0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » SERBEST KÜRSÜ » O eski bayramlar artık olmayacak!

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 4 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
O eski bayramlar artık olmayacak!

Moderator
4254 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 04.06.2007
En Son On: 30.07.2020 - 23:50
Cinsiyeti: Erkek 
O eski bayramlar artık olmayacak!
İlhan Bilgü
Büyüklerimizin bir oh çekerek hasretle andıkları o nostaljik ifadelerini hatırlarız hep, bayram günlerinde: Ah o eski bayramlar nerede diye. Ama o eski bayramlar artık olmayacak. Evet, o bayramlar bundan sonra olmayacak. Bu durum, hem, eşyanın tabiatına aykırı, hem de, zaman, mekan değişiminden kaynaklanan hayat anlayışımızdaki farklılıklar sebebiyle olmayacak. Eğer o eski bayramları aynıyla yaşayabilseydik, belki de bizler bu gün, o bayramlardan zevk almayacaktık. Zevk alamazdık, çünkü, o bayramlara tad veren ruh halimiz tamamıyla farklı. Üstelik buna, bizim gibi “gurbet”te yaşayan göçmenlerin içinde yaşadıkları tüm şerait de eklenince, hayıflandığımız bayramları yaşayamayız. Belki, o eski bayramlara ihtiyaç yoktur da. Eğer buna ihtiyaç duyuyor isek, ihtiyaç duyduğumuz tek şey, bayramın aslî ruhunu yeniden hayatımıza ve içinde bulunduğumuz şartlara uyarlamamız olacaktır. Aslını sorarsanız, bayramlar eskimiyor, onları bizler eskitiyoruz. Ne yazık ki, zaman zaman öykünsek de, büyüklerimizin güzel geleneklerini, bayramlara tad katan davranışlarını küçümsüyoruz. Çok çok küçük bir örnek. Yapanlarımıza haksızlık etmeyelim, amma ve lakin, ceplerde, bir küçük çocuk gelir de bayram sevinci olarak, gönlünü alıp, o masumiyeti ile duasını beklemek amacıyla taşınan şekerlerin, bozuk paraların geri gelmesi mümkün değil mi? Mümkün. Buna imkanımız yok mu? Var. O zaman, bayramların eskidiğini nasıl söyleyebiliriz? Bayramın birinci temel ruhu, sevindirmek ve sevinci ortak olarak paylaşmak değil midir? Yaşları ortanca ve daha büyük olanlarımız, kendi çocukluklarını bir hatırlasınlar; hepimiz nasıl da bir bayram telaşı içindeydik. Hani o zamanlar, çocuklar büyüklüğe bir adım atabilmek için, (ki o bir adım, bir arpa tanesi kadar boylarının uzaması idi) arefe günü gelmeden bir akşam önce mutlaka gusledip yıkanırdı. Geçmişlerini unutmamak için, sabahleyin ilk yapacakları iş, güneş doğumu ile birlikte kabristana gidip, en yakınlarından başlayarak, başta Hz. Adem (as) olmak üzere, Peygamberimiz (sav) ile birlikte tüm peygamberlere, ümmetin tüm alimlerine ve fakat yalnızca adaletli sultanlara, bilinen ve bilinmeyen her bir ferdi için dua ederdi. Şimdi diyelim, doğrudan kabristana gitme imkanımız yok. Lakin o ruhu, aynıyla evmizde yaşama imkanımız da mı yok? Kısacası bu, kaybedilen bayramın değil, kaybedilen ruhumuzun resmidir, aslında. Her bayramda iki şey dikkatimi çeker durur hep. Birincisi, bayram vaazlarının vaz geçilmez tavsiyesidir ki, bu tavsiye, bayramın aslî ruhunu yansıtır. “Üç günden fazla birbiriyle dargın ve küs duranlar bizden değil” Hadis-i Şerifi’nin hatırlatılarak, ümmetin birbirine olan kardeşliğinin pekiştirilmesi için yapılan bu hatırlatmanın yanı sıra, Bayram hutbelerindeki tekbirler ve “La havle vela kuvvete illa bi’llahi’l Aliyyi’l Azim” ifadeleridir. Neden bu kadar kısa, ama bir o kadar da özlü ve anlamlı? Evet insanları unutmayacağız da, bizlere bugünleri bahşeden Rabb’imizi hiç unutmayacağız. Zira O, tek ye yalnızca en büyük ve en güçlü iktidar sahibidir. Hayatımızın temellerini bu anlayış üzerine kurabilirsek, ancak o zaman, eski bayramları bırakıp, her yeni bir bayram, bizler için, iyi birer Müslüman olarak sevinçlerimizi de üzüntülerimizi de paylaşabileceğimiz bayram olabilir. Hepimiz biliriz ki, Peygamber Efendimiz (sav) bayram günlerinde oruç tutmayı yasaklamıştır. Bu yasağın hikmeti nedir ki? Düşünmek zorundayız. Ve Efendimizin bayram gününü aynıyla takip edersek, her bayramı yeni bir bayram