0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » SERBEST KÜRSÜ » Kadınlara sorduk: Niçin örtünüyorsunuz?

önceki konu   diğer konu
3 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
der_ya su an offline der_ya  
Kadınlara sorduk: Niçin örtünüyorsunuz?
875 Mesaj -
Baþýný çeþitli þekillede örten kadýnlara, genç kýzlara neden örtündükleri ne þekilde örtündükleri neden o örtünme þekli tercih ettikleri soruldu. Ýþte cevaplar:


Tesettürlü kadýnlarla örtünme biçimleri üzerine konuþtuk. Çarþaflýya, pardösülüye, etek-ceket ya da pantolon tunik giyene mikrofonu eþit mesafeden uzattýk. Yargýlamadan ve hesaba çekmeden...

Baþörtüsü ‘yasak’ listesinden çýkmaya hazýrlanýyor. Medeniyetler Ýttifaký 1. Forum’u için Ýspanya’da bulunan Baþbakan Recep Tayyip Erdoðan baþörtü yasaðýnýn kalkacaðý müjdesini verirken ‘velev ki siyasi simge bile olsa’ ifadesiyle bir tartýþmayý yeniden alevlendirdi. Biz de, ömrü hayatýnda örtünmekle siyaset arasýnda bir iliþki kurmamýþ kadýnlarla yasaklardan bu yana tesettür çizgisinde nelerin deðiþtiðini konuþtuk.

Her meþrebe uygun bir örtünme biçimi olabilir mi? Ölçü nedir? Kim daha iyi örtünüyor? Bugün caddelerde gördüðümüz ‘yarý tesettürlü’ kadýnlar ve genç kýzlar nereden geldi? Pardösülü hanýmlar nereye gitti? Deðiþim kaçýnýlmaz mýydý? Sorular artýrýlabilir, daha iyi örtünenlerin daha kötü örtünenleri uyarmasýnýn doðru olup olmadýðý da eklenebilir listeye ya da tesettür karþýtlarýnýn baþörtülü ama pantolonlu kýzlarý ne hakla eleþtirdiði irdelenebilir. Doðrusu zor sorular bunlar, cevabý masa baþýnda aranmayacak kadar çetrefilli… Bir de yýlgýnlýk söz konusu; yasaklardan, maðduriyetten, okul önünde bekleþen gözü yaþlý kýzlar resminin bir parçasý olmaktan mütevellit bir yorgunluk… Ve sürekli incelenmekten, eleþtirilmekten, alay edilmekten, sanki hep buralarda deðillermiþ de, evrenin bilinmeyen bir köþesinden ansýzýn çýkýp gelmiþler gibi muamele görmekten duyulan can sýkýntýsý…

Ýþte bu yüzden, ‘Kadýnlara ve genç kýzlara ne þekilde örtündüklerini soralým, kendi tercihlerini anlatsýnlar, karþýlýklý oturup biçimlerden ve renklerden konuþalým, deðiþim serüvenlerini dinleyelim’ diye yola çýktýðýmýzda epey dil dökmek zorunda kaldýk. Hayýr, biz meseleye ‘içeriden’ bakmaya çalýþýyorduk, bazýlarýnýn yaptýðý gibi kategorize etme niyetinde deðildik elbette... Yargýlamak mý, aklýmýzýn ucundan bile geçmezdi. Gerçek bir meraktý bizimki. Niyetimiz, son on yýlda yaþadýðýmýz dönüþümü, en açýk gösterge olduðu için belki de tesettür üzerinden okumaktý.

ÜNÝVERSÝTEYÝ PEÇEYLE BÝTÝRDÝM AMA…

Sene 1992, Ýstanbul Üniversitesi Ýletiþim Fakültesi’nin avlusu… Ýlk günün heyecanýyla bekleþen baþörtülü öðrenciler arasýnda, siyah bol pardösülü, beline kadar inen büyükçe baþörtüsünü yüzüne peçe yapmýþ bir genç kýz da var. Gazetecilik bölümüne en yüksek puanla giren ikinci kiþi. Ýmam-hatip lisesinde dünya Müslümanlarýndan haberdar olarak yetiþmesini saðlayan ablalarý onda yeni bir ufuk açmýþ; gazeteci olmak, sesini herkese duyurmak istiyor. Yasaðýn henüz uygulanmadýðý; ama mesela Ýletiþim Fakültesi’nde baþörtülü kýzlarýn dekanlýk katýnda dolaþmamalarý yönünde uyarý aldýklarý yýllar… Yine de günümüze kýyasla epey özgür bir ortam, peçeli Elif Gökmen okulu peçesiyle tamamlayabildiðine göre…

Sene 2008, Elif Gökmen Erçelik, iki erkek çocuk annesi. Gazeteci deðil; ama uluslararasý ihracat firmasýna sahip bir iþ kadýný. Sýk sýk yurt dýþýna çýkýyor ve ayný sýklýkta misafir karþýlýyor. Peki nasýl giyiniyor, 16 yýl önceki gibi mi? “Öðrenci Elif’le iþ kadýný Elif arasýnda çok fark var. Ayný þekilde giyinmiyor olmam çok normal.” Deðiþen sosyal konumun ve rollerin giyimi ve tesettür þeklini belirlediðine inanýyor Elif. “Bugün yabancý müþterilerim beni bu hâlimle kabullendiler.” derken, renkli baþörtüsüne ve modern kesim siyah pardösüsüne dikkat çekiyor: “Kabullenilen hâlim, öðrencilik yýllarýmdaki peçeli hâlim deðil, toplumun normal bulduðu pardösülü ve baþörtülü hâlim…”

