0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » İBRET TABLOLARI » Neo-Con'lar ABD'de

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 1 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
vehbi70 su an offline vehbi70  
Neo-Con'lar ABD'de

919 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 17.01.2006
En Son On: 04.01.2015 - 19:05
Cinsiyeti: ----- 
Melek ÜNAL DAN ALINTIDIR
Neo-Con'lar ABD'de Sovyetlerin dağılmasının ardından oluşan "pasif bekleme" döneminin boşluklarından faydalanarak öne fırlamış, Bush iktidarında "dış politikanın temel belirleyicileri" haline gelmiş, aşırı sağda kozalanmış ekibin adıdır. Ortak bir paydayla Yahudi, üstüne üstelik Siyonisttirler. Sıfatları "Yeni Muhafazakârlar" olmakla beraber "Klasik Muhafazakârlığa" hiç de iyi gözle bakmazlar. Köken itibariyle Sosyal Demokrat olup, komünizmin dağılmasının ardından aşırı müda-heleci bir Sağ'a kaymışlardır. Hepsi entelektüel görünümlüdürler ve kendilerini hala demokrat olarak nitelendirirler. Ellerinde edebiyat ya da politik dergilerle dolaşırlar. Tweed ceket giyerler. Çoğu zaman toplumsal yaşam biçimiyle ilgili sorunlarda liberal düşünceye sahiptirler, hedefleri ne çocuk düşürmenin yasaklanması, ne de okullarda zorunlu din dersi konmasıdır. Amaçları bütünüyle farklıdır. Onlar bir "Amerikan İmparatorluğu" düşlüyorlar. Amerikan İmparatorluğu'na biçtikleri misyonu ise şu temel amaç ile şekillendiri-yorlar. Ya da kendi varlıklarını böyle tanımlıyorlar: "Tevrat'ta yer aldığına inandıkları Arz-ı Mev'ud haritalı Büyük İsrail Devleti'ni kurmak…" Neo Conservative (Yeni Muhafazakârlar) isimler arasında Başkan Yardımcısı Dick Cheney, Ulusal Güvenlik Danışmanı Condeleeza Rice, Savunma Bakan Yardımcısı Paul Wolfowitz ve Savunma Bakanlığı danışmanı Richard Perle Türkiye'de yakından tanınan isimler olarak sayılabilir. Ayrıca Donlad Rumsfeld, Francis Fukuyama, Bernard Lewis, James Woolse, Doughlas Feith, Zalmay Khalilzad, Bill Kristol ve Lewis Libby'de bu ekibin önemli halkalarındandır. Yeni Muhafazakâr'ların fikir babası Strauss, tıpkı eflatun gibi toplumda bazılarının idare edil-meye, bazılarının ise idare etmeye lâyık olduğuna inanmaktadır. Strauss laikliğe ise kesinlikle inanmaz ve dini, toplumun vaz geçilmez bir çimentosu olarak görür. Dinden kastedilen şey tabii ki Yahudiliktir. Neo-Con'ların üstadının bir diğer ilgi çekici fikri de şudur. Eğer toplum içinde bir dış tehdit yoksa, sun'i olarak bunun üretilmesi gerekmektedir. Strauss tıpkı Antik çağ'da Ispartalılar örneğinde olduğu gibi, sürekli savaşılması gerektiğine de iman etmektedir. (3) Leo Strauss'un tüm ilkelerinin Neo-Con'lar tarafından hayata geçirildiğini ve bu söylemden et-kilendiklerini söylemek hiç de zor değil. 