0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » SERBEST KÜRSÜ » Türkiye'de Yahudi Lobiciliği...........

önceki konu   diğer konu
2 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
Z.OMER TURGUT su an offline Z.OMER TURGUT  
Türkiye'de Yahudi Lobiciliği...........
94 Mesaj -
Türkiye'de Yahudi Lobiciliði

Bugün Ýslam ülkeleri içinde Ýsrail iþgal devletiyle en sýký münasebetleri olan ülke Türkiye'dir. Öyle ki Türkiye Ýsrail'le ortak askeri tatbikat yapacak kadar iliþkilerini sýkýlaþtýrmýþtýr. Türkiye'nin 54 adet F-4 Phantom 2000 savaþ uçaðý Ýsrail iþgal devletindeki þirketler tarafýndan modernize edilmektedir. Ýlginçtir ki bu 54 adet savaþ uçaðýnýn modernize edilmesini de içeren ve savaþ sanayisiyle ilgili muhtelif ihalelerin Ýsrail þirketlerine verilmesine imkan saðlayan "Savunma Sanayi Ýþbirliði Anlaþmasý" hükümetin Refah Partisi'nde olduðu bir dönemde imzalanmýþtýr. Bunun sebebi Refah Partisi'nin hükümete gelmekle aslýnda iktidara gelememesiydi. Çünkü devletteki karar mekanizmasý hükümeti aþýyor, yerine göre halkýn oylarýyla seçilmiþ siyasi partilerin kurduðu hükümetler bile önlerine geleni kabul etmenin ötesinde bir þey yapamýyorlar.

Türkiye-Ýsrail iliþkilerinin bu kadar geliþmesinin arkasýndaki en önemli unsur Türkiye'deki yahudi lobiciliðidir. Bu itibarla Türkiye'deki yahudi lobiciliðinin geçmiþinin ve bugününün gözden geçirilmesinde yarar görüyoruz. Ýþte bu dizi yazýmýzda bu konuyla ilgili birtakým özet bilgiler vermeye çalýþacaðýz.

Türkiye'deki yahudi lobiciliðinin üç kanadý bulunmaktadýr. Bunlarýn birincisi bizzat yahudilerin oluþturduðu kanattýr. Ýkinci kanat yahudi kökenden gelen ama Müslüman olduklarýný söyleyen gerçekte ise yahudi kimliklerini koruyan ve yahudilerle irtibatlarýný sürdüren kesimin oluþturduðu kanattýr. Bu kanattan olanlara Dönmeler veya Sabetaycýlar denmektedir. Üçüncü kanadý ise köken itibariyle yahudi olmayan ama birtakým çýkar hesaplarýndan veya benimsemiþ olduklarý anlayýþtan dolayý yahudi kökenlilerle irtibat içine giren ve onlarýn planlarýna hizmet eden kimselerin oluþturduðu kanattýr. Bu kanadý oluþturanlarýn baþýnda gelenler ise masonlardýr. Fakat mason olmayanlardan da pek çok kimse kiþisel çýkarlarýndan veya makam davalarýndan dolayý onlarla içli dýþlý olmuþ, onlara hizmet etmiþtir.

Yukarýda söylediðimiz kanatlardan yahudi kimliklerini koruyanlar ve bu kimliklerini açýða vuranlar yani "yahudi olarak kalanlar" genellikle ekonomik alana aðýrlýk vererek kendilerini zenginleþtirmiþ ve paralarýyla baþkalarýný etki alanlarýna çekmiþ, onlarýn kendilerine hizmet etmelerini saðlamayý baþarmýþlardýr. Ama bu kesim çoðunlukla yönetimde fiilen görev almayý tercih etmemiþtir. Bu kesimin yönetimde fiilen görev almak istememesi: "Türkiye'de yahudi kesim yönetime girmemiþ, bunun yerine ekonomik alana aðýrlýk vererek lobi faaliyetlerini daha çok paranýn sultasýna dayanarak yürütmüþlerdir" þeklinde bir yanlýþ hüküm verilmesine sebep olmuþtur. Oysa iþin gerçeðinde yahudiler Türkiye Cumhuriyeti'nin kurulduðu günden buyana etkin bir þekilde yönetimde rol almýþ, oldukça üst makamlara kadar yükselmiþ ve çoðu zaman da devlet politikasýný belirleyici roller oynamýþlardýr. Ama bunu "yahudi" kimliklerini gizleyerek yapmýþlardýr. Yani bu iþi yapanlar yukarýda sözünü ettiðimiz kanatlarýn ikincisinden olanlardýr.

Biz bu yazý dizimizde yukarýda sözünü ettiðimiz üç kanadýn bu ilk ikisinden yani yahudi kökenli olanlarýn oluþturduðu kanatlardan söz edeceðiz. Çünkü üçüncü kanat oldukça geniþ bir ekseni oluþturmaktadýr. Onlar ve faaliyetleri hakkýnda yeterli bilgi verebilmemiz için yazý dizimizi bir hayli uzatmamýz gerekir.

Bugün Türkiye'deki mevcut hükümette Dýþiþleri bakanlýðý görevini yürüten Ýsmail Cem Ýpekçi yahudi kökenli bir aileden gelmektedir. Bu aile Sabetaycý kesime mensuptur. Yani yahudi kimliklerini gizleyen ama bununla birlikte o kesimle iliþkilerini sürdüren kesime. Baþbakan Bülent Ecevit'in eþi Rahþan Ecevit'in de Sabetaycý aileden olduðu bizzat bu kesime mensup yazar Ilgaz Zorlu tarafýndan dile getirilmiþtir. Rahþan Ecevit'in eþi Bülent Ecevit üzerinde büyük bir etkisinin olduðunu, onun bütün kararlarýný etkileyebildiðini bugün Türkiye'de bilmeyen kalmamýþtýr. Bu ikisi sadece örnek. Onlar gibi daha birçok kiþi yönetimi doðrudan ya da dolaylý bir þekilde etkilemektedir. Bu durum iþaret ettiðimiz lobi faaliyetlerinin ne kadar etkin durumda olduðunu gözler önüne sermektedir.
Yahudilerin Ýspanya'dan Kovuluþu: Osmanlý Aðacýnýn Gövdesine Kurt Sokulmasý

Ýspanya kraliçesi Ýsabella 'nýn hýristiyan kilise ile iþbirliði yaparak 31 Mart 1492 tarihinde ülkedeki bütün yahudilerin, 2 Aðustos 1492 tarihine kadar ülkeyi terk etmeleri üzere ferman çýkarmasý 300 bin kadar Ýspanya yahudisini iyice zor durumda býrakmýþtý. Ýspanya yahudileri bu ferman üzerine çeþitli Avrupa ülkelerinden sýðýnma hakký istediler ama Osmanlý Ýmparatorluðu'nun dýþýnda onlara sürekli kalmalarý üzere kapýlarý açan olmadý. Osmanlý Ýmparatoru Sultan II. Bayezid 'in kendilerine sýðýnma hakký tanýmasý üzerine 150 bin kadar Ýspanya yahudisi Akdeniz yolu üzerinden doðrudan Osmanlý topraklarýna geldi. Diðerleri de Rusya üzerinden Osmanlý topraklarýna geldiler. Kendilerine "sefarad yahudileri" denilen Ýspanya yahudilerinin büyük çoðunluðu Selanik ve Ýstanbul'a yerleþtirildi.

Mal varlýklarýnýn çoðunu Ýspanya'da býrakan, yanlarýna almýþ olduklarý mallarý da Ýtalya'da uðradýklarý limanlarda soyulan sefarad yahudileri Osmanlý topraklarýna eli boþ gelmelerine raðmen, Osmanlý devletinin kendilerine saðlamýþ olduðu imkanlarla kýsa zamanda durumlarýný düzelttiler. Bunlarýn bazýlarý ticari alanda ilerlerken bazýlarý da devlet kademelerinde önemli mevkilere geldiler.

Osmanlý'nýn Avrupa karþýsýndaki yenilgisinin alt yapýsýnýn oluþturulmasý iþleminin 1492 yahudi göçüyle baþladýðýný söylemenin yanlýþ olmayacaðýný sanýyoruz. Çünkü kuvvetli bir ihtimalle Avrupa 1492 sürgününde, yahudileri özellikle Osmanlý aðacýnýn gövdesine bir kurt gibi sokmayý hedeflemiþti. Bilindiði üzere Müslümanlarýn büyük bir medeniyet merkezi haline getirdikleri Endülüs'ü Ýspanyollar iþgal edince Müslümanlarý toplu katliama tabi tutmuþlardý. Ama yahudileri her hangi bir katliama tabi tutmadan sürgün etmeyi tercih ettiler. Zira yahudilerin fitne çýkarma, devletleri içinden yýkma konusundaki maharetleri onlarýn tarihlerinden biliniyordu. O zaman Osmanlý'nýn sürekli geniþlemesinden ve güçlü bir dünya devleti haline gelmesinden rahatsýz olan Avrupa, hiçbir savaþta bu devletin karþýsýnda tutunamamýþtý. Osmanlý, 1453'te Ýstanbul'u fethederek hýristiyanlýðýn köklü bir devleti olarak görülen Bizans Ýmparatorluðu'nu ortadan kaldýrmýþtý. Avrupa'nýn ortalarýna kadar uzanmýþtý. Dýþtan savaþlarla yýkýlmasý ve yýpratýlmasý mümkün olmayan bu devletin içten yýpratýlabilmesi için içine kurt sokulmasýna ihtiyaç vardý. Bu iþi en iyi yapabilecek güruhun ise bu konuda binlerce yýllýk tecrübeye sahip olduklarý bilinen yahudiler olduðu düþünülmüþ olmalý. Bu yüzden Ýspanya krallýðý Endülüs'ü ele geçirdikten sonra Müslümanlarý topluca katletmesine raðmen yahudileri katletmeyerek Osmanlý topraklarýna sürgün etmeyi tercih etti.

Yahudiler, 1492'de Ýspanya'dan çýkarýlýnca Avrupa ülkelerinin hiçbiri onlarý kabul etmedi. Olayý inceleyenler bunu genellikle Avrupa ülkelerinin onlarý istememesine veya bu ülkelerin yönetimlerinin insafsýzlýðýna baðlamaktadýrlar. Oysa bunun bu ülkeler arasýndaki gizli bir ittifak sebebiyle yapýlmýþ olmasý da muhtemeldir. Kudüs'ü ve Filistin topraklarýný iþgal için aralarýnda haçlý ittifaký oluþturan Avrupa ülkelerinin göçe zorlanan yahudileri kabul etmeme konusunda aralarýnda ittifak saðlamalarý zor deðildi. Yahudiler Avrupa devletlerinin hepsi tarafýndan reddedilince varacaklarý yer Osmanlý topraklarýydý. Osmanlý devletinin onlarý reddedip geri çevireceði veya Ýran'a ya da Yemen'e doðru ilerlemelerini isteyeceði ihtimalinin olmadýðý tahmin ediliyordu. Çünkü Osmanlý'nýn o zaman kendi topraklarýnda yaþayan ama henüz çok küçük bir azýnlýk olan ve devlete de herhangi bir zararlarý olmayan yahudilere gayet iyi davrandýðý biliniyordu. Osmanlý biraz da bunu haçlý zihniyetine karþý bir politika olarak yapýyordu.

Yahudiler, Ýspanya'dan kovulduktan sonra muhtelif Avrupa ülkelerine uðradýlar. Ama bu göç esnasýnda yahudilerin üstlerindeki elbiselerine varýncaya kadar bütün her þeyleri alýndýðý halde bir tek kiþinin canýna dokunulmadý. Üstelik sürgün edilen yahudilerden bir tek kiþinin herhangi bir Avrupa ülkesine yerleþmesine de fýrsat verilmedi. Bizce bunun iki sebebi vardý: Avrupa, sürgün edilen yahudilerin her þeylerini soyarak onlarý miskin ve ilgiye muhtaç bir halde Osmanlý topraklarýna sokmak istiyordu. Çünkü bu halde gitmeleri Osmanlý devletinin onlara ilgi göstermesi ve kendilerine bazý imkanlar vererek durumlarýný düzeltmeleri için onlara yardýmcý olmasý zorunluluðunu doðuracaktý. Yahudiler ise kendilerine saðlanan imkanlarý ileriye dönük hesaplarý için deðerlendireceklerdi. Çünkü onlarýn bir yere kazýk çaktýktan sonra oraya çiftlik kurma konusundaki maharetleri biliniyordu. Ýkinci olarak bir tek yahudinin canýna dokunulmamýþ, bunun yaný sýra bir tek yahudinin uðradýðý Avrupa ülkelerinden birine yerleþmesine de fýrsat verilmemiþti. Çünkü Osmanlý aðacýnýn gövdesine ne kadar çok kurt sokulursa o kadar iyi sonuç elde edileceði umuluyordu.

