0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » EDEBİYAT / MAKALE / ŞİİR » MAKALELER » Mustafa Ulusoy

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 2 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
Yusuflu su an offline Yusuflu  
Mustafa Ulusoy ( Namaz )

428 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 16.06.2005
En Son On: 25.11.2007 - 19:27
Cinsiyeti: ----- 

Namaz - 1



DÜNYANIN İÇİNDESİN. Yarı çemberin içindesin. İçinde dünyaya küskünlük var . Yarı çemberin dışındasın. Asılı mı kaldın hayatta? Ya da sıkışık mı kaldın?


Sevinçli vahşi yüreğin ile günahkar yanmış yüreğinin derinliklerinden gelen bunaltı mı geriyor seni? Yoksa yoruldun mu? Bu gün yaşadıkların yordu. Anladım. Sadece bugün yaşadıkların değil. Sıkıntılı günlerden biriydi. Peki. Yok yok tam anlamadım. Bir daha söyler misin? Ruhunu sürgüne mi yolladın? Benliğini yüceltmenin sürgünündesin öyle mi? Azap verici bir gerilimin içindesin.


Konuşmak istemiyorsun. Gerginsin. Bunalımdasın. Ağlıyorsun. Yalnızsın. Kederlisin. Mutsuzsun. Kimse seni anlamıyor. Sen kimseyi anlamıyorsun. Kıyıda köşede kalmış gibisin. Durgunsun. Öfkelisin. Ne yapacağını bilmiyorsun. Ne yapmayacağını biliyorsun. Güçsüzsün. İçinde kötü şeyler olacak korkusu var. Kaygılısın. Heyacan basıyor. Tedirginlik bedenini uyuşturuyor.


Yabani sarılgan bir sarmaşığın hayat ipine sarılması gibi hem kendi benliğinin hem de kötücül benliklerin bencil arzuları ruhuna ve bedenine sarılmış hissediyorsun.


İçimi rahatlasan ise şu: Herşeye rağmen hayatını yeniden ele geçirmek istiyorsun. Farklı canlılık veren bir şeyin meydana gelmesini istiyorsun. Tıkanıp kalmışlığın biteceğine dair umudun sönmemesi ne güzel. Bu ölüm bile olsa.


Dayanmak istiyorsun. Dayanıyorsun. Zamanın akışı içinde yıpranmış ve gevşemiş varlığın aynı zamanda rüzgalarla bilenmiş kaya gibi seni güçlü kılıyor.


Bugün de mi aynı soruları sordun? Dur sen söyleme. Biliyorum o ünlü sorularını: Ben neye açım diye soruyorsun. Özlemini çektiğim nedir? Ben ne arıyorum? Neyi çok istiyorum? Neyi çok arzuluyorum?


Tam düşündüğün gibi. Kalbini çokluk yordu. Onun dışındaki herşey kalbine tutunmaya, kendine bir yer edinmeye çalışıyor. Kalbin dünyanın mahzeni gibi. Odanda fazla eşyalar her zaman seni boğar biliyorsun. Bu yüzden sık sık temizlikler yaparsın. Kalbindeki herşeyi de arkanda bırakmak ne güzel olurdu. Ama aynı anda hem kalmanın hem gitmenin bir yolu yoktur. Bir çok şeyi nasıl bırakabilirsin arkanda? Kalbinin kapılarını açıp içindekilerin dışarı uçmasını nasıl başarabilirsin? Bunun için geceler uykusuz mu kalmalı, yemeden içmeden mi kesilmeli, bırakıp gitmeli mi?


Önce tek başına olma görevini üstlenmek istemelisin. Hani konuşmuştuk ya. İnsan kendi kendine, kendi için uyanık olmalı bu zamanda. Senin için uyanık olan insanların devri geçti artık. Onun için bir hayatı yaşamak için tek başınasın.


Yalnız başına ölmeden önce yalnız başına varolmalısın. Kendi tekliğini hissetmeden Onun tekliğine varamayacağını biliyorsun değil mi? Hemfikir olmamıza sevindim.


Herşeyi arkanda bırakmak ve tekbaşınalığı yaşamanın bir yolu olmalı . Kalbin ancak çokluktan kurtulunca serinliyor. Kalbin o zaman karmaşadan kurtulup bir düzene giriyor.


Kalbini ne düzene sokacak?


96: 19 Secde et ve yaklaş


Allahın bu sözü ruhuna nefes aldırıyor.


Secdeye varmalı diyorsun. Her secde Ondan başka her varlığı arkanda bırakmak değil mi? Bütün çoklar geride. Önünde teklik var. Önce kendinin tekliğı. Yalnız ölmeden önce yalnızca secdeye kapanmalısın. Başkasıyla birlikte secdeye kapansan da her secde yine de biriciktir.


Melekler kalbine dokunacak secdede. Yenilenme, yeniden hayat bulma secdede gerçekleşecek. Kalbinin önündeki varlıklar arkaya çekilecek. Sen ve O. İkiniz aranızda bir ilişki anı olacak. Sen ve O. O ve sen. Ne büyüleyici bir an olmalı. Tüm dünyaya bedel bir an olmalı bu. Tüm evren secdedeki tek bir anda yaşanan sen ve O ilişkisi bile edemiyor değil mi?


