0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » BÜYÜK ŞAHSİYETLER » Benden daha hayırlısı!

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 6 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
Yusuflu su an offline Yusuflu  
Benden daha hayırlısı!

428 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 16.06.2005
En Son On: 25.11.2007 - 19:27
Cinsiyeti: ----- 

Benden daha hayırlısı!


İKİSİ DE KUREYŞ kabilesinden ve ikisi de Hz. Peygamberin akrabası olan Ebu Seleme ve Ümmü Seleme arasında, dillere destan bir sevgi sözkonusuydu.

Günlerden bir gün, Ümmü Seleme, Peygamber Efendimizin, cennetlik kocası ölen cennetlik bir kadının, sonradan başka birisi ile evlenmezse, muhakkak Allahın onu cennette kocası ile biraraya getireceğini; aynı şekilde, cennetlik zevcesi ölen cennetlik bir erkeğin de, sonradan başka bir kadınla evlenmezse, Allahın muhakkak onu da cennette kocası ile biraraya getireceğini haber verdiğini öğrendi ve kocası Ebu Selemeye:

Öyleyse dedi, gel, seninle ahidleşelim. Ne sen benden sonra başka biriyle evlen, ne de ben senden sonra başka biriyle evleneyim!

Bu teklif, Ebu Selemenin hoşuna gitmemişti. Hanımına:

Sen bana itaat eder, sözümü dinler misin? diye sordu.

Ümmü Seleme:

Ben sana ancak itaat etmek, söylediğini dinlemek için danışırım diye karşılık verdi.

Bu son derece veciz ve anlamlı karşılık üzerine, Ebu Seleme, sanki daha önce öleceği kendisine mâlûm olmuşcasına:

Ben öldüğüm zaman dedi, sen evlen!

Sonra da, Ümmü Selemeyi hayli şaşırtan şu duayı yaptı:

Allahım! Ona benden daha hayırlı, onu hor görmeyecek, onu incitmeyecek bir koca nasip et!

Bu dua Ümmü Selemeyi öyle şaşırtacaktı ki, kendi kendine, günler ve haftalar boyu:

Benim için, Ebu Selemeden daha hayırlı kim olabilir ki? Müslümanların hangisi Ebu Selemeden daha hayırlıdır? O, ailesiyle birlikte Resûlullaha hicret eden ilk hanedir! deyip duracaktı.

Çok geçmedi, Ebu Seleme vefat etti. Sonra da, Ümmü Selemenin iddetinin dolmasının akabinde, Hz. Ebu Bekir ve Hz. Ömer gibi güzide sahabiler kendisine talip oldular. Fakat, Benim için, Ebu Selemeden daha hayırlı kim olabilir ki? Müslümanların hangisi Ebu Selemeden daha hayırlıdır? O, ailesiyle birlikte Resûlullaha hicret eden ilk hanedir! diye düşünegelen Ümmü Seleme, bu teklifleri reddetti.

Derken, günlerden bir gün, Hâtıb Ebi Beltaa Ümmü Selemenin kapısını çaldı ve ona Hz. Peygamberin evlilik talebini iletti.

Bu talebi duyduğunda, Ümmü Seleme, Ebu Selemenin ona söylediği sözün ve yaptığı duanın adresini ve kendisine olan sevgisinin büyüklüğünü kavrayacaktı.

Herşey ortadaydı. Ebu Seleme, kendisinden sonra, Ümmü Seleme için eş olarak en hayırlı insanı, Peygamber Efendimizi Rabbinden dilemişti...



İsmail Örgen

( Saadet Asrından Yaşanmış Öyküler adli kitabindan alintidir )
Ekleme Tarihi: 28.11.2006 - 18:19
Bu mesajı bildir   Yusuflu üyenin diğer mesajları Yusuflu`in Profili Yusuflu Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Yusuflu su an offline Yusuflu  

428 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 16.06.2005
En Son On: 25.11.2007 - 19:27
Cinsiyeti: ----- 
Huzeyfe ve babası

YEMENLİ MÜMİNLER HUZEYFE el-Yeman ile babası Huseyl Hz. Peygamberin Medineye hicretini duyup Medineye gelmek üzere yola koyulduklarında, gün, Bedir savaşı öncesiydi. Medine yolundaki Huzeyfe ve babası, Bedir kuyusu yakınlarına geldiklerinde, Hz. Peygamber ve ashabıyla savaşmak üzere kamp kurmuş Kureyş müşriklerince yakalanmışlardı.

