0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » DİĞER KONULAR » KUTLU DOGUM HAFTASI   Cevap Ekle

önceki konu   diğer konu
2 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
Gast aczimendi  
KUTLU DOGUM HAFTASI Alinti ile cevapla
Misafir
KUTLU DOÐUM

Deðerli müminler,
20 Nisan 571 tarihine rastlayan Rebiu'l-evvel ayýnýn 12'nci günü Pazartesi gecesi Peygamberimiz Efendimiz dünyayý þereflendirmiþlerdir. 14 asýr evvel böyle bir gecenin sabahýnda güneþ ufuktan doðmadan insanlýðýn hayat ufkunda ilâhi bir nur doðmuþ oluyordu. Þair ne güzel söylemiþ:
"Envar ile kâinat doldu,
Ýþte bu gece sabah oldu."
Bu gecenin sabahýnda Hz. Ýbrahim ile oðlu Hz. Ýsmail'in dualarý ve Ýsa aleyhi'selamýn müjdesi gerçekleþmiþ oluyordu. Kur'an-ý Kerim'de hikaye edildiðine göre Hz. Ýbrahim ile oðlu Hz. Ýsmail Kâbe'yi inþa ederlerken þöyle, dua etmiþlerdi:
"Bir zamanlar Ýbrahim, Ýsmail ile beraber Beytullah'ýn temellerini yükseltiyor (ve þöyle dua ediyorlardýsevinçli :
Ey Rabbimiz, bizden bunu kabul buyur, sen iþitensin bilensin.
Ey Rabbimiz, bizi sana boyun eðenlerden kýl, soyumuzdan da sana itaat eden bir ümmet çýkar, bize ibadet usullerimizi göster, tövbemizi kabul et; zira tövbeleri çokça kabul eden ancak sensin.
Ey Rabbimiz, onlara, içlerinden senin ayetlerini kendilerine okuyacak, onlara kitap ve hikmeti öðretecek, onlarý temizleyecek bir peygember gönder. Çünkü üstün gelen, herþeyi yerli yerince yapan yalnýz sensin."[1]
Hz. Ýsa da þu müjdeyi vermiþti:
"Ey Ýsrail oðullarý, ben size Allah'ýn elçisiyim, benden önce gelen Tevratý doðrulayýcý ve benden sonra gelecek Ahmet adýnda bir peygamberi de müjdeleyici olarak geldim, demiþti,"[2]
Bir gün Ashab-ý Kiram peygamberimizin hayatýnýn ilk günlerini anlatmasýný rica etmiþler, o da þu sözleri söylemiþti:
"Ben, atam Hz. Ýbrahimin duasý, kardeþim Hz. Ýsa'nýn müjdesi, annem Amine'nin rüyasýyým. Annem bana hamile olduðu sýrada bir rüya görmüþtü: Ýçinden bir nur çýkmýþ ve bu nur Suriye'deki saraylarý aydýnlatmýþtý:"[3]
Evet, iþte bu gecenin sabahýnda Hz. Ýbrahim'in duasýna ve Hz. Ýsa'nýn müjdesine mazhar olan bu son Peygamber, bir güneþ gibi doðdu.
Deðerli müminler, bu gecenin sabahý gerçekten feyizli bir sabahtý. Ýnsanlýk için yepyeni bir gün doðmuþ aydýnlýk bir devir açýlmýþtý. Hz. Adem'le baþlayan tevhid inancý yeniden canlanmýþ, cehalet ve sapýk inançlarla kararan ruhlar, bu doðuþla aydýnlýða kavuþmuþtu.
