 |
|
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193 |
|
|
|
|
|
Ekleyen |
|
|
|
Moderator 4254 Mesaj -
|
|
Kayıt Tarihi: 04.06.2007
|
En Son On: 30.07.2020 - 23:50
|
Cinsiyeti: Erkek
|
|
Nefis Muhasebesi
"Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekiniz."
Hz. Muhammed (a.s.m.)
Ölümden sonraki hayatta herkes her yaptığından hesaba çekilecektir. O hesap gününde alnı ak bir şekilde hesap vermenin yolu, bu dünyada kendini hesaba çekmek, sorgulamaktır. Meselâ Hz. Ömer (r.a), kendi kendine "Bugün Allah için ne yaptın?" diye soruyordu.
İnsan, her ne kadar bahaneler uydursa da insaflı bir şekilde kendi gidişatına baktığında hatalarını fark eder, "Şurada' şöyle yaptım; aslında yapmamalıydım!" der. Böylece her günün sonunda günün muhasebesini yapabilir, artılarını eksilerini hesaplar, kendine çeki düzen vermeye çalışır.
Hemen her insanın budanması gereken sivri yönleri, hatalı hâlleri vardır. İnsan, kendi hatasını hata olarak görmeli, avukat gibi savunma yoluna gitmemelidir. Hatada ısrar etmek, o hatadan daha büyük bir hatadır. Hatasını görmek ve dönmek ise bir fazilettir.
Malûmdur ki bir dert teşhis edilirse tedavisi kolay olur. Sözgelimi nefsinde tembellik marazını fark eden biri, ciddî bir çalışma programı uygulayarak bu tembellikten, kurtulabilir. Zira "her illet, zıddıyla tedavi olunur/' Bu kimsenin "Ben aslında çok çalışkan birisiyim!" demesi ise beş kuruşu bile olmayan birinin "Ben aslında çok zenginim!" demesine benzer. Böyle bir hâl, argo tabirle "züğürt tesellisinden ibarettir.
Hz. Ebu Bekir, bir gün Hanzale ile karşılaşır. Aralarında şöyle bir konuşma geçer: "Nasılsın, ey Hanzale?.." "Hanzale münafık oldu!" "Suphanallah!.. Sen ne diyorsun?" "Ey Ebu Bekir!.. Resulullah'ın yanında olduğumuzda o bize Cennet ve Cehennem'i anlatıyor, sanki oraları gözle görmüş gibi yüce duygularla dolup taşıyoruz. Ama dışarı çıktığımızda çoluk çocuk, mal işlerine takılıp kalıyoruz, çok şeyleri unutuyoruz!"
"Vallahi, bizde de durum farklı değil!" Bunun üzerine birlikte giderler, durumu anlatırlar. Hz. Peygamber şöyle buyurur:
"Nefsim elinde olan Allah'a yemin ederim ki şayet buradaki hâlinizi dışarıda devam ettirebilseniz yataklarınızda ve yolda meleklerle arkadaşlık yapardınız! Lâkin ey Hanzale, bir müddet öyle, bir müddet de böyle..." Müslim, Tevbe, 12-13; Tirmizî, Kıyame, 59.)
Bu olay, peygamberlerden sonra insanlığın en seçkin fertleri olan sahabîlerin nefis muhasebesi yapmadaki hassasiyetini göstermektedir. Şüphesiz, Hanzale'nin o hâli münafıklıktan kaynaklanmamıştır. Fakat o, nefsini bu noktada şiddetle itham etmiştir.
Keza, "O münafıklar namaza tembel tembel gelirler." Nisa, 142.)mealindeki ayeti bilen bir sahabi, sözgelimi sabah namazına kalkmakta nefsinde bir tembellik görse, "Acaba münafık mı oldum?" diye kendini sorguluyordu.
Nefisten Başlamak
İnsan kendi nefsiyle alâkalı olduğu gibi "eviyle-mahallesiyle-ülkesiyle, hatta koca dünya ile" alâkadardır. Pek çok insan, nefsine yönelmeyi bırakır, hayatın geniş dairelerinde dolaşır. Nefsine çeki düzen vermemiştir, ama dünyaya çeki düzen vermeye çalışır. Mahalleye muhtar seçilememiştir, ama ülkenin problemlerini halletme telâşı içindedir. Kendi evlâdına iyi bir terbiye verememiştir, ama "Ben Millî Eğitim Bakanı olsam şöyle yaparım, böyle ederim!" diye atıp tutmaktadır.
