0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » BÜYÜK ŞAHSİYETLER » HÜSNÜ GÜLZARİNİN TASAVVUFİ GÖRÜŞLERİ

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 1 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
ipekyolu_19 su an offline ipekyolu_19  
HÜSNÜ GÜLZARİNİN TASAVVUFİ GÖRÜŞLERİ

12 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 03.01.2006
En Son On: 16.03.2007 - 20:24
Cinsiyeti: ----- 
Hüsnü Gülzari ‘nin gül bahçesi ve onun yetiştirdiği gülleri tanıtırken hem onun tariki, meşrebi ve yola kattığı güzellikleri bir nebze anlatmadan geçemedik, hem de ihvanın elinde muhtasar bir bilgi kaynak bulunur ve istifade eder ümidiyle bu işe giriştik.

Yukarıda bahis olduğu üzere fakir Hüsnü Gülzari ‘yi zahirde hiç görmediğim halde dervişken alemi menamda bir camide buluşup birlikte namaz kıldık. Namazdan sonra beyaz sarıklı ufak boylu ve tenine dolgun bir zat yanıma geldi ve ağzının balını eliyle ağzıma doldurdu ve tarif edilemeyecek bir hal yaşadım ve bilahare fakire himmet eden bu zatın hangi tarikten olduğunu sormak aklıma geldi “Efendim siz hangi tariktensiniz” diye sordum O ‘da “Ruhzari tarikindenim” dedi. Hüsnü Gülzari ‘de yanıma geldi Ağzının balını ağzıma verdi Seni üstat yaptık ihvana dedi Fehmi efendimdi yanımda duran Uyandıktan sonra kendisinin Hüsnü Gülzari hazretleri olduğu ve tarikininde Halvetiyül Uşşakiye, meşreben Ruhzari (Ruhu Zarda) olduğu ayan oldu işte bir nebze bu Ruhzari -Gülzari- meşrebinden bahisle aslında tariki uşşakinin seyri sülukuna değinmek istiyorum. Ruhum bülbül olmuş hakka zar eder Mücahide tutunmuş hep firar eder Pirim Hüsamettin ile kar eder Muhammed ‘e giden kervan geldi mi? Dost eline gidenler nerdeler hani - Hüsnü Gülzari ‘nin daha önce dualamış olduğu bir derviş ibadetine gevşek olarak hasta yatağında efendiyi ziyarete gelmiş olayın şahidi olan ihvan, Hüsnü Gülzari ‘nin o dervişin elini elinin içine alıp dikkatlice bakıp “ Oğul bizim yaktığımız kına çıkmazdı ama seninki iyi tutmamış galiba” dediğini nakletti utanan derviş “ Yok yok tuttu efendim içimdeki sızı ve nedamet gitmiyor söz dersimi yapacağım” diyerek efendinin gönlünü almış. Yine Hüsnü Gülzari başka bir mecliste “Oğul bu hasta halimizle bugünde 15 kişiyi dualadık bunların yaptığı işten, yaptığı dersten Cenab-ı Hak bizide nasiptar ederse buda bize yeter” dermiş. Evet Hüsnü Gülzari yaktığı kına tutan nefesi gönülleri, kalpleri dirilten telkini zikir ve muhabbet mayesi ile insanları hakka yönelten bir zat idi. Malum olduğu üzere nefesi şeyh, kibriti ahmer gibidir. Yedi esma kalpte devama ererse ahlakı zemimeye fena verir ve cümle hastalıklara deva olur. Bu yedi esma ancak kimyayı nefesi şeyhin, taliplere muhabbetle telkini ile devama erer. Nefesi şeyh ise Cebnab-ı Hakkın Cibrili Emin ile medinede Habibinin kalbine ilka ettiği telkin mayesinin, peygamberimiz tarafından İmam Ali (k.v.) ‘ye ve eshabına muhabbetle telkini silsilesiyle Eminden, emine kendisine ulaşmış nefestirki, onun kalbi bu iksirle dolmuştur. Kimyayı nefesi şeyh odur. İşte Hüsnü Gülzari hazretleri de kendisine bu tarikle gelen telkini zikir mayesini, muhabbetle Seyit Necati dededen almış, nefesi ile İç Anadolu’yu zahirde diriltmiş, kalpleri ihya etmiş, batında da Kutbul Aktab olarak, insanı kamil olarak alemleri ihya etmiştir. Malum olduğu üzere bütün tarikler birdir hepsi yedi esma üzere bina olunmuş bilahare kişilerin içtihatlarına göre zaman içinde bazı farklılıklar görülmüştür. Bu meseleyi Ahmet Şemseddin Yiğitbaşı Risaleyi Tevhidinde şöyle beyan eder. “Allah teala gizli bir hazineyken kendisinin bilinmesini