0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » EDEBİYAT / MAKALE / ŞİİR » MAKALELER » GERÇEK AŞK(TASAVVUFTA AŞK)...

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 2 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
Ukab su an offline Ukab  
GERÇEK AŞK(TASAVVUFTA AŞK)...

575 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 20.01.2007
En Son On: 05.02.2010 - 15:42
Cinsiyeti: Erkek 
GERÇEK AŞK ! (Tasavvufta AŞK)

"Rahman ve Rahim olan ALLAH'ın Adıyla"
"Kalpler ancak ALLAH'ı anmakla mutmain olur." Râd/28

Rabbim, Rabbim, bu işin bildim neymiş türkçesi, Senin aşkın ateştir, ateşin gül bahçesi.

"Göz kaptırdığım renkten, kulak verdiğim sesten, Affet Senden habersiz aldığım her nefesten." Necip Fazıl Kısakürek

Aşık olan kişiler deli olagan olur,
Aşk nedir bilmeyenler âna gülegan olur,
Sakın gülme sen âne , deli değildir sane,
Kişi neye gülerse başa gelegân olur,
Aşık Yunus sen dahi, incitme aşıkları,
Aşıkların duası kabul olagan olur.

Cenab-ı Hakk'ın muhabbet(aşk) zinciri kimin ayağına takılmışsa onun için korku yoktur, gam çekmekte yoktur. Bu zincir, dünya zincirini kıranlara takılır. Evet zinciri aşk, takınmayan kimse henüz manevi hayata kavuşmamış demektir.

Züleyha'nın, Hz Yusuf'a (AS) olan aşkı.
Züleyha Hz Yusuf'a AS olan aşkı uğruna güzelliğinive servetini bu yolda vermiş, yetmiş deve yükü mücevher ve gerdanlığı bu yolda harcamış. "Bu gün Yusuf'u (AS) gördüm" diyen herkese eline geçeni zengin edecek bir mücevher vere vere elinde bir şey kalmamış. Aşkından dolayı karşılaştığı herşeyi Yusuf diye çağırır olmuş. O kadar ki başını göğe kaldırdığı zaman Hz Yusuf AS adını yıldızların üzerinde yazılı görürmüş.Daha sonra Züleyha iman edip Hz Yusuf AS onunla evlendikten sonra eski aşığı ve yeni kocasından ayrı yaşamaya yönelerek kendini ibadete vermiş varlığını tamamen ALLAH'a C.C. adamış, Hz Yusuf AS kendisi gündüz yatağa çağırsa "akşama" diye savar, akşam çağırınca "yarına" diye ertelermiş. Nihayet bunun sebebini Yusuf'a AS şöyle söyler "Ben sana ALLAH'ı C.C. tanımadan önce aşık olmuştum". Bunun üzerine Yusuf AS "Seninle birleşmemi emreden yüce ALLAH'dır. Senden iki çocuğum olacağını ve bunları peygamber olarak görevlendireceğini bana bildirdi."

Hz İsa AS birgün bahçe sulayan bir delikanlı ile karşılaştı, delikanlı Hz İsa'ya AS "Rabbinin sevgisinin zerre ağırlığındaki bir kısmını bana bağışlamasını dile" der. Hz İsa AS "sen zerre kadarına dayanamazsın" diye karşılık verir. Delikanlı "O halde zerre kadarının yarısını versin" der. Bunun üzerine İsa AS "Ya Rabbi bu gence sevginin zerre kadarının yarısını bağışla" diye dua eder ve yoluna devam eder. Bir müddet sonra Hz İsa'nın AS yolu yine oraya düşer, delikanlıyı sorar. "Delirdi dağlara çıktı" derler. Hz İsa AS delikanlıyı kendisine göstermesi için ALLAH'a dua eder. O sırada delikanlıyı dağlar arasında görür, onu gözlerini gökyüzüne dikmiş ve bir kaya üzerinde dimdik ayakta dururken bulur.Hz İsa AS delikanlıya selam verir, selamını almaz "Ben İsa'yım AS" diye kendisini tanıtarak delikanlının ilgisini çekmeye çalışırken Yüce ALLAH'tan C.C. kendisine şu vahy gelir "Kalbinde Benim sevgimin yarım zerresini taşıyan kimse insanoğlunun sözünü duyar mı? İzzet ve Celâlim Hakkı için sen onu testere ile ikiye biçsen, onun acısını bile duymaz."

