0
0
0
0
Forum Giris Giris Üyeler Ekibimiz Arama
Toplam Forum: 69     ***     Toplam Konu: 30100     ***     Toplam Mesaj: 148193
  
  Beni hatırla
Forum Anasayfa » TARİH / SİYASET / EKONOMİ » OSMANLI TARİHİ ve MEDENİYYETİ » İstanbul un Fethi Ve Ayasofya nın Camiye Çevrilişi

önceki konu   diğer konu
1 okunmamış mesaj mevcut (Acik)
Sayfa (1): (1)
Gönderen
Mesaj
vehbi70 su an offline vehbi70  
İstanbul un Fethi Ve Ayasofya nın Camiye Çevrilişi
919 Mesaj -

Ýstanbul un Fethi Ve Ayasofya nýn Camiye Çevriliþi
Doç. Dr. Said Öztürk Alýntýdýr

Müslümanlarýn Ýstanbul u fetih arzularý çok erken tarihlerde baþlamýþ idi. Hicri 52, miladi 672 yýlýnda Hz. Muhammed in mihmandarý olan Ebu Eyyub el- Ensari ile ile baþlayan fetih hareketi, ancak onuncusunda yani Fatih Sultan Mehmed in Bizans a giriþtiði son hamle ile neticelenecek, Ýstanbul Müslüman ordularýna, Osmanlý askerine kapýlarýný açacaktýr[1]. Bir kýsým kaynaklar Emevilerle Abbasiler in H.34/655-H.169/785 tarihleri arasýnda Ýstanbul a beþ sefer düzenledikleri, Osmanlýlarýn ise, Ýstanbul u yedi kere muhasara ettikleri ve yedincisinde fethettikleri kayýtlýdýr[2]. Fatih in Ayasofya ile ilgili en eski vakfiyelerinden birinde nice melikler bu iþe el uzattýlar. Her birinin zafere ulaþamadan geri döndükleri rivayet olunmaktadýr. Kuvvet ve azamet sahibi eski sultanlar ve meliklerden 63 kiþi bu beldeyi feth için çok miktarda asker topladýlar. Muhkem ve büyük kuvvetlerle geldiler. Kuþatýp zorla ele geçirmek ve halkýný esir etmek isteðiyle harb ettiler ise de ..verdikleri zayiatla birlikte geri çekildiler. Kaydý ile vu konuya iþaret edilir [3].

Son Bizans imparatorunun (XI. Konstantinos) ne cesareti, ne de enerjisi devleti yýkýlmaktan kurtaramayacaktý. Fatih Sultan Mehmet, babasý II. Murad ýn vefatýndan sonra (Þubat 1451) Bizans ýn son saatleri de yaklaþmýþ idi. Zira Bizans a ait olan Ýstanbul, Osmanlý arazisinin tam kalbinde yer alýyor, Osmanlýlarýn Anadolu ve Avrupa daki topraklarýný birbirinden ayýrýyordu. Bu yabancý unsuru ortadan kaldýrmak ve teþekkül etmekte olan Osmanlý Ýmparatorluðu na Ýstanbul ile saðlam bir devlet merkezi hediye etmek genç sultanýn ilk hedefi idi. Tükenmez bir enerji ve büyük bir ihtiyat ve itina ile Bizans Ýmparatorluðu nun baþþehrinin fethi için hazýrlandý. Boðaziçi nde, þehrin hemen dibinde Rumeli Hisarý ný inþa etti[4].

O devirde Bizans mezhep kavgalarý ile meþgul idi. Ýstanbul un sukut edeceði bilindiði halde, mezhep ihtilafý sönmemiþti. Bizans Tarihi yazarý Dukas, söz konusu mücadele hakkýnda þu çarpýcý beyanlarda bulunuyor;

Mezhep kavgalarý da nihayet bulmadý. Salâhiyetli ruhanilerin bu hususta takýndýklarý tavýr zikre deðer. Mesela günahlarýný itiraf için bunlara müracaat eden hristiyanlarý, daha evvel katolik papazlarýndan Hz. Ýsa nýn kanýný ve cesedini temsil eden ekmek ve þarabý alýp almadýklarýný, birleþme taraftarý bir papazýn icra eylediði ruhani ayinde bulunup bulunmadýklarýný soruyorlardý. Þayet böyle bir hal vaki olmuþ ise, bu husustaki kilise kanunlarý þiddetli ve manevi cezasý aðýr idi. Adet olduðu üzere kilise kanunlarýna uyarak mukaddes ekmek ve þarabý almaða hak kazanan kimse, birleþme taraftarý papazlara müracaat etmezse, onlar tarafýndan aðýr manevi cezaya müstahak olurdu. Birleþme taraftarý papazlar Ortodoksluk taraftarý olan papazlar hakkýnda bunlarýn papaz olmadýklarýný, takdim ettikleri þeylerin sahih ve hakiki olmadýklarýný söylüyorlardý. Ortodoks papazlar, bir cenazeye veya bir ölünün ruhunun istirahatý için yapýlan ayine davet olunduðu zaman, bu merasimlerde birleþme taraftarý bir papaz görününce, Ortodoks papaz hemen ruhani elbisesini çýkarýr ve yangýndan kaçar gibi oradan uzaklaþýrdý. Büyük kilise (Ayasofya) þeytanlarýn ilticagahý ve putperestlerin mabedi telakki ediliyordu. Nerede o mumlar, nerede o kandillerdeki yaðlar ? Her þey zulmet içinde, hiç müteessir olmuyordu, mukaddes mâbed viran bir hal almýþtý. Bu hal, þehir halkýnýn dini hükümlere muhalefet ve tecavüzleri dolayýsýyla, bir müddet sonra mâbedin düþeceði harap vaziyeti daha evvelden gösteriyordu. Genadios ise, hücresinde vaz ediyor ve birleþmeðe taraftar olanlarý telin ediyordu[5].