Bu göçte dikkatimizi çeken bir husus da yahudilerin göçte iki farklý yolu kullanmalarýna raðmen sonuçta hepsinin Osmanlý topraklarýnda toplanmasýdýr. Yukarýda da belirtildiði üzere bunlardan bazýlarý deniz yoluyla Ýtalya üzerinden direk gelirken, diðerleri Rusya üzerinden geldiler. Ama hepsi uðradýklarý ülkelerden kovularak Osmanlý topraklarýna toplanmaya zorlandýlar.

Osmanlý Devleti'nin çöküþ ve yýkýlma süreci incelendiði zaman bu tespitlerimizin realiteden hiç de uzak olmadýðý görülecektir. Çünkü Osmanlý Devleti, dýþ güçlerle yaptýðý savaþlar yüzünden deðil içerden yýpratýlarak yýkýlmýþtýr.

Bu görüþlerimizi doðrulayan önemli bir husus da Avrupa'nýn kendi topraklarýndan kovduðu, kovarken üstlerindeki elbiselerine varýncaya kadar her þeylerini aldýðý yahudilerle onlarýn Osmanlý devletine girmelerinden sonra sýký bir irtibat içine geçmesidir. Osmanlý'nýn çöküþ ve yýkýlma döneminde yaþanan olaylar incelenirse içeride özellikle yahudilerin ve dönmelerin kýþkýrttýðý olaylar yaþanýrken baþta Ýngiltere olmak üzere muhtelif Avrupa ülkelerinin bu olaylarda yahudilerle sýký bir irtibat içinde olduklarý görülür.
Osmanlý Döneminde Yahudi Lobiciliði ve Osmanlý Devleti'nin Ýçten Yýpratýlmasýnda Yahudilerin Rolü

Ýspanya'dan göç eden Yahudiler, Osmanlý Devleti bünyesinde lobi faaliyetlerini fazla vakit kaybetmeden baþlatmýþlardýr. Onlarýn ilk lobi faaliyetlerinde öne çýkan isimlerden biri 1520'de Portekiz'de dünyaya gelen 1553'te de Ýstanbul'a göç eden Yasef (Joseph) Nassi'dir. Bu kiþi Ýstanbul'a gelir gelmez devlet yetkililerine yanaþma çabalarýný baþlattý. Bu çabalarýnda Þehzade Selim'in (Sarý Selim olarak da bilinen II. Selim'in) karýsý ve III. Murad'ýn annesi olan yahudi asýllý Nurbanu Sultan'dan yararlandý. Onun sayesinde o zamanki padiþah Kanuni Sultan Süleyman'la da tanýþmayý baþaran Nassi yahudi azýnlýkla devlet yönetimi arasýnda bir köprü oluþturdu. Nassi zaman içinde Kanuni Sultan Süleyman'la arasýndaki baðý o kadar kuvvetlendirdi ki Kanuni onu özel müþavir tayin etti. Böylece ona þehzadelerle doðrudan ilgilenen "müteferrika" unvaný verildi. Yasef'in kardeþi Samuel Nassi de Kanuni'den özel aylýk alan elemanlar arasýna seçildi. (1) Böylece yahudiler saltanat sarayýyla irtibat kurmuþ oldular. Ýþte bu irtibatlarýný bazý seçkin yahudileri önemli konumlara getirmek için deðerlendirdiler.

Yasef Nassi'nin Osmanlý Sarayý'yla bu kadar sýký bir münasebet içine girmesinden sonra yürüttüðü bazý faaliyetler dikkatimizi çekiyor: Nassi, Avrupa devletleriyle Osmanlý Sarayý arasýnda bir köprü görevi görmeye baþladý. Bu kiþi özellikle Ýspanya kralý II. Philip ile Osmanlý Sarayý arasýnda arabuluculuk görevi görmesiyle ün kazanmýþtý. (2) Bu, yahudilerin Osmanlý devletinin içerden yýpratýlmasý için gönderilmiþ olmasý kanaatini destekleyen bir durumdur. Yahudileri Ýspanya topraklarýndan sürgün eden Ýspanya krallýðýnýn Osmanlý topraklarýna yerleþen yahudileri Osmanlý Sarayý'yla irtibat için deðerlendirmeleri bu açýdan son derece düþündürücüdür. Nassi, sadece Ýspanya krallýðýyla irtibat kurmakla yetinmiyor diðer Avrupa ülkeleriyle Osmanlý Sarayý arasýnda köprü görevi görmeye de çalýþýyordu. Hatta Venedik yönetimiyle Osmanlý Sarayý arasýnda aracýlýk etmesinden dolayý Venedik yönetiminden rüþvet aldýðý tarihi kayýtlara geçmiþtir.

Bu dönemde Osmanlý Devleti güçlü olduðundan yahudilerin Osmanlý Sarayý'yla Avrupa ülkeleri arasýnda irtibat kurmalarý Osmanlý Devleti'ne bir zarar vermiyor belki yarar saðlýyordu. Ama zaman içinde Osmanlý Devleti'nin içine iyice sýzýnca artýk devleti içten çürütmeye, yýkýma doðru sürüklemeye baþladýlar. Bunda da Osmanlý yönetiminin onlarýn geçmiþlerini iyi tahlil edememesinin ve onlarý Avrupa karþýsýnda kullanmanýn Osmanlý devletine saðlayacaðý yararlara öncelik vermelerinin büyük rolü olmuþtur.
Osmanlý Devleti'nde Ýlk Yahudi Lobisi Nassiler

Sözünü ettiðimiz Yasef Nassi, Osmanlý Sarayý'yla bu kadar yakýn irtibata geçince devlet yönetimi üzerinde etkinliði olan bir yahudi lobisi oluþturdu. Ýþte bu lobi yani Nassiler, Osmanlý Devleti'nde kurulmuþ ilk yahudi lobisidir.

Yasef (Yusuf) Nassi ayný zamanda dünyanýn deðiþik yörelerine daðýlmýþ durumdaki yahudileri Filistin topraklarýna toplama fikrini taþýyordu. Bu yüzden o, siyonizmin Teodor Hertzl'den önceki asýl fikir babasý olarak bilinmektedir. Bu idealini gerçekleþtirmek için de Kanuni Sultan Süleyman'la iyi iliþkilerinden yararlanarak kendisine Filistin'in Taberiye gölü çevresinde bir miktar arazi verilmesini saðladý. Bu toprak parçasýný alýnca bölgede büyük bir yahudi yerleþim merkezi kurma çabalarý içine girdi ve yahudileri oraya göç etmeye çaðýrdý. O orada kuracaðý yahudi yerleþim merkezine Sultan tarafýndan muhtariyet verileceðini umuyordu. Ancak idealini gerçekleþtiremedi. (3)
Osmanlý Devleti'nin Çöküþe Geçmesi ve Bunda Yahudi Lobicilerin Rolü

Osmanlý devletinin kendilerine saðlamýþ olduðu imkanlardan yararlanarak kýsa zamanda büyük bir güce sahip olan yahudiler Osmanlý Ýmparatorluðu'nun yýkýlmasýnda önemli rol oynamýþlardýr. Osmanlý Ýmparatorluðu'nun yýkýlmasýnda büyük fonksiyon icra etmiþ olan Ýttihad ve Terakki Cemiyeti 'ni kuranlar ve Jöntürkler (Genç Osmanlýlar) hareketini baþlatanlar arasýnda çok sayýda yahudi vardý. Þimdi yahudilerin, Osmanlý Devleti'nin yýpratýlmasýnda ve yýkýlmasýnda ne gibi roller oynadýðýnýn daha iyi anlaþýlmasý için bazý ayrýntýlý bilgiler vermek istiyoruz.

Osmanlý Devleti'nde çöküþ döneminin belirgin bir þekilde baþlamasý 2 Kasým 1839 tarihinde ilan edilen Tanzimat Fermaný'yla olmuþtur. Bu ferman Sultan Abdülmecid döneminde ilan edilmiþtir. Bu fermanýn ilaný ise Hariciye Nazýrý (Dýþiþleri bakanýgöz kırpma Mustafa Reþit Paþa'nýn çabalarýyla gerçekleþmiþtir. Mustafa Reþit Paþa'yý böyle bir ferman yayýnlamaya iten en önemli unsur ise Batýlýlaþma ve ümmet kimliðinden millet (kavim) kimliðine geçme fikridir. Batýlýlaþma ve ümmet kimliðinden millet (kavim) kimliðine geçme fikrinin alt yapýsýný hazýrlayanlar ise Osmanlý topraklarýna yerleþen yahudilerdir. Mustafa Reþit Paþa, Tanzimat Fermaný'ný hazýrlarken Ýngiltere'yle sýký temas içindeydi. Ýngiltere, böyle bir fermanýn yayýnlanmasýndan memnun olduðundan yine kendisiyle temas halindeki Mýsýr valisi Kavalalý Mehmet Ali Paþa'nýn Osmanlý yönetimiyle uzlaþmasýný saðlamýþtýr. (4) Bu ferman, yahudilerin o zamana kadar giremedikleri önemli bazý okullara girmelerini saðladý. Örneðin Týbbiye Mektebi'ne (Týp Fakültesi'ne) o zamana kadar giremeyen yahudiler bu fermanýn yayýnlanmasýndan sonra girmeye baþladýlar. Hatta yahudi hahambaþýnýn müracaatý ile Sultan Abdülmecid yahudilere özel olarak: "Yahudiler, dinleri üzere Týphane'de yiyecekler, içecekler ve diledikleri gibi ayin ve ibadet yapacaklar" diye ferman yayýnladý. (5) Ýlginçtir ki bu okula yahudilerin girmesinden sonra burasý Osmanlý Devleti'nin altýný oyan Ýttihad ve Terakki Cemiyeti, Jöntürkler gibi hareketlerin beþiði olmuþtur.

Osmanlý Devleti'nin içten yýpratýlmasýnda en büyük rol oynayan teþkilatlarýn baþýnda Jöntürkler (Genç Osmanlýlar) Hareketi gelmektedir. Bu hareket, yahudilerin Týbbiye'ye (Týp Fakültesi'ne) girme hakký elde etmelerinden sonra 1865'te Týbbiye'de doðdu. Týbbiye'de Jöntürklerin ortaya çýkýþýný ve güçlenmesini kendisi de bir Jöntürk olan eski Ýstanbul belediye reisi Cemal Topuzlu þöyle anlatýyor: "Son sýnýf talebeleri koðuþlarda yatmazlar, dörder, beþer yataklý odalarda bulunurlardý... Geceleri arkadaþlar bir araya gelince padiþah aleyhinde ihtilale davet eden birtakým yazýlar yazar, þapirgrafla (bir baský aleti) basar, bunlarý gizlice sýnýftaki diðer arkadaþlara hatta harice bile daðýtýrdýk... Jöntürklük Hareketi orada (yani Týbbiye'de) doðmuþtu." (6) Yine Cemal Topuzlu, Jöntürkler Hareketi'nin Ýstanbul'daki merkezinin Beyoðlu'nda olduðunu belirttikten sonra: "Bu merkeze devam edenler arasýnda benden baþka Türk ve Müslüman yoktu" diyor. (7) Bu bilgi söz konusu hareketi tümüyle yahudi, ermeni gibi gayri müslimlerin ve yine yahudi kökenli olan Dönmeler'in kurduðu hakkýndaki diðer tarihi bilgileri doðrulamaktadýr.

Bu hareketi baþlatanlarýn arasýnda çok sayýda yahudi bulunmaktaydý. Bunlarýn ünlülerinden birisi Nissim Russo adlý yahudidir. Yine aþaðýda sözünü edeceðimiz Emanuel Karaso da bu harekete öncülük eden yahudilerden biridir.