Böyle afakta [dış dünyada] kendini dağıtan insanlara Kur'an şu hatırlatmayı yapar:
"Siz nefsinize bakın. Siz hidayet üzere olduktan sonra başkasının dalâleti [yoldan çıkması] size bir zarar vermez/'(Maide, 105)
Nefsine fayda veremeyen birinin başkalarına faydalı olması düşünülemez. Kendini düzeltmeyen birinin âlemi düzeltme iddiaları havada kalır.
Üstteki ayet, ferdî sorumluluğun önemine vurgu yapmaktadır. Fakat bunu, "Demek ki gemisini kurtaran, kaptan! Kimseye karışma, kendini kurtarmaya bak!" şeklinde anlamak, manayı asıl mecrasından saptırmak olur. Zira "emr-i bil'maruf, neyh-i ani'l-münker," İslâm'ın getirdiği esaslardan birisidir. Her bir mümin, gücü yettiği ölçüde iyi-güzel şeyleri teşvik etmek, kötü-çirkin şeylerden alıkoymaya çalışmakla görevlidir.
1970'li yıllarda ilmî araştırmalar için Türkiye'den Amerika'ya giden bir öğretim üyesi, Amerikalı meslektaşıyla sohbet ederken, aralarında şu konuşma geçer:
— Henry Kissinger'in dış politikasını nasıl buluyorsun?
— O kimdir? Tanımıyorum.
— Allah, Allah! Nasıl tanımazsın? Sizin dışişleri bakanınız.
— Dostum, ben siyasetçi değilim; ben lâboratuvarımı bilirim. Buraya gelir, ilmî çalışmalarımı yaparım.
Nefisten Kurtuluş
"Ölmeden evvel ölünüz."
Şeker hastalığına yakalanmış değerli bir ilim adamına,
"Bu hastalığın tedavisi yok mu?" diye sordum.
Dedi: "Var: Ölen, kurtuluyor!"
Benzeri bir durum, nefisten kurtuluşta söz konusu. İnsan, nefsin belâ ve şerrinden, cazibe ve fitnesinden daha bu dünyada kısmen kurtulabilirse de tümüyle kurtulması ölümle gerçekleşir.
Çünkü ölü için "günahlara meyletmek, uzun emeller peşinde koşmak" gibi nefse ait özellikler artık söz konusu değildir!
Ancak "Ölmeden evvel ölünüz/'(Aclunî, II, 260.) emrine uyarak sanki ölmüş gibi günahlardan uzak yaşayanlar, nefsin hile ve desiselerinden daha dünyada iken kurtulurlar.
Mevlâna'nın anlattığı şu olay, konumuzu çok güzel bir şekilde açıklığa kavuşturmaktadır:
Hindistan'a sefer yapacak olan bir zat, yola çıkmazdan evvel papağanına, bir isteği olup olmadığını sorar. Papağan, "Hind papağanlarına benden selâm söyle. Kafeste mahpus olduğumu haber ver." der. Adam Hindistan'a vardığında bir ağaçlıkta neşeli neşeli öten papağanlar görür. Kendi papağanının selâmını söyler. Bunun üzerine papağanlardan biri, daldan yere düşer ve hareketsiz kalır.
Adam tekrar memleketine döndüğünde, olup biteni papağana anlatır. Papağan, kalp sektesine uğramış gibi düşer, hareketsiz kalır. Adam heyecan içinde kafesi açıp "Eyvah.'.. Sevgili papağanım Öldü, bu acı habere dayanamadı!" diye feryat ederken papağan, açık kafesten uçar, hürriyetine kavuşur!
Bu temsildeki papağan, beden hapsindeki ruhu; Hindistan'daki hür papağanlar, peygamberler ve velilerin ruhlarını temsil ederler. Ağaçtaki papağanın ölü numarası yapması ise beden hapsindeki ruhun, bu hapisten kurtulma yolunu sembolize etmektedir. (Mevlâna, III, 792.)
Nefsin Zaafları
Halatlar ince yerlerinden kopar, kaleler zayıf yerlerinden fethedilir. Onun gibi, Şeytan, vücut ülkesinde hâkimiyeti ele geçirmek için nefsin zaaflarından istifade eder. Kur'an-ı Kerim, şu ayetiyle nefsin bazı zaaflarına dikkat çeker:
"İnsanlara kadınlar, oğullar, yığın yığın biriktirilmiş altın ve gümüş, salma atlar, sağmal hayvanlar ve tarıma karşı arzular süslü kılındı/'(AI-iİmran, 14).