Dukas devamla diyor ki; Genadios her gün birleþme taraftarlarý aleyhine vaz etmekten ve yazýlar yazmaktan geri kalmýyordu.Senatodan baþ amiral büyük duka, Genadios ile hem fikirdi ve iþbirliði yapýyorlardý. Ýstanbul un aleyhine toplanmýþ olan sayýsýz Türk askerlerini gören halka hitaben bu büyük duka Latinler aleyhine þunlarý söylemeðe cesaret etti; Ýstanbul un içinde Türk sarýðýný görmek, Latin serpuþunu görmekten daha iyidir[6]. Dukas ýn büyük duka dediði þahýs Bizans Devleti nin en saygýn kiþilerinden Leon Notaras idi[7].

Ayasofya ya maðara ve rafizilerin mezbahý adý veriliyor, içinde kiliselerin birleþmesi taraftarlarý olanlar tarafýndan ruhani ayin icra olunduðundan kirlenmemek için Dukas a göre hiçbir Bizanslý bu mâbede girmiyordu[8].

Bizans, ahlaki bakýmdan da tamamen çökmüþtü. Bu durum karþýsýnda Ýstanbul un müdafaasý doðudaki ticari menfaatlerini kaybetme korkusu içinde bulunan Latinlere býrakýlmýþtý.

Tahta çýkýnca ilk iþinin Ýstanbul un fethi olacaðý þayiasý daha þehzadeliði zamanýndan beri duyulan Fatih tahta çýkýnca Bizanslýlar derin bir teessüre kapýlmýþlar, son Bizans imparatoru Konstantinos Dragasis, hristiyanlýk namýna Papa Beþinci Nicolas (Nikola) dan imdat dilemiþ, hatta asýrlardýr birbirine düþman olan Ýstanbul ve Roma kiliselerinin birleþtirilmesine bile razý olmuþtur. Batýlý kaynaklarda göre papa Ýstanbul a yardým kuvvetleri yerine iki mezhebi birleþtirecek bir kardinalden baþka bir þey göndermemiþ olmakla tenkit edilir. Aslen Selanikli veyahut Moralý bir Rum olduðu rivayet edilen kardinal Ýsidore (Ýzidor) büyük bir gemiye iki yüz Ýtalyan askeri doldurarak Ýstanbul a gelmiþ, 30 Zilkade 856 /12 Ocak 1452 (12 Aralýk 1452 bk Ostrogorsky, s. 523) günü Ayasofya kilisesinde imparatorla devlet erkaný da hazýr bulunduðu halde büyük bir ayin yaparak Rum patriði Grigorios Mammas la beraber Ortodoks ve Katolik mezheplerinin birleþtirildiðini ilan etmiþtir. Mezheplerine vatanlarýndan çok fazla baðlý olan Bizanslýlar imparatorun bu faaliyetini küfür saymýþlar ve Ýstanbul sokaklarýnda Türk sarýðý görmeyi kardinal þapkasý görmeye tercih ettiklerini konuþmaya baþlamýþlardýr. Bizans imparatoru Avrupa katolikliðine gösterdiði fedakarlýðýn karþýlýðýný görememiþ, hemen hiçbir yardým alamamýþ, netice itibariyle kendi tebaasý arasýna bir tefrika sokmuþ ya da mevcut olan bir tefrikayý alevlendirmiþtir. Ýmparator bu buhran içinde yapabildiði tek þey surlarý onarmak, Adalarý tahkim etmek ve þehre erzak yýðmak olmuþtur[9].

