0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » SİYER-İ NEBİ » Güllerin efendisinin vedasi...

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 6 mesaj mevcut
Ekleyen
Mesaj
noorlravda su an offline noorlravda  
Themenicon    Güllerin efendisinin vedasi...

64 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 15.03.2005
En Son On: 13.06.2005 - 12:36
Cinsiyeti: ----- 
RESÛLULLAH'IN (s.a.v) vefat zamani

Hz. Âişe (r.anh) şunları anlatmıştır: "Hz. Resûlullah (s.a.v) benim odamda, benim günümde, benim göğsümde (kollarımın arasında) vefat etti. Vefatı sırasında Allah Teâlâ benim tükürüğüm ile onun tükürüğünü birleştirdi. Şöyle ki: Kardeşim Abdurrahman elinde bir misvakla içeri girmişti. Resûlullah (s.a.v) onun elindeki misvaka bakıyordu. Hoşuna gittiğini anladım ve, 'Senin için o misvakı alayım mı?' diye sordum.


Başıyla işarette bulunarak, 'Evet al' dedi. Ben de misvakı alıp kendisine uzattım, o da ağzına aldı, fakat misvakı çok sert buldu. Ben,

'Onu sizin için yumuşatayım mı?' diye sordum, Hz. Peygamber (s.a.v) yine başıyla işaret ederek yumuşatmamı söyledi. Ben de misvakı ağzımda çiğneyerek yumuşattım (sonra ona verdim). Hz. Resûlullah'ın önünde içi su dolu bir kap vardı; elini içine daldırıyor ve, 'Lâ ilahe illallah, gerçekten ölümün çok şiddetli sancıları varmış' diyordu.

Sonra elini kaldırdı ve, '(Allahım) Refîk-i a'lâya, refîk-i a'lâ'ya' buyurdu. İşte ben o zaman içimden, 'Vallahi kendinden geçti, artık bizi seçemiyor' dedim.(Buhârî, Rikâk, 42 (nr. 6510); Beyhakî, Delâilü'n-Nübüvve, 7/207; ibn Kesir, el-Bidâ-ye ve'n-Nihâye, 5/339)

Biraz sonra, 'Elimden tutun'dedi. Onlar da tutarak doğrulttular. Resûlullah (s.a.v), 'Ne diyorsunuz?' dedi. Onlar, 'Ey Allah'ın Resulü, öleceğinizden korkuyoruz. Erkekler mescidin etrafında toplandıkları için kadınları ağlaşmaktalar' dediler. Bunları işiten Allah Resulü (s.a.v) sıçrayarak ayağa kalktı, önünde Abbas, FazI ve Ali'ye dayanarak mescide girdi. Başı bağlıydı, ayaklarını yere sürüyordu, öyle ki hemen minberin ilk basamağına oturdu. Herkes Resûlullah'ın etrafında toplandı. Resûlullah (s.a.v) Allah'a hamd ve senada bulunduktan sonra şöyle buyurdu:

'Ey insanlar! Duydum ki öleceğimden endişeleniyormussunuz? Sanki ölümden hoşlanmıyor gibisiniz? Peygamberinizin ölümünü neden yadırgıyorsunuz ki? Benim ve sizin muhakkak öleceğimiz haberi verilmedi mi?

Benden önce gönderilen peygamberlerden hiçbiri hayatta kaldı mı ki ben de ebediyen sizin aranızda kalayım! Dikkat edin! Ben rabbime kavuşmak üzereyim, sizler de O'na varacaksınız. Sizlere, ilk muhacirlere karşı iyilikle muamelede bulunmanızı tavsiye ederim. Muhacirlere de aralarındaki hak ve hukukun muhafazasını öğütlerim. Zira Allah (c.c),
'Asr'a yemin olsun ki insan kesin bir ziyan içindedir. Bundan ancak iman edip iyi ameller işleyenler, birbirlerine hakkı tavsiye edenler ve sabrı tavsiye edenler müstesnadır' (Asr 103/1-3.) buyurmaktadır.

