0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » DİĞER DİNİ KONULAR » Sahabeler hakkında kötü konuşmak

önceki konu   diğer konu
1 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
Sahabeler hakkında kötü konuşmak
Moderator


4254 Mesaj -
Sahabeler hakkýnda kötü konuþmak
Sahabeler hakkýnda kötü konuþmak caiz deðildir. Sahabeler hakkýnda kötü konuþanlar için ehli bidat denilmiþtir.
Sahabelere Ýbadetlerde Yetiþilemiyeceðine Ýþaret Eden Hadis-i Þerifler:
1) Onlarýn Bir Saatlik Ameli Sizden Birinin Bir Ömürlük Amelinizden Hayýrlýdýr:
“Muhammedin (SAV) ashabýna seb (hakaret) etmeyiniz. Çünkü onlardan birinin bir saatlik ameli, sizden birinizin bir ömürlük amelinden daha faziletlidir.” (1)
Ýbn-i Mace’nin “Fezail-i Ashâb-ý Nebi” ünvaný altýndaki onbirinci babýnda, ayný hadisi þerifin bir benzeri daha geçmektedir. Nüseyr b. Züðlûk’un bildirdiðine göre Hz. Ömer’in oðlu “Ýbn-i Ömer” þöyle diyordu:

“Muhammed (SAV) in ashabýna sebbetmeyin. Onlardan birinin bir saatlik makamý, sizden birinizin bir ömürde yaptýðý amelden daha hayýrlýdýr.”(2)

Bu hadis-i þerif te mefhum olarak bundan önce ki hadis-i þerifi desteklemektedir. Sahabeler içlerinde bulunduðu tehlikeli þartlarýn, meþakkatlerin, tefekkürle süsledikleri ibadetlerinin tesiri ile az bir zamanda pek büyük makamlara çýkmaktaydýlar. Bizzat kendisi sahabe olmuþ sahabeliði tatmýþ ve islamla yoðrulmuþ birisi olarak Abdullah b. Ömer (RA) böyle söylüyordu. Ashabýn, özellikle Sabýkîn-ý Evvelîn’in az bir zamanda yetiþtiði mertebelere onlardan sonra gelen, fetihten sonraki sahabeler yetiþemedikleri gibi, sahabe olmayanlarýn yetiþmesi hiç mümkün deðildi. Bir ömürde birçok amel yapýlsa da, onlarýn çetin þartlarda, nübüvvet atmosferinde, yaptýklarý az bir amelin pek deðerli keyfiyetine yetiþmek mümkün deðildi.

Babasý Hz. Ömer (RA) Müslüman olduðunda beþ yaþlarýnda olan Abdullah Mekke’ye hicret eden yaþýnýn küçüklüðünden dolayý Bedir’e katýlmasýna müsaade edilmeyen, islamý öðrenmek için Suffalýlara dahil olan, hicretin 73. yýlýnda 86 yaþýnda vefat eden bir alim idi. (3) O bu ihtarýný sahabelerden sonra en faziletli olan tabiinden olanlara veya sonraki sahabelere yapmýþtý. Rasulüllahý çok seven ve Rasulüllahýn da kendisini çok sevdiði 2630 hadis rivayeti ile Ebu Hureyre’den sonra ikinci sýrayý alan titiz sahabi budur. Bu hadis-i þerifte: “Rasulullahýn sahabelerini tahkir etmeyin, onlar hakkýnda hoþlarýna gitmeyecek davranýþlarda bulunmayýn. Çünkü onlarýn az bir zamanda, bir saatte (bir zaman diliminde) kazandýðý sevabýn faziletine bir ömürde yetiþemezsiniz” ikazýný yapýyor.

Sonraki Sahabeler Uhud Daðý Kadar Altýný Sadaka Vermekle Öncekilerin Bir Müddüne Ulaþamazlar

Sahabenin amellerinin sevabýnýn çokluðuna sevap ve fazilete yetiþilemiyeceðine dair þu benzer hadisleri de hatýrlamak gerekir. Rasulullah (SAV) Buhari, müslim, Ýbn-i Hýbban, Beyhaki ve daha birçok kaynakta geçen bir hadis-i þerifinde þöyle buyurur:

“Ashabýma sebbetmeyiniz, (hakaret etmeyiniz) sizden birisi uhud daðý kadar altýn infak etseydi ashabýmdan (birinin verdiði yarým müde ulaþamazdý.” (4)

Hadisin Buhari’de geçen þekli de þöyledir:

“Ashabýma sebbetmeyiniz sizden birisi uhud daðý kadar sadaka vermiþ olsa onlardan birinin bir müd, yarým müd sadakasýna ulaþamaz.”(5)

Bu iki hadis-i þerif de birincisinin manasýný ihtiva etmektedir. Rasullülah (SAV) daha sonra müslüman olan sahabelerine, ilk müslüman olan sahabelerine yetiþemiyeceklerini ihtar etmektedir.

“Seb, bir kimseyi kendisinde bulunan bir þey ile zemmetmektir.(6) Sahabelerin de hatalarý olabilir. Fakat onlarýn hatalarýna bakarak onlarý tahkir etmek, onlarý hoþlanmýyacaklarý þekilde anmak, hürmet duygularý içinde olmamak hoþ deðildir.(7) Bir de onlarýn sevaplarýna, yaptýklarý amellerin faziletlerine bakarak kendilerini deðerlendirmek gerekir. Böylece derecelerinin ne kadar yüksek olduðu anlaþýlacaktýr.

