0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » DİĞER DİNİ KONULAR » LÜTFEN NASİPLENİN

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 3 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  
LÜTFEN NASİPLENİN

Moderator
4254 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 04.06.2007
En Son On: 30.07.2020 - 23:50
Cinsiyeti: Erkek 
LÜTFEN NASİPLENİN
Kurân ahlakı ile ahlâklanmış şuurlu bir Müslümanda bulunması gereken başlıca özellikler şunlardır:
1- Allahın birliğine ve Ondan başka ilâh olmadığına, Allahın meleklerine, peygamberlerine, Hazret-i Muhammed (aleyhisselâm)ın Allahın kulu ve peygamberi olduğuna, peygamberlere kitap gönderildiğine, âhiret gününe, öldükten sonra dirilmeye, hayır ve şerrin Allahın yaratmasıyla olduğuna şüphesiz inanır ve dili ile de bunları ifade (ikrar) eder.
2- Allahın emreylediği ve Hz. Muhammed (aleyhisselam)ın gösterdiği şekilde namazını kılar, orucunu tutar, malının zekâtını verir. Ayrıca yetimlere, yoksullara, muhtaçlara, hısım ve akrabalara, yolda kalmışlara malı ve imkânları ile seve seve yardımda bulunur.
3- Allahın ve Hz.Peygamberin emirlerine itâat eder ve ahlâkî vazifelerini eksiksiz yapar.
4- Mühim ve tehlikeli durumlarda asla sarsılmaz, gevşeklik göstermez. Allaha itimat eder.
5- Felâketleri metanetle karşılar. Bunları sarsılmadan atlatabilmek için, bütün kuvvetini sarf eder, sabır ve tahammül gösterir. Allahtan ümidini kesmez.
6- Ana-babaya itaat eder, onların kalplerini kıracak en ufak sözlerde ve işlerde bulunmaz.
7- Sözünde durur, ahdine vefa gösterir, emanete hıyânet etmez.
8- Üzerine aldığı her türlü vazifeyi, en güzel şekilde yapmaya çalışır.
9- Kılık kıyafetini, oturup yattığı yeri, bütün eşyalarını kirden ve pastan; kafasını kötü fikirlerden; kalbini fena duygulardan; dilini çirkin ve kaba sözlerden temizler. Beden ve ruh temizliğiyle herkese örnek olmaya çalışır.
10- İnsanlar arasında ihtilaf çıkarmaktan, insanları birbirine düşürecek sözlerden ve işlerden sakınır.
11- Kimsenin ayıplarını, gizli hallerini araştırmaz ve ortaya dökmez.
12- Bilmediği bir şey hakkında hüküm vermez.
13- Şahsiyetini kumar, içki, uyuşturucu sıgara gibi kötü alışkanlıklardan korur; riyakârlık, dalkavukluk ve hilebazlığa tenezzül etmez.
14- Başkalarına karşı kibirlenmez, büyüklük taslamaz.
15- Kötülüğün, ahlâksızlığın her çeşidinden; gizlisinden, açığından, büyüğünden, küçüğünden sakınır; daima halkın iyiliği için çalışır.
16- Özü sözüne, içi dışına uygun ve dosdoğru olur.
Her nerede olursa olsun, kendi aleyhine bile bulunsa, hak ve doğruluktan ayrılmaz. Düşmanlarına karşı dahi adaleti ve insafı elden bırakmaz. Onların düşmanlıkları dolayısıyla, adaleti çiğnemez.
17- Yalan söylemez, yalan yere yemin etmez, yalan şahitliği yapmaz. Yalancılıktan nefret duyar.
18- Nefsinin alçak ve süflî arzularına uyarak doğru yoldan sapmaz. İffetten şaşmaz. Kötülerle dostluk kurmaz.
19- İsraftan da, cimrilikten de sakınır.
20- Ne eliyle, ne diliyle hiçbir kimseyi incitmez.
21- Komşularını sever ve sayar ve onları hiçbir şekilde gücendirmez.
22- Varlık zamanında da, darlık zamanında da başkalarına elinden geldiği kadar yardımda bulunur.
23- Öfkesini yenerek, kendine karşı yapılan kusur ve kabahatleri afveder, intikam sevdasına düşmez.