Jöntürkler Hareketi'ni Avrupa'daki mason localarý da kucakladý ve desteklediler. Bu hareketin ileri gelenlerinden Kazým Nami þöyle diyor: "Hiçbir sahada birleþememiþ, daima çekiþmiþ, didiþmiþ olan bizdeki muhtelif ýrk, milliyet ve dinler, masonluk çatýsý altýnda tam anlaþma halinde idiler." (8)

Osmanlý Devleti'nin altýný oyan akýmlardan biri de Ýttihat ve Terakki Cemiyeti'dir. Bu cemiyeti de aslýnda Jöntürkler Hareketi doðurmuþtur. Bu cemiyetin de temeli 1889 tarihinde Týbbiye'de (Týp Fakültesi'nde) atýlmýþtýr. Ancak bu cemiyetlerin ortaya çýkýþýnda önemli rol oynayanlar yahudiliklerini açýða vuran kesimden deðil kendilerine "Dönmeler" denen ve yahudiliklerini gizleyen kesimden idiler. Bu cemiyetin Selanik temsilciliðini yapan Talat Paþa bir masondu ve Selanik'teki mason locasýna üyeydi. (9)

Gerek Jöntürk Hareketi'nin ve gerekse Ýttihat ve Terakki Cemiyeti'nin ortaya çýkmasýnda ve yayýlmasýnda önemli rol oynayanlardan biri yahudi Emanuel Karaso'dur. Emanuel Karaso ayný zamanda Makedonya Rizorta Locasý adlý mason locasýnýn üstad-ý azamýydý. (10) Bu locanýn merkezi, o zaman nüfusunun yarýya yakýn bir kýsmý (180 bin kiþiden 80 bin kiþi) yahudi olan Selanik'teydi ve Ýtalya'daki mason localarýna baðlýydý. Karaso, Ýttihat ve Terakki Cemiyeti'nin gizli iþlerinde paravan ve kurye görevi görüyordu. Yani gizli iþlere perde oluyor, onlarýn üstünü örtmekte kendi kiþisel iliþkilerinden yararlanýyor, bunun yaný sýra Osmanlý Devleti içinde yaþanan geliþmeleri Avrupa ülkelerine ve Avrupa'daki mason localarýna bildiriyordu. Emanuel Karaso, sonraki dönemlerde 1908, 1912 ve 1914 yýllarýnda gerçekleþtirilen seçimlerde üç kez ard arda milletvekili seçilmiþtir. Bu seçimlerde önce Selanik'ten sonra da Ýstanbul'dan milletvekili oldu. Karaso, savaþ esnasýnda da kendini iaþe müfettiþliðine seçtirmeyi baþardý. Bu görevini yürütürken deðiþik hilelerle çok büyük servetler edindi. Savaþ iaþe müfettiþi olduðu halde Libya'nýn Ýtalyanlar tarafýndan iþgal edilmesine yardýmcý oldu. Bu yardýmýnýn ortaya çýkmasý üzerine Osmanlý topraklarýndan kaçma ihtiyacý duydu. Bu yüzden 1919 yýlýnda gayri meþru yollarla edindiði servetle birlikte Ýtalya'ya göç etti ve çok zengin bir Ýtalyan vatandaþý olarak ömrünün kalan kýsmýný o ülkede geçirdi. Emanuel Karaso ayný zamanda çok katý bir siyonistti ve siyonizmin Osmanlý topraklarýndaki en üst düzey temsilcisiydi. O ayný zamanda katý bir Türk düþmanýydý. Siyonizmin fikir babasý Teodor Hertzl'le birçok kez bir araya gelmiþtir.

Ýttihat ve Terakki Cemiyeti'nde öne çýkan tek yahudi Emanuel Karaso deðildi tabii ki. Nissim Masliyah, Alber Ferid Aseo, Alber Fuaa, Rafael Benuziya ve Avram Galanti isimli yahudiler de bu cemiyetin militan kadrolarý arasýnda yer almaktaydýlar. Bunlardan Nissim Masliyah ayný zamanda Jöntürkler hareketini baþlatanlardan ve bu hareketin faal elemanlarýndandý.

Masonlukla ittihatçýlýk o kadar iç içe girmiþti ki mason localarýna girenler ayný zamanda Ýttihad ve Terakki Cemiyeti'ne de üye kabul edilmiþlerdir. (11) Özellikle Selanik'teki mason localarýnýn üyelerinin çoðunluðunu yahudiler veya yahudi kökenli Dönmeler oluþturuyordu. Jöntürkler ayný zamanda Selanik'teki mason localarýný gizli görüþmeleri için kullanýyorlardý.

Þair Eþref gerek Jöntürkler'e gerekse Ýttihat ve Terakki Cemiyeti'ne yahudi kökenlilerin hakimiyetini dile getirmek için çok anlamlý bir dörtlük söylemiþtir. Bu dörtlüðünde þöyle diyor:

"Avdetiler ile hükümetimiz,
Benzedi devlet-i Yehuda'ya,
Bab-ý fetvayý da çýfýtlýk edip
Verdiler en-nihaye Musa'ya" (12)

Açýklamasý:

"Hükümetimiz Dönmeler yüzünden, adeta Yehuda devletine dönüþtü.

Fetva makamýný da yahudilerin kontrolüne sokup, sonunda Musa'ya verdiler."

Osmanlý devletinin çökertilmesinde önemli rol oynayan I. ve II. Meþrutiyet ilanlarý da yukarýda sözünü ettiðimiz iki teþkilat tarafýndan gerçekleþtirildiðinden bu olaylarda da yahudilerin ve masonlarýn önemli rol oynadýklarýný söylemek mümkündür.

Yahudiler sadece sözünü ettiðimiz iki cemiyette rol oynamakla kalmamýþ Osmanlý Devleti'ne zarar veren bütün fitne organlarýnýn oluþmasýnda ve yayýlmasýnda etkili olmuþlardýr. Örneðin Yunanistan ve Bulgaristan'ýn henüz Osmanlý sýnýrlarý içinde olduðu sýrada ortaya çýkan Yunan ve Bulgar komünist partilerine önemli katkýlarda bulunmuþlardýr. Komünist cereyanlarýn ortaya çýkardýðý Selanik Ýþçi Federasyonu içinde de yahudiler önemli bir güce sahiptiler.
Sultan II. Abdülhamit ve Yahudiler

Sultan II. Abdülhamit, yahudilerin Filistin topraklarýna yerleþme planlarýnýn önüne geçen bir padiþah olarak bilinir. Bu tutumundan dolayý da yahudilerin yönlendirdiði bütün fitne teþkilatlarýnýn ana hedefi haline gelmiþti.

Siyonizmin fikir babasý olarak bilinen Teodor Hertzl, kendilerine Filistin'de toprak verilmesi için Sultan II. Abdülhamit'le görüþme yapmak istedi. Bazý kitaplarda II. Abdülhamit'in onlarla görüþtüðü ancak tekliflerini reddettiði söyleniyor. Oysa gerçekte II. Abdülhamit onlarla görüþmeyi kabul etmemiþtir. Bunun üzerine yahudi heyeti baþbakan Tahsin Paþa yoluyla tekliflerini iletmiþlerdir.

Yahudiler 1902 yýlýnda Tahsin Paþa yoluyla padiþaha ilettikleri tekliflerinde þunlarý bildiriyorlardý:

"Yahudiler aþaðýda bulunan hususlarý taahhüt ederler:

1.Osmanlý devletinin otuz üç milyon Ýngiliz altýnýna ulaþan borçlarýnýn tamamýný ödemeyi,

2.Ýmparatorluðu korumak için 120 milyon altýn franka mal olacak deniz filosu yaptýrmayý,

3.Devletin mali durumunu canlandýrmak için otuz beþ milyon altýn lira faizsiz borç vermeyi.

Bütün bunlar yahudilerin, yýlýn herhangi bir gününde Filistin'e ziyaret maksadýyla girmelerine müsaade edilmesine ve yahudilerin Kudüs-i Þerif'te kendi dinlerine mensup olanlarýn ziyaretleri esnasýnda içinde kalabilecekleri bir müstemleke (kanton) kurmalarýna izin vermesine karþýlýktýr".

Sultan II. Abdülhamid'e böyle bir teklifte bulunan heyetin baþýnda siyonizmin babasý Hertzl vardý. Yukarýda kendisinden söz ettiðimiz Emanuel Karaso da bu heyetin içinde bulunuyordu.

Yahudilerin bu teklifine Sultan II. Abdülhamid'in cevabý þu olmuþtur:

"Tahsin! Onlara de ki:

Devletin borçlarý onun için bir ayýp deðildir. Çünkü, Fransa gibi baþka devletlerin de borçlarý vardýr ve borçlarý onlara zarar vermemektedir.

Kudüs-i Þerif'i Ýslam'a ilk önce Hz. Ömer (r.a.) fethetmiþtir. Burayý yahudilere satma kara lekesini ve Müslümanlarýn korumam için bana tevdi ettikleri emanete ihanet etme suçunu yüklenemem.

Yahudiler, mallarýný kendilerine saklasýnlar. Devleti Aliye'nin Ýslam düþmanlarýnýn mallarýyla yapýlan kalelerin arkasýna sýðýnmasý mümkün deðildir.

Emret çýksýnlar! Bir daha benimle görüþmeye veya buraya girmeye uðraþmasýnlar".

Siyonist lider Teodor Hertzl de anýlarýnda, Sultan II. Aldülhamid'in kendilerine þu cevabý verdiðini yazmaktadýr: "Doktor Hertzl'e bu konuda yeni adýmlar atmamasýný öðütleyin. Çünkü ben bir karýþ toprak dahi veremem. Orasý benim kendi mülküm deðil milletimin mülküdür. Milletim bu yer için savaþmýþ ve orayý kaný ile sulamýþtýr. Yahudiler milyonlarýný kendilerine saklasýnlar. Bir gün gelir de Ýmparatorluðum parçalanýrsa iþte o zaman yahudiler, Filistin'i para ödemeden alabilirler. Fakat ben sað olduðum müddetçe bedenimin neþterle yarýlmasý Filistin'in Ýmparatorluðumdan koparýlmasýndan benim için daha kolay bir hadisedir. Bu imkansýz bir þeydir. Ben daha sað iken bedenimizin üzerinde otopsi yapýlmasýna asla müsaade edemem."

Sultan II. Abdülhamit, hatýralarýnda da yahudilerin Filistin'e yerleþme fikirleri hakkýnda oldukça ilginç noktalara parmak basmaktadýr. Þöyle diyor Sultan II. Abdülhamit:

"Yahudiler, Avrupa'da Doðu'da olduðundan daha fazla bir kudrete sahiptirler. Bu sebeple de birçok Avrupalý devlet çok artmýþ olan Semit (yahudi) ýrkýndan kurtulabilmek için Yahudilerin Filistin'e muhaceretini iyi karþýlayacaklardýr. Fakat bizim memleketimizde kafi yahudi vardýr. Eðer Filistin'de Müslüman Arap unsurunun faikiyetini (üstünlüðünügöz kırpma muhafaza etmesini istiyorsak, Yahudilerin yerleþtirilmesi fikrinden vazgeçmeliyiz. Aksi takdirde yerleþtirildikleri yerde çok kýsa zamanda bütün kudreti elde edeceklerinden dindaþlarýmýzýn ölüm kararýný imzalamýþ oluruz.... Siyonistler Filistin'de yalnýz ziraat yapmak deðil, orada hükümet kurmak, siyasi temsilcilerini seçmek gibi þeyler de arzuluyorlar." (13)

Sultan II. Abdülhamit, yukarýda sözünü ettiðimiz Ýttihat ve Terakki Cemiyeti'nin çýkardýðý ve tarihe 31 Mart Vak'asý diye geçen isyandan sonra tahttan indirilmiþtir. Bu olayda ilginç olan bir þey þuydu: 31 Mart isyanýný çýkaranlar ve kýþkýrtanlar Ýttihat ve Terakki Cemiyeti mensuplarý veya onlarýn yönlendirdiði kimselerdi. Daha sonra padiþahýn tahttan indirilmesine de yine bu cemiyet karar verdi ve bu kararýnda padiþahý 31 Mart isyanýna sebep olmakla suçladý. Yani kendi suçlarýný padiþaha yükleyerek bunu onun tahttan indirilmesi için gerekçe olarak kullanmýþlardý. Padiþahýn hal'ine (yani saltanattan indirilmesine) dair kararý ona teblið eden heyetin arasýnda yer alanlardan biri de yukarýda sözünü ettiðimiz Emanuel Karaso idi. Bu kararý teblið eden heyetin içinde bir tek Türk yoktu. Osmanlý ahalisini temsilen padiþahýn karþýsýna çýktýðýný iddia eden böyle bir heyette, ahalinin ana unsurunu teþkil eden ve devletin yönetimini resmiyette elinde tutan önemli bir etnik unsuru temsil eden bir tek kiþinin bulunmamasý dikkat çekiciydi. Padiþah da bu durum karþýsýnda þu ifadeyi kullanmýþtý: "Bir Türk padiþahýna, 33 sene bu makamda bulunmuþ Ýslam halifesine hal' kararýný bildirmek için bir yahudi, bir Ermeni, bir Arnavut ve bir nankörden baþkasýný bulamadýlar mý?" (14)

Ne yazýk ki, Filistin topraklarýnýn yahudilere satýlmasý için rüþvet teklifinde bulunduðunda Sultan II. Abdülhamid tarafýndan kovulan yahudi Emanuel Karaso bu kez sultanýn hal' kararýný teblið için onun karþýsýna çýkmýþtý. Ýþte bu ihanetin þartlarýný hazýrlayan teþkilat da Ýttihat ve Terakki Cemiyeti'ydi.