Burada bizzat Rasulüllah (SAV) onlarýn hoþa gitmeyen bir hatasýný dile pelesenk ederek, onlarý tenkidkarâne deðerlendirmenin, onlara tavýr almanýn yerinde olmadýðýný açýklamaktadýr. Çünkü saff-ý evvel olan sahabelerin ve sahabeler içindeki ilk saffýn amellerinin sevabý, fezail-i uhreviyeleri çok büyüktür. Hatta, sonraki sahabeler, uhud daðý kadar altýn sadaka etseler, ilklerin bir müddüne(8) veya onun yarýsýna sevap bakýmýndan yetiþemez. Çünkü, ilklerin çektiði sýkýntý, meþakkat, tehlikeli durum, islamýn ilk zamanlarýnda küçücük bir hizmeti pek büyük kýlmýþtýr.

Ashabýmý Ýyiliklerini Anýnýz

Sahabeleri sevmek için onlarýn hatalarýný deðil, iyiliklerini nazara vermekle ilgili hadis-i þerifler de bulunmaktadýr.(9) Bunlardan biri þöyledir:

“Ashabýmýn kötülüklerini anmayýn ki, kalpleriniz onlar üzerine (onlara sevgi hususunda) deðiþmesin. Ashabýmýn iyiliklerini anýn, ta ki, gönülleriniz (onlara) ülfet etsin” (Deylemi, Ýbn-i Ömerden)(10)

Rasulüllah (SAV) burada sahabelerin mesavisini, deðil güzelliklerini anmamýz gerektiðini ihtar ediyor. Mesavî, ayýplar, noksanlar, kusurlardýr.(11) Mesaviden insanlar hoþlanmaz. Sû dünya ve ahirette insaný üzen þeylerdir.(12) Asýl olan sahabelerin iyiliklerinden, söz etmektir. Düþünceler sürekli noksanlarýna, kusurlarýna yöneltilir, onlar bu þekilde anýlýrsa, insanlarýn onlara olan güzel duygularý deðiþecektir. Ayrýca bu husus müslümanlar içinde de ihtilafa sebep olacaktýr. Onlarý iyi anmak, onlar hakkýnda güzel þeyler söylemek, onlarýn iyiliklerini nazara vermektir.

Böylece kalpler onlara ýsýnýr ve sever, ayrýca bu hususta müslümanlar gönül birliði içinde olurlar. Öyleyse sahabeleri hayýrla anmak gerekir.

“Allahýn Kullarýný Üzmeyin” Emri

Sadece sahabeler açýsýndan deðil, islamýn genel kuralý bize bütün müslümanlarýn ayýplarýnýn araþtýrýlmamasýný yayýlmamasýný emreder. Ýslamda genel prensip kötülüðün tecessüsü hoþ karþýlanmamasýdýr. Bir hadis-i þerifte Rasulüllah (SAV):

“Allah’ýn kullarýný üzmeyin, onlarý ayýplý duruma sokmayýn, avretlerini (hoþa gitmeyecek gizliliklerini) araþtýrmayýn. Kim müslüman kardeþinin avretini araþtýrýrsa Allah da onun kusurunu arar, hatta evinin içinde onu halka rüþvay eder.” (Ahmed b. Hanbel, ve Zýya el-Makdisi, Sevban (RA) tan) buyurur.(13)

Bu umumi kaide bütün müminler için geçerli olduðu gibi önce sahabeler için geçerli olmalýdýr. Esas olan onlarýn kusurlarýný araþtýrýp yaymak ve sahabe düþmanlýðý ve buðzunu ortaya çýkarmak deðil, onlarýn iyiliklerini anmak, güzelliklerini yaymak ve gönülleri onlarý sevmeye yöneltmektir. Külli faziletlerde kendilerine yetiþemiyeceðimiz, Allaha en güzel þekilde kulluða yönelmiþ o kimselerin üzülmeleri, hatalarýnýn büyütülüp büyük gösterilip çok büyük iyiliklerinin görmezlikten gelinmesi, Allah’ýn gayretine dokunacak, o bunu yapanlarý dünya ve ahirette rüsvay edecektir. Çünkü ashabý tahkir ve terzille, tenkidkarâne diline dolayan bu kimselerin de birer insan olarak hatalarý vardýr. Hiç bir hatalarý olmasa da, bu tutumlarý onlarýn halk arasýnda terziline deðerlerinin düþmesine yeter.

Ashabýma Sövenleri Görünce, Allah’ýn Laneti Kötünüz Üzerine Olsun” deyiniz

“Ashabýma sövenleri, görürseniz, Allah’ýn Laneti kötünüz üzerine olsun” deyiniz. (Tirmizi Ýbn-i Ömer’den)(14)

Bu hadis-i þerifte de sonradan sahabelere seb ve tahkirde bulunacak, onlarýn ayýplarýný araþtýracak, onlarý tenkidvâri bir bakýþla deðerlendirecek, kusurlarýný deðil de güzelliklerini görmezlikten gelecek, onlarý dillerine dolayýp haklarýnda incitici, rahatsýz edici, onlarý küçük düþüren sözler söyleyecek topluluðun veya toplululuklarýn geleceði söylenir.(15) Kavim kelimesi de manasý açýsýndan burada önemlidir. Bu hadis-i þerif ayný zamanda gelecekten haber vermektedir. Sahabelere bu tür bir yaklaþým sergileyen onlarýn mümin gönüllerindeki yerini sarsan veya sarsmaya çalýþan mezhepler, cemaatler, fikir gruplarý, herzaman olagelmiþtir. Kelâm kitaplarýnda bunlarýn geniþ dökümleri yapýlýr.

Zaten Rasulüllah (SAV) bir baþka hadis-i þerifinde

“Bu ümmetin sonu, evveline lanet ettiði zaman...” 16 onlar arasýnda cehaletin yaygýnlaþtýðýna parmak basýlmaktadýr. Bu Kurân ve hadisin kitap ve sunnetin ilkelerinin onlardan uzak olduðuna iþaret etmektedir.