24- Bir kötülük işler veya bir haksızlık yapacak olursa, hemen Allahı hatırlayarak Ondan af ve mağfiret diler, yaptığına pişman olur. Telafisi cihetine gider.
25- Her iyi işe destek olur, maddî ve mânevî yardımda bulunur. İnsanlara iyilik tavsiye eder. Fenalığa ve zulme asla yardımcı olmaz. Kötüleri korumaz ve herkesi kötülükten çevirmeğe çalışır.
26- Dargınları barıştırmak için çalışmayı vazife bilir. Kin gütmez, kimseye haset etmez, herkese faydalı bir insan olmağa özenir.
27- Fertlerin ve toplulukların nasıl yükseldiklerini, nasıl gerilediklerini ve nasıl düştüklerini tetkik ederek, onlardan ibret alır ve bu suretle başkalarının düştükleri hatalara düşmemeye çalışır.
28- Kim söylerse söylesin hakkı kabul eder. İlim ve hüneri, hikmet ve hakikati, nerede bulursa alır ve bunda hiç taassup göstermez.
29- Asla tembel değildir. Dünya için hiç ölmeyecekmiş gibi çalışırken, yarın ölecekmiş gibi de âhirete hazırlanır, her iki vazifesini de eksiksiz yapar.
30- Allah yolunda, millet ve memleket uğrunda her türlü fedakârlığa katlanır, yerine göre canını bile vermekten çekinmez.
31- Yapacağı bir işin önünü sonunu düşünmeden, hatırına gelir gelmez hemen yapmaya kalkışmaz. İbadetinde ve hayır hizmetlerinde acele ederek görevini eksik bırakmaz; ama geriye de kalmaz, daima ileri koşar.
32- Müslümanların derdini kendine dert edinir ve onların iyiliğine çalışır. Hastalarını arayıp sorar, sıkıntılarını gidermeye uğraşır, cenazelerine gider, kendisinden büyük olanları, hele ihtiyarları sayar, küçüklere acır ve her canlıya karşı şefkatli olur.
33- Herkese kardeş muamelesi yapar, başkalarının hayatlarına, haklarına, kendisininki gibi saygı duyar.
34- Kimse ile alay etmez, kimseye kötü bir lakap takmaz. Dilini gıybet, iftira ve yalandan; her türlü kötü ve çirkin sözlerden korur.
35- Herkesle hoş geçinir, dargınları barıştırmaya çalışır, üç günden fazla hiç kimseye küs durmamaya gayret eder.
36- Sevdiğini Allah için (yani bir karşılık beklemeyerek) sever; sevmediğini de yine Allah için sevmez.
37- İşlerinde kararsız ve evhamlı olmaz. Bir işin meydana gelmesi için mutlaka yapılması gereken sebeplere yapıştıktan sonra, Allaha tevekkül eder.
38- Allah ve Peygamber sevgisini, her şeyden üstün tutar. Allah sevgisi ve Allah korkusu, onun bütün dünyasını kaplar.
39- Her ne suretle olursa olsun şüpheli şeylerden kaçınır.
40- Bir Müslüman için en büyük gaye; hakiki bir Müslüman olmaya çalışmak, Müslümanlığın öğrettiği faziletleri yaşamak ve yaşatmak ve bu suretle bütün insanlığa örnek olmaktır..
............................................
MÜMİN YALANCI OLAMAZ!
Yalan; nifak alâmetlerindendir. Peygamberimiz:
Yalan nifakın kapılarından bir kapıdır buyurmuştur.
Yalan, büyük bir hıyânettir. Peygamberimiz bu hususta da:
En büyük hıyânet, arkadaşına haber verdiğin sözde o sana inandığı halde, senin ona yalan söylemendir buyurmuştur.
Çünkü yalanda emniyeti su-i istimal, itimadı kötüye kullanmak durumu vardır.
Yalan yalanı çeker. Yalana alışan kimse, artık onu âdet haline getirir. Peygamberimiz bu duruma da şu şekilde işaret buyurmuşlardır:
Kişi yalan söylemek ve yalancılıkla meşgul olmak sebebiyle, Allah katında yalancılar sınıfına yazılır.