Adamın biri Efendimiz'e SAV "Ben seni seviyorum" dedi. Efendimiz SAV "Yoksulluğa hazır ol" buyurdu. "ALLAH'ı da çok seviyorum" deyince "O halde belaya'da hazır ol" buyurdu. Tirmizi (Başka bir rivayette: "Beni sevene fakirlik, hedefine koşan selden daha süratli gelir" buyurmuştur.)

ALLAH'u Teâlâ Musa AS'a şöyle vahyetti "Bir kulumu sevdiğim vakit ona, sadakatini görmek için dağların bile dayanamayacağı belalar veririm. Şayet sabrederse onu Kendime veli ve dost edinirim. Şayet acziyet gösterir, feryad ederse onu perişan ederim" buyurmuştur.

Zatın birisi der ki: "Sevdiğim herşeyi ALLAH C.C. sevdiği için sevdim, hatta ateşi sevseydi, oraya da girmeyi severdim."

Cüneyd sordu: "Seven kimse belanın acısını duyar mı? Seriyyüs Sakati dedi ki "Hayır". Cüneyd "Kılıç darbesi yesede mi?" Sakati "Evet yetmiş kılıç yarası alsa da acısını duymaz" dedi.

Bişr RA diyor ki:"Gençliğimde Abadan'a gitmiştim. Cüzzamlı deli ve kör bir adam ile karşılardım.Sara'sı tutmuş, karıncalar vücuduna üşüşmüş etini yiyorlardı. Başımı kaldırıp kucağıma aldım, ayıldığı vakit "Benimle Rabbim arasına giren bu adam kimdir? Rabbim beni parça parça yapsa, benim O'na ancak sevgim artar." Dedi."

ALLAH'u Teâlâ, Peygamberlerden birine: "Ben dostluğum için Beni zikirden yorulmayan, Benden başka gayesi olmayan ve Benim üzerime başka hiçbirşeyi tercih etmeyen, ateşte yansa bile ondan acı duymayan, neşterlerle parça parça edilse de acısını hissetmeyen kimseleri seçerim." Buyurdu.

Muhabbet şarabını bardak bardak içtim, ne şarab tükendi ve nede ben kandım. Şibli RA

ALLAH'u Teâlâ C.C., İsa AS'a: "Ben kulumun sırrında dünya ve Ahiret sevgisinden bir şey bulmadığım vakit, onu Benim sevgimle doldurur ve Kendi himayem altına alırım." Buyurdu.

ALLAH'u Teâlâ C.C., Musa AS'a "Bern" isimli siyah bir köle için: "Bern, Benim için çok sevimli bir kuldur, ancak bir kusuru vardır" buyurdu. Musa AS "Kusuru nedir, Ya Rabbi?" diye sorunca, ALLAH'u Teâlâ C.C. "Seher rüzgarı onun hoşuna gider ve ondan zevk alarak onunla huzur bulur. Halbuki Beni seven, başka hiçbirşey ile huzur ve sükûn bulamaz." buyurmuştur.

Mevla C.C. uzun ve edebiyat yüklü dualara değil kalbi yanık, aşka uğramış, iki kellimeyi bir araya getiremeyen aşıkların semayı inleten "Ya Rabbi duasına" daha fazla itibar eder.

Her büyük sevginin ve sevgilinin bile üç paraya satıldığı bu günde, siz parayla asla satın alınamayan ve daim olan sevgiyi arayın. O sevgi ki onu bulanlar ebediyen kaybolmayan sevgiye ve aşk'a kavuştular. Onu uzakta aramayın, gönlünüze/kalbinize bakın göreceksiniz ki o sevgi : "ALLAH C.C. ve Râsulü'nün SAV sevgisidir"


Üstad'dan Aşk (N. Fazıl'dan)
Tam otuz yıl saatim işlemiş be durmuşum, gökyüzünden habersiz uçurtma uçurmuşum.


Diyorlar Bana, kalsın şiirde sözde yerde , Sen araştır, göklere çıkan merdiven nerde.

Anladım işi; San'at ALLAH'ı aramakmış, Marifet bu, gerisi yalnız çelik çomakmış.

Zehirle pişmiş aşı yemeye kimler gelir? Dilsizce, yalnız ALLAH (C.C.) demeye kimler gelir?

Seni aramam için beni uzağa attın, Alemi benim, beni Kendin için yarattın.