Yukarýdaki hadis-i þerifte ashaba lanet edenlerin, þerli kimseler olacaklarý, kötülükleri açýklanmaktadýr. Bunlar; umumen adil, asýrlarýn en hayýrlýlarý, iyi çýðýr açan, islamýn tesisinde ilk hizmette bulunan kimseleri, onlarýn iyilikleri yanýnda pek hafif kalan bazý kusurlarýný dillerine doladýklarý için, onlarýn kötülükleri açýða çýkmaktadýr. Sahabeyi diline dolamak, incitmek Allah Velilerine 17 çamur atmak demektir. Hele onlara lanette bulunmak18 tamamen haddi aþmaktýr. Kelam kitaplarýnda da, ashaba buðzedenlere buðzetmemiz gerektiði tavsiye edilir.19

“Allah Benim Ýçin Sahabeleri Seçti..”

Ýbn-i Mesud’dan Dârekutni’nin Süneninde geçen bir hadis-i þerifte de þöyle buyrulmaktadýr:

“Hiç þüphe yok Allah Taala benim için sahabeler seçti (insan etti.) Böylece onlara ashabým, damatlarým kayýn pederim ve ensarým (yardýmcýlarým) kýldý. Yakýnda onlarý noksanlayan, onlara sebbeden (tahkir ve tenzil eden) bir topluluk da gelecek. Eðer siz onlara (onlarýn devrine) ulaþýrsanýz, onlara kýz alýp vermeyin, onlarla birlikte yiyip içmeyin, onlarla namaz kýlmayýn, (öldüklerinde) üzerleri ne de namaz kýlmayýn.”20

Bu hadis-i þerifte Rasulüllah (SAV) birçok hususa temas etmektedir.

a- Allah onu son peygamber seçtiði gibi, onun için, ona layýk ve büyüklüðüne münasip sahabeleri de kendisi için seçmiþtir. Hazýrlamýþtýr. Hayr ve hýyara, hayýrlý oldu. O hususta kendisine iyi olduðu demektir. Ýhtiyar intika ve ýstýfadýr. Birþeyi diðeri üzerine seçmektir. Ýhtiyarda hayýrlýsýný, iyisini en güzelini seçmek, ayýklamak ve tercih vardýr. Birini diðerine üstün görme söz konusudur. Ashab (RA) bu noktadan Allah tarafýndan seçilmiþ ve Rasulüllah’a münasip lâyýk, sahabe, arkadaþ edilmiþ kimselerdir.

b- Allah onlarý Rasulüllah’a (SAV) sahabe ettiði gibi, onlar içinden fazilette en büyük Hatem-i enbiya için, damatlar ve kayýnpederler de seçmiþtir. Sýhr evlilikle yakýn akraba olan damad yerine kullanýlýrsa da21 hem hanýmýn hem de kocanýn Ehl-i Beyti için “eshâr” denilir.22 Bu hadis-i þerife göre, Rasulüllahýn ashabý Allah tarafýndan kendisine layýk ve münasip seçildiði gibi, Onun esharý, damatlarý ve kayýn pederleri de Allah tarafýndan seçilmiþtir. Öyleyse onun iki kýzýný arka arkaya alýp Zinnûreyn ünvanýný alan Hz. Osman (RA) Allah tarafýndan seçilip ona damad edildiði, Allah Rasulüllahýn damadý olarak müslümanlar içinden onu seçtiði ve beðendiði gibi, en küçük kýzý Hz. Fatýma’ya da eþ olarak amcasý oðlu Hz. Ali’yi layýk görmüþ ve seçmiþtir.

c- Ayný þekilde Rasulüllah’ýn zevcelerinin müslümanlýkla þereflenen babalarý da, Allah tarafýndan ihtiyar edilmiþlerdir. Hanýmý Hz. Aiþe’nin babasý yaptýðý evlilikle ona layýk kayýnpeder seçildiði gibi, Hz. Hafsa’nýn babasý Hz. Ömer de Allah tarafýndan ona kayýn peder, sýhr, seçilmiþlerdir. Damatlarýný kayýnpederlerini, sahabelerini Allah secip beðenmiþse biz nasýl beðenmeyelim? Allah’ýn seçtiðine evet dememek, onun beðendiklerini ve sevdiklerini beðenmemek ve sevmemek olur mu?

d- Hem Rasulüllah (SAV) bir hadis-i þeriflerinde “Ashabým ve sýhrlerim hakkýnda beni muhafaza ediniz; kim onlar hakkýnda beni (hukukumu) muhafaza ederse Allah Onu dünya ve Ahirette muhafaza eder. Kim de onlar hususunda beni muhafaza etmezse. Allah ondan yüz çevirir. (veya çevirsin) onu azabla yakalamasý da yakýndýr”23 buyurmakta, hem esharýna hem bütün ashabýna karþý tahkir, terzil ve dilleri onlar aleyhine kullanmaktan bizi men etmektedir. Bu sebepten ashabý ve esharý tenkid etmek, hakaret etmek, onlara düþmanlýk göstermek ve kin gütmek olmaz. Ashab ve sihrleri hakkýnda Rasulüllah (SAV) ýn hürmeti ancak böyle muhafaza edilebilir. Onun kayýn pederi Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer ve Ebû Sufyana (RA) kin adavet beslenemediði, onlara seb ve tahkir edilmemesi gerektiði gibi, damadlarý Hz. Osman ve Hz. Ali’ye de seb, tahkir, düþmanlýk ve buðzedilemez. Bütün ashaba tavrýmýz da eshârýna olan tavrýmýz gibi olmalýdýr: “Kim (ashab ve eshar hakkýnda) Rasulüllah’ýn (SAV) hukukunu muhafaza ederse Allah Onu dünyada ve Ahirette muhafaza edecektir.” Yoksa ondan yüz çevirecek ve onu azabla yakalayacaktýr.