Bu arada Ýsrail'in ilk baþbakaný Ben Gurion'un da II. Abdülhamid döneminde Ýstanbul Hukuk Fakültesi'nde okuduðunu ve Ýttihat ve Terakki Cemiyeti'nin bünyesinde padiþah aleyhine çalýþmalara katýldýðýný hatýrlatalým. Ben Gurion Birinci Dünya Harbi'nin patlak vermesinden sonra Kudüs'e döndü. (15)
Ýttihat ve Terakki Cemiyeti ve Filistin'e Yahudi Göçü

Yahudilerin ve masonlarýn Sultan II. Abdülhamid'e son derece düþman olmalarýnýn en önemli sebeplerinden biri onun yahudilerin Filistin topraklarýna yerleþmelerine engel olmasýydý. II. Abdülhamid yahudilerin gizli yollardan gidip o topraklara yerleþmelerini engellemek için de çeþitli tedbirler almýþtý. Bu tedbirlerden biri de Filistin topraklarýndaki kutsal mekanlarý ziyaret etmek için oraya giren yahudilerin pasaportlarýnýn gümrük kapýlarýnda alýnmasý ve dönüþte iade edilmesiydi. Yine yahudilerin Filistin'de herhangi bir þekilde toprak satýn almalarý da yasaklanmýþtý.

Ýttihat ve Terakki Cemiyeti'nin baþýný çeken Ahmet Rýza, Enver Paþa, Talat Bey ve Nazým Bey Filistin'e yahudi göçünün Osmanlý devletine yarar saðlayacaðýný iddia ediyorlardý. Oysa onlarýn bu iddialarý mason localarýndan aldýklarý telkinlere dayanýyordu. Zaten Selanik'teki mason localarýnýn temel hedeflerinden biri Filistin topraklarýna yahudilerin yerleþtirilmesinin önündeki engelleri kaldýrmaktý. En büyük engel ise Sultan II. Abdülhamit'ti. O tahttan indirilince yahudi göçünün önündeki bu en büyük engel kaldýrýlmýþ oldu.

Ýttihat ve Terakki Cemiyeti, sultan II. Abdülhamit'i tahttan indirince yerine Sultan Reþat'ý getirdi. Sultan Reþat, ittihatçýlarýn karþýsýnda genellikle pasif kalmýþtýr. Dolayýsýyla devlet yönetiminin iplerini onlar almýþ oldular. Onlar da Filistin topraklarýna yahudi göçünü kolaylaþtýrdýlar. Ýttihatçýlar, II. Abdülhamit'in yabancýlarýn Filistin'den arazi almalarýný yasaklayan kanunlarýný uygulamadan kaldýrarak, yahudilerin Filistin dahil memleketin her tarafýndan toprak satýn almalarýna imkan saðlayan kanunlar çýkardýlar.

1909'da II. Abdülhamid'in hal'inden sonra iktidara gelen hükümette birkaç yahudi kökenli bakan bulunuyordu. Bu konuda Encylopedia Judaica'da þöyle denmektedir: "1909 Jön Türkler Ýnkýlabýndan sonra iktidara gelen ilk hükümette, aralarýnda Baruchiah Russo ailesinin ahfadý (torunu) olan ve fýrkanýn liderlerinden biri olarak faaliyette bulunan Maliye Bakaný Cavit Bey'in de bulunduðu birkaç Dönme mevcuttu." (16)

Yahudilerin ve onlarýn gizli kanadý durumundaki Dönmeler'in etkinliklerini gören ve siyonizm tehlikesinin memleketi uçuruma doðru sürüklediðini fark eden Gümülcine mebusu Ýsmail Hakký Bey, ittihatçýlara karþý 21 Þubat 1910'da Ahali Fýrkasý'ný kurarak muhalefete baþlamýþtýr. Ýsmail Hakký Bey, Þubat 1911'de Meclisi Mebusan'da yaptýðý bir konuþmada siyonizm tehlikesine dikkat çekmiþ ve siyonistlerle iliþki içinde olan ittihatçýlarýn memleketi yahudilere sattýklarýný dile getirmiþtir. Bu gerçeði dile getirenlerden biri de Beyrut mebusu Rýza Salih Bey'di. Rýza Salih Bey, Ýsmail Hakký Bey'in ardýndan Meclis kürsüsünden yaptýðý konuþmada þunlarý söylemiþti: "Yahudiler devletlere mahsus bayrak ve aralarýnda kullanýlmak üzere pul çýkardýlar ve para bastýlar. Para ve bayrak için elimde þu anda vesika yok ise de pul örneðini Þükrü Bey göstermiþti. Museviler Filistin'de bin kuruþ demeyin tarlayý elli kuruþa alýyorlar. Birçok araziyi satýn alýp koloniler haline getirmektedirler. Ýki yüz bin nüfusa yaklaþtýlar. Bu bölgenin ekonomisi tamamen ellerine geçmiþtir." (17) Yahudilerin Filistin'de o zamanki nüfuslarý henüz iki yüz bine ulaþmamýþtý. Ancak sanýyoruz Rýza Salih Bey bu sayýyý tahmini olarak söylemiþtir.

Önceleri Ýttihatçýlarla birlikte olan ancak onlarýn siyonistlerle iþbirliði içinde olduklarýný yakinen görünce onlara karþý cephe alan Miralay (Albay) Sadýk Bey de siyonizm tehlikesine þu þekilde dikkat çekiyordu: "Bugün siyonistler nazarýnda Osmanlý Devleti'nin çökmesi, hiç deðilse Kudüs'ün ve Filistin'in bizden kopmasý istenmektedir. Masonlar da onlarla beraberdir. Buralarda bir yahudi hükümeti kurmak istiyorlar." Miralay Sadýk Bey bu uyarýyý Ýttihat ve Terakki Cemiyeti'nin kongresine sunduðu bir raporda yapmýþtý. (18) Fakat Ýttihatçýlar onun raporunu derhal ortadan kaldýrmýþ ve kendisini de istenmeyen adam ilan etmiþlerdir.

Bütün bu bilgiler Ýttihatçýlarýn Osmanlý Devleti'nde ipleri ellerine almalarýndan ve Sultan II. Abdülhamid'i bertaraf etmelerinden sonra Filistin'e yahudi göçünün kolaylaþtýrýldýðýný gözler önüne sermektedir.
Osmanlý Devleti'ni Ekonomik Yönden Çökerten Bir Tabaka: Galata Bankerleri

Ýspanya'dan göç eden yahudilerden Ýstanbul'a yerleþenlerin birinci derecede yaptýklarý iþ tefecilik yani faizli para alýþ veriþiydi. Hatta tefecilik iþinde "Galata Bankerleri" diye bilinen bir tefeci tabakasý oluþturdular. Ýstanbul'un Galata semtinde bulunan Komisyon Haný ve Havyar Haný adý verilen iki ayrý handa bu iþi yürüten yahudi tefeciler devlet memurlarýndan ziraatçýlara varýncaya kadar para sýkýntýsýna düþen herkese yüksek faizle borç para veriyor ve bu iþten büyük kazançlar saðlýyorlardý. Zamanla iþi o kadar büyüttüler ki birtakým devlet kurumlarýna bile faizle kredi vermeye baþladýlar. Bunun yaný sýra devletin yabancý ülkelerden borç bulmasýnda da aracýlýk ediyor ve bu iþ için komisyon alýyorlardý. Öyle ki devletin milli geliri ve dýþarýdan aldýðý borçlarýn önemli bir miktarý borsa oyunlarý, tefecilik ve faizcilik iþlemleri ile büyük çoðunluðunu yahudilerin oluþturduðu Galata bankerlerine gidiyordu. Galata Bankerleri tabakasýný oluþturan bu yahudiler faizcilikle kendi sermayelerini sürekli büyütürken devleti ekonomik yönden ciddi sýkýntýya soktular. Diyebiliriz ki Osmanlý Devleti'ni ekonomik yönden çökerten en önemli etken dýþ borç ve onun getirdiði faiz yüküydü. Bu borçlarýn getirdiði faiz yükünün yüksek olmasýnýn en önemli sebebi ise Galata Bankerleri'nin tefecilik oyunlarýydý. (19)
Türkiye Cumhuriyeti'nin Kuruluþu Döneminde Yahudi Lobiciliði

Yahudiler, Osmanlý Devleti'nde olduðu gibi Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluþ döneminde de yoðun bir þekilde lobi faaliyetleri yürütmüþlerdir. Bu lobi faaliyetlerinin etkisini öncelikle eðitim çalýþmalarýnda görüyoruz. Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal'in ilk eðitimini yahudi dönmesi bir kiþinin okulunda almasýnda da belki onlarýn eðitime bu derece aðýrlýk vermelerinin etkisi olabilir. Mustafa Kemal, ilk eðitimini yahudi dönmelerinden (Sabetaycýlardan) olan Þemsi Efendi'nin kurduðu okulda almýþtýr. Þemsi Efendi'nin asýl adý ise Þimon Zwi'ydi.

Mustafa Kemal, yahudilerin nüfusun önemli bir kesimini oluþturduklarý ve oldukça yoðun bir faaliyet içinde olduklarý Selanik þehrinde 1881 yýlýnda dünyaya gelmiþti. Onun, Nutuk adlý kitapta anlattýðýna göre çocukluk yýllarýnda annesiyle babasý arasýnda nerede okutulacaðý konusunda tartýþma çýkar. Annesi onu mahalle mektebine göndermek isterken babasý modern sistemle eðitim veren Þemsi Efendi Mektebi'ne göndermek ister. Sonuçta babasýnýn isteði kabul edilir ve Mustafa Kemal, Þemsi Efendi Mektebi'ne gönderilir.

Ýþte bu Þemsi Efendi'nin kim olduðunu kendisi de bir Dönme olan Ilgaz Zorlu'nun "Evet Ben Selanikliyim" adlý kitabýndan öðrenelim: Þemsi Efendi, 1852'de aslen Sabetaycý (yahudi dönmesi) olan bir ailenin ferdi olarak doðdu. Yaþadýðý dönemin en büyük Sabetaycý kabalistlerindendi. Kabalist, yahudilerin önemli dini kaynaklarýndan olan Kabbala'yý yorumlayabilen, tefsir edebilen kiþilere denmektedir. Bir ara Feyziye Mektebi'nde yahudi dönmelerin çocuklarýna Akaid-i Diniye (yani Sabetaycý akýmýn inanç esaslarýnýgöz kırpma öðretti. Dönmelerin iki ayrý grubu durumundaki Karakaþ ve Kapancý kollarýný birleþtirmek için yoðun çaba sarf etti, ama buna muvaffak olamadan öldü. (20)

Yahudi lobicilerin cumhuriyetin kuruluþu merhalesinde hemen sahneye çýktýklarýný görüyoruz. Öyle ki yahudiler, daha cumhuriyetin kuruluþ aþamasýndan önce gerçekleþtirilen Lozan görüþmelerine doðrudan müdahale edebilmek için görüþmelerin yapýldýðý þehre kadar gidip Türk tarafýný temsil edenlerle irtibat kurmaya çalýþmýþlardýr. Lozan görüþmelerine katýlanlardan olan Dr. Rýza Nur, "Hayat ve Hatýratým" adlý eserinde onlarýn müdahalelerinden þöyle söz ediyor: "Bir müddettir Ýstanbul eski hahambaþý Naum (Haim Naum) bizim otelde (Lozan görüþmeleri esnasýnda kaldýklarý otelde) görülmeðe baþladý. Baktým bir gün Ýsmet'le (Ýsmet Ýnönü'yle) görüþüyor. Ne yapmýþ, kimi vasýta yapmýþ bilmem. Ýsmet'e yanaþmýþ. Yaman yahudi!.. Artýk Ýsmet'ten ayrýlmýyor. Yemek zamanýný biliyor ya, asansörün yanýnda bekliyor (yemek zamanýný bildiði için tam o vakitte asansörün yanýnda bekliyor). Derhal Ýsmet'in koltuðuna giriyor, belinden yakalýyor. O da onun. Ýsmet'i lüzumu yokken holde dolaþtýrýyor. Sonra yemek salonunda, Ýsmet'le þakalaþýyor, gülüyor. Anlaþýlýyor ki, herkese: "Ýsmet benim samimi, teklifsiz arkadaþýmdýr" diye göstermek istiyor ve gösteriyor. Nihayet bütün yahudi sýrnaþýklýðý (yapýþkanlýðýgöz kırpma ile yanaþtý. Ýsmet'in yakasýný býrakmýyor. Þimdi odasýndan da çýkmýyor. Ýsmet bunu müþavir tayin etti. Yevmiye vermeye de baþlamýþ. Bana da söylemiyor. Heyet-i murahhasa çiftliktir, kullanýyor (görüþme heyetini, bu heyet için tahsis edilen parayý adeta kendi çiftliði gibi kullanýyor). Ne diye kandýrdý bilmem, bu sadedil (saf, kolay aldanabilen) Ýsmet, Yahudinin dolabýna girdi. Derken hahambaþýný soframýza da aldý. Bu vakte kadar sesimi çýkarmamýþtým.