Yani insan, fıtratı itibarıyla bunlara son derece düşkündür; hayatı, bunları elde etmek için mücadeleyle geçer. İnsanların en çetin imtihanları bunlarla olur.
Şeytan, insanları aldatmak için Cenab-ı Hakk'tan birtakım imkânlar, tuzaklar ister. Kendisine altın, gümüş, at, yiyecek, içecek, elbise, şarap, çalgı gibi şeyler verilir. Bunlardan o derece hoşlanmaz. Fakat kadın da verilince sevincinden ellerini çırpıp oynamaya başlar.( Mevlâna, XIV, 265-271.)
Kadınlar, annelerimizdir, bacılarımızdır, kızlarımızdır. Mübarek, muhterem insanlardır.
"Cennet, anaların ayağı altındadır." Aclunî, I, 299.)
Fakat aynı zamanda kadınlar Şeytan'ın insanı aldatmada kullanabildiği en etkili vasıtalardır. Günümüzde özellikle cinsellik noktasında nice kadın, Şeytan tarafından bir olta gibi kullanılmaktadır. Hiçbir alâka yokken bazı otomobil lâstiklerinin çıplak kadın afişleriyle reklâm edilmesi ve benzeri durumlar, bu gerçeği açıkça göstermektedir. Bu yüzdendir ki üstteki ayette insanların düşkün olduğu şeyler sayılırken başta kadın zikredilmiştir.
Üstteki ayette nazara verilen zaaflardan başka, nefsin tembellik, midesine düşkünlük, övülmekten hoşlanmak, başkalarına karşı kibirlenmek, lüzumsuz öfkelenmek, kör hislere sahip olmak, tiryakilik, gaflet, cehalet, heva, heves, peşin lezzetlere müptelâ olmak... gibi daha nice zaafı vardır.
Nefsin zaafları herkeste aynı değildir. Bundan dolayı herkesin imtihanı farklı farklıdır. Kimi midesinden yakalanır, kimi methedilmekten... Kimisi hevesiyle perişan olur, kimisi tembelliğiyle... Basiretli insan, kendi vücut ülkesini iyi tanır, zaaflarını bilir, zayıf noktalarını kuvvetlendirerek nefse karşı direnir, bir "irade insanı" hâline
gelir.
Nefsin Unutulması
Nefsin önemli zaaflarından birisi, "unutmak"tır. İlk insan Hz. Âdem'e "yasak ağaca yaklaşmaması" emredilmiş, fakat o, bu emri unutarak yaklaşmış ve ağacın meyvesinden yemiştir.( Taha, 115.)
Âdem'in bu tabiatı, bütün evlâdında da aynen vardır. Yani insan, unutkan bir varlıktır.
Faraza, dün ne yediğini unutur, arkadaşına verdiği sözü unutur, randevusunu unutur, vs.
Fakat bütün bu unutma türleri içerisinde en dehşetlisi, insanın Allah'ı unutması, O'na verdiği sözü unutması, Allah'ın emir ve yasaklarını unutmasıdır. Böyle bir unutkanlık, tam bir gaflet hâlidir. Böyle gafiller hakkında Allah şöyle buyurur: "O kimseler gibi olmayın ki onlar Allah'ı unuttular, Allah da ceza olarak nefislerini onlara unutturdu!" Haşr, 19.) Artık onlar nefislerine dönüp bakmazlar, hep afakla meşgul olurlar. Meselâ kendi ayıplarını hiç görmezler, ama başkalarının ayıpları gözlerinden hiç kaçmaz. Kendilerini kusurdan pak ve münezzeh zannederler. Bir gün gelip öleceklerini hiç hatıra getirmezler; ebedî dünyada kalacaklarmış gibi uzun emellere, tatlı hülyalara dalarlar. "Çoklukla gururlanmak, sizleri oyalayıp durdu. Sonunda kabirleri ziyaret ettiniz." Tekasür, 1-2.) ayeti, bir yönüyle böyle insanların hâlini dile getirmektedir. "Benim malım, benim servetim, benim makamım!.." derken birden hayat bitivermiş,, bu gafil insanlar, kendilerini kabir çukurunda buluvermişlerdir. Demek ki Allah'ı unutmanın cezası, "nefsi unutmak"tır. Nefsini unutan kişi ise ona yönelemez, terbiyesiyle meşgul olamaz. Yazar: Doç. Dr. Şadi Eren
|
Ekleme Tarihi: 04.10.2010 - 11:02 |
|
|
|
655 Mesaj -
|
|
Kayıt Tarihi: 12.06.2008
|
En Son On: 10.10.2014 - 14:55
|
Cinsiyeti: -----
|
|
sizde olmasanız kendimize geleceğimiz yok kardeşim
selam ve saygılar
|
Ekleme Tarihi: 08.10.2010 - 21:42 |
|
|
|
65 Mesaj -
|
|
Kayıt Tarihi: 14.09.2010
|
En Son On: 03.05.2012 - 13:40
|
Cinsiyeti: -----
|
|
....çok manadar ıbret alınıp degerlendırılmesı gereken bır yazı ama ıcınde de dedıgı gıbı ınsanlar unutkan yaratıklardır...belkı boyle yazıyı onlarca kez okumusuzdur belkıde yuzlercekez dınlemıs oysa yıne yaptıgımız hataları tekrardan kendımızı alamaz oluruz...
