0
Start Giriş Üye Ol üyeler ((( RAVDATe@m))) Arama
Toplam Kategori: 69 *** Toplam Konu: 30100 *** Toplam Mesaj: 148193
Forum Anasayfa » D İ N / İ S L A M » BÜYÜK ŞAHSİYETLER » Bediüzzaman Said-i Nursi

önceki konu   sonraki konu
Bu konuda 10 mesaj mevcut
Sayfa (1): (1)
Ekleyen
Mesaj
hasandeveli su an offline hasandeveli  
Bediüzzaman Said-i Nursi

36 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 14.05.2005
En Son On: 20.02.2011 - 14:00
Cinsiyeti: Erkek 
Said Nursî 1873 yılında Bitlis'in Hizan ilçesine bağlı Nurs köyünde doğmuştur. Ciddi anlamda sadece üç ay medrese tahsili yaptığı kabul edilmektedir. (Tarihçe, 33). Buna rağmen "Molla Said"in daha 16 yaşlarında iken, yaptığı tartışmalarda yörenin bütün alimlerini susturduğuna inanılmaktadır. Cizre'nin (Tarihçe, 40), Siirt'in (Tarihçe, 37) daha doğrusu bütün Doğu Anadolu'nun alimleri mat edildikten sonra, 1896'da İstanbul'a gelir gelmez, orada da meydan okurcasına bütün ulema ile münazaraya girişmiş, onları da susturmuştur! (Tarihçe, 48). Artık Nursi'nin hedefi bütün dünya alimleridir: 35 Yaşlarında iken, o günlerde İstanbul'a gelmiş bulunan, Ezher Şeyhlerinden Şeyh BAHlD ile münazaraya girişmiş ve haliyle onu da pes ettirmiştir! (Tarihçe, 49-50).
Bu yıllarda (1907) Said Nursî delilik muamelesi görerek, Toplası Tımarhanesine kapatılmıştır. (Şahiner, 70 vd.)
II. Abdülhamid'in "istihdafına karşı çıkan Nursî, 1908 yılında Selanik Hürriyet meydanında meşrutiyet nutku atacak kadar meşrutiyetçidir. (Şahiner, 81).
Osmanlı istihbarat servisi olan Teşkilat-ı Mahsusa'da Nursî görev almıştır. (Şahiner, 128-131). I.
Dünya savaşında Ruslar'ın eline esir düşmüş ve esareti yaklaşık iki buçuk yıl kadar sürmüştür. (Tarihçe, 104)
Yeni kurulan Kuvay-ı Milliye'yi destekleyen Nursî, çağrı üzerine 1922'de Ankara'ya gitmiştir. (Tarihçe, 124}. Ve o şimdi artık Cumhuriyetçidir. (Emirdağ L. 27). 1950 Yılından itibaren de demokrat olacaktır...
1950 Mayısında DP'nin iktidara gelmesiyle Reis-i Cumhur Celal BAYAR'a telgraf çekerek, yeni hükümeti tebrik eder. (Emirdağ L. 280). Celal Bayar da bilmukabelede bulunmuştur. (Şahiner, 350). Nursî'nin öğrencileri de DP'lilere akıl vererek, hem nurcuları ve milleti memnun etmek, hem de Amerikan yardımcılarını kaybetmemek için ezan meselesini v.s. tamir etmeleri gereğini tavsiye ve telkin ederler. (Emirdağ L. 288). Bu kanaatin asıl sahibi de kendisidir. (Tarihçe, 547).
CHP döneminde hapishanelerle barışık olan Said Nursî için 1956 yılı artık DP'lilerin bizzat, kitaplarını yayınlamak için teklifte bulundukları bir dönemdirl (Şahiner, 376). Her şeyin bir karşılığı olmalıdır; O da "dindar demokratları" her fırsatta över ve 1957 seçimlerinde oyunu da onlara verir... (Şahiner, 378)
1960, Said Nursi'nin ölüm yılıdır.

Mütercim Said Nursî

Said Nursî bir mutasavvıf olarak adlandırılmamasına rağmen, bütün söylemleri, dîni anlayış ve yorumlayış biçimi tamamen tasavvufîdir; tasavvuf kültürünün bütün mentalitesini içkindir. Yani o, adı konulmamış bir mutasavvıftır.

Said Nursi, risalelerini Allah'a atfeder. Kitaplarının hemen hemen tamamında, kendisinin Allah tarafından görevlendirildiğine inandığını gösteren beyanatlara rastlamak mümkündür. Hatta bu kanaati o kadar kesin ki, kendinde manevî kuvvetler bulunduğuna, istese 28 senelik düşmanlarından intikamını bir günde alacağına inanmaktadır. (Tarihçe, 550). Fakat özellikle "Sikke-i Tasclîk-i Gaybî" adlı risalesinde baştan sona, kendisinin bilgileri doğrudan Allah'dan aldığını olanca çıplaklığıyla, gayet samimane(!) anlatmaktadır. Onun zihin yapısını anlamak için sadece bu risalesini tetkik etmek yeterlidir. Kitabının adı da, kendisine gaibden gelen bilgilerin doğruluğunun, isbatının kanıtı, mühürü anlamını ifade etmektedir...