Ýsmet'e dedim ki: "Bu yahudi de baþýmýza nereden çýktý? Senin böyle bir yahudi ile laubali görüþmen haysiyetini ve Türk milletinin, heyetinin haysiyetini kýrar. Bu kadar yüz verme! Hiç olmazsa herkesin içinde yüz verme!" Bana kýzdý.

Herif derken azdýkça azdý. Heyetten þuna buna herkesin içinde kumanda ediyor. Benim önüme geçip önümde yürüyor. Ýhtimal Ýsmet benim sözlerimi ona söyledi. Fakat ben durur muyum? Zaten yahudileri hiç sevmem. Hahama önüme geçtiði vakit hakaret ettim ve kolundan tutup arkama çektim. "Bir daha burada yürü!" dedim....

Ýsmet'e tekrar dedim: "Bu bir yahudidir. Yahudiler çok adi þeylerdir. Bunun kim bilir ne fena iþleri vardýr? Bundan bir hayýr bekleme! Onun tanýdýðý muhit yahudi sarraf alemidir...

Hahambaþý Ýsmet'e bütün Ýngiliz ve Fransýz ricalini tanýdýðýný, hepsi ahbabý olduðunu, iþleri istediði gibi yaptýracaðýný söylüyormuþ. Tabii Ýngiliz, Fransýz ve Ýtalyan delegelerine de Ýsmet'in avucunda olduðunu söylüyordu... Lozan muhitinde dolaþýyor, herkese: "Ýsmet teklifsiz ahbabýmdýr, sözümden dýþarý çýkmaz" diyormuþ.." (21)

Lozan görüþmelerine katýlan Türk heyetinin baþýnda Ýsmet Paþa (sonraki adýyla Ýsmet Ýnönügöz kırpma bulunuyordu. Bu heyetin içinde yer alan Dr. Rýza Nur'un hatýralarýnda geçen ve yukarýda verdiðimiz ifadeler yahudilerin cumhuriyetin kuruluþu aþamasýnda ne gibi lobi faaliyetleri yürüttüklerini, ne tür dolaplar çevirdiklerini anlamak için çok önemli ipuçlarý içermektedir. Onlar Lozan görüþmeleri esnasýnda çevirdikleri bu dolaplarý sonraki dönemlerde de çevirmekten geri kalmamýþlardýr. Bu dolaplarý çevirirken de özellikle kendilerinin zamanýn güçlü devletlerinin yöneticileriyle olan irtibatlarýný, baðlarýný kullanýyorlardý.

Hahambaþý Haim Naum'un Lozan görüþmeleri esnasýnda yürüttüðü lobi faaliyetleri bu kadardan ibaret deðildi. Ýngilizlerin dayatmalarýnýn Türk heyetine kabul ettirilmesinde onun önemli rolü olduðu çeþitli tarihi kaynaklarda yer alan bilgilerden anlaþýlýyor. Bunun da ötesinde hilafetin kaldýrýlmasý Türk tarafýna Lozan görüþmeleri esnasýnda kabul ettirilmiþti ve bunda da Haim Naum'un önemli rolü olmuþtu. Þimdi bu konudaki bilgileri gözden geçirelim:

Lozan görüþmeleri esnasýnda Türkiye'de baþvekil (baþbakan) olan Rauf Orbay'ýn belirttiðine göre hahambaþý Haim Naum Ýngilizler adýna Ýsmet Paþa ile görüþmüþ ve gizli pazarlýklarla halifeliðin kaldýrýlmasýný kabul ettirmiþti. Rauf Orbay bu konuyla ilgili olarak Feridun Kandemir'e þunlarý söylemiþti: "Ýsmet Paþa, anlaþýldýðýna göre, Lozan'da Ýngilizlerle bir çeþit gizli arabuluculuk rolü oynayan Ýstanbul Yahudi Hahambaþý Haim Naum Efendi'nin telkinleriyle, hilafetin artýk ne þekilde olursa olsun Türkiye'de devamýna müsaade edilmeyip, derhal kaldýrýlmasý fikrini tamamýyla benimsemiþ bulunuyordu." (22)

Tanýnmýþ Ýslamcý yazar Necip Fazýl Kýsakürek de halifeliðin kaldýrýlmasý fikrinin bu gizli görüþmelerde kesinleþtiðini ve olayýn kahramanýnýn söz konusu yahudi Hahambaþý Haim Naum olduðunu belirtmektedir.

Oysa Lozan görüþmelerinin yapýldýðý günlerde Mustafa Kemal, Anadolu'da yaptýðý konuþmalarda hilafet müessesesinin korunacaðýný söylüyordu. Mustafa Kemal iþte bu günlerde Ankara'daki Meclis-i Mebusan'da (Mebuslar Meclisi'nde) yaptýðý konuþmada þunlarý söylüyordu: "Türkiye'nin vazifesi makam-ý hilafeti kurtarmaktýr. Bu bizim için bir davayý mahsustur (özel davadýr). Bunu makam-ý hilafet olarak nihayetine kadar göstermek ve onun kurtarýlmasýna çalýþmak bizim için hayýrlý bir davadýr. Bizim için bu dava Alem-i Ýslam nazarýnda fevkalade takviye eden bir meseledir. Bunu sarsmak doðru deðildir." (23)
Cumhuriyet Döneminde Yahudi Lobiciliði

Önceleri Selanik'i kendilerine çalýþma merkezi edinen yahudilerin ve onlarýn kimliklerini gizleyen kanatlarý durumundaki Dönmelerin önemli bir kýsmý Cumhuriyet'in kurulmasýndan sonra Türkiye'ye özellikle de Ýstanbul'a taþýnma yolunu seçtiler. Bu göç ise 1924'te gerçekleþtirilen Ahali Mübadelesi iþlemiyle oldu.

Yahudiler lobi faaliyetlerini Türkiye Cumhuriyeti'nin kuruluþunu tamamlamasýndan sonra da yoðun bir þekilde sürdürdüler. Bu faaliyetlerde öne çýkan isimlerden biri Türk milliyetçiliðinin teorisyenlerinden olan Munis Tekinalp idi. Tekinalp, Dönmeler yani Sabetaycýlar kesimine mensup bir ailedendi ve asýl adý Mois Kohen'di. Kohen'ler Dönmeler içinde tanýnmýþ bir ailedir. Ýþte Mois Kohen de bu aileye mensuptu. Belirttiðimiz üzere bu kiþi Türk milliyetçiliði ideolojisinin fikir babalarýndan olduðundan dolayý Türkiye Cumhuriyeti'nin resmi ideolojisi üzerinde de önemli tesiri vardý. Çünkü kurulan yeni cumhuriyet bir milli devlet niteliði taþýyordu ve milliyetçiliði de resmi ideoloji olarak benimsemiþti. Mois Kohen ayný zamanda Mustafa Kemal'in özel doktorlarýndandý.

Bu dönemde öne çýkan yahudi lobicilerinden biri de yine Mustafa Kemal'in özel doktorlarýndan olan Abravaya Marmaralý'ydý. Bu kiþi ayný zamanda Meclisi Mebusan'a milletvekili olarak girmiþti. Öne çýkan bir diðer yahudi lobici de yedinci dönem milletvekillerinden Avram Galanti'ydi. Avram Galanti Osmanlý döneminde de Ýttihad ve Terakki Cemiyeti'nin aktif ve ileri gelen elemanlarýndan biriydi.

Türkiye Cumhuriyeti ilk dönemlerinde yahudilerin Avrupa'daki nüfuzlarýndan yararlanmak istedi. Bu amaçla Türkiye'deki yahudilerin ileri gelenlerine ve özellikle de Osmanlý devletinin parçalanmasýný hýzlandýran hareketlerde rol almýþ olanlara çeþitli yetkiler verdi. Cumhuriyet yönetimi yahudilerden ithalat, ihracat alanlarýnda ve dýþarýdan borç bulma konusunda da yararlanmak istedi.

Cumhuriyet yönetimi bazý yahudilerin ekonomik alanda ilerlemelerine ve bu alanda önemli birtakým pazarlarý kapmalarýna da fýrsat tanýdý. Ayrýca siyasi ve sosyal alandaki bazý reformlar ekonomik alanda atak yapmaya çalýþan bazý yahudilerin iþlerini kolaylaþtýrdý. Örneðin önceleri Ýstanbul'un Mahmutpaþa semtinde ve Kapalý Çarþý'sýnda tezgahtarlýk yapan Vitali Hakko, Þapka Kanunu sayesinde büyük kazançlar elde etmiþ ve bugün tekstil ve konfeksiyon sanayii alanýnda bir dev haline gelmiþtir. Çünkü Þapka Kanunu çýkarýlýnca Vitali Hakko, Has Þapka markalý bir þapkayý piyasaya sürdü. Þapka Kanunu'na göre erkeklerin þapka giymeleri zorunlu kýlýndýðýndan Vitali Hakko'nun Has Þapka'sý da büyük satýþlar gerçekleþtirdi ve bu sayede o büyük kazançlar elde edebildi.

Yahudiler, cumhuriyetin kuruluþu aþamasýnda ve ilk yýllarýnda yürüttükleri lobi faaliyetleriyle önemli köþe baþlarýný tutmayý baþardýlar. Bu köþe baþlarýný tutmalarý onlarýn sonraki dönemlerdeki lobi faaliyetlerini kolaylaþtýrdý. Tabii bu arada Avrupa ülkeleri nezdinde elde etmiþ olduklarý siyasi kazançlarýný ve elde ettikleri statüleri de Türkiye'deki konumlarýný saðlamlaþtýrmak için çok iyi deðerlendirmiþlerdir. Bu çalýþmalarý onlarýn ekonomik alandaki güçlerini artýrmalarýna da imkan saðlamýþtýr. Örneðin 1954 yýlýnda Galata'da yahudi iþadamlarý Üzeyir Garih ile Ýshak Alaton'un beþ bin lira sermaye ile kurduklarý Alarko Holding'in bugünkü gücüne ulaþmasýnda, 1958'de dönemin baþbakaný Adnan Menderes'in kendilerine Ankara'da kurulacak olan bir para matbaasýnýn havalandýrma tertibatýnýn ihalesini vermesinin önemli rolü olduðunu kimse inkar edemez. Elektirifikasyon ve elektrik malzemelerinin satýþý ile piyasaya giren yahudi Burla Biraderler'in de gerek devletten aldýklarý ihalelerle ve gerekse Türk iþadamlarýyla yürüttükleri ortak çalýþmalarla kýsa zamanda büyük güce ulaþtýklarý ortada. Bunlar sadece birer örnek. Bunlarýn dýþýnda daha pek çok örnek sýralamak mümkündür.

Cumhuriyet döneminde yahudiliklerini açýða vuranlar daha çok ekonomik alana aðýrlýk vermiþ, Dönmeler ise sadece bu alana aðýrlýk vermekle kalmamýþ zaman zaman siyasete de girmiþ ve muhtelif devlet kademelerinden görevler almýþlardýr. Bu duruma dayanýlarak yahudilerin devlet kademelerinde görev almadýklarý kanaatinin hakim kýlýnmasýna çalýþýlmýþtýr. Oysa "Dönmeler" diye bilinen akýma mensup olanlar da ayný amaca hizmet etmiþlerdir. Bu vesileyle cumhuriyet döneminde devlet kademelerinde görev alan dönmelerden bazýlarýndan söz etmekte yarar görüyoruz:

Süleyman Kani Ýrtem: Ýstanbul eski valisi

Muvaffak Benderli: Ýstanbul eski baro baþkaný

Ahmet Ýsvan: Ýstanbul eski belediye baþkaný

Ali Kenan Gökart: Emekli büyükelçi

Cavit Yenicioðlu: Emekli general

Ýsmail Toker: Emekli Amiral

Coþkun Kýrca: Emekli büyükelçi. Kýrca þimdi bir gazetede köþe yazarlýðý yapmaktadýr.

Ýsmail Cem Ýpekçi: Eski TRT genel müdürü halen Dýþiþleri bakaný. Ýsmail Cem Ýpekçi'nin 1974'te TRT genel müdürlüðüne getirilmesi özel bir kanunla saðlanmýþtýr.

