bir ailenin himayesinde rahat bir nefes almak için gelmiþtir. Bu çocuðu alýp götürdüðünde bu durumun ne kendisine ne de karnýný doyurabileceðine kanaat getirebildiði yetime faydasý olacaktýr. Abdülmuttalib’e kesin bir cevap veremez. Durumu kocasý Hâris’e anlatýr. Köyüne eli boþ dönüp alay konusu olmaktansa bu yetimi götürmek istediðini söyler. Hâris, hanýmýna destek olur. Belki de bu yetim sayesinde evlerine, yuvalarýna bereket ihsan olunur. Halime, Abdülmuttalib’e gider, teklifini kabul ettiðini, çocuða sütannelik yapacaðýný söyler. Yaþlý dede sevinç içerisinde, Halime’yi Âmine’nin evine, Muhammed’i görmeye götürür. Muhammed beyaz bir kumaþa sarýlmýþ uyumaktadýr. Altýnda yeþil ipek bir örtü vardýr. Halime, yeryüzünün en güzel bebeðini gördüðünde yüreði duracak gibi olur. Arkadaþlarýnýn görmek istemediði, kendisinin de zoraki kabul ettiði çocuk bu mudur? Âlemlerin en büyük hazinesi, dünyanýn en güzel þeyi Halime’nin kucaðýndadýr. Ýki kaþýnýn ortasýndan öptüðünde Muhammed’in gözleri açýlýr, Halime’ye bakar ve tebessüm eder. Halime kocasýnýn yanýna Muhammed Mustafa ile döner. Bu böyledir. Üç beþ kuruþa pazarlarda satýlan Yusuf, Mýsýr’a hükümdar olur. Zavallý kadýnlarýn tenezzül etmediði Muhammed, âlemlere rahmet olur. Misafirlerin En Yücesi Halime Muhammed’i emzirmek istediðinde göðsünün sütle dolu olduðunu hisseder. Hem Muhammed hem de oðlu Abdullah doyasýya süt emmiþ, karýnlarýný doyurmuþ ve uyumuþlardýr. Kocasý Hâris yaþlý ve cýlýz deveyi bir baþka görür o gece. Deveden saðýlan süt, Hâris’in de Halime’nin de karnýný doyurur. O gece ilk defa mutlu ve huzurlu bir uyku çekerler. Gecenin son sözü Hâris’in dudaklarýndan dökülür: “Vallahi ey Halime, bu çocuk yuvamýza hayýr ve bereket getirmiþtir.”[3] Bütün çocuklar güzel, bütün çocuklar hayýrlý ve bereketlidir. Mesele çocuða sevgi ve merhamet nazarýyla bakmak, o çocuðun yüce Allah’ýn deðerli bir emaneti olduðunu bilmektir. Yeryüzünün en ücra köþesinde anasýz babasýz büyüyen siyah renkli çocuk, aslýnda yetim bir Peygamberin ümmetine býraktýðý ve üzerine titrediði sevgili mirasýdýr. Muhammed’e muhabbet besleyenler, yetimleri kendi çocuklarý gibi beslemek ve büyütmek zorundadýr. O zaman Halime’nin yuvasýna bereket veren Rabbimiz bizim hanelerimize de hayýr ve bereket ihsan edecektir. Sabah olduðunda Halime ve ailesi kutsal emanetleri olan Muhammed’i de yanlarýna alarak yola çýkarlar. Halime’nin Mekke’ye gelirken güçlükle hareket eden merkebi o kadar hýzlý gitmektedir ki kendilerinden önce yola çýkan Hevazin kafilesini geride býrakýrlar. Arkadaþlarý, “bu merkep Mekke’ye gelirken bindiðin çelimsiz hayvan deðil mi?” diye sorduklarýnda Halime: “Evet, bu odur fakat ben çok hayýrlý ve bereketli bir çocuk aldým,” cevabýný verir. Amine’nin yetimine iltifat etmeyenler çoktan piþman olmuþtur. Halime’nin ifadesine göre Beni Sa’d kabilesinin yaþadýðý arazi yeryüzünün en verimsiz ve en çorak bölgesidir. Âlemlere rahmet olan Nebi’nin teþrifiyle Halime’nin yuvasýna bereket yaðar. Halime’nin sürüsünün karný tok ve sütü boldur. Ýnsanlar içecek bir damla süt bulamadýklarýnda Halime’nin ailesi süte doyurulur. Komþular çobanlarýný, Halime’nin sürüsü nerede otluyorsa siz de hayvanlarýnýzý orada otlatýn diye teþvik ederler fakat keramet sürünün otladýðý otlakta deðil, eve gelen mübarek misafirdedir.[1] Küçük çocuklar eve bereket, mutluluk ve saadet getirirler. Görünüþte sofraya bir kaþýk daha eklenir ama tüm aileyi geçindiren, besleyen ve sevindiren belki de ailenin yeni üyesinin rýzkýdýr. Muhammed, ölü topraðý serpilmiþ umutsuz aileye yeni bir heyecan vermiþtir. Mekke’nin Havasý Muhammed’e Zarar, Âmine’ye Hüzün Verir Halime, Efendimizi iki yýl emzirdikten sonra sütten keser ve Mekke’ye annesi Amine’nin yanýna götürür. Âmine sevdiðine, biricik yavrusuna kavuþmuþ, sýký sýký sarýlmýþtýr. Ama Halime, Muhammed’i býrakmak, rahmet ve bereket sebebini terk etmek istemez. Mekke’nin vebasýný ve bunun çocuða verebileceði zararlarý anlatýr. Âmine önce öfkelenir, bu sözleri duymak dahi istemez. Hasretiyle yandýðý, vuslatýnýn heyecanýyla titrediði ve nihayet kavuþtuðu yavrusunu nasýl terk edebilir? Ama ne çare ki Halime’nin sözleri doðrudur. Bu þehrin havasý yavrusu için iyi deðildir. Baðrýna taþ basacak ve gözyaþlarý içerisinde çocuðundan ayrýlacaktýr. Halime, Muhammed ile birlikte köyüne dönerken sevinç içindedir.[4] Muhammed aleyhisselam hayatýnýn ilk yýllarýný Beni Sa’d yurdunda sütkardeþleri Abdullah, Üneyse ve Þeyma ile birlikte geçirir. Halime hanýmýn evi yeryüzünün en mutlu ve en güzel yuvasý olur. Ancak hadis ve siyer kaynaklarýnda zikredilen ve Halime’nin yurdunda yaþandýðý bildirilen Þakku’s- sadr (Efendimizin göðsünün yarýlmasýgöz kırpma hadisesi Halime ve Haris’i derin bir endiþeye sokar. Peygamber Efendimiz sütkardeþleriyle dýþarýda olduðu bir sýrada, insan kýlýðýnda yanýna gelen vahiy meleði Cebrail tarafýndan göðsü açýlarak kalbi yerinden çýkarýlýr, zemzem suyu ile temizlendikten sonra tekrar yerine konulur. Bu olaya þahit olan kardeþleri durumu Halime’ye haber verir ve Kureyþli kardeþimiz Muhammed öldürüldü, derler. Halime ve kocasý panik içerisinde dýþarý çýktýklarýnda Efendimizin yaþadýðýný ancak yüzünün renginin solmuþ olduðunu görürler.[5] Efendimizin baþýna kötü bir þey gelmesinden endiþelenen Halime ve kocasý, Muhammed’i Mekke’ye götürmeye ve annesine teslim etmeye karar verirler. Ben, Muhammed b. Abdullah b. Abdülmuttalib’im Halime, Efendimizle birlikte yola çýkýp Mekke’nin yukarýsýna geldiðinde bir kalabalýk görür. Bir ihtiyacý için biraz uzaklaþýr. Döndüðünde Peygamberimizi bulamaz. Ne kadar aradýysa da bir sonuç elde edemez. Gözyaþlarýna boðulur. Nihayet durumu Efendimizin dedesi Abdülmuttalib’e anlatýr. Abdülmuttalib torununu bulmak amacýyla tüm kavmini harekete geçirir. Saatler sonra bizzat kendisi, bir aðacýn altýnda duran ve aðacýn yapraklarýyla oynayan bir çocuk görür. Yaklaþýr ve sorar: “Yavrucuðum, sen kimsin?” Çocuk baþýný kaldýrýr ve: “Ben, Muhammed b. Abdullah b. Abdülmuttalib’im,” der. Yaþlý adam çocuðu kucaklayýp, baðrýna basar, sevinç gözyaþlarý içerisinde: “Oðlum, ben Senin deden Abdülmuttalib’im,” der ve Efendimizi Mekke’ye götürerek annesi Amine’ye teslim eder.[6] Bir Annenin Hatýrýna Allah Resûlü ilerleyen yýllarda sütannesi Halime’yi hiç unutmaz. Onu her gördüðünde “anneciðim, anneciðim” diye seslenir. Yýllar sonra Halime, Muhammed aleyhisselam’ýn kapýsýný çalar. Beni Sa’d yurdunda kýtlýk ve kuraklýk yaþanmakta, Halime’nin hayvanlarý telef olmaktadýr. Elde avuçta bir þey kalmayýnca sütoðlunun yanýna gelir ve yardým ister. Allah Resûlü ve hanýmý Hz. Hatice, Halime’ye kýrk koyun ve binmesi için bir deve ile pek çok hediye verirler.[7] Efendimiz, Halime’yi her gördüðünde ayaða kalkar ve oturmasý için ridasýný çýkarýp yere serer. Efendimiz aleyhisselam’ýn Hevazin’de yaþayan sütannesi ve eþi ile bütün sütkardeþleri, Muhammed aleyhisselam’a iman ederek Müslüman olur.[8] Huneyn savaþýnda esir alýnan Hevazinli altý bin insan, Hevazinli sütannenin ve kardeþlerin hatýrýna serbest býrakýlýr.[9] Bir annenin hatýrýna bir þehir baðýþlanýr. Annelerimizin hatýrýný kýrmamak ümidiyle… Mutlu BÝNÝCÝ [1] Ýbn Sa’d,I,108, Belâzurî, Ensâb,I,103. [2] Ýbn Sa’d,I,108. [3] Ýbn Hiþâm, I,163; Halebî,I,147. [4] Ýbn Sa’d,I,112. [5] Müslim, Ýman 162; Halebî,I,153-4. [6] Ýbn Hiþâm,I,167; Halebî,I,154. [7] Ýbn Sa’d,I,114; Ýbnü’l-Cevzî,I,114. [8] Ýbn Abdilber,IV,270; Asri Çubukçu, Halime,DÝA,XV,338. [9] Ýbn Sa’d, I,115.

Gönderen: 27.01.2011 - 23:15
Bu Mesaji Bildir   Muhtazaf üyenin diger mesajlarini ara Muhtazaf üyenin Profiline bak Muhtazaf üyeye özel mesaj gönder Muhtazaf üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
Moderator


4254 Mesaj -
Medine’nin En Güzel Günü

O gün, Medine’nin ve Medinelilerin yaþadýðý en güzel gündü. Enes b. Malik radýyallahu anh’ýn da dediði gibi Efendimizin Medine’ye girdiði günden daha güzel, daha parlak bir gün görülmemiþti.[1] Ýnsanlar sokaða dökülmüþ, “Resûlullah geldi!” diyerek coþuyor, Mekke’den Medine’ye hicret eden ve bir süredir Allah Resûlü’nü göremeyen Muhacirler sevinç gözyaþlarý içerisinde hasret gideriyor; O’nu ömürlerinde ilk kez gören Medineli Müslümanlar ise tarifi imkânsýz bir mutluluk yaþýyorlardý. Resûl-i Ekrem, devesinin üzerinde þehrin sokaklarýnda ilerliyor, Medineli Müslümanlarýn her biri O’nu misafir edebilmek için dil döküyor, âdeta yalvarýyordu. Sevgili Peygamberimiz ise onlarýn hiçbirini kýrmýyor, gülümseyerek þöyle buyuruyordu: “Devenin yolunu açýnýz, nerede duracaðý ona bildirilmiþtir.”[2] Gönüllerin Fatihi Zengin Müslümanlarýn, yemyeþil hurma bahçeleri içerisinde pek güzel evleri vardý, ama dünyaya ve içindekilere bizim baktýðýmýz gibi bakmayan, yeryüzünde garip bir yolcu olduðunu hiç unutmayan Efendimiz, onlarýn davetlerini kabul etmedi. O’nun geliþiyle bayram eden fakirleri, ondan baþka umudu olmayan insanlarý hayal kýrýklýðýna uðratmadý. Gönülleri fetheden Peygamber kimsenin gönlünü kýrmadý, devenin çökeceði yere herkes gibi O da razý oldu. Neccaroðullarý’nýn sokaðýndaki bir arsaya geldiklerinde Kusvâ yere çöktü. Onun çöktüðü yer Sehl ve Süheyl adlarýndaki iki yetime aitti. Yetimler çaðrýldý, Peygamber mescidinin inþasý için bu arsa onlardan satýn alýndý. Sehl ve Süheyl arsayý baðýþlamak, Allah yolunda infakta bulunmak için ne kadar uðraþtýlarsa da sevgili Peygamberimiz onlarýn bu teklifini nazik bir dille reddetti. Üzerinde Mescid-i Nebevî dahi yapýlacak olsa yetimleri maðdur edemezdi.[3] Sonra etrafýna baktý. En yakýn evin sahibi Hâlid b. Zeyd Ebû Eyyub el-Ensarî’nin evine misafir oldu.[4] Ben de Sizi Çok Seviyorum Kýz çocuklarý ellerindeki deflerle þarkýlar söylüyor, O’na merhaba diyorlardý: “Biz Neccar’ýn kýzlarýyýz. Muhammed’in komþuluðuna can atarýz.” Efendimiz, kýzlarýn yanýna gitti ve onlara sordu: - Beni seviyor musunuz? Çocuklar hep bir aðýzdan cevap verdiler: - Evet, ya Resûlallah! Allah Resûlü’nün gönlü sevinçle doldu. Dört kýz babasý olan, kýzlarýna caný gibi bakan Peygamber, kalbinin tüm güzelliðiyle konuþtu: “Vallahi, Ben de sizi çok seviyorum.”[5] Medineli küçük kýzlar bu kadar güzel sözleri belki de ilk kez duymuþlardý. Hatta bu güzel davetçi onlara daha pek çok güzelliði armaðan edecekti. Selametle Cennete Giriniz Kalabalýðýn karþýsýnda bir þeyler söylenmeliydi. Müslümanlarý yurtlarýndan eden, kendisini öldürmeye teþebbüs eden Mekkeliler hakkýnda aðýr sözler söylenebilir; intikam yeminleri edilebilir; omuz üstünde baþ, taþ üstünde taþ konmayacaðý edebî bir dille anlatýlabilirdi. Ancak O, coþkun bir topluluðun ortasýnda kendisini kaybeden, yapamayacaðý þeyleri vaat eden ve yalan söylemekten çekinmeyen sýradan bir kimse deðildi. O bambaþkaydý. Etrafýný çevreleyen insanlara baktý ve þöyle buyurdu: “Ey insanlar! Aranýzda selâmý yayýnýz. Yemek yediriniz. Akrabalarýnýza iyi davranýnýz. Ýnsanlar yataklarýnda uyurken siz kalkýp namaz kýlýnýz. Selametle cennete girersiniz.”[6] Bu sözler, Allah’a çaðýran, salih amel iþleyen bir davetçinin sözleridir. Evini çevreleyen keskin kýlýçlý savaþçýlar, maðaranýn aðzýnda tehdit savuran azýlý düþmanlar, ellerindeki mýzraklarýyla çölde peþine düþen bedeviler bu yüce davetçiyi istikametinden saptýramaz. Davetçi, etrafýna nefret ve düþmanlýk tohumlarý ekemez. Çölün þiddetli sýcaðýnda gayet tehlikeli bir yolculuktan sonra, bu kadar güzel sözleri, ancak müminlerin ilki olan ve Rabbine güzel öðütle çaðýran bir peygamber söyleyebilir. Aranýzda Selâmý Yayýnýz Medine’de yaþayan Yahudi âlimler, O’nu tanýyabilmek için yanýna yanaþýr ve henüz O’nunla sohbet etmeden, sadece duruþundan dahi O’nun peygamber olduðunu anlarlar. Bu yüze sahip birinin yalancý olamayacaðýný itiraf ederler. Onlar O’nun peþinde yürürken, O’nun mübarek dilinden nübüvvetin güzellikleri dökülür: “Allah’a yemin ederim ki, iman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiþ olamazsýnýz. Size, yaptýðýnýz takdirde birbirinizi sevebileceðiniz bir þey göstereyim mi? Aranýzda selâmý yayýnýz.”[7] Öyleyse Allah’ýn selâmý hepinizin ve hepimizin üzerine olsun. Mutlu BÝNÝCÝ [1] Ýbn Sa’d, Tabakat, I, 233. [2] Ýbn Hiþam, es-Sire, I, 495. [3] Belazuri, Fütuhu’l- Buldan, 5. [4] Ýbn Sa’d, I, 236. [5] Diyarbekri, Hamis, I, 385. [6] Ýbn Sa’d, I, 235. [7] Müslim, Ýman, 93; Ebû Davûd, Edeb, 131.