Kureyş müşrikleri:

Herhalde siz Muhammedin yanına gitmek istiyorsunuzdur? diyerek, onları esir olarak yanlarında tutmak istediler.

Onlar ise:

Hayır! dediler. Bizim Medineye gitmekten başka bir maksadımız yok!

Bunun üzerine, Kureyş müşrikleri onları Medineye gitmek, Peygamber Efendimizle birlikte bulunmamak ve çarpışmaya katılmamak üzere kendilerinden kesin söz alarak onları salıverdiler.

Fakat, Huzeyfe ile babası, kuyunun beri tarafında müminler ordusunun kampına gitmekten geri durmadılar. Peygamberimiz Aleyhisselamın yanına geldiler ve başlarından geçeni Peygamberimiz Aleyhisselama anlattılar.

Bu arada, iki orduyu da yakından gördükleri için, aradaki eşitsizliğin de farkına varmışlardı. İyi silahlı dokuzelli kişilik müşrik ordusuna karşı, silahça zayıf üçyüz kişilik İslâm ordusunu görünce, verdikleri söze rağmen, Bedirde kalıp müşriklerle savaşmak istediler.

Fakat, Hz. Peygamber, iki ordu arasındaki bu bariz eşitsizliğe rağmen, onların verdikleri sözü çiğneyerek orduya katılmalarına izin vermedi.

Huzeyfe ile babasına:

Medineye dönün! Onlara vermiş olduğunuz sözü yerine getirin! diye emretti ve ekledi:

Biz de, müşriklere karşı, Allahın yardımını dileriz!

Huzeyfenin hayatının sonraki safhasında bir doğruluk timsali olarak temayüz etmesinde, öyle ki bu yolda Peygambere sırdaşlık seviyesine yükselmesinde, Hz. Peygamberle ilk karşılaşmada aldığı bu dersin kesin bir payı vardı.


İsmail Örgen

( Saadet Asrından Yaşanmış Öyküler adli kitabindan alintidir )

Ekleme Tarihi: 28.11.2006 - 18:28
Bu mesajı bildir   Yusuflu üyenin diğer mesajları Yusuflu`in Profili Yusuflu Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
.:Yakup023:. su an offline .:Yakup023:.  

555 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 25.08.2006
En Son On: 27.01.2007 - 21:44
Cinsiyeti: Erkek 
Yatsı ezanına birkaç dakika vardı. Camiye gitmek üzere son hazırlıklarımı yapıyordum. O sırada kapının zili çaldı. Kapıyı açtım. Karşımda uzun zamandır görmediğim bir dostum. Beni ziyarete gelmiş. Selamlaşıp, kucaklaştık. Buyur ettim. Çay eşliğinde uzun bir sohbet için salona geçtik.

Muhabbet gerçekten koyu idi. Nasıl geçtiğini anlayamadığımız üç koca saatin ardından misafirim "geç oldu, bana müsade" diyerek noktayı koydu ve kalktı. Sokağın başına kadar eşlik etme teklifime, "memnun olurum" cevabını verdi.

Birlikte çıktık. Sokağın başına vardığımızda, "Şimdi ayrılık vakti. Ben gidiyorum, ta ki benden hayırlısı gelsin inşallah!" diyerek elini uzattı. Kucaklaşırken, dostumun ettiği duaya alışkanlıkla amin dedim. Ve arkadaşım sokağın köşesini döndü gitti...

Eve dönerken, arkadaşımın veda sözleri takıldı aklıma. "Ben gidiyorum, ta ki benden hayırlısı gelsin." Düşündüm, düşündükçe ürperdim. Bu bir dua idi. İlk kez duyduğum yaman bir dua. Gayri ihtiyari birkaç kez tekrarladım. Sıcacık duygularla doldum. Bir şey tarafından kuşatılmıştım. Bütün benliğimi dolduran güzel bir şey.

Ertesi gün ilk işim arkadaşımı telefonla aramak oldu. Nedir, nereden duydun diye sordum. Bu özlü duadan çok etkilendiğimi anlayan dostum, "Hz. İsa Aleyhisselam'ın, Peygamber Efendimiz'in geleceğini müjdelediği duaymış bu" dedi. "Ne güzel dua imiş! Tuttum bu duayı" dedim. Güldü ve "o halde hiç bırakma. Ayrıca vesile ol, başkaları da tutsun" diye cevap verdi ve bana bir hayır kapısı aralayarak telefonu kapattı.

"Ben gidiyorum, ta ki benden hayırlısı gelsin inşaAllah."

Tutmuştum bu duayı. Bırakmaya da niyetim yoktu.