Kýrýlma noktasýný soruyoruz Elif’e, ‘iþ kadýný’ olmasý giyimini deðiþtirme nedenlerinden yalnýzca biri çünkü, ne oldu da vaktiyle farz bellediði peçeyle vedalaþtý? Okulu bitirip de Arapça öðrenmek için Suriye’ye gittiðinde olmuþ ne olmuþsa. “Sudanlý kadýnlarý gördüm orada.” diyor, “Beþ metre uzunluðunda pembeli sarýlý çarþaf gibi dikiþsiz kumaþlara baþtan aþaðý sarýnmýþ, ucunu da kollarýnýn altýna sýkýþtýrmýþlardý. Bu kadýnlar en az benim kadar Müslüman’dý. Sonra Müslüman olup Arapça öðrenmek için gelen Batýlý kadýnlar gördüm. O zaman þunu düþündüm. Herkes benim gibi siyah giyinmek ve peçe takmak zorunda deðil.” O ana kadar tesettürün her kadýn için ayný olmasý gerektiðine inanan ve kendisi gibi örtünmeyenleri dýþlayan Elif, o günden sonra tesettürün kültüre, yöreye, iklime göre farklýlýk arz edebilen bir emir olduðunu düþünmeye baþlamýþ. Kutuptakinin de Afrikalýnýn da Avrupalýnýn da yaþamasýna imkân veren bir esneklik, bir özgürlük alaný…

Kur’an-ý Kerim’de peçeyle ilgili bir hüküm bulamayýp da Osmanlý döneminden fetvalar aradýðý yýllar için, “Þimdi çok geride kaldý.” diyor, “Peçeyle ilgili sorgulamalarým baþladýðýnda baþörtüsü gibi farz olmadýðýný anladým. Suriye dönüþü Yeni Þafak Gazetesi’nde iki yýl ayný giyimle ama bu kez peçesiz olarak dýþ haberler muhabirliði yaptým. Sonra renkli eþarplar takmaya ve siyah dýþýnda koyu renk pardösüler giymeye baþladým. Hâlâ da böyle giyiniyorum, koyu renkleri kendime daha çok yakýþtýrýyorum.” Yakýþma meselesi biraz netameli görünüyor. Yeþilçam filmlerinden birinde Türkan Þoray’ýn yaptýðý gibi yüzüne is sürüp dýþarý çýkmayý kim ister; ama yakýþan þey ayný zamanda güzel gösteren þey deðil midir? “Hiçbir kadýn çirkin görünmek istemez.” diyor Elif, “Ama bir ölçüsü olmalý.” O, hâlâ pardösü giyiyor olmakla ölçüyü koruduðuna inanýyor. Pardösü bir tür güvenli alan… Emniyet þeridinin karþý yakasýnda etek bluz, olanca kaypaklýðý ve tekinsizliðiyle bekliyor. “Bir kez o tarafa geçersem, kendimi kontrol edemem, ipin ucunu kaçýrýrým.” korkusu salýyor muhatabýnýn yüreðine. “Her sabah iþe giderken bu bluz dar mý, eteðim tesettüre uygun mu diye endiþelenmek istemiyorum.” diyor Elif Gökmen. Bu yorucu bir þey ayný zamanda…

ÝLK ÖRTÜM SÝYAHTI; ÇÜNKÜ…

Siyahtan renkliye geçenlerden biri de Ümit Meriç. Ýlk eþarbýnda siyahý tercih etme sebebi biraz farklý. 17 Aðustos depremini hatýrlayalým, bütün ülke yasta. Ümit Meriç, depremin üçüncü gecesi dua ederken örtüsüz olduðunu fark ediyor ve müthiþ bir hicap duyuyor. Bir buçuk ay boyunca baþýndan çýkarmadýðý siyah eþarbýn ‘Radikal Ýslam’ý çaðrýþtýrdýðýný düþünüyor þimdi; ama ‘gönlünün renginin de kara olduðu’ o günlerde bu aklýna bile gelmemiþ. Renkler sonradan sonraya girmiþ hayatýna; saks mavileri, turkuazlar, mercan kýrmýzýlarý… Müslüman olmayý, hayatýn neþesini yakalamakla eþ anlamlý gördüðünden kendi tesettürünü bu ruh hâline uygun düþecek þekilde tanýmlýyor: Kendini gizlemekten çok, dýþ dünyaya Müslüman olduðunun müjdesini vermek…

Ümit Haným, kiþisel tercihlerinden söz ederken, tesettürlü kadýnlarýn hepsini bir kefeye koyan ya da örtünme biçimlerinden türlü anlamlar çýkaran zihniyete de bir cevap veriyor. Kadýnlarýn çoðu, paþa gönülleri nasýl isterse öyle örtünüyor neticede: “Siyah giyindiðimde mutlaka kýrmýzý eþarp takarým. Dikdörtgen ipeklileri tercih ederim; çünkü kare örtüler yüzüme yakýþmýyor. Bone yerine Paris’ten gelen kadife bantlar kullanýyorum. Kadife yüze yumuþaklýk veriyor ve kulaklarý sýkmýyor. Saçlarýmý tepemde at kuyruðu yapýyorum; ama bu tarzým biraz eleþtiriliyor.” Tesettürlü kadýnýn en sýký eleþtirmeni baþka bir tesettürlü kadýndýr. Ýncitmeyen bir üslupla ‘Mümin, müminin aynasýdýr’ hadis-i þerifine uygun bulunabilir bu tavýr. Nitekim Ümit Meriç de örtüsünü ‘deve hörgücü’ne benzeten bir doktor hanýmýn uyarýsýndan hiç gocunmadýðýný söylüyor. Daha önceki ikazlara kulak verip bir ara tarzýný deðiþtirdiði ve yine eski hâline döndüðü için, “Vücut dilime böylesi yakýþýyor, ancak bu þekilde kalýbýmý bulmuþ hissediyorum.” diye karþýlýyor eleþtirileri. Ancak ona kalýrsa, hiç kimsenin kýyafeti ve örtü seçimi sorgulanmamalý. Eþler müdahale edebilir; ama hoþ bir üslupla…

Baþörtüsüne yakýþmayan tavýrlar sergileyen kýzlara ise ‘Dualar ve Âminler’ kitabýndan sesleniyor Meriç: “Boðaz kýyýsýndaki parkta, sevgilisine sarýlan mesture yavrum. Çýkart o örtüyü baþýndan. Benim baþýma koyduðum tacý, ayaklarýnýn altýnda çiðnemeye hiçbir hakkýn yok senin. Çok rica ediyorum.”

