0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » İBRET TABLOLARI » Onursuz Dilencilik ve Onurlu Yardım Talebi Olarak “Dua”

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 1 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
zeyn su an offline zeyn  
Onursuz Dilencilik ve Onurlu Yardım Talebi Olarak “Dua”

28 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 21.02.2004
En Son On: 10.08.2011 - 07:41
Cinsiyeti: Erkek 
Onursuz Dilencilik ve Onurlu Yardım Talebi Olarak “Dua”
Prof.Dr.İlhami GÜLER
1- Duanın Tanımı ve Meşruiyeti
Dua, lugat anlamıyla rütbe olarak kendinden üstün olan birinden bir şey talep etmektir. Istılahî anlamda ise insanların Allah’tan bir şey talep etmeleridir. Duanın meşruiyetini, alanını ve şartlarını Kur’an ortaya koymuştur. Duanın meşruiyetini ortaya koyan ayet şöyle der: “Eğer kullarım sana Benim hakkımda sorular sorarlarsa, (bilsinler ki) Ben çok yakınım, dua edenin yakarışına her zaman karşılık veririm. Öyleyse onlar da bana karşılık versinler, bana inansınlar ki doğru yolu bulabilsinler.” (2-Bakara/186) Duadan önce insanın Allah’ı sık sık hatırlaması, O’na hamd ve şükür etmesi gerekir. Çünkü başta kendi varlığı olmak üzere sahip olduğu her şey Allah’a aittir. Her şeyi Allah insana lütuf ve hibe olarak vermiştir. Allah’ı unutma istiğna, istikbar ve umursamazlıktan kaynaklanan bir küfür (nankörlük)dür. Allah’ı sık sık hatırlama (zikir) bir ibadettir. Duayı mümkin kılan zemin Allah ile insan arasında temeli insanın özgür iradesine dayanan ahlâkî ilişkidir. Dua, insanın istiğna ve istikbardan vazgeçerek dinî ve dünyevî meselelerde Allah’ı yardıma çağırmasıdır. Bu nedenle Allah inanmayan müşriklere şöyle hitap etmiştir. “Şayet duanız (Bana yönelmeniz, itaatiniz, inancınız) olmazsa size ne diye değer vereyim? Siz yalanladınız ve günahınız yakanızı bırakmayacaktır.” (25-Furkan/77) Bu bağlamda başka bir ayet de şöyle der: “Ama kim Beni hatırlamaktan yüz çevirirse bilsin ki onun dar bir hayat alanı olacaktır.” (20-Taha/124) O halde Kur’an’a baktığımızda hangi alanlarda dua mümkündür?
2- Duanın Alanları
a) İstiğfar (Affedilme Talebi): Kur’an’da geçmiş kavimlerin ve peygamberlerin Allah ile olan ilişkilerinde iktibas edilen dua örneklerinin büyük bir bölümü günahlardan pişmanlık şartı (tövbe) ile Allah’tan dünyada ve ahirette af, bağışlanma talebidir. Örneğin: “Ey Rabbimiz! Sana inanıyoruz, bizi affet, günahlarımızı bağışla, bizi ateşin azabından koru...” (3-Âl-i İmran/17) Kur’an’da buna benzer yüzlerce dua örneği vardır.