Tel tel iplik iplikte dikseler ağzımı, Tek ses duysalar; ALLAH (C.C.) yoklayanlar nabzımı.

Tutuşturanlar, lûgat kitabını elime, Bilsin; ALLAH'tan (C.C.) başka bilmiyorum kelime.

Ellerime uzanan dudakları tepeyim, ALLAH (C.C.) diyen gel seni ayağından öpeyim.

Ne var ki pazarlığa girişecek ecelle, sermayem tek kelime ALLAH (C.C.) Azze ve Celle.

Güzel ALLAH'ım (C.C.), Senden ne gelecekse gelsin, Sen ki Rahmetinle de Kahrınla da güzelsin.

Neye yaklaşsam, sonu uzaklık ve kırgınlık, Anlaki yok ALLAH'tan (C.C.) başkasıyla yakınlık.

Kudret O'nun, gayrında ne mecal var ne tüvan, Alim ilmine yansın, pazusuna pehlivan.

Rabbim, Rabbim, bu işin bildim neymiş türkçesi, Senin aşkın ateştir, ateşin gül bahçesi.

Neye baksam aynı şey neyi görsem aynı şey, Olan Sensin, hey gidi hakikat Sultanı hey.

Bu yük Senden ALLAH'ım (C.C.), çekeceğim naçarım, Senden Sana sığınır, Senden Sana kaçarım.

"ALLAH C.C. bir" demektense ecel teri dökerken, Ölüversem, beklenmez bir anda "ALLAH C.C. bir" derken.

Sana şah damarından daha da yakın ALLAH (C.C.), Günah mı dedin, Ondan uzağa düşmek günah.

Göz kaptırdığım renkten, kulak verdiğim sesten, Affet Senden habersiz aldığım her nefesten.

ALLAH (C.C.) dostunu gördüm bundan altı yıl evvel, Bir akşamdı ki, zaman donacak kadar güzel,
Bana yakan gözlerle bir kerecik baktınız, Ruhuma, büyük temel çivisi çaktınız.

Düşünüyorum O'ndan evvel zaman varmıydı? Hakikatler boşluğa bakan aynalarmıydı?

O ALLAH'ın (C.C.) emriyle kâinat Efendisi (SAV), Varlığın tacı, varlık nurunun ta kendisi.

Müjdecim, kurtarıcım, Efendim, Peygamberim, Sana uymayan ölçü hayat olsa teperim.

Gözüm, aklım, fikrim var deme, hepsini öldür, Sana göl gibi gelen, O göl diyorsa göldür.

Eklense de başıma dünyada kaç baş varsa, Başım onlarım hepsi içinsecdeye varsa.

O yüz, her hattı tevhid kaleminden bir satır, O yüz ki göz değince ALLAH'ı (C.C.) hatırlatır.

Sual: Ey veli, insan nasıl olmalı söyle, Cevap: son anda nasıl olacaksa, hep öyle.

Biri aşk, biri nefret, bizim kanadımız çift, Ateş saçmalı ki Nûr, erisin kapkara zift.

Büyük Randevu, bilsem nerede saat kaçta, Tabutumun tahtası bilsem hangi ağaçta.

Hasis sarraf, kendine bir başka kese diktir, mezarda geçer akça, neyse onu biriktir.

Dostlarım ev, eşyamdı, birbir gitti diyorum, Artık boş odalarda ölümü bekliyorum.

Bu dünyada renk, nakış, lezzet, ne varsa küsüm, Gözümde son marifet, Azrail'e (A.S.) tebessüm.

Ölüm ölene bayram, bayrama sevinmek var, Oh ne güzel bayramda tahta ata binmek var.

O demde ki perdeler kalkar, perdeler iner, Azrail'e (A.S.) "hoş geldin" diyebilmekte hüner.

Öleceğiz, müjdeler olsun, müjdeler olsun, Ölümüde öldüren Rabb'e secdeler olsun.

Ölüm güzel şey, budur perde ardından haber, Hiç güzel olmasaydı, ölürmüydü Peygamber (SAV) ?


Tasavvuf'da, Aşıklardan inciler;

İlletli olarak Seni istemiyorum. Yani hem Senin muhabbetin, hemde gayrinin muhabbeti yok.

Zahir, aşıkın halinden haberdar değildir. Onun için hoşda konuşsa, nahoşda konuşsa mazur görülür. ALLAH C.C. aşkının yolunun azığı belalardır unutma.

