0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » BÜYÜK ŞAHSİYETLER » ABDULKADIRGEYLANI (KADDSELLAHU SIRRAH

önceki konu   diğer konu
6 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
Gast Misafir-99  
ABDULKADIRGEYLANI (KADDSELLAHU SIRRAH
Misafir
--------------------------------------------------------------------------------

Sýrr'ul Esrar
Abdulkadir Geylani


--------------------------------------------------------------------------------




insan, iki yönden müteala edilir: Cismani. ruhanî..
Cismani, yani dýþ görünüþteki maddi hali demektir.
- Bu bapta herkes eþittir. Ve umumi bir hüküm alýr. Ruhani duruma bu kalýbýn ötesinde saklý duruma - gelince orada özel bir hal baþlar. Umumi hükümde mütalaa edilen insan; bazý derecelerle asli vatanýna dönebilir. O dereceleri almak için, dinimizin zahirdeki emirlerini birer sebep olarak ele alýr ve ilerler.. Ve sýrasý ile, manevi yola; marifet alemine geçer. Hele marifet çok yücedir. Peygamber S.A. efendimiz onu överken ,þöyle buyurur;

- «Herþeyi özünde toplayan bir hikmet var ki, o hak marifetidir.»
Kulun bunlara erebilmesi için; görsünler, iþitsinler diye, iþ tutmamasý gerekir.
Yapýlacak iþler için dereceleri üç bölüme ayýracaðýz. ki bunlara cennet tabir edilir:
BÎR: Mülk alemindeki cennet.. buna MEVA denir.
ÎKÎ: Meleküt alemindeki cennet.. buna NAÎM cenneti tabir edilir.
ÜÇ : Ceberut alemindeki cennet.. buna da FÎRDEVS cenneti denir.
Bu anlatýlanlar, cismani, - bu maddi varlýðýn tadacaðý nimetlerdir; ki bunlara ancak, üç çeþit ilmi benlikte toplamakla erilir: Þeriat, tarikat, marifet...
Yeri gelmiþken yukanya yansý beyan edilen Hadis-i Þerifin tümünü zikredelim.

- «Bütün hayýrlarý, hikmeti derleyen þey: Hakka karþý irfan sahibi olmak ve onunla amil olup, sonra, batýlýn da ne olduðunu bilmek ve terktir.»

Sýrasý geîmiþken Peygamber S.A. efendimizin yaptýðý bir duayý da anlatalým:

- «Allahým, bize hakký göster ve ona uymayý nasip et; batýlý bildir ve ondan kaçmayý kolay eyle.»
Keza, Peygamber S.A. efendimizin bu hususta bir Hadis-i Þerifini yine zikredelim:

- «Herkim nefsini bilir, onun uygunsuz arzularma muhalif kalýrsa, gerçekten Rabbýný bilmiþ ve ona uymuþ olur.»

Buraya kadar anlatýlan þeyler, umuma þamil olan iþlerdir. Bir de üstün istidada sahip insanlarýn hali var ki, onlarý da aþaðýda anlatacaðýz... Bunlara, HAS ÎNSAN tabirim kullanýyoruz.
Bu insanýn vusulü, Hakka tam yakýnlýktýr. Oluþu sebebine gelince tek þeyle olur, o da hakikat ilmi; ki buna, lahütî olan yakýnlýk aleminde: TEVHÎD tabir edilir. Bu hal adet olduðu üzere dünya hayatýnda olur. Bu hale ermek için, uykuda olmakla, ayýklýk arasýnda bir fark yoktur. Belki de esas uykuya dalýnca, kalb bir aralýk fýrsat bulur ve asýl vatana gider. Bu gidiþ külli de olur, cüz'i de... Nasýl ki Allah-ü Taala bir ayette þöyle ferman eyler:

- «Allah-ü Taala, nefisleri ölüm zamaný gelince öldürür. Bazýlarým da uykularmda... Hakkýnda ölüm hükmü olaný tutar. Kalanlarý, muayyen bir zaman için geri salar.» (Zümer, 42)

Buna iþaret olarak Peygamber S.A. efendi-mizin bir Hadis-i Þerifini zikredelim:
- «Alimin uykusu, cahilin ettiði ibadetten hayýrlýdýr.»

Burada kasdedilen alim, tevhid nuru ile içini nur eden; sonra da, harfsiz, sessiz, sýr dili ile TEVHÎD ESMASINA devam eden zattýr. Asýl insan budur. Bunu anlatan birkaç tane hadis-i kudsî zikredelim.

- «insan, sýrrýmdýr; ben de onun...»
- «Batýn ilmi sýrlanmdan bir sýrdýr; onu, kullarýmýn kalbine koyarým, benden gayrý o hali bilen olmaz.»
- «Kulumun zannýna göreyim. Beni aradýðý an, onunlayým. îçinden anarsa, zatýmda anarým. Bir topluluk içinde anarsa, daha hayýrlý bir cemaat içinde anarým...»

Bu anlatýlanlardan arzu edilen tek þeydir. O da: însan varlýðýnda cüz'î bir yer iþgal eden, TEFEKKÜR ÝLMÎ... en önemlisi bu...

Bu tefekküre dair Peygamber S.A. efendimizin buyurduðu birkaç Hadis-i Þerifi anlatalým:

- «Bir anlýk Tefekkür, bir yýllýk ibadetten hayýlrýdýr.»
- «Bir anlýk Tefekkür, yetmiþ yýl ibadetten hayýrlýdýr.»
- «Bir anlýk tefekkür, bin yýl ibadetten hayýrlýdýr.»

Her iþte basarý, Hakkýn zatýnda saklýdýr.
Tefekküre dair zikri geçen Hadis-i Þerifler, biraz tefsir ister. Çünkü ayný mevzu üç þekilde anlatýlýyor.
Herkim, bazý hikmet taþýyan iþleri düþünür. onun bir parçasýndan birçok parçalar olduðunu. onlardan dahi nice þeyler husule geldiðim düþünürse. ki buna tefekkür denir, yaptýðý bu tefekkür bir yýllýk ibadete bedel olur. Herkim, yaptýðý ibadeti düþünür ve onlarýn hikmetine karþý irfan duygusu taþýrsa, bu tefek-kürü yetmiþ yýllýk ibadete bedel olur.
Herkim, ilahî marifeti düþünür; Allah-ü tealaya karþý tam irfan duygusuna sahip olmayý dilerse, bunun yaptýðý tefekkür de bin yýllýk ibadete bedel olur. Asýl irfan ilmi budur, îrfan ilmi demekle TEVHÎD halini kasd ediyorum. Arif kiþi iþtiyakým duyduðu zata. mahbubuna bununla erer. Bu halin neticesi ise, ruhanî bir halle; tam yakýnlýk alemine uçup gitmek olur..

Abidler, cennete yürür giderler.. Arifler ise. yakýnlýk alemine uçar giderler.

Aþýklarýn kalbine has gözleri var; Onlar görür, bakamaz baþka nazýrlar. Kanatlarý bir baþka, ne hacet damara; Uçarlar, meleküta, alemlerin Rabbýna. Bu uçuþ, irfan sahibinin iç aleminde olur. Bu hale erene hakikî insan, adý verilir. Allah'ýn sevgilisi, mahremi, gelini tabir edilir.
Bayezid-i Bistami Hz. þöyle buyurur:

- irfan sahipleri, Allah'ü Taala'nýn gelinleridir.

Diðer rivayette ise, þöyle anlatýlýr:

- Evliya zümresi. Allah'ýn gelinleridir. Gelinleri ise, ancak sahipleri bilir. îrfan sahibi olan veli kullar, bu görünen kalýp perdesine bürünmüþtür.
Allah-ü Taala bir kudsî hadiste þöyle buyuruyor:

-«Velîlerim, kubbelerim altýndadýr. Benden gayrý onlarý tanýyan olmaz.»

insanlar, duvaklý süslü geline bakarken ne görebilir ki?.. Ancak, dýþtaki süsünden baþka..
Yahya b. Maaz-ý Razý Der ki:
-Velî yeryüzünde, Allah-ü Taala'nýn reyhanýdýr, onlarý siddýk zümresi koklayabilir.
O kokuyu alýr, Rablanna iþtiyak duyarlar. Deðiþik huylanna göre, ibadetleri artar. Bu da varlýklanndan soyunduklarý fena haline göredir.
Hakkýn zati varlýðma yakýnlýk, maddî varlýktan Soyunup, fena alemine geçiþ kadardýr. Fena hali nekadar artarsa. Hakka yakýnlýk o kadar artar.

Asýl velî, halinde tam yokluða varan ve Hakkýn varlýðýný müþahedeye dalandýr.
Onun nefsinde, bir seçme kudreti yoktur. Ve onun benliðinde Hakla beraber ikinci bir varlýk, karar kýlamaz.
O, birçok kerametle teyid edilmiþ olmasýna raðmen, hepsinden beridir. Hiç biri ile ilgisi yoktur.
Orada' hiçbir halin ifþasý görülmez. Çünkü RÜBUBÎYET sýrrýnýn ifþasý küfürdür.
MÎRSAD adlý eserde þöyle denir:

- Keramet sahiplerinin hepsi, hallerinden perdelidir. Keramet gösteren için; keramet hayýz hali sayýlýr. Böyle olmakla bearber bir velînin en az bin makamý vardýr; ilki kerametler kapýsýdýr. Ondan geçen öbürlerine nail olur. Aksi halde hiç birine...



Ýnsanýn Esfel-i Safiline Reddi




Allah-ü Taala; lahüt aleminde kudsî ruhu, tam kývamýnda yarattýktan sonra, onu aþaðýlara göndermeyi diledi ve gönderdi. Bundan kasdi;
güçlü padiþahýn katýndaki doðruluk otaðýnda, yakýnlýk bulmak ve ünsiyetin artmasýydý. Ki ora-sý, evliya ve enbiyanýn makamýdýr.
Allah-ü Taala o kudsi ruhu önce,, ceberut alemine gönderdi. Beraberinde TEVHÎD tohumu bulunuyordu. Uðradýðý alemde onun benliðine nuraniyet hali emanet edildi. Ve orada bir kisve giydi.
Oradan mülk alemine geçti. Orada kendi benliðine has Hakkýn yarattýðý kisveyi giydi. O kisvenin giydirilmesindeki murad; bu mülk aleminin yanmamasýný temindi... iþte bu yoðun ceseddir.
Bu kudsi ruha, giydiði ceberut kisvesi dolayisiyle, sultanî ruh, tabir edilir. Meleküt aleminden aldýðý kisve icabý, ona seyranî ve revani ruh, tabir edilir. Mülk alemine nisbeti ile ona cisma-ni ruh, tabir edilir.
Bu esfel aleme gelmeden maksud, kalb ve kalýp vasýtasý ile, yakýnlýk ve derece kazanmaktýr. Bu aleme gelecek, kalb arzýna TEVHiD tohumunu ekecek ve orada TEVHÎD aðacým bitirecek... "O aðacýn aslý olduðu yerde durur" ve dallarý sürür boþluðunu doldurur. Ve orada Allah nzasý için, TEVHÎD meyveleri .verir.
Ve sonra, kalb arzýna, þeriat tohumu ekti. Orada þeriat aðacým büyütmeyi istedi. Ve derecelere ait meyvelerin hasýl elmasým istiyordu.
Allah-ü Taala ruhlara cesetlere gitmeyi emredince, her birine has yer ayrýldý.
Cismanî ruhun yeri etle kan arasý oldu. Kudsi ruhun yeri sýrda yapýldý. Bu iki ruhtan, her birinin ayrý ayn yerleri ve bu vücud ülkesinde metal, kan ve ticareti vardýr. O ticaretler bol ve bereketlidir.
Allah-ü Taala onlarý anlatýrken þöyle buyurdu:
- "Gizli ve aþikare bol ve bereketli kar ümit ederler.." (Fatýr, 29)
Her insana layýk olan odur ki, bu vücud aleminde yapacaðý iþi bile.. anlaya.. Çünkü bu alemde, boynuna hangi hüküm asýlmýþ ise, o hasýl olmaktadýr. Ama bir Ayet-i Kerimede zikredilen, o hýrs ve dünya düþkünü insan için þöyle buyrulur:
- "Kabirlerin açýlacaðý, ve sinelerde olanlarýn aynlýp ortaya atýlacaðý zamaný düþünmez mi?" (Adiyat, 9-10)
- "Biz, insanlarýn yapacaðý iþin özetini boynuna taktýk" (îsra, 13)