Renkleri, güzel giyinmeyi, hatta spor yapmayý Müslüman olmaktan duyulan sevincin tezahürleri olarak yorumlayan Ümit Meriç, yelpazenin kývrýmlarýndan birinde duruyor. Kategorize etmenin, sosyolojik kelimelerle sýnýflandýrmanýn anlamsýz olduðu bir nokta… Her kadýnýn neden öyle deðil de böyle örtündüðüne iliþkin anlamlý bir açýklamasý var. Fatih’te Nisa Kuaför ve Güzellik Merkezi’ni iþleten Seher Öðünç mesela, neden çarþaf kullandýðýný diðer çarþaflý kadýnlarý baðlamayacak bir öznellikle izah ediyor: “Çarþaf giymeseydim, tesettüre riayet etmekte zorlanýrdým. Ben kendimi tanýyorum; renkleri, güzel giyinmeyi hatta süslenmeyi seven bir kadýným. Çarþafý nefsime kabul ettirmeseydim þu an nasýl bir noktada olurdum, bilmiyorum.” Çarþafý nefsine hâkim olmasýný kolaylaþtýrdýðý için tercih eden Seher Haným, pardösüyü daha kullanýþlý ve tesettüre uygun buluyor. Anadolu’ya gittiðinde de çarþafla çok dikkat çektiði için pardösü giyiyormuþ. “Örtünmenin ilkelerinden biri de dikkat çekmemekse, ben Adana ya da Mersin’de pardösülü bir haným olarak daha sýradan görünüyorum.” diyor.

Güzellik salonu sahibesi bir kadýna, üstelik süslenmeyi sevdiðini söylemiþken, makyaja nasýl baktýðýný sormak icap eder. Çarþafla makyaj bir arada düþünülemeyecek iki þey deðil midir? Aksini iddia etmiyor Seher Haným; ama öyle samimî bir itirafta bulunuyor ki, muhatabýna anlamak düþüyor yalnýzca. “Makyaj benim en büyük imtihaným; çünkü çok seviyorum. Elbette yalnýzca içerideyken yapýyorum, dýþarýya çýkarken siliyorum. Kendimde en çok dikkat etmeye çalýþtýðým husus budur.”

BÜYÜK BAÞÖRTÜ BULAMIYORUM ARTIK

Dýþarýdan bir göz için, çarþafa bürünen Seher Öðünç ile tepeden týrnaða siyah giyinen; ama büyük baþörtü ve pardösüyü tercih eden Gülden Sönmez’i birbirinden ayýrt etmek güçtür. Her ikisi de bol giyinir ve siyah renk konusunda hemfikir görünürler. Oysa karþýlýklý konuþulduðunda bambaþka iki dünya çýkar karþýnýza. ÝHH Ýnsani Yardým Vakfý yöneticilerinden Sönmez’in, siyah ve bol giysiye biçtiði deðer, bir nefis mücadelesinden daha öte anlamlar taþýyor. Ona göre siyah ve bol kumaþlar kadýnýn kiþiliðini ön plana çýkarýyor ve muhatabýný baþka bir teferruatla oyalamadan doðrudan sadede çaðýrýyor. Bu zaviyeden, tesettürlü kýzlarýn, karakterlerini renklerle ve biçimlerle açýða vurma çabasý da beyhudeleþiyor: “Kiþiliðinizi üzerinizdeki renkle ifade etmeye çalýþýrsanýz kendinizi eksik ifade etmiþ, yeteneðinizin, bilginizin önüne bir set çekmiþ olursunuz.”

Peki siyahýn da toplumda bir karþýlýðý yok mudur, giyineni daha radikal ve sert gösteren bir imajdan söz edilemez mi ve bu imaj gerçek kiþiliðin ortaya çýkmasýný en azýndan geciktiriyor olamaz mý? “Hayýr” diyor Gülden Haným, “Bu sadece popülerliði önler. Bu kýyafetle yaptýðým iþin, örtülüler içinde bir baþkasýnýn yaptýðý iþ kadar tercih edilmeyeceðini biliyorum; ama zaten onu istemediðim için böyleyim. Ben hangi alanda iþ üretiyorsam o alanla ilgili insanlar beni ya da yaptýðým iþi bulur. Hakikat burada, ben buna talibim.” Bugün örtülü pek çok kadýnýn dudak büktüðü ve “Neler giymek zorunda kalmýþtýk vaktiyle.” diye eseflendiði robalý pardösüleri de özlemle anýyor Sönmez: “Tesettüre girdiðim ilk gün robalý bol bir pardösü giymiþ ve büyük bir baþörtü takmýþtým. Þimdi o baþörtüleri bulamýyoruz, tuhaflýða bakýn ki büyük eþarplarý yalnýzca Vakko üretiyor. Bol pardösülü ve büyük baþörtülü kýzlarýn, halk arasýnda güzel ahlâkýn ve bilginin temsilcisi olduðu o günlerin yeniden yaþanmasýný isterim.”