Gönderen: 27.01.2011 - 23:15
Bu Mesaji Bildir   Muhtazaf üyenin diger mesajlarini ara Muhtazaf üyenin Profiline bak Muhtazaf üyeye özel mesaj gönder Muhtazaf üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
Moderator


4254 Mesaj -
Siyer-i Nebi’nin Önemi
Siyer-i Nebi, sevgili Peygamberimizin hayatýna ve O’nun hayatýný anlatan eserlere verilen isimdir. Siyer kitaplarý, bize O’nun hayatýnýn tüm inceliklerini sunar. Bu eserleri okumak, bizim fikriyatýmýzý belirler. Samimi ýsrarlarýmýzla devamlý okumak suretiyle de fikirlerimiz, kalplerimizden sökülüp atýlamayacak inançlara dönüþür. Yüce Kur’ân’ýn bize en güzel örnek[1] olarak takdim ettiði Peygamberimizin hayatýný öðrenmenin bizlere daha birçok faydasý olacaktýr: 1) Resûlullah’ýn hayatýný ne kadar güzel öðrenirsek, Allah’ý da o kadar güzel tanýrýz. Rabbimizi anlatmak isteyen bir kimsenin, her þeyden önce O’nu çok iyi tanýmasý, bilmesi ve sevmesi gerekir. Ýnsan, ancak bildiðini ve tanýdýðýný en güzel þekilde anlatabilir. Sevgili Peygamberimiz, “Rabbin kim?” diye soran müþriklere, vahiyle cevap veriyor: “De ki: O (yeni bir tanrý deðil, sizin de bildiðiniz) Allah’týr ve tektir. Hiçbir þeye muhtaç olmayan, fakat herkesin kendisine muhtaç olduðudur. Doðmamýþ ve doðurtulmamýþtýr. (Baba da, oðul da deðildir.) Hiçbir þey O’nun dengi olamaz.”[2] Rabbimiz, kendisini bize, elçisine indirdiði vahiyle anlatmýþtýr. Yine Allah’ý sevmek için önce Peygamber’ini sevmek; Allah’a itaat edebilmek için önce Peygamber’ine itaat etmek gerekir.[3] Bu sebeple O’nun hayatýný, büyük bir ciddiyetle öðrenmeliyiz. 2) Siyer-i Nebi’yi öðrenmek, Kur’ân-ý Kerim’i anlamak ve ayný þekilde anlatabilmek demektir. Sevgili Peygamberimiz “Sizin en hayýrlýnýz, Kur’ân-ý Kerim’i öðrenen ve öðreteninizdir.”[4]buyuruyor. Allah’ýn Kitabý’ný anlamanýn en iyi yolu da Hz. Âiþe (r.anha) annemizin “Yaþayan Kur’ân”[5] olarak tavsif ettiði Peygamberimizin hayatýný öðrenmekle mümkündür. Ayrýca Kur’ân-ý Kerim, Peygamberimizi (sas), Kitab’ý okuyan ve açýklayan bir “Beyyine” olarak takdim etmektedir.[6] 3) Ýmanýn altý esasýndan biri olan “Peygamberlere Ýman” konusunu da Kur’ân-ý Kerim’den sonra Resûlullah’tan öðrenebiliriz. Çünkü Peygamberler hakkýnda, bize en saðlýklý bilgiyi O aktarmaktadýr. 4) Siyer-i Nebi’yi öðrenmek, Ýslâm’ý iyi öðrenmek demektir. Allah’ýn bize olan emirlerini, bu emirlerin uygulama þekillerini, neleri kapsadýðýný ve nasýl yapýlacaðýný tümüyle Sevgili Peygamberimizin hayatýndan öðrenebiliriz. Çünkü Rabbimiz, bize emirlerini vahiy yoluyla bildirmiþ; bu esaslarýn pratiðini de Peygamberimiz göstermiþtir. Böylece insanlar arasýnda anlaþmazlýklara neden olan konular, Peygamberimizin güzel uygulamalarýyla ortadan kalkmýþtýr. Örnek olarak Kur’ân-ý Kerim’de geçen “salât” kelimesini verebiliriz. “Salât” kelimesi, dua anlamýna da gelir. Bu manayý esas alarak bazý insanlar, “Namaz, duadan ibarettir. Biz de her gün dua ediyoruz.” diyerek namazý duaya indirgemekte ve Allah Resulü’nün nasýl namaz kýldýðýný kulak ardý etmektedirler. Hâlbuki bu dinin pratiðini, Allah Resulü’nün hayatýnda görebiliriz. Resûlullah “Namazý benim kýldýðým gibi kýlýn.” buyurduðu halde namaza “dua” anlamýný verip Siyer-i Nebi’de geçen þekliyle namaz kýlmayanlar, iyi niyet yoksunu insanlardýr. Bunun için Siyer-i Nebi, ne kadar doðru okunursa, Ýslâm’ýn anlaþýlmasý ve yaþanmasý da o kadar kolay ve saðlýklý olacaktýr. 5) Kâmil insan olabilmek için doðru örneði bulmak çok önemlidir. Yaþadýðý hayat, Allah tarafýndan vahiyle kontrol altýna alýnmýþ bir kimsenin, model olarak benimsenmesi, insanlýk için ortaya atýlan bin teoriden daha hayýrlýdýr. “Beni Rabbim en güzel þekilde terbiye etti.” buyuran bu kusursuz örnek, insanlýk için ne kadar deðerlidir. O’nun hayatýnýn görmezden gelinmesi ise ne büyük bir kayýp… Kiþilikli, ahlaklý ve Allah’ýn râzý olduðu bir insan olmak isteyenler, bu kusursuz örneðin Sire’sini mutlaka öðrenmek zorundadýrlar. 6) Siyer-i Nebi, ibret alýnmasý gereken bir zaman dilimidir. Bütün insanlýðýn ihtiyaç duyduðu önemli tecrübelerin yaný sýra, inanç ve mücadele hikâyeleri de O ve O’nun arkadaþlarýnýn hayatýnda mevcuttur. Bu konuda Sevgili Peygamberimiz, arkadaþlarýný birer yýldýza benzeterek onlara tâbi olanlarýn doðru yolu bulacaklarýný bildirmiþtir. 7) Toplumlarýn ilerleyebilmesi için ahlaki ilkelerin esas alýnmasý gerekir. Bütün insanlýða ölçü olacak prensipleri, Peygamberimizin hayatýnda bulabiliriz. Bir kýsmýný sýralayacak olursak: a) O, bir araya gelmesi mümkün olmayan kiþilikleri, etrafýnda toplayabilmiþtir. Örnek olarak: Ebû Bekir, Hâlid b. Velid, Ebû Zer, Bilâl (ra)… Ýnsanlýðýn güneþi olan Sevgili Peygamberimiz, yýldýzlar konumunda olan hiçbir sahabesinin ýþýðýný kesmemiþ; onlarý toplumlarýn öncüleri ve önderleri olarak yetiþtirmiþtir. b) Devletin ve hukukun temelini atmýþtýr. Ýnsanlýk bu konuda henüz O’nun ulaþtýðý seviyeye varamamýþtýr. Müslümanlar, hâlâ O’nun Medine’sine ulaþabilmek için gayret göstermektedir. Mesela Resûlullah, savaþlarda ekili alanlarýn tahrip edilmesine; çocuk, kadýn, yaþlý ve din adamlarýnýn öldürülmesine müsaade etmemiþtir. “Ey Allah’ýn kullarý! Kardeþ olunuz.”buyruðuyla insanlarý kardeþliðe çaðýrmýþtýr. c) O, aile hukukunun esaslarýný göstermiþ, ailenin önemine vurgu yapmýþ, evlenmeyi teþvik etmiþ, ana babaya hürmeti öðütlemiþtir. O’nun hayatýný okursak þunu çok iyi görürüz ki, sütanneye bile büyük bir sevgiyle baðlanmýþ; ona iyilikte kusur etmemiþtir. Altmýþ yaþlarýnda bile, annesinin mezarý baþýnda aðlamýþtýr. d) Evrensel Ýslâm kardeþliðinin temellerini atarak ýrk ayrýmýný ortadan kaldýrmýþ, sevgiyi ön plana çýkarmýþtýr. Cennete gitmenin bu sevgiden geçtiðini buyurmuþtur: “Siz iman etmeden cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmeden iman edemezsiniz. Yaptýðýnýz takdirde birbirinizi seveceðiniz bir þey söyleyeyim mi: Selamý aranýzda yayýnýz.”[7] Yani birbirinizi cennete taþýyýnýz. Böylece O, gerçek hayatýn yaþanacaðý yerin, cennet olduðunu bildirdi. Bu dünyada bir yolcu gibi yaþamayý gösterdi. ‘’Ölürken Rabbime mal ile gitmek istemiyorum.’’ diyerek dünyaya dalmayý deðil; ahirete bakmayý öðretti. 8) Ümitleri tükenmiþ, atalarý uyarýlmamýþ[8] insanlarý, tarih sahnesine çýkaran Sevgili Peygamberimizin Sîre’si ne kadar önemlidir. Böylesi bir toplumu ortaya çýkaran Allah Resûlü, çaðýmýz insanlarý için çok deðerlidir. Bizler, O’nun ortaya koyduðu metot ve ilkeleri tespit ederek, günümüz insanlarýna bu metot ile çaðrýda bulunmalý ve bu ilkelerle insanlarýmýzý yetiþtirmeliyiz. Özetle þunlarý söyleyebiliriz ki, Siyer-i Nebi, daha iyi bir kul olmak, Kur’ân-ý Kerim’i anlamak, Rabbini tanýmak, iman esaslarýný kavramak, Ýslâm’ýn uygulamalarýný tam olarak yerine getirmek ve toplumsal yapýlarýn en iyisini modellemek için mutlaka öðrenilmelidir. Bunun için de Siyer öðrenimini derslere dönüþtürmek gerekir. Hiç olmazsa her sene, bu alanda yazýlmýþ üç eser bitirilmelidir. Çünkü kim olursak olalým ne iþle meþgul bulunursak bulunalým, bizler için Resûlullah’ýn hayatýnda hidayet, hayatýmýzýn sýkýntýlarýný gideren ve umutsuzluklarýmýzý umuda dönüþtüren, karanlýklarý aydýnlatan bir rahmet vardýr. Böylece iþlerimiz düzelir; sýkýntýlarýmýz sona erer. Unutmayalým ki, doðru bir yolda yürümek istediðimiz sürece Peygamber Efendimiz, bizim aramýzdadýr. Ve tek rehberimizdir. Osman SÜNGÜ [1] Ahzab sûresi, 21. [2] Ýhlâs sûresi, 21. [3] Âl-i Ýmran sûresi, 31. [4] Buhari, Fezailü’l-Kur’an, 21. [5] Müslim, Müsafirin: 139. [6] Beyyine sûresi, 1. [7] Müslim; Ýman 93-94. [8] Yasin sûresi, 6.

Gönderen: 27.01.2011 - 23:16
Bu Mesaji Bildir   Muhtazaf üyenin diger mesajlarini ara Muhtazaf üyenin Profiline bak Muhtazaf üyeye özel mesaj gönder Muhtazaf üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
Moderator


4254 Mesaj -
Miraca Giden Yol Taif’ten Geçer
Hüzün Yýlý Nübüvvetin onuncu yýlý. Efendimiz aleyhisselâm’ýn en çileli ve en zorlu yýlý. Acýlarýn birbiri ardýnca geldiði günler. Önce Allah Resûlü’nü çocukluðundan itibaren himaye eden, müþriklere karþý koruyan, hiçbir zaman yalnýz ve yardýmsýz býrakmayan amcasý Ebû Talib vefat etti. Onun ölümü, Efendimizin adeta kolunu kanadýný kýrdý. Sonra Müslümanlarýn ilki, müminlerin annesi, Efendimizin hanýmý, sýðýnaðý, sevgilisi Hz. Hatice, Rabbine, cennetteki yüce makamýna kavuþtu. Hz. Hatice’nin ayrýlýðý Peygamberin gönlünde silinmez bir acý býraktý. Allah Resûlü ve ashâbý bu yýla “hüzün yýlý” adýný verdi. Ebû Talib’ten sonra Mekke, yaþanmaz bir þehir oldu. Onun saðlýðýnda Peygambere yaklaþamayanlar, yokluðunda birer canavara dönüþtü. Peygamberin yüzüne tükürüyor, öldüresiye dövüyor, Mescid-i Haram’da boðmaya çalýþýyor, secdede iken üzerine deve iþkembesi koyuyor, yapýlmadýk iþkence, edilmedik hakaret býrakmýyorlardý. Bu þehir durulacak gibi deðildi. Mekke’deki Müslümanlar iþkence altýnda eziliyor, Habeþistan’daki Müslümanlar ise Mekke’den müjdeli bir haber bekliyorlardý. Artýk hiç kimse Müslüman olmuyordu. O halde bir þeyler yapmalý, davaya yeni bir merkez bulmalý, bu þehri terk etmeliydi. Taif Yolculuðu Peygamber Efendimiz, Zeyd b. Harise ile birlikte Mekke’den gizlice ayrýldý ve yürüyerek Taif þehrine gitti. Taif liderlerini Ýslam’a davet edecek, onlardan kendisini ve diðer Müslümanlarý himaye etmelerini isteyecek, Taif’i Ýslam Medeniyetinin sembolü yapacaktý. Efendimiz aleyhisselâm Taif’te on gün kaldý. Bu süre içinde görüþmediði, Ýslâm’ý anlatmadýðý kimse kalmadý. Ama Taif’in önde gelenleri, O’nunla alay ediyor, hakaretler yaðdýrýyor, þehirden kovuyorlardý. Resûl-i Ekrem onlardan en azýndan bu þehre geliþini Mekkelilere haber vermemelerini istedi. Zira Mekke’yi terk edip bir baþka yurt aradýðýný duyan Kureyþliler O’nu þehre sokmazlardý. Fakat Taifliler bunu dahi kabul etmedi. Taif’in önde gelenleri en az Kureyþliler kadar zalimdi. Þehrin serserileri Efendimizin üzerine üþüþmüþ, hakaretler yaðdýrýp küfürler ederken, Allah Resûlü onlara Tarýk sûresini okuyordu. Gönlü kýrýlmýþ, alay ve hakaretlerle bunalmýþ sevgili Nebi, þehri terk edeceði sýrada yolun iki tarafýna sýralanmýþ, ellerindeki taþlarla kendisini bekleyen çocuklarý, serserileri ve aþaðýlýk insanlarý gördü. Bunlar Efendimizi taþlayacak, linç edeceklerdi. Allah Resûlü yürüdü. O yürüdüðünde vücuduna taþlar yaðmaya baþladý. Yaralandý, ayaklarýndan akan kanlarý görünce durup dinlenmek istedi, belki de düþtü. O düþünce müþrikler O’nu kalkýp yürümeye zorladý ve O yürüyünce taþ yaðmuru yeniden baþladý. Peygamber’in Fedaisi Zeyd b. Harise Zeyd b. Harise… Efendimizin üzerine titrediði, öz çocuklarýndan ayýrmadýðý sevgili Zeyd. Belki de Allah Resûlü’nün en çok sevdiði, sevdiðim dediði Zeyd. Dört bir yandan gelen taþlara karþý Peygamberini koruyan, saða sola, öne arkaya sýçrayan, Muhammed aleyhisselâm’ýn etrafýnda pervane olan Zeyd. Baþýndan akan kanlarý görmeyip þehrin çýkýþýna kadar sevdiðini koruyan Zeyd. Acaba senin o günkü sevabýný melekler yazabilir mi? Senin o an hissettiklerini kalemler yazabilir mi, senin çýrpýnýþýný insanlar anlayabilir mi? Addâs’ýn Ýmaný Taifliler, Efendimizi ve Zeyd’i þehrin çýkýþýna kadar taþladýlar. Son derece üzgün ve yaralý olan Peygamberimiz yol üzerinde bulunan bir baða sýðýnmak zorunda kaldý. Bu bað Mekkeli müþriklerden Utbe ve Þeybe b. Rebîa’ya aitti. Onlar, EfendimizinNhalini görünce, köleleri Addâs’ý bir tabak üzümle Allah Resûlü’ne gönderdiler. Efendimiz kendisine gelen köleyle sohbet etti. Hýristiyan asýllý köle aniden Efendimizin baþýný, ellerini, ayaklarýný öpmeye baþladý. Taif iman etmemiþti ama Addâs Müslüman olmuþtu. Allah Resûlü, yaralý bir haldeyken dahi davetten vazgeçmiyor, yýlgýnlýk göstermiyordu. Addâs’ýn imaný ve mutluluðu için taþlanmaya deðerdi. Zira Addâs’ýn hidayete ermesi yerle gök arasýndaki her þeyden daha güzeldi. Taif Duâsý Allah Resûlü biraz dinlenip kendine geldikten sonra iki rekat namaz kýldý. Sonra ellerini açarak þöyle dua etti: “Ya Rabbi! Kimsesizliðimi, çaresizliðimi, insanlarýn gözündeki deðersiz halimi sana þikâyet ediyorum. Ey merhametlilerin en merhametlisi, Sen zulme uðramýþ tüm mazlumlarýn Rabbisin. Sen Benim de Rabbimsin. Beni kimlerin eline býrakýyorsun? Bana kaba ve sert davranan yabancýlara mý? Yoksa Bana galip gelme gücünü verdiðin bir düþmana mý? Eðer Sen Bana dargýn deðilsen, baþýma gelen eziyet ve iþkencelere aldýrmam. Fakat Senden gelecek bir himaye ve koruma çok daha hoþtur. Senin üzerime gazab indirmenden yahut gazabýnýn üzerimde yerleþmesinden, karanlýklarý aydýnlatan, dünya ve âhiret iþlerini düzene koyan Zâtýnýn nuruna sýðýnýrým! Her þey Senin rýzan içindir ve bütün güç, kuvvet Sende, Senin Elindedir!” Allah Resulü’nün En Zor Günü O gün Efendimizin yaþadýðý en acý gündü. Yýllar sonra hanýmý Hz. Âiþe; Uhud’dan daha þiddetli bir zorluk yaþayýp yaþamadýðýný sorduðunda, Resûl-i Ekrem Taif’te baþýna gelenleri hatýrlamýþ ve en büyük sýkýntýyý o gün çektiðini söylemiþti. Efendimizin Merhameti Yaþadýðý bütün sýkýntýlara, çektiði acýlara raðmen Allah Resûlü’nün yüreði sevgi ve merhamet doluydu. Rabbine durumunu en samimi bir þekilde arz ettikten sonra gökyüzüne baktý. Bir bulutun içinde Cebrail’i gördü. Cebrail, Efendimize bir baþka meleði, Daðlar Meleðini gösteriyordu. Daðlar Meleði Efendimizin mübarek lisanýndan çýkacak bir söze bakýyordu. Eðer isterse iki daðý harekete geçirir ve Kureyþ halkýný yok ederdi. Ama âlemlere rahmet olarak gönderilen sevgili Nebi bunu istemedi ve þöyle dedi: “Ben onlarýn soylarýndan yalnýz Allah’a ibadet eden ve O’na hiçbir þeyi ortak koþmayan muvahhid bir neslin yetiþeceðini ümid ediyorum.” Allah Resûlü, Taiften Mekke’ye döndüðünde þehre giremedi. Mekke’ye ancak bir Mekkelinin himayesinde girebilirdi. Fakat baþvurduðu kimseler Efendimizi himaye etmeye yanaþmadý. Þehrin dýþýndaki daðlarda üç gün boyunca beklemek zorunda kalan Peygamberimiz nihayet Mutim b. Adiy’in himayesi altýnda Mekke’ye girebildi. Allah Celle, davet yolunda bunca sýkýntýya maruz kalan, sevdiklerini kaybeden, hicret etmeyi göze alan ve gittiði yerde en aðýr iþkencelere uðrayan, vatanýna geri dönüþünde dahi pek çok zorluða göðüs geren Habibini, hiçbir kula nasip olmayan, akýllarýn almadýðý büyük bir mucize ile ödüllendirdi. Taif’te taþlanan Kul gökyüzüne yükseldi. Mutlu BÝNÝCÝ

Gönderen: 27.01.2011 - 23:17
Bu Mesaji Bildir   Muhtazaf üyenin diger mesajlarini ara Muhtazaf üyenin Profiline bak Muhtazaf üyeye özel mesaj gönder Muhtazaf üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
Moderator