Zahirdeki ilimler, sayý olarak on iki bölüme ayrýlýr. Keza batýn ilmi de on ikiye bölünmüþtür. Bunlar; avam ve has kullar arasýnda, herkesin kabiliyetine göre taksim edilmiþtir.
Biz. burada ilimleri dört bölüme ayýnp anlatmaya çalýþacaðýz.
BÎRÎNCÎSÝ: Þeriatýn; zahirdeki emri. yasaðý ve koymuþ olduðu diðer hükümler.
ÎKÎNCÎSÎ: O ahkamýn iç hükümleri ki, ona batýn ilmi ve tarikat ilmi, ismini verdim.
ÜÇÜNCÜSÜ: Batýnýn bizzat kendisi.. buna marifet ilmi ismini veriyorum.
DÖRDÜNCÜSÜ : Batýndan daha batýn. Buna da hakikat ilmi, adým veriyorum.
Bu saydýklanmýzý tümden öðrenmen, bilmek ve onlara varan yollarý bulmak lazýmdýr.
Peygamber S.A. efendimizin bir Hadis-i Þerifi vardýr; onu da yeri gelmiþken zikredelim:

- "Þeriat bir aðaçtýr. Tarikat onun dallarý. marifet yapraklarý, hakikat ise meyvesidir. Kur-ana gelince, gerek tevil, gerekse tefsir bakýmýndan hepsini camidir."
Mecma adlý eserin sahibi der ki:

- Tefsir avam için, tevil ise, havas kullara hastýr. Çünkü havas kullar, manevi ilimde rasihdir. Rasih burada ilim cihetinden sebatlý, kararlý, hüküm çýkarmaya yetki sahibi kimseler, manasýna gelmektedir. Onlar, týpký hurma aðacý gibidir. Kökü yer.le sabit; dallarýna gelince, semaya doðru baþ sdimýþtýr.
Burada anlatýlan rüsuh, kalbin özüne kalbe yerleþir.

Ayetteki VERASÝHUNE cümlesi, ÝLLALLAH kelimesine atf olunmaktadýr. Bu, bir kavle göre
tefsir edilmiþtir.

Tefsir-i Kebir sahibi, bu ayetin tefsirinde der ki:
- Eðer bu ayetteki kapý açýlaydý, batýn aleminin kapýlan tümden açýlýrdý.

Sonra kulun haline gelince, o emir veya yasaklarý yerine getirmeye memurdur, ileride anlatacaðýmýz dört daire içinde nefse muhalif hareketle mükelleftir. Þeriat dairesinde nefis, muhalefet için vesvese verir. Tarikat dairesinde ise, uyma emrim verir. Velayet ve nübüvvet davalarým karýþtýrýr. Müridi, yersiz iddia peþinde koþmayý sevk eyler. Marifet dairesinde ise, daha baþka þeyleri emreder. Rübübiyet davasýna yeltenir. Gizli sirke düþer. Bir Ayet-i Kerimede Allah-ü Taala þöyle buyurur:

- "Boþ arzularýný ilah tutaný gördün mü?."agla Türkan, 43)

Hakikat dairesine gelince, orasý baþkadýr. Oraya nefsin, þeytanýn yolu uðramaz. Hatta melekler de giremez. Allah'tan gayn herþey orada yanar. Cibril, bu hali peygamber S.A. efendimize anlatýrken:

- Bir karýnca adýmý ileri geçsem, yananm. Dedi. Kul bu halinde nefis ve þeytan hasmýndan azad olur, ihlasa bürünür. Allah-ü Taala þeytanýn sözünü hikaye ederek, þöyle buyurdu:

- "îzzetine yemin olsun ki, ihlas sahibi kullarýn hariç, hepsini azdýracaðým." (Þad, 82)

Kul, ihlas sahibi olmayýnca hakikata eremez. Çünkü beþeri sýfatlar, ancak zatî tecelli ile sona erer. Cehaletin ortadan kalkmasý, Allah-ü Taalanm zatýna karþý irfan sahibi olmakla olur. Bu da tahsille elde edilmez. Allah-ü Taala vasýtasýz öðretir. Týpký Hýzýr .nebiye olduðu gibi.. Kendi kalýndan ilim verir; o da verdiði o duygu ile arif olur ve ihsanla da ibadet eder.
Bu aleme eren, kudsî ruhlarý müþahede eder. Peygamberi - Muhammed'i - S.A. görür. Onunla olup . bitenleri baþtan sona konuþur. Diðer peygamberler de ona sonsuz vuslatla müjde verirler. Allah-ü Taala onlarý anlatýrken þöyle buyurdu:

- "Onlarýn arkadaþlýðý ne iyi oldu." (Nisa.)

bu ilmi benliðinde bulamayan kimse, milyon ciltlik kitap okusa; yine de alim olamaz. Zahirdeki ilimlerle elde edilen mükafat, ancak. cennete götürebilir. Orada ancak ilahi sýfatlarýn nuru tecelli eder.
Alim, zahiri bilgi ile kudsî hareme giremez; yakýnlýk alemine de eremez. Çünkü, o bir uçuþ alemindedir. Uçmak için iki kanada ihtiyaç vardýr. Kul odur ki, zahir ve batýn bilgisi ile çalýþýr ve anlattýðýmýz aleme kavuþur. Allah-ü Teal, kudsî bir hadiste þöyle buyuruyor:

- "Kulum, haremime dahil olmak dilersen; mülke, meleküta, ceberüta bakma."

Çünkü; mülk alimin þeytaný, meleküt arifin þeytaný, ceberut ise, gerçeðe vakýf olanýn þeytanýdýr. Her kim onlarýn biriyle razý olsa, dergahtan tard olunmuþtur; Allah'ýn katýnda böyledir. Demek istiyorum ki; zat-ý ilahî'ye yakýnlýk hakkýný kaybetmiþtir. Dereceleri durur. Halbuki, onlar, yakýnlýk istiyordu; o aleme bu halleri ile eremezler. Çünkü esas arzu edilecek þeyi istemediler. Onlarýn tek kanadý vardýr.

Hak yakýnlýðýna erenler için öyle nimetler vardýr ki, onlan hiçbir göz görmedi, kulak iþitmedi, beþer kalbi adlarým duymadý. Ki, o yakýnlýk cennetidir. Orada huri, köþk olmaz..
însana layýk olan odur ki kadrini bile. Hakký olmayan þeyi nefsi için iddia etmeye.
Hz. Ali der ki:

- "Kadrini bilen, haddim aþmayan diline sahip olan, ömrünü boþa sarfetmeyen kimseye Allah rahmet eylesin."

ilim sahibine gereken manalar çocuðu TIFL-I MAANÝ - adý verilen, insanlýðýn hakikatim anlaya... TEVHÎD esroasýna devamla, onu terbiye ede... Cismanî alemden geçip, ruhanî ale'me ere... Orasý sýr alemidir. Allah-ü Taalanýn zatýndan gayrý orada yoktur. Orada bir baþka diyar da yoktur. Orasý sonsuz, bir sahradýr. Manalar çocuðu - TIFL-I MAANÎ - orada uçar. Acaip ve garip þeyler görür. Ama, onlardan haber vermek mümkün olmaz. Orasý kendi varlýk-larýndan fena bulan, tevhid ehlinin makamýdýr. Vahdet gözü ile bu böyledir. Allah-ü Taalanýn cemalini görmekle, kendine has fani vücudu kalmaz. Güneþten gözü kamaþan da kendini göremez. Allah-ü Taalanýn cemal tecelh'si önünde, nefsin nesi kalabilir ki?.. hiç... îsa Peygamber a.s. der ki:

- "insan, meleküt alemine geçmesi için, iki defa doðmasý lazým; ki kuþlar da iki defa doðar."

Bu kelamdan murad; ruhanî olan, mana aleminin doðmasýdýr. O insanýn, gerçek kabiliyetinden gelir. O da insanýn simdir. Onun varlýðý ve ilgileri þeriat ve hakikat ilminin birieþmesinden doðar. Çünkü yavru iki suyun bir araya gelme-sinden hasýl olur. Allah-ü Taala bunu anlatmak için þu ayetin! inzal eyledi:

- "Biz insaný karýþýk sudan halk ettik; onu tecrübe ederiz." (însan, 2)

Bu mana hasýl olduktan sonra, halk denizinden geçip, emir derinliðine inmek kolay olur. Alemlerin tümü, ruh alemine göre; bir katredir. iþte bunlar anlaþýldýktan sonradýr ki; ruhanî ve ledünnî ilimlerin feyzi ve nuru, harfsiz, sessiz kainata daðýlýr.

Kaynak: Sýrrül Esrar Gavsul Azam Abdülkadir Geylani Hz

Þeriatta ve Tarikatta Hac


Þeriattaki hac þartlarýný yerine getirerek, BEYT'i ziyarettir. Þartlarý tam olduðu takdirde sevabý hasýl olur. Onun þartlanndan biri eksik kalýrsa, sevabý batýl olur. Çünkü Allah-ü Taâlâ onun tamamen edâ edilmesini emreder:

« Haccý ve Umreyi Allah için itmam ediniz.» (Bakara, 196)

Haccýn þartlarýný þöylece sýralayabiliriz: ihrem, Mekke'ye giriþ, giriþ tavafý, Arafatta duruþ, Müzdelifede gecelemek, Mina'de kurban kesmek Harame gelmek, tekrar yedi defa Kâbeyi tavaf etmek, zemzem suyu içmek, Ýbrahim a.s. makamýnda iki rikât namaz kýlmak.. Bundan sonra, Allah'ýn Hac esnasýnda haram kýldýðý þeyler helâl olur. Bu þekilde yapýlan haccýn mükâfatý, cehennem'den azad olmak, Allah-ü Teala, þöyle buyurdu : « Kim oraya girerse kurtulur.» (Alimran, 97) Sayýlan hareketlerden sonra, bir tavaf dâha yapýlýr. ve vatana dönülür. Allah, bize ve size nasib eylesin...Tarikattaki hacca gelince; onun yol hazýrlýðý ye yolda lâzým gelecek eþyalarý vardýr. Ýlk hazýrlýk, bir telkin sahibine meyildir. Ve ondan birþeyler aImak.. Sonra manasýný, düþünerek dille zikir.. Burada zikirden kasdýmýz; LA ÝLAHE ÝLLALLAH.. cümlesidir. Bundan sonra kalb dirilik hasýl olur. Ve Allah-ü Teala, içten, anýlmaya baþlanýr... Tâ iç âlem safiyetini buluncaya kadar... Bu safiyetten sonra; cemal sýfatýnýn nurlan ile, sýr kabesi görünmesi için, sýfat esmasina devam gerekir. Sonra, bu tasfiye iþi, Ýbrahim ve Ýsmail peygambere a.s. þu Ayetle emir verildi: « Beytimi ziyaretçiler için teýnizleyiniz.» (Hac 26) Zahirdeki kâbenin, ziyarete gelecek kullar için temiz edilmesi, gerekir. Batýn kâbesinin de. Hâkkýn nazarý için temiz tutulmasý icab eder. Ýnsan için bu temizlik ne kadar lâyýk ve yapýlmarsý ne kadar yerinde olur; diðer temizliðe nisbetle ne kadar iyi... Bundan sonra, kudsi ruhun nuru ile ihrama girmek gelir. Sonra kalb kâbesine girilir, daha sonra ikinci isim olan ALLAH kelmýna devamlâ küdüm tavafý yâpýlýr: Bundan sonra, münacaat yeri olan kalb arafâtýnâ gidilir. Orada üçüncü ýsým olan HU ile duruþ yapýlýr. Dördüncü isim olan HAK da ayný þekilde devâm edilmesi icab eden isimdir. Daha sonrâ beþinci isim olan HAY, altýncý isim olan KAYYUM arasýný birleþtirip FÜAD - kalb müzdelifesine gidilir. Bundan sonra iki harem arasýnda olan SIR Minasýna gidilir orada duruþ yapýlýr ve yedinci isim olan KAHHAR okunarak mutmeinne nefis kurban edilir. KAHHAR ismi yokluk kapýsýný açar ve küfür perdelerini kaldýrýr. Bu durumu Peygamber S.A. efendimizin þu Hadis-i Þerifi çok iyi anlatýr:

« Ýman ve küfür arþýn ötesinde birer makama sahiptirler. Ve bunlar kulla Rabbý arasýnda perde sayýlýrlar Biri siyah öbürü de beyazdýr.»