Bir fazilet güneþi ve hidayet meþ'alesi olan peygamberimizin doðumu, Allah'ýn bütün insanlara en büyük nimetlerinden birisidir. Bu husus Kur'an-ý Kerim'de þöyle ifade buyurulmaktadýr:
"And olsun ki Allah, müminlere ayetlerini okuyan, onlarý kötülüklerden temizleyen, onlara kitap ve hikmeti öðreten bir peygamber göndermekle büyük bir lütufta bulunmuþtur. Halbuki onlar önceleri apaçýk bir sapýklýkta idiler."[4]
Ayet-i Kerime'de ifade buyurulduðu üzere, gerçekten insanlar peygamberimizden önce her türlü deðer ölçülerini yitirmiþ, yollarýný þaþýrmýþlardý. Küfür ve zulüm, gönülleri karartmýþ, Allah'a giden yoldan uzaklaþtýrmýþtý. Hayýr ve fazilet namýna hiçbir þey kalmamýþtý. Sosyal hayat bozulmuþ ahlak baðlarý tamamen çözülmüþtü. Hak, kuvvete boyun eðmiþ, merhamet ve þefkat kalplerden silinmiþti. Kadýn esir muamelesi görmüþ, bir eþya gibi alýnýp satýlmýþtý. Kýz çocuklarý acýmasýzca diri diri topraða gömülmüþtü. Evet, bunlarý kim söylüyor? Bunlarý bu toplumun içinde yaþayan insanlar söylüyor. Nitekim Mekke'de gördükleri zulüm ve iþkence yüzünden Habeþistan'a göç etmek zorunda kalan ilk müslümanlar Habeþ kralýna, hicrete mecbur olduklarýnýn sebeblerini anlatýrken, bakýnýz neler söylüyorlar :
"Ey hükümdar, biz cehalet içinde yaþayan bir millet idik, putlara tapýyor, laþe yiyorduk. Fuhuþ yapýyorduk. Akraba ile münasabeti kesiyor, komþularýmýza kötülük yapýyorduk. Kuvvetli olanýmýz zayýf olaný eziyordu. Biz toplum olarak bu halde yaþarken Allah Teâlâ bize acýdý, lütfederek içimizden birini peygamber gönderdi. Soyu, iffeti ve dürüstlüðü hepimizce bilinen birisi. O bizi yalnýz Allah'a ibadet etmeye çaðýrdý. Atalarýmýzýn tapýnageldikleri aðaç ve taþ parçalarýný terketmemizi söyledi. Bize doðru söylemeyi, emanete ve akrabalýk baðlarýna riayat etmeyi, komþularla güzel geçinmeyi; kan dökmekten ve haram olan þeylerden sakýnmayý öðütledi. Bizi fuhuþtan, yalandan, yetim malý yemekten, namuslu kadýnlara iffetsizlik iftirasýnda bulunmaktan uzak durmayý emretti. Allah'a ibadet edip O'na hiçbir süretle ortak koþmamayý emretti. Namaz kýlmaya, sadaka vermeye ve iyilik yapmaya bizi çaðýrdý. Biz de ona inandýk, getirdiði dini kabul ettik. Onun haram dediðini haram bildik, helâl dediðini helâl tanýdýk. Bundan dolayý içinde yaþadýðýmýz, her yönü ile kokuþmuþ toplum bize düþman kesildi, eziyet ve iþkence yapmaya baþladý. Bu sebeple biz de hicret ederek ülkenize geldik."[5]
Ýþte bu sözler o toplumda yaþamýþ olan insanlarýn sözleridir. Demek ki o toplum içine düþtüðü bu bunalýmdan büyük ölçüde rahatsýzlanmýþ, beklediði kutarýcýyý bulunca ona sýmsýký sarýlmýþtý. Onun getirdiði esaslarý benimsemiþ ve onlarý hayata geçirmek için hicret etmeyi ve hiç tanýmadýðý bir ülkeye gitmeyi göze almýþtý.
Deðerli kardeþlerim, Peygamberimiz az önce de söylediðimiz gibi 571 yýlý Nisan'ýn 20'sine rastlayan Rebiu'l-evvel ayýnýn 12'nci Pazartesi gecesi tan yeri aðarýrken Mekke'de dünyaya geldi. Babasý Abdullah, annesi Amine'dir. Babasý Abdullah onun doðumundan iki ay kadar önce ölmüþ bu mutlu güne eriþememiþti. Dedesi Abdülmüttalip torununa Muhammet adýný vermiþti. Atalarý arasýnda böyle bir ad yoktu. Bunu duyanlar Abdülmüttalip'e bu adý niçin koyduðunu sordular. Abdülmüttalip þu cevabý verdi:
"Umarým ki, onu gökte Hak, yerde halk övecektir."
