0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » EDEBİYAT / MAKALE / ŞİİR » MAKALELER » BİREYSEL SORUMLULUK BİLİNCİ

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 3 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
.~Sniper~. su an offline .~Sniper~.  
BİREYSEL SORUMLULUK BİLİNCİ

1230 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 29.01.2006
En Son On: 04.04.2007 - 22:42
Cinsiyeti: ----- 
BİREYSEL SORUMLULUK BİLİNCİ

Hz. Muhammed (s.a.) bir peygamber olarak vahyin ilk cümlelerini alıp ta insanları imana davet etmeye başlayınca, onlar teker teker iman ettiler. Kuran henüz yeni indirilmeye başlanmıştı. Onlar, o an için bu sürecin ne kadar devam edeceğini bilmedikleri gibi, kendilerine neyin yasaklanıp neyin emredileceğini de bilmiyorlardı. O halde onlar neye iman ettiler?
Hiç şüphesiz, bu sorunun cevabı şöyle olmalıdır: Onlar, Hz. Muhammed(s.a.v)in bir peygamber olarak Allahın elçisi olduğuna, Allahtan birtakım talimatlar aldığına iman ettiler. Yani, peygamberimizin doğru söylediğinden emin idiler. Allah, onun vasıtasıyla insanları kendisine teslim olmaya çağırıyordu. O, Rahman ve Rahim olduğu için kendisine teslim olanlara rahmetle muamele edecektir. O, her şeyi bilen hikmetli bir varlık olduğu için, neyi emreder ve yasaklarsa muhakkak bunlar kullarının menfaatine olan şeylerdir. Bu yüzden Asr-ı Saadetin ilk dönemlerinde iman ettim diyenler adeta boş bir sayfaya imza atıyor ve bununla da Ben, bu sayfaya hakkımda ne yazılırsa kabul edeceğim. demek istiyorlardı. Çünkü imzadan sonra o boş sayfanın nelerle doldurulacağını gerçekten bilmiyorlardı. Bu husus, tamamen imza atanın karşı tarafa güvenmesinden kaynaklanan bir durumdur. Zaten güvenmek iman etmenin yani, emin olmanın Türkçe ifadesidir. Bu yüzden biz bu özelliğinden dolayı Asr-ı Saadete iman çağı da diyebiliriz.

Allah, gerçekten iman edenleri şüpheden uzak hareket edenler olarak anmaktadır.

Müminler ancak Allaha ve Resulüne iman eden, ondan sonra asla şüpheye düşmeyen, Allah yolunda mallarıyla ve canlarıyla savaşanlardır. İşte doğrular ancak onlardır .Hucurat / 15)

Tebük seferinin zorluğunu görünce katılmamak için gelip te Peygamberimizden (s.a.v) izin isteyenler de ilgili ayette şöyle zikrediliyor:

Ancak Allaha ve Ahiret gününe inanmayan, kalpleri şüpheye düşüp kuşkuları içinde bocalayanlar senden izin isterler. Tevbe / 45)

Günümüzde biz Müslümanların iman edişleri, az önce zikrettiğim Asr-ı Saadetteki Müslümanlarla karşılaştırılınca şöyle bir farklılık arz eder: Onlar boş sayfaya imza attılar ve oraya ne indirildiyse kabullendiler. Esasında iman denilen şey de böyle bir şey olsa gerek. Biz ise, iman sözleşmesini hazır bulduk. Neye iman ettiğimizi ve Müslüman olmamızın neyi getirip götüreceğini önceden biliyoruz. Bu durumda daha bir kararlı olmamız gerekirken buna rağmen teslimiyet konusunda ciddi problemlerimiz vardır. Tam teslim olduğumuzu söyleyemeyiz.

Çoğu zamanda bu teslimiyet problemlerimizi başka şeylerle örtüyoruz. Mesela; şu an yapmamız gereken mükellefiyetlerimizi;

-Ya toplumsal dönüşüme ertelemişiz,

-Ya hükümetlere ertelemişiz,

-Ya mahkemelerin vereceği karara ertelemişiz,

-Ya da zamana ertelemişiz.

Her üç şıkta teslim olmayışımızın sudan bahaneleridir.Teker teker ele alacak olursak şunları söyleyebiliriz:

Ben bir Müslüman olarak şu an yapmam gerekeni toplumsal dönüşüme ertelersem, toplumun ne zaman dönüşüp dönüşmeyeceği belli değil. Hem hiç bir peygamber, çağrısına muhatap olan toplumu çağırdığı yere gelinceye kadar beklemedi ki. Öyle peygamberler var ki hiç kimse çağrısına uymadı ve Allaha giden yolu tek başına yürüdüler. Peygambersiz bir ümmet olmamıştır ama ümmetsiz peygamberler olagelmiştir. Bu husus, gerekirse Allaha giden bu yolun tek başına da olsa yürüneceğini gösterir.Yoksa, diğer insanlar da aynı kanaate varıncaya kadar beklenilecek diye bir şey yok. Bu yanlış, asıl yolcuyu da yolundan alıkoyar. Aynı zamanda bu, ferdi sorumluluğu toplumsallaşmaya kurban etmek demektir ki, böyle bir şey olamaz.