Bedenin, ruhun, duyguların ve benliğin secdede olacak birazdan. Duygularını rahat bırakacaksın ama. Bırakacaksın kalbin ne yaşayacaksa yaşayacak. Yakınlaşayım diye çabalamayacaksın . Kalbini yöneltmeye kalkmayacaksın. Secdede ne hissediyorum diye kendini yoklamayacaksın.


Bunu nasıl yapabilirim diye endişe mi duyuyorsun? Sen yapmayacaksın ki zaten. Kalbin yapacak. Sen Kalbinle oynama yeter. Tüm iradeni alnını secdeye koymak için toplayacaksın. Kalbinin yaklaşması için değil.


İnsan kalbini kurcalamamalı.


Günde kırk kere secde etmek demek, kırk kere Ona yaklaşmak demek. Bu fırsatı insan nasıl kaçırabilir?


Mustafa Ulusoy



Bu mesaj 1 kez ve en son Yusuflu tarafından 17.09.2006 - 10:34 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 16.09.2006 - 21:50
Bu mesajı bildir   Yusuflu üyenin diğer mesajları Yusuflu`in Profili Yusuflu Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Yusuflu su an offline Yusuflu  

428 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 16.06.2005
En Son On: 25.11.2007 - 19:27
Cinsiyeti: ----- 

Namaz - 2



AMA OLMUYOR. OTURDUĞUN yere çakılı kalıyorsun. Hoyrat bir el tutuyor seni. Ne kadar çok hoyrat eller var değil mi?


Kalbin ne kadar arzuluyor secdeyi. Ancak bu arzu sana kadar ulaşamıyor. Ulaşsa bile cılız ve güçsüz bir sesten öteye gidemiyor. Kalbinle aranda ses geçirmez bir duvar mı var dedin? Belki. Belki başka şeyler. Bilemiyorum. Cansız ve sönmüş bir bedenin içinde hayat bulmaya çalışıyorsun öyle mi?


Durmalısın önce. Sakinleşmelisin. Ne kendi üzerine silahı doğrultup canını yakmalısın ne de bahanelere sığınmalısın. İnsan kendini anlayabilmeli değil mi? Tamam. Duracağına söz vermen sevindirdi beni.


Melekler kalbine dokunamıyor diye üzülüyorsun. Meleklerin kalakaldığını hissediyorsun. Ağlayabilseler ağlayacaklar. Senin için ağlayacaklar. En derin acıyı çekecekler senin için. Sana dünyanın en değerli armağanını-Ona yaklaşma hissini kalbine bırakamadıklarından dolayı üzgünler. Sende mi üzgünsün? Farkındayım üzgün olduğunun. Meleklerin yerine sen ağlıyorsun.


Son bir gayret gösteremez misin? Onun için bunun yapamaz mısın?


Secdeye varmak için içinde en ufak bir istek yok öyle mi? Secdeye varmak için kalbinin bunu tam tamına istemesi gerektiğine mi inanıyorsun? Kalbin önce Ona yakınlık hissetmeli ve sonra bu seni secdeye götürmeli diye mi düşünüyorsun?


Secdeye varmak için böyle bir istek olması gerekli mi diye düşündün mü hiç peki? Düşünmedim mi diyorsun? Tahmin etmiştim.


Zhinine bir çok amalar geliyor. Eskiden secdeye varırken içinde büyük bir zevk mi vardı? Anladım. Büyük bir hazla secdeye varıyordun eskiden. İçinde büyük bir lezzet duyuyordun. Kalbini Ona yakın hissediyordun. Şimdi secdeye varmak içinde ne bir istek var, ne bir haz var. Tüm lezzetini yitirdi kalbin. Hatta sadece secdeye değil, hayata karşı yitirdi. Yaşama lezzeti içindeki çölde kurudu gitti.


Öyle yorgunsun ki. Saatlerden beri açsın. Yorgunluğundan kendine yemek bile hazırlayamamışsın. Yalnızsın. Burnuna bir yanık kokusu geliyor. Ocakta unuttuğun çaydanlık geliyor aklına. Yana yana kül olmuş çaydanlık imgesi geliyor zihnine. İçine bir endişe düşüyor. Ya ateş ocağın yanındaki perdeye sıçrarsa. Birden hayaline evin cayır cayır yandığı imgesi düşüyor. Yatağından fırlıyorsun. Bitkinliğini unutuyorsun. Bedeninini ve ruhunu ele geçirmiş yorgunluğu, halsizliği, bitkinliği, isteksizliği unutuyorsun. Bir tehlikeyi önleme isteğin tüm bedenine canlılık kazandırıyor. Mutfağa gidiyorsun. Ocağı söndürüyorsun. Çaydanlık simsiyah olmuş. İçin ferahlıyor. Ateş perdeye sıçramamış. Bir yangını önlemenin ferahlığı doluyor yüreğine. Anlayamadığın bir zindelik geliyor üzerine. Şaşırıyorsun.