Tarihçiler, peygamberimizin doðduðu gece dünyada olaðanüstü bazý olaylarýn meydana geldiðini naklederler. O gece Ýran'da hükümdar Kisra'nýn sarayýndan 14 sütun yýkýlmýþ, Sava gölü kurumuþ, bin yýldan beri yanan Mecûsilerin ateþi sönmüþtü. Bu olaylar ilerde Ýran saltanatýnýn yýkýlacaðýna, Bizans Ýmparatorluðu'nun çökeceðine ve putperestliðin ortadan kalkacaðýna iþaret idi ve öyle de oldu.[6]
Peygamberimizin hem çocukluðu ve hem de gençliði hiç kimsede görülmeyen bir güzellik içerisinde geçti. Herkes ona "Güvenilir Muhammed" diyordu.
Nihayet 40 yaþýna geldi; içerisinde bulunduðu toplumdan çok rahatsýzdý. Bu toplumu içerisine düþtüðü bunalýmdan kurtarmak için ne yapýlmalýydý ? Hep bunu düþünüyordu. Allah'a ibadet etmek için de zaman zaman Mekke yakýnýnda bulunan Hira daðýndaki maðaraya çekiliyor, günlerce burada kalýyordu. 610 yýlýnýn ramazan ayýnda sözünü ettiðimiz maðarada bulunduðu sýrada kendisine Cebrail adýndaki melek geldi. Peygamberimiz o aný þöyle anlattý:
"Melek bana:
- Oku, dedi. Ben :
- Okuma bilmem, dedim. Bunun üzerine melek beni alýp gücüm tükeninceye kadar sýkýþtýrdý. Sonra beni býrakýp yine:
- Oku, dedi. Ben de ona:
Okuma bilmem, dedim. Yine beni alýp ikinci defa takatým kesilinceye kadar sýkýþtýrdý. Sonra beni býrakýp:
- Oku, dedi. Ben:
Okuma bilmem, dedim. Nihayet beni yine alýp üçüncü defa sýkýþtýrdý sonra beni býrakýp :
"Yaratan Rabbinin adýyla oku. O, insaný Alak'tan yarattý. Oku, Rabbin sonsuz kerem sahibidir. Kalemle yazmayý öðreten O'dur. Ýnsana bilmediðini O öðretti."[7] Cebrail aleyhi's-selam bu ilk ayetleri teblið etmiþ ve peygamber olarak görevlendirilmiþ olduðunu da kendisine müjdelemiþti.
Peygamberimiz korkudan titreyerek eve döndü ve eþi Hz. Hatice'ye:
Beni sarýp örtünüz, beni sarýp örtünüz, dedi Hz. Hatice de onu örttü. Bir süre sonra peygamberimiz olup bitenleri Hz. Hatice'ye anlattý ve:
- Kendimden korktum, dedi Hz. Hatice
- Öyle deme, Allah'a yemin ederim ki, Allah Teala hiçbir vakit seni utandýrmaz. Çünkü sen akrabalýk baðlarýna hürmet ediyor, borçlularýn borcunu ödüyor, yoksullara yardým ediyorsun. Misafirlere ikramda bulunuyor, doðrularý destekliyorsun, dedi.[8]
Ýþte böylece peygamberimize peygamber olduðu Cebrail adýndaki melek tarafýndan teblið edilmiþ ve ilk ayetler de vahyedilmiþ oldu.
Deðerli kardeþlerim, Hz. Muhammed son peygamberdir. Allah Teâlâ Hz. Adem'den itibaren kesin sayýlarýný ancak kendisinin bildiði pek çok peygamber göndermiþtir. Peygamberimiz bunlarýn sonuncusudur. Kur'an-ý Kerim'de þöyle buyurulmuþtur.