Nursî'nin, andığımız kitabında anlattığı, kendisiyle ilgili bir anekdot, ta küçükten beri nasıl bir haleti ruhiye ile yetiştiğini ifşa etmektedir: Daha kendisi 8-9 yaşlarında iken, etrafındakilerin Nakşî olmalarına ve orada meşhur Hizan Gavsı'ndan istimdat ederlerken, kendisi Gavs-ı Geylanî'ye hitab etmekte, ondan istimdat etmektedir! Binlerce kez, kaybolan bir şeylerini buldurmak için Gavs'ı yardıma çağırmış ve yardım görmüştür! (Sikke, 116). Yani molla Said övüneyim derken, kendini ele vermiş... Çünkü Allah'dan başkasını bu anlamda yardıma çağırmanın şirk olduğunu Kur'an bize öğretmektedir.

Said Nursi'nin doğup-büyüdüğü çevrenin, şeyhlerin mutlak otoritesine dayalı mistik kültürü, evliyalar menkıbeleri, onun gelecekteki kişiliğinin ve din anlayışının temelini oluşturuyordu.

O da diğer sufiler gibi kitap yazımına rüya ile başlıyordu. Çocukluğunda (12-13 yaş) gördüğü bir rüyada Hz. Peygamberin elini öpmüş ve Peygamber, "ümmetine sual sormamak kaydıyla" ona Kur'an ilimlerinin verileceğini müjdelemiştir(!) (Tarihçe, 32-33). Bir başka rüyasında da Abdulkadir Geylanî ona Miran aşireti reisi Mustafa Paşa'ya giderek, onu namaz kılıp zulümden vazgeçmeye çağırması, aksi durumda öldürmesi talimatını vermiştir. Molla Said de rüya gereğince davranmıştır. (Tarihçe, 39 vd.).

Şimdi burada Said Nursi'ye, rüyada Allah'dan Kur'an ilimlerini almanın imkanından, kendisinin yoksa nebî mi olduğundan sormazdan önce; A. Kadir Geylani'nin, mezarda çürümüş olduğu halde, dünyaya nasıl hükmettiğinin, bu gücü nereden aldığının, yoksa yarı-ilah mı olduğunun sorulması ilzam eder. Üstelik, kabirden dünyayı yöneten Geylanî'nin, sözkonusu görevi bizzat kendisinin ifâ etmeyip de Nursiyi görevlendirmesi de bir nebze çelişki olmuyor mu?
Anlaşılan o ki, böyle büyük(!) rüyalarla anlatılmaya çalışılan küçük(!) dünyalar var, onun için bu rüyalara ihtiyaç var!
Said Nursî, risaleleri yazmakta kendisinin sadece bir "mütercim" olduğuna kesin olarak inanmaktadır. O, bu risaleleri ihtiyarı dışında yazmıştır! (Sikke, 91). O yalnızca, kendi hissesine "şükretmek" düşen bir mütercimdir. (Sikke, 60).
Şakirtlere göre, Celcelutiye, Mesnevi-i Şerif ve Fütuhul Gayb gibi eserlerin müellifleri, nasıl yalnızca
bunların mütercimleri iseler, Üstadları da aynen öyledir! Risale-i Nur tamamen Kur'an'ın nurudur. (Sikke, 215).
"İ'caz-ı Kur'an"ı beyan etme görevini kendisine, "vakıa-i sadıka" da gördüğü "mühim bir zat" vermiştir! (Sikke, 187). Bu mühim bir zat, Allah mıdır, peygamber midir, bilemiyoruz.

Said Nursî, kendisinin Şark tarafından zuhur edecek nur olduğuna (Sikke, 189) kesin inanmıştır, hernen hemen bütün risalelerini kendisinin yazmadığını, kendinin bundan aciz olduğunu, hakikatleri beyan etmede o kadar başarılı olmadığını... anlatır. Dolayısıyla Nursinin yazıları "doğrudan doğruya bir inayet-i ilahiyye ve bir ikram-ı Rabbanî ve bir keramet-İ Kur'aniyye"dir. (Sikke, 192, 195). Yani, risaleler, telaffuz edilmese de vahiyden başka birşey değildirler! Zaman zaman, risaleleri yazarken, kuş v.s. suretinde gelip, kendisini murakebe ve taltif eden (Sikke, 196), gayb alemiyle bağlantılarını ifşa(!) eder.

Şakirtleri, üstadlarının "zevahiri kurtarmak için" üç aylık bir tahsil müddeti içinde evvel ve ahirîn alemlerine, ledünnî ilimler ve eşyanın hakikatına, kainatın esrarına, ilahî hikmetlere varis kılındığına inanmaktadırlar. Ve üstelik şimdiye kadar hiç kimse bu makama nail olamamıştır! (Sikke, 216). Nursi'nin bizzat kendisinin de, Risale-i Nurlar dışında bir tek kitaba dahi ihtiyaç duymamış (okumamış) olması (Kastamonu L. 48), acaba, geleneksel kabuldeki, peygamberin ümmî oluşuna bir atıf, bir nazire midir bilinmez... Risale-i Nur onun değildir (Emirdağ L. 46, 49), Allah'a aittir...