İşte giden gitmişti. Hayırlı bir insandı giden. Fakat, gelmesi için dua edilen 'daha hayırlı' kimdi ya da neydi? Bir insan? Bir haber? Yoksa yeni bir gün, yeni bir gece mi? Bir insan ise ya da bir haber, beklemeye değer. Gündüz ya da geceyse hayırlı olan, geri bırakmamaya, ihya etmeye değerdi. Tutmuştum bu duayı.

Günler günleri kovaladı, hayırlar hayırları... Dua halen zihnimi meşgul ediyor. Ben de dostumun tavsiyesine uyarak, işitmeyenlere bu duayı duyurmakla vazifeli olduğumu hissediyor, fırsat doğdukça vazifemi ifa ediyordum.

Kim bilir, daha ne kadar böyle duyulmamış sözler, dualar vardır. Ve kim bilir ne kadar yitip giden...

Unutulmuş sözler, dualar gibi yitip gitmemek için, giderken kendisinden daha hayırlısı için dua eden dostlara kulak vermekten başka çare var mı? Ve hayır dileyen bütün sözlere.

Her sabah "namaz uykudan hayırlıdır" diye seslenen müezzin hayra çağırır. Yanlış bir adımda kalbin derin bir yerinde uç veren sızı hayra çağırır. Hayır her adımdadır. Can kulağını açık tutana.

Ninelerimiz, evin çatısında ötüp duran kargaya, "hayrola karga, hayır isen öt, şer isen git" derler, karganın ağzından hayrı çağırırlardı. Dedelerimiz, ters giden, sarpa sarmış işlerini hayırlısı olur inşallah der, bir çırpıda aşıverirlerdi.

Şimdi hayra sarılıp hayır dileyenler ne kadar az. Daha hayırlısı onun için mi gelmiyor ne?


Ekleme Tarihi: 28.11.2006 - 18:35
Bu mesajı bildir   .:Yakup023:. üyenin diğer mesajları .:Yakup023:.`in Profili .:Yakup023:. Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Havz-i Kevser su an offline Havz-i Kevser  

1543 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 08.02.2006
En Son On: 22.01.2007 - 18:46
Cinsiyeti: ----- 
Es Selamu Aleykum Ve Rahmetullah...

ALLAH c.c. Razı olsun yusuflu kardeşim gül
Ekleme Tarihi: 28.11.2006 - 18:35
Bu mesajı bildir   Havz-i Kevser üyenin diğer mesajları Havz-i Kevser`in Profili Havz-i Kevser Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Yusuflu su an offline Yusuflu  

428 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 16.06.2005
En Son On: 25.11.2007 - 19:27
Cinsiyeti: ----- 
Ve Aleykum Selam Rabbim cumlemizden razi olur ins. . .




Hakkın hatırı için



HZ. OSMANIN HALİFELİĞİ sırasında, Hz. Ali, ağabeyi Caferin oğlu Abdullahı, bir arazi davasında vekil olarak Hz. Osmana yolladı. Dava, ikisi de cennetle müjdelenen on sahabi, yani aşere-i mübeşşere içerisinde yer alan Hz. Ali ile Hz. Talha arasındaydı. Aradaki anlaşmazlığın sebebi ise, birbirlerine komşu oldukları bir arazideki sulama kanalıydı. Hz. Ali bu sulama kanalının kalmasını, Hz. Talha ise kaldırılmasını istiyordu.

Abdullah b. Cafer, amcası Hz. Ali adına gidip durumu halife Hz. Osmana dava edince, Hz. Osman ertesi gün Muhacir ve Ensardan bir grupla birlikte bineğine binip dava konusu araziye doğru yola koyuldu. Giderlerken, bir adam iki güzide sahabi arasındaki bu ihtilafın evveliyatı olduğunu, Hz. Alinin bu davayı halifeliği sırasında Hz. Ömere de götürdüğünü ve Hz. Ömerin Talha lehine bir hüküm verdiğini söyledi.

Bunun üzerine, Hz. Osman:

Ben Ömerin karara bağladığı bir davaya bakmam diyerek geri döndü.

Abdullah b. Cafer de, gidip durumu Hz. Aliye anlattı. Hz. Ali, Hz. Osmanın Hz. Ömerin hakkında hüküm verdiği bir ihtilafta yeni bir hükümden kaçındığını öğrenince, yeğeni Abdullaha:

Git, Talhaya Sulama kanalı senindir, ona dilediğini yap de! diye emretti.

