0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » DİĞER DİNİ KONULAR » vahdetı vucud kufru ?

önceki konu   diğer konu
11 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
buharii su an offline buharii  
vahdetı vucud kufru ?
47 Mesaj -
vahdetý vucud kufru

Anlamý ve mahiyeti ile ilgili tartýþmalarýn hiç kesilmediði bir konu olan Vahdet-i Vücûd, harici tesirlerin etkin olduðu bir inançtýr.

Müslümanlarýn savaþlar veya ticarî iliþkiler sonucunda özellikle Hint'le irtibat kurmalarý, Hint din ve felsefelerinin müslümanlar arasýnda tanýnmasýna imkân saðlar.

Bu irtibat süresince Veda inancý bazý sûfîlerce düþünce ve inançlarýný izahta yardýmcý unsur olarak benimsenir. Veda inancýna göre, tabiat diye baþlý baþýna bir mevcûd yoktur. Varolan sadece yaratýcý kudrettir. Tabiat ise onun bir görüntüsüdür.-Aynen dalga ve köpüðün, denizin bir görüntüsü olmasý gibi. Deniz kayboldumu dalgada köpükte kalmaz. Deniz dalga ve köpükten ibaret deðildir ancak onlarsýz da kendisini gösteremez.

Fena inancýnýn doðru biçiminden, bozulmuþ, çarpýtýlmýþ biçimine geçiþte Allah'ýn varlýðýnýn karþýsýnda ayrý bir "Ben"in olamayacaðý inancýnýn oluþmasý, Vahdet-i Vücûd inancýnýn doðuþunda önemli bir safhayý teþkil eder.

Eðer "Ben" yoksa, o zaman diðer þeylerin de olmamasý gerektiði kanaati oluþur. Diðer þeyleri, Allah'a raðmen var kabul etmek Yunus Emre'nin önceki sayfada geçen mýsrasýnda olduðu gibi, þirk olarak nitelenir.

Ancak bu inancýn baþtaki daðýnýklýktan ve yorum farklýlýklarýndan kurtarýlýp, sistemli þekilde ifade edilmesi hemen gerçekleþmemiþtir. Bunun için Ýbn Arabi'yi (638/1240) beklemek gerekmiþtir. Veda inancý ve diðer toplumlarýn felsefî birikimleri son safhada sahip olunan söz konusu inancý izahta önemli kolaylýklar saðlar ve böylelikle felsefî bir sistem doðar; bu Vahdet-i Vücûd inancýdýr, Ýbn Arabi'de ontolojik ve metafizik anlamda baþlýbaþýna bir inanç sistemi haline gelen Vahdet-i Vücûd inancý, bazý sufilerin elastikiyetli ifadeleri içerisinde tasavvufun bünyesinde yerini alýr. Elâstiki ifadelerle anlatýlan ve bu nedenle istenilen anlama çekilebilen bu inanç, böylelikle müslüman halkýn kabulünü elde etme imkâný kazanýr.

Söz konusu inancýn anlamýný araþtýracak olursak; Vahdet-i Vücûd inancý "Vücud'"un tek olduðu ve bunun da Vücud-u Mutlak olan Vücud-u Ýlâhi'den ibaret olduðu anlamýna gelir.(59) Buna göre âlem (kâinat) Allah'ýn (Vucud-u Ýlâhî'nin) dýþ görünüþünden ibarettir. Allah ise âlemin iç görünüþüdür, ikisi arasýnda cevher, araz farklýlýðý varsa da bu görünüþten ibaret olup, gerçekte her ikisinin de sýfatlarýnda fark mevcut deðildir.

Baþta Ýbn Arabî olmak üzere en açýk biçimiyle Sadreddin Konevî (673/1274) Celâleddin Rumî (672/1273), Abdulkadîr el-lci (756/1355), Ýbn Seb'în (669/1270), lbnu'l Farýz (632/1235), Tîlimsanî ( ) gibi ünlü sufîlerin söz ve yazýlarýnda kolaylýkla bulunabilecek Vahdet-i Vücûd inancý, günümüz araþtýrýcýlarýnýn çoðunun zihnin de Batý kökenli Panteizm kavramýný çaðrýþtýrýr bir þekilde yer etmiþtir. Çünkü Panteizm'e göre de "Allah'ýn âlemden ayrý ve müstakil bir þahsiyeti yoktur."60

Elbetteki yanlýþlýðýn coðrafyasý ve zamaný olmaz. Yanlýþ, her yerde ve zamanda yanlýþtýr. Üstelik yanlýþlar arasýndaki farklýlýklar (zýtlýklar) birine oranla diðerini doðru kýlmaz. Yani basit bir örnekle; 2 kere 2'nin deðiþik kiþiler tarafýndan 5 veya 7 olarak kabul edilmesi durumunda, 5 sonucunu yanlýþ kabul eden birisinin 5 ile 7 sonuçlarý birbirinden farklý olmasý nedeniyle, 7 'yi 5'e kýyaslayarak " 2 kere 2 nin 5 ettiði görüþü yanlýþtýr, 7'de 5'ten farklýdýr o halde 2 kere 2, 7 dir" yargýsýnda bulunamaz ve böyle bir yargý doðru kabul edilemez. Çünkü 2 kere 2'nin 5 ettiði düþüncesi nasýl yanlýþsa 7 ettiði düþüncesi de ayný þekilde yanlýþtýr. Zira bir yanlýþýn durumu diðer bir yanlýþa göre deðil, doðruya göre bir anlam ifade eder.

Birþey, doðru olandan farklý ise yanlýþlýk deðerini kazanýr. Doðruyla ayný ise doðruluk deðerini kazanýr. Bunlarý belirtmemizin nedeni; Vahdet-i Vücûd inancýný ýsrarla Batý'nýn panteizminden farklý olduðunu vurgulayarak doðru (hakikat) kýlma gayretlerinin hiç eksik olmamasýdýr.61

Bu durumda olanlar Fena ve Hulûl’la ilgili inançlara sahip olup, bunu tereddütsüz bir þekilde ifade eden kiþilere raðmen, "Onlar bununla hululü kasdetmiyorlar(dýgöz kırpma" diyerek konuyu zoraki olumlu mecralara çekmeye çalýþan kiþilerle benzer tavýr içerisindedirler.