yapabiliriz. Hatırlayalım. Güneş doğduktan sonra, ümmetin çoluk-çocuk, kadın, yaşlı demeden hepsini “Musalla”ya çağırırda Efendimiz. (Musalla, namaz kılınan yer, meydan demektir.) Ki bu amaçla, Medine’de mescide 700-750 metre uzaklıkta bir meydan yapılmıştı. Bu namaza herkes davetli idi. Hatta rivayetler, namaz kılma durumunda olmayan kadınların dahi Musalla’ya çağırılarak, namaz kılındıktan sonraki duaya iştirakleri ve verilen hutbeyi dinlemeleri hususunda ittifak halindedir. Alanın büyüklüğü ve arkadaki kadınlara sesinin gitmemiş olabileceği imtimali ile de Efendimiz, özel olarak kadınların bulunduğu bölüme gider ve orada onlarla yeniden sohbet eder ve nasihatte bulunurdu. Namaz kılma alanında, namaz sonrasında mü’minlerin birbirleri ile kuçaklaşmaları ve bayramlarını tebrik etmeleri için imkan oluştururdu. Farklı yörelerden gelseler de, örneğin, Habeşliler kendi geleneklerine göre eğlenceler düzenlerler ve bu eğlenceleri Efendimiz ehli ile beraber izlerlerdi. Çünkü bugün, Müslümanların ortak sevinç ve sevinçlerini gösterme günü idi. Bizler, Avrupa’da belki böylesi bir bayramlaşma imkanına sahip değil isek bile, buna imkan oluşturma durumunda değil miyiz? Bir bayram sabahı, büyük salonlar kiralanarak, çoluğumuzla çocuğumuzla, kadınlarımız ve büyüklerimizle, beraber namaz kılıp, namaz sonrasında birbirlerimize yapacağımız maddî ikramlarımızın yanı sıra, en kalbî muhabbetlerimizi ikram edebiliriz. Bizler, “Şüphesiz müminler birbirleri ile kardeştirler.” [49:10] emrinin ve tesbitinin muhabatı olduğumuza göre, ek yakın akrabalarımızdan başlayarak bu muhabbetimizi artıracak, biribirimizi unutmadığımızı gösteren fiillerle, yepyeni bayramları yaşayabiliriz. Bayram günlerinde, dostlarımızı davet ve onların davetlerine icabet etmeyi hepimiz bir görev biliriz. Belki de, bir gün öncesinde ziyaretinde bulunduğumuz, ellerini öpüp hayır dualarını aldığımız anamızın-babamızın, akrabalarımızın ve dostlarımızın bu günde yeniden gönüllerini aldığımız andaki farkı gözlerimizin önüne getirelim. Ne oluyor da, bir anda kimyamız değişiyor? Değişen şey aslında, bu buluşmalara, gönül almalara anlam veren bayramlarımızın ruhudur. Efendimizin ümmeti ile bir araya gelmek için hazırladığı o “Musalla”’daki bayram havasının günümüze yansıyan manasıdır, bu sevincimizi daha da tatlı ve doyurucu kılan. Hâlâ yaygın bir gelenektir. Türkiye’de köylerde, namaz sonrasında panayırlar kurulur, dualarla Müslümanlar birbirlerinin bayramlarını tebrik için musafaha ederler. Şehirlerde kurulan bayramlarda ise buna benzer gelenekler fazla yaygınlaşmamış olsa bile, namaz sonrasında imamdan başlayarak cemaat birbiriyle bayramlaşır. Çocuklarımızın şaşkınca bir sevinçle cemaate karıştığı, büyüklerinin ellerini öperken başlarının okşandığı bu anları, alanları dar olan camilerimizde, bizler de yaşatma gayretindeyiz. Bu bayramlaşma bile genç nesillerimizin bayramlar yoluyla kimlik bulmalarına yardımcı oluyor. Genç nesillerimizin, kendi bayramlarını bilme ve öğrenmeleri zorunludur da, bu bayramları onlara öğretmek, o bayram ruhunu onlara aşılamak da bizim görevimizdir. Diyanet İİşleri Başkanı’nın bu Ramazan’da “Bırakın çocuklarımız teravih esnasında camilerde oynasınlar” anlamındaki uyarısını, kendimize adapte ederek, bırakalım çocuklarımız bayramlarını öğrensinler diyebiliriz. Buradaki bırakalım ifadesi, hadi yapalım, yapmak zorundayız, anlamında değerlendirilmelidir. Ramazan Bayramı öncesi, acaba, Fıtır sadakası niçin verilir; Kurban Bayramı’nda da ümmetin, yoksullarının gönüllerinin alınması için. Kurban niçin kesilir? Yani, neden sadakalar, tam namaz öncesindeverilir, kurban tam da namaz sonrasında kesilir? Her halde, bayramlaşma imkanı olmayanlara da, bayramın farkını göstermek içindir. Elbette ki Allah böyle emretmiştir. Emretmiştir de, bunun hikmet-i ilahîsini bulmak, aramak ve o hikmete binaen bu emre tâbi olmak da bizim görevimizdir.
Bayramınız mübarek olsun.