Ey Yüce ALLAH'ım C.C. hiç kul dergahına gelirde kovulur mu? Hem Padişahın kapısına eli dolu mu gidilir? O ne büyük cür'ettir. Kerem kapısı ile yarışa kalkılır mı?

Kasa, masa, rütbe, şöhret geçicidir. Aşk-u muhabbetin belasını tadanda, bu kayıtların kederi bulunmaz

Kâinatı bir halden diğer hale çevirenin, Yâkinen (şüphesiz) ALLAH C.C. olduğunu görürsen. Kâinat birbirine karışsa, kalbin semavatı ve arz'ı nurlandıran ALLAH C.C. iledir.

RASULULLAH'a SAV olan aşkımız, Sana olan itaatın kilididir. Bu vücud kafesinde ki gönül kuşu hep O'nun aşkıyla tutuşur.

Biz de iman budur, başkasının imanına uymaz. Bundan dolayı ALLAH'tan C.C. gayrıya ihtiyacımız yoktur. Gönlümüz ALLAH'ı C.C. Rezzak tanıyıp, halimizle kimsenin kapısını çalmayız.

Nur'u Muhammediye SAV kavuşan göz eşyayı istediği gibi kullanır. Onun kalbi Arş-ı Rahman'dır. Siyah kalp bile onunla karşılaşsa, derhal nur gibi parlar. Kâinat baştan başa zulüm ile kararsa, onun kalbinde toz bulunmaz, O Hakk'a vasıl olduktan sonra saltanatını kurmuştur.

Dünya malıyla zengin oldum zanneden gaafil; mağrur olur, Ahireti unutursa, Hakk'ın dostunu incitir, oda onun helâkı için yegâne sebeptir. Malına mağrur Karun, Musa'nın AS kalbini kırdı da, hala yerin dibinde, hala aşağı gidiyor.

Gördüğüm nurdan haber veremeyeceğim çünkü kendimde değilim. Aşık olduğumdan kalbimdeki nuru hiçbir rüzgar söndüremez zira iman, aşk fenerinde durduğu müddetçe hiçbir rüzgar onu söndüremez.

Hadisat senin kalbini kırmışsa üzülme, HÜDA onu mahsus kırdırtmıştır. Kendi bulunsun için ! "Ben kırık kalplerdeyim" Buyurmadı mı? Sakın bu yolda ümitsizliğe düşme, zira Hakk kapısının seher vakti gözyaşına açılacağına ilan vardır. Sonra ALLAH C.C. kapısından kovarsa, kuluna naz ediyor demektir. Ümitsiğe düşme, yine dön dolaş gir, o kapıda bekçi yasakçı yoktur. Yine içeriye gir. Aşk gölünde büyü de Maşukun nazını anla.

Dost ile konuşmak için siyah çadırın çekildiği vakti fırsat bil, yani gecenin ganimet olduğunu anla ! Çünkü ağyar uyurken, yâr ile konuşmanın tadı başka olur.

ALLAH C.C. kulu gibi değildir. Pişmanlığı ibadet kayd eder. Yalnız senin tam boynunun büküldüğünü görsün.

Kendinle meşgul ol bizim kusurlarımızla uğraşma, çünkü bizim hissemize aşk ayırdılar.

Ayağıma bağlanan aşk zincirini yokladım, meğer Senin kapına bağlıymış. Bana yine merhamet etmişsin, ayağımı o kapının zincirine bağlamışsın. Ya Rabb, merhamet et çözme.

Gaflet şarabı içen kuru vaiz'in sözüne aldanma ! O seni aşk şarabından mahrum eder.

Ya Rabb, beni aşk makamından konuşdurtta, sözüm ölü olmasın. Aşka uğramayan söz ölü vücuda benzer.

Kendinle yalnız kalmanın çaresine bak, sözü yanlış anlama, çokluktan ayrılda tenhada yaşa demek istemiyorum, çokluk içinde CANAN'ınla başbaşa kal. CANAN'ını istiyorsan da, canından geç.

Aşk yolu ehli heva'ya kapalıdır. Bu yol ancak ciğeri yanık sadıklara açıktır. O caddeden giden susamaz, aşık susarsa, arif konuşursa helâk olur.

Kalb günahlardan temizlenmedikçe, Beyt-i İlahi olamaz, bunu da aşk şarabından başka bir şey temizleyemez.