e- Daha önceki konularda da belirttiðimiz gibi, Ashab devrinden sonra sahabeleri tenkid eden onlarý noksanlamak isteyen, onlara seb ve tahkirde bulunan, fazilette onlardan geri kalmadýðýný iddia eden, hatta onlarý geçebileceklerini ifade eden kimselerin geleceði burada haber verilmektedir.24 Böyleleri “ ...Mutlaka biz (Kuranýgöz kırpma okuduk, anladýk. Öyleyse bizden daha iyi kim var?” diyeceklerdir.25 Rasulüllah (SAV) islamýn gerileme devrinde gelecek bu kimseler için: “Acaba onlarda hayýrdan bir þey var mý?” hükmünü verir ve ashabýna: “Bunlar sizlerden (bu ummet içinden çýkacak) kimselerdir ve bunlar cehennemin yakýtýdýrlar” buyurur.26 Bu hadis-i þerifte de: ayný kimselerden söz edilmekte “yakýnda onlarý (ashabýgöz kırpma noksanlayan, onlara sebbeden (küfür ve tahkirde bulunan) bir topluluk da gelecek” buyrulmaktadýr.

f- Hadisin son bölümünde, saðlam, sahabeleri, eshârý seven onlara dil uzatmayan ensara muhabbet besleyen gerçek müminlerin Ashaba, eshara, ensara tavýr alan, buðzeden onlarýn noksanlýklarýný yayan, onlara hürmet ve sevgi duymayanlara karþý almalarý gereken tavýr gösterilmektedir. Onlarla kýz alýþ veriþi yapmamak, Rasulüllahýn sahabelerini, ensarý, esharý, sevmeyenlere kýz vermemek ve almamak, birlikte olmamak ve birlikte namaz kýlmayýp cenazelerine de gitmemek tavsiye ediliyor.

Seçkin Ashaba Sebbedenlere, Allahýn, Meleklerin, Ýnsanlarýn Laneti

Ashab’a seb’le ilgili þu hadis-i þerif de az önceki Hadis-i Þerifin mefhumunu taþýr ve onu þerheder mahiyettedir:

“Þüphe yok Allah beni (diðer insanlar içinden) seçti. Benim için de (büyük, çeþitli ve farklý vasýflarý bulunan) sahabeleri seçti. Arkasýndan onlar içinden bana vezirler ve sýhrler ve ensar verdi. Kim onlara (ashaba sebbederse (tahkir eder, küçük düþürür, düþmanlýk ederse) Allah’ýn meleklerin ve bütün insanlarýn laneti onun üzerine olsun. Kýyamet günü de ondan hiçbir ameli kabul olunmasýn.”27 (Ýbnu’l-Enbari Mesahif, Tabarani fi’l-Kebir, Müstedrek, Abdurrahman b. Salim b. Abdurrahman b. Uveym b. Sâide oda babasýndan)

Burada Rasulüllah hem kendisinin hem ashabýnýn, hem esharýnýn, hem ensarýnýn, hem vezirlerinin Allah tarafýndan seçildiðini, onlarýn deðerini, Allah’ýn kendilerini insanlar içinde beðendiðini dile getiriyor. Geçen Hadis-i Þerifte yalnýz ensardan, eshardan söz edilirken burada vezirlerden de bahis açýlýyor.

Ýslamýn tesisinde bütün sahabeler, görev almakla birlikte özellikle ilk müslümanlar, onlar içinde cennetle müjdelenenler, muhacir, ensar ve islam binasýnýn yapýmýnda daha çok emeði geçenler herhalde yardýmcýlar ve vezirler olmaða daha lâyýktýrlar. Vezir: melikinin, emirinin yükünü ve iþini yüklenen kimsedir. Muvazeret muavene, (yardýmlaþma) demektir. Vezer, daðda kendisine iltica edilen, sarp, sýðýnýlan yer, sýðýnak demektir. Vezera: Aðýr yük yüklenmek, günah iþlemek, deliði kapamak, yermek gibi manalara gelir. Vizr, dað gibi aðýr yüktür. Bu sebepten Günahlar vizrle ifade edilir.28 Ayrýca ayette = senden (risaletle) cahiliyye yükünü, cahiliyye zihniyeti ve kültüründen nasýl baþ edeceðini bilemediðin yükü kaldýrdýk” demektir. evzar-ý harb: harbin silahlarý aðýrlýklarý demektir.

Þu halde vazife-i risalet çok aðýr bir yüktür. Sahabeler Risalet vazifesini ifada, o yükün kaldýrýlýp götürülmesinde umumen Rasulüllaha yardýmda bulunmuþlardýr. Onun ensarý, muavinleri, vüzerasý olmuþlardýr. Fakat özellikle (burada hadis-i þerifte de belirtildiði gibi) bazýlarý bu yüke daha çok omuz vermiþler, sahabeler içinden Allah onlarý seçmiþ, tesis-i islamiyette, teblið-i risalette özellikle onlar istihdam olunmuþlardýr. Bunlarýn baþýnda dört halife, Aþare-i Mübeþþere gelir. Muhacirler, bedirde bulunanlar, sonra sýrasý ile diðer gazalara katýlanlar ve mertebelerine göre bütün ashab bundan hissedardýr. Zaten sahabeye yetiþilememesi cihetlerinden biri de islamý tesisde, islam binasýný kurmada ustabaþýlarý hükmünde olan Rasulüllah’a ve Onun davasýna onunla birlikte yaptýklarý yardýmlardýr.

Rasulüllah (SAV) bir hadis-i þeriflerinde buna iþaret eder: “Benden önce hiçbir nebi yoktur ki, ona yedi refik (Rufeka) necib (Nücebâgöz kırpma ve Vezir (vüzerâgöz kırpma verilmemiþ olsun. Mutlaka bana da 14 tane verildi: Hamza, Cafer, Ali, Hasan, Hüseyin, Ebû Bekir, Ömer, Abdullah b. Mesud, Ebû Zer, Mikdûd, Huzeyfe, Ammâr, Bilal, Suheyb (RA)”29

Burada zikredilen her ismin üzerinde durmak, necabet, vezaret, refakat yönleri üzerinde uzun uzun bir açýklamayý gerektirir.

