0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » DİĞER DİNİ KONULAR » Allah'a davet

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 1 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
hidayete davet su an offline hidayete davet  
Allah'a davet

35 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 22.05.2007
En Son On: 24.08.2007 - 10:00
Cinsiyeti: Erkek 
ESAVRVB
Kardeşlerim bu gün sizlere Allah 'a davetten bahsetmek istiyorum inşallah.

Konumuz; Allah'a davet. Hayatınızın en önemli görevi bu olmalıdır: Allah'a davet etmek. Hepiniz birer davetçi olmalısınız; Allah'a davet edenler. Dînin temeli, Allah'a davettir. Allahû Tealâ: “Lehu da’vetul hakkı: Hakkın daveti, Allah'ın daveti O’nadır, Kendisinedir.” diyor.

13/RAD-14: Lehu da’vetul hakk(hakkı), vellezîne yed’ûne min dûnihî lâ yestecîbûne lehum bi şey’in illâ kebâsitı keffeyhi ilel mâi li yebluga fâhu ve mâ huve bi bâligıh(bâligıhî), ve mâ duâul kâfirîne illâ fî dalâl(dalâlin).
Hakkın daveti O’nadır (Kendisinedir, Allah’adır). O'ndan başkasına davet ettikleri (şeyler), onlara bir şeyle icabet etmezler. Onlar ancak suya, onun ağzına, suyun ulaşması için avucunu açmış kimse gibidir. O (su), ona ulaşacak değildir. Ve kâfirlerin daveti, dalâletten (su nasıl onların ağızlarına ulaşamıyorsa, dalâlette olanlar da hidayete ulaşamaz) başka bir şey değildir.

Biliyorsunuz ki; Allah'a davet, 2. davettir. 1. davetiniz; Allah'a ulaşmaya, Allah'a ulaşmayı dilemeye davettir. Bütün insanlar Allah'a ulaşmayı dilemek mecburiyetindedirler. Bu, birincil zorunluluktur. İnsanlar mutlak olarak bunu tahakkuk ettirmek mecburiyetindedir. Etrafınızda kim varsa biliniz ki; Allah'a ulaşmayı dilemezlerse yani davete icabet etmezlerse, kurtuluşları mümkün değildir.

Allahû Tealâ’nın dostları mısınız? Allah'a dostluğun temelindeki faktör, Allah'a davettir. Bu davet, birincil noktada Allah'a ulaşmayı dilemeyi davet olarak kendisini gösterir. Kim Allah'a ulaşmayı dilerse, o zaten Allah’ı dileyendir. Allah'ın daveti Kendisinedir, hak davettir; Hakk’ı temsil eder. Kim Allah'a ulaşmayı dilemezse, Hakk’ın emrini yerine getirmez. Hele bunu gizlerse, o zaman hakkı bâtıl kılmış olur.

14 asırda dîn bid’atlarla doldu. Sebebi; Kur’ân’dan ayrılıp, tam tabiriyle gerçek anlamda, Kur’ân’ı rafa kaldırıp, muhtevasını devre dışı bırakmak ve insanların yazdığı emaniyye kitaplardan bir dîn kültürü vücuda getirmek ve dînin temel faktörlerinin hiç birisini devreye almamak. Biliyorsunuz, dîn 7 safhadan oluşur:

Allah'a ulaşmayı dilemek,

İrşad makamına ulaşıp, tâbiiyet,

Ruhun Allah'a teslimi,

Fizik vücudun Allah'a teslimi,

Nefsin Allah'a teslimi,

İradenin Allah'a tesliminden evvel irşada ulaşmak,

İradenin Allah'a teslimi,

Bundan 14 asır evvel Peygamber Efendimiz (S.A.V) sahâbeye, Allah'a ulaşmayı dilemelerini emrediyordu. Allahû Tealâ: “Allah'ın ipine sımsıkı sarılın ve takva sahibi olun.” diyor.

3/AL-İ İMRAN-103: Va’tasımû bihablillâhi cemîân ve lâ teferrekû, vezkurû ni’metallâhi aleykum iz kuntum a’dâen fe ellefe beyne kulûbikum fe asbahtum bi ni’metihî ihvânâ(ihvânen), ve kuntum alâ şefâ hufretin minen nâri fe enkazekum minhâ, kezâlike yubeyyinullâhu lekum âyâtihî leallekum tehtedûn(tehtedûne).
Ve hepiniz Allah’ın ipine sımsıkı sarılın ve fırkalara ayrılmayın. Ve Allah’ın sizin üzerinizdeki ni’metini hatırlayın; hani o zaman siz birbirinize düşman idiniz. (Sonra Allah), kalplerinizi uzlaştırdı da O’nun bu ni’meti ile artık kardeşler oldunuz. Siz, ateşten bir çukurun tam kenarında bulunuyordunuz da (Allah), sizi ondan kurtardı. Allah, size âyetlerini böyle beyan ediyor ki; böylece hidayete eresiniz.