4254 Mesaj -
Siyer-i Nebi Dersleri-6: Abdullah’ýn Yetimi, Öksüz Kalýyor
Âmine’nin Kucaðýnda Halime’nin Mekke’ye geldiði gün Âmine’nin bayram günüydü. O gün hasretin sona erdiði, Âmine’nin acýlarýnýn dindiði ve nihayet yüzünün güldüðü gündü. O gün Muhammed’in, Mekke’ye, yuvasýna, anasýnýn kucaðýna döndüðü gündü. Ayrýlýðýn acýsý dinmiþ, genç yaþta dul kalan Âmine’nin yüreði sevinçle dolmuþ, gözü gönlü aydýn olmuþtu. Artýk o bu þehrin yalnýz ve mahzun kadýný deðildi. Oðlu gelmiþ, hüzün dolu yuvaya rahmet, gönüllere saadet getirmiþti.
Yýllar süren ayrýlýktan sonra oðluna sýký sýký sarýlan Âmine onu en güzel þekilde terbiye etti. O’na Mekke’yi, Ýbrahim’i, Kâbe’yi ve ailesini anlattý. Bir sabah evinden ayrýlan ve bir daha dönemeyen babasý Abdullah’ý her anlattýðýnda gözünden sel misali yaþlar akýttý. Muhammed aleyhisselam, babasýný annesinin gözyaþlarýnda tanýdý.
Medine Seyahati
Sevgili Peygamberimiz altý yaþýna geldiðinde annesiyle birlikte Medine’ye gitti. Âmine, kocasýnýn mezarýný ziyaret etmek ve babasýný hiç göremeyen yavrusuna en azýndan mezarýný göstermek istiyordu. Uzun ve meþakkatli bir yolculuktan sonra Efendimiz, annesi Âmine ve hizmetçileri Ümmü Eymen ile birlikte Medine’ye ulaþtý. Mekkeli yolcular, Adiyy b. Neccar oðullarýna misafir oldu.
Peygamber aleyhisselam’ýn büyük dedesi Haþim, Neccar oðullarý kabilesinden Selma ile evlenmiþ, bu evlilikten Abdülmuttalib doðmuþtu. Efendimizin dedesi Abdülmuttalib çocukluk yýllarýný Medine’de Neccar oðullarý arasýnda geçirmiþti. Allah Resûlü’nün babasý Abdullah’ýn mezarý da burada bulunuyordu. Âmine ve sevgili oðlu bu aileden Nabiða’nýn evine yerleþti. Âmine yýllar önce kaybettiði ve hâlâ yasýný tuttuðu Abdullah’ýn mezarýný sýk sýk ziyaret etti. Bu ziyaretleri sýrasýnda kim bilir nice gözyaþý döktü. Efendimiz aleyhisselam da babasýnýn mezarý baþýnda aðladý. Belki de yetimliðin acýsýný, babasýnýn yokluðunu bu mezarýn baþýnda anladý. Allah Resûlü, Neccar oðullarýnýn çocuklarýyla oyunlar oynadý. Kaldýðý evin yakýnlarýndaki bir havuzda yüzmeyi öðrendi. Üneyse isimli bir kýz ile Nabiða’nýn evinin damýna konan kuþlarý kovaladý. Efendimiz bu þehirde çok güzel günler geçirdi. Âmine Haným ve sevgili yavrusu Medine’de bir ay kaldýktan sonra Mekke’ye doðru yola çýktýlar.[1] Hayýrlý Bir Hatýra Dönüþ yolunun henüz baþýnda Hz. Âmine rahatsýzlandý. Çölün ortasýnda ilerledikçe aðrýlarý iyice artýyordu. Medine’den çok uzaklaþmýþ, Ebva adlý bir köyün yakýnlarýna gelmiþlerdi. Artýk Hz. Âmine’nin dayanacak gücü kalmamýþtý. Bir aðacýn altýnda mola verildi. Âmine eriyor, küçücük yavrusu annesinin baþýnda endiþe ile bekliyor, iyileþmesi için dualar ediyordu. Fakat Âmine durumunun düzelmeyeceðini ve ecelinin geldiðini anlamýþtý. Oðluna veda etmesi, ona son sözlerini söylemesi gerekiyordu. Küçük çocuk annesinin baþýný, dizinin üzerine koydu. Âmine güçlükle nefes alýyor, sesi kesik kesik çýkýyordu. Dilinden þu sözler döküldü: “Her yaþayan ölür, her yeni eskir, her büyüyen fâni olur, yok olur. Ben de öleceðim, ama daima anýlacaðým. Çünkü ardýmda senin gibi hayýrlý bir hatýra býrakýyorum.” Hz. Âmine vefat etti. Ebva köyünün yakýnýnda, çölün ortasýnda “Annem!” diye bir feryat yükseldi. Memleketinden uzak, yanýnda hiçbir akrabasý olmayan altý yaþýndaki çocuk annesinin acýsýyla baþ baþa kaldý. Uzun süre annesinin baþýnda hýçkýrarak aðladý. Sonra annesi için mezar kazan Ümmü Eymen’e yardýmcý oldu. Âmine topraða gömüldüðünde Muhammed aleyhisselam kendisini annesinin mezarýna býraktý. Ümmü Eymen, zaten yetim olan þimdiyse öksüzlüðün acýsýný tadan çocuðu teselli etmeye çalýþarak Mekke’ye dedesinin yanýna götürdü.[2] Efendimiz aleyhisselam ile Medine arasýnda ne kadar güçlü bir bað var. O henüz doðmadan önce babasý bu topraklarda vefat etmiþti. Annesi Âmine, Mekke’den çok uzaklarda, Medine’ye daha yakýn olan Ebva’da ruhunu teslim etti. Allah Resûlü yýllar sonra Medine’ye göç etti. O, Mekke’de eza ve cefa çekerken Medine O’na kucak açtý. Efendimiz gurbete deðil âdeta ailesinin yurduna hicret etti. Ve yine anne babasýnýn yanýnda dünyaya veda etti. Yetim ve Öksüz Bir Peygamber Âlemlerin Rabbi, Sevgili Peygamberimizin, anne-babasýndan yoksun bir halde büyümesini murad etti. Belki de Resûlü’nü sadece kendi terbiyesinde yetiþtirmeyi, ana babalarý dahi olsa kimsenin minneti altýnda kalmamasýný istedi. Anne babanýn vefatý herkes için zor ve hüzün veren bir durumdur. Hele anne babaya en çok ihtiyaç duyulan çocukluk döneminde onlarý kaybetmek tarifsiz bir sýkýntý, dayanýlmaz bir acýdýr. Allah Resûlü bu acýlara katlanmýþ, risalet görevi sýrasýnda yaþayacaðý zorluklarla baþa çýkmayý, sabýrlý olmayý henüz çocukluðunda öðrenmiþtir. Efendimiz bataklýðýn ortasýnda yetiþmiþ tertemiz bir güldür. Cahiliye devrinin bütün çirkinliðiyle yaþandýðý, ahlaki deðerlerin ayaklar altýna alýndýðý, zulmün ve tüm hayâsýzlýklarýn olaðan kabul edildiði bir þehirde, yetim ve öksüz bir genç, faziletli kalabilmenin mücadelesini vermiþ, ahlakýnýn güzelliðiyle meþhur olmuþtur. Öyleyse tüm olumsuzluklara raðmen temiz kalabilmek, kötülüðün hâkim olduðu dünyamýzda iyilerden olabilmek mümkündür. Bizlere düþen, çevrenin kirliliðini kendi kirimize bahane göstermek deðil tüm insanlýðýn iyiliði ve güzelliði için mücadele etmektir. Bizim Efendimiz çok küçük yaþta kimsesiz kalmýþ, yetim ve öksüz bir kimsedir. Anne sevgisinden mahrum kalanlar, babasýný göremeyen çocuklar Allah’a isyan etmezler. Rabbimizin kendilerini terk ettiðini, acýmasýz bir devranýn içinde yok olup gideceklerini düþünmezler. Onlar ne zaman hüzünlenseler kendileri gibi yetim ve öksüz kalan Muhammed Mustafa’yý hatýrlarlar. Resûlü’nü terk etmeyen, himayesine alan Rabbimiz, bütün yetimleri koruyacak, onlara merhamet edecek, sabýrlarýna karþýlýk onlara kesintisiz bir mükâfat verecektir. Yetim kalan bir kimse sabretmeli, kendisi gibi yetim olan Resûl-i Ekrem’i örnek edinmeli ve hem dünyada hem de ahirette seçkin bir kul olabilmenin mücadelesini vermelidir. Allah Resûlü, ben ve yetime arka çýkan kimse cennette þu iki parmaðým gibi yan yana olacaðýz, buyurmaktadýr.[3] Efendimiz yetim ve öksüz kalan çocuklarý himaye etmiþ, onlarý yalnýz býrakmamýþ, yeri geldiðinde onlarla birlikte aðlamýþ, onlarý kendi çocuklarýndan ayýrmamýþtýr. Allah ve Resûlü’nü seven müminler de her fýrsatta bu çocuklarýn ihtiyaçlarýný karþýlamýþ, sokaklarýndaki yetimlerin baþlarýný okþamýþ, onlarý aç ve açýkta býrakmamýþlardýr. Resûlullah’ý sevenler sokaðýn köþesindeki yetim çocuðu ziyaret edip ona tebessüm ederler. O çocuðun yüzünde Efendimizi görürler. Yetimin yüzü güldüðünde Resûl’ün güldüðünü bilirler ve Resûl’ün gülümsemesi için dünyadaki her þeyden vazgeçerler. Gözü Yaþlý Bir Peygamber Küçük yaþta pek çok sýkýntýya maruz kalan Efendimiz yaþý ilerlediðinde içinde bulunduðu toplumun sorunlarýyla ilgilenmiþ, insanlarýn acýlarýný kendisine dert edinmiþtir. Uhud’da Mus’ab’ýn cesedinin baþýnda aðlayan, Zeyd’in þehadet haberi geldiðinde yetim kalan yavrularýna sarýlýp gözyaþý döken, zulme uðrayan bir mazlumun feryadýna yetiþen; Ebva köyünde annesinin mezarý baþýnda gözyaþý döken Efendimizdir. Gözyaþý, merhametin ve sevginin iþaretidir. Gözü yaþlý olanlarýn yüreði sevgi doludur. Hayatý boyunca hiçbir sýkýntý çekmeyen, yüreði yanmayan kimseler yetimlere, kimsesiz ve çaresiz insanlara nasýl merhamet edebilir, onlarý nasýl anlayabilir? Mazlumlarýn sesini ancak kendilerinden birisi olan yetim ve öksüz bir peygamber duyabilir. Cennet Annelerin Ayaklarý Altýndadýr Allah Resûlü, annesinin vefatýndan uzun yýllar sonra kaza umresi için Mekke’ye giderken Ebva kasabasýna uðramýþ, annesinin mezarýný ziyaret etmiþ, mezarý düzeltmiþ ve aðlamýþtýr. Sahâbîler Efendimize niçin aðladýðýný sorduklarýnda ise þöyle buyurmuþtur: “Annemin sevgisini ve merhametini hatýrladým.”[4] Rabbimiz Resûlü’nü seven ve ona þefkat gösteren Âmine Haným’a merhamet buyursun. Yarým asýr sonra annesinin mezarý baþýnda aðlayan Nebi’nin anne sevgisini, bütün Müslümanlara nasip eylesin. Yan odada ilgi bekleyen annesine selam vermeyen, annelerini hayatta iken ziyaret etmeyi angarya gibi gören, düne kadar kendisine bakan annesini þimdi bir yük olarak düþünen Müslümanlar! Unutmayalým ki cennet Âminelerin, cennet annelerin ayaklarý altýndadýr. Ebeveyni Resûlün Akýbeti Allah Resûlü’nün anne ve babasýnýn uhrevi durumu asýrlar boyu Müslümanlarý meþgul etmiþ, bu konuda pek çok eser yazýlmýþtýr. Her þeyden evvel insanlarýn, cennete veya cehenneme gireceðini ancak Allah Celle bilir. Bununla birlikte biz, çok kýsa bir hayat süren, Allah’a þirk koþtuklarýna dair elimizde bir delil olmayan, cahiliyyenin etkisinde kalmayýp sanki Efendimizin doðumu ile vazifelerini yerine getirerek hayata veda eden bu temiz kimselerin fetret ehlinden sayýlmalarýný ve cennete girmelerini ümit ederiz. Âlemlere rahmet olarak gönderilen Efendimiz, belki de anne babasýný þefkat kanatlarýnýn altýna alacak ve onlarý cennet bahçelerine kavuþturacaktýr. Yine de en doðrusunu Rabbimiz bilir. Abdülmuttalib ve Torunu Ümmü Eymen, Âmine’nin emanetini Abdülmuttalib’e teslim etti. Abdülmuttalib hiçbir oðluna ve torununa göstermediði þefkati Muhammed aleyhisselam’a gösterdi. Onu sevgili oðlu Abdullah’ýn aziz bir hatýrasý olarak gördü. O olmadan sofraya oturmuyor, yemeklerin en güzelini ona yediriyordu. Kâbe’nin yanýnda Hicr denilen yerde Abdülmuttalib’e ait bir minder vardý. O minderde ondan baþka kimse oturamazdý. Peygamberimiz gelip o mindere oturduðunda amcalarý ona kýzar, onu kaldýrmak ister, Abdülmuttalib ise oðullarýna müdahale ederek þöyle derdi: “Oðlumu rahat býrakýnýz. Onun þaný çok yüce olacaktýr.”[5] Mekke lideri Abdülmuttalib, yaptýðý toplantýlara torununu da götürür, O’nun terbiyesi ile yakýndan ilgilenirdi. Torununu yanýndan ayýrmaz, sürekli takip ederdi. Bir defasýnda Ümmü Eymen dalgýnlýk sonucu Efendimizi kaybetmiþ, Abdülmuttalib Ümmü Eymen’i azarlayarak Efendimiz hususunda dikkatli olmasýný zira onun ileride çok önemli bir kimse olacaðýný ümid ettiðini söylemiþti.[6] Yine bir keresinde Muhammed aleyhisselam dedesinin kaybolan devesini aramak için evden çýkýp geç kalýnca Abdülmuttalib derin bir endiþe duymuþ, Kâbe’ye giderek torununa kavuþmasý için Allah’a dua etmiþ, nihayet Efendimiz geri döndüðünde ise þöyle demiþti: “Yavrucuðum, seni bulamayacaðým diye o kadar korktum ki hayatýmda hiçbir þeye bu kadar üzülmedim. Bundan sonra ne olursa olsun seni yanýmdan ayýrmayacaðým.”[7] Mekke’de kýtlýk ve kuraklýðýn hüküm sürdüðü bir mevsimde Kureyþliler yaðmur duasý için Ebû Kubeys daðýna çýkmýþ, Abdülmuttalib de torunu Muhammed’i omzuna alarak buraya gelmiþti. Abdülmuttalib’in samimi bir dille yaptýðý duaya Mekkeliler “âmin” demiþ ve onlar daha yerlerinden ayrýlmadan yaðmur yaðmaya baþlamýþtý.[8] Peygamber Efendimiz sekiz yaþýnda iken gözünde bir aðrý hissetmiþ, dedesi onu tedavi ettirmek amacýyla Taif’e götürmüþtü. Efendimizin gözleri burada kendisine verilen ilaç sayesinde iyileþti.[9] Abdülmuttalib’in Vefatý Zemzem kuyusunu bulan, Fil ordusunun komutaný Ebrehe’nin karþýsýnda cesaretle duran, kavmini adaletle yöneten Abdülmuttalib, seksen iki yaþýnda vefat etti.[10] O, vefatý öncesi oðullarýný toplamýþ ve torunu Muhammed’e çok iyi bakmalarýný vasiyet etmiþti. Efendimiz’in babasý Abdullah ile ayný anneden olan Ebû Talib ve Zübeyr, Efendimiz’in bakýmýný üstlenmek için kura çekti ve Peygamberimiz amcasý Ebû Talib’in yanýnda kaldý. Zaten amcalarý arasýnda Efendimiz’i en çok Ebû Talib seviyordu.[11] Abdülmuttalib vefat ettiðinde torunu Muhammed, dedesinin divaný yanýnda içini çeke çeke aðlamýþ,[12] dedesinin cenazesi ardýnda yürümüþ ve yýllar sonra dedesinin vefatýný soranlara o günü hatýrladýðýný ve o zaman sekiz yaþýnda olduðunu söylemiþtir.[13] Abdülmuttalib, Hacun mezarlýðýna defnedilmiþ; onu çok seven Mekkeliler günlerce yas tutmuþlardýr.[14] Annesinin vefatýndan sonra sevgili dedesine sýðýnan Efendimiz iki yýl sonra onu da kaybetmiþtir. Allah Resûlü þimdi, öz oðullarýndan çok yeðenini seven, yeðenini korumak için tüm dünyayý karþýsýna alan fedakar amcasý Ebû Talib’in ve onun muhterem hanýmý Fatýma bint Esed’in yanýndadýr. Mutlu BÝNÝCÝ [1] Ýbn Hiþam, Sire, I, 177; Ýbn Abdilber, el-istiab, I, 30. [2] Halebî, Ýnsanu’l-Uyûn, I, 172. [3] Buhari, Talâk 26; Müslim, Zühd 42. [4]Ýbn Sa’d, Tabakat, I, 117. [5] Ýbn Hiþam, Sire, I, 178. [6] Halebî, Ýnsanu’l-Uyûn, I, 180. [7] Ýbn Sa’d, Tabakat, I, 113. [8] Süheyli, Ravzü’l-Unuf, III, 105. [9] Muhammed Hamidullah, Ýslam Peygamberi, I,44. [10] Ýbn Sa’d, Tabakat, I, 119; Kasým Þulul, Hz. Peygamber Devri Kronolojisi, 114. [11] Ýbn Esir, Üsdü’l-Ðabe, I, 22. [12]Ýbn Sa’d, Tabakat, I, 119. [13] Ýbn Sa’d, Tabakat, I, 119; Halebî, Ýnsanu’l-Uyûn, I, 184. [14] H. Ahmet Sezikli, Abdülmuttalib, DÝA, I, 273.