“Sizin En Ýyileriniz Zamanýmda Yaþayanlarýnýzdýr”
Halbuki, Buhari’de de geçtiði üzere Rasulüllah (SAV) imran b. Husayndan gelen bir hadis-i þerifte þöyle buyurmaktadýr:

“Sizin hayýrlýlarýnýz zamanýmda yaþayanlarýnýzdýr. Sonra zamanýmda yaþayanlara yakýn olanýnýz, sonra onlara yakýn olanlardýr” buyurdu. Ýmran (RA) dedi ki: “Rasulüllah’ýn bunlara yakýn olanlardýr diye iki defa mý yoksa üç defa mý zikrettiðini hatýrlamýyorum”. (Rasulullah (SAV) sözüne devam ederek:

“Sonra öyle kimseler gelir ki, kendilerinden þahitlik istenmediði halde þahitlik ederler. Hýyanete devam ederler onlara güvenilmez. Nezrederler (söz verirler) nezirlerini yerine getirmezler. (yiyip içmek, dünya hayatýnda rahat yaþamaktan baþka düþünceleri olmadýðýndan) onlarda þiþmanlýk görülmeye baþlar.”30

Ayný hadis-i þerifin benzeri baþka hadisler de vardýr. Meselâ “hayru’l - kurûni karnî” hadisi de mütevatir bir hadistir. Buhari’nin 25. kitabýnýn 62. babýnda da

“Ýnsanlarýn en iyileri benim asrýmdakilerdir. Sonra onlarý takib edenler, sonra onlarý takib edenler”31

Ýbn-i Abbas (RA) Rasulüllah (SAV) tarafýndan, sahabelerden sonra gelen ve fazilette onlarýn takipcileri olan tabiine, sahabelerin bir saatlik ameline bir ömürde yetiþilemiyeceðini ihtar ettiðine göre, daha sonraki insanlar, ibadetlerinde zikir ve tesbihlerinden faydalanmada onlara nasýl yetiþebilecektir.

Ayrýca bu hadis-i þeriflerde zamanýn geçmesi ile sahabe asrýndaki manevi atmosferin deðiþeceði insanlarýn ideallerinin farklýlaþacaðý açýklanmakta, zamanla zihinlerin kalplerin, latifelerin dünya hayatýna, yöneleceði belirtilmektedir.32

Tehlikeli Þartlarýn Amellerin Sevabýný Arttýrmasý Açýsýndan Sahabelere Yetiþilmez

Allah Yolunda Bir Gün Ribat Görevi ve Önemi

Benzer hadis-i þeriflerde Rasulüllah Allah yolunda nöbetin (ribâtýn) öneminden farklý þekillerde söz etmiþtir: Selman-ý Farisi (RA) tan rivayet edilen bir baþka hadis-i þerifte þöyle buyrulur:

“Selman (RA) tan o þöyle dedi: “Ben Rasulullahý þöyle derken duydum. ‘ (Allah yolunda) bir gün ve bir gece nöbet bir ay oruçtan ve (oruçlu günlerin) gecesinin kýyamýndan daha hayýrlýdýr. Eðer bir kimse nöbette ölürse, iþlediði iþi, nöbeti (ve Onun sevabýgöz kırpma devam eder. Buna karþýlýk ücreti verilir. (Ýnsanlarý sorularý ile kabirde ) fitneye düþürünlerden emin olur.”33

Fi sebilillah ribatýn önemi burada bir kere daha vurgulanmaktadýr. Sebil, Müfredatýn açýklamasýna göre kendisinde suhûlet olan, yoldur.34 Ýþlek, açýk, büyük yol, hüccet, çare, sebep umumi su içme yeri gibi manalara da gelir. Allah’ýn yolu; Allah’a giden, Allah tarafýndan dinle gösterilen ve açýlan yol elbette kullarýn kendi baþlarýna bulmak ve gitmek istedikleri yollardan pek farklý olacaktýr. Belki bu iki yolun farký, Allah’ýn yarattýklarý ile kullarýn yaptýklarý kadardýr. Allah’ýn yolu bütün hatalardan salim, kendisinde yol almak kolay, iþlek, tehlikesiz, büyük bir yoldur. Ýstenilen yere ulaþmada biricik sebep ve çaredir. Su ve yaðmur ne kadar faydalý ve Rahmetse bu yol da öyledir. Hiçbir yol bu yola rakib olamaz, onun yerini tutamaz, bu yola tercih edilemez.

Allah yolunda bekleyen, nöbet tutan, o yolu kapatmak sabote etmek, týkamak, kesmek isteyenleri alýkoymak, bunlara mani olmak için görevi baþýndadýr. Allah yolu için de en tehlikeli, en hassas, nazik dönem Rasulüllah dönemidir. Sahabeler en tehlikeli, kritik dönemde bu yolun bekçisi, sürekli muhafýzý olmuþlar, sanki bu yolu kendileri ve sonraki gelenler için kapanmamak üzere trafiðe açmýþlardýr. Zaman zaman bu yolda tamir gerekse de, bazý tehlikeli zamanlar olsa da, artýk yolun yeri, yönü bellidir ve bu yol kýyamete kadar açýk kalacaktýr.

Böyle bir yolu bir bakýma usta baþýlarý ve mimarlarý olan Rasulüllah önderliðinde açmak, yapmak, her bakýmdan o yolun muhafýzý ve nöbetçisi olmak, binlerce milyonlarca insanýn o yoldan geçmesine sebep olmak, öyle büyük bir hasene ve sevabdýr ki, onlardan sonra gelenlerin onlara yetiþmesini imkansýz kýlar.

