0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » M E A L » EHLİ SÜNNET ALİMLERİ

önceki konu   diğer konu
1 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
serhendli su an offline serhendli  
EHLİ SÜNNET ALİMLERİ
13 Mesaj -
Bütün insanlara önce lâzým olan þey, (Ehl-i sünnet) âlimlerinin kitâblarýnda bildirdikleri gibi, bir îmân ve i’tikâd edinmekdir. Peygamberimiz Muhammed aleyhisselâmýn yolunu bildiren, Kur’ân-ý kerîmden murâd-ý ilâhîyi anlayan, hadîs-i þerîflerden murâd-ý peygamberîyi çýkaran bu büyük âlimlerdir. Kýyâmetde kurtuluþ yolu, bunlarýn gösterdiði yoldur. Allahü teâlânýn Peygamberinin ve Onun Eshâbýnýn “radýyallahü teâlâ anhüm ecma’în” yolunu kitâblara geçiren, deðiþdirilmekden ve bozulmakdan koruyan, (Ehl-i sünnet) âlimleridir.
4— Se’âdet-i ebediyyeye kavuþmak için, müslimân olmak lâzýmdýr. Müslimân olmak için, hiçbir formaliteye, müftîye, imâma gitmeðe lüzûm yokdur. (Makâmât-i mazheriyye) onikinci faslýnda diyor ki, (Allahü teâlâya ve Resûlüne ve Onun Allahü teâlâdan getirdiklerinin hepsine inandým. Allahü teâlânýn ve Resûlünün dostlarýný severim ve düþmanlarýný sevmem demek kâfîdir. Her bilgiyi delîl ile isbât etmek, ya’nî Kur’ân-ý kerîmdeki veyâ hadîs-i þerîflerdeki yerlerini göstermek, âlimlerin vazîfesidir. Her müslimâna lâzým deðildir). Ýbni Âbidîn de, (Kâfirin nikâhýgöz kırpma bahsi sonunda, böyle buyurmakdadýr.
5 — Dört mezhebde ictihâd derecesine yükselmiþ olan müctehidlere ve bunlarýn yetiþdirmiþ olduklarý büyük âlimlere (Ehl-i sünnet) âlimleri denir. Ehl-i sünnetin reîsi ve kurucusu, (Ýmâm-ý a’zam Ebû Hanîfe Nu’mân bin Sâbit) ve iki imâm, Ebû Mensûr Mâ-türîdî ve Ebûl-Hasen-i Eþ’arîdir.

6 — Hakîkate varmýþ Evliyânýn büyüklerinden olan Sehl bin Abdüllah Tüsterî “rahmetullahi aleyh” diyor ki, (Eðer Mûsâ ve Îsâ aleyhimesselâmýn ümmetlerinde, imâm-ý a’zam Ebû Hanîfe “rahmetullahi teâlâ aleyh” gibi bir zât bulunsaydý, bunlar yehûdîliðe ve hýristiyanlýða dönmezdi).