arzu etti ve muhabbetle evvela Ruhu Muhammedi ‘yi halk eyledi ve mürit menzilinde tutup nurdan bir kandilde halvet ettirdi. Kendisini şeyh menzilinde tutup kelime-i tevhidi telkin eyledi. Bin yıl Ruhu Muhammedi kelime-i tevhid ile meşgul oldu. Sonra bu muhabbetle ikinci esmayı lafzatullahı telkin etti bin yılda ikinci isimle meşgul oldu. Ondan sonra bu muhabbetle üçüncü isim olan Hu esmasını bin yıl, dördüncü isim olan Hak esmasını bin yıl, beşinci isim olan Hay esmasını bin yıl, altıncı isim olan Kayyum esmasını bin yıl ve yedinci isim olan Kahhar esmasını muhabbetle telkin etti. Hakkın bu isimleri Ruhu Muhammedi ‘ye de devamlı kendini zikreder hale geldi. Bu yedi isme meşayihin usulü esma demesinin hikmeti budur. Bu usulü esmanın nurları vücud menzilesinde olup, muhabbetullah ruh menzilesinde oldu. Aşkı hakiki denen işte bu muhabbettir. Zira muhabbet ile bağlanan (telkin edilen) zikir dinmez, zikir ile bağlanan muhabbet zail olmaz. Hak teala Cebrail (as) aracılığıyla bütün enbiyanın kalbine telkini mayesini, zikri ilka eyledi. Aşkı hakiki denen bu mayeyi, telkini zikri (kalbine ilka olunan şeyi) Resulullah (sav) Medine-i Münevvere ’de ashaba telkin eyledi. Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve İmam Ali (kv) Resulullahtan sonra bu maye ile irşat ettiler meşayihin yoluda bu usul üzeredir. Böylece tarika girip seyri süluk çıkarmak hem farz hem sünnet oldu. Resulullah (sav) ‘in mübarek vücudunun Halk ile münasebeti var idi. Mübarek vücudu ile halka telkini maye edip, irşad edip Hak ile münasebet kurmalarını sağladı. Vefatından sonra Resul (as) bu usulü bozmadı. Yani benim mübarek ravzam ile münasebet kurun telkin alın demedi yerine halife diledi. Artık mezardan telkin olmaz neuzu billah bu mayeden muhabbetten mahrum olunur. Bu takdirce batın için sahih irşad tariki budur ki Kutbul Aktab-ı hakikilik Resulullah (sav) ‘in ola. İmam Ali (kv) ‘den mücaz kişiler yani kalbi bu maye ile baliğ olmuş kişiler ehli irşad oldular ve dualadıkları kişiler Kutbu Manevi oldular. Yine Ahmet Şemseddin Yiğitbaşi Silsile-i Ehli Tarik adlı eserinde asrı saadette şu olayı delil göstermekte . Resulullah (sav) zamanında ashabı suffa denen erler üçyüz altmış kimse var idi. İttifak, Hz. Ali (kv) birgün namaz kılmak niyetiyle mescidi Kübaya gidince gördüki bir bölük Müslümanlar Hakkın ibadeti ile meşgul olmuşlar. Asla gelenden ve gidenden haberleri yok. Hz. Ali (kv) bu melaletle Resulullah (sav) ‘in yanına geldi. Hz. Resulullah dedi ki “ Ya Ali! Niye melül oldun?” Hz. Ali (kv) cevap verdi “Ya Resulullah mescidi kubaya vardım. Gördümkü Suffe-i Safa tevhide meşgul olup ibadet nuruna müstağrak olmuşlar. Asla gözlerine bir nesne görünmez deyince Hz. Resul (as.) buyurdu ki, “Ya Ali sen dahi tevhide meşgul olup Bari teala onlara ibadet nurunu nasip ettiği gibi, senin gönlüne de tevhid nuru nasip ola” dedi. Hz. Ali (kv) tevhide meşgul oldu, gelip Hz. Resul (as) ‘a dedi ki “Ya Resulullah! Asla bana bir nesne ayan olmadı” deyince, Hz. Resul (as) “Ya Ali! Iğmız aynek”, “ Ey Ali! Gözünü yum” deyip Hz. Ali (kv) ‘nin kulağına telkini tevhid eyledi ve Hz. Ali (kv) varıp tevhide meşgul oldu ve bilahare gelip. “Ya Resulullah! Bana şunun gibi acayip ve garayip haller vaki oldu deyince Hz. Resul Cibril ‘i eminin kendi kalbine ilka ettiği ezelde Cenab-ı Hakkın hakikatı Muhammediye ‘ye talim etmiş olduğu esmaları sırayla telkin edince yedinci esmaya geldiğinde dağlar ve taşlar Hz. Ali (kv) ‘ye Bi İznillahi teala hal diliyle kelimat eyleyip secde ettiler. Hz.Ali (kv) dahi Hasan Basri ‘ye ondan Habibi Acemi – Davudi Tai – Marufi Kerhi – Seriyi Sakati – Cüneydi Bağdadi – Seyit Yahya Şirvani – Aleaddin Uşşaki – A.