Dukas ýn anlattýklarýna bakýlýrsa, Ýstanbul un fethinin yaklaþtýðýný ve þehrin düþeceðini anlayan yerli halk, bütün kadýn ve erkekler, rahip ve rahibeler Büyük Kilise’ye yani Ayasofya ya sýðýnmýþlar, iltica etmiþlerdi. Bunun sebebi þu idi; Çok seneden beri þehir halkýna bazý yalancý falcýlar istikbalde þehrin Türklere teslim olunacaðýný, bu Türklerin askeri kuvvetle þehre gireceklerini, Bizanslýlarý keseceklerini ve Türklerin bu yürüyüþlerinin büyük Konstantin in sütununa (Çemberlitaþgöz kırpma kadar varacaðýný, ondan sonra gökten bir meleðin elinde kýlýç olarak ineceðini ve bu melek, sütunun yanýnda bulunacak olan ismi meçhul sadedil ve fakir bir adama imparatorluðu ve kýlýcý vererek ona; Bu kýlýcý al ve Allah ýn kavminin intikamýný al diyeceðini, o zaman Türklerin geri gideceklerini, Bizanslýlarýn bunlarý takip ve telef edeceklerini, bunlarýn þehirden, garptan ve þark yerlerinden Ýran hudutlarýnda bulunan bir yere kadar kovulacaklarýný söylüyorlardý. Bazý kimseler yukarýda bahsedilenlere inanarak bunlarýn vaki olacaðý kanaatiyle koþuyorlar ve baþkalarýný da koþmaða teþvik ediyorlardý. Bunlarýn kanaati böyleydi ve bugün vuku bulmakta olan hadiseler, esasen çok seneden beri kafalarýnda yer etmiþti. Yani Stavros (Çemberlitaþgöz kırpma sütununu geçecek olursak, gelecek felaketi atlatýrýz diyorlardý. Ýþte bu sebepten halk Ayasofya ya sýðýnýyordu. Bir saat içinde o muazzam mâbed tamamýyla erkek ve kadýnlarla dolmuþ idi. Mâbedin alt ve üst katlarý, avlularý ve her bir yeri sayýsýz halk tarafýndan iþgal edilmiþti. Mâbed dolduktan sonra, içerdekiler kapýlarý kapadýlar; kurtuluþlarýný mâbedin kerametinden bekliyorlardý[10].

Ýstanbul un fethinden bir gün önce Ayasofya da imparatorun, bütün devlet ve saray erkanýnýn göz yaþlarýyla katýldýðý büyük bir ayin yapýlýr. Bu Ayasofya da yapýlan son ayindir. Ayrýca sokaklardan papazlarýn idare ettiði ayin alaylarý geçirilmiþ, bütün halk bu alaylara katýlmýþ, Ýstanbul un içi Kyrie eleison yani Ya Rabbi bize merhamet et dualarýyla çýnlamýþ, kadýn ve çocuklarýn vaveylalarý içinde yoluna devam eden alay surlara kadar ilerleyerek Bizans ýn son tahkimatýný takdis etmiþlerdir. Ýmparator, Bizanslýlarý mukavemete teþvik eden son nutkunda Þarki Roma nýn uzun bir inhitat ahlaksýzlýðýndan sonra bu akýbete layýk olduðunu belirten eðer bu tavsiyelerime riayet edecek olursanýz Allah ýn bize yolladýðý haklý cezadan belki kurtuluruz sözünü ifade etmiþtir[11].

Türkler Ýstanbul u zaptettikleri zaman (29 mayýs 1453) müdafaasýz halk kiliseye sýðýnmýþtý. Halk þu inancý taþýyordu; Türkler Büyük Konstantin sütununun yanýna kadar geldiklerinde gökte bir melek zuhur edecek ve bunu gören Türkler bir daha dönmemek üzere Asya da ki vatanlarýna (Ýran sýnýrýgöz kırpma çekileceklerdi. Fakat Türkler gelmiþler mabedin kapýlarýný açarak içeri girmiþler ve orada korkudan birbiri üstüne yýðýlmýþ olan erkek ve kadýnlarý esir etmiþlerdir[12]. Burada cebren içeri girmek mecburiyetinde kalan Türk askerleri hiç kimsenin hayatýna dokunmamýþ ve yalnýz esir almakla yetinmiþlerdir. Türk ordusu deðil Ayasofya ya sýðýnanlarý öldürmek, Ýstanbul a girdiði vakit Fernand Grenard ýn ifadesiyle yalnýz silahla mukavemet gösterenleri ve vaziyetleri þüpheli görülenleri öldürmüþler, mütebakisini esir etmiþlerdir. Bizans Rumlarý katliama maruz kalmamýþtýr[13]. Hayrullah Efendi tarihinde þehir içine girildikten baþka imparatorun ölümü haberi duyulunca asker ve halktan bir çoðu Venedik gemilerine binip kaçmak için Samatya, Ahýrkapý ve Kadýrga Limaný taraflarýna koþtuklarýndan diðer taraflarda az kimse kalmýþtý. Bundan baþka ahalinin çoðu kiliselere kapandýðýndan çok can kaybý olmadýðýný, bir çoðunun da savaþ esiri olarak sað yakalandýklarýndan iki bin kiþiden fazla insanýn ölmediðini.. belirtir[14].