11 Eylül'ün "içeriden" birileri tarafından tezgahlandığı artık neredeyse ispatlandı. Sürekli savaş için ise bakınız Neo-Con'ların etkili ismi Dick Cheney ne diyor: "Irak'ta başlayan savaşın ne zaman biteceğini bilemiyorum. Hatta buna kendi ömrüm bile yetmeyebilir." Irak'ta kitle imha silahlarının bulunmadığı bilindiği halde, bütün bir dünyanın savaşa sürüklenmesi de her halde fikir alt yapısını Strauss'dan alıyor olsa gerek! Neo-con'ların en temel özelliklerinden birisi şudur: "Amerikan İmparatorluğu'na giden kan ve gözyaşıyla dolu yolun teorik altyapısın hazırlamak." Neo-Con'ların başka bir özelliği şudur; "Onlar sadece teoride kalmaz-lar. Kafalarındaki planları bizzat sahaya inerek pratiğe dökerler." Başkan Bush'un bu ekibe nasıl baktığını ve nasıl karşılık verdiğini de ünlü Le diplomatiqe'den öğrenelim: "Sizler kesinlikle ülkemizin en parlak beyinlerisiniz. O kadar iyisiniz ki hükümetim aranızdan 20 kadarınızla birlikte çalışmaktan şeref duyuyor." Başkan Bush bahsettiği 20 rakamını, Neo-Con'ların sadece bir kolunun üslendiği American Entre-pise Instıtute için kullanmıştı. Yoksa Neo-Con'ların İcra Kurulu Başkanı olan Paul Wolfowitz'in, Dick Cheney'in Savunma Bakanlığı döneminden itibaren 700 kişilik bir takım oluşturduğu bilinen bir gerçektir. 1990 yılında Paul Wolfowitz ve Lewis Libby'nin hazırladıkları "ABD için Savunma Politikası Rehbe-ri" (Defence Policy Guidence) Neo-Con'ların dünyadan ne istediklerin açığa vuran ilk belgedir. Baba Bush'un devr-i iktidarında, Birinci Körfez Savaşı'ndan hemen sonra hazırlanan metin ABD yönetimlerinin önüne şu hedefleri koyuyordu; 1- Potansiyel güçlü devletlerin yükselişinin engellenmesi gerekir. 2- Kitle imha silahları kullandığından şüphe edilen ülkelere saldırılar düzenlenmesi konusunda tereddüt edilmemelidir. 3- Savunma harcamalarının mutlaka arttırılması icap etmektedir. 4- Deniz aşırı ülkelere sürekli operasyonlar düzenlenecek bir yapı-nın kurulması önemlidir. 5- ABD'nin tek süper güç olduğunun tescillendirilmesi temel he-deftir. Sovyetlerin dağılmasının ardından ortaya konan bu perspektif, görüldüğü gibi yeni dönemin bir "Amerikan İmparatorluğuna" dönüştürülmesini öngörüyor. Yeni amerikan Yüzyılı Projesi'nin söyledikleri şeyi, oturdukları zemini, gelecek tasarımlarını ve kullanmayı düşündükleri yöntemi şu şekilde özetleyebiliriz. 1- Soğuk savaş sona erdikten sonra ABD'nin eline olağanüstü bir fırsat geçmiştir. ABD'nin karşısına, özellikle askeri alanda çıkabilecek bir güç yoktur. Amerikan ekonomisi dünyanın en iri rakamlarına sahiptir. Dış politikası Henry Kisinger'in yazdığı kitabın ismiyle "Ameri-ka'nın dış politikaya ihtiyacı var mı" dedirtecek kadar güçlüdür. Bu büyük güce karşı koyacak hiçbir adres yoktur. Ne Rusya, ne Çin, ne de AB… 2- ABD bu tekelci konumunu kullanarak, Washington merkezli bir dünya kurmalıdır. Bunu kısa sürede gerçekleştirmeyi başaramazsa, en geç 2015'lerde Çin, Rusya ve AB ilerleyecek, ardından da ABD'nin tekelci yapılanmasına karşı çıkacaktır. 3- ABD, 2000'li yılların başında tekelci konumundan yararlanarak "kendisi merkezli" bir dünya kurma yolunda yeni girişimlerde bulunmaz ise, 10-15 yıl sonra bu tek yönlü üstünlüğü tuzla buz olacaktır. 