“Ve müşriklerden olmayın.” müessesesi ile karşılaşıyoruz. Bir kişi Allah'a ulaşmayı dilemeden evvel müşriktir. Allahû Tealâ, Allah'a ulaşmayı dilemeyen herkesin müşrik olduğunu söylemektedir.

30/RUM-31: Munîbîne ileyhi vettekûhu ve ekîmûs salâte ve lâ tekûnû minel muşrikîn(muşrikîne).
O’na (Allah’a) yönelin (Allah’a ulaşmayı dileyin) ve takva sahibi olun. Ve namazı ikame edin (namaz kılın). Ve (böylece) müşriklerden olmayın.

30/RUM-32: Minellezîne ferrakû dînehum ve kânû şiyeâ(şiyean), kullu hızbin bimâ ledeyhim ferihûn(ferihûne).
(O müşriklerden olmayın ki) onlar, dînlerinde fırkalara ayrıldılar ve grup grup oldular. Bütün gruplar, kendilerinde olanla ferahlanırlar.

Allahû Tealâ: “Allah'a yönel, Allah'a ulaşmayı dile ve takva sahibi ol. Ve namaz kıl ve müşriklerden olma. O müşriklerden olma ki; onlar fırkalara ayrılmışlardır, grup grup olmuşlardır. Herbir grup, kendi elindeki ile yani kabul ettiği kadarıyla dîni ile ferahlanır.” diyor.

Herbir grup da fırkalara ayrılmışlardan oluyor. Öyleyse fırkalara ayrılmak, Kur’ân-ı Kerim’in özel bir muhtevasını taşır. Burası cehenneme gideceklerin değerlendirildiği sahadır. Onlar, Allah'a ulaşmayı dilemeyenlerdir. Dileselerdi, tek fırkayı oluşturacaklardı; hanif dîninin, İslâm dîninin tek fırkasını…

Hanif dîni, Arapça adıyla İslâm dîni, asıl muhtevası itibariyle kâinatın ezelî ve ebedî tek dîni, kayyum olan dîni, üç temeli haizdir:

1- Tek Allah'a inanmak: Vahdet.

2- Tek Allah'a inananların oluşturduğu, Allah'a ulaşmayı dileyerek oluşturduğu, sadece Allah'a ulaşmayı dileyenlerden ibaret tek fırka; mü’minler fırkası: Tevhid.

3- Bir de hanif dîninin, kâinatın tek dîninin üçüncü özelliği; teslim.

Vahdet, tevhid ve teslim, dînin üç temel faktörünü oluşturur. Sadece Allah'a ulaşmayı dileyenler küfürden kurtulur. Sadece Allah'a ulaşmayı dileyenler dalâletten kurtulur. Sadece Allah'a ulaşmayı dileyenler fısktan kurtulur. Sadece Allah'a ulaşmayı dileyenler şeytana kul olmaktan kurtulur. Muhtevayı tamamladığınız gün, herşeyin en güzele ulaştığını göreceksiniz.

Allah'a ulaşmayı dileyen kişinin ilk attığı adım, Allah'a ulaşmayı dilemektir. Geri kalan bütün adımları Allah attıracaktır. Ve kişi otomatik olarak Allah'ın Zat’ına ruhu ulaşmış olan bir Allah'ın evliyası olarak, Allah'ın dostluğunu kazanacaktır. Kim bu insan? Bu insan Allah'a ulaşmayı dileyen insandır. Öyleyse Allah'a ulaşmayı dilemek konunun temelidir. Allah'a davet, iki safha içerir:

Allah'a ulaşmayı dilemeye davet,

Allah'a davet; Allah'a ulaşmaya davet.

Allah'a ulaşmayı dileyenler ancak, davete icabet eder. Neden? Çünkü sadece Allah'a ulaşmayı dileyenlerin üzerinde 7 tane furkan oluşur. Allah'ın Rahîm esmasıyla tecellisi, sadece Allah'a ulaşmayı dileyenler üzerinedir. Bu tecelli, Kur’ân-ı Kerim’de yer almıştır. Hazreti Yusuf diyor ki:

12/YUSUF-53: Ve mâ uberriu nefsî, innen nefse le emmâretun bis sûı illâ mâ rahime rabbî, inne rabbî gafûrun rahîm(rahîmun).
Ve ben, nefsimi ibra edemem (temize çıkaramam). Çünkü nefs, mutlaka sui olanı (şerri, kötülüğü) emreder. Rabbimin Rahîm esmasıyla tecelli ettiği (nefsler) hariç. Muhakkak ki Rabbim, mağfiret edendir (günahları sevaba çevirendir). Rahîm’dir (rahmet nurunu gönderen, rahmetiyle nefsleri tezkiye ve tasfiye edendir).