Said Nursi'nin, "izin olmadığından yazılmadı"; "bir iki sahife yazdım, perde kapandı..."; "birden şiddetli ihtar ile"; "bir meseleyi beyan etmek ihtar edildi"; (Kitaplarının tamamına yayılmış durumdadır, örnek için, Sikke, 152) gibi mütemadiyen tekrar ettiği ifadeler, Allahdan vahiy aldığına kesin olarak inandığının gayet açık ve net delilleridir.

Kur'an'ın 33 ayeti hem Said Nursi'yi, hem de Risaleleri ta o zamandan ihbar etmiştir! Bu ayetlerden bazıları, 3/18, 4/176, 5/14, 108/1 ayetleridir. (Kastamonu L. 54, 137-138). Said Nursi'nin, kitaplarının vahiy ürünü olduğunu ispatlamak için en çok başvurduğu ve yüzde yüz inandığı bir yöntem de cifir/ ebced hesabıdır. Sikke-i Tasdik-i Gaybî risalesi bununla doludur.

Zümer, Casiye ve Ahkaf surelerinin başlarında bulunan "tenzîlül Kitab" ifadesi, o gün için Kur'an'a delalet ediyordu, şimdi de Risalen Nur'a delalet etmektedir. (Sikke, 78-79).

Said Nursi, Celcelûtiye adını verdiği tamamen uydurma, bir sözde dua metninin de kendisinden bahsettiğinden emindir! (Sikke, 107). Ona göre celcelutiye, Peygamber'e vahiyle inmiştir. (Sikke, 101).

Şu halde hem Allah doğrudan ve rüya yoluyla, hem Kur'an aracılığıyla, hem Peygamber vasıtasıyla, hem Celcelûtiye, hem Hz. Ali ve hem de A. Kadir Geylani aractlığıyla Said Nursi'yi haber vermiş, risale-i nurun "imanı kurtaracağım" müjdelemiştir!!

Risale-i Nur'un tamamını buraya dercedemeye-ceğirniz için bu kadar iktibasla yetiniyor ve rüya-zan-vehim-uydurma rivayet geleneği-cifir-ayetlerin kasden yanlış yorumlanması gibi bâtıl ayaklar üzerine bina edilmiş bir nurculuk düşüncesinin etkisinden bütün müslürnanların korunmasını temenni ediyoruz.

Said Nursi'nin, Allah'dan kendisine inzal edildiğine, yazdırıldığına mutlak surette iman ettiği risalelerdeki bu kanaatlere katılmak mümkün değildir. Allah'ın, Hz. Muhammed'den sonra hiç bir kimseye vahiy indirmediğine iman ediyoruz. Nursi'nin iddiaları zandan, vehimden, kuruntudan başka bir şey değildir.

C- TASAVVUF EHLİNİN "ANLAŞILAMAZLIK" MİT'İ
Tasavvuf erbabı, kendilerine yöneltilen bütün ciddi eleştirilere, "bizi anlamazsınız" zırhına bürünerek karşı koymuşlardır. Bizi, tasavvufçu olmayanlar anlamaz demek, iyi bir savunma mekanizmasıdır.

Füsusül Hikem mütercimi M. Nursi GENCOSMAN, İbnül Arabi'yi red ve inkar edenlerin "rüsum uleması, fıkıh bilginleri" olduğunu, oysa bunların Ibnül Arabi'yi anlayamayacaklarını ileri sürer. Zira onların farklı ıstılahları, ayrı lisanları varmış. Tasavvuf terminolojisini bilmeyenlerin tasavvuf bahsinde söz ve salahiyet sahibi olmalarına imkan yokmuş! (Gencosman, X.).
A. Avni KONUK ise savunmasında aynı üslubu kullanır: "Bu ulûm ve hikemi anlamayanlar kendi istidatlarına kusur bulmalıdır." (A. Konuk, 95). Ona göre "akıllı adamlar" (erbabı ukûl) Ibnül Arabi'yi anlayamazlar. (A. Konuk, 1).
Celaleddin Rumî, "biz Kur'an'ın özünü, ruhunu, içini ve cevherini aldık, postunu kufuryoklerin önüne attık" derken (Uludağ, 141), "bizi herkes anlamaz" psikozu ile savunma geliştirmiş oluyordu.

Said Nursi'ye göre de Risaie-i Nur'a itiraz edilemez (Sikke, 56) çünkü onlar Tanrısaldır. Hatta risalelere "Kutb-u Azam"dan itiraz gelse yine de dikkate alınmaz! (Kastamonu L. 145). Çünkü Kutb-u Azam{!) yanılabilir. (Kutb-u Azam meğer pek de cahilmiş!)