Geride kalan ‘o günler’ için yazýklanan kaç kiþi var? Nakýþ öðretmeni Nurten Demirbað, lise yýllarýnda giyindiði robalý pardösü için, “Çok geniþ, komik bir pardösüydü.” diyor þimdi, “Niye öyle almýþým, bilmiyorum. Baþörtüm de kocamandý. Bir genç kýzýn tercih etmeyeceði giyim tarzýydý. Ýnsan kendini tanýyamýyor, o zaman öyle rahat ederken þimdi neden böyle giyiniyorum?” Cevabý sonra kendisi buluyor. Selçuk Üniversitesi’nde okumak için örtüden vazgeçmek zorunda kalýnca, ‘saç’ ve ‘pardösü’ birlikteliðini ‘yenilmiþliðin’ göstergesi gibi algýlamýþ. Saçýný açmýþ bir zavallý (!) olduðunu gizleyecek; ama ayný zamanda okul çýkýþý eþarp taktýðýnda da tesettürüne halel getirmeyecek yeni bir tarz; pantolon üzerine tunik… 1998’de giydiði robalý pardösüye nasýl þaþýrýyorsa, þimdi uzun botlarla giyindiði diz altý eteklere de o kadar þaþýrýyor: “Asla aklýma gelmezdi, hatta giyenlere garip bakardým. Kendine uyduruyor insan biraz, yakýþtýðýný, hoþ olduðunu düþünüyorsunuz. Topluma girerken yumuþak bir giriþ, iltifatlar… Sert bir duvar çýkmýyor karþýnýza. Yine de dýþarýda ne denirse densin, kabul etmediðim þeyleri giymem tabii. Sýnýrlarý zorladýðýmda mutsuz oluyorum.”

KRÝTERLERÝ KÝM BELÝRLÝYOR?

Tesettürün altýn kurallarý sýnýrý belirliyor; vücut hatlarýný belli etmeyecek bolluk ve kalýnlýkta ve parmakla gösterilmeyecek sadelikte bir giyim… Bugün, caddelerin eskisine oranla daha endiþe verici görünmesi ilkelerdeki tavsamadan kaynaklanýyor elbette. Giysiler nasýl oldu da giderek daraldý, þeffaflaþtý ve görenleri hayrete düþürecek kadar dikkat çekici olmaya baþladý. Peygamber Efendimiz’in cehennem ehlinden diye tarif ettiði ‘giyinik çýplak birtakým kadýnlar’ gibi olmak korkusu yürekleri titretmiyor mu artýk? Kadýnlarýn örtünme tarzlarýnýn ilk defa Tanzimat döneminde tartýþýldýðý hatýrlanýrsa, deðiþimin on beþ-yirmi yýllýk bir mevzu olmadýðý anlaþýlýr. Lale Devri padiþahlarýndan III. Ahmet’in, Müslüman kadýnlarýn Hýristiyan kadýnlara özenerek açýk ve süslü elbiselerle dolaþmalarýný yasaklayan bir ferman çýkarttýðý biliniyor; fakat hiçbir fermanýn kadýnlarý kendi bildiklerinden döndürmediði de ortada. Nitekim, 19. yüzyýla gelindiðinde kadýnlarý, feracelerini Avrupa’da yaygýnlaþan ‘ampir’ modasýna uydurmak için bele oturacak þekilde tasarlarken ve faytona binmelerini imkansýz kýlacak daracýk çarþaflara yýrtmaçlar açarken görüyoruz. Sermed Muhtar Alus, 1889 yýlý kadýn giyimini anlatýrken sanki günümüzü resmediyor: “Çarþaf þekilden þekle girdi. Önceleri upuzun pelerinli, bol bedenli eteðin kenarlarý gitgide darlaþtý. Pelerin dirseðe, kloþ etek topuktan bir karýþ yukarýya kadar kýsaldý. Peçe inceldikçe inceldi, kordela ile enseden baðlanan baþlar toplu iðnelerle biçimden biçime sokuldu.”

Ýki binlere dönelim. Bizi kim biçimden biçime soktu? Tesettür kriterlerini kim belirliyor? Avukat Gülden Sönmez, hâlihazýrdaki deðiþimi 28 Þubat yasaklarýyla iliþkilendiriyor. Ona göre baþörtüsü yasaklarýnýn asýl hedefi, genç kýzlarýn okumasýnýn, çalýþmasýnýn engellenmesi ya da örtüden vazgeçmelerini saðlamak deðildi. Bu alanda mücadele edemeyeceklerini çok iyi bildiklerinden ahlâk ve aile yapýsýný bozacak politikalar yürüttüler. Tesettür þeklimiz davranýþlarýmýzý, davranýþlarýmýz da zihnimizi deðiþtirecekti. Ýsteyerek deðiþtiðimizi düþündük hepimiz; ama post modern dönemin özelliði budur; birileri ister, siz keyifle yaparsýnýz.