Öyleyse, kim Allah'a ulaşmayı dilemişse, üzerine düşen vazifeyi yapmıştır, tevhidin içindedir. Allah'a ulaşmayı dileyenlerin oluşturduğu tek fırka. Bu, Allah'ın 1. davetidir. Bu davetin Allah'ın yardımından sonraki kesiminde, o insanlar işitmeye, görmeye başlayacaklardır. İşitenler ve görenler, Allah'a ulaşmayı dileyenler, Allah'a Allah tarafından ulaştırılacaklardır. Öyleyse, kim Allah'a ulaşmayı dilerse o kişi 3. basamaktadır. Allah derhal işitir, bilir ve görür. Rahmân esması ile tecelliye başlar. Bu tecelli, o kişinin üzerinde 7 tane furkan oluşturur.

1- Allahû Tealâ o kişinin gözlerindeki hicab-ı mestureyi alır. Kişinin gözleri görmeye başlar,

2- Allahû Tealâ o kişinin basar isimli görme hassasının üzerinde bulunan gışaveti alır. Gözler üzerindeki hicab-ı mesturenin alınması, görme hassasının üzerindeki gışavetin alınması, o kişinin hem uzvunun, gözlerinin, görev yapmasını hem de gözlerin gördüğünü görüntüye çevirecek olan hassanın, beyne okutacak, tanıtacak olan hassanın çalışmasını ifade eder; o kişi görmeye başlar. İrşad makamını irşad makamı olarak görmeye başlar. Hidayet makamını hidayet makamı olarak görmeye başlar. O kadar mı? Hayır. Bu, sadece 2 furkandır.

3. furkan; o kişinin kulaklarındaki engelin, vakranın, kulaklarından ayrılması, Allahû Tealâ tarafından alınmasıdır. Bu kulakların duymaya başlamasını ifade eder. Yeter mi? Yetmez.

4. furkan Allahû Tealâ o kişinin sem’î isimli işitme hassası üzerindeki mührü alır. Allahû Tealâ cehennemdeki insanların pişmanlıklarını şöyle anlatmaktadır:

25/FURKAN-27: Ve yevme yeadduz zâlimu alâ yedeyhi yekûlu yâ leytenîttehaztu mear resûli sebîlâ(sebîlen).
Ve o gün, zalim ellerini ısırır: “Keşke resûlle beraber (Allah’a giden) bir yol ittihaz etseydim.” der.

25/FURKAN-28: Yâ veyletâ leytenî lem ettehız fulânen halîlâ(halîlen).
Yazıklar olsun, keşke ben filanı (o kişiyi) dost edinmeseydim.

25/FURKAN-29: Lekad edallenî aniz zikri ba’de iz câenî, ve kâneş şeytânu lil insâni hazûlâ(hazûlen).
Andolsun ki; bana zikir (Kur’ân’daki ilim) geldikten sonra beni zikirden saptırdı ve şeytan, insana yardımı engelleyendir.

25/FURKAN-30: Ve kâler resûlu yâ rabbi inne kavmîttehazû hâzel kur’âne mehcûrâ(mehcûran).
Ve resûl: “Ey Rabbim! Muhakkak ki benim kavmim, bu Kur’ân’dan ayrıldı (Kur’ân’ı terketti).” dedi.

İşte böyle bir pişmanlıklar dizisinin var olduğu devrede, bir başka âyet-i kerimesi şöyle söylüyor:

8/ENFAL-29: Yâ eyyuhellezîne âmenû in tettekullâhe yec’al lekum furkânen ve yukeffir ankum seyyiâtikum ve yagfir lekum, vallâhu zul fadlil azîm(azîmi).
Ey âmenû olanlar, Allah’a karşı takva sahibi olursanız sizi furkan (hak ve bâtılı ayırma özelliği) sahibi kılar! Ve sizden (sizin) günahlarınızı örter ve size mağfiret eder (günahlarınızı sevaba çevirir). Ve Allah, büyük fazl sahibidir.

“Allah'a ulaşmayı dileyin ki; Allah size furkan versin ve sizin günahlarınızı örtsün.”

Allah'a ulaşmayı dileyen takva sahibidir. Bu Allah'a ulaşmayı dileyen kişi, Allah'a ulaşmak üzere harekete geçti ise ikinci defa takva sahibi olacaktır. Allah'a ulaşmayı dileyen kişi, dilediği anda 1. hamlenin içindedir. Bu hamle, Allah'ın bir mükâfatı ile karşılaşacaktır. Oradan sonra kişi 2. hamleye girecektir. Şimdi 1. hamleden bahsediyoruz:

“Yâ eyyuhellezîne âmenû: Ey âmenû olanlar, Allah'a ulaşmayı dileyenler.

in tettekullâhe: Siz Allah'a ulaşmayı dilerseniz ve böylece takva sahibi olursanız.

yec'al lekum furkânen: Allah sizin için furkanlar kılar. (7 tane furkan)

ve yukeffir ankum seyyiâtikum: Ve sizin bütün seyiatinizi, kaybettiğiniz dereceleri örter.

ve yagfir lekum: Ve size mağfiret eder. Günahlarınızı örtmek ile kalmaz, bir de sevaba çevirir.

vallâhu zul fadlil azîm: Allah azîm fazlın sahibidir. Fazl’ıl azîmin sahibidir.”