"Muhammed, içinizden herhangi birinizin babasý deðil, o, Allah'ýn elçisi ve peygamberlerin sonuncusudur. Allah her þeyi bilendir."[9]
Peygamberimiz de þöyle buyurmuþtur:
"Benimle peygamberlerin benzeri, þu bir kimsenin benzeri gibidir ki, o kiþi bir ev yaptýrmýþ, binayý tamamlayýp süslemiþ de yalnýz bir tuðlasý eksik kalmýþ. Bu durumda halk binaya girip gezmeye baþlarlar ve eksik yeri görüp hayret ederek: "Þu bir tuðlanýn yeri boþ býrakýlmýþ olmasaydý" derler. Ýþte ben o tuðlayým, ben peygamberlerin sonuncusuyum."[10]
Peygamberimiz önceki peygamberler gibi bir milletin deðil, tüm insanlýðýn peygamberidir. Diðer peygamberlerden farklý yönlerinden birisi budur. Nitekim Kur'an-ý Kerim'de:
"Ey Muhammed, biz seni bütün insanlara ancak müjdeci ve uyarýcý olarak göndermiþizdir. Fakat insanlarýn çoðu bunu bilmezler."[11]
Peygamberimiz yalnýz insanlara deðil, alemlere rahmet olarak gönderilmiþtir. Nitekim Kur'an-ý Kerim'de þöyle buyurulmuþtur:
"Ey Muhammed, biz seni ancak alemlere rahmet olarak gönderdik."[12]
Evet, peygamberimiz sadece insanlar için deðil, alemler için bir rahmettir. Peygamberimiz bütün insanlara hatta canlýlara þefkat ve merhamet gösterir, bu konuda insanlar arasýnda ayýrým yapmazdý. Müslüman olsun, olmasýn kadýn erkek, büyük küçük, zengin fakir, köle efendi herkese merhamet ederdi.
Bir savaþ esnasýnda bir kaç çocuk çarpýþan iki taraf arasýnda kalmýþ ve ölmüþlerdi. Peygamberimiz bundan haberdar olduðu zaman büyük üzüntü duymuþtu. Askerler peygamberimizin üzüldüðünü görünce:
- Ey Allah'ýn Resûlü, neden bu kadar üzülüyorsunuz, bunlar nihayet müþrik çocuklarý deðil mi? dediler. Peygamberimiz:
- Bu çocuklar müþrik çocuklarý da olsa bunlar insandýr. Bugün sizin en hayýrlý olanlarýnýz müþrik çocuklarý deðil mi idi? Dikkat ediniz, kesinlikle çocuk öldürmeyiniz. Her can Allah'ýn fýtratýna göre yaratýlmýþtýr.[13] buyurdu.
Adamýn biri peygamberimize baþvurarak bir düþmaný için lanet etmesini istemiþti. Peygamberimiz "Ben lanet okumak için deðil, fakat aleme rahmet olmak için gönderildim." buyurdu."[14]
Herkese þefkat ve merhamet gösteren peygamberimizin inananlara özel bir þefkati vardý. Elbette öyle olmalý idi. Çünkü inananlar, onun getirdiði dini benimsemiþ, mallarý ve canlarý ile o dinin yayýlmasý için büyük fedakarlýklar göstermiþlerdi. Bu konuda þöyle buyuruluyor:
"And olsun, size kendinizden öyle bir peygamber gelmiþtir ki, sizin sýkýntýya uðramanýz ona çok aðýr gelir. O size çok düþkün, müminlere karþý çok þefkatlidir, merhametlidir."[15]
Deðerli müminler, peygamberimiz anýlýrken akla ilk gelen, onun, Kur'an-ý Kerim'le övülmüþ olan yüksek ahlakýdýr. Onu Allah Teâlâ terbiye ettiði için bir insanda bulunmasý düþünülebilen güzel huy ve davranýþlarýn daha mükemmeli onda toplanmýþtý. Ahlâkýnýn güzelliðine ve her yönü ile güvenilir olduðuna düþmanlarý bile hayrandý. Daha gençliðinde halk arasýnda "el-Emin-güvenilir" kimse olarak tanýnmýþ olduðunu az önce söylemiþtik. Þu olay bunun çarpýcý bir örneðidir:
