Abdullah BÜYÜK
"Her gelecek yakındır" derler. 7 yıllık zaman geldi ve geçti.

"Adaletli devlet başkanlarının bir saatlik zamanı, Allah yanında 60 yıllık nafile ibadete eşittir" mübarek sözünün ışığında ne yazık ki Sayın Sezer beni duymadı. "Üç veya on kişinin sorumluluğunu üzerine alan her lider kıyamet günü, elleri ense köküne kilitlenmiş olduğu halde getirilir. Sorumluluğunu üzerine aldığı insanların hesabı görülüp cennete girerse, liderin de elleri çözülür ve cennete girer. Aksi halde liderin elleri ense kökünde kilitli olduğu halde yüz üstü cehenneme fırlatılır" hadis-i şerifi çok şeylere parmak basmaktadır. Sayın Sezer'in yedi yıllık sorumluluk döneminde 70 milyon insanın hesabını vereceği gerçeği hiç gündeme gelmediği için, istediği gibi hareket etme serbestliğini getirmiştir. 70 milyondan biri de şahsımdır ve ahirette Sezer'den davacı olacağım.
Şimdi Sayın Sezer gitti. Sivil bir vatandaş gibi ömrünün sonunu bekleyecek. "Saltanatım da benden koptu, yok olup gitti." Hakka Suresi/29 ayetinin ele aldığı insanlar, sağlıklarında ve görevinin başlarında iken bir takım fani güçlere dayanarak haksızlık yapan insanlardır. 25 Aralık 2006 tarihli gazetenin birinin yiğit bayan yazarı: 4 ay sonra tıkaçtan kurtulacağız. Çağdışı bir laiklik anlayışına sahip, eski komünist ülkeleri bile şaşırtacak kadar devletçi ve içe kapanmacı, çağının gerçeklerini hiç anlamayan bir zihniyetin tepesinde oturduğu bu dört yıl hepimiz için zor oldu." İşte Sayın Sezer'i tarif eden bir cümle.
Sayın Sezer büyük mahkemede hesap verecektir. Bu hesabın bir bölümü de kendi kişisel hayatı ile alakalı olacak, ikinci bölüm ise sorumluluğunu üzerine aldığı milyonlarca insanlardan hesap verecektir. Tabii bu gibi ifadeler birilerinin bıyık altından gülmesine sebep olabilir. Gülseler de, alay etseler de tarif edilen acı sonu her haksızlık yapan insan tadacaktır. Mübarek bir ayda milyonlarca oruç tutan insanları hesaba katmayarak su içenler gülebilirler, alay edebililer. Bir gün inanan insanların da güleceği günler gelecektir.
"İşte o gün ahrette iman edenler inkârcılara gülerler. Koltuklar üzerinde etrafa bakarlar." Mutaffifin Suresi/34-35
Sayın Sezer sayısız başörtülü hanımların, kızların kişilik haklarını da korumadı. Üstelik onları ağlattı, inletti. Sayısını Rabbimizin bildiği binlerce mazlumun eli, ahirette Sezer'in yakasında olacak ve "Hakkımızı istiyoruz bu adamdan Ya Rabb" diyeceklerdir. Boynuzsuz koç, boynuzlu koçtan hakkını alacağına göre mazlum insanların kendilerine haksızlık yapanlardan haklarını almaları inkarı mümkün olmayan bir gerçektir.
Ahiret âleaminde bir zümre daha vardır ki, bunlar Allah katından gelen hakikatleri, ayetleri, mesajları kabule yanaşmayan, tüm randevularına sadık kaldıkları halde, Allah'ı ve O'ndan gelenleri unutan kimselerdir. Bunların akıbeti cidden acınacak bir haldir:
"O: Rabbim! Beni niçin kör olarak haşrettin? Oysa ben, hakikaten görür idim, der. Allah buyurur ki: İşte böyle. Çünkü sana ayetlerimiz geldi, ama sen onları unuttun. Bugün de aynı şekilde sen unutulmuşlardansın. Doğru yoldan sapan ve Rabbinin ayetlerine inanmayanları işte böyle cezalandırırız. Ahiret azabı, elbette daha şiddetli ve daha süreklidir." Taha suresi/125-126-127
Netice: Sayın Sezer. Sizin yapacağınız tek şey, Allah'a dönmek ve Allah'ın kullarından özür dileyerek helallaşmaktır. Bunun dışında kurtuluşunuzu sağlayacak hiçbir alternatif yoktur. Şayet bunu yapacak olursanız, emin olur, Beyazıt Üniversitesi'nin kapısında ağlayan kızımızdan, veto ederek binlerce mağdur ettiğiniz insanlara kadar hepsi size hakkını helal eder. Aksi halde sizi ne Emin Çölaşanlar, ne anayasa mahkemesi üyeleri ve ne de Deniz Baykal kurtarabilir. Sivil hayatınızda, kendinizi gözden geçirmenizi ve yanlış ve doğrularınızı test etmenizi ve Rabbimize her şeyinizle dönüş yapmanızı umarız. Hatta bunun ötesinde hidayetiniz için Allah'a dua bile ederiz. Zannetmeyin ki bu mesajları yazanlar, kendilerini cennetlik görüyor ve kurtulduğunu zannediyor. Bizler de günahkâr ve hatalıyız. Akıbetimizin ne olacağını bilemiyoruz. Ne var ki inkârcı olmadık. Başörtüsünün Allah'ın farzı olduğunu kabul ettik. Kafire dahi haksızlık yapmanın haram olduğuna inandık. Ramazan'da oruç tutmanın farz, milletin verdiği verginin haksız yere bir kuruşunun çar-çur edilmesinin Allah yanında değerlendirileceğine inandık. Farkımız budur bizim.