0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » İBRET TABLOLARI » Medrese-i Yusufiyyede Yaşanmış Bir Olay

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 2 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
Muvahhid su an offline Muvahhid  
Medrese-i Yusufiyyede Yaşanmış Bir Olay

27 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 14.01.2006
En Son On: 24.01.2007 - 01:00
Cinsiyeti: Erkek 
DEPREM

Usulca ranzasında doğruldu. Saatine baktı. İkisini gösteriyordu gecenin. Sessizce giyindi. Alt kata inerken gözü pencereye takıldı. Bu gece bir başkaydı gökyüzü. Yanılıyor muydu? Sanki yıldızlar daha yakındı yeryüzüne. Cezaevinin sessizliğine kulak kesildi. Bazı sesler duyuyordu belli belirsiz. Hayvan seslerine benzetti. “Gecenin bu saatinde…” dedi. Aklına cezaevinin yakınındaki köy geldi. “Allah hayra çevirsin.”
Alt kata indi. Koca cezaevinin sessizlik atmosferi bu gece bir tuhaftı. Ana koridorda gittikçe uzaklaşan bir çift ayak sesi duydu. Hemen lavaboya yaklaştı. Abdest altı. Soğuk su, onu kendine getirmişti. Aklına yarının Perşembe olduğu geldi. Hemen semavere su koyup prize taktı. Hepsi koğuş olarak oruç tutacaklardı yarın.
Gerçi dışarıdayken de pazartesi Perşembe oruçlarını tutardı bazen. Ama zindana girdi gireli hiç aksatmamıştı. Tam teheccüd namazına duracakken aklına geldi. Duvardaki takvime baktı. İmsak 03:37 Tarih 1 Mayıs 2003’ü gösteriyordu. Sonra yastıklarına hafifçe dokunarak, arkadaşlarını uyandırdı ürkütmeden. Sonra kıbleye yöneldi huşuyla.
Biraz sonra sessiz bir devinim oldu koğuşta. Kimi kıyamlara, secdelere durmuş; kimi de mırıltılı mırıltısız yüce kelamı okumaya koyulmuştu. Bir nur yumağına dönmüştü koğuş. İhya edilen gece, ihya edilen yürekler… Birlikte iç içeydiler.
Zindan, güzellikler diyarıydı. Gecesi, gündüzü ihya edilen Yusufiler diyarı… “Rabbim Allah’tır!” diyenlerle dolmuştu bu mekan. İlim, irfan, ibadet ve zikir hücrelerine dönüşen bir evrime şahit olmuştu soğuk duvarlar. Bağrındaki bu münzevi salihleri sevmiş, Yusufi tarikatın tekkelerine benzetmişti her koğuşu.
Sofra kuruldu bir saat sonra. Kahvaltılık türü hafif şeyler ve çay vardı sofrada. Mütevazi ve sade…
Altı arkadaşın üçü çevre illerden, üçü de yerliydi. Hakim hava, uhuvvet atmosferiydi. Gecenin az önceki sessiz devinimi, cıvıl cıvıl konuşmalar ve garip bir neşeyle bozulmuştu.
Bir sıkıntı vardı Yusuf’un yüreğinde yatağından kalktığından beri. Sebebini bilmediği bir sıkıntı… Sessizce Zeki’nin aşağı kata indiğini fark etti. Sırtı çelik dolaplara dönük oturuyordu. En yakın dolaba yaslandı. Belli belirsiz bir uğultu hissetti. Derinden ve ürküntü veren bir uğultu…
Birden başının döndüğünü fark etti. Sanki koğuş, duvarlar dönüyordu. Ayağa kalkmak istedi. Fakat dengede duramadı. Kulakları uğulduyor, midesi bulanıyordu. Ortalığı çığlıklar/feryatlar kaplamış; yer gel-gitlerle med-cezirdeydi. “Ne oluyor?” demeye kalmadan “Aman Allah’ım! DEPREM!...” çığlığıyla kendine geldi. “Ranzalara arkadaşlar, ranzalara!..” diye gayri ihtiyarı bağırdı Yusuf.
Fakat ne mümkün! Ayağa kalkan, yerde buluyordu kendini. Bir türlü durmayan sarsıntı, şiddetle devam ediyordu. Çelik dolapların üzerindeki eşyalar, kitaplar başlarına yağıyordu. Sofradaki çay bardakları, semaver, kahvaltılık iç içe girmişti.
