|
|
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193 |
|
|
|
|
|
Ekleyen |
|
|
Gözyaşında manevî bir sır var, insan ağlayarak rahatlar... |
|
|
428 Mesaj -
|
|
Kayıt Tarihi: 16.06.2005
|
En Son On: 25.11.2007 - 19:27
|
Cinsiyeti: -----
|
|
Ağlamak, irade dahilinde değildir, insan istediği zaman ağlayamaz. İnsan yalandan güler; ama yalandan ağlayamaz. Yüreği yanacak ki gözünden yaş gelsin. Bazı hadiseler karşısında ağlamamak için çok direndim. Tam tersine hıçkırarak ağladım.
Gençlik yıllarımda manda beslerdik. Mandalar kocaman hayvanlardır. İlk bakışta katı yürekli kabul edilir. Mandanın yavrusunu önüne getirirdik, o yavrusunu yalarken biz de sütünü sağardık. Yavru öldü. Manda sağılmıyor. Tekme atıyor, boynuzuyla vuruyor, yanına yaklaştırmıyor. Düşündük ne yapalım? Hayvanı sağmak şart. Sütü sağamazsak başka bir hastalık meydana gelecek. Mandanın yavrusunun derisini dikkatlice soyduk. Buna tulum çıkartma derler. O derinin içine saman doldurduk. Ayakta duran bir yavru halini aldı. O ölü yavruyu mandanın önüne getirdik ki sağılsın. Manda kokladı, burnuyla sağa sola itti, baktım ki mandanın gözünden yaşlar geldi. Kocaman manda ağlıyordu. Yavrusunun ölü olduğunu anlamıştı. Demek ki ağlamak her türlü canlının bir özelliği. Bir karga yavrusu yere düşse bütün kargalar toplanıyor, hepsi birden bağırıyor. Misalleri artırdıkça görürüz ki canlıların ağlama özelliği vardır.
İnsanlara gelince, kadınlarda ağlama hassasiyeti daha fazladır. Kadınlara nazaran erkekler daha katı yüreklidir. Daha dayanıklıdır. Fakat ağlamayan erkek düşünemiyorum. Hiç ağlamayanlar için için ağlarlar. Doktorların tavsiyesi şudur: Ağlamak istiyorsanız ağlayın!
Ağlamaya engel olmak insanı ruhen sarsar. Ağlayan insan açılır.
İstanbul müftüsü rahmetli Ömer Nasuhi Bilmen hazretlerine 1950 senesinde işyerinde namaz kılmanın zorluğunu anlattığımda 90 yaşındaki o muhterem hoca öyle ağladı ki gözyaşları sakallarından sızıyordu. “Ya Rabbi ne günlere kaldık!” diye ağlıyordu.
Mehmet Akif bir şiirinde;
Hayır, matem senin hakkın değil, matem benim hakkım
Asırlar var ki aydınlık nedir hiç görmedi afakım
Teselliden nasibim yokhazân ağlar baharımda
Şimdi bir serseriyim kendi öz diyarımda.
Bunları söylerken şairin gözleri ağlamıyorsa kalbi mutlaka ağlıyordur. Nice insanlar bu şiirleri okuyarak ağlamıştır.
Minyeli Abdullah romanım yayınlandıktan sonra pek çok kimse bana gelerek “Bizi ağlattın!” demişti. Nasıl ki herhangi bir enstrümanın tellerine dokununca acıklı sesler çıkarırsa işte bazı hadiseler, bazı yazılar veya sözler insanın gönül tellerine dokunur ve o insanı ağlatır.
Dua ederken insan Allah’ın hakimiyeti karşısında aczini anlar. Nasıl ki bir çocuk ağlayarak annesinden bir şeyler isterse, aczini hisseden bir insan da gözyaşlarıyla Allah’tan bir şeyler ister. Böylesine dua daha makbuldür. İnsan Allah’a karşı aczini ve fakrını bilmeli, bu duygular içinde dua etmelidir. Uyuşturucu kullanarak çok kötü durumlara düşmüş bir insan rastladığı ağaca sarılıp “Allah’ım iyice düştüm, beni ya öldür, ya kurtar!” diyerek ağlıyor.
İnsan yangın yerinden geçse de başını kaldırıp bağlara, bahçelere bakmalıdır. Her gecenin bir sabahı, her kışın bir baharı vardır. Din insanın ümidini bitirmez.