nefıs muhasebesı ınsan en cok ne zaman yapar Allah celle celaluhu ona sıkıntı ve dert verıp deva ararken,hastalıga dusup sıfa ararken borclanıp borc sıkıntısına dustugu zaman...
sıradan yasantılar ıcerısınde normalde gunu bırlık bızlere bunu hatırlatan 5 namaz vaktı kulaklarımıza gelen o tatlı soz olan ezanı bıle nefıs hıce sayıyor ondan ıbret alıp ben cagıran Allah verdıklerıne sukretmem ıcın rızasını kazanmam ıcın benı cagırıyor oysa ben neyapıyorum dedıttıremıyorsa ,ya bızler seytanı hafıfe alıyoruz yada nefse olan etkısını...
ama cozum varmı...
az olsa var evet...
cozum ınsanları daha cok Allah ı dusundurecek paylasımlar yazmak ,ıcınde nefse hosgelenseylerındaha az tercıh edılmesını ve bunun nıcın yapılmasını oneren yazılar sade ce burda degıl dıger zıyaret ettıgımızı sosyal sıtelerdede daha cok eglenceye fıtneye surukleyecekseylere degıl bu tarz seylerı paylasır ısek belkı bu tuzaklara daha az duser nefıs e karsıda sureklı tetıkte oluruz belkı...
Allah celle celaluhunun ıznı ıle nefsın esırı olmaktan kurtulmus,ölmeden ölenlerden olmamız dılegıyle...
selam ve dua ıle
|
Ekleme Tarihi: 11.10.2010 - 08:57 |
|
|
|
 |
|
Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
forvet60 (41), i.meral (69), m.nezih32 (46), metehan76 (49), aysimaadal (46), beyyine (40), arifan (25), hýrka (51), HAYKIRIÞ (56), coctail (56), bugrahanyucel (52), cesur. (50), otelator (62), anemoncicegi (39), siyahal (45), dumlupýnar (57), menzil39 (51), Savas-ASIK (38), bareta (46), tesi_57 (38), fatmarabia (50), marjinal kirpi (41), ayþe57 (43), ilkhuzun (55), erol uysal (58), guleasik (53), ENNUR (41), misafir99 (37), yale1983 (42), ayseker (42), nur_83 (42), tugba__96 (36), turankaan (43), mremres (40), zeyno23 (38), kadirderebent (45), RAVDAN (44), FURKAN72 (53), ali yalçý.. (42), bayramelif (44), halil_1980 (45), bekircakildere (39), desemki_38 (42), ftm (52), Ak_GaNDaLf (39), imamhatipli18 (37), irfan damat (46), esma oz (39), HoLy (37), alideniz (53), baran06 (36), cannyurek (53), my_oktay (45), medeni68 (57), hude (55), MehmetBilge (51), adnanabi (63), byerkan (38), elifce67 (58), Tecem (56), vuslat_atesi (51), ENSAR_63 (45), Gürkan (46), unforgiven (43), vedat_46 (49), maviada (46), piperrrrr (38), kar.ve.dolu (125), musabbahar (53), Anil1976 (49), pesdungaban (60), Yalnayak (46), mustafaefkan (58), ^^DUMANBARAN^^ (39), yalnizlik2 (46), babacan_025 (54), S@RI (42), tamerres (45), armanie09 (39), ayparcasý.. (38), ronahi (50), dertlerim_kerbe.. (37), zeynikokan (45), enesgorkem (44), serdar demir (42), ozcansenturk66 (59), lostlaz (48), picador16 (56), suheda2 (50), Rumeysa_29 (49), Sulenur (38), virtuoz83 (42), mustafa durmaz (35), zambak* (48) |
|
|
|
 |
|
|