Allah'ın izniyle her iş varacağına varır. Sakın birisin gecikmesi sizi aceleciliğe sevketmesin. Çünkü Allah azze ve celle bir kişi acele ediyor diye acele etmez. Şüphesiz ki Allah'a karşı üstünlük taslayan/ Allah mağlûp eder. O'nu aldatmaya yelteneni de tuzağına düşürür. Allah (c.c) şöyle buyuruyor:

'Geri dönerseniz, yeryüzünde bozgunculuk yapmaya ve akrabalık bağlarını kesmeye dönmüş olmaz mısınız?(Muhammed 47/22)

Sizlere ensara karşı iyilikle davranmanızı tavsiye ederim. Çünkü onlar sizlerden önce bu şehri yurt edinmişler ve (birçoğu da) iman etmişlerdi. Bu bakımdan onlara ihsanda bulununuz. Onlar meyvelerini ve yiyeceklerini sizlerle paylaşmadı mı? Topraklarından sizlere de vermedi mi? Kendileri muhtaç durumda iken sizleri nefislerine tercih etmediler mi?

Dikkat edin! Kim (ensardan) iki kişi arasında hükmetmekle görevlendirilirse onların iyiliklerini kabullensin, kusurlarını da görmezlikten gelsin.

Dikkat edinl Sakın adaletten saparak onlar hakkında seçicilik yapmayın. Ben sizin öncünüzüm; sizler de beni takip edeceksiniz.

İyi dinleyin! Buluşma yeriniz havuzdur (kevser). Benim havuzum Şam'ın Busrâ'sı(Busrâ: Suriye'nin güneyinde kalan eski bir yerleşim birimidir. Osmanlı Devleti bu yere, aynı adı taşıyan diğer yerlerle karışmaması için Şam-ı Busrâ demişlerdir. Hz. Peygamber (s.a.v) kendisine risâlet verilmeden önce amcası Ebû Tâlib ile birlikte, dokuz-on iki yaşları arasında ticaret amacıyla çıktıkları iki seferde bu beldeye uğramışlar ve buradaki bir manastırda bulunan, adı Bahîrâ olan bir rahip de onun peygamber olacağını söylemişti.) ile Yemenin San'a'sı arasındaki mesafeden daha büyüktür. Oraya kevser oluğundan bir su dökülür. Bu su, sütten daha beyaz, köpükten daha yumuşak, baldan daha tatlıdır. Ondan bir kere içen bir daha susamaz. Bu havuzun taşları inciden, yatağı ise misktendir. Yarın mahşer günü hesap yerinde bu havuzun suyunu içmekten mahrum olan tüm hayırlardan mahrum kalmış demektir.

Dikkat edin! Yarın benimle beraber o havuzun etrafında buluşmak isteyen -müstesna durumlar hariç- elini ve dilini haramdan çeksin.

Bunun üzerine Hz. Abbas (r.a), 'Yâ Nebiyyellah! Ku-revs'e de bir tavsivede bulun. dedi. Resûlullah (s.a.v).

'Aynı şeyleri Kureyş'e de tavsiye ederim. İnsanlar Kureyş'e tabidirler. İyileri iyilerine; kötüleri de kötülerine... (Sizler) Kureyş ailesine, insanlara karşı iyilikle davranmalarını tavsiye edin.

Ey insanlar! Şüphesiz günahlar nimetleri bozar ve taksimatı da değiştirir. İnsşnlar iyi oldukları zaman önderleri onlara iyi davranır; kötülüğe ve günaha daldıklarında ise kuşkusuz onlara kötü davranır. Allah Teâlâ bu hususta şöyle buyurmuştur: 'İşte böylece işledikleri günahlardan ötürü zalimlerin bir kısmını diğer bir kısmına musallat ederiz.' (En'âm 6/129. Birbirini tamamlayan rivayetler için bk. Buhârî, Menâkıbü'l-Ensâr, 11; Müslim, Fezâilü's-Sahâbe, 176; Tirmizî, Menâkıb, 65. bk. Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 4/349; Humeydî, Müsned, nr. 798; ibn Hibbân, es-Sahih, nr. 6446; Taberânî, el-Mu'cemü'l-Kebîr, nr; 7416. bk. Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 2/261; ibn Ebû Şeybe, el-Musannef, 12/168; Begavî, Şerhu's-Sünne, nr. 3845; Hatîb-i Tebrizî, Mişkât, nr. 5971; Taberânî, el-Mu'cemü'l-Evsât, nr. 878.)

