0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » SİYER-İ NEBİ » O Hüzünlü Peygambere Salat ve Selam Olsun !

önceki konu   diğer konu
5 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
noorlravda su an offline noorlravda  
O Hüzünlü Peygambere Salat ve Selam Olsun !
64 Mesaj -
Bütün dikkatler O'nda toplanmýþtý. Ebu Talip, nefes ala ala konuþurken her þey susmuþ ve herkes beklemeye durmuþtu.

"Peygamber, muþahede teklifine acaba ne diyecek?"; kafalarýndaki soru bu...

Efendimiz, sallallahü aleyhi ve sellem: ...

Ebu Talib Hasta.

O'nun hastalýðý, evde her þeyi deðiþtirmiþti. Mekke Reisinin cývýl cývýl konaðýnda þimdi dudaklar kilitli gibi. Herkes suskun ve düþünceli. Konuþan, dillerden çok gidip- gelen ayaklar, alýp-veren eller bakýþýp anlaþan gözlerdir. Evet; Ebu Talib hasta...

Seksenyedilik ihtiyar çýnarýn bu defa yenik düþeceði belli....bir fazla söz, yüksekçe söylenecek bir kelime, sanki havanýn týlsýmýný bozacak ve sanki bu yüzden ölüm çabuklaþacaktýr.

Varlýðý, her þeye hakimiyet ve tesiri öyle tabiileþmiþ ki hayatý O'nsuz düþünmek evdekileri korkulu ürpertilere itiyor...

Ebu Talib'den mahrum bir hayattan endiþe eden sadece oðlu, kýzý, hanýmý, gelini deðil...daha baþkalarý da ayný kaygýyý yaþýyor.

...Hamza müslüman oldu. Ömer de müslüman oldu. Her gün yeni yeni insanlar müslüman oluyor. Çoðalýyorlar, büyüyorlar, güçleniyorlar. Ebu Talib'in yokluðu yarýsý müslüman, öbür yarýsý eski yolunda yürüyen toplumu gýrtlak gýrtlaða getirebilir. Öyle görünüyor ki babanýn evlada kýlýç çekeceði günler uzak deðil. Þu halde herkes yoluna gitmeli. Barýþ esas olsun ve herkes dilediðince inanýp yaþasýn. Ýki tarafý da baðlayýcý böyle bir sulhü kim kurabilir? Ancak Ebu Talib... Aralarýnda Ebu Cehil'in de bulunduðu müþrik mümessilleri hastanýn evindeler:

-Geçmiþ olsun ya Eba Talib! Sen bizim ulumuzsun. Ölüm döþeðinde bulunman cümlemizi korkulara sevk ediyor. Ýstikbalden ürküyoruz. Yeðeninle aramýzdaki ihtilaf malum. Ölmeden evvel bu meseleyi çözmelisin. O'nu da buraya çaðýr; hakem ol; aramýzý bul. Kimse kimseye karýþmasýn. O kendi yoluna, biz kendi yolumuza gidelim.

Baþý yastýða gömülü olarak yer yataðýnda misafirleri dikkatle dinleyen Ebu Talib, tane tane konuþarak þunlarý söyledi:

-Muhammed, emin insan. Hakikate muhalif bir þeyi O'nda bulamazsýnýz. Benim size yapacaðým bütün nasihatleri fazlasý ile diyecek olan O'dur. Muhammed'i inkar eden sadece lisandýr. Vicdanýn reddiyse imkansýz. Söylediklerinin akla aykýrý yaný yoktur. Þuna kesin olarak inanýyorum ki milletimizin fakirleri, kimsesizleri, köylüleri sür'atle O'na baðlanacaklar. Çevre ülke insanlarý da müslüman olacak. Kureyþ'in O'na tabu olmayan kibarlarý, seçkinleri, zenginleri rezil olup sürünecekler. Sað kalýrsam yeðenimi bütün tehlikelerden korumayý sürdüreceðim. Tavsiyem o ki siz Muhammed'e sahip çýkýnýz!...

...dedi ve bir yakýnýn Sevgili Peygamberimize yollayarak istetti.

Büyük Peygamber, içeri girince emcasýna giderek yanýbaþýna oturdu. Müteessir olduðu mahzun yüzünden anlaþýlýyordu. Bu kadar iyiliðini gördüðü bir insanýn imandan mahrum olarak beka alemine göçme ihtimali O'nu elemlere gark ediyordu. Güzel ahlaký en büyük mucizelerinden biri olan Allah Resulünün oturuþu, susuþu, bakýþý bile kibar, ölçülü, vakurdu...

Ebu Talib, müþfik nazarlarla yeðenine bir müddet baktýktan sonra doðrudan mevzuya girdi:

-Gördüðün gibi senin baþ düþmanlarýn ve kavmimizin beyleri buradalar... Benden sonra vaziyetin daha da kötüleþeceðinden endiþeliler. Bu sebeple "Sen hayatta iken kardeþinin oðlu ile aramýzý bul; herkes kendi dininde kalsýn; taraflar yekdiðerine müdahale etmesin" teklifini yapýyorlar. "Hakem ol; vereceðimizi verelim, alacaðýmýzý alalým" diyorlar...

Bütün dikkatler O'nda toplanmýþtý. Ebu Talip, nefes ala ala konuþurken her þey susmuþ ve herkes beklemeye durmuþtu.

"Peygamber, muþahede teklifine acaba ne diyecek?"; kafalarýndaki soru bu...

Efendimiz, sallallahü aleyhi ve sellem:

-Mümkün, dedi. Onlarýn benden almalarýný istediðim sadece bir cümle. Eðer bu cümleyi kabullenirlerse araba ve arap olmayana hakim olurlar.

Ebu Talib hayretle sordu:

-Hepsi bir cümle mi?

-Evet bir cümle!

Ebu Cehil atýldý;

-Aman þunu söyle; biz ona on cümle daha ilave edelim.

Herkes merakla yeni dinin sahibine bakýyordu. Sevgili Peygamberimiz, barýþ þartý olan tek maddeyi açýkladý:

-"La ilahe illallah" diyerek; Allah'a ibadet edecek, putlardan vazgeçeceksiniz.

Müþriklerin baþýndan bir kazan kaynar su dökülmüþ gibi oldu. Ellerini dizlerine veya birbirine vurarak:

-Ey Muhammed! Sen þu kadar tanrýyý bir tek ilah mý yapacaksýn? Þaþýlacak þey!... Bir de ümid vadederek olmayacak bir teklifle bizi oyalýyorsun, dediler.

Ebu Talib, sulhün akdedilmemesinden mahzun olmalý ki bir süre sustu ve sonra Peygamberimize hitap etti:

-Þartýn hak ve hakikate uygun. Kabulü mümkün þeyler söyledin...

Amcasýnýn bu konuþmasý Peygamber aleyhisselamý sevindirdi.

-Amcacýðým öyleyse sen "La ilahe illallah Muhammedün Resulullah" de. Dedi ki kýyamet günü þefaatçin olabileyim, dedi ve ýsrarla ayný sözü tekrarladý.

Ebu Talib, bu ýsrar karþýsýnda:

-Eðer "Yaþlandý da bunayarak müslüman oldu" veya "Ölümden korktuðu için Müslüman oldu" demeseler didine girerdim. Ama böyle demelerinden korkarým. O'nun için Kelime-i tevhidi söylemiyeceðim, dedi.

Peygamberimiz, büyük yardým ve himayesini gördüðü fedakarlýklarýný hiç bir zaman unutamaycaðý Ebu Talib'in ebedi felakete düþmesinden son derece üzülüyordu. Bu yüzden telkine devam etti...hasta az sonra daha da aðýrlaþmýþtý. Sevgili Peygamberimiz, ölüm döþeðindeki þu ahiret yolcusunu bir kere daha imana çaðýrdý:

-Amcacýðým "La ilahe illallah" de mahþerde mü'min olduðuna þahid ve þefaatçi olayým.

Ebu Cehil ve Abdullah bin Ebu Umeyye araya girdi:

-Ey Ebu Talib yoksa milletinin dininden vaz mý geçeceksin?

Cümleyi bir ihtar, kýnama alay üslubu ile söyleyerek Ebu Talib'in gururunu tahrik ettiler.

Buna raðmen mazdarip ve muazzez yeðeni çýrpýnýyor; ama, diðerleri de Ebu Talib'in nefsini körüklemeye devam ediyorlar...

Bahtsýz Ebu Talib yeðeni ile müþrikleri bir el hareketi ile susturdu ve nihai kararýný açýkladý:

-Boþuna yorulmayýn! Ben eski dinim üzre öleceðim. Millitemin yolundan ayrýlamam. Muhammedi olursam Kureyþ kadýnlarýnýn "elinde büyüttüðü birine tabi oldu" diye arkamdan gülmelerine korkarým!... Þu var ki seni ne kadar sevdiðimi bilirsin. Ýncinmeni istemem. Bunlar, benden sonra sana eziyeti arttýrabilirler. Bu sebeple Taif'e, dayýn Neccaroðullarý'na git...