7 — Bu büyük imâmýn ve yüzlerce talebesinin ve bunlarýn da yetiþdirdiði binlerce büyük insanýn yazdýðý milyonlarca kitâb, Peygamberimizin yolunu, bütün dünyâya doðru olarak yaymýþ, tanýtdýrmýþdýr. Þimdi, internet denilen âletler vâsýtasý ile, dünyânýn her yerinde islâmiyyet çok kolay öðrenilmekdedir. Bugün islâm dînini, duyamýyacak, hür dünyâda bir þehr, bir köy ve bir kimse kalmamýþdýr. Ýslâmiyyeti iþitince, doðru olarak öðrenmek istiyene, Allahü teâlâ, bunu nasîb edeceðini va’d buyurmuþdur. Bugün, dünyâ kütübhânelerini doldurmuþ olan bu kitâblarýn ismlerini bildiren fihristler mevcûddur. Meselâ, Kâtib Çelebînin (Keþf-üz-zunûn) kitâbýnda, onbeþbine yakýn kitâb ve onbin kadar müellif ismi vardýr. Bu kitâb, iki cild olup, arabîdir. Baðdâdlý Ýsmâ’îl pâþa, bu kitâba, iki cild zeyl, ya’nî ilâve yazmýþdýr. Bu zeyllerde, onbine yakýn kitâb ve müellif ismi vardýr. Keþf-üz-zunûn, 1250 [m. 1835] de, üstde arabî, altda latince tercemesi olarak, Leipzigde basýlmýþdýr. Dahâ önce 1112 [m. 1700] de fransýzcaya terceme edilmiþdi. Hemen yine o târîhde Mýsrda da basýlmýþdý. Son olarak, iki zeyli ile berâber 1360-1366 [m. 1941-1947] arasýnda Ýstanbulda arabî basýlmýþdýr. Kitâblar, elifbâ sýrasý iledir. Dördü de me’ârif kütübhânelerinde satýlmakda idi. Ýsmâ’îl pâþanýn (Esmâ’-ül-müellifîn) ismindeki arabî, iki cild kitâbý, 1370 ve 1374 [m. 1951 ve 1955] de Ýstanbulda basýlmýþdýr. Bu iki kitâbda, Keþf-üz-zunûn ve zeyllerindeki kitâblarýn müellifleri, elifbâ sýrasý ile yazýlmýþ ve her ismin yanýnda, yazdýðý eserleri bildirilmiþdir. Bugün, bütün dünyâda mevcûd, yalnýz arabî islâm kitâblarýný ve yazarlarýný ve her memleketde hangi kütübhânelerde ve numarasýný gösteren, çok istifâdeli ve kýymetli bir kitâb da, 1362 [m. 1943] de Leiden þehrinde basýlmýþ olan, Carl Brockelmannýn (Geschichte der Arabischen Litteratur) ismindeki almanca kitâbýdýr. Osmânlý devletinde yetiþmiþ âlimlerin hâl tercemesini bildiren (Þakâ’ik-ý Nu’mâniyye) kitâbýnýn sâhibi, Taþköprü zâde Ahmed efendinin “rahmetullahi teâlâ aleyh” (Miftâh-us-se’âde) kitâbý, beþyüze yakýn çeþidli ilmi ta’rîf ve îzâh edip, her ilmde yazýlmýþ kitâb ve bunlarý yazanlar hakkýnda bilgi vermekdedir. Ýslâm âlimlerini ve eserlerini tanýtan bu kýymetli kitâbý, oðlu, Kemâleddîn Muhammed, arabcadan türkçeye çevirmiþ ve (Mevdû’ât-ül-ulûm) ismini vermiþdir. (Mevdû’ât-ül-ulûm), [1313] senesinde, Ýkdâm gazetesi matba’asýnda basýlmýþdýr. Piyasada mevcûddur. Bu kitâbý okuyan, anlayýþlý ve insâflý bir kimse, islâmiyyetin yirmi ana ilmini ve bunlarýn kollarý olan, seksen ilmi ve bu ilmlerin âlimlerini ve herbirinin yazdýðý kitâblarý görerek, durmadan, yýlmadan yazan, islâm âlimlerinin çokluðu ve herbirinin, ilm deryâsýna dalmakdaki mehâretleri karþýsýnda, hayrân kalmakdan kendini men’ edemez.

[Bu kitâblarýnda tabî’iyyecilerin ve maddîcilerin sözlerini ve müslimân olmýyanlarýn islâmiyyete sokmak istedikleri uydurmalarý delîller ve tartýþmalar ile red ederek hepsini susdurmuþlar, din düþmaný olan zýndýklarýn hâzýrladýklarý fitne ve fesâd ateþlerini söndürmüþlerdir. Ayrýca, kötü maksadlarla Kur’ân-ý kerîme yanlýþ ma’nâlar vermeðe, bozuk tercemeler yapmaða kalkýþanlarýn yüz karalarýný meydâna çýkarýp, bir tarafdan îmân edilmesi lâzým gelen þeyleri birer birer ve açýkça yazmýþlar, bir tarafdan da, bütün dünyâda olmuþ ve kýyâmete kadar olacak her vak’a ve hareketin ahkâm-ý islâmiyyesini, pek doðru olarak, insanlýðýn önüne koymuþlardýr.

Ýmâm-ý a’zam Ebû Hanîfenin “rahmetullahi teâlâ aleyh” dersinde hâzýr bulunan talebesinden sekizyüzden fazlasýnýn ismleri ve hâl tercemeleri kitâblarda yazýlýdýr. Bunlardan beþyüzaltmýþý fýkh ilminde derin âlim olarak þöhret bulmuþ, içlerinden otuzaltýsý ictihâd makâmýna yükselmiþdir.]