Bundan sonra, Küdsi ruhun baþi, beþeri sýfatlardân tirâþ edilir. Burada sekizinci isim okunur. Sonra; SIR, haremine girilir, burada dokuzuncu isim okunur. Bundan sonra AKÝF arsasýna gidilir oranýn yakýnlýk, ünsiyet sergisinde itikâfa girilir burada onuncu isme devam edilir. Bundan sonra SAMED sýfatýnýn tecellisi, þekilsiz benzersiz görülür. Daha sonrâ tavaf baþlar yedi defa yapýlýr. Altý teferruat ismi ile, onbirinci isme burada devam edilir. Bundân sonrâ yakýnlýk ile þarab içilir. Bu þarabý:
« Rablarý onlara pak temiz olarak içindi.» (Ýnsan, 21) Ayet-i Kerimesi bize anlatýr. Burada kadeh on ikinci isimdir. Bundan sonra baki yüzden perdeler kalkâr. Onun nuru ile ona nazar kýlýnýr. O âlemin þekli benzeri yoktur « O âlemi, ne bir göz gördü, ne bir kulak iþitti, ne de bir beþer kalbi hatýrlâmýþtýr.» Allah-ü Teala'nýn kelâmý harf ve ses vasýtasý ile olmaz. Beþer kalbinin inceliðine eremediði zevk, Allah-ü Tealyý görme anýndaki zevktir. Ve onun hitabýdýr.Bundan sonra, kötü iþler iyiliðe döner o hac iþi esnasýnda haram onlarla helal olur: Bu iþler, TEVHÝD esmasýnýn tekrarý ile olur. Allah-ü Teâla þöyle buyurur:

« Ýman edip, yarar iþ yapan zümre varya, iþte Allah onlarýn kötülüklerini iyiliðe çevirir.» (Fürkan; 70)Sonra; nefsani hareketlerderi azâd hâsýl olur. Korku hüzüýrý kalmaz.

« Ayýk olunuz; Allah'ýn veli kullarýna korku, hüzün yoktur.» (Yunus, 62)Mealindeki Ayet-i Kerime, bu hali ifade eder. Allah, fazli, keremi, cömertliði ile bu halleri cümlemize nasib eylesin. Bundan sonra, son tavaf baþlar bütün ilâhi isimlerin tekrarý ile tamamlanýr. Ve asli vatana dönüþ baþlar. O asli vatan, kuds ve ahsen-i tâkvim âlemindedir. Bu iþ, YAKÝN âlemi ile ilgili, on lkinci ismin tekrarý ile olur. Bu teviller dilin ve aklýn döndüðü miktardýr: Bundan öte iþlerden haber vermek mümkün olmaz. Çünkü havsalâ, zihin ve anlayýþ ötesini idrâk edemez. Bu hikmete iþaret olarak Peygamber S.A. efendimiz þöyle buyurur:
« Öyle ilimler vardýr ki, onlar gizli hazine gibi dururlar; ilahi ilimlere vakýf olanlardan gayrýsý bilemez.»

O ilimden bahsedildiði zaman, izzet sahibi kimseler inkar etmezler. Ýrfan sahibi, derinden alýr ilim sahibi yüzden... Ýrfan sahibinin bilgisi; Allah-ü Tealâ'nýn sýrrýdýr onun bildiðini ondan gayrýsý bilmez. Bir Ayet-i Kerimede þöyle buyurulur;

« Onun dilediði miktar dýþýnda, ilim hazinesinden birþey alamazlar..» (Bakara, 255)
Alanlar ise, nebiler ve velilerdir. Yine buyurur: « Allah en gizIiyi ve sýrrý bilir.» (Taha, 7) Yine buyurur:
« Allah'tan baþka ilah yok.» (Bakara, 255) Yine buyurur: « Güzel isimIer ona hastýr.» (Taha, 8) En iyi bilen ALLAH'dýr...

Þeriatta ve Tarikatta Namaz.


Þeriattaki namaz:

«- Namazlara devam ediniz; bilhassa orta namaza...» (Bakara, 238)

Ayet-i Kerimenin ahkâmýna göre malum olmaktadýr. Dinimizin emrine göre kýlýnan namazdan murad, zahirdeki duygularýn cismani hareketlerle eda ettiði rükünler; ayakta durmak, Kur'an okumak,'rüküa varmak, secde etmek, sesle, lafýzlarý tekrar etmek gibi... Bunlarýn hepsi namaza ait hareketlerdir. Bu hareketlerin hepsinden bir namaz meydana gelmektedir. Ve bu sebepledir ki, cem edatý ile: - «Namazlara devam ediniz.» Buyurulur , Namazýn tarikat âlemindeki manasý: Kalbin, sonsuz huzurda kalmasýný temindir. Yukanda zikri geçen Ayet-i Keriimedeki, orta namaz anlatmak istediðimizin ta, kendisidir; çünkü o, kalb namazýdýr. Çünkü kalb, bedenin tam ortasýndadýr. Sað, sol; alt, üst; saadet ve þekavet arasýnda bulunur. Bunlarýn hepsinde o kalb bir vasat durum arz eder. Peygamber S.A. efendimiz þöyle buyurdu:

«-Ademoðullarýnýn kalbleri; Rahman'ýn iki parmaðý arasýndadýr. O istediði yana çevirir»

Yukarýda bahsi geçen âyet ve bu hadisten anlaþýlacaðý gibi, en önemli iþ, kalb namazýdýr. Bir kimse namazda, kalbini asýl namazdan gafil kýlarsa, öbür namazý da fesad olur. Bu fesad meydana gelince bütün duygularýn namaz huzuru bozulur. Bu sözümüzü þu Hadis-i Þerif teyid eder:

«-Namaz, ancak kalb huzuru ile olur.»

Çünkü namaz kýlan yarataný iIe münacaat eder. Münacaatýn insan varlýðýndaki yerine gelince, kalbdir. Kalb gafil olunca, kýlýnan namazýn manevi deðeri öIür. Zahindeki duygularýn da namazdan alacaklarý huzur kaybolur. Çünkü kalb asýldýr; geri kalan ona tâbi olur. Bunu da þu Hadis-i Þeriften anlamaktayýz:

«- Ademoðlunun cesedinde bir et parçasý bulunur; o iyilik bulunca, bütün ceset, salâha erer. O kötü olunca, bütün varlýk iyiliðini yitirir. Ayýk olunuz; o et parçasý kalbdir.»

Þeriat namazý vakitlere baðlýdýr. Bir gün ve gece içinde beþ vakit olarak kýlýnýr. Sünnet olan bu nâmazý gösteriþe kapýlmadan mescitte cemaatle kýlmaktýr. Îmama uymalý, kýbleye dönýneli, duysunlârý terk etmeli; böylece namazý eda etmeli... Tarikat namazýnýn zamaný sonsuzdur. Ömür boyu devam eder. Onun mescidi kalbdir. Cemaatýma gelince, iç âlemin dili ile TEVHÝD isimlerini okumaya devam eden batýni kuvvetlerdir: Ýmamý ise, kalbde bulunan þevktir. Kýblesi, HAZRET-Ý EHADÝYET'tir. Ve samedaniyet cemâlidir. Asýl hakiki kalb bu namazý kýlabilendir. Böyle olan kalb ve ruh namazla meþguldür. Kalb ne ölür, ne de uyur. Uykuda ve ayýkta o böylece vazifesine devam eder. Kalb namazý onun hayatý ile olur. Orada ne ses, ne kýyam, ne oturmak var. O, Peygamberi S.A. önder bilerek.

«- Ancak sana ibadet ederiz ve ancak senden yardým isteriz.» (Fatiha, 5)

Âyet-i Kerimesi ile Allah-ü Taâlâ ile konuþur. Kazi Hz. bu ayeti tefsir ederken þöyle der: «- Bunda irfan sahibinin haline iþaret vardýr. Gayb halinden EHADÝYET alemine , geçer. O subhandýr, yücedir.O büyük kalb, birçok kudsi hitaba mazhardýr.» Bir tanesi de, Peygamber S.A. efendimizin buyurduðu: «- Peygamberler ve veliler hayatlarýnda evlerinde olduðu gibi, kabirlerinde de namaz kýlarlar.» Yani, kalb hayatlarý ile, Allah-ü Taâlâ'ya münacaat ederler. Her iki namaz birleþirse, tam olur ve ecri de büyük olur. Ruhani hali ile yakýnlýk âleminde yaþar, cismani durumu ile de derecesini bulur. Bu þekilde bir namaz kýlan, zahirde abid lâkabýný alýr, batýnda ise ârif ismini... Þeriat namazý ile, tarikat namazý birleþmediði takdirde, noksan olur. Ecri sadece derece getirir. hâli varlýk âleminde yakýnlýk bulamaz.



Þeriatta ve Tarikatta Hac


Þeriattaki hac þartlarýný yerine getirerek, BEYT'i ziyarettir. Þartlarý tam olduðu takdirde sevabý hasýl olur. Onun þartlanndan biri eksik kalýrsa, sevabý batýl olur. Çünkü Allah-ü Taâlâ onun tamamen edâ edilmesini emreder:

« Haccý ve Umreyi Allah için itmam ediniz.» (Bakara, 196)

Haccýn þartlarýný þöylece sýralayabiliriz: ihrem, Mekke'ye giriþ, giriþ tavafý, Arafatta duruþ, Müzdelifede gecelemek, Mina'de kurban kesmek Harame gelmek, tekrar yedi defa Kâbeyi tavaf etmek, zemzem suyu içmek, Ýbrahim a.s. makamýnda iki rikât namaz kýlmak.. Bundan sonra, Allah'ýn Hac esnasýnda haram kýldýðý þeyler helâl olur. Bu þekilde yapýlan haccýn mükâfatý, cehennem'den azad olmak, Allah-ü Teala, þöyle buyurdu : « Kim oraya girerse kurtulur.» (Alimran, 97) Sayýlan hareketlerden sonra, bir tavaf dâha yapýlýr. ve vatana dönülür. Allah, bize ve size nasib eylesin...Tarikattaki hacca gelince; onun yol hazýrlýðý ye yolda lâzým gelecek eþyalarý vardýr. Ýlk hazýrlýk, bir telkin sahibine meyildir. Ve ondan birþeyler aImak.. Sonra manasýný, düþünerek dille zikir.. Burada zikirden kasdýmýz; LA ÝLAHE ÝLLALLAH.. cümlesidir. Bundan sonra kalb dirilik hasýl olur. Ve Allah-ü Teala, içten, anýlmaya baþlanýr... Tâ iç âlem safiyetini buluncaya kadar... Bu safiyetten sonra; cemal sýfatýnýn nurlan ile, sýr kabesi görünmesi için, sýfat esmasina devam gerekir. Sonra, bu tasfiye iþi, Ýbrahim ve Ýsmail peygambere a.s. þu Ayetle emir verildi: « Beytimi ziyaretçiler için teýnizleyiniz.» (Hac 26) Zahirdeki kâbenin, ziyarete gelecek kullar için temiz edilmesi, gerekir. Batýn kâbesinin de. Hâkkýn nazarý için temiz tutulmasý icab eder. Ýnsan için bu temizlik ne kadar lâyýk ve yapýlmarsý ne kadar yerinde olur; diðer temizliðe nisbetle ne kadar iyi... Bundan sonra, kudsi ruhun nuru ile ihrama girmek gelir. Sonra kalb kâbesine girilir, daha sonra ikinci isim olan ALLAH kelmýna devamlâ küdüm tavafý yâpýlýr: Bundan sonra, münacaat yeri olan kalb arafâtýnâ gidilir. Orada üçüncü ýsým olan HU ile duruþ yapýlýr. Dördüncü isim olan HAK da ayný þekilde devâm edilmesi icab eden isimdir. Daha sonrâ beþinci isim olan HAY, altýncý isim olan KAYYUM arasýný birleþtirip FÜAD - kalb müzdelifesine gidilir. Bundan sonra iki harem arasýnda olan SIR Minasýna gidilir orada duruþ yapýlýr ve yedinci isim olan KAHHAR okunarak mutmeinne nefis kurban edilir. KAHHAR ismi yokluk kapýsýný açar ve küfür perdelerini kaldýrýr. Bu durumu Peygamber S.A. efendimizin þu Hadis-i Þerifi çok iyi anlatýr:

« Ýman ve küfür arþýn ötesinde birer makama sahiptirler. Ve bunlar kulla Rabbý arasýnda perde sayýlýrlar Biri siyah öbürü de beyazdýr.»