Mevlanın C.C. dayağından lezzet almayan, muhabbet davasında sadık olmadığını bilsin. Rabia-ı Adeviyye

Bu dünya meyhanesinde iki türlü şarab vardır. Bir gaflet şarabı, bir muhabbet şarabı.Vücudunu aşk şarabıyla yıka, bu hırkayı onun ile yıkamadıkça zahiri ibadetinde riya'dan kurtulamayacağını anla.

Aşk meyhanesinin eşiğinden ! Yalvar peymaneni doldursunlar. İç de aklın nur'a inkilab etsin, eşyanın içyüzünü gör. El temas etmeyen o kadehe, gönülden gönüle geçerken hizmette kusur etme.

Her ilim okuyanın manadan haberi olduğunu sanma, kokusuna bak misk-i Muhammedi SAV geliyorsa kokla

Ey nur arayan, gönlümün kırıklarına şaşma ! Aşk'ın harab yerleri aradığını, mamureleri viran edindiğini bil !

Maşuk (MEVLA C.C.) sert söylesede, aşık söylemez, hakikatte Maşukun kahrı da lütuftur.

Aşk yolunda gözünü sakın Maşuktan ayırma, bir parça kaydımı kovulmana sebep olur. "Bizimle oturma, bir gönülde iki sevgi olmaz, kalb-i selim isteriz" nida edilir.

Kalb yaşla sulandığı zaman duayı ganimet bil, bu yaşa kıyamayanlara aşk yoluna sefer haram kılınmıştır. Yalnız ağlamakla kalma gözyaşını, aşk şarabı yapabilecek bir aşık bul ! Aşk derdine sabır ilaç, feryâd yasaktır. İçi yananın, dışını ateş yakmazmış !

Hakiki derviş, çorba için tekke beklemez. Onun için ekmeğe kul olanlara aşk şarabı verilmez. Cennete, can feda edilmedikçe girilmez. Sakın zannetme ki bu fedâda ziyan vardır, bilakis faniyi verip baki ile kalmaktır.

Aşık yamalı vücud hırkasını, bir kırık kalbe satar. Aşk caddesinde ulu orta pek kendi kendine gidilmez, imdadcı lazımdır.

İnsanın vücuduna çöreklenmiş olan "nefs" putunu ne kazma kırabilir, nede balta parçalayabilir. İşte onu ancak aşk ateşi eritebilir.

Aşıkda kalb zenginliği vardır, padişahda o bulunmaz. Onun için kırk derviş bir kilimde huzur ile oturur, yatar, kalkarlar da iki sultan bir dünyaya sığamaz.

Olmasa kibr ile riya, Sensin ol Beyt-i Kibriya. Gönül tahtına sultan ol da cihan padişahları sana boyun kessin...

EsSelam...
Ekleme Tarihi: 31.01.2007 - 12:18
Bu mesajı bildir   Ukab üyenin diğer mesajları Ukab`in Profili Ukab Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
solmayan-gül su an offline solmayan-gül  

96 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 19.07.2006
En Son On: 04.04.2007 - 09:50
Cinsiyeti: Bayan 
Tasavvufta ilerleme


Suâl: Eskiden tasavvufta ilerleyen çok kimse evliyâ oluyordu. Tasavvufta ilerlemek için ne yapmak gerekiyordu?
Cevap: Tasavvufa giren sâlik, şunları yapardı:

1- Hocasına tam inanırdı. Bütün başarılarını ve kendisine gelen her iyiliği hocasından bilir, "O olmasa, ben bunlara kavuşamazdım." derdi.

2- Kalbinde hocasına karşı en ufak bir itiraz yer almazdı. Tam teslimiyet sahibi idi. Hocaya en ufak bir itirazın öldürücü zehir olduğunu ve itirazın feyzi kestiğini, hocasına itiraz edenin Allahın nazarından da düştüğünü bilirdi. Resûlullaha itiraz Allaha itiraz demektir. Âlime itiraz Resûlullaha itiraz olur. Bu bakımdan âlimin, hocasının sözüne itiraz eden Allaha itiraz etmiş gibi olur ve hocasını imtihân eden mel'undur.

3- Abdestsiz bulunmazdı. Allahü teâlâ Mûsâ aleyhisselâma buyurdu ki:

(Yâ Mûsâ, sana bir musîbet geldiği zaman abdestsiz isen, yalnız kendini ayıpla, kusûru kendine bul!) [Şir'a]

4- Ehl-i dünyadan uzak durur, ehl-i kemal ile sohbet ederdi. Allah dostundan başkası ile dostluk etmezdi. Zira iki zıt bir kalbde olmaz.