Allah Resulü

-Ey amca þunu iyi bil ki, Allah tarafýndan men olununcaya kadar affýn için dua edeceðim, karþýlýðýný verdi.

Az sonra Ebu Talib, bir þeyler mýrýldanarak öldü. O, bir þeyler mýrýldanýrken Abbas kulaðýný kardeþinin aðzýna götürmüþ ve Sevgili Peygamberimiz'e "dediðin kelimeyi söyledi" haberini vermiþti...ancak, Resulullah bunu "ben iþitmedim" diyerek reddetti. Üstelik Abbas henüz müslüman olmadýðý için þahadeti makbul deðil...

O'nun seksenyedi yaþýnda göç ettiði gün, aziz Peygamberimiz, kýrkdokuz yaþýndan sekiz ay onbir gün almýþlardý.

Amcasýnýn böyle gayri müslim olarak dünyasýný deðiþtirmesi inceler incesi rahmeten lilalemin'i büyük kederlere sürükledi... Ve evine kapanarak Rabbine yalvarmaya baþladý...bunu gören eshabý kiram da evlerinden çýkmayarak kendi geçmiþlerinin affý için gözyaþý döker oldular.

Fakat, Cenab-ý Hak buna razý deðil.

Önce Tevbe Suresi yüzonüçüncü ayeti kerimesi gelerek bu hal yasaklandý:

-Peygambere ve diðer müminlere müþrikler için maðfiret talep etmek yoktur.

Sonra da Allahü teala, Kasas Suresi ellialtýncý ayeti kerimesi ile habibine seslendi:

-Muhakkak ki sen sevdiðin kimseye hidayet edemezsin; ancak Allah, dilediðine hidayet eder.

Eshabý Kiram soruyor:

-Ya Resulallah! Ebu Talib'in zat-ý alinize þu kadar hizmeti oldu. Bu hizmetlernin yararýný hiç göremeyecek mi?

-Evet, faydasýný gördü. Ben O'nu cehennemin derin yerlerinde buldum; daha serin bir yere çýkardým, ateþ, amcamýn sadece topuðuna kadar çýkabilmekte...
Gönderen: 16.04.2005 - 19:06
Bu Mesaji Bildir   noorlravda üyenin diger mesajlarini ara noorlravda üyenin Profiline bak noorlravda üyeye özel mesaj gönder noorlravda üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
noorlravda su an offline noorlravda  
Medine, Mekke'nin yol üstü
64 Mesaj -
Ah, ne diyorsun ey Allah'ýn Resulü? Anam babam uðruna feda olsun. Bu mümkün mü?
Peygamberimiz, aziz arkadaþýný daha yüreklendiriyor.
-Evet; mümkün...
Hazreti Ebu Bekr, deve pazarýna giderek tanesi dörtyüz dirhemden iki güzel deve satýn alarak ahýra çektirdi. Maksadý izin gelince vakit kaybetmeden hemen yola çýkabilmek þimdi gözünde hem hicretin hem de Resulullahla birlikte gitmenin hasreti tütüyor. Bu hasretle dolu olduðu gecelerden birinde bir rüya gördü......


Medine, Mekke'nin yol üstü; güzergâh...Mekke, dýþ dünyaya Medine kapýsýndan çýkýyor. Eðer medine Müslümanlarýn eline geçerse; Mekke boðazýndan sýkýlan bir insan gibi olacak. O takdirde Mekke, Medine'nin parmaklarýný gevþettiði veya gevþetmediði nisbette yaþama þansýna sahip veya deðil...Medine'de Müslüman sayýsý günden güne çoðalýyor...Bu, aslýnda hesapta olmayan bir neticedir. Önceleri fazlaca mühimsenmeyen bu netice, þimdi âni ve beklenmedik geliþmelerle çok ciddi buudlar kazanmýþtýr. Evs ve Hazreç kabilelerinin her ikisi birden Ýslâmiyeti tercih edince Medine bir bakýma bir Ýslâm beldesi oldu; belde veya devlete giden baþlangýç. Ýþte bu iki kabilenin dini Ýslâmý kabulleri Mekke müþriklerini esaslý, þekilde ürküttü. Bu ürküntü ve içten içe geliþen önü alýnmaz korkular ile müminlere saldýrýya geçtiler. Varolup, olmama kavgasýna girmiþ gibiler...Þimdi hedefleri, Muhammedileri Mekke'de muhasara altýnda tutarak Ýmha etmek...Eðer Mekke Müslümanlarý ile Medine Müslümanlarý þöyle veya böyle bir yolla birleþirlerse...bu ihtimal müþrikleri kudurtmuþtur. O yüzden zulüm ve iþkence öncekilerle mukayese edilmeyecek çapta arttý...Hergün iþkence, her saat iþkence, her fýrsatta eziyet ve aþaðýlama...

Ne yapýyordu ki bu insanlar onlara? Hiçbir þey. Suçlarý Ýslâmiyetin emrettiði gibi yaþamak. Buna tahammül edemiyorlar. Farklý bir hayat, Mekke kafirlerine aykýrý ve zýt geliyor. Fakat Allah'ýn hikmeti; Müþrikler, kötülük ettikçe Müslümanlar, azalmýyor; aksine, sayýlarý günden güne artmakta. Habis ruhlu kâfirleri de hýrstan kudurtan kendilerine göre bu neticeydi...dayak, azap iþkence hatta ölüm; buna raðmen insanlar, kendileri gibi soylularý býrakýp O'na koþuyorlar...Ýnsanlar neye gidiyor, para vaadine mi, mal vaadine mi, makam vaadine mi? Ýnsanlar, bilerek veya bilmeyerek Resulullah'ýn en üstün mucizesine koþuyorlar; herkes O'nun güzel ahlâkýna koþuyor. Öyle bir koþu ki nasibi olan herkes, kýyamete kadar O, sallallahü aleyhi ve sellem'in güzel ahlâkýna koþacak. Herkes koþacak; aklý olan herkes koþacak.

Mazlumlarda dayanacak tâkat kalmadý. Bu sebeple Efendimizden izin istiyorlar... Bir yolunu bulup bu þehirden hicret etmek, azýcýk nefes alacaklarý, azýcýk hür yaþayacaklarý topraklara gitmek istiyorlar. Hürriyete muhtaçlar... Kendilerine mahsus bir mavi göðe, "Özlemleri bu; bu hür maviliðin altýnda kimse onlara sen suçlusun; gel hesap ver... Niçin böyle inanýyorsun" demesin; diyemesin...dememeli,

Þüphesiz, müminlerin; bu büyük kahramanlarýn çektiklerinden en fazla üzüntü duyan o azabý tâ can evinde olanca hassasiyeti ile yaþayan bizzat Sevgili Peygamberimizdir. Her iþkence haberi, en üstün insan ve en üstün Peygamberin nurlu kalbinde kimbilir hangi elemleri doðurmakta; hangi kederlere yol açmaktadýr. O, acýlarý, belki o iþkenceye maruz kalandan daha çok hissetmekte. Buna hiç þüphe yok.

Buna raðmen hicret için müsaade isteyen eshabýna sabýr tavsiye ediyorlar. Zira Mekke'nin terkine henüz izin çýkmamýþtýr. Efendimiz, derin düþüncedeler. Þüphesiz bir büyük ve tarihi imtihan bu. O seçilmiþler seçilmiþi aziz arkadaþlarý bu imtihandan geçiyorlar...

Habibullah, dua ve gözyaþýndalar...

...Ve bir gün, büyük sevinçlerle eshab-ý kiramýn yanýný gelerek müjdeyi bildirdiler:

-Yesrib/ Medine'ye gideceksin. Mekke'den ayrýldýktan sonra hicret edeceðiniz memleket iki kara taþlýk arasýnda olan hurmalýk Medine þehridir. Medine'ye hicret ediniz. Allahü teâlâ Medineli Müslümanlarla sizi kardeþ yaptý. Onlarla birleþiniz. Yesrib, siz kalbi yaralýlara emniyet ve huzur beldesi olacaktýr.

....

Yüzlerde bir buruk sevinç ýþýdý...Hüzün ve sevinç iç içe geçmiþti. Þu zalimlerden kurtulmak büyük nimet olacaktý ama; eshab-ý kiram þimdi, doðduklarý, büyüdükleri topraklarý öylece býrakýp baþka yerlere gideceklerdi. Oysa bu topraklarda onlarýn izleri, hâtýralarý hayatlarýndan parçalar vardý. Bazýlarý geride inkârda ýsrarlý anne, bacý, kardeþ, baba gibi en yakýnlarýný býrakýyordu. Veya yakýnken uzaklaþmýþ olanlarý. Ah n'olurdu onlar da ebedi saadeti tadabilselerdi? Fakat bunlarýn hepsinden çok daha acý olan Resulullah'dan ayrýlmak...