Diğer bir problemimiz yukarıda da değindiğim gibi problemlerimizin çözümünü hükümetlere ertelemek. Yerine getirmediğimiz sorumluluklarımızı bekliyoruz ki hükümetler çözsün, imkan ve ortam hazırlasınlar bizde yapalım. Biz böyle beklerken nice hükümetler gelip geçiyor, biz hala sorunlarımızın çözümünü bekliyoruz, çözmeyenlere de kızıyoruz. Umutlarımızı bir başka hükümete erteliyoruz..
Veya mahkemelerin karar vermesini bekliyoruz ki, o konuda yapmamız gerekeni yapalım. Bu ne biçim Müslümanlık ve teslimiyet anlayışıdır? Bir şey yapmak için o konuda Allahın hüküm vermiş olması etmiyor mu? Hüküm koyucu olarak Allah yetmiyor mu?

Allah Kuranda Sana indirilen Kurana ve senden önce indirilenlere inandıklarını iddia edenleri görmüyor musun? Tağutların vereceği kararlarla hükmolunmak istiyorlar. Oysa onları tanımamakla emrolunmuşlardır. Şeytan onları derin bir sapıklığa saptırmak ister.(Nisa -60) buyurmuşken, bir Müslüman Allaha olan kulluk görevini yapmak için nasıl olurda reddedilmesi gereken mahkeme kararlarını bekler? Bu tutum Müslüman şahsiyetine ve tevhide aykırı bir davranıştır.

Hele hele bazen Allahın emirlerini yasaklayan mahkemelerin kararları karşısında; Ne yapalım mahkeme kararı olduğu için saygı duymak gerekir türünden laflar edilmiyor mu? Böyle durumlar karşısında ben, Acaba bunlar Kuran okumuyor mu? Allahın emirlerini yasaklayan hükümlere saygı duyan bir Müslümanlık olur mu? diyerek bu defa öfkemi bizim tarafa! yöneltiyorum. Bu yüzden anlıyorum ki, bizim tarafta hiç de yenilip yutulmayacak cinsten sorunlar var. Meğer yaşadıklarımız boşuna değilmiş!

Bir başka gafletimiz de, sorumluluklarımızı zamana ertelemiş olmamızdır. Oysa içinde yaşadığımız an, sorumluluğun yerine getirilmesi gereken andır. Biz neye güvenerek bunu başka bir zaman dilimine erteliyoruz . Sorumsuzca geçen zamanların hesabını nasıl vereceğiz Allaha? Kuranda müşriklerden bahsedilirken onların, yapılması haram olan şeyleri yapabilmek için haram ayları başka aylara erteleyerek, haramı helal kıldıkları ifade edilir. Bu hususu biraz açacak olursak:

Cahilliye devrinde, birbiriyle çarpışmaya ve talana alışmış olan Araplara dört ay güvenlik ve sulh içinde yaşamak çok ağır geliyordu. Onun için Hz. İbrahim ve Hz. İsmailden beri devam eden bu tertibi canlarının istediği gibi bozmaya, mesela; muharrem ayındaki yasağı safer ayına çevirmeye, diğer haram ayları da ileri geri götürmeye başladılar. Bu hal hicretin 10. yılına kadar devam etti. Veda haccında Resulullah (s.a.v) ayların o sene tam yerini bulduğunu açıkladı. Aşağıdaki ayet bu olayla ilgili nazil olmuştur:

(Haram ayları) ertelemek, sadece kafirlikte ileri gitmektir. Çünkü onunla kafir olanlar saptırılır. Allahın haram kıldığının sayısını bozmak ve Onun haram kıldığını helal kılmak için (haram ayını) bir yıl helal sayarlar, bir yılda haram sayarlar. (Böylece )onların kötü işleri kendilerine güzel gösterilmiştir. Allah kafirler topluluğunu hidayet erdirmez. (Tevbe-37)

Yukarıdaki ayette benim altını çizmeye çalıştığım husus, yapılmasının yasak olduğuna inanılan bir işin, keyfi bir şekilde bir başka zamana ertelenmesidir. Zaten Allahta bu zihniyeti eleştirerek reddediyor. Onlar böyle yapmakla aynı zamanda haram olan ayı helal, helal olan ayı da harama çevirmiş oluyorlardı. Böylece dinin formunu da bozmuş oluyorlardı.