Ekleme Tarihi: 10.12.2008 - 23:09
Bu mesajı bildir   Muhtazaf üyenin diğer mesajları Muhtazaf`in Profili Muhtazaf Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  

Moderator
4254 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 04.06.2007
En Son On: 30.07.2020 - 23:50
Cinsiyeti: Erkek 
Eski Bayramlar
Kurban Bayramı
ramazan bayramıysa yok mesele
sabahtan bir evden diğerine
kurban bayramında bir aceleyle
evlere dönülür köyodasından
her şey hazır kapılarda beklenir
evzinilir masum bakışlarla inayet hocadan
kösüre taşında satır-bıçak
çoktan bilenmiştir.
hoca acele-acele, büyük adımlarla
"-Selamün aleyküm" le gelir.
Kurban;
"-kimin adına
kesilecek" öğrenir.

ayakkabısında,
paçasında
çemrenmiş yenlerinde
bıçak tutan sağ elinde
koca bıçağının çeliğinde
kan lekesi,
kan kokusu

içinden kısa bir dua
"-vekilin ola(yı)n kurbanını
kesivereyi(m)n mi,
diye üç defa icazet alır
arkasından tekbir getirilir

"-Allah-û Ekber,
Allah û ekber
La İlahe İllalahû
Vallahû Ekber
Alla-û Ekber
Velillahül hamd"

kan çukuru açmak için kazma
bıçak sürtmek için biley taşı,
pufurmak için kamış, ip, oklava
son bir yem, son bir-kaç yudum su
ayakları bağlanan hayvanda
bir debelenme



ve besmele
"-bismillah-u Allah-u Ekber"
….
“-bıhhh ”
kemiği buldurana kadar keserler
kıpkırmızı,
buğulu bir sıcaklık dizgirir
kan akması kesilene
kurbanın debelenmesi bitene
kadar bıçak kurbanın üstünde bekler
imam "-Allah kabûl etsin" der
bıçaklarını kaptığı gibi
sıradaki kurbanı kesmeye gider

kelle ayrılır bedeninden
pufrulup,
yüzmeye arka ayaklardan başlanır
maharet sergilenir, tez elden
tuluk çıkarılacaksa ona göre,
ve illa deri tuzlanır.

akciğer şişirilir,
kurban eti üçe pay edilir
bir payı şuna, bir payı buna
bir payı da ehliyala
ALLAH c.c KABUL etsin.
Bayramınız bayram ola.
Selam ve dua ile
Ekleme Tarihi: 10.12.2008 - 23:32
Bu mesajı bildir   Muhtazaf üyenin diğer mesajları Muhtazaf`in Profili Muhtazaf Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
amedinem su an offline amedinem  
Eski bayramlar nerede diyebilmek.

6 Mesaj

Kayıt Tarihi: 02.07.2008
En Son On: 07.09.2010 - 13:43
Cinsiyeti: Bayan 
Eski bayramlar nerede diyebilmek,çok güzel.Demek güzelmiş bayramlar.Bayram gibi yaşanırmış.Bende söyleyebilmek isterdim,özlemek,beklemek.Gelir diye eski bayramları.AH ÇEKMEK,AĞLAMAK.Bu duyguları yaşamak güzel olsa gerek.Yaşayanlar mutludur herhalde.Yaş yolun yarısını geçti.Ama hala eski bayramlar diyemedim.ALLAH gözyaşı,zülümle geçen bu bayramlar için,nerede eski bayramlar,dedirtmesin İNŞALLAH.Ben bayramları sevmiyorummu?Acaba.Hayır,bayramları deyil.Bayramın ne demek olduğunu bilmeyen insanları sevmiyorum.Çocuğunuza kızmayın,büyüklerinize bağırmayın,bugün bayram.O da sevinmeyi hakediyor.RABBİM bayram demiş ötesi yok.
Ekleme Tarihi: 11.12.2008 - 08:44
Bu mesajı bildir   amedinem üyenin diğer mesajları amedinem`in Profili amedinem Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  

Moderator
4254 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 04.06.2007
En Son On: 30.07.2020 - 23:50
Cinsiyeti: Erkek 
cümlemizden Kardesim
Ekleme Tarihi: 17.12.2008 - 23:30
Bu mesajı bildir   Muhtazaf üyenin diğer mesajları Muhtazaf`in Profili Muhtazaf Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1311 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
hicran_50 (37), usri_yusraa (37), DÝYARBAKIR.. (33), ahmet_erdogan33.. (38), eryal (62), ((-AySeNuR-)) (29), Memet (43), berfo2004 (44), HÜKÜM (54), nerro_22 (34), engin03 (39), cenngiz (55), apo28 (41), KalbiGüzelKiz (41), ismail36 (38), hakikat_nuru (46), gencolhan (48), roket (39), yasarozdemir (44), harbi (55), yusuf_k9 (44), bhdr_84 (40), tugbali (37), orhan yurt (53), mehmet balaca (43), Mehmet Balaca (43), serkantokmak (49), rabiaaslan (39)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 1.29667 saniyede açıldı