0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » TARİH / SİYASET / EKONOMİ » TÜRKİYE VE DÜNYADA SİYASET » Genelkurmay'ın suskunluğunun sebebi demokrasi değil, milletin muhtıraya verdiği sert cevap!

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 1 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
Evrensel su an offline Evrensel  
Genelkurmay'ın suskunluğunun sebebi demokrasi değil, milletin muhtıraya verdiği sert cevap!

237 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 16.04.2004
En Son On: 23.06.2008 - 15:29
Cinsiyeti: ----- 
Yeni Cumhurbaşkanından beklenenler


Millet ufkunda görünen Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’dür. Demokratik sistemin renkleri gereği MHP Sabahattin Çakmakoğlu’nu ve DSP Tayfun İçli’yi aday olarak göstermiştir. Farklı adayların tezahür etmesi demokratik sistemin gereği ve rengi. Lakin TBMM salonuna girmemek eylemi ve görünümü ise demokratik model içi görülemez. Çünkü bu demokrasinin işleyişini engellemek demek. Bu itibarla CHP’nin yıllar yılı sadakatle takip ettiği millet özüne yabancı ve tek parti diktacılığı çizgisinden asla sapmaması da şaşırtıcı değil ama demokratik de değil. Zira meclis aritmetiğinin ve toplantı yeter sayısının sağlanamaması istikametindeki girişimlerin, demokrasi modelinde hangi neticelerin ortaya çıkacağı beklentisini ekarte etmesi, bu tür davranışları mantık ve demokrasi dışı mecralara itmektedir. Demokratik mekanizmaları tıkamak ve işleyişi engellemek demokratik değil despotik ve otokratik yönetim modellerinin tarzıdır. Yaşadığımız 367 bunalımı bu inisiyatifin en karakteristik numunesi. CHP, kendi jakobenliği, tek parti mantalitesi ve millete yabancılaşma istikametindeki tavrını sürdürse de Abdullah Gül seçim hitamında 11.Cumhurbaşkanıdır.

Evet yeni Cumhurbaşkanı, merhum Özal hariç diğerleri gibi ‘fildişi kulesine çekilmiş’, halktan kopuk bir görünüm arzetmemelidir. Milletten kopuk bir Çankaya ruhu, halka dayanmanın faziletini ve huzurunu asla yansıtamaz. Bu itibarla Abdullah Gül, milletin içinden Çankaya’ya yürüyen bir Cumhurbaşkanı olarak, milletin ona teveccüh sebeplerini asla unutmamalı ve bu hususlarda tavizkar davranmamalıdır. Bu onun boynunu borcu ve millete ahde vefasının farzı (olmazsa olmaz’ı-sine qua non) durumundadır.

Bu hengamede Genelkurmayın Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanlığına sıcak bakması gibi bir gerçeklik asla yoktur, olmamıştır ve olmayacaktır. Yılların bürokratik tecrübe ve insiyaklarıyla, beden ve ruh lisanının alametleriyle bunu açıkça ve kati bir şekilde ifade ediyorum. Lakin millet tavrının 27 Nisan muhtırası aleyhinde ve AKP-Abdullah Gül lehinde fevkalade ciddi bir şekilde tezahür etmesi, Genelkurmayı ‘şimdilik kaydıyla’ temkinli ve sabırlı davranma temayülüne sevketmiştir.


Yoğun programımız gereği yazılarımızdan sonra okur yorumlarına nazar etmeye fırsat bulamıyorum. Ama geçen yazımızda Genelkurmay Başkanının-kimseyle kavga etmeye niyetimiz yok, dükkanı kapattık konuşmuyoruz- sözleri için bir okuyucumuz yorumumuzu merak buyurmuşlar. Evet, bu sözlerin yanında Genelkurmay Başkanının-bizim prensiplerimiz vardır, bunlar değişmez… laiklikle ilgili olarak düşüncelerin davranışlara da yansıması gerek-mealindeki sözlerini de hatırlatırım. ‘12 Nisan beyanatımızın arkasındayız, TSK hemen fikirlerini değiştiren bir kurum değildir…’ mealindeki sözleri de hatırlatırım. Hadise şudur: Genelkurmay, Abdullah Gül gibi ruhi yapısında manevi dinamikleri barındıran birini asla Cumhurbaşkanı olarak görmek istememektedir. Bu fikr-i sabitlerinde bir değişim söz konusu olamaz. Her halükarda Gül Cumhurbaşkanı seçildikten sonra Genelkurmay ile Çankaya arasında ‘birbirlerini kollayan ve tarassut altında bulunduran’ bir konjonktür başlayacaktır ve bu kaçınılmazdır. Zira ‘sözde değil özde laik’ sloganını hayatının mihveri haline getiren Genelkurmay için demokrasi, insan hakları ve hukuk devleti gibi umdeler, laiklik yanında tali bir önem ifade etmektedirler. Yani laiklik olsun da gerisi önemli değil perspektifi.


Bir tarafta ilahi mevcudiyeti reddeden Voltaire ve Diderot mantalitesi(İkisi de Allah’ı inkar ediyordu ve öyle öldüler), diğer tarafta tutarsızlıkların içinden Descartes formülasyonu ile çıkan ve manevi dinamikleri ile yaşamaya çalışan bir anlayış. Laiklik ise bizde seküler mana taşıyan ve dini özgürlükleri reddeden bir bakış. Demokrasi ise dini özgürlükleri teminat altına alması gereken bir sistem. Bu itibarla bizdeki sapkın Laiklik anlayışı ile demokrasi modeli karşı karşıya duran iki hasımdır. Böyle bir seküler güdümlü laiklik paradigması ile demokrasi arasında millet demokrasiyi, Genelkurmay ise laikliği tercih etmektedir. Polemik konusu olmaktan öte bir hakikat ise şudur ki, demokrasi laikliğe asla kurban edilemez. Muhakkak kurban verilecekse o kurbanın adı demokrasi değil laikliktir. Kaldı ki kurban verilmesine de lüzum yoktur. Demokrasi modeli üst bir mefhum olarak laikliği de şümulü içine almaktadır.