Ş. Yiğitbaşi ondan günümüze kadar geldi. Yine Yiğitbaşı hazretleri bu olayı naklettikten sonra Hz. Resul (as) ‘ın bu telkini bu şekliyle sadece İmam Ali (kv) yaptığı diğer eshabla biat vaki olması nedeniyle tarik silsilelerinin eshab arasındaki fazilet tartışmalarına girmeden ve Musa (as) ‘ın Hızır (as) ‘a biatını örnek göstererek İmam Ali (kv) ‘de sonlanması gereğine dikkat çekmiş. “Ben ilmin şehriyim Ali onun kapısıdır” buyurduğu sebeple Allah (cc) ‘a vuslat etmek isteyenlerin İmam Ali (kv) kapısından ve ondan mücaz meşayihin açtığı kapıdan içeri girmeleri gerektiğini beyan etmiştir. Fakirin kanaatide aynıdır. Yalnız şuna dikkat etmeli ki insanları idlal edecek halsiz şeyhlerden uzak durula. Böyle kişilere derviş olmaktansa ehli sünnet yolunda ebrar tarikiyle geçinmek evladır. Halsiz şeyhe intisabın sonu dervişin ilhadı veya hakiki meşayihi inkardır. Malum olduğu üzere meşayih 4 alemden bahsetmiş 1- Alemi Lahut, 2- Alemi Ceberut, 3- Alemi Melekut, 4- Alemi Şuhud. Alemi Lahut Cenab-ı Hakkın kendi zatıyla bulunduğu yaradılışın başlangıcından beri değişmeyen mahlukatın ilmi ezeliyle vatanı aslisi olan bir alemdir. Cenab-ı Hak (cc) bir kenz, bir hazine iken Alemi Lahut ‘ta bilinmeyi murat etti ve hakikatı Muhammediye ‘yi kendi nurundan halk etti ve ondan Alemi Ceberrutu, Melekutu ve Şuhudu dünya hayatını halk etti. Alemi Lahut zatı itlakiyetin bulunduğu alem, Alemi Ceberut Arş ve Kürsinin bulunduğu alem, Alemi Melekut 7 kat sema ve içindekiler, Alemi Şuhud dünya göğü ve hayatı olmak üzere tasnif edildi. Meşayih bizim idrakimize bunu böyle sundu. Başladı vücutta gizli bir yanış Zuhur etmez mi dost ile barış Hakikat alemini sor karış karış Makamı Mahmud ‘a giderim Allah Cenab-ı Hak Alemi Lahuttaki kendi ruhundan ademe, ademin sülbünden Havva ‘nın ve kızlarının rahmine üfledi.Halkiyetle bu üreme devam etmektedir. (Nefahtü fihi min ruhi) (Legad halaknal insane fi ahseni takviym- sümme redednahu esfele safilin) Ademi ve havayı en güzel bir şekilde kudretiyle halk eden ve alemi melekutta cennete iskan ettiren Hak c.c. malum olayda şeytan a.l. ‘nin ceddimizi kandırması ile esfele safilin olan dünya hayatına indirdi. Bu indirme belki de bir vechiyle onun bulunduğu makamdan daha ilerilere çıkabilmesi, çıkma istidadının kullanılabilmesi içindi. Cennette iskan olunan cesed ve ruhi adem bilahare sülbünden gelecek olan habibi Ekrem- resulü muhterem Muhammet Mustafa SAV sülbü madere düşmesi, zamanı gelince yapacağı miracla ruh meal cesed sidre-i müntehaya, oradanda kab-ı kavseyn ev ednaya kadar çıkması için aşağıların aşağısı olan dünya hayatına gönderildi. Efendimiz SAV. Alemi lahutta nuru tevhidin vechinden nikabı açmasıyla bi kamu keyf Rabbi c.c. ile görüşmüş ve onunla mukabele etmiş ve lahut nuruyla halk olduğu asli vatanına kavuşmuş ve yaradılış gayesinin esası olan marifetullaha kemaliyle ermiştir. İşte Allah Resulü sav ‘in açtığı bu mirac yolundan nev’i beşerin en faziletlilerinden olan Muhammet ümmeti ruhi miraclarını gerçekleştirerek Allah cc ‘ya marifet kesbetmek ve ona doğru ruhen mirac yapmaktadır. Alemi lahuttan indirilen bu ruh arşı ala nuruna mübeddel oldu, ordan kürsü nuruna mübeddel oldu, ordan yedi kat semanın nurlarına ayrı ayrı mübeddel olarak Şuhut alemine inip ana rahmine üflendi. Sıfatı tisa denilen bu 9 göğün nuruna mübeddel olan alemi şuhuda indirilen ruh vatanı aslisinden uzak ve bu 9 nura mübeddel bir şekilde aşağıların aşağısı olan dünya hayatına indirildi. Yaradılış gayesinin aslı