Gönderen: 27.01.2011 - 23:19
Bu Mesaji Bildir   Muhtazaf üyenin diger mesajlarini ara Muhtazaf üyenin Profiline bak Muhtazaf üyeye özel mesaj gönder Muhtazaf üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
Moderator


4254 Mesaj -
Siyer-i Nebi Dersleri-7: Amca, Babanýn Yarýsýdýr
Bir kadýn eþini kaybettiðinde çocuðunun hem anasý hem de babasý olmalý, Hz. Âmine gibi. Bir çocuk babadan yetim anadan öksüz kaldýðýnda, dedesi etrafýnda pervane olmalý, yaþýný baþýný bir kenara býrakýp torunuyla arkadaþ olmalý, Abdülmuttalib gibi. Dede toprak olup çocuk çaresiz kaldýðýnda, baþýný yere eðip gözünden yaþlar aktýðýnda amcasý Ebu Talib yengesi Fatýma bint Esed olmalý, gözyaþý yere düþmeden çocuðun yüzü sevinçle dolup gönlü huzur bulmalý. Efendimiz aleyhisselam’ýn amcasý Ebu Talib, Mekke halký tarafýndan sevilen, sözüne deðer verilen, insanlar arasýndaki sorunlarýn çözümünde hakemlik eden, güvenilir bir kimseydi. Abdülmuttalib’in vefatýndan sonra Haþimoðullarýnýn seyyidi olan Ebu Talib diðer kabilelerin önde gelenleri gibi zengin olmadýðý halde cömertliði ve güzel ahlaký sayesinde herkesin saygý duyduðu, itaat ettiði bir lider olmuþtu. Onun oturduðu mahalleye Þi’bu Ebi Talib=Ebu Talib Mahallesi denilirdi. Cahiliye devrinde içkiyi kendisine haram kýlan Ebu Talib üstün meziyetleri ve ahlakýnýn güzelliði ile ‘babasýnýn oðlu’ övgüsüne layýk bir kimseydi.[1] Ebu Talib amca, kardeþinin hatýrasý, babasýnýn emaneti olan Muhammed’in üzerine titrer, O’nu kendi çocuklarýndan daha çok severdi. Geceleri onunla uyur, onu yanýndan hiç ayýrmazdý. Yakup aleyhisselam için Yusuf ne ise Ebu Talib için de Muhammed öyleydi. Sen Çok Mübareksin Sevgili Peygamberimiz süt annesi Halime’nin evine rahmet olup, bereket yaðdýrdýðý gibi Ebu Talib’in de gözünün nuru olmuþ, yuvasýna bereket getirmiþti. O olmadan sofraya oturduklarýnda Ebu Talib ailesinin karný doymazdý. Bunu fark eden Ebu Talib sofra hazýrlandýðýnda: Bekleyin oðlum gelsin o da otursun der, o gelmeden kimse yemeðe baþlamazdý. Peygamberin þereflendirdiði sofradaki herkesin karný doyar, üstelik yemekleri artardý. Ebu Talib yeðenine gülümser, sen çok mübarek bir çocuksun diyerek ona olan hayranlýðýný ifade ederdi.[2] Çocuklar tabaklara saldýrýp Efendimiz elini uzatmadýðýnda Ebu Talib müdahale eder, yeðenine ayrý bir tabak hazýrlar, onun aç kalmasýna gönlü razý olmazdý.[3] Allah Resûlü ise çok kanaatkardý. Hiçbir vakit þikayet etmezdi. O bir miktar zemzem içer, yemeðe çaðýrýldýðýnda tok olduðunu söylerdi.[4] Mekke’de kýtlýk baþ gösterdiðinde Kureyþliler Ebu Talibe gelir ve ondan yaðmur duasýna çýkmasýný isterlerdi. Ebu Talib de yeðeni Muhammedi yanýna alarak Kabe’ye gelir, sýrtýný Kabeye dayayarak dua ederdi.[5] Annemden Sonra Annem Ebu Talib’in hanýmý Fatýma bint Esed Efendimizi çok sever, kendi çocuklarýndan önce onun karnýný doyurur, saçlarýný tarar, güzel kokular sürer, en güzel ve en temiz elbiseleri Efendimize giydirirdi. Peygamberimiz onun iyiliklerini unutmaz, sýk sýk ziyaret eder, Medineye hicret ettikten sonra öðle vakitleri onun evinde uyurdu.[6] O vefat ettiðinde Efendimiz çok üzülmüþ, aðlamýþ, bugün annem vefat etti diyerek acýsýný ifade etmiþti. Gömleðini çýkarýp yengesine kefen yapan Efendimiz cenazesinde yetmiþ tekbir almýþ, kabrinin içine girerek önce kendisi kabre uzanmýþ, daha sonra kalkarak yengesinin gömülmesine nezaret etmiþti.[7] Sahabiler, Fatýma hanýmýn cenazesine yapýlan bu farklý muamelenin sebebini sorduklarýnda Peygamberimiz þu cevabý vermiþti: Ebu Talib’den sonra bu kadýn kadar bana emeði geçen hiç kimse yoktur. Ahirette cennet elbiselerinden giymesi için ona gömleðimi kefen yaptýrdým. Kabre ýsýnmasý için de kabre kendisiyle birlikte uzandým.[8] Yaþlý bir kadýnýn ölümüne bu kadar çok üzülmesini anlayamayan arkadaþlarýna: O benim annemden sonra annemdi, buyurmuþ ve onun kendisine yaptýðý hizmetleri zikrederek yengesi için Rabbine dua etmiþti.[9] Allah celle Hz. Alinin annesi Fatýma bint Esed’i, çok sevdiði Efendimizden ayýrmasýn ve cennette Resulüne komþu eylesin. Amin. Resulullahýn mübarek hayatý okunup geçilecek, genel kültürümüzü artýracak bir bilgi yýðýný deðil hayatýn her safhasýnda ders alýnmasý ve örnek edinilmesi gereken en güzel rehberimizdir. Onun amcasýna olan sevgisi, yengesine gösterdiði vefa; akrabalýk baðlarý kopmuþ, anne babalarýn gereken saygýyý görmediði, amcalarýn ve yengelerin esamesinin dahi okunmadýðý günümüz Müslümanlarýna çok þey anlatmaktadýr. Amcalar ve yengeler, yeðenlerine rahmet kanatlarýný indirmeli, Ebu Talib ve hanýmýnýn Efendimize gösterdikleri sevgi onlara örnek olmalýdýr. Akrabalýk baðlarý güçlü, muhabbetli müminler Muhammed aleyhisselamýn sevdiði kimselerdir. Asil Bir Ýnsan Ebu Talibin ailesi kalabalýk olup kendisinin Mekke çevresindeki vadilerde yayýlmýþ olan üç beþ devesinden baþka hiçbir mal varlýðý yoktu. Hac zamaný hacýlara yiyecek ve içecek ihtiyaçlarýnýn karþýlanmasý anlamýna gelen rifade ve sikaye vazifeleri onun üzerinde idi. Ancak Ebu Talib son derece fakirdi. Ödeyemediði borçlar sebebiyle bu vazifeleri kardeþi Abbas’a devretti.[10] Kendisi ihtiyaç sahibi olmasýna raðmen, muhtaçlara yardým etmeye gayret göstermesi, bu durumu bilen kimselerin onun cömertliðine sýðýnmalarý belini iyice büküyordu. Hiçbir þeyi yokken dahi cömert olmak ancak asil insanlara ait bir yücelikti. Koyun Gütmeyen Peygamber Var Mý? Muhammed aleyhisselam çok sevdiði amcasýnýn bu durumuna seyirci kalamazdý. Bir þeyler yapmalý ve elinden geldiðince amcasýna destek olmalýydý. Henüz on yaþlarýnda iken Mekke vadilerinde çobanlýk yapmaya, Kureyþlilerin koyunlarýný gütmeye baþladý. Ebu Hureyre radiyallahu anh’ýn rivayetine göre Allah Resûlü: Allah’ýn gönderdiði hiçbir peygamber yoktur ki koyun gütmüþ olmasýn, buyurdu. Sahabiler: Ya Resulallah sen de mi? Diye sorduklarýnda Resul-i Ekrem: Evet, ben de Kararit mevkiinde Mekke halkýnýn koyunlarýný güderdim, diyerek cevap verdi.[11] Allah Resûlü Mekke Fethi için sefere çýkýp Merruzzahran adlý mevkiye geldiðinde sahabiler Erak aðacýnýn yemiþlerinden toplamaya baþladýlar. Efendimiz, onlarýn kararmýþ olanlarýný tavsiye ederim, zira tadý en güzel olanlar onlardýr, buyurdu. Bu bilgiye ancak çobanlýk yapmýþ olan kimselerin sahip olabileceðini bilen sahabiler hayretle sordular: Ya Resûlallah sen çobanlýk mý yaptýn? Resûl-i Ekrem þöyle buyurdu: Koyun gütmeyen peygamber mi var? Her peygamber mutlaka çobanlýk yapmýþtýr.[12] Efendimizin çocukluk yýllarýnda çobanlýk yapmasýnýn elbette pek çok hikmeti vardýr. O kendisine emanet edilen koyunlarý muhafaza etmiþ, onlarý yýrtýcý hayvanlara ve hýrsýzlara karþý korumayý bilmiþtir. Koyunlarýn otlaklarda yayýlmalarýný, vadilerde daðýlmalarýný idare etmiþ, onlarý derleyip toparlarken sabýrlý davranmýþ, hayvanlarla birlikte iken onlara sevgi ve merhamet göstermiþ, ayrýca daðlarda ve vadilerde yalnýz kalarak düþünmenin, tefekkür etmenin tadýna varmýþtýr. Allah Resûlü emaneti korumayý, sevk ve idare etmeyi, emri altýndakilere karþý sabýrlý ve merhametli olmayý çobanlýk yaptýðý yýllarda öðrenmiþtir. O küçük bir çocukken çalýþmaya baþlamýþ, ailesine destek olmuþ, bir köþede oturup rahatýna bakmayý ve hazýra konmayý hiçbir zaman düþünmemiþtir. Bizler de týpký onun gibi genç yaþta hayata atýlmalý, erkenden sorumluluk þuuruna sahip olmalý, çalýþmayý ayýp görmemeli ve þartlar ne olursa olsun bir þeyler yapabilmenin mücadelesini vermeliyiz. Dokuz on yaþlarýnda hayata atýlmýþ, ömrü boyunca çalýþmýþ ve yaptýðý her iþi baþarýyla tamamlamýþ bir peygamberin ümmeti elbette ki tembellik yapma ve yan gelip yatma lüksüne sahip deðildir. Mutlu BÝNÝCÝ [1] Cevad Ali,el-Mufassal,V,637 [2] Ýbn Sa’d, Tabakat,I,120 [3] Ýbn Kesir,el-Bidaye,II,442 [4] Halebi, Ýnsanu’l-Uyun,I,189 [5] Halebi,Ýnsanu’l-Uyun,I,190 [6] Ýbn Sa’d,Tabakat,VIII,222 [7] Hakim, Müstedrek,III,108 [8] Heysemi,Mecmeu’z-zevaid,IX,257 [9] Heysemi, Mecmeu’z-zevaid,IX,257 [10] Ezraki, Ahbaru Mekke,341 [11] Buhari, Ýcare 2 [12] Ýbn Sa’d,Tabakat,II,126

Gönderen: 27.01.2011 - 23:20
Bu Mesaji Bildir   Muhtazaf üyenin diger mesajlarini ara Muhtazaf üyenin Profiline bak Muhtazaf üyeye özel mesaj gönder Muhtazaf üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
Moderator