Kraldan çok kralcý kesilme eðilimi taþýyan bu þahsiyetlerinden birisi de çaðdaþ araþtýrýcýlardan Seyyid Hüseyin Nasr'dýr ve konumuzun anlaþýlmasý için onu bir örnek olarak alabiliriz.

O, kitaplarýnda ýsrarlý bir þekilde Vahdet-i Vücûd'un Panteizm olmadýðýný açýklar. Ona göre, bu ikisi arasýnda hiç bir benzerlik yoktur. Þu açýklamasý ise bu ilgisizliði(I) göstermeye yöneliktir; "aglaÖncelikle) Panteizm felsefi bir sistem(dir)...ikinci olarak, panteizm Allah'la kâinat arasýnda tözsel bir devamlýlýk öngörür...(Vahdet-i Vücûd inancýna gelince) þudur bu doktrinin esaslarý, Allah kâinat karþýsýnda mutlak aþkýn (müteal) olmakla birlikte, kâinat O'ndan bütünüyle ayrý deðildir. Yani kâinat esrarlý biçimde Allah'a katýlmýþ durumdadýr."62

Görüldüðü gibi Panteizm ile Vahdet-i Vücûd arasýndaki çok ince anlam farklýlýklarý dikkate alýnarak, Vahdet-i Vücûd'un: Pateizm olmadýðý ve Panteizm yanlýþ olduðuna göre, Vahdet-i Vucûd'un doðru/hakikat olduðu gibi bir saçmalýða düþülmektedir.

Halbuki la ilahe illâllah'ta simgeleþen Tevhid hakikati çerçevesinde düþünüldüðünde dikkate alýnmasý gereken husus, Vahdet-i Vücûd'un Tevhid'in gereði mi yoksa onun çarpýtýlmýþ biçiminin ulaþtýðý bir inanç mý olduðu konusudur.

Vahdet-i Vücûd inancýný, karþýtlarý bir yana, bizzat taraftarlarýnýn ifadelerinden hareketle anlamaya çalýþacak olursak, ilk sýralarda karþýmýza çýkan þahýs Hallac-ý Mansur (309/921) olur. Onun daha çok hulul inancýný çaðrýþtýrýr ifade ve fikirleri önceki sayfalarda da geçtiði gibi bir çok taraftar bulur. O'nun çok sayýdaki taraftarlarlarýndan bir örnek olarak yakýn dönem sufilerinde Nazmi Efendi'yi(1113/1701) anabiliriz.

O, Vahdet-i Vücûd inancý gereði, hulul inancýna karþý çýkar. Hulul olabilmesi için iki ayrý varlýðýn bulunmasý gerektiðini ifade eder ve O'na göre iki ayrý varlýk yoktur. Bu nedenle hulul inancý yanlýþtýr, hakikate muhaliftir. Çünkü bir tek varlýk vardýr. O da "Vücûd-u Mutlak" olan Allah'týr.

Nazmî Efendi'ye göre, "Allah bütün âlemi, kâinatý kaplamýþ" demek de büyük yanlýþtýr, Allah'tan ayrý bir âlemin olduðu söz konusu edilmektedir. Halbuki âlem, eþya diye birþey yoktur. Varolan sadece Allah'týr. Ancak bunu ise cahiller deðil sadece "ev ednâ" makamýna eriþenler anlayabilirler."

Ünlü sûfý-þair Camî'de (898/1492) mensubu olduðu ve savunduðu Vahdet-i Vücûd inancýný bir çok þiirinde tekrar tekrar açýklar. Þu þiiri bunlardan sadece birisidir;

Arkadaþ,dost, yoldaþ,
Hepsi O,
Dilencinin yýrtýk-sökük elbisesindeki de
Krallara lâyýk sýrmalý kaftanlardaki de,
Hep O;
Çeþitliliðin sergileniþinde veya birliðin gizliliðinde
Vallahi hep O!
Tallahi hep O! 64

Ibn Arabi'nin (638/1240) Vahdet-i Vücûd inancýnýn sistemleþtiricisi olduðunu belirtmiþtim. O, seleflerinden aldýðý bu inancý sistemli, baþlýbaþýna bir inanç sistemi haline getirdikten sonra haleflerine devreder. Bu itibarla konunun Ýbn Arabî merkezli incelenmesinde yarar vardýr.

Ýbn Arabi'nin Vahdet-i Vücûd inancýnýn doðru biçimde anlaþýlabilmesi için Nazmi Efendi örneðinde olduðu gibi, hulul inancýnýn dayanak alýnmasý gerekmektedir. Þöyleki, O, hulul inancýnýn saçma olduðunu ifade eder. Çünkü hulul olmasý için, iki ayrý varlýðýn (hulul eden ve kendisine hulul olunan - Allah/kâinat) bulunmasý gerektiðini söyler.