Uyanıyorsun.


Gördüğünün bir düş olduğunu anlıyorsun. Saatine bakıyorsun. Gece yarısı olmuş. Seni uyandıranın bir melek olduğunu anlıyorsun. Ne güzel. Bir melek tarafından uyandırılmak. Kulağa ne hoş geliyor. Sanki melek kalbine şöyle sesleniyor: “Hadi kalk. Kendi aleyhine yaktığın ateşi namaz için kalkarak söndür.”1 Bu rüyayı böyle yorumluyorsun. Bence de. Yorumuna katılıyorum.


İçinde hala bir istek yok. Arzu yok. Bedenin yorgun. Ama kalbinde yangın var.


Biliyor musun? İçinde hiç bir istek, arzu, haz, lezzet yoksa; işte şimdi özellikle secdeye varacaksın. Özellikle şimdi. Bu fırsatı kaçırmıyacaksın. İşte şimdi secdenin zirvesinde olacaksın.


Şaşırdın mı? Biliyordum şaşıracağını. Seni secdeden alıkoyacak hoyrat el bunu ne kadar çok kullandı değil mi? Haz alamıyorsan, içinde bir arzu ve istek yoksa, secdeye varmak duygularında bir anlam ifade etmiyorsa orada ne işin var diyor değil mi? Hatta isteksizce yapılan bir secdeden Onun razı olmayacağını damı düşündün? Ne kadar çok hoyrat sesler var içimizde.


Belkide yaşadığın kötü şeylerden dolayı secdeye varmaya kendini layık görmüyorsun. Tahminim doğru çıktı mı? Hangi insan secdeye layık olduğu için varır ki? Secdeye Ona layık olabilmek için varmaz mıyız? Bir kere de böyle düşünecek misin?


Onun “Secde et ve yaklaş” demesini bir kere daha düşünebilir miyiz? Bak şimdi farkettim ben de birden. Rab önce yaklaş demiyor değil mi? Kalbinde secdeye varmak için ne bir yakınlık, ne bir istek, bir lezzet bekliyor senden. Tersine önce secde bekliyor. Sonra yakınlaşma geliyor dikkat ettiysen.


İçinde hiç bir istek yokken bile, hiç bir haz almıyorken bile secdedeysen, Onu ne kadar memnun ediyorsun. Biliyor musun? Haz almak için değil. Lezzet duymak için değil. Rahatlamak için değil. Tüm isteksizliğine rağmen sadece ve sadece Onun için secdeye varabilirsin artık.


Zevk alıyor muyum diye, Ona şu an yakınmıyım diye de kendini sorgulamıyorsun. Alnın orada olması yetecek sana. İnan bak. Kalbini rahat bırak yeter. Kalbinin içini kurcalamıyorsun. Orada istek, lezzet, arzu olup olmadığını yoklamıyorsun. Kalbin kendi kararını kendi verecek.


İnsan kalbini kurcalamamalı değil mi? .


Kalbinin ateşini secde yatıştıracak. Yatışmış bir kalple secdeye varmak değil artık amacın. Çok iyi bir haber bu. Bunu duymak gerçekten güzel bir haber.


Hangi itfaiyeci ateşi söndürürken zevk alır ki? Ateş kadar ateşi söndürmek te yakıcıdır. Namaz içindeki ateşi söndürme eylemiyse bu zevk alınacak bir eylem değildir illa da. Rabbin kimi zaman zevk verir kimi zaman vermez. Bu kararı Ona bırakıyorsun artık değil mi?


İçindeki tüm isteksizliğe rağmen. Hiç zevk almasan da. Çok zor gelse de. İnsan kalkmalı ve içindeki ateşi söndürmeli. Ateşi söndürme eylemi ateşe maruz kalmak kadar meşakkatli ve zordur. Her zorluğun içinde ise bir kolaylık vardır.


Şimdi Onu sevindirdin işte. Şimdi melekler seni alkışladı. Ve Ona haber götürmek için semaya yükseliyorlar melekler şimdi2 . Hatta evren bile sevindi belki. Kimbilir. Hayır kimbilir değil. Melekler sevindiyse evren neden sevinmesin? Aya mı bakıyorsun? Tebessüm ediyor mu dedin? Sana mı? Bence de.


Alnın secdede. O bu davranışından razı.


İnsan başka ne isteyebilir ki? Bir de sen Ondan razı olduktan sonra.


Mustafa Ulusoy

Ekleme Tarihi: 16.09.2006 - 21:53
Bu mesajı bildir   Yusuflu üyenin diğer mesajları Yusuflu`in Profili Yusuflu Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1272 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
SaYaCGIN (48), AnneminSariGülü.. (34), kotza1 (55), keremcik (52), fatih GUNES (49), muhsin p.o. (52), tuva (42), Dostluklar_Baki (39), meydan26 (50), mehlika akasya (45), panter32 (50), NÖBETCI (47), baranbari (49), friendsofmehdi (39), tatar_salih (36)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 0.66428 saniyede açıldı