4- ABD'nin dünyanın tek önderi ve başat güç olarak varlığı önemlidir. Uluslar arası sistemin önü alınamaz bir kaosa sürüklenmemesinin teminatı da budur! Bu temel çerçeve içinde Amerikan İmparatorluğunun devamı, dünya-nın selameti ve barışı ile bire bir ilişkili, kaçınılmaz aynı fotoğrafta buluşan karelerdir. Dolayısıyla ABD'nin bir süpürgeç olarak, dünyanın barış ve barışı koruyucu adresi olarak üstünlüğünü sürdürebilmesi için, sürekli olarak operas-yonlar yapmak ve potansiyel rakiplerinin, fiili rakip olma ihtimalini ortadan kaldırması zorunluluktur! Belgenin Türkiye'ye yönelik listesi 'üs' ile de sınırlı değil. PNAC önemli bir ABD deniz gücü varlığının da Karadeniz'de bulunması gerektiğine işaret ediyor. Raporun Hava Kuvvetleri ve Hava Üsleri'ne ilişkin bölümünde de, İncirlik Üssü'nün "ciddi biçimde" iyileştirilmesi gereğinden bahse-diliyor. 1- Doğu Anadolu'da büyük bir üs, 2- Karadeniz'de sağlam bir ABD varlığı, 3- İncirlik'in ciddi bir biçimde büyütülmesi… İşte Neo-Con'lara "Tezkere'nin Efendileri" ismini koymamızın gerekçesi. Yukarıdaki üç hayati talep, daha Irak savaşı çıkmadan ve tezkereler süreci başlamadan PNAC tarafından ABD yönetiminin önüne konmuş ardından menü el değmeden ışıtılarak, Ankara'ya sunulmuştu. Tezkere pazarlıklarında bütün olarak bu üç talebin hayata geçiril-diğini izledik. Karadeniz'deki liman pazarlıklarının sebebi buydu. Kara-deniz limanlarını ABD, Irak için değil dünya hakimiyetine giden yolu açmak için istiyordu. Doğu'daki Muş gibi hava alanlarının istenmesi, İncirlik'in bir krize dönüştürülerek Türkiye'nin yıpratılması hep bu teknik (!) talep-lerden kaynaklanıyordu. Bush Doktrini: Güçlüyüz öyleyse haklıyız PNAC Türkiye ve dünya için hazırladığı menüsünü Bush doktrini ile devam ettirdi. 2002'de açıklanan ABD'nin Yeni Muhafazakârların öteden beri savuna geldikleri görüşlerin bir "Devlet Politikası" haline geldiğine işaret ediyordu. 17 Eylül 2002 de imzalanan ve 20 Eylül 2002 de kamuoyuna sunulan The National Security Strategy of the United States of America / ABD Ulusal Güvenlik Stratejisi; NSS bilinen adıyla Bush Doktrini, 11 Eylül sonrası Neo Con'ların kabul ettirdiği görüşleriyle ABD'nin dünyaya nasıl baktığını ortaya koyan, son derece anlamlı ve tarihi bir rapordur. Bu raporla Bush hükümeti, daha önceki yönetimlerin aksine yeni ve son derece ayrıntılı bir Ulusal Güvenlik Stratejisi hazırlayarak ABD'nin kısa, orta ve uzun vadeli stratejilerin kamuoyuna duyurmuştur. NSS, diğer adıyla Bush doktrini ABD Başkanı'nın bir sunuş yazısını takiben, toplam dokuz bölümden oluşmaktadır. Dokuz bölümlük projenin, şu üç ana temayı öne çıkardığını söyleyebiliriz: 1- Küresel askeri, ekonomik, diplomatik ve kültürel alanlarda ABD'nin başat rolünü mutlak düzenleyici seviyesine taşınması için alınacak önlemler. 2- Geleneksel tehdit merkezli savunma anlayışının, muhtemel tehditlerin önlemeye yönelik "önalı-cı saldırı" yaklaşımıyla değişti-rilmesi. 