bu tenezzül esnasında 9 göğün nuruna ve sıfatına bürünerek alemi şuhutta anasırı Erbaa kaydına girip hayvani sıfatlarla muttasıf olan ruhun ahlaki zemimesinden kurtularak atvari (7) seba denilen bu yedi tavırdan Cenab-ı hakkın habibine ezelde telkin etmiş olduğu ve bilahare yine Cenab-ı hakkın cibrili emin vasıtasıyla kalbi ve cesedi pakı muhammediye dünya hayatında ilka ettiği usulü esma ve muhabbet mayesiyle zikri müdama (devamlı zikirle) ererek bu tavırlardan arındığı gibi ve eshabınada arıttığı gibi onun kamil varisinden muhabbet tarikiyle alınan zikir telkini mayesiyle ahlakı zemimeye fena vermek hayvani sıfatlardan arınıp insan olmak kamil olmak gerekmektedir. İmtihanın aslı ve yaradılış gayesi budur. Atvarı seba denilen bu yedi tavırda son üç göğün mübeddilatı bir sayılıp bilahare 1.Nefsi Emmare, 2. Nefsi Levvame, 3.Nefsi Mülhime, 4.Nefsi Mutmaine, 5.Nefsi Radiyye, 6.Nefsi Merdiye ve 7.Nefsi Safiye olarak belirlenmiş ve her bir tavrın karşılığı olan sıfatını ve mübeddilat nurunu ifna ettirecek sıfatı tisaya yok edecek terakkiyi sağlıyacak esmaların muhabbet mayesiyle telkini asrı saadetten günümüze kadar kamil be kamil gelmiş ve muhabbet mayesiyle kamillerin lisanından yapılan kelime-i Tevhid telkini nefsi Emmare sıfatını ifna etmiş, lafzatullah sıfatı levvameye ifna vermiş, Hu esması sıfatı mülhimeye ifna vermiş, hak esması mutmainneden terakki sağlamış, Hay esması radiyeden terakki sağlamış, Kayyum esması merdiyeden terakki sağlamış, Kahhar esması safiyeden terakki sağlamış ve sıfatı tisanın ifnası 7 tavrın sülukunun aşılması ve seyri suluk, tarik yolu denilen bu yoldan geçen kişinin indirildiği alemlerden geri yükselerek geldiği alemi lahuta çıkması ve lahut aleminin nurunun tecelli etmesi basiretle cemalullahı görebilmesi vatanı asliye kavuşması söz konusu olmuştur. İşte Ruhzari meşrebi de diyebileceğimiz halvetiyenin Uşşaki tarikinde seyri sulukun bu temel esmalarına rağbet edilmiş 7 esmadan sonra (etvarı seba) 5 esması (hazretül hams) bulunan tariki Uşşaki esmalarını bu meşrepte ya Fettah esmasına kadar diğer Uşşaki meşreblerinde olduğu gibi tek tek talim edilmiş. Ya Fettah esmasından sonrada Vahid,Ahed,Samed, Allah esmalarını dörtlü esma olarak ve makamı cem esmaları olarak talim etmiş ve bu şekilde taliplerini Hakka vuslat ettirmiştir. Ayrıca kuvvetli bir zakir (idareci) ve rehber (ihvana yol gösteren, rüyalarını dinleyip esma değiştiren) kadrosu oluşturarak hizmetin devamını sağlamıştır. 1925 yılında çıkan tekke ve zaviyelerin kapanması ile ilgili kanun ve menemen olaylarından sonra tarik silsile ve meşrebleri Türkiyenin her yerinde inkıtaya uğramış o günün zor şartlarında Hüsnü Gülzari ve Hulefası cansiperane hizmetin devamını sağlamıştır. Hasan Necati dedenin dergahı kapandıktan sonra kendisi ve Hüsnü Gülzari hazretleri bu hizmeti köy oadalarında ve ihvan evlerinde devam ettirmiş. Tariki Uşşakinin usul ve erkanını bozmadan devamını sağlamıştır. Uşşakinin asıl halakayı zikrullah usulünü korumuş özelliklerini usül ve furuu aynen devam ettirmiştir. Fakirde bu yola girdikten sonra bu güzelliklerin devamına titizlik göstermekteyim. Her ne kadar zikir tempomuz cezbeli ise de başlangıçta usulün korunması bilahare cezbeli zikre geçilmesi ve diğer tarik meşreblerce tevhidin sağlanması gerektiği kanatindeyim. Bu arada son dönem Uşşaki meşrebleri bilemediğim nedenlerle Hasan Hüsamettin Uşşaki hazretleri ve Halvetiyenin usulünü değiştirdikleri esmaların aslına sadık kalarak bir takım değişiklikler yaptıkları gözlenmektedir. Bu husus sonradan gelenlerinde bu açılan kapıdan girerek