Bunlar sadece öne çýkan birkaç isim. Bunlarýn dýþýnda da Dönme kökenli birçok kiþi deðiþik devlet kademelerinde görev almýþtýr.
Yazý ve Fikir Alanýnda Dönmeler

Cumhuriyet döneminde Dönmeler yazý ve fikir alanýnda da öne çýkmaya çalýþmýþlardýr. Bu alanda öne çýkan isimlerden biri daha önce adýndan söz ettiðimiz Munis Tekinalp'ti. Bu kiþi ayný zamanda Türk milliyetçiliðinin teorisyenlerinden ve fikir babalarýndan biri olarak bilinir. Diðer bazýlarý da þunlardýr:

Ahmet Emin Yalman: Dönmeler'in yazý ve fikir alanýndaki önemli elemanlarýndandý. Milletlerarasý Basýn Enstitüsü'nün Yönetim Kurulu üyeliðini yaptý. Bir dönemin etkili gazetelerinden olan Vatan gazetesinin sahibi ve baþyazarýydý. Yalman yazýlarýnda Dönmeler'i savunmasýyla ün kazanmýþtý. Bu yüzden adý Dönmeler'le özdeþleþmiþti. Hicivleriyle ünlü Neyzen Tevfik'in onun hakkýnda yazdýðý þu dörtlük oldukça anlamlýdýr:

"Þu bizim dönme dolap Ahmet Emin,
Milletin din ü imanýna çatmadadýr.
Aðrýmaz baþým etsem de yemin
Vataný on kuruþa satmadadýr" (24)

Cumhuriyet döneminin öne çýkan yazarlarýndan bayan Halide Edip Adývar da Dönmeler'dendi. Halide Edip Adývar özellikle Cumhuriyet ideolojisinin fikri yönden oturtulmasý ve topluma mal edilmesi için hikaye, roman ve hatýra türü kitaplar yazmasýyla ün kazanmýþtý. Halide Edip Adývar'ýn kendisi gibi yazar olan eþi Ahmet Adnan Adývar da Dönme kökenliydi.

Yine tanýnmýþ yazarlardan olan Abdi Ýpekçi de Selanik göçmeni Dönmeler'dendi. 1964'te Ahmet Emin Yalman'dan Uluslararasý Basýn Enstitüsü Yönetim Kurulu üyeliðini devralan Abdi Ýpekçi, Milliyet gazetesinde uzun yýllar köþe yazarlýðý yaptý. Abdi Ýpekçi, Papa II. Jean Paul'e suikast giriþiminde bulunmasýyla ün kazanan Mehmet Ali Aðca'nýn gerçekleþtirdiði cinayetle öldürülmüþtür.

"Ýzmir'de düþmana ilk kurþunu atan kiþi" olarak tarihe geçen gazeteci Hasan Tahsin de Dönme kökenliydi.

Dönme kökenli tanýnmýþ yazarlardan biri de Zekeriya Sertel'dir.

TRT'de yöneticilik yapan Emin Galip Sandalcý da medyanýn Dönme kökenli elemanlarýndandý.

Yine Batý yanlýsý görüþleri toplumda yayma yönünde çaba sarf etmesiyle ün kazanan Ahmet Aðaoðlu da Dönme kökenli yazarlardandý.

Halen Milliyet gazetesinde Dýþ Politika üzerine makaleler yazan Sami Kohen de Dönme kökenlidir. Bu kiþi Amerika'da da Sam Kohen adýyla yazý yazmaktadýr.

Bunlar yahudi ve Dönme kökenli gazeteci ve yazarlarýn Türkiye çapýnda ün kazanmýþ olanlarýndan bazýlarý. Ancak hepsi bu kadar deðil tabii ki. Yahudi ve Dönme kökenli yazarlarýn ve fikir adamlarýnýn çalýþmalarý iyi tahlil edilirse özellikle Cumhuriyet döneminin ideolojik ve fikirsel alt yapýsýnýn oluþturulmasýnda ve bunun topluma kabul ettirilmesi çalýþmalarýnda önemli rol üstlendikleri görülür.

Dönmeler sadece yazý yazmakla ve fikir üretmekle yetinmemiþ medyada patron olarak etkin olmaya da çalýþmýþlardýr. Bu amaçla muhtelif yayýn organlarý çýkarmýþlardýr. Günümüzde de baþta Türkiye'nin en çok satan gazeteleri arasýnda yer alan Sabah gazetesi olmak üzere birçok yayýn organý çýkaran ve atv adlý bir televizyon kuruluþu bulunan önemli bir medya holdinginin sahibi durumundaki Dinç Bilgin "Dönme" kökenli medya patronlarýndan biridir.
Eðitim Alanýnda Dönmeler

"Dönmeler" adý verilen grup normalde yahudiliklerini gizleyen ve kendilerini Müslüman olarak lanse eden cemaat olmalarýna raðmen gizli inançlarýný koruyabilmek ve bu inançlarýný yetiþen nesillerine de aynen aktarabilmek için kendi eðitim kurumlarýný kurmaya büyük özen göstermiþlerdir. Dönmeler'in eðitim alanýndaki üstatlarýndan biri daha önce kendisinden söz ettiðimiz Selanikli Þemsi Efendi'dir. Þemsi Efendi, kendi imkanlarýyla Selanik'te ilkokul seviyesinde bir eðitim kurumu kurmuþtu. Kendisi de bir Dönme olan Ilgaz Zorlu'nun "Evet Ben Selanikliyim" adlý kitabýnda Þemsi Efendi ve okulu hakkýnda verdiði bazý bilgileri aktarmakta yarar görüyoruz: "Bu çabalarýn (yani Sabetaycý neslin eðitimi için verilen çabalarýn) hiç kuþkusuz ki en önemlisini o yýllarýn aslýnda bilgin bir Kabbalisti (Kabbala yorumcusu) ve din adamý olan Þemsi Efendi (Þimon Zwi) yapmaktaydý. Cemaat gençlerinin ne denli bir sorunla karþý karþýya kaldýðýný gören Þemsi Efendi, bir müddet sonra kendi düþüncelerini Sabetaycý topluluk içinde duyurma çabasýna giriþti. Bu çaba bir anda o denli taraftar topladý ki insanlar adeta onun fikirlerine yapýþtýlar. Ancak kendisi tamamen kendi imkanlarý ile Selanik'te ilkokul seviyesinde bir kurumu da kurdu... Almýþ olduðu Batýlý eðitimin etkisiyle bir süre sonra okulu Selanik'te önemli baþarýlar kazanmýþtýr. Atatürk de sadece cemaat üyesi kiþilerin kabul edildiði bu okulda bir süre okumuþ ve orada verilmeye çalýþýlan Batýlý anlayýþtan etkilenmiþtir; bunu daha sonraki fikirlerinde de görmekteyiz."agla25)

Dönmeler Selanik'teki eðitim kurumlarýnýn yaný sýra Ýstanbul ve Ýzmir'de de önemli eðitim kurumlarý kurmuþlardýr. Bunlarýn baþta geleni ise Ýstanbul'daki Feyziye Mektebi idi. Feyziye Mektebi'nin de temeli aslýnda Selanik'te atýlmýþtýr. Ýlk olarak 1885'te Selanik'te Feyzi Sýbyan adýyla bir okul kuruldu. Balkan Harbi sýrasýnda ekonomik krize giren bu okulu, Sultan II. Abdülhamid'in tahttan indirilmesinden sonra iþ baþýna gelen hükümette Maliye Bakaný görevini alan Cavit Bey'in yardýmlarý kurtarmýþtýr. Bir Maliye bakanýnýn bu okulu kurtaracak yardýmlarý ise devletin hazinesinden yaptýðý þüphe götürmeyecek bir gerçekti. (Bu Cavit Bey daha sonra Atatürk tarafýndan idam ettirilmiþtir). Ýstanbul'daki Feyziye Mektebi bugün Iþýk Lisesi adýyla faaliyetini sürdürmektedir. Feyziye Mektebi'nin ve onun yerine geçen Iþýk Lisesi'nin asýl amacý Dönmeler'in çocuklarýnýn Müslümanlarýn çocuklarýna karýþmalarýný ve böylece gizli olarak sakladýklarý Sabetaycý (gizli yahudi) inançlarýný korumalarýný saðlamaktý.

Bugün halen varlýðýný sürdüren Ulus Musevi Lisesi ise özellikle yahudilerin yani yahudiliklerini açýða vuran azýnlýðýn çocuklarýnýn okuduðu bir eðitim kurumudur.
Ekonomik Alanda Yahudiler ve Dönmeler

Türkiye yahudilerinin ve onlarýn gizli kanatlarý durumundaki Dönmeler'in en çok aðýrlýk verdikleri alan ekonomik alandýr. Bu alanda hem yahudiliklerini açýða vuranlar hem de bu kimliklerini gizleyerek "Dönmeler" kitlesi içinde yer alanlar etkin faaliyet içine girmiþlerdir. Cumhuriyetin ilk dönemlerinde onlara bu sahada bazý kolaylýklar saðlandýðýný daha önce belirtmiþtik.

Cumhuriyet döneminde ekonomik alanda önemli noktalara gelen yahudi ve Dönme kökenlilerin bazýlarý þunlardýr:

Üzeyir Garih ve Ýshak Alaton: Alarko Holding'in ortaklarý. Her ikisi de yahudi kimliklerini açýða vuran kesimdendir. 1954'te küçük bir sermaye ile kurulan þirketleri Alarko Holding ise devletten aldýðý ihalelerle bugün büyük bir dev firma haline gelmiþtir. Garih - Alaton ikilisi ayný zamanda aþaðýda sözünü edeceðimiz "500. Yýl Vakfý"nýn kurucularýndandýr.

Alarko Holding'in baþkaný Üzeyir Garih'in otuzdan fazla vakýf ve derneðe üye olduðu bizzat kendisiyle yapýlan bir röportajda dile getirilmiþti. Bu vakýf ve derneklerin tümü Türkiye'deki yönetimi etkileme, Türkiye-Ýsrail iliþkilerini güçlendirme, Türkiye'deki yahudi azýnlýðýn çýkarlarýný koruma, Türkiye'den Ýsrail'e menfaat saðlama gibi muhtelif lobi faaliyetleri yürütmektedir. Garih, Panorama adlý bir ekonomi dergisinin kendisiyle yaptýðý röportajda, üyesi olduðu kuruluþlar yoluyla bir çýkar elde edip etmediði sorulunca þu cevabý vermiþti: "Tabii üyesi olduðum kuruluþlardan çýkarým var. Dernek yoluyla sesimi son merciye kadar duyururum" demiþti. (26)

Jak Kamhi: Profilo Holding'in yönetim kurulu baþkaný. Profilo Holding, Türkiye'nin beyaz eþya (buzdolabý, çamaþýr makinesi, bulaþýk makinesi vs. gibi ev aletleri) üreten en önemli sanayi kuruluþlarýndan biridir. Jak Kamhi aþaðýda sözünü edeceðimiz 500. Yýl Vakfý'nýn kurucu baþkanýdýr. Kamhi'nin ayný zamanda uluslararasý siyonist teþkilat B'nai B'rith'e üye olduðu çeþitli kaynaklarda dile getirilmiþtir. Jak Kamhi, Ýktisadi Kalkýnma Vakfý'nýn da baþkanýdýr. Onun bu kuruluþ vasýtasýyla da önemli lobi faaliyetlerinde bulunduðu bilinmektedir.

Haftalýk 2000'e Doðru dergisi Kamhi'nin koruma görevlilerinin MOSSAD ajaný olduklarýný iddia etmiþti. Kamhi, Türkiye'deki yahudi lobiciliðinin baþýný çekenlerden biridir. O bu konuda bazý uluslararasý oluþumlarla ve devlet yönetimleriyle olan irtibatýný da çok iyi deðerlendirmektedir. Kendisine eski Fransa cumhurbaþkaný François Mitterand tarafýndan Legion d'Honneur (Onur Madalyasýgöz kırpma ve "Chevalier (þövalye)"lik payesi verilmiþtir. Kamhi, Marie Claire dergisine yaptýðý açýklamada: "Ýsrail'e karþý baðlýlýðým var" (27) ifadesini kullanmýþtý.

Haftalýk 2000'e Doðru dergisinin 28 Haziran 1992 tarihli sayýsýnda çýkan bir habere göre Jak Kamhi'nin sahibi olduðu Profilo Holding Genelkurmay baþkanlýðýna yeni bir elektronik haberleþme sistemi satma teklifinde bulundu. Ancak daha sonra bu sistemin MOSSAD tarafýndan da dinlenmeye müsait olduðu ortaya çýkýnca teklif reddedildi. Jak Kamhi'nin oðlu Cefi Kamhi yahudi kimliklerini gizlemeyenlerin geleneklerini bozarak Meclis'e giren kiþidir. Çünkü Dönmeler Meclis'e girerek ve devlet kadrolarýnda görev alarak yönetimde söz sahibi olma yollarýna giderken yahudi kimliklerini gizlemeyenler genellikle ekonomik alanda kalarak lobi faaliyetleri yürütmeyi tercih etmektedirler. Cefi Kamhi bu geleneði bozarak bir dönem DYP listesinden parlamentoya girdi. Jak Kamhi'nin kardeþinin MOSSAD ajaný olduðu International Herald Tribune gazetesinin 24 Mayýs 1993 tarihli sayýsýnda iddia edilmiþtir. Jak Kamhi hakkýnda 1983 yýlýnda toplu kaçakçýlýk yapma suçundan dava açýlmýþtý. Bunun sebebi ise onun sahip olduðu Tüpko adlý þirketin Türkiye'ye kaçak yollarla televizyon tüpü sokmasýydý.