4254 Mesaj -
Sorularla Peygamberimiz (sas)
Soru 1: Hz Muhammed hangi tarihte ve nerede dünyaya gelmiþtir? Cevap: 20 Nisan 571 Pazartesi günü Mekke’de Soru 2: Babasý Abdulmuttalib tarafýndan kurban edilmek istenen, evlenmesinin hemen ardýndan ticaret amacýyla Suriye’ye giden ve dönüþ yolunda rahatsýzlanýp henüz on sekiz yaþýnda Medine’de vefat eden, sevgili peygamberimizin babasýnýn adý nedir? Cevap: Abdullah b. Abdulmuttalib Soru 3: Kureyþ kabilesinin Zühreoðullarý kolundan olup, Haþimoðullarýndan Abdullah b. Abdulmuttalib’le evlenen, kocasýnýn vefatýndan sonra yetim doðan çocuðuna Muhammed ismini veren, oðluyla birlikte kocasýnýn mezarýný ziyaret etmek maksadýyla gittiði Medine’den dönüþünde Ebva kasabasýnda vefat eden, Allah Rasûlünün sevgili annesinin adý nedir? Cevap: Âmine binti Vehb Soru 4: Annesi Âmine, Hz. Muhammed’i bir süre emzirmiþtir. Daha sonra, Ebu Leheb’in cariyelerinden birisi Hz. Peygamberi emzirmiþtir. Bu kadýn ayrýca Hz. Hamza’yý ve Medine’ye hicret eden ilk sahabîlerden olan Ebu Seleme’yi de emzirmiþtir. Bu cariyenin adý nedir? Cevap: Süveybe Soru 5: Mekkeliler, çocuklarýný; çölün saðlýklý havasýnda büyümeleri ve Arapça’yý güzel konuþabilmeleri için sütanneye verirlerdi. Abdulmuttalib, torunu Hz. Muhammed’i, Hevazin kabilesinin Sa’d b. Bekiroðullarý kolundan bir kadýna vermiþtir. Peygamberimizin yýllarca yanýnda kaldýðý, evine bolluk ve neþe kattýðý bu kadýnýn adý nedir? Cevap: Halime binti Ebu Zueyb Soru 6: Annesinin vefatýndan sonra Peygamberimiz, Kureyþ kabilesinin lideri olan dedesinin himayesinde kaldý. Dedesi torununu hiçbir kimseye göstermediði sevgi ve merhametle büyütmüþ, Daru’n-Nedve’deki toplantýlarda dahi torununu yanýndan ayýrmamýþtýr. Kaybolan zemzem kuyusunu da ortaya çýkaran, Hz. Peygamberin dedesinin adý nedir? Cevap: Abdulmuttalib b. Haþim Soru 7: Abdulmuttalib vefat etmeden birkaç gün önce, torunu Hz. Muhammed’i kime býrakacaðýný düþünmüþ, Hz. Peygamberin babasý Abdullah ile öz kardeþ olan oðluna torununu vasiyet etmiþtir. Hz. Peygamberi ölünceye kadar yalnýz býrakmayan amcasýnýn adý nedir? Cevap: Ebu Talib b. Abdulmuttalib Soru 8: Allah’ýn Rasûlü henüz küçük bir çocukken ona, Ebu Talib’in hanýmý ve Hz. Ali’nin annesi olan yüce bir kadýn annelik etmiþtir. Bu kadýn vefat ettiðinde Hz. Peygamber onun cenaze namazýný kýldýrmýþ, kendi elbisesiyle kefenlemiþ ve ardýndan gözyaþlarý dökmüþtür. Hz. Peygamberin “annem” diyerek hitap ettiði ve cennetle müjdelediði bu mübarek kadýnýn adý nedir? Cevap: Hz Fatýma binti Esed Soru 9: Hz. peygamberin, amcasý Ebu Talib’le çýktýðý Busra seyahati sýrasýnda görüþtüðü rivayet edilen rahibin adý nedir? Cevap: Bahira Soru 10: Hz. Peygamber, kalabalýk bir ailesi olan Ebu Talib’e yardým etmek amacýyla çocuk yaþta olmasýna raðmen çalýþmaya baþlamýþtýr. Hz. Peygamberin daha sonraki yýllarda her peygamberin mutlaka yaptýðýný söylediði ve Mekke vadilerinde icra ettiði mesleðin adý nedir? Cevap: Çobanlýk Soru 11: Hz. Peygamberin gençlik döneminde amcalarýyla birlikte katýlýp fiilen savaþmadýðý, Haram aylarda yapýlan savaþlara ne ad verilir? Cevap: Ficar Savaþlarý Soru 12: Mekke’ye gelen misafirleri, zulme uðrayan mazlumlarý ve tüccarlarý korumak amacýyla Hz. Peygamberin amcasý Zübeyr’in liderliðinde ve Abdullah b. Cüd’an’ýn evinde kurulan ve Hz Muhammed ‘in de yirmi yaþlarýndayken katýldýðý cemiyetin adý nedir? Cevap: Hýlfu’l-fudûl Soru 13: Hz. Peygamber geçimini saðlamak amacýyla ticarete atýlmýþtýr. Bu amaçla Hubaþe panayýrýna, birkaç kez Yemen’e, Doðu Arabistan’a hatta Habeþistan’a gitmiþtir. Hz. Peygamber ilk ticari faaliyetleri sýrasýnda hangi amcasýyla kervanlara katýlmýþtýr? Cevap: Zübeyr b. Abdulmuttalib Soru 14: Hz. Peygamber kaç yaþýnda ve kiminle evlenmiþtir? Cevap: 25 yaþýnda Hz. Hatice binti Huveylid ile Soru 15: Hz. Peygamberin Hz. Hatice’den altý çocuðu olmuþtur. Bunlardan dördü kýz olup isimleri Hz. Zeyneb, Hz. Rukiyye, Hz. Ümmü Gülsüm ve Hz. Fatýma’dýr. Hz. Peygamberin iki oðlunun ismi nedir? Cevap: Hz. Kasým ve Hz. Abdullah Soru 16: Kureyþliler, Kâbe’nin tamiri sýrasýnda bir ara anlaþmazlýða düþmüþ ve savaþacak noktaya kadar gelmiþlerdir. Kureyþ kabilesi hangi taþýn kaldýrýlmasý ve yerine konmasý hususunda anlaþmazlýða düþmüþtür? Cevap: Haceru’l-Esved Soru 17: Hz. Muhammed’e ilk vahiy hangi tarihte ve nerede gelmiþtir? Cevap: 610 Ramazan ayýnda Hira maðarasýnda Soru 18: Hz. Peygamber’e gelen ilk vahiy hangi surenin ilk beþ ayetidir? Cevap: Alâk suresi Soru 19: Hz. Peygamber ilk vahyi aldýðýnda büyük bir korkuya kapýlmýþ, hanýmý Hz. Hatice onu teselli etmiþ ve amcaoðlunun yanýna götürmüþtür. Hz. Peygamberin baþýndan geçenleri dinleyen kiþi, O’na gelenin Hz. Musa’ya gelen Namusu Ekber( Cebrail ) olduðunu, kavminin onu yalanlayacaðýný ve yurdundan sürgün edeceðini bildirmiþtir. Bu olaydan kýsa bir sure sonra vefat eden bu kimsenin adý nedir? Cevap: Varaka b. Nevfel Soru 20: Ýlk vahiyden sonra bir süre Hz. Peygambere vahiy gelmemiþtir. Hz. Peygamber bu duruma çok üzülmüþ ve Rabb’inin kendisini terk ettiði endiþesine kapýlmýþtýr. Hz. Peygamberin sabrýnýn ve vahye olan iþtiyakýnýn iyice kuvvetlendiði bu dönem Müddessir suresinin ilk ayetlerinin inmesiyle sona ermiþtir. Bu döneme ne ad verilir? Cevap: Fetretü’l-Vahy Soru 21: Ýslam’ýn ilk emri namazdýr. Ýlk vahyin hemen ardýndan, Cebrail Hz. Peygambere abdest almayý ve namaz kýlmayý öðretmiþtir. Hz. Peygamberle ayný gün namaza baþlayan ilk müslüman kimdir? Cevap: Hz. Hatice Soru 22: Ebu Talib’in maddi durumu iyice kötüleþtiðinde Hz. Peygamber ve Hz. Abbas onun çocuklarýndan birer tanesini yanlarýna almýþlardýr. Beþ yaþýndayken Hz. Peygamberin evine gelen, Hz. Peygamber tarafýndan büyütülen, on yaþýndayken müslüman olan, ileriki yýllarda Hz. Peygamberin damadý, Hz.Fatýma’nýn eþi, Hz. Hasan ve Hz. Hüseyin’in babasý olan, Allah’ýn aslaný lakaplý büyük sahabî kimdir? Cevap: Hz. Ali b. Ebi Talib Soru 23: Küçük bir çocukken bir baskýn sýrasýnda esir düþmüþ ve köle pazarlarýnda satýlmýþtýr. Hz. Hatice tarafýndan Hz. Muhammed’e hediye edilmiþtir. Babasý ve amcasý onun izini bulup Hz. Peygamberden çocuðun kendilerine verilmesini talep etmiþlerdir. Ancak o, Hz. Peygamberin yanýnda kalmayý tercih etmiþtir. Davet edilir edilmez müslüman olan, Hz. Peygamberin Taif seyahatinde yanýnda olup onu atýlan taþlardan koruyan, Efendimizin ordularýnýn komutaný olup, Mute Savaþýnda þehit düþen, Hz Peygamberin ardýndan hýçkýra hýçkýra aðladýðý rivayet edilen, soranlara “ bu sevgilinin sevdiðine duyduðu özlemdir” buyurarak en çok sevdiði insan olarak tarif ettiði yüce sahabinin adý nedir? Cevap: Hz. Zeyd b. Harise Soru 24: O, cahiliyye devrinde de Hz. Peygamberin en yakýn dostuydu. Ömründe hiçbir zaman putlara tapmamýþtýr. Hiç kimsenin müslüman oluþu, onun müslüman oluþu kadar Hz. Peygamberi sevindirmemiþtir. Cahiliyye devrinde kazandýðý tüm serveti Ýslam yolunda harcamýþtýr. Ýþkence altýndaki köle ve cariyeleri satýn alýp hürriyetine kavuþturmuþ, Cenab-ý Hak, Leyl Suresi baþta olmak üzere birçok surede onu övmüþtür. Maðaradaki iki kiþiden birisi o idi. Ýlk müslümanlardan birçoðu onun davetiyle müslüman oldu. Hz Peygamberin vefatýndan sonra halife olan ve bütün yalancý peygamberleri yok ederek Ýslam’ý hâkim kýlan, Hz. Peygamberin kayýnpederi de olan yüce sahabinin adý nedir? Cevap: Hz. Ebu Bekir Soru 25: Müslüman olduðunu açýkça ilan eden yedi kiþi vardý. Bunlardan bir tanesinin hiçbir koruyucusu yoktu. Efendisi Umeyye b. Halef onu Ýslam’dan döndürmek için günlerce aç býraktý, boynuna bir ip geçirip Mekke sokaklarýnda sürükledi. Mekke’nin dýþýndaki çöllerde çýrýlçýplak yere yatýrýp üzerine kayalar koydurdu. Ama o, Kureyþlilerin tüm baskýlarýna raðmen dininden dönmedi. Onun “ehad” sözü tüm mazlumlarýn sloganý oldu. Ýslam’ýn ilk müezzini olan, Medine’de, Mekke’de ve Kudüs’te ilk ezaný okuyan sahabinin adý nedir? Cevap: Hz. Bilal bin Rebah Soru 26: Müslümanlarýn sayýsý artmaya baþlayýnca Hz. Peygamber, Erkam b. Ebi’l Erkam’ýn Safa tepesi yakýnýndaki evini merkez edinmiþ, insanlarý bu evde Ýslam’a davet etmiþtir. Müslümanlar ibadetlerini bu evde yapmýþ ve dinlerini bu evde öðrenmiþlerdir. Bu evin adý nedir? Cevap: Daru’l-Erkam Soru 27: Hz. Peygamber, “En yakýn akrabalarýný uyar” ayetinin inmesi üzerine akrabalarýna bir yemek verdi ve onlarý Ýslam’a davet etti. Gerek bu davet sýrasýnda ve gerekse daha sonraki dönemlerde, amcalarýndan bir tanesi onun en þiddetli düþmanlarý arasýnda yer aldý. Hakkýnda Tebbet Suresinin indiði bu kiþinin adý nedir? Cevap: Ebu Leheb Soru 28: Hz. Peygamberin kapý komþusu olup, geçtiði yollara ve kapýsýna dikenler ve pislikler atmýþ, kocasý Ebu Leheb’i de yeðeni Hz. Muhammed’e karþý kýþkýrtmýþtýr. Oðullarý Utbe ve Uteybe’nin Hz. Peygamberin kýzlarýyla olan niþanlarýný bozduran ve onlarý Hz. Peygambere hakaret ettirten, Kur’an’ýn ‘‘Hammalete’l- Hattab’’ diye vasýflandýrdýðý kadýnýn adý nedir? Cevap: Ümmü Cemil Soru 29: Hz. Peygamberin en þiddetli düþmanýydý. Alâk sûresinde anlatýlan ve Hz. Peygamberi namaz kýlmaktan menetmeye çalýþan kimse odur. Ýslam’ýn ilk þehitleri olan Hz. Sümeyye ve Hz. Yasir’i o öldürmüþtür. Hz. Peygamber onu ‘‘bu ümmetin firavunu’’ olarak tarif etmiþtir. Bedir Savaþýnda öldürülen bu Ýslam düþmanýnýn adý nedir? Cevap: Ebu Cehil Amr b. Hiþam Soru 30: Nübüvvetin altýncý yýlýnda, Ebu Cehil ve arkadaþlarýnýn Rasulullaha ettiði hakaretleri duyan bir cariyenin, durumu bildirmesiyle hiddetlenen ve Kâbe’deki Ebu Cehil’in baþýna elindeki yay ile vurarak müslüman olan, Allah ve Rasulünün aslaný olup savaþlarda büyük kahramanlýklar gösteren bir sahabidir. Uhud Savaþýnda arkasýndan atýlan bir mýzrakla þehit edilen ve Hz. Peygamberin günlerce ardýndan gözyaþý döktüðü amcasý ve arkadaþýnýn adý nedir? Cevap: Hz. Hamza b. Abdulmuttalib Soru 31: Hz. Peygamberin arkasýndan kaþ göz hareketleriyle alay eden, hakkýnda Hümeze Suresinin indiði rivayet edilen, Hz. Bilâl’e dayanýlmaz iþkenceler yapýp, Bedir Savaþýnda da Hz. Bilâl tarafýndan öldürülen müþrik liderin adý nedir? Cevap: Ümeyye b. Halef Soru 32: Müslümanlar, Ýslam’ýn ilk yýllarýnda müslüman olduklarýný gizliyor, namazlarýný kilitli kapýlar ardýnda ya da þehrin çevresindeki vadilerde kýlýyorlardý. Müslümanlar ve müþrikler arasýndaki ilk çatýþma namaz sebebiyle olmuþ, iki taraf arasýndaki ilk kan bu sebeple dökülmüþtür. Fýrlattýðý deve kemiðiyle bir müþriðin yaralanmasýna sebep olan sahabinin adý nedir? Cevap: Sâd b. Ebi Vakkas Soru 33: Ýslamýn ilk günlerinde müslüman olan ve henüz hayattayken Cennetle müjdelenen sahabilerdendir. Peygamberimizle birlikte tüm seferlere katýlmýþ, Bedir Savaþýnda Peygamberimizi öldürmeye çalýþan öz babasýný öldürerek Ýslam yolunda nelerden vazgeçebileceðini göstermiþtir. Hz. Ebubekir döneminde Suriye cephesi komutanlýðý yapan bu sahabi ‘‘ Hz. Peygamberin Emini’’ olarak tanýnmaktadýr. Bu sahabinin adý nedir? Cevap: Ebu Ubeyde bin Cerrah Soru 34: Halid b. Velid’in babasýdýr. Kureyþ kabilesinin en zenginlerindendi. Hatta Kureyþliler: “ Bu Kur’an neden Taif lideri Urve b. Mesud’a ya da ona indirilmedi de bir çobana indirildi” diyerek Mekke’deki konumunu dile getirmiþlerdir. Bir ara müslüman olmayý düþünmüþ ancak Ebu Cehil’in baskýsý ve tahrikleri nedeniyle bundan vazgeçip, Ýslam’a muhalefetini sürdürmüþtür. Hac mevsiminde Mekke’ye gelen ziyaretçilere, onun teklifiyle Hz. Muhammed’in sihirbaz olduðu haberleri yayýlmýþtýr. Müddessir Sûresi onun bu düþmanlýðýný ve akýbetini açýklamaktadýr. Kureyþin bu liderinin adý nedir? Cevap: Velid bin Muðire Soru 35: Hz. Peygamberin kapý komþusu olup ona en fazla iþkence edenlerden biriydi. Kâbe’de namaz kýlmakta olan Hz. Peygamber secdeye vardýðýnda saldýrmýþ ve Efendimizi boðmaya çalýþmýþtýr. Hz. Peygamberi boðulmaktan son anda “Rabb’im Allah’týr dediði için mi bir insaný öldürüyorsunuz?” diyerek yetiþen Hz. Ebu Bekir kurtarmýþtýr. Bedir Savaþýnda öldürülen bu müþriðin adý nedir? Cevap: Ukbe b. Ebi Muayt Soru 36: Ýran da týp tahsili yapmýþtýr. Ýran hükümdarlarýnýn, Rüstem’in ve Ýsfendiyar’ýn hikâyelerini anlatarak insanlarýn Kur’an-ý Kerim’i dinlemelerine engel olmaya çalýþýrdý. Kur’an’ýn önceki kavimlere ait masallardan ibaret olduðunu söylerdi. Yahudi bilginlerine gider onlardan öðrendikleriyle Hz Peygamberi sýkýþtýrmaya çalýþýrdý. Kalem Sûresinin 15–16. ayetleri onun hakkýnda nazil olmuþtur. Bedir Savaþýnda öldürülen bu müþrik liderin adý nedir? Cevap: Nadr b. Haris Soru 37: Gýfar kabilesinden olup Hz. Peygamberin davetini iþitir iþitmez Mekke’ye geldi. Peygamberimizle görüþerek müslüman oldu ve imanýný tüm Kureyþin karþýsýnda ilan etti. Öldüresiye dayak yiyen bu sahabi ertesi gün yine Kâbe’nin yanýnda Kelime-i þehadeti tekrarladý ve iþkencelere maruz kaldý. Efendimizin (as) hakkýnda “ O yalnýz gezer, yalnýz yaþar ve yalnýz ölür” buyurduðu sahabi’nin adý nedir? Cevap: Hz. Ebu Zer el-Gýfari Soru 38: Allah Rasulünden sonra Mekke’de Kur’an-ý Kerim’i yüksek sesle okuyan ilk sahabidir. Rahman suresi nazil olduðunda müslümanlar bu sûreyi Kureyþlilere okumak istemiþler ve bu görevi hiçbir korumasý ve gücü olmayan bu sahabi üstlenmiþtir. Görevini baþarýyla yerine getiren bu sahabi þiddetli iþkencelere maruz kalmýþtýr. Bedir Savaþýnda Ebu Cehil’i öldürmek ona nasip olmuþtur. Kur’an-ý Kerim’i güzel okumasýyla Hz. Peygamberi gözyaþlarýna boðan bu sahabinin adý nedir? Cevap: Hz. Abdullah b. Mesud Soru 39: Müslüman olduðunu hiç kimseden çekinmeden ilan eden yedi müslümandan birisiydi. Ebu Cehil onun dinden dönmesi için her türlü baskýyý ve iþkenceyi uyguladý. Bir akþam, ayaklarýný bir deveye kollarýný bir baþka deveye baðlayarak onu parçalamakla tehdit ederek Ýslam’dan dönmesini teklif etti. O yine dininden dönmeyeceðini sert bir þekilde tekrarlayýnca Ebu Cehil tarafýndan mýzrakla þehit edildi. Ýslam’ýn ilk þehidi olan haným sahabinin adý nedir? Cevap: Hz. Sümeyye Soru 40: Ýslam’dan dönmesi için müþrikler tarafýndan düz bir yerde yanmakta olan ateþin üzerine sýrt üstü yatýrýlan ama yine de dininden vazgeçmeyen sahabinin adý nedir? Cevap: Hz. Habbab b.Eret Soru 41: Müþriklerin müslümanlara uyguladýklarý iþkencelerin dayanýlmaz boyutlara ulaþmasý üzerine Hz. Peygamber arkadaþlarýna hicret etmeleri için izin verdi. Müslümanlar ilk hicretlerini nereye yaptýlar? Cevap: Habeþistan’a Soru 42: Müslümanlarýn Habeþistan’a hicret etmeleri Habeþistan’la ticari iliþkileri olan Kureyþ’i rahatsýz etti. Zira bu durum Ýslam’a yeni bir kýtada yaþama ve yayýlma imkâný saðlýyordu. Bu sebeple Mekkeliler, bir elçiyi zengin hediyelerle Habeþistan Hükümdarý Necaþi Eshame’ye gönderdiler. Müslümanlarý geri getirmek üzere yola çýkan bu elçilerin karþýsýnda Habeþistan Necaþisine, Ýslam’ý, cahiliyyeyi, Ýslam’ýn Hz Ýsa’ya bakýþýný en güzel bir þekilde anlatan sahabinin adý nedir? Cevap: Hz. Cafer b. Ebi Talib Soru 43: Kureyþ’in liderlerinden Velid b. Muðire’nin himayesinde olan sahabi, rahat bir yaþam sürmekteyken diðer müslümanlarýn iþkenceler altýnda yaþamasýndan üzüntü duymuþ ve Velid b. Muðire’nin himayesini terk ederek iþkencelerle dolu bir hayata adým atmýþtýr. Medine’de vefat eden ilk muhacir olan bu sahabinin adý nedir? Cevap: Hz.Osman b. Ma’zun Soru 44: Bir gün peygamberimiz ve arkadaþlarý Daru’l-Erkam’dan çýktýlar ve Mescidi Haram’a geldiler. Müslümanlardan bir tanesi ayaða kalktý ve halký Allah ve Rasulüne iman etmeye çaðýrdý. Müþrikler en baþta bu sahabi olmak üzere tüm mü’minleri dövmeye baþladýlar. Hatta Utbe b. Rebia adlý müþrik, demir ayakkabýlarýyla bu sahabinin yüzünü yara bere içinde býraktý. Kendinden geçen ve öleceði zannedilen bu sahabi, akþam vakti gözlerini açtý. Ýlk iþ olarak Rasulüllahýn halini sordu. Bu mübarek sahabinin adý nedir? Cevap: Hz. Ebu Bekir Soru 45: O, Allah Rasulünün en þiddetli düþmanlarýndan birisiydi. Bir gün Hz. Peygamberi öldürmek amacýyla yola çýkmýþ ancak yolda kýz kardeþi ve eniþtesinin müslüman olduðu haberini almýþtý. Eniþtesi ve kýz kardeþini dövmeye baþladýðýnda kardeþi Fatýma gayet kararlý bir þekilde iman ettiklerini ve asla bundan vazgeçmeyeceklerini söyleyince þaþkýna döndü. Gerek kýz kardeþinin tavrýndan ve gerekse de evlerinde okunan Taha Suresinden oldukça etkilendi. Hemen Daru’l-Erkam’a gitti ve müslüman oldu. O, Daru’l-Erkam’da müslüman olan son sahabiydi. Müslüman oluþuyla Mekke’yi ikiye bölen bu sahabinin adý nedir? Cevap: Hz. Ömer b. Hattab Soru 46: Müþrikler, Hz. Peygamberi davetinden vazgeçirmek amacýyla müslümanlara boykot uygulamýþlardýr. Bu amaçla; Haþimoðullarý ve Muttaliboðullarýyla konuþmama, kýz alýp vermeme, ticaret yapmama kararý almýþlardýr. Müslümanlar bu dönemde Ebu Talib mahallesinde sýkýþýp kalmýþlar, büyük bir kýtlýk ve acý çekmiþler, çocuklarýný kaybetmiþlerdir. Müslümanlara uygulanan bu ambargo kaç yýl sürmüþtür? Cevap: 3 yýl Soru 47: Müþriklerin, Hz. Peygamberden mucize istemeleri üzerine, Efendimiz tarafýndan ay ikiye bölünmüþtür. Müslümanlardan ve müþriklerden kalabalýk bir grup da bu olaya þahit olmuþtur. Bu olaya ne ad verilir? Cevap: Þakku’l- Kamer Soru 48: Hz. Peygamber nübüvvetinin onuncu yýlýnda, önce çocukluktan itibaren kendisini himaye eden amcasý Ebu Talib’i sonra da çocuklarýnýn anasý olan sevgili hanýmý Hz. Hatice’yi kaybetmiþtir. Efendimiz bu yýla hangi ismi vermiþtir? Cevap: Hüzün yýlý Soru 49: Hz. Peygamber Taif’ten Mekke’ye dönerken bir grup cinle karþýlaþmýþ, onlara Kur’an okumuþ, onlar da müslüman olmuþtur. Bu olayýn cereyan ettiði yer neresidir? Cevap: Nahle Soru 50: Hz. Peygamber Kureyþlilerin kendisine karþý tavýrlarýnýn sertleþmesi üzerine Mekke