8 — Her bid’at sâhibi, Kur’ân-ý kerîmde ve hadîs-i þerîflerde ma’nâlarý açýk olmayan i’tikâd bilgilerinde, yanlýþ te’vîl yaparak, yanlýþ ma’nâ çýkardýðý için, hak yoldan ayrýlmýþdýr. Hâlbuki, Peygamberimiz “aleyhisselâm” buyurdu ki, (Kur’ân-ý kerîmden kendi aklý ile, kendi düþüncesi ve bilgisi ile ma’nâ çýkaran kâfirdir). (Berîka) ve (Hadîka)da, dil âfetlerinin ellincisini okuyunuz! Nemâzdan, îmândan haberi olmýyanlarýn, para kazanmak için, piyasaya sürdükleri, uydurma tefsîrlerinin, yaldýzlý reklâmlarýna aldanmamalý, bunlarý almamalý, okumamalýdýr.

9 — Kur’ân-ý kerîmden ve hadîs-i þerîflerden çýkarýlan ilmler içinde, kýymetli ve doðru olan, yalnýz (Ehl-i sünnet) âlimlerinin anladýklarý ve bildirdikleridir. Ehl-i sünnet âlimleri, bu ilmleri, Eshâb-ý kirâmdan öðrendi. Bunlar da, Resûlullahdan öðrendiler. Her mülhid, her bid’at sâhibi ve her câhil, tutduðu yolun, Kur’ân-ý kerîme ve hadîs-i þerîflere uygun olduðunu sanýr ve iddi’â eder. Bu hâlde, Kur’ân-ý kerîmden ve hadîs-i þerîflerden çýkarýlan her ma’nâ, makbûl ve mu’teber deðildir.

10 — Ehl-i sünnet âlimlerinin, o büyük ve dindâr insanlarýn bildirdikleri i’tikâddan, îmândan kýl kadar ayrýlanlarýn, kýyâmetde azâbdan kurtulmalarý imkânsýzdýr. Böyle olduðu akl ile, Kur’ân-ý kerîm ile ve hadîs-i þerîfler ile ve din büyüklerinin (Basîretleri) ile ya’nî kalb gözleri ile görmeleri ile anlaþýlmakdadýr. Yanlýþlýk ihtimâli yokdur. Bu büyüklerin kitâblarýnda bildirdikleri doðru yoldan kýl kadar ayrýlanlarýn sözleri ve kitâblarý, zehrdir. Hele dünyâlýk toplamak için, dîni âlet edenlerin ve kendilerine din adamý ismini verip, her akllarýna geleni yazan zýndýklarýn hepsi, din hýrsýzýdýr. Bu kitâblarý ve mecmû’alarý okuyanlarýn îmânlarýný çalarlar. Bunlara aldananlar, kendilerini müslimân sanýp nemâz kýlar. Hâlbuki, îmânlarý çalýnmýþ, gitmiþ olduðundan nemâzlarý ve hiçbir ibâdetleri ve iyilikleri kabûl olmaz ve âhýretde iþe yaramaz.

Dinlerini dünyâya satanlar hakkýnda, Bekara sûresinde meâli, (Câhiller, ahmaklar, dünyâdaki zevk ve lezzetlere kavuþmak için, dinlerini, îmânlarýný verdi. Âhýretlerini satýp, dünyâyý, þehvetlerinin istediklerini aldýlar. Kurtuluþ yolunu býrakýp, helâke koþdular. Bu alýþ veriþlerinde birþey kazanmadýlar. Bunlar, ticâret ve kazanç yolunu bilmedi. Çok ziyân etdi) olan onaltýncý âyet-i kerîmesi gönderildi.