Halbuki ona göre mevcud (varolanlar) Bir'dir. "Hakikat budur ki, Halik, Mahlûktur ve yine hakikat budur ki, Mahlûk, Hâlýk'týr. Bunlarýn hepsi bir tek varlýktandýr. Hayýr belki O tek varlýktýr. Ve yine O, çokluk halinde olan varlýktýr."65

Ona göre âlem ile Allah arasýnda bir ayrýma gidilmesi zorunlu görülecek olursa, bu ancak zihinsel olarak yapýlabilir. Yani böylesi bir ayrým þeklîdir, gerçeði yoktur. Çünkü "varlýkta ancak bir vardýr. Suyun rengi kabýnýn rengidir,"66

O'nun Vahdet-i Vücûd inancýnýn dayanaðý olarak ünlü eseri Fûsus el-Hikem dikkate alýndýðýnda, söz konusu inancýný ifade eden bazý söz ve açýklamalarý þunlardýr;

"Bu kitap, nefis ârzularýnýn münezzeh ve içine fesad karýþmamýþ olan en küdsî makamdan indirilmiþtir.. .ben ancak bana ilham olunan þeyi söyledim. (s:5)

Tanrý, mahlûkuna insan ile nazar kýldý ve onlara rahmet eyledi. Þu halde O ezelî olan insan, þekliyle hadîs, zuhur ve neþ'eti bakýmýndan ebedî ve daimdir. (s: 10)

Bineanaleyh biz O'nu gördüðümüz vakit kendi nefislerimizi görürüz ve O bizi gördüðü vakit kendi nefsini görür. (s: 19)

O (yani Adem) hem Hak, hem de Halk'týr (s:25)

Hakk'ý tenzih eden kimse ya câhildir, ya edebî noksan kimsedir...Çünkü Hak olan Mahlûk'larýn hepsinde zuhur yani belirme vardýr. Þu halde bütün mefhumlarda beliren O'dur. (s: 51,52)

Sen Hakk'ýn sureti ve Hakk da senin ruhun olduðu olduðu cihetle sen Hakk için cismanî bir suret gibisin. O da senin cesedinin suretini sevk ve idare eden bir ruh gibidir (s:54).

Alemin suretinden Hakk'ýn ayrýlmasý asla mümkün deðildir (s: 55).

Böyle olunca her bir Mâbud'da Allah'tan baþkasýna ibadet olunmadý (s: 62)

Sen yere gömüldüðün vakit O'nun içindesin, O senin zarfýndýr (s: 66)

Vücûd âleminde ancak O vardýr (s: 74).

Varlýkta O'nu gören, O'dan baþkasý deðildir (s:75).

Ýnsan ve eþya isimleriyle anýlan hep O'dur (s:76).

Demek oluyor ki, tabiat âlemi bir aynada beliren suretlerdir. Hayýr! belki de çeþitli aynalarda görülen tek bir surettir (s:81).

Allah beni öðer, ben de O'nu. O bana kulluk eder, ben de O'na (s:94)

Hakk'ýn belirmesi benim vücûdumdadýr. Bunun için biz Hakk'a göre kap gibiyiz (s:95).

Ey nefsinde varlýklarý yaratan! Sen halk ettiðin þeylerin hepsisin (s:105).

Bir vakit olur ki, Kul þüphesiz Rabb olur. Baþka bir vakitte de iftirasýz kulluk derecesine iner (s:109).

Herhangi bir mahlûkta Allah'tan þu eser vardýr ve diðer mahlûkta bu þey vardýr denilemez. Çünkü O ezelî varlýk parçalanmayý kabul etmez (s: 111).

Sen Kul'sun ve Tanrý'sýn; kulluðun kimin kulu olduðunu bildiðin içindir (s:116).

O herþeyi kaplamýþtýr (s: 118 ).

Zaten yolda muhakkak olarak yürüyen Hakk'týr. Bilinen de ancak O'dur. (s: 156).

Þu halde sen bir yönden düþünürsen benim sýðýnmam O'ndan O'nadýr(s:164).

Göz O'ndan baþkasýna bakmaz (s:167)...

Hakikat ancak bizim bahsettiðimizdir. Buna inan ve bu meselede hâl ile bizim gibi ol (s:307)...

Bu bölüme Ýmam Ebû Hanife'den (150/767) bir alýntýyla baþlamýþ ve insanlarýn ayný kavramla farklý þeyler ifade edebileceklerini, bu nedenle kavramlarýn bizzat kendilerinin deðil, ifade ettikleri anlamýn önemli olduðunu açýklamýþtýk.

Tevhid hakikatinin "Tevhid", "Ýslâm" isimleri altýnda bozulup deðiþtirilmesine iliþkin çok sayýda örneklerden de anlaþýlmýþ olmalýdýr ki, bazý insanlar söz ve yazýlarýnda her ne kadar Allah, Ýslâm, Peygamber, Kur'an vs. gibi isimleri kullanýrlarsa da, onlarýn bahsettikleri bu isimlerin Resûlüllah (sav)'in bildirdiði dinin temelini oluþturan benzer isimlerle bir iliþkisi olmamýþtýr.

Kýsacasý çoðu zaman bu þahýslar, Kur'an ve Sünnet'te bildirilen aþkýn (Muteal), yaratýklarýnýn herþeyini hükmü altýnda bulunduran, herþeyi kontrolü, gücü, ilmi altýnda tutan, sürekli yoktan yaratan, kendisiyle hiç bir yaratýðýn bir (aynýgöz kırpma olmadýðý ve olamayacaðý Allah inancýnýn dýþýnda bir Allah'a inanmýþlar, o kendi hayallerinin ürünü olan hayali varlýktan, Allah olarak bahsetmiþlerdir.

Onlarýn inandýðý o Allah ise (haþa) yoktan yaratamayan, yaratýklarýyla ilgilenmeyen ve hatta yaratýklarýyla bir (aynýgöz kırpma olan hayallerinin ürünü bir varlýktýr. Bu durumun kýsa ve çok güzel bir deðerlendirmesi olarak yine Ýmam Ebû Hanife'nin (150/767) bir tesbitini dikkate almak konunun anlaþýlýr olmasý açýsýndan yararlý olacaktýr;