Kapýlarýný kýrýp Ayasofya ya giren Fatih in askerlerinin yaptýklarýný abartýlý bir þekilde anlatan Dukas, mâbedin içinde hiçbir þey býrakmadýlar der[15]. Daha sonra Hammer, Lamartine, Kont Segür, Dimitri Kantemir ve benzeri Avrupa tarihçileri ve yazarlarý da taassuba dayanan, gerçek dýþý saldýrýlarda bulunmuþlar, okuyucularýný yanýltmýþlardýr[16]. Ayasofya da dahil sanat ve kültür eserlerini tahrip edenler Türkler deðil, bir kýsým batýlý kaynaklarýn da teslim ettiði gibi, Türklerden iki buçuk asýr önce Ýstanbul u Bizanslýlardan zaptetmiþ olan Avrupa Haçlýlarýdýr. Þurasý unutulmamalýdýr ki, Osmanlýlar Ayasofya nýn çan kulesini bile yýkmamýþlardýr[17]. 1847-1849 yýllarý arasýnda gerçekleþen tamirde Ýsviçreli mimarlar Bizans devri mozayiklerinin hâlâ çok iyi durumda olduðunu görmüþlerdi. Eðer Türkler tahripkar davransaydý mozayiklerden eser bile kalmazdý[18]. Rus müelliflerinden Uspenski sanat ve kültür eserlerine karþý Müslüman Türklerin 1204 Haçlýlarýndan bin kat insaflý ve insanca davranmýþ olduklarýný söyler. Bir çok batýlý tarihçi de Müslümanlarýn Kudüs e girdiklerinde orada ki Hristiyanlara, kendilerini Ýsa nýn askerleri sayan Ýstanbul u talan eden bu adamlardan daha bir insanca davrandýklarýný yazarlar. Ortaçaðda yaþamýþ Fransýz tarihçi Villehardouin 1204 Haçlý yaðmasýný Dünya yaratýldý yaratýlalý bir kentten bu kadar çok ganimet kazanýlmamýþtýr diye anlatýr. Zaten harap ve periþan bir halde olan Ýstanbul u alan Fatih, derhal imar faaliyetlerine baþlamýþtýr. Türk fethi Bizansý yýkmýþ ama Ýstanbul u kurtarmýþtýr[19]. Tarih-i Ebu l-Feth yazarý Tursun Bey eserinde Ýstanbul darul-eman oldu, Fatih Ayasofya ya geldiðinde bu binay-ý hasînün tevabi ve levahýkýn harab u yebab gördi der ve Ayasofya yý ve surlarý onardýðýný belirtir[20].

Andre Clot, Fatih Sultan Mehmet adlý eserinde 1204 yýlýndaki Latin yaðmasýna deðinirken barbarlarýnkinden çok daha korkunç katliâma ve yaðmaya giriþtiklerini, yüzyýllardýr biriktirilen defineler, hazineler yaðmalandýðýný; kiliseler, manastýrlar, evler, soyulup soðana çevrildiðini; Ayasofya nýn tamamen soyulup boþaltýldýðýný; kutsal vazolar içki kadehleri olarak kullanýldýðýný, mihrabý yaktýklarýný, kilisede deðer taþýyan ne varsa parça parça edip aralarýnda paylaþtýklarýný, aldýklarý bu deðerli eþyayý yüklemek için atlarýný ve katýrlarýný kilisenin içine kadar getridiklerini, hayvanlar gibi davranýp bütün kadýn ve kýzlarýn, rahibelerin ýrzýna geçtiklerini belirtir[21].

Sadece Ayasofya da bile her asýrda bir Türk eseri buluyoruz. Her devirde camiiye bir Türk eseri katýlmýþtýr. Müþtemilatýyla binayý bu zaviyeden deðerlendirdiðimizde Türk eserleri yarýdan fazlayý bulur. Süheyl Ünver, Ayasofya nýn pek çabuk olarak medresesi ile, türbeleri ile ve Mahmud I in kurduðu pek zarif kütüphanesi ile, mahfelleri ile, þadýrvanýyla, sebiliyle, ilk mektebi ile muvakkýthanesi ile en mühim Ýslami sitelerimizden biri olmuþtur der[22].

Türklerin Ayasofya ya giriþlerine þahit olanlardan hiç biri sonralarý çýkan rivayetlerde olduðu gibi, o vakit bir katl-i âmdan ve mabede karþý bir hürmetsizlik ve tecavüz yapýldýðýndan bahsetmezler[23]. Bu müfterilerden biri olan ve Ayasofya nýn minarelerinin yýktýrýlmasýný, Ruslarýn Ýstanbul u alýp haçý dikmesini hararetle savunan muasýr tarihçilerden Schlumberger hiçbir kaynak göstermeden Ayasofya içinde bile katliam olduðunu belirtir[24].