...Sevgili Peygamberimiz, dikkatli olmalarýný, kâfirleri þüphelendirecek hareketlerden uzak durmalarýný, küçük topluluklar halinde ve gizlice göçmelerini bilhassa tavsiye buyurdular...

Müminler, büyük Peygamberin tavsiyelerine aynen sâdýklar. Tenha vakitleri ve tenha yerleri tercih ederek canlarýný Medine'ye; kardeþlerinin yanýna atýyorlar. Ýlk hicret eden; yani ilk muhacir, Ebu Seleme. Ebu Seleme, radýyallahü anh, daha evvel de, artýk, müminlere gurbet olan Mekke'yi terketmek istemiþ; fakat yakalanmýþtý. Hanýmý ile oðlunu O'ndan zorla koparmýþ; kendisine de olmadýk kötülüðü reva görmüþlerdi. O yüzden bu topraklara ilk veda eden, bu topraðýn küskünü; vatanda gurbet hüznünü tadan; ne tadmasý? hücrelerine kadar yaþayan Hazreti Ebu Seleme...

Ve ardýndan kafile kafile muhacir, gece karanlýklarýnda Mekke dýþýna sýzmaya bakýyor. Mü'minler, öbek öbek insan düþmaný insanlardan kaçýyor..

Müþrikler, vaziyeti farkettiler. Bazý muhacirleri yakalayýp hepse attýlar, beklenmedik yerlerde bazý kafilelerin önüne çýkarak hanýmlarý kocalarýndan, çocuklarý analarýndan ayýrdýlar; zulümlerine zulümler eklendi... fakat göç seli durmadý. Hürriyete susamýþ olanlar, ne yapýp ettiler ve sonunda insanca yaþama þartlarýna koþtular.

Korkaklar zalim olur; zalimler, her nevi iþkenceyi yapýyor ama bir iç harp korkusuyla müminleri bundan böyle þehid edemiyorlar...Yalnýz bir kafileye iliþemediler. Kahroldular, mahvoldular, dövündüler, diþlerini öðüttüler ama ses çýkaramadýlar.

Hazreti Ömer, radýyallahü anh, belinde kýlýcý, üstünde ok ve yayý olduðu halde iþte Kâbe-i Þerifi tavaf ediyor. Etrafta kalabalýk bir müþrik cemaati var. O'na bakýyorlar. Büyük Müslüman, üzerine dikili nefret dolu bakýþlara aldýrýþ etmiyor. Huþu içinde ibadetini yapýyor. Kâbenin etrafýnda yedi defa dönüp duasýný yaptýktan sonra kâfirlere dönüyor:

-Ýþte ben de gidiyorum! Dinimin hatýrý için ve Allah rýzasý uðruna ben de Mekke'den vazgeçerek Medine'ye hicret ediyorum. Anasýný aðlatmak, karýsýný dul, çocuklarýný yetim býrakmak isteyen kahraman varsa yoluma çýkabilir...

Ýslâm düþmanlarý, kendilerine meydan okuyan bu arslan karþýsýnda gýklarýný çýkaramadýlar. O'nun dediklerinde tam kararlý olduðu ve önüne çýkanýn bu cür'eti hayatý ile ödeyeceði öylesine belliydi ki....bu yüzden Hazreti Ömer ve yanýndaki yirmi kiþi Mekke'den Medine'ye en rahat göçen insanlar oldu.

.....

Suheyb bin Sinan, Mekke'nin zenginlerinden. O da mümin...birgün Talha bin Ubeydullah'ý da yanýna alarak bir fýrsatýný bulup Medine yoluna düþtüler; fakat,Allah'a þirk/ortak koþanlar, ýssýz bir yerde yollarýna çýkarak onlarý durdurdular...

-Durun bakalým...Nereye?

-Gidiyoruz...

-Medine'ye!

-Evet, Medine'ye gidiyoruz..

-Gidemezsiniz.

-Sebep?

-Þimdi kendiniz gider, yarýn servetinizi de çýkartýrsýnýz..

Servet, mal, mülk kimin gözünde? Müminler için tek gaye var: Kâfirlerin elinden kurtulmak. Süheyb hazretleri önlerine çýkan eþkiyanýn zaafýný anlamýþtý. Onlara "hayýr" diyemiyecekleri beklenmedik bir teklifte bulundu:

-Peki bütün servetimi, hatta Mekke'deki alacaklarýmý size versem bizi görmemiþ olur musunuz?

Adamlarýn dili tutulacaktý...Muazam bir servet onlarýn oluyordu. Þaþýrmýþlardý... kýlýçlarýný yere indirdiler. Sahi mi söylüyor gibisine önce birbirlerine sonra Süheyb, radýyallahü anhýn, yüzüne baktýlar...

-Doðru mu diyorsun ya Süheyb?

-Evet, bize iliþmeyin bütün varlýðým ve alacaklarým sizin olsun...

-Öyleyse çabuk kaybolun; biz sizi görmedik...

.....

Peygamberimiz, hadiseyi iþitince ayný sözü iki kere tekrarladýlar:

-Süheyb kazandý!.. Süheyb kazandý...

Ne güzel bir haber...

.....

Ýnsanlar gidiyor...

Gece karanlýðýnda, gün ortasýnda, seher vaktinde ele geçen her fýrsatta gidiyorlar...

...gittiler, gittiler, gittiler.

Herkes gitti...

Hazreti Ali,

Hazreti Ebu Bekr,

ve

Hazreti Peygamberden baþka nerede ise kimse kalmadý.

Mekke müminden tamamen boþalmak; Medine taçlanmak üzere.

Az kaldý; Medine'nin taclanmasýna az kaldý..

Efendimiz, "gidiniz" dediler; herkes gitti...

Hazreti Ebu Bekr; büyük dost...Allah'ýn Resulüne soruyor:

-Ben de gidebilir miyim?

Efendimiz, aziz dostu yanlarýndan ayýrmak istemiyorlar:

-Sabret. Öyle ümid ediyorum ki Allahü Teâlâ bana da müsaade edecektir. O vakit birlikte hicret ederiz, buyurdular...

Peygamber âþýðý Ebu Bekr radýyallahü anh'ý bundan daha fazla sevindirecek bir haber tasavvur etmek mümkün mü? Sevinçten yüzü coþkun aydýnlýklarla doldu:

-Ah, ne diyorsun ey Allah'ýn Resulü? Anam babam uðruna feda olsun. Bu mümkün mü?

Peygamberimiz, aziz arkadaþýný daha yüreklendiriyor.

-Evet; mümkün...

Hazreti Ebu Bekr, deve pazarýna giderek tanesi dörtyüz dirhemden iki güzel deve satýn alarak ahýra çektirdi. Maksadý izin gelince vakit kaybetmeden hemen yola çýkabilmek þimdi gözünde hem hicretin hem de Resulullahla birlikte gitmenin hasreti tütüyor. Bu hasretle dolu olduðu gecelerden birinde bir rüya gördü:

...ay gökten yere inmiþ, Mekke'ye yakýn bir noktada ýþýk saçýp duruyor. Ümmülkur'a sahrasý onun nurundan gündüz gibi aydýnlýk...derken ay göðe çýkýyor ama tekrar yere iniyor; fakat bu defa Medine'ye iniyor. binlerce yýldýz da onunla beraber Medine'ye iniyor. Þehir apaydýnlýk. Bir zaman sonra ay ve yýldýzlar yine göðe çýkýyor ve oradan bir daha Mekke'ye konuyorlar. Mekke pýrýl pýrýl. Ne varki dörtyüze yakýn ev bu aydýnlýktan nasiplenemiyor; onlar karanlýklar içinde...Ay ondördüncü gecedeki gibi Mekke'nin etrafýný dolaþtýktan sonra Medine'ye yöneliyor. Bu þehirde Hazreti Aiþe'nin evi önüne gelip kapýdan giriyor ve sonra topraða süzülerek kaybolup gidiyor...

Hazreti Ebu Bekr, "Hayýrdýr inþaallah" diyerek derin uykudan sýçradý.. Rüya kendisine, nedense çok tesir etmiþti...Bir zaman gözyaþlarýný tutamadý; öylesine aðlýyordu. Sabah olunca meþhur bir rüya tabircisine gitti.... Adam, Hazreti Ebu Bekr'i ilgiyle dinledikten sonra anlattý:

-Ay, Peygamber, yýldýzlar eshabýdýr. Yýldýzlar, Hazreti Peygamberle birlikte Medineye hicret etmekte fakat tekrar Mekke'ye dönmekteler. Bu, Mekke'nin Müslümanlar tarafýndan fethedileceðine iþarettir. Ayýn Aiþe'nin kapýsýna gelmesi Ebül Kasým'ýn O'nunla evleneceðine, yere süzülmesi ise Medine'de vefat edeceðine delalet etmektedir. Karanlýklar içindeki dörtyüz evin mânâsý ise zaten açýk.

