|
|
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193 |
|
|
|
|
|
Ekleyen |
|
|
KUTLU DOĞUM SEVINCI SIZDE YAZMAZMISINIZ? |
|
|
875 Mesaj -
|
|
Kayıt Tarihi: 07.05.2007
|
En Son On: 22.01.2010 - 17:46
|
Cinsiyeti: -----
|
|
'Bahçıvan boşuna zahmet çekmesin...
suya versin gül bahçesini,
bin gül bahçesini suya verse
senın yüzün gibi bir gül açılmaz YARASULALLAH...
FUZULİ...
|
Ekleme Tarihi: 20.04.2009 - 15:31 |
|
|
Bir Kutlu Doğum Hatırası: Mal senin, borç benim!.. |
|
|
Moderator 4254 Mesaj -
|
|
Kayıt Tarihi: 04.06.2007
|
En Son On: 30.07.2020 - 23:50
|
Cinsiyeti: Erkek
|
|
Resulullah'ın (sas) ideali insanlığa hizmet etmekti. Yoksa insanlığı kendisine hizmet ettirmek değildi. O sebeple eline geçeni yemez yedirir, içmez içirir, yönettiği insanların mutluluğuyla mutlu olur, üzüntüsüyle de üzülürdü.
'Müslümanların derdiyle dertlenemeyen bizden değildir!' diyerek sızlanırdı.
Bu sebeple bir müddetten beri biriktirdiği imkânını yine dağıtmak istiyordu yoksullara. Çevresine de münadiler göndermiş, sesleniyorlardı Medine sokaklarında ihtiyaç sahibi yoksullara:
-Resulullah (sas) mescidin önünde miskin derecesindeki muhtaçları bekliyor, kimse mahrum kalmasın, miskinler gelip hisselerine düşecek yardımı alsınlar!.. Az sonra mescidin önünde en alt derecedeki yoksullar toplanmış, kasıp kavuran ihtiyaçlarını bir ölçüde karşılayacak imkâna kavuşacak olmanın sevincini yaşıyorlardı.
Nitekim düşündükleri gibi de oldu. Efendimiz gelenleri şöyle bir gözden geçirdikten sonra elindeki mevcudu da hesap ederek önünden geçenlere hisselerini verirken şefkat dolu tebessümlerle mutluluğunu açıkça belli ediyordu. Mutluydu. Çünkü en büyük sevincini yoksula yardım ederken duyuyordu. İşte o anda da ihtiyaç sahiplerinin sıkıntılarını gideriyordu. Nihayet elindeki imkân bitti, mevcut ihtiyaç sahiplerine de yetti. Demek ki hesap iyi yapılmıştı.
Ne var ki çok geçmeden ötelerden koşup gelen bir bedevi görüldü. Adam ufkuna doğru bakarak koşuyor hem de nefes nefese söyleniyordu:
-Yardım dağıttığınızı duydum, onun için koştum, ama yine de yetişemedim. Zaten ben hep böyle şanssızın biriyim. Şefkat ve merhamet menbaı sordu:
-İhtiyacın çok mu fazlaydı? Saymaya başladı ihtiyaçlarını. Hepsi de zaruri ihtiyaçtı. Ama Resulullah'ın da imkânı bitmiş, elinde avucunda olanı tümüyle vermiş, tek dirhemi bile kalmamıştı. Efendimiz dikkatle baktı yoksul adamın üzgün yüzüne. Sonra beklenmeyen açıklamasını yaptı:
-Üzülme, dedi ihtiyaçlarını yine alacaksın, hem de hiçbirini eksik bırakmadan!.
- Nasıl olacak bu, diyerek heyecanlandı yoksul adam?. Efendimiz kelimelere basarak konuştu:
-Şimdi buradan şehrin içine dal, ihtiyaçlarını nerede bulursan al, satıcılara da de ki:
- Mal benim, borç Resulullah'ın! Ödemeyi Resulullah yapacaktır!. Adam önce şaşırdı. Sonra Efendimiz'in ısrarı karşısında toparlanarak sevinçle çarşının yolunu tuttu. Alacaklarının hesabını yaparak gidiyordu.