dýþýna yönelmiþtir. Zeyd b. Harise’yle birlikte Taif’e gelen Efendimiz, þehrin liderlerini Ýslam’a davet etmiþ on gün boyunca Ýslam’a çaðýrmadýk bir kimse býrakmamýþtýr. Taifliler, Hz. Peygamberi reddettikleri gibi onunla alay etmiþler, ona en aðýr iþkencelerde bulunarak beyinsiz takýmýna ve çocuklarýna onu taþlatmýþlardýr. Aldýðý taþ darbelerinden yürüyemez hale gelen Efendimizin oturup dinlenmesine müsaade etmemiþler, ayaða kaldýrýp þehrin çýkýþýna kadar iþkencelerini sürdürmüþlerdir. Hem Rasulullah hem de onu korumaya çalýþan Hz. Zeyd kanlar içinde kalmýþtýr. Efendimizin ömrü boyunca yaþadýðý bu en aðýr günde kendisine hangi kabile iþkence etmiþtir? Cevap: Sakif kabilesi Soru 51: Taif dönüþünde vücudundan kanlar akan Hz. Peygamber, davasýndan yine de vazgeçmemiþ, kendisine bir aðacýn altýnda bir tabak üzüm getiren bir köleyi Ýslam’a davet etmiþtir. O köle de onun ellerine, ayaklarýna sarýlarak müslüman olmuþtur. Bu kölenin adý nedir? Cevap: Addas Soru 52: Hz. Peygamberin oðlu Abdullah dört yaþýndayken vefat etti. Müþriklerden birisi Hz. Peygamberin üzüntüsünü arttýrmak için kendisine soyu kesik manasýna “ebter” diye hitap etti. Bunun üzerine Kevser sûresi nazil oldu. Bu müþrik liderin adý nedir? Cevap: As b. Vail Soru 53: Hz. Peygamber nübüvvetin on birinci yýlýnda, hac mevsimi Akabede bulunduðu sýrada, bir grup Medineli ile buluþmuþ ve onlarý Ýslam’a davet etmiþtir. Ýslam’ý kabul eden ilk Medineli olan bu kimseler hangi kabileye mensuptur ve sayýlarý kaçtýr? Cevap: Hazrec kabilesi, 6 kiþi Soru 54: Cenab-ý Hak, kavmi tarafýndan eziyete uðrayan, en yakýn akrabalarýný kaybeden, Taifte büyük acýlar yaþayan Efendimiz (as)’i hangi mucizelerle þereflendirmiþtir? Cevap: Ýsra ve Mîrac Soru 55: Nübüvvetin onikinci yýlýnda Medine’den on iki kiþilik bir heyet hac zamaný Mekke’ye gelerek Rasulüllah’la buluþmuþ, Allah’a ortak koþmayacaklarýna, hýrsýzlýk ve zina yapmayacaklarýna, çocuklarýný öldürmeyeceklerine, iftirada bulunmayacaklarýna, Rasulüllah’ýn tüm emirlerine uyacaklarýna dair kendisine biat etmiþlerdir. Bu biate ne ad verilir? Cevap: I. Akabe biati Soru 56: Medineli ilk Müslümanlardan olup Mus’ab b. Umeyr’i evinde misafir eden ve onunla birlikte Medine’de Ýslam’ý yaymaya çalýþan, hicretten sonra vefat eden ilk Medineli sahabinin adý nedir? Cevap: Hz. Es’ad b. Zürare Soru 57: Nübüvvetin onüçüncü yýlý hac mevsiminde ikisi kadýn yetmiþ beþ Medineli müslüman Mekke’ye geldi ve Hz.Peygamberle gizlice buluþtu. Medineliler, Hz. Peygamberi þehirlerine davet edip gelmesi halinde kendisini ve diðer Mekkelileri kendi canlarýný ve mallarýný koruduklarý gibi koruyacaklarýna, her halükarda ona itaat edeceklerine dair biat ettiler. Bu biat’e ne ad verilir? Cevap: II. Akabe Biati Soru 58: Müþrikler, müslümanlarýn Medine’ye hicret ettiklerini görünce Hz. Peygamberin de hicret edeceðini düþünmüþler ve onu öldürme kararý almýþlardýr. Müþrik liderler bu kararý nerede vermiþlerdir? Cevap: Daru’n – Nedve Soru 59: Birinci Akabe Biati sýrasýnda Medineliler, Allah Rasulünden Medine’de Ýslam’ý öðretecek bir arkadaþýný kendileriyle göndermesini istediler. Efendimiz (s.a.v)’ den sonra Ýslamýn ilk öðretmeni olan bu sahabi, ilk Cuma namazýný da Medine’de kýldýrmýþtýr. Bu sahabinin adý nedir? Cevap: Hz. Musab b. Umeyr (ra) Soru 60: Kureyþ müþriklerinin suikast kararýný öðrenen Hz. Muhammed (sav), hicret hazýrlýklarýna Hz. Ebu Bekir’le baþlamýþ ve bir gece Mekke’den ayrýlmýþtýr. Hz. Peygamberin üç gün boyunca saklandýðý maðaranýn adý nedir? Cevap: Sevr Maðarasý Soru 61: Kureyþliler Hz. Peygamberi öldürmek amacýyla kapýsýnda beklerken, Efendimiz yataðýna Hz. Ali’yi yatýrarak evden çýkmýþtýr. Hz.Peygamber müþriklerin arasýndan geçerken Kur’an okumuþ ve hiç bir müþrik onu görmemiþtir. Hz. Peygamber bu sýrada hangi sureden ayetler okumuþtur? Cevap: Yasin Sûresi Soru 62: Kureyþ müþrikleri, Hz. Peygamber ve Ebu Bekir’i yakalamak amacýyla yüz deve ödül koydular. Bunun üzerine birçok kimse Efendimizi takip etmeye baþladý. Rasulüllah’ý bulan ancak tam yakalayacaðý sýrada atýnýn ayaklarý kuma saplanan ve amacýna ulaþamayan kiþinin adý nedir? Cevap: Suraka b. Malik Soru 63: Hz. Muhammed Medine’ye hangi tarihte ulaþmýþtýr? Cevap: 12 Rebiülevvel ( 24 Eylül 622) Soru 64: Hz. Peygamber, evinin ve mescidin inþaatý sürerken yedi ay süreyle hangi sahabiye misafir olmuþtur? Cevap: Hz. Ebu Eyyub Halid b. Zeyd el- Ensari Soru 65: Hz.Peygamber, sekiz günlük yolculuktan sonra Kûba’ya gelmiþ, birkaç gün burada kalarak ilk mescidi inþa etmiþtir. Daha sonra Adiy b. Neccaroðullarýný çaðýrarak onlarýn nezaretinde Medine’ye hareket etmiþ ve yolda ilk Cuma namazýný kýldýrmýþtýr. Ýlk Cuma namazý nerede kýlýnmýþtýr? Cevap: Ranuna Vadisi Soru 66: Hz. Muhammed’in hicretinden evvel Medine-i Münevvere’nin adý nedir? Cevap: Yesrib Soru 67: Hz. Peygamber, mescid inþaatý sýrasýnda mescidin arka kýsmýný kimsesiz müslümanlarýn barýnmasý için bir mesken, ilim tahsil etmek isteyen kimseler için de bir medrese olarak tahsis etmiþtir. Bu medresede eðitim gören sahabilere ne ad verilir? Cevap: Ashab-ý Suffe Soru 68: Kureyþliler, Hz. Peygamberin Medine’de yerleþtiðini ve kendileri için bir tehdit oluþturabileceðini görünce Medinelilere bir mektup yazdýlar. Bu mektupta, Hz Muhammed’i kendilerine teslim etmelerini; bunu yapmadýklarýnda ise iki taraftan biri yok oluncaya kadar savaþmakla Medinelileri tehdit ettiler. Bu mektubu kaleme alan müþrik liderlerinin ismi nedir? Cevap: Ebu Sufyan b. Harb ve Ubeyy b. Halef Soru 69: Mekke’den Medine’ye Allah yolunda hicret eden ve her þeylerini Ýslam için geride býrakan müslümanlara ne ad verilir? Cevap: Muhacir Soru 70: Kur’an-ý Kerim’in tarifiyle “kendileri muhtaç bir durumdayken din kardeþlerini düþünen”, Mekke’den Medine’ye hicret eden muhacirlere evlerini açan ve sevgilerini sunan Medineli müslümanlara ne ad verilir? Cevap: Ensar Soru 71: Hz. Peygamber, Mekke’den her þeylerini býrakarak Medine’ye gelen müslümanlarýn maddi ihtiyaçlarýný karþýlamak, onlarý Medine’ye ýsýndýrmak, ensar ve muhacir arasýndaki samimiyeti arttýrmak ve kabile baðlýlýðý yerine Ýslam Kardeþliðini hakim kýlmak amacýyla Ensar ve Muhaciri birbirleriyle kardeþ ilan etti. Bu olay hicretin kaçýncý yýlýnda cereyan etmiþtir? Cevap: Hicretin Birinci Yýlý Soru 72: Hz. Peygamber, Medine’deki Müslümanlar, müslüman olmayan Araplar ve þehirdeki üç Yahudi kabilesinin barýþ ve huzur içerisinde birlikte yaþamalarý için Medine’yi bir þehir devleti olarak planlamýþ ve bu amaçla ilk yazýlý anayasayý hazýrlamýþtýr. Bu anayasaya göre farklý din ve milletten olan bu insanlarýn yaþayabilecekleri problemlerde son kararý kim verecektir? Cevap: Hz. Muhammed Soru 73: Medine’de bir þehir devletinin kurulmasýyla birlikte Hz. Peygamber þehrin hudutlarýný belirlemiþ, Yahudi pazarlarýna alternatif olarak müslümanlar için bir pazaryeri yaptýrmýþtýr. Müslümanlarýn sayýsýný belirlemek amacýyla da ilk nüfus sayýmýný gerçekleþtirmiþtir. Bu nüfus sayýmýnda müslümanlarýn sayýsý kaç olarak tespit edilmiþtir? Cevap:1500 Soru 74: Mescidin yapýmýndan sonra müslümanlar namaz için nasýl toplanacaklarýný belirlemeye çalýþtýlar. Bazýlarý çan çalýnmasýný, bazýlarý bayrak dikilmesini, bazýlarý bir borunun çalýnmasýný, bazýlarý ise ateþ yakýlmasýný teklif ettiler. Bu tekliflerden tamamý baþka inançlarýn taklidi olduðu için kabul edilmedi. Ensardan birisi rüyasýnda ezan lafýzlarýný gördü. Bu lafýzlarýn okunmasýný teklif etti ve onun teklifi kabul edildi. Ezan sözlerini rüyasýnda gören sahabinin adý nedir? Cevap: Hz. Abdullah b.Zeyd Soru 75: Mekke’de iþkencelere maruz kalýrken “Allah birdir” diyen, Medine’ye hicretten sonra “Allah en büyüktür” diyerek ezan okumakla þereflenen Ýslam’ýn ilk müezzini kimdir? Cevap: Hz. Bilal b. Rebah Soru 76: Mekkeli müþrikler, müslümanlarýn Mekke’de kalan mallarýný yaðmalamýþlar, Medine halkýný tehdit etmiþler ve Medinelilere karþý iktisadi baský uygulamaya baþlamýþlardý. Zulme uðrayan müslümanlara kendilerini silahla savunma izni hangi ayetlerle verilmiþtir? Cevap: Hac Suresi 39 ve 40. ayet Soru 77: Daha çok istihbarat toplamak amacýyla oluþturulan ve gerektiðinde düþmanla çatýþmaya giren, Hz. Peygamberin katýlmadýðý askeri birliklere ne ad verilir? Cevap: Seriyye Soru 78: Hz. Peygamberin gönderdiði ilk seriyyenin komutaný kimdir? Cevap: Hz. Hamza b. Abdulmuttalib Sor 79: Hz. Peygamberin katýldýðý ilk gazvenin adý nedir? Cevap: Ebva Gazvesi Soru 80: Hicretten on yedi ay sonra Hz. Peygamber, Yemen’den gelen bir Kureyþ kervaný hakkýnda bilgi edinmek için Batn-ý Nahle denilen yere bir seriyye gönderdi. Bu seriyye, kervandakilerle sýcak çatýþmaya girmiþ ve Amr b. Hadrami adlý bir müþriði öldürmüþtü. Bu seriyye’ye komutanlýk eden sahabinin adý nedir? Cevap: Hz. Abdullah b. Cahþ Soru 81: Mekkeliler, müslümanlarýn Mekke’de bulunan mallarýný da servetlerine katarak büyük bir ticari kervan düzenlediler. Bu kervandan elde edilecek kâr ile silah almayý ve müslümanlarla savaþmayý planlýyorlardý. Peygamber Efendimiz, Ebu Sufyan’ýn liderliðindeki kervaný yakalamak üzere harekete geçti. Bunu haber alan Ebu Sufyan da yardým istemek amacýyla Mekke’ye haber gönderdi. Bu olayýn neticesinde meydana gelen savaþýn adý nedir? Cevap: Bedir Savaþý Soru 82: Bedir Savaþý hangi tarihte meydana gelmiþtir? Cevap: Hicretin 2. yýlý 17 Ramazan (13 Mart 624) Soru 83: Bedir Savaþýnda müþriklerin sayýsý bin kiþi, müslümanlarýn sayýsý ise 305 kiþiydi. Mazeretleri sebebiyle katýlmayanlarla birlikte 313 kiþiydi. Cuma sabahý meydana gelen savaþta müþriklerden 70 tanesi öldürülmüþ, 70 tanesi de esir alýnmýþtýr. Müslümanlarýn verdiði þehit sayýsý kaçtýr? Cevap: 14 Kiþi Soru 84: Peygamberimiz, Bedir Savaþýna giderken orduyu kontrol etmiþ, yaþý küçük olanlarý geri çevirmiþtir. Henüz on altý yaþýnda olduðu halde kendini büyük göstermeye çalýþan bir sahabiyi de geri gönderdi. Savaþa katýlamadýðý için aðlayan sahabinin, savaþmasýna Hz.Peygamber(a.s) izin verdi. Savaþta þehit düþen bu sahabinin adý nedir? Cevap: Hz. Umeyr b. Ebi Vakkas Soru 85: Bedir Savaþýnýn baþýnda müþrik liderlerden Utbe b. Rebia, Þeybe b. Rebia ve Velid b. Utbe savaþ meydanýna çýkarak müslümanlarý mübareze( düello) ‘ye davet etmiþ, Peygamberimiz de onlara rakip olarak amcasý Hz. Hamza’yý ve amcasýnýn oðlu Hz. Ali’yi baþka bir amcaoðlunu seçti. Hz. Hamza ve Hz. Ali rakiplerini öldürürken, diðer amcaoðlu ise rakibini yaralamýþtýr. Ancak kendisi de yaralanmýþ ve savaþtan sonra þehit olmuþtur. Bu þehidimizin adý nedir? Cevap: Hz. Ubeyde b. Haris Soru 86: Hz. Osman, hanýmýnýn hastalýðý sebebiyle Bedir Savaþýna katýlamamýþtýr. Gerek Habeþistan’a gerekse Medine’ye hicret ederek iki hicret sevabý almýþ ve Hz. Peygamberin kýzý olan hanýmý, Bedir galibiyetinin müjdesi geldiði gün vefat etmiþtir. Hz. Peygamberin bu kýzýnýn adý nedir? Cevap: Hz. Rukiyye Soru 87: Medine’de bulunan müþrikler, Hz. Peygamberin Bedir Savaþýný kazanmasý ve müþrik liderlerin öldürülmesi üzerine müslümanlarýn güçlendiklerini kabul etmiþ, müslüman olmalarýnýn menfaatleri için daha uygun olacaðýna kanaat getirmiþlerdir. Müslüman görünmelerine raðmen Ýslam’a kin kusan, müþrikler ve yahudilerle iþbirliði içinde olan bu münafýklarýn lideri kimdir? Cevap: Abdullah b. Ubeyy Soru 88: Bedir Savaþýnda esir düþen müþriklerden maddi durumu iyi olanlar fidye alýnarak serbest býrakýlmýþtýr. Maddi durumu müsait olmayýp okuma-yazma bilenler ise; on Müslüman’a okuma-yazma öðretmesi karþýlýðýnda serbest býrakýlmýþtýr. Bedir Savaþýndan, alýnan ganimetlerden ve esirlerin durumundan bahseden sûre hangisidir? Cevap: Enfal Sûresi Soru 89: Medine’de müslümanlarla beraber yaþayan üç Yahudi kabilesi vardý. Bunlardan bir tanesi Bedir Savaþýndan sonra müslüman bir kadýný taciz etmiþ, tacize uðrayan kadýnýn yardým istemesi üzerine müslümanlardan birisi bu tacizi yapan yahudiyi öldürmüþtür. Kabile mensuplarýnýn bu müslümaný þehit etmesi üzerine Hz. Peygamber, bu kabileyi önce Ýslam’a davet etmiþ, reddetmeleri üzerine kendilerine savaþ açmýþtýr. Hz. Peygamberle savaþmayý göze alamayýp þehri terk eden ve tamamý kuyumculukla geçinen bu Yahudi kabilesinin adý nedir? Cevap: Beni Kaynuka Soru 90: Yürüyüþü ve konuþmasýyla Rasulullah’a en çok benzeyen kiþi o idi. Hz. Peygamber otuz beþ yaþýnda iken doðdu. Efendimizin en sevdiði insan ve cennet kadýnlarýnýn en üstünlerinden birisidir. O eve girdiðinde Efendimiz ayaða kalkarak onu karþýlardý. Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer onunla evlenmek istemiþ ancak Hz. Peygamberimiz onu Hz. Ali ile evlendirmiþtir. Hz. Peygamberden altý ay sonra vefat eden en küçük kýzýnýn adý nedir? Cevap: Hz. Fatýma Soru 91: Peygamberimizin Medine’ye hicretinden on sekiz ay sonra inen ayetle müslümanlar Kâbe’ye yönelerek namaz kýlmaya baþlamýþlardýr. Bu tarihten önce müslümanlarýn ilk kýblesi olan Mescid-i Aksa hangi þehirdedir? Cevap: Kudüs Soru 92: Ýslam’a ve müslümanlara diþ bileyen, okuduðu þiirlerle insanlarý Hz. Peygambere düþman etmeye çalýþan yahudilerdendi. Bedir Savaþýnda müþrik liderlerin öldürüldüðünü duyunca “bugün yerin altý üstünden daha iyidir” demiþ ve Mekke’ye giderek Kureyþlileri Bedir Savaþýnýn intikamýný almaya çaðýrmýþtýr. Hz. Peygamberin öldürülmesini emrettiði ve öldüren sahabileri tebrik ettiði bu Yahudi liderin adý nedir? Cevap: Kâb b. Eþref Soru 93: Hz. Ubeyde b. Haris, Bedir Savaþýnda þehit olunca Peygamber Efendimiz onun hanýmýyla evlenmiþ ve Mü’minlerin annesi olmakla þereflendirmiþtir. Yoksul ve muhtaçlara merhameti sebebiyle “Ümmü’l-Mesakin” “Düþkünlerin annesi” diye anýlan ve Efendimizle evlendiðinden üç ay sonra vefat eden haným sahabinin adý nedir? Cevap: Hz. Zeyneb binti Huzeyme Soru 94: Hz. Ali ve Hz. Fatýma’nýn ilk çocuðu olup, hicretin üçüncü yýlýnda Ramazan ayýnýn ortasýnda doðmuþtur. Hz. Fatýma ile birlikte Hz. Peygambere en çok benzeyen bu torununun adý nedir? Cevap: Hz. Hasan b. Ali Soru 95: Bedir Savaþýnda aðýr bir maðlubiyete uðrayan Mekkeliler, gerek intikam almak gerekse müslümanlarýn Suriye ticaret yolu üzerindeki etkilerini yok etmek maksadýyla üç bin kiþilik bir ordu hazýrladýlar. Bu orduyu kumanda eden müþrik liderin adý nedir? Cevap: Ebu Sufyan b. Harb Soru 96: Hz. Peygamber, müþrik ordusunun Medine’ye doðru yola çýktýðýný haber alýnca durumu müslümanlarla görüþmüþtür. Her ne kadar kendisi, þehir içinde kalýp savunma savaþý yapýlmasý taraftarýysa da müslümanlarýn çoðunluðunun görüþüne uyarak meydan savaþý yapýlmasýný kabul etmiþtir. Münafýklarýn ayrýlmasýndan sonra Uhud Daðýnda savaþmayý göze alan müslüman askerler kaç kiþidir? Cevap: 700 Kiþi Soru 97: Uhud Savaþý hangi tarihte meydana gelmiþtir? Cevap: 7 Þevval 3 (23 Mart 625) Soru 98: Peygamberimiz, Uhud günü, Müþriklerin arkadan saldýrmasýný engellemek ve Halid b. Velid kumandasýndaki Mekkeli süvarileri etkisiz hale getirmek için Ayneyn Tepesine elli okçu yerleþtirdi. Bu okçularýn lideri olup, okçular tepeyi terk ettiðinde bile 7 sahabiyle birlikte yerinde kalýp savaþarak þehit düþen sahabinin adý nedir? Cevap: Hz. Abdullah b. Cübeyr Soru 99: Evlendiði gecenin sabahýnda aceleyle Uhud Savaþýna yetiþen ve þehit düþtüðünde melekler tarafýndan yýkanan sahabinin adý nedir? Cevap: Hz. Hanzala b. Ebu Amir Soru 100: Uhud Savaþýnda þehit olan ilk sahabidir. Siyer kitaplarý onun; þehit olduðunda Cenab-ý Hakk’ýn katýna çýkarýldýðýný ve Cenab-ý Hakk’tan diriltilip yeniden savaþmayý ve þehit olmayý istediðini belirtirler. Savaþa katýlan bu en yaþlý sahabinin mezarý kýrk yýl sonra açýlmýþ ve vücudunun hiçbir çürümeye uðramadýðý görülmüþtür. Bu sahabinin adý nedir? Cevap: Hz. Abdullah b. Amr b. Haram Soru 101: Ýslam’ýn ilk öðretmeni, Bedir ve Uhud Savaþlarýnda Ýslam ordusunun sancaktarýdýr. Uhud Savaþýnda okçularýn yerlerini terk etmesi üzerine Peygamberimizin yanýndan ayrýlmayan, müþriklerin Hz. Peygambere benzeterek þehit ettikleri sahabidir. Ahzab Suresi 23. ayet o ve arkadaþlarý hakkýnda nazil olmuþtur. Mekke’nin en yakýþýklý ve en güzel giyineni olarak bilinen sahabiyi, vefat ettiði zaman saracak bir kefen bulunamamýþ ayaklarý otlarla örtülmüþtür. Onun bu durumuna Hz. Peygamber gözyaþlarýyla þahitlik etmiþtir. Bu sahabinin adý nedir? Cevap: Hz. Mus’ab b. Umeyr Soru 102: Mü’minler, Uhud savaþýnda müþrikleri aðýr bir yenilgiye uðratmýþ, ancak okçularýn yerlerini terk etmesi üzerine kaçan müþriklerin geri dönmesi ve suvarilerin saldýrýlarýyla iki düþman arasýna sýkýþmýþlardýr. Hz. Hamza bu sýrada bir kayanýn arkasýndan atýlan bir mýzrakla þehit olmuþtur. Hz. Hamza’yý þehit eden kiþinin adý nedir? Cevap: Vahþi b. Harb Soru 103: Uhud harbinde Peygamberimizin öldürüldüðü haberi yayýlýnca müslümanlar daðýldýlar. Müþrikler Hz. Peygamberi dört bir taraftan kuþattýðýnda Efendimizi koruyabilecek sadece bir kiþi vardý. Hz. Peygamber nereye baksa onu görüyordu. Peygamberimize atýlan bir oku eliyle engelleyerek sakat kaldý. Hz Peygamber, müþrikler tarafýndan savaþ öncesi kazýlan bir çukura düþtüðünde atýlan oklarýn üzerine gelmemesi için yine bu sahabi üzerine atýlarak buna mani oldu. Uhud günü cenneti hak ettiði söylenen bu sahabinin adý nedir? Cevap: Hz. Talha b. Ubeydullah Soru 104: Uhud Savaþýnda kocasý ve iki çocuðuyla birlikte Resulullah’ýn önünde savaþan haným sahabinin adý nedir? Cevap: Hz. Ümmü Umare Nesibe binti Ka’b Soru 105: Hz. Muhammed’in öldürüldüðü haberi üzerine savaþtan vazgeçen sahabilerin yanýna gelerek: “ Rasulüllah þehit edildiyse hiç þüphesiz Allah bakî’dir. Allah Rasulünden sonra siz sað kalýp da ne yapacaksýnýz? Kalkýn, siz de