Bu sebepten bu hadis-i þerifte ve diðerlerinde ifade edildiði gibi, onlarýn amel defterlerine halâ nöbettarlýk, muhafýzlýk görevinin sevabý durmadan yazýlmaktadýr. Ayrýca bu yolda yürüyenler için, güzel bir sünnet ihdas etmeleri yönünden de amel defterleri kapanmýyacaktýr.

Sahabelerin amellerinin faziletine, yaptýklarý hayýrlý iþlerin sevabýna, tehlikeli þartlar açýsýndan da yetiþilememektedir. Çünkü bir iþte zorluk arttýkca sevap ve ücret fazlalaþýr. Kurân-ý Kerimde:

“Mutlaka kolaylýk zorlukla beraberdir. Mutlaka kolaylýk zorlukla beraberdir”35 buyrularak bu hususa iþaret edilir. Burada yüce Allah tekidlerle birlikte, kolaylýðýn zorlukla beraber olduðunu36, zorsuz kolaylýðýn olmýyacaðýný ihbar etmektedir. Bu sebepten “Hayrul umûri ahmezuha = iþlerin en hayýrlýsý en zahmetli olandýr” denir. Usr yüsrün zýddýdýr.37 Usrâ zorluk manasýna gelir.

Sahabenin Amel Defteri Kapanmaz

Ayný hususa parmak basan bir kaç hadis daha zikretmek istiyoruz:

“Her ölenin ameli üzerine mühür vurulur. Ancak Allah yolunda (ribât) nöbettarlýk yapan haric. Çünkü onun ameli kýyamet gününe kadar kendisi için çoðaltýlýr. O kabir fitnesinden de emin kýlýnýr.” (Ebu Davut ve Tirmizi rivayet etti. el-Hakim müslimin þartýna göre sahihtir dedi ve Ýbnü Hýbban da Sahih’inde rivayet etti).38

Bir baþka hadis-i þerifte de “Allah yolunda (fî sebilillah) bir ay ribat (muhafýlýk, nöbetdârlýk bir ömür boyu (nafile) oruçtan daha hayýrdýr” buyrulur. Bir baþka hadis-i þerifte de “Allah yolunda murabýt olan haric bütün ameller sahibinden kesilir” buyrulmaktadýr.39

Ribatta, Israr, Süreklilik Hazýr Bulunmak Manalarý:

Aslýnda rabt; birini, bir þeyi baðlamak bir kimsenin cesur, temkinli, güçlü kalpli olmasýdýr. Rabt’ta bir þey bir yere baðlanýr, tesbit edilir. Cesur kimse de sabit-i kademdîr, kolay kolay tavrýndan vazgeçmez. Temkinli þahýs da, bir anda deðiþiveren, deðiþken bir yapý sergilemez. Olduðu yerdedir. Sebatý ifade eder.

Ribat ise, bir iþe devam etmek, sarýlmak o iþi býrakmamaktýr.40 Atlar için kullanýlýrsa, sýnýrdaki askerin düþmanla savaþmak için atýný sürekli baðlý ve savaþa hazýr tutmasýdýr. Burada da bir devam ve sebat vardýr. Ayet-i Kerimede geçen “ve râbitû”41 sürekli savaþa hazýr bulunun, cihadý býrakmayýn, savaþ için sýnýrlarda devamlý savaþa hazýr savaþcýlar ve atlar veya atlarýn yerine geçecek harp vasýtalarý bulundurun demektir. Râbýt nefsini dünyadan çeken, zahit kimsedir.

Þu halde ribât, maddi veya manevi bir cihada dört elle sarýlmak, onda sebat ve devam etmek, cihad için her an hazýr halde bulunmak, kendini cihada hazýr tutmak, zamanýnýn ilmi, fenni, askeri silahlarý ile kendini techiz edip islamýn sýnýrlarýný ve Dâr-ý islamýn hudutlarýný iman ve ahkâm-ý ilahiyyenin hudutlarýný gerektiði gibi korumak ve bu uðurda dünyevi ve nefsi arzularýna galip gelip, kendini bu yola vakfetmektir.

Sahabeler, maddi manevi cihadla, iman ve Kuran ilimleri ile, Rasulullah’a ve sünnete baðlýlýklarý ile bu kudsi vazifeyi her cihetle ve büyük fedakarlýklarla yerine getirmiþler, hayatlarý boyunca, tereddütsüz bu iþe devam etmiþler, iman ve islamýn manen ve maddeten hudutlarýný muhafaza etmiþler sebilullahýn en layýk muhafýzlarý olmayý sürdürmüþlerdir. Onlar bu yönden örneklerimizdir, önderlerimizdir. Genelde, dünyevi istek ve arzular doðrultusunda hayatýný geçiren, küçük fedâkarlýklarý bile gözünde büyüten iman ve islam için yurdundan, yuvasýndan, canýndan, malýndan, makamýndan vazgeçemeyen müslümanlarýn, onlara müsavat dava etmeleri, fazilette onlarý geçme iddialarý mesnedsiz, ciddiyetten uzak, hayretle karþýlanacak bir durumdur.42