Olayın şahidi olan Hazreti Ömer, fedakârlığın bu kadarını fazla buldu. Düşüncesini dile getirmekten kendini alamayarak dedi ki:
-Ya Resulullah! Sen gücünün yettiğiyle mükellefsin. Elinde olanı tümüyle verdin, geriye bir şey kalmadı, neden bu sefer de yardım edemediğin yoksulun borçlarını yükleniyorsun? Bu kadarı da fazla değil mi?..
Bu sözlerden hiç de memnun olmayan Resulullah'ın yüzündeki tebessümün kaybolduğu görüldü. Halbuki o ana kadar çok mutluydu. Sanki güller açmıştı mübarek yüzünde. Tebessümü hiç eksik olmuyordu. Yoksula yardım etmenin tarif edilemez mutluluğunu yaşıyordu. Bunun üzerine oradaki masum bakışlı bir sahabe söze karıştı:
-Ya Resulullah, dedi, sen Ömer'e bakma, ver, Arşın sahibi Allah sana yine verir, boş bırakmaz!. Fedakârlığını sürdürmesini isteyenden memnun olan Resulullah'ın (sas) tebessümü tekrar yüzünde belirdi. Şöyle ölçü veriyordu yoksula yardım konusunda: Hiçbir şeyi olmayan, çorbasının suyunu çoğaltsın, o da bulamayanların imdadına sulu çorba ile koşsun, yine çevresindeki yoksullara ilgisiz kalmasın... Bu anlayış içinde kutlayacağınız nice Kutlu Doğum'lar dileğimle...
|
Ekleme Tarihi: 20.04.2009 - 22:40 |
|
|
|
144 Mesaj -
|
|
Kayıt Tarihi: 10.06.2008
|
En Son On: 23.02.2011 - 21:17
|
Cinsiyeti: Bayan
|
|
Zaman o gül (asm) gibi gül görmedi zaman olalı
Gülün güzelliği dillere destan olalı
|
Ekleme Tarihi: 21.04.2009 - 23:32 |
|
|
|
25 Mesaj -
|
|
Kayıt Tarihi: 24.05.2008
|
En Son On: 21.02.2011 - 03:38
|
Cinsiyeti: Erkek
|
|
Aşkın ile aşıklar yansın ya Resulullah,
Seni sevmek muhabbettir,
|
Ekleme Tarihi: 22.04.2009 - 09:17 |
|
|
|
5108 Mesaj -
|
|
Kayıt Tarihi: 31.05.2005
|
En Son On: 21.01.2023 - 23:33
|
Cinsiyeti: -----
|
|
ALLAH razı olsun...
Peygamberimiz Kişi sevdiğiyle beraberdir...! buyurmuştur.
Peygamber Efendimizin şefaatine nail olan kullardan oluruz inşaALLAH.
Peygamberimize birer gül vermeye ne dersiniz...?
Canımıza...
Cananımıza...
Efendimize...
Peygamberimize...
Bu Güller Hz. Muhammed (sav)'e
|
Ekleme Tarihi: 22.04.2009 - 14:13 |
|
|
|
1090 Mesaj -
|
|
Kayıt Tarihi: 17.08.2008
|
En Son On: 05.04.2013 - 16:17
|
Cinsiyeti: Bayan
|
|
Belki de sana şöyle seslenmek istiyoruz.
Ey Sevgililer Sevgilisi nerdesin?