b) Hidayet Talebi: Allah’tan istenecek yardım talebi alanlarından biri de dinî anlamda doğru yola ulaşmak ve burada daim olmak için O’ndan yardım talep etmektir. “Rabbimiz bizi doğru yola ilet...” 1-Fatiha/2), “Rabbimiz, hidayete erdikten sonra kalbimizi kaydırma...” (3-Âl-i İmran/8)
c) Kötü Karakterli Varlıkların ve İnsanların Şerrinden Korunma (İstiaze): “De ki: Ey Rabbim, şeytanın vesvesesinden Sana sığınırım.” (23-Müminûn/97) “De ki: Yarattıklarının şerrinden şafağın Rabbine sığınırım.” (113-Felak/1-2)
d) Dinî-Ahlâkî Faaliyetlerde Yardım: “Ayaklarımızı sabit kıl ve kâfirlere kaşı bize yardım et.” (2-Bakara/250), “(Lut şöyle dediglücklich Ey Rabbim bozgunculuğa ve yozlaşmaya yol açan bu insanlara karşı bana yardım et.” (29-Ankebut/30)
e) Genel Olarak Dünyevî ve Uhrevî Menfaat: “İnsanlardan bazıları: “Rabbimiz, bize bu dünyada da ahirette de iyilik ver, bizi ateşin azabından koru” (2-Bakara/201) derler.” Ve onlar ki “Ey Rabbimiz bize göz nuru olacak eşler ve çocuklar bahşet.” diye dua ederler.” (25-Furkan/74)
Peygamberimizden de bu alanlara ilişkin çeşitli hadis mecmualarında değişik dualar nakledilmiştir. Nevevî, bunları “el-Ezkâru’n-Neveviyye” adlı kitabında toplamıştır .
3- Duanın Ahlâkî Şartı
İnsanın Allah’ı yardımına çağırabilmesi için öncelikle işin kendine düşen bölümünü gerçekleştirmesi temel ahlâkî şarttır. Kur’an şöyle der: “Gerçek şu ki, insanlar kendilerini değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez.” (13-Ra’d/11) Başka bir ayet de şöyledir: “Bir toplum kendi gidişatını değiştirmedikçe, Allah o topluma bahşettiği esenliği değiştirmez.” (8-Enfal/53) Bu ayetlere yazdığı dipnotta M. Esed şöyle diyor: “Bu ifade(ler)in olumlu ve olumsuz olmak üzere iki anlamı vardır: Yani, insanlar kendi nefislerini fesat ve yozlaşmaya terketmedikçe Allah yardım ve esirgemesinden onları yoksun kılmaz. Buna karşılık yine Allah, bilerek-isteyerek günah işleyen kimseler kendi içlerindeki eğriliği, olumsuz eğilimleri değiştirerek bunu hak etmedikçe onlara rahmet ve inayetini nasip etmez. En geniş anlamıyla bu ifade(ler) hem bireysel hem de toplumsal hayata yön ve biçim veren; taşıyıcılarının ahlâkî niteliklerine ve “iç dünyalarındaki” ruhî/manevî biçimlenmelere göre uygarlıkları yükselten ya da alçaltan ilâhî sebep-netice ilke ya da ilişkisini yani “Sünnetullahı” dile getirmektedir.” O halde dua, hangi alanda olursa olsun Allah’ın geniş merhametine ve zenginliğine güvenerek, ortaya herhangi bir irade ve eylem koymadan beleş, hibe olarak bir şey isteme değildir. Allah karşılıksız hibesini insana önceden vermiştir. İnsanın kendi varlığı ve yeryüzündeki bütün rızıklar bu karşılıksız rahmeti, hibeyi ifade eder. İmtihanla insandan istediği bir çaba, irade ve eylem ile O’ndan yardım talep etmektir. Hiçbir şey yapmadan dua ile Allah’tan bir şey istemek onursuz bir dilenciliktir. Dilencinin insanlar nezdindeki haysiyeti ne ise, dua ile Allah’tan ön çabasız yardım isteyenin Allah nezdindeki yeri aynıdır. Onurlu ve akıllı bir insan işin hangi raddesinde Allah’a başvuracağını bilir. Dua etmek için “yüzün tutması” gerekir. Yüzsüzler (onursuzlar) vara-yoğa karşı Allah’a yüzsüzlük ederler.