Şüphesiz C. Rumî de, İbnül Arabî de, S. Nursî de, tasavvuf epistemolojisi bağlamında gayet haklıdırlar. Bu iddialar tasavvufun temel âmentülerine gayet uygundur. Birileri, yazdığı şiirlerinin, risalelerinin, tevillerinin ALLAH tarafından kendisine vahyedildiğine, doğrudan Allah'dan geldiğine inanmışsa, kendileri bu işde yalnızca mütercim rolünde iseler, bunlara itiraz edilemez olması doğal bir sonuçtur. Mütercimin bu işde bir kabahati olmayacağına göre, anlayamayanlar kendilerini kontrolden geçirmeleri gerekecektir!
Tasavvuf erbabının, "bunu ancak yaşayanlar anlar" tezleri tamamen bir rnanipülasyondur. Zira, eğer ki, bir sözü anlamak için mutlaka o sözün ait olduğu yaşam tarzını tecrübe etmek gerekli olsaydı, hiç bir müşrikin müslüman olmazdan evvel vahy'i anlamamış ve de anlayamaz olması gerekirdi! Örneğin, Nemrud'un, İbrahim'i hiç anlamadan öldüğünü kabul etmemiz mantıken zorunlu olurdu; çünkü müslüman olmamıştı! Böyle kalın kafalı bir adamın nasıl kral olduğu; ama aynı zamanda bu kalın anlayışının, İbrahim (a.s.)ı ateşe attırmayı düşünecek kadar da nasıl inceldiği, makul bir izahı gerektiren paradoks olurdu. Halbuki bir müşrik, anladığı için müslüman olur, yahut da yine anladığı için müslüman olmaz!

En azından vahiy, ilkesel olarak "anlaşılır" özelliktedir. Ve anlaşılsın diye vahiy inzal edilir. Eğer vahiy anlaşılabiliyor da, İbnül Arabi'nin, S. Nursi'nin v.s. felsefeleri anlaşılmıyorsa bu durum, anlamayanlarla ilgili bir sorun olmaktan ziyade, ilgili felsefelerin doğasıyla alakalıdır. Kısacası, bu felsefeler bir çelişkiler yumağı, hurafeler bütünü ve herhangi bir realiteye dayanmayan, havaî söylemler olduğu için anlaşılmazdırlar.

Tasavvuf felsefesi, şeyhin lâyuhtî, lâ-yüs'el mutlak otoritesine mutlak teslim olmayı merkeze alan mutlak kabul esasına, yani kula kulluk esasına dayandığı İçin, bu felsefeyi kabul edenler, anlıyor değiller, sadece körü körüne teslim oluyorlar. Yani, "bunları tasavvufcu olmayanlar anlamazlar" tezi, dayatmacılığın, mutlak mûtî "kullar" edinmenin bir biçimidir. Bu "anlaşılmazlık" dayatmasını yutanlar, perdelerini indirip, dışa kapanıyorlar, akıl ve iz'an dışı söylemlerle akıllarını ipotek ettirip ruhsal dengelerini sarsıyorlar. Dolayısıyla tasavvuf akideleri anlamakla değil, dogmatik olarak teslim olmakla alakalıdırlar.

Bu bağlamda, "erbab-ı ukûl"ün, tasavvufu "anlamamaları" kadar normal bir şey olamaz. Ve dahi "anla-mamalıdırlar"...

Kendilerinden başka bütün insanları panteist felsefelerini anlamamakla suçlamak, tasavvuf ehlinin, sadece kendilerini akıllı, alemi kör sanmak gibi bir megalomani belirtisidir.

Kendilerini İslam'a nisbet eden insanlar sadece Allah'ın vahyi olan Kur'an'dan sorumludurlar. O'nu anlamak ve O'na göre yaşamak zorundadırlar. Kendilerini Allah'a değil de, İbnul Arabi'ye, C. Rumi'ye veya S. Nursi'ye nisbet edenler ise Allah'ı veli olarak bulamayacaklardır. Hesap gününde hesabı görecek olan, bu şahıslardan biri değil, Allah'ın kendisidir.
Ekleme Tarihi: 21.12.2006 - 18:48
Bu mesajı bildir   hasandeveli üyenin diğer mesajları hasandeveli`in Profili hasandeveli Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
rifat56 su an offline rifat56  

5108 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 31.05.2005
En Son On: 21.01.2023 - 23:33
Cinsiyeti: ----- 
Allah (c.c.) razı olsun...

Herşeyi maddiyatta arayanların akılları gözlerindedir. Göz ise maneviyata kördür


.(Bediüzzaman Saidi Nursi)

Ekleme Tarihi: 21.12.2006 - 19:13
Bu mesajı bildir   rifat56 üyenin diğer mesajları rifat56`in Profili rifat56 Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
hasandeveli su an offline hasandeveli  
RE:

36 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 14.05.2005
En Son On: 20.02.2011 - 14:00
Cinsiyeti: Erkek 
Alıntı
Orijınalı rifat56

Allah (c.c.) razı olsun...

Herşeyi maddiyatta arayanların akılları gözlerindedir. Göz ise maneviyata kördür


.(Bediüzzaman Saidi Nursi)




Kardeş çok merak ediyorum Allah rızası için cevap ver yazıyı okuyarak mı cevap erdin okumadan mı cevap verdin.
Ekleme Tarihi: 22.12.2006 - 13:09
Bu mesajı bildir   hasandeveli üyenin diğer mesajları hasandeveli`in Profili hasandeveli Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
MatematikciBilge su an offline MatematikciBilge  
Kaynak...

4 Mesaj

Kayıt Tarihi: 17.01.2007
En Son On: 25.01.2007 - 22:09
Cinsiyeti: Erkek 
Bu yazı için kaynak gösterir misiniz?...

Bir de yazıyı yayınlarken kendi yorumlarınızı kattınız mı öğrenmek istiyorum...

Cevap verirseniz sevinirim...