Bundan sonra, Küdsi ruhun baþi, beþeri sýfatlardân tirâþ edilir. Burada sekizinci isim okunur. Sonra; SIR, haremine girilir, burada dokuzuncu isim okunur. Bundan sonra AKÝF arsasýna gidilir oranýn yakýnlýk, ünsiyet sergisinde itikâfa girilir burada onuncu isme devam edilir. Bundan sonra SAMED sýfatýnýn tecellisi, þekilsiz benzersiz görülür. Daha sonrâ tavaf baþlar yedi defa yapýlýr. Altý teferruat ismi ile, onbirinci isme burada devam edilir. Bundân sonrâ yakýnlýk ile þarab içilir. Bu þarabý:
« Rablarý onlara pak temiz olarak içindi.» (Ýnsan, 21) Ayet-i Kerimesi bize anlatýr. Burada kadeh on ikinci isimdir. Bundan sonra baki yüzden perdeler kalkâr. Onun nuru ile ona nazar kýlýnýr. O âlemin þekli benzeri yoktur « O âlemi, ne bir göz gördü, ne bir kulak iþitti, ne de bir beþer kalbi hatýrlâmýþtýr.» Allah-ü Teala'nýn kelâmý harf ve ses vasýtasý ile olmaz. Beþer kalbinin inceliðine eremediði zevk, Allah-ü Tealyý görme anýndaki zevktir. Ve onun hitabýdýr.Bundan sonra, kötü iþler iyiliðe döner o hac iþi esnasýnda haram onlarla helal olur: Bu iþler, TEVHÝD esmasýnýn tekrarý ile olur. Allah-ü Teâla þöyle buyurur:

« Ýman edip, yarar iþ yapan zümre varya, iþte Allah onlarýn kötülüklerini iyiliðe çevirir.» (Fürkan; 70)Sonra; nefsani hareketlerderi azâd hâsýl olur. Korku hüzüýrý kalmaz.

« Ayýk olunuz; Allah'ýn veli kullarýna korku, hüzün yoktur.» (Yunus, 62)Mealindeki Ayet-i Kerime, bu hali ifade eder. Allah, fazli, keremi, cömertliði ile bu halleri cümlemize nasib eylesin. Bundan sonra, son tavaf baþlar bütün ilâhi isimlerin tekrarý ile tamamlanýr. Ve asli vatana dönüþ baþlar. O asli vatan, kuds ve ahsen-i tâkvim âlemindedir. Bu iþ, YAKÝN âlemi ile ilgili, on lkinci ismin tekrarý ile olur. Bu teviller dilin ve aklýn döndüðü miktardýr: Bundan öte iþlerden haber vermek mümkün olmaz. Çünkü havsalâ, zihin ve anlayýþ ötesini idrâk edemez. Bu hikmete iþaret olarak Peygamber S.A. efendimiz þöyle buyurur:
« Öyle ilimler vardýr ki, onlar gizli hazine gibi dururlar; ilahi ilimlere vakýf olanlardan gayrýsý bilemez.»

O ilimden bahsedildiði zaman, izzet sahibi kimseler inkar etmezler. Ýrfan sahibi, derinden alýr ilim sahibi yüzden... Ýrfan sahibinin bilgisi; Allah-ü Tealâ'nýn sýrrýdýr onun bildiðini ondan gayrýsý bilmez. Bir Ayet-i Kerimede þöyle buyurulur;

« Onun dilediði miktar dýþýnda, ilim hazinesinden birþey alamazlar..» (Bakara, 255)
Alanlar ise, nebiler ve velilerdir. Yine buyurur: « Allah en gizIiyi ve sýrrý bilir.» (Taha, 7) Yine buyurur:
« Allah'tan baþka ilah yok.» (Bakara, 255) Yine buyurur: « Güzel isimIer ona hastýr.» (Taha, 8) En iyi bilen ALLAH'dýr...

Þeriatta - Tarikatta Oruç


Þeriatýn orucu; gündüz olunca, yemekten, içmekten beri durmak ve meþru münasebeti terktir. Tarikatýn orucu, gece gündüz, bütün duygularý cümnle haramdan korumaktýr. Kötü, akla uymayan, þeyleri zahirde olduðu gibi batýnda da terktir. Anlattýðýmýz hareketlerin biri yapýldýðý takdirde oruç batýl oIur. Þeriat orucu muvakkattýr. Fakat, tarikat orucu ebedidir; ömür boyunca devam eder. Asýl oruç budur. Çünkü Peygamber S.A. efendimiz bir Hadis-i Þerifinde þöyle buyurur :

« Birçok oruç tutanlar vardýr ki, tuttuðu orucun, yalnýz açlýðý ve susuzluðu yanýna kalýr. »

Dolayýsý ile birçok oruçlular, iftar eder ve birçok iftar edenler, de oruçlu durur.. Yani, duygularýný kötülüðe kaymaktan korur. Ýnsanlarý eliyle, diliyle eza etmez..

Allah-ü Taâlâ'nýn: « Oruç benim içindir, mükâfatýný ben veririm.»

Diye tarif ettiði oruç budur. Bu yüce orucu tutanlar için Peygamber S.A. efendimiz de þöyIe buyurur:

« Oruçlunun iki sevinci vardýr; biri iftar anýnda; öbürü de görüþ anýnda...»

Allah C.C. fazlý, keremi ile, bize bu orucu ve bu sevinci ihsan eylesin... Amin!.. Þeriat ehli bu Hadis-i Þerifi tefsir ederken der ki: - Ýftar'dan maksat, gün battýðý zaman, yemeðe baþlanmasýdýr. Görüþten murad ise, bayram hilâlinin görünmesidir.

Tarikat ehli der ki : - Ýftardan murad, cennetteki nimetleri yemek için oraya girmektir. Allah, cümlemize nasib eylesin. Görüþten murad ise, sýr gözü ile açýktan Allah-ü Teâlây a nazardýr. Allah, bu görüþü bize ve size fazli ve keremi ile ihsan eylesin... Bu oruçlardan baþka bir de hakikat orucu vardýr; o da kalbi, Allah'ýn zatýndan gayrýna tapmaktan almaktýr. Sýr âleminde onun sevgisinden gayrýný müþahede etmemektir. Çünkü insan onun için yaratýlmýþtýr. Bunu o bize haber verir:

« Ýnsan benim sýrrým, ben de onun sýrrýyým.»

Sýr Allah-ü Tealadan bir nurdur; ondan gayrýna meyli sevmez. Onun için Allah'tan baþka sevgili, raðbet edilecek kimse ve matlup bu âlemde olamaz; âhirette de olamaz. Kalbe; Allah sevgisinden baþkasý girince, hakikat orucu bozulur. Onu yeniden kaza etmek gerekir. Tekrar onun sevgisine dünya ve âhirette ermeyi ve kavuþmayý arzulamaya dönmek icab eder. Çünkü, Allah-ü Teala buyurdu:

« Oruç benim içindir, ecrini ben veririm.»