"Bir yahudiye kime ibadet ettiðini sorarsanýz, "Allah'a ibadet ediyorum" der. Allah'ý sorduðun zaman, onu beþer þeklinde yaratýlmýþ olan oðlu Üzeyr olduðunu söyler. Bu durumda olan kimse Allah'a iman etmiþ olmaz. Eðer bir Hristiyana, kime ibadet ettiðini sorarsanýz "Allah'a ibadet ediyorum" der. Allah'ý sorduðunda, onun Ýsa'nýn cesedinde ve Meryem'in karnýnda gizlenen, bir yere sýðan ve giren varlýk olduðunu söyler. Bu durumda bulunan kimse ise Allah'a iman etmiþ olmaz. Mecusi'ye de kime ibadet etitiðini sorarsan, o da "Allah'a ibadet ediyorum" diye cevap verir. Fakat Allah'ý sorduðun zaman, onun ortaðý, eþi ve çocuðu bulunan bir varlýk olduðunu söyler. Bu durumda olan bir kimse de, Allah'a iman etmiþ olmaz. Bütün bu kimselerin Allah'ý bilmemeleri ve inkârlarý birdir. Vasýflarý, sýfat ve ibadetleri ise çok ve deðiþiktir... iþte böylece sen onlarýn tavsif ve ibadet ettiklerine, ibadet etmediðini bilirsin. Çünkü onlar üç yahut iki ilâh tavsif ediyorlar. Tavsif ettiklerine de ibadet ediyorlar. Oysaki sen, bir olan Allah'ý tavsif ediyorsun. O halde senin ibadet ettiðin mabudun onlarýn ibadet ettiklerinden baþkadýr. Onlarýn mabudu da senin ibadet ettiðinden baþkadýr. Bunun için Kur'an'da ; "De ki, ey kâfirler.ben sizin taptýklarýnýza tapmam, siz de benim taptýðýma tapmazsýnýz" buyurulmuþtur."67
Gönderen: 23.12.2006 - 20:30
Bu Mesaji Bildir   buharii üyenin diger mesajlarini ara buharii üyenin Profiline bak buharii üyeye özel mesaj gönder buharii üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
buharii su an offline buharii  
47 Mesaj -
Baþta Ýbn Arabî olmak üzere en açýk biçimiyle Sadreddin Konevî (673/1274) Celâleddin Rumî (672/1273), Abdulkadîr el-lci (756/1355), Ýbn Seb'în (669/1270), lbnu'l Farýz (632/1235), Tîlimsanî ( ) gibi ünlü sufîlerin söz ve yazýlarýnda kolaylýkla bulunabilecek Vahdet-i Vücûd inancý, günümüz araþtýrýcýlarýnýn çoðunun zihnin de Batý kökenli Panteizm kavramýný çaðrýþtýrýr bir þekilde yer etmiþtir. Çünkü Panteizm'e göre de "Allah'ýn âlemden ayrý ve müstakil bir þahsiyeti yoktur
Gönderen: 25.12.2006 - 21:16
Bu Mesaji Bildir   buharii üyenin diger mesajlarini ara buharii üyenin Profiline bak buharii üyeye özel mesaj gönder buharii üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
kolcu66 su an offline kolcu66  
100 Mesaj -
2. bin yýlýn en büyük alimlerinden Ýmam-ý Rabbani, Müceddi-i Elf-i Sani(ikinci bin yýlýn müceddidi) Ahmed Faruki hazretleri, Mektubat kitabýnýn 1. Cilt 266. Mektubunda buyuruyor ki;

Büyüklerimizin beðendiði, büyük bildiði Muhyiddîn-i Arabînin birçok sözlerinin, Ehl-i sünnetin doðru sözlerine uymamasý, yanlýþ olmasý ne kadar þaþýlacak þeydir. H

atâlarý, keþfinde, kalbe doðan bilgilerde olduðu için, belki kabahat sayýlmaz. Ýctihâddaki hatâlar gibi birþey söylenemez.

Onun büyük olduðunu ve hatâlarýnýn kusur sayýlamýyacaðýný, yalnýz bu fakir söyliyorum. Onu büyük bilir ve severim. Ehl-i sünnet âlimlerinin sözlerine uymýyan yazýlarýný yanlýþ ve zararlý bilirim.

Sôfiyyûndan bir kýsmý, onu beðenmiyor ve çirkin þeyler söylüyor. Bütün ilimlerini yanlýþ ve bozuk biliyorlar. Bir kýsmý da ona uyarak, bütün ilimlerini, yazýlarýný olduðu gibi alýyor. Hepsini doðru biliyor ve doðruluklarýný isbât etmeðe kalkýþýyor. Bu iki kýsm da yanýlýyor, adaletten ayrýlýyor. Bir kýsmý haddi aþýyor. Birisi de, büsbütün mahrum kalýyor.

Evliyânýn büyüklerinden olan Muhyiddîn-i Arabî keþflerindeki hatâsýndan dolayý, büsbütün red olunabilir mi? Fakat, Ehl-i sünnetin doðru sözlerine uymýyan, hatâlý bilgilerine uyulur mu ve herþeyi de kabûl olunur mu? Burada doðru yol, cenâb-ý Hakkýn bize ihsân ettiði, iki tarafa sapmýyan orta yoldur.

Vahdet-i vücûd bilgisinde, sôfiyyenin çoðunun, Muhyiddîn-i Arabî ile berâber olduðu meydandadýr. Kendisi burada da, husûsî bir yol tutmuþ ise de, sözün esasýnda ortaktýrlar. Bu bilgileri de görünüþte, Ehl-i sünnet îtikatýna uymuyor ise de, uydurulmasý kolaydýr ve ikisini birleþtirmek mümkindir. Bu fakir, cenâb-ý Hakkýn yardýmý ile, üstâdýmýn (Rübâiyyât)ýný açýklarken, bu bilgileri, Ehl-i sünnetin îtikadý ile birleþtirdim. Aradaki farkýn, yalnýz sözde ve kelimelerde olduðunu göstererek, her iki tarafýn þübhe ettikleri yerleri öyle bir aydýnlattým ki, okuyanlarýn hiç þübhesi kalmaz. Görünce anlaþýlýr.