11 — Ýki cihân se’âdetine kavuþmak, ancak ve yalnýz, dünyâ ve âhýretin efendisi olan, Muhammed aleyhisselâma tâbi’ olmaða baðlýdýr. Ona tâbi’ olmak için, îmân etmek ve ahkâm-ý islâmiyyeyi öðrenmek ve yapmak lâzýmdýr. Kalbde doðru îmânýn bulunmasýna alâmet, kâfirleri düþman bilip, onlara mahsûs olan ve kâfirlik alâmeti olan þeyleri yapmamakdýr. Çünki islâm ile küfr, birbirinin aksidir, zýddýdýr. Birinin bulunduðu yerde, diðeri bulunamaz, gider. Bu iki zýd þey, bir arada bulunamaz. Bunlardan birisine kýymet vermek, diðerini hakâret ve kötülemek olur. Allahü teâlâ, sevgilisi olan Muhammed aleyhisselâma, huluk-ý azîm sâhibi olan, çok merhametli olan Peygamberine “sallallahü aleyhi ve sellem”, islâm düþmanlarý ile cihâd ve muhârebe etmeði ve onlara sertlik göstermeði emr ediyor. Demek ki, islâm düþmanlarýna sert davranmak huluk-ý azîmdendir. Ýslâmiyyetin izzeti ve þerefi, küfrün ve kâfirlerin hakîr ve zelîl olmasýndadýr. Kâfirlere izzet veren, hurmet eden, müslimânlarý tahkîr etmiþ, alçaltmýþ olur. [Hak teâlâ, Âl-i Ýmrân sûresinde kâfirlere kýymet verenlerin ve küfre tâbi’ olanlarýn aldandýklarýný ve piþmân olacaklarýný beyân buyurarak meâli, (Ey benim sevgili Peygamberime “sallallahü aleyhi ve sellem” inananlar! Eðer, kâfirlerin sözlerine aldanýp da, Resûlümün “sallallahü aleyhi ve sellem” yolundan ayrýlýrsanýz, kendilerine müslimân süsü veren din düþmanlarýnýn, ya’ni zýndýklarýn uydurma ve yaldýzlý sözlerine kapýlarak, îmânýnýzý çaldýrýrsanýz, dünyâda ve âhýretde ziyân edersiniz) olan yüzkýrkdokuzuncu âyet-i kerîmeyi gönderdi.]

Allahü teâlâ, kâfirlerin, kendi düþmaný ve Peygamberinin “sallallahü aleyhi ve sellem” düþmaný olduklarýný bildiriyor. Allahü teâlânýn düþmanlarýný sevmek ve onlarla kaynaþmak, insaný Allahü teâlâya ve Onun Peygamberine “sallallahü aleyhi ve sellem” düþman olmaða sürükler. Bir kimse, kendini müslimân zan eder. Kelime-i tevhîdi söyleyip, inanýyorum der. Nemâz kýlar ve her ibâdeti yapar. Hâlbuki, bilmez ki, böyle çirkin hareketleri, onun îmânýný ve islâmýný temelinden götürür.

[Kâfirler, ya’nî Resûlullahýn “sallallahü aleyhi ve sellem” bildirdiði islâm dînini beðenmiyenler, zemâna, asra ve fenne uymuyor diyenler ve mürtedler, müslimânlarla ve müslimânlýkla, açýkça ve alçakça alay ediyor, müslimânlarý aþaðý görüyorlar. Müslimânlýðýn dýþýnda kalmak, keyflerine, þehvetlerine ve içlerindeki kötü isteklerine uygun geldiðinden, müslimânlýða gericilik, îmânsýzlýða, dinsizliðe asrîlik, münevverlik ve ýþýklý yol diyorlar. (Mürted) demek, müslimân evlâdý olduklarý hâlde, müslimânlýkdan haberleri olmadýðýndan ve hiç bir din âliminin kitâbýný okumadýklarýndan ve anlamadýklarýndan, yalnýz bir lutfe, bir teveccühe ve dünyâlýða kavuþmak için ve akýntýya kapýlmýþ olmak için, müslimânlýðý beðenmiyenler, terakkîye mâni’dir diyenlerdir.