HEKİMOĞLU İSMAİL
23.10.2004
|
Ekleme Tarihi: 07.02.2006 - 20:45 |
|
|
|
428 Mesaj -
|
|
Kayıt Tarihi: 16.06.2005
|
En Son On: 25.11.2007 - 19:27
|
Cinsiyeti: -----
|
|
Benimle gelse
Zengin bir ailenin çocuğuydu. Elini sıcak sudan soğuk suya sokmadan, yokluk nedir bilmeden yaşadı, tahsil yaptı. Her türlü imkana kavuştu. Fakat günler birbirini kovaladı, mevsimler birbirini takip etti. Takvimler eskidi, atıldı. Adamın saçlarına ak düştü. Bir gün hastalandı. Hastaneler, doktorlar ona tabi idi. Fakat insanların isteğine tabi olmayan haller de vardı. Doktorların ümitsiz bakışı, ilaçların rafta kalması, adamın rengini soldurdu.
Çiftliğini dolaştı, derin bir nefes aldı. “Neden bunlar benimle gelmiyor?” diye iç geçirdi. Arabasına, hanımına birer göz attı. “Neden bunlar benimle gelmiyor?” diye düşündü. Sevdiği o kadar çok şey vardı ki, onları düşünmek ve hayal etmek bile istemiyordu. Çünkü sevdiği her şeyden ayrılmak ona büyük bir azap veriyordu. Böylece derdi daha çok artıyordu. Bunalıma da giriyordu. Dermansız bir derde düştüğünü anladı.
Uzman doktora, “Ben neden iyileşmiyorum?” diye sitem etti. Profesör. “Tıbben yapılması gereken her şeyi yaptık.” deyip, sustu. Adam, tıbbın tükendiğini anladı. Hani bir anda ölse kurtulacaktı. Ölmeyip de ölümü beklemek zordu. Kendisine müsekkinler verdiler, bol bol uyudu. Şimdi en çok sevdiği şey uykuydu. Gecelerle gündüzler yer değiştirmişti. Uyuyamadığı zamanlar çıldırma noktasına geliyordu. Elemlerin, kederlerin çilesi yükseldi. Belki bir dönüm noktasına gelmişti. Kendisini ziyarete gelenlerin içinde hiç tanımadığı biri vardı. Salon dolmuştu. Herkes bir şey söylüyordu. O tanınmayan adam bir cümle söyledi:
“Sevilmemesi gerekenleri sevmişsiniz, sevilmesi gerekenleri sevmemişsiniz, derdinizin sebebi budur.”
Adam rica etti. “Lütfen cümleyi açıklayınız.” Diğeri anlatmaya başladı:
“Babanız çok iyi bir yere gitti. Buna inansanız acınız azalacak. Arabanızı sevmeye ne gerek vardı? Araba kaza yaptı. İçiniz kanadı. Kapının önündeki ıhlamur ağacı kurudu. Oturup ağladınız. Elbette siz yüz ıhlamur ağacı dikebilirdiniz. Fakat o ağacı sevdiniz. O kadar çok sevdiğiniz şey vardı ki, onların her biri gittikçe rahatsız oldunuz. Dertler yığıldı, yığıldı. Adam başını kaldırdı, “Neyi seveceğim?” dedi. Diğeri, “Bu şeyi sevebilmeniz için bu sevdiklerinizden vazgeçmeniz lazım.”
-Nasıl?
-Sevdiğiniz şeyleri dağıtınız, hayrediniz.
-Yine anlayamadım.
-Allah sevmek duygusunu içimize yerleştirmiş ki, Allah’ı sevelim, Allah’ın sevdiklerini sevelim, Allah’ı sevenleri sevelim, diye. Malımızı, mülkümüzü seversek, gönlümüzde Allah’ı sevmeye yer kalmıyor. Halbuki hayatı veren Allah’tır. Bu sebeple canlıların bütünü birbiriyle irtibatlıdır. Bir gün başınızı ufka çevirip, “Beni yaratan benden ne istiyor?” derseniz, Kays’ın Leyla’yı araması gibi siz de onun peşine düşerseniz kurtulursunuz.Bugünkü insanlar Mevlâ diyecek yerde Leyla demişler. Leyla üzerine söylenen şarkılar ve türküler aslında Mevla için söylenmeliydi.
Sevgi (aşk) yanlış yönlendirilmiş. İnsanlar manen yanıyorlar. “Yaktın beni, bıraktın kaçtın.” diye feryat ediyorlar. Sokakta bulduğunu parkta kaybedince, kederler arttı. Sizin ıhlamur ağacını sevmeniz mecazi bir aşktır. Aşkınızı Allah’a yöneltin. “Allah’ım benden razı olman için nasıl hareket edeyim?” de, Mecnun gibi dolaş.