------

Ýmâm-ý Süyûtî(Celaleddin Abdurrahman bin Muhammed, þafii âlimlerinin büyüklerindendir. Hadis imamý, müctehid idi. 500 den fazla kitap yazmýþtýr) hazretleri (Tenbîh-ul-gabî) kitabýnda Muhyiddîn-i Arabî hazretlerinin büyüklüðünü vesikalarla isbât etmektedir.

Osmanlý Ýmparatorluðunun en büyük þeyhülislamlarýndan Ebüssü'ûd efendi, fetvâlarýnda da ona dil uzatýlamýyacaðý yazýlýdýr.

---------
Cihân arslanlarý, bu zincire baðlýdýr,
Kurnaz tilki, bu zinciri nasýl koparýr?


Mesaj 1 kez düzenlendi. En son kolcu66 tarafından, 26.12.2006 - 01:25 tarihinde.
Gönderen: 26.12.2006 - 01:22
Bu Mesaji Bildir   kolcu66 üyenin diger mesajlarini ara kolcu66 üyenin Profiline bak kolcu66 üyeye özel mesaj gönder kolcu66 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Hak-dilaram su an offline Hak-dilaram  
143 Mesaj -
okuyunca kafanizda bir msele kalmayacaktir umuduyla...

Gullât-ý Þiiyye ve tasavvuf iddiasýnda bulunan birçoklarýnýn, hulul ve ittihada inanýp, Vahdet-ul-Vücud'a, kulun Allah'la birleþmesi olarak inanmalarý sapkýnlýktýr. Onlarýn ibarelerini görenler, sofilerin hepsinin o itikadda olduðunu zannederler. Gerçek öyle deðildir.

Ýslama mal edilmiþ Gullat-ý þiiyye ve bazý þeriat düþmanlarý; tasavvuf ilmini iþrakiyye mezhebine dayandýrarak, neticede, tasavvufu sadece fikirden veyahud hissiyat-ý felsefiyeden yahud mücerred akýlcýlýk veyahud istidracdan ibaret bilmiþlerdir.
Þeyh Muhyiddin Arabi, Mevlana Cami ve benzerlerinin meþrebleri, kitablarýna nazaran haþa batýl gibi görünür, lakin hak ve gerçektir. Aslýnda onlara, birçok iftira da yapýlmýþtýr. Bunlarda hulul-ittihad meseleleri asla yoktur. Ýfadede ibare bulamamýþlar.

Ne fayda ki þaþý kimseler onlarýn kitablarýný okuyunca, Hýristiyanlarýn Ýþrakiyye mezhebinden alýnma zannederler. Þaþkýnlýk okuyucunun zihnindedir. Fakat idrakte deðiller. Hulul ve ittihad onlarda yoktur.

Burada hak iki meþreb vardýr. Þöyle ki:
Birinci meþreb: Muhakkak saliklerin sulukü (yolu) biterken, Tevhid ve irfan denizinde ve ilminde istiðrak bulurlar, muzmahil olurlar. Þöyle ki zatlarý O'nun zatýnda ve sýfatlarý O'nun Sýfatýnda yok olur. Kendileriyle birlikte bütün masivayý kaybederler. O zaman "La mevcud" makamýnda masivayý görmezler. Buna fena fitTevhid (Fenafillah) diye isim verirler.

Zatlarý O'nun zatýnda ve sýfatlarý O'nun Sýfatýnda yok olur demeleri hulul ve ittihad ifadesi deðildir. Âlî bir mesele, âdi bir misalle anlatýlmak istenilirse, þöyle denilir:

Bir genç oðlan, bir kýzý sever ve ondan uzaklaþýrsa; haliyle aþk ve sevgisinden tahammülsüz dereceye gelir; arar, arar... Ansýzýn tenha bir yerde korku ve utanç olmaksýzýn karþý karþýya gelir. Acaba o anda kýzýn istek ve arzularý, bedeni ve güzelliðinden baþka bir þey aklýnda kalýr mý?.. Elbette kalmaz.. Kalmayýnca, titrer mi?.. Titrer.. Birleþtik der mi?.. Der.. Yahud düþüp bayýlýr mý?.. Bayýlýr.. Ýþte bunu gören: "Þu genç, bu kýza meftûn olmuþ." der. Ayýlýnca, gençten sorsan: Nedir bu senin halin?. "Caným onun caný için feda olmuþ; istek ve buyruklarýna hazýrým. Onun isteði, benim isteðimdir; ben yoðum o var.." demez mi?.. der.. Bundan daha âlî ünsiyet makamý... Bu "O benim içime.. Ben de onun içine girdim." demek deðildir.

Adamýn belinde bir silah var. Cebinde kaçak bir eþya var. Ansýzýn polisler etrafýný sarar.. O anda, polislerin korkusundan titrer mi? Titrer.. Þok geçirir mi?.. Geçirir.. Polisin zatýndan ve silahýndan , bir de merhametinden baþka, hiçbir þey aklýna gelir mi?.. Gelmez.. Korkusu ümidine galebe çalar mý?.. Çalar.. Ýþte bu adam, polisten meftun oldu mu?.. Oldu.. Hele hele, kendisini takatsiz ve mukavemet edemeyecek derecede görürse.. Ve bundan âlî, mahcubiyet makamý...
Ýþte kýzý sevdiðimiz kadar Allah Teâlâ'yý seversek; arzusu için arzumuzu terk edersek; yahud polisten korktuðumuz kadar Allah'tan korkarsak, yasalarý için yasaklardan kaçýnýrsak, fânî olmuþ oluruz.

Bu fenâyý bulanlardan kimisi soðukkanlý olur: "Emrinde yok oldum" der. "Aþkýnda yok oldum" der. "Sanatýna hayran oldum" der. Kimisi de heyecanlanýr: Zâtým O'nun Zât'ýnda ve sýfatým O'nun Sýfatýnda yok oldu der. Soðukkanlý, ehli temkin.. bu ise ehli sekirdir..