Bu nedenle Mutezilî âlimler dua için “istihkak”ı şart koşmuşlardır . Yardımı haketmeden yardım talebi edepsizliktir. Alexis Carrel bu konuda şöyle der: “İhtiyaç duyduğumuz bir şey için Allah’tan yardım dilememiz tümüyle geçerli bir hareket olmasına rağmen, kendi çalışmamızla elde edebileceğimiz şeyleri veya ihtiraslarımızın gerçekleşmesi için dua etmek abestir... Dua, durumunu arzetme ve isteklerini sıralamanın çok üstünde, yücelere varan bir şeydir. İnsan duayla her şeyin yaratıcısı ve sahibi olan Allah’a O’nu sevdiğini, O’nun nimetlerine şükrettiğini ve O’nun iradesi doğrultusunda her zaman hareket etmeye hazır olduğunu gösterir . Bu konuda Ali Şeriatî de şöyle diyor: “Halk yığınları ümitsizleştirilmiş, aciz bırakılmış, kendilerini zayıf görmüşler, isteklerini ele geçirmek konusunda yetersiz saymışlar. Çoğunlukla duanın bu tür algılanışıyla yürüye gelmişler ve inanmışlar ki dua insanın yetersizliği ve zayıflığı karşılayışı ve sorumluluktan kaçışıdır. Oysa iş zorluk, sabır, iman, düşünce, direnme, karşı koyma ve tahammül elde edebilme ve bu özelliklere kavuşmak amacıyla duaya bir araç olarak bir aracı olarak ihtiyaç duyar... Çünkü dua salt insan zaafının giderilmesi değildir. Belki dua, insan gücünün takviyesi, olumlu işlerin sürdürülmesi ve bireyin bireysel ve toplumsal yaşamını düzenleme işidir .
Dua, Allah’a iş yaptırma değil; iş yapmak için Allah’tan güç talep etmektir. Müminlerin Allah’tan sabır (direniş gücü) talebi (2/45, 177) ve Allah’ın sabredenlerle “beraber” olması (8/46) bunu ifade eder. Allah, önşartları gerçekleştirmiş insanların dua talebini –eğer ederlerse- kabul eder ve işlerini kolaylaştırır. Dua, şuurla “edilecek” bir şeydir, çünkü aynı zamanda “ibadet”tir. O, şuursuzca ezbere “okunacak” bir şey değildir. Herhangi bir alanda üzerimize düşeni hakkıyla yerine getirdikten sonra ihlas ve samimiyetle Allah’a yönelip, O’na sığınarak yardım talep edersek, ancak böyle bir duanın kabul olma ihtimali vardır. Allah yalaka, geveze ve beleşçilerin yüzüne bakmaz. Mehmet Akif bu tip insanların dualarını şöyle tavsif ediyor:
Bütün o işleri Rabbim görür: Vazîfesidir...
Yükün hafifledi... Sen şimdi doğru kahveye gir!
Çoluk, çocuk sürünürmüş sonunda aç kalarak...
Hudâ vekîl-i ümûrun* değil mi? Keyfine bak!
Onun hazîne-i in’âmı** kendi veznendir!
Havâle et ne kadar masrafın olursâ...
Verir! Silâhı kullanan Allah, hudûdu bekleyen O;
Levâzımın bitivermiş, değil mi? Ekleyen O!
Çekip kumandası altında ordu ordu melek;
Senin hesâbına küffârı hâk-sâr*** edecek!
Başın sıkıldı mı, kâfî senin o nazlı sesin:
“Yetiş!” de, kendisi gelsin, ya Hızr’ı göndersin!
Evinde hastalanan varsa, borcudur: Bakacak;
Şifâ hazînesi derhal oluk oluk akacak.
Demek ki: Her şeyin Allah... Yanaşman, ırgadın O;
Çoluk çocuk O’na âid: Lalan, bacın, dadın O;
Vekîl-i harcın**** O; kâhyan, müdîr-i veznen O;
Alış seninse de, mes’ûl olan verişten O:
Denizde cenk olacakmış... Gemin O, kaptanın O;
Ya ordu lâzım imiş... Askerin, kumandanın O;
Köyün yasakçısı; şehrin de baş muhassılı O:
Tabîb-i âile*****, eczacı... Hepsi hâsılı O.

Ya sen nesin? Mütevekkil! Yutulmaz artık bu!