Vitali Hakko: Vakko adlý konfeksiyon þirketinin sahibi Vitali Hakko, Þapka Kanunu sayesinde büyük primler yapmýþtýr. Önceleri Ýstanbul'un Mahmutpaþa semtinde ve Kapalý Çarþý'sýnda tezgahtarlýk yapan Vitali Hakko, þapka giyilmesini zorunlu kýlan Þapka Kanunu çýktýktan sonra çýkardýðý Has Þapka ile büyük gelirler elde etti. Vakko bugün Türkiye'nin en zengin konfeksiyon kuruluþlarý arasýnda yer almaktadýr. Vakko'nun ürünlerini de daha çok zengin kesim giyebilmektedir. Çünkü lüks ve pahalý ürünler piyasaya sürdüðünden fakir ve orta tabakanýn onun ürünlerini satýn almasý zor olmaktadýr.

Bezmenler Ailesi: Bu aile Dönmeler kesimine mensuptur ve Türkiye'nin oldukça zengin ailelerinden biridir.

Eczacýbaþý Ailesi: Bu aile de Dönmeler'dendir. Türkiye'nin en büyük ilaç sanayi kuruluþu olan Eczacýbaþý Ýlaç Holding bu aileye aittir. Bu ailenin en tanýnmýþ ismi ise Eczacýbaþý Ýlaç Holding'inin kurucularýndan olan Nejat Eczacýbaþý'dýr. Nejat Eczacýbaþý da aþaðýda sözünü edeceðimiz 500. Yýl Vakfý'nýn kurucularýndandýr ve ayný zamanda uluslararasý siyonist kuruluþlardan Bilderberg'in üyesidir.

Bunlar Türkiye'nin zengin tabakasý içerisinde yer alan yahudi veya Dönme kökenlilerin sadece bir kýsmýný oluþturuyor. Biz sözü fazla uzatmamak içen özellikle büyük sanayi kuruluþlarýnýn sahibi olanlardan söz etmekle yetinmek istedik. Ancak bu kiþilerin Türkiye yönetiminin üzerinde önemli bir etkinliklerinin olduðunun bilinmesinde yarar görüyoruz.
Yahudi Kökenlilerin Cumhuriyet Döneminde Çektikleri Bazý Sýkýntýlar

Türkiye yahudilerinin ve Dönmelerin Cumhuriyet döneminde her zaman çok rahat olduklarý da söylenemez. Cumhuriyetin ilk yýllarýnda bazý dönmelerle yönetim arasýnda birtakým problemler de yaþanmýþtýr. Örneðin II. Abdülhamid'in hal'inden sonra iþ baþýna gelen hükümetin Maliye bakaný Cavid Bey, Mustafa Kemal döneminde idam edilmiþtir. Bu sürtüþmenin sebebi yahudilerin ve Dönmelerin kontrolü tümüyle ellerine alma çabasý içine girmiþ olmalarý olabilir. Hatta Cumhuriyet döneminde Sabetaycý kökenlilere yönelik baskýlar hakkýnda kendisi de Sabetaycý kökenli olan bir yazar þu iddialarda bulunmaktadýr: "Sabetaycýlara yönelik baskýlar genel olarak Cumhuriyet ile beraber olmuþtur. Gariptir ki Osmanlý Devleti'nin dinsel kurallarýnýn en katý uygulandýðý dönemlerinde bile cemaat (yani Sabetaycý cemaat) üyelerine karþý resmi bir tavýr sergilenmemiþtir... Yine ilginçtir, Sabetaycýlara karþý en yoðun baskýlar kendilerinin de kuruluþunda önemli rol üstlendikleri Cumhuriyet Türkiyesi'nde olmuþtur. Nitekim bunun en somut örneði 1946'da yaþanan Varlýk Vergisi olayýnda görülmektedir. (Varlýk Vergisi'nin baþlama tarihi 1942'dir. Kitapta bu tarih yanlýþ yazýlmýþtýr.) Kendilerini tamamýyla Türk addeden Sabetaycý aileler "D" sýnýfý altýnda belirlenmiþler, Bezmenler, Atabekler, Dilberler gibi bilinen aileler korkunç parasal miktarlar ödemek durumunda býrakýlmýþlardýr." (28)
Varlýk Vergisi ve Türkiye'den Filistin'e Yahudi Göçü

Yukarýda da belirttiðimiz üzere 1942'de baþlayan ve yahudi kökenlilere karþý uygulanan bir Varlýk Vergisi olayý dikkatimizi çekmektedir. Bu uygulamaya göre yahudilerden ve Dönmeler'den Müslümanlardan alýnan verginin iki katý alýnýyordu. Görünüþte bu vergi yahudilere yönelik bir baský uygulamasý niteliði taþýyordu. Ancak gerçekte yahudilerin Filistin topraklarýna göç etmelerini saðlamak için konulmuþ bir vergi olabilir. O zamanýn cumhurbaþkaný Ýsmet Ýnönü'nün ta Lozan görüþmelerinde yahudilerin baþhahamlarýyla bir dostluk iliþkisi içine girdiðinden daha önce söz etmiþtik. Onun bu kez yahudileri ve Sabetaycýlarý ekonomik yönden sýkýntýya sokacak katý bir vergi uygulamasýna baþvurmasýnda onlarý göçe zorlama amacýnýn bulunuyor olmasý hiç de ihtimal dýþý deðildi. Bilindiði üzere ayný dönemde Avrupa ülkelerinin çoðunda yahudiler sistemli bir baskýya maruz býrakýldýlar ve bu baskýlar Filistin topraklarýna göçü hýzlandýrdý. Bu göç sayesinde Filistin topraklarýnda bir "yahudi devleti" kurmaya yetecek insan potansiyeli oluþturuldu. Eðer söz konusu zorlamalar olmasaydý, yahudiler genellikle bulunduklarý ülkelerde kalmayý tercih edecek, bu yüzden de Filistin'e göç az olacak ve hedeflenen "Ýsrail devleti"nin kurulmasý için yeterli insan potansiyeli oluþmayacaktý. Buna binaen yakýn tarihi incelediðimizde bir dönem yahudilere yönelik olarak uygulanan sistemli baskýlarýn sadece siyonizmin amaçlarýna hizmet ettiðini görürüz. Bu açýdan bakarsak 1942'de baþlatýlan Varlýk Vergisi uygulamasýnýn da siyonistlerin Filistin'e yahudi göçünü hýzlandýrma amacýna yönelik olmasý ihtimalini göz önüne almamýz gerekir. Söz konusu vergi uygulamasýnýn sebep olduðu göç olayý da bu kanaati doðrulamaktadýr. Çünkü söz konusu göç sebebiyle çok sayýda yahudi Filistin topraklarýna göç etmiþtir. Özellikle Ýsrail iþgal devletinin kuruluþunun ilan edilmesinden sonra azýmsanamayacak sayýda Türkiye yahudisi iþgal altýnda tutulan Filistin topraklarýna göç etmiþtir. II. Dünya Savaþý'na kadar Türkiye'de toplam olarak 150 bin civarýnda yahudi yaþadýðý tahmin ediliyordu. Ancak günümüz Türkiye'sinde bu sayý 25 bine düþmüþtür. Ýþte bu azalmanýn sebebi iþgal altýndaki Filistin topraklarýna göçtür. Göçün en hýzlý þekilde gerçekleþtiði dönem ise Varlýk Vergisi'nin uygulandýðý yýllardý.
500. Yýl Vakfý ve Günümüz Türkiye'sinde Yahudi Lobiciliði

Türkiye yahudileri, yahudilerin Ýspanya'dan sürülüp Osmanlý topraklarýna kabul edilmelerinin 500. yýldönümünü kendi açýlarýndan bir fýrsat kabul edip bu fýrsatý iyi deðerlendirmek amacýyla 1989 yýlýnda 500. Yýl Vakfý' ný kurdular. Vakfýn kurucularý arasýnda yahudi olmayýp da yahudilerle yakýn iliþkiler içinde bulunanlar da vardý. Ünlü iþadamlarýndan Sakýp Sabancý, Anavatan Partisi Ýstanbul milletvekili Bülent Akarcalý, eski dýþiþleri bakaný Vahit Halefoðlu'nun eþi Zehra Halefoðlu, gazeteciler Nezih Demirkent, Yavuz Donat, Altemur Kýlýç, tiyatro sanatçýsý Yýldýz Kenter, emekli amiral A. Sezai Orkunt 500. Yýl Vakfý'nýn yahudi olmayan kurucularýndan bazýlarý. Vakfýn yahudi kurucularýnýn bazýlarýnýn adlarý da þöyle: Jak Kamhi (Profilo Holding'in baþkanýgöz kırpma, Ýshak Alaton (Alarko Holding'in ortaklarýndan), Üzeyir Garih (Alarko Holding'in ortaklarýndan), Vitali Hakko (Vakko'nun sahibi), Eli Acýman (Manajans'ýn sahibi), Sami Kohen (gazeteci, Milliyet gazetesinin yazarlarýndan). Vakfýn baþkanlýðýna yahudi iþadamlarýndan Profilo Holding'in sahibi Jak Kamhi getirildi.

500. Yýl Vakfý'nýn yetkilileri amaçlarýnýn 500 yýllýk tarihin ve Türklerin tanýtýmýný yapmak ve böylece Türkiye'ye olan minnet borçlarýný ödemek olduðunu ileri sürüyorlardý. Ancak vakfýn kuruluþunu gerçekleþtirdikten sonra baþlattýðý, özellikle de Ýspanya yahudilerinin kovuluþunun 500. yýlý olan 1992 yýlý içinde yürüttüðü faaliyetler asýl amacýn daha farklý olduðunu ortaya çýkardý.

Vakfýn kuruluþ amacý hakkýnda Jak Kamhi'nin þu sözleri önemli fikirler vermektedir: "500. Yýl Vakfý projesini ortaya koyan hahambaþýlýktýr. Bu proje çok daha önceden hahambaþýlýk tarafýndan düþünülmüþtü. Bunun bir vakýf tarafýndan yürütülmesi hahambaþýlýk tarafýndan benimsenmiþ ve bu þekilde bir yol çizilmiþtir. Bu iþin de esas patronu hahambaþý ve hahambaþýlýktýr. Bu itibarla bizim hahambaþýlýkla herhangi bir fikir ayrýlýðýmýz yoktur. Etkinliklerin ise büyük bir çoðunluðu zamanýnda hahambaþýlýk tarafýndan düþünülmüþ etkinliklerdir." (29)

Bizce 500. Yýl Vakfý'nýn en önemli amaçlarýndan biri siyonist Ýsrail yönetiminin izlediði ýrkçý politika ve gerçekleþtirmiþ olduðu gayri insani uygulamalar dolayýsýyla gerek Türkiye gerekse dünya kamuoyunda oluþmuþ olan siyonizm ve yahudi aleyhtarý imajý tamamen silmek veya en azýndan hafifletmekti. Tabii ki bunun gerçekleþtirilmesi ikinci önemli amacýn yani Türkiye-Ýsrail iliþkilerinin geliþtirilmesi amacýnýn gerçekleþtirilmesine zemin hazýrlayacaktý. Vakýf da bu amacýný gerçekleþtirebilmek için Osmanlý hoþgörüsünden söz etmeyi insanlara yanaþmak ve onlarýn ilgilerini çekmek için bir vasýta olarak kullandý. Vakfýn bütün programlarýnda, konuþmacýlarýn Osmanlý hoþgörüsünü dile getiren yapmacýk cümlelerini sürekli þekilde yahudiyi hoþ ve sevimli göstermeyi amaçlayan konuþmalar izliyordu. Bu arada 1492 sürgününden ve yahudilerin Ortaçað Avrupa'sýnda görmüþ olduklarý zulümlerden özene özene söz edilmesi de gönüllerde yahudiye karþý bir acýma duygusunun oluþturulmasý amacýna yönelikti. Yýllarca Ýsrail yönetiminin güçlenmesi için büyük maddi fedakarlýklarda bulunmuþ olan yahudi trilyonerleri ve milyarderleri bu kez Ýsrail ve siyonizm aleyhtarý imajý silmek için her türlü maddi fedakarlýk göstermekten çekinmediler. Dolayýsýyla 500. Yýl Vakfý'nýn önceden belirlemiþ olduðu programlarýn uygulamaya konulmasý konusunda herhangi bir aksama olmadý.