Rasulüllah’ýn can verdiði dava için savaþýn.” diyerek düþmanýn ortasýna atýlan ve þehit düþen sahabinin adý nedir? Cevap: Hz. Enes b. Nadr Soru 106: Henüz Mekke dönemindeyken, Hz. Peygamberi öldüreceðine yemin eden, Uhud Savaþýnda müslümanlarýn daðýlmasýný fýrsat bilerek Efendimiz’e saldýran ve bizzat Peygamberimiz’in attýðý mýzrakla boynundan yaralanan ve daha sonra ölen müþrik liderin adý nedir? Cevap: Ubeyy b. Halef Soru 107: Hz. Peygamberin Uhud Savaþýndan döndükten sonra müþriklerin Medine’ye saldýrýsýný engellemek ve müslümanlarýn hâlâ güçlü olduklarýný göstermek amacýyla Uhud Savaþýna katýlan gazilerle birlikte Mekkeli müþriklere karþý çýktýðý sefere ne ad verilir? Cevap: Hamra’ül- Esed Gazvesi Soru 108: Hz. Peygamber, Bedir Savaþýnda esir düþen müþriklerden birinin fakir olmasý sebebiyle bedelsiz bir þekilde salýverilmesini istedi. Efendimiz, þair olan bu þahsý, bir daha müslümanlarla savaþmamak, müslümanlarýn aleyhinde propaganda yapmamak þartýyla serbest býraktý. Hamra’ül- Esed Gazvesinde ikinci kez esir alýnan bu þahýs çoluk çocuðunu bahane ederek yeniden affýný istedi. Hz. Peygamber: “ Mü’min bir yýlan deliðinden iki defa ýsýrýlmaz” diyerek bu þairin öldürülmesini emretti. Bu müþriðin adý nedir? Cevap: Ebu Azze Soru 109: Uhud Savaþýndan birkaç ay sonra Adal ve Kare Kabilelerinden bir grup Hz. Peygamber’e gelerek kendilerine Ýslamý öðretecek muallimler göndermesini istediler. Peygamberimiz’in gönderdiði on kiþilik heyet yolda Lihyanoðullarýndan yüz kiþilik bir birlik tarafýndan saldýrýya uðradý. Saldýrý sýrasýnda sekiz sahabi þehit düþerken iki tanesi de esir alýndý. Bu olaya ne ad verilir? Cevap: Reci’ Hadisesi Soru 110: Reci’ Hadisesi sýrasýnda esir alýnan Müslümanlar, Mekke’ye götürülerek Kureyþ kabilesine satýldý. Bunlardan bir tanesi, öldürülmek üzere Tenim Vadisine götürülmüþ ve kendisi için bir daraðacý hazýrlanmýþtý. Þehit edilmeden önce iki rekât namaz kýlan sahabi daraðacýnda asýlmýþ ve yüzlerce müþrik tarafýndan atýlan taþlar ve mýzraklarla þehit edilmiþtir. Bu sahabinin adý nedir? Cevap: Hz. Hubeyb b. Adiyy Soru 111: Reci’ Hadisesinde esir alýnan sahabilerden bir tanesine Kureyþ lideri Ebu Sufyan þu Soruyu sordu: “Þu an senin yerinde Muhammed’in olmasýný, buna karþýlýk senin de ailenin yanýnda güven içinde olmayý istemez miydin?” Sahabi þu cevabý verdi: “Benim ailemin yanýnda sað salim oturmam karþýlýðýnda, Muhammed(sav)’in ayaðýna bir diken dahi batmasýna razý olamam.” Müþrikler tarafýndan birçok iþkenceye maruz kaldýktan sonra þehit edilen sahabinin adý nedir? Cevap: Hz. Zeyd b. Desine Soru 112: Hz. Peygamber hicretin dördüncü yýlýnýn Safer ayýnda çoðun luðu Ashab-ý Suffe’den olan yetmiþ muallim sahabiyi, Ýslam’ý öðretmek amacýyla Necid tarafýna gönderdi. Bu sahabiler yolda müþriklerin saldýrýsýna uðramýþ ve sadece üç tanesi hayatta kalabilmiþtir. Vahy aracýlýðýyla durumdan haberdar olan Hz. Peygamber, hiçbir zaman duymadýðý kadar büyük bir acý yaþamýþ ve günlerce bu sahabileri katleden müþriklere beddua etmiþtir. Bu hadiseye ne ad verilir? Cevap: Bi’ri Maune Hadisesi Soru 113: Ýslam’a giren ilk müslümanlardan olup þiddetli iþkencelere maruz kalan ve Hz. Ebu Bekir tarafýndan satýn alýnarak hürriyetine kavuþturulan bir sahabidir. Hicret sýrasýnda Hz. Peygamber’e ve Hz. Ebu Bekir’e hizmet etmiþtir. Bi’ri Maune faciasýnda sýrtýna saplanan bir mýzrakla þehit olan ve bizzat katili tarafýndan cesedinin göðe yükseldiði görülen, son nefesinde “ Kâbe’nin Rabb’ine andolsun ki kazandým” diyen sahabinin adý nedir? Cevap: Hz. Amir b. Füheyre Soru 114: Hz. Peygamberle anlaþmalý olmalarýna raðmen müþrikleri müslümanlara karþý kýþkýrtan, Uhud Savaþýndan sonra semtlerine gelen Efendimiz’e suikast giriþiminde bulunan ve bu sebeple þehirden sürgün edilen Yahudi Kabilesinin adý nedir? Cevap: Beni Nadîr Soru 115: Medine’den sürgün edilen Nadîr ve Kaynuka Yahudileri Hayber çevresinde toplanmýþlardý. Bu Yahudilerden bir grup Mekke’ye gelerek Ebu Sufyan ve arkadaþlarýný müslümanlara karþý savaþmaya teþvik etti. Bu Yahudiler sadece Kureyþ kabilesini deðil Arap Yarým- adasýndaki tüm kabileleri müslümanlara karþý kýþkýrttýlar. Bu çalýþmalar neticesinde ortaya çýkan savaþ hangisidir? Cevap: Hendek Savaþý Soru 116: Beni Müstalik Gazvesi’nden dönüþ sýrasýnda Hz. Aiþe, ihtiyaç için ordudan uzaklaþmýþ, döndüðünde ise gerdanlýðýný düþürdüðünü fark ederek aramaya koyulmuþtu. Hz. Aiþe ordugâha geri döndüðünde ordunun çoktan ayrýlmýþ olduðunu gördü ve beklemeye baþladý. Ordunun geride býraktýðý mallarý kontrol eden (artçýgöz kırpma Safvan b. Muattal, Hz. Aiþe’yi görünce devesinden inmiþ, Hz. Aiþeyi devesine bindirmiþ kendisi de yürüyerek kafileye yetiþmiþlerdi. Münafýklarýn lideri Abdullah b. Ubeyy ve arkadaþlarý bu durumu fýrsat bilerek dedikodu çýkarmýþlar ve maalesef müslümanlardan bazýlarýný da kandýrmýþlardý. Allah Rasulu ve hanýmýný derin bir üzüntüye boðan ve nihayet Nur Suresiyle Cenab-ý Hakk’ýn Hz. Aiþe’nin tertemiz olduðunu beyan ederek sona erdirdiði bu hadiseye ne ad verilir? Cevap: Ýfk Hadisesi Soru 117: Hendek Savaþýnda sadece Mekkeliler deðil bir çok Arap kabilesi müslümanlarý yok etmek amacýyla Medine’ye saldýrmýþtýr. Bu sebeple bu savaþa verilen diðer isim hangisidir? Cevap: Ahzab Savaþý Soru 118: On bin kiþilik bir düþman ordusunun geliþini haber alan Peygamber Efendimiz, ashabýný toplamýþ ve nasýl savaþacaklarý konusunda istiþare etmiþtir. Müslümanlardan birisi, çok güçlü bir düþmanýn þehre saldýrmasý halinde yapýlacak en akýllý iþin þehrin etrafýna hendekler kazýlmasý olduðunu belirtmiþtir. Onun bu görüþü Peygamberimiz ve diðer sahabiler tarafýndan da kabul edilerek þehrin etrafýna beþ buçuk kilometre uzunluðunda hendek kazýlmýþtýr. Bu teklifi getiren sahabinin adý nedir? Cevap: Hz. Selman-ý Farisi Soru 119: Hendek savaþýnda kazýlan hendekler her ne kadar bir atýn aþamayacaðý geniþlikte olsa da savaþ sýrasýnda bazý müþrikler hendeði aþmayý baþarmýþlardýr. Araplarýn en büyük kahramanlarýndan kabul edilen Amr b. Abdi Vedüd de bunlar arasýndaydý. Amr’ýn karþýna cesaretle çýkarak onu öldüren sahabinin adý nedir? Cevap: Hz. Ali Soru 120: Bir meydan savaþý yapacaklarý ümidiyle Medine’ye saldýran müþrikler karþýlarýnda hendeði görünce þaþkýna döndüler. Zira onlarýn bir þehri muhasara etme tarzýnda yapýlacak bir savaþ için hazýrlýklarý yoktu. Karþýlýklý ok atýþlarýyla geçen günler müþrikleri zor durumda býraktý. Bunun üzerine savaþýn mimarý olan Huyey b. Ahtab þehrin içerisinde bulunan yahudilerle görüþerek onlarý müslümanlara karþý savaþmalarý konusunda ikna etti. Bu þekilde müslümanlar iki tehlike arasýnda kaldý. Savaþýn bu en kritik anýnda anlaþmayý bozan ve ihanet eden Yahudi kabilesi hangisidir? Cevap: Beni Kureyza Kabilesi Soru 121: Hendek Savaþýnda düþman ordusundan bir asker Hz. Peygamber’e gelerek müslüman oldu. Düþman askerleri arasýnda bölünme meydana getirebileceðini ifade ederek Hz. Peygamberden izin istedi. Peygamberimiz “Harp hiledir” buyurarak ona gerekli müsaadeyi verdi. Kureyþ kabilesi ve Kureyzaoðullarý arasýndaki ittifaký bozarak müslümanlara faydalý olan bu sahabinin adý nedir? Cevap: Hz. Nuaym b. Mesud Soru 122: Hendek Savaþý bir ay boyunca bütün þiddetiyle sürmüþ, gerek soðuk gerek açlýk sebebiyle müslümanlar büyük sýkýntýya düþmüþlerdi. Düþman ordusunun yoðun saldýrýlarý sebebiyle müslümanlar namazlarýný dahi eda edemeyecek bir duruma gelmiþlerdi. Allah(c.c)’ýn izniyle aniden ortaya çýkan þiddetli bir yaðmur ve fýrtýna, ayný þekilde zor durumda bulunan müþriklerin yenilgisine sebep oldu. Müslümanlar bu savaþtan sadece beþ þehit vererek zaferle ayrýldýlar. Kur’an-ý Kerim’in hangi sûresi bize bu savaþý anlatmaktadýr? Cevap: Ahzab Sûresi Soru 123: Hendek Savaþýndan hemen sonra Allah’ýn emriyle müslümanlar, savaþta kendilerine ihanet eden Kureyza Yahudilerini muhasara ettiler. Yirmi beþ günlük bir muhasara sonunda yahudiler kayýtsýz þartsýz teslim oldular. Teslim olan bu yahudilerle ilgili kararý ensardan bir sahabi verdi. Hendek Savaþýnda aldýðý bir yara sebebiyle kýsa bir süre sonra þehit olan ve ölümüyle arþýn titrediði, meleklerin cenaze namazýna katýldýðý sahabinin adý nedir? Cevap: Hz. Sa’d b. Muaz Soru 125: Hz. Peygamber (sav),ashabýndan 1400 kiþilik bir kafileyle umre yapmak maksadýyla Mekke’ye doðru yola çýktý. Kureyþ müþrikleri her ne maksatla olursa olsun müslümanlarýn þehre girmelerine müsaade etmeyeceklerini bildirdiler. Hz.Peygamber(sav) Kureyþ kabilesiyle görüþmek üzere Hz. Osman’ý elçi olarak gönderdi. Bir süre sonra Hz. Osman’ýn þehit edildiði haberi alýndý. Bu haber üzerine Hz. Peygamber’in (sav),ashabýndan, Kureyþlilerle savaþmak üzere aldýðý biate ne ad verilir? Cevap: Rýdvan Biati Soru 126: Kureyþ müþrikleri, Hz. Peygamberle(sav) görüþmek üzere aralarýndan Süheyl b.Amr’ý elçi olarak göndermiþ, yapýlan görüþmelerden sonra iki taraf arasýnda anlaþma imzalanmýþtýr. Bu anlaþmayla müþrikler Ýslam Devletini resmen kabul etmiþlerdir. Bu antlaþmanýn adý nedir? Cevap: Hudeybiye Antlaþmasý Soru 127: Hudeybiye Antlaþmasýnýn maddelerinden bir tanesi; Mekkelilerden bir kimse müslüman olup Medinelilere sýðýnýrsa Mekkelilere geri verilecek, ancak Medinelilerden bir tanesi Mekke’ye sýðýnýrsa geri verilmeyecekti. Tam anlaþma imzalandýðý sýrada Mekke’de iþkence gören ve müslümanlara sýðýnan bir sahabi Hudeybiye’ye geldi. Ancak onun kurtarýlmasý mümkün olmadý. Bir süre daha iþkenceye maruz kalan bu sahabinin adý nedir? Cevap: Hz.Ebu Cendel Soru 128:Müslümanlar Hudeybiye Antlaþmasýnýn maddelerini ilk önce tasvip etmemiþler, aleyhlerine bir antlaþma olarak deðerlendirmiþlerdir. Ancak antlaþma þartlarýndan birisi olan; iki taraf birbiriyle on yýl savaþmayacak maddesi müslümanlarýn Ýslam’ý tüm Arap Yarýmadasýnda yaymalarýna imkan hazýrlamýþ, ayrýca güney kýsmýný güvence altýna alan mü’minler kuzeydeki Hayber Kalesini ele geçirerek önemli bir düþmanlarýndan kurtulmuþlardýr. Hudeybiye antlaþmasý Kur’an-ý Kerim’in hangi suresinde ele alýnmýþtýr? Cevap: Fetih Suresi Soru 129: Hicretin 7. yýlýnda, Hz.Peygamber bütün insanlara gönderilmiþ bir peygamber olmasý münasebetiyle çevre ülkelerin hükümdarlarýna mektuplar göndererek onlarý Ýslam’a davet etti. Bizans imparatoru Heraklius’a, Ýran Kisrasý Perviz’e, Mýsýr hükümdarý Mukavkýs’a ve Habeþistan Necaþi’sine mektuplar yazýldý. Bu hükümdarlardan hangisi Ýslam’ý kabul etmiþtir? Cevap: Habeþistan Necaþi’si Eshâme Soru 130: Hicretin 8. yýlýnda Hz. Peygamberin elçisi Haris bin Umeyr, Gassani hükümdarlarýndan Þurahbil bin Amr tarafýndan þehit edildi. Peygamberimiz, elçisinin öldürüldüðü yere üçbin kiþilik bir ordu göndererek ordunun baþýna Zeyd bin Harise’yi, o öldürülürse Cafer bin Ebi Talib’i o da öldürülürse Abdullah bin Revaha’yý komutan tayin etti. Üç bin kiþilik Ýslam ordusunun iki yüz bin kiþilik Bizans ordusuyla yaptýðý bu savaþýn adý nedir? Cevap: Mute Savaþý Soru 131: Mute Savaþýnda Abdullah bin Revaha’nýn þehit edilmesinden sonra ordunun baþýna geçen ve Peygamberimiz tarafýndan “Seyfullah-Allah’ýn Kýlýcý” olarak tavsif edilen sahabinin adý nedir? Cevap: Hz.Halid bin Velid Soru 132: Müþrikler, Hudeybiye Antlaþmasýný, Hz. Peygamberin müttefiki olan Huzaa kabilesine saldýrarak ihlal etti ve Bekiroðullarý Kabilesiyle birlikte onlardan yirmi üç kiþiyi öldürdü. Bunun üzerine Peygamberimiz(sav), Mekke’yi fethetme kararý aldý. Ýslam ordusunun Mekke’ye doðru hareketi sýrasýnda Mekke’den ayrýlan ve son muhacir olarak kabul edilen Peygamberimizin amcasýnýn adý nedir? Cevap: Hz. Abbas b. Abdulmuttalib Soru 133: Hz. Peygamber, Mekke yakýnlarýndaki Merru’z-Zahran’a geldiðinde orduya mola vermiþ ve her müslümanýn birer ateþ yakmasýný emretmiþtir. Binlerce ateþi görerek inceleme maksadýyla orduya yaklaþan ve müslüman askerler tarafýndan esir edilen sonra da müslüman olan Mekke liderinin adý nedir? Cevap: Ebu Sufyan b. Harb Soru 134: Hz. Peygamber on bin askeriyle birlikte bir grubun direniþi dýþýnda, savaþ yapmaksýzýn Mekke’ye girmiþtir. Hz. Peygamber hangi tarihte Mekke’yi fethetmiþtir? Cevap: Hicretin 8. yýlý Ramazan Ayýnýn 20. Günü Soru 135: Hz. Muhammed’in Mekke’yi fethetmesiyle hak batýla üstün gelmiþ, Kabe ve çevresindeki üç yüz altmýþ put kýrýlmýþ, Peygamberimiz yýllarca kendisiyle mücadele eden müþrikleri affetmiþtir. Ancak Ýslam’a ciddi muhalefet eden bir grubu bu affýn içine almamýþtýr. Bunlardan bir tanesi de Hz. Hamza’nýn öldürülmesi için teþvikte bulunan ve onun vücudunu parçalayan bir kadýndýr. Daha sonra müslüman olan ve ilerlemiþ yaþýna raðmen Suriye’nin fethine katýlan haným sahabinin adý nedir? Cevap: Hz. Hind binti Utbe Soru 136: Hz. Peygamber ve ashabýna iþkence etmekte babasýndan geri kalmayan, Mekke’nin fethedilmesinden sonra þehri terk eden, öldürülmesi emredilmesine raðmen daha sonra affedilen ve müslüman olduktan sonra Yermük Savaþýnda þehit edilen sahabinin adý nedir? Cevap: Ýkrime b. Ebi Cehil Soru 137: Mekke’nin fethinden on altý gün sonra Hevazin ve Sakif kabileleri Malik b. Avf komutasýnda Ýslam ordusunun karþýsýna çýktýlar. Müslümanlardan bazýlarý asker sayýsýnýn fazlalýðý sebebiyle gurura kapýlmýþlardý, ancak hiç beklenmedik bir sýrada baþlayan ok yaðmuru Ýslam ordusunu darmadaðýn etti. Hz. Peygamberin yanýnda sadece birkaç arkadaþý kalmýþtý. Peygamberimizin davetiyle toplanan Ýslam ordusunun Tevbe Suresinde de( 25-26. ayetler )iþaret edilen ilahi yardýma mazhar olmasýyla kazandýklarý bu savaþýn adý nedir? Cevap: Huneyn Savaþý Soru 138: Huneyn Savaþýnda müslümanlar, o güne kadar alamadýklarý miktarda ganimet ve esir almýþlardý. Hz. Peygamber, ganimetleri Ýslam ordusuna daðýttýktan sonra, Ebu Sufyan ve Muaviye gibi henüz müslüman olmuþ þahýslarýn gönlünü Ýslam’a ýsýndýrmak maksadýyla onlara bol miktarda hayvan ve mal verdi. Kur’an-ý Kerim diðer askerlerden ayrý olarak ganimetten fazla hisse verilen bu kimselere ne ad vermiþtir? Cevap: Müellefe-i Kulûb Soru 139: Bizans Ýmparatorluðunun Medine’ye saldýracaðýnýn haber alýnmasý üzerine Hz. Peygamber ashabýný savaþ için hazýrlanmaya çaðýrdý. Düþmanýn çok kuvvetli olmasýnýn yanýnda yaz mevsiminin en sýcak günleriydi ve Medine’de kýtlýk vardý. Hurmalarýn ve diðer meyvelerin henüz olgunlaþmak üzere olduðu bir dönemde çok uzun bir sefere çýkmak hiç de kolay deðildi. Kur’an’ý Kerim’in ‘zorluk’ seferi olarak adlandýrdýðý bu savaþýn adý nedir? Cevap: Tebük Savaþý Soru 140: Tebük Savaþý sýrasýnda gerek kýtlýk olmasý gerekse çok uzun bir sefere çýkýlmasý sebebiyle büyük bir maddi güce ihtiyaç vardý. Hz. Peygamber bu münasebetle yardým kampanyasý baþlatmýþ, müslüman kadýnlar mücevherlerini Efendimize teslim ederek kampanyaya katýlmýþlardý. Hz. Ebu Bekir servetinin tamamýný, Hz. Ömer ise yarýsýný baðýþlamýþtý. Bu kampanyaya bütün levazýmatýyla üç yüz deve ve bin dinar baðýþlayarak katýlan sahabinin adý nedir? Cevap: Hz. Osman b. Affan Soru 141: Münafýklar, Tebük seferinden dönmekte olan Hz. Peygamberden, Kûba kasabasýnda yaptýklarý bir mescidde namaz kýlmasýný istediler. Müslümanlara zarar vermek, fitne çýkarmak maksadýyla yapýlan bu mescid, Hz. Peygamber tarafýndan yýktýrýlmýþtýr. Kur’an-ý Kerim’in bu mescide verdiði isim nedir? Cevap: Mescid-i Dýrar Soru 142: Tebük Savaþýna katýlmayan münafýklar Hz. Peygambere gelerek, uydurduklarý saçma mazeretlerle baðýþlanmalarýný talep ettiler. Bu arada ensar’dan üç sahabi de mazeretleri olmadýðý halde savaþa katýlmamýþ, ancak yalan söylemeyip Hz. Peygambere gerçeði olduðu gibi açýklamýþlardý. Hz. Peygamber bu üç sahabiyi toplumdan tecrid etmekle cezalandýrdý. Elli gün süren bu ceza, Cenab-ý Hakk’ýn bu üç sahabiyi baðýþlamasýyla son buldu( Tevbe suresi 118-119). Bu sahabilerden bir tanesi Hz. Peygamberin þairi olup, daha önce yapýlmýþ tüm seferlere katýlmýþtýr. Uhud Savaþýnda Hz. Peygamberin ölüm haberi yayýldýktan sonra Peygamberimizi ilk gören ve ashabý kiram’a müjde veren bu sahabinin adý nedir? Cevap: Hz. Kâ’b b. Malik Soru 143: Hicretin dokuzuncu yýlýnda Arap yarýmadasýnýn dört bir tarafýndan kabileler Medine’ye gelerek Hz. Peygambere baðlýlýklarýný bildirdiler. Medine’ye gelen kabile sayýsýnýn yetmiþi aþtýðý bu yýla ne ad verilir? Cevap: Senetü’l Vüfud ( Heyetler Yýlý ) Soru 144: Ýslam’ýn beþ þartýndan birisi olan hacc ne zaman farz kýlýnmýþtýr? Cevap: Hicretin 9. Yýlýnda Soru 145: Hz. Peygamber ilk ve son haccýný hicretin onuncu yýlýnda yapmýþtýr. Bu haccý sýrasýnda Arafat’ta kendisini dinleyen yüz yirmi dört bin kiþiye hitap eden Efendimiz, Ýslam’ýn temel prensiplerini en güzel bir þekilde anlatarak müslümanlarýn Allah’a ve birbirlerine karþý vazifelerini açýk bir þekilde ifade etmiþtir. Peygamberimizin tüm müslümanlara vasiyeti mahiyetinde olan bu hutbesine ne ad verilir? Cevap: Veda Hutbesi Soru 146: Hz. Peygamberin son çocuðu olarak hicretin sekizinci yýlýnda doðan, vefatýyla Efendimizin derin bir üzüntü yaþadýðý oðlunun adý nedir? Cevap: Hz. Ýbrahim Soru 147: Hz. Peygamberin ömrünün son günlerinde Suriye taraflarýna gönderdiði ordunun kumandaný olan genç sahabinin adý nedir? Cevap: Hz. Usame b. Zeyd Soru 148: Hz. Peygamber, Safer ayýnýn son günlerinde rahatsýzlanmýþ ve hastalýðý on üç gün sürmüþtür. Ebedi âleme göç etmek üzereyken müslümanlarý namaza devam konusunda uyaran Efendimiz hangi tarihte vefat etmiþtir? Cevap: 13 Rebiülevvel 11 ( 8 Haziran 632 Pazartesi günü ) Soru 149: Hz. Peygamber kaç yaþýnda ve nerede vefat etmiþtir? Cevap: 63 yaþýnda Medine-i Münevvere’de Soru 150: Hz. Peygamberin hayatýný inceleyen ilim dalýna ne ad verilir? Cevap: Siyer-i Nebi Hazýrlayan: Mutlu Binici