Biraz da saygı gerektir... Ne saygısızlık bu!
Hudâ’yı kendine kul yaptı, kendi oldu Hudâ;
Utanmadan da tevekkül diyor bu cürete... Ha?
Maalesef dua konusu bugün İslâm dünyasında ve ülkemizde çok sayıda insan nezdinde Allah’a karşı bir saygı ve huşu olmaktan çıkıp bir “edepsizlik”e dönüşmüştür. Eğitimsiz, tembel, edilgen, güçsüz kitleler “dua” ile Allah’ı kandırma peşindedir. “Velî”ler ve onların mezarları (yatırlar) daha doğrusu “ruhları” araya “torpil” olarak konularak Allah’tan dünyevî taleplerde (iş, çocuk, koca vs.) bulunulmaktadır.
Uydurma hadislere dayanarak kimi Kur’an sûrelerine ekstra “fazilet”ler atfedilerek bunların ezberden (anlamsız) okunması, yazılması veya üzerinde taşınmasıyla dünyevî menfaatlerin elde edilebileceği veya zararların defedileceğine inanılmaktadır. Ortalıkta bir sürü özel, hazır ve de “garantili” dua dolaşmaktadır. Cevşen, Karınca duası (Bereket Duası), Kahriye, Hacet duası vs. Olay, “ibadet” olmaktan çıkıp, emeksiz “ekonomiye” dönüşmüştür. Güçsüz, iradesiz, düşüncesiz ve de ahlâksız acizlerin ekonomisi. Duanın “Arapça” olması daha makbul değildir; her toplum kendi diliyle dua yapabilir, dua sözlü olması da gerekmiyor, kalpten ihlasla geçmesi yeterli. Duanın sesli, toplu ve kafiyeli olması toplumsal tasanudu artırır, ancak kabulü “amin” diyenlerin istihkakına ve samimiyetine bağlıdır.
Kendimiz için dua edebileceğimiz gibi, başkalarına da edebiliriz. Başkalarına ettiğimiz duanın kabulü bizim ehliyetimize, onların da istihkakına bağlıdır. Temiz ağızlardan çıkan dua temizlenmek isteyenler için anlamlıdır. Aleyhte dua (beddua) yine eden ve edilen açısından istihkak şartına bağlıdır. Allah, insanların birbirlerinin intikam aracı değildir. Ancak, haklı mazlumun bedduasıyla Allah arasında perde yoktur denir: “Alma mazlumun “ah!”ını (bedduasını), çıkar aheste aheste.” Sözü bu tecrübeyi dile getirir.
Türkiye’de kimi “Mevlidhan”ların ve kimi cami imamlarının okudukları dualar, çoğunlukla edepten ve estetikten yoksun “dilencilik” örnekleridir. Bunlar Allah’a “dua” olmaktan ziyade başka “birilerine” şirinlik gösterileridir. Avaz avaz bağırmak, hiçbir emek, zahmet, çaba ve ihlas ortaya koymadan beleş-büyük şeyler istemek ayıptır. Örneğin, tabiî afetler oluşması için her şeyi ihmal ettiğimiz halde “ülkemizi âfât-ı semaviyyeden ve arziyyeden koru” diye dua etmek anlamsızdır.
Sonuç olarak, Allah hepimize izan, akıl, samimiyet ve edep versin. Tabii biz bunlara ihtiyaç duyup elde etmek için gerekli adımı atmak kaydıyla.
Ekleme Tarihi: 21.07.2007 - 16:21
Bu mesajı bildir   zeyn üyenin diğer mesajları zeyn`in Profili zeyn Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1293 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
SaYaCGIN (48), AnneminSariGülü.. (34), kotza1 (55), keremcik (52), fatih GUNES (49), muhsin p.o. (52), tuva (42), Dostluklar_Baki (39), meydan26 (50), mehlika akasya (45), panter32 (50), NÖBETCI (47), baranbari (49), friendsofmehdi (39), tatar_salih (36)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.58907 saniyede açıldı