Enfal-29’da Allahû Tealâ’nın dizaynı, bir uçtan bir uca ulaşmıştır. Hem 5., 6., 7. basamaktaki furkanlar hem onlardan sonra Allah'a ulaşmak üzere harekete geçen, mürşidine ulaşan kişinin günahlarının sevaba çevrilmesi hem de 28. basamaktaki iradesini Allahû Tealâ’ya teslim edecek olan kişinin vücuda getirdiği sonuçlar: Daimî zikre ulaşmış, 19 tane müzeyyen olma standardı ile kişinin kalbi müzeyyen olmuş ve iradesini de Allah'a teslim etmiş. Orada Allahû Tealâ yeniden günahlarını örter. Salâh nuru verir, yeniden günahlarını sevaba çevirir. Yani kişiye mağfiret eder. O noktadaki kişinin aldığı sonuç, Allah'ın ona mağfiret etmesidir.

Öyleyse hem 5., 6., 7. basamaklar ve muhtevasında başlayan 7 tane mağfiret, aynı zamanda 28. basamağın 2., 4. ve 5. kademelerinde devam eder. Tabiî 3. kademede de devam eder ama Allahû Tealâ’nın verdiği salâh nuru devreye girer.

Allahû Tealâ Allah'a davet standartlarını 2 muhtevada inceler. 1. devrede, Enfal Suresinin 29. âyet-i kerimesinin 1. kesimi olgunlaşır. Allah o kişinin gözlerindeki hicab-ı mestureyi, görme hassasının üzerindeki gışaveti, işitme hassasının üzerindeki mührü, kulaklarındaki vakrayı alır; kişi artık gören ve işitendir. Sonra Allahû Tealâ o kişinin kalbinin mührünü açar. Kalbinin içindeki küfür kelimesini ve bu kelime ile birlikte ekinneti dışarı alır. Kişinin kalbine îmân girer. Îmân kelimesi değil, îmânın kendisi girer.

O kişi Allah'a ruhunu ulaştıracağına dair kesin bir îmânın sahibidir:

2/BAKARA-45: Vesteînû bis sabri ves salât(sâlâti), ve innehâ le kebîretun illâ alel hâşiîn(hâşiîne).
(Allah’tan) sabırla ve namazla istiane (yardım) isteyin. Ve muhakkak ki o (hacet namazı ile Allah’a ulaştıracak mürşidini sormak), huşû sahibi olanlardan başkasına elbette ağır gelir.

2/BAKARA-46: Ellezîne yezunnûne ennehum mulâkû rabbihim ve ennehum ileyhi râciûn(râciûne).
O (huşû sahipleri) ki; onlar, Rab’lerine (dünya hayatında) muhakkak mülâki olacaklarına ve (sonunda ölümle) O’na döneceklerine yakîn derecesinde inanırlar.

Kimmiş bu huşû sahipleri? “Onlar, yakîn hasıl ederek yani kesin şekilde, muhakkak şekilde inanırlar ki; Allah'a mülâki olacaklardır. Ruhlarını ölmeden evvel Allah'a ulaştıracaklardır. Ve ölümden sonrada tekrar ruhlarının Allah'a rücû edeceğine kesin şekilde inanırlar.

Öyleyse kişi Allah'a ulaşmayı diliyor ve Allahû Tealâ onları gören, işiten ve idrak eden insanlar haline getiriyor. İdrak etmeyi önleyen ekinnet isimli müessese, kişinin kalbinden alınıyor. Fıkıhtan alıkoyan bir müessese bu. Allahû Tealâ buyuruyor ki:

17/İSRA-45: Ve izâ kara’tel kur’âne cealnâ beyneke ve beynellezîne lâ yu’minûne bil âhıreti hicâben mestûrâ(mestûren).
Sen Kur’ân’ı kıraat ettiğin (okuduğun) zaman, seninle ahirete (ölmeden evvel Allah’a ulaşmaya ve kıyâmet gününe) inanmayanlar arasına hicab-ı mesture kıldık (gözlerinin üzerine, seni peygamber olarak görmelerini engelleyen bir perde koyduk).