3- Mevcut uluslar arası hukukun ABD'nin beklentilerini tatmin etme-diği noktalarda by-pass edilebilmesi. Bush doktrinini açıklayan bu üç maddelik teorik çerçevenin pratik sonu ise şudur: Terörizme ve ona destek veren başı bozuk devletlere karşı korku-suzca savaş açılacak, tehdidin ABD'yi vurması beklenmeyecektir. Bu amaçla dünyaya demokrasi yayınlayacak, hürriyetler korunacak ve tabii kaynaklar koruma altına alınarak, bölge halklarına iade edilecektir. Ancak uygulamadaki çelişkileri söylemek fazla bile olabilir ama, her şey bunun tam terisin göstermektedir. Avengelistler Hristiyanlık üç ana mezhepten teşekkül eder. Katolik, Ortodoks ve Protestanlık. Burada bahsettiğimiz Evangelizm, Protestanlığın bir alt koludur ve Scofield İncili'ni kabul eder. Scofield İncil'e gör,e kıyamet kopmadan önce Hz. İsa'nın yeryüzüne ikinci kez inmesi gerekmektedir ki bu iniş şu açıdan önemlidir; "Hz. İsa'nın ikinci doğuşu ile (yeryüzüne iniş) O'na inanma Evangeliklerin ruhları semaya yükseltilecek, onlar Hz. İsa ile Deccal arasında Armagedon'da yapılacak Kıyamet Savaşı'nı rahat koltuklarından seyredeceklerdir." Scofield İncil'ine göre Mesih'in yer yüzüne inebilmesi için üç koşulun gerçekleşmesi gerekmektedir. Birin-cisi, Yahudilerin dünyanın dört bir tarafına dağılması, ikincisi, Yahudi-lerin toplanıp Kudüs merkez olmak üzere yeniden devletlerini kurmaları. Ve de üçüncüsü, Mecsid'i Aksa'nın yıkılarak üzerine yapıldığı Hz. Süleyman tapınağının yeniden inşa edilmesidir. Evangelistler bütün bunların olacağına inanmaktadırlar. O nedenledir ki İsrail'in sonuna kadar desteklerler. Bir başka ifadeyle İsrail devleti'ne verilen sınırsız desteğin işte sebebi budur. Bush da Hristiyanlığın bir mezhebi olan Evangelist Yol'una bağlıdır. Amerika'da 40 milyona yakın Evan-gelist Hristiyan var. Bunların fundemantalist derecesine varan bir dindarlıkları ve aşırı milliyetçi bir çizgileri var. Amerika'ınn "gerçek sahipleri" olarak bilinen WASP kesiminin de motorlarından olan Evangelistler, özellikle milliyetçi-muhafazakâr taba-na hitap eden Cumhuriyetçi Parti'nin de en verimli oy depolarından birisidir. "Teolojik açıdan her Hristiyan, İsrail'i desteklemek zorundadır. Şayet İsrail'i koruyamazsak Tanrı nezdindeki itiba-rımızı kaybederiz." Çıkan sonuç şudur. Evanjeliklere göre Yahudiler, Kıyamet Savaşı'nın temel oyuncularıdır. İsrail'e bu savaşın yaşanabilmesi için yardım etmek, Allah'ın iradesine yardım etmekle eş anlamlıdır. Yani Kıyameti çabuklaştırmak, semaya yükselebil-mek için İsrail'e yardım etmek gerekmektedir. Son derece fundemantalist olan bu Hristiyan grubun, bir Yahudi devletini desteklemesinin sebebi işte budur. Evangelikler Kitab-ı Mukaddes'te de geçen Kıyamet Savaşı'nın, İsrail'deki Megiddo ovası'nda yapılacağına da inanmaktadırlar. Bu son savaş Kitab-ı mukaddes'te ibranice "Armagedon" diye geçmektedir. Evanjelizm, Yahudi stratejisine öylesine uygun yorumlar yapıyor ki insana, bu Hristiyan iddialarını acaba bir Musevi mi yazdı? Dedirtiyor. Üstelik ne hikmetse K. Irak'tan, K.Kıbrıs'a Türkiye'nin tüm kırmızı çizgiler, evanjelist ilahiyatından pembeleşerek çıkıyor. Hatırlatalım ki yukarıda "Üç şart" olarak ifade ettiğimiz çerçevede içinde, Armagedon Savaşı öncesinde İsrail'in "Eretz İsrail"de (vaat edilmiş topraklar) bir araya gelmesi icap etmektedir. Yani öncelikle Türkiye'nin Güney Anadolu ve Doğu Anadolu'daki yarısının İsrail'e verilerek Arz-ı mevud projesinin gerçekleşmesi öncelikle halledilmesi