Gel artık yüzyıllar geçti aradan
Bir dua iklimiyle gel ne olur
Bir rahmet deniziyle gel ne olur
Sil bütün kanayan yaraları
Aydınlat yeniden bütün dünyamızı
Işık saçarak nur saçarak gel
Gel de ey güzeller güzeli
Nasıl gelirsen gel
|
Ekleme Tarihi: 22.04.2009 - 15:59 |
|
|
|
3 Mesaj
|
|
Kayıt Tarihi: 12.04.2009
|
En Son On: 08.05.2009 - 11:17
|
Cinsiyeti: Bayan
|
|
MEVLAM CÜMLEMİZİ ŞEFAATİNE NAİL EYLESİN MEVLAM YOLUNDAN AYIRMASIN
|
Ekleme Tarihi: 22.04.2009 - 23:28 |
|
|
|
875 Mesaj -
|
|
Kayıt Tarihi: 07.05.2007
|
En Son On: 22.01.2010 - 17:46
|
Cinsiyeti: -----
|
|
ALLAH cc razı olsun...devamını beklıyoruz inşaallah
|
Ekleme Tarihi: 23.04.2009 - 17:51 |
|
|
|
68 Mesaj -
|
|
Kayıt Tarihi: 30.03.2008
|
En Son On: 16.10.2013 - 22:42
|
Cinsiyeti: Bayan
|
|
|
Ekleme Tarihi: 23.04.2009 - 18:15 |
|
|
|
1090 Mesaj -
|
|
Kayıt Tarihi: 17.08.2008
|
En Son On: 05.04.2013 - 16:17
|
Cinsiyeti: Bayan
|
|
O NEBİLER NEBİSİ-MUHAMED’ÜL-EMİN’Dİ
SIKINTI GÖZYAŞLARI-MUHAMMED’(SAV) DİMLE DİNDİ
HZ PEYGAMBER’İM(SAV)-YİRMİ DÖRT SAATİNDE
ESENLİK OLUŞTURDU-GERÇEKTEN DE SON DİNDE
EŞ OLARAK MUHAMMED(SAV)-HAYIRLI BİRİSİYDİ
ESENLİKLER DİLEYEN-GERÇEKTEN DİRİSİYDİ
|
Ekleme Tarihi: 23.04.2009 - 18:22 |
|
|
|
875 Mesaj -
|
|
Kayıt Tarihi: 07.05.2007
|
En Son On: 22.01.2010 - 17:46
|
Cinsiyeti: -----
|
|
Alemler yaratıldı hürmetine Efendim
Melek insan hayrandır sünnetine Efendim
Sen habib-i hüdasın, mislin ve benzerin yok
Ne kadar şefkatlisin ümmetine Efendim
Adalet ve hürriyet seninle kemal buldu
Bir kıl dahi geçmedi zimmetine Efendim
Nice gözler vardır ki daha dünyada erdi
Gülcemalini görmek nimetine Efendim
Padişahlar kölendir, benim aklım ermiyor
Senden uzak insanın cinnetine Efendim
Alemde Bilal olmak herkesin kârı değil
Aklı olanlar koşar minnetine Efendim
Yüzün gülzar-ı cennet, nazarın kalbe şifa
Sensin tabib beşerin illetine Efendim
Yüce Allah katında şanın o kadar büyük
Gönderildin İbrahim milletine Efendim
Kimki seni tanımaz, sana bende olmazsa
Bir nihayet yok onun zilletine Efendim
Alemlere rahmetsin, müjdelerle geldin sen
Güvercin kanat gerdi hicretine Efendim
Vasfından aciz diller hiç bir söz kâfi değil
Şanına şerefine izzetine Efendim
Hep gıpta etmekteyim seni gören gözler
Nasıl doydu vuslatın lezzetine Efendim
Sendeki güzel sabrı hiç kimseler bilmedi
Gülüp geçtin kavminin hiddetine Efendim
Şu Necati hakirin derdi başından aşkın
Dayanamaz hasretin şiddetine Efendim
Taif’te ve Uhud’da bir lahza sarsılmadın
Hep güvendin Allah’ın kudretine Efendim
Gönlün göklerden geniş, ay nuruna pervane
Cebrail vezir senin devletine Efendim
Aşkına yanan kula artık mahzun olmak yok
Gark eder hazreti Hakk rahmetine Efendim
Seni bilmeyen kişi şu büyülü dünyanın
Niye katlanır bilmem zahmetine Efendim
Nebiler sana müştak yarın bu güzel ümmet
Kuşlar gibi koşacak Ahmed’ine Efendim
Mustafa Necati Bursalı
|
Ekleme Tarihi: 24.04.2009 - 09:12 |
|
|
Müjdecim, Kurtarıcım,Efendim... |
|
|
Moderator 4254 Mesaj -
|
|
Kayıt Tarihi: 04.06.2007
|