Gözümden dem be deme
Bağrım ezip yaşım gibi gitme
Seni terk etmesem çün ben
Beni sen dahi terk etme!
Aman dur, zalim olma
Ben gibi mazlûmu incitme
Canım, gözüm efendim
Devletli sultanım benim.
Adamcağız başını kaldırdı. “Hiç bilmediğim şeyler bana anlatıyorsun, yabancı diyarlarda beni gezdiriyorsun. Ne olur bana anlattıklarını anlamam için bana yardım et.”
İnsanlar içinde yaşıyoruz, kocaman şehirdeyiz. Beğendiğin bir insan yok mu? Git, onun dergahında dizlerinin üzerine otur. Nasıl ki çıraklar ustalarına sanatı öğretiyorsa, sen de o şahıstan İslamiyet’i öğren. Ben başka kurtuluş yolu görmüyorum.
Adamcağız, hiçbir şey söylemeden kalktı gitti.
Mevlana Celaleddin Rumi diyor ki: “Hayat bir denizdir. Senin vücudun bir gemi, aklın kaptan, imanın pusula. Bid’at ve dalalet kayalıklarına çarpmadan, suyu içine almadan o menzile gitmelisin.”
Ardından günler geçti, adamcağız kütüphanelerde alimlerle, dergahlarda şeyhlerle oturup kalkmaya başladı. “Nasılsın?” diyenlere, “Elhamdülillah” diye cevap veriyordu. Artık, paradan, maldan bahsedenler olunca canı sıkılıyordu. Allah’ın rızasını arıyordu.
Allah razı olsa, bütün dünya küsse, ehemmiyeti yok! İnsan kendisini Allah’a beğendirmeye çalışmalıdır. Allah razı olduktan sonra, isterse o kulunu insanlara da sevdirir. Kainat kitabında fanilik mührünü okuyanlar elbette ki dünyaya bel bağlamaz.
Bu dünyayı yaratan Allah, bir başka alem de yaratmıştır. Ona ahiret diyoruz. Bizi bu dünyaya getiren Allah, bizi bir başka dünyaya götürmektedir. İnanarak, severek, İbrahim Hakkı gibi demelidir.
Hak şerleri hayr eyler
Zannetme ki gayr eyler
Arif anı seyr eyler,
Mevla görelim neyler
Neylerse güzel eyler.
Vallahi güzel etmiş
Billahi güzel etmiş
Mevla görelim netmiş
Netmişse güzel etmiş.
HEKİMOĞLU İSMAİL
15.05.2004
|
Ekleme Tarihi: 07.02.2006 - 20:54 |
|
|
ahmet gunay |
|
|
Her gecenin sabahında ,mutlaka güneş doğacaktır... |
|
|
Misafir
|
|
Kayıt Tarihi: 18.01.2025
|
En Son On: 25.11.2007 - 19:27
|
Cinsiyeti: -----
|
|
Dua ederken insan Allah’ın hakimiyeti karşısında aczini anlar. Nasıl ki bir çocuk ağlayarak annesinden bir şeyler isterse, aczini hisseden bir insan da gözyaşlarıyla Allah’tan bir şeyler ister. Böylesine dua daha makbuldür. İnsan Allah’a karşı aczini ve fakrını bilmeli, bu duygular içinde dua etmelidir. Uyuşturucu kullanarak çok kötü durumlara düşmüş bir insan rastladığı ağaca sarılıp “Allah’ım iyice düştüm, beni ya öldür, ya kurtar!” diyerek ağlıyor.
İnsan yangın yerinden geçse de başını kaldırıp bağlara, bahçelere bakmalıdır. Her gecenin bir sabahı, her kışın bir baharı vardır. Din insanın ümidini bitirmez
|
Ekleme Tarihi: 07.02.2006 - 20:57 |
|
|
|
|
|
Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
zeynep_m (43), Zeyid (47), tombikana (73), gul-ay (38), azkonusur (47), ogztnc (39), CENNETLiK (40), gurbet-35 (53), s.a.v (35), bulbul.ayse (53), serdal (55), abdüssamed (53), ihvanim61 (38), Özhan61 (45), askergil (56), memik (76), datalay (45), WaLTeR (38), arda_birsoy (41), mydoom (46), abdulkadir32 (59), bulent719 (51), atapan (55), ibrahimsenol69 (56), yalnizcanan (47), ebu__yusuf (47), orhangencebay (49), mavi_yolcu (42), bilalakman (45), Büsra_15 (37), medine21 (46), coskun (40), Gurbetten (53), mkutlu71 (46), sedefkurt (40), MACE (41), kanarya60 (44), Merdiyye (89), atis (49) |
|
|
|
|
|
|