Abdülkadir-i Geylani (K.S) Hazretlerin'den Tüm Müslümanlara Ýkazlar


Genç kardeþim, önce kendi nefsinle ilgilen, ona ögut ver, sonra baþkasýna... Kendi nefsin pürüzleriyle meþgul olmaya bak, onu býrakýp da baþkasýna geçme!. Dikkat et ki ömründen islah edilmeye muhtaç birkaç günün kalmýþtýr evet sadece birkaç gün... Kendini bilemiyor, iç alemini anlýyamýyor isen baþkasýnýn kurtaramýyacaðýný bilmelisin... Bu halinle kendini býrakrp baþkasýna nasýl rehberlik yapabilirsin? çünkü insanlara ancak kalb gözü (basiret) açýk olanlar [hakki hak olarak bilip ona uyan bahtiyarlar) rehberlik edip yol gösterebilir; ve onlarý gunah ve gaflet denizinden ancak iyi yüzmesini becerenler kurtarabilir. Diðer bir tabirle, insanlarý Allah'a ancak Allah'ý bilen kimseler çevirebilir. Allah'ý bilrneyen bedbahtlar bu ulvi iþe nasýl delalet edebilir?. Aklýný iyice kullan! Allah'ýn kendi mülkünde yaptýðý tasarrufta sana söz hakký yoktur. Zira senin her þeyin O'nundur ve her þey O'nun mükemmel tasarrufunu tam bir idrak içinde sevip yalnýz ve yalnýz O'nun için amel edeceksin, baþkasi için deðil... Bu da ancak kalb ile olur; dilin laklakasiyle deðil... Unutma ki, tevhid, evin kapýsýnda, þirk de evin içinde bulunursa, bu nifak (Müslüman görünüp de kafir olma)nýn ta kendisidir. Bunu gerçek manasýyls kavrayamadýnsa, yazýklar olsun sana!. Dilin takva sakýrýr, kalbin fisk-u fücür çevirir. Dilin þükreder, kalbin ondan yüz dondurur.Buna iþaretle Cenab-ý Allah(c.c) kudsi bir hadiste buyuruyor ki : «Ey Ademoðlu! Benim hayru bereketim sana iner. Senin ise þer ve kötülüðün bana yükselir.» Yazýklar ve yine yazýklar olsun sana! Allah'a kul olduðunu iddia edersin. halbuki baþkasýna boyun eðersin. Hakikaten sen O'nun kulu olmuþ olsaydýn, sadece O'nun için düþmanlýk yapar ve O'nun için dostluk kurardýn... Nerede, dostluk ve düþmanlýðýn nefsinle, dünyalýðýnla ve nihayet menfaatinle ilgilidir. Artýk sen hakk ile olan bu tarz þirki, ikiliði býrak, aziz ve celil olan Hakký bir bil çünkü eþyayý yaradan O'dur. Bunun aksini düþünecek olursan akýllý sayýlmazsýn!. AIlah'ýn hazinesinde neler yoktur... Her þey orada mevcuttur. Hicr suresi 21. ayetle buna iþaret edilerek buyuruluyor ki : Hazinesi bizim katýmýzda olmayan hiçbir þey yoktur. biz onu ancak belli bir ölçüye göre indiririz. Genç kardeþim, sebep aðýný koparýp yýrttýðýn zaman müsebbibe (sebepleri yaradana) ulaþabilirsin. Adeti yýrtýp attýðýn vakit adet senin iþin aþýlýr hale getirilir. Gönülden hizmet edene, hizmet olunur. Itaat edene itaat olunur. iyilik edene iyilik edilir. Yakýnlýk peyda etmeðe çalýþana yakýnlýkk hasýl olur... Tevazu eden yükselir. Edep ve terbiyesini güzelleþtiren yakýnlýk görür. Evet güzel edep seni Hakk'a yaklaþtýrýr, kötü edep ise O'ndan uzaklaþtýrýr. Güzel edep Allah'a karþý ibadet ve itaattir. Kötü edep ise O'na karþý bir çeþit isyandýr, küstahlýktýr. Ey Hak yolcusu! Hesaba arzolunmayý nefsine býrakmak suretiyle geciktirme, ahiret gelmeden önce þu dünyada nefis muhasebesi yapmakta acele et... Bununn dýþýnda mü'min kula sair ahvalde üç þey gerekir :
1 - Ýlahi emirlere kayýtsýz ve þartsýz uymak,
2 - O'nun yasakladýðý her þeyden kaçýnmak
3 - Kadere rýza göstermek... Evet, bir mü'minin yaþayýþ ve davranýþlarý bu üç halden boþ kalmaz. O halde onun bu hava içinde himmetini kalbine gerekli kýlmasý ve bunu nefsine anlatmasý, sair ahvalinde de azasýný bu ölçü içinde kullanmasý en uygun yoldur Genç kardesim! Ýmanýn. zayýflamaya yüz tuttuðu an, nefsinle ve onun bataklýk ve pürüzleriyle ciddi bir þekilde meþgul ol!. Ve bu yolda yürürken seni artýk, çoluk- çocuðun, komþun, akraban, þehirlin ve iklimin meþgul etmesin... Çünkü iç alemin. sarsýntý geçiriyor; nefis ile þehvet, iman ve irfana galip gelmiþ, durumdadýr. Önce bunu düzeltmen lazýmdýr. Imanýn saðlamlaþýnca artýk sen .çoluk çocuðuna, akraba ve taallukatýna, içinde yaþadýðýn cemiyete yönel... Fakat takva zýrhýný giyinmedikçe, kalbin üstüne iman tolgasýný koymadýkça, elinde tevhid kýlýcý ve kuburluðunda duanýn kabul oklarý bulunmadýkça sakýn bunlarýn karþýsýna çýkma. Evet, bu vaziyette tevfik atýna bin, savaþa girme ve atýlma yollarýný, vurmayý, saplamayý, gelen darbelerden korunmayý iyice öðren:.. Sonra Hakk'ýn düþmanlarýna karþý hamleye geç... Ve iþte o zaman sana altý yönden ilahi nusrat (yardrm) gelir. Bu lütfa mazhar olduðunda artýk halký þeytanýn elinden kurtarýp alabilir, aziz ve celil olan Hakk'ýn kapýsýna çevirebilirsin. Bu vaziyette onlara cennet ehlinin amelini emreder, cehennem ehlinin iþlerinden onlarý sakýndýrýrsýn. Çünkü sen artýk cennet ve cehennemin ne demek olduðunu ve bu ikisinin ehlini idrak edebiliyorsun... Ýþte kim bu makama ulaþýrsa, onun kalb gözünün üstündeki keþif perdeler kalkar, altý yönden hangisine bakacak olursa o yöndeki hicaplarý delip geçer, kalbi baþ kaldýrýnca Arþý ve gökleri görebilir, yere eðince de yer tabakalarýný ve ondaki cinlerin meskenlerini rnüþahede edebilir. Bu saydýklarýmýzýn tek sebebi, hakiki iman ve Hakk'a olan marifettir ve ayný zamanda bu ikisinin hikmetini bilmektir. Sen bu makama ulaþtýðnýn zaman halký Hakk'ýn kapýsýna býrak!. Bundan önce çok dikkatli ol; senden bir þey (günah ve isyan) sadir olmasin!. çünkü Hakk'ýn kapýsýnda bulunmadýðýn takdirde halký buraya davet edecek olursan bu sadece bir vebal olur, bu vebalin aðýrlýðý öylesine zor gelir ki ne kadar dayanmak istersen iste yine de çökersin ve ne kadar rif'at (yücelik ve üstün rütbe) elde etmeye çalýþýrsan çalýþ hep yitirirsin... Bu halde artýk sende salihlerden yana bir haber bulunmaz. Sen sadece kuru laflar eden bir laklakasýn, kalbsiz bir dilsin, batýnsýz bir zahir, halvetsiz bir celvetsin, savletsiz bir cevletsin... Kýlýcýn tahta, okun kibrittir. Korkaksýn, cesaretin yoktur; en basit ok seni öldürür de kýyametin kopabilir. Dikkat et, aramýzda bir düþmanlýk yoktur ve seni AIlah'ýn dininde de yanlýþ bir yola sevketmiyorum. Ben, meþayihin törpüleyici sözleriyle, gurbet ve fakirliðin sert havasiyle terbiye gördüm: Bu bakýmdan benden sana doðru bir söz zahir. olursa sen onun Allah tarafýndan olduðunu bil ve kemal-i hürmetle al!. çünkü beni konuþturan O'dur. Hakk'a daima uyun, bid'atlere sapmayýn....Ýtaat edin, inad etmeyin... Allah'ý bir bilin, þirke düþmeyin... Hakký tasdik edin, þikayetçi olmayýn... Sabredin, sýzlanýp sabýrsýzlýk etmeyin... Sabit kadem olun, býkkýnlýk göstermeyin... Ýsteyin, çekinmeyin... Gözetleyin (Hakkýn lütuf ve inayetini bekleyin), ümitsizliðe düþrneyin... Kardeþ olun; birbirinize düþman olmayýn... Taat üzerine toplanýn, daðýlmayýn ve ayýrlmayýn... Birbirinizi sevin; buðzetmeyin:.. Günahlardan temizlenin, günah ve isyan bataklðýna düþüp kirlenmeyin... Rabbinize dosdoðru kulluk ederek kendinizi süsleyin, O'nun yüce kapýsmdan ayrýlmayýn... O'na yönelin, sýrt cevirmeyin... Tevbe edin, nefsinize yazýk etmeyin. Gece ve gündüz durmadan kusurlarýnýzý dile getirip, Yaradanýnýza onlarý arzedin, böyle yapmayý asla ihmal etmeyin... Umulur ki merharnet olunur, saadete eriþirsiniz, cehennemden kurtulup cennete yol bulursunuz. Allah'a kavuþur, Darüsselam (selamet yurdur) da üstün nimetlere, bakiye hurilere nail olursunuz... Ve bu hal üzere ebediyen kalýr, en güzel vasýtalara biner, hurilerle ve çeþitli , güzel kokularla , gönül alan naðmelerle mest ve hayran olursunuz. Netice olarak, peygamberler. sýddýkler, þehitler ve salihlerle beraber yüce makamlara yükselirsiniz. Mutluluk yolunda ebediyyen yürümek isteyen mü'minler! Vaazettiðimde öðüt almayan dinledikleriyle âmel etmiyen saðýrlarla beraber olmayýn. Gözü kulaðý açýk, kalbi uyanýk kimselerle beraber olmaya çalýþýn. Unutmayýn ki, dîninizin elden gitmesi dört þeyden dolayýdýr ;
1 - Bildiðinizle amel etmiyorsunuz:
2 - Bilmediðinizle amel ediyorsunuz, (ilimsîz amel fayda vermez).
3 - Bilmediklerinizi öðrenmeðe çalýþmýyorsunuz, bilgisiz kalýyorsunuz. .[Halbuki beþikten mezara kadar ilim tahsil etmekle emrolundunuz.)
4 - Halký da bilmediðiniz þeyleri öðrenmekten alýkoyuyorsunuz (âdeta engel oluyorsunuz. Ýlmin kapýsýný kapamak, o kapýdan girmek isteyenlere mâni olmak çirkin bir cinâyettir).



Abdülkadir-i Geylan-i (K.S) Hazretleri'nden birkaç öz deyiþ


1. Ýnanmýyan bir gonül, içinde kuþ bulunmayan bir kafese benzer.
2. Dilinde olaný kalbin desteklemedikçe hakka dogru bir adým atamazsýn.
3. Ya Rabbi! Bizim gönül evimize Hiç çekinmeden gir. çünkü, onun içinde senin derdinden baþka kimsecikler yoktur.
4. Bir günah iþlediðin zaman Allah'ýn (c.c) rahmetinden ümidini kesme. Üzerine surülmüþ olan günah kirini tevbe suyu ile yýka.
5. Bizden evvelkilerin günesleri battý. Bizim güneþimiz ebedi olarak gök yüzünün en yüce yerlerinde kalacak, batmayacaktýr.
6. Bütün azm-u gayretin yeme, içme, giyme ve evlenme gibi basit þeyler olmasýn. çünkü bunlar gaye deðil gayeye ulaþmak için vasýtadýr.
7. Dört þey kalbinin düzelmesine medar olur:
1. Yenilien lokmaya dikkat etmek,
2. Ýbadet için zaman ayýrmak,
3. Kerameti muhafaza etmek,
4. insaný Allah'tan(c.c) alýkoyan þeyleri terketmek.
8. Helal yemek bir nur ise, haram yemek boðucu bir karanlýktýr. Hararn yemek kalbi öldür Helal lokrna ise gonlü diriltir.
9. Hiçbir amel ile aldanýp maðrur olma. Çünkü ameller Hatimesiyle (son durumuyla) ölçülür.
10. Dünya denizinde tetik üzere bulun, son derece hassas ol. Çünkü o denizde birçok kimseler boðulup kaybolmuþtur.

Abdülkaadir Geylani (K.S.) Hazretlerinin, Oðlu Abdürrezzak'a Vasiyyeti


Oðlum! Allah (c.c) bizi de, sizi de ve bütün müslümanlarý da hayra ve iyiliðe muvaffak kýlsýn önce AIlah'tan bilerek korkman ve O'na layk-i vechile ibadet etmeni ve Þer'i sýnýrlarý korumaný tavsiye ederim. Bilirsin ki bu bizim tarikatýmýz Kitap ve Sünnet üzere ve bir de gönül selameti, el cömertliði, kalb ayýklýðý üzerine kurulmuþtur. Ayrýca bu binanýn temelinde eza ve cefa etmemek, gelecek olan eziyete katlanmak ve müslüman kardeþimizin bize karþý vukuu bulan bir takým surçmelerini ve kusurlarýný baðýþlamak vardýr. Ýslam büyükleri ile ilim adamlarýna saygýlý olmaný, din kardeþlerinle iyi geçinmeni, küçük büyuk herkese hayýrhah olmaný, dinine dil uzatanlar müstesna, sair hususlarda kimseye karþý hasmane davranmamamý çekiþme ve niza'ý býrakmaný tavsiye ederim. Oðlum, bilirsin ki fakirligin hakikatý, kendi denk ve benzerine muhtaç olmaman, zenginligin de gerçek manasý, yine sana denk ve benzer olan kimselerden mustaðni [doymuþ] kalmandýr. Zaten TASAVVUF bir mana ve haldýr kiyl-ü kaal degildir. O halde bir fakir gördüðün zaman evvela ona ilimle faydalý olmayý deðil de þefkat ve yumuþak huylulukla yararlý olmaya çalýþ. çünkü ilim ona yabancý gelir þefkat ve yumuþak davranmak ise ona daha dost görünür.Yine bilirsin ki, TASAVVUF sekiz güzel haslet üzerine kurulmuþtur:
1. Cömertlik,
2. Rýza (hoþnutluk),
3. Sabýr,
4. Ýþaret,
5. Gurbet,
6. Kaba yün hýrka giyinmek,
7. Sýyahat (oruçlu bir vaziyette gezip dolaþmak),
8. Fakirlrik. CÖMERTLÝK, bilhassa Allah'ýn(c.c) peygamberi Ýbrahim (A.S.) ýn; RIZA, Ishak peygamberin; SABIR, Eyyüb peygamberin; IÞARET, Zekeriyya peygarnberin (1), GURBET, Yusuf peygamberin; KABA YÜN HIRKA, Yahya peygamberin; SIYAHAT, Isa Peygamberin, FAKIRLÝK, sevgilimiz, efendimiz, sefaatçimiz Allah'ýn(c.c) Nebi ve Resülü Muhammed (A.S)'ýn özeliðindendir. Oðlum! Zenginlere, izzet ve þerefini koruyarak arkadaþlýk ve dostluk et. Fakirlerle de alçak gönüllülük ile kaynaþ. ihlastan hiç ayýrlma. Unutma ki ihlas, halkýn gördüðünü, göreceðini unutmak, yaradan Allah'ýn (c.c) devamlý gördüðünü hatýrdan çýkarmamaktýr. Sebepler konusunda Allah'ýaglac.c) zan altýnda tutma. Bütün ahvalde Allah'a sýðýn ve ancak O'nunla karar kýl.: Aramýzda hýsýmlýk, sevgi ve sadakat bulunan kimselere güvenerek ihtiyaçlarýný yüzüstü býrakrna. (Daima AIlah'a (c.c) güven ve çalýþgöz kırpma. Fakirlere þu üç þey ile hizmette bulun:
1. Tevazü 2. Güzel ahlak, ve 3. Gönül berraklýðý, Nefsini öldür ki yaþayasýn. Allah'a(c.c) en yakýn olan ahlak, en geniþ ve musamahalý olanýdýr. Amellerin en üstünü, Allah'tan baþkasma iltifat etmemekteki sýrra riayet etmektir. Fakirlerle toplanýp birleþtiðin zaman birbirinize sabýr tavsiye edin, hakký tavsiye edin. Dünyadan sana iki þey yeter Fakir ile sohbet, Alah dostlarýna saygý Bilirsin ki, hakiki fakir, Allah'tan baþka hiç bir þey ile zengin, olmaz, hiç bir þey onu tatmin etmez. Ve yine bilirsin ki, kendinden aþaðý olanlarýn üzerine atýlmak zayýflýktýr: Kendinden üstün kimselerin üzerine atýlmak gurur ve küstahlýktýr. Fakirlikle tasavvuf ikisi de çok ciddi þeylerdir. Bunlarý ciddi olmayan þeylere sakýn karýþtýrma. Ýþte bu benim sana ve müridlerden duyabilenlere olan tavsiyelerimdir. Benim bu anlatýp açýkladýðým þeyteri anlatmaya ve anlamaya, seni ve bizi ancak Allah(c.c) muvaffak kýlar. Allah (c.c) seni ve bizi, Efendimiz Peygamberimiz, þefaatçýmýz Muhammed (A.S.) hurmetine selef-i salihinin yolunda yürüyenlerden kýlsýn.. Çokça salat ve selam ta kýyamete kadar O'na ve O'na dosdoðru uyanlara ve eshabýna olsun. Hamd de Alemlerin Rabine olsun.. (1) Zekeriyya : «Ya Rabbi! Bana bir alamet ver» dedi, "Alametin, üç gün iþaretten baþka þekilde insanlarla konuþmamandýr." Mealindeki ayet bu iþreti beyan eder. (AI-i Ýmran 41)