Andre Clot, Fatih Sultan Mehmet adlý eserinde, öyle görünüyor ki büyük kilisede çok az kan döküldü. Türkler orada bulunanlarý tutuklayýp sonradan köle yapmakla yetindiler der. Yine ayný yazar Fatih in akþam sivillerin tutuklanmasýnýn durdurulmasýný ve yaðmalamaya son verilmesini emrettiðini, orduya mensup her kiþiye, her askere kent halkýný, kadýnlarý ve çocuklarý öldürmeyi veya köle almayý da bunlara karþý kötü davranýlmasýný yasaklýyorum. Bu emre karþý gelen herkes öldürülecektir dediðini nakleder[25]. Osmanlýlar merhametli davranmayý kan dökmeye tercih etmiþlerdir. Ayasofya sahasýný hiçbir katl veya idam lekesi kirletmemiþtir[26]. Voltaire, Ýstanbul un zabtý sýrasýnda bazý tarihçiler tarafýndan Osmanlýlar tarafýndan ahaliye karþý yapýldýðý belirtilen saldýrýlarý ve bu saldýrýlara karþý gösterildiði rivayet edilen salabet ve hoþgörüyü reddetmiþtir[27]. Lamartine bütün saldýrýlarý ile beraber þu gerçeði aktarmadan geçememiþtir. Ünlü tarihçi Phranzes&den naklen þöyle diyor; ...rahibelerin, annelerinden ayrý düþmüþ çocuklarýn, kendi çocuklarýndan ayrýlmýþ annelerin feryat ve figanlarýný merhamet gözüyle gören Osmanlýlar bu hazin duruma üzülüyorlardý[28].

Fatih, umumiyetle rivayet olunduðu gibi, at üzerinde deðil, fakat yaya olarak kiliseye girmiþ ve müezzine ezan okutarak maiyeti ile beraber namaz kýlmýþtýr[29]. Maalesef ünlü ressam Delacroix, Paris Louvre Müzesinde bulunan Fatih in Ayasofya ya giriþini temsil eden tablosunda sultaný atýyla mabede girer gibi göstermiþtir. Hata etmiþtir. Fatih Ayasofya ya girince secde-i þükrana kapanmýþ, iki rekat namaz kýlmýþ, ilk ezanýn da bu sýrada okunduðu rivayet edilmiþtir[30].

Fatih düzenlenen tören alayý ile þehre girince kuvvetli rivayete göre doðruca Ayasofya ya gitmiþtir. Tursun Bey, Ayasofya nam kiliseyi görmeye raðbet etti der. Müverrih Âlî, Fatih in hemen þehre girmesindeki isticali Ayasofya nam kenise-i azimeyi mâbed-i ehl-i Ýslam etmeðe mütehâlik olduðunu söylüyor ve devamla mâbed-i kadime doðru yöneldiklerini belirtiyor. Osmanlý Türklerinde bir gelenek olarak devam eden, asýrlardýr tatbik edilen bir kural vardýr. Bu kural bir memleket veya kale fethedildiði vakit ordu içeriye girip burçlara bayrak çekerken surlarýn üstünde ezan sesleri yükselir ve þehrin en büyük kilisesi derhal camiye tahvil edildikten sonra ilk Cuma namazý bu ilk camiide kýlýnýrdý. Bu tarihi ve milli an ane gereði Fatih vakit geçirmeden Ayasofya yý camiiye tahvil etmek gayesiyle Ayasofya ya yönelmiþtir. Fatih buraya gelince atýndan inerek yaya olarak içeriye girmiþtir. Burada belirtmek gerekir ki Fatih at üzerinde deðil yaya olarak mâbede girmiþtir. Fatih mâbedin azametini görünce hayran kalmýþtýr. O sýrada bir Türk askerinin mabedin mermerlerinden birisini kýrmakta olduðunu görünce Fatih, bu tahribatý neden yaptýðýný sormuþ, o asker de din için yaptýðýný söylemiþtir. Fatih bu askerin tahribatýna mani olmuþ, askeri yakýn koruma dýþarý çýkarmýþtýr. Fatih burada servet ve esirler size yeter, þehrin binalarý bana aittir der[31].

Yanýnda bulunan bazý Ýtalyan ve Rumlar ýn rivayetine göre Fatih, mozaiklerin sökülmesi teþebbüsünde bulunan mimarlara hitaben; Durunuz! Bu mozaik resimleri günaha sebep olmamalarý için bir kireç tabakasýyla örtmekle yetininiz! Fevkâlâde olan bu kakmalarý koparmayýnýz demiþtir[32]. 1930 lý yýllarda Amerikan Bizans Ensititüsü namýna Ayasofya mozayiklerini araþtýrmakla görevli Thomas Whittemore bu mozayiklerin hiç birinde insan tarafýndan tahribat ika edildiðine ait bir iz görülmemiþtir. Hatta binanýn her tarafýnda yüzlerce haçlar hiç bozulmadan kalmýþ olup binanýn uzun müddet Türkler tarafýndan muhafaza edildiðine þehadet etmektedir [33].