Gönderen: 27.01.2011 - 23:22
Bu Mesaji Bildir   Muhtazaf üyenin diger mesajlarini ara Muhtazaf üyenin Profiline bak Muhtazaf üyeye özel mesaj gönder Muhtazaf üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
Moderator


4254 Mesaj -
Siyer-i Nebi Dersleri-8: Busra Seyahati ve Rahip Bahira
Busra Seyahati
Uçsuz bucaksýz çöller, vücutlarý kasýp kavuran sýcaklýk ve aylarca süren yolculuklar… Tüm bunlar Mekkelilerin hayatýnýn deðiþmez bir parçasýydý. Zira þehrin arazisi tarýma uygun deðildi. Kureyþliler, hayatlarýný ticaretle kazanýrlardý. Peygamber Efendimizin büyük dedesi Haþim b. Abdimenaf devrinde gerçekleþtirilen ticari anlaþmalar sayesinde Mekkeliler, yaz aylarýnda Suriye’ye, kýþ aylarýnda ise Yemen ve Habeþistan’a seyahat ederlerdi.[1] Efendimiz on iki yaþýna geldiðinde, amcasý Ebû Talib, Suriye’ye gitmek için hazýrlanan bir kervana katýlmaya karar verdi. Ev halký kalabalýk, geliri ise yetersiz olduðundan evini, yurdunu terk etmek, gurbete çýkmak zorundaydý. Yol hazýrlýklarýný tamamlayýp ailesiyle vedalaþýrken yeðeni Muhammed’in aðladýðýný gördü. “Yeðenim, seni burada býraktýðým için mi aðlýyorsun?” diye sorduðunda, Efendimiz amcasýnýn devesinin yularýný tutarak þöyle dedi: “Benim ne annem ne de babam var, sen beni kimlere býrakýyorsun?” Bu sözler Ebû Talib’i çok duygulandýrdý: “Vallahi, onu yanýmda götüreceðim. Ne o benden ayrýlacak, ne de ben onu terk edeceðim” diyerek yeðenini beraberinde götürdü. Allah Resûlü bu yollarýn yabancýsý deðildi. O, yýllar önce bu yollardan geçerek Medine’ye gitmiþ, dönüþünde yolun bir kenarýnda annesini topraða vermiþti. Þimdi Medine’den de öteye, Suriye’ye gidiyordu. Belki de annesinin vefat ettiði köyün yakýnlarýndan geçmiþ, onu kaybetmenin hüznünü ve ona olan hasretini daha derinden hissetmiþti. Rahip Bahira Kervan Þam’ýn güneyinde bulunan Busra[2] þehrine yaklaþýrken, manastýrýndan kervanýn geliþini seyreden Bahira isimli rahip, bir mucizeye þahitlik etti. Kervanýn üzerinde küçük bir bulut vardý ve o bulut kervanla birlikte hareket ediyordu. Öyleyse bu kervanda Allah celle’nin sevdiði ve güneþten korunmasý için bir bulut tahsis ettiði yüce bir kimse vardý. Heyecandan titreyen Bahira’nýn yüreðini derin bir merak sardý. Kervandakiler manastýrýn hemen yakýnýnda mola verip çadýrlarýný kurduklarýnda Bahira kendilerini manastýrýna, yemeðe davet etti. Arap kervanlarý bu manastýrýn önünden defalarca geçmiþ fakat hiç ilgi görmemiþlerdi. Bunu çok iyi bilen Kureyþliler, yaþadýklarý þaþkýnlýða raðmen daveti kabul ettiler. Asýl ismi Sergius olan Bahira geniþ bilgisi olan âlim bir kimseydi. Ziyafet için gelen Kureyþlilerin yüzünde hiç bir farklýlýk göremedi. Bu adamlarýn daha önce gördüðü bedevilerden ne üstünlüðü vardý? Tam bir hayal kýrýklýðý yaþadýðý sýrada sordu: “Kervandakiler içerisinde bu yemeðe katýlmayan bir kimse var mý?” Kureyþliler herkesin burada olduðunu ancak küçük bir çocuðu eþyalarýn baþýnda býraktýklarýný söylediler. Bahira o çocuðun da yemeðe katýlmasýný, ayrý tutulmamasýný rica etti. Muhammed aleyhisselam’ýn geride býrakýlmasýndan rahatsýzlýk duyan bazý kimseler hemen harekete geçerek Efendimizi yemeðe getirdiler. Ayýn on dördü gibi parlayan yüzüyle Muhammed aleyhisselam Bahira’nýn karþýsýndaydý. Efendimiz’e hayran olan Bahira, bir süre onunla sohbet etti. Daha sonra Ebû Talib ile görüþerek yeðeni hakkýnda bilgi aldý ve þöyle dedi: “Senin yeðeninin þaný çok yüce olacaktýr. Onu memleketine geri götür, zira Yahudiler kendisine zarar verebilir.” Bahira’nýn uyarýlarýný dikkate alan Ebû Talib, yolculuðun geri kalan kýsmýndan vazgeçerek yeðeni ile birlikte Mekke’ye döndü.[3] Efendimiz aleyhisselam’ýn Busra seferi ve Rahip Bahira rivayeti hakkýnda pek çok þey söylenmiþ, gerek Ýslam âlimleri gerekse Batýlý yazarlar tarafýndan deðiþik fikirler ileri sürülmüþtür. Bazý Hýristiyanlar, Peygamber Efendimiz’in Ýslam’ýn ilkelerini Bahira’dan öðrendiðini söylemiþ, hatta “Kuran’ýn yazarý Bahira’dýr.” diyecek kadar ileri gitmiþlerdir. Buna karþýlýk bir kýsým siyer âlimleri bu hikâyenin tamamýyla uydurma olduðunu iddia etmiþlerdir. Bahira ile birkaç dakika görüþen Efendimiz’in bu kadar kýsa süre içerisinde Kur’an’ý duyup ezberlemesi kabul edilebilir bir düþünce deðildir. Ayrýca böyle bir durum olsaydý, bu seyahate katýlýp ileride Efendimizin peygamberlik günlerine eriþen kimselerin bu durumu gündeme getirmeleri gerekirdi. Oysaki rivayetlerde Efendimizin Bahira’dan bir þey dinlediðine ya da bir þeyler öðrendiðine dair hiçbir bilgi yoktur. Ýslam güneþinin doðmak üzere olduðu günlerde Yahudiler ve Hýristiyanlar bir peygamberin gelmesini bekliyor ve o peygamberin özelliklerini biliyorlardý. Henüz çok küçük yaþta olan Muhammed aleyhisselam’ýn peygamber olacaðýný bilmesi mümkün olmasa da, derin bir ilme sahip olan ve kendisini ibadete veren zahid bir kimsenin Efendimizi gördüðünde ona hayran olmasý ve onun ileride büyük bir insan olacaðýný söylemesi yadýrganacak bir durum deðildir. Bilgi ve tecrübe sahibi kimselerin ilk bakýþta karþýlarýndaki insanlarýn gelecekteki durumlarýna dair tahmin ve temennilerde bulunmasý gayet doðal bir durumdur. Dolayýsýyla bu rivayeti reddetmenin bir gereði yoktur. Ýslam Peygamber’i hayatýný kazanmak üzere henüz küçük yaþta çalýþmaya baþlamýþ, önce daðlarda çobanlýk yapmýþ, amcasý Ebû Talib’in nezaretinde ticareti öðrenmiþ ve daha sonra da baþarýlý bir tüccar olmuþtur. Busra seyahati, Efendimiz aleyhisselam’ýn farklý coðrafyalardan insanlarý ve deðiþik kültürleri tanýmasýna imkân saðlamýþtýr. Rabbinin Himayesinde Sevgili Peygamberimiz týpký atasý Ýbrahim gibi hiçbir zaman Allah’a þirk koþmamýþ, putlara tapmamýþtýr. Rabbi onu cahiliyenin tüm karanlýklarýndan, çirkin ve adi huylarýndan muhafaza buyurmuþtur. Efendimiz aleyhisselam’ýn dadýsý Ümmü Eymen’in anlattýðýna göre Kureyþliler yýlda bir kez Buvane adlý putlarýnýn yanýna gidiyor, gün boyu bu putun yanýnda kalýyor, kurbanlar keserek putlarýný tazim ediyorlardý. Bu merasime katýlmak üzere hazýrlanan Ebû Talib, yeðeni Muhammed’i de yanýnda götürmek istedi. Efendimiz buna yanaþmayýnca amcalarý ve halalarý kendisini þiddetle azarladýlar. Ýlahlardan yüz çevirdiði takdirde baþýna felaketlerin yaðacaðýný söyleyerek onu törene zorla götürdüler. Muhammed aleyhisselam merasimin yapýlacaðý yere gelip Buvane’ye yaklaþtýðý sýrada korkudan benzi sapsarý oldu. Halalarý telaþ içerisinde ne olduðunu sorduklarýnda, beyaz elbiseli, uzun boylu ve daha önce hiç görmediði bir adamýn ortaya çýkýp puta el sürmemesi konusunda kendisini uyardýðýný söyledi. Bu hadiseden sonra akrabalarý onu putlarýn yanýna götürmek için bir daha zorlamadý.[4] Hz. Ali’nin rivayetine göre Resûl-i Ekrem þöyle buyurmuþtur: Cahiliye devri insanlarýnýn yaptýðý þeylere iki kez teþebbüs ettim. Fakat Allah her defasýnda beni bu iþleri yapmaktan alýkoydu. Bir gece Mekke’nin yukarý tarafýnda kabilemden bir gençle koyun otlatýyordum. Arkadaþýma, bu gece benim koyunlarýma baksan da ben de diðer Mekkeli gençler gibi gece sohbetlerine katýlsam, dedim. Arkadaþým, olur bakarým, deyince koyunlarýmý ona býrakýp yola çýktým. Mekke’nin giriþindeki ilk eve yaklaþtýðýmda bir çalgý sesi duydum. Neler oluyor, diye sorduðumda filan erkek filanca kadýnla evleniyor, dediler. Çalgý seslerini dinlemek üzere oturdum. Fakat o sýrada Allah celle kulaklarýma bir aðýrlýk verdi. Ýþitemez oldum. Uyku bastýrdý, uyuyakaldým. Ertesi sabah ancak sýcaklýðýn etkisi ile uyanabildim. Hemen dönüp arkadaþýmýn yanýna geldim ve baþýmdan geçenleri anlattým. Baþka bir gece arkadaþýma yine ayný ricada bulundum. Ýzin aldýktan sonra þehre indim. Ayný çalgý seslerini yine iþittiðimde hemen oraya giderek dinlemeye baþladým. Sonra Allah kulaklarýma yine bir aðýrlýk verdi ve bir süre sonra uyuyakaldým. Sýcaklýðýn etkisi ile uyanýnca arkadaþýmýn yanýna gittim ve olanlarý anlattým. Artýk bundan sonra Allah beni Peygamberlikle þereflendirinceye kadar hiçbir kötülüðe teþebbüs etmedim.[5] Peygamber olmadan evvel dahi putlara tapmayan, içki içmeyen, cahiliye devrinin kirlerine hiçbir þekilde bulaþmayan Efendimiz, Rabbinin himayesi sayesinde güzel ahlakýný muhafaza etmiþ çevresindeki tüm insanlarýn takdir ettiði faziletli bir genç olarak hayatýný sürdürmüþtür. O, Rabbinin terbiye ettiði, bir an bile terk etmediði en yüce ahlakýn sahibi olan kimsedir. Rabbimiz onun yolundan bizleri ayýrmasýn. Bizleri nefislerimizin þerrinden muhafaza eylesin. Âmin. [1] Ýbn Sa’d, Tabakat,I,75; Ýbn Esir, el-Kamil,II,16 [2] Mustafa Fayda,’’Busra’’,DÝA,VI,470 [3] Ýbn Sa’d,I,155 [4]Ýbn Sa’d,I,158; Halebi,Ýnsanu’l-Uyun,I,201 [5]Ýbn Seyyid, Uyunu’l-Eser,I,45; Hakim,Müstedrek,II,245

Gönderen: 27.01.2011 - 23:23
Bu Mesaji Bildir   Muhtazaf üyenin diger mesajlarini ara Muhtazaf üyenin Profiline bak Muhtazaf üyeye özel mesaj gönder Muhtazaf üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 1298 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 11:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
hicran_50 (37), usri_yusraa (37), DÝYARBAKIR.. (33), ahmet_erdogan33.. (38), eryal (62), ((-AySeNuR-)) (29), Memet (43), berfo2004 (44), HÜKÜM (54), nerro_22 (34), engin03 (39), cenngiz (55), apo28 (41), KalbiGüzelKiz (41), ismail36 (38), hakikat_nuru (46), gencolhan (48), roket (39), yasarozdemir (44), harbi (55), yusuf_k9 (44), bhdr_84 (40), tugbali (37), orhan yurt (53), mehmet balaca (43), Mehmet Balaca (43), serkantokmak (49), rabiaaslan (39)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.88947 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.