500. Yýl Vakfý, belirlemiþ olduðu amaç doðrultusunda yürüttüðü umuma açýk kültürel faaliyetlerin yaný sýra çeþitli lobi faaliyetlerinde de bulundu. Bu lobi faaliyetlerinin en büyük baþarýlarýndan birisi Birleþmiþ Milletler Genel Kurulu'nun 10 Kasým 1975 tarihinde kabul etmiþ olduðu, siyonizmi bir ýrkçýlýk olarak deðerlendiren ve bu yüzden kýnayan kararýn geri alýnmasýný saðlamak oldu. Bu kararýn geri alýnmasýnda ABD baþkaný Bush'un seçim hesaplarý dolayýsýyla çeþitli ülkelere baský yapmasýnýn rolünün büyük olduðu inkar edilemese de, 500. Yýl Vakfý'nýn böyle bir baskýnýn yapýlabilmesi için þartlarý oluþturduðu da bir gerçektir. Ýþin gerçeðinde 1975 Ýsrail'i ile 1992 Ýsrail'i arasýnda ve bu süre içinde siyonizmin amaçlarýnda herhangi bir deðiþiklik olmamýþtý. Ýsrail'de hala "vatandaþlýk", "yahudi olmak" olarak tanýmlanýyor ve dünyanýn hangi ülkesinden gelirse gelsin "yahudi" olan bir kiþi Ýsrail'de vatandaþlýk hakkýna sahip olabiliyordu. Bunun yaný sýra Ýsrail yahudi olmayanlara hala hor bakýyor, iþgali altýndaki topraklarda yaþayanlardan yahudi olmayanlar üzerindeki baský ve zulüm uygulamalarýný aynen sürdürüyordu. Kýsaca Ýsrail "Korku Devleti" özelliðini aynen koruyordu. Bu "Korku Devleti" özelliði de birinci derecede ýrkçý anlayýþýna dayanýyordu. Bütün bunlara raðmen Birleþmiþ Milletler'in ABD baþkaný Bush'un da baskýlarý ile 10 Kasým 1975 tarihli ve 3379 sayýlý, "siyonizmin bir çeþit ýrkçýlýk ve ýrk ayrýmý olduðu" yolundaki kararýný geri almasýnda 500. Yýl Vakfý yoluyla yürütülen çalýþmalarýn ve dünyadaki çeþitli güç merkezlerine yakýnlýklarý ile bilinen yahudi lobilerinin önemli rol oynadýðý bir gerçektir.

Gerek Türkiye'de ve gerekse Türkiye dýþýnda basýn - yayýn organlarý üzerinde küçümsenemeyecek bir etkinliðe sahip olan yahudi lobileri için 500. Yýl Vakfý'nýn çalýþmalarý iyi bir propaganda malzemesi olarak kullanýldý. Mesela Türkiye'de çok sayýda yayýn organý, bu vakfýn kuruluþu ve yürüttüðü çalýþmalar dolayýsýyla yahudilerden övgüyle söz eden dizi yazýlar ve makaleler yayýnladýlar. Bu yazý ve makalelerde Osmanlý hoþgörüsünün vurgulanmasýndan çok yahudinin sevimli gösterilmesine çalýþýldýðý hemen dikkat çekiyordu.


Mesaj 1 kez düzenlendi. En son Z.OMER TURGUT tarafından, 11.06.2006 - 21:11 tarihinde.
Gönderen: 11.06.2006 - 21:09
Bu Mesaji Bildir   Z.OMER TURGUT üyenin diger mesajlarini ara Z.OMER TURGUT üyenin Profiline bak Z.OMER TURGUT üyeye özel mesaj gönder Z.OMER TURGUT üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Z.OMER TURGUT su an offline Z.OMER TURGUT  
94 Mesaj -
500. Yýl Vakfý ve Türkiye Yönetimi

Türkiye yönetimi, 500. Yýl Vakfý'na gerek kuruluþunda gerekse programlarýný uygulamaya koymasýnda her türlü kolaylýðý gösterdiði gibi maddi yönden destek de saðladý. Türkiye hükümetinin böyle bir maddi destek saðladýðý bizzat vakfýn baþkaný Jak Kamhi tarafýndan þu þekilde dile getirilmiþti: "Devlet desteði yalnýz uluslararasý tanýtým vb. faaliyetlerde oluyor. Tabii bu arada bütün dünya yahudi liderlerini bir araya getirip bir konser adý altýnda 'Evrensel Yahudi Ýttifaký' giriþimleri de bu faaliyetlerin arasýnda yer alabiliyor."

Türkiye hükümetinin 500. Yýl Vakfý'na bu desteði saðlamasýnda Türkiye'deki yahudi azýnlýðýn ve Dönme kökenlilerin lobi faaliyetlerinin yaný sýra, bu vakfýn Türkiye adýna dünya çapýnda lobi faaliyetlerinde bulunacaðý ümidinin de önemli rolü olmuþtur. 500. Yýl Vakfý' nýn þartnamesinde, vakfýn amaçlarýndan: "Türklerin devlet ve toplum olarak üstün insanlýk vasýflarýný her türlü olanaktan yararlanarak tüm dünyaya tanýtmak, din ve vicdan hürriyetlerini korumak için baðnazlýk ortamýndan kaçarak Türk topraðýný vatan seçen yahudilere kucak açan Türk milletinin insancýl yaklaþýmýný en geniþ þekilde yurtiçinde ve yurtdýþýnda duyurmak ve Musevi yurttaþlarýmýzýn þükran ifadelerinin açýklanmasýna yardýmcý olmak..." þeklinde söz edilmesi hükümeti oldukça memnun etmiþti. Osmanlý hoþgörüsünün, Osmanlý'nýn yüce tuttuðu manevi deðerlere sýrt çeviren mevcut Türkiye yönetimine mal edilmesi de bu yönetimin hoþuna gitmekteydi. Bu yüzdendir ki söz konusu vakfýn en faal olduðu iki yýl içerisinde üç hükümet deðiþikliðine gidilmesine raðmen Türkiye yönetimi 500. Yýl Vakfý'ný destekledi ve birbirini izleyen bu üç hükümetin söz konusu vakýfla ilgili politikalarýnda herhangi bir deðiþiklik olmadý. Bu tutum sonraki dönemlerde de aynen devam etmiþtir ve hükümet deðiþiklikleri adý geçen vakfýn konumunu deðiþtirmemiþtir.

500. Yýl Vakfý'nýn Türkiye'nin siyonizmi ýrkçýlýk olarak kabul eden BM kararýnýn geri alýnmasý konusuyla ilgili tutumunu etkilediði de söylenebilir. Bu etkinin bir sonucu olarak Türkiye, söz konusu kararýn geri alýnmasý konusunda çekimser kalmayý tercih etti. Baþbakan Süleyman Demirel konuyla ilgili açýklamasýnda, Ýsrail'in barýþ masasýnda tutulabilmesi için eski kararýn iptalinin gerektiðini söylemiþ, o zamanki Dýþiþleri bakaný Hikmet Çetin de: "Bizim farklý bir durumumuz var, en makulü çekimser kalmaktý" demiþti.

O zaman birbirlerinin ellerini sýkmayan cumhurbaþkaný Turgut Özal ile baþbakan Süleyman Demirel'in, Ýsrail cumhurbaþkaný Haim Hertzog'un Türkiye'yi ziyareti esnasýnda gerçekleþtirilen "500. Yýl Vakfý'nýn Galasý"nda bir araya gelebilmeleri de bu vakfýn gücünün ve Türkiye'deki yönetimin bu vakfa verdiði önemin bir göstergesiydi.
Dipnotlar:
1) Süleyman Kocabaþ, Türkiye ve Siyonizm, sh. 52, Vatan Yayýnlarý, Ýstanbul, 1987
2) Süleyman Kocabaþ, a. e., sh. 52
3) Bilim Araþtýrma Grubu, Yehova'nýn Oðullarý ve Masonlar, sh. 62-63, Araþtýrma Yayýncýlýk, Ýstanbul, 1993
4) Yakýn Tarih Ansiklopedisi, C. 1, sh. 15, Vakit Yayýnlarý, Ýstanbul, tarihsiz
5) Prof. Dr. Ýhsan Süreyya Sýrma, Birkaç Sahife Tarih, sh. 225, Selam Yayýnevi, Konya, tarihsiz
6) Cemal Topuzlu, 80 Yýllýk Hatýralarým, sh.18, Ýstanbul, 1939; Ýhsan Süreyya Sýrma, ayný eser, sh. 225-226
7) Ayný eser, sh. 69
8) Büyük Ýslam Tarihi, C. 7, sh. 246, Çað Yayýnlarý, Ýstanbul, 1990
9) Ömer Faruk Yýlmaz, Masonlar ve Ýngilizlerin Tertibi 31 Mart Hadisesi, Akit gazetesi, 15 Nisan 2000, sh. 2
10) Angelo Jacovella, Jöntürk-Mason Ýþbirliði, Tarih ve Medeniyet dergisi, sayý: 63, sh. 28, Haziran 1999
11) Doç. Dr. Þükrü Karatepe, Meþrutiyet ve Anayasa, sh. 84-85, Yeni Þafak Yayýný, Ýstanbul, 1995
12) Baþbakanlýk Osmanlý Arþivi, YEE; 18, 525/622, 128, 30
13) Sultan II. Abdülhamit, Siyasi Hatýratým, sh. 76, Dergah Yayýnlarý, Ýstanbul, 1984
14) Lütfi Simavi, Sultan Mehmed Reþad Han'ýn ve Halefinin Sarayýnda Gördüklerim, sh. 1
15) Ali Uður, Dünya Siyonist Kongreleri ve Türkiye, sh. 72-73, Ocak Yayýnlarý, 1986
16) Doç. Dr. Abdurrahman Küçük, Dönmeler Tarihi, sh. 543, Rehber Yayýnlarý, Ankara, 1990; G. Scholem, Doenmeh, Encyclopedia Judaica, VI/150-151
17) A. N. Ölçen, Osmanlý Meclis-i Mebusaný'nda Kuvvetler Ayrýmý ve Siyasal Ýþkenceler, sh. 49, Ankara, 1982
18) Eski Bahriye Vekili (Deniz Kuvvetleri Bakanýgöz kırpma Topçu Ýhsan, Resimli Tarih Mecmuasý, Haziran 1991, Sayý: 18, sh. 780,
19) Bilim Araþtýrma Grubu, Yehova'nýn Oðullarý ve Masonlar, sh. 65; Haydar Kazgan, Galata Bankerleri, sh. 45
20) Ilgaz Zorlu, Evet Ben Selanikliyim - Türkiye Sabetaycýlýðý, sh. 17-21, Belge Yayýnlarý, Ýstanbul, 1999
21) Dr. Rýza Nur, Hayat ve Hatýratým, C. 3, sh.1049-1050, Altýndað Yayýnevi, Ýstanbul, 1967
22) Feridun Kandemir, Hatýralarý ve Söyleyemedikleri Ýle Rauf Orbay, sh.96-97; Hasan Hüseyin Ceylan, Büyük Oyun, C. 2, sh. 22-23, Rehber Yayýnlarý, Ankara, 1995
23) H. Hüseyin Ceylan, a. e., C. 3, sh. 36; Çetin Özek, Türkiye'de Gerici Akýmlar, sh. 31-34, Varlýk Yayýnlarý, Ýstanbul 1964
24) Abdurrahman Küçük, Dönmeler Tarihi, sh. 544
25) Ilgaz Zorlu, a. e., sh. 115-116
26) Bilim Araþtýrma Grubu, Yehova'nýn Oðullarý ve Masonlar, sh. 692
27) Marie Claire, Ocak 1992, sh. 38
28) Ilgaz Zorlu, a. e., sh. 132
29) Þalom, 22 Mayýs 1991
Gönderen: 11.06.2006 - 21:16
Bu Mesaji Bildir   Z.OMER TURGUT üyenin diger mesajlarini ara Z.OMER TURGUT üyenin Profiline bak Z.OMER TURGUT üyeye özel mesaj gönder Z.OMER TURGUT üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 790 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 12:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
yasin_06 (39), vefali (48), uciddi (48), ibrahim79tr (46), leiteandrea (39), *nefer0* (39), acizkul (40), Muhterem_1983 (42), Zemheri (44), bymurat (48), nahre534 (49), müseyip.döner (52), ahmeter1988 (37), digdam (42), ismdgn (73), AsilkanHakan67 (41), sistem75 (54), Yandim_El-&Acir.. (38), Süleyman37 (58), mucait (36), wurty (43), ÖZLEMBÝT.. (47), Stylo0ow_54 (38), memluk (), musab44 (45), haseneyn (74)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.61509 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.