0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » SERBEST KÜRSÜ » GÜL VE HANÇER

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 1 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
Yusuflu su an offline Yusuflu  
GÜL VE HANÇER

428 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 16.06.2005
En Son On: 25.11.2007 - 19:27
Cinsiyeti: ----- 



Şahidim rüzgarlardır Rabbim
Şu titreyen söğüt dalları...

Ve ümidin içinde henüz kurumayan tohum, yeşermek için bir tebessüm bekliyor.
Kalbimin toprağında yeşeriyorsun
Tenhâ bir bahçede seni örüyorum...

Zaman kaldı mı ki? Bir an önce, yürekte başlamalı değil mi yönelmek gerçeğe?
Ve böyle başladı benim terk-i dünya deyişim...
Dünyaya inişin ardından, nerede son bulacağı bilinmeyen, yolculuğun duraklarında beklemenin imkansızlığını farkedince bir telaş, bir arayış, bir kayboluş, bir boşluk, bir... bir... bir...
Savrulup geldim işte
Dünya yangınlarından bir bozgun artığı...

Hani bile bile son bulacağını yolculuğun; hani bile bile biryerlerde hep devinen değişimi, lakin bir noktasına dahi uzanıp dokunamama... Acz mi?
Eskidik ve eksildik biraz...
Sürekli yanmak, yana yana bulmak benliği, bakışlarla dokunmak aşk’ına.
Şimdi sesin doluyor içimin odalarına...
Kapatılmış olmak mı dünyaya? Hani yok kapısı. O uçsuz bucaksız penceresi gök bile, bir perdenin ardında gizli.
Yok hükmündedir dünya
Bir sürgün böyle biter ancak...

Aslı şu ki; artık dilin söyleyeceği kalmadı. Sürekli tekrar, sürekli unutup hatırlama, belki yenileme, belki başka elbiselere bürüme.
Mühlet bitti çözüldü dil
Beden nedir ki konuşan kalbim...

Ne al’ı al, ne mor’u mor, bu başka; bu, her bakanın yüreğinin süslediği manzara.
Senin renginle boyuyorum dünyayı...
Akıyoruz geldiğimiz yere. Dağlardan mı çağlanır, denizlere mi ulaşılır, oradan nereye?
Bendim sana güneyden gelen yolcu...
Aşık olunca insan gör ki neleri şahit tutar. Belki dün’ü, belki an’ı, belki asr’ı, belki de...
Gökte ay tanık oluyor aşkımıza...
Maşuk ölümün ardında mıdır? Maşuk’a ölmeden de ulaşma imkanı verilmemiş midir? Tüm ihtişamına kainatın bakıp seyretmek O’nu... Şu ki, artık seyir acı vermeye başladı belki. Uzanıp dokunmak mı arzu? Ya kucaklaşmak mı? Ya ilahî bûse...
Katlime bir ferman ver...
Nihayetinde nihayet var işte her işin. Sürgiden hep sürgit devam değil yoluna. Aynı çizgide dümdüz, ne mümkün. Varsa başlangıç, vardır bir son. Hangi yönetmen bir ömür sürecek filmi yönetti? Hangi seyirci bir ömür aynı filmi seyretmeye tahammül edebildi? Ya hangi oyuncu bir ömür aynı rolde kalmayı başardı?
Nasılsa biter saatleri ömrün
Nasılsa gelir akşam...

Doğrudur kapılarla çevrili oluşumuz. Sürekli bir kapıdan girip, sürekli bir kapıdan çıkıyoruz. Bize varmak isteyen kapıyı çalmak, ardından gelecek ‘kimsin’ sorusunu duymak zorundadır. Öyle bir zaman ki; soru sormadan ard arda, kimse içeri alınmıyor. Bir tek mekan, bir tek yön, bir tek O... ‘ne yaparsan yap’ diyor; ‘ben’i andığın an sana dönerim yüzümü’
Kapıları açık semânın...Gecelerden bir geceydi. Uykudan aralandı gözler. Bir derviş dedi, ‘kapat gözlerini, başucundayım’. Ak sakal bu kadar mı yakışırdı?
Başımda ney üfledi bir derviş...
Duyuyor kulaklar, dalgalar kayaları yalayıp çekiliyor. Dalga varsa deniz olsa gerek... Bir koku, portakal çiçeği sanki. İlkbahar mı yoksa. Deniz ve ilkbahar ve portakal çiçeği.
Gördüğün bir sürgün rüyası...
Kimi der yokluk, kimi der bir yitiş, kimi der azap, kimi der giz... Oysa...
Anla ki ölüm hayatın ardında
Merhametli bir bûsedir...

Ya dilemeseydi. Nasıl yanıp tutuşacaktı gönül? Maşuk’u maşuk yapan aşık mıdır?
Diledi ve ol dedi...
Hangi kalemin kimde yaralar kanatacağını, hangi kelimenin kimde ufuklar açacağını bilemezken çıkıyor karşısına pervasız duruş.
İşte kanat sesleri martıların...
Ah olsa kolay, silinmiyor ki insanlığın kiri, ölüm mü paklar ancak? Ya toprak almazsa içine cansız bedeni?
Buğunu silip kendimi gördüm
Şimdi öyle bir şarkı var ki içimde
Bütün varlığımı yakıp
Kendimi bir sese ısmarladım...

Ne varsa bana dair, ne varsa dünyaya dair, ne varsa zamanın yönüne dair... bir kalemde çekilir fotoğrafı asılır duvara. Film geçerken gözler önünde, hareketsiz durur öylece yetmiş yıl. Ölüm bile silemez yaşanmışları.
Desem ki ben de unuttum
Sesimin bütün renklerini...



GÜL VE HANÇER - Mustafa Özçelik
Ekleme Tarihi: 02.04.2006 - 16:59
Bu mesajı bildir   Yusuflu üyenin diğer mesajları Yusuflu`in Profili Yusuflu Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1367 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
bahar61 (48), ebrar22 (52), muzo 02 (53), abdulberr (57), Sakarya5461 (54), canan85 (39), Abdulkadir056 (27), Alaaddin_E (51), betus86 (38), zeynepcik (41), halebi (40), ammarh. (58), hatice gönül (39), karamurad (57), erens (42), ZeYD-CaN (37), pazarci (40), bkaya85 (39), can38 ()
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.70382 saniyede açıldı