Bunlardan ba’zýsý, temiz yavrularý aldatmak için (Ýslâmiyyetde herþey “miþ” ile bitiyor. Þöyle imiþ, böyle imiþ diye, hep mýþa dayanýyor. Bir sened ve vesîkaya dayanmýyor. Diðer ilmler ise, isbât edilip, bir vesîkaya dayanmakdadýr) diyorlar. Bu sözleri ile, ne kadar câhil olduklarýný gösteriyorlar. Hiç de, bir islâm kitâbý okumamýþlar. Ýslâmiyyet ismi altýnda, hayâllerinde, birþeyler tasarlayýp, din bu düþüncelerden ibâretdir sanýyorlar. Bilmiyorlar ki, hayâllere tapýnan, hýristiyanlardýr. Birkaç yehûdînin ortaya çýkardýðý, heykellere, taþlara tapýnýyorlar. Hâlbuki müslimânlar, peygamberlerin en üstünü Muhammed aleyhisselâma tâbi’ olmakda, haber verdiði, mi’râc gecesinde görüp konuþduðu ve hergün Cebrâîl ismindeki melek vâsýtasý ile haberleþdiði bir Allaha ibâdet etmekdedir. Bunlarýn, islâmiyyetden ayrý ve uzak gördükleri ilmler, fenler, vesîkalar, senedler, hep islâm dîninin birer þu’besi, dallarýdýr. Meselâ bugün liselerde okunan bütün fen bilgileri, kimyâ, bioloji kitâblarý, ilk sahîfelerinde, (Dersimizin esâsý, müþâhede [gözetleme], tedkîk [inceleme] ve tecribedir) diyor. Ya’nî fen derslerinin esâsý, bu üç þeydir. Hâlbuki, bu üçü de, islâmiyyetin emr etdiði þeylerdir. Ya’nî, dînimiz, fen bilgilerini emr etmekdedir. Kur’ân-ý kerîmin çok yerinde, tabî’atý, ya’nî mahlûkâtý, canlý ve cansýz varlýklarý görmek, incelemek emr edilmekdedir. Eshâb-ý kirâm “aleyhimürrýdvân”, birgün Peygamberimize “sallallahü aleyhi ve sellem” sordu ve: (Yemene gidenlerimiz, orada hurma aðaçlarýný, baþka dürlü aþýladýklarýný ve dahâ iyi hurma aldýklarýný gördük. Biz Medînedeki aðaçlarýmýzý babalarýmýzdan gördüðümüz gibi mi aþýlayalým, yoksa, Yemende gördüðümüz gibi aþýlayýp da, dahâ iyi ve dahâ bol mu elde edelim?) dediler. Resûlullah “sallallahü aleyhi ve sellem”, bunlara þöyle diyebilirdi: Biraz bekleyin! Cebrâîl “aleyhisselâm” gelince, ona sorar, anlar, size bildiririm. Veyâ, biraz düþüneyim. Allahü teâlâ, kalbime doðrusunu bildirir. Ben de, size söylerim, demedi ve (Tecribe edin! Bir kýsm aðaçlarý, babalarýnýzýn üsûlü ile, baþka aðaçlarý da, Yemende öðrendiðiniz üsûl ile aþýlayýn! Hangisi dahâ iyi hurma verirse, her zemân o üsûl ile yapýn!) buyurdu. Ya’nî tecribeyi, fennin esâsý olan tecribeye güvenmeði emr buyurdu. Kendisi melekden anlar veyâ mubârek kalbine elbette doðar idi. Fekat, dünyânýn her tarafýnda, kýyâmete kadar gelecek müslimânlarýn, tecribeye, fenne güvenmelerini iþâret buyurdu. Hurma aðaçlarýný aþýlama kýssasý (Kimyâ-i se’âdet)de ve (Ma’rifetnâme)nin yüzonsekizinci sahîfesinde yazýlýdýr. Ýslâmiyyet, bütün fen kollarýnda, ilm ve ahlâk üzerinde, her çeþid çalýþmaðý ehemmiyyetle emr etmekdedir. Bunlara çalýþmak, farz-ý kifâye olduðu, kitâblarda yazýlýdýr. Hattâ, bir islâm þehrinde, fennin yeni bulduðu bir âlet, bir vâsýta yapýlmayýp, bu yüzden bir müslimân zarar görürse, o þehrin idârecilerini, âmirlerini, islâmiyyet mes’ûl tutmakdadýr. Hadîs-i þerîfde, (Oðullarýnýza yüzmek ve ok atmak öðretiniz! Kadýnlarýn, evinde iplik iðirmesi ne güzel eðlencedir) buyuruldu. Bu hadîs-i þerîf, harb için lâzým olan her çeþid bilgi ve âleti edinmeði, hiç boþ durmamaðý ve fâideli eðlenceleri emr etmekdedir. Bunun içindir ki, bugün, bir islâm milletinin, atom bombasý, sun’î peyk yaparak müslimânlýðý dünyâya tanýtmasý farzdýr. Yapmaða çalýþýlmazsa, büyük günâh olur.