başka başka ilaveler yapmaları ve yolun aslını tahrif etmesi ihtimalini doğurmaktadır. Fakir bizzat uşşaki meşrebiyiz diyen fakat şeriat kaydından kendini azade hisseden ve bizim 48 adet esma ile seyri sülukumuz çıkar diyenlere rastlamışız. Son dönem uşşaki meşayihinden olan Mezarcı Mehmet efendinin ağzından bizzat şöyle işitmiştim. Şeyhi kendine icazet yazdıkta, şöyle vasiyet etmiş “Bizden aldığın usulü ayniyle devam ettir. Kendinden yola ve erkana hiçbir şey katma”. Bu manada Hüsnü Gülzarinin tarik kardeşi Hasan Necati dedenin icazet yazdığı çok alim fazıl bir zat olan Zühtü Dede “ Biz dervişi Hu esmasında irşad ederiz 12 esmayı bekletmeyiz” demesi ile pirlerin gadrine uğradığı ve erken vefat ettiği İbrahim İpek efendi tarafından beyan edilmişti. Talibi irşadi hazretlerinin icazetli talebelerinden olan Hüseyin Hüsnü Aziz. Sücaaddin Baba ve Kanber efendi yukarıda bahsettiğimiz usule riayet etmişler, tekke ve zaviyelerin kapanmasıyla intikaya uğrayan zor günler yaşayan usullerini kaybeden Uşşaki tarik meşrebleri bilahare bazı değişikliklerle karşı karşıya kalmışlar. Allaha hamd ve şükürler olsun ki Seyit Necati Dedenin Anadoluya taşıdığı ve Hüsnü Gülzariye teslim ettiği yolda özünü aslını bozmadan devam etmiş zikir ve esma usulleri değişmeden günümüze kadar gelmiştir. Rivayet olunur ki Hüseyin Hüsnü Aziz efendiye kadar Uşşaki zikirlerinde dervişleri feyizlendirmek ve ritim için tef-bendir gibi alet kullanılırmış. Bir gün Hüseyin Hüsnü Aziz efendi bir zikrullah meclisinden sonra evin sahibi kadı efendinin kızına zikiri beğenip beğenmediğini sormuş O ‘da “zikri bilmem ama tefin sesi kulağıma çok hoş geldi, çok hoşuma gitti” demiş bunu üzerine celallenen Hüsnüya dede tefi parçalatmış ve bir daha da meydan zikirlerinde çaldırmamış. Halveti Uşşaki tariki ve Ruhzari meşrebi şeriatın zahirine bağlı tarikatın usul ve füruna uygun hareket eden efendimiz SAV ‘in (Hayrul umurihi evsatuha) işlerinizin hayırlısı ortasıdır dediği bir orta yol olarak karşımıza çıkmaktadır. Bütün Uşşaki meşrebinin idarecileri hadimleri bu hizmeti ön plana çıkararak hizmete devam etmeleri temennimizdir. Bu arada Sücaaddin Babanın halifelerinden Sami Niyazi hazretlerinin tertip etmiş olduğunu zannettiğimiz usulü esmada Allah, Allah,Ya Allah - Hu,Hu Ya Hu - Hak Hak, Ya Hak – Hay,Hay,Ya Hay – Kayyum, Kayyum, Ya Kayyum – Kahhar, Kahhar, Ya Kahhar ilel ahir. Bu tertip devam ettirmekte alim ve fazıl olan Hüsnü Gülzari hazretlerinin bu tertibi eleştirdiğini İbrahim İpek Efendi bize bildirmişti. Eleştiri konusu yukarıda bahsettiğimiz gibi pirin usulünü bozmamaktaki hassasiyet, bir diğeri ise dervişlerin usulü esmayı başında Ya (ey) nidası olmadan anması edebe aykırıdır görüşüdür. Bilahare Seyit Kazım efendi diğer tariklerden aldığı icazet nedeniyle olsa gerek ders tariflerinin başına 111 besmeleyi şerif ekleterek tevbe istiğfarla başlayan Hazreti Pirin usulüne ilave yapmıştır! Fakire el an hallerini dinlediğim bazı ihvanlarda İbrahim İpek Efendinin talim ettiği Ya Allah, Ya Nur - Ya Hayyu, Ya Kayyum, Ya Zelcelali vel İkram - gibi ikili ve dörtlü esmaları duymaktayım. Zakirlerden yeni dervişlere bu esmaları isteyenlere “Bu İbrahim İpek Efendinin içtihadı nefsi talimidir. Bu esmaları siz veremezsiniz” deyip. Asıl usulü esmaya ağırlık vermeyi uygun görmekteyim. Böylece Pirin tertibini bozmadan elimizde kalan bu öz Uşşaki Meşrebi halakayı zikrullah usulleri olsun ve diğer tertibi esmaları olsun aslına uygun korunmasından yanayım. Böylece Halvetinin Uşşaki kolunun Ruhzari meşrebinin en iyi bir şekilde icra edileceği kanaatindeyim. Allahu