17/İSRA-46: Ve cealnâ alâ kulûbihim ekinneten en yefkahûhu ve fî âzânihim vakrâ(vakran), ve izâ zekerte rabbeke fîl kur’âni vahdehu vellev alâ edbârihim nufûrâ(nufûren).
O’nu (Kur’ân’ı), fıkıh (idrak) etmelerine karşı, (fıkıh edemesinler diye) kalplerinin üzerine ekinnet ve onların kulaklarına vakra (işitme engeli) kıldık. Ve sen, Kur’ân’da Rabbinin tekliğini zikrettiğin zaman nefretle arkalarına döndüler.

Üç ayrı cepheden: görmek, işitmek ve idrak etmek. Öyleyse Allahû Tealâ bu noktada harekete geçtiği zaman, o kişiyi işitir, görür ve idrak eder hale getiriyor. Bu noktaya kadar bu kişi, Allah’a ulaşmayı dileyen kişi idi. Ama bu noktadan sonra, Allah'a ulaşmakta olan, Allah'a ulaşan bir kişi olur. Ulaşmak üzere harekete geçmiş bir kişi…

İşte Allah'a ulaşmayı dilemeye davetin Allah tarafından verilen mükâfatı, o kişiyi kör, sağır ve idraksizken; gören, işiten ve idrak eden birisi haline getiriyor. Ölüyken diriltiyor. Bu, Allah'a ulaşmayı dileyen kişinin furkanlarla donatılmasıdır. Ve Allahû Tealâ verdiği 7 tane furkan için, o kişinin herbirinde günahlarının 7’de 1’ini örter. Nasıl örter? Amel defterinin sevap hanesine zaid rakamlarla, artı rakamlarla kaybettiği derecelerin aynını 7 defada gerçekleştirir; olay birbirinin arkasından vücuda gelir. 7 işlem ve kişinin günahları örtülür. Örtülünce ne olur? İlk 7 basamak tamamlanır.

Bundan sonra Allahû Tealâ’nın o kalbe ulaşması, kalbin mührünü Allah'a çevirmesi ve kalbin içine girmesi; kişi ile Kendi arasına girmesi, o kişinin zikir yapması ve huşûya ulaşması söz konusu olur. Burada Allah'a doğru yola çıkmanın 2. safhası vardır: Mürşide ulaşma. Allah'a ulaşmayı dilemenin kuvveden fiile çıkışı, zikirlerle başlamıştır. Kişi namazlarını kılmaktadır; bundan zevk almaktadır. Ve Allahû Tealâ nefsinin kalbinde %2 rahmet birikimiyle huşûya ulaşan kişiye, mürşidini göstermek üzere hazırdır. Öyleyse bu noktada kişi huşû sahibi olur. Allah'a ulaşacağına dair kesin bir inancın sahibidir. Hacet namazını kılar. Allahû Tealâ ona mürşidini gösterir. Hareket bu noktadan sonra başlayacaktır. Yani ruhun vücuttan ayrılması, seyr-i sülûka başlaması, Allah'a ulaşmak üzere sistemin kuvveden fiile çıkması. Ruhun seyr-i sülûkuna başlayabilmesi, bu noktadan itibaren geçerlidir.

Furkan, kişiyi Allah'a ulaşmayı dileme noktasında Allah'ın teçhiz etmesidir. Dileğin 7 tane furkanla teçhiz edilmesi, kişinin Allah'a kapalı olan bütün kapılarının açılması ve kişi zikir yaparken şeytanın açık olan kapısının kapanması söz konusudur. Böyle bir ortamda o kişinin Allah'a ulaşmayı dilediği noktada, kişi henüz ölüdür; Allah'a ulaşmayı dilemeden ölüdür. Dilediği noktada da ölüdür. Ama hemen arkasından birkaç dakika içinde kişi dirilecektir. İşiten, gören ve idrak eden birisi olacaktır. İşte Allah'a ulaşacak olan kişi, Allah'a ulaşmayı dileyen kişinin bu hale geldiği noktadaki hüviyetidir. Furkanlarla teçhiz edildiği, günahlarının örtüldüğü nokta…

Kişinin Allahû Tealâ ile olan ilişkisi, 14. basamakta seyr-i sülûk ile başlar. Bu noktadan itibaren Allah'a ulaşmak söz konusudur. 14. basamaktan sonra Allah'a ulaşmak söz konusudur. 3. basamakta zaten 3. basamak ile 7. basamak arasında 5-6 dakikalık bir zaman farkı vardır. Hemen birincinin yerine ikincisi gelir. Allah'a ulaşmayı dileyen kişi gören, işiten, idrak eden birisi olur. O zaman davete icabet edecektir. Allah'a fiilî olarak ulaşmaya başlayarak, ulaşmak için harekete geçerek davete icabet edecektir.