Ekleme Tarihi: 21.01.2007 - 18:21
Bu mesajı bildir   MatematikciBilge üyenin diğer mesajları MatematikciBilge`in Profili MatematikciBilge Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
hanzade3 su an offline hanzade3  

975 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 15.11.2006
En Son On: 11.06.2010 - 18:28
Cinsiyeti: Bayan 

Ekleme Tarihi: 24.01.2007 - 19:50
Bu mesajı bildir   hanzade3 üyenin diğer mesajları hanzade3`in Profili zum Anfang der Seite
hanzade3 su an offline hanzade3  

975 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 15.11.2006
En Son On: 11.06.2010 - 18:28
Cinsiyeti: Bayan 
BU SÖZLER YUKARDAKİ YAZIDAN ALINTIDIR;

Risale-i Nur'un tamamını buraya dercedemeye-ceğirniz için bu kadar iktibasla yetiniyor ve rüya-zan-vehim-uydurma rivayet geleneği-cifir-ayetlerin kasden yanlış yorumlanması gibi bâtıl ayaklar üzerine bina edilmiş bir nurculuk düşüncesinin etkisinden bütün müslürnanların korunmasını temenni ediyoruz.

Said Nursi'nin, Allah'dan kendisine inzal edildiğine, yazdırıldığına mutlak surette iman ettiği risalelerdeki bu kanaatlere katılmak mümkün değildir. Allah'ın, Hz. Muhammed'den sonra hiç bir kimseye vahiy indirmediğine iman ediyoruz. Nursi'nin iddiaları zandan, vehimden, kuruntudan başka bir şey değildir.

Said Nursi'ye göre de Risaie-i Nur'a itiraz edilemez (Sikke, 56) çünkü onlar Tanrısaldır. Hatta risalelere "Kutb-u Azam"dan itiraz gelse yine de dikkate alınmaz! (Kastamonu L. 145). Çünkü Kutb-u Azam{!) yanılabilir. (Kutb-u Azam meğer pek de cahilmiş!)

Kendilerinden başka bütün insanları panteist felsefelerini anlamamakla suçlamak, tasavvuf ehlinin, sadece kendilerini akıllı, alemi kör sanmak gibi bir megalomani belirtisidir


Bu yazdıklarınız saçmalık olarak değerlendiriyor sizi muhatab olarak almakda istemiyorum.

Tefsir iki kısımdır. Birisi: Malûm tefsirlerdir ki, Kur'anın ibaresini ve kelime ve cümlelerinin mânalarını beyan ve izah ve isbat ederler. İkinci kısım tefsir ise: Kur'ânın imanî olan hakikatlarını kuvvetli hüccetlerle beyan ve isbat ve izah etmektir. Bu kısmın çok ehemmiyeti var. Zâhir malûm tefsirler, bu kısmı bazan mücmel bir tarzda dercediyorlar; fakat Risale-i Nur, doğrudan doğruya bu ikinci kısmı esas tutmuş, emsalsiz bir tarzda muannîd feylesofları da susturan bir mânevî tefsirdir.

Risale-i Nur sübjektif nazariye ve mütâlâalardan uzak bir şekilde, her asırda milyonlarca insana rehberlik yapan mukaddes kitabımız olan Kur'ânın hakikatlarını rasyonel ve objektif bir şekilde izah edip insaniyetin istifadesine arzedilen bir külliyattır.

Risale-i Nur!.. Kur'an Âyetlerinin nurlu bir tefsiri... Baştan başa îman ve tevhid hakikatlarıyla müberhen... Her sınıf halkın anlayışına göre hazırlanmış... Müsbet ilimlerle mücehhez... Vesveseli şübhecileri ikna ediyor... En avamdan en havassa kadar herkese hitab edip, en muannid feylesofları dahi teslime mecbur ediyor...

Risale-i Nur!.. Nurlu bir külliyat... Yüzotuz eser... Büyüklü küçüklü risaleler halinde... Asrın ihtiyaçlarına tam cevab verir... Aklı ve kalbi tatmin eder... Kur'an-ı Kerim'in yirminci asırdaki -lâfzî değil- manevî tefsiri...

İsbat ediyor!.. Akla gelen bütün istifhamları... Zerreden Güneşe kadar îman mertebelerini... Vahdaniyet-i İlâhiyyeyi... Nübüvvetin hakikatını...

İsbat ediyor!.. Arz ve Semavatın tabakatından, melâike ve ruh bahsinden, zamanın hakikatından, Haşir ve Âhiretin vukuundan, Cennet ve Cehennemin varlığından, ölümün mahiyet-i asliyesinden ebedî saadet ve şekavetin menbaına kadar... Akla gelen ve gelmeyen bütün imanî meseleleri en kat'î delillerle aklen, mantıken, ilmen isbat ediyor... Pozitif ilimlerin müşevviki... Riyazi meselelerden daha kat'î delillerle aklı ve kalbi ikna edip, merakları izale eden bir şaheser...


Ben sizi risalelerin feyzini anlamaya davet ediyorum.
Ona hakaret edenler bu dünyada hiç bir zaman felah bulmamışlardır.


Günümüz asrının en büyük mürşidi kamillerinden biri olan BEDİÜZZAMANA hakaret olarak adlediyorum bu sözleri..

Lütfen yazdığınız bu yazının kaynağını burda belirtiniz..