alem bisevab. Şimdi meşayih, tertip ettiği bu yedi tavır hakkında muhtasar bilgiler vererek bu konuyu bu kitabın içinde sınırlı tutarak bitirmek istiyorum. Malum olduğu üzere tariki uşşakinin 12 adet usulü esması vardır. Bu esmaların halveti silsilesinde geriye doğru incelediğimizde Seyit Yahya Şirvani, Dede Ömer Ruşeni, Ahmet Şemsettin Yiğitbaşi hazretleri usulündede 12 esmayı görmekteyiz. Tertibi biraz farklı olsada Bu esmalar; 1.Kelime-i Tevhid, 2. Ya Allah, 3. Ya Hu, 4. Ya Hak, 5. Ya Hay 6. Ya Kayyum, 7. Ya Kahhar, 8. Ya Vehhab, 9. Ya Fettah, 10. Ya Vahid, 11. Ya Ahed, 12. Ya Samet olarak sıralanmıştır. Ahmet Şemsettin Yiğitbaşiyle gelen kolun İzzettin Karamani, Ümmi Sinan ve Hüsamettin Uşşaki hazretlerinin usulü esmasında bu esmaların varlığı fakirin kanaatidir. Hazreti Pir Hasan Hüsamettin Uşşaki ‘den sonra silsilede olan bazı inkitalar Piri Sani Cemaleddin Uşşakiye kolun belirsizlikle gelmesine yol açmış bilahare Cemalettin Uşşaki doğruluğunu ispatlayamadığımız bir nakilde kendisine ceddi İmam Ali (kv)’nin maneviyatta 12 esmayı 1. Kelime-i Tevhid, 2.Ya Allah, 3.Ya hu, 4.Ya Hak, 5.Ya Hay, 6.Ya Kayyum, 7.Ya Kahhar, 8.Ya Fettah, 9. Ya Vahid, 10. Ya Ahed, 11.Ya Samed, 12. Ya Allah olarak talim ettiğini beyan etmiştir. Bundan anlaşıldığı üzere 2. esma olan Ya Allah ile 12. esma olan nidasız Allah mükerrer olarak yer almaktadır. Yine bu usül Hazreti Pirden geldiyse Hazreti Pir Hasan Hüsamettin Uşşaki hazrteleri Pir olarak böyle bir içtihat ederek kendi usulünü kurmuş olur. Böyle değilse Nakşi dersinide talim eden fakirin kanaati, Piri Salis Selahaddin Uşşakinin ve beklide silsilede olan ondan önceki meşayihlerin bazılarının Nakşi tariklerinden de mücaz olmaları, nakşi tarikinin yegane esması olan lafzatullah ile 12 esmanın nihayetinin bitirilmesi gibi bir içtihad, doğurduğu düşüncesini uyandırmaktadır. Bir başka akla gelen şey ise, Lafzatullahın diğer esmaya muzaf olması esmaların tek tek veya dörtlü şekilde okunurken sonunda bulunması esmanın icrasını çıkarmayı kolaylaştıracağından örneğin Ruhzari meşrebinde Hay esması kıyamda Hay, Hay, Hayy Allah diye okunduğundan ve Vahid, Ahed, Samed Allah diye cem esmaları darb olunduğundan alt sıralamada Ya Vehhab ismi şerifinin unutulduğu, veya tertipten bu vechile çıkartıldığı kanaatindeyim. Bu halin aslın ne olduğu kaynak ile elimizde belgelenemediği için Pirin ruhaniyetinden bir uyarı, Rabbimden bir beyan söz konusu olursa ve elimizde Hazreti Pirin usulü esması ile ilgili bir kaynak eser (kendi zamanında ve yakın hulefasından) ortaya çıkarsa bu konunun netleşeceği inancındayım. Bu etvari seba denilen 7 tavır ve kişinin enfüs alemindeki seyri, Hazreti hamse denilen 5 esmanın tavrı tevhid mertebelerinde alemlerin seyri olarak 12 esmanın seyri slüluku tamamlanmaktafdır. Tariki Uşşaki ‘nin seyrini, kendi nefsini tanıyabilmesi için yapacağı seyri iki kısımda ele alınır ki birinci kısım seyri enfusi ve devri ademdir ki; Bunlar 1. Nefsi Emare, 2. Nefsi Levvame, 3.Nefsi Mülhime, 4.Nefsi Mutmaine, 5. Nefsi Nefsi Radiye, 6.Nefsi Merdiye, 7.Nefsi Safiye olarak adlandırılırlar. Bu seyri tamamlayıp, bu sıfatlardan terakki etmek için kişide azim, say ve gayret ve Cenab-ı Hakkın yapmış olduğu iyi hal ve tavırlar karşısında o kişiye ikram ve ihsan etmesi ezelde de nasiplendirmesi gerekmektedir. Cenab-ı Hak bize ve ümmeti Muhammede bu yolu açıp seyri sulukumuzu zamanı ve hakkı ile tekamül ettirmeyi nasip eylesin Amin Ya Erhamerrahimin. İkinci kısma ise (Hazreti Hamse) beş hazret mertebesi denmektedir. Tevhid mertebelerini ifade eder bunlar 1.Efal Alemi, 2.Esma Alemi, 3.Sıfat Alemi, 4.Zat Alemi, 5.