0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » DİĞER DİNİ KONULAR » Kralları öldüren tevazu; Ashabın Duruşu

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 1 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
Kralları öldüren tevazu; Ashabın Duruşu

Moderator
4254 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 04.06.2007
En Son On: 30.07.2020 - 23:50
Cinsiyeti: Erkek 
Kralları öldüren tevazu; Ashabın Duruşu Resulullah'ın halifesi; Hz. Ebubekir'in Tevazuu Uneyse (ra) anlatıyor: Biz mahallenin genç kızları, koyunlarımızı Hz. Ebubekir'e getirirdik; Hz. Ebubekir, bize: "Size İbn Afra'nın sağdığı gibi, sağmamı ister misiniz?" derdi. Hz. Ebubekir ticaretle iştigal eden bir zattı. Her gün pazara gider, alış veriş yapardı. Kendisinin bir sürü koyunu vardı. Bu koyunlar akşamları ona getirilirdi. Bazen de kendisi çıkarak koyunları güderdi. Bazen de bu işi başkası yapardı. Kendisi başkalarının koyunlarını da sağıyordu. Halife olduğu zaman o mahalleden bir genç kız: "Artık bizim koyunlarımızı hayvanlarımızı sağmazsın" dedi. Bunun üzerine Hz. Ebubekir cevap olarak "Hayır, hayatımla yemin ederim, onları sizin için sağacağım ve umarım ki, yüklenmiş olduğum vazife daha önceki iyi ahlâklarımı değiştirmeyecektir" dedi. Eskisi gibi mahallenin koyunlarını sağmaya devam etti. Hatta bazen: "Kızım, nasıl sağmamı istersin? Köpüklü mü sağayım, köpüksüz mü?" diye sorar, sorduğu kişi de: "Nasıl istediğini ona söylerdi. Hz. Ebubekir de istenilen şekilde sağardı. [İbn Sa'd] Hz. Osman: üzerinde ince bir örtü ile mescitte yatardı Ebu Nuaym anlatıyor: Hz. Osman halife iken bir katıra binmişti. Nail adındaki hizmetçisini de terkisine almıştı. Hz. Osman geceleri abdest suyunu kendisi hazırlardı. Ona: "Bazı hizmetçilere söylesen bunu yaparlar!" denildi. Bunun üzerine: "Hayır! Onlardan bunu istemem. Çünkü geceler onların istirahat zamanıdır" dedi. Hz. Osman geceleyin aile efradından hiç kimseyi uykudan uyandırmazdı. Ancak uyanık bulduğu bir kimseyi çağırır; o da abdest suyunu getirirdi. [İbn Sa'd] Hz. Osman halifeyken, mescidde yalnız olarak ve bir örtüye bürünerek yatardı. [Ebu Nuaym] Hz. Ömer, hutbede nefsini öldürüyor Merzevi anlatıyor: Hz. Ömer'in bir bayramda, çıplak ayakla mescide geldiğini gördüm. Hz. Ömer: "Essâlâtu câmiatun" diye bağırttı. Halk toplandıktan sonra Hz. Ömer minbere çıktı. Allah'a, layık olduğu şekilde hamd ve sena ettikten sonra Peygamber'e sâlât u selam getirdi ve: "Ey insanlar! Ben Mahzum oğulları kabilesinde teyzelerime çobanlık yaptığımı hatırlıyorum. Onlar bana bir avuç hurma veya kuru üzüm verirlerdi. Bunun için bütün gün çalışıyordum; hem de büyük zorluklarla" dedikten sonra minberden indi. Abdurrahman bin Avf: "Ey Müminlerin Emiri! Yine bugün nefsini ayıpladın durdun" dedi. Hz. Ömer: "Ey Avf'ın oğlu! Ben nefsimle baş başa kaldım. Bana dedi ki: "Sen Müminlerin Emirisin. Senden üstün kim olabilir? Ben de ona haddini bildirmek istedim" dedi. Hz. Ömer: "Ey insanlar! Ben hatırlıyorum ki, yiyecek yemek dahi bulamıyordum. Benî