Nihayet hafif bir sükunet hasıl oldu. Herkes kendini ranzasında buldu. Koğuşun en genci Nihat ve Metin ise, ranzalarına yakın ayakta donup kalmış, şoka girmişlerdi. Aniden hıçkırıklar duydu. Nihat’tı bu. Kendinde değildi anlaşılan. Henüz on yedisinde olan Nihat’ı tuttuğu gibi Metin ile beraber ranzasına oturttu. Ranzalar en güvenilir yerlerdi. Fakat eminlerin emini Allah’tı.
Artçı sarsıntılar hâlâ devam ederken saatine baktı. 03.27’ydi. bitmeyen o zaman diliminin sonradan 17 saniye olduğunu öğrenecekti.
Kulağına sesler geliyordu. Sıçradı. Pencereyi açtı. Diğer koğuşlardan sesler yükseliyordu. Tekbirler, tehliller, salavatlar… Hemen pencereden iştirak ettiler bu ilahi koroya. Dalga dalga geceyi bölen ilahi nağmeler yankılandı zindanın semasında.
Gökyüzü kızıla bürünmüştü bu gazap vaktinde. Ağızdan çıkan her zikirle yakarışlarını arz ettiler semaya. Mazlumiyetlerini, kimsesizliklerini… Yürekler sadece O’na kilitlinmiş, Ondan gayrisi düşünülmez olmuştu.
Nihayet sesler azaldı. Ranzalarına oturdular. Darmadağınıktı koğuş. Sofranın ortasındaki kitap kutusuna takıldı gözleri. Dolabın üzerinden düşmüştü. “Allah’ım!” dedi Yusuf içinden. Daha dün televizyonun yerini kitap kutusuyla değiştirmişti. Bozuk ve kullanılmıyor diye arka taraflara yerleştirmişti. Ya televizyon yerinde olsaydı… Sonucunu düşünmek bile istemedi. “Sana şükürler olsun” bizi koruduğun için…”
Hafif mırıltılar duydu arkadan. Kimi eline Cevşen almış, kimi avuçlarını açmış, Rabbine yakarıştaydı. Elini cevşenine uzattı o da. İlahi kelamdan bir ayet çınladı kulaklarında o anda: “Öyle bir bela, bir musibetten çekininiz ki, geldiği vakit yalnız zalimlere mahsus olmayıp masumları da yakar.”
Yavaş yavaş topladılar ortalığı, Semaverin üzerine döküldüğü depremzede kitapları bir köşeye koydular ıslak ıslak. Çarçabuk sofrayı da toplayıp bir kenara bıraktılar. Abdestliydi herkes. Islanmış kilimlerin üzerini kuru bezlerle örtüp devam eden artçılar arasında hazırlandılar namaza. Sünnetlerden sonra bozulan bir haleti ruhiyeyle yöneldiler o yüce makama. Dikkatler imamın okuduğu ayetlere kaydı: “İza zülziletil ardu zilzaleha”
Aklına komşu koğuşları sormak geldi Yusuf’un namaz sonrası. İyiydi kardeşleri. Fakat zihinler gibi koğuşlar da dumura uğramış, karışmıştı. “Bir şey olmaz” dedi kendi kendine. “Kardeşlerime bir şey olmasın da…”
Ranzasına oturdu. Az da olsa herkes kendine gelmiş, toparlanmıştı. Nihat ve Metin’e baktı. Daha iyi gördü onları. Tebessüm etti.
Gözleri duvar kirişlerine takıldı. Büyük çatlaklar, parmak aralığı kadardı kirişle bitişen yerde. Her tarafı sarmıştı sıva döküntüleri.
Hafif bir sızı hissetti sol omzunda. Kürek kemiğindeydi anlaşılan. Elini atınca atletiyle beraber, gömleğinin 10-15 cm. kadar yırtılmış olduğunu fark etti. Zeki’nin sesini duydu:
-Yaralanmışsın! Fark etmedin mi?
-Hayır dedi Yusuf.
Yarası soğuyunca ağrımıştı. Kahvaltıyı hatırladı. Sarsıntı anında ranzasına doğru kalkarken çelik dolabı sivri kilitlik yerine, sürtünmüş olmalıydı. Zeki yarasını kontrol etti Yusuf’un. Üç parmak şeklinde yan yana üç kalın çizgiydi. Deriyi de soymuş hafif kanatmıştı. “Kalsın” dedi Yusuf. “Sabah sağlıkçıyı çağırtır, pansuman ederiz.”
Aklına radyoyu açmak geldi. “Sayın dinleyiciler” diye başladı haber. “Bu gece saat 03.27’de meydana gelen 6.4 şiddetindeki depremde…”
Habere göre deprem 300-400 km mesafede dahi hissedilmişti. Şehir, ağır hasarlıydı. Ailesi geldi aklına Yusuf’un. Diğer iki hemşehrisine baktı. Aynı kaygıyı paylaşıyorlardı. Gözleriyle “Acaba şehir ne halde?” diye sordu Zeki. “Rabbim yardımcıları olsun. Onları korusun” dedi Yusuf.