HASANDEVELİ ARKADAŞIM.. BU YAZIYI PEK DİKKATE ALDIĞIM SÖYLENEMEZ YİNEDE SİZ BİR AÇIKLAMA GETİRİN..


Bu mesaj 2 kez ve en son hanzade3 tarafından 24.01.2007 - 23:08 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 24.01.2007 - 20:08
Bu mesajı bildir   hanzade3 üyenin diğer mesajları hanzade3`in Profili zum Anfang der Seite
LAZBAKKAL su an offline LAZBAKKAL  

136 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 17.12.2006
En Son On: 19.03.2007 - 19:41
Cinsiyeti: Erkek 
SELAMUNALEYKUM

YAZIYI 2 SEFER OKUDUM SANIRIM SAPIKCA ZIHNIYETLERI BULUNAN INSANLARIN YAZISIDIR BENCE BOYLE YAZILARA ITIBAR EDILMEMELI VE BU KONUNUN BURADA KAPANMASI GEREKTIGINI DUSUNUYORUM.

SANIRIM YAZIYI EKLEYEN ARKADAS KENDISI OKUMADAN EKLEDI.

SAYGILARIMLA...
Ekleme Tarihi: 24.01.2007 - 20:33
Bu mesajı bildir   LAZBAKKAL üyenin diğer mesajları LAZBAKKAL`in Profili LAZBAKKAL Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
SuskunSuvari su an offline SuskunSuvari  

42 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 04.01.2007
En Son On: 23.11.2007 - 18:58
Cinsiyeti: ----- 
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adiyla

Söz konusu yaziyi bizimle paylaşan arkadaşa selam olsun.Rabbimin merhameti seni kuşatsin zira bu durumda hepimiz buna muhtaç olduğumuz gibi sen bizden kaç derece daha muhtacsin...
Yazida güzel bir üslüpla Üstadimiz kötülenmeye çalışılmış takdir ediyorum ki başarılmışta ve bazi arkadaşlarimiz okumadan belki de teşekkurde bulunmuşlar bu forumda ve başka forumlarda oldugu gibi...
Biz Üstadimiza yapilan bu ahmakkarane yaziya bir reddiye yazmaya niyetlenerek şöyle diyoruz....
Biz nur şakirtleri gittigimiz yolun eminliği cercevesinde niyetimizde kararlı adimlarla ilerliyoruz ki o niyetimiz de Üstadimizin bize şiddetle tavsiye ettiği iman,iman hakikatlarını bilmek ve imani kurtarmak silsilesidir...
Şimdi el cevap olarak yaziya gelelim
El cevap 1
Nursî'nin, andığımız kitabında anlattığı, kendisiyle ilgili bir anekdot, ta küçükten beri nasıl bir haleti ruhiye ile yetiştiğini ifşa etmektedir: Daha kendisi 8-9 yaşlarında iken, etrafındakilerin Nakşî olmalarına ve orada meşhur Hizan Gavsı'ndan istimdat ederlerken, kendisi Gavs-ı Geylanî'ye hitab etmekte, ondan istimdat etmektedir! Binlerce kez, kaybolan bir şeylerini buldurmak için Gavs'ı yardıma çağırmış ve yardım görmüştür! (Sikke, 116). Yani molla Said övüneyim derken, kendini ele vermiş... Çünkü Allah'dan başkasını bu anlamda yardıma çağırmanın şirk olduğunu Kur'an bize öğretmektedir
Birincisi Gavs-i geylani kimdir onu bilmeli..Siz acaba ne kadar biliyorsunuz Evliyalarin efendisi Seyyid Gavs-ul Azam'ı ne kadar taniyorsunuz merak ediyorum.Bu itibarla siz önce Gavs-ul Azam’ın hayatını anlatan bir kitap okuyun sonra iman süzgecinden geçirerek düşünün ve bu şekil eksik ve acındırası yazılarla bizleri mesgul etmeyin. Hz.Geylani ölmeden önce Allah'tan birşey istediginizde benim hurmetimle benim adimla isteyin demistir bir çok evliyanın da dedigi gibi… Siz burda olaylara yanlıs bir açıdan yaklaşarak saptirmaya çalışmıssınız size tavsiyem alıntı yaparak bir şeylerin papağanlığını yapacağınıza acıp okuyun.İkincisi Bazı şeyleri bilmeden sadece karalamak için kitlelere hitap edecek yerlerde ( forum internet siteleri basin yayin vb.) bu tip yargilarda bulunmak elbette size uhrevi bazi sorumluluklar getirecektir orasini Allah c.c. bilir.
El cevap 2
Şimdi burada Said Nursi'ye, rüyada Allah'dan Kur'an ilimlerini almanın imkanından, kendisinin yoksa nebî mi olduğundan sormazdan önce; A. Kadir Geylani'nin, mezarda çürümüş olduğu halde, dünyaya nasıl hükmettiğinin, bu gücü nereden aldığının, yoksa yarı-ilah mı olduğunun sorulması ilzam eder. Üstelik, kabirden dünyayı yöneten Geylanî'nin, sözkonusu görevi bizzat kendisinin ifâ etmeyip de Nursiyi görevlendirmesi de bir nebze çelişki olmuyor mu?
Şimdi siz dinimizin ruhaniyetine ne kadar inaniyorsunuz bilmiyorum ama bir çok insan evliyaullah'la irtibatta bulundugu gibi bir çoğu efendimizi görerek şereflenmiştir. Haşa şimdi siz oraya da dil uzatmış bulunuyorsunuz zira efendimiz de vefat ettiğine göre o da bu zümreye dahil ve ona da çürümüş demiş oluyorsunuz
Böylece hem bir çok hak dostuna yalancı demiş oluyor Hemde efendiler efendisinin risaletini ve hadislerini inkar ediyorsunuz (Bakınız İmam Malim Muvatta Rüya ile ilgili hadisler..) ecri büyük allah affetsin.Neden nursi yi görevlendirmiş diyorsunuz Şimdi mezardan kalkan bir allah dostunun durumunu düşünün ben şu an ki dünya için düşünemiyorum sizi bilmem ve dünyayi yönetme gibi saçma bir cümlede bulunulamazdi ki Ulema-i islamın ittifakı ile Gavs-ul Azam Büyük bir evliya büyük bir hak dostu ve İnsanların kurtuluşu için yıllarını vermiş büyük bir şahsiyettir.(Bknz Evliyalar ansiklopedisi Abdulkadir Geylani 1.cilt) Siz de asirlardir süregelen İyileri ve Allah dostlarını kötüleme potası içerisine katılmışsınız gafletiniz gözünüzü kör etmiş vaziyete varmiş.Rabbim İslah etsin...
El cevap 3
Şakirtleri, üstadlarının "zevahiri kurtarmak için" üç aylık bir tahsil müddeti içinde evvel ve ahirîn alemlerine, ledünnî ilimler ve eşyanın hakikatına, kainatın esrarına, ilahî hikmetlere varis kılındığına inanmaktadırlar. Ve üstelik şimdiye kadar hiç kimse bu makama nail olamamıştır! (Sikke, 216).
Nursi'nin bizzat kendisinin de, Risale-i Nurlar dışında bir tek kitaba dahi ihtiyaç duymamış (okumamış) olması (Kastamonu L. 48), acaba, geleneksel kabuldeki, peygamberin ümmî oluşuna bir atıf, bir nazire midir bilinmez... Risale-i Nur onun değildir (Emirdağ L. 46, 49), Allah'a aittir...