Mahzum'da halalarım vardı. Ben onlara tatlı su taşırdım. Onlar da bana bir kaç avuç kuru üzüm verirlerdi. Ben şimdi nefsimde bir gurur hissettim, onun başını ezmek istedim" dedi. [İbn Sa'd] "Beni terkine alır mısın?.." Hz. Ömer sıcak bir günde çıktı. Abasını başına koymuştu. Onun yanından merkebe binmiş bir köle geçiyordu. Köleye: "Ey genç! Beni terkine alır mısın?" dedi. Köle hemen merkepten inerek: "Ey Müminlerin emiri, sen bin!" dedi. Hz. Ömer: "Hayır! Ben binmem. Sen bin, ben senin terkine binerim. Sen beni yumuşak yere bindirmek, kendin de sert yere binmek istiyorsun" dedi. Böylece Hz. Ömer gencin terkisine bindi ve öylece Medine'ye girdi. Halk Hz. Ömer'e bakıyordu. [Müntehab, Dineveri] Devasa savaşçı Hz. Ali'nin tevazuu Hz. Ali'yi gördüm, bir dirheme hurma almıştı ve onu abamsı bir elbisenin eteğinde taşıyordu. Ben veyahut da bir başkası: "Ey Mü'minlerin emiri! Müsaade et de ben taşıyayım" dedik. Hz. Ali: "Hayır, çocukların babası onların yemeğini taşımaya herkesten daha müstahaktır" dedi. [Buhari] Hz. Ali halifeyken çarşılarda dolaşarak yolunu şaşıranlara yol gösterir, kayıpları araştırır, güçsüz ve fakirlere yardım eder, satıcıların yanından geçerken onlara: "İşte ahiret yurdu: Onu yeryüzünde böbürlenmek ve bozgunculuk yapmak istemeyenlere veririz. Sonuç sakınanlarındır" (Kasas: 28/83) ayetini okuyarak: "Bu ayet adalet ve tevazu gösteren idareciler ve halk üzerinde nüfuz sahibi kimseler hakkında inmiştir" diyordu. [İbn Asakir] Hz. Ali'yi gördüm, kasırdan çıkıyordu. Sırtında iki elbise vardı. Birisi baldırlarının yarısına kadar uzanan izar, diğeri de ona yakın bir yere kadar sarkan bir cübbe idi. Elinde de bir asa vardı. Onunla pazarda geziyor, Allah'ın takvasını ve güzel alışveriş yapılmasını emrederek: "Ölçüyü ve tartıyı hakkıyla yapınız. Vücudunuzu şişirmeyiniz" diyordu. [İbn Sa'd] Satışınızı yapın ama yemin etmeyin... Bir gün mescidden çıkmıştım ki arkamdan bir kişi: "Elbiseni yukarıya çek; o zaman hem temiz kalır, hem de takvaya daha yaraşır ve eğer Müslüman isen saçından da kes" dedi. Baktım ki, bu sesin sahibi Hz. Ali'dir. Elinde de asası vardır. Hz. Ali sonra develerin satıldığı pazara vardı. Oradakilere de: "Satışınızı yapın, ama yemin etmeyin. Çünkü yeminle yapılan bir satışta bereket olmaz" dedi. Sonra bir hurmacının yanına vardı. Bir hizmetçinin ağladığını görerek: "Neden ağlıyorsun?" diye sordu. Hizmetçi kız: "Şu satıcıdan bir dirheme hurma aldım. Fakat efendim hurmaları iade etmemi emretti" dedi. Hz. Ali, hurmacıya: "Hurmaları al, parasını ver: Bu işte kızın bir yetkisi yoktur" dedi. Fakat hurmacı kabul etmek istemedi. Ben hurmacıya, 'sen onun kim olduğunu biliyor musun?' dedim. Hurmacı: "Hayır" dedi. "O Müminlerin emiri Ali'dir" dedim. Hurmacı bunun üzerine kızın parasını verdi. Sonra "Ey Müminlerin emiri, beni bağışla" dedi. Hz. Ali: "Benim seni bağışlamam, senin müşterileri memnun etmene bağlıdır" dedi. Sonra Hz. Ali hurmacıları gezerek: "İhtiyaç sahiplerine yardım edin ki, kazancınız bereketli olsun" dedi. Daha