Peygamberimiz, devamlı yaptıkları bir dualarında şöyle buyururlardı:
Allahım, kalbimi nifaktan, edeb yerimi zinadan, dilimi de yalandan temizle...
Yalancılık, îmanın zıddı bir hâldir. Zira küfrün esası yalandır. Gerçek mümin yalana tenezzül etmez. Yalan yoluyla insanları aldatmayı kendine yakıştırmaz.
Abdullah bir Cerad, bir gün Peygamberimize:
- Mümin zina günahı işleyebilir mi? diye sormuştu. Peygamberimiz:
- Olabilir, diye cevap verdi. Hz. Abdullah bu sefer:
- Yalan konuşur mu? diye sorunca, Peygamberimiz:
- Hayır, konuşmaz, buyurdu. Sonra da şu âyeti okudu:
Yalan uyduranlar, ancak Allahın âyetlerine inanmayanlardır (en-Nahl, 105).
Bu hususta şu hadîs-i şerif de mânidardır:
Her haslet müminde bulunur. Yalnız hıyânet ile yalan bulunmaz.
Yalan yere yemîn etmek, yalan konuşmaktan çok daha kötüdür. Çünkü burada yalana Allahı şahid tutmak durumu vardır. Bu sebeble Peygamberimiz:
Kim bir Müslümanın haksız yere malını almak için, yalan yemîn ederse, Allah Teâlâ, kendisinden gazaplı olduğu halde, Allaha mülâki olur buyurmuştur.
ŞÖHRET, KALBİ ÖLDÜREN ZEHİRLİ BAL...
Şöhret; insanlar nezdinde şan ve şeref kazanmak, itibar bulmak, ün yapmak, övülmek demektir.
İslâma hizmet yolunda ihlâsla çalışan, Allahın meşhur ettiği kimseler hariç, şöhret peşinde olmak kötü bir haslettir.
Enes bin Mâlikin rivayetinde Peygamber Efendimiz:
Dîninde olsun, dünyalığında olsun parmak ucu ile gösterilmek, kula kötülük olarak yeter. Allah Teâlânın korudukları bundan müstesnâdır buyurmuştur.
Şöhret isteği kalbi öldürür, insanı riyâya götürür.
Bu yüzden İslâm büyükleri şöhretten, etraflarına adam toplamaktan sakınırlardı.
Adamın biri bir yolculukta İbn-i Muhayrize arkadaş olmuştu. Ayrılacağı zaman:
- Bana bir öğüt ver, demişti. İbn-i Muhayriz de:
- Mümkünse bil, fakat bilinme. Yürü, fakat peşinden kimseyi sürüklemeye kalkışma. Sor, fakat kendine soru sordurup da bilgiçlik taslama... dedi.
Adamın biri Bişr bin Hâris
- Bana vasiyet et, dedi. Bişr de:
- Şöhretten sakın, temiz lokma yemeye gayret et, cevabını verdi.
Bişr-i Hafî, Şöhreti sevenin dîni zayıflar, rezîl olur. Şöhreti seven kimse, âhiretin zevkine eremez demiştir.
Bediüzzaman da:
Şöhret ayn-ı riyadır ve kalbi öldüren zehirli bir baldır ve insanı insanlara abd ve köle yapar. O belâ ve musibete düşersen İnnâ lillâhi ve innâ ileyhi râciûn de, o belâdan kurtul demiştir.
Kulun, kendinin bir gayreti olmadan Allah Teâlânın teşhiri ile meşhur olması, kötü bir durum değildir. Esasında şöhretin fitne oluşu, zayıf iradeli insanlar içindir. Yoksa kuvvetli iradeye sahip olanlar, zaten şöhrete kıymet vermezler.
ÖZ TAŞIYAN İNSANLARA PİRİM VERMEYİN!
İslâmın menettiği kötü huy ve davranışlardan biri de nemîmedir. Nemîme; söz getirip götürmek, koğuculuk yapmak, gammazlamak, birinin aleyhinde konuşulan sözü, ifsat niyeti ile kendisine ulaştırmak demektir.
Müslümana yakışan, insanların hallerinden hoşa gitmeyecek bir şeyi gördüğü veya duyduğu zaman susmasıdır.