Kâbe kureyþ tarafýndan yenileniyordu. Her kabile kendisine düþen bölümü yapmýþ, sýra "Hacer-i Esved"in yerine konmasýna gelmiþti. Kureyþten her kabile "Hecer-i Esved" i yerine koyma þerefini kazanmak için, o hizmeti yapmak istiyordu. Bu yüzden kabileler arasýnda tartýþma çýktý. Her kabile "Hacer-i Esved"i yerine koyma þerefinin kendisine ait olduðunu iddia ediyordu. Hele Abdüddar oðullarý çok ileri gidip bir çanak dolusu kan getirdiler. Ellerini bu kana bulaþtýrýp: "Kanýmýz dökülmedikçe kimse önümüze geçemez" diye yemin ettiler. Bu tartýþma dört beþ gün devam etti. Nerde ise kabileler arasýnda savaþ çýkacaktý ki, kureyþin en yaþlýsý olan Ebu Umeyye Beni Muðire kureyþin ileri gelenlerini mescide topladý. Konuyu tekrar tartýþtýlar ve þu karara vardýlar: Belirledikleri vakitte mescidin safa tarafýndaki kapýsýndan önce kim içeriye girerse o, hakem olacaktý. Belirlenen vakitte evvela bu kapýdan peygamberimiz içeri girdi. Bunun üzerine kureyþ ileri gelenleri hep bir aðýzdan: "Ýþte bu giren zat, emindir, bunun hakemliðine razýyýz. Bu güvenilir zat, Muhammettir" dediler. Peygamberimiz bunlarýn yanýna gelince, kendisini hakem tayin ettiklerini ve bunu kabul etmesini rica ettiler. Peygamberimiz onlarý dinledikten sonra hakemliði kabul etti ve: "Bana bir yaygý getirin" buyurdu. Getirilen bu yaygýnýn içine kendi eliyle "Hacer-i Esved-i" koydu. Sonra kabile baþkanlarýnýn bu yaygýnýn birer ucundan tutup birlikte kaldýrmalarýný söyledi. Böyle yaptýlar, her kabile yaygýnýn bir ucundan tutarak "Hacer-i Esved"i konacaðý yere kadar kaldýrdýlar, peygamberimiz de onu yerine koydu. Böylece her kabile "Hacer-i Esved"i yerine koyma þerefinden payýný aldý ve tartýþma da böylece bitmiþ oldu.[16] <![endif]>
Bu olayda önemli olan þudur: Peygamberimizin küçük yaþtan beri kimseyi incitmeyip o yaþa gelinceye kadar fazilete aykýrý hiçbir hal hareketi görülmediði için peygamber olarak gönderilmeden önce de kureyþ arasýnda "güvenilir" ünvaný ile tanýnmýþ olmasýdýr.
Ýslâmiyet'in kýsa zamanda ve hýzla yayýlmýþ olmasý þüphe yok ki onu teblið eden peygamberin yüksek ahlaký ile ilgilidir. Ýnsanlar onun dürüstlüðüne ve güvenilir olduðuna inanmasalardý onun etrafýnda toplanýrlar mýydý? Nitekim Kur'an-ý Kerim'de bu husus þöyle ifade edilmiþtir:
"Ey Muhammet, Allah'ýn rahmetinden dolayý sen onlara karþý yumuþak davrandýn. Eðer kaba ve katý kalpli olsaydýn, þüphesiz etrafýndan daðýlýr giderlerdi. Onlarý affet, onlara baðýþ dile, iþ hakkýnda onlara danýþ, fakat karar verdin mi Allah'a güven. Doðrusu Allah kendisine güvenenleri sever."[17]
Peygamberimizin, yaþadýðý hayat ile telkin ettiði esaslar arasýnda tam bir ahenk mevcut idi. O, telkin ettiði esaslarý önce kendisi uygulardý. Çünkü insan, baþkalarýna verdiði öðüdü kendisi uygulamazsa onun baþkalarý üzerinde etkisi de olmaz. Esasen Kur'an-ý Kerim, "Ey iman edenler, yapmayacaðýnýz þeyleri niçin söylersiniz."[18] diyerek kiþinin yapmayacaðý þeyi baþkalarýna söylemesinin doðru olmayacaðýný bildirmektedir.
Deðerli kardeþlerim, Hz. Aiþe validemize, peygamberimizin ahlakýnýn nasýl olduðu sorulduðunda, o: "Onun ahlâký Kur'an'dý" demiþtir.[19]
Peygamberimiz, davranýþlarý ve üstün kiþiliði ile en güzel örnektir. Esasen Kur'an-ý Kerim tek örnek kiþi kabul etmektedir ki, o da peygamberimizdir. Þöyle buyurulmuþtur: "And olsun ki, Allah'ýn Resûlü, sizin için, Allah'a ve ahiret gününe kavuþmayý umanlar ve Allah'ý çok ananlar için güzel bir örnektir."[20]
Ayet-i kerimede Peygamberimizin, Allah'ýn razý olacaðý davranýþlarda bulunmak isteyenler için canlý bir örnek ve büyük fazilet numunesi olduðu anlatýlmaktadýr.