Topyekûn bir deðiþimden, sadece dindar kadýnlarý deðil dindar erkekleri de dönüþtüren bir dalgadan söz eden Elif Gökmen Erçelik, absürt tesettür örnekleri karþýsýnda endiþeye kapýlmayý yersiz buluyor. O genç kýzlar ya da kadýnlar, daha önce pür tesettür giyinirken sonradan ipin ucunu kaçýrmýþ deðiller, aksine Ýslamî bir kimliði ucundan kýyýsýndan üzerinde taþýmak istedikleri için örtü takýyorlar. Kur’an-ý Kerim’deki tesettür emrini bir kez açýp okumamýþ kýzlar ya çevrelerine bakýyor ya da eski alýþkanlýklarýna devam ederek, örtüyü kendilerine uyduruyorlar. “Baþörtülü; ama pantolonlu kýzlarý böyle deðerlendirmek gerekir.” diyor Elif, “Hareketli, büyük bir toplumda yaþýyoruz. Birtakým kadýnlar kendi istedikleri gibi giyinecekler, bu giysiler Ýslamiyet’e uygun olmayacak; ama onlara bir þeyi dayatamayýz, müdahale edemeyiz. Uygun bir ortamda söyleyecek bir çift sözümüz olabilir yalnýzca, bunun ötesi olamaz.” Nihal Bengisu Karaca da ayný görüþte: “Seksenli yýllarda Ýslamî kesim tek bir toplumsal tabakayla ifade edilebilirdi; fakat þimdi öyle deðil. Açýk bir kadýn, kýsa etek giymeye devam ediyor; ama bir kararla baþýný da örtmeye baþlýyor. Tamamen açýk olabilirdi o kiþi. Üzerinde bir gösterge taþýmak istiyor, bir yanýyla dine ait olduðunu anlatmak istiyor. Niye bu hakký çok görüyoruz? ‘Allah çabasýný nihayete erdirsin.’ Diyebileceðimiz en iyi þey budur.”

BAÞ AKTÖR MODA

Baþörtüsü yasaklarýndan sonra, horlanmak istemediði için tesettür çizgisini deðiþtiren genç kýzlara moda nasýl yardýmcýagla!) oldu? “Seksenli yýllarýn üzerimizden düþecek kadar bol giysileri bugün de moda olsaydý, ‘Tesettürlü kýzlar niye bu kadar dar giyiniyor?’ diye sormayacaktýk.” diyor Nihal Bengisu Karaca. Oysa þimdi kolu uzunmuþ diye tuttuðumuz tiþörtün beli kýsa çýkýyor. Sonra da eðiliverdiðinde beli açýlan baþörtülü kýzlar görüyoruz saðda solda. Her þeyi küçülten, sýfýr bedeni icat eden 2000’lerin; baþörtülü, göbeði açýk kýz efsanesi üretmesine de þaþmamak gerekir. Tesettürü hiç onaylamadýðý hâlde, ‘yarý örtülüleri’ eleþtirenler ne yapmaya çalýþýyor? “Ýçten bir bölünme oluþturmaya çalýþýyorlar.” diyor Karaca, “Dün, pardösülüleri babaannelerinin formunda örtündükleri için eleþtirenler, bugün o kitlenin hayli azaldýðýnýn farkýnda. Þimdi tehdit olan aðýr tesettür deðil, sürekli büyüme eðiliminde olan ‘ana akým’ örtünme tarzý. Üstelik çok da sinsi bir üslup geliþtirdiler. Ana akým örtünme tarzýna yakýn stillere sahip olanlarý göstererek mahallenin ablalarýna, aðababalarýna þikâyet ediyorlar: Siz samimi gericilersiniz; ama bakýn burada plastik gericiler var, onlar bozuyor sizi.” Tesettürlü kadýnlarýn birbirine hoyratça davranmasýný da eleþtiriyor Karaca: “Tesettürü etek ceket, fazla hatlarý belli etmesin, tiþört de olur gibi algýlayan bir kadýn Gazeteci Mine Alpay Gün gibi iki kiþiden daha laf iþitsin, ‘Siz de fazla örtünüyorsunuz.’ diyecek. Meseleye maksat arýza çýksýn diye bakanlar da arkalarýna yaslanýp buradaki kavgayý izleyecek.”

Ýspanyol Dili ve Edebiyatý’nda okurken pardösülü arkadaþlarýnýn kendisine ‘yarým tesettürlü’ muamelesi yaptýðýný fark eden Nesrin Karavar, uzun eteðinin altýna parmak arasý terlik giydiði gün öyle dikkat çekmiþ ki, eve nasýl döneceðini bilememiþ. Caný epey sýkýlmýþ; ama öfkelenmek yerine eleþtirilerdeki gerçeklik payýný araþtýrmaya koyulmuþ. “Asya’da parmak arasý terlik yaygýn, Umre’ye gittiðimde de görmüþtüm; ama ben giyince çok yadýrgandý.” Nesrin, uzun yaðmurluklarýn altýna giydiði pantolonlar ve kare ipek baþörtülerle Türkiye’de dikkat çekmeyecek bir tarz yakalamýþ görünüyor; ama sýklýkla yolunu düþürdüðü Güney Amerika ülkelerinde ancak baþýna þal dolayýp, þalvar giyerek rahat ediyor. “Metroda yanýmdaki koltuklarýn boþalmasý, güvenlik görevlisinin köpeðiyle etrafýmda dolaþmasý öyle moral bozucuydu ki etnik bir giyimi tercih ettim. Þimdi de bakýyorlar; ama hayranlýkla.”

Þimdilerde ‘fazla’ görünen örtünme biçimi on-on beþ yýl öncesinin ‘ideal’ tesettürüydü; bol kesim pardösüler, tesettürlü kadýnlarýn örtünme serüveninde mühim bir aktör iken, kahir ekseriyet için boynu bükük bir eski zaman giyimine dönüþtü. Hâlâ pardösü üreten firmalar ise televizyon ekranlarýndaki ünlülerin giysilerinden yeni modeller oluþturma telaþýnda. Olabildiðince dar, mümkünse bele oturan, hatta düþük belli pardösülerin týpký kot pantolonlarda olduðu gibi arka cebi bile var. Onlar ‘talep’ diyorlar. ‘Kimse artýk dökümlü pardösü giymiyor.’ Dökümlü ya da dar, hakikat þu ki pek az kadýn pardösü giymek istiyor. Nihal Haným da üniversitede kýsa bir süre pardösü giyinmiþ. ‘Ne kadar, isteyerek örtündüm? Ailem dolayýsýyla mý böyleyim, kimliðimin oluþumunda kendi katkým nedir?’ sorularýna cevap aradýðý ve örtülü kalmasý gerektiðine karar verdiði dönemde satýn aldýðý kemik rengi, modern kesim pardösü kýsa bir zaman sonra sýkýcý olmaya baþlamýþ.