En Son On: 30.07.2020 - 23:50
|
Cinsiyeti: Erkek
|
|
Müjdecim, Kurtarıcım,Efendim... gözlerinde cenneti saklayan, ayağını bastığı yerler cennet kokan nebi!. Ey; Yaradan’ın en guzel eseri!. “Sen olmasaydın, sen olmasaydın.. alemleri yaratmazdım!.” dedigi!. Var oluşunun şerefine, bütün varlığı hediye ettiği!. Ey; insanoğlunun ufku -en güzel insan.. Allah’ın sevgilisi, kainatın gozbebeği!. Ey; rahmeten li’l-alemin!. Senden şefaat dilenen biçarelerin en sefiliyim, desem.. şefaat eder misin?. Ey; kupkuru çölleri cennete ceviren gül!. Ey; gönlünden gül dökülen resul!. Küçük kız çocuğunun elinden tutup da giden, kuşu ölen çocuğa başsağlığı dileyen.. gözlerinden yaş dökülen devenin gözyaşlarını silen resul!. Benim de gözümün yaşını siler misin?. Küçük kız çocuğunun tuttuğu gibi tutsam elinden; yüreğimden binlerce kuş uctu, bin’i de öldü desem.. bana cennet kuşlarından bir kuş bahşeder misin?. Ey; Islam’ın peygamberi!. Sevda ikliminin, en güzel mevsiminin.. en guzel çiçeği!. Ama mahzun, ama kederli… Daima düşüncede, daima hüzün icinde ömründe, bir defa bile, kahkahayla gülmemiş.. gül yüzlü, güler yüzlü sevgili!. Gözlerimi yumsam, ve; hulyana dalsam.. o gül kokulu gülüşün ile, benim de gözlerimin içine güler misin?. Bir kerecik olsun seni düşünerek başımı koyduğum olmuşsa yastığıma, tutunduğum olmuşsa sana ve senin sevdana.. işte onun, işte onun hatrına!. Ey; gözünü sevdiğim, özünü sevdiğim, sözünü sevdiğim!. Ey; gönlümün sultanı efendim!. Ümidim, muradım, kurtarıcım, mujdecim… Seninle Kevser havuzunun başında bulusabilecek miyim?. desem.. bulundugun yerden, yureğime bir damla su serper misin?. Seni sevsem!. Cok, cok sevsem!. Öyle cok sevsem ki; sen koksa özüm, yüreğim.. sen koksa nazım, edam.. gönlüm sen dolsa, benim herşeyim sen olsan ! Ali’n, Fatıma’n gibi olsam!. Seni, onlar gibi seviyor olsam.. sen de; beni, onları sevdiğin gibi sever misin?. Ey; bize bizden daha ziyade merhamet eden!. “Ümmetim, ümmetim!.” diyerek, üstümüze titreyen!. Ey; en ziyade muhtacımız, en cok isteyenimiz!. Bizi, Hak’tan dileyenimiz!. Sen, umanı umutsuzluğa düşürmezsin!. Sen, senden isteyeni geri çevirmezsin!. Senden, senin rahmetini dilesem.. ey; alemlere rahmet olsun diye gönderilen, banada rahmet eder misin? Ey; Rahim!. Ve.. ey; Kerim!. Asr-ı saadet’ten değilim!. Kokladığın gül, soludugun hava, yediğin hurma, içtiğin süt, okşadığın kuzu, bindiğin deve, avuçladıgın kum dahi değilim!. Bir kez olsun, yüzüne yüz sürmedim!. Lakin; ben, senin.. “Kardeşlerim!.” dediğindenim!. Ve; sana ve sünnetine revan olmak isteyenlerdenim!. Ve lakin; daha hala sevgili Veysel Karani’nin tırnağının ucu misali bile değilim, desem.. bana da hırkandan gonderir misin?. Doğduğun günün, gecenin hürmetine.. bu gün ve gece; yüreğime, bir nur olup düşer misin?. Sevgili Peygamberim!. Rabbim; sana ve, senin al ve ashabına.. ağaçların yaprakları, denizlerin dalgaları ve yağmurların damlaları sayısınca salat, selam ve bereketler ihsan eylesin; amin!.