Risale-i Nur Kulliyati her kitapçıda bulunur Değerli (!) kardeşim açıp okuma lutfunu(!) gösterip okusaydiniz böyle bir yargıda da bulunmazdınız.,Üstad kadar büyük bir alim muhakkak ki sayılıdır o da bunun bir mührü ,sikkesi olarak Risale-i Nur’u yazmıştır.Bir atıf bir nazire olsa idi üstad okumak için diyar diyar dolaşmaz ve okuduklarından dolayi da kendini imtihana tabi tutmazdi.(Necmettin Şahiner ‘in ‘Bediüzaman Said Nursi,Aydınlar Konuşuyor,Bilinmeyen Yönleri ile Said Nursi ve Üstad'ın Tarihçe-i Hayat buyrun bunları okuyup gelin de iddalarınızı temelendirmeye devam edin &#8230 )


El cevap 4

Said Nursi, Celcelûtiye adını verdiği tamamen uydurma, bir sözde dua metninin de kendisinden bahsettiğinden emindir! (Sikke, 107). Ona göre celcelutiye, Peygamber'e vahiyle inmiştir. (Sikke, 101).

Acaba bu konuyu ne kadar biliyorsunuz merak ettim Celcelutiye Fahri kainat efendimize (s.a.s) cebrail a.s tarafindan ögretilmiş Allah'ın aslanı hz.Ali tarafindan yazilmiş kaside haline getirilmiştir.Ayni zamanda büyük alim İmam Gazali de olayi nakletmiştir.Hakikati görmekten uzak gözlerine bir tokat olarak şu yaziya nazar etmenizi tavsiye ediyor Sizi Allah'a havale ediyoruz....
http://www.saidnursi.de/fikih/index....tagori=2&k=512
El cevap 5
Risale-i Nur'un tamamını buraya dercedemeye-ceğirniz için bu kadar iktibasla yetiniyor ve rüya-zan-vehim-uydurma rivayet geleneği-cifir-ayetlerin kasden yanlış yorumlanması gibi bâtıl ayaklar üzerine bina edilmiş bir nurculuk düşüncesinin etkisinden bütün müslürnanların korunmasını temenni ediyoruz.

Şimdi hakikat penceresi ile bakabilen her müslüman doğruyu ve yanlışı ayirabilir.Hiç kimse yakanıza yapışıp Risale-i nur okuyacaksınız okumayan yanar okumak zorundasiniz,Said Nursi bilmekten başka kurtuluş yolu yok gibi gerekçelerle sizleri zoraki bir şeylere yönlendirmiyor.Hakikat aşikar ki bilbedahe ortada…Kimi Risale-i Nur okur, Nur talebesi olur,Kimi Büyük zatların tariki olan Nakşebendilik de karar kılar, kimi imam gazali okur, kimi ne yapar ,ne yapar amaç Allah’ı bilmek ve şu imtihan hükmündeki dünyadan ahirete göçtükten sonra amelleri sağ tarafından verilmiş muhlis bir kul olarak Rabbin huzuruna gelmektir. Siz burda dinini daha guzel yaşamak ve ahir zamanin fitnesinden kendini kurtarmaya çalışan bir müslüman topluluga iftira ediyor kötülüyorsunuz.Acaba ahiretinizi kurtardiniz da mi böyle ithamlarla bizleri karaliyorsunuz.Tamam bizim imanimizi kurtaracak ahiretimizi kurtaracak bir sisteminiz varsa amenna size riayet edelim buyrun onu paylaşın, yoksa susun ve insanlarin gözlerini yanlış şeylerle meşgul etmeyin