Gül ise mütemadiyen sözler vermekte ve laikliğin yılmaz savunucusu olmaya soyunmaktadır. Ama hangi laiklik? Sekülarizasyon mu yoksa din ve devletin birbirine karşı özgür ve mesafeli olmasını mı? 1937 den bu yana laiklik demek orijinal manasından farklı olarak seküler bir mana ile algılanıyordu. Eski KKK Org.Muhittin Fisunoğlu “Orduda Cuma namazı kılanlar hoş karşılanmaz” anlayışı gibi. Em.Org.Tuncer Kılınç’ın “Evrim teorisine inanmak bilime inanmaktır, TSK için evrim teorisi önemlidir, bu dönemde evrim teorisine ciddi saldırılar vardır, 28 şubat şartları yine var…” anlayışı gibi. Genelkurmay bakışlı laiklik, asla laiklik olarak tavsif edilemez. Zira hakiki laiklik Genelkurmayı tatmin etmemektedir.


Bu durumda Gül’ün tavrı nasıl olacak? Beklenilen şudur ki, eğer Gül, taşıdığı tüm değerleri bir tarafa atmaz(herhalde atamaz) ve ‘hakiki’ bir laiklik olgusu içinde hareket ederse elbette ki gerginlik sürecektir. Gül’ün başörtülü-veya türbanlı- eşi ise hakiki laikliğin ve demokrasinin nişanesidir. Yani özgürlük ve demokrasiye katlanması gereken bir cenah olacak. Burası muhakkak. Bu cenahın adı iktidar veya cumhurbaşkanlığı değil Genelkurmay ve CHP kanadıdır. Zira bizde laik geçinenlerin, din ve iman ile sorunları ve mücadeleleri olduğu gün gibi bir gerçektir.

Bugünkü serencamda Genelkurmay Başkanı susma eğilimi göstermekte ise de, bunun sebeb-i hikmeti demokrasi gereğinden değil, 27 Nisan muhtırasına karşı halkın sert cevabından dolayıdır. Bir müddet beklemeyi tercih etmektedirler. Ama zamanı gelince kendi ‘dünya görüşlerini’ ve prensiplerini aynı üslupla dayatmaya devam edeceklerini göreceksiniz.

Demokrasi teorilerinde bir Cumhurbaşkanına karşı bir Genelkurmay Başkanının prensipleri olamaz. Kavga edip etmeyecekleri ile ilgili mülahazaları olamaz. Cumhurbaşkanının da Genelkurmayı yatıştırma sadedinde laikliğin yılmaz savunucusu olma ve kurumları kaygılandırmama gibi gayretkeşlikleri beyhudedir. Zira sözle Genelkurmayı ikna etmek mümkün değildir. Millet teveccühünü üstünde taşıyan bir Cumhurbaşkanının tenkid etmek veya ona tavır koymak hangi kurum yöneticisinin haddi olabilir ki?

Bakınız ‘ordu’ veya ‘asker’ yerine ‘Genelkurmay’ diyorum dikkat buyurunuz. Zira asker evlatlarımız, ordumuzun kahir ekseriyeti hep bizim dinamiklerimizle hemhaldir. Göz nurumuzdur, Ama Genelkurmay ise bu değerimizi-ordumuzu- yöneten bürokrasidir. Yani dillere pelesenk olan bürokratik oligarşi. Ama millete yabancıdır. Yapılan operasyonlar neticesi milletin öz değerlerinden kopup Batı seküler ve manevi değerlerine adapte edilerek ‘dönüştürülmüştür’. Millet üzerindeki Demokles’in Kılıcı ve insanlardan yükseklerde ve uzakta yaşayan tanrıların mekanı Olympos.


Her şeye rağmen Abdullah Gül Çankaya’ya, Genelkurmayın değil milletin hassasiyeti ve öncelikleri sayesinde çıkmaktadır, bunu unuttuğu gün unutulmalıdır


http://www.haber5.com/artikel.php?artikel_id=2359
Ekleme Tarihi: 21.08.2007 - 23:02
Bu mesajı bildir   Evrensel üyenin diğer mesajları Evrensel`in Profili Evrensel Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1386 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
SIVASLIIBO38 (60), ayseak (35), cetinay (54), fe_eyne (45), silverbull (44), Elif Turan (41), fiber_optic (39), faruk58 (37), _reyyan (36), sofi27 (44), nahim (51), a.aydin (45), ekrem05 (51), HaRaMeYN (47), yanliz_kurt_58 (41), okangenc (37), gezginler (44), hudanur (57), vatan06 (43), Sübhan (52), Abdullah_42 (41), termelim (60), dehaoz (53), nuraybarutcu (43), Pasa85 (39), MaviCocuk (41), tahaseyda_msn (42), msc (44), vureyka (39), kocakaga6161 (42), erdalhatipler (39), imrannur (41), clue (50), eyyupbayram81 (46), germantatlim (38), davutakgun (41), afife (44), duranhoca (57), bekr (38), Mihrisah (47), RedCougar54 (47), cadikiz (35), selcuk53 (44), karabiber (54), muhammed_cabir (42), sehmus (47), EUROPEN907 (42), mehmet aslan (47), gülkrali (65)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.61896 saniyede açıldı