İnsanı Kamil diye adlandırmış. Bu mertebelere çalışarak, yaşanarak ve hakkın lütfu ile aşılarak, gün mürşitlerin himmetleri ile kemale erilir. Allah c.c. kendisine çekmeyi murad ettiği kulları bu yoldan geçirerek kendisine ulaştırır. Abdulkadir Geylani hz.leri Men Aref dersi okumayanın yani bu seyri gerçekleştirmeyenin zahirde ilim sahibi de olsa cahil sayılacağını beyan etmiştir. Efendimiz (SAV) “Men Arefe Nefsehu Fegad Arfe Rabbehu” buyurmuş ve büyüklerimizde nefsin cihad ile, mücadele ile temizlenip tezkiye edilebileceğini bizlere bildirmiştir. Bu manada İpek Efendi, Lazımdır dervişe say ile gayret Yetişmek istersen kervana dedi diyerek, bir başka divanında, Say ve gayret ile çıktık bu kaşa Bu hali görenlerin hep aklı şaşa Layıkmıydım mevlam bende bu işe Rüşdüyü ummana daldırdın Allah diyerek seyri süluk yolunda lütfu ilahinin yanında say ve gayretli olmaya kesbe dikkatleri çekmiş. Tasavvuf büyükleri bizlere nefsin aslında bir olduğu ve sıfatlarının yedi olduğunu bildirmekteler. Nefs-i Emmare bütün gücüyle kötülüğü emreder istediğini yaptıran nefis anlamındadır. Nefs-i Emare sıfatından kurtulabilmek için evvela onu iyi tanımalı ve her vechi ile tarif etmek gereklidir. Hak yolu taliplerinin bidayette en zor, en güç geçen makam burasıdır. Sıfatı tisayı tarif ederken ruh nefs-i emmarenin kaydında iken 3 göğün nuruna mübeddel olduğunu ve anasırı Erbaa ile mecz olduğunu bildirmiştik. Bu makamda ruh, ten kafesine sıkışmış ve ruhu hayvan denilen gardiyanın tasallutundaki bir esir mesabesindedir. Ruhun bu esaretten kurtulması ve ten kafesini yarıp mübeddel olduğu bu üç göğün nurundan arınması bidayette zor bir iştir. Malum olsun ki bir çocuk anne sütüne alışıkken mamaya geçmesi çok zordur. Mamadan yemek yemeye alışmasıda çok zordur. Nefsin bulunmuş olduğu tavır ve mertebelerden sıyrılması o derecede zor ve metanetli bir iştir. Bu nefis mertebesinde kişi eğer daha şeriat kapısından içeri girmemiş ve mükellefiyeti kabul etmemişse daha vahim bir durum arzeder. Mürşidin dizine oturan ve muhabbetle mayeyi zikiri (zikir telkinini) alan mürid şeriatın rükun ve kurallarına uyacağına dair mürşidi şahit tutarak söz vermiş olur. Böylece nefsi daha önceki adetlerinden kesilir. Bebeğin sütten kesilmesi gibi, kişi onu mamaya (ibadet ve taate) alıştırmaya gayret eder. Şeriatın rükünlerine uyarak almış olduğu zikir telkinine devam eder. Nefs-i Emmare sıfatına fena vermeye, ahlakı zemimesini ifna etmeye ve ruhunun mübeddel olduğu sema nurlarından sıyrılıp asli vatanına doğru yönlenmeye başlar. Yavaş yavaş Nefs-i Emarenin kötü sıfatları izale olmaya başlar. Tasavvuf büyükleri Nefs-i emareyi yedi başlı ejderhaya benzetmişlerdir. 1. Kibir- Ucub-Enaniyet, 2.Hırs, Tamah-Buhul 3.Şehvet-Hubbu Dünya, 4.Gadap-Kin, 5.Şirk-Küfür-Fısk, 6.Cehalet-Gaflet-Günah kebair, 7.Darb-Zulüm. Bu yedi sıfattan ikisi asıldır. Bu ikisi fena bulursa diğerleri çabucak ortadan kalkar ki bunlardan biri hubbü dünya (dünya sevgisi), ikincisi benlik ve enaniyettir. Peygamber (SAV) “Hubbü dünya resi külli hatietün” diyerek mezmum (yerilmiş) olan dünya sevgisinin kötülüğünü işaret etmiş. “Vücudun, enaniyetin öyle bir günahtır ki, günah olarak sana yetişir.” diyerekte benlik ve enaniyetin ne kadar kötü bir sıfat olduğuna işaret etmiştir. Kişi mürşidinin dizine oturupta mayeli zikir telkinini aldıkta benlik ve enaniyetinden varlık kaydından kurtulmuş olur. Alim ise alimliğinden, zengin ise malının kaydından, makam sahibi ise o makamın kendine verdiği varlıktan sıyrılmış olur, zikre müdavemetle kişinin