Müslimânlarýn bilmesi, öðrenmesi lâzým olan bilgilere (Ulûm-i islâmiyye) müslimânlýk bilgileri denir. Bu bilgilerin kimisini öðrenmek farzdýr. Kimisini öðrenmek sünnet, bir kýsmýný öðrenmek de mubâhdýr. Ýslâm bilgileri, baþlýca iki büyük kýsma ayrýlýr: Birincisi (Ulûm-i nakliyye)dir. Bunlara (Din bilgileri) de denir. Ehl-i sünnet âlimleri, bu bilgileri, Eshâb-ý kirâmdan, Onlar da Resûlullahdan öðrendiler. Din bilgileri de ikiye ayrýlýr: Zâhirî ilmler ve bâtýnî ilmler. Birincilere, (Îmân bilgileri) ve (Fýkh bilgileri) veyâ (Ahkâm-ý islâmiyye), ikincilere (Tesavvuf bilgileri) veyâ (Ma’rifet) denir. Îmân bilgileri ve ahkâm-ý islâmiyye, mürþidlerden, akâid ve fýkh kitâblarýndan öðrenilir. Ma’rifet, kalblere, mürþidlerin kalblerinden akar, gelir.

Ýslâm bilgilerinin ikinci kýsmý (Ulûm-i akliyye)dir. Canlýlarý öðretene (Ulûm-i týbbiyye), cansýzlarý öðretene (Ulûm-i hikemiyye) denir. Semâlarý, yýldýzlarý öðretene (Ulûm-i felekiyye), Erd bilgilerine (Ulûm-i tabî’ýyye) demiþlerdir. Ulûm-i akliyye, matematik, mantýk ve tecribî bilgilerdir. Bunlar, his organlarý ile duyularak, akl ile incelenerek, tecribe ve hesâb edilerek elde edilir. Bu bilgiler, din bilgilerinin anlaþýlmasýna ve onlarýn tatbîk edilmesine yardýmcýdýrlar. Bu bakýmdan lüzûmludurlar. Bunlar, zemânla artar, deðiþir, ilerler. Bunun içindir ki, (Tekmîl-i sýnâ’ât, telâhuk-ý efkâr iledir) buyurulmuþdur. Bunun ma’nâsý (San’atýn, fennin, tekniðin ilerlemesi, fikrlerin, deneylerin birbirlerine eklenmesi ile olur) demekdir.

Nakl yolu ile edinilen bilgiler, ya’nî din bilgileri çok yüksekdir. Aklýn, insan dimâgý gücünün dýþýnda ve üstündedir. Bunlar, hiçbir zemânda, kimse tarafýndan deðiþdirilemez. Dinde reform olmaz sözünün ma’nâsý da budur. Akl ile elde edilen bilgileri, islâmiyyet yasaklamamýþ, sýnýrlamamýþ, ancak, bunlarýn nakl bilgileri ile birlikde öðrenilmesini ve sonuçlarýnýn ahkâm-ý islâmiyyeye uygun, insanlara fâideli olarak kullanýlmasýný, zulm, iþkence, felâket vâsýtasý yapýlmamasýný emr etmiþdir. Müslimânlar, birçok fen vâsýtasý yapmýþlar ve kullanmýþlardýr. Pusula 687 [m. 1288] de keþf edildi. Ýðneli tüfek 1282 [m. 1866] da ve top 762 [m. 1361] de keþf edildi ve Fâtih tarafýndan kullanýldý. Ýslâmiyyet, islâma karþý olanlarýn, islâm ahlâkýný bilmiyenlerin, ilm þekline sokduklarý, ders, vazîfe adýný verdikleri ahlâksýzlýklarýn, uydurma târîhlerin, islâmiyyete yapýlan iftirâlarýn okutulmasýný, öðrenilmesini yasaklamakda, zararlý, kötü propagandalardan kaçýnýlmasýný, fâideli, iyi bilgilerin öðrenilmesini istemekdedir.
[/font

Ýslâmiyyet, fâideli olan her ilmi, her fenni ve her tecribeyi emr eden bir dindir. Müslimânlar, fenni sever, fen adamýnýn tecribelerine inanýr. Fekat, fen adamýyým diyen fen taklîdcilerinin iftirâlarýna, yalanlarýna aldanmaz.]