Kişi Allah'a ulaşmayı dilediği anda, işiten, gören, idrak eden birisi olur. Arada bir vakit geçmez. Allah'a ulaşmayı dilediği anda furkanın sahibi olur. 1. davete icabet etmiştir, Allahû Tealâ onu furkanın sahibi kılmıştır. Bu noktadan itibaren Allahû Tealâ’nın söylediği şey neydi? “Sen körlere işittiremezsin, sen ölülere işittiremezsin.” Ne zaman, neyi? Daveti işittiremezsin. Allah'a ulaşmayı dileme davetini değil, Allah'a ulaşma konusunda harekete geçme davetini işittiremezsin.

Kişi Allah'a ulaşmayı dilediği andan sonra geçecek olan 5-6 dakika içinde, istiane tamamlanmıştır. O kişi Allah'a ulaşmayı dileyen birisi iken, Allah'a ulaşmak üzere harekete geçen birisi olmuştur. Allah'a ulaşma davetine icabet etmiştir.

Dikkat edin, Allah'a ulaşma davetine icabet eden kişi, sağır, dilsiz ve kör değildir. Gören, işiten ve idrak eden birisidir. Öyleyse iki daveti birbirinden sağlam bir şekilde ayırın. Allah'a ulaşmayı dileme daveti, 3. basamakla 7. basamak arasında biter. Bu noktadan itibaren kişi furkanla teçhiz edilmiştir, günahları örtülmüştür. Artık Allah'a doğru yola çıkmak için hazırdır. İdraki açılmıştır, bütün sistemler Allah'a ulaşmak konusunda seferber olmuştur. Yetmez, Allahû Tealâ’nın İlâhî İradesi o kişiyi kontrolü altına almıştır. Yani cüz’i irade, kişisel irade, İlâhî İrade’ye bağlanmıştır.

Kişi furkan sahibi olduğu andan itibaren, tagutun kulu olmaktan kurtulmuştur. Artık, Allah'ın kulu olmuştur. Tagutun dostu olmaktan kurtulmuştur. Tagutun dostu olan kâfirlerden birisi olmaktan kurtulmuştur. Çünkü kalbine îmân girmiştir. Kişi Allah'a inanmaktadır, insan ruhunun ölmeden Allah'a ulaşmasına inanmaktadır. Hemen arkasından da 4. faktör gelir; kişi Allah'a ruhunu ölmeden evvel ulaştıracağından emindir. Kesin bir inancın sahibidir. Ne zaman? 12. basamakta. Öyleyse emin olabilmesi, ilk üçünün neticesinde tahakkuk eder.

1- Allah'a inanıyor.

2- Allah'ın emrine inanıyor yani insan ruhunun ölmeden evvel Allah'a ulaşması diye bir şeyin Kur’ân’da var olduğuna inanıyor.

3- Bunun üzerine farz olduğuna inanıyor.

Bu standartta bu kişi, Allah'a ulaşmayı dileyen kişidir.

Furkanları aldığı andan itibaren, huşûya ulaştığı yerde, 12. basamakta, kişi Allah'a mutlaka ruhunun ulaşacağından emin olur. Birinde furkansız bir dizayn, hemen akabinde 5-6 dakika sonra furkanlı bir dizayn. Başlangıç seviyesinde üç faktör. Hemen arkasından birkaç dakika sonra, 5-6 dakika sonra 4 faktör. Birisi furkansız bir inanç, ikincisi furkanlı bir inanç. Birisi Allah'a ulaşmayı dileme; ikincisi Allah'a ulaşmak üzere bütün şartların tamamlandığı, harekete geçildiği nokta. Bu noktadan itibaren kişi bu inancın içerisindedir. Bundan sonra ibadet dizisi başlar; namaz kılar, oruç tutar, zekât verir, kişi özellikle zikir yapar. Furkanı almış, onun muhtevası içinde ruhunu Allah'a ulaştıracağından emindir. Çünkü kişi Kur’ân’a inanıyor ve Allahû Tealâ’nın kendisine söz verdiğini görüyor.

Allahû Tealâ söz vermiştir: “Kim Bana ulaşmayı dilerse, Ben onu mutlaka Kendime ulaştırırım.” Allahû Tealâ’nın dizaynına bakıyoruz.

42/ŞURA-13: Şerea lekum mined dîni mâ vassâ bihî nûhan vellezî evhaynâ ileyke ve mâ vassaynâ bihî ibrâhîme ve mûsâ ve îsâ, en ekîmûd dîne ve lâ teteferrekû fîh(fîhi), kebure alel muşrikîne mâ ted’ûhum ileyh(ileyhi), allâhu yectebî ileyhi men yeşâu ve yehdî ileyhi men yunîb(yunîbu).
Dînde, onunla Hz. Nuh’a vasiyet ettiğimiz (farz kıldığımız) şeyi (şeriati); “Dîni ikame edin (ayakta, hayatta tutun) ve onda (dînde) fırkalara ayrılmayın.” diye Hz. İbrâhîm’e, Hz. Musa’ya ve Hz. İsa’ya vasiyet ettiğimiz şeyi sana da vahyederek, size de şeriat kıldık. Senin onları, kendisine çağırdığın şey (Allah’a ulaşmayı dileme) müşriklere zor geldi. Allah, dilediğini Kendisine seçer ve O’na yöneleni, Kendisine hidayet eder (ruhunu hayatta iken Kendisine ulaştırır).