Ancak bir Müslümana faydası olacak veya bir kötülüğü önleyecekse onu açıklayabilir. Birinin, bir adamın hakkını yediğini gördüğünde, onun aleyhinde şahitlik yapmak gibi.
Koğucular ve gammazlar yüzünden nice dostların arası açılır, nice düşmanlıklar baş gösterir.
KOĞUCULUĞU ÖNLEMENİN YOLLARI
Kendisine söz getirilen kimseye 6 vazife düşmektedir:
1. Kendisine getirilen sözlere hemen inanmamalıdır. Zira, arada lâf götürüp getiren, gammazlık eden kimseler fâsıktır. Şehadetleri makbûl değildir. Kurda:
Ey müminler! Eğer fâsıkın biri size bir haber getirirse, onun iç yüzünü araştırın. Yoksa bilmeden bir millete, topluluğa fenalık edersiniz de sonra ettiğinize pişman olursunuz. (el-Hucurât-6) buyurulmaktadır.
2. Lâf getiren kimseyi, bu hareketinden dolayı aşağılamalı, yaptığı işten vazgeçirmeye çalışmalıdır.
3. Allah için, lâf getirip götürme hareketine kızmalıdır. Zira bu fiil Allah katında sevimsiz bir iştir. Allahın sevmediği bir işe buğzetmek ise vacibdir.
4. Gammazın sözü ile, gammazladığı adama sui zan etmemelidir.
5. Gammazın sözüne hiç değer vermemeli, onu mesele yapmamalı, doğru olup olmadığını araştırmaya bile ihtiyaç duymamalıdır.
6. Gammazın sözünü başkalarına anlatarak, kendisi de gammaz durumuna düşmemelidir.
Halife Ömer bin Abdülâzize birisi gelerek:
- Filânca senin için şöyle şöyle diyor, dedi. Ömer bin Abdülâziz de ona cevaben:
- İstersen bu işi araştıralım. Şayet yalancı çıkarsan Bir fâsık size haber getirdiği zaman... (el-Hucurât-6) âyetinin hükmüne girersin. Şayet duyduğun doğru çıkarsa.
Dili ile iğneleyen, koğucuk eden (Kalem, 11) âyetinin şümûlüne dahil olursun. Her iki halde de mesulsün. İstersen 3. şıkkı tercih edelim. Seni bu sözden affedelim. Hiç duymamış ve söylememiş ol. Bu iş de böylece kalsın dedi.
Adam da:
- Af diliyorum. Bir daha böyle bir işe girmem, karşılığını verdi.
Bir bilge kişiyi, dostlarından biri ziyarete gelir. Ziyaret sırasında, ona, diğer bir dostunun, aleyhinde olan sözlerini anlatır. Bilge kişi:
- Bu ziyaretin çok kötü oldu, der.
Adam sebebini sorar. Bilge kişi de durumu şöyle izâh eder:
- Çünkü, ziyaretinde üç büyük hatâ işledin:
Birincisi, dostumla aramı açtın.
İkincisi, kalbimin huzurunu kaçırdın.
Üçüncüsü de, sana olan itimadımı kırdın.
Bu sözle koğuculuğun bütün zararları ifade edilmiş olmaktadır.
CÖMERTLİKTE EN ÜSTÜN DERECE
Kendisi muhtaç olduğu halde başkasına yardımda bulunmak, başkasının ihtiyacını kendi ihtiyacına tercih etmek, Müslümana has ulvî bir haslettir. Bu haslete îsar hasleti denilmiştir.
Îsar, cömertliğin en üst derecesidir. Cömertlik, insanın muhtaç olmadığı şeyi, ihtiyacı olanlara vermektir. Kendisi muhtaç olduğu halde başkasına vermek, elbette daha üstün bir meziyet, erişilmesi güç bir fazilettir.
Îsar hasletinin üstünde bir ahlâkî derece yoktur. Allah Teâlâ bu bakımdan ashâb-ı kirâmı övmüş ve Kendileri zaruret içinde bulunsalar bile, başkalarını kendilerinden önde tutarlar, tercih ederler (el-Haşr, 9) buyurmuştur.
Resûl-i Ekrem (A.S.M.) da şöyle buyurmuştur:
Kim canı bir şey istediği halde, başkasını kendi üzerine tercih ederse, günahları bağışlanır.