ALINTI
|
Ekleme Tarihi: 25.04.2009 - 09:04 |
|
|
|
138 Mesaj -
|
|
Kayıt Tarihi: 22.03.2009
|
En Son On: 16.01.2013 - 23:58
|
Cinsiyeti: -----
|
|
Hayatın gayesi, yaratılışın mânâsı silinmiş, yok olmuştu. Herşey mânâsız başıboşluk ve hüzün örtülerine bürünmüştü.
Ruhlar birşey bekliyor, bir nurun zulmet perdesini yırtmasını içten içe hissediyordu.
O vahşet devrinde kâinat ufkundan bir güneş doğdu. Bu güneş âhirzaman Peygamberi Hz. Muhammmed Aleyhissalâtü Vesselam idi. Tarihin seyrini, hayatın akışını değiştiren bu eşsiz olay, dünyayı yerinden sarsan değişimlerin en büyüğü idi.
İşte insanlığın akıl ve kalbinde düğümlenen "Necisin, nereden geliyorsun, nereye gidiyorsun?" sorularını, düğümlerini çözüp kâinatın Sahibini ilân ve ispat edecek bir zatın teşrifi sadece insanların ruh ve kalbinde değil, diğer varlıklarda, hattâ cansız eşyada bile yansımasını bulacaktı.
Doğudan batıya bütün âlemin nurlara büründüğü, İlâhi değişimin tecelli ettiği o gece neler oldu neler?
Yahudi ileri gelenleri ve âlimleri kitaplarında daha önce rastladıkları işaret ve müjdelerin açığa çıktığını gördüler. Kimsenin haberi olmadan en önce onlar bu müjdeyi verdiler.
O gece Yahudi âlimleri semâya bakıp "Bu yıldızın doğduğu gece Ahmed doğmuştur" dediler.(1)
Bîr Yahudi İleri geleni Mekke'de Peygamberimizin doğduğu gece, içlerinde Hişam ve Velid bin Muğire, Utbe bin Rabia gibi Kureyş ileri gelenlerinin bulunduğu bir toplantıda,
- "Bu gece sizlerden birinin çocuğu oldu mu?" diye sordu.
- "Bilmiyoruz" diye cevap verdiler.
Yahudi, "Vallahi sizin bu ihmalinizden iğreniyorum!
"Bakın, ey Kureyş topluluğu, size ne söylüyorum, iyi dinleyin. Bu gece, bu ümmetin en son peygamberi Ahmed doğdu. Eğer yanlışım varsa, Filistin'in kudsiyetini inkâr etmiş olayım. Evet, onun iki küreği arasında kırmızımtırak, üzerinde tüyler bulunan bir ben var" dedi.
Toplantıda bulunanlar Yahudinin sözünden hayrete düştüler ve dağıldılar. Her birisi evlerine döndüğünde bu durumu ev halkına anlattılar. "Bu gece Abdülmuttalib'in oğlu Abdullah'ın bir oğlu doğdu. Adını Muhammed koydular." haberini aldılar.
Ertesi gün Yahudiye vardılar:
"Bahsettiğin çocuğun bizim aramızda dünyaya geldiğini duydun mu?" dediler.
Yahudi "Onun doğumu benim size haber verdiğimden önce midir, sonra mıdır?" dedi.
Onlar, "Öncedir ve ismi Ahmed'dir" dediler. Yahudi, "Beni ona götürün" dedi.
Yahudi ile beraber kalkıp Hz. Âmine'nin evine gittiler, içeri girdiler.
Pegamberimizi Yahudinin yanına çıkardılar. Yahudi Peygamberimizin sırtındaki beni görünce, üzerine baygınlık geldi, fenalaştı. Kendine gelip ayıldığı sırada,
"Ne oldu sana, yazıklar olsun" dediler.
Yahudi, "Artık İsrailoğullarndan peygamberlik gitti. Ellerinden kitap da gitti. Artık Yahudi âlimlerinin kıymet ve itibarları da kalmadı. Araplar peygamberleriyle kurtuluşa ereceklerdir.
"Ey Kureyş topluluğu, ferahladınız mı? Vallahi size, doğudan batıya kadar ulaşacak bir güç, kuvvet ve bir üstünlük verilecektir" dedi.(2)
Kâinatın Efendisini dünyaya getiren bahtiyar annenin henüz dünyaya gelmeden görüp gördükleri çok manalıydı..