Mekke'den Medine'ye göç, þu iki kelimenin tarih içinde ifadesini bulmasýna ve bu kelimelerin unutulmaz bir mânâ ve þeref kazanmalarýna sebep oldu:

Muhacirîn...

Ensar...

Muhacirin: Vatanlarýný Allah ve Resulullah için terkederek Mekke'den Medine'ye hicret eden müminler.

Ensar: Kardeþlerine kollarýný açarak, o müminleri baðýrlarýna basýp acýlarýný paylaþan Medineli Müslümanlar...

Þimdi, Mekke müþrikleri tedirgin olmaya baþlamýþlardý; uykularý kaçýyordu. Hemen hemen bütün Muhammediler bir yolunu bulup Medine'ye geçmiþti. Ne hapis, ne dayak, ne sevenleri birbirlerinden ayýrma onlarý durduramamýþtý. Gelen haberlere nazaran Medineli Müslümanlar, onlarý sevinçle karþýlýyorlardý. Ya þimdi Peygamber de Medine'ye hicret eder ve bir kuvvet haline gelen Müslümanlarýn baþýna geçerek Mekke'nin üstüne yürürse? Önünde sonunda olacak da budur. Müslümanlar, Medine'de bir kuvvet haline gelmiþtir. Bu kuvvet, birgün elbette teþkilatlanacak ve yapýlanlarýn hesabýný soracaktýr.
Gönderen: 16.04.2005 - 19:07
Bu Mesaji Bildir   noorlravda üyenin diger mesajlarini ara noorlravda üyenin Profiline bak noorlravda üyeye özel mesaj gönder noorlravda üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
noorlravda su an offline noorlravda  
O kutlu yolculuk
64 Mesaj -
Fahri kâinat apaydýnlýk bir ifade ile müjdeyi bildirdiler:
-Rabbimden haber geldi; hicret edeceðim.
Sâdýk dost, heyecanlandý;
-Ayaðýnýn tozlarý baþýma tac, gözüme sürme olsun ey Allah'ýn Sevgilisi,ben; bana da izin var mý?
Tebessüm buyurarak yumuþacýk cevaplandýrdýlar:
--------


Büyük Peygamber, o gece meçhul bir yerde saklandýktan sonra ertesi gün ýssýz bir ânda sevgili arkadaþýnýn evine doðru geliyor. Vakit öðlen...

Birisi Hazreti Ebu Bekr'e haber veriyor:

-Ebûl Kasým size geliyor. Haberiniz olsun...

Ebu Bekr, radýyallahü anh, hayrette kalýyor ve mýrýldanýyor;

-Sevdiklerim yoluna feda olsun; acaba niçin bu öðlen vaktinde teþrif buyuruyorlar.

Zira; Efendimizin âdetleri, Ebu Bekr'in evine sabah veya akþam uðramak. Bu güne kadar hep böyle olmuþ...Herhalde mühim bir þey var ki âdetlerini bozmuþlar.

Hazreti Ebu Bekr, kapýya fýrlýyor:

-Buyur ey Allahýn Resulü. Buyur. Hoþgeldin, þeref verdin.

-Yabancý kimse var mý?

-Hayýr ya Resulallah...

....

Ýçeri girdiler.

Fahri kâinat apaydýnlýk bir ifade ile müjdeyi bildirdiler:

-Rabbimden haber geldi; hicret edeceðim.

Sâdýk dost, heyecanlandý;

-Ayaðýnýn tozlarý baþýma tac, gözüme sürme olsun ey Allah'ýn Sevgilisi,ben; bana da izin var mý?

Tebessüm buyurarak yumuþacýk cevaplandýrdýlar:

-Evet.

....

Ebu Bekr-i Sýddýk sevinç ve heyecandan aðladý ve:

-Ya Resulallah, develer hazýr, dedi. Ýstediðini alabilirsin.

Peygamberimiz:

-Bana ait olmayan deveye binmem...

Hicretin bütün nimetlerine kavuþmak için kendilerini taþýyacak bineðin parasýný vermek istiyorlardý.Bu sebeple:

-Bedelini kabul etmeni rica edeceðim. dediler.

Tam teslimiyet sahibi büyük insan ne diyebilir?:

-Nasýl emrederseniz. Yeter ki mubarek gönlünüz hoþnud olsun.

....

Evi bir ânda bir heyecandýr doldurdu...Ýþte yol azýðý hazýrlanýyor: Et, ekmek ve yola dayanýklý yiyeceklerden bir çýkýn... Hatta Ebu Bekr'i Sýddýk'ýn kýzlarýndan Esma, çýkýnýn aðzýný baðlamak için bir ânda belinden kuþaðýný çýkartýp ortadan ikiye yardýktan sonra bir parçasýný tekrar beline baðladý; ikinci parça ile çýkýnýn aðzýný sýký sýkýya sardý. Bu güzel günün ve bu güzel tezcanlýlýðýn hâtýrasýna Esma radýyallahü anh'ýn ismi o günden sonra "Çifte Kuþaklý Esma" oldu...Bir küçük bez parçasý ile gönüller fethetmiþti. Hem de son Peygamberin gönlünü...Ana zamanlama ne kadar isabetli, ne kadar denk.

....

....daha sonra Abdullah bin Üreyket'i çaðýrdýlar. Meþhur bir kýlavuz olan bu þahsýn, gayrýmüslim olmasýna raðmen meslekî terbiyesinden dolayý sýr verme ihtimali yoktu. Ücret üzerinde anlaþmaya varýldýktan sonra her iki deveyi üç gün sonra Sevr maðarasýna getirmesi hususunda talimat verilerek yollandý...

Büyük Peygamber, o gece meçhul bir yerde saklandýktan sonra ertesi gün ýssýz birânda sevgili arkadaþýnýn evine doðru geliyor. Vakit öðlen...

Bilahare Hazreti Ebu Bekr'in çobaný Âmr bin Fehr'e güneþ çekilince sürüyü otlatarak Sevr'e doðru getirmesi tenbih edildi ki koyunlarýn sütünden yararlanalar.

Ebu Bekr'in oðlu Abdullah'ýn vazifesi ise bilgi toplamak. Gündüz, müþriklerin arasýnda dolaþarak, konuþmalara kulak kabartacak; akþam olunca bunlarý maðaraya gizlenmiþ olan Sevgili Peygamberimizle, babasýna getirecek.

Bütün bu tedbirlerden baþka Hazreti Ebu Bekr, yanýna beþbin dirhem de para aldý. Safer ayýnýn yirmiyedinci Pazartesi gecesi evin arka penceresinden çýkarak Sevr maðarasýna yöneldiler. Sanki ayak parmaklarý üzerinde yürüyorlardý. Bazan da Ebu Bekr, ileri geri, sað sola gidiyordu. Ýzler, takipçileri þaþýrtsýn; nereye gittikleri belli olmasýn, diye.

....

Gözü dönmüþ kâfirler, Peygamber Efendimiz yerine Hazreti Ali'yi bulunca her tarafý didik didik aramaya baþladýlar...ellerinden gelse kuþ uçurtmayacaklar.Çünkü korkuyorlar; hem de çok korkuyorlar. Ya ellerinden kurtulur da Medine'yi arkasýna alarak kendilerinden, yaptýklarýnýn hesabýný sorarsa?

....

Bu korkunun sevki ile girip çýkmadýklarý yer kalmadý. Hazreti Ebu Bekr'in evine de geldiler. Kapýyý yumrukluyorlar:

-Ya Eba Bekr! Ya Eba Bekr! Peygamberin nerede? Ya Eba Bekr Peygamberin nerede?

Sese Esma, radýyallahü anha, geldi. Kapýyý açtý. Müþriklerin karþýsýnda dimdik. "Ne istiyorsunuz?" Dercesine onlara bakýyor. Vakur ve heybetli. Soruyor:

-Efendim?

Müþrikler, Eba Bekr efendimizi bulacaklarý zanný ile gelmiþler; baþka bir sürpizle sarsýlýyorlardý. Þimdi Ebu Bekr de yoktu. Hakaret edercesine sordular:

-Baban nerede?

Sualin üzerinden kurþun gibi aðýr bir-iki saniye geçti:

-Bilmiyorum.

der demez Esmacýðýn gül yüzüne þiddetli bir tokat ve sert tokatýn sarsmasý ile küpesi yere uçtu...

.....

Vaziyet anlaþýlmýþtý. Ebül Kasým, Ebu Bekr'i de alarak gitmiþti. Ýz takibinde þöhretli Ebu Kürz'ü buldular. Bir kâfir konuþuyor:

-Ya Eba Kürz. Muhammedle Eba Bekr kaçmýþlar!

Diðeri lafý kaptý.

-Ýstikbal iyi görünmüyor. Onlarý mutlaka bulup geri getirmemiz lâzým.