Allah Resulü (s.a.v) her baygınlık geçirdiğinde sanki kendisine birtakım tercihler sunuluyormuşçasına, 'Hayır, ben refîk-i a'lâyı istiyorum' diyordu.
Bazı aralar kendine gelip konuşmaya güç yetirdiğinde, 'Namaz! Namaz! Cemaatle birlikte namaz kıldığınız müddetçe birbirinizden kopmazsınız'(bk. Buhârî, Edebü'l-Müfred, nr. 158; Ebû Dâvûd, Edeb, 133; ibn Mâce, Vesâyâ, 1, Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, 1/78; Müttakî-i Hindî, Kenzü'l-Ummâl, nr. 18444; Hey-semî, Mecmau'z-Zevâid, nr. 7218.) buyuruyordu.

Resûlullah (s.a.v) vefat edinceye kadar hep bu şekilde, 'Namaz! Namaz!'deyip durdu."aglaRivayeti bu şekliyle görmek için bk. Zebîdî, İthâfü's-Sâde, 14/142.)


RESÛLULLAH'IN (s.a.v) VEFAT ZAMANI

Hz. Âişe (r.anh) der ki: "Resûlullah (s.a.v), pazartesi günü, kuşluk vaktinin yükselmesi ile zeval (güneşin tam tepede olma) vakti arasında vefat etti."

Hz. Fâtıma (r.anh) der ki: "Bu pazartesi günleri karşılaştığım hadiseler nedir böyle? Vallahi ümmetin başına gelen sıkıntı ve musibetler hep bu günde olmuştur."

Ümmü Gülsüm (r.anh)(Ümmü Gülsüm: Hz. Fâtıma ve Ali'nin (r.a) kızıdır. Peygamber Efendimiz hayatta iken dünyaya gelmiştir. Allâme Zebîdî'nin kayıtlarına göre, Ümmü Gülsüm ilk evliliğini Hz. Ömer (r.a) ile 40.000 dirhem mehir karşılığı yapmıştır. Ondan Zeyd ve Rukıyye adında iki çocuk dünyaya gelmiştir. Dârekutnî'nin Uhuvve adlı kitabında zikrettiğine göre, Ümmü Gülsüm, Hz. Ömer'in vefatından sonra Avn (Avf) b. Ca'fer b. Ebû Tâlib ile evlenmiş, onun da vefatının ardından Avn'ın kardeşi Abdullah b. Ca'fer evlenmiştir. Ca'fer oğullarından çocuğu olmamıştır (bk. Zebîdî, İthaf, 14/148).) demiştir ki: "Bugün, aynı zamanda Hz. Ali'nin (r.a) musibetlere duçar olduğu gündür. Pazartesi gününden çektiğim nedir ki, dedem (Hz. Peygamber) bugün vefat etti, babam Ali ve Ömer (r.a) bugün şehid edildi."

Hz. Âişe (r.anh) anlatıyor: "Resûlullah (s.a.v) vefat ettiği ve orada bulunanlar feryadü figan edip ağlamaya başladıkları zaman insanlar hemen içeriye hücum ettiler. Bu esnada melekler elbisesiyle Hz. Peygamberin (s.a.v) üzerini örttüler. Ortalık karışmış, herkes farklı bir şeyler söylüyordu. Kimi onun öldüğünü yalanlıyor, kimi ise dili tutulmuş, öylece kalakalmıştı. Akıllar karışmış ve kimin ne söylediğini kimse anlamıyordu. Kimileri bir köşeye çekilmiş, aklı başında bir halde beklemekte; kimileri de yere çömelmiş, öylece düşünmekte idi.

Ömer b. Hattâb (r.a) onun vefat ettiğine inanmayanlardandı. Hz. Ali (r.a) bir köşeye çekilip oturanlar arasında idi. Hz. Osman'ın (r.a) ise dili tutulmuştu.