Peygamber Efendimize hamileyken rüyasında, "Sen, insanların en hayırlısına ve bu ümmetin efendisine hamile oldun. Onu dünyaya getirdiğin zaman 'Her hasetçinin şerrinden koruması için bir ve tek olana sığınırım' de, sonra ona Ahmed yahut Muhammed ismini ver."
Yine kendisinden çıkan bir nurun aydınlığında bütün doğuyu ve batiyi, Şam ve Busra saray ve çarşılarını, hattâ Busra'daki develerin uzanan boyunlarını gördüğünü Abdülmüttalib'e anlatmıştı.(3)
Aynı gece Hz. Âmine'nin yanında bulunan Osman ibn Âs'ın annesinin gördükleri de şöyle:
"O gece evin içi nurla doldu, yıldızların sanki üzerimize dökülecekmiş gibi sarktıklarını gördük."
Evet bu ulvî anı dile getiren Mevlid'in yazarı Süleyman Çelebi bütün bu hakikatleri şu beytiyle şiirleştirmiştir:
"Hem Muhammed gelmesi oldu yakin
Çok alâmetler belürdi gelmedin"
Rabiülevvel ayının 12. Pazartesi gecesi, yapılan hesaplamalara göre, Miladi takvime göre 20 Nisan'a denk gelen gece idi.
Dünyayı şereflendiren iki Cihan Serverinin üzerini o günün bir âdeti olarak bir çanakla kapattılar.
Araplara göre o zaman, gece doğan çocuğun üzerine bir çanak koymak ve gündüz olmadan ona bakmamak âdetti. Fakat bir de baktılar ki. Peygamber Efendimizin üzerine konulan çanak yarılarak ikiye ayrılmış, Efendimiz gözlerini gökyüzüne dikmiş, başparmağını emiyordu.(5)
Evet, bu işaret her türlü küfrün, zulmün, şirkin ve her türlü bâtıl inanç ve âdetlerin parçalanıp yok olması, imanın, nurun ve hidâyetin kâinatı aydınlatması için gönderilmiş bir Peygamber idi.
Aynı gece Kabe'de tapılmakta olan cansız putların çoğunun başaşağı devrildiği görüldü.
Aynı gece Kisra sarayının beşik gibi sallanıp on dört balkonunun parçalanıp yerlere düştüğü öğrenildi.
Sava'da mukaddes tanınan gölün suyunun çekilip gittiği görüldü.
Bin senedir yakılan ve söndürülmeyen mecusi ateşinin sönüverdiği müşahede edildi.
Bütün bunlar işaret ve alamettir ki, yeni dünyaya gelen zat ateşe tapmayı, puta tapmayı kaldırıp, Fars saltanatını parçalayarak Allah'ın izni olmadan kutsal tanınan şeylerin kutsallığını ortadan kaldıracaktır.(6)
İşte bu geceye Veladet-i Nebi gecesi diyor ve onun bütün kalbimizle, ruhumuzla her sene yeniden yâd edip kutluyoruz. Bütün kâinatla bu geceyi karşılayarak onun âleme teşrifine kıyam ediyoruz.
Getirdiği ebedi nura, açtığı saadet caddesine ve sünnet-i seniyyesine yeniden sımsıkı sarılmak ve Mevlid Kandilini vesile ederek ona yeniden biatimizi, bağlılığımızı tazelemek ne yüce bir şeref ve ne büyük bir saadettir.
Yüce Rabbim bizleri sevgili Resulünün şefaatine nail eylesin.
|
Ekleme Tarihi: 25.04.2009 - 09:50 |
|
|
|
|
|
Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
serdarys_03 (39), GungorM (54), gözüm (57), diyusuf (42), hanimeli (57), emrah0601 (43), tfrt (47), meminaksoy (55), Delail'in Nur (43), SEHER_78 (54), HLYDAG (42), ayse_ozlem (39), MaVi_GuL_3 (42), hakkinkulu (65), GozYasim (39), y_yildirim (42), asibey52 (37), Hercaii (42), fatihim84 (41), gözyaþ&ya.. (38), rambo50 (38), Efendim (57), imamhatiplim_88 (37), battalmann (52), cen_can (51), yusuf26 (46) |
|
|
|
|
|
|