Teftezânî , Þerh-ul Mekâsýd'da bu meþrebi kabul edip der ki: Biz bu fenanýn kenarýnda itikad ederiz ki bu fenanýn yolu ayan ve beyan."
Ýbnu Kesîr'in naklettiði Ebî Seleme ve Ebî Hureyre'den gelen sahih bir rivayette, Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem þöyle buyurdu:
"Sözün en doðrusu, þair Lebîd'in söylemiþ olduðu: 'Dikkat, Allah'tan baþka her þey zeval halinde, helaktedir.' sözüdür."

Ýbnu Kesir diyor ki: Bunun muktezasý þudur:

Gerçekte Allah Teâlâdan baþka her þey, bütünüyle fanidir, zevaldedir. Bârî Teâlâ'nýn Zât'ý, her þeyden önce ilk.. ve her þeyden sonra sondur.
Kâdý Beydâvi El-Kasas sûresinin son ayetinin tefsirinde: "Gerçekte Allah Teâlâ'nýn Zât'ýndan baþka her þey mümkündür; haddi zatýnda zevalde ve ma'dumdur." Er-Rahman sûresinin; "Yeryüzünde her þey fânîdir. Ýkram ve Celal sahibi Rabb'inin Zât'ý bâkî kalacaktýr." meâlindeki 26-27'nci ayetinin tefsirinde de "Eðer sen mevcudatýn cihetlerini araþtýrsan ve zatlarýný teftiþ etsen, Allah Teâlâ'nýn Zat'ýndan baþkasýnýn, haddi zatýnda zevalde olduðunu görürsün; Rabb'inin rýzasýnýn ciheti müstesna" demektedir.

Mercânî bunu naklettikten sonra diyor ki: Ariflerin ittifakýyla, mümkinatýn hepsi; helak, zeval ve fenâ halindedir. Hakiki Vücudlarý yoktur. Ancak hakiki mevcud, doðrusu vücud, Allah Teâlâ'dýr. Bir þahs-ý vâhid, muhtelif bir çok aynalarda zuhur ettiði gibi, Allah Teâlâ'da mümkünlerde tecelli eder. Bu tecelli ve zuhurdan baþka, mümkünlerin hiçbir vücudu yoktur.
Tarif edilen istiðraký, ruhen, kalben ve aklen müþahede etmek; bu müþahede esnasýnda sarhoþluktan dolayý varlýðýný unutmak, Fenâ.. Kendi varlýðýný idrak etmek, Bekâ... Ýki varlýk arasýnda fark etmek ve mümkinata da bir nev'î vücud payýný vermeye hükmetmek, Vahdet-i þuhud ve Bekâ... Ýþte Ýmam Rabbânî Mektubat'ýnda bu makamý tercih ederek, Vahdet-ul-Vücud'u inkâr etmektedir. Onun inkârý, Vahdet-ul-Vucud meselesinin yokluðu veya geçersizliði için deðildir. Daha mükemmel makâmâtý idrak etmek içindir.

Hâlýk'a inanýp, O'nun emriyle nefsî arzularýný yok eden yok mu, iþte o kimse, O'nda yok olur. Kýsa tabirle, nehiyleri terk etmek ve emrleri yapmak.. Yani O'nun için her yasaklarý terk eden, O'nun için alçak nefsi öldüren ve muhalefet eden sâlik yükselir; doðrusu baþkalaþýr.

Rûhen de bütün emrleri yerine getirerek Kur'an'ýn ahlakýyla baþ baþa kalýrsa, Bekabillah olur. Doðrusu iki insan olur.

Hakikatte Vahdet-ul-Vücud'a kail olanlar, Arif-i Billah ve hakiki Müslümanlardýr. Miþkat-ul Envar kitabýnýn tabiriyle "Ehli Vahdet-ul-Vücud"; Üstad Hazretlerinin tabiriyle "Ehli Vahdet-uþ-Þuhud"; mecazýn en derin çukurundan çýkýp, hakikatin zirvesine... Ýmam Þa'ranî'nin tabiriyle; ayn-ul-yakîn mertebesindeki hakikatlere varmýþlardýr.
Hakikatte onlarca, tek bir varlýk vardýr. O da Allah.. Lâ mevcûde filhakîkati Ýllallah demiþlerdir. Kainat hayalidir; veyahud ayna gibidir. Var görülür, hakikatte yoktur. Bu meþreb, Vacib-ul-Vücud'un Zat'ýný deðil, masivayý yok bilirler; "masiva yokluða mahkumdur" demezler. Kâdý Beydâvî, Er-Rahman sûresinin 27 ve 287inci ayetlerinin tefsirinde bu meþrebi muteber görmüþtür.

Bu tarifler Ýslamýn bizzat özünden halelenip çýkmýþ nadide, özlü, iþtiyak ile sýrlarýna eriþilmek istenen ve bizzat takva ile yaþamadan da ancak firak getiren mefhumlardýr.
Dolayýsýyla tasavvuf Hýristiyanlýktan Ýslama geçmemiþtir. Bizzat Ýslamda özünü ve manasýný bulmuþ Asr-ý Saadet devrinden beri de sürekli yaþanýlan, halleri ile zühdleri ile Ýslamlýklarý tevatür derecesine ulaþmýþ nice evliyanýn yol olarak tutmuþ olduklarý geniþ bir hazinedir.
Hal böyle iken nice Gazâlî, Ýmam Rabbânî ve bu zatlarýn ardýnca giden, milyarlarca körü körüne deðil aklî ve naklî delillerle giden bunca din alimini tekfir etmek, onlarý onlara yakýþmayan ithamlarla anmak, Ümmetin en büyüklerini tekfir etmek demektir. Halbuki Ýslamiyet’i sahih olan Müslümanlara kâfir demek, onlarý kâfir görmek küfrün ta kendisidir.

Vahhabiler, ecdadlarý Hariciler gibi, halen salihlerin türbelerine, mürþid ve ehli Beyte ve dört mezhebin tabilerine, tarikatlarýna kin baðlarlar. Her birisi de ictihad davasý peþindedir. Görüþüm diye sapýk fikirlerini koskocaman müctehidlerin fikirlerine mukayese ederler...