Peygamberimiz, peygamber olarak insanlarý davete baþladýðý zaman, onu duyan komþu ülkelerin baþkanlarý karþýlaþtýklarý her Mekke'liden peygamberimiz hakkýnda bilgi alýyorlar, daha çok ahlakýnýn nasýl olduðunu soruyorlardý. Ýþte Mekke ileri gelenlerinden Ebu Süfyan müslüman olmadan önce ticaret amacý ile Þam'a gittiði zaman Bizans Ýmparatoru onu huzuruna çaðýrmýþ ve peygamberimizle ilgili kendisine bazý sorular sormuþtu. Bu sorulardan birisi de þöyle idi:
Peygamberlik iddiasýnda bulunan bu zatýn daha önce hiç yalan söylediðini duydunuz mu? Ebu Süfyan:
- Asla yalan söylediðini duymadýk, diye cevap verdi. Bunun üzerine imparator :
- Size peygamberlik iddiasýnda bulunan bu zatýn evvelce hiç yalan söyleyip söylemediðini sordum, onun hiç yalan söylemediðini ifade ettiniz. Þayet bu zat Allah hakkýnda yalan söylemiþ olsa daha evvel insanlara yalan söylemesi gerekirdi, dedi.[21]
Deðerli müminler, peygamberimize göre ahlak her þeydi o, ahlaka o kadar önem verirdi ki, dinin ne olduðunu soranlara, dinin güzel ahlaktan ibaret olduðunu söylerdi. Hatta ahlaký güzel olmayanýn konuþtuðu zaman yalan söyleyenin, söz verdiði zaman sözünde durmayanýn, emanete hýyanet edenin -diðer dini vecibelerini yerine getirmiþ olsa bile- olgun mümin olamayacaðýný söylerdi.
Onun hayatýný inceleyenler, onun ne yüksek bir ahlaka sahip olduðunu göreceklerdir. O, kim olursa olsun, herkese iyi muamele eder, kimseyi incitmez, ayýplamaz ve kýrmazdý.
Ebu Saîd el Hudri (r.a.) anlatýyor:
"Bir gün bedevilerden biri peygamberimizden alacaðýný tahsil etmeye gelmiþti. Edep ve terbiye ölçülerini aþarak peygamberimize kaba ve sert sözler söyledi. Ashab-ý Kiram bedevinin bu hareketine kýzarak:
- Sen kiminle konuþtuðunu biliyor musun? dediler. Bedevi hiç aldýrmadý:
- Ben hakkýmý istemeye geldim, dedi. Bunun üzerine peygamberimiz ashaba:
- Siz onun tarafýndan olacaktýnýz. Çünkü bu adam hakkýný istiyor, buyurdu.
Ve bedeviye hakkýný fazlasý ile verdi.[22]
Peygamberimizin arkadaþlarýndan herhangi biri kendisinden bir ricada bulunduðunda bu ricayý geri çevirmez, yerine getirirdi.
Mahmud b. Er-Rebiu'l-Ensari (r.a.) anlatýyor:
"Peygamberimizin arkadaþlarýndan Bedir savaþýnda hazýr bulunan Ensardan ýtban b. Malik, peygamberimize gelerek "Ey Allah'ýn Resûlü, gözlerim görmez oldu. Halbuki mahallemiz halkýna namaz kýldýran benim. Yaðmur yaðdýðý vakit onlarla aramýzda olan dere akar da mescitlerine gidip namaz kýldýramaz oluyorum. Gönlüm ister ki bana gelip evimde namaz kýldýrasýn da senin namaz kýldýðýn yeri namazgah edineyim: dedi. Peygamberimiz: "Ýnþallah bunu yaparým" diye vadetti.