kalbindeki gayri sevgileri de izale olur ve böylece Allah’ın sevgisi o kalbe yerleşir. İbrahim İpek efendi “kişinin dili neyi zikrederse, gözü onu görmeyi arz eder, gönlüde ona meyleder” buyurmuştur. Böylece Kelime-i Tevhide cehri ve hafi müdavemetle kişi Emmare sıfatlarına ifna verir ve yedi başlı ejderha suretindeki yukarıda saydığımız birbirine girift olan ruhu hayvanın kötü sıfatlarına fena verir ve vücut ülkesinde ruhu hayvan ruhu insanla imtizac eder onun hali ile hallenmeye başlar vahşi hayvan sıfatından kurtulup insan olmak kamil olmak yolunda terakkiyat sağlar. Bu işin yolu başlangıçta 1.Mürşide biat, 2.Telkini zikre müdavemet, 3.Şeriatın had ve hududuna riayet, 4.Tarikatın usul ve füruuda istikamet, 5.Nefse muhalefet, tahliyeyi kalp, tezkiyeyi nefistir. Üçüncü şık olan tarikatın usül ve füruuna müdavemet en önemli noktalardan biridir ki, Cemaatleşmek, haftada bir de olsa halakayı zikre devam etmek, cehri ve hafi olarak kelime-i tevhidi çokça zikretmek gerekmektedir. İbrahim İpek Efendi “şeriatın ilanı Ezan-ı Muhammedi, tarikatın ilanı halakayı zikrullahtır. Dervişler haftada bir halakayı zikrullaha girmezler ise tesbihte çekseler zaman içinde tarikattan düşerler” buyurmuştur. Haftalık cemaat zikrini yapan kişi günlük evradını 24 saatte bir kez şu tertip üzere yapar. (Efdal olan vakit, seher vaktidir.) 1. 4 rekat tarikat namazı (Seyr-i süluk yol namazı) kılınır. Huzurda diz üstü oturur şekilde; 2. 1 Fatiha-ı Şerif 3. 3 Ayet-el Kürsü 4. 11 İhlas-ı Şerif 5. Felak Suresi 6. Nas Suresi 7. Fatiha Suresi 8. Bakara Suresinin başı okunur Hasıl olan sevabı Peygamber (SAV) Efendimizin ruhuna Al ve Eshabına, Pir Hüsamettin Uşşaki, Hüsnü Gülzarinin, İbrahim İpek Efendinin ve cümle geçmiş üstadların ruhuna ve kendi mürşidimizin ruhu makamına hediye eyledik vasıl eyle yarabbi deyip, kendini dünya ve masivadan uzak tutmaya çalışarak rabıtaya yönelir. 1 tesbih tevbe istiğfar 1 tesbih Selevatı Şerife çekildikten sonra, Destur ver Ya Hu, Destur ver Ya Hazreti Pir, Destur ver Ya Ricali Gayb “Neveytülillah Euzu Billahimineşşeytanirracim Bismillahirrahmanirrahim efdali zikrullah fağlemenne Hu La ilahe illallah deyip 700 adet “Kelime-i Tevhid” çekilir. Ders bittikten sonra aynı minval üzere sevabı bağışlanır. Halkayı zikrullah ise haftada bir veya iki kez toplanmak üzere yapılır. İdareci destur aldıktan sonra silsile okunur. Tevbe istiğfar ve salavatı şerife toplu halde cehren okunur. Bilahare kelimeyi tevhid ve lafzayı celal oturarak cehren zikredilir. Hu esmasında kıyam edilir. Hak esması okunduktan sonra, Hay esmasında “Hay, Hay, Hayyyy Allah” diyerek en son Hay esması uzatılıp lafzatullah’a darb edilir. hay, Kayyum, Kahhar, Fettah esmalarının yüzbaşıları okunur. Kayyum, Kahhar ve Fettah esmaları Ya Kayyum, Ya Kahhar, Ya Fettah diye “Ya” nidası ile okunur. Son olarak yüzbaşısı okunduktan sonra Vahid, Ahed, Samed, Allah esmaları toplu olarak cem esmaları olarak okunur ve tekbir ve salatu selamdan sonra oturulup duaya geçilir.

kaynak:http://www.gulzarii.com
Ekleme Tarihi: 23.02.2007 - 18:21
Bu mesajı bildir   ipekyolu_19 üyenin diğer mesajları ipekyolu_19`in Profili zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1272 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
SaYaCGIN (48), AnneminSariGülü.. (34), kotza1 (55), keremcik (52), fatih GUNES (49), muhsin p.o. (52), tuva (42), Dostluklar_Baki (39), meydan26 (50), mehlika akasya (45), panter32 (50), NÖBETCI (47), baranbari (49), friendsofmehdi (39), tatar_salih (36)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.81901 saniyede açıldı