İşte Allah'a ulaşmayı dileyen kişinin, diliyorsa mutlaka Kendisine ulaştıracağı, Allahû Tealâ tarafından garanti edilmiştir. Ama kişi henüz furkanın sahibi değildir. Allah'a ulaşmayı dilediği noktada, Allah'a ulaşmayı dileyen kişi furkanın sahibi olur. Furkanın sahibi olunca, 4. faktör de devreye girer. Kişi kesinlikle emin olur, ruhunu Allah'a ulaştıracaktır. Ve bu noktadan itibaren o kişi Allah'a ulaşmayı kesin olarak gerçekleştireceğine inanan bir kişidir. Ve Allahû Tealâ ona hacet namazını kılınca istianenin cevabını vereceğini garanti etmektedir. O kişi huşû sahibi olur. Buradaki huşû müessesesinde 4. faktör devreye girmiştir. Kişi ruhunu ölmeden Allah'a ulaştıracağına kesin şekilde inanır. Furkanlar devreye girmiştir. Kişi ölüyken dirilmiş, sağırken işitir olmuş, körken görür olmuştur. İdraksizken idrak sahibi olmuştur. Ve kişinin kalbinin içine îmân girmiştir.

Öyleyse Allah kişi ile kalbinin arasına girer. Kişinin kalbinin içine îmân girer. Böyle bir dizaynda, bu kişi furkanlarla Allah'a yönelmiş biridir. Mutlaka Allah'a ruhunu ulaştıracağından emindir. Bu sebeple de Allahû Tealâ ona mutlaka mürşidini gösterir. Furkanlar bunu sağlar, emin olmasını sağlar. Ve o kişi Allahû Tealâ’ya bu emniyet içerisinde müracaat ettiği zaman, Allahû Tealâ onun mürşidini görmesini sağlar. (Bakara-45, 46)

Furkansız bir Allah'a ulaşma inancı geçerli değildir, yeterli değildir. Sadece kişi Allah'a ulaşmayı diliyor. Böyle bir dileğin geçerli hüviyete kavuşması, kişinin Allah'a ulaşacak standartlara kavuşması, bu muhtevayı kuvveden fiile geçirmesi, düşünce platformundan harekat planını başlatması, oraya geçmesi, ancak o kişinin furkan sahibi olmasından sonra gerçekleşir. Ve kişi ne yapıyor? Böyle bir dizaynda huşû sahibi olur, mürşidini görür. 14. basamakta mürşidine ulaşır. Allah'a ulaşma dileği, Allah'a yönelme fikir platformundan çıktı, düşünce platformundan çıktı; 14. basamakta fiile dönüştü.

Kişi, Allahû Tealâ’dan 14. basamakta Allah'a ulaşmayı dilemenin mükâfatlarını aldı.

Kalbinin mührü açıldı, kalbinin içine Allah îmânı yazdı. Kişi îmânı artan bir mü’min oldu.

Başının üzerine devrin imamının ruhu geldi.

Kişinin zaten örtülmüş olan günahları sevaba çevrildi. O güne kadar Allahû Tealâ onun her sevabına 10 derece verirken: 1 derecelik sevabına, kazandığı bir derecenin karşılığına 10 katını verirken; bu noktadan itibaren 100 katını vermeye başladı.

Devrin imamının ruhunun başının üzerine gelmesi ile verdiği emir üzerine, kişinin ruhu vücudundan ayrıldı. Ve Sıratı Mustakîm’e ulaştı.

Kişi kalbine îmân yazıldığı için nefs tezkiyesine başladı.

Kişinin fizik vücudu da şeytana kul olmaktan kurtulmak, Allah'a kul olmak açısından harekete geçti. Nefsi de nefs tezkiyesine başladı.

İradesi nefs afetlerine karşı güçlenmeye başladı.

Bütün bu statü, o kişinin günahlarının sevaba çevrilmesi ile noktalanır. Bu, Allah'ın o kişi üzerindeki mağfiretidir. Allah'a davetin 2. safhası, davete icabetin 2. safhası.