Itban diyor ki : Ertesi sabah peygamberimiz beraberinde Ebû Bekir olduðu halde gün yükseldiði vakit bana geldiler. Peygamberimiz içeri girmek için izin istedi. Eve girdiðinde oturmadý, bana:
- Evinin neresinde namaz kýlmamý istersin? dedi. Ben de namaz kýlmasýný istediðim yeri ona gösterdim. Peygamberimiz namaza durup tekbir aldý. Biz de arkasýnda durarak saf olduk. Ýki rekat kýldýrýp selam verdi. Bunun üzerine biz onun için piþirdiðimiz çorbaya onu alýkoyduk. Mahallemiz sakinlerinden bir çok kimseler, peygamberimizin evimizi þereflendirdiðini haber alýnca birer birer geldiler. Ýçlerinden biri mahallede oturan Malik b. Ed-Dühayþin'i göremeyince sordu: "Malik nerede? dedi Orada bulunanlardan bir baþkasý:
- O, Allah'a ve peygamberine sevgisi olmayan bir münafýktýr, dedi. Peygamberimiz:
- Böyle deme, görmüyor musun ki, "Lâilahe illallah ( Muhammedü'r Resülullah)" diyor ve bunu Allah rýzasý için söylüyor, buyurdu. Bunun üzerine o zat:
- Allah ve Resûlü daha iyi bilir, dedi. Itban diyor ki. Peygamberimizi münafýklar hakkýnda hep böyle iyilik ve hayýr düþünür bulurduk, dedi. Sonra peygamberimiz: Allah Teâlâ, O'nun rýzasýný arayarak "Lâilâhe illallah" diyen kimseyi cehennem ateþine haram kýlmýþtýr, buyurdu.[23]
Peygamberimiz hayatý boyunca adaletten kýl kadar ayrýlmamýþtýr. Herkese karþý adil davranmýþ, insafla muamele yapmýþtýr.
Hz. Aiþe validemiz anlatýyor: Mahzumî kabilesinden bir kadýn hýrsýzlýk etmiþti. Mekke ileri gelenleri, asil bir aileye mensup olan bu kadýnýn ceza görmemesi için peygamberimizin çok sevdiði azatlý kölesi Zeyd'in oðlu Usame'yi peygamberimize þefaatçi olarak gönderdiler. Peygamberimiz Usame'yi dinledikten sonra:
- Sizden öncekiler bu gibi farklý uygulamalarý sebebiyle helak olmuþtur. Onlar, yoksullara en aðýr cezayý uygular, zengin ve itibarlý olana ise ceza vermezlerdi, buyurarak kanunlarýn uygulanmasýnda ayýrým yapýlmasýnýn toplumun yok olmasýna sebeb olacaðýný bildirmiþ ve:
- Allah'a yemin ederim ki; Muhammed'in kýzý Fatýma hýrsýzlýk etse mutlaka cezasýný verirdim.[24] buyurdu.
Ebû Said el-Hudrî (r.a.) anlatýyor:
Bir defa peygamberimiz savaþ ganimeti daðýtýyordu. Çok kalabalýk vardý. Adamýn biri peygamberimizin adeta sýrtýna binmiþti. Peygamberimiz elindeki çubukla kendisini rahatsýz eden bu adama geri durmasý için iþaret etmiþ, fakat çubuk adamýn yüzüne gelerek, yüzünü incitmiþti. Peygamberimiz hemen çubuðu adamýn eline vererek:
- Ýntikamýný al, demiþti. Adam:
- Ey Allah'ýn Resûlü, ben þikayetçi deðilim, diye cevap verdi.[25]
Deðerli müminler, peygamberimizin yüksek ahlakýný böyle bir vaazda anlatmak mümkün deðildir. Biz sadece onun ahlakýndan bir iki örnek verdik. Geniþ bilgi almak isteyenler peygamberimizin hayatýný incelemelidirler.
Deðerli müminler, peygamberimizin doðumunu anarken ne yapacaðýz? Bazý yerlerde olduðu gibi kaside ve ilahiler söyleyip kandil simitleri daðýtmakla mý yetineceðiz? Elbette bunlar da güzel adetlerdir. Ancak onun doðumunu anmak bu deðildir. Onu anmaktan asýl gaye, onun cihanþümul olan nübüvvet ve risaletini, yüksek ahlakýný anmak ve sünnetine uyma azmini tazelemektir. Çocuklarýmýza onun hayatý ile ilgili bilgi vererek onu sevdirmeye çalýþmaktýr. Çünkü onu sevmek imandandýr, hatta imanýn ta kendisidir.