gereken bir sorundur. Evangelizm ise Neo-Con'ların kucaklarında büyüttükleri bir sıçrama tahtası ve ABD'yi kullanma zemini olarak görülüyor. Neo-Con'lar 250 milyon Amerikalının, altı milyon İsrail'linin çıkarlarına alet olmasını sorguladıkları bir ortamda sorunu kökünden çözüyorlar. Amerikalı Katolik ve Proteston lobilerle çekişen ve kavga eden İsrail lobisi sonunda kendi Siyonist hedeflerini kabul eden bir işbirlikçi Siyonist - Hristiyan kadronun ABD'nin başına geçmesini sağlamıştır. Çünkü Evangelistler, Neo-Con'ların Tevrat'ta yazılı olduğu-nu iddia ettiği İsrail devletini desteklemektedirler. Böylece ABD'de İsrail lobisi çok rahat bir biçimde bütün Amerika'yı İsrail'in çıkarları doğrultusunda kullanabilmektedir. Hem de tüm iplerin düğümlendiği Ortado-ğu'da… Amerikan’ yönetiminin hedefi Türkiyedir. Bu Evangelist motor Türkiye'yi de boş geçmiyor. Birincisi bölgenin doğal bir parçası, hem de en hayati bir parçası olarak boş geçmiyor. İkincisi Kıyamet Savaşına giden yolun vaz geçilmez şartlarından birisi olan Arz-ı Mev'ud'un Türkiye sınırlarını da içermesi nedeniyle boş geçmiyor. Armageddon Savaşı öncesinde tüm Yahudilerin Arz-ı Mev'ud sınırları içerisinde toplanması zorunluluğu, Türkiye'yi Evangelist Neo-Con ittifakının hedefi haline getiriyor. Öylesine bir hedef olma hali ki, konunun nedeni fanatik bir din yorumuna dayandırıldığı için bunu ne akıl, ne de güç durdurabilir! Dünyayı yönetenler bırakınız maddi mutluluğu sonsuz hayatın anahta-rının da Arz-ı Mev'ud'a dahil, Doğu ve Güneydoğu topraklarımızı işgal etmekten geçtiğine inanıyorlar. Acı, bir boyutuyla komik ama bir büyük gerçek bu. Arz-ı Mev'ud sınırları dahilinde kalan GAP topraklarında İsrail'in toprak satın alma heves,i sır değil. Daha da ötesinde İsrail yine aynı vaat edilmiş topraklar statüsüne giren K.Irak'ta da, savaşın ardından bulduğu ya da zaten bu iş için çıkarılan savaş boşluğundan yararlanarak toprak satın alıyor. İsrail'in kuruluşunun ardından bu ülkeye götürülen ve Yahudi olduğuna inandırılan Kürt Yahudilerin de bölgeye döndürülecekleri iddiası, artık fiili bir duruma dönüşmüştür. Evangelistler İsrail'e olan sevgilerini, onların Filistinlilere karşı yürüttükleri mücadeleye olan desteklerini her fırsatta dile getirirler. İsrail aleyhtarı her gelişmeye tepki göstermekten gurur duyarlar. Evangelistlerin İsrail'e bağlılıkları ve sevgileri önemlidir. Çünkü Evangelistler Amerikan dış politikasını etkileyen en önemli güç odaklarından birisidir.
Ekleme Tarihi: 02.02.2006 - 12:00
Bu mesajı bildir   vehbi70 üyenin diğer mesajları vehbi70`in Profili vehbi70 Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1534 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
ilhan29 (55), bozadeniz (43), islamboy84 (40), küçük &t.. (49), teknur (50), hlim (51), veleye (60), Abdullah_78 (46), sefa60 (45), Gaziantepli (34), sivasliunsal (48), mcu (44), asess (45), akif21 (61), mimar_sophie (44), mamusali (49), Bilal_YETER (41), edare (42), terrazi (43), FaTMaNuR (60)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 1.82643 saniyede açıldı