Allah'a ulaşmayı dilemek, 1. davete icabettir. Allah'a ulaşmak üzere harekete geçiş, Allah'a ulaşma davetine icabettir. Öyleyse, Allah'a ulaşmayı dileme davetindeki kişi, henüz furkanı almadan evvel Allah'a ulaşmayı dileyen kişidir. Furkanları aldıktan sonra bu kişi harekete geçecektir. 7. basamak ile 14. basamağın arasını aşan kişi, furkanla aşacaktır. Artık o, Allah'a ulaşmayı dileyen kişinin ötesine geçmiştir. Allah'a ulaşmayı dileyen bu kişi, furkanları aldıktan sonra Allah'a ulaşmak üzere yolda olan kişidir. Nasıl yoldadır? Henüz manevî yoldadır. Birinci Sıratı Mustakîm üzerindedir. 14. basamağa kadar ikinci Sıratı Mustakîm üzerinde gidecektir.

Birinci Sıratı Mustakîm nerede başlar? Allah'a ulaşmayı dileme anında başlar; 3. basamaktan 7. basamağa kadar gider. Dakikalarla ölçülecek kadar kısa bir Sıratı Mustakîm’dir. Kişi, 7. basamaktan 14. basamağa kadar geçen süreç içerisinde furkanlarla birlikte yeni bir süreçte olacaktır. Bu, Allah'a ulaşmanın başlangıç safhasıdır. Burada 2. Sıratı Mustakîm vardır. Ve fiiller vardır. Kişi namaz kılar. Kişi oruç tutar. Kişi zekât verir. Hepsinden önemlisi kişi zikir yapar. Ve Allah'a ruhunu mutlak olarak ulaştıracağına olan îmânı burada 7. basamakla 14. basamak arasında, 13. basamakta kemâle erer. Bu Allah'a ulaşmanın düşünce platformunda devam eden kesimidir. Ve burada aktive edilmiş sonuçlar vardır artık. 14. basamakta herşey şekillenmiş, kişi kulvara girmiş durumdadır. Ruh vücuttan ayrılmış, Sıratı Mustakîm’e ulaşmıştır. Yani fiilî yolculuk, 14. basamakta başlamış durumdadır. Bundan sonrası Allah'a ulaşmaktır; 14. basamakla 21. basamak arasındaki muhteva.

Öyleyse ilk 7 basamak, furkansız geçen ve furkana ulaşılan basamaklar. 7. basamaktan 14. basamağa kadar furkana ulaşıldıktan sonraki basamaklar 2. Sıratı Mustakîm, 14. basamaktan 21. basamağa kadar 3. Sıratı Mustakîm, 22. basamağı da kapsar. Ruhun 7 tane gök katını aşması, Allah'ın Zat’ına ulaşması ve Allah'ın Zat’ında ruhun yok olması. İşte böyle bir dizaynda görülenler bunlardır.

Allah'a davetin, Allah'a ulaşmayı dilemeyi davetle yakîn seviyede bir ilişkisi vardır. Allah'a ulaşmayı dileme hedefi 7. basamakta dileme safhasını aşar. Kişi ibadetleriyle birlikte olur artık. Bu muhtevada o kişinin üzerinde Allahû Tealâ’nın furkanları hâlâ devam eder. Kişi 2. Sıratı Mustakîm üzerindedir. Bu Sıratı Mustakîm üzerinde mürşidine ulaşacaktır. Ve tâbiiyet anında ruhu vücudundan ayrılacak ve kişi 3. Sıratı Mustakîm’e, insan ruhunu zemin kattan alıp Allah'a ulaştıran Sıratı Mustakîm’e ulaşacaktır. Fiilî olarak davete icabet etmiş olacaktır.

Nefs tezkiyesi yapmasına paralel bir şekilde, nefsinin kalbinde her %7 nur birikiminde, bu kişi gök katlarını birer birer aşacaktır. Ve ruh sonunda Allah'a ulaşacaktır; 21. basamak. Allah'ın Zat’ında yok olacaktır, 22. basamak. Bu durumda Allah'a ulaşmak, fizikî planda ruhun Allah'a doğru yaptığı fizik yolculukta (kendi âleminde olduğu için fizik bir yolculuktur), ruh Allah'a kadar yükselir ve sonunda Allah'a ulaşır.

Öyleyse buradaki muhtevaya baktığımız zaman görürüz ki; söz konusu olan şey ruhun Allah'a ulaşmasıdır. 2. davete icabet edilmiştir. Furkanlı bir standart içerisinde kişinin ruhu Allah'ın Zat’ına ulaşmıştır.

Allah razı olsun.
ESAVRVB
Ekleme Tarihi: 28.05.2007 - 09:06
Bu mesajı bildir   hidayete davet üyenin diğer mesajları hidayete davet`in Profili zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1577 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
bahar61 (48), ebrar22 (52), muzo 02 (53), abdulberr (57), Sakarya5461 (54), canan85 (39), Abdulkadir056 (27), Alaaddin_E (51), betus86 (38), zeynepcik (41), halebi (40), ammarh. (58), hatice gönül (39), karamurad (57), erens (42), ZeYD-CaN (37), pazarci (40), bkaya85 (39), can38 ()
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.76474 saniyede açıldı