Pardösüyle yollarýný ayýran bütün tesettürlü kýzlar ayný duygudan söz ediyor, tek tip görünümden, hep ayný þeyleri giymekten duyulan bunaltý… O bunaltý iþte, örtülü pek çok kadýný, sonralarý kendisinin bile þaþýracaðý biçimlere soktu. ‘Asla giymem!’ cümlesinin de bir hükmü kalmadý. “Giyebileceðimi düþünmediðim etek boylarýný, uzun çizmelerle kompanse ederek giyiyorum. Yazýn da pantolon üzerine uzun tunikleri tercih ediyorum.” diyen Karaca pardösüden dönüþle ilgili önemli bir tespitte bulunuyor: “Kadýnlar pardösüden vazgeçince daha rahat ve kolay giyineceklerini zannettiler. Oysa etek-ceketle birlikte dikkat etmeniz gereken hususlarýn sayýsý artýyor. Pardösü, abaye ya da çarþaf hem pratik hem ekonomik hem de rahatlar.” Zihninin bir köþesinde hep severek sakladýðý bir sesten, Hz. Ömer’in eþine iliþkin bir hikâyeden söz ediyor Karaca... Hz. Ömer, diðer kadýnlarýn giydiðinden daha parlak daha kaliteli bir kumaþtan elbise yaptýrmak isteyen eþine ‘Herkesten farklý ve üstün görünmen doðru deðil’ diyor.

ÖRTÜDE MARKA BENÝ GERER

Aldýðýmýz her giysinin ya da markalý eþarbýn vicdanýmýzý sýzlatmasýnýn bu hatýrayla bir ilgisi var mý? “Eþarpta markadan hoþlanmýyorum.” diyor Nihal Haným. Tesettür, mütevazý olmak ya da bununla ilgili bir ukdesi olmakla, güzellik ya da hoþluðun denetlenmesiyle, kontrolsüz olmamasýyla ilintili son kertede… “Almakla ilgili yetimi yeterince kontrol edemediðimi fark ettiðim an verme mekanizmamý devreye sokuyorum.” diyor. Çok yeni ve çok sevdiði elbiselerini biraz da baþkasýnýn üzerinde görmeyi seviyormuþ. Bir de veremeyenler var. Taký tasarýmcýsý Emine, evlenip de ÝSMEK’deki öðretmenlik günlerine son verdiði günden bu yana bayramdan bayrama giysi almanýn huzurunu yaþýyor: “Uzun süre ayný þeyi giyince kendini eskimiþ hissediyorsun. Bu hiç iyi bir þey deðil. Fýtrî eðilimimizi tetikliyorlar. Atamama, verememe gibi bir huyum olduðu için giysilerim dolaba sýðmýyordu bir ara.” Tesettürlü hanýmlarýn büyük imtihaný; Hz. Fatýma’nýn mütevazý çeyizini hatýrlatan sesin giderek boðulmasý, olmasý gerekenlerle yapýlanlar arasýndaki uçurumun büyümesi...

“Giyinmeye makyaja meraklýyým. Günah olduðunu biliyorum; ama o kadar alýþtým ki þu anda hissedemiyorum günah olduðunu.” “Neden makyaj yapýyorsun?” sorusuna böyle cevap veriyor Reyhan Kapucu. Niyetimiz yargýlamak, hesaba çekmek deðil, o da savunmaya geçmiyor zaten. Samimî bir öz eleþtiride bulunuyor. Lisedeyken arkadaþlarýyla ‘Sevaptýr, gözleri besler.’ inancýyla hacdan gelen sürme kullanýrlarmýþ, sonra malzemeler çeþitlenmiþ ve nihayet makyaj yapmadan dýþarýya adým atamaz olmuþ. “En çok istediðim þey, evleneceðim insanýn makyajý býrakmama vesile olmasý.” diyor Reyhan, “Uyumlu bir insaným, maneviyatýmý düþünen, beni yönlendiren biri olursa býrakabilirim sanýrým.” Ýçindeki ukdelerden birisi de yeniden pardösü giymek. Bu arzusunu da evlilik sonrasýna saklayan Reyhan, þimdilik modayý takip ediyor ve ‘süslü kýz çocuðu’ tabiatýna pek uygun düþen parlak kumaþlardan vazgeçmiyor. Diz altý etek ve uzun çizme onun da hayatýna girmiþ. Ýmam Hatip yýllarýnda çok eleþtirdiði arkadan baðlanan küçük baþörtüleri de kullanmýþ. “Bir zamanlar yadýrgadýðýmý da unuttum üstelik.” diyor, “Aldýðým bir giysiye o þekilde baðlamanýn yakýþacaðýný düþündüm ve öyle baðladým.”