Ayasofya Ýstanbul un fethinde usulden olduðu üzere þehrin büyük kilisesi olarak camiye çevrildi. Tursun Bey in ifadesine göre kubbeye kadar çýkan Fatih Sultan Mehmet binanýn ve çevresinin harap görüntüsü karþýsýnda meþhur Farsça beytini söylemiþtir. Tursun Bey, Fatih Ayasofya ya girdiðinde vakta ki bu binay-ý hasisün tevabi ve levahikin harab u yebab gördü der ve Sadî nin þu meþhur Farsça beytini söylediðini rivayet eder;



Perde-dârî mî küned der tâk-ý kisrâ ankebût

Bûm-i nevbet mî zened der kala-ý Efrâsiyâb



Yani; Örümcek Kisrâ nýn penceresinde perdedarlýk yapýyor/ Baykuþ Efrasiyab ýn kalesinde nevbet vuruyor/bekliyor.

Fatih Ayasofya nýn tahribini önlemiþ, burada müezzinlerinden birine ezan okumasýný emretmiþ, müezzin ezan okuduktan sonra maiyeti ile beraber ilk namazý kýldýktan sonra camiyi kendi hayratýnýn ilk eseri olarak vakfetmiþtir[34].

Bizans tarihçisi Dukas, Ayasofya da ilk ezanýn okunmasýndan ve ilk namazýn kýlýnmasýndan duyduðu ýzdýrabý þöyle dile getirir adem-i meþruiyetin veledi, Deccal ýn mübeþþiri, mihraptaki mukaddes din taþýnýn üstüne çýkarak, namazýný kýldý. Nedir bu nekbet ? Heyhat nedir bu dehþet veren acibe, eyvah ne olacaðýz? Vay vay, neler görüyoruz? Altýnda havarilerin ve þehitlerin mübarek bakiyeleri medfun bulunan bu mukaddes mihrap üzerinde bir Türk, bu mihrabýn üzerinde bir dinsiz ? Ey güneþ titre ! Allah ýn kuzusu nerededir? Bu mihrap üzerinde kurban olan, yenilen ve hiçbir zaman tükenmeyen Babanýn oðlu nerede ? Hakikaten fasit bir neticeye vardýk, günahlarýmýzdan dolayý bizim ibadetimiz, diðer milletlere nispetle, hiç nazarý itibara alýnmamýþtýr. Allah ýn hikmeti namýna bina olunan, Ekânim-i Selâse kilisesi, Büyük Kilise ve Yeni Sion adlarýný almýþ olan bu mâbed, bu gün barbarlarýn ibadet yeri ve Muhammed in evi adýný aldý ve öyle oldu. Ey Cenab-ý Hak verdiðin hüküm adildir ![35]

Fethin üçüncü günü Cuma günü Fatih, Ayasofya ya gelip ilk Cuma namazýný askerleriyle beraber kýlmýþtýr. Ýmamete Ýstanbul un fethinin manevi mimarý Akþemseddin geçmiþ, ilk olarak Fatih namýna hutbeyi de bu nurani zat okumuþtur. Hutbenin Fatih tarafýndan irad edildiði de yazýlmaktadýr. Diðer bir rivayette ise Fatih Ayasofya nýn camiye tahvil edildiði gün askerine bir hutbe irad etmiþtir. Fatih in iradesiyle bu Cuma gününden evvel Ayasofya daki tasvirlerle heykeller ve putlar kaldýrýlýp, kýble tarafýna mihrab yapýldýðý ve minber konulduðu, bütün hazýrlýklarýn Cuma gününe kadar ikmali için mimarlarla ustalar gece gündüz çalýþtýklarý rivayet olunur[36]. Bu arada üç gün zarfýnda bir de tahtadan minare yapýlmýþtýr. Yapýlan minber ve mihrap zamanýmýza ulaþmamýþtýr. (Þimdiki mihrap ve minber daha sonra yapýlmýþ olup Fatih in yaptýrdýðý deðildir. 16. yüzyýlýn izlerini taþýr. II. Bayezid devrinde mihrab, III. Murad devrinde minber ilave edildiði bilinmektedir. Tahta minare ise II. Selim zamanýnda yapýlan tamir sýrasýnda kaldýrýlmýþtýr[37]). Solakzâde tarihinde Cuma namazýndan önce mihrab, minber ve mahfil hazýrlandýðý, duvarlarda bulunan tasvirlerin kaldýrýldýðý, Cuma hutbesini Akþemseddin in irad ettiði, imameti de yine bu zatýn yaptýðý belirtilir[38].