Kaynaklar:
1>el-Askalânî Ýbnu Hacer, el-Metâlibu’l-Âliye, Beyrut ty. IV, 46; Ayrýca bk. Sunenu Ýbn-i Mâce II, 1334; (Bela katlandýkca ücretin katlanacaðý, karþýlýðýn büyüklüðünün belanýn büyüklüðü nisbetinde olacaðý, dindarlarýn, dindarlýðý nisbetinde belalara maruz kalacaðýgöz kırpma; Tefsîru’l-Kurani’l-Azim II, 47 (Allah Rasulüne hizmetin önemi) II, 45. Çýðýr açma yönünden sahabeler.
2>Sunenu Ýbn-i Mâce, I, 57 (162. hadis); Tefsîru’l Kurâni’l-Azim, II, 301; Bedir’de sahabe oluþun önemi Sunenun-Neseî V, 99-100 (iyiliklere vesile olma yönünden sahabiler, binlerce, milyonlarca kiþinin-ahiret açýsýndan-kendisi hesabýna yatýrým yaptýðý kimselere benzerler. Çünkü onlar kendilerinden sonra gelen her müslümanýn hayatý boyunca yaptýðý iyilikler, kendileri hesabýna yazýlan kimselerdir. Bu açýdan da onlarýn öldükten sonra da, bir saatte kazandýklarý büyük yekun tutacaktýr. ve bu devam edecektir.) Ayrýca bk; es-Savâiku’l-Muhrike s. 211, Te’vîlu Muhtelifi’l-Hadîs, s, 108; Þerhu’l-Makâsýd, IV, 318; Sübülu’s-Selâm, IV, 127.
3>Sahihu Müslim Fezail, 140; Üsdülðâbe III, 227; Þerhu’l-Akîdeti’t-Tahâvîyet, s. 488.
4>Ayrýca bk. Ebû Davud et-Tayâlisi’nin müsnedi, hadis no: 21, 83, Sunen-i Ebî Davud 39. Kitab. bab 10; Sahîhu’t-Tirmizi Hadis no, 2165; Kenzu’l-Ummâl hadis no: 32469; Ashab-ý Kirâm Hakkýnda Müslümanlarýn Nazih Ýtikadlarý, s. 105-106; Þerhu’l-Akideti’t-Tahâviye, s. 468-469; es-Savâiku’l-Muhrika s. 211; Haþiyetu’l-Kestelli alâ Þerhi’l-Akâid s. 187; Muhammed, s. 403; Tarihîhu’l-Hamîs, II, 97.
5>Sahîhu’l-Buharî (Fezail-i Ashabý Nebi) IV, 195; Ayrýca bk. Râmûzu’l-Ehâdîs, 1937. hadis; Ayrýca bk. Hayatu’s-Sahâbe II, 559 (Abdurrahman b. Avfla ilgili olarak).
6>Ashab-ý Kiram Hakkýnda s. 79.
7>Bk. Þerhu’l-Makasid, V, 303 vd; es-Savâiku’l-Muhrika s. 210 vd, Hâsiyetu’l-Kestellî, s. 187 vd, Þerhu’l-Akîdeti’t-Tahâviye, s. 467-468; el-Mufredât s. 220.
8>Müd: Iraklýlara göre iki rýtýllýk bir ölçek. (832 gr.)
9>Bk. Râmûzu’l-Ehâdis, s.441;
10>Râmûzu’l-Ehâdis, s. 441, hadis no: 5859; Sunenu Ýbn-i Mâce I, 47 (Ümmetin sonunun evveline lanet etmemesi gerekir); Tefsîru’l-Kurâni’l-Azîm IV, 205 (sahabenin mesavisini dile dolamaktan sakýndýrma) IV, 306 (Ashabe sebbetmemek gereði) Þerhu’l-Akideti’t-Tahâviye. II, 691, 694; 697, (sahabeyi sevmenin iman, onlara bugzun küfür nifak ve tuðyan olduðu, Age II, 698.
11>el-Müfredât s. 252, el-Mu’cemu’l-Vasît s. 460.
12>el-Müfredât s. 252.
13>Râmûzu’l-Ehâdîs, s. 465, (no: 5777); Konuyla ilgisi açýsýndan bk. Cevâhiru’l-Buhârî s. 70 (no: 91: Müslümanlar bunyan-ý Mersûs gibidirler, birbirlerini sýmsýký tutarlar, s. 190 (no: 310: Müslümanlarýn müslümanlara faydalý olmasý, zarar deðil fayda vermesi tavsiye edilir) s. 217 (no: 351: Hatalarýn gizli kalmasý avretlerin araþtýrýlmamasý esastýr) s. 218 (no: 352 müslüman müslümanýn kardeþidir. Ona hýyanet etmez, onu yalanlamaz, utandýrmaz, bir müslümanýn kaný, ýrzý, malý diðerine haramdýr. Bir kimseye þer olarak müslüman kardeþini hor görmesi yeter. Müslüman müslümanýn ayýbýný örterse, Allah da onun ayýbýný örter) s. 427 (no: 727: Müslümanlýkta baþkalarýna kötülük düþünmek hoþ karþýlanmaz iyilik yapma tavsiye edilir. Hatta iyilik yapamayan kimse, iyiliðe niyet etse, ona niyetinden dolayý, o iyiliði yapmýþ gibi sevap yazýlýr. Bir adamýn hoþuna gitmeyecek þekilde arkasýndan konuþmak da gýybettir.)
14>Râmûzu’l-Ehâdîs, s. 47. no: 622, Ayrýca bk. Hayâtu’s-Sahâbe II, 560-561.
15>Bk. Sunenu Ýbn-i Mâce I, 97 (263. hadis).
16>Bk. Tefsîru’l-Kurâni’l-Azîm II, 305.
17>Bk. Tefsîru’l-Kurâni’l-Azîm II, 305.
18>Lanet bir kimsenin Allah’ýn rahmetinden uzak olmasýný istemektir. Deðil sahabelere, hiçbir müslümana yapýlmamalýdýr. Çünkü müslüman mümin olmakla Allah’ýn rahmetine yakýndýr. Lanet küfür ve nifak üzere ölmüþ kafirlere yapýlýr.
19>Bk. Þerhu’l-Akîdetit-Tahâviye II, 689 vd. Buðz hubbun (dolu dolu) sevginin zýddýdýr. Nefret ve düþmanlýktýr. Düþmanlara yapýlýr. el-Kâmûsu’l-Muhît IV, 337.