Hz. Âişe validemiz: Resûl-i Ekrem dünyadan irtihal edinceye kadar 3 gün birbiri peşine karnımız doymamıştır. Dilesek doyurabilirdik, fakat daima başkalarını kendimize tercih ederdik buyurmuştur.
Bir gün Peygamber Efendimize bir misafir geldi. Evde yedirecek bir şeyi yoktu. Ensardan bir zat misafire sahip çıktı. Alıp evine götürdü. Evde yalnızca bir kişilik yemek vardı. Kendileri yemeyip onu misafire verseler, misafir yemezdi. Ensarlı sahabî buna bir çare bulmakta gecikmedi. Bir bahane ile yemeğe ışıksız, karanlıkta oturdular. Kendisi yer gibi ağzını kımıldatıyor, sofraya elini götürüp getiriyor, fakat hiçbir şey yemiyordu. Misafir durumun farkında olmadan kaptaki yemeği yedi. Böylece misafir karnını doyurdu. Ev sahipleri ise, aç kaldılar. Sabahleyin Resûl-i Ekrem (A.S.M.) ev sahibine:
Allah Teâlâ sizin misafirinize karşı takındığınız bu tavırdan razı oldu buyurdu. Ayrıca bu hâdise üzerine yukarıda meâlini verdiğimiz îsar âyeti nâzil oldu.
Abdullah bin Cafer bir gün arazisine giderken, yolda bir başkasının hurmalığına uğramıştı. Orada siyahî bir köle çalışıyordu. Köle azığını aldı. O sırada bir köpek de bahçe duvarından içeri sıçradı. Köle üç parça halindeki azığını bu köpeğe attı. Köpek ekmekleri yedi. Abdullah bakıyordu. Köleye döndü ve:
- Her gün ne miktar nafakan var, diye sordu. Köle de:
- İşte bu gördüklerin, dedi.
Abdullah:
- O halde niçin hepsini köpeğe attın? dedi. Köle:
- Bu köpek uzaktan gelmiş, halinden çok aç olduğu belli. O aç iken ben karnımı doyuramam, dedi.
Abdullah:
- Peki sen bugün ne yapacaksın, ne yiyeceksin? diye sordu. Köle:
- Ben de bugün böyle idare ederim, dedi. Abdullah:
- Şu köleye bak. Ben ondan daha zengin olduğum halde, o benden daha cömerttir, diye kendi kendine söylendi. Ve bahçe ile birlikte köleyi ve içindeki malzemeyi satın aldı. Köleyi âzâd ederek, bahçeyi de kendisine hediye etti.
Hz. Ömerin anlattığı şu hâdise de mânidardır:
Resûl-i Ekrem’in ashâbından birine bir koyun kellesi hediye edildi. Bu zat:
- Falanca kişi benden daha açtır diyerek kelleyi ona gönderdi. Kelle bu şekilde 7 kişiyi dolaştıktan sonra nihayet ilk verilene geri geldi. Çünkü içlerinde en açı o idi.
Huzeyfe şöyle anlatmıştır:
Yermük harbi sırasında yaralılar arasında bulunan amcamın oğlunu aramak üzere çıktım. Yanımda bir miktar su vardı. Amca oğlunu buldum. Su isteyip istemediğini sordum. İsterim, dedi. Tam suyu vereceğim zaman öteden biri:
- Ah, su diye inledi. Amcaoğlu ona gitmemi ve suyu ona götürmemi işaret etti. Gittim, baktım ki Asın oğlu Hişam. Tam ona su verirken öteden biri, ah diye inledi. Hişam da, beni ona gönderdi. Gidinceye kadar o kişi öldü. Hişama döndüm. O da ölmüştü. Amca oğluna geldiğimde onun da vefat ettiğini gördüm. Neticede su elimde kalmıştı. Allah hepsine rahmet etsin.
Bizi güçlü yapan, yediklerimiz değil, hazmettiklerimizdir.
Bizi zengin yapan kazandıklarımız değil, muhafaza ettiklerimizdir.
Bizi bilgili yapan, okuduklarımız değil, kafamıza yerleştirdiklerimizdir.