5- Günâhlardan el çekerdi. Hep nefsi ile mücâdele ederdi. Çünkü nefsi ile mücâdele edene Hak teâlâ hakîkî hidâyeti ihsân eder. İhtiyâç kadar yiyip içerdi. Çünkü açlık müşâhedeye [Kalb gözünün açılmasına], uzlet [kötülerden uzak durmak], vâsıl olmaya sebep olur.

Sükûtun Fazîleti

6- Sükûtu bilirdi. Çünkü sükût mahallinde sukût, konuşmak mahallinde konuşmak daha şereflidir. Konuşulacak yerde sukût, sukût edilecek yerde konuşmak aklın noksanlığındadır. Hikmet on kısımdır, dokuzu dinlemek, biri de kötülerden, kötülüklerden uzlettir, el çekmektir. Bir kimse tahrik edici söz söylemezse, o kimse tahrik edici sözün âfetinden mâsun kalır. Hakîkati meydana çıkarmak için hak için, hakîkati bildirmek için konuşmak şarttır.

7- Hep Allahı hatırladı, yâni zikrederdi. Zikri aslâ ihmâl etmezdi. Allahtan gayrısını unuturdu. Çünkü Allahtan başkalarını unutmadıkça, zikirden beklenilen fayda hâsıl olmaz.

8- İhlâs ile ibâdet ederdi. Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki:(Kırk gün ihlâs ile islâmiyete uyanın kalbi hikmetle dolar. Konuşunca hikmetler söyler.) [İbni Adiy]

9- Sâlik, doğru îmân sâhibi idi. Kalbde doğru îmânın bulunmasına alâmet, dinin emîrlerini seve seve yapmak, kâfirleri düşman bilip, onlara mahsûs olan ve kâfirlik alâmeti şeyleri yok etmektir. Allahü teâlânın emîrlerini yapmamak hep kalbin bozuk olmasındandır. Kalbin bozuk olması, dine tam inanmamaktan olur.

Hak teâlâ, kâfirlere kıymet verenlerin ve onlara tâbi olanların aldandıklarını ve pişman olacaklarını beyân buyurmuştur.

10- Sâlik, Allahü teâlâyı iyi tanırdı. Çünkü Allahü teâlâyı tanımaya çalışmak, Allahü teâlânın râzı olduğu şeyleri, Resûlullah efendimizin yolunu bilen ve bu yolda bulunan birini aramak ve böyle bir Allah adamına uymak, her müslümanın vazîfesidir. Kur'ân-ı kerîmde buyuruluyor ki:(Allahın rızâsına kavuşmak için vesile, vâsıta arayınız!) (Mâide 38]

Söz Taşımak

Suâl: Birinin, başka biri hakkında söylediği sözü, hiç ekleme yapmadan ona götürmek de koğuculuk mu? Meselâ "Âyşe hanım senin hakkında şöyle dedi." demek koğuculuğa girer mi?

Cevap: Doğru olarak söz taşımak da koğuculuk olur. Yalan katılırsa iftirâ da olur. Koğuculuk günâhtır. Âhırette cezâsı ağır olduğu gibi, dünyada da insanların aralarının açılmasına sebep olur. Vebalinin ağırlığı düşünülerek "Taş taşı da, söz taşıma" derler. Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki:

(Koğuculuk, kabir azâbına sebep olur.) [Beyhekî]

(Hasetçi, koğucu ve falcı benden değildir.) [Taberânî]

(Sizin en kötünüz, söz taşıyan, dostların arasını bozan ve ayıp araştırandır.) [İ.Mâverdi]

(Koğucular ve ettiği iyiliği başa kakanlar mel'undur.) [İ.Mâverdi]

Bu hadîs-i şerîflerde geçen (Cennete giremez), (Benden değildir) ve (Mel'undur) gibi ifâdeler "tevbe edip helâllaşmadan ölen, cezâsını çekmeden Cennete giremez" ma'nâsındadır. Eğer bu kimseler affa veya şefâ'ate kavuşursa, Cennete girer. Yâhut insanın sevâbları çok olur, günâhlarından fazla gelirse, yine Cennete girer. Ehl-i sünnet i'tikâdında, günâh işliyene kâfir denmez.