Sorunlarımızın çözümünü şuraya buraya ertelemek ve beklemek gafletin ta kendisidir. Bir Müslüman olarak sorunlarımızın çözümü başkalarında değil bizdedir. Biz istersek çözeriz. Gücümüz dahilinde olanları çözeriz, gücümüzün yetmediklerinden de zaten sorumlu değiliz. Bu bireysel tavır çoğu zaman küçümsenir. Bir çiçekle bahar gelmez denilerek sorumluluktan kaçınılır. Ben öyle düşünmüyorum. Benim bu dünyada kışı bahara çevirme gibi bir mükellefiyetim yoktur. Ancak sorumluluğumu yerine getirmek zorundayım.

Allah yolunda savaş; sen ancak kendinden sorumlusun, inananları teşvik et. Umulur ki Allah kafirlerin gücünü kırar. Allahın gücü daha çetin ve cezası daha şiddetlidir.(Nisa-84)

De ki, bana Rabbimden apaçık deliller gelince, sizin Allahı bırakıp o taptıklarınıza kulluk etmem bana yasaklandı ve bana Alemlerin Rabbine teslim olmam emredildi(Mümin /66)

Sonra herkesin kurtuluşu kendi yaptıklarına bağlı kılınmıştır. Herkes birinci derecede kendi kurtuluşu yönünde çaba göstermek zorundadır. Allahın herkese tek tek emanet verdiği bir irade vardır. Bizler emanetlerimizi zayi etmeden tek tek Allahın rızası doğrultusunda kullanmak zorundayız. Başkaları, yanlış yerlerde kullanıyorsa bunun sorumluluğu ona aittir. Ben kendi irademden sorumluyum.
Herkes kendi kazancına bağlı bir rehindir.
(Müddesir / 38)

Toplumun dönüşmesini, hükümetlerin sorunları çözmesini, ertelediğim zamanın gelmesini ve mahkemelerin karar vermesini bekleyecek olursam ölene kadar beklemiş olacağım herhalde. Bu arada geçen zaman benim ömrümden gidiyor. Boşa geçirilen bir ömrün sahibi olmak çok ürkütücüdür. Ahiret hızla yaklaşıyor. Ahiretten korkmak lazım. İşin özü budur. Çok şey bilmek sorunları çözmüyor. İşin doğrusu ben, İslamı bilenden ziyade Ahiretten korkan adam arıyorum artık. Çünkü sorunlar Ahiretten korktuğumuz derecede çözülüyor.


HASAN EKER



Bu mesaj 5 kez ve en son .~Sniper~. tarafından 01.08.2006 - 17:11 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 01.08.2006 - 16:38
Bu mesajı bildir   .~Sniper~. üyenin diğer mesajları .~Sniper~.`in Profili .~Sniper~. Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
~MiNA~ su an offline ~MiNA~  

475 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 24.06.2006
En Son On: 02.04.2007 - 21:17
Cinsiyeti: ----- 
Sniper kardesim düsüncende haklisin ama bu istediklerin bana zor gibi görüküyor
Bunlarin gerceklesmesi icin islam devleti olmak gerek
Kurani kerim yol gösterici ilahi ve kanunlariyla bir kitab
ama bu dünyada hangi bir ülke onunla hüküm veriyor?
Maalesef benim hicbir ülke aklima gelmiyor:(
ALLAH bizi islah eylesin
Ekleme Tarihi: 01.08.2006 - 18:09
Bu mesajı bildir   ~MiNA~ üyenin diğer mesajları ~MiNA~`in Profili ~MiNA~ Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
.~Sniper~. su an offline .~Sniper~.  

1230 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 29.01.2006
En Son On: 04.04.2007 - 22:42
Cinsiyeti: ----- 
Mina abla ben bunu ekledim .

büyüklerimiz abilerimiz bu konu hakında neler söyler
fikirleri neleridir

yorumları nedir belki bizlerle paylaşırlar bizlerde birşeyler öğreniriz diye ..

henüz bir yorum alamadık ..

sabredelim görelim inşAllah..


VesSelam gül

Ekleme Tarihi: 03.08.2006 - 13:08
Bu mesajı bildir   .~Sniper~. üyenin diğer mesajları .~Sniper~.`in Profili .~Sniper~. Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1476 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
FERAT (54), ridvanpasa (52), berika (56), sinem86 (39), ömer69 (55), 64akargöl (61), gulum61 (38), nura_yolculuk (44), chinchan25 (43), yagmurzamani (44), memiþ (62), kadir23 (43), serpilcik (38), gülzade (42), ferhatakar (51), aliriza1978 (47), FaniMehmet (35), Orhan0 (35), anayüregi (51), sirdasmistik (56), SanaLCan (41), eda (43), omrkra (42), mollabey (59), Müslihiddin (39), matis (43), hursitoney (52), dilsah (40), Yasemin86 (39), alextoni20 (35), erkan_ceyhan (47), 33onur (48), Fatih Sener (28), þadi (54), gülbay (59), reþha63 (42), yusuf_33 (41), ebru92 (33), hakaneker (52), benibo (35), HuZuRum (44), furkan54 (47), kardelen-cicegi (38), pejmurde (46), oska5858 (64)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.57428 saniyede açıldı