Kâfirler ellerinden gelirse, müslimânlarý ezer, imhâ eder. Veyâhud, müslimânlarý, kendi uydurduklarý yola sokarlar.

[Nitekim masonlarýn [m. 1900] senesi ictimâ’ýna âid zabtlarýn yüzikinci sahîfesinde (Dindârlara ve ma’bedlere galebe çalmak kâfî deðildir. Asl maksadýmýz, dinleri yok etmekdir) yazýlýdýr.

Rusyada bir komünist mu’allim, ders arasýnda, (Ben sizi görüyorum. Siz de beni görüyorsunuz. O hâlde, biz varýz. Karþýdaki daðlar da var. Çünki, bu daðlarý da görüyoruz. Yok olan þey görünmez. Görülmiyen þeye var denilmez. Bu sözüm, bir fen bilgisidir. Ýlerici, aydýn olan kimse, fen bilgisine inanýr. Gericiler, bu varlýklarýn bir yaratýcýsý olduðunu söylüyorlar. Bu yaratýcýnýn var olduðuna inanmak yanlýþdýr. Fenne uygun deðildir. Görülmiyen þeye var demek, gericilikdir) der. Bir türkmen çocuðu söz istiyerek: (Bunlarý akl ile mi söylüyorsun? Sende akl olduðuna inanmak, bunlarý akl ile söylediðini kabûl etmek fenne uygun deðildir. Çünki, aklýn olsaydý, görürdük) der. Mu’allim, bu haklý söze cevâb veremeyip, maðlûbiyyetinden hâsýl olan öfke ile, çocukcaðýzý, tekme tokat dershâneden dýþarý atar. Çocuk bir dahâ hiçbir yerde görülememiþdir

Bugün, dünyâdaki kâfirler, iki dürlüdür: Birincisi (Kitâblý kâfirler), ya’nî yehûdîler ve hýristiyânlarýn az bir kýsmý olup, bir peygambere ve bunun Allahü teâlâdan getirdiði kitâba ve öldükden sonra dirilmeðe, âhýretdeki sonsuz hayâta inanýyorlar. Ellerindeki bozuk kitâba Allah kelâmý diyorlar

Ýkincisi, (Kitâbsýz kâfirler) ya’nî (Müþrik)ler olup, herþeyi yapan bir Allah bulunduðuna inanmýyorlar. Taþ, aðaç, güneþ, yýldýz ve insan, inek gibi ba’zý mahlûklarda (ülûhiyyet sýfatýgöz kırpma bulunduðuna inanýyorlar. Bu inkârcýlardan bir kýsmý, kanûn ile, devlet baskýsý ile, zulm, iþkence ederek, ibâdet etmeði, dîni öðretmeði yasak ediyor. Bir kýsmý da, insanlýk, iyilik duygularýný okþayýcý sözlerle, herkesi, zevk, safâya daldýrýyor. Ma’neviyyâtdan, din bilgilerinden mahrûm býrakýyorlar. Düzme hikâyeler, yalan örnekler göstererek, milyonlarca insaný aldatýyor, din câhili yetiþdiriyorlar. Bir tarafdan, medeniyyetden, fenden, insan haklarýndan bahs edip, bir tarafdan da, insanlarý hayvanlaþdýrýyorlar. Ýngiliz casûslarý, böyle yapýyor. (Ýngiliz Câsûsunun Ý’tirâflarýgöz kırpma kitâbýný ve (Hak Sözün Vesîkalarýgöz kırpma kitâbýnýn 28.ci sahîfesini ve devâmýný okuyunuz
Gönderen: 22.04.2008 - 10:58
Bu Mesaji Bildir   serhendli üyenin diger mesajlarini ara serhendli üyenin Profiline bak serhendli üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 1461 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 11:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
ilhan29 (55), bozadeniz (43), islamboy84 (40), küçük &t.. (49), teknur (50), hlim (51), veleye (60), Abdullah_78 (46), sefa60 (45), Gaziantepli (34), sivasliunsal (48), mcu (44), asess (45), akif21 (61), mimar_sophie (44), mamusali (49), Bilal_YETER (41), edare (42), terrazi (43), FaTMaNuR (60)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.71275 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.