Üçüncü müþrik diþ gýcýrdattý:

-Ne getirmesi! Gördüðümüz yerde iþlerini bitireceðiz.

Ebu Kürz, kafasýndan boca edilen bu haberlerle aptallaþmýþtý. Bir ona bir diðerine bakýyordu.

Azgýn bir müþrik, hançeresini yýrtarcasýna Ebu Kürz'e baðýrdý:

-Bre ahmak ne duruyorsun kýmýldasana!

-He, he, hemen. Hemen yola çýkalým, haydi...

Sevr maðarasýna yaklaþtýklarýnda Peygamberimizin nalini parçalanmýþ mubarek ayaðý kanýyordu. Hazreti Ebu Bekr, Kâinatýn Sultanýný sýrtýna alarak maðaranýn kapýsýna kadar getirdi.

Ay, her tarafý gündüz gibi aydýnlatýyordu.

Aziz dost, Efendimizden müsaade rica ederek maðaraya önce kendisi girdi. Maksadý, yýlan, çiyan gibi haþerat varsa onlarý zararsýz hale getirmekti.

Maðaranýn içinde her hangi bir haþerat görünmemekle beraber duvarlarda yýlan delikleri vardý. Ebu Bekr, radýyallahü anh, gayet pahalý bir kumaþtan dikilmiþ olan gömleðini hemen üstünden çýkartýp parçalayarak bu delikleri týkamaya baþladý. Az sonra bütün delikleri týkamýþ fakat yere yakýn noktadaki birine çaput yetmemiþti.

Bu son deliði de ayak tabaný ile kapattýktan sonra Resulullahý içeriye davet etti. Çok yorgun düþmüþ olan Sevgili Peygamberimiz, arkadaþýnýn dizine baþýný koyarak uyumaya baþladý. Serveri âlem böylece uyurken bir nice zamandýr Peygamberimizi görme arzusuyla bu maðarada bekleyen bir yýlan, dýþarýya çýkacak baþka hiçbir delik bulamayýnca içeriden Hazreti Ebu Bekr'in ayaðýný soktu. Ebu Bekr'in caný öylesine yandý ki kendini ne kadar sýktýysa da zehirin etkisinden göz yaþlarýný tutamadý. Gayri ihtiyari akan damlalardan bir ikisi de Efendimizin mubarek yüzünü ýslattý....hemen uyandýlar ve yarý-ý ðara/maðara arkadaþýna niçin aðladýðýný sordular.

-Yýlan dedi, Hazreti Ebu Bekr, ayaðýmý yýlan soktu ya Resulallah...

Sevgili Peygamberimiz, yaraya mubarek tükrüklerinden birazcýk sürdüler; acý derhal dindi.

.....

Bu esnada Ebu Kürz ve peþindeki müþrik gurubu Sevr'e çýkan izleri tesbit etmiþ geliyorlardý...

-Ey Ebu Kürz nerde kaldý senin hünerin? Hâlâ bulamadýk.

-Yanýlýyor olmayasýn. Bu izlerin yeni olduðundan emin misin?

-Þüpheniz mi var?

-Eminsin yani.

-Evet, eminim. Ýþte bakýn maðaraya doðru çýkýyor. Yukarý týrmanýyoruz. Takip edin beni. Ben, demedim mi, "kimse elimden kurtulamaz" diye.

.....

Mekke müþrikleri, Resulullah'la arkadaþý Ebu Bekr'in saklandýklarý Sevr maðarasýna tehlikeli þekilde yaklaþýrken Vahiy Meleði Cebrail aleyhisselam, Allahü Teâlâ'ya bir dileðini sundu:

-Ya Ýlâhî. Þayet müsaade buyurursan maðaranýn aðzýný kanatlarýmla kapatmak istiyorum. Düþmanlarý Habibinle Ebubekr'e iyice yaklaþtýlar.

Rabbimizden nida geldi ki:

-Ya Cebrail! Saklamak/settarlýk bana mahsusdur. Ben, sevdiklerimi küçücük bir örümcekle düþmanlarýnýn gözünden saklayacaðým.

.....

Maðara aðzýna gelen bir örümcek, çok kýsa bir zamanda kapýyý aðlarý ile tamamen örttü. Sonra bir güvercin, bu aðlara hemen bir yuva yaptý; yuvaya yumurtladý ve üzerine yattý. Ve kapýnýn önünde âniden "Mugilan" isminde bir aðaç yükseldi...

...derken, Allah düþmanlarý, yirmi metre kadar yaklaþtýklarýnda sesleri iþitilmeye baþlandý...

-Ýþte aradýklarýnýz bu maðarada olmalý. Daha öteye gidemezler.

-Aferin Ebu Kürz. Sözlerin doðru çýkarsa mükafatý fazlasý ile hakettin demektir. Ama orada da yoklarsa.

-Caným ne yapayým. Ben saklamadým ya...

Sesler yaklaþýyordu.

.....

Ýkinin ikincisi çok üzüldü ve göz yaþlarýný zaptedemez oldu.

-Niçin aðlýyorsun kardeþim?



-Ya Resulallah, korkum kendim için deðil. Þayet hazretinize bir zarar gelirse Ýslâm dîni mahvolur. Buna müteesser oluyorum.

Efendimiz Sýddýk'ý teselli buyurdular.

-Hayýr, üzülme. Allahü teâlâ bizimle beraberdir.

-Ýþte maðaranýn aðzýna dayandýlar; eðilseler bizi görecekler...

En kritik ân. Ancak, tevekkülde de zirve nokta. Peygamberimiz Rabbinin himayesinden en ufak bir ümidsizliðe düþmeden arkadaþýna cesaret telkin ediyor. Ýþte tarihe altýn harflerle geçen unutulmaz cümle:

-Üçüncüsü Allah olan iki dosta kimse zarar veremez..
Ve iki seçilmiþin ikincisine Efendimizin ince Ýslâmi bilgileri talim ettirmeleri... Ebu Bekr, diz üstünde; dil damakta; Yüce Allah zikredililyor


Ebu Kürz Bin Alkame, þaþkýn ve neþ'esi kaçmýþ halde konuþuyor:

-Ýzler buraya kadar...Ya yere girdiler; ya göðe uçtular. Garip; çok garip!...

-Ee, belki içerdedirler...diye fikir yürütenlere

Ümeyye bin Halef,cevap verdi:

-Dediðin söze bak! Güvercin, biz yaklaþýrken uçtu. Yumurtalarý da yuvada sapasaðlam. Bu örümcek aðý, belki Ebul Kasým'ýn doðumundan evvel bile vardý. Þayet maðaraya girmiþ olsalardý að bozulmuþ, yumurtalar yere düþmüþ olurdu...

...Bunlar cereyan ederken insan gözünün ötesinde de bir mücadele oluyordu. Ýblis, kâfirlere yardým etmek isteyince, Cebrail, kanadý ile Ona öy le bir darbe indirdi ki yerin dibini boyladý. Son nefeste, Þeytan, mü'minin kalbinden imaný almak isterken de benzeri akýbete uðrayacaktýr. Ýþte o akýbeti önce burada tattý...

.....

-Hadi hadi! Býrakýn þimdi aðý, kuþu, yumurtayý. Ebul Kürz biz de seni bir adam bilirdik....

-Neyim ya?

-Adam olsan izlerini bulurdun.

-Ne yapayým? Ýzler buraya kadar...

-Kolundan tutarsam aþaðý fýrlatýrým seni Ebu Kürz sus bari...
Gönderen: 16.04.2005 - 19:08
Bu Mesaji Bildir   noorlravda üyenin diger mesajlarini ara noorlravda üyenin Profiline bak noorlravda üyeye özel mesaj gönder noorlravda üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
noorlravda su an offline noorlravda  
o kutlu yolculuk(devami)
64 Mesaj -
Efendimiz ve arkadaþlarý, her adýmda biraz daha yaklaþýn kýlýçlý, mýzraklý suvariyi çoktan farketmiþlerdi. Ancak Peygamberimizde hiç bir telaþ eseri yoktu. O, sallallahü aleyhi ve sellem, Kur'an-ý kerim okuyordu..bir ara þöyle bir dönüp gözucuyla baktýlar.

...Ki Süraka, atýnýn baþý üzerinden aþarak kumlara yuvarlandý...Ama hýrsla atýn üzerine fýrladý ve yine mahmuzlamaya baþladý. O kadar yaklaþtý ki, Þanlý Peygamberin tilavetini iþitiyordu....


Ayaklarýnýn altýnda yuvarlanan taþlarla birlikte çekip gittiler...

Kâfirlerin bütün ümidleri kýrýlsýn ve aramaktan vazgeçsinler diye maðarada üç gün üç gece kaldýlar. Abdullah, tenbih edildiði gibi gündüz Mekke kâfirlerinin arasýna girip çýkarak bilgi topluyor; akþamlarý gelip bunlarý haber veriyordu. Hazreti Ebu Bekr'in çobaný da sürüyü otlata otlata akþamdan sonra maðaraya yaklaþýyor ve koyunlardan süt saðarak iki maðara arkadaþýna ikram ediyordu. Sütü çöl güneþinde kavrulmuþ taþlarýn çukurunda ýsýtýyorlar...