Sonra Hz. Ömer (r.a) insanların karşısına çıkarak şöyle dedi: "Resûlullah (s.a.v) ölmedi. Muhakkak ki Allah (c.c) onu geri döndürecek ve onun ölümünü bekleyen münafıkların ellerini ve ayaklarını kesecektir. Allah Teâlâ nasıl ki Musa (a.s) ile sözleştiği gibi onunla da sözleşmiştir ve o elbette bizlere geri dönecektir."

Bir diğer rivayette ise Hz. Ömer (r.a) şunları söylemiştir: "Ey insanlar! (Şu günlerde Resûlullah'ın ölümü ile ilgili olarak) dillerinizi tutun. Çünkü o ölmemiştir. Vallahi kimin, Resûlullah öldü dediğini duyarsam, işte şu kılıcımı kafasına indiririm."

Hz. Ali (r.a) evinden dışarı çıkmıyordu. Osman (r.a) ise konuşamıyor, bir yere gidip gelmek istese elinden tutularak götürülüyordu.

O gün hiç kimse Hz. Ebû Bekir ve Abbas (r.a) kadar metanet gösterememiş, Allah Teâlâ bu ikisine tevfik ve dayanma gücü vermişti. Öyle ki Hz. Ebû Bekir'den (r.a) başka birinin sözüne bakılmadığı bir zamanda Resûlullah'ın (s.a.v) amcası Abbas gelmiş ve insanlara,

'Kendisinden başka ilâh olmayan Allah'a yemin ederim ki, Muhammed (s.a.v) ölümü tatmıştır. Zira o aramızda iken şu âyeti okumuştu:

"Muhakkak sen de öleceksin, onlar da ölecekler. Sonra şüphesiz, sizler kıyamet günü rabbinin huzurunda davalasaçaksınız."aglaibn Hacer-i Kastallânî, el-Mevâhibü'l-Ledüniyye, 3/569-570; Beyhakî, Delâilü'n-Nü-büvve, 7/215. Allâme Zürkânî, ibn Hacer'in el-Mevâhibü'l-Ledüniyye adlı eseri üzerine yazdığı şerhinde, yukarıda bahsi geçen rivayeti, ibn Münîr'in Mi'râc adlı eserinde zikrettiğini kaydeder, bk. Zürkânî, Şerhu'l-Mevâhib), 12/142. Rivayetin bir bölümü için bk. Buhârî, Cenâiz, 3.)

(ÖLÜM VE SONRASI kitabindan alinti)
Ekleme Tarihi: 16.04.2005 - 19:18
Bu mesajı bildir   noorlravda üyenin diğer mesajları noorlravda`in Profili noorlravda Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Forum Düzeni - imzaları göster
önceki konu   sonraki konu

Mesajlar Ekleyen Tarih
Themenicon  Güllerin efendisinin vedasi...
noorlravda 16.04.2005 - 19:18
Themenicon  Güllerin efendisinin vedasi...
noorlravda 16.04.2005 - 19:26
 Güllerin efendisinin vedasi...
Busra_ 19.04.2005 - 09:17
 ..
drtasavvuf 21.04.2005 - 06:21
 Güllerin efendisinin vedasi...
SÜLEYMAN GAZI 09.05.2005 - 06:43
 Güllerin efendisinin vedasi...
noorlravda 09.05.2005 - 19:43

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1324 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
hicran_50 (37), usri_yusraa (37), DÝYARBAKIR.. (33), ahmet_erdogan33.. (38), eryal (62), ((-AySeNuR-)) (29), Memet (43), berfo2004 (44), HÜKÜM (54), nerro_22 (34), engin03 (39), cenngiz (55), apo28 (41), KalbiGüzelKiz (41), ismail36 (38), hakikat_nuru (46), gencolhan (48), roket (39), yasarozdemir (44), harbi (55), yusuf_k9 (44), bhdr_84 (40), tugbali (37), orhan yurt (53), mehmet balaca (43), Mehmet Balaca (43), serkantokmak (49), rabiaaslan (39)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 1.57771 saniyede açıldı