Sebebe Sarılmak

Suâl: Feyze kavuşmak için ne yapmak lâzımdır?

Cevap: Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki:

(İnsan, kendine ihsân, iyilik edeni sever. Bu sevgi, insanın yaradılışında vardır.) [İ.Ahlâkı]

Yapılan ihsân, ne kadar kıymetli ve ne kadar çok olursa, sevgi de o kadar fazla olur. Bunun için herkes ana-babasını, hocasını, ustasını, vatanını, din kardeşlerini çok sever. Bir müslümanın hocası, kendisine din ve dünya bilgilerini, îmânını, Allahını, Peygamberini, güzel ahlâkı öğrettiği için, onu herkesten, herşeyden çok sever. Bu sevgi cibillîdir, insanın doğuşunda vardır. Çok sevilen kimse, insanın kalbinden, hâtırından çıkmaz. Onun şekli kalbine yerleşir.

Feyz, kalbden kalbe gelen, insana Allahü teâlânın râzı olduğu şeyleri yaptıran nûrdur, bir kuvvettir. Feyzler, Resûlullahın mübârek kalbinden yayılmakta, evliyânın kalbleri vâsıtası ile, evliyâyı çok seven kalblere gelmektedir. Feyze kavuşan bir insanın kalbi, ilimler, ma'rifetler, kerâmetler hazînesi olur. Bu saâdete kavuşmak için, Ehl-i sünnet i'tikâdında olmak ve dinin emîr ve yasaklarına uymak şarttır. Bedeni besleyen rızıklar ve kalbi temizleyen feyzler, ezelde takdîr ve taksîm edilmiştir. Fakat, bunlara kavuşmak için, âdet-i ilâhiyyeye uymak, sebeplerini aramak, bulmak için çalışmak lâzımdır. Şartlarına uyarak çalışana elbet verilir. Allahü teâlâ dilediğine çalışmadan da ihsân eder.

Kalbi Sıkan İş

Suâl: Bir işi yaparken kalbime bir sıkıntı geliyor. Ne yapmak lâzımdır?

Cevap: Muhammed Ma'sûm-i Fârûkî Serhendî hazretleri buyuruyor ki:

Kalbinin ürperdiği işi yapma! Nefsine uyma! Şüphe ettiğin işlerde kalbine danış! Hadîs-i şerîflerde buyuruldu ki:

(Nefse sükûnet ve kalbe ferâhlık veren iş, iyi iştir. Nefsi azdıran, kalbe heyecan veren iş günâhtır.) [Beyhekî]

(Helâl olan şeyler bellidir. Harâmlar da bildirilmiştir. Şüpheli olanlardan kaçınız! Şüphesiz bildiklerinizi yapınız!) [Taberânî]

Bu hadîs-i şerîfler gösteriyor ki, şüphe edilen ve kalbi sıkan şeyi yapmamalı! Şüphe edilmeyeni yapmak câiz olur. Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki: (Allahın, Kur'ân-ı kerîmde helâl ettiği şeyler helâldir. Kur'ân-ı kerîmde bildirmediği şeyleri affeder.) [Tirmizî]

Şüpheli birşeyle karşılaşınca, eli kalb üzerine koymalı, kalb çarpması artmazsa, o şeyi yapmalı! Eğer, fazla çarparsa yapmamalıdır! Hadîs-i şerîfte buyuruldu ki:

(Elini göğsüne koy! Helâl şeyde kalb sâkin olur. Harâm şeyde çarpıntı olur. Şüpheye düşersen yapma! Din adamları fetvâ verseler de yapma!) [İ. Ahmed]

Îmânı olan, büyük günâha düşmemek için, küçük günâhtan kaçar.[C.2 m.110]
Ekleme Tarihi: 31.01.2007 - 12:42
Bu mesajı bildir   solmayan-gül üyenin diğer mesajları solmayan-gül`in Profili solmayan-gül Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1379 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
bahar61 (48), ebrar22 (52), muzo 02 (53), abdulberr (57), Sakarya5461 (54), canan85 (39), Abdulkadir056 (27), Alaaddin_E (51), betus86 (38), zeynepcik (41), halebi (40), ammarh. (58), hatice gönül (39), karamurad (57), erens (42), ZeYD-CaN (37), pazarci (40), bkaya85 (39), can38 ()
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.97616 saniyede açıldı