Tecrit Alemi Marifet Temizliði




Bu temizlik, iki çeþittir. Biri, ilahî sýfatlara karþý irfan sahibi olmak için temizliktir; öbürü de zat alemine ermek için temizlik...
ilahî sýfatlara arif olmak için temizlik, bir yerden alýnacak telkin ve kalb aynasýný, ilahî esma ile, beþerî ve hayvani nakýþlardan temizlemekle hasýl olur. Bu halden sonradýr ki; Allah-ü Tealanýn yüce sýfatlanna bakmak, kalb gözü için elde edilir. Bu elde edilince, kalb aynasýnda" cemal sýfatýnýn aksini o göz görür. Az sonra zikredeceðimiz Hadis-i Þerifler o anlatmak istediðimiz manaya iþaret ederler:

- «Mümin Allahýn nuru ile bakar.»
- «Mümin, müminin aynasýdýr.»
- «Alim nakýþ yapar, arif ise, parlatýr.»
ilahî isimlere devamla, kalb tasfiyesi tamam olunca, ilahî sýfatlara marifet hasýl olur. Bunun hasýl olmasý, kalb aynasýndaki bir müþahedeye dayanýr.
Zat-ý ilahî için olan temizliðe gelince; hasýl olmasý için TEVHÎD esmasýna devam gerekir. TEVHÎD esmasý üç tanedir. Bunlar, on iki olarak sayýlan ilahî isimlerin son üçüdür. O isimleri, sýr gözüyle söylemek gerekir. Bu söyledikten sonra, sýr gözü ile TEVHÎD nuruna nazar imkaný. hasýl olur.
Zat-ý ilahî'nin nurlarý tecelli edince, beþerî vasýflar erir. Tamamen yokluða gömülür. Bu makam istihlak makamýdýr. Yokluðun da ötesinde bir yokluktur. Bu tecelli kendi nurundan gayrý bütün nurlarý mahveder. Bunu Allah-ü Teala haber verir :

- «Onun varlýðýndan gayrý herþey helak olmaya mahkumdur.» (Kasas, 88)

Yine buyurur:
- «Allah istediðim mahveder, dilediðini sabit kýlar; ana kitap onun katýndadýr.» (Raad, 39)

Bu halden sonra baki kalan kudsî ruh olur. Allah'ýn nuru ile nazar eyler. Ona bakar, ondan bakar, pnunla bakar, onda bakar, onun için bakar.. Bu bakýþlarda, þekil ve benzerlik yoktur. Bir Ayet-i Kerimede þöyle buyurulur :

- «Onun misli yoktur.» (Þura, 11).

Artýk bundan sonra, sade ve mutlak bir nur kalýr; ki ondan öte haberler verilemez. Çünkü orasý mahv alemidir. Akim ondan habsr verecek imkaný olmaz. Allah'tan baþka mahrem yoktur. Bu hali Peygamber S.A. efendimiz þöyle haber verir :

- «Benim, Allah ile bir vaktim olur; ki oraya ne yakýn melek sýzabilir; ne de nebî veya mürsel sokulabilir.»

Bu. alem tecrid alemidir; Allah'ýn zo.týndan gayrý herþeyden soyunulur. Ki bunun sonu vuslattýr:

- «Tecerrüd et, vuslat bul.»

Kudsî hadisi asýl manayý ifade eder. Burada tecridden murad: Beþeri sýfatlardan tam bir yokluða varmaktýr. ilahî sýfatlarla sýfatlanmaktýr. efendimizin:
Kendi aleminde, Peygamber S.A.

- "îlahî huylarla kendinizi bezeyiniz" Buyurmasý:
- Allah-ü Teala'nýn sýfatlanna bürünün.. Demektir

Fukara Zümresi




Bu zümreye neden SOFÎYE, adý verildi?.. Hikmeti ne ola?. Bu kýsýmda ondan bahsedeceðiz..
Bazýlarý der ki:

Onlar yün elbise giyer de ondan.. Yahut; kalblerini dünya sýkýnýtýsýndan aldýlar da ondan... Yahut, kalblerini Allahýn zatýndan gayri her sýfattan temiz ettiler de ondan...

Bazýlarý diyorlar ki:

- Onlar kýyamet günü yakýnlýk aleminin ilk safýnda dururlar da ondan...

Gerçekte alem dörttür? Mülk alemi, meleküt alemi, ceberut alemi, lahüt alemi ki bu, hakikat alemidir. Keza, ilim de dörttür: Þeriat ilmi, tarikat il-mi, marifet ilmi, hakikat ilmi...
Keza, ruhlar da dört bölümdedir: Cismanî ruh, nuranî ruh, sultanî ruh, kudsî ruh. Keza; tecelliler de dört bölümde görülür: Eserlerdeki tecelli, fiillerdeki tecelli, sýfatlara ait tecelli ve ZAT tecellisi.

Keza, akýllar da dört bölümde anlatýlýr: Maaþ - dünyalýk - aklý, mead adlý - öteleri düþünecek akýl -, ruhanî akýl ve külli akýl... Anlatýlan dört bölümün; yani: îlim, ruh, tecelli ve akla ait bölümlerin mukabili vardýr.
insanlarýn bir kýsmý: îlim, ruh. tecelli ve akýl bölümlerinin ilk bölümüne baðlýdýr. Bunlar, birinci cennette demektir. Ki onun adý ME'VA cennetidir.
ikinci derecede anlatýlan kýsma baðlý olanlar NAÎM cennetinde sayýlýr.
Üçüncü derecede anlatýlan kýsma baðlý olanlar da üçüncü cennet sayýlan FÎRDEVS'de sayýlýr.
Sayýlan nimetlere baðlanýp kalanlar, eþyanýn gerçek yüzünü görmekten mahrum kaldýlar. Ama, Hak ehli, irfan sahibi ve gerçek fakr hali-ni tadanlar hepsinden kaçtý. Hakikat alemine erdiler. yakýnlýðý buldular ve. Allah-ü Tealanýn zatýndan gayrý hiçbir þeyle meþgul olmadýlar. Allah-ü Tealanýn:

- «Allah'a kaçýnýz.»

Emrine uydular Ayrýca Peygamber S.A. efendimizin buyurdur.

- «Dünya ve ahiret, Allah'ý arayana haramdýr.»

Peygamber S.A. efendimizin haram kýlmasý, onlarýn haram olduðu manasým taþýmaz. Allahýn zatýný arzu edenler; nefislerini, dünyadan bir talepte bulunmaktan ve onun fani varlýðýna sevgi duymaktan mahrum o kýlmýþlardýr. Anlatýlan Hadis-i Þerifin asýl manasý budur.
O büyükler der ki:

- Dünya bir yaratýktýr; biz de yaratýldýk. îkimiz de bir yaratýcýya, sahibe muhtacýz. Muhtaç, muhtaçtan nasýl bir talepte bulunur?. Bu
durumda yaratýlmýþa gerekir ki, yarataný araya..
*
Fukara zümresi hakkýnda, þu kudsi hadis önemlidir:

- «Sevgim, varlýðým onlarýn sevgisidir.»

Sonra peygamber S.A. efendimizin de þu Hadis-i Þerifi önemlidir:

- «Fakirlik - varlýksýz olmak - övüncem-dir; ben onunla övünürüm.»
Burada anlatýlan fakirlik hali, dünyalýk yok-sulu olan, malum kimseler manasýna gelmez. Asýl manasý Allah-ü tealanm zatýndan gayn herþeyi terk edip, Allah-ü teala'ya ihtiyaçlarým arz etmektir. Dünya ve ahirde ait bütün nimetleri terk etmektir. Bu anlatýlan halden murad, Allah-ü Tealanýn zatýnda yok olmayý gösterir. Þöyle ki:

Nefsinde, nefsi için hiçbir þey olmaya...

Ve ondan baþkasý kalbinde yer almaya... Bunu Allah-ü Teala þu kudsî hadis'te nekadar güzel ifade eder:

- «Ben, semama, arzýma sýðamam; ama mümin kulumun kalbine sýðarým.»

Burada müminden kasd, kalbini cümle beþeri sýfatlardan temizlemek ve aðyarý oradan atmaktýr. Böyle olunca Hak o kalbi geniþletir, varlýðým sýðdýrýr.. Bayezid-i Bistamî'nin þu kelamý zikri geçen kudsî hadisin derin manasým daha iyi açýklar:

- Arþ ve çevresinde olanlar, irfan sahibinin kalbindeki köþelerden birine konsa, bir aðýrlýk duymaz. Bu sevgili kullarý seven; ahiret günü onlarla olur. Onlarý sevmenin alameti, onlarla sohbet-tir. Allah-ü Teala'ya içten iþtiyaktýr. Bir kudsî hadiste þöyle buyurulur:

- «Ebrar - iyiler - salihler - zümresinin bana þevki arttý; ben de onlara çok iþtiyak duy-maktayým.»

O büyük zatlarýn üç çeþit elbisesi vardýr; ki bunu üçüncü bölümde anlattýk. Onlarýn yaptýðý iþe gelince, iki þekilde mütalaa edilir. Bu yoîa ilk giren ve orta derecede olan.. îlk girenin iþi. iyi ile kötü karýþýmýdýr. Or-ta derecede olanýn ise, iyilikle doludur.
Giydikleri elbise de çeþitlidir. Bazan beyaz, bazan kýrmýzý karýþýmý, bazan yeþil... Bunlar,, ilk ve orta dereceli yolcunun halini tariftir. Bu yolda son haddini bulan kimsenin; rengi, þekli olmaz. O güneþ ýþýðý gibidir. Güne-þin tek rengi vardýr. Onun nuru renge belenmediði gibi, giydiðinde de renk kabul etmez. Belki hiçbir rengi kabul etmeyen SÜVAD - siyah - dýr. Bu tam bir fena alemine ermenin alametidir. Bu SÜVAD - siyahlýk - onlarýn irfan nuruna perdedir. Ayný þekilde; gece de, güneþin perdesidir. Bir Ayet-i Kerimede þöyle buyurulur:

- «Geceyi libas eyledik; gündüzü maiþet için kýldýk.» (Nebe; 10-11)

Akim ve ilmin özünü bulanlar için bunda bir iþaret var... Hak yakýnlarý bu alemde, zindan hayatý yaþar. Gariplik çeker, ömrü gam, kederle tükenir. Mihnet, þiddet ve zulmetle ömür sürer.

Peygamber S.A. efendimiz, þu Hadis-i Seriliyle, bu zatlarýn halini anlatýr:

- «Dünya müminin zindanýdýr.»

Bu zulmet, þiddet diyannda karalý libas giymek gerek..