20>Râmûzu’l-Ehâdîs, s. 86, no: 1196; Hayatu’s-Sahâbe II, 561; Tefsîru’l-Kurâni’l-Azim IV, 205, 306, Þerhu’l-Akîdeti’t-Tahâviye, II, 691, 694, 698; Sunenu Ýbn-i Mâce; I, 97 (ümmetin ahirinin evveline lanet edeceði bir zamanýn geleceði); VIII, 89 (ümmetin sonlarýnda cehaletin ortaya çýkýp hakim olacaðýgöz kırpma ümmetin evvelini, selefi beðenmemek de bize göre buradan kaynaklanmaktadýr.
21>el-Mu’cemu’l-Vasît s. 527; Ayrýca bk. es-Savâiku’l-Muhrika, s. 170-171; Muhammed Sabbân, Ýs‘afur-Râðýbîn, Mýsýr, 1375, s. 119; el-Munavî, Abdurra‘uf, Feyzu’l-Kadir, I-IV, Mýsýr, 1958, II, 512.
22>Feyzu’l-Kadîr I, 197, II, 512.
23>Feyzu’l-Kadîr, I, 197, II, 512.
24>Feyzu’l-Kadîr I, 197.
25>Bk. Râmûzu’l-Ehâdîs, s. 366 4525. hadis (Tabarani fi’l-kebirden).
26>Râmûzu’l-Ehâdîs, s. 366, 4525. hadis.
27>Râmûzu’l-Ehâdîs, s. 86. 1197. hadis. Ayrýca bk. Hayâtu’s-Sahâbe II, 560.
28>el-Kâmûsu’l-Muhît II, 159-160; Bk. el-Mufredât s. 522. ayrýca bk. Fâtýr 35/18 “Hiçbir nefis bir baþkasýnýn günah yükünü yüklenmez”.
29>Râmûzu’l-Ehâdîs, s. 142; 1827. hadis (Ayrýca bk. 1673 hadis).
30>Cevâhîru’l-Buharî, s. 230, (Kitabu’s-þehadat 9. 378. hadis); Sunenu’n-Neseî, VIII, 94; Sunenu Ýbn-i Mâce II, 137 (no 3957) 1346; (no: 4053-4054); Sahîhu’l-Buhârî, VIII, 94.
31>Benzer hadisler için bk. Sahîhu Müslim hadis no: 210, 215; Ebû Davud, 39. kitab, bab 39; Sunenu Tirmizi 31. kitab, bab 45; Râmûzu’l-Ehâdîs, 1937, 3501. hadis.
32>aglaBu hususla islam anlamada ictihadda sahabelere, yetiþilemiyeceði konusu arasýnda irtibat kurulmalýdýr); Ayrýca bk. es-Savâiku’l-Muhrika s. 211, Sübulü’s-Selâm IV, 127, Þerhu’l-Akîdeti’t-Tahâviye s. 467; Hâþiyetu’l-Kestellî, Alâ Þerhi’l-Akâid s. 177, Þerhu’l-Makâsýd V, 318-319.
33>et-Tergîb ve’t-Terhîb II, 243 (K. Cihad 2. hadis Müslim, Tirmizi Nesei ve Tabarani tarafýndan rivayet edilmiþtir.)
34>el-Müfredat s. 223.
35>Ýnþirah Suresi 5, 6; Riyâzu’s-Salihîn s. 78 (72. hadise bak.)
36>Tefsîru’l Kurâni’l-Azim IV, 525 (Usrle ilgili hadisler için bk.)
37>el-Müfredât s. 344.
38>et-Tergîb ve’t-Terhîb II, 243, (Bu hususa, iyiliklere sebep olma, güzel cýðýr açma, açýsýndan da bakmak gerekir. Ayrýca bela katlandýkca, büyüdükce ücretde katlanacaktýr. Sunenu Ýbn-i Mâce II, 1294: Peygamberlerin bela bakýmýndan en þiddetli oluþu ve belanýn ecri arttýrmasý. Ayrýca bk. Ayný eser, I, 88 (üç kiþinin defterinin kapanmýyacaðýgöz kırpma.
39>et-Tergib ve’t-Terhîb II, 243.
40>el-Kâmûsu’l-Muhît, II, 384; el-Mufredât, s. 186. Temessük, irade, ibliða kelimelerinin manalarýný hatýrlayalým.
41>Ali Ýmrân 3/200, Ayrýca bk, Enfal 8/60; Kuran-ý Kerim ve Türkçe Açýklamalý Tercümesi s. 75, 183. (Her iki ayet-i kerime de Allah düþmanlarýna karþý kuvvet hazýrlamak gereði üzerinde durulur.)
42>Bu husula ilgili diðer hadisler için bk. et-Tergîb ve’t-terhib II, 244 vd. Ayrýca bk. Allah yolunda hýrasetle ilgili hadisler II, 348 vd.
Doç. Dr. Murat Sarýcýk
Gönderen: 06.10.2009 - 09:45
Bu Mesaji Bildir   Muhtazaf üyenin diger mesajlarini ara Muhtazaf üyenin Profiline bak Muhtazaf üyeye özel mesaj gönder Muhtazaf üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 1288 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 11:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
hicran_50 (37), usri_yusraa (37), DÝYARBAKIR.. (33), ahmet_erdogan33.. (38), eryal (62), ((-AySeNuR-)) (29), Memet (43), berfo2004 (44), HÜKÜM (54), nerro_22 (34), engin03 (39), cenngiz (55), apo28 (41), KalbiGüzelKiz (41), ismail36 (38), hakikat_nuru (46), gencolhan (48), roket (39), yasarozdemir (44), harbi (55), yusuf_k9 (44), bhdr_84 (40), tugbali (37), orhan yurt (53), mehmet balaca (43), Mehmet Balaca (43), serkantokmak (49), rabiaaslan (39)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.85958 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.