Okunan bu hutbe Osmanlýlar içinde okunan hutbelerin belki de en mukaddesi, en sevinçlisi, en büyük þan ve þerefe sahip olaný idi. Çünkü o güne kadar sekiz buçuk asýrdan beri bütün müslümanlarýn ulaþmayý þiddetle arzu ettikleri bir fethi Cenab-ý Hak tarafýndan Osmanlý padiþahlarýna ve onun tebasýna verildiðini ilan etmekte idi. Fethin komutaný ve gazileri, sahabe-i kiramýn bile þiddetle arzu ettikleri büyük bir saadete ve Hz. Peygamberin ne güzel komutan ve ne güzel asker övgüsüne mazhar olmuþlar idi[39].

Ýstanbul un fethini müteakip þehirde bulunan yüzden fazla kilise ve manastýr cami ve ibadethane haline getirilmiþ, bir çoðu da medrese ve hangah yapýlarak ehli tarikata barýnak olmuþtur[40].




--------------------------------------------------------------------------------

[1] Gelibolulu Mustafa Âlî Efendi, Kitabu t-Tarih-i Künhül-Ahbar, c. 1, s. 472 vd.

[2] Ýsmail Hâmi Daniþmend, Ýzahlý Osmanlý Tarihi Kronolojisi, c. 1, Ýstanbul ts., s. 239-240.

[3] Vakfiyenin Arapça metni için bkz. Vakýflar Genel Müdürlüðü Arþivi, Ýstanbul Salis 6. Vakfiye Defteri, nr. 575, s. 82-106, sr. 46; Ayný nüshanýn latin harfleriyle Türkçe ye tercüme edilmiþ kaydý için ayný arþivde, 2114 numaralý defter, s. 176.

[4] Georg Ostrogorsky, Bizans Devleti Tarihi, s. 523.

[5] Dukas, Bizans Tarihi, çev. VL. Mirmiroðlu, s. 158-159.

[6] Dukas, Bizans Tarihi, çev. VL. Mirmiroðlu, s. 16.

[7] Andre Clot, Fatih Sultan Mehmet, çev. Necla Iþýk, Ýstanbul 1991, s. 36.

[8] Dukas, Bizans Tarihi, çev. VL. Mirmiroðlu, s. 179.

[9] Ýsmail Hâmi Daniþmend, Ýzahlý Osmanlý Tarihi Kronolojisi, c. 1, Ýstanbul ts., s. 240-241; Doðuþtan Günümüze Büyük Ýslam Tarihi, c. 10, s. 213.

[10] Dukas, Bizans Tarihi, çev. VL. Mirmiroðlu, s. 178-179.

[11] Ýsmail Hâmi Daniþmend, Ýzahlý Osmanlý Tarihi Kronolojisi, c. 1, Ýstanbul ts., s. 252; Ýlhan Akçay, Ayasofya Camii, s. 19.

[12] K. Süssheim-Arif Müfid Mansel, Ayasofya , ÝA, s. 49; Ahmed Muhtar Paþa, Feth-i Celîl-i Kostantýniyye, Ýstanbul ts, s. 335-336.

[13] Ýsmail Hâmi Daniþmend, Ýzahlý Osmanlý Tarihi Kronolojisi, c. 1, Ýstanbul ts., s. 257-258.

[14] Aktaran; Ahmed Muhtar Paþa, Feth-i Celîl-i Kostantýniyye, Ýstanbul ts, s. 344.

[15] Dukas, Bizans Tarihi, çev. VL. Mirmiroðlu, s. 178-180.

[16] Bkz. Ahmed Muhtar Paþa, Feth-i Celîl-i Kostantýniyye, Ýstanbul ts, s. 336 vd.

[17] Çan kulesini 1678 yýlýnda ziyaret eden Venedikli Doj O. P. Grelot un verdiði bilgilere göre mevcuttu. Bu gün Askeri Müze de Ayasofya çaný mevcuttur. Ne þekilde müzeye intikal ettiði bilinmiyor. Ýlhan Akçay, Ayasofya Camii, s. 18

[18] Ýlhan Akçay, Ayasofya Camii, s. 59.

[19] Ýsmail Hâmi Daniþmend, Ýzahlý Osmanlý Tarihi Kronolojisi, c. 1, Ýstanbul ts., s. 258, Andre Clot, Fatih Sultan Mehmet, çev. Necla Iþýk, Ýstanbul 1991, s. 88.

[20] Tursun Bey, Tarih-i Ebu l-Feth, Haz. Mertol Tulum, Ýstanbul 1977, s. 64, 75.

[21] Andre Clot, Fatih Sultan Mehmet, çev. Necla Iþýk, Ýstanbul 1991, s. 87.

[22] A. Süheyl Ünver, Ýstanbul Risaleleri, c. 2, Ýstanbul 1995, s. 60-61.

[23] K. Süssheim-Arif Müfid Mansel, Ayasofya , ÝA, s. 49.

[24] Ýlhan Akçay, Ayasofya Camii, s. 22- 23.

[25] Andre Clot, Fatih Sultan Mehmet, çev. Necla Iþýk, Ýstanbul 1991, s. 65, 67.

[26] Ahmed Muhtar Paþa, Feth-i Celîl-i Kostantýniyye, Ýstanbul ts, s. 340-41.