Peygamber S.A. efendimizin buyurduðu gibi; bela önce peygamberiere, sonra velî kullaraj daha sonra sýrasý ile... Siyah giymek ve siyah sarýk sarmak, bu yolun yolculanna uygundur Bu libas ve sarýk, bela Elbisesidir. Birçok kabiliyetin! yitiren kimsenin karalar giymesi gerek... insan bu alemde kendine has ;
olan, müþahedeyi ve Hakký görmeyi yitirdiði gibi. ebedî hayatým da bir nevi öldürüyor. Aþký, þevki, sönüyor; kudsî ruhtan ayrýlýyor. Vuslat ve;
yakýnlýk hali elden gidiyor. Bunlar, musibetlerin en büyüðüdür. Bu belalara uðrayan kimseye ömrü boyunca taziyet elbisesi giymek düþer. Çünkü uhrevî menfaatlerim kaybediyor. Kocasý ölen bir kadýnýn dört ay on gün yas tutmasý icab ediyor. Bu dünyaya ait bir iþtir. Ahiret aleminin taydaþým yitirene. bu yas sonsuz olmalý... Peygamber S.A. efendimizin buyurdu-

- «îhlas sahipleri büyük lenlikenin ucundadýrlar.»

Bu zatlarýn haline nekadar güzel uyar... Bu anlatýlanlar, fena, alemine geçip varhgý-ný yitiren fukara zümresinin vasfýdýr. Bu fakir-lik büyüktür; insanýn benliðine bir güzellik verir. Peygamber S.A. efendimiz.

- «Fakirlik iki cihanda yüz karasýdýr..»
Buyurur. Bunun manasý: Kendi rengi dýþýndaki renkleri kabul etmez; yalnýz, ilahî vechin nurunu kabul eder demektir. Sonra, yüzdeki siyah benek,
güzelin güzelliðini artýrýr. Hak yakýnlýðýna eren kimseler, Hakkýn cemal tecellisine nazar ettikten sonra, gözleri onun gayrýný artýk kabul eylemez. Sevgi ile baþkasýna bakamazlar. Onlarýn sevgilisi. oradaki artýk tek þey olur: ALLAH.. Her iki cihanda onlarýn hali budur. Onlarýn gayelerinde, yalnýz onun varlýðý bulunur. Artýk onlar, insan olmuþtur, insaný da Allah-ü Teala. kendini bilsin diye yarattý.. Zatý-na vasýl ola diye halk etti. Bu durumda insana gerekir ki, yaratýlýþmdaki hikmeti seze ve onun derinliðindeki manayý bulmaya çalýþa.. Her iki. alem için yapacaðý vazifeleri bile.. Ta ki, ömrünü boþ þeylere harcamaya. Ve ölümden sonra piþmanlýk duymaya.. Sonsuz hasrete boðulma-ya.. Ömrünü boþ yere tükettiði için nedamet etmeye...

Vecd ve Safa




Bu babda, Ayet-i Kerime ve Hadis-i Þerif vardýr. Ayrýca birçok büyük velîler de, bu hususta güzel kelam etmiþtir.
Ayet-i Kerimeler:

- «Onlar, Rablanndan korkarlar, tüyleri ürperir; sonra bedenleri yumuþar, kalbleri île Allah'ý anlamaya koyulurlar.» (Zümer, 23)

- «Bir kimsenin sinesin! Allah açarsa, o Rabbý tarafýndan verilen bir nur üzerine yürür Kalbleri. Allah'ý anmaya karþý katýlaþan kimselere yazýklar olsun.» (Zümer, 22)

Hadis-i Þerifler;

-Hak tarafýndan gelen bir cezbe, iki cihanýn iþine bedeldir.»

-«Bir vecde sahip olmayanýn hayatý yoktur.»

Cüneyd Hz. der ki:

- Vecd, iç alemde, ilahî tecelli ile karþýlaþtýðýnda sahibi, ya sevinç içindedir; ya da hüzün...

Vecd. iki kýsýmdýr: Cismanî ve ruhanî... Cismanî vecd, nefisten gelir. Ruhî bir haz vermez. Maddî duygularýn tesiri ile olur. Görsünler, iþitsinler diye yapýlan iþler bu vecdin mahsulüdür. Bu cins vecd tamamen boþtur. Çünkü, irade vardýr; seçme duygusu geçmemiþtir. Bu gibi hallere uymak caiz deðildir. Ruhanî vecde gelince, o bir baþka hal arz eder. Ruhanî kuvvetin taþmasýndan meydana gelir. Bu hal çok kere, güzel sesle okunan Kur'andan, veya bir þiirin okunuþundan, yahut bir zikir esnasýnda hasýl olur. Bu durumda cismin bir kuvveti kalmaz, îrade ve seçme kabiliyeti erir. Bu vecd tamamen ruhanîdir. Buna uymak iyidir. Allah-ü Teala buna iþaret ederek þöyle buyurdu:

- «Sözü iþitip onun güzelliðine uyan kullarýmý müjdele..» (Zümer, 18)

Aþýklarýn inlemesi, kuþlarýn tatlý sesi, hep ruhî kuvveti harekete getiren sebepler arasýnda sayýlýr. Bu ve benzeri vecd için, nefse ve þeytana pay çýkmaz. Þeytan, nefsin karanlýk iþlerinde tasarruf eder. Rahmani nur alemine onun sözü geçmez. Rahmani alemde, þeytan; suda eriyen tuz gibi erir. Ayný þekilde LA HAVLE VELA KUV-VETE ÎLLA BÎLLAHÎL - ALÎYYÎL - AZÎM - yüce ve azim olan Allah'tan baþkasýnda güç ve kuvvet yoktur. - cümlesi okununca, yine o þeytan eriyip, gider.

Bir Hadis-i Þerifte þöyle anlatýlýr:

- «Okunan Ayetler, hikmetli aþk ve sevgi þiirleri, hüzün dolu sesler ruha nuranî kuvvet verir.»

Gerek olan, nuru nura kavuþturmaktýr. Yani, ruhu o nura erdirmektir. Allah-ü Teala bu manada þöyle buyurdu:

- «iyiler iyileredir.» (Nur. 26)

Duyulan bir vecd, þeytandan ve nefisten gelirse, orada nur olmaz. Küfür ve þaþkýnlýk olur. Zulmet zulmete layýktýr, yani nefse... Bunu: o

- «Kötüler, kötülere.» (Nur, 26)

Ayet-i açýklar. Orada ruh için bir kuvvet yoktur. Vecd halinden doðan hareketler ikiye ayrýlýr. Biri insanýn kendi arzusuna baðlýdýr. Öbürü de irade ve seçme hali ötesindedir. ihtiyarî tabir edilen arzu ile hareket, insanýn bedeninde aðn, sýzý ve hastalýk olmadan bir vec-de tutulmuþ gibi hareket etmesidir; ki bu meþru sayýlmaz. Meþru olan içten gelen iztirarî harekettir.

- Ýztirarî hareket, ruhî kuvvetin tesiri ile olur. Bu hali insan; kendi kendine yapamaz. Ruhî sayýlan bu vecd hareketi, dýþ duygulara galiptir... Mesela sýtma ateþinin verdiði hararet gibi... O ateþ basýnca inþanýn tahammülü kolay olmaz. O anda olan hareketler irade haricidir. Vecd hali, ruhani kuvvetin galip gelmesi sonunda olursa, hakiki ve ruhanî sayýlýr. Vecd ve semað aþýklarýn ve irfan sahiplerinin kalbini tahrik eden iki alettir. Ayný zamanda sevenlerin gýdasý ve Hakký arayanlarýn güç kaynaðýdýr.
Peygamber S.A. efendimiz bir Hadis-i Þerifinde þöyle buyurur:

- «Semað, bir cemaat, için farz, bir cemaat için sünnet, bir cemaat için de bid'attýr.»

Peygamber S.A. efendimiz; diðer Hadis-i Þerifinde ise þöyle buyurur:

- «Semað, ve onda okunan þiirlerden, bahar ve onun çiçeðinden; ud ve onun titreyen sesinden kim zevk almýyorsa mizacý bozuktur.»

Bu Hadis-i Þerifte anlatýlan hastanýn ilacý yoktur. Kuþlardan, bütün hayvanlardan, hatta merkepten bile aþaðýdýr. Çünkü onlarýn hemen hepsi, güzel naðmelerden zevk alýr. Davud a.s. okuduðu zaman, kuþlar basýnda saf olurdu; onun güzel sesini iþitmek isterlerdi. Bu vecd halinin önemini þu Hadis-i Þerif beyan eder:

- «Vecd olmayanýn, dinî zevki yoktur.»

Vecd halý on çeþittir. Bir kýsmý, açýktadýr, eseri dýþ hareketlerde görülür. Bir kýsmý da gizlidir, dýþtan görünmez. Kalbin, gizliden Allah-ü Teala'yý anmasý ve Kur'aný Kerimi okumasý, buna bir misal olarak verilebilir. Aðlamak, elem duymak, korkmak, hüzünlü olmak, Allah-ü Teala anýldýðý an, boþ günleri için esef ve hayret etmek, içten ve dýþtan gelen bazý hallerle rengin deðiþmesi, Allah'a talih olmak, ona iþtiyak duymak, vücudu hararet sarmasý, bundan hasýl olan hastalýk ve keder gibi haller vecd sayýlýr.

Taharet Beyan Olunur




Taharet, temizlik manasýna gelir; burada anlatýlacak temizlik iki çeþittir. Biri, dýþ temizli ði ki, bu dinin zahirî emrindeki temizliktir, suyla hasýl olur. Öbürüne gelince, tevbe, büyük bir zattan alýnacak telkin ve iç temizliði ile olur. Aynca manevî yola girmek de icab eder. Þeriatýn emrine göre, insandan çýkan bir necis sonunda abdest bozulur; yeniden abdest almak gerekir. Abdesti yenilemek üzerine, Peygamber S.A. efendimizin buyurduðu þu Hadis-i Þerifler manalýdýr:

- «Herkim abdestini tazelerse, Allah onun iman nurunu parlatýr, yeniler.»

- «Abdest üzerine abdest, nur üstüne nurdür.»

Zahirde alýnan abdest bozulunca, tazelenir. Manevî abdestin bozulduðu da olur. O, kötü iþler ve düþük huylarla bozulur.. Manevî abdesti bozanlar arasýnda, büyüklük satmayý. kendini beðenmiþ olmayý, gýybeti, koðuculuðu, bühtan atmayý, yalaný saymak kabildir. Ayrýca. gözün, kulaðýn, elin, ayaðýn yaptýðý hatalar da bu meyanda sayýlabilir. Çünkü: Peygamber S.A. efendimiz:

- «Bu gözler zina eder.»

Buyurur.. Bu abdestin yenilenmesi, halis tevbe ile olur. Bu, müfsit hatalarýn hepsini býrakmakla hasýl olur. Piþman olmak, istiðfar eylemek ve bütün bu kötü huylardan sýyrýlmakla hasýl olur. irfan sahibinin namazý tam olmasý için, tevbesini yukarýda sayýlan afetlerin istilasýna uðramaktan esirgemesi gerekir. Allah-ü Teala buyur

- «Ýþte bu, tevbe edip, tevbesini tutanlara; vaad olunmuþtur.» (Kaf, 4)

Zahirde alýnan abdestin zamaný muayyendir. Güne, geceye baðlýdýr, îç alemin; yani, batýn aleminin abdesti ise, ömür boyuncadýr. Buradaki ömürden murad. dünya ve ahiret ömrüdür; dolayýsý ile sonsuzdur. Zaten, bu hayatýn ötesindeki ömrün sonu yoktur





Rüyetüllah - Ýlahî - Zatî Tecelliye Ermek ve Görmek




Bu görüþ iki çeþittir. Biri. öbür alemde vasýtasýz olarak CEMAL þifalýnýn tecellisini görmek. Öbürü de, kalb aynasý delaletiyle bu alemde ilahî sýfatlarýn tecellisine ermek... Cemal nurlannýn tecellisi olarak, bu sýfatlar FUAD - kalb gözüyle görülür.. Bu görüþü Allah-ü Teala þu Ayet-i Kerime ile bildirmektedir:

- «KaJb, - FÜAD - gördüðünü yalanlamadý.» (Necm, 11)

îlahî tecellilerin görünüþü üzerine. Peygamber S.A. efendimizin buyurduðu þu Hadis-i Þerif de önemlidir:

- «Mümin müminin aynasýdýr.»