Özellikle þu üzerinde yaþadýðýmýz topraklarda gençlerimizin beyinlerini yýkamak için gayret gösteren Vahabi, Þii ve reformcularýn fikirlerine kapýlmamak için öncelikle Tashih-i itikad þarttýr. Tashih-i itikad her þeyden önce farz olduðu için, Ehli Sünnet velCemaatin fikirlerini ölçü alan eserleri okumak lazýmdýr...

Kiþi bilmediði noktanýn düþmanýdýr.
Gönderen: 26.12.2006 - 09:11
Bu Mesaji Bildir   Hak-dilaram üyenin diger mesajlarini ara Hak-dilaram üyenin Profiline bak Hak-dilaram üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  
Buhari Kardeşe
1543 Mesaj -
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Vahdetül Vücud


"Bir aynayý güneþe karþý tuttuðunuzda güneþ o aynada görünür. Onun nuruyla ayna da aydýnlanýr. O da ýþýk saçmaya baþlar. Bu ayna þuurlu olsa, güneþin nurunu kalbinde taþýr, ona iman eder ve kendisindeki bütün renklerin, ýþýðýn, hararetin hep ondan geldiðini bilir, ona minnettar olur. Bu þuurlu aynanýn güneþe doðru yaklaþtýðýný farz edelim. Yaklaþtýkça güneþten daha fazla ýþýk alacak, daha çok parlayacak, diðer yandan, daha fazla ýsýnacak, yanacaktýr. Ayna güneþe yaklaþtýkça onda, güneþin görüntüsü dýþýnda kalan saha gittikçe azalýr. Ve sonunda aynanýn tamamý güneþin nuruyla dolar. Artýk onun kalbinde baþkasýna yer yoktur. Yaklaþma devam ettikçe, ýþýðýn þiddetinden ayna kendini göremez olur. Þiddetli hararet ve nur ile kendinden geçer, istiðrak hâline girer. Artýk ne kendisi kalmýþtýr ortada, ne de ýþýðý. Ýþte o ayna bu halde iken, "Güneþten baþka bir þey yoktur." derse, bu onun mânevî sarhoþluðunun ifadesidir."

Üstad Bediüzzaman Said Nursi (r.a.) Mesnevi Nuriye de Vahdetü'l vücut için Mesnevî
"Tevhidde istiðraktýr ve nazara sýðmayan bir tevhid-i zevkîdir."



Diyor Buhari kardeþ ne diyorsun yoksa Üstad damý Ehl-i Sünnet deðil. Evet yada Hayýr diye cevap ver.

Hiç makamda olmadýðýn ve olmadýðýmýz konularý taþýyorsun baþkalarýnýn cahilane yorumlarýný alýp buraya taþýyorsun. Býrak bu mevzuyu o makama ulaþmýþ kiþiler varsa onlar tartýþsýn. Sen þu ahir zamanda Ýmanýný kurtarmaya bak. Gýybet ve ÝFtiralarý býrakalým ÝnþALLAH-U TEALA. Peygamber Efendimiz (s.a.v) "Vefat edenlerin arkasýndan hayýrla konuþun diyor."

Sen ne yapýyorsun konulara mesajlar yazýp üste taþýyorsun böyle hiç makamýnda olmadýðýmýz konularý alýntýlar yapýp ekliyorsun genç kardeþlerimizin kafasýný karýþtýrýyorsun. Söylermisin çoðu kardeþimiz Vahdetül Vücud ne diye sorsan kaçý cevap vericek. Biz Tefekkür yanýmýzý geliþtirememiþken sen tutup Tefekkürün de üsütünde olan bir konuyu buraya yazýyorsun. Birde küfür diyorsun ne biliyorsun tattýn mý bu duyguyu yoksa o makamamý çýktýn.

Yazýk ya ki ne yazýk. Ýnanýn hizmet etme þevkimize zehirli oklar atýyorsunuz. Bu tür konulara cevaplar veriyoruz aklen dahi cevaplar verdik hemde kendi sözlerimizle deðil bizzat Ýslam Ahalisinini kabulettiði Alimlerin görüþleri Ýmam Rabbani r.a. Bediüzzaman Said Nursi r.a. gibi. Sonra gene ayný konular bu sefer diyoruz ki eksiklik bizde sanýrým. Neyse baþka konular ekleyecektik lakin sonraya býrakýcaz sanýrým...
Gönderen: 26.12.2006 - 18:42
Bu Mesaji Bildir   Havz-i Kevser üyenin diger mesajlarini ara Havz-i Kevser üyenin Profiline bak Havz-i Kevser üyeye özel mesaj gönder Havz-i Kevser üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
ibn_teymiyye su an offline ibn_teymiyye  
21 Mesaj -
ýsaallah bu konuyu genýs olarak arastýrýrsýn kardesým...bu sozun kendý kufurdur her ne kadar sýzler kabullenmesenýzde....
Gönderen: 28.12.2006 - 00:31
Bu Mesaji Bildir   ibn_teymiyye üyenin diger mesajlarini ara ibn_teymiyye üyenin Profiline bak ibn_teymiyye üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  
1543 Mesaj -
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Bu sözün kendi küfürdür diyorsunuz ama ben size Üstad'ýn bir sözünü aktarýyorum. Üstad demekki bir küfrümü savunmuþ oluyor güzel kardeþim. Yoksa O mertebeleri görüp görüðüne binaen mi bu sözü söylüyor. Biz diyoruz ki bir mevzuyu eleþtirmemiz için yada Dine uygun olup olmadýðýný anlamamýz için o mevzuya hakim olmak ve o mevzuyu en ince detaylarýna kadar anlamamýz gerekiyor. Ben þimdi günümüze bakýyorum önce nefsime söylüyorum biz daha Ýmanýmýzý kurtarma derdine düþmüþken bu tür konularý konuþuyoruz savunuyoruz ve cahilce eleþtiriyoruz. Size 2 tane kiþi söylüyorum. Biri Ýmam-ý Rabbani (r.a.) diðeride Bediüzzaman Said Nursi (r.a.). Tasavvuf Ehl-inden kinseyi söylemedim dikkat ederseniz. Bu kiþiler eleþtirmiyorlar sözleri ortadadýr. Küfür hele kesinlikle zikretmiyorlar. Sadece zor bir yol ve yüksek mertebeler gerektiren bir hal diyorlar.