.....

Ve iki seçilmiþin ikincisine Efendimizin ince Ýslâmi bilgileri talim ettirmeleri... Ebu Bekr, diz üstünde; dil damakta; Yüce Allah zikredililyor.

....

Maðaradan sað salim çýkabilecekleri kanaati hasýl olunca, Efendimizin talimatý ile amir Bin Fuhre ve Abdullah bin Üreyket develeri getirdiler. Bir deveye bu ikisi binerek yol göstermek için öne düþtüler; diðerine de Peygamberimiz bindi ve terkisine Hazreti Ebu bekr'i aldý...

Mekke kapýr kýpýr. Herkes ayný þeyi konuþuyor.

-Hiç bir yerde bulamamýþlar.

-Hayret. Ýzler Sevr maðarasýna kadar gidip kayboluyormuþ..

-Herhalde Muhammedin sihirlerinden biridir..

-Ebu Kürz bin Alkame de bulamadýðýna göre; baþka izahý olamaz.

-Ebu Kürz tazý gibidir. Müthiþ iz sürer ama bu defa hiç bir þey yapamamýþ.

-Bu yüzden bizimkiler bayaðý tartaklamýþlar.

-Eh ne yaparsýn. Herkesin caný burnunda. Þu gelen Ebu Cehil deðil mi?

-Evet o; hâlâ maðrur...

-Merhaba, kolay gelsin...

-Buyur ya eba Cehil, þöyle gel. Meclisimiz þenlensin..

-Aðzýmýzda tad mý kaldý ki þenlik olsun. Bir cemiyet altüst oldu...

Þimdi de bulunamýyor. Fakat bulunacak.

-Çok eminsin.

-Çünkü bugün yeni bir karar aldýk. Bulana yüz deve ilaveten mal ve para verilecek.

-Ooo, büyük servet...

.....

Muhterem ve muhteþem yolcular, gece boyunca dað yolundan gittiler. Hacfe denilen yerde sahile indiler. Artýk müþrik tehlikesi kalmamýþtý...

Þimdi, çocukluk, gençlik, olgunluk yýllarýnýn geçtiði; bin türlü hatýranýn yetiþtiði bir vatan arkada býrakýlarak yeni ufuklara, yeni yurdlara doðru gidiyorlardý...

Sevgili Peygamberimiz, Mekke, iþtiyaký ile derinden bir "ah" çektiler.

-Ey Mekke! Vallahi sen, Allahü teâlânýn yarattýðý yerlerin en hayýrlýsý; indi ilahide en sevgili þehirsin. Eðer beni senden zorla çýkarmasalardý; imkâný yok ayrýlmazdýk. Benim için en güzel, en makbul vatan sensin. Ýnsan, hiç kendi iradesiyle senden ayrýlýp yeni yurdlar edinir mi? Ah Mekke, ah güzel belde...

Cebrail aleyhisselam geldi...

-Ya Resulallah Mekke'yi mi özledin?

-Evet..

Vahiy Meleði, Mekke'nin Ýslâm ordularý tarafýndan fethedileceðine dair Kasas Suresi seksenbeþinci ayeti kerimesini müjdeleyerek Resulullah'ýn mahzun gönlüne serin sulan serpti...

.....

Kudeyd'e vardýklarýnda erzaklarý tükenmiþti. Hazreti Ebu Bekr:

-Ya Üreyket! Yiyeceðimiz, içeceðimiz kalmadý. Bak þu ileride bir çadýr var.

-Evet, hemen önümüzde sayýlýr.

-Kapýsýnda da bir ihtiyar hatun görünüyor.

-Ha o mu? O'na Ümmü Mabed derler.

-Sor bakalým! Et, hurma içecek ne varmýþ...bedelini vermeyi ihmal etme...

-Peki, hemen geliyorum; diyen Üreyket devesi ile ileri atýldý.

.....

-Ana, merhaba!

-O, Üreyket yine mi sen? Buralarý su yolu yaptýn bakýyorum.

-Ee, ne yaparsýn ekmek parasý...

-Ýyi iyi; hiç deðilse sayende biz de arada bir insan yüzü görüyoruz..

-Ama bu defaki insanlarýn benzerini görmedin ve göremezsin...Yiyecek içecek ne var ana, hurma , et, süt? Ama parasýný alman þartýyla kabul edebilirim.

Ümmü Mabed sitem etti:

-Deliye bak! Hem kýymetli kimseler; hem para; Onlar benim misafirim sayýlýr; ama....dedi ve derin bir iç geçirdi:

-Ohh...Þu sýra buralar yer demir, gök bakýr. Ne Süt, ne et- ne hurma var.

-Sahi mi diyorsun ana...

-Ne yazýk ki sahi.. Eli hep vermeye alýþmýþ bir insana "Yok" demek ne kadar aðýr geliyor bilir misin?

Efendimiz, sallallahü aleyhi ve sellem ile yol arkadaþlarý da yanlarýna gelmiþlerdi...

Ebu Bekr:

-Merhaba Hatun. N'oldu Üreyket ne aldýn?

Ümmü Mabed:

-Hoþgeldiniz bey. Maalesef hiç bir þek ikram edemedim. Þu aralar buralar kavruluyor. Bir þeycik yok.

-Hurma da mý yok?

-Üreyket:

-Bu çevrede kýtlýk hüküm sürüyormuþ. Ümmü Mabed, çok cömert bir hanýmdýr, ikramlýk bir þey olsaydý bizi yedirip içirmeden, imkânsýz, göndermezdi...

Efendimizin gözüne çadýrýn yanýnda baðlý olan sýska bir koyun çalýndý...Sordular:

-Ey Ümmü Mabed. O koyun niçin þurada baðlý?

-Çok hasta ve zayýf, sürüyle gidemedi...

-Saðmama müsaade eder misin?

-Feda olsun ama; hiç sütü yok ki!

-Olsun. Bir kab rica ediyorum...

Sevgili Peygamberimiz, hayvanýn yanýna gelerek bereket vermesi için Allahü Teâlâya dua ettiler. Koyunun memeleri bir anda sütle doldu. Besmele çekerek saðmaya baþladýlar; dolan kabý önce Ümmü Mabede, sonra Ebu Bekr ve öbürlerine ikram ettiler; en son kendileri içti... Herkes kana kana içmiþti...

Sonra:

-Ey Ümmü Mabed! Çadýrdaki en büyük kabý getirir misin?

Buyurdular.

Þaþkýnlýklar içinde kalan kadýncaðýz, denileni yaparak; Resulullah'a koca bir güðüm uzattý. Peygamberimiz bunu da doldurarak sahibine teslim ettiler...

Efendimiz ve arkadaþlarý, içtikleri sütün bedelini Ümmü Mabedin ýsrarlarýna raðmen ödeyerek yola devam ettiler.

Ebu Bekr:

-Allahaýsmarladýk Ümmü Mabed. Allah, cömertleri mahrum býrakmaz.

-Güle güle. Bu iþde bir hikmet var. Güle güle...

Yolcular uzaklaþýrken güngörmüþ kadýncaðýz hâlâ hayretteydi "Beþer kudretini aþan bir taraf var bu iþde". Evet, Ümmü Mabed, haklý. Hakikaten insan kudretinin üstünde bir hadisenin þahidi olmuþ; bir mucizeyi görmüþtü.

Aradan çok geçmeden Ebu Mabed geldi ve sýhhat bulmuþ koyunla süt dolu göðümü görünce hanýmýna sordu:

-Bir fevkaladelik görüyorum. Bu hasta koyun nasýl iyileþti? Bu süt ne?

Ümmü Mabed, olup biten ne varsa her þeyi bütün tafsilatý ile anlattý...

Ebu Mabed, çok heyecanlandý:

-Nasýl biriydi, þekli þemali nasýldý?

Ümmü Mabed:

-Aydýnlýk yüzlü ve kibar bir insandý. Halinde bir baþkalýk var. Menkýbelerini dinlediðimiz geçmiþ Peygamberlere benzer bir hâli var sanki...kimbilir belki de bana öyle geldi...

Anlaþýldý... O, Kureyþ'den çýkan Peygamber. Burada olsam O'na tabi olurdum. Keþke daha evvel gelseydim. Dedi ve devam etti:

-...devem nerede?.. Onlarý muhakkak bulacak ve getirdiði dine gireceðim....sen bir mucizeyi yaþamýþsýn ama farkýnda deðilsin..

...Allahýn hikmeti bazýlarý O'nu katletmek hýrsýyla izine düþerken bazýlarý da Müslüman olmak için ardýnca koþturuyordu. Nitekim, Ebu Mabed, Rim denilen mevkide Efendimize yetiþti; hurmetlerini arz ederek kendini tanýttý; ve eshan-ý kiram'dan olmakla þereflendi...