Burada anýlan, birinci müminden murad, müminin kalbi olup; ikincisinden ise, bizzat Allah-ü Teala murad edilmektedir. Herkim bu alemde sýfat tecellisine ererse, öbür alemde; þekilsiz olarak, zatým görür..
Arz edilen bu kelamlar; Allah'ýn sevgili kullar tarafýndan teyid edilmiþtir.
Hz. Ömer R.A. der ki;

- Kalbim, Rabbýmýn nuru ile, Rabbýmý gördü..

Hz. Ali R.A. der ki;

- Görmediðim Allah'a kulluk etmem.

Bu anlatýlanlarýn cümlesi; ilahi sýfatlarýn müþahadesini anlatýr. Bir kimse; pencereye düþen güneþin ýþýðýný görse ve:

- Güneþi gördüm. Dese, yalan olmaz.

Allah-ü Teala sýfat tecellileri itibarý ile, bir misal olarak anlatacaðýmýz þu Ayet-i Kerimeyi inzal eyledi:

- «Onun nuruna misal bir penceredir ki; orada aydýnlýk veren madde bulunur. O aydýnlýk veren madde bir billur içinde durur. O, mübarek zeytin aðacýndan hasýl olan þeyle inci gibi yanar ve parlar gibidir.» (Nur, 35)

Yukarýda arz edilen ayette bahsi geçen pencereden murad; imanlý kulun kalbidir. Oradaki lambadan murad ise. FÜAD'ýn - kalbin - özündeki sýr olduðu söylenir. O sýr ise bizzat sultanî ruhtur. Birinci olarak vasfedilen billurdan kgsd ise. FÜAD'dýr. O tam bir nurla kaplandýðý için Hak Taala onu inciye benzetti.. Sonra; o nurun kaynaðý bir mübarek zeytin aðacýndan alýnip yakýldýðý þeklinde anlatýlýþý; halis TEVHÎD halinm telkin aðacýdýr. Ki bu, vasýtasýz olarak, kudsiyet dilinden alýnýr.. Aslýnda, KUR'AN-I Azirn'i pey-gamber S.A. efendimiz dilden vasýtasýz olarak almýþtý.. Cibrilin sonradan getinnesi, bazý maslahat icabý idi; ki, bunda umumî bir fayda vardýr. Bilhassa kafir ve münafýklarýn ineydaoa çýkmasý..
Peygamberimize, Kur'an'm vasýtasýz verildiðini þu Ayet-i Kerime, beyan eyler:

- «Sen, katî olarak bu ki; Kur'aný, HAKÝM ve ALÎM zatýn katýndan aldýn...»

Peygamber S.A. efendimiz Cibril Kur'aný ge-tirmeden, alacaðý yerden vahyini almýþtý.. Bu hikmete binaen; Cibril, vahyi teblið ederken, Peygamber S.A. efendimiz daha önce kalbinde bulurdu. Ve daha önce okurdu... Bundandýr ki. þu Ayet-i Kerime nazil oldu:

- «Vahyi tamam almadan acele ile Kur'an-ý okumaya baþlama.» (Taha, 114)

Yine bu hikmet icabýdýr ki, miraç gecesi Cibril, sidre-i müntehayý geçemedi:

- Bir adým daha geçersem yanarým.

Dedi ve Peygamber S.A. efendimizi haline terk etti..
Sonra; daha önce zikri geçen Ayet-i Kerimede, o aðacý Hak Teala þöyle tavsif ediyor:

- «O ne þark'a aittir, ne de garba..» (Nur, 35)

Yani. ona bir had ve yokluk tanýnmaz. Ye-niden doðmasý veya batmasý da akla gelmez. Belki o, ezeli bir vasýf tacir ve daimî kalýr. Nasýl ki, Allah-ü Taalanýn bir vasfý, ezeli, bir vasfý da ebedî'dir. Onun zatinin yokluk yeri olmaz; sýfat-larý da öyle olmalý; deðil mi ya. Çünkü o sýfatlar; kendi nurlarýdýr. Tecellileridir. Zatý ile kaim olan sýfatlarýdýr. Ona tam ibadet edilebilmesi için, kalb yönünden perdelerin kalkmasý gerekir. O zaman, kalb o ilahî nurlarýn feyzini alýr; ruha gelince; o ulvî pencereden Hakkýn sýfatým müþahede ederler.
Her ne olursa olsun, bu alemin yaratýlýþýndan kasd; o gizli hazinenin keþfidir. Bunu anlatan kudsî hadisin zikri yukarýda geçti. Faydasýna binaen bir daha anlatalým:

- «Ben gizli bir hazine idim; bilinmek istedim. Halký da beni bilsinler diye yarattým.»

Demek oluyor ki, dünyada sýfatlanmý bilsin-ler; zatýmý görme iþine gelince; o, öbür alemde olacak.. Orada vasýta olmayacak.. înþallah... TIFL-I MAANÎ adý ile anýlan sýr gözü ile bakýlacak... Bu manayý þu Ayet-i Kerime teyid eder:

- «O gün; yüzler vardýr, parlar; Rablanna bakarlar..» (Kýyamet, 22)

Peygamber S.A, efendimizin þöyle bir Hadis-i Þerifi vardýr:

- «Rabbý mý, güzel bir delikanlý þeklinde gördüm.»

Bu - TIFL-I MAANÝ - demek olur. Ve yaratanýn o surette tecellisidir. Ruh aynasýna öyle tecelli eyledi... Suret; ruhun aynasý sayýlýr. Tecelli ile, ona mazhar olan arasýnda bir vasýta olur. Yoksa, Hak Teala suret ve yemek þekline görmekten, cismin özellikleri ile favsif edilmekten münezzehtir.
Suret bir aynadýr. Görünen ne aynadýr; ne de gören... anla... çünkü o, sýr aieminin özleridir. Ki bunlar sýfat aleminde olmaktadýr. Zat alemine gelince; orada bütün vasýtalar yanar ve mahvolur. O alemde olanlar Allah-ü Teala'nýn zatýndan gayrýný duyamazlar. Bu hali. Peygamber S.A. efendimizin þu Hadis-i Þerifi bize daha iyi anlatýr:

- «Rabbýmý, Rabbýmla anladým..»

Yani onun nuru ile... insanýn hakikati iþte bu nurun mahremi sayýlýr. Bunu da þu kudsî hadis bize anlatýr:

- «Ýnsan benim sýmmdýr; ben de onun sýrrý..»

Peygamber S.A. efendimizin þu Hadis-i Þe-rifi de bu babda önemlidir:

- «Ben, Allah'tan,'müminler de bendendir.»

Yeri gelmiþken þu kudsî hadisi de zikredelim :

- «Muhammedi yüzüm nurundan yarattým.»

Burada bahsi geçen yüzden murad, ERHAM sýfatý ile tecelli eden, mukaddes zattýr. O, ERHAM -en çok merhamet eden sýfatým þu kudsî hadisle beyan eyler:

- «Rahmetim, gazabýmý geçti.»

Hazret-i Resul S.A. Hakkýn nurudur. Hak Taala nuru için aþaðýdaki ayet ve kudsi hadisleri buyurdu.. Teberrüken zikredelim:

- «Biz seni ancak; alemlere rahmet olarak gönderdik» (Enbiya,
Gönderen: 12.01.2004 - 09:35
Bu Mesaji Bildir   Yukari
mimli uye su an offline mimli uye  
Konu icon    Aci bir gerçek!
206 Mesaj -
Bu zatýn yani, Gavs-ul Azam Abdulkadir'il- Geylânî, Hazretlerinin (K.S.) Baðgdatta vermiþ olduðu vaazlarýnda zaman zaman cemaate :
"--Ey Munafýklar!"
diye hitab ettiðini biliyor muydunuz ?
Þayed, sað olsaydý bizlere acep nasýl hitab ederdi diye düþündüm de ...

Gönderen: 10.07.2005 - 21:49
Bu Mesaji Bildir   mimli uye üyenin diger mesajlarini ara mimli uye üyenin Profiline bak mimli uye üyeye özel mesaj gönder mimli uye üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
fosaloglu su an offline fosaloglu  
2683 Mesaj -
Hemde çok acý bir gerçek!
Gönderen: 11.07.2005 - 20:01
Bu Mesaji Bildir   fosaloglu üyenin diger mesajlarini ara fosaloglu üyenin Profiline bak fosaloglu üyeye özel mesaj gönder fosaloglu üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
aybars77 su an offline aybars77  
Biliyor musunuz ?
264 Mesaj -
Kardeþler,
Günümüzde ve özellikle Ýlâhiyat Üniversiteleri Öðretim Görevlileri çevreleri ile Diyanet Camiasýnda,
Abdulkadir Geylâni,Ýmam-ý Rabbani,Ahmed-er-Rifaî, Þah-ý nakþýbend v.b. gibi büyük mutasavvuflara ve Turûk-u Aliyyye hücum ile böyle bir yolla yetiþen herhangi bir insanýn alim olamayacaðýný söyleyen bir sürü insanýn hayat sürdüðünü ve bu insanlarýn kendilerini dünyanýn en bilinçli ve modern müslümanlarý olarak gördüklerini


BÝLÝYOR MUSUNUZ ?
Gönderen: 07.09.2005 - 21:11
Bu Mesaji Bildir   aybars77 üyenin diger mesajlarini ara aybars77 üyenin Profiline bak aybars77 üyeye özel mesaj gönder aybars77 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
nurdagi su an offline nurdagi  
14 Mesaj -
biliyorum ama onlar ilahiyat fakultelerinde hak asigi olamayacaklarini bilmiyorlar.ask tasavvufla olur mubarek mursidi kamillerle olur
Gönderen: 07.09.2005 - 22:36
Bu Mesaji Bildir   nurdagi üyenin diger mesajlarini ara nurdagi üyenin Profiline bak nurdagi üyeye özel mesaj gönder nurdagi üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
abdulberr su an offline abdulberr  
ABDULKADIRGEYLANI (KADDSELLAHU SIRRAH
153 Mesaj -
Abdul Kadýr Geylaný K.S. Acaba Bosna Hersekte,Irakta ebu garýp cezaevinde Kafirler (þiilerin ne olduklarý belli hemde guya sunni! kürtlerin desteði ile) tarafýndan tecavüze uðrayan müslümanal karþýsýnda dut yemiþ bülbüle dönüpte yahudi çocuklarý için salya sümük aðlayýp hoþgörü hoþgörü deyip hoplayýp zýplayan için ne derdi acaba?
Gönderen: 08.09.2005 - 22:57
Bu Mesaji Bildir   abdulberr üyenin diger mesajlarini ara abdulberr üyenin Profiline bak abdulberr üyeye özel mesaj gönder abdulberr üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 1367 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 11:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
sezgin 42 (51), hirtilar (51), Ebranur (52), hatay 1 (64), prensesim_28 (54), btutkun58 (60), zeko6454 (62), omarbabuscu (47), aydýn25 (49), mürsel (61), kapadokyali (33), Hacý Ali (72), battal_42 (53), nuhozer (44), ufuk özdemir (55), halidinvelit (60), maviadaist (49), mkuzeci (43), dervisoglu (60), Furkan 2 (50), MUHAMMEDSA&Yacu.. (45), Samet86 (39), yusuf s (40), mesutgumus (44), s_saglam85 (40), tugra01 (44), kizdede (49), Reyyannn (42), Ilyas AKTAS (59), munal_40 (55), ckisaer (66), münih2828 (66), babaersin (40), memoemmi (47), militan_aet (40), nuryol (49), ibrahimbirsen (71), duisburger (51), AlMiRa (39), abdullah dalgic (58), mkilinc_1986 (39), temiz (61), garibem (53), hýfz&yac.. (57), bedrettin tutku.. (60), Rýfat ÖZ.. (64), akcan_80 (44), ahmet12 (33), alptürk (47), ata kýra.. (71), mukremýn (57), engizli müdür (63), wip_ (50), velibey (52), Beytullah_Ko&cc.. (32), ramoz (60), amel114 (40), Bad-Mad (38), radyogul (44), kaya76 (49), Filizz (67), vuslat28 (48), hayhak (47), nasuh uslu (53)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 1.39318 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.