itekim peygamberimiz:
"Nefsim kudret elinde tutan Allah'a yemin ederim ki, hiç biriniz, ben ona babasýndan ve çocuðundan da daha sevgili olmadýkça iman etmiþ olmaz", buyurdu.[26]
Peygamberimizi sevmek demek onun sünnetine uymak ve onu hayata geçirmektir. Nitekim peygamberimiz
"Sünnetimi ihya eden beni sevmiþ demektir. Beni seven ise cennette benimle beraberdir" buyurmuþtur.[27]
Deðerli kardeþlerim, Allah Teâlâ'nýn sevgisine ve maðfiretine mazhar olmanýn tek yolu, O'nun sevgili Peygamberinin sünnetine uymaktýr. Nitekim Kur'an-ý Kerim'de þöyle buyurulmuþtur:
"aglaEy Muhammed) de ki: Eðer Allah'ý seviyorsanýz bana uyunuz ki, Allah da sizi sevsin ve günahlarýnýzý baðýþlasýn. Allah son derece baðýþlayýcý ve esirgeyicidir."[28] Ýþte bu ayet-i kerime, peygambere uymanýn, Allah'ýn rýzasýný kazanmaya ve günahlarýn baðýþlanmasýna vesile olacaðýný gayet açýk bir þekilde ifade buyurmaktadýr.
Bu duygu ve düþünce ile kutlu doðumun hepimize, aziz milletimize ve bütün müslüman kardeþlerimize mübarek olmasýný ve peygamberimizin þefaatine bizi mazhar kýlmasýný Cenab-ý Hak'tan niyaz ediyorum.



[1] Bakara, 127-129 [2] Saff, 6 [3] Þibli, Ýslam Tarihi, Asrý Saadet, Þevval 1330, c. 2, s. 1643 [4] Al-i Ýmran, 164 [5] Ýbn Hiþam, c.1, s. 336 [6] Ýslam Tarihi, Asrý Saadet, c.1, s.188 [7] Alak, 1-5 [8] Buhârî, Bedü'l-vahiy, 1 [9] Ahzap, 40 [10] Buhârî, Menakýp, 18 [11] Sebe', 28 [12] Enbiya, 107 [13] Müsned, Ahmed Ýbn Hanbel, c.3, s. 435 [14] Ýslam Tarihi, Asrý Saadet, c. 2, s. 982 [15] Tövbe, 128 [16] Sahîh-i Buhâri Muhtasarý Tecrîd-i Sarih Ter cümesi ve Þerhi, c. 6, s. 30-31 [17] Al-i Ýmran, 159 [18] Saf, 2 [19] Müslim, Müsafirûn, 129 [20] Ahzap, 21 [21] Buhârî, Bedü'l-vahiy, 1 [22] Ýbn Mace, Sedakat, 17 [23] Buhârî, Salât, 46 [24] Buhârî, Hudut 11; Müslim, Hudut 2 [25] Ebu Davut, Diyât, 15 [26] Buhârî, Ýman, 8; Müslim, Ýman, 16 [27] Tirmizi, Ýlim, 16 [28] Al-i Ýmran, 31
Gönderen: 19.04.2004 - 21:27
Bu Mesaji Bildir   Yukari
Gast elvanur  
KUTLU DOGUM HAFTASI Alinti ile cevapla
Misafir
Ellerine saglik kardesim.Insallah bu "kutlu dogum gunu" haftasi icin sayin ravdate@m ailesi bizler icin bir supriz yaparlar insallah.ve yine hep beraber RAVDADA KUTLARIZ.SELAM VE DUA ILE....
Gönderen: 19.04.2004 - 21:39
Bu Mesaji Bildir   Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

  Cevap Ekle Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 1280 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 11:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
hicran_50 (37), usri_yusraa (37), D&#221;YARBAKIR.. (33), ahmet_erdogan33.. (38), eryal (62), ((-AySeNuR-)) (29), Memet (43), berfo2004 (44), HÜKÜM (54), nerro_22 (34), engin03 (39), cenngiz (55), apo28 (41), KalbiGüzelKiz (41), ismail36 (38), hakikat_nuru (46), gencolhan (48), roket (39), yasarozdemir (44), harbi (55), yusuf_k9 (44), bhdr_84 (40), tugbali (37), orhan yurt (53), mehmet balaca (43), Mehmet Balaca (43), serkantokmak (49), rabiaaslan (39)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.63330 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.