Sizin için sadece Allah'tan magfiret diliyorum.Zira Rabbimin merhameti geniştir Alim olan O'dur o merhamet edenlerin en merhametlisidir.Siz de ona sığınarak dogruyu bulursunuz Zira ondan baska dogruluk yolu yoktur



Demek ey nefsim! Eğer hayat-ı dünyeviyeyi gaye-i maksad yapsan ve ona daim çalışsan, en edna bir serçe kuşunun bir neferi hükmünde olursun. Eğer hayat-ı uhreviyeyi gaye-i maksad yapsan ve şu hayatı dahi ona vesile ve mezraa etsen ve ona göre çalışsan; o vakit hayvanâtın büyük bir kumandanı hükmünde ve şu dünyada Cenâb-ı Hakk'ın nazlı ve niyazdar bir abdi, mükerrem ve muhterem bir misafiri olursun.(Sözler 5.Söz)


Bu mesaj 1 kez ve en son SuskunSuvari tarafından 24.01.2007 - 21:14 tarihinde değiştirilmiştir.
Ekleme Tarihi: 24.01.2007 - 21:13
Bu mesajı bildir   SuskunSuvari üyenin diğer mesajları SuskunSuvari`in Profili zum Anfang der Seite
NurBahcesi su an offline NurBahcesi  
ALLAH RAZI OLMASIN

2687 Mesaj -

Kayıt Tarihi: 13.08.2005
En Son On: 16.01.2010 - 22:25
Cinsiyeti: ----- 
art niyetli bir yazidir alinti yapilan yer neredense kaynagi mutlaka bana lazim---
yazi ilmilikten uzaktir ne yazik ki yine de el emegi calismasi...su degerlerin kiymeti bir bilinse ne yazik ki...

Ekleme Tarihi: 25.01.2007 - 09:06
Bu mesajı bildir   NurBahcesi üyenin diğer mesajları NurBahcesi`in Profili NurBahcesi Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
MatematikciBilge su an offline MatematikciBilge  
RE: RE:

4 Mesaj

Kayıt Tarihi: 17.01.2007
En Son On: 25.01.2007 - 22:09
Cinsiyeti: Erkek 
Alıntı
Orijınalı sonremzi

Alıntı
Orijınalı rifat56

Allah (c.c.) razı olsun...

Herşeyi maddiyatta arayanların akılları gözlerindedir. Göz ise maneviyata kördür


.(Bediüzzaman Saidi Nursi)




Kardeş çok merak ediyorum Allah rızası için cevap ver yazıyı okuyarak mı cevap erdin okumadan mı cevap verdin.



ARKADAŞIM BAK BURADA HERKES YAZININ KAYNAĞINI BEKLİYOR BAŞKALARINA HEMEN CEVAP VERİYORSUN KONUYU EKLEYİP İLGİLENMEYECEKSEN NEDEN EKLİYORSUN BİR AN ÖNCE CEVAP VER OK
Ekleme Tarihi: 25.01.2007 - 16:49
Bu mesajı bildir   MatematikciBilge üyenin diğer mesajları MatematikciBilge`in Profili MatematikciBilge Özel Mesaj Gönder zum Anfang der Seite
Pozisyon düzeni - imzaları göster
Sayfa (1): (1)
önceki konu   sonraki konu

Kategori Seç:  
Sitemizde şu an Yok üye ve 1315 Misafir mevcut. En son üyemiz: Didem_


Admin   Moderator   Vip   Üye ]

Hayırlı ömürler dileriz.    Bu üyelerimizin doğum günlerini tebrik eder, sıhhat ve afiyet dolu bir ömür dileriz:
hicran_50 (37), usri_yusraa (37), DÝYARBAKIR.. (33), ahmet_erdogan33.. (38), eryal (62), ((-AySeNuR-)) (29), Memet (43), berfo2004 (44), HÜKÜM (54), nerro_22 (34), engin03 (39), cenngiz (55), apo28 (41), KalbiGüzelKiz (41), ismail36 (38), hakikat_nuru (46), gencolhan (48), roket (39), yasarozdemir (44), harbi (55), yusuf_k9 (44), bhdr_84 (40), tugbali (37), orhan yurt (53), mehmet balaca (43), Mehmet Balaca (43), serkantokmak (49), rabiaaslan (39)
24 Saatin Aktif Konuları
0

Copyright © ((( RAVDA.net )))  *  İrtibat   *   RAVDA Reklam Servisi   *   Tüm hakları saklıdır, izinsiz alıntı yapılamaz.
Sitemizde yayınlanan imzalı yazıların içeriğinden yazarları, forum ve yorumlardan ekleyen şahıslar sorumlu olup, kesinlikle sitemiz sorumlu değildir.
© by ((( RAVDA.net )))

Sayfa 1.23059 saniyede açıldı