[27] Ahmed Muhtar Paþa, Feth-i Celîl-i Kostantýniyye, Ýstanbul ts, s. 338.

[28] Ahmed Muhtar Paþa, Feth-i Celîl-i Kostantýniyye, Ýstanbul ts, s. 341.

[29] K. Süssheim-Arif Müfid Mansel, Ayasofya , ÝA, s. 49; Ahmed Muhtar Paþa, Feth-i Celîl-i Kostantýniyye, Ýstanbul ts, s. 352.

[30] Ýsmail Hâmi Daniþmend, Ýzahlý Osmanlý Tarihi Kronolojisi, c. 1, Ýstanbul ts., s. 260; Ýlhan Akçay, Ayasofya Camii, s. 23.

[31] Tursun Bey, Tarih-i Ebu l-Feth, Haz. Mertol Tulum, Ýstanbul 1977, s. 63; Dukas, Bizans Tarihi, çev. VL. Mirmiroðlu, s. 184; K. Süssheim-Arif Müfid Mansel, Ayasofya , ÝA, s. 49; Ahmed Muhtar Paþa, Feth-i Celîl-i Kostantýniyye, Ýstanbul ts, s. 352- 359, Ýlhan Akçay, Ayasofya Camii, s. 21- 22, 26.

[32] Ahmed Muhtar Paþa, Feth-i Celîl-i Kostantýniyye, Ýstanbul ts, s. 358.

[33] Thomas Whittemore, Ayasofya Mozayikleri, Halil Edhem Hatýra Kitabý, TTK Yayýnlarý, Ankara 1947, s. 200.

[34] Dukas, Bizans Tarihi, çev. VL. Mirmiroðlu, s. 184; Tursun Bey, Tarih-i Ebu l-Feth, Haz. Mertol Tulum, Ýstanbul 1977, s. 64; Semavi Eyice, Ayasofya&, DÝA, s. 207; Ýsmail Hâmi Daniþmend, Ýzahlý Osmanlý Tarihi Kronolojisi, c. 1, Ýstanbul ts., s. 260.

[35] Dukas, Bizans Tarihi, çev. VL. Mirmiroðlu, s. 184.

[36] Ýsmail Hâmi Daniþmend, Ýzahlý Osmanlý Tarihi Kronolojisi, c. 1, Ýstanbul ts., s. 262-263; Ahmed Muhtar Paþa, Feth-i Celîl-i Kostantýniyye, Ýstanbul ts, s. 387-390.

[37] Ekrem Hakký Ayverdi, Osmanlý Mimarisinde Fatih Devri, c. 3, Ýstanbul 1989, s. 317-318; Semavi Eyice,Ayasofya, DÝA, s. 208; Ýlhan Akçay, Ayasofya Camii, s. 26, 40, 50.

[38] Solakzade Mehmed Hemdemî Çelebi, Solakzade Tarihi, Haz. Vahid Çabuk, c. 1, s. 286-287.

[39] Ahmed Muhtar Paþa, Feth-i Celîl-i Kostantýniyye, Ýstanbul ts, s. 389-390.

[40] Hoca Sadettin Efendi, Tacüt-Tevarih, c. 2, Ýstanbul 1992, sadeleþtiren Ýsmet Parmaksýzoðlu, s. 293.


Gönderen: 29.08.2006 - 09:48
Bu Mesaji Bildir   vehbi70 üyenin diger mesajlarini ara vehbi70 üyenin Profiline bak vehbi70 üyeye özel mesaj gönder vehbi70 üyeyi arkadas listeme ekle Yukari
Pozisyon - İmzalar göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   diğer konu

Lütfen Seçiniz:  
Şu an Yok üye ve 1320 Misafir online. En son üyemiz: Didem_
16977 üye ile 13.07.2024 - 11:50 tarihinde en fazla ziyaretçi online oldu.

[Admin | Moderator | Kıdemli Üye | Üye]
Dogum Gününüzü Tebrik Ederiz    Doğum gününüzü tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu ömür dileriz:
hicran_50 (37), usri_yusraa (37), DÝYARBAKIR.. (33), ahmet_erdogan33.. (38), eryal (62), ((-AySeNuR-)) (29), Memet (43), berfo2004 (44), HÜKÜM (54), nerro_22 (34), engin03 (39), cenngiz (55), apo28 (41), KalbiGüzelKiz (41), ismail36 (38), hakikat_nuru (46), gencolhan (48), roket (39), yasarozdemir (44), harbi (55), yusuf_k9 (44), bhdr_84 (40), tugbali (37), orhan yurt (53), mehmet balaca (43), Mehmet Balaca (43), serkantokmak (49), rabiaaslan (39)
Son 24 saatin aktif konuları - Top Üyeler
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.78143 saniyede açıldı   

Reklamlardan
RAVDA sitesi
hiçbir şekilde
sorumlu değildir.