Gelelim bize biz bu zayýf imanýmýzla hangi konularý konuþuyor ve eleþtiriyoruz hatta küfür ithamýyla damga vuruyoruz. Estaðfirullah...Anlaþýlan o ki Ýmam-ý Rabbani ve Üstad Bediüzzaman Said Nursi (r.a.) küfrü savunuyor öyle mi kardeþim?

Estaðfirullah Estaðfirullah Estaðfirullah...
Gönderen: 28.12.2006 - 18:30
Bu Mesaji Bildir   Havz-i Kevser üyenin diger mesajlarini ara Havz-i Kevser üyenin Profiline bak Havz-i Kevser üyeye özel mesaj gönder Havz-i Kevser üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
ibn_teymiyye su an offline ibn_teymiyye  
21 Mesaj -
guzel kardesým beným ýslamda olçu kýsýler degýldýr kuran ve sunnettýr....beným anlamadýgým sen o yazýlan yazýdan dolayý sunu rahatlýkla soyleyebýlýrmýsýnký saýd nursý evet ger cektende vahdetul vucud fýkrýný felsefesýný savundu dýye bunu kesýnlýkle soyleyebýlýrmýsýn......
Gönderen: 28.12.2006 - 22:57
Bu Mesaji Bildir   ibn_teymiyye üyenin diger mesajlarini ara ibn_teymiyye üyenin Profiline bak ibn_teymiyye üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
buharii su an offline buharii  
47 Mesaj -
bence soyleyemez...düsün
Gönderen: 06.01.2007 - 20:57
Bu Mesaji Bildir   buharii üyenin diger mesajlarini ara buharii üyenin Profiline bak buharii üyeye özel mesaj gönder buharii üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  
Yeter artık Amacınız nedir?
1543 Mesaj -
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

Konu bu kadar niçin dallanýp budaklandý söylemedim zira konu tekrar gündeme gelsin istemedim.


Üstad "Tevhidde istiðraktýr ve nazara sýðmayan bir tevhid-i zevkîdir." diyor.

Küfür olan bir mevzuu veyahut bir yol için bu lafý söylermi. Savundu demiyorum ama küfürde dememiþtir. Üstad bu zamanýn hastalýðý Ýman zayýflýðýdýr demiþtir. vahdet-ul vücud yolu zor ve meþekatli ve deðim yerinde ise çelik gibi bir iman gerektiriyor. Zira bu yolda þeytanýn vesveseleri çoktur makam gerektirir hal gerektirir. Bu zaman ise Ýmaný kurtarma devridir demiþtir. Bu mevzuu bu kadardýr. Deseniz ki bu zamanda bu yoldan gidilmez hak vericem ama küfürdür diyorsunuz.

Kendinizi hangi makama koydunuz ki insanlarýn imanlarýný oyuncak yapmýþsýnýz küfür yada imanlý ayrýmýný ALLAH c.c.ýn yerine siz yapar olmuþsunuz. Yeter artýk ya burasý çocuk parkýmý ki çocukca cevaplar veriliyor söyler söylemez diye.

Amacýnýz ne ise bu yolu zorlaþtýrmayýn açýkça yazýn bizde ona göre cevap verelim. Yok eðer derseniz ki bizim varlýðýmýzdan rahatsýz oluyor iseniz gideriz güzel kardeþim hakkýnýzý helal ediniz....


Gönderen: 07.01.2007 - 16:36
Bu Mesaji Bildir   Havz-i Kevser üyenin diger mesajlarini ara Havz-i Kevser üyenin Profiline bak Havz-i Kevser üyeye özel mesaj gönder Havz-i Kevser üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
.:Yakup023:. su an offline .:Yakup023:.  
555 Mesaj -

Amacýnýz ne ise bu yolu zorlaþtýrmayýn açýkça yazýn bizde ona göre cevap verelim. Yok eðer derseniz ki bizim varlýðýmýzdan rahatsýz oluyor iseniz gideriz güzel kardeþim hakkýnýzý helal ediniz....



can abim sen neden kendini yorarsýn sitede güvenlik yoksa bunlara göz yumuluyorsa sende siteye yazý yazma artýk

artýk insaný býkkýnlýga getiriyolar abi gayemiz ne ugraþýmýz ne oldu

yazýk ki neleri tartýþma haline dönüþtürüyoruz
Gönderen: 07.01.2007 - 17:08
Bu Mesaji Bildir   .:Yakup023:. üyenin diger mesajlarini ara .:Yakup023:. üyenin Profiline bak .:Yakup023:. üyeye özel mesaj gönder .:Yakup023:. üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 1298 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 11:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
CENGAVER12 (59), guryasin (), ahmet_talha (45), adarsalih (63), sivkanal (59), emreay (48), sampiyon (43), :::HeLeN::: (37), fuzuli (42), serkanarslan72 (53), amine45 (65), mýsket (46), ASAMED (40), ÖMER kartal (57), ramadan (59), furkanaliimran (43), mhendem (43), kasimbaba1984 (41), Kahraman46 (37), 4.Murad (52), yolcu_416 (47), mecnun04 (45), nisaa_3 (125), dörtdivanl&yacu.. (53), gul-iruhsar (44), Sevgi_Seli (41), nejdetataker (47), pasam201 (50), Hüseyin12 (47)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.68295 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.