Çeliþkiler ve vicdanýn hep itidale çaðýran sesi… Örtünme biçimleri üzerine konuþtuðumuz tesettürlü her genç kýz, hangi tarzý benimsemiþ olursa olsun vicdanýnýn fýsýltýlarýna kulak verdiðini söylüyor. Uzun çizmelere, gömlek üzerine alýnan þallara, yarým yamalak giysileri örtmek için kat kat giyinmelere biraz da bu gözle bakmak gerekir. Ýki yýl önce baþörtüsü takan Sevgi Koçyiðit, örtünmeye karar verdiði ilk günü anlatýrken hâlâ heyecan duyuyor: “Bir ayet okudum, ‘Siz benim ayetlerimi az bir dünya nimeti karþýlýðýnda mý deðiþeceksiniz’ diyordu. Üzerime alýndým, aslýnda örtüyle ilgili bir ayet deðildi; ama ben direkt örtüsüz olduðumu hatýrladým. O ana kadar aklýmýn ucuna bile gelmemiþti. Koþarak eve gittim, giysilerimden birini keserek bone yaptým ve fularýmý baþýma taktým. O gün baþýmý örtemezsem baþka zaman örtemem diye korktum.”

Ani bir tesettür kararý, hele de mevsim yaz ise ve giysi dolabýnda uzun kollu tek bir tiþört dahi yoksa epey zorlar muhatabýný. Sevgi de bulabildiði en uzun eteðin üzerine temmuz sýcaðýna aldýrmadan uzun kollu bir triko giymiþ. “Bunu ancak tesettürlü biri anlar, o gün ben çok serindim.” diyor þimdi. O günlerdeki ufak dikkatsizlikler zaman içinde vicdanýný rahatsýz etmeye baþlamýþ. “Tesettürlü kýzlara ne oluyor?” sorularýnýn yükseldiði bir dönemde o tersine bir deðiþimden söz ediyor: “Pantolon üzerine daha kýsa hýrkalar giyiniyordum ilk zamanlar. Onlarý evde kullanýyorum artýk. Çok kendiliðinden oluyor, bir gün kalkýyorum ve o þekilde sokaða çýkamayacaðýmý fark ediyorum.” Baþörtüsünün siyasî simge gibi gösterilmesine de itirazý var Sevgi’nin: “Allah’a inandýðým için örtünmesem büyük eziyet olurdu. Herkes denize girerken ben neden kýyýda oturuyorum. Siyaset için deðmez doðrusu.”



Ali Bulaç: ARIZÎ OLAN GÖZE ÇARPAR

Kadýnlarýn nasýl örtüneceði muteber kaynaklarda tarif ediliyor. Zamana, mekâna, þehre ya da köye göre deðiþmeyen bir biçim... El, yüz ve ayaklar dýþýndaki bölgenin örtülmesi, giysinin þeffaf olmamasý, vücut hatlarýný belli edecek kadar dar olmamasý ve bir baþka dinin sembollerini taþýmamasý gerekiyor. Bunun dýþýndakiler iklime, coðrafyaya, kültüre estetik beðenilere göre deðiþebilir. Bu dört temel kriteri esas almak kaydýyla muazzam bir çoðulculuk vardýr Ýslam’da. Kuzey Afrika’daki kadýn Pakistan’dakine benzemez, Karadeniz’deki Güneydoðu’dakine... Türkiye’de kadýnlarýn endiþe verecek kadar kötü örtündüðünü düþünmüyorum. Ancak gelir seviyesi yükseldikçe, Batýlý tarza özenen kadýnlarda bir gevþeme oldu. Aslýnda onlar tedrici bir þekilde baþörtüsünden kurtulmaya çalýþýyor; fakat sayýlarýnýn fazla olduðu söylenemez. Diþiliði kiþiliðin önüne çýkaran bir giyim tarzýný benimsedikleri için çokmuþ gibi görünüyorlar. Arýzî olan hemen göze çarpýyor. Kent hayatýnda özellikle metropollerde patolojik vakalar olur; fakat ana gövde doðru giyiniyor, korkulacak bir tablo yok.

Çatýþan iki paradigma var. Önemli olan hangi tarafta durduðun. Toplumsal alana çýktýðýnda kiþiliðin mi ön planda diþiliðin mi? Modernite diþiliðin görünür olmasýný ister. Ama bir insan ayný anda iki þeye birden odaklanamaz. Bir de kadýnlarýn modanýn tesiri altýnda ‘sosyal kukla’lara dönüþmesini onur kýrýcý buluyorum. Belli merkezler ne istiyorsa onu yerine getiriyorlar. Bir renk belirleniyor ve herkes o rengi giyinmeye baþlýyor. Ýslam buna mukavemet ediyor aslýnda; ama Batý’dan saldýrý var. Ýslamý engel olmaktan çýkaramazlarsa kapitalist büyümeyi gerçekleþtiremezler.




Belkýs Ýbrahimhakkýoðlu: BAÞÖRTÜSÜ BÝR EDEP ÖRTÜSÜDÜR

Güzel ezan dinlemek için camileri dolaþan, türbe ziyaretlerine ehemmiyet veren ve bu vakitlerde hep tesettürlü olan Belkýs Ýbrahimhakkýoðlu, iki yýl önce hac dönüþü, örtüyü bir daha çýkaramayacaðýný fark etmiþ. O günden sonra daha þýklaþtýðýný söyleyen dostlarýna hak veriyor: “Kýlýk kýyafetime hiç titizlenmezdim; ama þimdi baþörtüsü üzerinden dinimize söz getirmek istemem. Eðer köþeme çekilmiþ olsaydým, tahmin ediyorum ki hayatýmý üç elbiseyle geçirirdim, gönlümün arzusu hâlâ budur, hatta üç bile deðil iki… Fakat þimdi ortadayýz, birtakým görevlerimiz var.” Caddelerle ilgili onun da gözlemleri ve üzüntüleri var: “Müslüman, her devri sabýrla atlatmasýný bilen insandýr. Bizim bakýþýmýz, gözümüz uzakta olmalý. Bir Müslüman’a yakýþan nedir onun peþinde olmalýyýz.” Sonra da uyarýyor: “Baþörtüsü takan biri hâl diliyle sözsüz bir beyanda bulunuyor, ne diyor: ‘Ben Müslüman bir kadýným. Elimden geldiðince Müslüman’ca yaþamak istiyorum.’ Ama iddiasýna uymayan tavýrlar sergiliyor. Çok dar pantolon giyiyorsa baþörtüsü takmasý vebaldir artýk, açsýn rahata ersin. Din sadeliktir, parmakla gösterilmeyeceksin; ama ben parmakla gösterilecek baþörtülüye çok rastlýyorum. Çoðunun da cehaletten kaynaklandýðý o kadar açýk ki.” Bir de ahlâkî boyutu var meselenin. Müslümanlýk sadece baþörtüsünden mi ibarettir? “Baþörtüsü öncelikle bir edep örtüsüdür.” diyor Belkýs Haným, “Ýþtahla gýybet eden bir hanýmýn tesettüründeki gevþeme büyük suç sayýlmaz. Ahlâkî ilkeleri özümsemeye gayret ediyorsak baþörtüsü bir güzellik kazanýr.”