Hafif şiddette devam eden artçılar zihinleri sarsıntılara endekslenmişti. Zeki’ye döndü Yusuf:
-Sen aşağıda değil miydin Zeki? diye sordu.
-Evet! Aşağıdaydım ya!
-Ne zaman yukarı çıktın? Fark etmedim doğrusu?
-Ezberimi biraz okuyayım diye erken kalktım sofradan. İnşikak Suresini okuyordum. “İzassemaun şakkat…” diye başlayıp ilk birkaç ayeti okudum. Ağır ağır ve tane tane okuyor, bir taraftan da manasını düşünüyordum: Acaba gök nasıl yarılır?! Yer, nasıl uzatılıp dümdüz olur? Bir dalgınlık kaplamıştı benliğimi. Kıyamet, ahiret tefekküründe iken birden korkunç bir uğultu duydum. Aşağılarından geliyordu yerin. Sağa sola yalpalandım. Adeta yer, dürülüyormuş gibi geldi bana. Sanki duvar yarıldı. Huni misali koca bir delik açıldı. Oradan -inanmayacaksınız, ama- mahşere uçtuğumu zannettim. Aniden oturduğum sandalye de devrilip iki ayağı kırılınca, tamamen kendimi o atmosfere kaptırdım. O halet-i ruhiyedeyken, tekbir sesleriniz beni kendime getirdi. Hemen yukarı çıktım. Bir an mahşerdeyiz sanmıştım doğrusu…
Hâlâ anlattıklarının etkisi okunuyordu yüzünden Zeki’nin. Kimse garipsemedi bu tavrı.
Saat 08.30’a doğru koğuşun kapısı yeni yeni açıldı. Sayım alınmış, Yusuf pansuman edilmişti. Tekrar kapı üzerlerine kapatıldı. Kendi hallerine terk edildiler.
O saate kadar ne gelen, ne de giden olmuştu görevlilerden. Sonradan duyacaktı ki personel kaçmış deprem anında. Ne önemi vardı mahpusların. Zaten mahkum değiller miydi? Mazlum ve mahkum…
Herkesin, kulakları saat başı radyoda, aklı şehirde, ailesindeydi. Rahatlatıcı olan, cezaevinde ciddi bir gelişmenin olmamasıydı. Fiziki hasar önemli değildi. Çatlak kolonlar, yarılmış kirişler, dökülmüş duvarlar onarılırdı.
Öğle vakti telefon açtı ailelerine mahpuslar. Herkesin hüznü buruk bir sevince dönüştü. Haberler iyiydi. Secdeye kapandı Yusuf; şükür secdesine. Rabbine şükretti niyetli ağzıyla.
Pencereden gözüne ilişen gökyüzü, masmavi yazmasını çekmişti başına. Gözleri mavi okyanusun enginlerine kürek açmışken, bir ses duydu arkasından. “Bize öyle bir merhamette bulun ki, senden başkasının merhametine ihtiyacımız kalmasın Allah’ım!”
Artçı sarsıntılar kesik kesikti…
Ekleme Tarihi: 14.01.2006 - 15:07
Bu mesajı bildir   Muvahhid üyenin diğer mesajları Muvahhid`in Profili Muvahhid Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
MeLiSSaNuR su an offline MeLiSSaNuR  

498 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 26.02.2004
En Son On: 13.08.2007 - 08:23
Cinsiyeti: Bayan 
Paylastiginiz icin Allah(C.C) Razi olsun..


“Bize öyle bir merhamette bulun ki, senden başkasının merhametine ihtiyacımız kalmasın Allah’ım!”ağlar
Ekleme Tarihi: 15.01.2006 - 00:30
Bu mesajı bildir   MeLiSSaNuR üyenin diğer mesajları MeLiSSaNuR`in Profili MeLiSSaNuR Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1935 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
Toshi2610 (44), peceli1982 (43), karaborsa (46), Marokko (46), kommagene (41), emo$ (43), tahirkekec (40), yýlmaz_i.. (49), kemal akgün (35), zera (30), vuslathasreti (48), guldereli (61), ravza* (38), Alemdar23 (38), oylesine_ (50), GaripSofi (34), sina23 (45), hulusi (39), akino (44), osmus (48), ercan koyutürk (48), xmert30x (51), ebru018 (38), Efekan_ (51), mubale (47), m.makas (54), mahmutistanbul (40), elif_54 (35), menzil25 (60), mustafa_04575 (50), YaBaNGúL.. (40)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 1.60218 saniyede açıldı