Abdullah b. Cafer gidip durumu Talha b. Ubeydullaha aktarınca, Hz. Talha Hz. Aliyle yıllar süren bir ihtilafın nihayet sona ermiş olmasından dolayı çok sevindi. Ve, hemen hizmetkârlarından ridası ile ayakkabılarını isteyerek, Abdullah b. Caferle birlikte kalkıp Hz. Alinin yanına geldi.

Hz. Ali, onu görünce, merhabalaştı ve:

Sulama kanalı senindir, dilediğini yap! dedi.

Talha da şöyle dedi:

Kabul ettim ve teşekkür etmek için geldim. Fakat yerine getirilmesi gereken bir ihtiyacım var.

Hz. Ali:

Nedir o? deyince, Talha açıkladı:

Bu araziyi, içindeki hizmetçiler, hayvan ve âletlerle birlikte sana hediye ediyor ve senin kabul etmeni arzu ediyorum.

Bu hareketiyle Hz. Talhanın verdiği mesaj açıktı. Yıllar yılı bu ihtilafta kendi hak davasını koruması, mal hırsından değildi. Bilakis, sulama kanalı üzerinde kimin söz sahibi olduğunun ortaya çıkması içindi. Bu hakkın kendisine ait olduğu ortaya çıktığına göre, hakkı olan bu sulama kanalı ve yine kendisinin olan arazi üzerinde dilediği şekilde tasarrufta bulunabilirdi. Ki bu tasarrufu da, araziyi sulama kanalıyla birlikte Hz. Aliye hediye etme şeklinde olacaktı.

Hz. Talhanın bu açık yürekli teklifi karşısında, Hz. Ali:

Kabul ettim karşılığını verince, Talha sevindi ve iki güzide sahabi kucaklaşıp ayrıldılar.

Bu tablonun şahidi olan Abdullah b. Cafer, olayı şöyle anlatacaktı:

Bilemiyorum onlardan hangisi daha cömert: Sulama kanalını ikram eden Ali mi, önce sulama kanalını vermezken sonra bütün araziyi ikram eden Talha mı?


İsmail Örgen

( Saadet Asrından Yaşanmış Öyküler adli kitabindan alintidir )

Ekleme Tarihi: 28.11.2006 - 18:43
Bu mesajı bildir   Yusuflu üyenin diğer mesajları Yusuflu`in Profili Yusuflu Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Yusuflu su an offline Yusuflu  

428 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 16.06.2005
En Son On: 25.11.2007 - 19:27
Cinsiyeti: ----- 

Gencin böylesi



ARABİSTANIN DEĞİŞİK YERLERİNDEN kabilelerin, İslâmı kabul etmek üzere Medineye heyetler yollamaya başladığı dönemde, Benî Tucîbler de, Medineye geldiler. Benî Tucîb, Kinde kabilelerinden biriydi ve Yemende otururlardı.

Hicretin dokuzuncu yılında gelen onüç kişilik Benî Tucîb heyeti, mallarının zekatlıklarını da yanlarında sürüp getirmişlerdi.

Onların İslâmın emirlerine kabule peşinen hazır olduklarını gösteren bu tutumları, Peygamber Efendimizin hoşuna gitti.

Kendilerine:

Siz hoşgeldiniz! buyurdu ve Bilal-i Habeşîye misafirleri en iyi şekilde konuklayıp ağırlamasını emretti.

Benî Tucîb heyetinin:

Yâ Rasûlallah! Allahın mallarımız içindeki hakkını sana sürüp getirdik! demelerine karşılık da:

Onları geri götürüp fakirlerinize bölüştürünüz! buyurdu.

Benî Tucîb heyeti:

Yâ Rasûlallah! Biz, ancak fakirlerimizden artmış olanını sana getirdik! dediler.

Bu cevabın bildirdiği davranış inceliği ve güzelliği, Hz. Ebu Bekiri öylesine etkilemişti ki:

Yâ Rasûlallah! dedi. Arap heyetleri içinde, doğrusu, şu Tücîb heyeti gibisi yoktur!

Peygamber Efendimiz, buna karşılık:

Hidayet Yüce Allahın elindedir. Allah, hayrını dilediği kimsenin kalbini iman için açar! buyurdu.

Tücîb oğulları heyeti, Hz. Peygambere birtakım şeyler sordular. Kendileri için, sordukları şeylerin cevapları yazıldı. Daha sonra, Efendimize, Kurâna ve sünnete dair sorular sordular. Onlardaki bu iştiyak, Hz. Peygamberin onlara yönelik rağbet ve teveccühünü ziyadeleştirdi.

Nitekim, birkaç gün Medinede oturduktan sonra gitmek istediklerinde, kendilerine:

Ne diye acele ediyorsunuz? denildi.