Döndüðünde Ümmü Mabed de kocasýndan Ýslamiyeti öðrenerek hidayete erdi.

.....

Resulullaha süt veren o eski sýska koyun mu?

Ta Hazreti Ömer'in Hilafeti zamanýnda vuku bulan kuraklýk gönlerine kadar yaþadý. Sütü hiç bir zaman kesilmedi.... Hep süt verdi durdu...

.....

-Hey Süraka! Haberin olsun bu salý toplantýmýz var. Herkes iþtirak edecek. Sen bilhassa gelmesilin..

-Neymiþ o herkesin katýlacaðý mühim toplantý?

-Hani þu Kureyþ kabilesinden çýkan biri var ya. Peygamber olduðunu söylüyormuþ...

-Ýþittim...

-Bütün taraftarý Medine'ye geçtikten sonra kendisi de ortadan kaybolmuþ.

-N'olacaktý ya? "Ýþte ben geldim. Düþündüðünüz ceza neyse verin" mi diyecekti? Bunu mu bekliyorlarmýþ?

-Býrak þimdi eðlenmeyi. Kureyþ bulana veya bulanlara yüz deve ve bir sürü mal ve nakdî mükafat vaad ediyor.

-Tabii vaad eder. "Medine yarýn Ýslam Devleti olursa" diye yürekleri küt küt atýyor.

-Bütün Müdlicoðullarý gelecekler. Ýhmal etmemelisin.

-Etmem etmem. Hadi bana müsaade...

.....

Süraka bin Malik, Müdlicoðullarý aþiretindendi. Yaman at sürerdi. Kudey'de ikamet ediyordu. Toplantý bu kasabada yapýlacaðýna göre niçin iþtirak etmesindi...

Ancak, Ýlahi cilve O'nu yolda karþýlaþtýðý bir Müdlicoðlunun ýsrarla "gel" diye tenbih ettiði Salý meclisine gitmekten alýkoydu...

Süraka, oradan ayrýldýktan sonra bir kaç dostuna rastladý. Oturmuþ þuradan buradan konuþuyorlardý ki...bir Kureyþli çýkageldi:

-Hey Süraka! Ben az evvel sahil yolunda deve ile giden bir kaç insan karaltýsý gördüm. Mamafih aramýz bayaðý uzaktý ama öyle tahmin ediyorum ki onlar Muhammed ve adamlarý...

-Hayýr dedi, Süraka, ben þimdi o taraftan geliyorum. Dediðin yolcularý gördüm. Alâkasýz insanlar.

-Emin misin?

-Caným gördüm, diyorum. Ötesi var mý?

Süraka, ne o tarafa gitmiþ, ne de onlarý görmüþtü. Bu Kureyþlinin haberi, birden zihninde bir fikrin çakmasýna sebep olmuþtu: "O yüzden bu laflarý uydurmuþtu. Nitekim orada biraz oyalandýktan sonra bir bahane ile kalkýp evinin yolunu tuttu.

Hemen hizmetçisine atýný hazýrlattý ve O'nunla vadinin arkasýna gitmesini söyledi. Kendisi de mýzraðýný yanýna alarak baþka bir yola çýktý. Mýzraðýn temreni parlayýp dikkat çekmesin diye yere doðru tutuyordu. Biraz sonra hizmetkârýnýn olduðu yere geldi; ve sür'atle atýna binerek derhal gözden kayboldu...Atý o kadar hýzlý sürüyordu ki, adamcaðýzýn aðzý açýkta kaldý; efendisine n'olmuþtu böyle...

.....

Hadi kýzým, hadi daha hýzlý. Hadi...yüz deve biliyor musun, yüz deve. Müthiþ servet. Yüz deve paralar...mallar!

Süraka, çatlatýrcasýna koþturuyordu. Sanki rüzgârla yarýþa çýkmýþtý...

-Hadi, kimseler ayýkmadan biz onlarý yakalayalým, hadi, hadi, hadi....

.....

-Ýþte izleri. Þimdi geçmiþler belli. Hadi kýzým ter içinde kaldýn ama, sen cins arap atýsýn. Bu mesafeler sana výz gelir. Yaklaþmýþ olmalýyýz. Hadi....Ha...Ýþte oradalar!

.....

Efendimiz ve arkadaþlarý, her adýmda biraz daha yaklaþýn kýlýçlý, mýzraklý suvariyi çoktan farketmiþlerdi. Ancak Peygamberimizde hiç bir telaþ eseri yoktu. O, sallallahü aleyhi ve sellem, Kur'an-ý kerim okuyordu..bir ara þöyle bir dönüp gözucuyla baktýlar.

...Ki Süraka, atýnýn baþý üzerinden aþarak kumlara yuvarlandý...Ama hýrsla atýn üzerine fýrladý ve yine mahmuzlamaya baþladý. O kadar yaklaþtý ki, Þanlý Peygamberin tilavetini iþitiyordu.

Ebu Bekr, radýyallahü anh, gözyaþlarýný tutamaz oldu. Efendimiz süal buyurdular:

-Ey kardeþim niçin aðlýyorsun?

-Ey Allah'ýn Resulü! Kendim için asla tasalanmýyorum; endiþem sizden yana...

Bütün zaman ve mekânlarýn en üstün kul ve peygamberi sükunetle cevap verdiler.

-Düþmandan dolayý gam çekme; dost bizimledir...

Süraka, saldýracak mesafeye girmiþti. Bir nara attý ve:

-Ya Muhammed! Þimdi seni kim koruyacak? diye baðýrdý...

Peygamberimiz:

-Cebbar ve Kahhar olan Allah!

Dediler ve ellerini semaya açarak dua buyurdular?

-Ya Rabbi! Bizi düþmanýn þerrinden ne ile dilersen O'nunla muhafaza buyur.

...der demez Sürakanýn atý diz kapaklarýna kadar kuma gömüldü.

Ýþte bu beklenmedik bir þeydi.

Süraka ne kadar uðraþtýysa nafile. Atý kumdan çýkaramýyordu. Hayvan, müthiþ þekilde huysuzlanmýþ; kiþneyip duruyordu. Suvari, tarifi mümkün olmayan bir korkuya kapýlmýþtý. Kendisi de at da terden su içinde kalmýþlardý.

Biraz evvel kocaman laflar eden adam þimdi can derdine düþmüþtü:

"Ya Peygamber, beddua eder de kendisi atýyla beraber diri diri yere gömülürse"...korkunç bir þey bu. Düþünülmesi bile hayalleri cayýr cayýr yakan dehþetli bir manzara...

-Piþman oldum... Size hiç bir kötülüðüm dokunmayacak. Çekip gideceðim. Sizi gördüðümü kimseye söylemeyeceðim! N'olursunuz kurtarýn beni; ocaðýnýza düþtüm kurtarýn...

Bütün insanlýðý kurtarmaya gelen merhamet ummaný büyük Peygamber, ufuklarý yýrtan bu yalvarýþa dayanamadý:

-Yarabbi. Eðer doðru söylüyorsa halâs eyle...

At, bir iki silkinip zorlandýktan sonra kurtuldu. Hayvanýn ayaklarýnýn çýktýðý yerden göðe doðru ateþ dumaný yüksele yüksele mavi derinlikte eriyip gitti.

Süraka, aziz yolcularýn yanýna geldi:

-Yanýmdaki bütün yiyecekleri size vermek istiyorum. Ayrýca þu oku alýn. Ýlerde benim çobanlarýmý göreceksiniz. Onlara bunu göstererek istediðiniz deveyi alabilirsiniz, dedi.

Ýki cihan sultaný:

-Hepsi senin olsun! Ýhtiyacýmýz yok! Müslüman olmadýkça hiç bir þeyini kabul etmeyiz. Bizi gördüðünü gizle yeter.

-Bundan sonra size zarar verecek hiç bir hareketim olmayacaktýr. Ayrýca bu tarafa gelmiþ isteyenleri de baþka yönlere sevk edeceðim. Buna söz veriyorum. Ama bir isteðim var. Bana lütfen bir aman vesikasý veriniz ki dilediðim zaman yanýnýza gelerek müslüman olabileyim...

Peygamberimizin emriyle Âmir bin Führe bir deri üzerine "Emanname" yazarak Süraka'ya verdi...
Gönderen: 16.04.2005 - 19:10
Bu Mesaji Bildir   noorlravda üyenin diger mesajlarini ara noorlravda üyenin Profiline bak noorlravda üyeye özel mesaj gönder noorlravda üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
noorlravda su an offline noorlravda  
o kutlu yolculuk(3.)
64 Mesaj -
çobandan keçiyi getirmesini rica ettilir. "Acaba ne yapacaklar" o dercesine, çoban þaþkýnlýkla hayvaný yanlarýna getirdi. Peygamberimiz dua okuyarak keçiyi saðmaya baþladý; bir kab doldu. Bunu Ebu Bekr, Âmir ve Abdullah'a içirdiler. Sonra yine saðdýlar; bu defa da kendiler içtiler. Çobanýn aklý baþýndan gitmiþti...