sonra da elbisecilere uğradı. Bir ihtiyarın dükkânının önünde durdu ve: "Ey ihtiyar, bana üç dirheme iyi bir gömleklik satar mısın?" dedi. İhtiyar onu tanıyınca, Ondan almadı başka bir dükkâna geçti. Ona da aynı sözü söyledi. O da Hz. Ali'yi tanıdı. Ondan da bir şey almadı. Sonunda bir gencin dükkânına girdi ve ondan aldı. Hz. Ali gittikten sonra dükkân sahibi geldi. Ona: "Senin oğlun Müminlerin emirine üç dirheme bir gömleklik sattı" dediler. Dükkân sahibi, oğluna: "Müminlerin emirine neden iki dirheme vermedin?" dedi. Sonra Hz. Ali'ye giderek: "Aldığın gömleklik iki dirhemdir. Oğlum senden bir dirhem fazla almış" dedi ve bir dirhemi geri vermek istedi. Fakat Hz. Ali: "Bu karşılıklı rıza ile yapıldı. Ben üç dirheme razı olarak aldım. Onun için verdiğin bir dirhemi alamam" dedi ve almadı. [Beyhaki] (Kaynak: M. Yusuf Kandehlevi Hayatü's-Sahabe) Bir parça ekmek ve bir parça et! Hz. Ömer bir valiyi, bir idareciyi gönderdiğinde, oranın halkına: "Bu adamın sözünü dinleyiniz. Sizin için adaletten ayrılmadıkça ona itaat ediniz" diye yazardı. Huzeyfe'yi Medayin'e vali tayin ettiğinde ise: "Bunu dinleyiniz, ona itaat ediniz. Sizden ne isterse veriniz" yazmıştır. Böylece Huzeyfe, Hz. Ömer'in yanında bir merkebe binerek, sırtında eğer olduğu ve azığı da bulunduğu halde, Medayin'e vardığında, toprak sahipleri ve köy ağaları onu istikbal ettiler. Onun elinde bir ekmek ve etli bir kemik vardı. Eğerli bir merkebin sırtında onları yiyerek geliyordu. Böylece Ömer'in emir namesini Medayin halkına okudu. Halk: "Sen ne istiyorsan söyle bakalım!" dediler. Huzeyfe: "Sizden şu yediğim yemeği istiyorum, onu bana vereceksiniz. Bir de sizinle kaldıkça bu merkebimin yemini vereceksiniz" dedi. Böylece Allah'ın dilediği kadar Medayin'de kaldı. Sonra Ömer kendisine bir mektup yazarak Medine'ye davet etti. Hz. Ömer'e Huzeyfe'nin geldiği haberi verilince, gitti, yolunun üzerinde bir yerde pusuya yattı. Ömer onu yanından geçerken görünce dikkatle baktı ve nasıl gönderdiyse, öyle döndüğünü gördü. Hemen kalkıp onun boynuna sarıldı. Ve: "Sen benim kardeşimsin, ben de senin kardeşinim" dedi. [İbn Sa'd] Huzeyfe Medayin'e geldiğinde çullu bir merkebe biniyordu. Elinde bir ekmek ve bir parça da et vardı. Merkebin sırtında bunları yerdi. Merkebe yanlamasına biner, iki ayağını aynı tarafa sarkıtırdı. [Ebu Nuaym]
ALINTI
Ekleme Tarihi: 20.04.2009 - 22:05
Bu mesajı bildir   Muhtazaf üyenin diğer mesajları Muhtazaf`in Profili Muhtazaf Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1210 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
zec (53), yesil07 (39), volkansav52 (40), bebecik1974 (50), mcamlica (38), serdar414 (47), musoylemez (56), KalpYapalim (32), gurbat (62), yasen (47), yilmaz (63), kenzularsh (40), srknsrt (51), puma (54), mazpolat (67), pskofb (38), akaasa (49), oguzy (74), arkadasim (51), Mecnun2000 (55), sarenge (44), SarCopTeS (43), halil40 (36), belan08 (47), halil_10 (37)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.57731 saniyede açıldı