Ve bizi sevimli yapan da, başkalarına verdiğimiz öğütler değil, onları kendimizde uygulamamızdır.
Ali Havvâsa, Müslümanın karşılaşabileceği tehlikeler nelerdir? diye sorulduğunda şu cevabı vermişti:
- Aklın âfeti, devamlı ve lüzumsuz çekişme ve mücadele yapmasıdır.
İmanın âfeti, inkardır.
Amelin âfeti, tembelliktir.
İlmin âfeti, iddia sahibi olmaktır.
Sevginin âfeti, şehvet yolunu tutmasıdır.
Tevazünün âfeti, tahkir olunacak derecede, kendini aşağı tutmaktır; tezellüldür.
Sabrın âfeti, Allah Teâladan başkasına şikâyette bulunmaktır.
Azizliğin ve büyüklüğün âfeti, kibirlenmek, böbürlenmektir.
Cömertliğin âfeti, israftır.
Arkadaşlığın âfeti, kavgadır.
Anlayışın âfeti, münakaşadır.
Allah Teâlaya dua etmenin âfeti, baş olmaya, liderliğe meyilli olmaktır.
Zulmün âfeti, yayılmasıdır.
Adaletin âfeti, intikam duygusuna bürünmesidir.
Hürriyetin âfeti, sınırları aşmak, halden taşmaktır.
AHİRET AZIĞI
Ebu Zerr Hazretleri bir gün, Kabenin yanında ayağa kalktı ve halka hitaben şu konuşmayı yaptı:
- Ey insanlar! Sizden biriniz yolculuğa çıkmak istese, yolda kendisine yarayacak ve kendisini hedefine ulaştıracak kadar azık almaz mı?
- Evet alır.
- Âhiret yolculuğu, dünyada çıkmak istediğiniz yolculuklardan daha uzundur. Öyle ise, bu yolculukta size yarayacak azık edinin.
- Bu yolculukta bize yarayacak azık nedir?
- Sizi bekleyen büyük felaketlerden kurtulmak için Hac ediniz.
Sıcağı çok şiddetli olan uzun bir gün için oruç tutunuz.
Gecenin karanlığında kabirdeki yalnızlığa karşı, vakit namazlarını ve 2 rekat gece namazı kılınız.
Büyük bir günde beklemeye tahammül için, ya hayır söyleyiniz veya kötü söylemeyip susunuz.
O günün zorluk ve sıkıntılarından kurtulabilmek için, malınızdan zekât ve sadakalar veriniz.....
ALINTI
Ekleme Tarihi: 03.02.2009 - 19:43
Bu mesajı bildir   Muhtazaf üyenin diğer mesajları Muhtazaf`in Profili Muhtazaf Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
(K A Y R A) su an offline (K A Y R A)  

74 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 16.01.2009
En Son On: 01.03.2009 - 09:11
Cinsiyeti: ----- 
İnşaAllah bunları kavrayıp, amel eden kullardan oluruz.

Bilgileriniz ve paylaşımınız için Allah razı olsun.
Rabbim hizmetlerinizi daim eylesin inşaAllah.

Ekleme Tarihi: 04.02.2009 - 09:17
Bu mesajı bildir   (K A Y R A) üyenin diğer mesajları (K A Y R A)`in Profili (K A Y R A) Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Muhtazaf su an offline Muhtazaf  

Moderator
4254 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 04.06.2007
En Son On: 30.07.2020 - 23:50
Cinsiyeti: Erkek 
Amin Kardesim
Cümlemizden kardesim
Ekleme Tarihi: 04.02.2009 - 23:36
Bu mesajı bildir   Muhtazaf üyenin diğer mesajları Muhtazaf`in Profili Muhtazaf Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1188 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
Takoral (54), zemve (61), acercis (55), iboþ-medin.. (61), adalat (45), kenandekan (42), murat_88 (36), aysebusra (39), yitik sevda (35), ozenoglu (45), semerkand1 (46), Zuhur (51), RaSuLuMe_hAsReT.. (39), Þükrü Ö&e.. (60), yarin_81 (41), fatihomer68 (44), hatice.y (30), Cici Kiz Tuba (36), kuala (53), cafeerciyes (39), Mehmetcebe (43), JonTÜRK (43)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.62099 saniyede açıldı