Gerimizdekilerin yanlarına dönüp Resûlullahtan gördüklerimizi, kendisine söylediklerimizi ve kendisinin bize verdiği cevapları onlara bildireceğiz! dediler.

Peygamber Efendimizin yanına gelip vedalaştılar.

Peygamber Efendimiz onları Bilal-i Habeşî'yi gönderdi. Bilale de, kendilerine bahşişlerinin verilmesini emretti.

Sonra:

Sizden, bahşiş verilmeyen kimse kaldı mı? diye sordu.

Evet! dediler. Binitlerimize bakmak üzere, yaşça en küçüğümüz olan bir genci arkamızda bırakmıştık.

Peygamber Efendimiz:

Onu da bize gönderin! buyurdu.

Heyet üyeleri, binitlerinin yanına dönünce, gence:

Resûlullahıın yanına git de, ondan hâcetini al! Biz ondan hâcetimizi aldık ve kendisine veda ettik! dediler.

Benî Tücîb heyetinin genci, Peygamberimiz Aleyhisselamın yanına geldi ve:

Yâ Rasûlallah! dedi. Ben, Ebzâ oğullarından bir kimseyim. Biraz önce senin yanına gelen, dileklerini yerine getirdiğin cemaattenim. Benim de dileğimi yerine getir!

Peygamber Efendimiz, ona:

Senin dileğin nedir? diye sordu.

Genç:

Yâ Rasûlallah! Benim dileğim, arkadaşlarımınki gibi değildir! Onlar İslâmiyeti özleyiciler olarak geldiler, zekatlarından sürüp getirdiklerini de getirdiler dedikten sonra, kendi dileğini şöyle açıkladı:

Fakat sen Allahtan bana mağfiret etmesini, beni rahmetiyle esirgemesini ve bir de kalbime zenginlik vermesini dile!

Peygamber Efendimiz, bu dilek karşısında:

Ey Allahım! diye dua etti. Ona mağfiret et ve rahmetinle esirge! Kendisinin kalbine de zenginlik ver! diye dua etti.

Sonra da, bu dileğinden başka birşey istemediğini ima etmiş olmasına rağmen, bu gence de heyetin diğer üyeleri gibi bahşiş verilmesini emretti.

Benî Tucîb heyeti, yurtlarına, ev halklarının yanına döndüler.

Bunlardan bir cemaat, ertesi yıl hac mevsiminde Minâ'da Peygamber Efendimizle buluştu.

Bu cemaatin:

Biz Ebzâ oğullarıyız! diye kendilerini tanıtmaları üzerine, Hz. Peygamber:

Geçen yıl sizinle birlikte bana gelen genç ne yapıyor? diye sordu.

Cevap şuydu:

Yâ Rasûlallah! Allahu Teâlânın verdiği rızka ondan daha kanaatlisini görmemişizdir. İnsanlar dünyayı aralarında bölüşecek olsalar, o genç ona gözucuyla bile bakmaz.

Bu gencin samimî bir kalble istediği şey karşısında Hz. Peygamberin yaptığı duanın bereketiyle, o genç, hayatı boyunca, dünyanın kendisini aldatamadığı, Allah'ın kendisine verdiği rızka kanaatli halis bir kul olarak yaşayacaktı.

Benî Tucîblerin bildirdiğine göre, Peygamber Efendimizin vefatından sonra Yemen halkı İslâmdan dönmeye kalktığında, bu genç kabilesine Allahı ve İslâmı anlatmaktan geri durmamış; ve onun bu gayretleri sayesinde, başka kabileler içinden nice insan irtidad ederken onun kabilesi içinden bir tek kişi bile İslâmdan dönmemişti...


İsmail Örgen

( Saadet Asrından Yaşanmış Öyküler adli kitabindan alintidir )

Ekleme Tarihi: 28.11.2006 - 18:58
Bu mesajı bildir   Yusuflu üyenin diğer mesajları Yusuflu`in Profili Yusuflu Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1194 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
zec (53), yesil07 (39), volkansav52 (40), bebecik1974 (50), mcamlica (38), serdar414 (47), musoylemez (56), KalpYapalim (32), gurbat (62), yasen (47), yilmaz (63), kenzularsh (40), srknsrt (51), puma (54), mazpolat (67), pskofb (38), akaasa (49), oguzy (74), arkadasim (51), Mecnun2000 (55), sarenge (44), SarCopTeS (43), halil40 (36), belan08 (47), halil_10 (37)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.63770 saniyede açıldı