Elif Gökmen Erçelik takva libasýna atýfta bulunuyor: “Bugün çarþaf bile tek baþýna tesettürlü olmaya yetmiyor. Giydiði ayakkabýyla, gözüne çektiði sürmeyle, koluna taktýðý küçük taþlý parlak çantayla normal pardösülü bir hanýma kýyasla çok daha albenili olabilen çarþaflý kadýnlara rastlýyorum. Beðenilmek, ilgi çekmek ve kendinize baktýrmak istiyorsanýz bunu çarþafla da yapabilirsiniz, pardösüyle de. Hiçbir giysi yüzde yüz tesettürü saðlamaz. Manevi bir tesettür de gerekli.”



Kaynak:Aksiyon dergisi


RABBIM CUMLEMIZE KENDI ISTEDIGI VE SEVDIGI TESETTURU HAKKIYLA YAPANLARDAN EYLESIN ...AÖIN..
Gönderen: 28.01.2008 - 21:12
Bu Mesaji Bildir   der_ya üyenin diger mesajlarini ara der_ya üyenin Profiline bak der_ya üyeye özel mesaj gönder der_ya üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
VuSlaT_ZaMbaK su an offline VuSlaT_ZaMbaK  
Kadınlara sorduk: Niçin örtünüyorsunuz?
455 Mesaj -
Alıntı
Orijýnalý der_ya

Elif Gökmen Erçelik takva libasýna atýfta bulunuyor: “Bugün çarþaf bile tek baþýna tesettürlü olmaya yetmiyor. Giydiði ayakkabýyla, gözüne çektiði sürmeyle, koluna taktýðý küçük taþlý parlak çantayla normal pardösülü bir hanýma kýyasla çok daha albenili olabilen çarþaflý kadýnlara rastlýyorum. Beðenilmek, ilgi çekmek ve kendinize baktýrmak istiyorsanýz bunu çarþafla da yapabilirsiniz, pardösüyle de. Hiçbir giysi yüzde yüz tesettürü saðlamaz. Manevi bir tesettür de gerekli.”



Kaynak:Aksiyon dergisi


RABBIM CUMLEMIZE KENDI ISTEDIGI VE SEVDIGI TESETTURU HAKKIYLA YAPANLARDAN EYLESIN ...AMIN..




kardeþim hepsi çok güzeldi ama bu alýntý yaptýðým benim çok hoþuma gitti.hakikatende manevi deðerlerimizi böylece sömürüp ortadan kaldýrmaya çalýþýyorlar...ama kusura bakmasýnlar bunu ASLA yapamayacaklar!!!

RABBÝM;hakkýyla,rýzasý için örtünen kullarýndan eylesin inþ.
Gönderen: 29.01.2008 - 09:36
Bu Mesaji Bildir   VuSlaT_ZaMbaK üyenin diger mesajlarini ara VuSlaT_ZaMbaK üyenin Profiline bak VuSlaT_ZaMbaK üyeye özel mesaj gönder VuSlaT_ZaMbaK üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Maksat kelam olsun su an offline Maksat kelam olsun  
1463 Mesaj -
BAÞÖRTÜSÜ BÝR EDEP ÖRTÜSÜDÜR

Baya bi uzun ama okunmasý gereken yazý doðrusu okumayanlara okuyun derim...


selametle
Gönderen: 31.01.2008 - 00:36
Bu Mesaji Bildir   Maksat kelam olsun üyenin diger mesajlarini ara Maksat kelam olsun üyenin Profiline bak Maksat kelam olsun üyeye özel mesaj gönder Maksat kelam olsun üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 1390 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 11:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
SIVASLIIBO38 (60), ayseak (35), cetinay (54), fe_eyne (45), silverbull (44), Elif Turan (41), fiber_optic (39), faruk58 (37), _reyyan (36), sofi27 (44), nahim (51), a.aydin (45), ekrem05 (51), HaRaMeYN (47), yanliz_kurt_58 (41), okangenc (37), gezginler (44), hudanur (57), vatan06 (43), Sübhan (52), Abdullah_42 (41), termelim (60), dehaoz (53), nuraybarutcu (43), Pasa85 (39), MaviCocuk (41), tahaseyda_msn (42), msc (44), vureyka (39), kocakaga6161 (42), erdalhatipler (39), imrannur (41), clue (50), eyyupbayram81 (46), germantatlim (38), davutakgun (41), afife (44), duranhoca (57), bekr (38), Mihrisah (47), RedCougar54 (47), cadikiz (35), selcuk53 (44), karabiber (54), muhammed_cabir (42), sehmus (47), EUROPEN907 (42), mehmet aslan (47), gülkrali (65)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.91725 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.