Mekke'nin fethinden sonra Resulullah, Huneyn gazasýndan dönerken Süraka, Efendimize bu "Emenname" ile gelerek iman edecektir.

Peygamberimiz, Süraka, radýyallahü anh'ý kabul ettiðinde:

-Ya Süraka nasýlsýn? Þu ân Kisra'nýn bileziklerini takýndýðýný görür gibiyim, demiþlerdir.

O gün Resulullahýn bu sözleri anlaþýlmamýþ; Hazreti Ömer zamanýnda koca Ýran devleti fethedilip Kisra'nýn eþyasý ganimet malý olarak Medineye getirildiðinde Süraka, Kisra'nýn bileziðini takýnýrken mucizenin sýrrý çözülmüþtür.

.....

Süraka, geldiði yoldan geri dönerken bir gurup Kureyþli atlýyla karþýlaþtý:

-Hey Süraka nereden böyle?

-Þu sizin peygamberle arkadaþlarýný arýyorum, malum ya yüz deve mükafat var.

-Bizim Peygamber mi; bizim düþmanýmýz O. Ee, N'oldu göremedin mi?

-Görmek bir yana, izlerini bile bulamadým. Hadi geri dönün. Bu tarafta boþa vakýt harcamayýn...

.....

Süraka sözünde durmuþ ve büyük dâvânýn büyük yolcularýnýn rahat nefes almalarýna vesile olmuþtu.

....

Ebu Cehil, daha sonra Süraka olayýný iþitince O'nu hicveden bir kýt'a þiir söylemiþ; Süraka da bu azgýn din düþmanýna yine þiirlerle karþýlýk vermiþti. Keza Hazreti Ebu Bekr, radýyallahü anh, dahi bu tarihi ve unutulmaz vak'ayý bir kaside ile nazmeylemiþtir.

....

Sevgili Peygamberimiz ve yol arkadaþlarý bir zaman gittikten sonra bir çobanla karþýlaþtýlar. Karýnlarý acýkmýþtý. Çobandan süt satýn almak istediler;

Çoban:

-Saðýlacak koyunum yok. Bir keçi var; onun da sütü kalmadý, dedi.

Efendimiz, çobandan keçiyi getirmesini rica ettilir. "Acaba ne yapacaklar" o dercesine, çoban þaþkýnlýkla hayvaný yanlarýna getirdi. Peygamberimiz dua okuyarak keçiyi saðmaya baþladý; bir kab doldu. Bunu Ebu Bekr, Âmir ve Abdullah'a içirdiler. Sonra yine saðdýlar; bu defa da kendiler içtiler. Çobanýn aklý baþýndan gitmiþti...

-Kimsin, daha evvel gördüðüm insanlara benzemiyorsun. N'olursun kendini bana tanýt...diye yalvarýnca; Peygamberimiz tebessüm ettiler.

-Bir þartla. Kimseye söylemeyeceksin!...

-Söylemeyeceðim...

-Ben, Allahýn Resulu Muhammedim...

-Haa! Kureyþin, "dininden döndü" dediði adam.

-Sen onlara aldýrma. Nefslerine hoþ geldiði için öyle söylüyorlar...

-Ne derse desinler. Þu yaptýðýn ancak bir Peygamberden sadýr olabilir. Bu sebeple Hak Peygamber olduðuna bütün kalbimle þahadet ediyorum...Eðer müsaade ederseniz ben de sizinle gelmek isterim...

Efendimiz:

-Þimdi olmaz. Sonra gelirsin, buyurdular.

.....

Amîm mevkiine vardýklarýnda Büreyde bin Husayb ve yetmiþ akrabasý, önce muhalifken; sonra Sevgili Peygamberimizin tatlý diline hayran kalarak Müslüman oldular. Bu yeni Müslümanlar atlýydý... Ve Resulullahýn müsaadesi ile hepsi þanlý muhacirlerle iltihak ederek onlarla beraber Medine yoluna devam ettiler.Yatsý namazý bunlarla birlikte geniþ bir cemaatle kýlýndý. Büreyde, o gece Peygamberimizden Meryem Suresinin baþ tarafýndan bir mikdar öðrendi.

.....

Sabah olduðunda Büreyde, radýyallahü anh,:

-Ya Resulallah Medine'ye bayraksýz girmeniz uygun olmaz.

Diyerek bembeyaz sarýðýný çýkarýp mýzraðýna taktý ve tâ Medine'ye girene kadar kafilenin önünde öylece yürüdü...

...Ve iþte ilk Ýslam Bayraktarý Hazreti Büreyde hakkýndaki Peygamber müjdesi:

-Ey Büreyde. Benden sonra bir þehre gideceksin ki orayý kardeþim Zülkarneyn bina etmiþtir. O þehre Merv derler. Sen Kýyamette o bölgenin nuru ve oralýlarýn öncüsü olacaksýn...

.....

Resulullahýn Medine'ye hicret için yola çýktýðý iþitilmiþti. Bu sebeple Ensar, birkaç gündür Medine dýþýna kadar geliyor ve sýcak iyice bastýrana kadar Peygamberin yolunu gözleyip geri dönüyorlardý...

Rabiül evvel ayýnýn sekizinci Pazartesine 622 Miladi senenin 20 Eylül günü kuþluk vakti insanlýðýn kurtarýcýsý Büyük ve Þanlý Peygamber, yol arkadaþlarýyla beraber Medineye bir saat mesafedeki Kuba köyüne girdiler. Hicretin bu birinci Pazartesi Müslümanlar için Hicri Þemsi yýlbaþý oldu.

Ayný senenin onaltý Mayýsýna denk gelen Muharrem ayýnýn birinci gününün Hicri kameri yýlbaþý olarak kararlaþtýrýlmasý ise Hazreti Ömer zamanýnda olacaktýr...

Hicret'de insanlýðýn baþtacý ellidört yaþýnda bulunuyordu.

Bu seneye "senetül izin" izin yýlý denilir.

Külsüm Bin Hidun, radýyallahü anhýn evinde konakladýlar...

Sevgili Peygamberimiz Kuba'da kaldýklarý zaman zarfýnda Kuba Mescidini yaptýrdýlar. Temele ilk taþý koyan bizzat kendileri. Bu sebeple Mescid-i Kuba, Kur'an-ý Kerim'de Tevbe Suresi'nin 108. ayeti kerimesinde; "...temeli takvâ üzre atýlan mescid" diye övülmektedir.

O Kuba ne kadar bahtiyardýr ki ilk mescid kendi topraðýnda yükselmiþtir.

Mekke'de üç gün kalan Hazreti Ali, Emanetleri sahiplerine teslim ettikten sonra gündüz saklanýp gece yol alarak Kuba'ya geldiðinde ayaklarý þerha þerha yarýlmýþ kanýyordu. Öyle ki Kuba'ya kadar gelmiþ, ancak artýk Resulullahýn huzuruna çýkacak mecali kalmamýþtý. Bunu iþiten Efendimiz, kendileri Ali, kerremallahü vecheh, efendimize gelerek O'nu göðüslerine bastýrdýlar ve ayaklarýný elleri ile sýðayarak dua ettiler.

-Ýnsanlarýn öyleleri vardýr ki Allahü teâlâ'nýn rýzasý için nefsini feda eder.

Bekara Suresi 207 Ayeti kerimesinin Hazreti Ali'nin hayatýný hiç tereddüt etmeden Peygamberi uðruna kahramanca ortaya koymasý üzerine geldiði söylenmiþtir...
Gönderen: 16.04.2005 - 19:10
Bu Mesaji Bildir   noorlravda üyenin diger mesajlarini ara noorlravda üyenin Profiline bak noorlravda üyeye özel mesaj gönder noorlravda üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 1717 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 11:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
kalehisar (48), yusuf 81 (51), alimoglu77 (48), memetfatih (57), özlem27 (43), kasfa (42), HUZZUR (37), ki51 (51), türkananne06 (50), koray_20 (39), temhaltd (45), muzaffer ercan (40), Ayfer Yaba (59), gecegezen53 (45), xyasinx (38), sERDEL2961 (39), serra77 (51), SADO.BULBUL (76), suna1981 (44), KadeRiim (35), serix (49), sakaryali54 (40), ORBAYKIHL (40), caner (49), idris379 (35), sodak (48), bedrunnisa (38), gokcehmet (62), omerfarukmete (43), baþbakan (35), yekucuk (47), gülündikeni (38), hüseyin köse (53), tufankaya (51), Hudaverdi Tekta.. (53), ermis_68 (49), GUNDEM2000 (52), m.ikbal (42)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.88646 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.